Cumartesi 29 Eylül 1934
Sene: I_________________Numara: III
Abone Şeraiti
Türkiye için Hariç için
1 senelik 1200 kr......... 2500 Kr.
6 aylık... 600 „ ...... 1300 „
3 „..... 325 „ ....... 700 „
1 „...... 125 „........ —
Naruosmaniye, Şeref Sokağı, TELEFON: 2Q520
'A
"Kendi kendinden istifade etmeği bilen adam hiçbir zaman sendelemez,, Ellick Mern
(Şerhi 3 üncü sahifede)
J
Yevmi makale
San’ate hürmet
Gelecek ayın başından itibaren dostumuz ve komşumuz İran, bir san’at dahisi namına yapılacak millî ihtifallere sahne olacaktır. Fakat bu ihtifaller; Avrupa ve Amerika müsteşrikleri ve edipleri, şark memleketlerinin ilim ve edebiyat müntesipleri de iştirak ettikleri için millî bir hâdise olmaktan çıkarak beynelmilel bir mahiyet alacak, bugünkü dünyanın aşağı yukarı bütün münevver insanları “Firdevsi„ nin dehasına iğilecek ve onun hatırasını tebcil edecektir.
İnsanları birbirine yaklaştıran ve sevdiren en büyük kuvvetlerden biri, sanattir. Sanat ister gözle görülen birşey, ister dille ifade olunan edebî bir eser, yahut kulak yoluyle ruha hitap eden bir musiki parçası olsun, insanda bedii bir zevk, bediî bir heyecan uyandırır,ki hayattaki zevklerin, saadetlerin en yükseği ve en unutulmazı budur.
İnsanlar kendilerine bu hazzı, bu zevki veren sanatkârları severler, kendilerini onlara karşı ruhan borçlu sayarlar ve bu borcu onların mensup oldukları milletleri de severek ödemeğe çalışırlar.
Birkaç yıl evvel İranın Londra-da açtığı sanat meşheri, bu memleketin ince ve yüksek sanatkârları tarafından vücude getirilen bir çok güzide eserleri, münevver insanların gözü önüne yaymış, bunları ziyaret eden binlerce, yüzbin-Ierce kişi, İranın sanati karşısında derin hayranlıklar duyduğu gibi, bu eserleri icadeden zekâların vatanı hakkında da ruhî bir teveccüh, kalbi bir muhabbet beslemeğe başlamıştı.
İran komşumuz o zaman, kültür ışığıyle aydınlanan gözlere arzet-tiği san’at eserlerinden sonra Fir-devsi ihtifalini hazırlamakla ve bu ihtifale şark ile garbin irfan mümessillerini davet etmekle; bir taraftan İranın kültür âlemindeki mevkiine daha fazla saygı temin etmiş, diğer taraftan İran halkına yeni bir hız veren teşebbüsü gerçekleştirmiştir.
San’ate hürmet hissi, insanların en samimî ve en nezih hislerinden-dir.
Bu hisleri coşturarak kazanılan sevgi ve saygı, en canlı ve en sürekli sevgi ve saygıdır. Kendisine karşı en samimî hislerle mütehassis olduğumuz İran komşumuzun bu yoldaki teşebbüs ve hareketlerinden derin bir memnuniyet hissediyoruz.
Fakat bu münasebetle bizim de ayni yoldan elde edebileceğimiz kazançlara nazarıdikkati celbet-meyi bir vazife biliriz. Türkün zekâ ve irfanı da nice nice şaheserler ibda etti. Türk halıları, Türk yazıları, Türk tezhipleri, Türk çinileri, Türk ciltleri, Türk kumaşları elhasıl her biri bir san’at ne-fisesi olan Türk eserleri, kendi müzelerimizi ve yabancı ellerin müzelerini dolduruyor. Öz Türk şairlerinin ölmez eserleri, bir milletin irfan alnını yükseltecek kuvvettedir.
Nedense bizler millî kültürümüzün bu nadide eserlerini medeniyet âlemine tanıtmak hususuna pek fazla ehemmiyet vermiyoruz. Burada durulacak bir nokta vardır. Bir millete ait kıymetli eserlerin bütün dünyada yer tutması ve tanınması, herkesten evvel o milletin o eserlere ve o eserlerin sahiplerine göstereceği itibara bağlıdır.
Hiçbir eser Milli olmadan evvel, Leynelmilel olmak bahtiyarlığını kazanamaz. Onun için biz kendimiz, millî kültürümüze ne kadar ehemmiyet verir, millî eserlerimizi ne kadar iyi tanır, ve ne kadar candan seversek bu.darın bütün dünyada hürmet ve itibar kazanmasına da o derece hizmet ve yardım etmiş oluruz.
Sanate hürmet hissi, umumi bir histir. Bu hürmet, şimşek süratiyle yayılır ve dünyayı kaplar. Onun için bu yolda sarfolunacak meaai, mutlaka semere verir.
ZAMAN
Yugoslav hükümdarları
“Sofya,, da büyük teza hüratla karşılandılar
İki Kral “Sofya,, istasyonunda kucaklaştılar, yüz binden fazla halk coşkun tezahüratla Kralların arabasını çiçek yağmuruna tuttu
Sofya 28 (A.
A.)— Bulgar ajansı bildiriyor: Yugoslav kral ve kraliçesile maiyetlerini taşıyan hususî tren dün (evvelki gün) saat 14 de Dragoman hudut istasyonuna muvasalat etmiştir. Kiralın ve hükümetin mümessilleri orada trenin muvasalatına intizar ediyorlardı. B müfreze ihtiraı».
merasimi ifa et- Mülâkatları Balkan seyaseti noktai nazarından calibi dikkat miştir. olan Bulgar Kralı "Boris„ ve Yugoslav Kralı "Aleksandr.,
Tayyare filosu refakat etti I Sofyay. kadar tren, bir tayyar.
Tren Sofya i.t..yenuna tam ra- filosu refakat «fiştir.
at 16 da girmiştir. Dragoman’dan I Devamı 2 inci sahifede
idaenr murahhasları Beylerbeyi Sarayında verilen ziyufat,e. /Ortada attır* Türk murahhaslarından Nazım Beydir]
Son içtima bugün •••
Parlâmentolar Konferansı âzasına dün Yatklüpte ve Beylerbeyi sarayında ziyafetler verildi
Beynelmilel psrlâmertolar birliği konferansı bugün son İçtimaını akdedecektir.
Dün cuma olmak doiayısiyle konferans toplanmamış ve murahhaslar Parlâmentolar birliği Türk grubunun davetine icabetle Ada-
dostluk hislerini izhar etmek istemişlerdir. Bu münasebetle Yugoslav meclisi meb’usan reisi M. Ka-manudi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Reis Vekili Esat Bey tarafından nutuklar iradolunmuş ve Devamı 2 inci sahifede
Fransız murahhasları dün akşam Beylerbeyi Sarayında verilen ziyafette
lar ve Boğaziç'ındeki gezintiye iştirak etmişlerdir.
Sabahleyin saat 10 da Tophane rıhtımından hareket eden vapur murahhasları doğruca Eüyükadaya götürmüş, öğle yemeği Yatklüp-te yenilmiştir.
Öğleden sonra saat üçte Boğaza doğru hareket eden vapur, Kavaklara kadar bir cevclân yaptıktan sonra Beylerbeyine dönmüş, murahhaslar Beylerbeyi sarayına çıkmışlardır. Murahhaslara sarayda tir çay ziyafeti verilmiştir.
Türk - Yugoslav dostluğu teyit edildi
Dün Büyükadada verilen ziyafet esnasında Türkiye Büyük Millet Meclisindeki meslekdaşlariyle temas etmek üzere evvelki gün İstanbuia gelmiş olan Ayan ve Meb’usan meclisleri aza'arından mürekkep Yugoslavya heyeti ile ona iltihak eden otuzuncu parlâmentolar kon-feransınd akı Yııg'o avya murahas-ları, Türk milletine ve Türk parlâmentosuna karşı Yr.goslay milleti ile parlâmentosunun derin
'——————) Balkanlarda yeni bir ittifak
Balkan konferansı Yunan grubunun teklifi
Atina 28 (A.A.) — Balkan konferansındaki Yunan grubu hükümete müracaat ederek " Selanik „ te toplanan •on Balkan konferansının kararma tevfikan mıntakavî bir Balkan ittifak misakının akdi için diğer Balkan hükümetleriyle müzakereye başlamasını istemiştir.
Selânik konferansı aynı zamanda bir kısmî Balkan gümrük ittihadı projesi de hazırlamıştı.
*-■■■■.
Dün beş Irak tayyaresi geldi
Birkaç gündenberi şehrimizde beklenen ve Irak hükümetinin In-giltereden satın aldığı beş tayyareden mürekkep olan hava filosu, dün sabah Yeşilköy tayyare istasyonuna gelmiştir.
İraklı tayyarecilerin, havanın muhalefeti yüzünden Macaristanda iki gün tavakkufa mecbur oldukları , anlaşılmıştır.
Dün saat 11 de şehrimize gelen Irak tayyarecileri, bu sabah saat yedide Yeşilköyden uçarak Konya ve Adana yoluyle Halebe gidecekler, oradan da bir müddet tavak-kuftan sonra Iraka geçeceklerdir.
Lehistan da misa-ka girmiyor
Lehistan Hariciye Nazırı M.“Bek„
Cenevre 28 (A. A.) — Polonya-nın şark misakına dair cevabı şimdiki halde neşredilmiyecektir. Çünkü bu cevap, M. “Bartu,,, ile M. “Bek,, in siyasî görüşmelerinin bir hülâsasıdır.
Cevapta, Polonya, projeyi bugünkü şekil ile kabul edemiyece-ğini bildirmektedir.
Polonya hükümeti., Fransa, Almanya ve Sovyet Rusya ile yapmış olduğu anlaşmalara dayanarak Avrupa milletleri ile dostluk münasebetleri kurmağa çalışmaktadır.
Devamı 2 inci sahifede
Yeni ve pek meraklı tefrikalarımız
Pembe köşkün definesi
Katil, genç ve güzel kız mı?
ııll KI4W Pek yakında -»' h
“ İttihat ve Tarakki,, ile “Hüriyet ve itilâf,, kar şikar şıy a
!■ “Mahmut Şevket Paşa,, vak’asının içyüzü ki*. — -------- ------------------
Birçok muzlim noktaları henüz bugün bile lâyıkıyle aydınlanamamış olan bu kanlı vak’anın içyüzü, fedaileri, saikleri... Ve daima perde gerisinde iş gören asıl elebaşılar... Pek yakında başlıyacak olan bu yeni tefrikalarımızı muhterem okuyucularımız lezzet, alâka ve merakla takip edeceklerdir
Memleketin her köşesinde olduğa gibi "Ankara,, da da Dil bayramının büyük tezahüratla tes’it edildiğini yazmıştık. Resmimiz, bu bayram münasebetiyle "Ankara,, Halkevinde yapılan tezahüratı takip buyuran Gazi Hazretleriyle Başvekil Paşayı göstermektedir
Biraz can sıkacak ama....
Tekzip karşısında tasriha mecbur oluyoruz
Tramvay şirketi Şûrayı Devlet nezdinde dava ikame etmiştir
İstida da Uşaki zade Halit Ziya bey tarafından imzalanmıştır.
Ortaya bir de Havagazı şirketi meselesi mi çıkıyor
Tramvay şirketinin, Müsyü (Han-sens) in bizzat riyaset ettiği bir komisyona verdirdiği bir karar üzerine, Şûrai Devlet nezdinde dava ikame ettiğini yazmıştık.
Dün Tramvay ve Elektrik şirketi hesabına uzun boylu yazılan bir yazıda, bu dava için lâyihanın hazırlandığını ve fakat Şûrayi Devlete heniiz müracaat edilmediği iddia olunmaktadır.
Bu iddia bizim yazımızı tekzip mahiyetinde olduğundan atideki tasrihatı vermeğe mecbur oluyoruz. Bu tasrihatın biraz can sıkması ihtimalini de düşünmedik değil amma ne yapalım kabahat bizde değildir. Malûm a (Elbadi...) derler.
Evvelce de söylediğimiz üzere E ektrik şirketinde,(Müsyü Hansens) bir komisyon teşkilettirmiş ve bunlara uzun uzadıya müzakeratta bulundurduktan sonra Nafıa Vekâleti aleyhinde Şûrayı Devlet nezdinde dava ikamesine karar verdirmiştir.
Devamı 7 inci sahifede
Elektrik şirketinin. Nafıa Vekâleti aleyhinde Şûrayı Devlet nezdinde ikama eylediği davanın lâyihasını imza eden. Şirket Meclisi İdare Reisi sanisi üstatdı edep Uşşakî zade Halit Ziya Bey
Dünkü Spor faaliyeti
G. S. ve İs. Spor berabere kaldılar
Sıfır sıfıra neticelenen dünkü Galatasaray — Istanbulspor maçından hararetli bir intiba
932-933 İstanbul şilt şampiyona maçlarının inkıtaa uğrı-yan dömifinali geçen hafta Fenerbahçe ve Galatasaray takımları arasında oynanmış ve bu maç 0 - 1 Fenerbahçenin mağlûbiyetiyle neticelenmişti. Galâtasaray yarım son müsabakasını bu suretle kazandık-
tan sonra finalde bekliyen İstanbul sporla dün karşılaşmıştır Maç Taksim Stadyomunda, oldukça bjyük bir kalabalığın önünde yapılni'ştır. Galatasaray takımını şöyle teşkil etmişti :
Avni - Lûtfi, Faruk İbrahim, Nihat, Bekir, Necdet, Münev ver, Rasih, Fazıl, Doğan.
Devamı 5 inci sahifede
T

2
Eylül 29

—ZAMAN—
Demiryolu nihayet alınıyor
Şark Çin demiryollarının fiatında anlaşıldı, bu hatta Fransanın da menafii varmış
Silâhlan azaltma işi
«Silâhları azaltma konferansının büsbütün kısırlığa uğrıyacağı anlaşılıyor
Bir hayli zamandır mevzuu bahsetmeğe vesile ve fırsat bulamadığımız silâhları azaltma konferansı, galiba yeni bir sademeye uğramak üzeredir. Bu konferans 12 Eylülde toplanacaktı. Konferans reisi Mister Henderson bu toplantıyı Teşrinisaninin başına kadar geciktirdi. Maksat bu müddet zarfında bir kaç meselenin neticesini almaktı. Bunların biri Sovyet birliğinin Mîlletler Cemiyetine girmesi, İkincisi şark misakı teşebbüsünün intacı idi.
Birinci mesele halledilmiş ve Sovyet birliği Milletler cemiyeti âzası olmuştur, ikinci teşebbüsün neticesi de tavazzuh etmiş bulunuyor.
Bu itibarla silâhları azaltma konferansının yeniden faaliyete geçmesi için bir mani kalmadığı halde, bazı mehafil tarafından silâhları maddeten azaltmağa teşebbüs etmeden evvel ruhî mahiyette bir hazırlanmanın daha doğru olacağı ileri sürülmekte ve bu netice alınmadan maddi cepheye el uzatmanın bir fayda vermiyeceği temin olunmaktadır.
Silâhlan azaltma komitesi bu sırada emniyet, hava kuvvetleri ve silâh imalâtı meselelerini tetkik ediyordu. Fakat bu tetkiklerde henüz bir •emere vermiş değildir.
Onun için şimdiye kadar birkaç dafa tehlikeli sarsıntılar geçiren silâhlan azaltma konferansının bu dafa tam bir kısırlığa uğrıyacağı tahmin olunuyor.
Diğer taraftan deniz silâhlarını tahdit işi de ayni teşevvüşü geçirmektedir. Çünkü kara teslihatında tahdidat yapılmadığına göre deniz teslihatında da tahdidat yapılamıyacağı, yapıldığı takdirde kara ile deniz korvetleri arasında tesisi lâzımgelen muvazenenin bozulacağı iddia edilmektedir.
Bu böyle olunca, esasen kendisinden pek hayır beklenemiyecek bir hale gelmiş olan silâhları azaltma konferansının hiçbir iş başaramıyacnk hale geleceğini tahmin etmek te yanlış olmaz.
O. R.
Moskova 28 ( A. A. ) — Royter « ajansının aldığı bir habere göre Çin şark demiryolunun Mançuko hükümetince satın alınması fiatı aşağı yukarı tesbit olunmuştur. Tediye şartlan ve mezkûr hatta çalışan memurların istikbali gibi halledilmesi icabeden daha birkaç pürüzlü mesele vardır.
Bu ilk itilâf yan resmî müzakereler esnasında elde edilmiştir. İyi malûmat alan mehafil bu müzakerelerin Sovyet Rusya ile Mançuko arasında resmî bir konferans akdi için zemini hazırlamakta olduğu mütaleasmdadırlar.
Moskova 28 (A.A) — Royter ajansının muhabirinden : Şark Çın demiryollarının satış fiab tesbit edilmiş gibi görünmekle beraber, tediye şartları ve demiryollar memurlarının akibetleri gibi dikenli meselelerin satış muamelesinden evvel görüşülmesi icabedileceği zan edilmektedir.
Fransanın da menafii var Amsterdam 28 (A. A.) — Şark Çin demiryolları hakkında prensip itibariyle bir anlaşma yapıldığı ha-
Y ugosla v hükümdarları Sofya da
Birinci sahifeden devam
Bulgar kral ve kraliçesi ile prens Siril ve prenses ödoksi mi- j safirleri Sofya istasyonunda karşılamışlar ve camimi surette selâm-lamışlardır. tki kral kucaklaşmışlardır.
Ekmek ve tuz takdim ettiler
Harbiye mektebinden bir müfreze Bulgar ve Yugoslav millî marşları refakatinde ihtiram merasimi ifa etmiştir. Kral Aleksandr, müfrezeyi teftiş ettikten sonra Kral Boris Yugoslav Kral ve Kraliçesine askerî ümerayı ”e hükümet azasım takdim etmiştir. Bundan sonra Kral ve Kraliçe intizar salonuna girmişler ve orada belediye reisi kendilerine:
“Bulgar hükümet merkezine hoş geldiniz,, dedikten sonra Kral Aleksandra ekmek ve tuz takdim etmiştir. Müteakiben Kral ve Kraliçe saraya gelmişler ve çay içtikten sonra balkondan kıtaatın geçtiğini seyretmişlerdir.
Halkın tezahüratı
İki Kral istasyondan saraya kadar yüz binden fazla tahmin olunan ve garnizon latatının teşkil ettiği kordonlar arkasında bulunan halk tarafından bitmez tükenmez surette hararetle alkışlanmışlardır. Evlerin pencere ve balkonları iki memleket bayrağı ile süslenmişti. Halk mütemadiyen bağırarak kralların arabasına çiçekler atıyordu.
Vrana Sarayında
Yugoslavya Kral ve Kraliçesi, refakatlerinde Bulgar Kral ve Kra-Iiçesi olduğu halde saat 18 de Sof-yada 12 kilometre mesafedeki Vrana Sarayına gitmişlerdir. Orada Bulgar Kral ve Kraliçesi misafirle-i rin şerefine bir akşam ziyafeti vermiştir.
Yugoslavya Hariciye Nazırı M. Yevtiç^ in Bulgar hükümet âza-sıyle mülâkatı pek ziyade samimî olmuştur.
Resmî Tebliğ
■ Sofya 28 (A. A.) — Aşağıdaki (■ Resmî Tebiliğ neşredilmiştir:
|l “Kral Aleksandr bu sabah Başvekil M. Georgief’i ve sonra da Ha-, riciye Nazırı M. Batolof’u kabul *İ’ etmiştir. Aynı zamanda Kral Boris ’"l Yugoslav Hariciye Nazın M. Yev-| tiç’i kabul eylemiştir Bundan sonra, r. Kral Aleksandr ve Kral Boris bir-j- likte olarak Başvekil M. Georgief ıi iki memleketin Hariciye Nazırlarını 'I kabul eylemişlerdir. Bu konferans i E esnasında Bulgarisatn’ı ve Yugosla-A. X®/* *l®kadar eden bütün mesele-I lerle bu iki memleketin dostane ve ta samimî münasebetlerinin bundan U, sonraki inkişafı imkânları görüşül-’ Lmüştür.
'L Nazırlar yarın görüşmelerine devam edeceklerdir.
