Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
MARK 1950
Yıl: 1 — No’. 334
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri, idare:...... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
HER GÜN BİR HÂDİSE
Müdafaası altında
ü sayfada —
Fecî bir
Bundan evvel bir Milletvekili seçiminde reyini kullanan bir vatandaş
G|. Ali Fuat Cebesoy istifa sebebini açıkladı
“iktidar Partisi bu liderlerde yerinde kalırsa yurt işleri iyi gitmiyecektir,,
Tayyare kazası
Amerika eski Ankara Büyük Elçisi de öldü
Cebesoy parti mücadelelerinden şikâyet etti ve namzetliğini ~ listesinden koyabileceğini söyledi
müstakil olarak herhangi bir parti
İstanbul, 27 (Telefonla) — C. H. Partisinden istifa eden Gl. Ali Fuat Cebesoy bugün bir basın toplantısı yaparak istifası sebeplerini şöyle izah etmiştir:
«— Şahsımı hiç bir zaman bahis konusu yapmış bir adam değilim. Nerede olursam olayım memlekete hizmet bence ön safta gelir. Bugünkü dün,’, a vaziyeti karşısında memleketin durumunu bütün partilerin üzerinde tutmak doğru olur, kanaatindeyim. Benim bir kaç gün evveline kadar içerisinde bulunduğum parti de dahil olmak üzere, partiler arasında politika mücadelesi o kadar ilerlemiş ve genişlemiştir ki. mem leket meseleleri bir tarafa bırakılmıştır. Bu particiler arasında memleket dâvalarını düşünecek kimselerin azlığı ilk nazarda göze çarpmaktadır. İşte benim C.
H. Partisinden istifamı bu sebeplerin içerisinde aramak lâzım gelir.
Kendimi bugünkü parti içerisinde kalarak memlekete hizmet edecek bir durumda görmedim. Diyebilirim ki, iktidar partisi de dahil olmak üzere bütün partiler, mücadeleyi o dereceye götürdüler ki, hakikî memleket hizmetleri görülmez oldu.»
İktidar Partisi iktidara lâyık mı?
Ali Fuat Cebesoy parti mücadelelerinin genişlemesi sebepleri etrafındaki bir suali şöyle cevaplandırmıştır:
.— Memleketin haricî durumunu düşünemiyecek, göremiyecek bir hale geldik. Bu vaziyete gelmemizin sebeplerini, parti mücadelelerini hazırlıyanlara sormak icabeder! ★ (Devamı 6 ncıda)
Dün bir basın toplantısı yaparak istifa sebebini anlatan Ali Fuat Cebesoy
Halk Partisinden istifa ettikten sonra dün Adanaya hareket eden Sinan Tekeiioğlu

Steiııhardt VVashingtona gitmekte iken C - 47 uçağı havada infilâk etti
Ottavva, 28 (Ap) — İçinde
Birleşik Amerikanın Kanada elçisi Laurence Steinhardt’ın da bulunduğu bir Amerikan elçilik uçağı bugün Ottaıva-nın 10 mil güney doğusunda düşmüştür. Uçakta bulunanların öldükleri bildirilmektedir. Uçak Vaşingtona gitmekte idi. Steinhardt bun -■dan önce Birleşik Amerikanın İsveç, Rusya, Türkiye ve Çekoslovakya elçiliklerinde bulunmuştur.
Şahitler, Amerikan hava kuvvetlerinin iki motörlü bir C 47 uçağının havada infilak ettiğini gördüklerini söylemişlerdir. Uçağın enkfezı, geniş bir bölgeye dağılmıştır.
İlk haberlere göre ölen şun-j lardır: Steinhardt, Amerikan I hava kuvvetleri albaylarından + (Devamı Sa: 6 Sü: fi de)
D.P. Ankara ili
seçimjfaaliyeti
9 Nisanda olacak denemelere
büyük ehemmiyet atfediliyor
Tam liste denemelerde anlaşılacak
Seçimler niçin yenileniyor ?
A. FENÎK
da şaşmamak el-
ylardanberi iktidar erkâ- muşlardır? Buna nınca ve sonra da halk ef- ' de değildir!
kârınca bilinen, fakat bir ~C.H.P. Genel Başkanvekilinin ileri
j-TMayısta yapılacak..
Peki, bu tarih mademki iktidar erkânınca önceden kararlaştırılmıştı; İsmet İnönü ilk seçim nutkunu 23 Mart’ta söyliyecek ve Meclis 24 Mart’ta seçimleri yenileme kararını mutlak olarak alacaktı. Acaba, bu tarih, daha önce neden açığa vurulmak istenmiyordu da mütemadiyen alâkalılarca tekzip ediliyordu? Sebep gayet basittir: Muhalefete hazırlanmak için fırsat ve zaman bırakmamak!
Hatırlardadır; seçimlerin öne a-lınacağı haberi duyulduğu zaman. C. H. P. Genel Başkanvekili Hilmi Uran, böyle bir şeyden haberi olmadığını, kararın ancak Büyük Millet Meclisi tarafından verileceğini söylemişti.
Halbuki geçen Salı günü toplanan Meclis Grupunda Meclisi ye nileme teklifini bizzat Hilmi Uran yapmış, böylece kendi tekzibini yine kendisi teyit etmiştir!
Evet, Meclisin yenilenme kararını veren C. II. P. Meclis Grupudur; Büyük Millet Meclisi değildir. E-ğer öyle olsaydı, mesele doğrudan doğruya Büyük Millet Meclisine ar zedilir, orada münakaşa olunarak ta şüphesiz yine aynı şekilde ekseriyet partisi tarafından kabul et tirîlebilirdi.
Fakat Halk Partisi hazırlıklı o larak bir emrivaki halinde Meclise gelmiştir. Çünkü bu iş aylardan-beri tasarlanmış, tanzim edilmiş, ve nihayet seçimlere bir buçuk ay kala, birdenbire karar, tatbik mevkiine konmuştur.
Halbuki demokratik esaslarla i-dare edilen memleketlerde seçim tarihleri daha evvel, muhtelif partiler arasında tam mutabakat olduktan sonra ilân edilir. İngiltcre-(le seçimi yapmak için iktidarda bulunan İşçi Partisi ekalliyette bulunan Muhafazakâr Parti ve hattâ Liberal Parti ile anlaşmışlar, seçime öyle girmişlerdir. Yunanistan-da dahi seçim tarihi bütün partilerin muvafakatiyle tesbit edilmiştir. Çünkü her yerde carî olan usul budur. Bundan dolayıdır ki, ne İn-gilterede, ne de Yunanistanda sızıl tıya meydan verilmemiştir.
Hatırladığımıza göre, bizde de Başbakan Şemsettin Günaltay'ın, seçim tarihini muhalefete bildirmek hususunda bir vâidi vardı. Fakat C. H. P. Meclis Grupunda Başbakan, hükümetin bu hususta bir mülâhazası olmadığını ve kararın tamamiyle partiye ait bulunduğu- , nu bildirerek, işin içinden sıyrılmışta .. . 1
Hükümetle parti arasında bir an- ; laşma olmadan, yani hükümetçe j seçim için gereken tedbirler alın- ı madan, Meclisin yenilenmesine na- . sil gidilebilir? Hilmi Uran’la, Şem settin Günaltay, bu mevzuda ilk I defa Parti Grupunda mı konuş- ı
„„. —— —. —, - -I -----------------------.------------
r. aiu'ya
seçimlerin yenilenmesini istemektedir. Muhalefetin arzusuna bu kadar riayet eden C. H. P. Başkanvekili-nı bu kuvvetli mantığı karşısında neredeyse alkışUm.ımiz bile i«fP necektir!
Evet, muhalefet 194G dan sonra seçimlerin yenilenmesini ileri sürerken, bunun millî iradeyi teza-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Tayyare Faciasının 5 kurbanı dün
Istanbula götürüldü
İstanbul, 28 (A.A.) — Ankara'da vukua gelen uçak kazasında ölenlerden Mücellâ Emir, Fevzi Sunmaz, İngiliz tebaalı Mr. Stevvart ve Bulgar Konsolosluğu memurlarından İvan İnkov ile Petko Sıt-hov’un cenazeleri, bugün saat 13.40 ta Devlet Havayollarının bir uçağı ile Ankaradan şehrimize getirilmiştir.
Baskı görülmemiş şiddette devam ediyor
Kayseride bir köye yapılan idari baskın
Bir Demokrat muhtarın mührünü zorla ge™ aimc^k için jandarma ateş etti !
İçişleri Bakanı Emin Erişirgil
[ Bir müddettenberi yurdun muhtelif yerlerinden gelen haberler, bazı idare âmirleriyle emirlerinde-|k) jandarmaların seçim arifesinde I memleketin muhtaç olduğu huzur ve sükûnu bozacak şekilde hareket halinde olduklarını göstermekte-. diı*.
| Hükümetin ve bilhassa Başbakanın umumî efkâr muvacehesinde
I verdiği teminata rağmen bazı idare âmirlerinin yanlarına jaındarma kuvvetleri alarak kâh şurada, kâh I burada hiç yoktan vak’alar ihdas
Seçim kampanyasının resmen a-çılmış olmasiyle Demokrat Parti Ocak, Bucak, İlçe ve İl faaliyeti pek fazla artmış bulunmaktadır. Küçük büyük bütün parti mahfillerinde sık sık toplantılar yapılmakta, yoklamaya girecek adaylar üzerinde inceden inceye tetkikler yapılmaktadır.
Bilindiği gibi Demokrat Parti seçim listesinde % 80 nisbetinde mahallî teşkilâtın göstereceği a-daylar yer alacaktır. Partiye en az 6 ay evvel kaydedilmiş bulunan ü-yeler, istedikleri takdirde mensup oldukları Ocak veyahut İl İdare Kurullarına müracaatlerini yapacaklar ve deneme neticesinde ekseriyeti kazananlar ise, listede yer a-lacaklardır. Demokrat Parti Genel İdare Kurulu bu listeler üzerinde ancak % 20 bir hakka sahip bulunmaktadır.
