Cumartesi
28
OCAK 1950
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizeller Caddesi 2 Posta Kutusu: İM ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15611
Yazı İşleri İdare ...... 15315
Fiyatı her yerde 19 kuruştur.
Grev meselesi mürettep
bir sözlü soru ile dün tekrar Meclisegetirildi
Çalışma Bakam bu arada Muhalefete
de bir tehdit savurmaktan geri durmadı
Bakan “Muhalefet partisi yanlış yollara gitmektedir, heyecanlarının önünü almazlarsa tehlikeler doğacak, Millet asla kendilerini affetmiyecektir,, dedi
Ankara Üniversitesi Dil - Coğrafya Fakültesi öğrencilerinden 34 kişilik bir grup araların-
da dünya güreş şampiyonu Yaşar Doğu da olduğu halde evvelki akşam Toros ekspresiyle Basraya mütevec cihen hareket etmişlerdir.
Kafile istasyonda Pakistan Büyükelçisi Mian Beşir Ahmet ve eşi ile elçilik ileri gelenleri ve Üniversiteli gençler tarafından uğurlanmıştır.
Yukarda Pakistaiıa giden kız öğrenciler ve Yaşar Doğu görülmektedir.
Emniyetli seçim ve Basın Kanunu
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
J“ ktidar partisinin seçimlere hazırlandığı şu sıralarda, iyi tanzim edilmiş bir Matbuat Kanununun bu işte çok mühim bir rol oynıyacağı asla unutulmamalıdır. Herkesin, çok iyi bildiği gibi bugünkü Matbuat Kanunu, basın hürriyetini kökünden baltalayan bir takını ağır esasları ihtiva etmektedir.
Hatırlarda olduğu üzere, hükümet, kendi seçtiği bir komisyona bir Matbuat Kanunu tasarısı hazırlatmış, sonra bu tasarının, bugünkünden de daha ağır hükümleri ihtiva ettiğine dair gazetelerde umumi (bir aksülâmel görülünce, bunu tekrar geri almış, ve yeni bir tasarı hazırlatmağı vâdetmişti. Bu hususta gûya, gazetecilerin de fikirleri alınacak, ve böylelikle basın hürriyeti ni sağlayan esaslar tesbit edilecekti.
Fakat Başbakan bundan bir müddet evvel, İstanbul Gazeteciler Cemiyetinde verdiği bir beyanatta tekrar komisyon tarafından hazırlanan bir tasan üzerine dönerek, işi tetkik ettiğini, bunun Avrupadaki kanunlardan da daha hafif olduğunu ve bu tasarıyı Meclise götüreceğini bildirmiştir!
Bu haber iktidarda bulunanların basın hürriyeti hakkında henüz en ufak bir fikirleri olmadığını gösteren yeni bir delildir. Bir kanun Av-rupada şu veya ' ........
ediyor, diye behemehal kusursuz o-Iamâz; ve nihayet, böyle bir kanunu, sadece; mücerret maddeleriyle mü-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Beş çocuk diri diri yandılar
Lawton ________ _____
(Afp) — Sanıldığına göre, iki yaş' ile altı yaş arasındaki beş çocuk, anneleri bir aralık dışarı çıktığı sırada ocağın perdeleri tutuşturması ü-1 zerine çıkan yangın neticesinde diri diri yanmışlardır. Çocukların feryadına koşan anneleri kapıyı açmak için boş yere uğraşmış fakat e-ve girmeğe muvaffak olamamıştır.
(Oklahoma), 27 (a.a.)
Belediye yeni gelir peşinde
Sinema ve nakil
vasıtası biletlerine
zam mı yapılacak ?
Aldığımız malûmata göre Ankara Belediyesi bütçesindeki açığı kapatmak gayesiyle yeni gelir kaynakları aradığı gibi, belediye resim tarifesinde bazı değişiklikler ve bu 1 resimlerden bazılarına da zam ya-pılmasma karar vermiştir.
, I Belediye komisyonu tarafından a-| İman karar gereğince ve bu karar ' belediye meclisi tarafından tasvip
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
İlk seyyah kafilesi bugün İstanbul'da
İstanbul, 27 (Telefonla) — 939 se-nesindenberi ilk defa olarak Ameri-kadan bir seyyah gemisi limanımıza gelmektedir.
22 bin tonluk Panama bandıralı Atlantik vapuru 350 yolcu ile yarın saat 8,30 da limanımızda bulunacaktır. Turistler şehrimizde görülmeğe değer yerleri gerek münferiden, gerek toplu bir halde gezeceklerdir.
r
Mithat Sakaroğlı
C.H.P. yeni bir Milletvekili
Huy ün 2 nci sahifede
içtimai Bahisler
Cemiyettez ailede kadının rolü
Milliyetçi Çinin son kalesi de tehlikede
Komünistlerin Formoza ve Hainana hücumları yakın
Büyük taarruz 15 Şubatta başlıyacak
y
Büyük Millet Meclisi dünkü toplantısı açılır açılmaz kürsüye gelen Çalışma Bakanı, Fahri Kurtuluşun kendisine vaki bir sözlü sorusu bulunduğunu, gündemde bulunmamasına rağmen derhal cevap verebileceğini söyliyerek sorunun gündeme alınmasını istedi.
Bakanın günü gelmeden bu soruya cevap vermek istemesi, sorunun mürettep olduğu hissini vermiştir.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
daha kazanıyor
Meclisin dünkü toplantısında Çalışma Bakanı, Meclise D. P. listesi ile, D. P. saflaıında katılan ve bilâhare Müstakil De mokratlar grupuna iltihak e-den, halen de hiç bir partide bulunmıyan Muğla Milletvekili Dr. Mithat Sakaroğluna bir hayli sitayişkâr sözler sarfetmiş ve iltifatlarda bulunmuştur.
(Devamı Sa: G Sü: 5 de)
D. Parti İzmir II
Kongresibugün
G. İdare Kurulu üyelerinin Bayar’ın başkanlığında dünkü toplantıları
Bayar seçim kampanyasının açıldığını pazar günkü nutkunda resmen ilân edecek
İzmir 27 (Telefonla) — Demokrat Partinin İzmir yıllık kongresi yarın saat 14 de Ankara Palas salonlarında toplantılarına bağlıyacaktır.
Kongrede hazır bulunmak üzere gelen Başkan Celâl Bayar, Genel idare kurulundan Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan İzmirde bulunan genel kurul üyelerinden Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu, Refik Şevket İnce ile bugün sabahtan akşama kadar toplantı yapmışlardır. Bayar, bu toplantıdan istifade ile genel idare kurulu ile konuşarak Pazar günü kongrede okuyacağı nutku hazırlamaya başlamıştır.
Nutuk tamamen Demokrat Partinin resmî bir görüşünü ifade edeceği için İzmirde bulunmıyan Genel idare kurulu üyelerinden telefonla görüşleri, fikirleri sorulmuştur.
Emin bir kaynaktan haber aldığıma göre, Bayar’ın söyliyeceği nutkun mevzuu; tamamen 1950 seçimlerine ait olacak ve Demokrat Parti Başkanı bütün teşkilâtına seçim Ar (Devamı Sa: 6 Sü; 5 de)
Menderes
Endonezyada durum
vahamet kesbettı
bu esasları ihtiva
Hindistan cumhuriyetinin ilanı dolayısıyle şehrimizdeki Hindistan maslahatgiiz;
; refikası tarafından evvelki akşam bir kabul ersmi yapılmıştır.
Bu kabul resminde hükümet erkânı ve kordiplomatik hazır bulunmuşlardır.
Yukardakl resimde Hindistan sefaretinde yapılan merasimde hazır bulunanlar görülmektedir.
yapılan h.
eden eski polis müfettişi M i kendiliğinden teslim olmuştur j Adalet Bakanlığının bütün cezalarının tecil edildiğini bile
1
Paris Radyosu, 27 (Basın - Ya- I sine rağmen, Subratcos’daki askeri1 kuvvetler genel karargâhı baltala- i ma, katil, yağma gibi suçlar işliye çeklerin ölüm cezasına çaı-ptırılaca-■k (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Âsi kıtalar Jakartaya nüfuz etmeye çalışıyorlar
yın) — Jakacta askerî valisi bugün ! verdiği bir demeçte, 7 kişinin ölü -müne sebep olan dünkü hâdisede EndonezyalIlarla başkehte girmeğe muvaffak olmuş olan Wenteıling kuvvetleri ileri kolları arasında çar pışmalar olduğunu beyan etmiştir. Askerî valiye göre, Westerling, 2 binden fazla âsiyi Jakartaya sokma-çalışmaktadır.
Jakartada durum vahim Jakarta, 27 (a.a.) — Westerling çe nin hücumundan sokağa
tada gerginlik dev
.c: kuvvet:
Hindiçinî’dc esir edilen milliyetçi Çinlilerden bir grup
Hong - Kong, 27 (a.a.) (United Press) — Kanton'dan alınan haberlere göre, komünistler Formoza ve Hainaa devamlı taarruzlara başlıya caklardır. Bir milyondan fazla kuvvet Formoza, 100.000 ile 200.000 komünist skeri de Hainanm istilâsına hazırlanmaktadır. İstilâ hareketinin ne zaman başlıyacağı bildirilmemek tedir. Bu kuvvetler harekâtın başlı yacğı shile gitmek üzere Orta Çin-den hareket etmişlerdir.
Milliyetçi Çin tebliğlerine göre, komünistlerin toplanma yerlerine ve çıkarma sahiline hava hücumları yapılmaktadır.
Taarruz Şuhay ayının ortasında
başlıyacak
Hoihovv, 27 (a.a.) (United Press) — Askerî istihbarat servisi ile yakından temas halinde bulunan mahfillerde bildirildiğine göre, komü nistler Çin takvimine göre yılbaşı i olan Şubat ayı ortasında Hainan a-dasına hücuma geçeceklerdir.
Amerikada büyük bir kalpazanlık hâdisesi tamamen meydana çıkarıldı
Nevyork, 27 (a.a.) — -United
Press.: Federal tahkikat bürosundan bildirildiğine göre büyük bir kalpazanlık hâdisesi meydana çıkarılmış ve bununla ilgili olarak 4 ü Nevyork’ta biri de Los Angeles'te olmak üzere 5 kişi yakalanmıştır. Ele geçirilen sahte para 20.000 dolardır. Çete, bu sahte dolarların beherini 20 sente satmaktaydı. Los Angeles'den gelen iki sivil polis çete ile temasa geçerek 300.000 dolar satın a-lacaklarını bildirmişler ve iki gün süren müzakerelerden sonra 60.000 dolara anlaşmışlardır. Çete efradından biri bu dolarları Uzakdoğu, Çin
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Serbest basıma tâbi Lise
Edebiyat kitapları
Millî Eğitim Bakanlığı dün bu nevi kitaplarda aranacak vasıfları ihtiva eden bir tamim neşretti
Milli Eğitim Bakanlığı, serbest basıma bırakılmış olan, lise edebiyat kitaplarında bulunması gereken vasıflar hakkında okullara bir genelge göndermiştir. Bu genelgede bildirilen hususlar esas itibariyle şunlardır:
Edebiyat kitaplarına seçilecek parçaların öğrencileri kötümserliğe sürüklemiyecek, kendilerinin inançlarını sarsmıyacak, onları iyiye, güzele ve hayata doğru şevkle ve cesaretle yürütecek örnekler olmasına ehemmiyet verilmelidir. Divan şiiri bahislerinde de mücerret aşk yazılarından ziyade, millî mefahiri ifade eden parçalar yer almalıdır.
Şiir örnekleri, bir şiirin herhangi bir mısraı, bir beyti veya kıt'ası halinde değil, bir bütün şiir halinde se-
çilmelidir. Ancak vezinler, kafiyeler, edebî sanatlar gibi bazı bahisleri tanıtıcı örnekler ve kaside gibi uzun şiirler bu kayıttan istisna edilebilir ve divan şiirlerinin mektebi mahiyette görülmiyen bir iki beyti de esas metinden çıkarılabilir.
Roman ve tiyatro parçalarının başına veya sonuna hulâsalar koya-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
AKINTIYA---1
KÜREK
Beden Terbiyesi G
Müdürünün duruşması
Sporcu Yalım harice götürülürken izinlimi,izinsizmiidi ? bu husustaki dâvâya dün de devam edildi
Bundan bir müddet evvşl Mısır e Lübnanda basketbol temasları yapmak için gönderilen millî takım elemanlarından Haıpokulu öğret -meni basketbolcu Ali Ali Yalım’ı i-zinsiz olarak memleket dışına çı -kartmaktan sanık Beden Terbiyesi
Genel Müdürü Vildan Âşir Savaşır ve basketbol federasyonu eski başkanı Vedat Abud’un duruşmasına dün de öğleden evvel 5inci asliye ceza mahkemesinde devam olunmuş tur.
Balık kr vağa çıkıyor!
f Sait Bakanımız, yanın-da ince kalın milletvekile-riyle beraber Sinop ve Giresuna balık propagandası yapmağa gitti! Gider a!...
Fakat, Bakan ve arkadaşlarını Haydarpaşada Giresun Valisi karşılamış, sonra da anca beraber kanca beraber vapura binip gitmişler!
Hani bir şey değil! 946 seçimlerinde Bursa valisi, Canbaz Babanın elini öpmeğe gitmişti de lâf olmuştu! Demek o zaman-danberi işler değişti! Şimdi Va. lilcr, üç günlük yoldan Bakan eli öpmeğe geliyorlar!
O da bir şey değil! Devlet Bakanı, ben millet parasiyle, devlet yardınıiyle okumadım diye büyük bir lâf etmişti! Açalı? şimdi, Giresunda kendisini, vali mi okutacak? — YEDEKÇİ
GÜN GEÇERKEN .
Ankaranın
Bizim gelin yemez!
Me - De
Ekmek derdi
Z" . II. P. mahfilleri «işçiye grev hakkı» istenmesinden pek telâşa düşmüş görünüyor. Hani «Ibiz bize benzeriz» diye acaip bir dövizimiz vardır ya, şimdi bol keseden atılıyor: »Türk işçisi grev istemez»! Yani «bizim gelin yemez»! Neden acaba?
Gazetelerine bir göz atın, ağızlarına bir kulak verin: Nc esbabı mucibeler, ne esbabı mucibeler. Profesör Doktor Yavuz Abadan'ı akıllı, uslu, mantıklı bir zat olarak tanırsınız değil ini? O, bile şu «akı» nasıl «kara» etsem diye Ibllmecbu-riye almış eline kalemi yazıyor: -Grev hakkı işçinin de zararına yıkıcı bir müessesedir». Eh, doğrusu hakkı var; bu yüzden değil midir ki, aşağı yukarı bir asra yakın znmandanberi grev hakkı tanımış İngiltere, Fransa, Amerika gibi yüzde yüz demokrat memleketlerin işçileri bugün sefalet ve yoksulluk, açlık, perişanlık içinde kıvranıyorlar. Amerikada aşağı yukarı, her işçinin bir otomobile sahip olması, hep grev’iıı kötülüğünden. Eğer orada grev omlasaydı, ıbu işçiler, efendim, bugün nelere sahip olmazlardı; hiç değilse, grev hakkına sahip olmıyan Türk işçisinin refah seviyesine ulaşırlardı. Öyle değil mi, sayın Yavuz Abadan!
«Tetkik ederlerse nice demokrat memleketlerde grevin yasak olduğunu öğrenirler».
Dilsizler diyarı:
Hele son cümle pek parlak: • Türk işçisi, diyor Sayın Profesör, gayeye uygun sosyal politika tedbirleriyle içtimai adalet ve emniyetin gerçekleşmek yolunda olduğunu, onu kendi maksatlarının tahakkukuna âlet etmek istiyen partizanlardan çok daha iyi takdir e-diyor». Öyle mi, Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ali, Veli? Kömür işçisi, cam işçisi, tütün işçisi, dokuma işçisi, garson, şoför, hamurkâr, öyle mi?
Sizlerin de diliniz yok ki, be biraderler, sövlevesiniz, öyle mi, değil mi?
Bilen bilmeyene:
Dahası var; bir de şey, durun bakayım, adı aklıma gelmedi, İs-tanbulC. H. P. İl Başkanı canım; neyse lâzım değil, o da, yine Ibu konu üstünde ne dese beğenirsiniz: »Grev demokrasinin icabıdır sözü bariz bir demagojidir» buyuruyor. Arkasından hepimize belletiyor:
Komşu çatlatarılar
Cemiyette, ailede
ıA İlah, bir kulunu şaşırtmıya görsün, işte bu şekilde bir defa şaşırmış, nc yapacağını biljv.t.4 hale gelince insanoğlu her çareye başvurmaktan kendini alamaz. Bunun en büyük misalini dünkü muvafakat organı vermiş bulunuyor.
