PAZAR
29
OCAK 1950
B y,l: ı _ No: 275
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
DenİMİİer Caddesi 2
Posta Kutusu: lf'3 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15610
Yası İşleri İdare ..... 15315
Fiyata her yerde 10 kuruştur.
1
li
£a Sâmilia
Kadm mecmuasının 3«8 ncı -i 4)r 17 sayısı geldi. NET KİTABEYİ
Bayar, Menderes, Köprülü veKoraltanın iştirakile
D.P. İzmir il Kongresi Toplandı
II İdare Kurulunda bir ihtilâf
olduğu şayiaları yalanlandı
D. P. İzmir il idare Kurulu Başkanı
E. H. Üstündağ’ın mühim açış nutku
Matbaamıza gelen bir işçi grupu, Çalışma Bakanının ve Bakanlığının yokluğunu kabul ettirecek kuvvetli misaller verdi
Halk Partisinin (2) numaralı organı Anadolu Ajansı, aynı partinin (1) numaralı organı • Ulus» a İstanbul mahreciyle mürettep bir haberi ulaştırmakta ve bu mürettep haber yine mürettep bir takrirle Meclis kürsüsünden grev meselesini tazeleyen çalışma Bakanı Sirer’in sözlerini tamamlamakta ve desteklemektedir.
Halk Partisinin (2) numaralı organı Anadolu Ajansının biri İstanbul, diğeri Zonguldak mahreçleriyle müjdelediği bu haberlerde, yüz hanesini dol-durmıyacak derecede mahdut bir işçi kitlesinin, iktidarın istediği her istikamete müteharrik kabiliyetteki sendika idarecilerinin arzu ve fermanı üze-
İzmir, 28 (Telefonla) — Demokrat Parti İzmir İl Kongresi bugün 185 deleğenin iştirakiyle Ankara Palas salonlarında açılmıştır.
Ankaradan gelen Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Fevzi Lûtfi Karaosman-oğlu dinleyiciler arasında kongreyi takip ediyorlardı.
İstiklâl Marşını müteakip Atatür* kün aziz hatırasına hürmeten üç dakikalık bir tazim duruşundan sonra yapılan kongre başkanlığı seçimini Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu kazandı.
İlk söz alan Demokrat Parti İzmir II idare kurulu başkanı Dr. Ekrem Hayri Üstündağ, konuşmasında delegelere teşekkürle Hürriyet, Demokrasi ve Cumhuriyet mefhumla-
) (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
SAHTE
HAKİM
Türk işçisi Bay Sirer'in esiri, kölesi midir?
iki sene hâkimlik eden, biri idam olmak üzere 70 karar veren sahtekârın foyası meydana çıktı
Siz kim oluyorsunuz?.. Bu millet, dilediğiniz gibi kırbaçla inleteceğiniz, asıp kesebileceğiniz, köleleriniz, reayanız, devşirmeleriniz midir ? — --------—------------------— Muhip Dıranas -
D ugün Pazar. Siyaset dışı ya-zacağız; onun İçin konu ola rak «Grev» meselesini ele alalım dedik. Grev mi? Amma da siyaset dışı, diyeceksiniz. Fakat öyle; sadece sosyal bir dâva bu. Onu siyaset meydanına aktaranlar Halk Partililer, hükümet.
Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’in grev konusu etrafında Mecliste, mürettep bir soruya verdiği cevaıbı dünkü gazetelerde o kumuşsunuzdur. Bu cevap; ilmi haysiyeti bulunan bir cevap olmaktan uzak, uzak olmasına; çünkü bu gibi sosyal ve hayati, meseleler bir
Bakanlık yetki ve otoritesinin çatık kaşiyle ne ortadan kaldırılabilir, ne de gereği ve gerçeği dışında halledilir; o değil de, bizim halâ nasıl korkunç, karanlık bir zihniyetle, daha açıkçası, düpedüz Ibir diktatörlükle, gerekirse sehpalar kur-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
BugOn Beşinci Sayfamızda
Bir volkanın ve Bir Aşkın
Hikâyesi: Stromboli - Ingrld
İ’M
Yuı.an Hava Okuluna mensup bir heyet dün hava yolu ile şehrimize gelmiştir.
Yarbay Papoutsisin başkanlığındaki Yunan tayyarecileri Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğan’ı makamında ziyaret etmişlerdir.
Resim Yunan tayyarecilerini hava meydanında göstermektedir.
(Seyhan Millet
vekili Sinan
Tekelioğlu
(D. Partiye mi
girmek istedi
■
İthalât için verilen yeni müsaadeler
Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Reisi piyasada hir ferahlık bekliyor
Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi Reisi Munis Faik Ozansoy dünkü basın toplantısında gazetecilere şu izahatı vermiştir:
•İhraç mevsiminin ileri safhalarında bulunduğumuz için ihraca-
Yeni Seçim Tasarısının incelenmesi sona erdi
Tasarı Pazartesi günü Meclis U. Hey'etine sevkedilecek 35 gündenberi Seçim Kanunu ta-
Sahte Hâkim K. Günalp
Sahte diploma tanzim ederek 2 sene kadar hâkimlik yapan bir sahtekâr dün adalete sevkedilmiş ve ilk sorgusu yapılmıştır.
Senelerce hâkimlik yaparak bir çok kararlar veren bu sahte hâkimin ' hikâyesi şudur: I sarısını inceliyen komisyon dün de
Kaya Günalp, isminde 30 yaşla- sabah saat 10 dan akşam 19.30 a ka- 1 rında bir genç bundan bir müddet dar çalışmış ve tasan üzerindeki evvel ölen ve hâkimlik stajını bek- ( incelemelerini bitirmiştir.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de) Seçim komisyonunun dünkü top-
İzmir, 28 (Telefonla) — Haber aldığımıza göre Cumhuriyet Halk Partisi Seyhan Milletvekili Sinan Te kelioğlu bu hafta içerisinde Adana-ya gitmiş ve Adanada Demokrat Parti il idare kuruluna müracaat ederek Demokrat Partiye kaydedilmek istediğini bildirmiştir.
Adana Demokrat Parti il idare kurulu vaziyetten, bir telgrafla İz-mirde bulunan Celâl Bayan haberdar etmiştir.
Sinan Tekelioğlunun Demokrat Partiye geçmek istediğine dair bu haber bugün geç vakit öğrenilmiş ve Demokrat Parti çevrelerinde memnunlukla karşılanmıştır.
Bir milyoner tüccar üç gün hapse mahkûm oldu
İnşaat malzemesi üzerine iş yapan şehrimizin tanınmış tüccarlarından milyoner Halit Çıngıllı gıyaben yap tığı bir hakaret suçundan ötürü dün üç gün hapse mahkûm olmuş ve
* (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Sultanî esaret!
Çalışma Bakanı, işçilerin grev hakkından bahsederken şöyle demiş:
— Her işçi, her şahıs çalışmak veya çalışmamak hürriyetine sahiptir. Ben, istersem Bakanlıktan ayrılabilirim. Kimse beni zorlamaz!
Aman üstad! Hadi •■çalışmadan vazgeçtiniz diyelim! Fakat o makam, o otomobil, o harcirah, o örtülü tahsisat!... O, durup bo) keseden atmalar!. .
Hele, hele hir düşünün de hürriyeti ona göre seçin! —
YEDEKÇİ
sayla:z
ZAFER
29 i - 1950
İbrahim Akoğlu ve
Ayşe Nazirenin kaatili
Sabri Folatın diinhü duruşmasında tanıklardan Servet Coşkunses ve
Avni Altın mühim ipuçları verdiler
Tabanca ile tecavüz
Patronunu öldürmek
isfiyen bir garson Polatlıda yakalandı
MES’ELELER
I
PULSUZ İSTİDA
dirim var bundan sonra vereceğin paralar için senet yapalım..
Müteakiben Sabri Polatın yaraladığı ortağı Avni Altın dinlendi ve dedi ki: .İbrahim Akoğlu ölmeden bir gün evvel dükkânıma geldi, Sab riyi sordu. Ben de yukarda olduğunu söyledim. Biraz sonra Akoğlu ile Sabri kol kola dükkândan çıktılar ve Bendderesi semtine doğru gittiler. Yarım saat sonra Sabri geri döndüğü vakit nereye gittiklerini sordum. O da -bir kira meselesi. dedi.
Ertesi gün gazetelerde Akoğlunun öldürülmüş olduğunu okudum. Aynı gün biz dükkânda bu hâdiseyi konuşurken Sabri de masasının başında içtiği cıgaraları birbirine ilâve ediyor fakat bu cinayet hâdisesiyle hiç alâkadar olmuyordu.-
Bundan sonra dinlenen bütün şahitler hâdise hakkında hiç bir şey
Ankaranın tanınmış milyonerle -rinden İbrahim Akoğlu ve Ayşe Nazireyi öldürmekten sanık Sabri Po-latın duruşmasına dün de 2 inci ağır ceza mahkemesinde devam edil-
Dünkü duruşmada on beşden fazla tanık dinlenmiştir. Tanıklardan bilhassa Servet Coşkunses ve Avni Altının ifadeleri Sabri Polata ya -kınlıkları dolayısiyle* mühimdi.
Servet Coşkunses ifadesinde şunları söyledi:
• Ben sanığa atfedilen şuçlann hiç birisini bilmiyorum. 1941 yılından-beri bazan kendisine borç verirdim. 1947 yılının son aylarında bize abajur takmaya gelmişti. Elinde bir tor navida gördüm. Fakat tornavidanın ucunun kırık olup olmadığının farkında değilim. En son Sabri benden 2000 lira borç aldı. Bu paraya ödiye-medi. Fakat ben kefillerinden paramın tamamını aldım. Evvelce ken-1 ---- ---------- —. —
dişine para verirken senet filan is- bilmediklerini söylemişlerdir, temezdim. Bir gün Sabri Polat bana Müteakiben daha bazı şahitlerin dedi ki: «Sen bana senetsiz sepetsiz dinlenmesi için duruşma başka bir para veriyorsun amma ortada ölüm, güne talik edildi.
Dün şehrimizin Yenişehir semtinde bir tecavüz hâdisesi olmuş ve bir garson çalıştığı lokantanın sahibine tabanca ile ateş etmiştir.
Hâdise şöyle olmuştur:
Yenişehir Sakarya caddesindeki Missouri lokantasında çalışan Mustafa Arslan isminde bir garson, bir alacak meselesi yüzünden aynı lokantanın sahibi Galip Atakan ile
münakaşaya tutuşmuştur.
Neticede garson Mustafa üzerinde taşıdığı tabanca ile lokanta sahibine iki el ateş etmiş ve derhal kaçmış-
tır.
Öldürmek kastiyle patronuna ta-
banca ile tecavüz eden Mustafa bü-
tün gece aranmış ise de bulunama-
Nihayet garson Mustafanın lstan-bula gitmek için trene bindiği tesbit edilmiş ve zabıta memurları tarafından Polatlı istasyonunda yakalan-
Savcılığa teslim edilen garson Mus tafa hakkında tahkikata başlanmıştır.
ÇAYDANLIK ÜSTÜNE DEVRİLDİ
D ’JNYA EDEBİYATI:
AMERİKAN
NÜKTESİ!.
Mevzu ve konuşmalardaki uygunsuzlukların yazar tarafından çapraşık ve maksatsız bir şekilde toplanmaksuretiyle yazılması ve yazarın bu manasızlıklardan habersiz bir tavır takınması Amerikan nüktesinin esasını teşkil eder.
.... ■ J emse t BERKOK .
Yirminci asır hayatının her saf-1 hasında izler bırakmış, büyük iç-I timaî ve iktisadi sarsıntılara sebebiyet vermiş bulunan iki dünya har binin, Amerikan edebiyatı ve bu yol ile de Amerikan nüktesi üze rinde mühim tesirleri olduğu muhakkaktır. Birinci dünya harbinin -edebiyata getirdiği hayal kırgınlığı, ikinci dünya harbinin taşıdığ' tecrübelerle birleşerek hiciv gib: hususi bir durum kazanan Amerikan nüktesinin harplerden evvelki hazırlanma devresini görmek, onu daha iyi anlamayı mümkün kılacak tır. Nitekim son senelerin Franktın P. Adams, Robert Benchley, E. E. Cummings, Robert Frost, Clare Kum mer, Don Marquis, Ring W. Larder Edna St. Vincent Millay, Christopher Morley, Odgen Nash, Dorothy Parker. Kunneth Roberts, Booth Tar kington, James Thurber, Owen Wister gibi Amerikan nüktecileri bu devirde ekilmiş tohumların, bazı tesirler almış, öz mahsûlleri sayılabilir.
★
On dokuzuncu asrın sonunu 1914 e getiren devrede humor iki kola ayrılmış olarak ilerlemektedir.
Birinci kol mahalli romanları yaratan yolda gider ki, bu güney batı ve New England'da söylenen masal lann tesiri altındaki yazarla - yardımı ile ilerlemektedir. Bu tesirleri üzerlerinde ehemmiyetle müşahede ettiğimiz yazarlar * araşma dialekt humoristlerinden çok şeyler öğrendiğini söyliyen Edward Eggleston, Mrs. Stove, roman yazmıya başlama dan evvel Amerikan nüktesini çok iyi öğrenmiş olan Jce Chalender llarris ve O. Henry'yi sayabiliriz.
Diğer koldaki Humor’un içine da ha çok aktüalite karışıyor, ve bu nevi nükteli eserler mahallî hususiyetlerini kaybederek gerek hadise gerekse yaratılan karakterler ba kımından daha üniversal bir mahiyet kazanmıya başlıyordu. Bu nevi eserlerde mevzu ve yer ehemmiyetsizdir. Nükte daha ziyade üslûp ta, gülünç surette bir araya getirilmiş cümlelerde, yanlış telâffuz edilen kelimelerde, iyi kelimelerin fena
Millî inşaat psikolojisi
illetler ve mensup olduğu hükümetlerin tekâmülleri 1-çin bulundukları asrın medeniyetlerini an’anelerine adapte etmeden basma kalıp gibi kabul etmeleri kâ fi değildir. Bu gülünç taklitçilikten başka bir şey olamıyacağından neticesinden de bir muvaffakiyet bek
lenemez.
Bir milletin lâyıkile medenileşmesi için o milletin evvelâ kendi an'aneleı-ine göre terbiye edilmiş olması lâzımdır. Böyle bir millet onun vücude getireceği hükümetlerin medeniyeti hem asıl ve hem de uzun ömürlü olacaktır.
ran 9 yaşlarında Fatma iz isminde bir çocuk havagazı ocağında kaynamakta olan çaydnlığın üzerine dökülmesiyle vücudünün muhtelif yerlerinden yanarak yaralanmıştır.
Fatma hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
•DEVLET OPERASINDA BİR YARALANMA
Dün gece Devlet Operasında b.r yaralanma hâdisesi olmuş ve bir tiyatro sanatkârı merdivenlerden düşerek ağır surette yaralanmıştır.
Opera artistlerinden Orhan Soner sahne arkasındaki merdivenlerden inerken ayağı kaymış ve merdivenden aşağı düşmüştür.
Düşme neticesinde başından ağır surette yaralanan Orhan hastaneye kaldırılmıştır.
Yalnız rrûllet ve hükümetler medenileşirken ekseriya ananeleriyle a-ralarındaki mesafe açılabilir. İşte bu hal hiç ümit edilmedik bir zamanda hükümetlerin en medenî bu lunduklan bir devirde inkirazlarını mucip olabilir.