Bilfarz, Ankaradan 18 Milletvekili seçileceği kabul edilirse, bunun 15 ni teşkilât gösterecek, geri ka-
kilâtta yapılacak olan denemelere büyük bir ehemiyet vermekte, a-dayların gerek ahlâkî, gerek siyasî her bakımdan kıymetli ve üstün evsafa malik olmaları için çalışmaktadırlar.
D. P. mahfillerinde artan bütün bu faaliyet içinde, şahsî mülâhaza-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
R. Koraltan
Zonguldakta
Koraltan dedi ki:
etmeleri hayret ve esefle karşılan-
makta, bilhassa bu gibilerin kimler — — * . -----------------—, o-— —
tarafından ve niçin tahrik edilmiş ' lan üçünü de Genel Kurul tespit bulunduğu merakı mucip olmakta- 1 edecektir.
I Bu itibarla bütün D. P. kademe-■k (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de) leri, 9 Nisan tarihinde bütün teş-
"Karadeniz halkı
Ziraî kalkınma İçin Amerikan yardımı
Tarım Bakanı ve Amerikalı uzmanlar izahat verdiler
Türkiyenin G. konseyi adaylığı
Ziraat Uzmanla
Z vahiyi do/oü er ve pnrcs n( aldılar
Evvelki gece İsmail ve Salâhattin Erolfan isminde iki arkadaş, Hacı-
Dün saat 15 de Tarım Bakanlığın-1 Amerlkada. a, Tarım Bakanı Cavit Oralın hn(-
da, Tarım Bakanı Cavit Oralın başkanlığında ve iktisadi işbirliği Tür kiye icra komitesi başkanı Russel Dorr ve Marshal yardım pılânı gereğince Amerikadan getirtilen altı tarım uzmanının iştirakiyle bir basın toplantısı yapılmıştır.
Mr. Dorr bu münasebetle yaptığı bir konuşmada, Tarım Bakanlığının iktisadi işbirliğine müracaat ederek,
an tarım mütehassısları istediğini söylemiş ve iktisadi işbirliği idaresinin bu arzuyu memnuniyetle 'karşıladığını söylye^rek, altı Amerikalı ziraat uzmanının bu şekilde memleketimize gelmiş olduk-melarını belirtmiştir. Mr. Dorr, bu suretle zirai 'balkınma ve ziraî geliş me sahasında daha çok faydalar sağ lanacağmı sözlerine ilâve etmiştir.
Yedi Ar ap devletine müracaat yapılmış
Kahire, 28 (A. P.) — Türkiye, A-rap Birliği’nin yedi âza devletine müracaatta bulunarak, Güvenlik Konseyi için adaylığının desteklenmesini talep etmiştir.
Keza Brezilya'da aynı mahiyette bir müracaatta bulunmuştur.
Bu haber, malûmattar Arap kaynaklarından alınmıştır.
Kaynaklar, Arap Birliği Siyasî Komisyonunun halihazır talepleri nazara alacağını
celsede bildir-
Bir köylünün başına gelen
i 1ar köyünden Ankarayo gelen bir köylüyü parasına tamaen öldürmek istemişlerse de aynı gece zabıta tarafından yakabanmılardır.
Hâdise şöyle olmuştur:.
Gölbaşı bucağının Hacılar köyünde oturan Hakkı Bağdat isminde bir köylü evvelki gün hayvanlar.-na kepek almak için arabasiyle Ankaraya gelmiştir. Hakkı, arabasını b’ ....
Ankara Valisi Avni Do ğan İl Genel Meclisinde
D- P. 11 Genel Meclisi âzalığından
Ankara Valisine
açıkmektup
“Tarafsız bir idare âmiri mi yoksa C. H. P. propagandacısı mısınız ?.
yy Zafer Gökçer, Hamdi Bulgurlu, Abdullah Gedikoğlu ve Yaşar Kuşoğlu gibi bazı arkadaşların pintilik yaptıklarını ve bu seneki tahsisatı , a-zalttıklarını, hususî muhasebeden belediyeye yardım yapılmasını istemediklerini buyurarak doğru olup olmadığını sormuşsunz.
Bundan sonra dış siyaset bahsinde de konuşarak sayın İnönünün tecrübe ve yüksek zekâsı sayesinde mem leketimizin kurtulduğu cümleleri ile kıymetli nutkunuzu sona erdir-
Ankara. İl Genel Meclisi üyelerinden Zafer Gökçer, Hamdi Bulgurlu, Abdullah Gedikoğlu, H. Yaşar Kuşoğlu imzalariyle ve Vali Avni Doğan'a hitaben bir açık mektup aldık. Seçim hazırlıkları yapıldığı şu günlerde tarafsız olması gereken bir idare âmirinin faaliyeti hakkında mühim iddialar ortaya atan bu açık mektubu aynen neşrediyoruz:
10 Maı t 1950 Pazar günü refakatinizde vilâyet jandarma komutanı olduğu halde Ayaş ilçesi halk oda- migsiniz. smda, ilçe idare âmir ve memurları Seçimler arifesinde bu hareketle-v bir kısım halk huzurunda Aya-1 Tinizin halk tarafından nasıl karşın su, elektrik, yol gibi ihtiyaçları ’ ' ' ...
bahsinde yapmış olduğunuz mutad konuşmada, halen yapılmakta olan orta okul binası için 25 bin lira yar
araya gelmiştir. Hakkı, araba- dım edeceğinizi vaad buyurarak da-bir köşeye çektikten sonra bi- | lıa bir çok yardım yapmak istediğı-
* (Devamı Sa: fi Sü: fi da) nizi ve fakat il genel meclisindeki
şılandığını merak ediyorsanız bize gelen mektuplardaki cümlelerden birini aynen yazalım (...görülüyor ki Ankara valisinin bu hareket ve sözleri kendisinin tarafsız bir idare âmiri değil, doğrudan doğruya Halk
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
14 Mayıs bayramını hsyecanla bekliyor"
Zonguldak, 28 (Hususî) — Çorum vapuru ile Samsundan gelmekte o-lan sayın Refik Koraltanla bugün Zonguldakta kısa tevakkufu sırasında görüştüm. Seyahat intihalarını rica ettiğim zaman şu beyanatta bulundu:
•— Seyahatim bir ay devam etti. Karadeniz sahillerini boydan boya gezdim. Şimdi tam bir gönül ferahlığı ile dönüyorum. Duyduklarım ve gördüklerime müsteniden söyleyebilirim ki, bütün gezdiğim yerlerdeki halk dimdik ayaktadır, iktidarı ken di oylan ile değiştirebilmek için 14 Mayıs bayramını sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyor.»
Refik Koraltan Zonguldak il, ilçe, bucak, ocak başkanla» ile umu mi seçimlerle ilgili bir konuşma yapmış, ve saat 15 de sevgi teza -hürleri arasında uğurlanmıştır.
4KWT/y4---1
L. KÜREK
aAÂa-tta&ivu'Z.
YEDEKÇİ
İzdihamı önlemek için!
Ljj erkes hayret içinde! Şu Af Kanunu, bu kadar dallanıp budaklanmışken nasıl oldu da beş oıı müfritin, hışmına uğradı, diye!
Bence şaşacak bir şey yok! Belki Ekrem Oran, belki Ulus, ve belki de Hulki Karagülle, kantara vurmuştur!
Halbuki, Af Kanunu bu devre çıksaydı, hapishaneler biraz tenhalaşır, ve biraz serbestlerdi!
Ve...
Seçim zamanı içeri tıkılacaklar için biraz daha yer açılır, hiç olmazsa General Aldoğan, Mordoğan olmazdı!
Olmadı! Bir şey değil, bu nevi mesken buhranına da bir çare bulunamadı!
Varsın, Fahrettin Kerim, mesken buhranını halledeceğim diye, uğraşsın dursun! — Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa: 2
Sağlık Bahisleri
Memlekette Hekimlerin
dağılışına bir bakış
Osman K. AkO|
mir’de 2.3-17 vo Seyhan’da 3.420 nüfusa bakmak durumundadır.
Bir doktora Hatay, Bursa, Edirne ve Eskişehir'de 5, Gaziantep, Manisa, Muğla, Antalya, Samsun ve Hakkâri'de 6, Balıkesir, Diyarbakır, Siirt, Tekirdağ, Urfa ve İsparta'da 7, Denizli, Bolu, Konya, Van ve Çanakkale’de 8, Tokat, Afyon-karahisar, Mardin ve Ağrı’da 9, Zonguldak, Çankırı, Burdur, Bitlis ________ ve Trabzon'da 10, Kırklareli, Amas-bakılmak ya, Malatya ve Maraş’ta 11, Erzincan, Kastamoni ve Kayseri’de 12,
i
■ Türkiye'nin sağlık işlerini düzenleyen kanunlar, o kadar ileri bir görüşle hazırlanmıştır ki, bu işlerde en ileri milletler bile, kendi Millet Meclislerinden bu çeşit mü-eyyideli kanunları istihsal edebilmek için, pek çok fedakârlıkları göze alabilirler.» Bu hükmü veren, teşrii mes’uliyeli de bulunan bir doktordur. Fakat aynı doktor: ■Zenginlerimiz, nüfuzlularımız bile, has-tahanelerimizde parasız bakılmak isterler. Takdir etmezler ki, bu ha- et . .
çok yardıma muh- Giresun, Sinop, Kütahya vo Ordu------da 13,. Erzurum'da 14, Bingöl ve 1 Bilecik'te 15, Niğde ve Muş'ta İG, Rize ve Çoruh'ta 17, Tunceli ve Sivas'ta 18, Gümüşhane, Yozgat ve Kırşehir’de 19 binden fazla nüfus
I
reketleriyle, en ç— „ taç vatandaşlarımızın yerlerine geçmektedirler.» (1), diye şikâyet e-diyoı1.