Bir gün evvel, Eskişehirde Celâl Bayarın Demokrat Partili çok kalabalık bir kütle tarafından karşılanması, aynı trende bulunan C. II. P. Genel Başkanvekilinin de manzum âlisi olduğundan, taktik derhal değişmiş ve yeni bir terane tutturulmuştur.
Meğerse, bugüne kadar kendilerini bando müzikaile, para ile köylerden kaldırılıp getirilen vatandaş larla karşılanmasını seven C. H. P. ileri gelenleri, artık bu huylarından vazgeçmişler ve seyahate çıkmadan evvel, kimsenin zahmet etmemesini, telgraflarla vilâyetlere tebliğ etmişlermiş! O sebepten Eski şehir istasyonunda kendilerini üç kişilik bir heyet karşılamış... Şimdi anlaşıldı. BiZ"de, ekseriyet partisi Genel Başkanvekilinin ne için bu kadar sönük bir seyahat ihtiyar ettiğine şaşıp kalmıştık! Doğrusu bu manevraya bayıldık. Tam acemi er işi hareket, sağdan çark! Marş!
Maamafih, artık bu hareketle, bazı itiraflarda bulundukları da
Aııkaranın ekmek derdi yeniden tazelenmiş ve rutubetli ekmek imal eden fırınlarla mücadeleye başlanmıştır.
Dün de belediye sağlık ve iktisat .......... ' ı tarafından ................. ....... : la imal edilmiş olan 252 adet ekmeğin haınur halinde olduğu tesbit edilerek kimyahaneye dahi şevketine-ye luzüm görmeden imhasına karar verilmiştir.
Bu ekmeklerin aş evlerinde dahi yenemiyecegi nazarı itibaıe alınarak hayvanat bahçesine gönderilmiş ve oradaki hayvanlara verilmiştir.
Digeı- taraftan belediye tek tip ekmek imaline başlandığı günden bu güne kadar pişkin ekmek imal edilmesi için çalışmaktadır.
Şimdiye kadar muhtelif fiyat ve gramda ekmek imal edilmiş ise de hiç bir fayda elde edilmemişti.
Belediye son defa ekmeklerin gra- ( mini tekrar değiştirerek vc beş gün . s' müddetle tecrübe için ekmek imaline karar vermiştir. Bir taraftan halk bu ekmekleri yerken diğer taraftan da belediye tecrübe sahibi olacak ve neticede belediye etmenin sırrına vakıf olacaktır.
SAHTE SENETLE GİYECEK EŞYASI ALMIŞ
Bundan on beş gün evvel sahte mühürle Anafartalar CuJJvol 00 Balcılar mağazasından 75 liralık şap ka gömlek ve kravat gibi bazı eşya lar satın alan bir sahtekar hakkında tahkikata başlanmıştır.
Bu sahtekarlık hadisesi şöyle olmuştur:
Sabahattin isminde bir şahıs tanzim ettiği bir senede Milli Eğitim Bakanlığı Beden Terbiyesi Genel Mdürlüğüne ait mührü basmış ( ve bu senee aynı zamanda Milli Egi-| tim Bakanlığı memurlarından Ce- i mağazasından 75 liralık giyecek eş- I mağazasından 75 liralık giyecek eşyası almıştır.
Neticede senette bulunan mühii-ıün sahte olduğu anlaşılmış ve Sabahattin hakkında tahkikata başlanmıştır.
BELEDİYE HUDUTLARI YENİDEN TESBİT EDİLECEK 5431 sayılı kanunun verdiği yetkiye istinaden ve belediye meclisinin gösterdiği arzuya binaen izinsiz inşaat bölgelerini gösterir plân hazırlanmıştır.
Belediye sınırları haricinde oturan bir çok aileler kendilerinin belediye hizmetlerinden istifade etti* rilmediklerini bazı aileler ise belediye sınırları haricinde olduklarını iddia ederek tenvirat ve tanzifat gibi vergileri ödemekten imtina etmektedirler.
Yeniden hazırlanan haritaya ğöle hangi tevlerin belediye sınırı dahilinde hangilerinin de belediye haricinde olduğu tesbit edilecek ve böy lelikle ihtilâfın önüne geçilmiş olacaktır.
MEŞHUR KEMANA YENİ BİR SAH»P ÇIKTI
Alfons ve Andon kardeşlere ait hakiki Stradivarius olduğu iddia e-dilen kemana yeni bir sahip daha çıkmıştır.
İstanbulda oturan zengin bir kadın Ankara Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek aynı markayı taşıyan kemanının çalındığını ve kendisine ait olan kemanı da saz sanat kârlarından Ahmet Üstünün çok i-yi tanıdığını söylemiştir.
Bunun üzerine meşhur keman i-kinci şübeye getirilmiştir.
Stradivarius kemanı Ahmet Üstüne gösterilecek İstanbulda çalınan keman olup olmadığı tetkik edile-
Düşündük, danıştık, grevin ya ' müdürlüğü memurlun ..............
"nicc. ,.'Jel"“kra‘ ; yapılan kontrolda Toı-os Iırınıncl:
sak olduğu bu «n memleketleri» bir türlü öğrenemedik. Zahir Rusyayı, yahut eski Nazi Alnıanyasıııı kastediyor. Ne yapalım bilmemek ayıp değil.
0 mahiler ki:
En hoşu da şu: Muhterem il başkanı, c. II. P. niıı işçi sınıfını istismar ettiğini, Türkiyede işçi hakkını koruyan mevzuatın bulunmadığını iddia edenlere hışımla dönmüş çıkışıyor: -Bu sözleri sarfeden-ler, diyor, ya gaflet uykusundadır-lar, ya da politika hırsı ile gözleri kararmıştır. Eğer bu memlekete başka bir dünyadan gelmemişler su... Eh ne olmuş! O devam bu-
yuruyor: -Son aylar içinde Büyük Millet Meclisinin İçişi İhtiyarlık Sigortası, Hastalık Sigortası Kanun lariyle, iş Mahkemesi Kanununu ve işçinin haklarını eskisinden çok daha iyi koruyan yeni bir iş kanunu kabul ettiğinin galiba farkında değiller».
Farkındayız beyim, hem çok şeyin farkındayız. Grev hakkı bütün kanunları ve mevzuatı ortadan kaldırmıyacağı gibi, medeni memleket işçilerine bu hak, bunlar gibi, hem de daha mükemmelleri ve daha yüzlercecesi mevcut olan kanunlar ve mevzuatlarla (birlikte tanınmıştır.
Fakat işin asıl komik tarafına gelince; hem muhaliflere barbar bağırıyor, hem de onlann .Türkiyede işçinin haklarını koruyan mevzuat yoktur» sözünü teyit ediyor. Öyle ya, sayıp döktüğü kanun ve sigortaların son aylarda kabul edildiğini söyleyen bizzat kendisi! Eh peki, bu son aylara kadar, 25, 26 Gicüsur senedir ıbu memleketi Halk Partisi değil de başkaları mı idare ediyordu! Bunca yıl, Türk işçisinin korunacak hakkı yok muydu? Yüz binlerce Türk işçisi, son aylara gelinceye kadar insan değildi de, patronların, İş verenlerin eline, .Eti senin kemiği benim-diye bırakılmış bir koyun sürüsü müydü?
Sayın İstanbul C. H. P. İl Başkanı! Bizzat sen bu memlekete galiba başka dünyalardan gelmişsin. Hem de gelelin çok olmamış, II Başkanı seçildiğin gün.
Seçim Kanunu ve iktidar
Soiıpostada Selim Ragip Emeç , muameleye ne derecede tahammül eder? (Seçim Kanunu vc iktidar) başlıklı Onu kendisinin takdirine bırakırız, başmakalesinde D. P. ile ikt.dar u n * ı
partisi bir defa daha anlaşamadık M3... uâyfCt .
larınt, buna sebep ilmi heyetin ka- ' «Cumhuriyet, de D. N. (Bir Daki-Jeme aldığı Seçim Kanunu tasarısı- ' ka) sütununda «Ha... Gayret!» baş-I ligiyle şu fıkrayı yazıyor.' tBütün Cenubi Amcrikayı Türkiyeye bavlıyan tek tayyare, Panair do Brasil Şirketi, lstanbuia gelmekten vazgeçmeğe kurar verdi. Badema Romaya kndar gelip dönecek.
ÇünkU Roma - İstanbul arasında yolcu bulunmadığından zarar çok oluyormuş.
Ahmod Şükrü Esmer üstadımızın geçen lerde ta... Amerlkalardan müjdelediği turizm dâvosındu. ilk adım sakın bu olnıa-
na ait Karma Komisyon müzakere- 1 lerin.Ni aldığı son şekil üzerine D.' P. milletvekillerinin bu komisyona iştirakin faydasız olduğu kanaatini duyduklarını belirterek diyor ki:
«— Tasarı üzerinde çıkan ihtilâf hükümetle hasıl olımıg bir aıılagmazİık: tasarıyı iptida müzakere eden karnın komisyonun çoğunluk partisine mensup âzftia-riyle Demokrat Partinin yine bk- komisyondaki mümessilleri arasında çık-
Eser hükümete ait bulunmak; memlekete nnmuskârane bir Seçim Kanunu temin eylemek vaadi de yine ayni hükümetin bir taalılıtfdU olarak ortada durmak bakımından, anlaşmazlığın: noktul nazarı tamamen Haklı olun Demokrat Parti mümessillerinin tatmin edilmeleriyle hallolunmam mümkündür. Bııııuıı böyle olması. hal tâ. memleketin yüksek menfaatleri hesabına lüzumludur da...
fiayed ScmseddJn Günaltay hükümeti, çarpık bir Seçim Kanunu çıkarmak jste-mlsyonda göze çarpan manevralar hükümetin tasvibi ile yapılınıyorsa, komisyondaki hükümet sözcüsünün tavassutu ile davanın bir lıai çaresi de kolaylıkla bulunabilir Fakat bu v&delmistlr. Böyle içinde, gerekli emniyet unsurlarını ihtiva eylemesi zaruridir. Halbuki Kurma Ko misyonun tasarıda yapmak istediği tâdil *1»-. kanunun. başlıca emniyet müeyyidesi bütün lüzumsuzluğu ve ağırlığı ile ortadan kalkmaktadır.»
Sel.rn Ragip Emeç, bundan sonra, çoğunluğu C.H.P. milletvekillerinden olan meclisin de ayni yoldan yürüyüp yürümiyeceğini sorarak makalesine şöyle devam ediyor)
-O zaman iıer şeyden evvel tasarının memlekete emniyet verebilecek hale getirilmesi vazifesini, partisine karnı, bizzat Başbakan SemHcddln Günâltayın üzerine alınası loap eder
SeçimieAe oynanabilecek ' oyunların neticesini hükümsüz bırakabilecek tek mükerrerinin: bütün kanuni neticeleri ile un renin tahkikat İcrasına saİAhiyetli kılınmasıyla tekemmül edebilir
Bunun aksine hareket edilmek demek; Başbakanın partisince clRnonmesl demek olur ki Şems'ddpı Günaltay böyle bir
e D(
Ruhunu kaplıyan buz tabakasını gene kıramadım. Yıllardır yü -züne takıp kendisini ihtimamla koruduğu o kalın maskeyi gene yırtamadım. Allahım! Bu adamda his denilen şey yok mu? Vaktiyle bana o kadar düşkündü, şimdi neden ilgisiz? Ben vücudum ve ru humla onda en ufak bir sarsılış yaratamıyacak mıyım? Beni herkes beğeniyor da o neden beğenmiyor, neden istemiyor?
Fazla ileri gittiğimi, kaş yapayım derken göz çıkardığımı ben de anladım ve ellerim bomboş, kapıdan çıkarken «Hepsi yalandı!» demek zaruretini duydum. Amma yıkılan şeyleri iki kelimede tamir ettiğimi sanacak kadar toy bir kız değilim. Bu suretle bütün bağları kopardım, gangren leşen uzvu merhametsizce kestim. Aramızdaki son köprüyü de uçurdum. Fakat niçin? Harç ve demir malzemesini başka yerden tedarik ederek, aşkımı daha sağlam bir temel üzerine kurmak az mindeyim.
Ben, bir bakıma, yükseklere fırlatıldığı halde gene ayaküstüne düşecek bir (hacıyatmaz) olacağım!...
II
kadının rolü
Aile mefhumuna lâyık olduğu ehemmiyeti ve hürmeti göstermiyen kadın veya erkek, yaşadığı topluluğa en büyük fenalığı yapan insan dışı bir mahlûktur
Fazla optimist olanlar, olayları daima tozpembe görebilenler dün yada bir aile buhranı bulunmadığı fikrinde İsrar ededursunlar cemiyetin ve milletlerin belkemiği sayılan bu kutsi müessese maalesef esaslı bir sarsıntı geçirmektedir.
Dünyanın her köşesinde bir vakıa olarak j sayısı fazladır ve ne artmaktadır.
1 Son zamanlarda batı matbuatında bu konu ile alâkalı bir çok yazılara rastlanmakta, yalnız terbiye-ekmek imal I •«"., İÇtimaiyatCilar değil. kilise ................. adamları da bu dava ile ciddi şekilde ilgilendiklerini açıklamaktan çekinmemektedirler.
İkinci büyük harbin milletlerin Sosyal bünyelinde güç kapatılır ____1-J.âr edilmez hakikatlerdendir. Doğu veya batı memleketleri işgal altına giren veya girmeyenler, şüphe yok ki bundan derece derece müteessir oldular harbin doğurduğu sefalet, mahrumiyet, tabiî ayrılıklar, kadını evinden ve eşinden uzaklaştıran zaruretler ve saire., bir araya gelip el-birliğiyle bu ulvi topluluğu yıpratmağa çalıştı.
Dünyanın sükûn vc selâmeti, insanların saadet ve rahatı bakımın-| dan bu bulanıklığın biran evvel I durulması ümidi her iyi niyet sahibinin temennileri arasında yer almış bulunuyor. Acaba Türkiye'de bu umumî sarsıntı ile ilgili memleketlerden biri midir? Acı ise de realistlerin açıklanmasında ve hep hirlfkte derde deva aramasında isabet bulunduğuna şüphe etmediğimize göre cevabımız pek de yürek ferahlatıcı olmıyacaktır.
Son senelerde boşanma davalarının küçümsenmlyecek nisbette artışı, bir çok gençlerin yuva kurmakta tereddüt gösterişleri, bazı genç kızların bekâr yaşamağa üstün buluşları aile mefhumuna pek-de eskisi kadar kıymet ve ehemmiyet atfedilmediği fikrini uyandırmaktadır. Nisbet az dahi olsa yine
I
kabul edenlerin endişe günden gü-
in evvel sahte mü Losyal bünyelinde caddesi 90 sayılı 1 yaralar açtığı inkâı
ERKEK TEKNİK OKULU ÖĞRENCİLERİNİN YURT GEZİSİ
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Erkek Teknik Öğretmen Okulu son sınıf öğ rencileri iki grup halinde yurt içindeki fabrika ve endüstriyel tesis -lerde bir tetkik gezisine çıkacaklardır.
1 inci şrup- Konya - Denizli - İzmir - İstanbul - Bursa - Ankara.
2 inci grup: Kırıkkale ■ Karabük • Zonguldak - Eskişehir - İzmit - İstanbul - Bursa • Ankara.
Birinci grup 29/1/1950 tarihinde saat 13.35 de Konyaya.
İkinci grup 30/1/1950 tarihinde saat 18.04 de Kıııkkaleve hareket edecektir.
CAMİ İNŞA EDİLECEK
Aldığımız malûmata göre Küçük Bahçelievler semtinde bir cami inşa edilecektir.
Camiinin arsası belediyece tayin edildikten sonra yakında inşaata başlanacaktır.
™—™ Yazan : ——
Perihan Parla
üzerinde hassasiyet ve ciddiyetle durulmağa değer mahiyette bir problem karşısında bulunduğumuza. şüphe yoktur. Aile geçimsizliklerine yol açan sebepler arasında bu asır insanın fazla sinirli ve az tahammüllü oluşu, hayat şartlarının ağtı lığı, bu yüzden ekonomik dü zenin sağlanmamasından doğan tepkiler, tarafların iptilâ derecesine kaçan şahsi zaafları yer almaktadır.