Yalnız münkariz bu hükümetlerin ananelerine bağlı medenî e-serleri uzun zaman ayakta durabilir. İşte Roma, Mısır, Hitit, Yunan medeniyetlerinin an’anelerine bağlı baha biçilmez kıymetteki medeni eserleri... Buna mukabil bugün bir Romalı, Yunanlı, bir Mısırlı, bir Hititli göremiyoruz... Çünkü an’a-ne dolayısiyle karakterini kaybeden bir millet ortalıktan silinmeğe mahkûmdur.
Bu asrın yıkılmaz zannedilen Alman hükümeti medeniyetinin en yüksek bir devresinde mermer taşa düşen bir kıristal vazo gibi neden kırıldı? Hiç şüphesiz Alman medeniyetinin yükselme süratine, an'a-nesinin yetişememesindendir. Bu millet ve hükümetin tekrar canlan ması için ananesiyle medeniyetini barıştırması lâzımdır. Aksi takdir-
Efendim nerede, ben nerede?
manada veya iki manalı olarak kul lanılmasında görülür. Böylece bu kol zamanla romandan uzaklaştı ve başlı başına bir varlık haline geldi. Nükteyi meslek haline getiren bu yazarların yürümekte olduğu bu yolda daha evvel ilk adımları at mış bulunan Arthemus Ward ve Josh Bellings çok popüler olmuşlardı.
Daha edebi kalan birinci kolun 19 uncu asır sonları, ve yirminci asır başlarındaki en kuvvetli nüktedanı Mark Twain, -How To Teli A Story. (Hikâye Nasıl anlatılır?) isimli yazısında -Nükteli bir hikâye tamamen bir sanat, yüksek bir sanat eseridir; öyle ki ancak bir artist bunu lâyıkiyle başarabilir., diyor. Nükte tekniğini pek iyi bilen bu Humorist. kendi ve kendi yolunla yürüyenlerin san’at idealini şöy le görüyor; Onca nükteli bir hikâye ciddî bir tavırla okuyucuya anlatılmalı ve anlatan gülünçlüğü far ketmiş olduğunu mümkün mertebe gizlemeğe çalışmalıdır. Böylece Mark Tvvain’in de gayet iyi müşahede ettiği gibi mevzu ve konuşma-’ardaki uygunsuzlukların yazar tarafından çapraşık ve maksatsız bir şekilde toplanmak suretiyle yazılması ve yazarın bu manasızlıklardan habersiz; bir tavır takınması Amerikan nüktesinin esasıdır.
Janset BERKOK
DIŞ TİCARET DAİRESİ REİSLİĞİNİN TAMİMİ
Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Dairesi aldığı yeni bir kararla, reislikte işleri olan tüccarların muamelelerini bizzat takip etmelerini, ko -misyonla iş gören muakkiplerin artık bu konuda faaliyet gösteremiye-ceklerini, bundan böyle iş sahiplerinin doğrudan doğruya Daire Reisi veya reis rrjuavinleriyle temasa gelerek işlerini bizzat iııtac ettirmeleri gerekeceği yolunda ilgililere bir tamim göndermiştir.
Bu suretle iş takibinde bir takım yolsuzluklara meydan veren olayların ortadan kalkacağı; işlerin daha kolaylıkla ve daha süratli bir şekilde neticelendirilebileceği ümid edilmek tedir.
BİR KAÇAKÇI
YAKALANDI
Bundan bir müddet evvel Kilisten gelen Halil Komşuoğlu isminde bir genç beraberinde getirdiği kaçak eşyaları el altından muhtelif kimse-1 lere satmaya başlamıştır. |
Halilin bu vaziyeti zabıta tarafın | dan tesbit edilmiş ve nihayet dün | kaçakçı İnönü Bulvarındaki bir seb zeci dükkânında kaçak eşya satarken suç üstü yakalanmıştır.
Halil Komşuoğlunun eşyaları arasında 180 çakmak 70 kol zinciri 300 dolma kalem bulunmuştur.
Kaçak eşyalar müsadere edilmiş ve Halil Komşuoğlu hakkında tahki-ı kata başlanmıştır.
BİR ÇOCUK CESEDİ
İstanbul, 28 (Telefonla) — Burgaz adası civarında yan beline kadar balıklar tarafından yenilmiş bir çocuk cesedi bulunmuştur.
de yalnız medeniyetine mağrur ola rak meydana çıkacak her hangi bir I-Iitler Cçrcillerin an'anevi psikolojisine daima mahkûm olacaktır. Eski tarih bize bu hususta çok güzel örnekler vermektedir. Roma, Mısır, Yunanlılar en medenî bir devirlerinde inkiraz bulmamışlar mıydı?...
Biz asırlardan beri çok kuvvetli ve zengin an'anelere sahip bir milletiz. Lâkin bu meziyetlerimizin za man zaman ihmale uğradığını inkâr edecek değiliz. Son senelerde bilhassa doğu vilâyetlerinde tertip e-dilen (folklor) gecelerinin daha anlayışlı ellere tevdi edilmesi temenniye şayandır. Bereket bazı umumî cereyanlar bu kıymetlerimizin yeniden canlanmasına vesile olmaktadır. Son Londra olimpiyadları (Türk gibi kuvvetli) darbımeseli ile kıymetli ananelerimizden birini meydana tekrar çıkarmış oldu.
Türk tarih boyunca cengâverdir. Bunun neticesi kuvvet, kudret ve mertlik mefhumları onun an’anesin de kökleşmiştir. İşte bu suretle güreş türkün an'anevi bir sporu olmuştur.
Bir milletin an'anesinin takviyesi için o milletin evvelâ kendi toprağına sadakatle bağlanması lâzımdır. Bu milkiyette inşaatçılığın bilhassa millî inşaatçılığın büyük bir rolü olduğunu da asla unutmamamız lâzımdır. Bunda esas aile ocak larını kuvvetli temellerle ebedileştirmeğe gayret etmelidir. Bunun için de yurdumuzun coğrafî durumuna göre an'ane ve medeniyetine uygun millî bir inşaat sistemi yaratmakla olur. Bu suretle bir çok köy ve şehirlerimizde gördüğümüz ahenksiz, üslübsuz, konforsuz ö-mürsüz inşaata nihayet vererek mil li ve an’anevi karakterimizi gösteren ömürlü eserler yaratmış olacağız.
Bugün yurdumuzda 40 bine yakın köylerimiz vardır. Bunların bir çoğu son derecede iptidai ve seyyardır. Bunları tevhit ve tesbit etmek için son senelerde yürürlüğe giren yol siyasetimizin programlarına ait olan makam işbirliğiyle dahil olmalıdır. Bu suretle yeni yolların münasip yerlerine kudretimiz nis-beltinde nümune köyleri yapılmalıdır. Bunlar iki kat’î olup birinci kat dır. Bunlar iki katlı olup birinci kat ise ahşaptan olmalıdır. Bu suretle zamanla birinci kat sabit kalmak üzere ikinci kat istenildiği şekilde tadile uğratılabilir. Bu suretle köylümüz ölmez an'anevi bir temel ile asrın medenî icaplarına uygun iki katlı bir ana ocağına sahip olmuş olacaktır. Bu hal köylümüzü toprak ve ocağına daha samimi bağ lamakla mülkiyetini takviye etmiş olacaktır.
Artık güzel yurdumuzu biçimsiz kerpiç taassubundan kurtarmak lâzımdır. Çünki beton inşaattan vasati olarak ancak yüzde onbeş gibi nisbî bir ucuzluktan başka hiç bir sıhhî ve fennî kıymeti olmıyan kerpiç inşaatın bu asırda bir yeri yoktur. Böyle bir inşaatın uzun zaman ayakta durabilmesi için her sene merhem sürer gibi sıvalamanın ne büyük zahmet ve masrafları mucip olacağını düşünmek için fazla bir zekâya ihtiyaç olmasa gerektir.
Erzincan zelzele felâketini daha unutmadık... O zaman 50 binden fazla vatanaşımız sırf kerpiç zaafına kurban gitmemiş miydi?
Anlaşılıyor ki inşaatın an’ane ve medeniyetle sıkı bir münasebeti varmış. O halde bu işin ruhu da millî bir inşaat sisteminin teşekkülüne bağlıdır.
Temenni olunur ki kuvvetli temellere dayanacak millî inşaat seferberliğine başladığımız takdirde köylümüzü refah ve saatede kavuşturmaktan başka an’anevi tesanü-dünü de takviye etmiş olacağız.
Dr. Aziz YEGÖK
’V’ oy, yok diye adı çıkmıştı ya... Şimdi var olduğunu isbat sadedinde icraata girişiyormuş.
Tabiî belediyemizden bahsettiğimiz, anlaşılmıştır değil mi? İşte bu idaremiz, bütçesindeki açığı kapatmak için vatandaşın en mübrem ihtiyacı olan nakil vasıtalarına, yani elinde bulundurduğu otobüslerin fiyatları ile, yine ıbu devirde ucuz bir eğlence sayılan sinema ücretlerine bindirmeye karar vermişmiş.
Akşkolsun, zaten, kendilerinden bundan başka ıbir şey de beklemiyorduk.
Ekmek meselesi ortadadır. Beher somuna bir buçuk dilim ilâve edilerek fiyatların arttırılmasını kabul ettikten ve ekmeklerin eskisinden daha kötü çıkmasına sebep olduktan sonra, böyle bir hareket zaten bekleniyordu.
Bütün bu olan bitenlere ve olacak olanlara baktıkça, ister iste mez iktisat Müdürlüğü acaba hangi işlerle uğraşıyor? diye düşünmekten kendiınzi alamamaktayız.
O iktisat müdürlüğü ki, lokantaları, birahaneleri hasılı şehrin i-Ç,°t,(4ci bü‘ün yiyecek, içecek satan dükkanları, fiyat bakımından kontrol etmekte ve bideni hangi çeşit yemeğin kaça mal olduğunu hesap etmekte ve meselâ etin tabağı, İçinde yedi parça et bulunmak şartiyie şu kadar kuruştan fazlava satılmı yarağına dair ahkâm ç.karmak tadır.
Terzi kendi gözündeki çöpü görmezmiş derler, onun gibi, İktisat müdürlüğü, bu fiyat arttırma ka ran karşısında vazife ve salâhiyetini düşünerek, bir mütaleada bulunmalı değil miydi?
Yoksa o makam, yukarıdan gelen direktife Hu! demek için mi teşekkül etmiştir? Geçen senelerde, yakin tanıdığımız bir ahbabımız, -zarar ediyoruz!, iddiaları karşısında belediyeye müracaat ettiğini ve otobüs idaresinin kendisine ter-kedılmesini istediğini yakinen biliyoruz. Yme aynı yakınlıkla, o za tın -her yer beş kuruş, parola-siyle cazip bir teklif yaptığına vakıfız!
e
Bu fırsat bir defa ele geçer
SERMAYESİNDEN AŞAĞI BÜYÜK SATIŞ
Ticaret Odasının Müsaadesi ile..
V,
r—-— - - ----- 1
Ankaranın en lüks, fantezi manifotura ve giyim eşyası mağazası olan ‘ ı ÜDl^dLDl ”
da mevcut
1 - Sermayesinden aşağı FlvathrİA
2 — sermayesine ve tenzilâtlı rljdlldlld
Fiyatlar baş döndürücüdür
Anafartalar Caddesi No. 180 Telefon: 15186
K a
K° oU
Halkın menfaatine hizmet etmek vazifesiyle mükellef bulunan bele dıyemız, o zaman bu çok ğüzel tek lifi maalesef reddetmiş, bu işi ben yapacağım demişti. Eğer, o zaman halk düşünülmüş olsaydı, «her yer beş kuruşa teklifi kabul edilir ve hiç bir şeye el dürmeden, bir sürü de vergi alınmış olur, halk da bu keyfi idareden kurtulmuş olurdu. Fakat maalesef, işe particilik karışmış ve meşhur Altıokun devletçin ğe ait bulunanı meydana çıkaran rak ferahlamamıza sebep olacak btı teklifi yersiz bulmuştu.
Şimdi de, açık kapatmak için zam! Bize kalırsa, en kolay çare o. larak zam işine başvurmak yerine, adam kayırarak şişirilen kadrolar dolayısiyle artan masrafları kusmak en akıllı bir hareket olurdu. Fakat, efendim nerede? Ben nere de?
Hikmei YAZICIOÛLU
bü*ün mallar
UCUZ ARSA SAHİPLERİNİN TOPLANTISI
Satışa
başlanmıştır
Müddet muayyendir
ÜLKÜ GİYtMEVİ (132)
NUHUN GEMİSİNİ ARIYANLAR
İstanbul, 28 (Telefonla) — Geçen yıl memleketimize gelerek Ağrıda-ğında Nuh'un gemisini ariyan Dr. Smitden İstanbuldaki dostlarına gelen bir mektupta, mumaileyh Ağrı dağındaki tetkikleri hakkımda bir kitap hazırladığını, çalışmalarını itmam etmek maksadiyle tekrar seyahat yapmak arzusunda bulundu -ğunu, evvelce kendisine refakat eden İngiliz arkadaşının gaip Atlantik kıtasını aramaya çıktığını söylemektedir.
Ayrıca Dr. Smit kızıl derililerin bahsedilen gemiye benzer bir enkaz kendisine Kanadadaki kayalıklarda görmüş olduklarını söylediklerini de bildirmektedir.
Onlar bizi gezdiriyor. Anladın mı? Biz de buna karşılık kotrayı onlara bırakalım.
Kafamı salladım. Yalnız bir endişem vardı: ben üç dört senedir bir fırsat bulup denize girmemiştim.
— Sakın yüzmeyi unutmuş olmı yayım, dedim. Bunlar çok açıkta demirlerse yandık.
— Aldırma, dedi, seni ben yüzdürürüm.
— Yok, ben kendi başımın çaresine bakmayı tercih eerim.
— Canın isterse!
Kızlar daha Bakırköy açıkların dayken kamaraya girip teker teker soyundular. Daha doğrusu mayolarının üstüne giydikleri e-teklik ve bulüzleri oraya bıraktılar. Aralarında bir fiskostur başladı. Bize bakıp gülüşüyorlardı. Şu muzip kızların Allah gönlüne göre versin. Onlara gözüm iliştikçe, kotraya gökyüzünden üç tane huri inmiş sandım. Birbirlerinden alımlı, birbirlerinden güzeldiler. Teyzemin kızının omuzlan daha geniş, kalçaları daha dolgundu. Vücudünde bir tek kusur bulamadım ve ciddî surette, ilk defa, onun çok şahane bir kız olduğunu farkettim. İçimde saygıya, hayranlığa benzer karışık hisler doğdu. Başına beyaz benek li kırmızı bir eşarp bağlamış, gür siyah saçlarını onun altına sokmuştu. Güneşten bakıra dönmüş gergin derisini son moda (ilk moda olmasına zaten imkân yok) kır mızı mayosu yarım yamalak örtüyordu. Öylesine bir örtüş ki, çıplak dursa daha az tahrik ederdi.
Görmesem daha iyi olacak diye kotranın burnuna gidip oturdum.
ZAFERİN TELİF A«K VE MACERA ROMANI
NUMARACI
I--Yazan : N- A.- Tefrika No: 9-'
O da geldi yanıma ilişti.
— Böyle mi duracaksın?
— Duruşumda ne var?