Bir başka doktora göre, memlekette bir «Hekim karaborsasının türemesine, simsarlık denilen fecî düşmektedir halin gittikçe revaç bulmasına» (2), | Başka memleketlerde bir clokto-bu güzel kanunlar mâni olamamış- ] va isabet eden nüfus sayısı; İsrail-
bu güzel kanunlar manı oıamamjş- . . . -
tır. Diğer taraftan Sağlık ve Sos- de 260, Birleşik Amerika’da yal Yardım Bakanı Dr. Kemalî Ba- ' 710, İngiltere’de 870, İzlanda’da 890, yazit; «1-Iastahanelerde vazifesi ol- Danimarka’da 950, Kanada ve Yeni iluğıı halde dışarıda muayenehane Zelanda’da 970, Avustralya, İsviçre, açarak hayatını kazanmağa mecbur İsveç, İspanya, Norveç ve Hollan-olanlann vaziyetlerinin yeniden da’da 1.100, Lüksenburg’da 1.200, tetkik edildiğini (3), söylemekte- ! Çekoslovakya ve Fransa’da 1.300, dir. İrlanda ve Bulgaristan’da 1.500, Fin-
Bazı doktorlar; -Seri halinde ge- , lıındiya’da 2.200, Cenubî Afrika İtini yapan Amerikan tezgâhları gibi tihadı’nda 2.400, Mısır'da 4.200, Filis-yüzlerce hekimi işsiz güçsüz orta- ' r-nA •—
lığa salıvermekten vaz geçilmesini» istemekte ve hekimlerin simsar kullanmalarını bu sebebe atfetmektedirler. Hatta, «Üniversiteler harıl barıl hekim yetiştiriyor, senede beş yüz doktor çıkıyor. En kıyı köşe sayılan kazalarda bile . boş hükümet tabipliği» veya beledi- ' daha ilerideyiz, ye tabipliği bulabilmek için kapı kapı dolaşıyor. Ya her taraf dol- .. ______________o______________________
muş ta boş yer yoksa» (4), hekim- ! timizde doktor dağılışı, hastahane-ler ne yapsın diye sormaktadırlar, lerin konuluşu gibi, yeniden ele a-| lınmayı icabettirecek bir durum arzetmektedir. Pek çok memleket hastahanelerinin de feci şekilde
tin’de 4.500 ve Çin'de 25.000 dir (7).
Bu rakamlara göre, bir memlekette normal doktor sayısını 1.000 nüfusa bir doktor isabet edecek şekilde kabul etmek icabeder. Bu bakımdan bizim henüz çok doktora ihtiyacımız olduğu meydandadır. Şimdiki halde biz, Mısırdan biraz
III
Şu izahata göre bizim memleke-
II
Neden mutlaka bir hükümet veya belediye tabipliği gibi bir dev- _________ __________ ________
let memuriyeti?... Bu memlekette noksan kadro ile çalıştıklarını hobi rdoktor için serbest olarak çalı- ' *’---'----- ’
şabilecek saha kalmamış mıdır?.. 1 Bir gencin, «Eski Yunanistan'da olduğu gibi heybesine ilâç dolduıa- ı ı-ak: |
— Kalos yatros... I
— Kali yatriza... diye bağıra bağıra hekimlik» (5), etmesini icap ettirecek kadar doktor enflâsyonu içinde miyiz?... Acaba doktor kadrosu, memleketimizde 19 milyon vatandaşın sağlığını koruyacak miktarın üstüne çıkmış mıdır?...
Bunu anlayabilmek, bu hususta doğru bir hükme varabilmek için, mevcut doktorların adedini sıhhatle tesbit ve bunu nüfusumuza nis-bet etmek lâzımdır. Ondan sonra bu nisbeti, ileri memleketlerdeki durumla karşılaştırmak icabeder.
Türkiye’de bugün 2434 ü memur, 1674 ü serbest olarak 4108 doktor vardır. Mevcut 1348 askerî doktorla bu miktar 5456 adedine yükselir (6). ı Nüfusumuz ise, 1945 sayımına göre I 18,860,222 dir. Muhakkak ki şimdi ' nüfus artmıştır. Doktorların adedi ise bugünkü mevcudu gösteriyor. Bu vaziyet yapılacak mukayesenin, isabet bakımından aleyhine değil, lehinedir. Çünkü, aradaki beş yıllık zaman mesafesi, bir doktora düşen nüfusu elbet daha da fazla • gösterecektir.
Askerî doktorlar da dahil olmak üzere, memleketimizde 3.456 nüfusa bir doktor isabet eder. Ve on- • tak dört vilâyet bu vasatinin al-findedir. Kalan 59 vilâyette, bir 1 doktora isabet eden nüfus, daima artarak 20 bini aşar.
Mevcut 4.108 sivil ,_____________________
36,15 ine tekabül eden 1.485 i Istan- (6) Proportion of Plıysicians to bul'da, % 10,22 si olan 420 si Anka- Popıılation — Vorkl Medical Asso-ra’da, % 7,01 ini bulan 288 i İzmir'de ' ve % 3 ü nisbetinde 123 ü Seyhan-dadır. Kalan 1.792 sivil doktor, 59 vilâyete serpiştirilmiştir. Ve bu, mevcudun yarısından daha azdır. —_________________________,
Bir doktora isabet eden nüfus İs- mil Topuzlu, Dr. Ziya Ökten). tanbul’da 723 ve Kars’ta 20.169 dur. Bir doktor; Ankara’da 1.658, İz-
tıflamak yerinde olur.
-Bu nisbetsizliği yurdun ihtiyaçlarına göre ayarlamak», «Genç hekimlerimizin kendilerini dört gözle bekliyen memleket köşelerine gitmelerini. sağlamak kaçınılmaz bir mecburiyet halindedir. Fakat -Büyük şehirlerde tekâsüf eden», «Dok torları ihtiyaç yerlerine dağıtmak» nasıl mümkün olacaktır? Bu endişeleri duyan bütün salahiyetli doktorlar, Bunun için geniş bir teş-kilâtata ihtiyaç olduğu kanaatinde müttefiktirler. Ama liu teşkilât nasıl olur, bunu söylemiyorlar.
Netice şu ki; bu işe zor ela olsa, bir ucundan başlamak zamanı gelmiş ve hatta çoktan geçmiştir bile. Buna nasıl başlanacağı ve bu büyük dâvanın nasıl başarılacağı meselesi, salâhiyetti şahsiyetlerin ü-zeı-inde ciddiyetle durmaları icap eden bir konudur.
Osman K. AKOL
B
SEÇME İKTİBASLAR
Ruslarla 1600 defa
münakaşa ettim
çalışma konferansı
Ankara İşçi Sendikaları Yönetim Kurulları 30/3/950 Perşembe günü saat 22 de Motörlü Taşıt ve Garaj İşçileri Sendikasında toplanarak 33 üncü Milletlerarası Çalışma Konferansına iştirak edecek İşçi Delegeleri seçimi hakkında görüşeceklerdir.
Öğrendiğimize göre İşçi Sendikaları, Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmenliğin Delege seçimine ait olan 11 inci maddenin (Ç) bendinin değiştirilmesini, Bakanlıktan istiyeceklerdir. Bilindiği gibi, bu Yönetmenliğin Ç bendinde Beynelmilel okur ve yazar olmak şartı kaydedilmiş bulunmaktadır.
33 üncü Milletlerarası Çalışma Konferansı 7/9/950 tarihinde Cenev-rede toplanacaktır. İşçi Sendikaları müşterek verecekleri kararın bir suretini Bakanlığa, diğer suretlerini de seçime iştirak edecek 27 işçi Sendikası ile 2 Birliğe göndereceklerdir.
İki kardeş diğer iki kardeşi öldürmekten onbeşer »eneye mahkûm oldu
Zemansız yaprak dökümü
doktorun
(1) Dr. Kâmil İdil — Sağlığı Korumu ve Sağlığı Koruma İşlerimize Dair Ulus: 6/12/1919, 12/11/949.
(2) Dr. Kemal Saraçoğlu — Bir Doktorun Mahkûm Oluşu Münasebetiyle. Cumhuriyet: 25/2/1949.
(3) 2/5/1919 tarihli Meclis iç ti m a -ındaki beyanattan.
(4) — Dr. Kemal Saraçoğlu — Doktor Az mı. Çok mu? Cumhuriyet: 1/3/1949.
(5) — 8/1J/1949 tarihindeki vaziyet - Bakanın enür ve müsaadesiyle Sağlık ve Sosval Yardım Bakanlığı Zat İşleri Genel Md. Yardımcısı Dr. Naci Süalptan alınan vilâyet müfredatlı cetvelden.
(6) Proportion of Plıysicians
ciation 948.
(7) Ferdi Öner — Doktorlarımızın adedi az mıdır, çok mudur? Cumhuriyet: 24/2/1949 (Dr. Faik Yargıcı, Dr. Esat Durusoy, Dr. Ce-
Bundan bir sene evvel Ayaş kazasının Ortabereket köyünde iki kardeşin ölmesi ile neticelenen bir cinayet işlenmişti.
Duruşma bir müddettenberi ikinci Ağırceza mahkemesinde devam etmiş ve dün karara bağlanmıştır. Karara göre sanıklar yaralamak kasti ile Osman ve I-Iasan Hüsnü isminde iki kardeşi müstazil faili belli olmıyacak şekilde öldürdük leri mahkemece sabit olduğundan sanıklardan Haşan Yalçın 15 sene bir ay 20 gün, kardeşi Sefer Yalçın 15 sene ağır hapse mahkûm olmuşlardır.
Diğer taraftan sanıklar mağdurların ailelerinden Havvaya 2000, Fatmaya da 1000 lira ölüm tazminatına mahkûm edilmiştir.
I-Iasan Yalçın evli ve altı çocuk babasıdır. Sefer ise evli iki çocuk babasıdır.
Ilhan Torusun evini soyan hırsız 14 aya mahkûm )oldu Bundan bir müddet evvel Yeni-şehirde bir. hırsızlık vak’ası olmuş Ve sanık yakalanarak mahkemeye sevkedilmişti. I
Hırsızlık hâdisesi şöyle olmuştu: Ahmet Arslan isminde bir kimse, Sıhhiye civarında oturan Adalet Bakanlığı evrak şeflerinden İlhan Tarusun evine tiyatroda oldukları bir sırada, pencerenin telini kesmek suretiyle girmiştir.
Ahmet, eşyaları topladıktan sonra, boş bir bavul bularak çaldığı bütün şeyleri içeriğine koymuş, bilâhare de Kayseriye kaçmıştır.