“Sofya,, muhteşem bir A şekilde donatıldı ı Kji Sofya 26 ( Hususî muhabiri-JKtaizden) — Yugoslavya hüküm-'fthdarları yarın (evelki gün) buraya ı {^gelecekleri cihetle yapılan hazır-fBJıklan bildirmiştim. İstasyon '■uştan başa çam dallarından j yeşillikler ve bayraklarla do-•(! aanmıştır. Hükümdarlar kapısı
Cemiyeti Akvamda
Tevfik Rüştü Beyin Beyanatı
Ekuator de Milletler Cemiyetine girdi
Cenevre 28 (A. A.) — Ana- | dolu ajansının hususî muhabirinden :
Milletler Cemiyeti asamblesi dün, siyasî ksmisyonun mazbata muharriri Tevfik Rüştü Beyin Efganistanın cemiyete kabulü hakkındaki raporunu dinlemek üzere toplanmıştır. Tevfik Rüştü Bey raporunda diyor ki:
“Siyasî komisyon, Efganista-nın milletler Cemiyetine kabulü hakkındaki raporu kendi namına yüksek asamblenize takdim vazifesini bana tevdi ederek beni şereflendirmiştir.
üzerine iki devletin armaları konulmuştur. İstasyon binası önündeki meydan her taraftan çam dallarından uzun sütunlar ve bunlardan yerlere kadar sarkan çiçekten kordelelerle süslenmiştir. Buradan saraya kadar olan Mariya Luiga, Tar-gofska, Al. 1. caddeleri, Ars-lanlı köprü şayanı hayret bir derecede süslenmiştir.
Bütün bu caddeler serapa yeşilliklerle donanmış ve hakikî bir çiçek bahçesi halini almıştır. Caddelerin bir yandan öbür yanma uzatılan çam dallarından kurdelalar arasına renkli ampuller konulmuştur. Sofaya belediyesi çok muhteşem bir manzara yaratmak için ne elektrik, ne de çiçek ve yeşillik hususunda hiçbir fedakârlıktan geri kalmamıştır. Caddeler üzerindeki bütün binalar baştan başa yeşilliklerle örtülmüştür.
Sarayın garp kapısı önünde sekiz sütun yükselmektedir ki bunler yeşillikler ve rengârenk ampüllerle donadılmış ve Yugoslav bayaraklarile süslenmiştir. Misafirler bunların altından geçerek saraya gireceklerdir.
Tramvaylar da yeşilliklerle ve iki hükümetin bayraklarile süslenmiştir. Bunlardan maada Varna sarayına giden yol da süslenmiştir. Çünkü bu saray misafirlere tahsis edilmiştir.
Yugoslav Kralı Fransaya gidecek
Sofya 28 (A. A.) — Gayet iyi bir membadan alınan haberlere göre Yugoslavya Kralı Fransayı resmen ziyaret edecektir. Kral, bir Yugoslav harp gemisi ile 9/10 tarihinde Marsilyaye gelecektir.
Türkiye Asyanın bütün memleketleriyle olduğu gibi Efga-nistanla da sıkı dostluk müna-sebahnı idame etmekte olduğundan bu vazifenin ifasından dolayı büyük bir memnuniyet duymaktayım.
Yalnız m i sak m talebettiği bütün şartlan haiz olmakla kalmayıp sulh ve terakki yolundaki samimî gayretleri mü-essesemize dahil bulunan bütün milletlerin sempatisine lâyık olan bir devletin Milletler Cemiyetine kabulündeki büyük menfaat üzerinde İsrar etmeği lüzumsuz addederim.
Efganistan umumiyetle bütün devletler ve bilhassa komşularıy-le münasebatta bulunmaktadır. Kendisiyle İran arasında mevcut bir ihtilâf siyasî komisyonda da izah ettiğim gibi hakeme tevdi edilmiştir.
Efganistanın aramızda lâyık olduğu mevkii aldığını ve bu suretle eserimize teşriki mesaide bulunduğunu görmek hususundaki samimî temennimi bir kerre daha izhar etmekliğime müsaade edilmesini rica ederim.
Asamblenin bu kararının, Milletler Cemiyetinin sulh ve terakki yolundaki manevî yüksek müzaheretinin bir delilini teşkil edeceğinden eminim.
Siyasî komisyon, Yaporun mütalâasından sonra Efganis-tanın Milletler Cemiyetine kabulünü ittifakla Asambleye teklif eder.,,
Tevfik Rüştü Beyin raporu hakkındaki umumî müzakere esnasında Iran, Hindistan ve Irak murahhasları kabul lehinde söz söylemişlerdir. İsim çağırmak suretiyle vaki olan reye müracaatta Efganistan ittifakla Milletler Cemiyetine kabul edilmiştir.
Tevfik Rüştü Bey Pazar sabahı İstanbulda olacaktır.
Ekuatorda Milletler Cemiyetine girdi
Cenevre 28 (A. A.) — Sabahleyin toplanan Milletler Cemiyeti konseyinde, umumî kâtip M. Avenol, Ekuator’un Milletler Cemiyetine girmeğe karar verdiğini bildirmiştir.
Ekuator, Versay muhadesin-de yazılı olduğu veçhile Milletler Cemiyetinin hukukan âzası olduğundan kabulü için başkaca bir muameleye tabi tutulmasına lüzum yoktur.
beri üzerine burada malî mehafil arasında bir şayia çıkmıştır. Bu şayiaya göre Fransız hükümeti bu demiryollarda menfaati olan Fransız unsurlarının hakları hususunda Tokyo ve Moskova nezdinde derhal teşebbüşte bulunmuş, ihtiyat kayıtlan ileri sürülmüştür.
İngilterede amele ve patronlar uyuşuyorlar
Londra 28 (A.A.)—Madenler nezaretinin bir tebliğine göre Gal kömür ocakları sahipleri mümessilleriyle murahhasları arasında bir itilâf hasıl olmuştur.
Her iki taraf teşekküllerinin derhal tasvibine arzolunacak ve itilâfta amelenin ücretleri ve hayat şartlan hakkında bir karar vermek üzere hakem heyeti teşkili derpiş olunmakta* dır. Hakem heyetinin kararı makabline de şamil olacak ve bir Teşrinievvelden itibaren merî addedilecektir.
(
Gürültüsüz tayyare yaptılar!
Bu keşif, tayyarelere karşı müdafaa tertibatını alt üstedecek
Londra'dan 20 Eylül tarihile bildiriliyor:
"Yeni inşaat ve askerî bakımdan en büyük kıymeti haiz bir İngiliz tayyaresinin dün Han-u/orth tayyare meydanında tecrübeleri muvaffakakıyetle ya-pılımıştır.
Bu yeni tayyarede gerek mötörlerin, gerek pervanenin gürültüsü hemen hiç işitilmiye-cek derecede izale edilmiştir. Tayyarenin çıkardığı gürültü, modern büyükçe bir otomobilin gürültüsünden fazla olmuyor.
Bu keşfin hava taarruzlarına karşı müdafaa işlerinde bilhassa geceleri ve fena rüyet hallerinde ne derece müessir olacağı tasavvur edilebilir.,,
Avusturyanın istiklâli
İngiltere, Fransa, İtalya mutabık kaldılar Küçük itilâfa gelince...
Cenevre 28 (A.A.) — Avustur-yanın vaziyeti tekrar tetkik edildikten sonra Fransa, İngiltere ve İtalya mümessilleri, Avusturyanın istiklâl ve temamiyetinin muahedelere tevfikan muhafazası lüzumuna dair 17/2/34 tarihinde yapılan beyanatın bütün kuvvetini, muhafaza ettiği hususunda ve müşterek siyasetlerine ilham vermekte devam edeceği hususunda hükümetleri namına mutabık kalmışlardır.
Asıl itilâf kimlerin arasında ?
Paris 28 (A.A.) — Gazeteler, çetin bir iş olan Avusturya istiklâlinin muhafazası meselesini Cenev-rede üç büyük devletin müşterek beyannamesiyle teyit edilmiş olmasından dolayı memnuniyet izhar etmektedirler.
Bununla beraber bu vesika Küçük itilâf devletleri tarafından da imza edilmiş olsaydı bu tesanüt tezahürünün kıymeti daha büyük olacağını gizlemenıektedir. Fakat küçük itilâfın kararını sür’atle vereceği ümit ediliyor.
Bazı gazeteler, orta Avrupa meselesinin üç büyük devlet arasında değil, İtalya ile Yugoslavya arasında bir ihtilâf olduğunu kaydetmektedirler.
Ankara ehlî hayvanlar sergisi dün açıldı
Ankara 28 (A. A.) — Bugün saat 14 te Ankara ehli hayvanlar Bergisi açıldımıştır. Sergiye 34 kısrak, 58 tay, 60 teke, 124 dişi keçi, 57 çepiç girmiş ve bunlardan 14 kısrak, 21 tay, 22 teke, dişi keçi ve çepiş mükâfat almışlardır. Kısraklardan birinciye 100, ikinci ye 70, taylardan birinciye 80, İkinciye 50, tekelerden birinciye 40, İkinciye 25, dişi keçilerden birinciye 40 İkinciye 25, çepiçlerden birinciye 30, İkinciye 25 er lira mükâfat verilmiştir.
T. Rüştü B. Cenevreden hareket etti
Cenevre 28 (A. A.) — Anado'u ajansının hususî muhabiri bildiriyor :
Hariciye vekili Tevfik Rüştü bey Cenevreden hareket etmiştir. Pazar sabahı tstanbula varaı aktır.
“İzmir,, de üzüm ve incir satışları
İzmir 28 ( A. A.) — Ayın 22 sinden 27 inci gün akşamına kadar bir hafta içinde Borsada 8 kuruştan 23 kuruşa kadar 13.093 çuval üzüm ve 4,5 kuruştan 13.50 kuruşa kadar 26.987 çuval incir satılmıştır.
Kütahya Halkevinin yeni programı
Kütahya 28 (A. A.) — Halkevimiz kış çalışma programını yapmış, hazırlıklara da başlanmıştır. Bu kış içinde 112 temsil verilmesi, şehirde ve köylerde 25 dershane ve köy kanunu kursu açılması, haftalık konferanslar ve spor sahası işleri bu programın ana çizgilerini teşkil ediyor.
Rusyadaki sanayi heyetimiz geliyor
Moskova 28 (A. A.) — Türk sanayi heyeti murahhasası reisi Nuruilah Esat ve Sümer Bank idare meclisi reisi Safa beyler Türkiyeye hareket etmişlerdir.
Kayseri mensucat fabrikası için Sovyet imalâthanelerinde yapılmakta olan makinelerin yapılışını görmek ve Nazillide kurulacak olan ikinci mensucat fabrikasına ait plânın tanzimi ve makinelerin tevdii gibi teknik meseleleri görüşmek üzere bir mühendis heyeti burada kalmıştır.
Orduda meyvacılık tetkikatı yapılıyor
Ordu 28 ( A. A. ) — Ziraat Vekilimizin göndereceğini va-dettiği mütehassıslardan iki zat şehrimize gelerek Vona mınta-kasında tetkikatta bulunmuşlardır. Mütehassıslar meyvacı-lık hakkında çok ümitli bulunuyorlar. Bu sene Vona muhitinde feyizli elma mahsulü vardır.
Antalyada Dil bayramı
Antalya 28 (A. A.) — Dün akşam Dil bayramı münasebetiyle Halkevimizde bir toplantı yapılmış, dil inkılâbının manası ve yüksekliği etrafında konferanslar verilmiştir.
Lehistan da misa-ka girmiyor Birinci sahifadan devam Cevapta, misakın Polonyaya daha fazla bir emniyet getirip getirmiye-ceğini tetkik edilmekte, bu hususta şüpheler gösterilmekte, fakat bilâhare yapılacak müzakerelere açık kapı bırakılmaktadır.
Cenevre 28 (A.A.) — M. Bek, Lehistanın şark nıisakı hakkındaki hattı hareketine dair muhtırayı M. Hartu’ya tevdi etmiştir. Muhtırada Lehistanın delAili tasrih edilmekte ve hükümetin bu hususta Fransa mümessilleri ile ve bilhassa 7 eylülde M. Hbartu ile yaptığı görüşmeler hulâsa edilmektedir.
Son içtima bugün
7 inci sahifeden devam iki Büyük Devlet Reisinin kıymettar ■ıhhatleine ve dost iki memleketin tealisine idarei ekkdaholunmuştur.
Perapalasta suvare HariciyeVekiline vekâlet eden Şükrü Kaya bey, Parlâmentolar konferansı murahhasları şerefine bu aksam
Vilâyet aygır deposunn ahali kısraklarına çektiği Ingiliz, Arap aygırlarının yavrulan, ve yine halk elindeki kısraklann ayni depodan olanlan en iyi numaralan almışlardır. Merkez kazasının ve nahiyesinin Demirtaş köyünden Mitat, Etimesut nahiyesinin Macun çifti köyünden Mehmet efendilerin tayları, Gölbaşı nahiyesinden Ballık köyünden Kadir ağanın kısrağı, ve Tiftik Cemiyetinin numune ağılından olan tekeler, dişi keçiler birinciliği almışlardır.
Orduda tohum İslah istasyonu
Ordu 28 (A. A.) — Vilâyetimizde tohum islâhı istasyonu tesisine karar ver.lmiştir, “Elâziz,, mülhakatında nüfus tahriri
Elâziz 28 (A.A.) — Vilâyetimizin Pertek kazasında yapılan nüfus sayımı akmıştır. Bu neticeye göre kaza merkezi ile nahiye ve köylerindeki nüfus yekûnu 15441 olarak tesbit edilmiştir. Bu kazanın aynı hudutları dahilinde evvelki 1927 tahririndeki yekûnu 13992 idi. Buna nazaran yedi sene zur-fında 1449 nüfus çoğalmıştır.
İran — Almanya akrabalığı ?
Berlin 28 (A.A.) — Alman şarkiyat cemiyeti, dûn, siyasî raeha-file mensup birkaç zatın huzuru ile meşhur Acem şairi MFirdevsin nin doğumunun bininci yılını kutlula-mıştır.
Alman Maarif nazırı M. “Reıst,, un namına bir nutuk söyliyen müşavir M. “Vahlen,,, Firdevsi,nin eski cermenlerle eski İraniler arasındaki akrabalığa şehadet ettiğini teyit etmiştir.
İran’ın Berlin sefiri Abulkassam Han, İran’iıların, vatanları olan '‘İran memleketi,, nin “Arilar memleketi,, manasına gelmesinden şeref ve gurur duyduklarını bildirmiştir.
saat 23 de Perapalas otelinde vereceği süvareye mebus beylerin re-fikalariyle birlikte gelmeleri ricasını, İstanbulda bulunan bütün mebus beylerin isim ve adresleri bi.inmediğinden, gazeteniz vasıtasile bildirmektedir. Eibiıe: Fraktır.
Eylül 29
— ZAMAN—
SÜTUNLAR ARASINDA
Geriliyen zevkler!..
Duman kümelerinden duvarlarındaki örümcek ağları bile görün» mez olan bir kahvede nargile tokurdatan gencin zevki, şüphe yok ki, geridir. Yüzükoyun bir kana-peye uzanıp ta Billûr köşk masalı okuyan bir hanımkızın zevki, mutlaka, geridir. Gıcırtısı kulak hır-palıyan bir kağnıya kümelenip kızgın güneş altında ve asfalt şosa Üzerinde türkü ırlaya ırlaya Alem-dağına giden beykrin, hanımların zevki, tekemmül etmiş sayılamaz. Dünyanın sayılı şehirlerinden biri olan İstanbulda ve meselâ Babıâli caddesinde ekmek peynir yiye yiye dolaşan şu teiniz kılıklı efendi, zevk itibariyle, hayli geri kalmış demektir. Sinema salonlarında yan-larmdakinin temaşa zevkini incite incite ve horlıya horlıya uyuyan caketataylı beyin zevkine beyaz perdedeki gö'geler bile güler.
Demek ki zevk, her akla geleni yapmak değildir. Herhangi bir hareketin zevk olabilmesi için makul, ■evimli, mantıkî ve hattâ faydalı olması lâzımdır. Gerçi zevkte fayda tasavvuru biraz ayları gibi görünürse de zevkin zararlısını ihtiyar etmemek dahi bir nevi fayda teş kil edeceğine göre o tabiri ku’-tanışımız yine yerinde sayılmalıdır.
Yemekte, içmekte, oturmakta kalkmakta, oyunda, okumakta ayrı ayrı zevkler vardır, daha doğrusu hayatın her zaruretinden zevk temin etmek mümkündür. Lâkin bu zevkler şahsa ve şahısların seviyelerine, mizaçlarına göre değişir. Asrî hayatta ekseriyeti alâkadar eden zevk bilhassa modada görülüyor. Moda-seviye farkını da pek gözetmeden—birçok mizaçları kendine cezbeden bir ceryandır. Bu ceryan hiç bir rengin, hiçbir şeklin mahkûmu değildir. Cazibesi de buradadır. Moda bugün irtifaı, yarın düzlüğü, öbürgün inhinayı ve iğri büğrüiüğü temsil eden fikir demektir. Moda bugün koyu ise yarın açıktır, öbürgün Meryem ana kuşağı gibi yedi renklidir. Bazan renksiz de olur.
Fakat moda, ae şekilde ve ne renkte olursa olsun, ileriye doğru yürüyen bir hamle olacaktır. Onun geçmiş asırlardan ilham aldığı vaki olsa da bu, zevki geriye götürmek için değildir, asırların koynunda gizli kalan güzellikleri tazeleştirmek içindir.
Halbuki biz, sonbahar modası olarak bir kısım hanımların Biniş giydiklerini görüyoruz. Yakasız ve yakışıksız mantolar ki zevkin adeta gerilediğini gösteriyor. Acaba modaya uyarken fikirler gibi zevklerin de ileriye götürülmesi zarurî olduğunu düşünemez miyiz?..
B.
POLİSTE
Bir çoban, iki adamı yaraladı Dün sabah saat dokuz buçukta, Eyüpta İhsan B. mahallesinde sakin 60 yaşında Salih, koyun ve keçilerini alarak Eyüp-te Gümüş suyundaki mezarlığa gitmiş ve hayvanları orada otlatmağa başlamıştır.
Bir müddet sonra aynı mahallerde sakin terzi Hakkı ve oğlu Hidayet efendiler’ çoban Salihin yanına giderek kendilerinin koyunları kaybolduğunu ve şimdi burada otlayan koyunlar arasında bulunduğunu, binaenaleyh almak istediklerini söylemişlerdir.
Çoban Salih, bu baba oğulun sözlerine hayret ederek kendi koyunları arasında yabancı hiç bir hayvan buluumadığı cevabını vermiştir.
Bu yüzden iki taraf arasında kavga çıkmış, neticede terzi Hakkı ile oğlu Hidayet, ihtiyar çobanın üzerine çullanarak adamcağızı yere yuvarlamışlar-dır.
Bu sırada Salih, kendisini kurtarmak maksadiyle eline geçirdiği ağır bir cisimle terzi Hakkıyı arkasından ve oğlu Hidayeti de göğsünden ağır surette yaralamıştır.
Carih Salih derhal yakalanmış, ağır mecruhlarda hastaneye kaldırılmıştır.
“"Elektrik Şirketi Komi-Sserinin nazarı dikkatine
Bulgaristanda kalan T ürk emlâki
Hariciye Vekili pzar günü geliyor
Elyevm Milletler Cemiyeti iç-timalarına iştirak etmekte olan Hariciye Vekili Tevfik Rüştü beyin bugün “ Cenevre „ den hareket edeceği ve pazar günü sabahleyin Istanbula muvasalat edeceği haber alınmıştır.
Bir sandalcı azkalsm boğuluyordu
Dün bir sandalcı muhakkak bir ölümden kurtulmuştur.
Kasımpaşa da sandalcılık yapan Sait oğlu Kâzım, Kasım-paşadan hareket etmek üzere bulunan 17 numaralı Haliç vapurunun arkasına sandalını bağlamak istemiştir.
Eu sıra da vapur harekete geçmek için manavraya başlamış, husule gelen dalğalar arasında Kâzımın sandalı yok olmuştur.
Bereket versin Kâzım çevik davranarak vapurun arkasını tutabilmiş, biraz sonra da orada bulunanlar tarafından kurtarılmıştır.