— Yani... yani...
Yutkundum O kasten anlamazlıktan gelerek:
— Söyle! dedi.
— Herkesin içinde böyle mi du racaksın? Her tarafın görünüyor. ..
Bir yandan gülümserken:
— Sen çok müstebit bir koca olursun... diye homurdandı. Görmüyor musun? — Bir bakışla arkadaşlarını gösterdi — onlar da benim gibi...
— Onlar da teyzemin kızı olsaydı, onlara da aynı şeyi söylerdim.
— Kafanı değiştir Bey efendi. Şimdi denize entariyle girilmiyor!
— Kusuruma bakma, dedim, herkesin içinde bu kılıkta görünmemi yadırgadım. Ama alışırım.
Amirane bir sesle:
— Gömleğimi ver! dedi.
— İyi.
— Söz dinliyorum, değil mi?
— Dinliyorsun.
Tuhaf bir şekilde gülümsiyerek:
— Ben senin zannetiğin kadar dik kafalı bir kız değilimdir, dedi.
— Oyleşindir amma, bugün ne-
dense biraz uysalsın.
— Sen benim dediklerimi yapsan ben hep uysal olurum!
— Senin dediklerin nedir?
Cevap vermedi. Uzakta, Marma-raya doğru giden bir yolcu vapurunu seyre dalmıştı.
Floryaya gelir gelmez iki sevdalıyı kotralarında başbaşa bırakarak cup cup., suya atladık. Kumsal pek kalabalıktı. Oraya gitmekten vazgeçtim. Gözüme, daha açıkta demrilemiş beyaz bir şarpiyi kestirerek ağır ağır ona doğru yüzdüm. Ayşe’de, tahminim hilâfına, peşimden geliyordu.
— Hani unutmuştun? Bir fok gibi yüzüyorsun., diye seslendi.
Benim tuttuğum yerden zinciri yakaladı. Denizin içinde bacakları bacaklarıma dokundu. Hafifçe sıyrıldı ve şarpinin ölüm tarafına kaydı. Oradan:
— Hello! diye bağırdı. Şuna çıkalım mı?
— Olur.
— İlk önce sen çık.
— Pekiy! dedim.
Kendimi yukarı çektim. Kolumu uzattım. O da tırmandı. Daracık yere yanyana, sırt üstü uzan dik.
— Şimdi bir de güneş gözlüğü-
müz olmalıydı, dedim.
Külhani bir ağızla:
— Boşver! diye cevap verdi.
Bana sormadan kolumu yakaladı, yana açtı başını getirip oraya yasladı.
— Rahatına düşkün birisin amma önceden izin isterler! dedim.
Aynı nakaratla:
— Boşver! dedi.
Azıcık yan dönmüş, elini uzatmış bir çocuk gibi göğsümdeki kılları karıştırıyordu. Göğüs adalemin yan tarafında sıcak ve elâstiki bir maddenin temasını duydum. Yavaş yavaş, bütün vücu-düyle sokuluyordu.
— Ne yapıyorsun?
İçini çekti:
— Hiç..
Bugün onda son" derece uysal, bana yabancı, tanımadığım bir hal vardı. Himayemi arıyormuş gibi sokulgan ve biraz heyecanlıydı. Bu heyecanın samimiyetine i-nandım ve istikbalimisi eskisi kadar karanlık görmedim.
Bir müddet suların tekneye vuruşundan çıkan hafif şıpırtıları dinledik. Güneş adamakıllı yakıyordu. Derimizin ıslaklığı tamamen kurumuştu, hatta terliyorduk. Ve bu ter yalnız güneşin tesiriy-
le değildi. Sıkılıyordum. Ayşe bana nazaran daha serbestti, birden biıe ona karşı hissettiğim mahrem yakınlık beni utandırdı.
— Ne kadar terliyorsun..
— Çok sıcak.
— Seni rahatsız etmiyorum, değil mi?
— Hayır., diye kekeledim.
Doğruldu, eşarpını başından sıyır dı ve henüz perçemleri ıslak başını göğsümün üstüne koydu.
— Hişt., dedim.
— Ne var?
— Yapma Ayşe.
— Ne yopıyorum?
— Ne yapıyorsun?
— Mel'un ve malûmatlı kalbinin nasıl attığını dinliyorum., de-dedi.
— Nasıl atıyor?
Pek yezit ve pek kadınca bir cevap aidimi
— Ben başımı koyduktan sonra hızlı hızlı!
Avucumla yanağını göğsüne bastırdım ve hemen sayıklar gibi:
— Yavrum diye mırıldandım.
— Ne diyorsun?
— Yavrum...
Yarı doğruldu, üzerime abandı. Son derece tasalı:
— Bana niçin «yavrum» diyorsun? diye sordu.
— Bilmiyorum, dedim.
Kızıl dudakları, ağalmak niyetinde olan küçük bir kızın dudakları gibi büküldü:
Belediyenin tevzi ettiği ucuz arsa sahiplerinden binden fazla vatandaş dün saat 15 de Halkevi salonunda toplanmışlardır. Aralarında Yusuf İleri başkanlığında Celâl Bulut, Kemal Mançu, Kemal Öner, Reşat Pe-kinton’dan müteşekkil bir temsil he yeti seçerek aşağıdaki hususatı karara bağlamışlardır:
1 — Emlâk ve Kredi Bankasınca yapılmakta olan kredinin tercihen bu evler inşaatına tahsisi.
2 — Kanunun derpiş ettiği bir yıl lık inşaat müddetinin bankaca kredinin açılışından itibaren başlatıl -
3 — Belediyece alınmakta olan ruhsatiye harcının alınmaması.
4 — Arsa bedellerini tamamen ö-deyen vatandaşlara, evin inşaatını ikmal edinceye kadar arsayı başkasına devretmemek şartiyie tapularının verilmesi.
5 — İnşaat mevsiminden evvel hükümetin Emlâk ve Kredi Bankasına
gereken fonu bir an evvel vermesi.
6 — İnşaat işinin topluca sağlanması hususunda hükümetin de yardımı inzimam etmek suretiyle inşa?* müteahhitlerinin araştırılması ve bunlarla gerekli temasların yapıl •
7 — Seçilen temsil heyetinin, gereken hususatı aı-zetmek üzere sayın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve sayın Başbakan taraflarından kabul ve yardıma müzaharet buyurmalarının temini.
8 — Büyüklere şükran ve tâzinı telgraflarının çekilmesi.
YENİ BİR YARDIMLAŞMA SANDIĞI
— Bana... bana acıyormusun-
— Hayır! dedim.
— Senden merhamet istiyorum. Ne olursun, bana niçin yavrum dediğini söyle!
— Bilmiyorum. İnan ki bilmiyo-
(Devamı var)
-Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Memurları Yardımlaşma Sandığı-adı altında bir teşekkül kurularak evvelki gün ilk toplantısını yapmış ve Bakanlık memurlarının büyük bir kısmı bu toplantıda hazır bulunmuşlardır.
Yardımlaşma sandığının statüsün de doğum, ölüm, evlenme gibi sos yal hâdiselerle üyelere yardım konularına da yer verilmiştir.
Bakanlık memurları arasında büyük bir memnunluk uyandıran bu teşekkülün hayırlı ve müsbet faali yetlerde bulunacağı umulmaktadır.
kim?
ZAFER
Sayfa :3
Berlin durumu karışıyor
ADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLER
■1
i
*
i
*
Büyük Oyun
Atlantik Paktuu imzalamış o lan sekiz devletle Amerika .ırasında dün imzalanan iki taraflı
bir seri anlaşmaların birinci mad delerinin hükümlerini dün izaha çalışmış, ve uzun zaman münakaşa mevzuu olan bu maddenin, Amerikan silâh yardımından istifade e-decek olan memleketleri, bu silâhları kullanmak hususunda ne dereceye kadar kontrol altına alabilece- ( ğini tefsire uğraşmıştık. Filhakika, * Amerika, silâh yardımına esas olan anlaşmaların birinci maddesinde, ve- p rilecek ve kullanılacak silâhların, * ancak Atlantik Paktının derpiş et-tiği gayelerin istihsaline hasredil - y meşini şart koşmuştur. Mevcut silâhlarla Amerika tarafından temin edilecek esliha ve malzeme, bir bü- i tün halinde ve pek muhtemel olarak i tek bir kumanda altında kullanılacak olduğuna göre, Atlantik Paktı j âkidi devletlerin hepsi bugün artık g ordularının sevkü idaresini kaybet ( inişlerdir, denebilir. Halbuki bu memleketlerin çoğu sömürgecidir. Deniz aşın topraklarda bugüne kadar silâh zorile muhafaza ettikleri ve çaresiz kalınca bir nevi istiklâl vererek terketmiş gibi göründükle -Yi memleketlere sahiptirler.
İmdi, bu memleketlerde, komünist tahrikile mi, yoksa eski idareci devletlerin tahrikile mi, katiyetle söylenemez, bazı karışıklıklar çık -maktadır. Meselâ Endonezya kanlı maceralara sahne olmakta, Hindis-taııda kimin çıkardığı bir türlü keş-fedilemeyen kargaşalıklar baş göstermekte, Hindi Çini’de kızıl Çinli 3 lerin her an boşanacak olabilen is- 1 tilâsı karşısında, Fransızların geçen j Mart esaslarını atmış oldukları kuk 1 la Bao - Dai hükümeti titremektedir, t Bu vaziyet dahilinde müstemleke- 1 ci devletler, müdahale etmek iste- 1 seler bile buna imkân bulamıyacak r lardır. Çünkü, Amerika, bir yan c dan, eski bir sömürge olmak haysi- c yetile sömürgeciliği reddetmiş, sonra da yeni istiklâl kazanmış olan \ bu memleketlerde çıkan gürültüle* t rin bizzat istiklâl veren memleket - 1 ler tarafından çıkarıldığı netices’ne I varmıştır.
Esas itibarile makbul ve senaya değer olan bu durum, yani Amerika 1 nın silâh bahsinde takınmış olduğu ' tavır, başlıca iki mahzur, daha doğrusu iki vakıa ile karşılaştırmıştır. 1 Evvelâ, Amerikan silâh teslimatına • koşulan birinci şart, Atlantk Paktı I I hükümlerinden istifade eden devlet- 2 hareket teşebbüsünden külliyen ) ’ mâhrum ettiği gibi, bu devletlerin Uzakdoğuda komünist yayılmasına karşı alabilecekleri tedbirleri de doğmadan öldürmüştür.
Eskr.dentferi, müstemlekecilik a-leyhinde olan Amerika, müstemlekeciliği önlemek İçin vazetmiş ol duğu bir hükümle, pek büyük bir I tehlikeyi yüklenmiş bulunuyor. Bu i nunla beraber, Amerikanın Uzak-( doğuda AvrupalI müstemlekeciler , I den mi, yoksa kızıl Asyadan mı daha çok korktuğu sorulabilir. Şüphesiz ki açık kapı siyasetini her zaman müdafaa etmiş olan Amerika, büyük pazarlar teşkil eden bu bölgelerden eski müstemlekecileri defet mek için, buralara kızıl rengin sinmesine razıdır. Çünkü, buralarda ticari tazyik ve tahditler Amerika* yı ideoloji dâvasından daha çok korkutmaktadır. Amerika, bu geri kal-| mış bölgelerin er geç kendisine dö-1 neceklerinden, er geç buralarda da | Tito’ların türeyeceğinden emindir. | Ve AvrupalI memleketlerin aksine olarak, silâhla değil, parayla nüfuz | etmenin daha kolay olacağına kani-I dir. O halde, Atlantik Paktı müda faa sistemine giren sömürgeci memleketleri, aldıkları silâhlan kullan mak bakımından kayıt altında tutmanın doğru olacağını düşünmektedir.
Bununla beraber, Asyada bugün gelişen kızıl hareket, bütün bu mülâhazaları ikinci plânda bırakacak bir vüsat ve şümul kazanmıştır. Artık Avrupa veya Asya müdafaası Kalmamıştır. Bu bir kıta işi değildir. Bir kıt’a müdafaası değildir. Bu. kapitalist sistemle komünist Sistemin mücadelesi de değildir. Fikrr mizce bu, asırlarca istismar edilmiş milletlerin sebep olduğu bir dâvadır. Ve bu milletlerin mukadderatlarını tayin etmek hususunda, hattâ kızıla dönmek suretile dahi olsa, serbest bırakılmaları lâzımdır.
Yeni bir dünya doğacaktır. Ve A-merika, sefil sömürgecilere bu inkılâbı geciktirmek fırsatını verme -mek suretile, her şeye rağmen tarihi vazifesini müdrk bir devlet olduğunu isbat etmiştir.
Silâh teslimatı anlaşmasının birinci maddesinin bir bakıma tefsiri bu-dur. Fakat elbette ki tam tefsir de-
t
*
;w. tss L
İt re.
M
tık
/.•
i
I
(1
■'.11
İl
Sovyetler yep yeni oyunlar hazırlıyorlar
Sovyet kontrolü altındaki radyo sabotaj ve müdahaleden bahsediyor
Berlin, 28 (a.a.) — SovyeÜerin
kontrolündeki Berlin radyosu, Almanya’nın Sovyet bölgesindeki «sabotajlar. hakkında dün akşam tamamlayıcı bilgi vermiştir.
.Tanınmış siyasî şahsiyetlere ve idareye, karşı taarruz vâki olduğu iddia edilmektedir.
Brandenburg’da, silâh, cephane, patlayıcı madde taşıyan bir casus grupu yakalanmış, Mecklenburg'da da diğer bir grupla bu iki eyalette
faaliyette bulunan müsellah teşkilâta bağlı 27 kişi tevkif edilmiş.
Radyonun bildirdiğine göre, buna benzer teşekküller ve üyeleri oltaya çıkarılmış, bunlar arasında Saxe ve Thuringe’de hükümet memurları bulunmakta imiş.
Yine Sovyetlerin kontrolündeki Leipzig radyosu vatandaşlara hitap ederek, fabrikalarda, siyasi partilerde ve birçok teşekküllerde sabotajla mücadele için -uyanıklık, tav siye etmiştir.
Yan gel, safa eyle !
Şu vali emekliye ayrılmış da bilmem hangi bankaya idare kurulu başkanı olmuş! Bu suretle eline hâzineden fazla para geçmiş!
Bilmem hangi sefir, tekaüt e-dilmiş de, Bağdada memuriyet alıp gitmiş! Böylece maaşını arttırmış ve bütçeyi şişirmiş!
Filân emekli, meb'us olmuş da, 1951 Şubatına kadar tahsisatını ayarlamış, aldırmayın!
Bunların hiç biri, şaşılacak bir şey değil! Söyleyin bakalım, hangi babayiğit emekli, Sava, rona gilbi oturduğu yerden milyonlar harcamış? — A. F.
Duruşuna göre - Kim atlıyacak - Meslek icabı - ikisi de bir kapıya çıkıyor -Mevsim dolayısile - Pot pot üstüne
Duruşuna göre :
Üstün silâh peşinde
DeGaulle’ün yeni nutku
Truman ve Bradley hidrojen bombası imaline taraftar
Paris Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Dün Vaşhington’da Parlâmento atom enerjisi komisyonu ile atom enerjisi sivil komisyonu üyelerinin yapmış oldukları müşterek toplantıda konuşan üyelerinden parlâmento komisyonu başkanı Mac Mahon, teknik bilgilerin mahiyetinin ve bunların atom silâhı sahasındaki tatbik programlarının incelendiğini söylemiştir.