Genç erkeklerin iyi niyet sahibi olmalarına rağmen evlenme arzularını tahakkuk ettirmemelerine gelince; Bunda en mühim amil geçim şartlarının ağırlığıdır. Bu gün için yüksek mektep mezunu gençlerin dahi aylık gelirleri bir ev aç-
1 9 5 0 yılında
Şubelerinin bulunduğu şehirler sayısı kadar ev:
7 EV
Her 100 müşteriden birine
1OO hra
para ikramiyesi hediye eden Banka
YAPI ve KREDİ BANKASI
4 ÇEKİLİŞ
Bu yılın ilk çekilişi:
5 Mart i 950
2 Ev ve para ikramiyeleri
(10013)
BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİNİN HARCIRAHINA ZAM
Harice seyahate çıkan belediye meclisi üyelerine verilen harcırahın az olduğu nazarı itibara alınarak bundan böyle harice çıkacak beledi-ye meclisi üyelerinin harcırahlarına zam yapılması hakkında bir teklif yapılmıştır.
Zam teklifi kabul edildiği takdirde seyahate çıkacak belediye meclisi ı üyeleri daha fazla harcırah alacaklardır.
SULAR İDARESİ MÜSTAHDEMLERİNE % 50 PRİM VERİLECEK
Aldığımız malûmata göre sular i-daresi tarafından fazla çalışına talimatında bazı tadiller yapılmıştır.
Yeniden tadil edilen talimat kabul edildiği takdirde sular idaresinde çalışan ve fazla mesai yapan memur ve müstahdemler % 50 nis-betinde prim alacaklardır.
mağa müsait değildir. Evlenenlere ve çocuk yetiştirenlere doğum masrafı olarak verilen ikramiye ile ayda 10 lira çacuk zammı asla ihtiyacı karşılar bir dava değildir, ayrıca prim veya ikramiye verilmesi bahis mevzuu olmadığına göre bu şahsın başka geliri yoksa veya ailesi yeni kurulan yuvaya yardım edecek durumda bulunmuyorsa bu işin yürütülmesi cidden güçtür. Yu-kardaki sebeplerle ilgili olarak bazı çalışan kızlarımızın da bir çok mahrumiyete katlanmak ve bu me-yanda hürriyetini de (!) feda et-mekdense kendi hayatını kendi kazanıp dilediği şekilde yaşamağı tercih etmek gibi sakat bir fikre saplanması müşahede ettiğimiz hallerdendir. Denilebilir ki bütün müesseseler yeni kuruldukları zaman her yönden mükemmeliyet gösteremez, îyi niyet ve zaman elele verince bunların telafisi daima mümkündür. Aile de böyledir, endişelere tered-düdlere fazla yer vermemek, cessur ve metin olmak lâzımdır. Bizim de asıl temas etmek dileğinde bulunduğumuz nokta budur:
Yuva kurmağa karar vermiş gençlerin karşılıklı bir çok fedakâr lıklara katlanmaları ve geçici mahrumiyetleri yavaş yavaş bertaraf etmeğe çalışmaları aile mefhumuna ilk saygı ve sadakat hissi diye ele alınabilir.
Çocuklarımıza sağlam bir terbiye, sarsılmaz bir ahlâk telâkisi aşılıyabilirsek geçirecekleri hayat imtihanındaki muvaffakiyet ihtimalini arttırmış oluruz.
Ferdin iyi bir vatandaş olabilmesi için her şeyden evvel iyi bir aile reisi olması şarttır. Aile mefhumuna lâyık olduğu hürmeti gösterme yen kadın veya erkek, yaşadığı topluluğa en büyük fenalığı yapan mahlûktur. Aile ahlâkı teessüs etmeyen veya tereddiye uğrayan cemiyetler er geç yıkılmağa mahkûmdur, ve bunların misalleri sayısızdır.
Pek küçük yaşta başlanan iyi telkinler, büyüklerin yaşayışından alman güzel intibalar, kültür mües-seselerinin bu konudaki ilgi ve has saSiyeti, cdmiyetlörin mitinglerle basın yoluyla yapacakları desdek-leme hareketleri gençlerimizi üstün vasıflarla yetiştirmemize imkân ve recektir.
Çocuk terbiyesinde babalardan ziyade annelerin rolü mühim oldu ğuna göre kadınların vazifesi dahî ağırdır.
Bilhassa genç kızlarımızı yarın”-çalışkan. mütevazı ve kanaatkâr annesi olarak hayata hazırlamak onları yuva kurmayı ve çocuk yetiştirmeyi milli bir vazife sayarak ilk senelerde önlerine çıkacak pürüzleri yılmadan bertaraf edebile cek olgunluğa eriştirmek mühim vc kutsal gayelerimizin basına gel mektedir.
Allaha şükür ki yukarda ideali-ze ettiğimiz genç kız tipi memleke timizde pek çoktur. Ve onların kurduğu yuvalar cidden örnek vasıftadır. Bunları yakından tetkik etmek sözlerimizin doğruluğunu tasdike kâfidir.
anlaşılmış olmaktadır. Demek ki . bugüne kadar her seyahate başla-.^— madan evvel vilâyetlere telgraflar
gitmekte, gelecekleri haber verilmekte ve valii vilâyet de elden geldiği, aklının yettiği gibi bir merasim hazırlamakla tavzif edilmekte idi. Demek, bütün bahaneli seyahatlerimiz böyle tertip edilmişti. Vah, vah!... Acaba, bugün bu işden ne için vazgeçilmiştir? Ne için, seyahate çıkmadan evvel bu iş ortalığa yayılmamış da, Celâl Bayan büyük bir halk kitlesinin karşılamasından sonra harekete geçilmiştir.
Canım, o kadarına da aldırmayın, Nasraddin Hocanın dediği gibi .. o kadar kusur kadı kızında da bulunur. Varsın, C. II. P. nin bütün falsosu da bundan ibaret bulunsun!»
Bununla beraber, biz şahsan, muhterem C. H. P. Genel Başkan-vekilini bu huy değiştirmesinde yerden göğe kadar, haklı bulmaktayız. Öyle ya, demokrasiyi memlekete yerleştirdiğini iddia eden bir parti ileri geleninin, bu türlü mera sim istememesi çok doğrudur..
Acaba, 1950 içinde, saltanatı veda edecekleri kendilerine malûm oldu da, şimdiden Ibasit bir vatandaş rolünâi ezberlemek ve o hale alışmak için mi, bu emri verdi’ Belki de öyledir! Bu hale göre,’ parti içinde müthiş bir intibah hareketi başlamış demektir ki, sevinmeğe değer...
Bununla beraber, biz, bunu bir ihtimal diye kaydetmek mecburiyetindeyiz. Çünkü, C. H. P. nin bugüne kadar yaptığı falsolardan sonra ortaya yaydığı haberleri bilmekteyiz. Onun için, kendilerinin bu şekilde düşünebileceklerine i-nanmıyoruz.
Bu olsa olsa, »komşu çatlat -mak» nevinden çıkarılmış ve sonradan di&ünülmüş bir taktiktir ve kendilerinin aczini ortaya koyan çok mühim bir delildir.
Hikmet YAZICIOGLU
ZAFERİN TELİF A(*K VE MACERA ROMANI
Erkek.
Aradan bir hafta geçti.
Teyzemin kızı ile konuşmuyor, daha doğrusu yüzyüze gelmiyor duk. Öğle yemeklerimi elçantası ile götürürüm. Sabahları ise zaten erken çıkmak âdetimdir. Dön düğüm zaman onlar, ana-kız, yemeklerini yemiş ve odalarına kilmiş bulunuyorlardı.
Onun bana anlattıkları üzerinde
çe-
NUMARACI
■Yazan : N- A.
Tefrika No: 8
çok durdum. Bir vak'a üzerinde uzun uzun durma ve düşünmenin neticesi, o vak’ayı husule getiren sebeplerin etraflı bir tahlili bizi hü kümlerimizde her zaman itidale götürür. En sonunda Ayşeye de kızamaz hale geldim. Kızdığım şey, Ayşe’yi Ayşe yapan sosyal atmosferdir. O, bu curcunalı dev rin kızıdır. Bulduğu tedbirler ve beslediği fikirlerde tam manasiy le müstakil olmadığını bilmiyor. İkimiz de aynı cemiyetin farklı istikametler alan farklı şartları nın mahsulüyüz. Evet, faaliyetlerimizde o da ben de hürüz. Am ma bir moleküldeki elektronların hür oluşu gibi...
Dar kafalı bir insan olmadığım halde, Ayşe'nin, kendi arzusuyla ve hiç bir menfaat ve ahlâk kay gısı göstermeden teslim oluşunda ki kolaylığı gene affedemiyorum. Cemiyetimizde hâkim olan kıymet hükümlerinden en mümtazı sayılan bir şeyin tahrip edildiğini bilek, hayvani benliğimde isyana benzer duygular uyandırıyor. Biz zat haksızlığa uğramışını gibi kırgınım. Bunun acısını en son duyması lâzım gelen birisi olmaklığım icabederken o sızıyı, tâ içim-
de bulmaktan mustaribim. Eniştem sağ olsaydı belki de kızının bu kadar havalanmasına göz yum mazdı... muhakkak yummazdı.
Ahlâkın bana emrettiği vazifeyi, hem annesini, hem de kızını musibetlerden korumak vazifesini yerine getirememek yüzünden vicdan azabına benzer ince bir sızı yüreğimi burkuyor. Maamafih ben herşeyde bu kadar vicdanlı de ğilimdir. O hasleti çiğnediğim zamanlar da olmuştur.
Üç ay kadar önce başımdan geçen kıymetsiz bir macera var ki, aklıma geldikçe irkilirim. Bir arkadaşım bana genç bir çocuğu tanıttı. Şiir yazacak çağdaydı ve şiir yazıyordu. Bir iki şiirini bana okudu. Pek fena değildi. Akrabaları bunu evden kovmuş . kırmamalıymışım. lar. Gazetelerde iş aramı bulamamış. Benim kendisine v ıebileceğim bir işim olup olmadığını sordu. O sırada atelyemde bir çırağa ihtiyacım vardı. Eski çırağı hırsızlık yaparken yakalamış ve kovmuştum. Buna rağmen onu işe almadım. (Size yardım etmek isterdim, fakat maalesef size verecek bir işim yok!) diye cevap verdim Onu sefaletten, açlıktan
ş.
kurtarabilirdim; bunu yapmadın-.. Neden yapnıad'ğımı incelediğim vakit de. onun siyasî fikirlerindeki şiddetin l.-enı korkuttuğunu hissettim. «Bana ne? Herkes istediği tarzda düşünür ve hareket eder, her koyun kendi bacağından asılır.... diyebilirdim. Diyemedi.i işte!
Ayşe hafta sununda beni sofada yakaladı ve bir kotra gezintisine davet etti.
Ertesi sabah erkenden üç kız ve iki erkek arkadaş, beş kişi, kotra ile Florya gezintisi yapacaklarmış. Belki daha ileri giderlermiş. Ben de gelmeliymişim. Ayşe yalnızmış.
İşlerimin çokluğunu ileri sürdüm. İtiraz etti. Kırkyılda bir onu Seneler varmış ki biz bir arada hiç gezmemişiz. Tanıyanlar hep beni sorarlar mış. hoşumuza gitmezse geri dc dönebilirmişiz. Sesini alçaltarak, ikinci defa hatâya düşmekten çekindiğini, yardımıma ihtiyacı olduğunu fısıldadı. O zaman, şeytana veya mesleğe uyarak, kabul
Eski yün mayomun bazı yırtık-yelrerini Ayşe kendi elile tamir
Bir tavzih ve cevabımız
Sümerbıınk Genel Müdürlüğün den dün aşağıdaki mektubu aldık:
Sayın Gazetenizin 20/1/1950 tarihli nüshasında intişar eden »Banka değil Maliye Tahsil Şubesi» başlıklı yazıda, Bankamızın 1949 yılı bilânçosuna nazaran ödenmiş sermayenin 99,5 milyon lira, buna mukabil elde ettiğimiz kârın da. 31.6 milyon lira olduğu, ödenen verigler tutarı 74 milyon liranın- da ilâvesi ile kâr miktarının 105.6 milyon liraya yükseldiği ve bu suretle Bankamızın bir yıl içerisinde ödenmiş sermayesinden fazla kâr yaptığı belirtilmektedir.
Bankamızın 1949 yılı bilânçosu henüz tanzim edilmemiş bulunduğundan, mevzuun 1948 yılına ait durumla ilgili olduğunu tesbil ettikten sonra yazar tarafından istihraç olunan neticelerin mezkûr yıl bilân A (Devamı Sa. 4 Sü. 3 de)
Ti
ettir. Cenge hazırlanır gibi yüzmeğe hazırlandım.
Kalamış’tan açıldık.
Hava ilkönce sakindi, sonra ha fif bir rüzgâr çıktı. Çabucak Ahır kapı fenerini tuttuk. Oğlanlardan biri akordeonla tangolar çalıyor, kızlar hep bir ağızdan ona iştirak ediyorlardı. Ayşenin sesi on para etmez. Fakat içlerinden birinin se si harikulade güzeldi. Her tangodan sonra alkışlandı. Hele bir tango var ki, benim de hoşuma gitti.
•— Sen sevgili değilsin, başıma dertsin!» diyor. Burası söylenirken bir iki kere yüzüme baktı.
Sesi güzel kız aynı zamanda, dümen başında oturan sarışın delikanlının. kotra sahibi gencin sevgilisiymiş. (Her ikisine de aşkolsun!) Üç yıldanberi sevişiyor-larmış. Onlar kadar uzun zamandır sevişen yokmuş.
Ayşe, kaşla göz arasında, kulağıma havadisler üflüyordu.
— Peki, niçin evlenmiyorlar? diye sordum.
— Aceleleri ne? dedi.
— E, böyle nasıl duruyorlar r kişi bir arada?
Yan yan bakarak:
— Sen çok saf bir adamsın, dedi.
— O kadar saf değilim, dedim. Yani, birbirlerini idare mi ediyorlar?
Gelincik gibi kızardı ve:
— Terbiyesizin zoruna bak! di ye beni haşladı. Ben ne bileyim. Duruyorlar işte... Amma Florya-ya gelince, biz hepimiz kotrayı bo şaltırjz olur mu? Sonra gene bineriz.- (Devamı var)
ŞEHİR DIŞINDA YAPILAN EVLER
Şehrimizde yapı kooperatiflerinin artmasına muvazi olarak yeniden bir çok binalar yapılmakta ve Ankara her sene yeni yeni mahalleler kazanmaktadır.
Şehrin merkezine yarım saat hatta bir saat mesafede bulunduk la rı için burada oturanlar belediye hizmetlerinden istifade edememekte tanzifat ve tenvirat gibi bazı hak laıdan mahrum kalmaktadırlar.
Bu evlerin şehirden uzak bulunması ev sahipleri için mahzurlu olduğu gibi belediye için de çok mah zurlu görülmektedir.
Bayındırlık komisyonu tarafın -dan hazırlanan bir rapor gereğince bu evlerin durumu tesbit edilecek ve icab ederse bundan sonra belediye sınırları haricine ev yapılmasına hiç bir kooperatife müsaade edilmi-yecektir.
HERGÜN BİR HÂDİSE :
Tehlikeli merhamet, merhametli caniler
Mustarip, ümitsiz hastasını öldüren Dr. Sander'in akıbeti ne olacak ?
Istırap çeken bir insanı öldürmek doğru mudur ?-Şifaıız hastanın ömrünü kısaltmıya bir doktor ahlaken ve hukukun mezun mudur ? - Merhamet mi ?.. -Zaaf mı?.. - Tedavisi im-kânsz bir hasta'ığı tıp kabul etmediğine göre...
İngiltere'de son gün’erde alevlenen bir dâva, insanların asırlardan beri halledemedikleri bir meseleyi yeniden ortaya atmış bulunuyor:
• Tedavisi imkânsız bir hastalığa tutulup da daimî surette ıstırap çe ken bir insanın ömrünü kısaltmak ne dereceye kadar doğrudur?.
Bu dava, gazetelerin de bir müddet evvel neşrettikleri havadislerden anlaşılacağı üzere, Dr. Sander dâvasıdır. Bu doktor Manchester'de icrayı sanat eden bir tabiptir. Ve te davisi imkânsız bir kansere yaka-^ lanmış olan hastalarından birini,B beyhude saydığı ıstırabı karşısında® ■ merhamete, gelerek, damarlarına® 10 santimetre küp hava zerketmek
suretiyle bir kaç saniye içinde öldürmüştür. Doktor Sander bu müdahalesini saklamadığı için derhal tevkif edilmiş, sonradan nakdi kefaletle serbest bırakılmıştır. Bunun la beraber, mahkeme devam etmek tedir ve doktor hakkında ölüm cezasının talep edilmesi beklenmektedir.
«Ben Allahın yerine geçtim...»