Sanık, Kayseride yakalandıktan sonra Ankaraya getirilirken bir fırsatını bularak kaçmış ve İstanbul- ' da yakalanmıştır.
Nihayet duruşması dördüncü asliye ceza mahkemesinde neticelene rek karara bağlanmıştır.
Karara göre sanık on dört hapse mahkûm olmuştur.
Konya Valisinin bir izahı
-Beyşehir hidro elektrik tesisleri üç sene önce 1947 yılında 194000 liraya müteahhidine ihale edilmiş ve projesinin tetkiki sırasında teknik zaruretlerle bir kısım ilâvelere lüzum görülmüş, ek projeleri Bayındırlık Bakanbğmca tasdik olunarak kontrol mühendisinin muvafakatiyle inşa ve tesislerinin ikmaline devam edilmiş ve işbu fazla inşaata ait istihkak için kanunî mu-----amelenin ıslahı lüzumu Valiliği-rılnn Ba- 1 mizce taraflara ve kontrol mühendisine işaret edilmiştir.
Valiliğin müdahalesi budur. Tesisler Bayındırlık Bakanlı fen heyetince henüz tetkik ve tesellüm edilmemiş olduğu gibi fazla inşaat için müteahhidine nc jhale ve ne de tediye yapılmamıştır. Suiistimal kelimesi de müteahhidin tanıdığımız olduğu kaydı da, Belediyenin zararı tâbiri de uy- j durmadır. Düzeltilir.»
ay
Berimin Amerikan mıntakası askeri valisi General Frank Howley Ruslarla olan konuşmalarını ve kışkırtma siyasetlerde hangi neticelere varmak istediklerini bu yazıda açıkça ifade etmektedir_____________
uslarla 1600 defa münakaşa ettim. Bunlar yalnız resınî gö rüşmelerdir. Yüzlerce hususi konuşmalarım bunların haricindedir. s
Ruslarla gıda ve kömür meselelerini, katil ve kaçırma vakalarını, seyrüsefer ve emniyetli seçim mevzularını münakaşa ettim. Zannediyorum ki Ruslarla nasıl hareket etmek lâzım geldiğini şimdi artık öğrenmiş bulunuyorum.
Neticede mevzuu üç kısma ayırabiliriz:
Hüsnüniyete dayanan ilk kısım, Fransızların, Rusların, İngilizlerin ve Amerikalıların müttefik olarak Berlin’de yerleştikleri zamana rastlar. Garbın emri: Ruslara kendimizi sevdirmekti. Bize demişlerdi ki Rusları anlamak zordur, bir çok tavizleri olacaktır, fakat heışe-ve rağmen onları memnun etmeğe ve islediklerini vermeğe çalışalım. Bu suretle bize itimad edecekler ve işbirliğini kabul edeceklerdir.
Fakat bu bir netice vermedi. Her şeyi kabul edişimize şaştılar ve çokları bunun sebeplerini anlıyaınadr lar. Buna rağmen eğlenceler ve top lantılar devam ediyor ve biz Ruslarla fonlarla yemek yedik ve binlerce litre içki içtik. Toplu olarak anlaşma mükemmeldi. Fakat bir Rus ferden bir garplı ile dost olacak olsa, onurt birdenbire esrarengiz bir şekide kayboluşuna şahit oluyorduk.
Stalingrad kahramanı, Kızılordu-nun gözbebeği Mareşal Joukov'u ha t u larsınız. Eisenhower ile çok dosttular. Mütemadiyen birbirlerine nişan takarlar, kolkola ve mülebes-sim çehrelerle resim çıkartırlardı. Joukov dost Rusya’nın timsali idi. Ve sonra birdenbire Joukov yokol-du.
4 Temmuz 1945 de Rusiar ve A-merikalılar. Amerikan bölgesinin resmen teslim alınışını kutluyorlardı Rus bayrağı indirildi ve Amerikan bayrağı direğe çeljildi. Merasimicid di, vakur ve hadisesiz ğççti. Fakat ayni gece, General Park Joukov'un genel . karargâhından bir yazı aldı.
;------Nakleden:------
Tehyeii- BAN
I
Sarhoş bir bar artisti düşerek yaralandı
Nil Barda çalışan Müveddet Aydın isminde bir bar artisti fazla miktarda içtiği alkolün tesiriyle sarhoş bil' v.-ı/is • us oteline gider-ke» yolda düşmüş ve yüzünün muhtelif yerlerinden yaralanmıştır.
Yaralı kadın tedavi altına alın mlştıı*.
Gece yarısı Rus bölgesi âmiri Ko-nikov beni telefona çağırdı. Hal ha tır sorduktan ve çok nazik bir konuş madan sonra -silâhlı Rus ve Amerikan askerlerinin karşı karşıya olduk larını ve her an bir hâdisenin çıkabi leceğini biliyor musunuz? diye soldu.
Amerikan askerlerinin benden emir aldıklarını, disiplinli oldukla ıını ve ilk ateş edeceklerin onlar oi-mıyacağını söyledim. Ne yapmak niyetinde olduğumu sorması üzeri ne, kararımın kati olduğunu ve hiç bir Rus askerinin binaya giremiyece ğini fakat içeride olanların serbest çe çıkabileceğini cevap olarak bil dirdim. Bir hadisenin muhtemel zu huru üzerinde ısrar ettiğini görün ce, hadisenin tarafımızdan asla çı-karılmıyacağını, fakat kendi askerlerinin uzaklaşması için emir ver meşinin doğru olacağını nezaketle anlattım. Neticede bizim askerler oldukları yerde kaldılar vo Rusiar çekilip gittiler.
İkinci bir hadisenin ise beni ta marniyle gafil avladığım itiraf et
Beyaz una mukabil bize taze süt vermeleri için Ruslarla anlaşmıştık. Anlaşma hilâfına olarak kamyon vermediğimiz takdirde süt vermi ycceklerini bildirdiler. Süt temin e dilmediği takdirde bir yaşından aşa gı 6000 çocuk açlıktan ölmeğe mah kûmdu. Çaresiz olarak kamyonları verdim. Fakat derhal 200 ton kutu sütü ve 150 ton süt tozu stoku yap-nııya başladım şe Alman halkının iaşesi için 30 günlük yiyecek toplattım.
Bu şekilde Rusların oyunu meyda na çıkmıştı. Politik baskı ile başe çıkamayınca gıda meselesini bir bas kı olarak kullanmak istemişlerdi.
Üçüncü kısım da şudılr ve bugün bunu cl’an yaşamaktayız. Rusiar, seçim ve baskı ile bizi Berlin'den a-I tamayınca başka çarece başvurdu lar. Teknik sebepler bahanesiyle de "“L'’.;-!r.V".”i.ı ı.' mŞ» ’ıı,'liwfliwh durduruldu. Su regülâtörleri işle mrz oldu. Bunlara ilâveten 1 11 SU teklifi vnpn, ' .ı-)ul etmediler T?,.. , müttefikler bu arızî sebepler dolayısiyle kendi mıntaka halkların’
Bu yazıda bazı ilâve formalililer ic- j ra edilmeden bölgenin Amerikalılar ( tarafından teslim alınmaması tavsiye ediliyordu. Rusların zaman ka- ( zanmak istedikleri belli olmuştu. t Buna karşılık general Park, iltihak , beyannamemizi ilân etmeme izin ver , di. Rusiar şaşkına döndüler. Bunun- , la beraber Tempelhof hava meyda- ( nındaki Rus karakol komutanının ( afişlerimizi yırtacağını söylemesin- ( den başka bir hadise ve mukavemet , le karşılaşmadık. Tümgeneral Bari- j noff a müracaat ederek mıntakamız- ( da olduğumuzu ve ilânlarımızı ya- t piştirdiğimiz gibi mevkilerimizi mu ; hafaza edeceğimizi kati bir lisanla , bildirdim. Böyle bir cevabı esasen . beklediği için itiraz edemedi. .
Rusların adeti, emrivakiler yarat- ( mak ve sonra -neden münakaşa e-delim, olan oldu» demektir. Bu su t retle afişlerimiz yırtılamadı ve böl- . gemize yerleşmiş olduk.
Joukov ayrıldıktan sonra vaziyet , değişti. Rusların bize sevgisi azaldı ve 1946 sonlarında bir serbest seçim neticesinde Berlin'i elde edebileck , lerini zannettiler. Halbuki tahmin- ' leri hilâfına olarak bu seçimde yal- ( nız % 19, bir ekseriyet temin ederek ı büyük bir inkisara uğradılar. Bi -ıinci kısmın perdesi de böylece ka , panmış oldu.
İkinci kısım seçimlerin hemen a-kabinde başladı. Buna baskı devri de denebilir. Siyasi ve iktisadi alan lardaki zaaflarımızı bulmak Rusların gayesi olmuştu. Muvafakat etti , ğimiz takdirde onlar ilerliyordu. Mukavemet edersek, omuz silkip ta lihlerini başka taraflarda denemiye gidiyorlardı.
; Bir gün Reisbahn müdürlüğüne ait binayı Ruslara teslim ediyorduk. Rusiar. binanın kendi bölgeleri da- , bilinde olduğunu deı-lıal kabul ettirmek islediler, yani binanın Amerikan bölgesinde olmasına rağmen, istedikleri gibi hareket etmek ser- . bestisini talep ediyorlardı.
Geceleyin binayı işgal eîınek „—j— .
silâhlı askerim....... diler. Şunu [ zaruret içinde bırakmak istemezler-
m, b. li.iınck lazımdır ki o deviıde se, Rusiar onların iaşesini ve bakı Amerikalıların Rus bölgesine girip' te bir hadise olmaması görülu e inişti.
Adamlarımı topladım ve Rusların binaya girmelerine mani olmaları-
Almanya için
(D. Mark)
Travelers Çekleri
İstanbul ★ Galata ★ Beyoğlu İzmir -k Ankara (Anafartalar) .şubelerimizde
Her türlü Döviz isleri bütün şubelerimizde
sini ve I mini üzerine almıya amadedir.