Diğer taraftan, atom enerjisi sivil komisyonu başkanı David Lilyen-tal, kendisinin üstün bombalar imaline muhalif olduğu yolundaki söylentilere cevap vererek, bunların doğru olmadığını beyan etmiştir.
Vaşhington’un iyi haber alan çevrelerine göre, başkan Truman ve Genel Kurmay başkanı General Bradley, hidrojen bombasının imâline taraftardırlar, fakat atom enerjisinin milletlerarası bir kontrole tabi tutulması işine muvazi bir şekilde yeni gayretlerde bulunulması için ısrar edeceklerdir.
'Dünyanın sadece Rusya ve Amerikadan ibaret
Yunon Ordusunun mevcudu azaltılacak
Atina Radyosu, 28 (Basın - Yayın)
Yunan ordu mevcudunun azaltılması için Vunan yetkili makamları ile Atina’daki İngiliz ve Amerikan askerî heyetleri arasında görüşmeler yapılmaktadır.
Birleşik Amerika’nın Atina büyükelçisi Gredy, 23 Şubatta Cenevre’de toplanacak olan Birleşmiş milletler ticaret konferansında Amerika’yı temsil edecek heyetin başkanlığına tayin edileceğinden hükümetinden talimat almak üzere yarın Vaşhington’a gitmek için Atina’dan hareket edecektir.
olmasını istemiyo uz,,
Paris Radyosu, 28 (Basın . Yayın) — Fransız halk topluluğu partisi başkanı General De Gaulle dün öğleden sonra Vezul'da verdiği bir demeçte, memleketin geleceğine olan güvenini belirtmiş ve Fransa-nın çok kuvvetli olması icap ettiğini söylemiştir.
De Gaulle sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Memleketi kalkındırmak için henüz yapılacak muazzam işler var-dır. Memleketin refahını sağlamak ve onu kuvvetlendirmek lâzımdır. Ancak bunu sınıfların mücadelesine dayanarak değil, insan yardımı ile ve yeni İçtimaî müesseseler kurmak suretile sağlamak istiyoruz. Dünyanın sadece, Sovyetler Birliği ile Birleşik Amerika'dan teşekkül etmesini istemiyoruz. Fransa kendi şahsi menfaatlerini ve Avrupa’nın menfaatlerini korumalıdır.»
İtalya Boşbakonı De Gasperi yemin etti
Paris Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Başbakan De Gasperi, dün akşam başbakan sıfatiyle cumhurbaşkanı Einaudi’nin önünde yemin etmiştir. Başbakan bundan sonra iki meclis başmanları tarafından kabul edilerek kendilerine resmen yeni kabinenin listesini sunmuştur.
Resmen bildirildiğine göre, İtalyan meclisi ve sanatosu, gelecek salı günü için toplantıya çağrılmıştır. De Gasperi’nin hükümet programı hakkındaki demecinden sonra, İtalya’nın Somali üzerindeki vesayeti hakkındaki Cenevre kararının müzakeresine başlanacaktır.
Serbest bırakılmayan Alman esirleri
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Federal Almanya başbakanı Dr. Adenauer Rusya ile doğu Avrupa memleketlerinin elinde bulunan Alman harp esirlerinin serbest bırakılmasını temin için müttefik yüksek komiserleri ile dünya teşekküllerine baş vuracağını söylemiştir.
İngiliz işçi partisi işi sağlam tutuyor
Londra, 28 a.a. — İşçi partisi, umumî seçimlerde, Londra civarında bulunan West Walthamtow bölgesi için kendisine emin bir mebusluk
.Marshall plânı idaresi yeni bir kredi açtı
Paris Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Marshall Plânı İdaresi, yardımdan faydalanan muhtelif memleketler için 15 milyon 773 bin dolarlık yeni bir kredi açmıştır. Bu kredinin 1 milyon 200 bin doları, Amerika'dan elektirk malzemesi ve âletleri satın alabilmesi için Fransa’ya tahsis edilmiştir.
Halâ mı abluka?
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Berlin'deki Sovyet makamları, Alman kamyonlarının batı Almanya’dan Berlin’e geçmesine hâlâ mani olmaktadır. Berlin’deki Sovyet komutanı 3 batı komutanı tarafından gönderilmiş olan protestolara henüz cevap vermemiştir.
Avrupaya ilk silâh sevkiyotı
Londra Radyosu, 28 (Basın • Yayın) — Amerika'nın Savunma işle-rile ilgili memurlar, dün imzalanmış olan antlaşmalar gereğince Avrupa’ya ilk silâh sevkiyatınm gelecek ay sonlarına doğru başlıyaca-ğını söylemişlerdir. Silâhlara ait tafsilâtlı listeler ve her memlekete gönderilecek olan miktar tesbit edil- , . _____ ___________________
miş bulunmaktadır. Fakat emniyet sağlayacak olan başbakan Attlee’yi sebepleri dolayısiyle hiç bir şey a- ■ dün akşam işçi partisi namzedi ola-çıklanmıyacaktır. rak göstermiştir.
Mecburî çalışma sistemine karşı
Lake Success, 28 a.a. — Çekoslovakya, birleşmiş milletlere, Çekoslovakya’da tatbik edilmekte olan mecburî çalışmanın cins ve derecesinin tetkikinde işbirliği yapmıyaca-ğını bildirmiştir.
Birleşmiş milletler Çekoslovakya-nın cevabını, Thailand (Fansız Hindi Çinisi) hükümetinden aldığı bir cevapla birlikte açıklamıştır. Thailand hükümeti, bu memlekette tatbik edildiği iddia edilen -zorla çalışma- hakkında tahkikat yapılması için birleşmiş milletlere istenilen yardımı yapacağını bildirmektedir. Çek mesajı ise, 28 devletin işbirliği yapmağı vaadettiği bu tahkikatın birleşmiş milletler prensiplerine -aykırı- olduğunu bildirmektedir.
Sovyet bloku devletlerinin hiç biri bu tahkikata yardım edemiyece-ğini bildirmemiştir. Amerika Birleşik devletleri -kayıtsız şartsız iştirak edeceğini» bildirmiştir. Amerika hükümeti mektubunda, -bu memleketin anayasası, kânunları ve â-detleri, malûmat alma, seyahat ve konuşma hürriyetleri ile birleşince mecburî işin mevcudiyetine kâfi bir mâni teşkil eder- demektedir.
Bir uçuşta en uzun meıofe katedildi
Fairf İeld (Kaliforniya) 28 a.a. — Bir B - 36 Amerikan keşif uçağı, uçuş süresi ve menzili itibariyle en uzunu sayılan bir seferi ikmale mu-vafak olmuştur. Uçak San Fran-sisko civarında kâin Fairf İeld'-den havalanarak bir gün ve iki gece uçmuş ve bu müddet zarfında Atlantik ve Pasifik sahilleri arasında 21,300 kilometrelik bir mesafe kat-etmiştir.
Uçakta 20 kişilik mürettebat bulunmakta idi.
Akciğer hastalığına yeni bir ilâç
Nevyork, 28 (a.a.) — Amerika’da ilmi inkişaf birliğinin resmî organı olan -Science, dergisi Amerika tababetine büyük ümitler veren -streptomyes rimosus- isimli yeni bir ilâcın keşfinden bahsetmekte -dir.
Ticaret âleminde -terramyeine-ismini alacak olan bu ilâç, penisilin, streptomisin ve aureomisin gibi aetinomisit ailesine mensuptur. Bilhassa akciğer hastalıklarında tesir derecesi ve kıymeti anlaşılmak için bu ilâç bazı tecrübelerden geçirilecektir.
Harika çocuk, dâhi çocuk, zamanımızda aldı, yürüdü. 5 yaşında orkestra idare edenler mi istersiniz? 4 yaşında sürrealist şairler mi dersiniz! Her memlekette (birer ikişer çıkıyor. Fakat kim ne derse desin, dünya rekoru bizdedir! Heıe kabinemiz, Rabbiye emanet! Terü-taze... Hepsinin, kanı kaynıyor da, yerlerinde bile duramıyorlar...
Eski Fransız Başvekili bir gün mektepleri teftiş ederken bir çocuğa sormuş:
— Dört, dört daha ne eder? Çocuk; şu cevabı vermiş:
— Duruşuna göre; şayet, yanya-na ise 41, altalta ise 8 !
Klemanso gülerek ilâve etmiş:
— Eğer biraz daha büyük olsaydın; seni kabineme Maliye Vekili yapardım!
Fakat ne dersiniz? Klelnanso’nun yapamadığını Şemsettin Günaltay yaptı bile!.
★
YAZAN ___
| Yedekçi
ne Kösem Sultanlarımız, ne Valide Sultanlarımız vardı. Simdi ne ise, kadınlar hükümet işlerine pek ellerini sürmüyorlar. Pek pek musallat oldukları bir şey var, o da, Avrupaya, Amerikaya giderken, kocalarına arkadaşlık etmek! Bunun da Tükiyeye yeni elbise modelleri, şapka örnekleri getirmek gibi faydaları oluyor; o kadar fena ıbir şey değil!...
★
Pot pot üstüne :
Kim atlıyacak:
Hendekliler 21 bin imza ile Nihat Erime müracaat etmişler, ve galiba Seçim Kanununda, İlim Heyetinin koyduğu esaslardan ayrılmamasını istemişler. Bu işde ya Hendekliler atlayacak ya, deve!
*
E skiden, kale içeriden fethedilir diye bir söz vardı. Ve büyük adamların hanımlarının tuvalet masaları, bir nevi arzuhal encümenine dönerdi; günde yüzlerce istida!
Ne dersiniz koskoca Napolyon bile bu adeti kökünden atamamıştı. Çünkü karısı Jozefin, imparator üzerinde pek nüfuzluydu.
Bu arada tuhaf tuhaf vak’alar da olurdu. Bunlardan birini bilmem bilir misiniz?
Gözden düşen bir nazır -düşmez kalkmaz bir Allah!, günün birinde vaziyetini düzeltmek için Jolzefine müracat etti; yerlere kadar eğildi, cebinden çıkardığı mektubu büyük bir hürmet ve tazimle imparatori-çeye uzattı. Hatımaz Jolzefin:
— Hiç merak etmeyin, derhal imparatora veririm! dedi.
Eski nazır, büyük Ibir ümit ve ferahlıkla o gece rahat bir uyku çekti. Rüyasında eski koltuğunu, muhteşem yazıhanesini ve şeker gibi sevgilisini gördü.
Sabah olup da giyinirken, şeytan dürttü sanki! Bir de elini cebine atınca ne görsün! Napolyona yazdığı ariza, oarcıkta duruyor! Hay aksi şeytan hay! Aman, demeğe zaman, demeğe vakit kalmadan aklı başına geldi. Çünkü aynı zamanda da bulut gibi âşıktı! Hem de kime? imparatorun gözdelerinden birine!
Ve işin fecaati, bu aşk mektubunu, imparatora istida diye, Joze-finle göndermiş, içine de, sevgilim seni o arslanın pençesinden kurtaracağım! diye yazmıştı.
Artık ne Jozefine, ne sevgilisine ve ne de imparatora bakacak yüzü vardı!
Eski nazır, derhal pilisini pırtısını toplayarak Fransayı terket mek üzere yola çıktı! Gidiş o gidiş, dahi gider!.,.
Meslek icabı:
Şaşa Guitry, büyük rollerinden birini oynamış ve adamakıllı yo rulmuştu. Tam elini yüzünü yıkadığı bir sırada sırnaşık, tıraşçı bir hayranı odasına damladı. Ve allem etti, kallem etti, artistten ertesi günü öğle yemeğini beraber yemek vâdini kopardı. Adam memnun, teşekkür, teşekkür üstüne!...
Fakat Şaşa da memnun!... Tıraşçı hayranı odadan bir kere çıktı gitti ya! Nasıl olsa atlatması kolay!
Bu düşünce ile hemen kâtibine seslendi:
— Kağıdı kalemi al! Ve şu menhus tıraşçıya, yarın gelemiyeceğimi bildir!
Fakat Şaşa, aynaya başını kaldırınca bir de ne görsün! O menhus tıraşçı, arkasında dikilip duruyor!
Büyük aktör, hiç istifini bozmadan kâtibine tekrar seslendi:
— Çünkü mösyöye davetliyim!
★
Ikiside bir kapıya çıkıyor:
ecnebi meslekdaşlanmız, ka
uu.d.rn pek şikâyetçidirler; hani biz, iktidarın yolsuzluklarından ne kadar bahsedersek, onlar da pa. muk gibi hafif cinsi ele almışlar, ha bre, didikleyip duruyorlar!
Iloş, kadınla, iktidar arasında bazı benzerlikler yok değil!
Bakın, bunlardan biri:
SORUYORUZ?
Otobüs İdaresinin halka
bu kadar eza ve cefa
çektirmeğe ne hakkı vardır?
Bakanlıklafdan hareket eden troleybüslerin ancak dörtte biri, Dışkapı'ya kadar gitmektedir. İki troleybüs arasında ortalama 7 - 8 dakikalık bir zaman geçtiğine göre Yenişehir’de oturan bir insan, Dışkapı’ya gitmek istediği zaman asgarî yarım saat troleybüs beklemek zorundadır.
Sühunet derecesinin sıfırın altında 25 e kadar düştüğü bu günlerde, sokakta yarım saat beklemenin ne demek olduğunu her halde otobüs işletmesinin idarecileri sıcak odalarından takdir edememekte olacaklar ki, bir türlü bu işe bir çare bulmamaktadırlar.
Bugün Ulus ile Dışkapı arasında, binlerce talebesi ile Atatürk Kız Enstitüsü, gene yüzlerce talebesi ile bir orta okul, Maliye Meslek Oku-lu’..oraya -ven' taşman Basın - Yayın Genel Müdürlüğü, sayısız Enstitüleri ve binlerce talebesi ile Ziraaat Fakültesi, Sarıkışla, yüzlerce mesken, dükkân ve saire mevcuttur. Yani, kısacası buralarda şehrin merkezinde oturan veya şehrin merkezi ile hergün alâkası bulunan binlerce insan yaşamaktadır. Ve şehir bu istikamete doğru hergün biraz daha gelişmekte ve yayılmaktadır.
Hal böyle olunca, otobüs idaresi hiç olmazsa sabahlan 8 - 10, öğleleri 12 - 14 ve akşamları 17 • 19 arasında bütün troleybüsleri Dış-kapı’ya kadar uzatsa, yüzlerce ve binlerce vatandaşın bu şiddetli soğuklarda sokak ortalarında donmalarını ve ıstırap çekmelerini önlemiş olmaz mı? |
Nihayet, Dışkapı ile Ulus arası, troleybüsler için 5 dakikalık mesafedir. Gidiş geliş için 10 dakika gibi kısa bir zaman geeçcektir ki, Ulus'ta bekliyen yolcular bundan birşey kaybetmiyecekler, buna karşılık bu semtte oturanlar veya buralarla alâkası bulunanlar zamanında gidip gelme imkânını bulabileceklerdir.
Otobüs idaresi bu işi halletmeli ve halkın ıstırap çekmesine artık bir son vermelidir.