Dr. Sander «Ben Allahın yerine geçtim... Rahmeti rabbaniyi temsilen hastanın ıstıraplarını ebediyen dindirdim... Vicdanım müsterihtir.. diyor. Bu sözleri bile dok torun melekât ı akliyesinin sıhhatin den şüphe etmiye kâfi sebep teşkil etmekle beraber, hemşerileri doktoru bu vâdide yalnız bırakmamışlardır: Mevzu üzerinde açılan bir an kete yani .Öldürmeli mi?, sualine Manchester halkından yüzlerce kişi hiç düşünmeden -Evet!, cevabını vermişlerdir. Hattâ, bu -Merhametliler. imza toplıyarak Dr. San-dersirt merhamet saikasiyle işlediği bu cinayeti tasvip ettiklerini ilgili makamlara bildirmişlerdir. Zira başta Dr. Sander olmak üzere, taraftarlarının kanaatince bir hastanın şifa bulmasından ümit kesildiği zaman artık o insanın boşu boşu na ıstırap çekmesini önlemek İnsanî bir vazifedir. Şifasız hastanın ömrünü, uygun bir usulle kısaltmak hem onun ıstıraplarını dindirir hem de onun ıstırabiyle huzursuz ve mustarip olan yakınlarını kurtarır.
Fransız hekimleri aksi kanaatteler
Fransız tabip ve mütefekkirlerinin en ileri gelenleri ise şu noktai nazarı ileri sürüyorlar:
Hiç bir hastanın, hiç bir sebeple öldürülmesine cevaz verilemez. Çünkü mesele tıbbî bakımdan mütalâa edilecek olursa, evvelâ tıp ilmi esas itibariyle tedavisi imkânsız bir hastalık kabul etmemektedir. Şu halde hastasını öldüren dok tor önce bu bakımdan sorumlu ve suçludur. Dinî bakımdan ise, Allah’ın rahmet ve inayetinden hiç bir zaman ümit kesilmez. Öyle ise doktor din nazarında da suçludur. Mevcut hukuki nizam ise insan şahsiyetini merhamet hissinden da ha üstün tutmaktadır. Demek ki hastasını öldüren doktur üç bakım dan da mesuldür, yani düpedüz canidir.
Dâva devam ediyor
Doktor Sander dâvasında bugün bu kanaatler çarpışmaktadır. Ve bu dâva ile alâkalı olarak Amerika'da ve Ingilterede cemiyetler kurulmuş olduğu ve bu cemiyetlerin şifasız hastalan öldürmek hakkının dok-
torlara verilmesi prensipini müdafa ğu müebbed hapis cezası ile işi at-a ettikleri hatırlatılıyor. Hattâ bu lafmışlar ve af gibi, kefaletle tah teşebbüslerle ilgili olarak İngiliz üye gibi vasıtalardan bilistifade bir Parlâmentosunun bu hususta müs- üci sene sonra serbest kalmışlardır.
bet bir rey vermesi çok uzak bir ihtimal olmakla beraber, bu müza-
kereleri heyecanla bekliyenlerin kim teşkil etmesi beklenmektedir sayısı oldukça kabarıktır. Hattâ Fakat mahkemenin de işi bu kadar parlâmentonun vereceği karara ha- uzattığına göre, İngiliz parlâmento yatlarını bağlamış olanlar da hayli sunda cereyan e-’ocek müzakereleri kalabalıktırlar. - Bunlar arasında sa beklediğini ve vâzii kanunun tema kat ve biçimsiz doğan çocuklarını yülünü anlamak islediğini söyliyen öldürmüş anne ve babalardan tutu- 1er vardır.
Doktor Sander: .Ben Allahın yerine geçtim!...)
“ Beni öldür!
artık dayanamıyorum!,,
Sander’inkine benzeyen diğer hâdiseler
John Nîxon Sheravood
Yukarıda tafsilâtını okuduğunuz Sander hâdisesi münasebetiyle, muztarip hastaları, sadece ıstıraplarına son vermek mak-sadiyle öldüren bazı kimselerin isimleri de tekrar bahis konusu olmakta ve bunların nasıl bir cezaya çarptırılmaları lâzımgel-diği münakaşa edilmektedir.
Beni öldür, artık dayanamıyorum, diye yalvaran hasta teyzesini öldüren Stephens, ilk bakışta merhametli bir adam simasını andırmamakla beraber
nuz da yaslı ve iıasta annesini, has tanın arzusu üzerine, katletmiş ev , lâtlara kadar çeşitli merhamet kur I banları vardır.
Kaydedilmesi gereken bir nokta da bu gibi suçlalardan hiç birinin
şimdiye kadar ölüm cezasına çarp-
tırılmamış olmasıdır.
Bunların ço
Şimdi Dr. Sander dâvasının bu mevzuda esaslı bir içtihad'i meha
Meselâ bunlardan John Nixon, biçimsiz doğan çocuğunu öldürmekle itham ve ölüme mahkûm edildiği halde sonra af ve tahliye edilmiştir.
Shenvood'da aynı suçtan mahkum olmuş ve üç sene hapis yattıktan sonra tahliye edilmiştir.
mahkemeye düşmeden kurtulmuştur.
Akılsız oğlunu klorform ile öldüren Stinhause hakkında da jüri beraet kararı vermiştir.
Kahve kavurması
Bir çuval kahve kavurması 4 lira K. Kahveci İsmail Öztürk.
Güven apartmanı altı No. 1/2. Samanpazarı. Tel: 15468
Muhcstbeci aranıyor
Muzaaf muhasebe usulüne ta-mamile vakıf tecrübeli bir muhasibe ihtiyaç vardır, maaş dolgundur. Anafartalar numara 300 e müracaat. (182)
Sayfa : 4
Sayfa:
ZAFER
ve
İNSANLIĞA İHTAR
cevabımız
I
Sultan Mehmet, bir müddet asabı adımlarla gezindikten sonra, birdenbire vezirlerin önünde durdu.
— Lala!. Kalın ve yüksek bir duvarı aşmak için ne düşünürsün ?
— 74 —
Pek kısa süren bu maceradanl sonra sirk oyunları başlan. Oyunlar başlarken Kostantin, yeşil pelerinli kızı gözleriyle aradı. Fakat hayret!... Falcı kızı kaybolmuştu!..
Notarasın kızı, bir fenalık geçirdiğini bahane ederek sirki teı-ketti. Şehzade Orhan artık sirk o-yunlarını seyretmiyordu. Derin ve acı düşüncelere dalmıştı. O mert delikanının sözleri kulaklarında çınlıyor, kendi âciz ve çaresizliğine yanıyordu. Ah, o delikanlıyı bir kere görebilseydi!...
Ilummalı faaliyet...
Edirnede, Tunca nehri kıyısındaki yeni sarayın bahçesindeyiz. ince ve asîl bir zevkin ve san’atın mahsulü olan bu güzel sarayın çok geniş olan bahçesinde, yurdun her tarafında yetişen çiçeklerin renk ve kokuları yayılıyor.
Vakit sabahın çok erken saatidir. Tek tük kapıcılardan ve baltacılardan başka kimse görünmüyor.
Sarayın büyük kapısı açıldı. Bu saatte bu kapının açıldığı hiç görülmemişti. Kapı ancak, hükümdar uyandıktan sonra açılırdı. Halbuki vakit, hükümdarın uyanma saatinden çok erkendi. Adetâ ortalık karanlıktı.
İki kapıcı şaşkın bir vaziyette duvara yapıştı. Ve saray koridorunun karanlıklan arasından Sultan Mehmedin yorgun ve mağrur silûeti göründü.
Geniş merdivenlerden ağır ağır indir. Derhal bir kaç baltacı hükümdarın arkasından yürümeğe hazırlandı. Fakat genç hükümdar asık bir çehre ile:
— Kimseyi istemiyorum!...
Dedi. Baltacılar, kapıcılar erken saatte hükümdarın yalnız başına kırlara çıkmasına hayret etmişlerdi. Fakat emir emirdi.
Sultan Mehmet asabi adımlarla bahçeyi bir baştan bir başa geçti. Nehir boyunca ilerlemeğe başladı. Nehrin iki tarafı sık ağaçlarla kaplıydı. Hükümdar, bu sık ağaçların koyu gölgeleri altında, ağır ağır akan nehrin sularına bakarak i-lerliyordu. Her şeyi, bütün dünyayı unutmuş gibiydi. Yapayalnız gezişlerinin bu birincisi değildi. Vezirler de padişahın bu halinden şüphe içinde idiler. Günlerce kim-şeyi yanına almıyor, tek başına o-dasına kapanıyor ve sonra, kırlara kendini atıyordu.
Belki bir saatten fazla yürüdü. Ne tarafa gittiğini bilmiyordu. Bir aralık yüksek bir duvar önüne geldiğini anladı. Birdenbire orada durdu. Uzun Uzun bu duvara baktı. Kendi kendine konuşuyordu:
(Bu bir şey değil...Bu duvar, hem ince, hem daha alçak... Bizarısın duvarları daha sağlamdır. Peki, şimdi şu duvara tırmanmak icap etse ne yapmalıdır? Hayır... Bu kolay bir iş değil... Hele duvarın üstünden ok veya başka bir şey atılırsa... Bence, duvarı bu haliyle aşmak kolay olmaz... O halde... O halde ne yapmalı? Yıkmak... E-vet, onu yıkmaktan başka çare yok... Fakat... Üzerinden iki arabanın ferah ferah yanyana geçebileceği geniş vğ kalın bir duvarı yıkacak âlet nerede?...-
Sultan Mehmet tekrar düşünceye dalıyor, gözünün önüne mütemadiyen İstanbulun surları geliyordu. Zaman zaman kaleleri (Yıkmak., yıkmalı.. onları ancak yıkmakla olur., fakat...) diye söyleniyordu.
Geriye döndü. Çok dalgın ve düşünceli idi. Birdenbire durdu. Nehrin yayıldıktan sonra çekildiği düz bir kumsal önünde idi. Bir müddet kumlara baktı. Sonra belindeki hançeri çıkardı. Hançerle kum üzerine acayip çizgiler çizmeye başladı. Bu çizgiler, bir çok dairelerden mürekkepti. Evvelâ çiziyor, sonra kumları düzleştirerek tekrar ’ yeni resimler yapıyordu.
Bu resimlerin ne olduğunu anlamaya imkân yoktu. Ne yapmak istediğini ancak Sultan Mehmet bilirdi. İki saatten fazla kum üzerinde uğraştı. Onu bir gören olsaydı, muhakkak akıllı göziyle bakmazdı.
İki saat sonra çehresinde garip bir tebessüm belirdi. Ve kesik kesik söylendi:
(Belki., böyle olabilir. Olmasa dahi olmalıdır. Bunun böyle olması lâzım. Bana muhakkak lâzım. Başka türlü mümkün değil. Bunu yaptırmalıyım. Bunu yaptıracağım. Devletimin bütün varidat menba-larını buna sarf edebilirim. Bu plan fena değil..)
Ve derhal oradan uzaklaştı. A-cele ve sert adımlarla sarayına döndü. Öğle yemeği yememişti. Vakit ikindi zamanı idi. Demek Sultan Mehmet on, on iki saattir yan aç dolaşmıştı. Bu açlık onun umurunda değildi. Şimdi, gayet z,imle adımlarla sarayına dönmüş bulunuyordu.
Sultan Mehmet, saraya döner dön mez Halil paşayı, Zağanos paşayı, ve diğer vezirleri davet etti. Ayrıca mühendis Saroca ile mimar Musli-
hiddin ve diğer fen adamları da çağırıldı.
Sultan Mehmedin bulunduğu geniş odada bir çok masalar vardı. Hepsinin üzerinde paftalar, plânlar,haritalar yığılmış bulunuyordu.
Vezirler ve mühendisler merakla Sultan Mehmedin konuşmasını bekliyorladı.
Sultan Mehmet, bir müddet aşa bî adımlarla gezindikten sonra, bir denbire vezirlerin önünde durdu. Evvelâ Halil paşaya hitap etti:
— Lala!. Kalın ve yüksek bir duvarı aşmak için ne düşünürsün?
Halil paşa mevzuu derhal anlamıştı. Padişahın aklı fikri Bizans surlarında idi.
—Hünkârım dedi, bir değil, bir çok vasıtalara baş vurulmak gerektir.
— Meselâ ne gibi ?
— En sert, en sağlam koç başları...
— Kıymeti yok Lâlâ.. benim dediğim surlar, koç başı ile tahrip edilemez...
— Altına lağım kazıp barutla atmak lâzımdır.
— Köhnemiş bir usul. Her vakit muvaffakiyet temin etmez.
Halil paşa sustu.
— Zağanos!. Sen söyle...
— Halil paşanın fikrine iştirâk ederim.
— Başka bir fikir söyliyecek kimse yok mu?...
Bütün başlar öne eğildi. Kimsenin hatırına başka bir çare gelmiyordu. Sultan Mehmet biraz daha bekledikten sonra:
—Peki, dedi, topla mümkün değil midir?
Top icat edileli 95 sene olmuştu. Fakat bir oyuncaktan ibaretti. Küçük taş gülleler atan toplar hem BizanslIlarda, hem de Fatihin ordusunda mevcuttu. Fakat bunların hem menzili kısa, hem de nişan alma tertibatı noksandı. Esasen bunlar olsa bile attığı güllelerin küçük olması bir fayda temin edemezdi. Bu düşünce iledir ki Halil paşa:
— Şevketlû Hünkârım!. Top güllelerinin koç başından daha faydalı olmadığına kaniim.
Sultan Mehmet kaşlarını çatarak cevap verdiı
— Doğrudur. Bugünkü toplar öyledir. Fakat kâinatta herşey tekâmüle tabidir. İnsanların kullandıkları ilk ok ile bugünkü arasında, ilk bıçak ile bugünkü kılıçlar arasında büyük farklar vardır. Bugünkü toplardan daha büyük, daha sağlam ve daha fazla tahrip kuvvetine malik olanlar yapılamaz nu acaba? Hem neden yapılmasın. İnsan zekâsı istedikten sonra nelere kadir değildir? Biz, bugünkü toplar işe yaramıyor diye kollarımızı bağlayıp duracak mıyız? Neden daha mükemmel bir top yapmayı düşünmüyorsunuz?
Herkes Fatihin bu baştan aşağı irade mahsulü olan sözlerini takdirle dinliyor, fakat onlara birşey ilâve edemiyordu.
Sultan Mehmet, derhal eline kalemi aldı. Masanın üzerine serilmiş olan geniş bir paftaya eğildi. Ve: (Bak Saroca, sen de Muslihiddin, iyi dikkat ediniz. Günlerdir şu plânla uğraşıyorum. Yeni bir top imaline ait plândır.)
(Devamı var)
★ (Baştarafı 2 ncidc) çomuza tevafuk etmediğini ve indi mülâhazalara“dayandığını belirtmek isteriz.
Filhakika, topluluğumuzun 1948 yılında elde ettiği kârı sağlayan sermayesinin, sadece 99,5 milyon li- ' ralık ödenmiş sermayeden ibaret olmadığı hususu, bu işlerle meşgul olanlar için tabiî sayılacak bir cihet olduğu gibi bilânçomuzun tetkikinde, teşekkül sermayesinin 99,5 j milyon lira, sermaye ve ihtiyatlar gibi fonları ihtiva eden özkaynak-ların ve buna ilâveten yabancı kay naklarla birlikte kullanılan umumî sermayesinin 353,68 milyon ve kârın da yalnız 11,3 milyon lira olduğu görülür. 11
Bütün müesseselerimizle birlikte topluluk bakımından ise, camia öz kaynaklarının 305,4 milyon lira, kullanılan umumî sermayenin 568,4 milyon lira, kârın 32,6 milyon lira, olduğu görülecektir. ı
Topluluk kârının kullanılan umu ____......
mî sermayeye nisbeti % 5,7 den i- birer kestane fişeği mesabesinde bı-barettir. ! racak semavi şenlikler hazırlı-
Bütün bir yıl zarfında Bankamız Y01'- , ,
ca ödenen vergilerin kâr olarak mü I Bilginlerin ıddıasınca. arz MSP talâasına gelince: : yılmda berhava olacaktır. Pekâlâ...
I fakat, nasıl?