Rusiar bu tazyike 15 gün dayana mıyacağımıza kaani idiler. Bu su i retle de Alman halkının bize karşı husumetini tahrik etmiş olacakları nı zannediyorlardı. Her kes havadan iaşe sistemimizi hatırlar. İşte onun sayesinde muvaffak olduk ve Rus lav bizi öğrenmiş ve blöf yahut korkutma ile bir netice elde edemiye-reklerini anlamış oldular
Hulasaten nevmid değiliz ve saa timizi bekliyoruz. Rusiar bizi bıktıracaklarına boşuna inanıyorlar. Berlin'de tahammülün son derecesi no varmış bulunuyoruz, fakat yine dayanacağız.
1945 ton beri Ruslarla günde üç defa ve haftada yedi defa yemek yiyor ve görüşüyorum. Bedbinliğe uğ radığım zaman çocukluğumda kazandığım koşuları hatırlıyorum. O ı vakitler takatsiz kalınca arkamdaki-rakiplerime bakar ve dayanmam lâzım, yıkılıp bayılmak pahasına da olsa da yanmam lâzım ve bu suretle her yarışı kazanırdım.
Yarışı kazanmak için bundan daha iyi bir usul yoktur.
Beyannamesiz dergi çıkarmış
Beyannamesiz dergi çıkartmaktan sanık Ahmet Rasim Tınaz’ın duruşmasına dün de birinci asliye ceaa mahkemelinde devam olun -muştur. Sanık, dünkü duruşmasında hakkında ihzar çıkartıldığı hal- . de bulunmamıştır.
Mahkeme sanık hakkındaki ihzar ' hükmünün infazı ile mahkemeye celbi için duruşmayı başka bir güne bırakmıştır.
Şişe ile başından yaralamış
Dumlupınar mahallesinde oturan Kâzım Eser, isminde bir amele ağız kavgası ile başlayan münakaşadan sonra Haydar Çiçek ismindeki a- ■ meleyi şişe ile başından yaralamış- ] tır.
Yaralı hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve sanık hak- 1 kında tahkikata başlanmıştır.
Memnu bıçak taşıyan sabıkalı
Eski sabıkalılardan Bekir Sağlam isminde bir şahsın üzerinde yapıları arama sonunda 40 santim uzunluğunda bir kasatura bulunmuştur. I
Kasatura müsadere edilmiş, Be- ' kir Sağlam hakkında da tahkikata 1 başlanmıştır.
Yahut ta, bunun sebebi bu ıslığın canlandırdığı hatıralar mıydı? Harry gelirken herşey yeniden canlanmış gibiydi. Önemli bir şey geçmemişti. Hiç kimse mezara koyulmamış yahut ta toprağın altında kafası kesilmiş kimse bulunamamıştı. Alaylı bir tavırla geli yordu, halinden »ister al ister al ma» der gibi olduğu anlaşılıyordu.
— Harry.
— Ronjıır Rollo,
Ilarry’yi namussuz ve kurnaz bij simayla tasavvur etmeyiniz. O, bambaşka bir insandı. Dosyam daki resminde gayet mükemmeldi. Kısa bacakları bükülmüş, geniş omuzları biraz çökmüş, uzun, müddet iyi yiyeceklerle beslendi ği için göbeği şişmiş, parlak yüzünde cinayetin sarih izleri, neş’e H, ve şansının kendisine daima, yardım edeceğinden emin.
Martins’in, elini sıkmak istemi yeceğini düşünerek elini uzatma dı. Sadece dirseği ile ona vurarak:
— Ne var ne yok? dedi.
— Şenlen konuşacaklarımız var Harry.
— Pekala.
— Seninle ikimizin de yalnız ola cağı bir yerde konuşmak Istiyo
Yazan : Graham Greene
— Burada yapayalnızız ya...
O lıeı- zaman becerikliydi ve hattâ, Luna Park’ta bile işin için den çıkmıştı. Bilet salan kadına bahşiş verdi ve bir arabaya beraberce girdiler.
Harry:
— Eskiden, âşıklar böyle haşhaşa kalırlardı, fakat şimdi, zavallıların o kadar paraları yok.
Sallanarak çıkan vagonun penceresinden, Harry, tulıaf bir tavırla dışarıya bakıyordu.
Bir köşede, şehir yavaş karanlığa gömülüyordu. _________
tikçe ufuk uzaklaşıyor, Tuna nehri görülüyor ve Kaiser-Frlcdriclı köp rüsünün kemeri evlerin arkasından yükseliyordu. Harry:
— Haydi, dedi, sizi görmekle çok neşelendim.
j— Senin cenaze merasimindey-dim.
— İtiraf ediniz ki, orada yaptı-
— 38 —
Çeviren : Kırdanoğlu
yavaş Git
ğım işler oldukça muvaffakiyetli idi.
— Arkadaşınız için hiç de muvaffakiyetli değildi. O da oradaydı ve ağlıyordu.
Harry:
— Çok cesur bir kız, dedi, onu çok seviyorum.
— Polisler, bana, sizi yakala dıklarını söyledikleri zaman ben inanmadım.
— Size geleceğimi bildirmedim, olup bitenden haberim yok değil di. Fakat polisin beni takip ede eeğini sanmıyordum.
— Pekâlâ, bu işten bize de kâr
— Ah, dostum, bu âna kadar ben seni ayrı tuttum mu hiç?
Yukarı doğru çıkmakta olan vagonun kapısına yaslanan, Harry, Jtollo’ya gülüyordu. O şimdi, kol
lejin bahçesinin tenha bir köşesinde ona -geceyi geçirmek içiıı bir çare buldum. Hem de çok tehlikesizce. Sen, sırrımı söyliye bileceğim yegâne insansın.» dediğini hatırlıyordu. İlk defa olarak Rollo Martins geriye döndü. Düşünüyordu: ..O hiç bir zaman kâ-hil olmamıştı...
Martins:
— Çocuk hastanesini hâlâ ziyaret etmediniz mi, diye sordu. Kurbanlarınızı görmediniz mi?
Harry etrafına şöyle bir göz attı ve sonra kapıdan uzaklaştı;
— Bu makinelerin içinde hiç bir zaman kendimi emniyette hissetmiyorum, dedi. Kapının birdenbire açılıp uçuruma doğru yuvarlanmasından korkuyormuş gibi e lini kapının üzerine dayadı.
— Benim kurbanlarım mı? Hadi canım, dram mı oynuyoruz, Rollo? Biraz aşağıya baksana.
Bunları söylerken, parmağı ile pencereden, döner dolabın altında siyah benekler halinde gelip geçin insanları gösteriyordu.
— Bu insanlardan biri ölseydi, acaba hakikaten bir merhamet his sİ duyacak miydin? Eğer ben size, bu adamlardan her birinin ölmesi içjn 20.000 lira verseydinı acaba sen bu parayı kabul etmiyecek miydin, dostum? Yahut da her insanın sana kaç lira getireceğini mİ hesap edecektin? Sonra, hu vergiden de muaf dostum, vergiden de.
Güldü:
—Bu. zamanımızın yegâne tasar ruf şekli.
— Peki o halde niye kabul etmediniz?
— Cooler gibi mi? Ah! Hayır! Benim şerefim var. Fakat onlar bana bunu vermiyecekler Rollo, göreceksin.
Döner dolabın ta tepesine çık iniş olan vagon, durmak için biraz sallandı; Harry döndü ve kapıdan dışarıya baktı. Martins düşünüyordu: «İyi bir fırsat kaçırıyorum galiba cam kırılır...» ye o, insan vücudiiıı bu kadar yükseklikten aşağıya düşmesini tasavvur ediyordu. (Devamı var)
ııgüıı, yarın derken, nihayet seçimler geldi çattı. Vilâyet ler yer yer, Meclisin bu hususi verdiği kararı ilân edip durmaktadırlar.
Kendisinde Milletvekili meziyetlerini gören bir çok tandaş, yurdun dört köşesine dağılmış bulunmaktadırlar. Bir çok «aday namzedi- de şehrimizi istilâ etmekte ve kapı eşiklerini de gele aşındırmaktadır)!
Bu arada, bir takım si; him istifalar olmakta, muvafık gazeteler I). P. den çıkıp da, C. H. P. ye kaydolunan binlerce (!) vatandaşın ismini neşretmektedirler.
Bunlar da, seçim mücadelesinin vaktinden evvel ve şiddetle başladığını bize göstermektedir. Bıı meyanda, scçilmiyeceklcrine veya parti tarafından namzet gösteril-miyeceklerine kani olan bir takım Milletvekilleri de, yeni seçimlerde meb’us olmak istemediklerini bildirmektedirler.
Yiğitlik bende kalsın, kabili den yapılan bu müracaatların C. II. P. tarafından memnuniyetle kabul edildiğine asla şüphe edilmemelidir. Bu vaziyet her iki tarafın da itiyadını korumakla olduğundan ihtilâf da. çıkmamaktadır.
Adamın birisi, bir gün tellâlın:
— On giinde Bağdada gidecek bir postacı aranıyor! Nidası üzerine, alâkadara giderek, selâmı çakmış:
— Hayrola?...
— Efendim on günde Bağdada gidecek postacı arıyormuş da...
— İyi, sen mi gideceksin?
— Yok efendim, ben on Bağdada gidemiyeceğimi I meğe geldim! diye bir hikâye vs dır. Her halde bilirsiniz, yenid adaylığını koymak istemediklerini bildiren bu zevatın hareketleri de, aşağı yukarı hıınu" andırın; tadır.
Ne zahmet, Beyim, C. II. I‘. ı top attığını, mevsim sonu mü) sebe tiyle eldeki modası geçmiş malzemeyi tasfiyeye karar verdiğini bütün dünyanın bildiğini kıl edemediniz mi?...
Hikmet YAZICIOĞLU
ıra da tekzip edı-iecegi.nl bildirmiştik. O tekzip ni hayet elimize gelmiş bulunuyor. Hanyeri köy muhtarının bu husustaki telgrafını, kanunî mecburiyet dolayısiyle aşağıya koyuyoruz. Yazının üslûbuna ve şekline göre, •Açık bono» başlıklı yazımızdaki iddialarımızın doğruluğu da meydana çıkmış bulunmaktadır. Sayın Hanyeri köyü muhtarına soruyoruz: Mühür mü kullanmaktadır, imza mı atmaktadır?