Endeluz Bülbülü
PAGUITA SERRANO
Mücahil TOPALAK
JOSE CASTRO
Yugoslavyada kurulan casusluk mahkemesi
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Yugovlavya'da Üsküp şehrinde dün başlamış olan casusluk mahkemesinde iki Yugoslav subayı Bulgarlar hesabına casusluk yeptık-larını itiraf etmişlerdir. Bulgarlar hesabına casusluk yapmaktan sanık bulunanlar 8 kişidir.
be5--*
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
iştirakile
Her pazar saat 17 de matine
BaKin, ounıaruan Diri.
____ Bir gamza için, bütün vücude 1 katlanıyoruz! diyor...
Biz de iktidarın yaptığı yolsuzlukları, giriştiği masrafları sadece, iyi bir Seçim Kanunu getirecek diye sineye çekmiyor muyuz?
Başka biri:
— Evleneceksen, ufak tefek kadını tercih et! Hiç olmazsa fenalığın azına katlanmış olursun, diyor!
Fakat biz, iktidarın ufak tefe-ğini nerede bulalım? İrisi de var, ortası da var, İncesi, kalını calba!... Biz hepsine katlanıyoruz. Hadi ateş olsalar cürnıü kadar yer yakarlar deyip geçelim, fakat ateş de bir kere ıHişmiyegörsün! İster kadın ister iktidar, Alimallah, yine yangın var, dedirtir!
r
I
★
Mevsim dolayısile:
E öz, mademki kadından ikti-dardan açıldı, devam edelim: Şimdi değil, tarihte iktidarla kadın beraber yürümüştür. Bilirsiniz,
V
Amerikanın B. Milletlere iştirak masrafı
Vaşhington, 28 a.a. — Birleşmiş milletlerin 1951 mali yılı bütçesi için Amerika Birleşik devletlerinin iştirak hissesi olarak başkan Truman kongreden 16,760,073 dolar tehsisini istemiştir.
Bu para başkanın kongreye verdiği bütçe nutkunda tahmin ettiği miktardan 2,833, 573 dolar fazladır. Başkan, bu nutkundan sonra birleşmiş milletler bütçesinin tanzim edildiğini, bunun neticesi olarak Amerika Birleşik devletleri iştirak hissesinin tekrar gözden geçirildiğini ve takriben yüzde 39 olan iştirak hissesinin bu rakama baliğ olduğunu bildirmiştir.
UCUZ
Manifatura satışı
Fiatlarımızı görmeden ve mukayese etmeden Manifatura almağa karar vermeyiniz Çünki en ucuz fiatlar İlkbahar Manifatura Mağazasının Fİ ATLARIDIR
Anafortalar Crd. No. 221 - Tel: 13713
Ankara Elektrik ve Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
10.000 kilo (Ceviz büyüklüğünde) karpit 50 kiloluk fıçılar içinde teslim edilmek şartiyle satın alınacaktır.
Alâkalıların tekliflerini en geç 10 Şubat 1950 Cuma akşamına kadar müessesemiz umum müdürlüğüne göndermeleri rica olunur.
(514) - (52)
[
Gazetelere ilân vermek anıtsında bulunanların.
İlâncılık Bürosu
Hükümet Caddesi Ticaret Han No. 11 Tel: 15668 Müracaat et- I meleri rica olunur.
Oteline ininiz
I
Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
r
50 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR
NEW YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYONLU
ST. MORITZ
SayfajJ,.
— 75 —
(Baftlama
_l TAKVİM 1_
(99)
■
Adrese dikkat'
T. H. K. Etimesgut Uçak Fabrikası
Güven
taı
Feniks Çizmeleri
sr
(Devamı var)
ANKARA RADYOSU 29 OCAK 1950 PAZAR
Vakıf İş Han kat e nakletroiştir.
(1570)
DIŞ TABİBİ HALtD SUNGUR
Çankındaki muayenehanesini
Anafartalar - -
1. No 115
00 M. S. Ayarı
Müzik: İnce M. S. Ayarı Geçmişte bı
50 Müzik: Akşamı
15 Radyo Gazetesi.
30 Müzik: Sanat t
15 Müzik: Şen paı
15 Müzik: Müzikle 00 Konuşma: Spor
herleri)
15 Müzik: Dans müziği (Pl
45 M. S. Ayan ve haberler. 00 Program ve kapama.
Hicrîı 1369 — Rebiüi’âhır: 10
Rtımîî: 1365 — Ocak: 16 29 OCAK 1950 PAZAR
Sirkten dönen Kostantin, çok düşünceliydi. Genç Türk hükümdarı, Rumeli Hisarını yaptırtmaktan vazgeçmiyordu. Şimdi de Edirnede idi. Acabı Edirnede ne yapıyordu ?
Bundan sonra Sultan Mehmet, tam iki saat, yepyeni bir top imali hakkındaki projesini gayet fenni ifadelerle izah etti. Vezirlerden bir kısmı bu fennî tarifleri anlamıyor, fakat yirmi iki yaşındaki genç ada mın derin ilmi vukufu karşısında eziliyordu.
O dakikada genç hükümdar, İlmî dehasile oradakilerin hepsine hâkimdi. Söylediklerinin doğruluğuna inanıyorlar, fakat akıl erdi-remiyorlardı.
Sultan Mehmet, bundan sonra başka bir harita üzerine eğildi. Bu harita İstanbulun gayet mufassal bir haritası idi. Ve onu Sultan Mehmet bizzat kendisi çizmiş, bütün arızalan, mevkileri gayet doğru olarak yerine koymuştu.
İstanbulun deniz ve kara taraflarındaki surlarının, kapılarının bütün hususiyetleri bu haritada en ince teferruatına kadar işaret edilmişti.
Harita üzerinde izahata başladı. Vakit yatsı zamanını çoktan geçmişti. Ve Sultan Mehmet hâlâ ve sonsuz bir arzu ve ihtirasla izahatına devam ediyordu.
Her noktadaki duvarların kaimliğini, yüksekliğini, kulelerin tahammül kabiliyetini, kapıların mukavemet derecesini ayrı ayrı anlatıyordu. Su muhakkak ki İstanbul surların bu ince teferruatını Kay-zer Kostantin dahi bu kadar iyi bi lemezdi.
Bütün plânları gayet vakıfane izah eden Fatih birdenbire dim dik dikildi:
— Paşalar, beyler., siz mühendisler, mimarlar., hiç birşey beni, Bizansın surlarını yıkacak kuvvet te bir top imalinden menedemez. Bu surlar yıkılmalıdır. Surlar yıkılacaktır. Ve ben, bu surları yıkacak topu muhakkak imal ettireceğim. Buna ait bütün teferruatı tes-bit ettim. Bunu size de izah edeceğim. Sen Muslihiddin, iyi dinle., sen de Saroca bütün dikkatini ver. Kelime kaçırmayacaksınız.
Ewlâ kalıp yapılma* icap eder. Bunun için en iyi cinsten killi toprak bulmak gerktir. Bunu arayacaksınız. Bunu arayacak ve bulacaksınız. Bu killi topraktan kalıp yapılacaktır. Fakat bu kâfi değjl-dir. Sen söyle Saroca.. kalıbın sağlam olması ve bir kitle halinde durabilmesi için ne gibi tedbir alınmalıdır.
Saroca, ürkek bir tavırla:
— İçine saman konulsa şevket-lûm.
Diyebildi. Padişah yüzüne dik dik baktıktan sonra:
— Bunun bir faydası olacak mı?
— Bir derece olsa gerektir.
— Hayır Saroca... Kerpiç yapmıyoruz. Top kalıbı yapacağız. Keten ve kenevir daha iyi olmaz mı?
— Hakkınız var şevketlû...
— Keten ve kenevir ince ince kıyılmalı. Sonra, killi çamurla karıştırılarak yuğurulmalıdır. iki gün üç gün bu yuğurulma devam etmelidir. Siz bu işi hazırlayınız. Kalıp çamru üç güne kadar hazır olacaktır. Bu müddet içinde ben; topun plânını hazırlıyacağım. Hatırına en küçük bir fikir gelen kimse, gece yarısı dahi sarayıma gelebilir ve beni uykudan uyandırabi-emir vereceğim. Her dakika beni lir. Saray muhafızlarımın hepsine emir vereceğim. Her dakika beni görebilirsiniz. Göreyim sizi... Din ve devlete nice hizmet edersiniz.
Meclis dağılmak üzere iken bir çavuş kapıda yerlere kadar eğildi. Sultan Mehmet:
— Ne var Çavuş? diye sordu.
Çavuş:
— Şveketlû hünkâr, Bizanstan gelen perişan kılıklı bir adam muhakkak sizi görmek ister.
— Ne için geliyormuş?
— Bİt şey söylemiyor hünkârım. Fakat her halde zatı hümayunlarını görmesi lâzım imiş.
Sultan Mehmet biraz düşündükten sonra emrini verdi:
— Getir, görelim..
— Buyurduğunuz gibi delinin bi-
— Falcı kızının o sırada gaybol-duğunu farkettin mi?
Leon, hayretle imparatorun yüzüne baktı:
— Sahi haşmetpenah diye mırıldandı. Hiç bunu düşünmemiştim.
— Asıl düşünülecek şeyleri düşünmüyorsun.
— Gidip öğrenebilirim.
— Ben de bunu söyliyecektim. Bunu öğrenmeden gelmieyceksin. Giderken bana mabeyin müşiri Teofili de gönder.
— Emir haşmetlûnundur.
Biraz sonra Teofil, muhteşem merasim elbisesiyle göründü.
— Teofil, mühim işler arifesindeyiz. Acele Başvekilimizle ve Franzes ile görüşmek istiyorum.
Bir müddet sonra her ikisi de geldi. Kostantin gayet asabî idi. Odanın içinde sert ve acele adımlarla bir başıan bir başa dolaşıyordu.
— Muhterem Başvekilimiz, dedi. Olan işler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Notaras çok durgun ve yorgun görünüyordu.
— Hangi işlerden bahsetmemi emredersiniz haşmetpenah?
— Devlet işlerinden tabiî...
— İyi durumda değiliz. Rumelihisarı süratle yükseliyor.
— Allah kahretsin. Bu şımarık çocuk sinirime dokunuyor. Hangi hak ile benim topraklarımda bir Hisar yapabiliyor? Söyle Notaras... Söylesene... Yüzüme neden öyle bakıyorsun? Nasıl, ne hakla yapabiliyor? Mademki bu devletin Başvekilisin. Söyle, seni dinliyorum.
Notaras, çöken omuzlariyle bitkin bir halde cevap verdi:
— Haklı olduğunu sanmıyorum.
— O halde?.
— Fakat kuvveti var haşmetpenah...
Bu söz Kostantini bir anda uykudan uyandırdı. Acı acı inledi. Şimdi deminki asabî hal yerine, sonsuz bir aciz ve ıstırap içinde kıvranmağa başlamıştı. Başını ö-nüne eğdi.
— Hakkın var Notaras... O bizden kuvvetli... Hudutsuz imkânları, askerleri, parası var... Ah...
Biraz sonra Kostantin çılgınca bir hiddete kapıldı. Yeniden bağır, mağa başladı:
(Neden elim bağlı duracağım. Bu genç adam, bu Hisarı ne için yapıyor? Acaba yalnız bir sahilden diğer sahile geçebilmesi için mi? Bu hazırlığın sonu ne olacak? Bütün hedef yed-i İlâhiye mevdu şehrimiz için değil mi? Söyle Notaras Söyle Franzes... Bu zalim Türkün hakikî maksadı nedir?)
Franzes derin bir göğüs geçirdikten sonra cevap verdi:
(Benim haşmetlû imparatorum. Bu müthiş Türkü, Hisarı yapmaktan menedecek kuvvete malik değiliz.
(Neden? Neden değiliz? Bizansta eli silâh tutan yi-rmi otuz bin erkek yok mu? Notaras söyle, yok mu?
(Vardır haşmetpenah...
— O halde neden bu zalim Türkün amelelerinin üzerine atılmıyoruz?
— Böyle yaparsak ne olacak haş- t metpenah?...
ST MORITZ
ON-TME-AARK
m
Avrupadan gelen iş ve resmî heyetlerin lokalidir Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar vo kabaresi New Yorkta tanınmıştır.
F1
Havuzlu Banyo
AÇILIYOR
ULUS MATBAASI KARŞISINDA YENİDEN İNŞA EDİLEN
Fevkalâde konforlu tek kabine halinde kurnalı Duş, Banyolu odalar, buharlı odalar
vardır. Müşterilerin istirahat! iciçn havuzlu salon. 1 Şubat 1950 den itibaren sayın müşterilerimizin emirlerine açılacak olan banyolarımıza bir defa teşrif etmeleri müşterilerimizin kendi zevklerine uygun olduğunu ispata kâfidir.
NOT? Giriş arka cephededir.
Ucuz Çizme Satışı Başladı
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
ŞABAN KULAK
Kundura Mağazası Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçl Çarşısı No. 197 — Telefon: 11919.
Harp sonrası. Alman sanayiinin bir şaheseri olan FENİKS çizmeleri emsalinden sağlamlık ve zarafet bakımından çok yüksek olup çift tabanlı ve ızgarahdır.
Toptan satış yeri : FERİT A. SPOREL
Hükûmetd caddesi Ticaret Hanı No. 11 — Telefon: 15668
(506-B) - (172)
9.15 Müzik: (Se
10.25 Müzik: (Mak
11.05 Temsil: (Paza
11.30 Müzik: (Salo 12.00 Müzik: Hep
(Yurttan Se
12.30 Müzik: Teld Müzik: Oyu
M. S. Ayarı
15 Müzik: Dan
30 öftle Gazotesi.
45 Müzik: D
EN YENİ OTOMOBİLLERLE
Sayın Müşterilerinin Emrine Amadedir
Merkezi : Kızılay; İnkılâp Caddesi No. 15 Yenişehir
DİKKAT
Emrinize Gelen Otomobilden
Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi
Ankara ve Havalisi Umumî Acentası
TÜRK TİCARET BANKASI A.Ş.
sayın müşterilerimizin her nevi sigorta işleri için emirlerine amadedir.
Adres :
BELEDİYE HANİ ALTINDA ŞUBE BİNASI
Müdürlüğünden
Lâstik Ustası Alınacaktır
LOZUMLCTILtrONL AK
Yangın Sıhhî Lmda ı Trenler ......
Hav» Yollan Yataklı vagonlar Su ârıza .....
Elektrik .....
Havagazı .....
Başkent taksi . Yeni Güven Taksi Sizin Taksi Merkez Taksi
00 01 12028 14881 11566 21578 24846 24846 22222 22333 23333 1111)
Vasatî
Muhtelif sertliklerde, bezli veya bezsiz conta boru gibi lâstik malzeme kalıp ve imal ustası imtihanla alınacaktır.
Bilhassa matozlu vülkanizasyon buhar kazanında çalışmış olanlar ve bakalit, ebonit gibi plâstik işlerde ihtisası bulunanlar tercih edilir.
İsteklilerin tahsil durumu ve şimdiye kadar çalıştıkları sahaları ve yerleri bildiren bir dilekçe ile Fabrika Müdürlüğüne müracaatları. (170)
GELİR VERGİSİ Mükelleflerine
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşm -dan itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanuni defterlerini tutmakta ve vergi ile alâkalı bütün işlerini tam ehliyet ve ketumiyetle ve en uygun şartlarla yapmaktadır.