Bir malın satış fiyatı ile satış ma- ı — -■ ■ ■ liyeti değeri arasındaki farka te• ____-____•
kabül eden kâr mefhumuna, mali- gilhotelin dağlarında dünyaya çarp-yetle ve satışla ilgili vergileri ithalo u Bu böıge Amur bölgesinde bu-imkân yoktur. | ıunmaktadır. Ve küçük çapta bir
Bahsi geçen 74 milyon liralık ver serseri seyyare dediğimiz bu cisim, ginin 11,6 milyon liraşj hizmet er ( 1000 ton ağırlığında idi. Saniyede 20 babından kesilen ve kısmı mühim- kilometre süratle gelip dünyaya mi maliyet unsuru olan personel bindirdi ve bir anda alev haline in-vergilerine, 40,5 milyon lirası mu- J kılâp etti. İnfilâk 200 kilometre me-amele vergisine, 9,5 milyon lirası safeden işitildi. Bu hâdiseyi derhal gümrük vergilerine, 9.3 milyon lirası ' takibe koşanlar, düşen cismin he-kazanç vergisine 3,1 milyon lirası men hemen saf denebilecek demir-da istihlâk bina ve arazi vergileri den mürekkep olduğunu tesbil etile damga resmine taallûk etmekte- tiler.
ve muhtevalarından da anlaşılaca- | Siberyanın, gökten gelen bu dar-ğı üzere ya maliyetleri, ya müşte ' belere maruz kalışı ilk değildir, 30 Tileri veya satış masraflarını ilgi- Haziran 1908 tarihinde de dev cüs-lendirmektedir. seij bir gök taşı, Tunduralarla kaplı
Kuruluş maksat ve gayesinden' bir araziye çarparak 20,000 metre asla ayrılmadan yarattığı iktisadi yüksekliğe kadar bir alev sütunu faaliyet ve günden güne artan is , fışkırttı ve orta boyda iki eyalet tihsalinden ötürü, mevzu kanunlar topraklarına muadil bir bölgede ha-çerçevesi*içersinde evlete temin et . yat namına hiç bir şey bırakmadı, tiği gelirden ve yukarıda da belir | İnfilâktan doğan hararet 65 kilo-tildiği üzere kullandığı sermayeye metre mesafeden hissolundu. 100 ki-
28 1 - 1950
1950 Yılı içinde kıyametkopacak
Güney kutbunda toplanan büyük buz kitleleri dünyaya takla attırabilir [1 ]
li ir çok bilginler, bu yıl, arzın “^ömrünü tamamlayacağı ka-naatındadırlar.
Şüphe yok ki, üzerinde yaşadığımız seyyare çatırdıyor. Biz hâlâ a-tom bombası ile ve a‘._... dan daha üstün tahrip kuvvetini haiz olan Helium'lu üstün atom bombası ile uğraşıyoruz. Halbuki tabiat bize, Hiroşima ve Bikini’de görülen «ölüjn güneşlerini- alelâde
——— Tutn : ————
Fierre Devaux
1
Buna da Ay ile Güneş'in mütekabil ve daimî cazibesi sebep olacaktır. Bununla beraber, bu bakımdan tehlike henüz yakın sayılamaz. Azrın, bu sebeplerle parçalanması, mu-’ i don... mucip Alabilir demek ıstıyo- hakkaktır ki, ıoo miiyar seneden ev-*' ruz. Dö"lc bir ihtimsl, arz kışrının I - ...
çatlamasına sebep olacak, merkezi nari bir yandan bir yana kayacaktır.
Yine bilginlerin iddiasına inanmak lâzım gelirse, arz için, bu gelip geçen seyyarelerin sebep olabilecekleri kazalardan başka tehlikeler de mevcuttur. Arz, kendiliğinden parçalanmak tehlikesine maruzdur.
lyOl. .. don mucip olabilir d( atom bombasın- | ruz jjgyie bir ihtimal,
22 Şubat 1947 tarihinde, küçük çapta bir serseri yıldız, Sibiryada,
çerçevesi ıçersınae evıete temin et namına un ~
tiği gelirden ve yukarıda da belir | İnfilâktan doğan hararet tildiği üzere kullandığı sermayeye metre mesafeden hissolunüu. «w n.ı-nazaran elde ettiği mütevazi kâr I lometrede beygirler yere düştüler, larla geliştirdiği öz kaynaklarına Bu kuvvet ve kudret hiç bir atom dayanarak yurda daima yeni istih- bombasında bulunamazdı, sal üniteleri katmasından, Banka- ~ ‘ ’
mızın ne dereceye kadar mucibi mu ahaze bulunduğunu umumî efkârın takdirine bırakmak üzere, işbu yazımızın, Sayın Gazetenizin ilk çıkacak nüshasının aynı sahife ve sütununda ve ayni puntolarla neşrini rica ederiz.
NOT — Sümerbankın yukarıdaki mektubundan da, yazdıklarımızın doğruluğunun teslim edildiği mânâ | sı çıkmaktadır. Bilhassa «Mevzu kanunlar çerçevesi içerisinde devlete ,
Bununla beraber, gök taşlarının rekoru, meşhur «Uçan Dağ-a aittir. Gökten düşen bu kütle, Arizona'da 400 metre derinliğinde ve 1500 metre kutrunda bir çukur açmıştır Hattâ, 850 milyon dolar sermayeli bir kumpanya; plâtin irdium, nikel ve küçük siyah elmas parçalarından müteşekkil olduğundan şüphe edilmiyen bu semavi hazîneyi işletmek için müsaade istemiştir.
Bütün bu ğök taşları, şüphesiz-nunıar çerçevesi içensınae aevıcıc . ki- Adonis, Amor, Eros ve Herines temin ettiği gelirlerden, cümlesi de adlariyle dolaşan sersen seyyare-
I
Amerika petrol ithalini kısıyor
Vaşington, 27 a.a. — Başkan Tru-man’dan, dahilî istihsal seviyesini muhafaza edebilmek için petrol ithalâtı tahdit etmesi istenmiştir.
Bu teklif mümessiller meclisi kü çük ticaret komisyonunun bir tâli komitesi tarafından Başkan Tru-man’a bugün verilen bir raporda mevcuttur. Tâlî komite, Amerika-daki küçük ve müstakil müstahsillerin hariçten ithal edilen petrolün rekabeti tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını bildirmektedir.
Rapor başkandan, karşılıklı ticaret anlaşmalarındaki -kaçamaklı cümleleri, kaldırmasını ve petrol ithalâtını ancak millî istihsali des-tekliyecek, fakat onun yerini almr yacak bir miktarda yapılması için tahdit etmesini istemektedir.
Tâlî komite raporunda ithalâtın miktarı hakkında hiç bir tavsiyede bulunmamakta ise de, komitenin başkanı Patman, gazetecilere bu ithalâtın takriben Amerikan petrol ihracatı seviyesine indirilmesi lâzım olduğu kanaatini izhar etmiştir. Patman, şimdi ihracatın günde vasatı 340 bin varil, ithalâtın ise 1949 senesinin son yarısında günde vasati 700.900 varili bulduğunu söylemiştir. *
FRANSIZ PROFESÖRÜNÜN ÜÇÜNCÜ KONFERANSI
Şehrimizde buluûan tanınmış Fransız hukukçularından Prof. M. Duverger üçüncü konferansını dün Siyasal Bilgiler Okulunda vermiş-1 tir. Konusu (Fransada Siyaset tlmi-
.v saçma., mesabe. | nin Gelilesi) olan bu konferans sil şubesi halinde çalışmakla oldu- sindedirler. Bu korkunç seyyarele- 1 da seçkin bir dinleyici kütlesi hazır
ğunu açıklamaktadır.
Diğer tafsilâta gelince, hizmet erbabından kesilen vergiler bir tarafa, çünkü o vergiler kesilmediği takdirde doğrudan doğruya çalışana intikal edecektir, diğerlerinin maliyete tesir etmediği iddiasının doğruluğunu umumî efkâr elbette takdir edecektir.
Sümerbank, 40,5 milyon lirayı Muamele Vergisi olarak ödemeseydi, yani bu kanun mevcut bulunmasay-dı, kâr hanesine ilâve edilmiyccek miydi? Bunun ödenmesi dolayısiy-le bu meblâğ kâr ve zarar hesabına geçmemiş midir? O halde maliyete tesiri yoktur, gifbi bir mütaleanın ileri sürülmesine şaşacaklara, şunu söyliyeceğiz, tekzip hastalığı bizde umumîdir.
H. Y.
rin yolu, arzımızın yolu ile zaman ' bulunmuştur.
zaman çok tehlikeli bir şekilde kar- Profesör, devlet idaresinin bilhas o.ioemoVia/i.T- Mocoiâ Adonis ile, sa zamanımızda İlmî esaslara istinat sekiz ayda bir etmesi lüzumunu belirttikten son-ra siyaset ilminin konusunu, bu ilmin hukuk ilminin farklarını izah etmiştir. Son zamanlara kadar si-sayet ilmi ile yalnız Anglosakson ların meşgul olduğunu zikreden | Profesör ikinci Dünya Harbinden-bir beri Fransada da, gerek Üniversite bir şekil lerde gerek diğer araştırma mües-ı- 1 seselerinde, bu ilme çok geniş biı yer verildiğini anlatmıştır. Profesör Duverger (seçim sosyolojisi) ve (siyasî partiler) konuları üzerinde Fransada yapılan çalışmalardan bah sederek sözlerine son vermiştir.
Konferans Siyasal Bilgiler Okulu
şılaşmakt?ıdır. Meselâ vasati olarak her on s__ karşılaşıyoruz. Son sefer değil, ondan evvelki-karşılaşmamızda Ado-nis’in önünden sadece dört saat farkla geçmiş bulunuyoruz. On sekiz ay içinde dört saat... demek ki, ucu ucuna kurtulmuşuz.
Biz şahsan kaniiz ki, Adonis, büyük seyyare gibi uzun . taşıyor. Ağırlığı 75 milyon- ton civarındadır. Hermes ise Paris şehrinden biraz daha küçüktür. Geri kalanlar, hepsi iri kıyımdadır ve hem Ado-nis’ten, hem Hermes’ten büyüktürler. Küçük saydığımız bu seyyarelerden herhangi birinin dünyaya ' ________________________
çarpması, hiç şüphesiz ki, akla ha- Doçentlerinden Turhan Feyzioğlu yale gelmiyecek derecede korkunç tarafından muvaffakiyetle tercüme felâketleri mucip olacaktır. Par- edilmiştir.
vel vukubulmayacaktır.
• Siyah Bulut, meselesine gelince; arzın, bir sapan taşı gibi vızlı-yarak içine girmek temayülünü gösterdiği bu bulut'un arzettiği tehlikeyi mübalâğa etmemek lâzımdır. • Siyah Bulut, denilen şey, gayet hafif, on kilometre mikâbı ancak 10 gıram çeken bir maddeden müteşekkil karanlık bir nebülöz'dür. Arz bu gazın içine girecek olursa, semada, şimşek çakar gibi bazı ışıkların görünmesinden başka bir şey hissetmiyeceğimize muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
Diğer taraftan, Auchlinslos-Broun adlı bir Amerikan âlimi, bütün bunlardan daha kötü haberler vermektedir. Âlime göre, arzımızın asıl maruz kaldığı tehlike, en yakın tehlike, kutuplar meselesidir. Güneş kut. bunun fazla buz tutması yüzünden arz tepetakla olacaktır.
Hepimizin bildiği gibi, arz bir topaç gibidir. Fakat öyle bir topaç ki, ucu herhangi bir yere istinat etmiyor. Öyle bir topaç ki, heran devir mihverini değiştirebilir, ve dönen bir topaç, duracağı sırada nasıl yalpalarsa, arz da onun gibi müthiş sarsıntılara maruz kalabilir.
Arzın, istikrarlı bir tarzda dönebilmesi, ancak, iki kutbunun, Kuzey ve Güney kutuplarının fazla ağır çekmesine bağlıdır. Fakat, ne yazık ki, Kuzey kutbunun aksine olarak, Güney kutbunu bir kıt’a kaplamaktadır. Ve bu kıt’a toplanan buzlar yüzünden gitgide yükselmektedir. Meselâ, Avrupa kıtasının vasatî rakımı 300 metreyi geçmediği halde, Güney kutbu kıtasının vasatî yüksekliği 1600 metreyi bulmaktadır. Bu muazzam yük arzı tepetakla etmek tehlikesini hergün biraz daha yakınlaştırıyor. Eğer bu felâket vukubulursa -ki yukarıda bahsettiğimiz Amerikalı âlim bunun 1950 de olacağını söylemekte tereddüt etmiyor - bunun neticesi tam ma-nasiyle kıyamet, olacaktır. O zaman, Okyanuslar yataklarından taşarak kıtaları silip süpüreceklerdir. Coğrafya denen bilgi altüst olacaktır. Meselâ Saigon kutup olacak, buna mukabil Groenland, şekerkamışı veya kauçuk yetiştirilen bir üs-tüva memleketi haline gelecektir.
Arzın altüst olmasını önlemek için bir çare teklif edilmiş bulunuyor: Güney kutbunda toplanan buz kütlelerini atom bombasiyle parçalamak. Bu iş için 15 milyon dolar sarf etmek lâzım geliyor. 15 milyon dolar, en küçük ve ehemmiyetsiz harplerin masrafından daha az bir meblağdır. Onun için bu teklifin lehinde oy vermek ve bu suretle bizim ihtiyar anayı (arzı) kurtarmak ihtiyata muvafık olur.
RADYOSU
28 OCAK 1950 CUMARTESİ
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Pl) -7.45 Haberler ve lıova raporu — 8.00 Müzik: Şarkılar (Pl) — 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) 9.00 Kapama.
12.28 Açılış vc program — 12.30 M. S. Ayarı — 12.30 Müzik: (Radyo salon orkestrası — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik.
Müzik: Şarkıların devamı — 14.00 Müzik:
14 00 Müzik (Pl.) — 14.55 Konuşma (Spor haberleri — 15.00 Aksam programı, hava raporu ve kapanış.
16.58 Açılın ve program — 17.00 M. S. Ayarı — 17.00 Çocuk saati — 18.00 Müzik: (Pl) — 18.30 Müzik: Şarkılar — 19.00 M. S. Ayarı ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: Yurttan sesler — 19.45 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 özel program — 22.00 Konuşma — 22.15 Müzik: (Pl) — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler — 23.00 Müzik: (Pl)
2.3.30 Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU
28 OCAK 1950 CUMARTESİ
12.57 Açılın ve programlar — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: (Pl) — 13.30 Haftanın filmleri — 13.40 Müzik: (Pl) — 14.00 Memleket havaları — 14.30 Haftanın programını takdim ediyoruz — 14.45 Mem leket türküleri — 15.00 Atom bombası hakkında konuşma — 15.10 Saz eserleri, şarkı ve türküler — 16.00 Programlar ve kapanın.
17.57 Açılın ve programlar — 18.00 Şarkı ve türküler (Pl) — 18.20 Konuşma —
18.30 Dans müziği — 19.00 Haberler — 19.15 ana müziği (Pl) — 19.25 Piyano soloları — 19.45 Şarkı ve türküler — 20.15 Radyo salon orkestrası konseri — 20.45 Müzik: (Pl) — 21.00 Müzik: (Pl) — 21.15 Fasıl heyeti konseri «Hicaz ftislı» — 22.00 Müzik: (Pl) — 22.45 Hafferlor — 23.00 Müzik: (Pl)’— 23.15 Müzik: (Pl) —23.45 Müzik: (Pl) — 23.30 Programlar ve kapanış.
2.-15
L t l (’ MLPTILEEONLAR
Yangu. . .
Sıhhi imdat . -Treni eı ......
Hava Yolları Yataklı vagonla?
Elektrik ......
Havagazı 8aşkent taksi ... Yeni Güven Taksi Sizin Taksi ..
Merke» Takıl ....
oo
91 12028 14881 11566 21575 24846 24846 22222 22333 23333 lllll
*
SİNEMACA EĞLENCE
Büyük
Ankara
Ulus
(15031)
(23432)
(22294)
V 8
FERLERİ
Yeni Park Sümer
Sus Cebeci
Tatlı belâlar Eski dost Mağlûp
Edilmiyenler Büyük günahkâr Yalan Çöl definesi
(14040)
(11131)
(14072)
(14071) : Yalan (13846): Mağlûp
Edilıniyenle
*
NÖBETÇİ ECZANELF/
Yenişehir, Ege. Gülhene,
J TAKVİM |
(1) Bundan evvel aynı başlık altında neşrettiğimiz bu dikkate şa-' yan yazının bir tertip hatası yüzünden büyük ve en mühim bir kısmı gazeteye girmemiştir. Okuyucularınızı çok alâkadar olacaklarını tahmin ettiğimiz mezkûr iktibası yukarıya yeniden ve aynen dercediyoruz.
Hicri: 1369 — Rebiül’âhır: 9
Rumi: 1365 — Ocak: 15 28 OCAK‘1950 CUMARTESİ
Vasati
— Amma, şunu da unutmayınız-ki kader ve talih, yardım edilmek ister.