•«Gazetenizin 21/3/950 gün ve 326 sayılı nüshasının ikinci sayfasında «Açık bono» başlıklı yazıda şahsımı ilgilendiren yalanları aşağıda gösterildiği şekilde açıklarım: 1— Köyümüzde Akpınar jandarma K. Komutanı Aziz Çavuşun gelerek kaymakamın emri var, Demokrat Partilileri istifa ettirip bir liste hazırlayacak ve neşredilmek üzere göndereceksin, yolundaki haber gerçekle en ufak bir ilgisi bulunmayan bir uydurmadır.
2— Köyümüz Sonbaharda tohumluk tahsisini tamamen almış bulunduğundan ve İlkbahar tohumluğundan da köyümüzün faydalanması asla düşünülmediğinden tohumluk konusu altındaki dedikodu da ancak kötü fikirli insanlara has bir yalandır. 3— Bu uydurmaları daha önce haber alarak ilçe Demokrat Parti Başkanı Hacı Süleyman Bektaşa üç kişinin yanında bu yalanları nereden uydurduğunu sorduğumda ancak boynunu bükmek ve yüzünü kızartmakla mukabele etti. Acaba köyümüzde Demokrat Partiye kayıtlı kaç üye varmış da ben bunların listesini hazırlıyacakmışım. Liste hazırlamak için teşkilâtlarında hiç olmazsa on on beş kişinin bulunması lâzım gelmez mi? Bu açıklamanın gazetenizin ilk çıkacak sayısında aynı sayfada ve aynı puntulu harflerle neşrini Basın Kanunu hükümlerine dayanarak dilerim.»
Kaman ilçesi Akpınar bucağına bağlı Hanyeri köyü muhtarı:
Dursun Kazalık
‘^| TAKVİM [
Hicri: 1369 — C. âhır: 10
Rumi: 1366 — Mart: 16 29 Mart
1950 — Çarşamba
Ezani
Vasatt
9 87


İt
-ır
°r
ki
29 - 3 - 1950
ııriB
Sayfa: )
»j? ( aillW& rfai « fal w -BMII w 1» a adılla! İİ
kvA Y ’ “ EmMB M »S Sü S I L Ufi B Mİ M a I a W 41 If Pİ MllB "111

Amerikan Ayan Meclisinde fırtına
HER GÜN BİR HÂDİSE;
Ağır ithamlar
merikan kongresinde Cumhu-riyetçiler, Demokratlara karşı çok şiddetli bir hücuma geçmiş bulunuyorlar. Hükümet ağır ithamlar altında. Bu ithamlar, Amerikanın siyasî tarihinde şimdiye kadar eşine rastlanmadık derecede ağırdır.
Hahtırlarda olduğu gibi, bundan bir müddet evvel, Cumhuriyetçi âyan üyelerinden Mac Carthy, Amerikan Dışişleri Bakanlığının en yüksek mevkilerini komünistlerin işgal etmekte olduklarına dair ortaya bir iddia attı. Carthy, büyük bir heyecan uyandıran Ibu iddiasını is-bata davet olundu. Âyan Meclisi Dışişleri Komisyonu Tâli Komitesi meseleye vaz’ıyed etti ve Owen Lattimore namında bir zatın bahis konusu Rus casuslarından biri olduğu ağızdan kulağa yayılmağa başladı.
Bu arada, Amerikanın Uzakdoğu işlerini tedvire memur gezginci Büyükelçi Jessup’un da adı zikrediliyordu. Filhakika, hatırlanacağı gibi, Amerika, milliyetçi Çin’i kendi mukadderatına terketmek kararını verdiği sıralarda, Jessup Uzak-doğuda dolaşmakta idi. Hattâ o zamanlar Jessup’un beyanatı ile Vaşington’da bu konuda yapılan beyanat arasında aykırılık olduğu intibaı uyanmıştı. Fakat, Cumhuriyetçi âyan üyelerinin iddiaları hilâfına, bu aykırılık Jessup’u suçlandıracak mahiyette değildi. Cumhuriyetçilerin, komünist mahfillerle temas ettiğini iddia eyledikleri Büyükelçi, o zamanlar, Vaşington’un milliyetçi Çin’i terketmek kararma rağmen, komünizme karşı sert bir lisan kullanmış ve kızıl cereyanın Asyada ne pahasına olursa olsun durdurulması lâzımgeldiğini ve durdurulacağını söylemişti. Fakat bu beyanatın aydınlığında dahi, her halde mazı ağır neticelere varılmış ve ağır telmihlerde bulunulmuş olmalı ki, Jessup istifa kararını hükümete bildirmiş; lâkin bu kadar nazik şartlar içinde bu derece mühim vazifeler görmüş, hattâ Uzak-şark’ta Amerikan siyasetini nevima idare etmiş bir adamın çekilmesi vaziyetin vahameti büsbütün arttırmaktan başka bir şeye yara-mıyacağı mülâhazasiyle, Başkan Truman işe bizzat müdahale etmiş ve şahsî nüfuzunu kullanarak Büyükelçinin istilasına mâni olmuş-şimdiTik" a"ı’caKh^T?.!)5.r: Büyükelçi, «örecektir.
Vaziyet böyle acıklı bir safhada iken, dün de Cumhuriyetçi senatörlerden Styles Bridge, tekrar hücuma geçerek, bu sefer doğrudan doğruya Acheson’un şahsını hedef tutmuş ve komünistlerle temas ve ülfet iddiasını esas ittihaz ederek, Dışişleri Bakanlığın m bütün dünya siyasetini ortaya atmıştırl Styles Bridge, Dışişleri Bakanının komisyon huzuruna ge.lerek ezcümle şu noktalan izah etmesini istemiştir:
Milliyetçi Çin niçin terkedilmiştir? Formoza’nın stratejik ehemmiyeti olmadığına kim karar vermiştir? Bunun mes’uleri kimdir? Bundan başka, Avrupada kızıl tahriklerine karşı alınmış veya alınacak tedbirler nelerdir? ^Dışişleri Bakanlığı bir kuvvet muvazenesi tasarlıyorsa bu, hangi şartlar ve ölçüler dahilinde tahakkuk ettirilecektir? Al manyada silâh imaline yaramıyacak fabrikalann söktürül-mesine neden müsaade edilmiştir?
Görülüyor ki, izahı istenen bütün bu noktalar, uzaktan veya yakından, Sovyet Rusya ile olan siyasetle ilgilidir ve hepsinin altında, şimdilik sorulmayan bir çok sual mevcuttur. Bu suallerin aydınlatılması, Amerikanın dış siyasetinin umumî bir ikazı makamında olacaktır. Yalnız, mesele, Acheson’un, her biri (bir atom bombası kadar tehlikeli olan bu bahisleri, hükû-, metinin niyet ve siyasetini açığa ^ vurmak pahasına, komisyon önün-| de açıklamağa razı olup olmıyaca-.1 ğ(dır.

1



Mücahit TOPALAK
Acheson'dan
hesap soruluyor
Styles Bridge, "içimizde Stalin’e yardım edenler var,, dedi
Vaşington, 28 (a.a.) — Dün Âyan Meclisinde demeçte bulunan Cumhuriyetçi üyelerden Styles Bridge, Rus baş casusunun Dışişleri Bakanlığına nüfuz ettiği iddiasında bulunmuş ve kongrenin Dean Acheson'dan, Birleşik Amerika’nın dış siyaseti n-tinde görülen aksaklıklar hakkında izahat vermesi talebinde bulunmasını istemiştir.
Acheson’un takibetmekte olduğu siyaseti kıymetten düşürmeğe matuf bazı cumhuriyetçilerin teşebbüsünün ilk hamlesi sayılan demecinde Style Bridges, Stalin’den bahisle Kızıl liderin «insanüstü bir varlık» olmadığını söylemiş ve «Stalin’e bi-
zim içimizden bazı kimseler yardım ediyor!» demiştir.
Bridges, Acheson’un Âyan Meclisi Dış Münasebetler Tâlî Komisyonuna davetle, Çin’i terk kararından kimin mes’ul olduğu, Formoza’nın stratejik ehepımiyeti haiz olmadığına kimin karar verdiği, Avusturya-da Mayıs ayında yapılacağı söylenen komünist ihtilâline karşı koymak üzere ne gibi plânlar hazırladığı, Avrupa’da kuvvet muvazenesinin lüzumlu olup olmadığı, Dışişleri Bakanlığının Almanya’da askerî olmıyan fabrikaların sökülmesi işine niçin göz yumduğu ve bu çeşit kararlardan kimin mes’ul olduğu so rulmasını istemiştir.
Genç bir fedaî bulundu !
E vvelki gün «Pazarlık» ya-
™ pan «Şiddetçj» tanınmış olmaktan fena halde alınmış! Soluğu doğruca, süngüsü veya •nokta» sı düşük bir «genç» te almış! Aklı sıra, şiddetin «şedde» lerini bu sefer, «Sağlam» a değil de, -g» ye yani «geçmiş, e bağlıyor! Meğer:
— Hele bir kazansınlar, uçak ta, otobüs te bizden!
Diye meydan okuyan Nihat Erim değilmiş de, bu muazzam devlet kuvveti «Genç» liktey-miş!
Öyleyse, yaşasın gençlik!
Fakat biz ne bilelim? Malûm ya, eski imlâda «genç» te «geçmiş» te hep, «sağır kef» le yazılırdı!
Lâkin önce tebliğ! Sonra tekzip! Daha sonra teyit! Daha daha sonra yine tekzip!...
Bunun neresini ve hangi birisini imlâya getirelim! — A. F.
Denizoltılaro karşı korunma tedbiri
Amerikan ordusu
Dolar - Ruble
Eisenhovvar’in iddiaları doğru görülmüyor
Detroit, 28 (a.a.) — Detroit İktisat Kulübünde dün akşam beyanatta bulunan Ordu Bakanı Gordon Gray demiştir ki:
Birleşik Amerikanın sayunma plânları, bu memleketin kilit noktaları mevkiinde olan sınaî merkezlere anî bir atom hücumu yapıldığı takdirde bir felâketi önlemek için Amerika ve diğer hür milletlerde yeter derecede askerî kuvvetlerin mevcudiyetini derpiş etmektedir.