MUHİT
MUHASEBE MALİ İSTİŞARE TAKİP İŞLERİ MÜESSESESt (Anafartalar Cad. Vakıf iş Hanı) Kat 3, No. 317, Tel: 16666
Kostantin bir adam kovdu
Sirkten dönen Kostantin, çok düşünceliydi. Genç Türk hükümdarı, Rumeli Hisarını yaptırmaktan vazgeçmiyordu. Şimdi de Edirnede idi. Acaba, Edirnede ne yapıyordu? Neler düşünüyor, neler yapmak istiyordu?
Sultan Mehmedin hareketlerindeki sertlik, azim ve irjıde yavaş yavaş Kostantinin kafaşında yer etmeğe başlamıştı. Şimdi içinde garip bir korku vardı. O gün sikteki hâdise de Kayzeri düşündürmüştü. O yabancı kimdi? Falcı kızı birdenbire nereye kaybolmuştu? Şehzade Orhan neden sapsarı kesilmişti? Grandük Notarasın kızındaki telâşın sebebi ne idi? Bu küçük kavga da onun kafasını meşgul ediyordu.
— Leon!...
Diye bağırdı. İmparatorun en yakın sır dostu olan bu palavracı kumandan derhal geldi.
— Sirkteki deli kimdi Leon?
Leon derhal cevap verdi:
Şimdi gelelim Foyorinda’ya ... o askerlerin arasına girerek kendine hasolan son derece zarif tavır ve edasiyle ilerliyordu.
Sen sokağına henüz girmişti ki, yanından hızlı hızlı yürüyen biri geçti... o, bu adamı tanımıştı: Giy-yon Pantekol’du. O... evet, ta kendisi idi... demek ölmemişti habis herif yaralıya da benzemiyordu. Bunun gibi haydutların bazan böyle fevkalâde şansları olur. Boröver’in savurduğu o müthiş temke onun bel-gemiğini kırmadığını kabul etsek bile dar merdivenden yuvarlanırken kemiklerinin kırılmış olması muhakkaktı... Halbuki, hiçte öyle değil... Bir çok çürük, bere ve zahmetli yürümesi müstesna, rahatsızlığına delâlet eder hiç bir şeyi yoktur.
Bırakın Fiyorinda'yı, gitsin. Biliyoruz ki o, ip aramaya çıktı ve aradığı ipi belki Sen sokağında bulacaktır. Biz, efendisini aradığına hiç şüphe edilmiyen serseriyi takip edelim.
Filhakika; Rospinyak, karargâhını Papazlaryolu ile Busi sokağının birleşdiği yerde bulunan evde kurmuştu. Pantekot’un da doğruca o eve gitmesi bu işten haberdar olduğunu gözterıyordu.
Yolda, kendi adamlarından bir kaçına rastladı; bunlar; Boröver tarafından hayatları bağışlanan ve tavşanlar gibi tabanları kaldıran kimselerdi. Bunlar, korkunun tesiri altında bir müddet gelişi güzel dolaşdıktan sonra, disiplin endişesile, ikâmetgaâhı etrafında toplanmış lardı. Fakat Rospinyak bunları o derece kor-
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı
kutmuştu ki, hiç biri kapıdan i-çeri ayağını atmaya ve "" hiddet ve hışmına karşı koymaya cesaret edemiyordu.
Giyyam Pantekot bunları kolay ca topladı ve bu zavallı serseriler, yalnız başına girmeğe asla cesaret edemedikleri bu eve, onun arkasından girmek hususunda hiç bir müşkilât göstermediler. Bunların âmiri olan Pantekot, avenesini toplayınca, duçar oldukları mağlubiyeti, Demir Süvari bölüğü-hün korkunç kumandanına haber vermek tehlikeli şerefi ona düştü.
Bu suretle Baronun ilk hiddet ve gazabına kendileri değil, sade-ec Pantekot uğrayacaktı.
Giyyom Pantekot da müthiş Bo-rondan onlar kadar korkuyordu. Amma onun tabiatını pek iyi biliyordu onunla tekbirsiz olduğundan 'serbestçe konuşuyordu ve Baronun, kendine nc derece muhtaç olduğunu pek iyi biliyordu. Şu Giyyom Pantekot serserisi gayet kurnazhilekâr bir tilki, her çeşit şeytanliklar icadına muktedir fitne ve fesat kumkumas, öyle kolay kolay pes edemez, şaşırmaz bir cani hata işlediğini anlayınca bin dereden su getirerek zeytinyağı gibi sirkenin üstüne çikma-sini bilen dessas bir herifti. O,
onun
Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
gerek ifa ettiği hizmetler ve gerek asrarlı ve itirif edilemez dalavereler bakımından kendini bir dereceye kadar tehlikeden masun addediyordu. İşte, efendisi ile arasındaki — bir başkasına karşı Baronun asla müsaade edemiyeceği aşırı teklifsizliğin mahiyeti bu suretle izah olunabilir.
Her ne hâl ise, Pantekot, vücudundaki müteaddit yara ve berelerin müsadesi nisbetinde bir yürüyüşle, tereddüt göstermek sizin karak tavan arasmna vardı.
Rospinyak bu çatı katında oturuyordu. O, buradaki çatı pençe-resinden sağda, Sen sokağının büyük bir kısmını ve solda, dört yol kavşağının ortasında bütün teferruatı ile görünen bodur, Papaz teşhir kulesinin ta ötelerine kadar görüyordu. Karşısına gelen istikamet te ise, Papazlar yolu' nun bir kısmını ve orada asker kordonunu ve daha uzakta Papa2 Çayırı’nm bir kısmını görebiliyor-Hatta, kendisinin sahneye koyduğu dramın en mühim kısmı oynanacağı evi bile şöyle böyle görebiliyordu.
Rospinyak’m, Fiyorinda'nın ika-met ettiği Mare sokağındaki evde yani, en büyük vakanın cereyan edeceği yerde bulunması lâzım
69
gelirken böyle tavan arasındaki bir yerde gizlemesini görerek hayrete düşmek haksızlık olduğu gibi onu korkaklıkla itham etmek de haksızlıktır. Rospinyak cesurdu, buna hiç şüphe yok.Fakat, kendi şahsî emniyeti ve bilhassa kendisini kullananlar cemiyeti için Rospinyak’m Fransa Kiralının katli gibi çok müthiş bir hadisenin vukua geleceği yerlerde bulunması, görülmesi doru bir şey olamaz.
O, çatı pençeıesinden, seke seke gelen Pantekot’u tanımış ve tasavvurun haricinde, üzücü ve kötü bir vakanın husule geldiğini anlamıştı. Müthiş bir hiddetle mosmor kesilerek kapıya doğru seyirtmişti.
Giyyom Pantekot onu kapının önünde ayakta buldu: hiddet ve tehevvürle titriyor vc bir eliyle de hançerinin kabzasını sımsıkı tutuyordu. İnsanı, iliklerine kadar titreten soğuk, keskin bir sesle homurdandı:
— Pantekot! ne oldu, söyle?.. Yerini neye terk ederek kaçıp geldin?
Serseri, kendi /ne indirelece-ğini sezdiği öldürücü darbeden kurtulmak için hemen sığınacak bir yer arıyarak yan gözle iner-
divene baktı, Efendisinden biraz uzakta durup:
— Efendim, dedi, hele saatinize bir bakınız; cinayet hakiminin avenesi bu satte mi geleceklerdi?.. Sözlerini söyledi.
Rospinyak, gayrı ihtiyarî saatine baktı ve ağzından müthiş bir küfür çıktı ve:
— Kahrolsunlar!... o melûn okçular niçin bu kadar geç geldiler? Hay Allah belâlarını versin onların!.. dedi.
Hilekâr, dessas Pantekot’un hilesi muvaffakiyetle neticelenmişti:
Efendisinin hiddeti asıldan fere intikâl ediyordu. Kıyamet, serserinin başına kopacakken polislerin başına kopuyordu. Pantekot artık efendisine daha ziyade sokulabilirdi ve sokuldu. mevkiinde iken şimdi .............
mevkiine geçmiş ve hücumlara başlamıştı:
— Aşağı yukarı yirmi# dakika geç geldiler, efendim!,, bu kadar budalalık olmaz!... çizmelerim hakkı için, bu adamlar kendi keyiflerine göre hareket ediyorlar!... kendilerini tehlikeye atarlar mı hiç!... eğer bizim yerimizde olsalardı, belimize indirilen o müthiş darbelere maruz kalfalardı. çoktan kirişi kırar, fertiği çekerlerdi.
Son derecede tehevvür ve gazap içinde köpüren Rospinyak:.
— İyi amma, o körolası herifler neye böyle geç kaldılar!.. diye kükredi.
Sanık davacı
(Devamı var)
(72)
— Müjde
Şoför olacaklara ve şoförlere
Her türlü müşküllerinize cevap verecek olan (Soru ve cevaplı Oto. Tekniği, Seyrüsefer, semtler ve yol işaretleri kitabını) sabırsızlıkla bekleyiniz.
Pek yakında çıkıyor.
Nakliye Yzb. İbrahim Orga
KİMYA VE GEOMETRİ DERSLERİ Bahçelievler 28 inci sokak No. 5
Muhasebeci aranıyor
Muzaaf muhasebe usulüne ta-mamile vakıf tecrübeli bir muhasibe ihtiyaç vardır, maaş dolgundur. Anafartalar
numara
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZ1C1OĞLU Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
kim?
r
'X
İsveçli yıldız Ingrid
Bergman'ın büyük aşkı
İtalyanca “Seni seviyorum,, dan başka hiçbir söz bilmiyen Ingrid, Rossalinıye nasıl âşık oldu
"Ne zaman ?.. Çocuk var mı ?.. Kocanızdan ne zaman ayrılıyorsunuz Gazeteciler bütün bu suallerde İngrid'i tazyika başlamışlardı.. İngrid’in o günlerde çok bol bir manto giymekte olduğunu ve bunu müstakbel bebeğini saklamak kâygısile yaptığını öğrenen herkes telâşa düşmüş, dedi kodu almış yürümüştü.., İşte aşağıda, Ingrid Bergman tekmil bu dedikodulara sebep olan bol ve uzun mantosu ile görülmektedir.
Ingrid Bergman diyor ki
(*
Sanatım ve şöhretim aşkıma feda olsun, ben de artık diğer kadınlar gibi sadece yaşamak istiyorum.„
İsveçli sinema yıldızı İngrid Bergman Roma’da sevgilisi Robert Rosselini ile beraber bir konserde görülmektedir. Resim, Bergman tiyatroda Rosselini. ni hususî locasında iken alınmıştır.
C enelerdenberi beyaz perdede milyonlarca insanın, hayranlık, heyecan ve aşkla kalbini titretmiş, ağlatmış veya güldürmüş ve bütün bunları taze bir kız çocuğu siması, basit ve gösterişsiz bir eda ile başarmış olan İsveçli sinema yıl dizi İngrid Bergman, hayatının ilk hakiki dramını yaşıyor: Aşk...
İngrid Bergman, sanat ve şöhretinin şahikasını temsil eden Jeanne dArc filmiyle Hollywooda şahsiyetini tam manasiyle kabul ettirdiği bir sırada, yeni yeni canlanan İtalyan'film sanayii ile ilgilenmiye ve İtalyan filmlerini sık sık tetkik etnıiye başladı. Bu arada, bir re-sijör nazarı dikkatini celbetti. Bu, Rosselini adında, şöhretini yapmış, fakat yenilikleri, kendine has tekniği yüzünden münekkitlerin sık sık hücumlarına maruz kalan bir re jisöıdü. İngrid, Rosselini'in tekniğine ve anlayışına hayran kaldı. Ona bir mektup yazarak: «Sizinle çalışmak benim için en büyük zevk olacaktır» dedi. Rosselini, Amerikan film âleminin en meşhur yıldızlarından biri olan Bergman’dan böyle bir mektup alınca, fevkalâde mütehassis oldu. Müthiş bir gayret ve kuvvetle çalışarak iki film daha çevirdi ve bunların hususî kopyalarını lngrid’e gönderdi. Bundan sonraki mektuplarından birinde İngrid Bergman. Rosselini'ye şunları yazıyordu: İsveç dilini çok 1-yi konuşuyorum. İngilizcem fena değil. Fransızcam da ona yakın, fakat İtalyanca, (seni seviyorum) dan başka bir lâf edemiyorum. Yi-de sizinle çalışmak isterim.-
Londra’ya gitti ama, İngrid’i bulamadı.
Rosselini eski İtalyan ailelerinden birine mensup, çok kültürlü, çok orijinal bir adamdır. 43 yaşında olmasına rağmen, Anna Mag-nani’yi yani bugünkü karısını tanımadan evvel iki defa evlenmiş ve boşanmıştır. Tam Akdeniz tipini temsil eden Rosselini, esmer, yakışıklı, çok güzel konuşan ve mesleğinde yenilik, sadelik, anlayıştan başka hiç bir esasa hürmet etmiyen bir sanatkârdır. Denebilir ki, İtalyan film sanayiinin harpten sonra yapmış olduğu dikkate şayan hamlede en büyük yardım Rosselini'-den gelmiştir.
Bedbaht rejisör, karısının müdahalesi yüzünden berbad olan Lon-dıra randevusunu kaçırdıktan sonra uzun zaman Bergman’ı arayıp sormadı. Çünkü müthiş surette meşgul bulunuyordu. Nihayet, çevirdi ği filmlerini satmak için Amerika-ya hareket etti.
★
ilk karşılaşma: Beni görünce titredi, o zaman onu sevdim...
»w
-
t
a
i
Hoılyvvood'dan dedikodular
VİRGİNİA MAYO ve
SHAKESPEARE :
Bugün artık bir glamor girl olduğu hususunda hiç bir şüpheye mahal kalmıyan Virginia Mayo’nun Shakespeare’iyen bir aktris olduğu anlaşılmıştır.
Söylendiğine nazaran Virginia 8 yaşında iken Boston'da bir tiyatroda »A Midsummer Night Dream - Bir Yaz Gecesi Rüyası» adlı meşhur eserde her gece rol alırmış.
LAUREN BACALL STÜDYOSUYLA BARIŞTI ;
Bilhassa kadın yıldızlar meş hur olduktan sonra stüdyolarına etmediklerini bırakmazlar. Rejisöründen kapıcısına kadar bu gibilerden yaka silker.
Lauren BacalI da son günlerde işi azıtmıştı. İlkin çocuğum dünyaya geldi, onunla meşgul oluyorum diyerek sabahları keyfi istediği zaman stüdyoya gelmiye başladı. Bu yetmiyormuş gibi kendisine rol verilen son ederde oynamak istemedi. Bu vaziyet karşısında Warner kardeşler düşündüler taşındılar ve «Çok naz âşık usandırır, diyerek Lauren'in işine son ver-
Son gelen haberlerde Lauren-in stüdyosuyla barıştığı bildiriliyor. Hayırlısı olsun...
BİR BOŞANMANIN HİKÂYESİ
Yıllardır beyaz perdede çalıştıkları halde Robert Young ve Bette Davis ilk defa olarak birlikte -The Story Of A Divorce — Bir Boşanmanın Hikâyesi» adlı bir film çevireceklerdir.
Bu filminde Bette Davis 20 yıl evlilik hayatı yaşadıktan sonra kocası’tan hür yaşaması için evliliğe son vermesini isti-yen bir kadının hayatını canlan dıracaktır.
• Bir boşanmanın hikâyesi» Bette'nin Warner Bros. Stüdyosundan ayrıldıktan sonra, serbest olarak çevirdiği ilk film o-lacakartır.