Kâzım, bu hareketile orada-halkın heyecanlanmasına sebep olduğu için derhal yakalanmış ve hakkında kanunî muameleye başlanmıştır.
Bir bisiklet ve bir küfe
Dün Sirkeciden bisikletle geçmekte olan Tahsin isminde bir vucuk orada bulunan manav Hakkının kü fesine çarpmış, manav da buna hiddetlenerek çocuğu döğmüştür.
Hakkı yakalanmış ve tahkikata başlanmıştır.
Kurşun, memesine saplanıp kaldı
Evvelki gece, Küçük Musta-fapaşada garip bir kaza olmuştur.
Hamit isminde biri, geceleyin refikası Emine Hanım ve eniştesi Ömer ile bir müddet oturmuşlar, Ömer odasına çekilmiş, karı köca da yatmışlardır.
Gece yarısı bir tabance sesi işitilmiş, Hamit kulağının dibinde patlayan bu sesden uyanınca refikasının kanlar içinde inliye-rek çırpınmakta olduğunu görmüş ve koşup polise haber vermiştir.
Gelen zabıta memurları, ifade veremiyecek bir halde bulunan Emine hanımı hastahaneye kaldırmışlar ve kadıncağızın sol kolundan ve sol memesinin altından yaralı olduğu görülmüştür.
Polisçe yapılan tahkikat neticesinde, Hamidin hergece yas-dığı altına dolu bir tabanca koyduğu ve bunun nasılsa patladığı anlaşılmıştır. Çıkan tek kurşun, Emine hanımın kolunu deldikten sonra sol memesinin altına saplanıp kalmıştır Feci bir ölüm l
Dün sabah Beykozda bir amele feci surette ölmüştür.
Beykozda, umur yerinde Va-sil ve Ratıp efendilere ait taş ocağında çalışmakta olan Rizeli Ahmet, dün sabah orada taş taşırken feci bir hal vukua gelmiş, büyük bir taş zavallı amelenin üzerine düşerek başından, kolundan ve karnından ağır surette yaralanmasına sebep olmuştur.
Biraz sonrada Ahmet ölmüştür.
Bir niyet işi
Galatada Birahane sokağında oturan Mustafa oğlu Emin, dün Yüksekkaldırımda kâğıttan yaptığı fişlerle beş kuruş mukabilinde niyet çektirdiğinden, halkı kandırarak dolandırıcılık yapmak suçundan yakalanmış ve hakkında kanunî muameleye başlanmıştır.
Gayrimübadil bonoları işi
Çok emlâk müzayedeye çıkarılacak
Senelerden beri olduğu gibi, yine gayrimübadil bonolarını yükseltmek ve gayrimübadil bonosiyle satılan emlâk müzayedelerinde kolaylık göstermek için yeni tedbirler alınacağı ve artık bu işin halledileceği soy-lenilmektedir.
İstanbul Ziraat Bankası Müdürü Ahsen Bey bu hususta demiştir ki:
“ — Bonoların kıymetlerini kaybetmesi için hiç bir sebep mevcut değildir. Bonoların karşılığı vardır ve pürüzleri izale edilen emlâk süratle satışa çıkarılmaktadır. Her gün müzayede yapmağı temin için de lâzım gelen tedbirler pek yakında ittihaz olunacaktır.
Müzayedeye çıkarılan emlâk kıymet itibariyle bir sıraya tabi tutulmıyarak muamelesi tamamlananlar bilâistisna satışa arzedilmektedir.
Fakat gayrimübadillerin bir kısmı bonolarını sattıklarından müzayedelere giremiyorlar ve bu vaziyetten bonoları satın alanlar istifade ediyorlar.
Gayrimübadiller bonolarını muhafaza ederek müzayedelerde hazır bulunmalıdırlar. Bu takdirde hem bonoları değerlerine uygun olarak sarfetme-ğe ve hem de çok kıymetli em-âk sah bi olmağa imkân bulacaklardır.
Satışlarda müzayedelere gelenlerin çoğu gayrimübadil ol-mıyanlardır. Bonolardan asıl istifade temin edenler de bun-
lardır.
Gayrimübadillerin zararına olan bu vaziyete meydan vermemek alâkadarların elindedir.
Satışların muntazam ve çabuk olması ve müzayedelere kâfi mikdarda mal yetiştirilmesi için icap eden bütün tertibat alınmıştır. Pürüzsüz olan emlâkin hiç biri bekletilmiyerek hemen satılacaktır.,,
Maarifte yeni tayinler
İstanbul Maarif müdür muavinliğine Şevket Süreyya Beyin tayin edildiği bildirilmektedir.
Yüksek tedrisat müdürü Hâ-mit Beyin Galatasaray lisesi tarih muallimliğine tayin edileceği, mezkûr müdürlüğe de sabık Darülfünun fransız edebiyatı müderrisi Şeref Beyin getirileceği söylenilmekte ise de bu hususta resmî bir muamele
İstanbul bekçilerine sopa!
Sene başında yeni bekçiler teşkilâtı var
Sene başından itibaren İstanbul bekçileri için yeni bir teşkilât vücude getirilmesine karar verilmiştir.
Bekçiler muayyen zamanda tıbbî muayeneye tabi tutulup bu işle bedenî kabiliyetleri olup olmadığı araştırılacak, bekçi ailelerinin ikameti için bunlara kulübeler verilecektir. Ayni zamanda bu günkü bekçi elbiselerinin değiştirilmesi ve bekçilere eskiden olddğu gibi, sopa lar verilmesi tekarrür etmiştir;
Fakat bu sopalar evvele I olduğu gibi uzun olmıyaca' j bekçiler geceleri sopaları kaldırımlara vurup gürültü j pamıyacaklardır. Bu sopa1 kısa olacak ve bekçiler, kr makta olanlara arkaların.-sopaları atıp isabet ettirecr ler, bu suretle onları yere a kıp yakalamağada alıştınlaca iardır.
Rumların Yortusu ve ibadeti
Geçen Pazar günü Büyükada isekelseine çıkan kadınlı erkekli yüzlerce Rumun yalın ayak olarak yürüdükleri görülmüş, bu hareket herkes tarafından hayretle karşılanarak bir mana verilememiştir. Neticede bunların Ayayorgi ismindeki kiliseye gittikleri ve bir yortuyu tesit etmekte oldukları anlaşılmıştır.
Rumlar o gece sabaha kadar ibadet etmişlerdir.
Doktorların dünkü içtimai
Etıbba Muhadenet Cemiyeti, dün Doktor Fahrettin Kerim Beyin reisliği altında mutat aylık İçtimaını akdetmiştir.
Bu içtimada, sekiz yeni âzanın kabul muamelesi yapılmış, bundan sonra serbest çalışan Türk hekimlerinin meslekî inkişafları etrafında hasbıhaller yapılmıştır. Daha sonra yeni kazanç vergisi tatbikatı etrafında doktor beylerden gelen anke cevapları okunmuş ve bunun üzerinde de konuşulmuştur.
Etibba Muhadenet Cemiyeti, gelecek ay fevkalâde bir içtima akdedecektir.
Sıhhî müesseseleri teftiş
Şehrimizde bulunan Sıhhiye Vekili Refik bey dün Tarabya-da istirahat etmiştir. Mumaileyh bu gün hastahaneleri ve diğer bazı sıhhat müesseselerini teftiş
geçmemiştir.
edecektir.
Şerhler
“Kendi kendinden istifade etmeği bilen adam hiçbir zaman sendelemez,,
Ellik. Mern
Şerh ve izah :
“Uyan ve uğraş» adlı eserile garp fikir âleminde büyük bir ün alan Ellick Mern yukarıya kaydettiğimiz vecizesiyle, her insanın başlıbaşına bir kuvvet olduğunu ve bu kuvvetin tükenmez bir istinat hâzinesi teşkil ettiğini söylemek istiyor. Bizim Namık Kemal Bey de:
Sana senden gelir herhangi
işte dâd lâzımsa Ümidin kes zaferden, gayr’den imdat lâzımsa
Demişti. Fakat iki mütefekkirin sözleri arasında büyük bir düşünce farkı vardır. Ellik Mern insan-ların yaşamak ve muvaf-
fak olmak için yalnız nefislerine istinat etmelerini tavsiye ile iktifa etmiyor. İnsanlıkta bir hazine mündemiç olduğunu söylüyor. İyi düşünülürse bunun ne ince bir görüş olduğu anlaşılır. Filhakika insan, herşeyden evvel zekâ ile mücehhezdir. Zekâ, en verimli bir madendir. Onu işletmeği bilen insan, âlim olur, zengin olur, sağlam vücutlu olur ve... Bahtiyar olur. Çünkü zekâ bütün bu iyi şeyleri temin edecek bir kaynaktır. Ondan istifade etmeği bilenlerin hayatta sendelemesi ne mümkün?..
ZAMAN
Senelerden beri İstanbul halkının Elektrik şirketi tarafından saat kirası namı altında izrar edildiği cümlenin malûmudur. Geçenlerde gazetenizle beraber umum matbuat bu kiranın 12/5 kuruşa tenzil edildiğini ilân etmişti.
Son aldığımız Eylül elektrik faturasında anladığıma göre bu para başka nam ile ahaliden tahsil olunmaktadır. Faturaya 12 kuruş kiradan başka şimdiye kadar görüp işitmediğimiz bir (şube ücreti) namile on kuruş daha ilâve edilmiştir ve 22 kuruş istenilmektedir. Şu halda tenzil edilen nedir?
Şirket şubelerinin^ masraflarını aboneler vermek mecburiyetinde midirler?
İcabedenlerin bu gayri makul şekil hakkında nazarı] dikkatlerini celbeylemenizi rica ede- | rim.
Çengelköy Halk Caddesi Bakkal Salih
— Zaman —
Anlaşılıyorfki elektrik şirketi, eskiden aldığı fazla parayı muhtelif namlarla tahsile devam etmek fikrindedir.
Elektrik şirketi komiserliğinin ■^miyetle nazarı dikkati ceU ve muva..
buluımakla bt.a-delik almaktadır ki o »im. kıdemde bîr montör muavini İçin mutat olan bir ücrettir. Kazazedenin hastanede bulunduğu zaman» danberi kendisine bir para bile gönderilmediğine dair iddiasına gelince bunu da tekzip etmek mecburiyetindeyiz. Nafiz Efendi, 5 eylû tarihinde ağustos ayının son 15 günlük ücretini almıştır.
Devamı 7 inci sahifede
Maliye Vekili dün geldi
Maliye Vekili Fuat bey dün sabahki Ankara ekspresi ile şehrimize gelmiştir. Fuat bey Pendikte trenden inmiştir. Bir kaç gün şehrimizde kalmas muhtemeldir.
Dün “Ankara,, dan gelenler
Dün sabahki Ankara treniie Ziraat Vekâleti Müsteşarı Atıf, Beyazıt meb’usu Halit, İş Bankası Umum Müdür Vekdi Muammer, Hariciye Vekâleti Umum Müdürlerinden Ceval ve Galatasaray lisesi Müdürü Behçet Beylerle İsveç Velıahtı-nın mihmandarlığına tayın edilmiş olan Hüsnü Paşa şehrimize gelmişlerdir.
Gümrük müdürü geldi Tetkıkat icra etmek üzere “Pire,, ve "İskenderiye,, ye gitmiş oian İstanbul Gümrük Başmüdürü Seyfı ve muhafaza Başmüdürü Haşan Beylerle beraberindeki memurlar işlerini bitirmişler ve dün akşam geç vakit "Ege,, vapuriyle şehrimize avdet etmişlerdir.
Nafıa fen mektebi mezunlan dün toplandılar Dün saat ikide, Nafıa fen mektebi mezunları birliği İstanbul halkevınde senelik kongrelerini akdetmişlerdir. Kongreye 200 âza iştirak etmiştir. Yakın şehirlerden kongrede bulunmak için gelenler olmuştur.
Celse birlik reisi Nail beyin nutku ile başlamış, kongre riyasetine müteahhit Cahit, kâtipliklere Riza Şerif ve Seyfı beyler intihap edilmişlerdir. Bundan sonra mektebin islâhı, mesleğin terakkisi için inkişaf yolları görüşülmüş, geçen seneki bütçe tetkik ve bu seneki program tesbit edilmiştir.
Bundan sonra Gazi Hazretlerine Başvekil Paşaya, Fırka kâtibi umumisi Recep beyle Nafıa vekili Ali beye tazim telgrafları çekilmiştir.
Cesir Mustafapaşada “Viran tekke,, çiftliği mutasarrıflarından Şişli - İzzet Paşa sokağında 54 numarda "Nedime,, imzasile aldığımız mektuptan:
“ Bulgaristanda kalan Türk emlâki senlerdenberi hernedense Bulgarların yeddi gasbından bir türlü kurtarılamadır.
Balkan harbindenberi çalışırım, bu yolda birçok masarife katlandım, şimdiye kadar malıma sahip olmak veyahut mukabiline kavuşmak mümkün olamadı. Balkan harbinde çiftliğimizden iki bin koyun, binden fazla hayvanatı saire Bulgarlar tarafından yağmaya uğradı. Ormanlarımız tahrip ve binalarımız ihrak edildi. Çıplak bir toprak kaldı, onu da Bulgarlar zaptetti. Bugün memleketimizde iki üç yüz haneli Bulgarlar müreffeh yaşarlarken ben zaruret ve ihtiyaç içinde çırpınmaktayım.
Yunanistanda emlâk bırakanlar birer suretle haklarını kavuştukları gibi Bulgaristanda mal bırakanlardan bazıları da müstesna olarak haklarını aldılar. Benim bunlardan farkım nedir ?
Harbiumumî başında yapılan Türk - Bulgar tasfiyei hudut kararından sonra Bulgar hükümeti hakkı tasarrufumuzu tanı-TtıiF* namımıza vergilerimizi retmekten ç. tl...-
Bu komedinin acıklı ciheti zayıf Cuma şerefine aç kalan çocukların papas efendileri bol yemek atıştırırken görmeleridir. Yine malûmdur kı bu Perier ve Sörler, gözbo-y anı ak iç.n y ineklerini ta ebe arasında alırlar. Sofraları ayrı olmamakla braber ayni salondadır, bir kö ecikte kuruludur, zayıf cumalarda taleb yağsız ve etsiz fasulya .(e midelerini şişirirken muhterem Rahipler ve Rahibeler beritarafta en iri »takozları, tavukları - taşkın garnitürlerde beraber - atıştırmaktan perva etmezler.
Zayıf cumayı ve şu acıklı komediyi hatırlamaktan maksadımız şudur: Madanıki o mektepler vardır ve o mekteplere devam edenler arasında bir hayli de Türk yav--usu bulunuyor. Bari onların zayıf cumalarda hakları, mektebe ödedikleri ücretle satın alınmış olan hakları korunsa?.. Eu, zayıf cumalarda o müesseseler! n kontrol edii-mesile mümkün olur!»
L.
Bakaloryada kazana-mıyan talebe bekliyor Lise ve orta mekteplerde mezuniyet ikmal imtihanlarının bittiğini yazm;ş, bu imtihanların yalnız bi rdersten muvaffak olamıyan talebenin ekseriyeti teşkil ettiğini de teessürle haber vermiştik. Bundan evvelki seneler de bir dersden dönen talebenin bir müddet içil mezun addediliği ve mezunları veriten hak dahilinde tahsillerine devam etmelerine mü saade edildiği, sene sonunda dî hem bulundukları sınıfın ders terinden ve hem de Bakalor yadan imtihana tabi tutulduk lan malûmdur.
Bu sene Bakaloryalarda bi dersten muvaffak olamıya talebenin de ayni muameley tabi tutulmaları hakkında Matı rif vekâletine vuku bulan mi racaatlarınm müsbet netice vt reccği söylenmektedir.
Rauf Hayrı Bey hak kındaki karar
Temyiz mahkemesi, memlek kaçak eşya sokmak maddesiı den ihtisas mahkemesince b sene hapse ve para cezasu mahkûm edilen sabık Ode konsulosu Rauf Hayri Bey ha kındaki kararan tasdik etmist
I

2

ı i
I
—ZAMAN

Süvarilerimi»
Silâhları azaltma işi
«Silâhları azaltma konferansının büsbütün kısırlığa uğrıyacağı anlaşılıyor
Bir hayli zamandır mevzuubahsetmeğe vesile ve fırsat bulamadığımız silâhlan azaltma konferansı, galiba yeni bir sademeye uğramak üzeredir. Bu konferans 12 Eylülde toplanacaktı. Konferans reisi Mister Henderson bu toplantıyı Teşrinisaninin başına kadar geciktirdi. Maksat bu müddet zarfında bir kaç meselenin neticesini almaktı. Bunların biri Sovyet birliğinin Milletler Cemiyetine girmesi, İkincisi şark misakı teşebbüsünün intacı idi.
Birinci mesele halledilmiş ve Sovyet birliği Milletler cemiyeti olmuştur. İkinci teşebbüsün neticesi de tavazzuh etmiş bulunuyor.
Bu itibarla silâhları azaltma konferansının yeniden faaliyete mesi için bir mani kalmadığı halde, bazı mehafil tarafından silâhları maddeten azaltmağa teşebbüs etmeden evvel ruhî mahiyette bir hazırlanmanın daha doğru olacağı ileri sürülmekte ve bu netice alınmadan maddî cepheye el uzatmanın bir fayda vermiyeceği temin olunmaktadır.
Silâhlan azaltma komitesi bu sırada emniyet, hava kuvvetleri ve silâh imalâtı meselelerini tetkik ediyordu. Fakat bu tetkiklerde henüz bir ■emere vermiş değildir.
Onun için şimdiye kadar birkaç dafa tehlikeli sarsıntılar geçiren silâhlan azaltma konferansının bu dafa tam bir kısırlığa uğrıyacağı tahmin olunuyor.
Diğer taraftan deniz silâhlarını tahdit işi de ayni teşevvüşü geçirmektedir. Çünkü kara teslihatında tahdidat yapılmadığına göre deniz teslihatmda da tahdidat yapılamıyacağı, yapıldığı takdirde kara ite deniz kuvvetleri arasında tesisi lâzımgelen muvazenenin bozulacağı iddia edilmektedir.
Bu böyle olunca, esasen kendisinden pek hayır beklenemiyecek bir hale gelmiş olan silâhlan azaltma konferansının hiçbir iş başaramıyacnk hale geleceğini tahmin etmek te yanlış olmaz.
O. R.
âzası
r«ç-
Yugoslavhükûm- Cemiyeti
Harları SrJ-va rio *
darlan Sofya da
Birinci sahifeden devam
Bulgar kral ve kraliçesi ile prens Sir'.I ve prenses ödoksi misafirleri Sofya istasyonunda kars» Ismışlar ve samimî sur»4*-lamışlardı- •,-s *
Tevfik
-s. âı İTİ
Baki
Yazan: Edebiyat muallimlerinden Abdülbaki Bey Basan: Türk Neşriyat Yurdu
Mimar Sinanla çağdaş olan şair Baki’nin pek meşhur olan Mersiyesi için bir frenk tarihçi, Süley-maniye camii gibi şaheserdir diyor. Filhakika Baki klâsik edebiyatta en eyi malzeme kullanarak şiirden yıkılmaz âbideler yaratmış bir fikir mimarıdır, bir üslûp üstadıdır. Mimar Sinan, eserlerini hâlk-ederken inceliği, ihtişamı, azameti bir kül halinde mermere, taşa ve Kubbe.ere işledi Nabi de aynı şeyleri kelimelerde yaşattı.
Bu sebeple Baki okunacak, üzerinde durulacak geniş bir mevzudur. Lise edebiyat muallimlerinden Abdülbaki bey, kaleme alıp bastırdığı şu kitap ile işte o mevzua girmiştir ve üçyüz küsur sene evvel ölen büyük üstadın o günden bu güne kadar lâyik olduğu derecede tahlil edilmiyen hususî, resmi ve edebî hayatını toplu olarak okuyucularına göstermek iste-I miştir.
ı Muhterem muallim, bizce pek
£
ı(l
’■k I d.