Ordu Bakanı, dinleyicilerinden Ge neral Aisenhower’in geçenlerde yap tığı beyanata büyük bir ehemmiyet atfetmemelerini istemiştir. Filhakika, «Amerika millî güvenliği tehlikeye koyacak derecede silâhsızlan-mıştır» diyen General Eisenhower’in sözlerini hatırlatan bakan, sözlerine şöyle son vermiştir:
Generalin orduyu ima ettiğini san mıyorum. Ordu bin yıl evvelkinden üstün bir durumdadır ve bir sene-vg kadar daha da fazla kudret kes-hedecektir.
Amerikalılar Rublenin yani rayicini reddettiler
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın)— Amerika, Rusya’yı rublenin kıymetinin son zamanlarda yükselişi dolayısile pritesto etmiştir. Mos-kopa’da şimdi 4 ruble 1 dolar olarak kabul edilmektedir. Amerika, Rusya'daki elçilik erkânı için gene eskisi gibi 1 doların 8 ruble olarak kabul edilmesini istemektedir.
Fiyatlarda karışıklık
Berlin, 28 (a.a.) — Doğu bölgesi Markının Batı Markına nazaran rayici dün, Sovyet Devletleri ve Berlin doğu bölgesi mağazalarında tatbik edilen yüzde 30 tenzilyt üzerine artmıştır.
Rusya «İnsan hakları»™ da terketti
Key West (Flirida) 28 Ga.a.) — Savunmâ Bakanı Johnson dün Baş-'\er' Tr’jman’la yaptığı iki saatlik bir görüşmeden sonra verdiği beyanatta: -General Eıseniı., .. , dcr. se desin, Birleşik Amerika’nın muıı savunma programı memleketin güvenliğini sağlamak için kâfidir» demiştir.
Bununla beraber...
San Fransisko, 28 (a.a.) — Ordu Bakan Yardımcısı Kari Bendetson dün verdiği demeçte, Birleşik Amerika’nın yaşaması için Amerikan sanayiinin birkaç ay zarfında bütün kudretini seferber etmesinin lâzım olduğunu belirtmiştir.
Hlndistonın Pamuk istihsali
Yeni Delhi, 23 (CHH) — Yapılan tahminlere göre Hindistan’ın geçen yılki pamuk istihsali ile içinde bulunduğumuz yılın pamuk istihsali arasında bu yılın % 25 daha fazla olacağı bildirilmektedir. Bu yıl geçen yıla nisbetle % 6.9 dönüm daha fazla pamuk ekimi yapılmıştır. Fazla ekim ekseriyetle Bomba/, Mad-ras ve Haydarabad Eyaletlerinde ya pılmıştır.
Serbest Fıkra
%'şAT\
İTTİHAMLARA RAĞMEN JESSUP ÇEKİLMFYOR
Key West, (Florida), 28 (a.a.) — Başkan Truman dün verdiği beyanatta, Cumhuriyetçi Âyan üyesi Jo-seph Mac Carthy tarafından komünistlerin sempatisini kazanmakla itham edilen Fevkalâde Büyük Elçi Philip Jessup'un kendi ricası üzerine büyük elçilik vazifesinde kaldığını söylemiştir.
YENİ TİP BİR PİJAMA
Paris, 28 (Nafen) — Paris dükkânlarından biri «Erkeklerin pijamanın ceketini^ kullanıp pantalonu kullanmadıkları» nazariyesine daya narak ortaya yeni bir moda atmıştır. Bu yeni pijama U2un bir ceketten ibarettir ve pantaJonu yoktur. Dükkânın reklâmında da şöyle denilmektedir: «Siz de diğer erkekler gibi pijamanızın ceketini kullanıyor fakat pantalonu kullanmıyorsunuz. Öyle ise neden boş yere masrafa gireceksiniz? Biz size pahtalonsuz pijama veriyoruz.» |
Müdafaası altında
Doktor Marbais verem seromunu
çoktan bulduğunu iddia ediyor
Londra Radyosu, 28 (Basın - Ya" yın) — Amerikan Deniz kuvvetleri idare başkanı muavini Amiral Mon-son dün Vaşington’da verdiği de-meçde Rusya ve peyklerin Dniz kuv vetlerini arttırmak için büyük gayretler sarfettıklerini bildirmiş, buna mukabil Amerikan' filosunun şimdi en çok denizaltı savaşına ehemmiyet verdiğini ve denizaltılanna karşı yeni silâhlarla savunma tedbirleri aldığını belirtmiştir.
Bir komünist hücumu daha püskürtüldü
Paris Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Milliyetçi Çin tebliğine göre, komünist ordularına .mensup bir gru-pun Haynan adasına yaptığı çıkarma teşebbüsü akinı kalmışt ır. 3 bin komünist' savaşdışü edilmiştitr.
Komünist Çin’i Endonezya da tanıyor
Paris Radyosu, 28 (Basın - 'Yayın? •— Hollanda’dan sonra Endonezya hükümeti de Komünist Çin Hükümetini tanımıya hazırlanıcnaiktadır. Öğrenildiğine göre, siyasî münasebetlerin tesisi iççin Jakarta ile Pekin arasında temaslara geçilmiştir.
Bütün verem mütehasısiarı ağır bir ittiham bulunuyorlar - Serom ciddi surette tetkik edilmiş midir? Böyle bir serom vardır da, doktorlarin işine gelmediği için mi kullanılmasına izin verilmemiştir?...
MARBAİS seromunun çok hazin bir macerası vardır. Doktor Marbais aslen Rumendir. Memleketinde tıp tahsil ederken ho câlaırı tarafından takdir edilmiş ve tahsülini tamamlamak üzere Paris’e gelmuştir. Genç Marbais’nin elinde, o zamanlar Paris fakültesinde her biri branşının ayrı bir dehası sayılan Prof. Roux, Prof. Metchnikof gibi hocalara verilmek üzere hararetli tavsiye mektupları bulunmaktadır.
Bugün 73 yaşında olan Doktor Marbais, o zamanlar, yani 1907 de bu tavsiye mektupları sayesinde Fransız profesörleri nezdinde itibar görmüş ve derhal Pasteur Enstitüsüne kabul olunmuştur.
*
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Rusya, Çin milliyetçi delegesinin mevcudiyetinden dolayı Bir leşmiş Milletler teşkilâtının iki top lantısını daha terketmiştir.
Rusya bu suretle Birleşmiş Milletler Teşkilâtının 16 teşekkülünü ter-ketmiş olmaktadır. Rus delegesi dün İnsan Haklan Komisyonunu ve Polonya ve Çekoslovak delegeleriyle beraber Birleşmiş Milletler Ulaştır-' komisyonunu terketmiştir.
Yeri Yunan kabine,ı tamamlandı
Atina Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Millî Ekonomi Bakanlığına Averof, İş Bakanlığına Kuçopetalos ve Dışişleri Bakanlığı siyasî müsteşarlığına Politis’in getirilmesi suretiyle Venizelos kabinesi dün gece tamamlanmıştır. Yeni Bakanlar dün gece kralın huzurunda andiçmişler-dir.
Diğer taraftan Başbakan Venizelos, bakanlara, bakanlıklar erkânına valiliklere ve emniyet teşkilâtı men suplarına hitaben bu sabah yayınladığı bir tebliğde, her türlü parti mülâhazalarından uzak kalarak vazife görmeleri lüzumunu ihtar etmekte ve devlet servislerinin millî birer teşkilât olduğunu gözönünde bulundurarak herkese karşı insaf ve adalet prensipleri dahilinde tarafsız hareket etmelerini tavsiye etmektedir.
Kalküta’da
Kalküta, 28 (a.a.)
Kalkütada Hindularla Müslüm anlar arasında yeniden vahim arbe deler çıkması üzerine şehrin yedi m ahal-leşinde sokağa çıkma yasağı ihân ,e-dilmiştir. z
Ordu ve polis kuvvetlerinin \ ateşine rağmen birbirine giren taşkın kütleler teskin edilemenniştir. Çarpışmalar neticesinde en az 16 kı’ş,i-nin öldüğü bildirilmektedir.
yasağının ilân edildiği kesimlerde Bengui ı...ı(i-ırnet ma kamları henüz durumu kontrol tına alamamışlardır.
Şiddetli sansüre rağmen sızaA biberlere bakılırsa ordu kuvvetleri a-sayişi muhafaza vazifesini deruh .te etmişlerdir.
NEVYORK SUSUZLUKTAN KURTULDU
Albany (Nevyork) 28 a.a. — H 32-nelerdeki suyun tehlikeli dereci »de alçak bjr seviyeye düştüğünü N ev york Belediyesi, kimya maddele fiile sun’i bulut yapmak ve bu sur( et le yağmur sağlamak için müteha: /sı s-larla anîaşmıya varmıştır Tecrübele r geçen cuma günü başlıyacnktı, fa -kat belediyenin günde yüz Aıla r verdiği mütehassıs Pole tecrübeleri -ne başlıyamamıştır. Zira geçen yer şembeden beri hemen henıen he r gün yağmur yağmaktadır.
“Şu hürriyetsiz memleket f„ j
M ihat Erim, bizim gazetenin f ■ Yazan; ———— ni düşünmeliymiş!
Rıı) irs I I Sndık A İrin/hin hiiviif'e küe U-
«Dert Bir Değil ki» sütununa pek içerlermiş!
Meğer, hükümet ağziyle:
— Demokratlar nasıl kazanır, hele bir kazansınlar, uçağımızla, otomobilimizle, propagandalarını biz yaparız, Milletvekillerini biz taşınz! Diyen o değilmiş!
Havayolları, Devlet Demiryolları, Karayolları kuvvetlerini nefsinde birleştirip, yükselten devlet otoritesiyle atıp tutamı-yan da o, değilmiş
— Pekiiiiî... Ya kimmiş? diyeceksiniz!
Kim olacak? Sizin gibi, benim gibi bir beni âdem!
Bir küçümencik fıkracı!
Ne denir? Yiğitliğin bir doku-zuncusu da kaçmaktır? Bazaıı, alçak dağları ben yarattım, diyenler olur! Fakat ne de olsa, şiddetçilere ayar olmaz! Hele güven, hiç!... Nitekim Nihad Erim:
— Yazılarıma hasret çekiyorlarsa, arzularını yerine getirmek kolay! diyormuş...