Anna Magnanı, volkana, volkanla kırşılık veriyor: Kocasının çevirdiği Stromboli filmine mukabil Volkan adlı bir film çevirmektedir. Meşhur sinema yıldızı Errol Flynn, artisti, filmin dış sahnelerini çevirdiği bir sırada ziyaret etmiş bulunuyor.
ndevu
Uzun süren muhabereden sonra Rosselini, lngrid’e Londra’da randevu verdi. Fakat, Rosselini’nin karısı, kocasının mektuplarını kemali itina ile tetkik etmiş bulunduğundan meselenin bütün safahatından haberdardı. Açıkgöz, enerjik ve üstelik kocasına deli gibi âşık olan bu aktris, yani Anna Magnani, Londra buluşmasını haber alınoa, evvelâ, Roma’nın en şık lokantaların dan birinde, İtalyan usulile hazırlanmış makarna ile dolu koca bir tabağı Rosselini'in başına geçirdi, sonra da, kendi tâbirince, bu dâhi canavarı kulağından tutup eve götürdü, kitledi. İngrid, Londra’da boş yere bekliyordu. Rosselini hürriyetini kaybetmişti. Nihayet, İsveçli yıldız tekrar Amerika'ya dön Rosselini bir çaresini bulup
Rosselini’nin Amerika'ya geleceğini haber alan İngrid, İtalyan rejisörünü aradı ve ilk defa olarak gö rüşmek üzere evine davet etti. Bu ilk buluşmayı İngrid Bergman şöyle anlatıyor:
• Evimin kapısı baştan başa kırmızı güllerle sarılıdır. Ben de o gün kırmızı, kıpkırmızı bir entari giymiştim Rosseliniyi karşılamak için kapıya çıktım. Merdivenleri a-ğıı- ağır çıkıyordu. Beni görünce durdu. Sarardı. Bir iş yapmış olmak için bir cigara yakmak istedi, fakat elleri o kadar titriyordu ki, çıkardığı cigarayı yakamadı, benim ağzıma verdi. O saniyede onu sevdim...»
Rosselini ise, bu ilk karşılaşmadan hemen hiç bir şey hatırlamadığını dostlarına söylemiş. Kırmızı... Kırmızı gördüm, o kadar...-ve dostlarının ısrarı karşısında ilâ ve ediyormuş: -Gelmiş geçmiş ve geçecek olan bütün hayatımı kıpkırmızı bir renge bürünmüş olarak gördüm. Kırmızı dünya adlı bir film çevireceğim...»
Yazık ki, bu aşk, bedbaht bir aşk olmıya mahkûmdur. Çünkü Rosseli ni evli olduğu gibi, İngrid de bir akıl doktoru ile evlidir ve bir kü çük kızı vardır. Ve üstelik dolaşan şayialar bu küçük kızın kulağ
gitmiş ve zavallı Pia, annesinin ken dişini bırakıp gideceğini sezinler gibi olmuştur. Bundan başka, Hol lyvvood, İngridin aşk macerasının haberi -ile çalkalanmış, ileri geri lâflar edilmiş; fakat bunların hiç biri tngrid’i, Rosselini ile beraber bir film çevirmek üzere İtalya’ya hareketten menedememiştir. Filmin
ı Stromboli
Stromboli, sönük bir volkandır.
1 Fakat, garip bir tesadüf eseri ola rak, Ingrid ile Rosselini, film çe yirmiye ve deli gibi sevişmeğe baş ı ladıklaıı anda bu eski yanar dağ galeyana gelerek indifa etmiş ve , adeta bu aşka iştirak ettiğini, bu. aşkı tasvip ettiğini lisanı halle an latmıştır. Lavların ve gazlerin i çinde filmin dış sahnelerini almak ölümle oynamak gibi tehlikeli bir iş olmasına rağmen, Ingrid, rejisörünün söylediği her şeyi yapmış, barındıkları küçük balıkçı köyünde konforsuz, hattâ sefil bir hayat ge-çirmiye razı olmuştur.
Nihayet film, Rosselini’nin istediği gibi tamamlandı ve sevdalı çift Roma’ya döndü. Fakat, asıl felâket bu dönüşün akabinde başladı. ingrid’in kocası Roma’ya gel di, Rosselini’nin karısı büyük bir iskandal çıkardıktan sonra, Strom boli’ye karşılık olmak üzere VOL KAN adlı bir film çevirmeğe baş ladı. Bu arada, mahkemelere müra caat edildi. Fakat, bunların hepsin den mühim olarak:
MI
Ben de diğer kadınlar gibi yaşamak isterim -: İııgrid bir balıkçı çocuğunu uyutuyor.
Bu aşk karşısında Stromboli Ibile harekete geldi: İlk indifa...
Ben, «sevdiğimle beraber, pazarları tatil yapmak isterim»: İngrid ve RoMeliııi Pazar gezineninde ..
★
Bir Noel tebriği geldi
Bu tebrik, Atlantiğin öbür kıyısından, İngrid’in kızından geliyordu. Küçük kız, telefonla annesini aramış, ne zaman geleceksin, anne? diye soruyor ve hayırlı Noel temen ni ediyordu.
Ingrid, telefon başında, kızını sini duyunca ağlamıya başladı, ra da düşüp bayıldı. Bir ana kalbinde cereyan eden mücadelenin esrarına hiç kimse vakıf olmazsa da, İngrid’in o günlerde çok bol bir manto giymekte olduğunu ve bunun, müstakbel bebeği saklamak ★ (Devamı Saı fl Sü: 7 de)
Sayfa : 4
Sayfa:4
Sayfa : ()
29 1 - 1950
ZAFER
Her gün
RADYO
Alınır mı?
0 halde en iyisini almağa dikkat ve gayret ediniz... Tabiî sesile en müşkülpesent RADYO meraklıla rını tatmin edebilen radyoların Ağası
AGA-RADYO
Sizleri beklemektedir Ankara Lokal tertibatlı (6) lâmbalı Radyolardan birine tediyede yapılan büyük kolaylıklar dolayısiyle sahip olabilirsiniz.
R. Yıldırım Elektrik Pazarı - Anafartalar Kooperatif arkası Ali Nazmi Ap. altında No. 5, Telefon: 15189
Demirspor dünde berabere kaldı
[
Lig maçlarına dün 19 Mayıs sta- | 35 inci dakika Muhafızlıların da i-
dında mahdut bir seyirci kitlesi ö- ; ki akını neticesiz kaldı. Geri kalan nünde devam edildi. dakikalarda iki taraf da neticeyi
Havagücü ile Aitıbey arasında değiştiremedi ve devre 1—0 Demir-yapılan ilk maçı Havagücü hâ- spor lehine bitti.
• - - • - İKİNCİ DEVRE
11 inci dakikada, Muhafız yan sahasında geçen topu Zekeriya kayarak sağdan kaçtı ve ortaladı. Ayak tan ayağa geçen top Rıdvana kadar geldi. Demirspor solaçığı, kaleci ile karşılaşmasına rağmen topu ikinci defa Muhafız ağlarına gönderdi. Vaziyet 2—0 Demirspor lehine.
| Mağlûp durumda olmalarına rağ-ı men Muhafızlılar, birinci devreye nazaran çok daha canlı oynuyorlar. Ve her an bir gol bekleniyor.
Nihayet 20 inci dakikada sağdan Demrispor kalesine korner oldu. Salimin çok mükemmel attığı kornerden gelen topu Cemal güzel bir kafa vuruşuyla ağlara takarak Muhafızın ilk golünü yaptı.
Muhafızlıların bu üstüste akınları bilhassa İsmet ve Süleymanın yerinde müdahaleleriyle tesirsiz kalıyordu.
Nihayet 43 üncü dakikada Muha-fızlılar devamlı baskılarının semeresini gördüler. 18 çizgisi üzerinde topu yakalayan Kâzım sıkı bir vuruşla Abdiilkadirin müdahalesine meydan bırakmadan Muhafızın ikinci ve beraberlik golünü çıkardı. Maç da bu şekilde biraz sonra 2—2 beraberlikle sona erdi. N. Sel
Demirspor: 2 - Muhafızgücü: 2
kim bir oyunla 6 - 1 kazandı. ı DEMİRSPOR — MUHAFIZGÜCÜ | Günün ikinci maçı, 6 1ar arasında Demirspor ile Muhafızgücü arasında oynandı. Maçın hakemi Muzaffer Ertuğ’du.
20 inci dakikada soliç Mustafadan yerinde bir pas alan santrfor Zekeı ı-ya Demirspora ilk golü kazandırdı.
____Bugünkü — spor hareketleri 19 MAYIS STADI
Lig maçı
Saat: 12.30 Ankaragücü • Hacettepe Saat: 14.15
G. Birliği - Harpokulu
Basketbol
(S. B. O.) Salonunda
Saat? 10.30 Harpokulu - G. Birliği
Saat: 11.30 Mülkiyeliler B. — Havagücü
Türk işçisi Bay Sirer'in esiri, kölesi midir?
) (Baştarafı Birincide) I durmaktan bile geri durmıyacak bir -tek parti, ile, karşı karşıya bulunduğumuzu, bir defa daha, apaçık belirtmesi bakımından dik-kate şayan.
Reşat Şemsettin Sirer'in grev ve işçi meseleleri, bu arada Türk iş-işçi meseleleri, bu arada Türk işçisini cebinde taşıyormuş gibi, bol keseden ve hiç bir esasa, temele, ilme ve mantığa dayanmadan söylediği sözlerini tartışacak değiliz. Bu Bakan, Halk Partisinin baskısı ve gizli memurların eli altındaki göstermelik sendika taslaklarından emirle çektirilen telgrafları, Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir yelpaze gibi sallayadursun, biz kendisine sormak istiyoruz:
Dünya âlem bilir ki, siz bu memlekette faşizmin belli (başlı taraftarlarından Ibirisiniz. Faşizm medeni dünyada tasfiye edilmiş, Faşist unsurlar da, şu veya bu şekilde, fakat topyekun işbaşianndan uzaklaştırılmışlardır. Siz, belki sevk ve tesadüfle, belki bir takım niyet ve maksatlarla hâlâ işbaşında bulunmakla veya tutulmakla bera. ber, gerekir ki, böyle bir zihniyetin taraftarı olarak devrinizi ebediyen kapamış oalşınız. Sizin gibi düşünenlere medeni dünyada bugün söz hakkı bile tanımıyorlar. -Ama bizde, hem de .Çalışma Bakanı» siniz. Ne yapalım «Ibiz bize benzeriz... Hal böyleyken ve öteyandan bir Bakan olmanıza rağmen küçük de bir adamsınızken, yani herhangi bir mütevazı vatandaştan farklı olmamanız gerekirken, bize söyler misiniz, nasıl oluyor da, neye dayanarak, hangi akla, ideolojiye ve gizli niyetlere hizmet ederek Demokrat Partiyi ve o partiyle birlikte bütün muhalefeti, dolayısiyle demokrasiyi tasfiye ve imha etmek gibi cür’ctkâr, Hitlervari bir tehdit savurabiliyorsunuz? Siz kim oluyorsunuz? Bu millet, sizin partinizden olmıyan, yahut tıpkı sizin gibi düşünmeyenleri, aydını, işçisi, köylüsü... dilediğiniz gibi kırbaç altında inletebileceğiniz, istediğiniz zaman asıp kesebileceğini kökleriniz; şatonuzun çevresinde yolunuza kapanmış reayanız, ücretli ve ücretsiz devşirmeleriniz midir?
İşte ıbiz yine tekrar ediyoruz: Grev müeyyidesi olmıyan sendika ve işçisine grev hakkı tanımayan demokrasi olamaz. Bunun aksini
★ (Baştarafı Birincide) İçmekte olan bir arkadaşının hüviyetini kendine malederek İzmit adli-yesinde staj yapmış ve müddetini doldurmadan Halk Partisi Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılaya giderek bir yere hâkim adayı olarak tayini hakkında tavassut etmesini rica etmiştir.
Günalp aynı zamanda o zamanki İçişleri Bakanı Hilmi Urana da ricada bulunmuş ve Hilmi Uran 1946 seçimlerinde Halk Partisi lehine faaliyet göstereceğini vadeden Kaya Günalpın Çanakkale salahiyetli yargıçlığına tayini için o zamanki Adalet Bakanı Şinasi Devrine telefon etmiş ve bu sahte hâkimin bir an evvel tayinini rica etmiştir.
Hilmi Uran ve Tevfik Fikret Sı-layın tavassutu üzerine Kaya Gün-alpın yedi dakika içinde inhası yapılmış ve memuriyetine gönderil-
Çanakkaleye giden Kaya derhal vazifesine başlamış ve evvelce Hilmi Uran ve Tevfik Fikret Sılaya verdiği sözleri yerine getirerek seçimlerin C. H. P. lehinde kazanılmasına yardım etmiştir.
İki sene Çanakkalede kalan Kaya bu müddet zarfında yüzden fazla dâvaya bakmış ve 70 küsur karar vermiştir. Bu arada Çanakkale Ağırceza mahkemesinde âza vekilliği yaparken bir ölüm cezası kararma iştirak etmiş ve bu kararı imzalamıştır.
Sahte hâkim Çanakkalede icrayı adalet ederken bir gün mahkemeye ___ _ _______ ______ _____,
at hırsızlığından sanık bir arkadaşı ve sahte hâkim de büyük bir tehli-getirilmiştir. Kaya, arkadaşını gö- ' keden kurtulmuştur.
rünce bir an korku geçirmiş, fakat j Bu sırada foyasının meydana çıka-duruşma sırasında yapacak başka cağını hisseden Kaya hâkimlikten bir şeyi olmadığı için elini yüzüne ' istifa etmiş ve ticaret işleriyle meş-kapıyarak kendisini tanıtmamaya gul olmaya başlamıştır.
çalışmıştır. Bu sırada at hırsızı hâki- I Kaya Çanakkaleden ayrıldıktan min yüzünü görmek için eğilip bak- sonra Aydına gitmiş ve orada şahmış fakat hâkim dayanamamış ve te mühürle vesikalar tanzim edip sert bir lisanla: «Neye yüzüme bakı- Marshall plânından verilen yorsun, yoksa beni tanıdın mı?»_diye....................
sormuştur.
Bu sual karşısında at hırsızı eski arkadaşı olan hâkimi tanımış, fakat korkudan menfi cevap vermiştir.
Çalışma Bakanının greve ait sözleri hayretle karşılandı
D.P. İzmir il Kongresi toplandı
★ (Baştarafı 1 incide) I 1 — Hafta tatili ücretlerinin, has-rir^ Çalışma Bakanına birer telgraf ta ve izinli oldukları zamanki yev-çekmişlerdir. miyelerinin ödenmesi.
I Reşat Şemsettin: -Cebimde daha 2 — Ücretlerinin bugünkü hayat bu telgraflardan on birlerce var!- şartlarıfla göre ayarlanması, diye öğünedursun, devlet çelik ve' q ©«•■»« uıu.*;»
kimya endüstrisi fabrikalarına men sup bir işçi grupu dün matbaamıza gelerek, Çalışma Bakanının işçilerin grev hakkı istemediklerine dair olan beyanatından bahisle ne Bakanın, ne de müfettişlerinin şimdiye kadar bu mesele üzerinde kendilerine hiç bir şey sormadıklarını söylemişler ve bugün içinde bulundukları durum ıslah edildiği takdirde Bakanın fikrine iştirak etmekten ka-çınnuyacaklarını, aksi halde, mağduriyetleri devam ettiği müddetçe Bakanın beyanatı hilâfına olarak grev hakkının tanınmasında ısrar etmek zorunda kalacaklarını sözlerine ilâve etmişlerdir.