ıs f.j
I i
l{lö ___________________________
’ ı h büyük bir iş olan bu teşebbüsünde M a, ne dçreceye kadar muvaffak ol-t, je'İ muştur?.. Bunu biz okuyanların
II (e takdirine terkediyoruz. Yalnız şunu söyliyelim ki kitap orta boyda (111) sahifedir. Bunun yetmiş sa-hifesi seçilen şiirlere ve onların İÛğatlarini tahlile hasredilmiştir. Geri kalan kırk sahifenin altısı bakinin hayatına, onbeş sahifesi ede-
1 ı bi şahsiyetine, dörtbuçuk sahifesi 1 *’ şairin tasavvuf! hüviyetine verilmiş olup üst tarafı resimdir.
I1/ ; fe’l p s
I
■İh
Şairin hayatı üstünkörü yazılmış olmamakla beraber eksiktir. Meselâ kimlerden okuduğu araştırılmadığı gibi taşrada geçen hayatına da hiç temas edilememişt.r. Bu kısmın sonunda kendinin bahtiyar şairlerden olnuğu ve takdirler, saygılar içinde yaşadığı zikro-lunuyor. Bizce bu ifade vesikaya müstenit olmak ve meselâ Sultan Süleymandan zaman zaman gördüğü maddî ve manevî iltifatlar kaydedilmek icap ederdi.
Edebî şahsiyetine verilen sahife-ler, eserden istidlâl suretiyle yazılmıştır, güzeldir, kuvvetlidir. Lâkin bu kısım da daha geniş olabilirdi. Çünkü biz Bakinin şakirtlik-t n üstatlığa derece derece geçtiğine kaniiz. Onun Istanbuldan u-zak bu.unurken daha hissî yaşadığını sanıyoruz. Gazel ve kıt’alar bu iki esas gözedilerek tahlil olunursa hayli şeyler elde edilebilir sanıyoruz.
Eserde beğenmediğimiz resimlerdir. Eski Âşık Garip ve Âşık Kerem risalelerinde bulunan uydu. ma resim erden bunların farkı hemen hemen yok gibidir. Bakinin şiirlerini kuvvetli göstermek için kız'arın eline yay verip delikanlıların yüreklerini oka tutturmanın ne zevki vardır?
Birde bazı kelimelerin kullanılışında - doğru veya iğri - fesahate ifrat derecede bağ'.ılık gösterilmiş. Meselâ birde bildiğimiz “çehre,,,
î retle karşılandı
■ Bulgar gazeteleri bunu i kıymetli bir dostluk tezahürü addediyorlar
Sofya 26 (Hususî muhabirimizden) — Viyanadaki Beynelmilel at yarışlarına iştirak et-i mek üzere İstanbuldan gelmek-• te olan yedi süvari zabitimiz, I burada Bulgar zabitleri tara-’ fından hararetle karşılanmıştır. | Trenin iki saatlik bir tevakkufu fırsatını kaçırmak istemeyen Bulgar zabitlerinden mürekkep 20 kişilik bir kafile, zabitlerimizi şehre davet etmiş ve kendiler ne "Bulgar} a» resturanm-da bir ziyafet vermiştir. Ziyafette resmî ıra kamlara mensup hiç kimse bulunmamış, iki kom-~u ve dost milletin zabitleri *:endi aralarında çok tatlı ve ımimî bir surette eğlenmiş-^dir.
evTren zamanı zabitlerimiz tek-otomobillerle istasyona ve Fadan trene kadar hararetle yi edilmişlerdir.
^i^ulgar gazeteleri bu hâdise-■■■ ■ parlak bir dostluk ve yakınla tezahürü olarak kaydetmekte ve matbuata akseden gayri sahih ve lüzumsuz neşriyata bir nihayet verilmesi temennisinde bulunmaktadır. "Zora,, gazetesi bu hususta güzel bir yazı neş-retm ştir.
iltimas ve akraba kayırmak yasak!
"Völkischer Beobachter,, den: " Bulgar hükümeti, memurların tayin ve azli hususunu tanzim eden bir kararname neşretmiştir.
Bu kararname ile hükümet, memuriyetlerde iltimasın, akraba ve taallûkatı kayırmanın önüne geçmek istemiştir. Kararname ahkâmına göre bundan sonra üç nüfuslu bir aileden ancak bir kişi ve altı nüfusu bir aileden de ancak iki kişi devlet hizmetine girebilir. Şayet bir ailenin nüfusu altı kişiden fazla ise o aileden en çok üç kişi devlet memuru olabilir. „
“çihre,, suretinde yazılı. Bu kelimenin aslı öylede olsa - ki şüphelidir baki ağzından çehre olarak çıktığında tereddüt edemeyiz. (33) üncü sahifenin sonunda görülen: Cuyi fenayı halk birer ikişer geçer Bahri belâdan ehli tteerrüt yüzer geçer
Şeklindeki beyitte (cu), cisr olsa gerek. Cu ile b; hır arasındaki münasebet âşikâr o makla beraber burada ehli tecerrütten olmayanların köprüden geçtikleri söylenmek istenmiştir. Bu sebtple cisr daha yakış k alır.
Abdülbaki Bey adını taşıdığı şairin şu eserle ruhunu şadetmiştir. Tebrik ederiz ve okuyucularımızın Bakiyi okumalarını çok faydalı buluruz.
I
1 M
En mamur kaza:Ödemiş
Köylerde posta teşkilâtı yapıldı Tütün mahsulü çok nefis
Garbi Anadolunun cn mamur ve zengin smişten bir görünüş
Köyleri bile bir kasaba haline gelen kazalarından: öd ödemiş 22 (Hususî) — Vilâyetin, hatta diyebilirim ki Tür-kiyenin numune kazalarından biri ödemiştir. Köy kanunnu, bu kaza köylerinin hepsinde ehemmiyetle tatbik edilmiş ve çok iyi neticeler vermiştir. Köyler, birer şirin ka-aba haline gelmiş, her köyde mektep, yol, tavuk istasyonları, telefon tesisat’, köy konakları, çocuk bahçeleri vesaire yapılmıştır. Şimdide köy postaları teşkilâtı yapılmıştır. Bu teşkilâtta köy kâtiplerinden istifade edilmektedir.
Uç veya dört köyün işine bakan kâtipler, her gün kaza merkezine veya posta olan nahiye merkezlerine gelerek postayı alacaklar ve bekçiler vası-tasiyle köylere dağıtacaklardır. Bu vazife dolayİ3 yle bekçilerin maaşlarına biraz daha zam yapılmıştır. Bu faydalı teşkilât kaymakam bey ve Zafer mektebi baş muallimi Sami ve Ödemiş posta telgraf müdürü Fahri Bc erin h.mmetiyle vücude gelmir.
Tütün ve mahsul vaziyeti
Küçük Menderes havzasının72 çeşit mahsul veren mıntakası Ödemiştir. Tabiatin bir harikası olan bu zengin arazinin en önde bulunan verimlerinden tütün mahulü, bu sene hersenekinden ziyade ve çok olarak yetişmiştir. Bu hakikati gören ve takdir eden tütün şirketlerinin tütün eksperleri Ödemiş tütün-
lerini kemali itina ile tetkik etmektedirler. Bu eksperler, bu sene tütünlerimizin çok iyi olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu hakikat inhisar idaresi eksperi Davut Bey tarafından tasdik ve umumî müdürlüğe gönderilen raporda da yazı mıştır.
Yeni kanun mucibince, tütünlerin behemehal denk halinde satılması lâzımdır. Bunun için ödemiş tütün müstahsilleri tütünlerini denk haline koymaktadırlar.
Tütünleri basmak için ticaret odası ve tütün işçiler, birliği bütün denk ustalarını imtihan etmiş ve ellerine birer mezuniyet vesikası vermiş olduğundan vesikası olmıyan ustalar bu işte kullanılmamaktadırlar.
Ödemişimizin tütünü nefistir buna rağmen gerek müstahsil ve gerek tütün inhisar idaresi Ödemiş şubesi müdürü Abdi ve eksperi Davut beyler bu nefaseti en yüksek dereceye çıkarmak için çok emek sarf etmektedirler.
Halihazırda İnhisar idaresi imalâthanelerinde beş yüzden fazla işçi çalışıyor. Bu işç Iere kırkar lira maaşla iki muallim tarafından ders verilmektedir.
Hulâsa tütün müstahsilleri ve işçileri bu sene vaziyetten çok memnundurlar. Eğer tütünler biraz daha para ederse Ödemiş mıntakası ciddden bahtiyar olacaktır.
“Maraş,, ta esrarengiz bir cinayet
Damdan dama kaçan hırsız!
Kuyumcu dükkânını soyarken iki
Bekçiyi de yaraladı
Ödemiş 22 (Hususî) — Dün akşam burada çarşı içinde azılı bir hırsız, cürmü meşhut halinde yakalanırken, iki bekçiyi yaralayup ortadan kaybolmuş etrafa dehçet vermiştir. Vak’a şöyle ceryan etmiştir:
Cuma günü akşamı çarşı bekçilerinden Murat çavuş ile Halil efendi, gece devriyesini yaparlarken büyük cami civarındaki kuyumcu Fuat efendinin dükkânında şüpheli gürültüler duymuşlar, Murat çavuş tabancasını çıkararak dükkânın arsa cihetindeki dıvarında hırsızlar tarafından açılmış olan bir deliğ n ağzında kalmış ve Halit efendiyi jandarmaya haber vermek üzere telefon san-tıralma göndermiştir. Kuyumcu dükkânındaki hırsız Murat çavuşu yalnız görünce tabanca-siyle içeriden beş el ateş etmiş ve Murat efendiyi yaralamıştır. Bu sırada Halit efendi yetişmiş, tabancasiyle hırsızı kova-lamağ başlamıştır.
Ve bu esnada Çatalyol bekçisi de hâdise mahalline yetişmiş, kaçan hırsızın kurşunlarına hedef olarak ayağından yaralanmıştır. O sırada çıkan kurşunlardan birisi de bir fırıncı çırağını hafifçe yaralamıştır.
Çarşı içindeki bu silâh seslerinden Ödemiş halkı yangın var zanniyle telâşa düşmüş, jandarmalar yetişmişse de hırsız, cami çıkmazına girip bir eve dalmış, oradan da damların üzerine çıkıp damdan dama atlayarak kaybolmuştur. Hırsız şiddetle aranmaktadır. Birkaç gün evvel sarraf Nadir Beyin dükkânı da soyulmuştu. Failin yine bu hırsız olduğu anlaşılmaktadır.
lar içinde bulmuş ve bayılmıştır.
R t f
y
Millî Roman
I t
— Yine bekleriz Bülent Bey, ınutlaka geliniz, sıksık geliniz.
ı— Bizi unutmayın Bülent Bey,
11.} arılırız ha.
' T, Ressam 6okağa çıkınca şöyle 1 , wir durakladı, kendine bir program
Biçmeğe koyuldu. Cebindeki pus-I Ijfflnm vadettiği zevki yakalamak i Kin daha iki saat geçirmek lâzım-; |lk. Parasız, hattâ onparasız olduğu F ku uzun müddeti bir gazi-
li 'Rpd® veya bir pastacıda geçiremez-j ii- Sinemalara-alışkın olduğu veç-. ^'ıle - bedava girmek mümkünse de
Tefrika No : 25 vakit geçmişti, oraları artık kapanmıştı. O halde yapılacak şey dolaş' mak veya sokak kanepeleri üstünde hülyaya daluıektı.
O ikinci şıkkı tercih etti, yavaş yavaş yürüdü, Taksime kadar indi. Orada ve tramyay durak yerlerine konulu olan kanapelerden birine oturdu, düşünmeğe daldı. Zihninde hep Mehlikanın“dudaklarda yaşıyan yakut,, sözü dolaşıyordu.
Evet. Bir kadın dudağı bazen altın döken bir yakut olur. Fakat o yakuttan o altını sızdırmak her
babayiğitin elinden gelir işlerden değildir. Daha doğrusu kadın busesini p'.yasada geçer elmas haline koymayı bizzat istemelidir. Erkekler kadın dudağını, o et parçasını mücevher haline getiremezler. Bülent bu hakikati çok iyi bilirdi ve bazı genç arkadaşlarının geçkin kadın dudaklarında buldukları banknot demetlerine imrenir dururdu. Şimdi kendisi de Mehlikanın ilân ettiği aşktan böyle bir tatlı yağmur doğabilmesini pek muhtemel görüyordu, oturduğu yerde o muhayyel yağmura koynunu açmak istiyordu.
Bununla beraber işin güç taraflarını da düşünmekten geri kakmıyordu. Aşk yoluyle girilen bir kadın kalbini kasaya çevirmek hayli maharet? bağlı bir işti. Hattâ me-haretten evvel o yürekte de böyle bir kabiliyet gerekti. Mehlika aşk satın almaya tenezzül eden kadınlardan mıydı?.. Onun bakışları, gülüşleri, kırılışları hiç te böyle bir şey ihsas etmiyordu. Erkeği para ile kazanmak istiyen kadın kırıtmaz, ciddi durur. Gülen, göz
Maraş 20 (Hususî) — İki gün evvel Pazarcık kazası civarında bir çiftlikte çok esrarengiz bir cinayet olmuş, meçhul şahıslar tarafından Sarı kâtibin oğlu Haşan Bey vurulmuştur.
Vak’a şöyle olmuştur :
Sarı kâtibin oğlu Haşan Bey, Pazarcık kazası civarında bulunan çiftliğine, Pazarcıkta
aldığı ikinci karısına gitmiş, gece yarısı meçhul ş.hışlar tarafından yattıkları cibinlik açılarak Haşan Beyin başı yastıktan düşürülmüş ve beynine tabanca sıkılıp öldürülmüştür.
Tabanca sesile uyanan kadın, kocası Haşan beyi başı yastıktan düşmüş, cansız, kan-
Biraz sonra tabanca sesine koşup gelen çiflik halkı, an-lalattığımız bu feci sahneden başka bir şey görememişlerdir.
Zabıta tahkikata geçmiştir. Katiller daha tutulmamıştır.
Haşan beyin bir kıskançlık yüzünden kurban gittiği söylenmektedir.
süzen kadın, karşısındaki erkeği kahkaha ile sarhoş veya et iğilip bükülmelerine meclûp etmek istiyen sanatkâr demektir. Mehlika bu sanat ehli dişilerden görünü-nüyordu.
Bülent, önüne kendiliğinden çıkan şu aşk işinden süreklice bir kazanç temin etmek yollarını düşünürken gözünün önüne Belma, arkasından Sevinç, İnci ve en son olarak Naciye geldi. Kızlar, ayrı ayrı güzel şeylerdi ve genç ressam bunların her birini on on beş günlük aşka lâyık buluyordu. Lâkin onlardan hiçbiri gözbebeğinin üstünde tek bir saniyeden fazla duramıyordu, kayıp gidiyordu. Yalnız dul Naciye, uzun bir hayal halinde gözlerini kapamıştı, canlı bir varlık olarak kendisini işgal ediyordu.
Bülent, kızlardan pek fazla olarak kendisini meşgul eden dul kadındaki şu üstünlüğün sırrını anlamakta gecikmedi. O kadın, deminden beri iştiyakla tahayyül ettiği altın sızdıran yakut dudaklara malikti. Bunu hele şimdi, şu hayal â-
leminde daha iyi anlıyordu. Onda, buselerini banknot gibi verecek keremkâr bir kadın tipi vardı.
Genç ressam, bir müddet te dul Naciyeyi düşünmekle oyalandı ve onunla temasını sıklaştırmayı kararlaştırdı. Sonra hayalden hakikate geçerek etrafını gözden geçirmeğe daldı. O dakikada sanat hisleri uykuda bulunmakla beraber muhit, şuuru ve hassasiyeti üzerinde yine tesir yapmaktan geri kalmadı. Yorgunlaşan gecede dinlenmek istiyen bir fütur seziliyordu. Işıklar bile saatlerdenberi pırıldan-maktan sanki bıkmışlardı, neşesiz yanıyorlardı. Çoğu çift çift ve bir kısmı yalnz dolaşan insanlar, yorgun gecenin göğsünde birer tufeyliyi andırıyorlardı. Onlar, tabialin uykusunu kaçıran âvâre gölgelerdi. Ressam, uzun uzun bu gölgelere baktı ve bunların nerelere, hangi yuvalara veya çukurlara doğru aktıklarını düşündü. Gözünün önüne gelen her yuva veya her çukurda aşk vardı.
Aşk, aşk, aşk I.. işte kolunu yanındaki kadının beline dolayarak
onu incitmeden sürükleyen şu erkeğin her adımında o kelime haykırıyordu. Şu tek kadının kanape-leri sorguya çeken, kaldırım taşlarını dikkatli dikkatli dinleyen gözlerinde yine o kelimeye cevap arayan bir tahassür yanıyordu. Çoğu siyah bir ıssızlığa bürünen, bir kıtını henüz ziya taşıyan şu pencereler hep aşk temaşasına dalmışlardı. Tabiat aşkın esiri, aşk tabiatın hâkimi ve insanlar bu hâkimiyetle mahkûmiyet arasında aşka hizmetkârlık eden birer şuursuz gölge idi.
Aşkın kudretini bu kadar kuvvetli sezmek Bülendin sinirlerini gerginleştirdi, yüreğine yeni yeni iştihalar doldurdu ve artık orada duramaz oldu. Zaten vakit te hayli geçmişti, görünüşe göre davet pu"lasmda yazılı olan saat gelmiş olacaktı. Binaenaleyh yerinden kalktı, şöyle bir gerindi, geniş geniş esnedi, Belmanm evine doğru yürümeğe başladı. Şimdi ilk defa olarak Saim beyi düşünüyordu.
Devamı var
Eylül 29
—ZAMAN—
İL
«(
t
,l)
W
r
Edirneye ve tarihine bir bakış
“Edirne,, miz, tarih ve millî kültür noktasından “Bursa» dan ve “İstanbul,, dan da zengindir
Tunca, Arda, Meriç.. İşte size 0; güze! su ismi ki asırlardanberi •Türkün coşkun ruhunu terennüm ederek akmış, şiir ve edebiyatına kaynak olmuş, bazen de öyle zamanlar olmuş ki tek katresine va-rıncıya kadar Türkün kan'.ı göz yaşı halinde yine akmıştır.
Bunlardan birisinin sakin ve
yumuşak sahilinde durunuz, Türkün destanını sorunuz, size neler, neler söyler ve okurlar.
Ben bu nazlı ırmakların büklüm-
lerini Selimiyenin [61.49] metreye varan üçüncü şerefesinden Edirne-nin panoraması içinde seyrederken
içimden geldi, heyecanıma kapıldım, “Zaman,, okuyucularına şöyle bir müsahabe hazırlamıya karar verdim.
Bursa, Edirne, İstanbul..
iste size yine üç güzel şehir ismi ki bu şehirler Türkün herşeyi île beraber sanatine de beşik olmuştur. Türk bu üç beldede insanlık Âlemine, kültür tarihine sırf kendi ruhundan doğma yep yeni ve yüksek bir mimarî çıkarmıştır.
Türk mimarisinin asliyyetine uzanan diller içeri çekilmeğe mahkûmdur. Fakat mevzuumuz bu değildir. Ancak şu kadar olsun söyleyeceğim ki Türkler Bursada başladıkları yeni mimari de Arap, İran ve Bizans tesirlerini bırakınız Selçuk Türklerinin mimarisini bile tarihe terketmişlerdir.
Bunun içindir ki (yepyeni) tabirini rahatça ve huzuru kalple kullanıyorum.
Türklerin Orta zamandaBursada başlayıp Yeni zamanda İstanbul ve Edirnede yükselttikleri yeni mimariye kuvvetli birer merkez olan bu üç kıymetli beldeyi bu bakımdan yekdiğerile mukayese ederek arada Edirnenin müstesna mazhariyetini kaydetmek isterim ki bugünkü mevzuum da budur.
Bu üç medeniyet merkezimizin Türk mimarî tarihindeki mevkilerini lâyıkiyle tahdit edebilmek için nimarî tarihimizin şu son bölümünü gözden geçirmeğe mecburuz:
I Osmanlı Türkleri mimarisinin başlangıç devri [ Bursa fethinden İstanbul fethine kadar],
II Osmanlı Türkleri mimarisinin yükseliş devri [ Fetihten Üçüncü Ahmede kadar ].
III Osmanlı Türkleri mimarisinin sarsılış devri [ Üçüncü Ahmetten İkinci Mahmuda kadar ].