— Ben de bu yardımı yapacağım, dinin hakkı için yapacağım! Şövalye, biz lüzumundan ziyade döğüşeceğiz. Yapılacak bütün işleri kadere, talihe bırakmak istemem.
Zahiren sakin ve metin adımlarla yürüyerek kıza, merdivene kadar refakat ettiler. Yürekleri ü-züntü ve ıstırap içinde idi. Hemen pençereye koştular
Kızın sokağın ortasında, Sen sokağına doğru yürüdüğünü gördüler. Daima olduğu gibi keyifli, ne şeli idi; isimleriyle hitabettiği insanlarda» kimine gülümsüyor, kimine. günaydın, diyordu. Atlarının üstünde dimdik duran süvari okçular, koç bıyıklarını burarak onun geçişini seyrediyorlar ve sanki:
«Gördün mü? Bana gülümsedi... beni ismimle tanıyor... bu, güzel falcı Fiyorinda’dır!. demek istiyorlarmış gibi gözucu ile birbirlerine bakıyorlardı.
Kız, bir defacık olsun ne dönüp arkasın baktı, ne de başını kaldırdı. Çünkü, bu anda her ikisinin de pençerede kendisini gözlediklerini biliyordu. Ancak Sen sokağının köşesine gelince, başını çevirdi ve pençereden kendisine bakan Fransua ile Boröver’e eliyle bir işarette bulundu. Sonra, gözden kayboldu.
Boröver:
— Mert, cesur bir kız! diye mırıldandı.
Genç kızın gösterdiği bu fedakârlık ve cesaretten pek mütehas-
PAPAZ ÇAYIRI
Yazan ) Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
sis ve müteheyyiç olan Fransua:
— evet, dinim hakkı için pek fedakâr, cesur bir kız! dedi. Güzel ve müdebbir olduğu kadar iyi yürekli, mert bir kız. Ben ona iyilik edeceğim... artık onun istikbâli emniyettedir. Göreceksiniz, Kont Dö Luvr minnet ve şükran borcunu nasıl ödeyecek.
XXIII Muhasara
Alelâde sakin ve sesiz olan Sen sokağı şimdi gürültü içinde idi... cinayet yargıcı yardımcısı, at üzerinde, elli yaya okçunun başında bu sokağa girmiş ve Mare sokağına doğru yürümeğe başlamıştı. Muhterem Brajelon pek hiddetli görünüyordu.
Maiyetindeki askerlerin yanında, adeta bunları çevreleyerek yürüyen korkunç suratlı gelişi güzel silâhlandırlmış ipten kazıktan kurtulmuş adamlar vardı. Tabiî, Ros-pinyak'ın gizli emirleri neticesi bunların mevcudiyetleri boş görülüyordu. Amma, bu kalabalık arasında en çok göze çarpan mektepliler idi. Ve bu mekteplilerin hemen hepsi gayet sert memnuniyete rağmen hançer ve kocaman kılıçarla müsellâh idiler; hem de, memnu silâhları müsadere ederek ve sahipleri hakkında zabıt vara-
kalan tanzim eyliyerek nizamname hükümlerini tatbik fırsatını ele geçirmiş olan cinayet Yargıcı Yardımcısının gözleri önünde.
Fakat, bu yargıç yardımcısının kafasında şimdilik başka şeyler var. Mekteplilerden sonra en ziya de göze çarpan korkunç yüzlü, lime lime yırtık elbiseli serseriler idi bunlar da, talebeler gibi tepeden tırnağa kadar silâhlı idiler. Halkın arasına karışan talebeler ve serseriler, bir araya gelince kırk kişilik bir kıta teşkil edebilirdi. Bunlar, şüphesiz, Rospinyak’m topladığı adamlardı.
Cinayet yargıcı yardımcısının maiyetinde getirdiği askerlerin gerisinden devriyeler kumandanı Gabaston geliyordu ve bu da at üstünde idi..Yanında süvarileri yoktu artık; sadece elli kadar yaya çavuş, muhzır ve mübaşir gibi malike me müstahdemleri vardı. Kendisinden ayrılan diğer yüz kadar adamdan ellisi Papazlar — yolu’nu takîp ederek Mare sokağına gidiyordu. Bu sokak, hücum merkezi olduğundan kuvvetlerin büyük kısmı burada toplanıyordu.
Prens lâ Roşsüryon’un askerleri ne gelince, bunlar da Papazlar — yolu ile Papaz Çayırına dağılmışlar ve Sen sokağından ta Mare so-
Kız, üzüntü
68
kağına kadar çayır boyunca bir kordon tesis etmişlerdi.
Gabaston Sen sokağı ile Papazyo-lu'nun birleşdiği köşede durmuştu. Mahkeme müstahdemleri olan çavuşlar vesaire hemen kendilerine emrolunan adliye zabıtası vazifesine başlamışlardı.
Bu büyük kuvvetin ge'!'-: ve ipten kazıktan kurtulmuş sürü insanların bunlara katılarak oraya gelmiş olmaları mahallede müthiş bir panik husule getirmişti. Dükkânlar kapanmaya başlanmıştı. Amma, herhalde dükkâncılara teminat verilmiş olmalı ki, bunlar kepenkleri indirmekten vaz geç-.mişler ve mallarına canlarına bir kasıt olmadığına emin bir seyirci sıfatıyle kapılarının eşiği üzerinde durmuşlardı.
Her iş gürültüsüzce, cebir ve şiddet kullanılmaksınız, muntazam bir surette yapıl”- ' ’ -'-tan
gelip gecen bir kaç yolcuya ilişilmemiş ve bunlar serbestçe yollarına devam etmişlerdi. Amma, bu serbestliğin nisbi olduğu aşikârdı; çünkü, izdiham pek fazla idi ve gidip gelme güçlükle oluyordu. Bu izdiham da pek kısa sürdü.
Polis kuvvetleri ve bunun etrafını alan haşerat güruhu seli Mare sokağına akınca tabiatiyle artada Ga-
baston’un elli kadar mahkeme müs-tahdemininden başka kimse kalrrta-mamıştı ve bunlar da yol üzerinde değillerdi, evlere giriyorlardı. Girdikleri evleri, apartmanları arıyorlardı. Şu kadar ki, girdikleri evlerden, apartmanlardan katoliklere ait olanlarını şöyle üstün körü ve pıotöstan olduklarından şüphelendiklerine ait olanları ise büyük bir huşunetle, her yeri alüst ederek arıyorlardı.
Zira, bunlar gayet iyi malumat almışlardı; bir kapıyı çalış tarzından bu evde oturanın Katolik veya me lun protöstanlar oldukları kati ola rak anlaşılıyordu. Rospinyak, burada gayet mükemmel bir hazırlık iş gördüğünden dolayı cidden kos -koslanabilir; çünkü bütün bunla ı-ın onun işi olduğuna şüphe yoktu.
Kim bilir. Fiyorinda’nın kolayca evden çıkması ve bu anda serbestçe sokakta yürümesi de belki onun emri neticesidir. Bu kızı şid detle, behimi bir aşk ile seven Rospinyak ona büyük bir hırsla göz-koymuş, her ne bahasına olursa olsun elde etmek imkânnını araştırmış olduğundan bu hususta talimat vermiş olması çok muhtemeldir. Bu ihtimâl pek kuvvetli idi çünkü genç kızın oturduğu evi istilâ ettiren o idi. Hatırlarda olsa gerektir. Baronun sağ kolu olan Giyyom Pantekol kıza, vücudunu karyolaya sımsıkı bağladıkları ve ağzını tıkadıkları zaman, bu hareketin kendisi için değil başkalarını pusuya düşürmek için yapıldığını ve yakında serbest bırakılacağını söylediğini o Boröver'e söylemişti.
(Devamı var)
ZAFER'in Abone Şartları
Memleket içi
12 aylık ............ 28 Lir
3
S
12
3
Memleket dışı ylık .............. 66 Lira
» 30 »
» ................ 16 »
ZAFER'in İlân Şartları
Baslık ..................... 15 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm.... 4 »
4. cü sayfada Sm............. 3 )
5. ve 6. oı sayfada Sm..... 2 »
Doğum, Nikâh, Nisan, ölüm ve Mevlût ilânları 5 santimi geçmemek sortiyle 15 lira.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Oaactevo gönderilen evrak v(ı gamlar neşredilsin edilmesin iade edilmem İlânlardan mesuliyet kabul edilmen.
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiîlen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
I Başmakaleden devam ■
Grev meselesi Meclise getirildi
Mükelleflerine
maç bugün yapılıyor
kadar gürültü oldu ki ' savcılara telkin yapmaz. Ve nihayet
MUHASEBE MALİ İSTİŞARE TAKİP İŞLERİ MÜESSESESİ (Anafartalar Cad. Vakıf iş Hanı) Kat 3, No. 317, Tel: 16666
Çalışma Bakanı, işçilerin durumlarından memnun olduğunu bildiren on binlerce telgraf aldığını, bunlara minnettar olduğunu, fakat kendisine bunları Mecliste okumasını bil-
★ (Baştarafı 1 incide) I .İstanbulda Ayvansarayda bir Fahri Kurtuluşu bu önergesinde, I kahvede toplanıp bana telgraf çe-;on zamanlarda işçilerin istikballeri- ken ve işçinin grev istediğini ifa-ü garanti etmek için çıkarılmakta de eden bu 41 kişinin zanneder mi-• — —=■—- ♦«♦«»ir» nrltl. siniz ki hepsi işçidir. Bunların sicillerinin ne olduğunu burada ar-..................................................................rum. Bu kahvede
son zamanlarda işçilerin istikballeri-
ni garaııı* vmıtı» *)— »---
olan kanunlara rağmen tatmin edilmedikleri ve bu haklarını temin için ........... .
grev hakkının tanınmasını istedikle- zetmeği fazla buluru...
ri yolunda yapılan neşriyat hakkın- , hangi siyasî partinin ocak toplantıda hükümetin ne düşündüğünü sor- sının yapıldığı herkesin malûmu-maktaydı. dur- BunlaT1 burada saymaktan tas-
Geçen haftaki Meclis müzakerele- di ederim.»
rinde bahis mevzuu edilen grev me- ' konuşurken zaman zaman
selesi hakkında Bakanın grev aley-
Bakan, konuşurken zaman zaman selesi nsKK.nu» «... —, »“nl şiddetle kürsüye vurmakta ve
hindeki mütalealarına D. P. Millet- , sesinin tonunu yükseltmekteydi, vekilleri etraflı konuşmalar yapa. | H"™~
rak bu lıakkın işçiye verilmesi lâ-zımgeldiğini beyan etmişlerdi. Bu müzakereleri takip eden günlerde de bazı isçi sendikalarının yaptıkları --------------
toplantılarda Bakanın beyanatına dirmedikleri için okuyamıyacagır rağmen işçilerin grev istemeleri ve «övUHi bunu alenen ifade etmeleri Sayın
söyledi.
ounu alenen euue.e.. I D- p- den Kemal Zeytinojlu, Ba-
Bakanı fazla müteessir etmiş olacak | kanın bu sözüne oturduğu yerden ki bu defa da aynı meseleyi Meclise mukabelede bulundu: getirmak ve tek taraflı istediği gibi | — İşçinin vaziyetinden memnun
konuşabilmek için Fahri Kurtuluş olmadığını bildiren binlerce telgraf vasıtasiyle bunu temin etmiştir. ' -------’—— — »*•«—
Önerge sözlü sorusu istihdaf etti-
ğinden, yalnız soranla alâkalı Bakanın konuşmasını âmir bulunmaktaydı. Bu itibarla D. P. li Milletve-' killerinin konuşmak imkânı önlenmiş oldu.
Bu konuşmayı yapmak için uzun ------------- „...
hazırlık yapmış olan Bakan tam 50 mahiyette olan grev 1917 den sonra dakika süren bir beyanat yaparak cemiyeti öldürücü bir silâh olmuş-şiddetle grevin aleyhinde bulundu, tur.»
Şinjdi cereyan eden müzakereleri ı Kemal Zeytinoğlu, Bakanın bu i-veriyorum: | zahatının yersiz olduğuna işaretle
Kürsüye gelen Bakan, -Kamutay oturduğu yerden:
dışındaki memleket çiftçi, esnaf, sa- | .— Bunlar sorunun içinde değil-
nayici, subay, memur ve bütün mil- dir» dedi.
let efradının vak’aları olduğu gibi | Celseye başkanlık eden Karade-bilmesini isterim» diyerek söze baş niz: — Zeytinoğluna hitaben, bun-ladı. Ve bir çok memleketlerde bü- 1ar sorunun içindedir., tarzında mü-yük mücadelelerle meydana gelen dahalede bulundu.
istihale ve inkılâpların bizde selâ:-1 ...........
met ve sükûnetle meydana geldiğini, mahut ideolojinin ..... ____
Türk milletinin monarşi idaresinden olduğunu, grevin kumara benzediği-Cumhuriyet idaresine girerken •_____L...— --.I. --
Fransız ihtilâlinde olduğu gibi giyo- fa kaybettirdiğini de söyledi.
tinin rol oynamadığını, kanlı sah. | Sirer, demokrasi tarihinden muh-neler cereyan etmediğini kaydettik- telif eşkâldeki Cumhuriyet şekille ten sonra arka arkaya Türk işçisi le- rinden de bahisle aynı fabrikanın hinde kanunlar çıkarıldığını Türk mamûlü bulunan iki eşya arasında işçisinden hiç bir şikâyet sesi yük- fark bulunduğunu kaydetti, selmediği halde son günlerde sanki | Bir aralık da Amerikada çoğu z-r bu iyi şeyler vaki değilmiş gibi bazı man patronların sırf sendikaların karışık seslerin duyulduğunu söyle- malî takatini kırmak için grevi ‘eş vik ettiklerini söyledi.
Gazetelerin yaptıkları neşriyata da temas eden Bakan, bazı gazete ler hakikati tağyir edebileceğini zannederek iri puntularla bunları sayfalarına aksettirmektedirler, dedi.
| Sözlerine devam eden Bakan, vic-' dsn ve mizacının bir vazifesi olarak muhalefet saflarında Meclise giren ve C. H. P. ye mensup bulunnııyan
da bize gelmektedir. Ona ne buyururlar?.
Sözlerine devam eden Çalışma Bakanı grevin tarihçesi hakkında ken di anlayışına göre bazı tasnifler yaparak bunun zararları üzerinde durdu ve ezcümle dedi ki: «1917 senesine kadar yalnız cemiyeti yaralayıcı
Bakan izahatı sırasında grevin jinin elinde tek silâh
ni bir defa kazandırırsa pek çok de-
di.
. Sözlerine devam eden Bakan, bir çok vilâyetlerde yaptığı tetkikler sırasında işçilerin durumlarından memnun olduklarını gördüğünü ve kendisinin işçileri ikazı için: »Sizin Cumhuriyet idaresine ve devlete karşı duyduğunuz bu memnuniyeti ( __
çekemiyenler vardır. Bu fedaî ham- ı dan leleri durdurmak, sizi vazıı kanunu, muh
g d tl
na karşı nimet bilmez göstermek ve —...........
bu bozuk seslerin sizin sesinizmiş gi- . Dr. Mitat Sakaroğlu’nun da grev a-bi duyurmak istiyenler vardır. Bu- leyhinde bulunduğunu kendisine na dikkat etmelisiniz» dediğini ve '.................... .............
beklediği şeyin bugün vukubuldu-ğunu nitekim -Türk işçisi grevle haklarını temin etmek istiyor» neviden sesler duyulduğunu, bazı gazetelerin de bu sesleri büyük manşetlerle gösterdiklerini kaydettikten sonra ezcümle demiştir ki?
söylediğini ve burada teşekkürü bir borç bildiğini kaydettikten sonra D. P. mensuplarını kastederek: -Muhalefet partisi yanlış yollara gitmek tedir. Heyecanlarının önünü almazlarsa büyük tehlikeler doğacaktır ve Türk milleti asla kendilerini affct-miyecektir» dedi.
Emniyetli seçim ve Basın Kanunu ı.. . ..........
Bu garip mütaleâ D. P. tileri haklı I olarak sinirlendirdi ve bütün D. P. liler müdahalede bulundu.