I İşçilerin yerine getirilmesini ar-' zu ettikleri meseleler şunlardır:
3 — Prim usulünden bütün işçilerin istifade ettirilmesi ve bu arada kendilerinin de bu mevzudaki haklarının tanınması.
4 — İşçinin iki yılda bir terf( etmesi için bu husjısta kanun çıkcrıl-
5 — Bütün işçilerin 5018 sayılı kanundan istifad ettirilmesi.
İşçiler bundan sonra Çalışma Bakan ve Bakanlığının mevcudiyetini inkâr ettirecek derecede kuvvetli bir misal vererek işçilerin bugün 1938 yılında aldıkları para ile çalıştırılmakta olduğunu ve son olarak da .Türk işçisi grev istemiyor, diyen Çalışma Bakanının, bu kehaneti hangi işçi zümresi ile temas et tikkten sonra ileri sürdüğünü merak ettiklerini söylemişlerdir.
Aradan bir kaç saat geçtikten sonra Kaya eski arkadaşını odasına çağırtmış ve kendisini tanıdığını kimseye söylememesini tenbih etmiş ve eline de bir lira vererek beraet ettireceği hakkında vâidde bulunmuştur.
Tabiatiyle at hırsızı beraet etmiş
âletlerinin tevzii işine memur edildiğini söyliyerek köylülerden bir hayli para dolandırmıştır.
Sahte ziraat âletleri tevziatçısı Kaya Günalp bir gün yakayı ele ver-
iddia her zaman demagoji ve her zaman hürriyete kurulmuş tuzağın mandalıdır. Hem, aksini iddia ettiğinize göre, lütfen, bizim, komünist Rusya gibi mi, Faşist İtalya gibi mi, yoksa Nazi Almanyası gibi mi idare edilmek istendiğimizi de tasrih buyurun! Çünkü filhakika onlar da biz demokrasiyiz, dediler.
Hayal ettiğiniz rejim hangisidir? Biz greve taraftar olanlar, sadece, basit mânâsında demokrasiyi istiyoruz.
Bir de, Türk işçisinin ne düşündüğüne pek bir salâhiyetle tercüman olmaya kalkışmanız var: Türk işçisi grev istemiyormuş! a-ma, ilim, dünyada grev istemiye-cek tek bir işçi tasavvur etmekten hernedense âciz kalmıştır. Siz bu iddianızla hemen kitap sayfalarına atlayın. Belki ilmin de yüzü nü ağartırsınız. Ama, uzağa gitmeğe hacet yok, bize kalırsa, işçiler arasında gizli reyle yapılacak küçük bir anket bile, sizi değil, yine ilmi haklı çıkarırdı. Türk işçisi başka dünyalardan gelme değildir. O da bütün işçi insanlar gibi aynı sosyal ve ekonomik şartlara tâbi, o şartların sebep ve neticelerine bağlı birer yaşıyan varlıktırlar.
Üstelik de, feragatli Türk işçisinin vatandaşlığından, vatanseverliğinden şüphe ederseniz; sanki grev haklan olursa vatanı satacaklar. Çünlçü, sadece sîzlersiniz bu memleketin vatandaşları, bu memleketi sevenler! Geriyanı, Demokratı, işçisi gâvur uşağı, değil
Hem, memleketin nazik ıbir zamanında grev gibi nihayet demokrasiyle İlgili masum bir fikir meselesine, gerek parti olarak, gerek fert olarak taraftar olanları şüphe altına sokan, hattâ onları komünist âleti gibi göstermek istiyen, bu taktikle de memleketin selâmet ve istikrarına kundak sokmak istiyen bu faşizm taraflısı Bakanın bu anormal iktidarına nihayet menin artık sırası gelmiştir, s rız ve bunu rica ediyoruz!
A. Muhip DIRANAS
PARA
ÇEKER, .....
SADECE MAĞA
ZAMIZDAN ALA CAĞINIZ MALIN BEDELİ OLAN 15 LİRA 100.000 LİRA ^YI^EKEBİLİR^
PARAYI
FAKAT
BİR KİBRİTLE BİR SOBA YANAR. MA ĞAZAMIZDAN A LACAĞINIZ 15 LİRALIK MAL DA SİZE 100.000 LİRA KAZANDIRABİLİR
Satılık
Buick Otomobil
4 kapılı ve kaloriferlidir. Ödeme-dç kolaylık gösterilebilir. Tel: 23149.
Gömlek
Süet Çanta
Her satın
★ (Baştarafı 1 incide) çim tasarısı hazırlanmışsa bunların rının kısa bir hulâsasını yapmış ve Demokrat Partinin nam ve hesabına Demokrat Partiye karşı yapılan is- kaydedilmesi icabettiğini kendileri natları ele alarak şöyle demiştir: inkâr etse dahi memleket ve dünya
— «Biz dört sene içinde hiç bir şey | efkârı umumiyesi tasdikte müttehit-yapmamış olsak bile yüzyıllardır bu tir. .
memlekette yerleşen keyfî idareyi I Ekrem Hayri Üstündağ, sözlerine kontrol altına almış olmakla Türk şöyle son vermiştir:
— ,gjzjmı iktidarın birbirini tut-aıcınuctı- mıyan, tezatlarla dolu söz ve hare-lığını yaptık. Bugün memlekette az ketlerinden edindiğimiz intiba şudur çok söz hürriyeti varsa, fikirler da- ki: İktidar, önümüzdeki seçimlerde "" —1—. .J.| eiinden gelirse 21 Temmuz metodla-
rını bir kere daha tecrübe etmek düşüncesindedir. Ancak bugünkü şartlar altında bu nevi hareketlerden doğması melhuz olan büyük mahzurlar gözönüne getirilecek o-lursa iktidarın böyle bir teşebbüse girişmeğe cesaret egöstermemesi tabiidir.»
Ekrem Hayri Üstündağ'ın açış nutkunu müteakip İl idare kurulu faliyet raporunun okunmasına geçil di.Raporun okunmasından sonra söz , alan ._r____.
lan üzerinde tenkitlerde bulundur J lar. Ve C. H. Partisi gazetelerinde^, İzmir Demokrat Parti teşkilâtında ’l ihtilâf olduğu hakkında yazılan yazıların sıhhatini sordular.
Delegelerin tenkitlerine cevap ve- ' ren İl idaTe kurulu: Aralarında her hangi bir ihtilâf olmadığını söylemiş ve İzmir Demokrat Parti teşkilâtının Eylül ayında 25 bin kişi birden art- 1 masının sebebini şöyle açıklamıştır: , 25 bin vatandaştan 20 bine yakın bir t kısmı İnönü’nün Ege seyahatinden I döndüğü günlerderf sonra partimize i yakılmıştır. İnönü’nün Ege seyahati ' bize 20 bin kişi kazandırdı.
Saat geciktiğinden verilen bir takrirle kongre yarın sabah 9.3- a ı talik edilmiştir.
tarihinde hiç görülmemiş bir hürri- I yet ve demokrasi devrinin alemdar-
na serbest ifade edilebiliyorsa, vatandaşları az çok tatmin eden bir se
Bir milyoner tüccar üç gün hapse mahkûm oldu
★ (Başta rafı 1 İncide)
miş ve tahkikat yapılırken Adalet Bakanlığı Zat İşleri müdürlüğündeki dosyalarından sahte hâkimlik yaptığı meydana çıkmıştır.
Adalet mefhumu için büyük bir skandal olan bu hâdise bir tesadüf eseri olarak meydana çıkmış ve bir çok vatandaşlar bir sahte hâkim tarafından verilecek kararlarla mahkûm olmaktan kurtulmuşlardır.
Adalet Bakanlığını müşkül bir duruma sokan sahte hâkim Kaya Günalp, dün Adliyeye getirlimiş ve ilk sorgusu yapılarak tekrar cezaevine gönderilmiştir.
Particilik zihniyetiyle kim ve neci olduğu tahkik edilmeden ve Halk Partisi salâhiyetlilerinin iltimasiyle vazife başına getirilen bu sahte hâkim hakkındaki dâvaya önümüzdeki günlerde Ankara Ağırceza mahkemesinde başlanacaktır.
cezası eski mahkûmiyetleri de bulunduğundan tecil edilmeyip derhal cezaevine gönderilmiştir.
Hâdise şudur:
Milyoner Çmgıllı bir gün arkadaş lariyle otururken eskidenberi aralan açık bulunan yine Ankara’nın tanınmış müteahhitlerinden Salih Alson’un gıyabında ileri geri lâflar söyliyerek hakaretet bulunmuştur. Bu sözleri her nasılsa işiten Salih Alson mahkemeye müracat ederek ve hakaret edildiğini tevsik ettirerek Çıngıllı’nın mahkûmiyetini talep etmiştir.
Neticede bu hakaret dâvası dün sona ermiş ve sanık üç gün hapis cezasına çarptırılarak evvelce mahkûmiyeti bulunduğundan dolayı ceza tescil edilmemiş ve hüküm infaz, edilmek üzere Halit Çıngıllı cezaevine sevkedilmiştir.
ıpuıun uKuııııiiismaan sonra soz , delegeler raporun bazı kısım-üzerinde tenkitlerde bulundur J
DEV AYNASI DE ĞİL BİR HAKİKAT.
15 LİRA = 1 GÖMLEK + 100.000 LİRA EDEBİLİR.
î
I
ithalât için verilen yeni müsaadeler
-A- (Baştarafı 1 incide)
Fiatı ne olursa olsun Mağazamızdan alacağınız bir GÖMLEKLE 7 Şubat 1950 Millî Piyangosundan çıkacök en büyük ikramiyeyi kazanabilirsiniz
Not: Her bir GÖMLEK veya alacağınız her 15 liralık eşya için bir Millî Piyango bileti verilir.
ADRES
YILDIRIM ANKARA
Tuhafiye
BU KISA ZAMAN İÇİNDE MAĞAZA MIZI ZİYARET ET MENİZ MENFAATİ NİZ İCABIDIR.
kânını vermiştir.
Son hafta içinde bilhassa Alman-yadan ithal edilecek maddeler için 10 milyon dolarlık yeniden ithal mü saadesi verilmiş bu memleket için yapılan tahsisler yekûnu 26 milyon doları bulmuştur. Önümüzdeki günlerde de aynı genişlikte Almanya i-çin müsaade verilecek ve her hafta beş altı milyon dolarlık bir tahsis yapılabilecektir. İhracattan hasıl o-lan bütün imkânlar ve bu memlekette olan 10 milyon dolarlık tiraj hak kımızda Haziran sonuna kadar kul lanılmış olacaktır.
Bilhassa Almanyadan ithal edilen ve zaruri ihtiyaçlarımızı karşılayan maddeler yurt içinde bolluğa ve ucuzluğa imkân verecektir.
Keza Avusturyadan ithalât için son günlerde 620 bin dolarlık yeniden müsaade verilmiş, ihraç mev simindenberi bu memlekete yapılan tahsis miktarı bir milyon doları bulmuştur.
isveçli yıldız Igrid Bergma’ın aşkı
★ (Devamı 5 inci sayfada) için olduğunu zannedenler hakikaten telâşlandılar ve bittabi bütün insanlar gibi, telâşlarının sebebini dost ve ahbaplarına anlatmakta ge cikmediler. Bunun üzerine, artistin müthiş bir hücuma maruz kaldığı görüldü. Gazeteciler mütemadiyen: •—Ne zaman? Çocuk var mı? «K-. canızdan ne zaman ayrılıyorsunuz?» sualleri ile tngridi tazyik et-miye başladılar, tngrid Bergman, bir zaman, bütün bu sözlere ve suallere cevap vermedi, fakat sonra-
■
1
İKRAMiYELi GÖRÜLMEMİŞ
f SRÜPRİZİ
* ■
SATIŞA BAŞLANMIŞTIR
•....—----
Mağazamızdan alacağınız, Gömlek, Pijama, Bayan Çantası, Bavul, Terlik, Şapka ve 15 liradan fazla muhtelif mal alan sayın mizc bir Millî Piyango bileti hediye edilir.
Ucuzluğa hayret
ı
1
795
1875
Enkek Fötr Şapka :
720
Satış yeri
Bonmarşesi
Seçim tasarısının incelenmesi sona erdi
★ (Başta rafı 1 incide)
lan seçim kurulları meselesi bazı tadillerle kabul edilmiştir.
Diğer taraftan dün 24 üncü celseyi yaptıktan sonra çalışmalarına son veren komisyon Seçim Kanunu tasarısını Pazartesi günü Meclis u-mumi heyetine sevkedecek ve Pazartesiyi takip eden günlerde de tasarı gündeme alınacaktır.
Seçim Kanunu tasarısının Meclis umumi heyetindeki müzakereleri bir hafta devam ettikten sonra seçim kütüklerinin hazırlanmasına ge- J silecektir.
★
Şöhretim ve sanatım aşkıma fedadır...
Ne şöhret istiyorum, ne de sanat, dedi, ben kadın olmak, seven bir kadın olmak ve diğer kadınlar gibi yaşamak istiyorum. Filhakika, daha Stramboli filmi çevrilirken în-grid’in küçük patikler ördüğü, küçük çamaşırlar diktiği görülmüş ve «Bunlar nedir?, diye soran dostları na: «Balıkçı çocukları için hazırlıyorum. dediği tesbit edilmiştir. Bu balıkçılar, acaba Stramboliye yerleşmiş olan ünlü balıkçılar olmasın? diyenlere karşı da, tngrid, o ilkbaharı andıran yüzüyle sadece gülümsemiş, başka bir şey söylememiştir.
tngrid Bergman, kocasından ayrılmak ve çocuğunu muhafaza edebilmek için servetinin yarısını kızma, yansını da kocasına terket-miye hazırdır. Bununla beraber, a-kıl doktoru olan zevç ayak diremekte ve iş uzamaktadır.
Rosselini’nin karısına gelince, o, görünüşe göre, Avrupa’da etrafı, daha doğrusu kadın kalplerini yakıp yıkmakla meşgul bulunan Er-rol Flynn ile pek dost görünmektedir. Errol. Anna Magnani’in çevirdiği Volkan adlı filmde, bu bedbaht dula bazı teknik meseleleri öğretiyormuş.
İSTANBUL BONMARŞESİ H. Niyazi Darıvcrenli Anafartalar Caddesi No. 316 Sus Sineması altında (185-
Türkiye Cumhuriyeti Emekti Sandığı Gene! Müdürlüğünden:
Bakanlıklar Müdafaa caddesinde 18 numaralı binaya taşınan San-Genel Müdürlüğünün telefon numaraları aşağıda gösterilmiştir: Yönetim Kurulu Başkanı... Genel Müdür ...........
Baş Müşavir ........
Tahsis Şubesi Müdürü Genel Muhasebe Müdürü ...
21253 22650 22201
24316
24097
(620) - (60)
Ayrıca: ORTA Ç SÜRPRİZ .«K»
için numaran bir Ci jrnr 17 (Poplin Gömlek) kart verilecektir OUI |JI fiyatlarımızı takdim ediyoruz:
750, 780, 840, 990,
1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar
1050 kuruştur
ile sahip olacaksınız
ORTAÇ
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye Karşısı Köşe Mağaza ANKARA
kim?
Comments (0)