IV Osmanlı Türkleri mimarisinin alçalış devri [İkinci Mahmuttan ikinci meşrutiyete kadar.]
Şu tarih ve devir bölümüne göre evvelâ Bursayı gözden geçirirsek bu şehrin Türklerin tamamile Orta zaman medeniyetine münhasır kaldığını görürüz, yani (1299) dan daha doğrusu Bursa fethini kaydeden (1325) tarihinden İstanbul fethine [1453] e kadar olan devre eserlerine münhasır kalmıştır.Binaenaleyh Bursa abideleri tamamile başlangıç devri mimarisi sayılmaktadır.
Edirne fethi Bursanın imarına halel vermek şöyle dursun bilâkis hız vermiştir. Şöyle ki :
Edirne fethi (1361) olduğuna göre Bursada 1419, 1421 - 1423 tarihlerinde yeşil abideleri yapılmıştır. Bunlardan daha önce Bursadaki Yıldırım camii ve Ulucami de Edirne fethinden sonra yapılmıştır ki bu abidelerin hepsi Bursanın en kıymetli incileridir. Halbuki İstanbul fethi Bursanın imar bahsinde tamamiyle taliini çevirmiş ve bu fetihle başlıyan yükseliş devri denebilir ki Bursadan tek bir eserini bile kıskanmıştır.
İstanbul şehri ise yükseliş devrinden başlıyarak müteakip bütün devrelerin eserlerde dolmuş, fakat başlangıç eserlerinden mahrum kalmıştır. Halbuki Edirne şehri ne Bursanın akibetine uğramış, ne de İstanbulun mahrumiyetine maruz kalmıştır. Bu şehir Osmanlı Türkleri medeniyetinin her safhasından yüksek kazançlar elde etmiş ve bu Türklerin mimaride sahifele-ri tamam bir tarih kitabı halinde yaşamaktadır.
Muzaffer Türk orduları tarafından fethedilen Edirne şehrinde yapılan başlangınç devri Türk abideleri Bursada ki muasır kardeşlerinden teknik itibariyi daha zinde ve daha canlı olarak doğmuştur.
Meselâ Bursadaki ( Ulu cami ) den (14) yıl sonra Edirne de 'ayni tipte yapılan eski cami kubbeleri daha cesurane yüksetilmiş ve büyütülmüş dıvarları daha muntazam kesme taşlarla yapılmış, kapısı çok müzeyyen ve mütekâmil istilâktitlerle süslenmiştir.
Hele 1337 de Edirnede ikinci Muradın başlattığ üç şerefeli cami Bursa camilerinin hiç birisiyle mukayese edilemiyecek kadar cesurane teknik hareketlerine sahne olmuştur. Bu binayı Yükseliş devrini hazırlıyan ve zamanın en kuvvetli teknik hareketlerini taşıyan mühim bir dünya diyerek zikretmeğe mecburuz.
İşte bu misallerin mimarî tarihimizde Başlangıç devrinin en kuvvetli binalarına sahip olan Edirnemiz İstanbul fethinden sonra da Bursanın talisizliğine uğramadan yürümüş ve Yükseliş devrinin de en müstesna Türk abidelerini göğsüne takmıştır.
Trakyayı baştau başa her çeşit medenî abideleriyle hakikî bir insan yuvası haline getiren dedelerimizin Edirne şehrinde yaptıkları güzel ırmaklar üzerindeki mü-Bina inşaatı ve
yeni kararlar
Badema üç katlı bina projelerinin ait oldukları Belediye şubeleri tarafından tasdik edil-miyerek doğrudan doğruya Beledi merkez fen heyeti tarafından tetkik ve tasdik edilmesi takarrür etmiştir. Bunun sebebi şudur:
Yeni yapılar kanununa göre, büyük binalardaki merdivenlerin birer buçuk metre genişliğinde olması lâzımdır. Halbuki birçok binalarda, bu genişlikte merdivenlerin bir tuğla kalınlığındaki duvarlara sokulmakta olduğu görülmüştür.
Aynı zamanda, mermer merdivenlerin yangına karşı mukavemet etmesi için beton arme tabaka üzerine oturtulması lâzım gelirken buna da riayet edilmediği anlaşılmıştır.
Belediye fen heyeti, bu noktaların temini için icabeden tertibatı alacağı gibi, üç katlı binaların projelerini de bizzat tetkik edecektir.
İş kanunu yakında çıkacak
Alınan malûmata göre, iş kanunu layihası Devlet Şûrası tarafından tetkik edilmektedir ve bu sene Millet Meclisi açıldıktan sonra hemen müzakere edilecektir.
Bu suretle yakında çıkaçak olan iş kanununun patron ve amele münasebetlerine uygun olmasına dikkat edilmektedir,
Yeni kanunda İçtimaî sigortaya büyük bir mevki ayrılmış ve işçi bürolarında da bir şeflik teşkil edilmiştir.
Lâyihada ayrıca, ondan fazla işçi kullanan müesseselerin sigortaya girmesi lüzumu kaydedilmektedir. Sigorta işçilere, ölümden vukua gelen aile facialarına, ihtiyarlık ve saireye karşı teminat vermektedir.
Köprüden geçerken...
Ga latada Perşembepazarında sakin Ali oğlu Abbas dün köprü üstünden geçerken yanına bir adam sokulmuş ve cebinden iki lira çalıp kaçmağa başlamıştır.
Abbas hemen polise müracaat etmiş ve hırsız derhal yakalanmıştır.
Tahkikat neticesinde hırsızın sabıkalılardan Ziya olduğu anlaşılmıştır.
teadditköprüler, şehrin hamamları, çarşıları, han, kervansarayları arasında istanbuldakilere çok üstün olanları vardır.
Koca Sinan bile İstanbulunda üstadı âlem o'.duktan sonra bütün cihan san’atkârlarma meydan okuyan bir bilgi ve * imanla (Selimiye) sini Edirnenin sırtlarında cihana yükseltmiştir. Sîlimiye dünyanın sayılı binalarından birisi olmıya çok lâyıktır. Yalnız Türk zevkinin, Türk bilgisinin değil bütün insanlığın öğünebileceği bir binadır.
İşte görülüyor ki Edirnemiz tarih ve millî kültürümüz bakımından Bursadan ve İstanbuldan daha zengindir. Bu olgun ve dolgun Türk şehri yıldızının yine parladığı bir tarih yaşıyor, yeni yeni mamureler yaratan Türk Cumhuriyetinin re-hakâr eli tez senelerde bu tarihî şehri mazisi, şerefi, hulâsa bütün hüviyeti ile mütenasip ve asrî konforun bütün faziletlerini sinesinde toplamış bir mamure haline getireceğine hiç şüphe yoktur. Mübarek belde bu mazhariyete nakadar da lâyıktır.
Miymar M. Sedat
Yeni musiki muallimleri
Ankara 27 ( Telefonla ) —
Musiki muallim mektebinden bu sene mezun olan gençler muhtelif mekteplerin hocalıklarına tayin edilmişlerdir. Bunlardan Fethi Bey, Ayvalalık orta mektebine, M. Kemal Bey Gümüşhane orta mektebine, İhsan Nuri Bey Milâs orta mektebine, Şükür Nuri Bey, Nazilli orta mektebine, Adnan Bey, Aksray orta mektebine, Mü-becel Nami Bey Denizli lisesine, Samime Mithat Hanım Sivas kız orta mektebine, Sıdıka Han-m Uşak kız orta mektebine ve Fikret Süreyya Hanım Balıkesir orta mektebi muallimliklerine tayin edilmişlerdir.
ı RADYO PROGRAMI ı l___________________________)
29 Eylül Cumartesi
İSTANBUL
18,30 plâk neşriyatı-19 Fransızca ders
19.30 Türk musiki neşriyatı : (Fahire, Safiye Hanımlar, Refik, Fikret Beyler) 27 Eşref Ş fik Bey tarafından konferans
27.30 Stüdyo caz ve tango orkestrası. 592 Khz. VİYANA 597 m.
16,45 genç er tiyatro heyeti 18,40 mandolin konseri 27,75 Radyo tiyatro faaliyetinin on senelik bilânçosu ve bazı nü-muneler 23,35 akşam haberleri, hava raporu 23,55 cazbantla dans havaları 1,05 gramafonla gece konseri.
841 Khz. BERLİN 357 m.
17,05 ikindi konseri 19,05 haberler 79,10 Fransada ve Belçikada aşk dersleri 19,25 efsaneler ve teganni 19,55 piyes Yaz mevsimlerinde ihtiyar kadınlar 20,45 günün akisleri 21,05 haberler 27,20 dans havalan 23,25 haberler 23,55 Lypzigdcn naklen dans havaları.
823 Khz. BÜKREŞ, 364 m.
18,05 Romanya halk şarkıları 19,20 konser 20,05 radyoda üniversite 20,20gra-mvfon 20,50 konferans 21,25 balet musikisi 22,25 orkestra kouseri dans havaim ve diğer fasıllar 23,05 haberler.
540 Khz. MÜNİH, 405 m.
77,05 ikindi konseri 18,55 ev musikisi
19,15 büyük kızlar
cenubu
garbisinde
için 19.35 Afrikanm otomobille seyahat
19,55 haberler 20,05 yan şaka, yardı ciddi
27,15 karışık program 23,05 haberler 23,45
eğlenceli musiki neşriyatı. ,38 Khz. PRAG. 470 m.
19.05 ameleye ait neşriyat 79,20 ta-ganni konseri 20,05 haberler 21 millî neşriyat 21,15 Şark konseri 23,05 haberler 23,20 gramofon 23,35 ağızdan üfleme aletler orkestrasının konseri.
223 Khz. VARŞOVA. 1345 m.
17,35 piyes 18,05 solistlerin konseri 18,55 ev ve aile 79, 5 ziraî neşriyat 20,05 dans havaları 20.25 röportaj 20,35 dans musikisinin devamı 20,55 Spor 21,20 konser 21,50 Romadan nakil 24,30 mizah 1 dans musikisi.
TÜLÜZ
21,0 ı operet 22,05 Viyana orkestrası
22.20 piyano konseri 23,05 film musikisi
23.20 haberler 23,35 askerî bando 21,05 konser 24,20 opera parçalar! 24,35 operat parçaları 24,55 koro konseri 1.05 haberler 7,20 senfonik orkestra.
Galatasaray-Is', lar’ • (e
İstanbul kazaı
’r
7 inci saihfeden devam Buna mukabil İstanbulspor da'-şöyle teşekkül etmişti: 7“
Lûtfi - Samih, Sabih - Nevzat,e Haşan, Fahri - Tevfik, İsmail,-Orhan, Orhan, Reşat. 3
Hakem Beşiktaştan Rüştü-beydi. 1
Müsabaka güzel ve enerjika bir oyunla başlamış ve sonuna kadar gittikçe artan bir surat, ve şiddetle devam etmiştir.
Birinci devrede İstanbulspo-run nisbî bir faikiyeti göze çarpıyordu. GalatasaraylIlar, sert bir müdafa oyunile bu faikıye-j, ti hükümsüz bırakmışlar ve devre golsüz neticelenmiştir.
İkinci devrede de Galatasa-* ray vaziyete hakimdi. Fakat‘r muhacim hattının fırsatları iyia kollayamaması yüzünden büa devrede golsüz bitmiştir. a
Bu suretle iki taraf ta gol» yapamadıklarından oyunun biret çeyreklik iki devre daha temdid. lâzım gelmiş, bu temdidin bi rinci devresinde yine İstanbul.m spor ağır basmıştır. Galatasaldi ray defansının çok şiddetli oyafc naması, şiddete biraz müsamahakâr görünen hakemin bil nazarı dikkatini celbetmiş v„„„M Galatasaray muavinlerinden b rini dışarıya çıkarm ştır.
İki tarafın da bütün gayret le çalıştığı son dakikalar^ golle neticelenmesi muhtamıcu bir iki fırsatı, tarafeyn kar^t bk’ı olarak kaçırmış ve m^ey yine neticesiz bitmiştir.
932 - 933 İstanbul şilt ?ar^e piyonunu tayin edecek ol bu müsabaka tekrar edilece tir.
Atletizm Birincilikle15™
Türkiye atletizm birincileri leri müsabakasına dün de vam edilmiş ve bu müsabaka Sfcl" bitirilmiştir. zıla-
Müsabakaları görmek üz Os-Fenerbahçe stadına giden'i„ne atletlerle şahsan alâkadar o Ziya lara münhasır gibiydi. TZ1
Alınan teknik netayiç şut ı
200 Metre — İstanbuldan 1 8 e fahham (24) metreden biri»^.^?" İzmirden Hakkı ikinci, Bursa *” Ahmet üçüncü. »dır.
400 Metre — Balıkesir res" Niyazi (56 6/10) birinci, Arkale-radan Salâhattin ikinci, isbeyin buldan Füruzan üçüncü. irdiği 1500 Metre — Ank ar Sait Şevki (4,35 4/10) birinci, İz^ekte den İbrahim ikinci, İstanbul-pagC1 Ruhi üçüncü. . .
5000 Metre — İzmirden rahim (17,18) birinci, Ank'1 re“ dan Galip ikinci, Burstaki Ahmet üçüncü. çarp-
110 metre manialı koşı istanbuldan Sedat (16,8/10 rinci, Ankaradan Melih ikxt •ir_ İzmirden Hüsey-n üçüncü. 5 ken’
Üç Adı m — İstanbuldan 'emez-yos (13,74 yeni Türkiye rekltemi“ birinci, İstanbuldan Selim t^",n ci, İzmirden Hüseyin üçün "
Sırıkla irtifa — İstanburı a 1 Fethi (3.20) birinci, İzmi1' köy-Talât ikinci. 0,5 te“
Gülle — İstanbuldan İbn (12,33) birinci, İzmirden hJOnun“ zi ikinci, İzmirden Sabah;(ler*n üçüncü. redde-
Cirit — İstanbuldan Kar* mü“ (51,20) birinci, İstanbuldan fahham ikinci, İzmirden N. e”" üçüncü. ' e a^'
4X100 Bayrak — İst.'*rP,Mn (46/10) birinci, Ankara i,an ka-İzmir üçüncü. nutees-
Umumî tasnifte îstahU“ne Türkiye birinciliğini kazanmış-^1 tır. |
I
KARI MEKTUPLARI _______________________
Elektrik Şirketi Komiserinin nazarı dikkatine
Senelerden beri İstanbul halkının Elektrik şirketi tarafından saat kirası namı altında izrar edildiği cümlenin malûmudur. Geçenlerde gazetenizle beraber umum matbuat bu kiranın 12/5 kuruşa tenzil edildiğini ilân etmişti.
Son aldığımız Eylül elektrik faturasında anladığıma göre bu para başka nam ile ahaliden tahsil olunmaktadır. Faturaya 12 kuruş kiradan başka şimdiye kadar görüp işitmediğimiz bir (şube ücreti) namile on kuruş daha ilâve edilmiştir ve 22 kuruş istenilmektedir. Şu halda tenzil edilen nedir?
Şirket şubelerinin!! masraflarını aboneler vermek mecburiyetinde midirler?
İcabedenlerin bu gayri makul şekil hakkında nazarij dikkatlerini celbeylemenizi rica ederim.
Çengelköy Halk Caddesi Bakkal
Salih
— Zaman —
Anlaşılıyor|ki elektrik şirketi, eskiden aldığı fazla parayı muhtelif namlarla tahsile devam etmek fikrindedir.
Elektrik şirketi komiserliğinin ehemmiyetle nazarı dikkati celbederiz.
*
Bir kariimizin mektep derdi
Sarıyer Türbe sokak 38 numaralı hanede Mehmet Raci bey bize gönderdiği bir mektupta:
“Oğlum Salih Ensari Emir-gân orta mektebi son sınıfında ikmale kaldı. Şimdi kendisini hiç bir mektep almıyor. Ne yapacağız ? Nereye müracaat edeceğiz? Bunu da söyliyen yok Vakit de geçiyor,, demektedir.
Kariimiz maksadını bize iyice yazamamış olacak1, eğer oğlu ikmal imtihanında da muvaffak olamamışsa bir sene daha daha aynı sınıfta okumasından başka -çare yoktur.
O halde niçin başka mektebe müracaat ediyor da almıyorlar? Mehmet Raci Beyin bize anlatamadığı bir derdi olduğu anlaşıhyar. Bu takdirde Maarif Vekâletine müracaatla çocuğunun hakkını aramalıdır.
¥ ¥
Sinemalarda ve Tramvaylarda ufaklık meselesi Bebekte mühendis Ragıp bey şoförü İsmail Vicdani imzasile aldığımız bir mektupta, Sinemacıların Darülâceze hissesini vermek istememelerinden dolayı izharı teessür edildikten sonra deniliyor ki:
“Senelerdenberi sinemalarda yirmi dokuz buçuk kuruşluk biletler satılıyor, halbuki müşteriden otuz kuruş alınıyor. Yirmi parayı ne sinemacıların verdikleri, ne de müşterilerin geri istedikleri vaki değildir.
Sinemacıların bu şekilde aldıkları fuzulî para da Darülâceze için pekâlâ bir varidat membaı olabilir.
Yine aynı kariimiz tramvaylarda (bir on para ve otuz para) meselesi mevcut olduğunu ve biletçilerin ekseriya bu “on ve otuz paralan,, iade etmediklerini veya edemediklerini söyliyerek diyor ki:
“ Sekiz kuruş otuz paralık biletler dokuz kuruşa, altı on paralıklar yediye, üç otuz paralıklar da dört kuruşa iblâğ edilse ve busuretle toplanacak para Hilâliahmer, Himayeietfai ve Şehitlikleri imar cemeyetleri arasında taksim edilse olmazını?,,
Bulgaristanda kalan Türk emlâki
Cesir Mustafa paşada “Viran tekke,, çiftliği mutasarrıflarından Şişli - İzzet Paşa sokağında 54 numarda “Nedime„ imzasile aldığımız mektuptan:
“ Bulgaristanda kalan Türk emlâki senlerdenberi hernedense Bulgarların yeddi gasbmdanbir türlü kurtarılanladır.
Balkan harbindenberi çalışırım, bu yolda birçok masarife katlandım, şimdiye kadar malıma sahip olmak veyahut mukabiline kavuşmak mümkün olamadı. Balkan harbinde çiftliğimizden iki bin koyun, binden fazla hayvanatı saire Bulgarlar tarafından yağmaya uğradı. Ormanlarımız tahrip ve binalarımız ihrak edildi. Çıplak bir toprak kaldı, onu da Bulgarlar zaptetti. Bugün memleketimizde iki üç yüz haneli Bulgarlar müreffeh yaşarlarken ben zaruret ve ihtiyaç içinde çırpınmaktayım.
Yunanistanda emlâk bırakanlar birer suretle haklarını kavuştukları gibi Bulgaristanda mal bırakanlardan bazıları da müstesna olarak haklarını aldılar. Benim bunlardan farkım nedir ?
Harbiumumî başmda yapılan Türk - Bulgar tasfiyei hudut kararından sonra Bulgar hükümeti hakkı tasarrufumuzu tanımış ve namımıza vergilerimizi kabul etmiş iken çiftliğimizi zaptetti ve muhacirlerini yerleştirdi.
Metalibatımıza karşı da “Bulgar mahkemelerinde isbatı mülkiyet,, et dedi. Bu yola da sülük ettik. Tapularımızı mahkemelerinde tasdik ettirdik, ilâm aldık. Yine maksada eremedik.
Makamı aidine verdiğimiz arzuhaller Sofya elçiliğinde kaldı. Bu mesele hakkında makamı aidinin birkere daha nazarı dikkatini celbetmek lûtfunda bulunmanızı rica eylerim.,, —Zaman—
Okuyucumuzun vaziyetine ehemmiyetle nazarı dikkati celbederiz. Umarız ki “Sofya,, Sefaretimiz, kendisinde (olduğu söylenilen arzuhallere ait muameleyi ikmalde gecikmiyecek ve Bulgaristanda ki Türk emlâkinin hakikî sahipleri eline geçmesi temin olunacaktır.
* ¥
Yüksek İktisat mektebine nasıl girilir ?