Kemal Özçoban, Kemal Zeytinoğ- talea etmeğe imkan yoktur. Hele lu, Muammer Alakand hep birden basın hürriyeti gibi nazik bir mev başkana hitaben: | «ıda, her memleketin kendi şartları-
_____Bize tecavüz ediyor, niçin sus- nı, demokrasi dâvasını kavrayışda turmuyorsunuz, saded harici çıkıyor, gösterdiği anlayışı, ve nlhayte, o neye müdahale etmiyorsunuz» diye kanunla birlikte yürüyen muhakc-bağırdılar. | me usullerini de nazarı itlbare almak
D. P. lilerin bu şiddetli protesto- gerektir.
larına ve kendilerine de söz hakkı Fransa’da kaııuıı ağır olabilir; fa-verimlesi yolundaki gürültülerine kat unutmamak lâzımdır ki, orada karşılık Başkan Karadeniz Ba- şu gazeteci, veya bu gazeteci hak-kanın kendilerine hücum etmeyip kında takibat yapılması için Adalet soru çerçevesi dahilinde konuştuğu- Bakanı emir vermez; Adalet Baka, nu söyledi. j ,u) matbuat dâvaları meselesinde
Bir aralık o kau«. -----------—
kimin ne söylediği anlaşılamıyordu. C. H. P. sıralarında kaynaşmalar de-kışlamak suretiyle muhalefetin se- 1 sini boğmak istiyorlardı. .
Günün kahramanı edası ile kürsüye gelen takrir sahibi Fahri Kurtuluş »Türk işçisinin suratına sürülen leke hükümet tarafından silinmiştir» tarzında dinleyenlerin ne maksatla söylediğini anlayamadık-ları bir ifade ile söze başladı ve gre. vi yalnız komünistlerin istediğini . komünizm fikirleri yaymakla tanın mış olan Aydınlık mecmuasından bazı parçalar okuyarak grev hakkının burada müdafaa edildiğini söy- i ledi.
Fahri Kurtuluşun konuşmasını ,ıuıl(sl atay müteakip D. P. den Kemal Özçoba- carilıin, veya bir hırsızın muhake-nın usul hakkında söz istiyorum de- meşine asla klyas edilemez. Çünkü , mesi üzerine C. H. P. sıralarında ye- nihayet gazeteciyi muhakeme eden ni bir kaynaşma oldu. Gündemde de- hâkim de bir gazete kariidir. Onun vam devam sesleri yükseldi. | da memleket meseleleri etrafında bir
Başkan, Kemal Özçobana söz ver- görüşü vardır. Onun da siyasi ka-medi.
Bunun üzerine Özçoban ■ " bu mevzua sorulacak her suale cevap vermeğe âmâdeyim buyurdular. | Benim de bir takririm var, gündeme alınmasını ve Bakanın buna cevap vermesini istiyorum» diye bağırdı.
C. H. P. liler bunu da gürültüye boğdular.
Başkan — Bunun usule uygun olmadığını söyledi. D. P. liler kendilerine yapılan bu yersiz isnatları a-nında cevaplandırmak imkânını temin için ne kadar gayret sarfetti -lerse de bu imkân verilmedi.
Sinop Milletvekili Cevdet Kerim İncedayınm tescil edilen birleşmelerle bunlardan doğan çocukların tesçiline ve gizil kalmış nüfus vak'a-larının cezasız olarak kaydına dair olan 4727 sayılı kanun hükmünün iki yıl daha uzatılması hakkındaki kanun teklifinin birinci görüşülmesi bugünkü Meclis müzakeresinde tamamlanmıştır.
Ayrıca maaş kanununa ek 4379 sayılı kanunun ikinci maddesinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı geçici maddeler eklenmesine dair olan kanım tasarısının da birinci görü-şümlesi tamamlanmıştır.
Bilindiği gibi tasarıya göre muvazzaf Yedek Subaylık hizmetinde geçen müddet terfi müddetine sayılacaktır.
Tasarıda çok küçük bir tadil yapılmıştır.
matbuat dâvaları için bir tek mah-uaa “■)- ken” ayr,lmaZ- Bü’“» dl-Bakanı şiddetle al- ' Sinda Fransada Jüri usulü vardır.
........ 1 Biz de öyle matbuat davaları vardır ki, filân hâkime giderse beraetle I neticelenebilir; başka bir hâkime giderse, sanık, hafif bir ceza görür; ve bu cezası da tecil edilir. Fakat başka birisinin elinde, gazetenin, uzun senelerdenberi temiz olan mazisine bile zerre kadar kulak asılmadan tecilsiz mahkûm edilmesi işden bile değildir.
I Bu sözlerimizle, hâkimleri beraet
1 kararı verirken de, mahkûm ederken de taraflı olarak hareket ettik-lerini asla İddia etmiş değiliz. Fa-! kat bir defa daha işaret ettiğimiz gi-| bi, bir gazetecinin muhakemesi, her hangi bir suç
I
Demirspor-Muhafızgücü maçının neticesi ne olabilir? İki takımın bugünkü durumu İkinci devre lig maçlarının altı-1 lar arasındaki ilk karşılaşması bugün 19 Mayıs Stadyumunda Demirspor ile«»Muhafızgücü arasında oynanacakta!-.
Bir aya yakın zamandanberi oy-nanmıyan lig maçlarının, bu ikinci devre karşılaşmalarında takımların liglerdeki durumlarını düzelt -mek için bir hayli mücadele edecek leri muhakaktır. Bu bakımdan da maçların hayli enteresan olacağı tah min edilmektedir.
Bugün ilk karşılaşmayı yapacak olan Demirspor, Muhafızgücü ta -kımlarınm durumlarına gelnce:
Futbol mevsimine girerken, De-mirsporun çok kuvvetli bir kadro ile sezonu açması taraftarlarını olduğu gibi, sporsevenleri de büyük ı ümitlere bağlamıştı. Maalesef De -| mırspor birinci devre almış oldu-.• ğu fena neticeler yüzünden lig bi-sanığmın, meselâ bir rincisinden 4 puvan geride bulun-hl». h.raıvın maıhalro nlaktadir.
Bugün için Ankara takımları a-rasında en kuvvetli bir defansa sahip olan Mavi - Lâcivertliler forvet hatlarının randımansız oyunları yüzünden kazanılacak maçları kaybet mişlerdir.
Demirspor takımının forvet hattı bu randımansız oyununu eğer müessir bir hale sokabilirse bundan sonraki maçlarında daha iyi neticeler alabilirler. Bunun için de oyuncuların maçlarda, biraz daha takım oyunu oynadıklarını düşünerek ona göre çalışmaları icap etmektedir.
Muhafızgücü ise, bugün mevsime girdiği kadrodan hayli değişik bir
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşın • dan itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanuni defterlerini tutmakta ve vergi ile alâkalı bütün işlerini tam ehliyet ve ketumiyetle ve en uygun şartlarla yapmaktadır.
MUHİT
k üi al ai O v(
B. Terbiyesi Müdürünün duruşması
I naatleri vardır. O da, bazı muharrir-.Bakan ]erin fikirlerini tutar, benimser, bazı »ala na- ( ]arılunkinj jse beğenmez; açıkça değilse bile, kendi kendisine tenkit e* der. Bu itibarla bir gazeteci sanık o-larak karşısına geldiği zaman, tek hâkimin siyasî temayülleri, verilecek karar üzerinde çok müessir olabilir. Bu, adaletin tanı tecellisinde büyük bir mahzurdur.
O halde ne yapmalı? Matbuat Kanunu basın hürriyeti temin ettikten başka, matbuat dâvalarını tek hâkime değil, hiç olmazsa üç kişilik bir hâkimler heyetine vermelidir. Biz de Jüri usulü olmadığına göre, mecburî ehlihi jre usulü kabul edilmelidir. Ve nihayet kararlar yargı-tayda tetkik edilirken gazetecinin duruşmada bulunmak hakkı olmalıdır.
Bütün bunları, gazeteciler için ayn bir adalet sistemi tatbik edilsin diye değil, belki mesleğin icabatı o-larak zaruri görmekteyiz. Ç|inkü gazeteciler, mesleklerini ifa ederken her gün ıbir suçla karşı karşıyadırlar. Tıpkı kıristali işliyen bir İşçinin yüzde bir kaç parça kırdığı gibi, gazeteci de bilmeden, farkına varma- Duaırmj5ur. dan, hattâ büyük bir iyi niyetle ça- I Sakaroğlunun bu sözlerinden bah-lıştığı halde suç işliyebilir. Bu, onun gederken Bakan, mumaileyh hak-fena adam olmasından değil, belki kında »bu yiğit arkadaş» tâbirini —. ı- — ı, .. ....ş ve ayrıca kendisine te-
I şekkür etmiştir.
| Bakanla ve dolayısiyle hükümetle Sakaroğlu arasındaki bu samimiyet ve içli dışlılık sözde Müstakil olan bu Milletvekilinin de, yakında C. H. P. saflarına iltihak edeceğine dair bazı şayiaların ortaya atılmasına vesile olmuştur.
C.H.P. yeni bir
kazanıyor
★ (Baştarafı 1 incide) meselesine ait mürettep bir
Grev -----------
takrirle Meclis kürsüsüne çıkan Bakanın söylediklerine göre, Sakar-oğlu kendisine giderek, grev bahsinde hükümet görüşü ile hemfikir bulunduğunu grevin memleket için hakikaten bir felâket olabileceğini bildirmiştir.
1 di iihc
____Bugünkü____________ spor hareketleri 19 MAYIS STADI
Lig maçı
Saat: 12.30 Havagücü - Atıfbey Saat: 14.15 Demirspor - Muhafızgücü
19 MAYIS STADI Saat: 14.00 Atletizm
Basketbol
(S. B. O.) Salonunda Saat: 16.30
G. Birliği - Havagücü Saat: 17.30 Mülkiyeliler B. - Yedeksubay BÖLGE KUPASI
Boks
Sergievinde
Saat: 21.00
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
No. 2981
Ankarada Anafartalar Cad. sem
tinde Işıklar mahallesinde Korucular sokağında 2/1 numaralı evde o-turan T. C. tebaasından olup Ankarada Anafartalar semtinde Kızılel-ma mahallesinde Anafartalar cad -desinde 239/2 numaralı mahalli ticari imaketgâh ittihaz ederek Tuhafiye ticaretiyle iştigal eden ve Ticaret Odasının 17/267 numarasın -nın unvanı ticareti Yuda Altıntavan nın unvanı ticareti Ipıdo Altıntavan^^’ olarak tescil edildiği gibi bu unva- . nın imza şekli dahi Ticaret Kanununun 42 inci maddesi gereğince 27/ 1/1950 tarihinde tescil edildiği ilân | olunur. (176)
kadroya sahip bulunmaktadır. Talihsizlik eseri olarak ümit etmedik leri maçları kaybetmiş olduklarından liglerde altıncı duruma düş -müşlerdir.
Muhafızgücünün de en fazla aksayan tarafı muhakkak ki forvet hattıdır. Zira ellerineki Salim, Halil ve Kâzım gibi genç elemanların hep solda oynamaları takımın sağ tarafını zayıf düşürmekle beraber, sol taraftan da beklenilen randıman a-lınamamaktadır. Bunun için de forvet hattının kısır olması, müdafaanın yükünü ağırlaştırmakta olup, bazan takım ağır mağlûbiyetlere.uğ‘ ramaktadır. Muhafızgüçlüler forvet hattını iyi tertipledikleri takdirde altılar arasında iyi neticeler almaları tabiîdir.
Her iki takımın durumlarını göz den geçirdikten sonra, bugün yapılacak olan Demirspor - Muhafızgücü karşılaşmasının, oldukça çetin olacağı tahm;n edilmekle beraber. De-mirsporun ivı oir oyun çıkardığ* takdirde maçı kazanması normal o-lur. Bu maçtan önce beşler için Ha-vagücü - Atıfbey karşılaşacaklardır.
DIŞ TABİBİ HALİL) SUNGUR
Çankındaki muayenehanesini Anafartalar — - - - —
1. No 115
Vakıf İş Han kat e nakletmiştir.
(1570)
n ö.
Ankara Ticaret ve I Sanayi edasından | No. 2983
Ankarada Altındağ mahallesinde U Telsizler sokağında 1055 numaralı 0 evde oturan T. C. tebaasından olup I Ankarada Tahtakale semtinde Ana- 0 fartalar Hayırlı sokağında 15 nu • n maralı mahallî ticari ikametgâh it- J tihaz ederek Bakkaliye gıda mad- , deleri ticaretiyle iştigal eden ve Ticaret Odasının 8/299 numarasında kayıtlı bulunan Haşan Yalçın -taşın unvanı ticareti Haşan Yalçın-taş olarak tescil edildiği gibi bt»r*-unvanın imza şekli dahi Ticaret Kanununun 42 inci maddesi gereğin- ' ce 27/1/1950 tarihinde tescil edildiği ilân olunur.
★ (Baştarafı Birincide)
Duruşmanın başlaması üzerine yargıç Vildan Âşir'e: -Siz istasyonda bulunduğunuz halde neden Ve-data ve Yalıma bir şey sormadınız?-demşitir.
Vildan Âşir de -Ali Yalımın izni mahlûl dediler. Ben de onun için sormaya lüzum görmedim- cevabını vermiştir.
Bundan sonra sanık kafilenin hareketinden bir kaç gün evvel Millî Eğitim Bakanının iştirakiyle verilen çayda Vedat Abuta harice gidecek oyuncuların muamelelerinin tamam olup olmadığını sorduğunu, müsbet cevap aldığını sözlerine ilâve etmiştir. Müteakiben yargıç Bay ramoğlu Abuta hitaben:
— Bu size sordu mu? demiştir.
— Şahsen sorduğunu hatırlamıyo rum. Fakat kafilenin muamelelerinin tamam olup olmadığını sordu.
— Muamelenin teferruatını siz mi
yaparsınız?
— Biz yalnız muameleyi hazır -lanz. Nihaî karar yine Genel Müdüründür.
Bundan sonra Yalım tanık ola ■ rak dinlenmiştir. Yargıcın:
— Siz basketbol maçı yapmak için izinsiz olarak Lübnan ve Mısıra gitmişsiniz. Bu işte Vedat Abut ve Vildan Âşirin ön ayak olduğu söyleniyor. Ne dersin? sualine, Yalım:
— 1948 yılında Lübnan ve Mı -sırda yapılan maçlara ben de gir -miştim. Seyahatimizi tamamladık -tan sonra döndüğümüzde Harpokulu mahkemesine verildim. Fakat be-raet ettim.
— Size Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünden veya askeri mercilerden bir tebligat yapıldı mı?
— Yapılmadı. Her zamanki gibi bu sefer de izin almaya lüzum his-setmemişdim. Fakat şifahî olarak, gerek komutanlık ve gerekse ge-
nel müdürlük izin alındığını söylediler.
— Sanıklar -Biz buna sorduk o da izin aldığını söyledi, diyorlar.
— Böyle bir şey hatırlamıyorum. Bana böyle bir tebligatta da bulunulmadı.
Müteakiben Vildan Âşir bir askerin harice izinsiz çıktığı şayiasını duyunca kendisinin bu mesele ile bizzat meşgul olduğunu ve dosyaların tetkikinde bir tebligat örneğini bulduğunu, ancak bir sporcunun harice çıkmasından kendisinin sorumlu tutlamıyacağını çünkü pasaport işleriyle polisin alâkadar olduğunu; mesuliyet tahmil edilmesi gereken bir merci, varsa bunun da federasyon "başkanlığı olabileceğini söylemiştir.
Neticede Yalım'ın Harpokulu mah kemesince verilen beraet kararı dosyâsıhın incelenmesi için duruşma başka bir güne bırakılmıştır.
mesleğin onu suçla daima karşı kar- kullanmış şıya bırakmasındandır.
Bütün bu noktalar gözöııünde bulunurken hem matbuat için çok ağır bir kanun çıkarır, hem de gazeteciyi alelade bir suçlu gibi muhakeme e-dersek, bundan hem adaletin, hem de basın hürriyetinin müteessir olmamasına imkân yoktur.
Seçimler arifesinde bu meselelerin hepsinin gözönünde bulundurulması, çok mühimdir. Aksi takdirde bir takım meslekdaşlarımızın seçim zamanlarında mahkemeden mahkemeye sürüklenerek hayli hırpalanacaklarına şüphe etmemelidir...
İyi bir seçim kanunu, iyi bir matbuat kanunuyla iberaber yürür. Seçim Kanunu ne kadar mükemmel o* . ian eaeceKiır. lursa olsun, Matbuat Kanunu ağırlı- ) Adnan Menderes ise; iktisadi po-ğını devam ettirdiği müddetçe, bun- litikayı ve Demokratların Seçim dan adalet kadar, millî iradenin te- Kanununu inceleyen karma komis-cellisi imkânları da müteessir olacaktır.
D. Parti İzmir II
Kongresi bugün
■fa (Baştarafı Birincide)
! kampanyasının resmen açıldığını i-.lân edecektir.
Mümtaz Faik FENİK
Endonezya durum vahamet kesbetti
yondan çekilme esbeplerini anlatacaktır.