İsminin mahfuz tutulmasını is’.iyen bir kanimizden aldığımız mektupta deniliyor, ki:
“Muteber gazetenizin Maarif işlerine karşı gösterdiği yüksek alâkadan cesaret alarak aşağıdaki meselenin alâkadarlarca nazarı dikkate alınnmasına tavassut etmenizi rica edeceğim. Ben, bu sene resmî liselerden birinden orta derecede mezun oldum ve Yüksek iktisat mektebine girmek için müracaat ettim. Bana, bu sene yalnız iyi ve pek iyi dereceli talebe1 alacaklarını söylüyerek cevabı ret verdiler, Fransızca bilmiyen bir talebenin yüksek ticarette okuyamıyacağını da ilâve ettiler.
Bana, bu sene liselerin mezuniyet meseleleri malûm ve ibrete değer bir halde iken, bu mektebin şimdiye kadar vaki olmıyan bir usulü - bir yeni müdürün gelişi ile - tatbika kalkışması hakikatten tegafül etmek gibi geliyor. Herhalde imtihan meselelerine dair yeni kararlar ittihazı arifesinde bulunduğumuz şu günlerde bu gibi meselelerin de kat’î surette halledilmesine belki yardımı olur düşüncesiyle şu mektubumun neşrini rica ederim efendim,,
İKTİSAT İSLERİ
Silâhları azaltma işi
j ^Piyasamızın birjıaftalık vaziyeti
.Silâhları azaltma konferansının büsbütün kısırlığa uğrıyacağı anlaşılıyor
Bir hayli zamandır mevzuubahsetmeğe vesile ve fırsat bulamadığımız silâhları azaltma konferansı, galiba yeni bir sademeye uğramak, üzeredir. Bu konferans 12 Eylülde toplanacaktı. Konferans reisi Mister Henderson bu toplantıyı Teşrinisaninin başına kadar geciktirdi. Maksat bu müddet zarfında bir kaç meselenin neticesini almaktı. Bunların biri Sovyet birliğinin Milletler Cemiyetine girmesi, İkincisi şark misakı teşebbüsünün İntacı idi.
Birinci mesele halledilmiş ve Sovyet birliği Milletler cemiyeti âzası olmuştur, ikinci teşebbüsün neticesi de tavazzuh etmiş bulunuyor.
Bu itibarla silâhları azaltma konferansının yeniden faaliyete geçmesi için bir mani kalmadığı halde, bazı mehafil tarafından silâhları maddeten azaltmağa teşebbüs etmeden evvel ruhî mahiyette bir hazırlanmanın daha doğru olacağı ileri sürülmekte ve bu netice alınmadan maddi cepheye el uzatmanın bir fayda vermiyeceği temin olunmaktadır.
Silâhlan azaltma komitesi bu sırada emniyet, hava kuvvetleri ve silâh imalâtı meselelerini tetkik ediyordu. Fakat bu tetkiklerde henüz bir ■emere vermiş değildir.
Onun için şimdiye kadar birkaç dafa tehlikeli sarsıntılar geçiren silâhlan azaltma konferansının bu dafa tam bir kısırlığa uğrıyacağı tahmin olunuyor.
Diğer taraftan deniz silâhlarını tahdit işi de ayni teşevvüşü geçirmektedir. Çünkü kara teslihatında tahdidat yapılmadığına göre deniz teslihabnda da tahdidat yapılamıyacağı, yapıldığı takdirde kara ile deniz kuvvetleri arasında tesisi lâzımgden muvazenenin bozulacağı iddia edilmektedir.
Bu böyle olunca, esasen kendisinden pek hayır beklenemiyecek bir hale gelmiş olan silâhları azaltma konferansının hiçbir iş başaramıyacak hale geleceğini tahmin etmek te yanlış olmaz.
O. /?.
Yugosiavhükûm. Cemiyeti
darları Sofya da
Birinci sahifeden devam Bulgar kral ve kraliçesi ile prens Sir'.l ve prenses ödoksl mi-
safirleri Sofya istasyonunda ksrs’-lamışlar ve samimî sur*'*** lamışlardı- *
Baki
Yazan: Edebiyat muallimlerinden Abdülbaki Bey Basan: Türk Neşriyat Yurdu
Mimar Sinanla çağdaş olan şair Baki’nin pek meşhur olan Mersiyesi için bir frenk tarihçi, Süley-maniye camii gibi şaheserdir diyor. Filhakika Baki klâsik edebiyatta en eyi malzeme kullanarak şiirden yıkılmaz âbideler yaratmış bir fikir mimarıdır, bir üslûp üstadıdır. Mimar Sinan, eserlerini hâlk-ederken inceliği, ihtişamı, azameti I bir kül halinde mermere, taşa ve Kubbe'.ere işledi Nabi de aynı şeyleri kelimelerde yaşattı.
Bu sebeple Baki okunacak, üzerinde durulacak geniş bir mevzudur. Lise edebiyat muallimlerinden Abdülbaki bey, kaleme alıp 1 bastırdığı şu kitap ile işte o mev-1 zua girmiştir ve üçyüz küsur sene evvel ölen büyük üstadın o günden bu güne kadar lâyik olduğu ■ derecede tahlil edilmiyen hususi, i resmî ve edebî hayatını toplu olarak okuyucularına göstermek iste-miştir.
Muhterem muallim, bizce pek •; büyük bir iş olan bu teşebbüsünde ■t ne dçreceye kadar muvaffak ol-U muştur?.. Bunu biz okuyanların ! takdirine terkediyoruz. Yalnız şu-: nu söyliyelim ki kitap orta boyda ’• (111) sahifedir. Bunun yetmiş sa-' hifesi seçilen şiirlere ve onların lüğatlarini tahlile hasredilmiştir.
' Geri kalan kırk sahibenin altısı ba-İ kinin hayatına, onbeş sahifesi ede-ı bi şahsiyetine, dörtbuçuk sahifesi t şairin tasavvuf! hüviyetine verilmiş kolup üst tarafı resimdir.
i"

I..1 Millî Roman
’ı — Yine bekleriz Bülent Bey, ftjnutlaka geliniz, sıksık geliniz.
Bugünün
Aşkları
! — Bizi unutmayın Bülent Bey,
p arılırız ha.
( Ressam 6okağa çıkınca şöyle M'ir durakladı, kendine bir program Çizmeğe koyuldu. Cebindeki pus-
|wn,n vadettiği zevki yakalamak f|R*n daha iki saat geçirmek lâzıın-)lş. Parasız, hattâ onparasız olduğu fHhetle bu uzun müddeti bir gazi-
ll 8 V6ya k*r Pa“tacıda geçiremezin. Sinemalara -alışkın olduğu veç-,1e - bedava girmek mümkünse de
1
Tevfik »adi
Şairin hayatı üstünkörü yazılmış olmamakla beraber eksiktir. Meselâ kimlerden okuduğu araştırılmadığı gibi taşrada geçen hayatına da hiç temas edilememişt.r. Bu kısmın sonunda kendinin bahtiyar şairlerden olnuğu ve takdirler, saygılar içinde yaşadığı zikro-lunuyor. Bizce bu ifade vesikaya müstenit olmak ve meselâ Sultan Süleymandan zaman zaman gördüğü maddî ve manevî iltifatlar kaydedilmek icap ederdi.
Edebî şahsiyetine yerilen sahife ler, eserden istidlal suretiyle yazılmıştır, güzeldir, kuvvetlidir. Lâkin bu kısım da daha geniş olabilirdi. Çünkü biz Bakinin şakirttik-t n üstatlığa derece derece geçtiğine kaniiz. Onun İstanbuldan u-zak bu.unurken daha hissî yaşadığını sanıyoruz. Gazel ve kıt’alar bu iki esas gözedilerek tahlil olunursa hayli şeyler elde edilebilir sanıyoruz.
Eserde beğenmediğimiz resimlerdir. Eski Âşık Garip ve Âşık Kerem risalelerinde bulunan uydu, ma resim erden bunların farkı hemen hemen yok gibidir. Bakinin şiirlerini kuvvetli göstermek için kız'arın eline yay verip delikanlıların yüreklerini oka tutturmanın ne zevki vardır?
Birde bazı kelimelerin kullanılışında - doğru veya iğri - fesahate ifrat derecede bağlılık gösterilmiş. Meselâ birde bildiğimiz “çehre,,,

refrika No: 25 vakit geçmişti, oraları artık kapanmıştı. O halde yapılacak şey dolaş^ mak veya sokak kanapeleri üstünde hülyaya daluıektı.
O ikinci şıkkı tercih etti, yavaş yavaş yürüdü, Taksime kadar indi. Orada ve tramyay durak yerlerine konulu olan kanapelerden birine oturdu, düşünmeğe daldı. Zihninde hep Mehlikanın“dudaklarda yaşıyan yakut,, sözü dolaşıyordu.
Evet. Bir kadın dudağı bazen altın döken bir yakut olur. Fakat o yakuttan o altını sızdırmak her
j Sanayi ham maddeleri j te TİFTİK : Piyasada canlı alış gerişlere birdenbire bir durgun-mj,uk ârız olmuştur. Bu durgunlu-mjj;un sebebi pekte malûm değil-me[lir. Belkide alıcılar fiatların te laha ziyade yskseîmesine ma-’ ı^i olmak için muvakkaten böy-1 fın(e bir isteksizlik göstermiş o a-Tr()ilirler. Bu durgunluğun mu-fu vakkat olduğunu iddia ediyo-gu|UZ. Çünkü tiftiklerimizin ko-2Q ayca satılabileceğine ve önü-mj_nüzdeki haftalar zarfında alış jjjverişlerin tekrar hararetlenece-dajine kuvvetli bir kanaatimiz fetardır.
hiç Piyasaya durgunluk ariz ol-•;u nakla beraber yine bir takım ;er!İış verişler kaydedilmiştir. İkin-\rti mallar kilosu 52 kuruş 40 -santimden satılmıştır. Bunlar evAnkara - Polatlı mallarıdır. İyi ecraalların kilosu 70 kuruş 20 Fantimde olmakla beraber alıcı çıkmamıştır. Piyasada çengelli Ç’kıal hemen hemen kalmamıştır, itil-
- ■ Şimdi birde borsa satışlarını
^fözden geçirelim: Kilosu 71 te vuruş haftalık orta fiatla 9456 sah)Ho oğlak; 56 kuruştan 440940 nih£İlo anamal, 75 kuruştan 10300 bulvüo çengelli tiftik satışı tescil bu idilmiştir. Hafta zarfında İstan-retnula 185 ton tiftik gelmiş, ya-. ancı memleketlere de 435 ton Jj^ıhmilât yapılmıştır. İstanbul ftik istoku çok azalmıştır. Bor-ka» istatistikleri istok yekûnu-Ti 484 ton olarak göstermek-
«
YAPAK: Yapak piyasasında ‘ayırış verişledeki hararet devam edertiği gibi istekli işlerde vardır. B‘aba mallar 51 ve 55 kuruş-memn satılmaktadır. Afyonkara-ve barının ince mallan kilosu 58 SeÇnaruş 50 santim ile 59 kuruş ahkîrç santimden satılmıştır.
“Ş rBorsa satışları da şunlardı: *r akya kırkımı kilosu 66 kuruş ' santim haftalık orta fiatla jzme450 kilo ve Anadolu kırkımı a*'en*3su 41 kuruş 96 santimden ıse ° *349 kilodur.
ev‘et4afta zarfında istanbula 333 “çihre,,* yapak gelmiş, yabancı nin aslmleketlere634 tonluk tahmilâ baki anılmıştır.
!ântâhrEÇ1 KILI: Bu hafta bor’ Cuyi fc? hiç bir muamele kaydedil-beraber es-27 ton ihra-
Cuyi feı
Bahri bniş olmakla
Şekli mübayaattan sa gere: yapılmıştır. ”ün®se! Hububat burada nn kcpâRPA: Piyasası sağlam ve isten m i delidir. Fiyatlar tereffü isti-yakış k j gösteriyor. Aşağıdaki mu-
. Abd ese cetvelinde arpanın haf-Tebrik^ or^a kilo başına ku-
Bakiyi ve santim olarak gösteril-buluruz.;ir.
kısmı
babayiğıektup meselâ Remzinin eline değildir.cek olursa artık bu defa onun sesini plen güç kurtulabilirdi, koymayiemzi ile mücadelenin ne demek ler kadığunu ise Süreyya pek acı tecrü-mücevhrle öğrenmişti. Ömer Çavuşun lent bu İyesi mucibince onunla karşı-bazı geak şimdi hakikaten işine gel-kadın di. İşte Lûtfi Süreyya, Bursada banknotnduğu müddetçe bütün vaktini rurdu. Şe düşüncelerle geçirdi ve niha-ilân ett kendisi için artık İstanbulda yağmur makta bir faide olmadığına ve mel gör»ta caizde olmadığına kat’iyet-muhayyckmetti. Bundan sonra onun için istiyordıça yapılacak şey, yine Ömer Bunuşun nasihati mucibince Utanlarını da hanımlarından vaz geçmek, yordu, /li memleketine dönmek, orada din kalbiyuvasında bir müddet kendini maharetendirmek, sonra da kız avcı-haretten ı çıkacaksa kendi cinsinden bir kab kanından kız aramaktı. Lût-aşk satıîreyya bu kararı verdikten kadınları!. Istanbu’a avdet hazırlıkları-rı, gülüşkşladı. Otomobilini garajdan le bir şeıti. Hâzinesine doldurabildiği para .adar benzin koydu. Ondan sonra yine Gemlik tarikile İstanbul yo-
Bu Bir hafta Bir sene hafta evvel evaet
K. S. K. S. K. S.
Yenilik arpa 3 51 3 40 2 61
Biralık arpa 3 39 3 48 2 60
Bu hafta yabancı memleketlere 1575 ton arpa ihraç edilmiştir. Bu ihracat devam edecektir.
BUĞDAY: Piyasanın buğday kısmında da canlılık ve sağlamlık devam ediyor. Fiatları aşağıda ki cetvelde tetkik edelim :
Bir sene
Bu hafta Geçen hafta evvel
K S K S K S
Yumuaşk
buğday 4 49 4 48 4 10
Sertduğday4 93 4 51 3 33
Kızılca 4 39 3 78 3 52
Bilhassa sert buğdaylarımızın ihracat vaziyeti gayet emin ve sağlamdı •. Geçen günkü nüs. hamızda da I aber vermiş oldumuz gibi, Birleşmiş Amerika devletleri bu sene dışarıya sert buğday gönderemiyeceği gibi belki de ithalât mecburiyetinde kalacaktır. Avrupa ve diğer ithalâtçı piyasalar Amerikalıların Hart vinter 2 sertlerinden pek çok satın alırdı. Büyük müstahsiller derecesinde olmamakla beraber Türkiye bu sene ok dukça ehemmiyetli miktarlarda sert buğday ihracatı yapacaktır.
Belli başlı ihracat emtaamız hakkında okuyucularımıza haftada bir gün Cumartesi nüshamızda malumat verirken, haftanın sair günlerinde de bu sütunlarda piyasanın diğer em-taası hakkında malûmat ve fıat vermekteyiz.
E kidenberi söylediğimiz gibi İstanbul piyasasının vaziyeti şimdi gayet müsait bir seyir takip etmektedir. Bu müsait vaziyet Türkiyede iktisadi vaziyetin gün geçtkçe salâha doğru gitmekte olduğuna delildir. Yugoslavyanın afyon rekoltesi
Yugoslavyada bu sene haşhaş ekim sahası 6200 hektardı. Rutubet ve donların yaptığı zararlar çok azdı afyon rekoltesi 80,000 kiloluk neticeler vermiş bulunmaktadır. Bu sene rekoltesinden ilk afyonlar Cenubî Sırbistan piyasalarında birkaç haftadır arzedilmekte olmakla beraber fiatlar düşüktür.
Son günlerde bu afyonlar kilosu 100 dinardan satılmıştır. Düşük fiyatlara karşı sıkı tedbirler almak ve mahsulün imtiyazlı ihracat şirketi tarafından satın alınmasını temin et-
lunu tuttu. Bundan üç hafta evvel ■ Meâhat hanıma Bursada yetişmek hevesiyle otomobilini deli gibi sürerek geçtiği bu yollardan şimdi böyle aşkında mağlûp, rakibinin karşısında mağlûp, münkesir bir halde ağır ağır tekrar gidişi, ( ne kadar gamlı, ne kadar hüzünlü idi. Evvelce Süreyya aynı otomobil ile Herekeden Bursaye sekiz on saatte gelmişti. Şimdi ağır ağır giderek İstanbula ancak iki günde avdet etti. Doğru Şişlideki ikametgâ- * 1 ll hına gitti. Birkaç gün de orada istirahat etti. Fazla dışarı çıkıp Bey-oğ:u arkadaşlarına rasgelmekten hakikaten çekiniyordu. Mamafi I yazın plajda beraber eğlendikleri | kafile arkadaş'arı hakkında da az çok malûmat almak merakını yenemedi. Kâmran Hanım kocasiyle Şişlideki apartmanlarına avdet etmiş- , lerdi. Kâmranla Melâhatın arası çok ı açılmıştı, Mamafi Kâmran yine eskisi gibi Şişlinin sosyete âlemlerine dalıp çıkmak, kendi ayarındaki ailelerle, kadın.ar a düşüp kalkmakta, vaktini d^oikcdu ile, herkese haset etmek ve herkesin bir kuşu-
Mühim bir mesele
Avrupa nüfusu, beyaz ırk boyuna azalıyor!
Buna mukabil, Japon nüfusu artmaktadır...
"Pariser Tageblatt,, yazıyor: “Avrupa’da doğumun mütemadiyen gerilemesi, beyaz ırk medeniyeti için müthiş bir tehlike teşkil ettiği hakkında İtalyan Başvekili Musolim’nin az zaman evvel neşrettiği heyecan verici makalesinden sonra nüfus meseleleri hakkında Fransa’da başlıyan mübahase ve münakaşalar henüz nihayet bulmamıştır.
Esasen Puvankare, Heryot ve emsali gibi yüksek şahsiyetler tarafından imzalanmış olarak temmuzda neşredilen ve doğum geriliğine karşı mücadeleyi âmir olan beyanname memlekette kuvvetli akisler uyandırmıştı. Şimdi de Vallentin, Petit Journal gazetesinde neşrettiği çok mühim bir makalesinde, Avru-panın nüfusuz ka’ması tehlikesini mevzuubahsetmektedir.
Bu makalenin başlıca noktalarını aşağıya dercediyoruz:
“ Doğumu arttırma m elişi âlisi „ nin reis vekili Boverat beyaz ırkın bulunduğu bütün memleketlerde bir nüfus ihtilâli vukubulmakta olduğunu tesbit etmiştir. Doğuım rakamlarında bilâ istisna müthiş bir gerilik görünmektedir. Bu demografik tezahür, garip ve nadir bir halettir. Bu tezahürün şimdiki gibi anî ve umumî şeklinde cihan tarihinde bir misli daha görülmüş değildir.
Alman doğum rakamı oldukça yayıftır. Bu rakam 1932 senesinde Almanya’da 1000 nüfusta 15,1 doğum gösteriyor. 1933 te ise doğum miktarı 1000 nüfusta 14,7 dir. Bu hal, Almanya’daki doâum miktarının Fransa’daki doğuma nazaran hayli az olduğunu ifade ediyor. Yani Fransa’da doğum adedi 1932 de 1000 de 17,2 ve 1933 te binde 16,3 tür. Avrupa’nın diğer bütün memleketlerinde de doğum adedi umumiyetle ve mütemadi bir surette düşmektedir.
mek için Üsküp ticaret odası Yugoslav iktisat nezaretine müracaatta bulunmuştu. İktisat nezareti bu müracaatı is’af ederek imtiyazlı şirkete afyon mübayaatı için mühim bir sermaye ayırmasını emretmiştir.
Filistin arpa ithalâtı
Filistin hükûme inin arpa ithalâtından şimdiye kadar almakta olduğu gümrük rüsumu kilo başına bir milim idi. Aldığımız haberlere göre bu rüsum üç milime çıkarılmış bulunmaktadır.
runu bulup söylemekle geçirmekte idi. Mahut Ferdi ortadan kaybet muştu. Galiba o serseri de Rera-ziden yediği şamardan sonra onun kim oldu . unu öğrenmiş, başına daha vahim akıbetler gelmemek için Ş bir müddet gözden kaybolmağı daha muvafık bulmuştu. P.âj arkadaşlarının yine en kibarı ve en temiz yüreklisi olan Celâl Beye gelince, o bekâr ve zengin adam, eski eğlence arkadaşlarını bulmuş; yine Beyoğlu âlemlerine dalmıştı. Ermeni kızı Meryem Azarciyan ile Mis (Betti) den hiç bir haber yoktu. M s (B tti) galiba kendisine kur yapan İngiliz (Mıİner) le evlenmişti.
Lûtfi Süreyya bu suretle plaj «ngin idi, babasından bol
arkadaşlarının da dağıldığını öğrendikten sonra hazırlıklarını bitirdi. Şama Berut tarikiyle ve denizden gitmeğe karar vermişti.
(Mesajeri Maritim) kumpanyasının büyük vapurlarından birinin İs-tanbuıa uğramasını bekledi ilk gelen vapurda birinci mevki bir kamara tuttu.
İşte şimdi vapur hareket etmek
İslâv memleketlerinde de hal böyledir. Lehistan’da doğum 1933 te binde 35,5 ten 1932 de binde 28,7 ye düşmüştür. Ok-ranya’da 1925 te binde 42,7 den 1932 de binde 34 e düşmüştür.
işte bu suretle Avrupa’da doğum adedi mütemad.yen azalmakta iken dünyada bir millet vardır ki onun nüfusu bir çok senelerdenberi daima artmaktadır. O millet : Japon milletidir. Onun doğum rakımlarındaki tezayüt son on senede değişmemiştir. Bu rakamlar hemen uJ’aıa 2 milyon etrafında dönme’-.jdir. Japonya’da doğum, vefiyatın üç misli daha fazladır. 1933 senesinde bu fazlalık bir milyonu geçmiştir.,,
Japonların hazırlıkları
“Journal de Moscou,, yazıyor: Pravda gazetesi, Japonyanm biriktirdiği harp iptidaî malzemeleri hakkında şu malûmatı vermektedir:
“Japonlar, harpte kullanılacak iptidaî maddelerden lüzumu veçhile istifade için Mançurya-yı işgal etmiş ve bundan sonra Cenubî Mançuryada da bir buçuk milyar tona yakın demir bulunan madenlere vaz'ıyet etmişlerdir.
Ayni mmtakada bir milyar 265 milyar tonluk “petrol şisti,, madenleri ve “Jehol,, ile “Burga,, mıntakalarında da miktarı henüz tespit edilmemiş olan “petrol şisti,, vardır.
Japon Emperyalizmi cenubî Mançuryada alüminyum istihsaline iâzımgelen mevaddı iptidaiye madenlerini işletmiye başlamıştır.
Japonlar dahilî Moğolistan ve Jehol mıntakalarmı elde ettikten sonra yün ve kösele ihtiyacatını temin edecek bir üssülhareke temin etmiş bulunuyorlar. Diğer taraftan Japonlar; Çin, Malezya ve Felemenk Hindistanmdaki iptidaî maddeleri de elde etmeğe uğralıyorlar.,,
Karsta kadastro
Kars 25 — Kars vilâye-
tinde yapılmakta olan kadastro tahririni tetkik etmeli üzere gelen tapu ve kadastrc baş müfetişi kadastro reisi ile birlikte tahrir köylerini teftiş etmişler ve dün merkeze avdet etmişlerdir. Baş müfettiş tahrir işlerinde azamî sürat çarelerini müstacelden tetkik etmektedir.
1
üzere iken güvertedeki hasır koltuğa uzanmış, İstanbulu seyretmekte bulunmuştu. Artık ebediyen terk etmeğe karar verdiği bu azametli şehir şimdi kendisine nekadar cazip, nekadar sevimli görünüyordu. Bütün çacukluğunu, bütün gençliğini hep İstanbulda geçirmişti. Bir aralık tahsil için Pariste bulunurken de yine İstanbulu hiçbir vakit unutamamış, tatiller geldikçe, fırsat buldukça koşup İstanbula avdet etmişti. Halbuki Lûtfi Süreyyanın Pariste sürdüğü hayat her gence nasip olan hayatlardan değildi. Evvelâ kendi yaşındaki talebeye nis-
bot para alıyordu. Sonra esmer ve yakışıklı bir delikanlı idi. Avrupa-nın her hangi bir memleketinde ve Fransada esmer erkeklere ka-dın'ar çok rağbet ve iltifat gösterir. Bundan başka Süreyya zaten doğuşunda ı avantürye ) fıtratlı bir adamdı.
Devamı var
Eylül 29
—ZAMAN—
7
Biraz can sıkacak
ama...
Birinci sahifeden devam Bukarar üzerine uzun boylu bir lâyiha hazırlanmış, bu lâyiha da yine Müsyü (Hansens) in tensibile elektrik ve tramvay şirketleri meclisi idare reisi sanisi Uşak i zade Halit Ziya beye imza ettirilmiştir. Fakat Müsyü (Hansens) çok ihtiyatidir bir zat olduğundan, sanki Halit Ziya bey üstadımız gibi maruf bir zatın Devlet aleyhinde ikame ettiği bir davanın gürültüye gitmesine imkân varmış gibi meclisi idarenin Halit Ziya bey imzasile ika-mei davaya karar verdiğini Beyoğlu Kâtibiadli nezdinde 19 eylül 934 tarih ve (2598-12651) No. tahtında tasdik ettirmiş ve bu musaddak dava lâyihasını 24 eylül tarihinde de (Devlet Şûrası Yüksek Riyasetine) unvanrie İstanbul vilâyetine tevdi eylemiştir. Şu halde dava ikame edilmiştir. Halit Ziya Beyin imzasile verilen dava lâyihası da bugün eylülün 29 u olduğuna göre şüphesiz Ankaraya da vasıl olmuştur.
Halit Ziya Bey üstadımızın Edebiyatı Cedide tarihimizdeki müstesna mevkiine nazaran böyle bir istida zirine imza etmekteki vukufu kanunileri ve salâhiyeti hukukiye-leri tabii kabili inkâr değildir,
Diğer taraftan Müsyü (Hansens) hesabına yazılan mephus yazıda bilmediğimiz bir hayli malûmatta öğrendik, ki bundan dolayı da cidden müteşekkiriz. Çünkü bizim şirketlerle hiçbir alâkamız olmdı-ğından ve zaten alâka tesisine de
heveskâr bulunmadığımızdan elektrik ve tramvay şirketlerinin işlerinin içyüzleri hakkında kabil değil kâfi derecede malûmat alamıyoruz. Yegâne merdimiz makarnan resmiyedir. Makamatı res-miyenin ise şirketlerin içyüzü bıkkındaki malûmatları bizden fazla değildir. Okadar değildir, ki tramvay şirketinin yol yapacağım diye halktan çektiği 2 milyon liranın eyyamı ahireye kadar farkına bile varılmamıştır. Nafıa Vekâletinde bir tebeddül olup ta Ali Bey bu işleri son zamanlarda kurcalamamış olsaydı, hiç şüphesiz Nafıa Vekâleti uzun seneler tramvay şirketinin halktan birkaç milyon daha çekmesinden haberdar olamıyacakb.
Mezkûr yazıda öğrendiğimiz başlıca şey, Müsyü (Hansens)in şimdiye kadar bilmediğimiz vaziyeti ha-kikiyesidir. Biz Müsyü (Hansens)i mütemadiyen tramvay İşlerinde de önayak olduğuna bakarak tramvay şirketinin de dolayısıyle âmiri zannediyorduk. Halbuki Müsyü (Hansens) bilmeyiz hangi sosyete namına İstanbuida hem elektrik, hem tramvay, hem tünel, hem de havgazı şirketleri müdürü imiş. *
Bir de havagazı meselesi
Bu münasebetle Müsyü (Hansens) in bilhassa (havagazı) şirketi müdürü olduğunu öğrendiğimize çok memnun olduk. Çünkü bu havagazı şirketini ve onun elektrik şirketiyle münasebetini biz tamamiyle unutmuştuk. Halbuki (havagazı) şirketi bundan takriben 11 sene evvel elektrik şirketine devredildiği vakit, Belediyeye büyük yekûnda bir borcu vardı. Operatör Emin Beyin zamanında yapılan bu devir muamelesinde yine hatırımızda kaldığına göre (havagazı) şirketinin bu borcunun tediyesinde bir yanlışlık oldu ve ve emanet (100) bin lira kadar bir para keybetti. Bu işleri Operatör Emin Bey çok iyi bilir. Maamafih Emin Beyin bu zararla şahsen alâkadar olmadığına nazaran, bu baptaki yanlışlığı unutmuş olması da melhuzdur. Şu halde Müsyü Hansens durup dururken bizzat kendisinin (Havagazı ) şirketi müdürü olduğunu da ha-tırtlattığından bilistifade bahsettiğimiz yanlışlığı Nafıa Vekili Beyin nazarı dikkatine vazediyoruz. (Yanlış hesap Bağdattan döner) derler. Bn hesaplar da karıştırılınca herhalde meydana bir alacak çıkacağından eminiz. •
Bu da (200) bin lira meselesi
Esasen Elektrik şirketi mütareke senelerinde de bir (petrol - mazot) meselesinden dolayı Şehremanetine dörtyüz bin lira borçlanmış ve borcu inkâr etmekte bulunmuştu. Bunu o zamanki gazetemiz üşenme-
"Lindberg„in ro-cuğunu kaçıranmı
Nevyork28 (A. A.) — “Lind-berg„ in çocuğu işiyle uğraşan müddei umumiye yapılan şeha-detlere göre “Hauptman,, in arkadaşı kendisi tevkifedildiği gündenberi ortaddnyok olmuştur. Bu adam aranmaktadır.
Bir polis Kafiyesi "Berlin,, e gitti
Berlin 28 ( A.A. ) — Amerikalı polis hafiyesi "Jonson,, Paris yolu ile buraya gelmiştir. “Jonson,,, "Hauptman,, hakkında tahkikat yapacak çocuk kaçırılmadan evvelki faaliyeti ve muhtemel suç artıkları üzerinde çalışacaktır.
Amerikada grev meseleleri
Vaşington 28 (A.A.) — Mensucat patronları grevin halli plânının tatbikine iştirak edeceklerini bildirmişler.
Patron liderlerinden ve pamuk mensucat enstitüsü eski müdürü M. Slom, reisicümhurun grevcilerin tefrik edilmeden tekrar işe alınmaları tavsiyesini patronların kabul ettiğini bildirmiştir.
200 bin franklık kokain
Paris 28 (A. A.) — “ Pari Suai „ gazetesine göre Lil şehrine girerken üzerinde 200 kilo 500 gram kokain bulunan iki adam iki adam yakalanmıştır. Kokain kıymeti 200 bin franktır-
Havada yeni bir rekor
Londra 28 (A. A.) — Avus-turalyalı genç tayyareci Ceymis Melroz, Kroydou’a bugün -dün-saat 7 de inmiştir.
Melroz, Avusturalya’dan 20/9 tarihinde uçmuştu. Boylece, Cim Mollisou’a ait olan 8 gün 22 saatlik resmî rekoru 13 saat farkla kırmış oluyor.
Japon felâketzedelerine bir milyon iane Tokyo 28 (A.A) — Sovyet Rusya, tayfun kazazedelerine yardım için 100 bin yen vermiştir. Bu suretle, toplanan para bir milyon yenden fazla olmuştur.
Kabine, tayfundan harap olan şehir ve mmtakaların imarı için bir program yapmk üzere diyet meclisini fevkalâde olarak toplanmağa davete karar vermiştir.
Bütün ecnebi sefirler, M. Hi-r o ta ya, bizzat, hükümetlerinin taziyetlerini bildirmişlerdir.
Bir Sporcu öldü
Fenerbahçe Spor kulübünün eski ve emektar kalecisi Hüsnü bey tutulduğu hastalıktan kur-tulamıyarak Perşembe günü vefat etmiş, dön cenazesi kulüp arkadaşlarının ve dostlarının elleri üstünde götürülerek toprağa tevdi edilmiştir.
Fenerbahçe kulübü ve zavallı Hüsnünün ailesi cenaze merasimine kederlerine iştirak edenlere sonsuz teşekkürlerini arze-der.
den, yorulmadan yazdı ve nihayet şirketi Şehremanetine (200) bin lira iadesine mecbur etti. Bu işte Vali Haydar Beyin de himmeti olmuştu. Ozaman ki Cemiyeti umumiye! belediye zabıtnameleri karıştırılırsa bu mesele hakkında sadra şifa verici güzel malûmat alınır.
Maamafih bizi asıl memnun eden cihet, dediğimiz gibi, durup dururken Müsyü (Hansens) in Havagazı şirketiyle alâkasının bize hatırlat-tırılnıasıdır. Eğer bu vesile ile devlete bir (100) bin lira daha kazandırırsak bizim için ne şerefi
Elektrik şirketinin bir mektubu
Üçüncü sahifeden devam
Bununla beraber mumaileyhe hastanede bulunduğu müddet ne kadar olursa olsun şirket nizamnamesine tevfikan 108 kuruş gündeliği tamamen verileceği gibi tediyat bermutat ve 15 günde bir yani takriben her ayın 5 i ile 20 sinde yapılacaktır.
Kaza vak’alarına taallûk eden nizamnamelerimiz emsali mües-■oseleriakinden daha ziyade değilse bile her halde onlar kadar yüksek ve insani bir duygu ile tanzim edilmiş olduğundan şirketimiz, muharririniz tarafından kendisine atfedilen insaniyetsizlik sıfatını derin bir teessüfle reddeder.
Bu mektubumuzun, matbuat kanunu mucibince, muteber gazetenizin aynı sütununa dercini rica eder, saygılarımızı yenileriz, efendim.
Türk Anonim Elektrik Şirketi ' A. Hansens
— Zaman —
Elektrik şirketinin bu def akı mektubunu Matbuat kanonu mucibince neşre mecbur olduğumuz için dercediyoruz.
Yoksa mektupta montör muavini Nafiz efendinin mecruhiyeti münasebetiyle verilen izahat ne bizi tatmin etmiş, ne de bir kıymeti haiz bulunmuştur. Şirket Nafiz efendinin, kazaya kendi ihtiyatsızlığı yüzünden uğradığını söylüyor.. Bir işçi iş esnasında herhangi bir ihtiyatsızlıkta bulunabilir. Hele elektrik tellerini tamir gibi çok tehlikeli bir işte kazaya uğramak kadar kolay birşey yoktur. Bir parmak ucunun bir tele teması, bir insanı yıldırımla vurulmuş gibi derhal öldürür. Havada muallâkta güç bir iş gören bir işçinin ise esen şiddetli bir rüzgâr veya hızlı geçen bir kamyon sarsıntısı ile gayri ihtiyarî olarak eliyle ilk tesadüf ettiği sabit bir şeye yapışması kadar tabiî bir haraket olmaz.
Sonra ihtiyatsızlık yalnız Nafiz efendide olmamıştır. Nafiz efendi cereyanı kestiği halde bir başka memur cereyanı tekrar açmıştır. Bu ikinci memurun ihtiyatsızlığından mütevellit mes’uliyet temamile şirkete aittir. Müsyü (Hansens) mektubunda Nafiz efendinin derhal (Zeynep Kâmil) hastanesine kaldırıldığını söylüyor. Bundan tabiî ne o-lur; Elektrik şirketi ne yapacaktı; kendi işlerini gören bir memurunu, ölüm tehlikeli bir kazaya uğrayınca götürüp çöplüğe atacak değildi ya? Bu mecruhu Şirket hastaneye göndcrmeseydi, tabii Belediye kendi hastanelerine alacaktı. Binaenaleyh Şirketin büyük bir iş yapmış gibi hastaneden bahsetmesi manasızdır.
Nafiz efendinin gündeliğine gelince bu kadar feci bir kazaya uğramış bir biçareye zahiren 108, hakikatte 75 kuruş yevmiye vermek çok acınacak bir haldir. Elektrik şirketi Türkiyenin en zengin bir şirketidir. Bu şirkette montörlük vazifesi de en tehlikeli bir iştir. Binaenaleyh bu işi görürken böyle feci kazaya uğrıyan işçilere, hiç olmazsa hastalık esnasında iki öç misli yevmiye verilse yine kifayet etmez. İşte şirket ancak böyle bir şey yapabilirse insaniyetten bahsetmek hakkını ihraz eder.
Nafiz efendi ifayı vazife halinde yaralanmıştır. Avrupada şirketlerin bilhassa böyle tehlikeli işlerinde kazaya uğrıyanlara verilen tazminat gayet büyük bir yekûn tutar.
Müsyü (Hansens) Belçikalıdır. Kendisine soruyoruz, meselâ Brük-selde en adi bir amele elektrik tellerini tamir ederken Nafiz Efendinin uğradığı ölüm kazanna uğrasa idi, kendisine ne kadar tazminat verilirdi? Vakıa Avrupada şirketlerin insafsızlıklarına mani olmak için kuvvetli kanunlar vardır. Bizde ise maalesef henüz böyle kanunlar yapılmamıştır. İşte onun İçin zaten biz de bu meseleyi Dahiliye ve Nafıa Vekillerinin nazarı dikkatine vazettik ya I
Şirket evvelâ, montör ve kablo tamircisi gibi en tehlikeli işlerde istihdam ettiği memurlarının yevmi ya ini behemehal arttırmahdır.Sa-niyen kaza halinde böyle (75 kuruş yevmiyeyi ayağına gönderiyoruz) gibi gülünecek, daha doğrusu ağlanacak sözler söyliveceğîne, bu de-
Akşehirde bir hırsız çetesi
Akşehir 24 (Hususî) — Şehrimizin Altın kalem mahallesinde Mustafa efendinin düğününe Ankaradan misafir olarak gelen Ahmet muhtar beyin düğün evindeki ’bavulu, muhteviyatı olan 46 altın lira, bir be-şibirlik, elmas yüzük, gümüş saat' gelin elbisesi vesaire ile beraber çalınmıştır.
Zabıta geceli gündüzlü bir çalışmadan sonra hırsızalrı yakalamağa muvaffak olmuştur. Bitlis muhacirlerinden kurt Yusuf, sıçan Hüseyin, İbrahim ve daha iki arkadaşından mürekkep olan bu hırsız çetesinin 3 gün evvel yine şehrimizde tü-fenkçi Nuri ustanın evinden 11 av tüfengi ve bir mavzer ile on beş lira çaldığı anlaşılmıştır.
Hırsızlar adliyeyc verilmiştir.
Trabzon Tayyare Cemiyeti
Trabzon 25 — Dün Vali Rıfat Beyin riyaseti altında Belediye ve tayyare müfettişlerin iştirakiye fevkalâde bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda bütün Karadeniz mmtakasında Cemiyet varidatının artımına yardım edecek mühim kararlar ittihaz edildi.
“Zile,, de bir karar
Zile 27 (A. A.) — Şehrimiz İmam ve Hatipleri dün gece Müfti efendi riyaseti altında bir toplantı yaparak vazifeleri haricinde dinî kisve giyin em eğe karar vermişlerdir.
YENİ NEŞRİYAT
Yeni Adam
“Yeni Adam,, ın 39 uncu sayısı bir çok canlı mündericat ile çıkmıştur. İsmail Hakkı bey “Niçin Döndürüyoruz,, ve “Şehir tiyatrosunda: Tekâmül değil inhilâl,, başlıklı Maarif ve tiyatromuza ait alâka verici yazılan, Dr. Saip- Ragıp beyin “Einstein ziyayı bir madde gibi anlıyor,, ve Abdülfeyyaz Tevfik beyin “Başka dünyalardan gelmiş taşlar,, başlıklı ilim yazıları vardır. Mühendis Nüvit Osman beyin “Sinema hileleri,, ne dair yazdığı yazı ve Bedi Ziya beyin “ En iyi tedris tarzı „ isimli yazıları ayrıca dikkate değer. “Suphi Nuri beyin cevabı,, ve “Bir tarih tetkiki,, ayrıca alâka veren yazılardır. Sanat sayfasında “Çocuk resmi ve mirimitif sanat,, makalesi ile Süreyya Hayret beyin Vahdet Gültekin beye verdiği cevap bulunmaktadır, “ Sait Çelebi,, dramı devam etmekte ve Baltacıoğlu imzalı “Taşçı Osman efendi hikâyesi zevkle okunmaktadır. Bu sayının resimlerindeki ve basılışındaki güzellik de ayrıca göze çarpmaktadır.
diklerimizi yapmalıdır. Fakat şirket bunu hiçbir vakit kendi kendine yapmak insafını gösteremez. Onun için bunun bir kanunla temini Dahiliye ve Nafıa Vekâletleinin işidir. İki Vekâletin, bu Nafiz Efendi meselesini ve şirketin yukarıdaki cevabını nazarıdikkate alarak, böyle bir kanun çıkarmalarını çok temenni ederiz.