Kongre muhtemel olarak Pazartesi gününe kadar devam edecektir. Delegeler bugünden itibaıen şehrimize gelmeğe başlamışlardır
Serbest basıma
tabi lise kitapları
fa (Baştarafı 1 incide) rak, bu eserlerin bütünü hakkında bir fikir verilmelidir.
Divan, Tanzimat, Servet-i Fünun edebiyatı örneklerinden yalnız kelime bilgisi ile anlaşılması zor olan parçaların bugünkü dille ifadeleri de yanlarına konulmalıdır. Açıklanması zarurî deyim ve ifadelerin mâ nâsı sahife altına not halinde yazılmalıdır, parçadaki lügatler için de kitap sonuna bir sözlük ilâve edilmelidir.
Lise edebiyat kitafflarında edebî devir ve ekoller hakkında öğrencilere en lüzumlu bilgiler kısa çizgiler halinde fakat sistemli olarak verilecektir.
MEŞ’UM SENFONİ
Stockholm, 27 (a.a.) (United Pres) — Stockholm senfoni orkestrası Çar şamba gecesi Çaykovksi’nin Patetik senfonisini çalmıştı. Senfoninin he-ı men bitişinden sonra klarnetçi ! Ludvig Varşevski’nin ölmesi bu senfoni etrafında türlü tefsir ve tah minlere yol açmıştır.
Çünkü, lngilterede de Nottingham orkestrasının kurucusu Gaze Cooper Noel gecesi, orkestrasının bir daha bu senfoniyi çalmıyacağını bildirmişti. Cooperin ifadesine göre, Patetik senfoninin her çalmışından sonra orkestrasından bir kişi ölmüş tür.
Bu iki hâdise, müzisyenler ve müzikseverler arasında heyecan uyandırmıştır. Klarnetçinin ölümünden sonra bir basıp toplantısı yapan Stockhçlm senfoni orkestrası şefi Johannes Norrby demiştir ki:
Patetik senfoni müzisyenleri öldürmez. Orkestramız bu senfoniyi çaldıktan sonra Şostakoviç'in 6 inci
ce gene bir konserde Patetik senfoniyi çalarken kornocu hastalanmış ve hastanede ölmüştü. Bunlar bence tesadüftür.
Aynı zamanda tanınmış bir arkeolog ve tarihçi olan Gaze Cooper ise, bu senfoninin esrarlı bir tarafı olduğunu iddia etmektedir.
SULAR İDARESİ MÜDÜR VE MUAVİNİNE İKRAMİYE
Ankara Sular İdaresi İşletme Yö- »------------------------»... - .....
netmeliğinin 23 üncü maddesine senfonisine başladı. İşte bu sırada tevfikan sular müdürüne bir maaş klarnetçiye fenalık geldi, dinleyi -müdür muavinine de yarım maaş nıs' çiler arasında bulunan doktorlar öl-betinde ikramiye verilecektir. düğünü söylediler. Bir kaç sene ön-
Ağa Hanın karısına ait mücevherat nasıl bulundu ?
Paris, 27 (a.a.) (United Press) — Ağahanın karısına ait mücevherlerin bir kısmının nasıl bulunduğu hakkında şu tafsilât verilmektedir: Dün gece bilinmiyen bir şahıs tarafından polise telefon edilmiş ve mücevherlerin polis binasının önüde bulunduğu bildirilmiştir, iki polis heme sokağa fırlamışlar ve haber verildiği gibi kaldırımda bir paket bulunmuştur. Paketin içinden bilezikler, gerdanlıklar ve iğneler çıkmıştır. Eksperlerin kanaatine göre bunların kıymeti 350.000 dolar kadardır.
* (Baştarafı Birincide) ğını veya 20 sene hapse mahkûm e-dileceklerini ilân etmiştir.
Hükümetin sarfettiği gayret
Jakarta, 27 (a.a.) — Endonezya
Savunma Bakanı, basına Endonezya hükümetinin halen dahili güvenliği tekrar tesis ve Westerling hareketini yok etmek için bütün kuvvetiyle çalıştığını teyid etmişir.
Savunma Bakanı hükümetin şim ' di bu hareketin teşkilât ve gayeleri hakkında kâfi derecede malûmat sahibi olduğunp ilâve etmiştir.
Durumu, -Gergin, olarak vasıf • landırdıktan sonra Bakan, en lüzumlu tedbirin hareketin yayılmasına mani olduğunu bildirmiştir.
Bakan, Hollanda ordusu komutanlığının da kendi yönünden asker kaçaklarına karşı enerjik tedbirler tat bik edeceği ümidini izhar etmiştir.
Belediye yeni gelir peşinde fa (Baştarafı Birincide) edildiği takdirde, önümüzdeki günlerde sinema biletlerine, nakil vasıtalarına ilân ve reklâm fiyatlarına ve eğlence yerlerine bir miktar zam yapılacaktır.
Sırf otobüs idaresi yüzünden belediye bütçesinde husule gelen açığı kapatmak için yapılan zam teklifinin belediye meclisi üyeleri arasında i-yi karşılanmıyacağı tahmin edilmektedir.
kim?
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Ziraat Bankası
İstanbul ve Anadoludaki müşterilerimizin ısrarla vukubulan taleplerine uyularak aralarındaki münasebetleri kolaylaştırmak için.
Tasarruf ve ticarî mevduat, havale, cari hesaplar, tahsil senetleri, çek, serbest depo, emtia esham ve tahvilât kabulü ve saire gibi her türlü banka hizmetleri ve kredi muameleleriyle iştigal etmek üzere İstanbulda Bahçekapıda Sümerhanda yeniden tesis ettiğimiz.
T.C. Ziraat Bankası Bahçekapı Şubesi
V
30/1/1950 tarihinden itibaren sayın müşterilerinin emrine made olacaktır.
İstanbul şubemizle Tahmis büromuz yine eskisi gibi faaliyetine devanı edecektir.
Zatî ikametgâhları veya ticarî merkezleri bakımından Bahçe-kapı şubemizle muamele yapmağı arzu eden sayın müşterilerimizin bu husustaki emirlerini İstanbul veya Bahçekapı şubelerimize bildirmelerini rica ederiz.
r
Amerikodo büyük bir kalpazanlık
Ankara Tiçaret ve Sanayi Odasından No. 2986
Ankarada Öncebeci semtinde Kur tuluş mahallesinde Misafir sokağın da 156 numaralı evde oturan T. C. tebaasından olup Ankarada Sağlık Bakanlığı semtinde Anbarlar caddesinde 5 numaralı mahallî ticari ikametgâh ittihaz ederek Bakkaliye ticaretiyle iştigal eden ve Tlca-
★ (Baştarafı 1 incide) . ret Odasının 8/298 numarasında ka-ve Hindistanda kullanmalarını söy- , yıtlı bulunan Ahmet Oruç'un unva-lemşitir. Polisler 60,000 doları vere- m ticareti Ahmet Oruç olarak tes-rek sahte dolarları almışlar ve işte cil edildiği gibi bu unvanın imza bu sırada yapılan anî bir baskın ne- 1 şekli dahi Ticaret Kanununun 42 ticesinde çete yakalanmıştır. Sahte inci maddesi gereğince 27/1/1950 ta paralar sayıldığı zaman bunların rihinde tescil edildiği ilân olunur. 200.000 dolar olduğu görülmüştür. I (179)
ti
İlân
Nakliyat yaptırılacak
Tekel Başmüdürlüğünden:
Ankara
1 —- Kılıçlar Barut Deposu ile Kılıçlar istasyonu arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1951 akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (213853) kilo, tahmini bedeli (1283.12) lira, geçici temantı (93.23) liradır.
2 — Keza, Elmadağ Barut Deposu ile askeri fabrikalar rampası arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1950 den 28 Şubat 1951 günü akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (500000) kilo, tahmini bedeli (3500) lira ve geçici teminatı (262.50) liradır.
3 _ Her iki eksiltme de, 13 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 15 de Başmüdürlüğümüz komisyonunda yapılacaktır.
4 — % 7.5 üzerinden geçici teminatlarının ihale saatinden bir saat evveline kadar Başmüdürlüğümüz veznesine yatırılması. Şartnameyi görmek veya fazla izahat almak için Başmüdürlüğümüz satış şubesine veya Kılıçlar, Elmadağ idaremiz memurluklarına müracaatları ilân olu nur.
r
28 1 - 1950
Her gün
RADYOve9ayret
müsküİDe!
0 halde en iyisini almağa dikkat t ediniz... Tabiî sesile en müşkülpesent RADYO meraklıla rını tatmin edebilen radyoların Ağası
AGA-RADYO
Sîzleri beklemektedir Ankara Lokal tertibatlı (6) lâmbalı Radyolardan birine tediyede yapılan büyük kolaylıklar dolayısiyle sahip olabilirsiniz.
Alınır mı?
(
100.000 Lira
Her Ay Bir Keşide
ŞUBAT Keşidesinde
I •
2
3
3
1
4
150
99
99
Endeluz Bülbülü
PAOUITA SERRANO
f”
Gazetelere ilân vermek arzusında bulunanların.
İlâncılık Bürosu
ve
JOSE CASTRO
İlân
inkara Askerlik Şubesi
Bu fırsat bir defa ele geçer
tu
L«
tw
İ6
Ü
Her (100) liraya ayrı bir kur’a numarası verilir
Yılın İkinci Çekilişi 27 Şubat 195(1
(183)
EN YENİ OTOMOBİLLERLE
Sayın Müşterilerinin Emrine Amadedir
Merkezi : Kızılay; İnkılâp Caddesi No. 15 Yenişehir
DİKKAT
r-
I Emrinize Gelen Otomobilden
Hediyemiz olon tokvimi lütfen alınız
*- -------
Hükümet Caddesi Ticaret Han No. 11 Tel: 15GG8 Müracaat etmeleri rica olunur.
ır
* d
GÖMLEK
D ALIŞVERİŞİNDE D
I Acele Etmeyiniz i
K m K
K Sîzlere birkaç güne kadar K
A Hakiki Sürprizimizi Bildireceğiz A
T YILDIRIM TUHAFİYE EVİ ANKARA BONMARŞESİ T
- Anafartalar Caddesi 48 Anafartalar No 322
Zencirli Cami Karşısı
Sus Sineması Bitişiği
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
Iştirakile
Her pazar saat 17 de matine
Türkiye Garanti Bankası A. O.
1950 ikramiye plânı
200.000 Lira değerindeki büyük Garanti Apartımanının 3 dairesi
5,
59
99
99
Ayrıca 100 lira ile 25 lira arasında değişen 33 adet muhtelif
PARA İKRAMİYELERİ
Başkanlığından:
(1843)
1931 Doğumluların yerli olanları ile bu doğumlu olup yabancı olanların şubemiz bölgesinde oturanların ilk yoklamaları 20 Ocak 1950 tarihinden itibaren başlanacaktır. Bu gibilerin iki fotoğraf, Nüfus Cüzdanı ve san’at veya memuriyetlerini bildirir mahalle muhtarlarından a-lacaklan ikametgâh ilmühaberlerile birlikte şubeye her haftanın Pazar tesi veya Cuma günleri gelmeleri İlân olunur. (355) - (29)
Havuzlu Banyo
AÇILIYOR
ULUS MATBAASI KARŞISINDA YENİDEN İNŞA EDİLEN
Fevkalâde konforlu tek kabine halinde kurnalı Duş, Banyolu odalar, buharlı odalar
vardır. Müşterilerin istirahati içiçn havuzlu Salon, 1 Şubat 1950 den itibaren sayın müşterilerimizin emirlerine açılacak olan banyolarımıza bir defa teşrif etmeleri müşterilerimizin kendi zevklerine uygun olduğunu ispata kâfidir.
NOT? Giriş arka cephededir.
(181 N)
Feniks Çizmeleri
Harp sonrası, Alman sanayiinin bir şaheseri ulan FENİKS çizmeleri emsalinden sağlamlık ve zarafet bakımından çok yüksek olup çift tabanlı ve ızgaralıdır.
Toptan satış yeri : FERİT A. SPOREL
Hükümeti caddeni Ticaret Hanı
No. 11 — Telefon: 15668
(506 B) - (172)
SERMAYESİNDEN AŞAĞI BÜYÜK SATIŞ
Belediye Başkanlığından:
Ankara Belediyesi hudutları içerisine giren veya bu hudutlardan dışarıya çıkan, veyahut transit olarak geçmek istiyen bilumum motör-lü nakil vasıtalarını, Emniyet Dördüncü Şube Müdürlüğüne müracaatla gerekli muayene ve kontrollerini yaptıracaklardır.
Bu suretle giriş ve çıkış vizesi almayan motörlü nakil vasıtaları sahib ve şoförlerinin cezalandırılmaları Jıususu 25/1/1950 gün ve 390 sayılı komisyon kararile Belediye tembih ve yasaklan araşma alınmıştır. Keyfiyet ilân olunur. (598) - (58)
Erkek San’at Enstitüsü Mezunlarına
Ticaret Odasının Müsaadesi ile..
r——----------- —-----------------
Ankaranın en lüks, fantezi manifotura ve giyim eşyası mağazası olan ÜU K O L
(41.
de mevcut
Millî Eğitim Bakanlığından:
Erkek Sanat Enstitüleri Elektrikçilik, Radyoculuk, Motorculuk, Tesviyecilik, Demircilik, Marangozluk ve Telefon . Telgraf şubelerinden son üç yıl içinde mezun olan sanatkârlara ihtiyaç vardır.
İsteklilerin daha fazla bilgi almak ve koşulan şartları öğrenmek üzere hemen mezun oldukları Okul Müdürlüklerine başvurmaları duyurulur. (438) (40)
1 - Sermayesinden aşağı F||/3t|arh
2 — sermayesine ve tenzilâtlı rijullölld
Fiyatlar baş döndürücüdür
başlanmıştır
Ucuz Çizme Satışı Başladı
Müddet muayyendir
Anafartalar Caddesi No. 180 Telefon: 15186 ÜLKÜ GİYİMEVİ
(132)
■ J
Ankara Ticaret ve Atatürk LİSâSİ Okul - Aile
N.aZyı as,n an Birliği Başkanlığından:
Ankarada Yenişehir semtinde Atatürk Lisesinde öğreniciler için yetiştirme ve takviye kursları Sümer sokağında Platin Ap. 3 nu- acıımıstır maralı evde oturan T. C. tebaasın-. ‘ DersIere j Şubat ı950 de başlanacaktır, dan olup Ankarada Ulus meydanı semtinde İkbal mahallesinde Hükümet caddesinde, sokağında Ticaret Hanı 11 numaralı mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ederek Taahhüt ve ko misyon ticaretiyle iştigal eden ve Ticaret Odasının 2-651 numarasında ka yıllı bulunan Ahmet Ferit Sporeliin unvanı ticareti Ahmet Ferit Sporel olarak tescil edildiği gibi bu unvanın imza şekli dahi Ticaret Kanu -nuun 42 inci maddesi gereğince 27/ 1/J950 tarihinde tescil edildiği ilân
I olunur. (184)
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et. Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30
34
36
34
35
38
Güven
(512) - (54)
Waı
f1
v
—— İkbal Manifatura Mağazası — ■
Bilânço dolayısiyle tenzilâtlı satışa baişladığnıı sayın müşterilerine ilân eder.
DİKKAT:
Fiyatlarımızı görmeniz menfaatiniz icabıdır.
İKBAL Manifatura Mağazası
Anafartalar Caddesi No. 162 — Teli 14273
(B—504) - (166)
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş. 23
26
35
25
29
38
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK
Kundura Mağazası Çıkrıkçılar Yokuşu, Çarşısı No. 107 — Telefon: 11919.
Deniz Harp Okulu
Saraçlaı
ve Koleji Komutanlığından
1 — Deniz Harpokulu ve Koleji için Fizik - Mihanik öğretmeni a-1 ınacaktır.
2 ■— İsteklilerin Üniversite Fizik - Matematik şubesinden mezun olmuş olanları tercih edilecektir.
3 — Azami 70 lira aslî maaş verilecektir.
4 — Taliplerin, memurin kanununun dördüncü maddesi gereğin-
ce gerekli belgeleri hazırlıyarak en geç 10 Şubat 1950 gününe kadar Heybeliada’da Deniz Harp Okulu ve Koleji Komutanlığına baş vurmaları. (485) - (49)
marka bir
“L Ayrıca: ORTA Ç SÜRPRİZ_() 3«
için numaralı bir Cj İmr 17 ( Poplin Gömlek )
kart verilecektir wUI |JI ■ fiyatlarımızı takdim ediyoruz:
ile sahip olacaksınız
750, 780, 840, 990,
1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar
1050kuruştur
ORTAÇ
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye Karşısı Köşe Mağaza ANKARA
Comments (0)