Yukarıdaki mektubun sonundaki (İnsaniyetsizlik sıfatını derin bir teessürle muharririnize reddederiz) Sözüne gelince bu işte müteessir olacak bilmeyiz kimdir?
Şirket acaba bugün Nafiz Efendinin (Gebze) de, evlât acısile ağ-Iıyan ve ihtiyaç içinde çırpınan ihtiyar bir valdesi olduğundan haberdar mıdır? Eğer şirket müteessir olmak istiyorsa işte kendisine bolboi teessür duyacak çok acıklı ve elemli bir mevzu!
KARİ MEKTUPLARI
Elektrik Şirketi Komiserinin nazarı dikkatine
Senelerden beri İstanbul hal-kının Elektrik şirketi tarafından saat kirası namı altında izrar edildiği cümlenin malûmudur. Geçenlerde gazetenizle beraber umum matbuat bu kiranın 12/5 kuruşa tenzil edildiğini ilân etmişti.
Son aldığımız Eylül elektrik faturasında anladığıma göre bu para başka nam ile ahaliden tahsil olunmaktadır. Faturaya 12 kuruş kiradan başka şimdiye kadar görüp işitmediğimiz bir (şube ücreti) namile on kuruş daha ilâve edilmiştir ve 22 kuruş istenilmektedir. Şu balda tenzil edilen nedir?
Şirket şubelerinin^ masraflarını aboneler vermek mecburiyetinde midirler?
İcabedenlerin bu gayri makul şekil hakkında nazari] dikkatlerini celbeylemenizi rica ederim.
Çengelköy Halk Caddesi Bakkal Salih
— Zaman —
Anlaşılıyorfki elektrik şirketi, eskiden aldığı fazla parayı muhtelif namlarla tahsile devam etmek fikrindedir.
Elektrik şirketi komiserliğinin ehemmiyetle nazan dikkati ceL bederiz.
*
Bir kariimizin mektep derdi
Sarıyer Türbe sokak 38 numaralı hanede Mehmet Raci bey bize gönderdiği bir mektupta:
“Oğlum Salih Ensari Emir-gân orta mektebi son sınıfında ikmale kaldı. Şimdi kendisini hiç bir mektep almıyor. Ne yapacağız ? Nereye müracaat edeceğiz? Bunu da söyliyen yok Vakit de geçiyor,, demektedir.
Kariimiz maksadını bize iyice yazamamış olacak’, eğer oğlu ikmal imtihanında da muvaffak olamamışsa bir sene daha daha aynı sınıfta okumasından başka -çare yoktur.
O halde niçin başka mektebe müracaat ediyor da almıyorlar?
Mehmet Raci Beyin bize anlatamadığı bir derdi olduğu anlaşılıyar. Bu takdirde Maarif Vekâletine müracaatla çocuğunun hakkını aramalıdır.
Sinemalarda ve Tramvaylarda ufaklık meselesi
Bebekte mühendis Ragıp bey şoförü İsmail Vicdani imzasile aldığımız bir mektupta, Sinemacıların Darülaceze hissesini vermek istememelerinden dolayı izharı teessür edildikten sonra deniliyor ki:
"Senelerdenberi sinemalarda yirmi dokuz buçuk kuruşluk biletler satılıyor, halbuki müşteriden otuz kuruş alınıyor. Yirmi parayı ne sinemacıların verdikleri, ne de müşterilerin geri istedikleri vaki değildir.
Sinemacıların bu şekilde aldıkları fuzulî para da Darülâ-ceze için pekâlâ bir varidat membaı olabilir.
Yine aynı kariimiz tramvaylarda (bir on para ve otuz para) meselesi mevcut olduğunu ve biletçilerin ekseriya bu Hon ve otuz paraları,, iade etmediklerini veya edemediklerini söyliyerek diyor ki:
“ Sekiz kuruş otuz paralık biletler dokuz kuruşa, altı on paralıklar yediye, üç otuz paralıklar da dört kuruşa iblâğ edilse ve busuretle toplanacak para Hilâliahmer, Himayeietfal ve Şehitlikleri imar cemeyetleri arasında taksim edilse olmazını?,,

Bulgaristanda kalan Türk emlâki
Cesir Mustafapaşada "Viran tekke,, çiftliği mutasarrıflarından Şişli - İzzet Paşa sokağında 54 numarda "Nedime,, imzasile aldığımız mektuptan:
“ Bulgaristanda kalan Türk emlâki senlerdenberi hernedense Bulgarların yeddi gasbındanbir türlü kurtarılanladır.
Balkan harbindenberi çalışırım, bu yolda birçok masarife katlandım, şimdiye kadar malıma sahip olmak veyahut mukabiline kavuşmak mümkün olamadı. Balkan harbinde çiftliğimizden iki bin koyun, binden fazla hayvanatı saire Bulgarlar tarafından yağmaya uğradı. Ormanlarımız tahrip ve binalarımız ihrak edildi. Çıplak bir toprak kaldı, onu da Bulgarlar zaptetti. Bugün memleketimizde iki üç yüz haneli Bulgarlar | müreffeh yaşarlarken ben zaruret ve ihtiyaç içinde çırpınmaktayım.
Yunanistanda emlâk bırakanlar birer suretle haklarını kavuştukları gibi Bulgaristanda mal bırakanlardan bazıları da müstesna olarak haklarım aldılar. Benim bunlardan farkım nedir ?
Harbiumumî başında yapılan Türk - Bulgar tasfiyei hudut kararından sonra Bulgar hükümeti hakkı tasarrufumuzu tanımış ve namımıza vergilerimizi kabul etmiş iken çiftliğimizi zaptetti ve muhacirlerini yerleştirdi.
Metalibatimıza karşı da "Bulgar mahkemelerinde isbab mülkiyet,, et dedi. Bu yola da sü’ûk ettik. Tapularımızı mahkemelerinde tasdik ettirdik, ilâm aldık. Yine maksada eremedik.
Makamı aidine verdiğimiz arzuhaller Sofya elçiliğinde kaldı. Bu mesele hakkında makamı aidinin birkere daha nazarı dikkatini celbetmek lütfün d a bulunmanızı rica eylerim.,, —Zaman—
Okuyucumuzun vaziyetine ehemmiyetle nazarı dikkati celbederiz. Umarız ki "Sofya„ Sefaretimiz, kendisinde (olduğu söylenilen arzuhallere ait muameleyi ikmalde gecikmiyecek ve Bulgaristanda ki Türk emlâkinin hakikî sahipleri eline geçmesi temin olunacaktır.
Yüksek İktisat mektebine nasıl girilir ?
İsminin mahfuz tutulmasını is'.iyen bir kanimizden aldığımız mektupta deniliyor, ki:
"Muteber gazetenizin Maarif işlerine karşı gösterdiği yüksek alâkadan cesaret alarak aşağıdaki meselenin alâkadarlarca nazarı dikkate almamasına tavassut etmenizi rica edeceğim. Ben, bu sene resmî liselerden birinden orta derecede mezun oldum ve Yüksek iktisat mektebine girmek için müracaat ettim. Bana, bu sene yalnızi iyi ve pek iyi dereceli talebe alacaklarını söylüyerek cevabı, ret verdiler, Fransızca bilmiyen bir talebenin yüksek ticarette okuyamıyacağını da ilâve ettiler.
Bana, bu sene liselerin mezuniyet meseleleri malûm ve ibrete değer bir halde iken, bu mektebin şimdiye kadar vaki olmıyan bir usulü - bir yeni müdürün gelişi ile - tatbika kalkışması hakikatten tegafül etmek gibi geliyor. Herhalde imtihan meselelerine dair yeni kararlar ittihazı arifesinde bulunduğumuz şu günlerde bu gibi meselelerin de kat’î surette halledilmesine belki yardımı olur düşüncesiyle şu mektubumun neşrini rica ederim efendim,.


Far Buğdayı
Farelerin bulunduğu mahalle (Far) Haşan fare zehirinden buğday nevileri serpilerek bütün fareler öldürülür. Buğday nevilerinin beher adedi bir adet fareyi muhakkak surette öldürür. Ve bu ölen fareler kokmaz ve kaskatı bir hale gelir. Ve istimali gayet basittir.
Far Macunu
Far macununun ince bir ekmek parçası üzerinde sürülerek ve ufak ufak kesilerek veya hamur, pastırma, ve her nevi yiyeceklere hafif surette sürülerek fareler'n bulunduğu mahalle bırakılır. Fareler bunu kemali iştihaile yerler. Ve derhal ölürler. Ve bir daha kokmazlar.
Far macuniyle far buğday daneleri bir arada istimal edilirse farelerin ana baba ve ecdatları külliyen mahvu perişan olacakları muhakkaktır.
Buğday nevileriyle macunlarının beher kutusu 25 ve büyükleri kırk kuruştur. İkisi bir arada 40 kuruştur. Deposu Haşan Ecza Deposudur.
ibokh) Nişantaşında - Tramvay ve Şakayık caddelerinde (Sj
□SİİljŞİşIİ Terakki Lisesi I
ANA - İLK - ORTA - LİSE
56 «ene evvel Selânikte tesis ve 1919 da İstanbula nakledilmiş, Türkıyenin en eski hususi mektebidir. Resmî liselere muadeleti ve muamelâtının düzgünlüğü Maarifçe musaddaktır.
Kız ve erkek talebe İçin yanyana ve geniş bahçeli iki binada ayrı leylî teşkilâtı verdir. Mevcut Fransızca, Almanca, İngilizce kurlarına dokuz yaşından itibaren her talebe iştirak eder. Resmî müfredat programlarına *göre talebesini ciddî ve muvaffak bir surette bakalorya imtihanlarına hazırlıyan müessese 20 kiş lik bir Maarif encümeninin nezaret ve himayesine mazhardır. Mektep hergün saat 10 - 17 arasında açıktır. Kayit işlerine Cumartesi -Pazartesi - Çarşamba günleri bakılır. Telefon: 42517
Neharî
VE FRENGİYE YAKALANMAMAK İÇİN EN İYİ İLAÇ PROTEJİhl’dir
50 KRŞ, HER ECZANEDE BULUNUR.
Tepebaşı Şehir Tiyatrosunda 2 Birinci Teşrin sah günü akşamından itibaren
Saat 20 de
Cürüm
ve
Ceza
Tazan: F. M.
DoBtoyevsky
İstanbul Belediyesi
JchirTı'yatrosu
Tercüme eden : Reşat Nuri
— Zührevî ve cilt hastalıkları —• Mütehassısı
Dr. HAYRI ÖMER
Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii karşısında 133 No.
—, Tel: 435 _
Göz Hekimi | Dr. Süleyman Şükrü
I Babıâli, Ankara caddesi No. 60
Telefon, 22566
□ t?
ADAPAZARI
T- TIICÂI^T
Merkezi Adapazarı
İstanbul şubesi: Dördüncü Vakıf
han zemin kat Tel. 22042
Kumüsyon ve ticaret kısmı: Tel. 23623
Galata şubesi Tel. 43201
Üsküdar şubesi Te). 60590
itimadı Millî Tel. 41937
Sermayesi: 1,200,000 İhtiyat akçası: 130000
ŞUBELERİ
Bandırma, Bartın, Bilecik, Biga, Bolu, Bozöyiik', Bursa, Düzce, Eskişehir, Hendek. İzmit, Karamürsel, Kütahya, Mudurnu, M. Kemal Paşa, Galata, Gemlik, Gerede, Geyve. Safranbolu, Tekirdağ, Üsküdar, Yenişehir.
Müsait şartlarla mevduat, havale kabul eder. Tahsile senet alır, ikraz muamelesi yapar. Mevduat faizleri müdüriyetle görüşülerek tesbit edilir.
E.
£
oc ooooooooocooocoooc ooooooco
8 Cilt, Zührevî hastalıklar 8 mütehassısı
g Dr. Feyzi Ahmet s
2 Babıâli Ankara caddesi No. 43 g
8 Cumadan başka hergün sa- 8 bahtan akşama
Telefon : 23899
8 oooooooooc oooooooooc oooooo
Kumüsyon ve ticaret kısmı her nevi emtiai ticariye satışına delâlet eder.
(İtimadı Millî) kendi sigortasıdır.
....
Şark Demiryolları
İLÂN
Ana hatta mahsus seyri seri "A„ harfli istisnaî ve muvakkat tarife ile mücavir mevkiflere mahsus seyriseri 1 No. h tarifenin 1 inci ve 2 inci ilâvelerinin gelecek birinci teşrinin bidayetinden itibaren ilga edileceği muhterem yolculara ilân olunur.
Bundan maada ana hatta mahsus seyri seri “C„ harfli istisnaî ve muvakkat tarife de ancak 28 eylüle kadar (28 dahil) muteber olacaktır.
Ahalinin seyahatlerini kolaylaştırmak maksadile birinci teşrinin bidayetinden itibaren mutat olan tarifelere tekrar avdet etmektense, bu tarifelerde âtide bildirildiği üzere mühim tenzilât yapılmasına Şark Demiryolları Şirketi tarafından karar verilmiştir :
7.— İstanbul Banliyö mevkiflerine mahsus olmak üzere :
— Yalnız azimet için % 30 tenzilâtı havi bir hususî yolcu tarifesi;
— Azimet ve avdet için % 30 tenzilâtı havi bir hususî yolcu tarifesi tatbik edilecektir;
2.— 106-107 ve 322-323 katarları ile yapılan dahilî münakalâta mahsus olmak üzere:
— Yalnız azimet için % 30 tenzilâtı havi bir hususî tarifesi :
— Bazı mevakif arasında, azimet ve avdet için %50 tenzilâtı havi bir hususî yolcu tarifesi tatbik edilecektir.
İstanbul, 25 eylül 1934 Müdiriyet
SIHHATİNİ SEVENLERE
Afyonkarahisar Madenauyunun hazımsızlığe, kara er ve böbrek rahatsızlıklarına karşı şifaî hasaa-larından İstifade edenlerin adedi gün geçtikçe artmaktadır.
Afyonkarahisar *Men«uyun(ı
İçenlere kolaylık olmak üzere au kamyonetle müşterilerinin yerlerine kadar gönderilmekte ve ayrıca on şişelik kasalarla da au verilmektedir.
Umumî satış yeri: Yenipostane civarında AksaraylIlar Hanında Hilâliahmer Satış mağazasıdır. Telefon 20062
■■»•■w -vsr w-'-' ' -v-—'-r-r
Hilâliahmer
Merkezi Umumisinden
Eskişehir Merkez anbarında: Albiyon marka seyyar tamirane otomobili, seyyar vinç vesaire (3O)Eylülde Ber- j t liye kamyonları (1) lâtil marka makaralı otomobiller, Per- 1 C les kamyonları (2). muhtelif otomobil ve makine par- j I a — ■ t A V "T e-' ■ rs ■ , x , x 1 ir 4 X. , Ls ı —s x4 XX xs 4 • I X— x* xCx ■ —— xj —» —— 4
liplerin müracaatları. (2066) 4
................* * ' *..............
)
)
)

)
)
, çalatı (4) Teşrinievvel 934 tarihinde satılacağındari ta-
liplerin müracaatları. (2966)

İnhisarlar U. Müdürlüğünden:
Şartnamesi mucibince 12000 kilo Vakum yağı 6-10-934 tarihine müsadif cumartesi günü saat 14 te pazarlıkla satın alınacaktır. Taliplerin % 7,5 muvakkat teminat paralariyie birlikte Cıbaiideki alım, satım komisyonuna müracaatları. (6191)
İstanbul Vilâyeti Baytar Müdürlüğünden : Fatih ve Eminönü kazaları sakinlerinden At, Kısrak, Beygir Tay sahiplerine:
Arabacı, Nakliye
Bahçıvan Esnafına:
Nev’i yukarıda yazılı tek tırnaklı hayvanlar 1-Teşrinievvel-934 Pazartesi gününden itibaren on gün müddet içinde baytarlar tarafından kâmilen muayene edilecektir.
Muayene istasyonu Fatih hayvan hastahanesidir.
Muayeneler sabah saat sekiz buçuktan başlıyacak on birde bitirilecektir.
Muayene istasyonuna her gün asgarî 300 baş hayvan getirilecektir. Hayvan sahiplerinin hayvanlarını muayyen müddette Fatih hayvan hastahanesine getirmeleri tebliğ olunur. "6130,,
Üniveriste Mübayaat
Komisyonundan:
Üniveriste Tıp Fakültesi Hayalî Kimya Enstitüsünde yapılacak olan tamirat ve tesisatı 29 - 9 - 934 Cumartesi gününden 20 - 10 - 934 cumartesi gününe kadar kapalı zarf usulile ihale edilmek üzere münakaşaya konulmuştur. Talipler hergün Mübayaat komisyonuna müracaatla dosyasını tetkik edbilirler. Münakaşa günü olan 20 - 10 - 934 Cumartesi günü saat 15 te Komisyonda teminat, mektuplarile birlikte hazır bulunmları ilân olunur. “6169,,
patih - Saraçhanebaşı Horhor Münür Paşa konağı
Hayriye Lisesi
Kız — Erkek — Ana — İlk — Orta — Lise
Kesmı liselerin bü ön imtiyaz hukukunu haiz ve Maarif Vekâletince MUADELETİ ta-.dik olunmuştur. Tedrisatındaki ciddiyet ve inuzamile talebenin sıhha ve gıdasına itinasiyle tanınmış olan mektebimizde kayıt kabul muamelesine başlanmıştır. İlk kısımdan itibaren ecnebi lisanı başlar. Ta.ebe mektebin hususi otomobil ve otobüsleriyle nakledilir. Cumadan maada her gün 10 dan 17 ye kadar müracaat kabul olunur. Tafsilât istiyenlere tarifname gönderilir.
Te'efon: 20530
Üniversite Mübayaat Komisyonundan:
Tıp Fakültesi Teşrih ve ensaç Enstitüsü ile Marazî teşrih Enstitüsü Mobilya işleri ayrı ayrı olarak 7/10/934 Pazar günü saat 15 te pazarlıkla ihale edilmek üzere münakaşaya konulmuştur. Talipler her gün Üniversite mübayaat komisyonuna müracaat edip her iki işinde resim ve şartnamelerini tetkik edebilirler. Münakaşaya iştirak edecekler verecekleri fiyatın yüzde yedi buçuk ıth tem’n ıtlariyle birlikte ihale günü mübayaat komisyonunda hazır İli j utanmaları ilân olunur. “6168,,

lAsipirol Necatı;
Şirketi Hayriyeden:
Boğaziçi vapurlarına mahsus Sonbahar tarifesi Teşrinievvelin birinci Pazartesi sabahından itibaren tatbik edilecektir. Tarifeler gişelerde satılmaktadır.
Yüksek iktisat ve Ticaret
Mektebi Müdürlüğünden:
Mektebin her üç kısmına talebe kaydı 30 Eylül 934 Pazaı gününe kadar devam edecektir. (5978)
grip, nezle, baş ve diş ağrılarının kat’i ilâcıdır. Deposu : Bahçekapıda
Karaciğer - Mide - Barsak - Taş - Kum hastalıklarına
TUZLA tçEMoETEELİ
15 Teşrinievvele kadar köprüden 6,30 - 7,35 - 8,5 - 9,50 - 11 - 13,15 -15,10-16 - 45te Haydarpaşaya giden vapurların trenleri içmelere giderler
Diş suyu ve macununu kullanınız zira dişlerinizi temizler, dişetlerinin kuvvetlendirir ve ağzınıza nefis bir koku verir.
Her yerde bulursunuz.
İmtiyaz sahibi: Ali
Umumi neşriyatı idare eden yazı işleri müdür j : C. Hikmet
Matbaai Ebüzciya
Salih Necati eczanesi