Mürüvvete endaze olmaz! İşte
| Sarıçizmeli |
o da şöyle yan cebinden son gelen ■ Gazette de Lausanne» ı çıkarıp döşeniyor!
Baksanıza... İtalyada bir Milletvekilinin teşrii masuniyeti kaldırılmış da İsviçrede bir gazete, bunu -kim bilir ne hayretle- sütunlarına geçirmiş.
Fakat Şiddetçiye göre, bütün bunlar gayet kolay ve olağan şeylermiş! Misali de buyurun: İtalyada bir komünist saylav kadın, Papa’ya şu üç cümle ile hakarette bulunmuş:
— Papa, ikinci cihan harbinin çıkmasını önleyebilecek bir durumda iken buna mâni olmamıştır. Elleri kanla bulanmıştır. Bu kanı, hiç bir mukaddes su, te-ınizlcyemez! demiş de, işte bunun üzerine, İtalyan adli mercileri saylavın masuniyetini kaldırmışlarmış!
Bir de bizim memleketin hali-
Sadık Aldoğan, büyüğe küç fiğe bakmayıp küfrediyormuş d la» teşrii masuniyeti kaldırıldı, di; î® bazı münafık gazeteler, dâd b ir, feryat iki...
— Ah, şu hürriyetsiz memle “ ket, diyorlarmış!
Şimdi biz, bu başsız, sonsuz, hüviyetsiz Şiddetçtiye sual edelim?
Komünist saylav kadın, Papaya isyan etmiş! Halbuki, Sadık Aldoğan, dini biltün, imanı bütün olduğu için mukaddes Papa’ya isyan etmemiştir!
Yoksa imanından şüphe edenler mi var? Aman kellilerini, iti-katlcriııi bütün tutsunlar; ve sıkı dursunlar! Çünkü eski Meclis Başkanı Ali Fuat C(;beso3İa, Sinan Tekelioğlunun daba neler söyliyeceği malûm dleğil!
Hem bugünlerde ııtçaıı daireler çoğaldı! Esrarı da Henüz çözülmedi; daha ne kadar peyk sürükleyeceği, ne tesir yapacağı hiç belli olmaz!
İlk çalışmalar
Genç doktor, bu Enstitüde günlük işlerine muvazi olarak, verem mik .robunu yenebilecek bir basil ara n uya koyuldu. Bu basilin, hastaya ca ulı olarak zerkedilmesi lâzım ge liyı ırdu.
N ihayet Birinci Cihan Harbi ge lip çiattı. Doktor Marbais de diğe tabip ter gibi cepheye koştu. Çalış malar \ durmuştu.
Har/, 'ten sonra, Marbais R. L. a dini ve.rdiği seromunun tatbiki için ilk resmi müsaadeyi istedi. Sero mun tetk iki için üç âlimdçn müte şekkil olr. ıak üzere teşkil edilen he yet Marba'is’nin bütün alet ve ede vatını, kob ^ylarını uzun zaman gö altına aldık '.tan sonra, nihayet ar» dan bir sene geçmesini müteakip raporunu verdi': Rapor menfi idi. Bununla beraber, tecrübe hayvanları yaşıyorlardı.
Raporun meı ıfi olmasına rağmen. Dr. Marbais, bıtlmuş olduğu serom-hususi tedavilere başladı, fakat mesele dujuiun m. kabul olunmamış bir ilâcı sti mal etmek suçundan mahkûm oldUı.
ı ★
Şifa bulan yüzbin hasta
Marbais bu sıralarda tezini parlak bir surette vererek Fransız Ü-niversitesinden de diplomalarını aldı. 1934 de yeni ilâçlar ve tedaviler hakkında bir kanun çıkarılması ü-zerine, Dr. bir kere daha ilâcı için müsaade istedi ve bu sefer, mucip sebep gösterilıneksizin talep reddedildi.
Bu arada, Marbais’nin, sayısız müşterisine hep aynı tedaviyi yaptığını görüyoruz. Ve bu tedavilerin duyulması üzerine Dr. bir kere daha mahkûm ediliyor. Bununla beraber, bu mahkûmiyet sonuncusu değildir. 1938 de evi basılıyor. 1939 da ise, hâlâ Fransız tabiiyetine alınmamış olan Marbais’ye, evinden dışarıya çıkmaması ve her türlü tıbbî faaliyete son vermesi resmî makamlar tarafından emrediliyor.
Bu arada şifa bulan hastaların sayısı artmakta ve Marbais adeta efsanevi bir şöhret kazanmaktadır.
Nihayet 1945 de zaferin kazanılmasını müteakip, Dr. iki kere daha müracaat ediyor ve iki kere daha mahkûm oluyor. Lâkin bu sefer, reva görülen bu muameleyi protes-ı to etmek maksadiyle Marbais’nin kuvvetlidir. Doktorlarına ' eski haftalarından binlerce kişi top ' lanıp blj foareket komitesi kuruyorlar. Sıhhat pakanı derhal meselemi? tetkiki için emir veriyor. Dr. tec rlibe(İP kullanacak olduğu ilâçların

Doktor Marbais mahkemede
ve kobayların noter marifetile muhafaza altına alınmasını talep ediyor. Bu da gösteriyor ki, Marbais Seromu işine bir takım kirli hileler ve çekememezlikler karışmıştır.
Son tecrübe ve son dava
Nihayet, geçenlerde doktora seromunun hassasını isbat yolunda bir şans daha verildi. Dr., maalesef lâyıkı veçhile muhafaza altına alınmamış olduğu iddia edilen 126 ko-boya evvelâ verem mikrobunu zer kettikten ve verem arazı başladıktan sonra, bunlardan yüZ tanesine kendi seromunu aşıladı ve nihayet, müşahitlerin dehşetle açılan nazarları altında kendisine de ayni şeyi yaptı.
Yüz kobay ve doktor yaşıyorlar. Sıhhatleri iyi. Geri kalan 26 köpeğin hayatından ümit kesilmiş...
Fakat, bu arada, Doktor Marbais hastalarını tedaviye devam ettiği | için bir kere daha mahkemeye düştü. Zira serom ve tedavi tarzı henüz resmen tescil edilmemiş.
Davada, Doktorun iyileşmiş müşterileri akın akın Adliye sarayına hücum ediyorlardı. Marbais mahkemede bir ara burnu kanıyarak hafif bir fenalık geçirdi. Ve gelecek oturum 2 Mayısa bırakıldı.
İhtiyar Doktorun küçük arabası, mahkemeden çıktığı sırada, bir an eller üzerinde tekerlekleri yerden ke silerek motorsuz ilerlemiye başla-
Türkiye GARANTİ BANKASI A.O.
KÜÇÜK CARİ HESAPLARA MAHSUS
1950 Yılı İkramiye Plânı
100.000 Lira
3 Apartman Dairesi
28 Nisan 1950 Çekilişinde:
Araplara verilen Ingil'z silâhları
Vaşington, 23 (a.a.) — Temsilci-ı 'iler MecNsi Demokrat ve Cmhuri-'yfltçi üyelerden mürekkep bir parlâmento heyeti Acheson’u ziyaretle İngiltere’nin Arap memleketlerine silâh göndermesini protesto edecek w .orta-doğu’da Amerikan siyasetinim değişmesi için Dışişleri Bakanlığı nezdinde teşebbüste bulunacaktır. iBu grup üyeleri İsrail devletine iflah gönderilmesini mümkün kıl-ı tuak üzere silâh ambargosunun kal-d 'rulmasını Acheson'dan talebetmek | n ^«tindedirler.
Ve ayrica 100 lira ile 25 lira arasında
33 adet çeşitli para ikremiyeleri Her 100 liraya ayrı bir kura numarası
Bankamızda hesabınız yoksa ACELE EDİNİZ!.

Saylat 4
■ 1411
29 ■ 3 - 1950
DİLEKLER
Kömür işçilerinin
(Bu ışık, Türklerin ışığıdır !. Bizans ebedî karanlıkta gömülecektir Ey Bizans... Ey mukaddes şehir !.. Bu bir gazabı İlâhidir. Allahın iradesine kim karşı koyabilir. Artık ne olacaksa olsun. Olocağı bekleyiniz Bizanslılar.)
— 130 —
(BizanslIlar!.. Göğe bakınız... Yere kapanacağınıza göklere balemiz!,, Şimal tarafına doğru başlarınızı kaldırınız!...)
Korkudan âdeta felce uğramış o-lan insanlar, yeraltından geliyormuş hissini veren bu acaip ahenk-tar sesin tesiri ile korka korka başlarını havaya kaldırdılar.
Simsiyah gece, yavaş yavaş aydınlanıyordu. Ne güneş doğmuş, ne de mehtap çıkmıştı. Fekat bu aydınlığa sebep ne idi?
Gökte, Şimal tarafında, ufka yakın bir noktada vlkî bir şekilde uzanan bir ışık, gittikçe belirmekte idi. Evvelâ ufkî bir çizgi halinde başlayan ışık, yavaş yavaş bir tül gibi aşağıya doğru sarkmağa başlamıştı...
Işıktan bir dantelâ...
Bizans Bizans olalı daha böyle harikulâde bir tabiat hâdisesi görmemişti. Bunun ne olduğunu kimse izah edemiyordu. Zelzelenin korkusuyla feryat eden yüzlerce BizanslInın bu defa sesi birdenbire kesilmişti. Kimse nefes bile almıyordu. Nefes almağa korkuyordu.
Işıktan dantelâ, gittikçe aşağıya, ufka doğru sarkıyor ve Bi-zansı aydınlatıyordu.
İnce ve ahenkli ses mırıldanıyordu:
(Bu ışık, Türklerin ışığıdır!... Bizans ebedî karanlıklara gömülecektir!... Ey Bizans... Ey mukaddes şehir!... Bu bir gazabı İlâhîdir!... Allahın iradesine kim karşı koyabilir!... Artık ne olacaksa olsun... Olacağı bekleyiniz Bizanslılar!...)
Bu sesi dinleyenlerin tüyleri ürpermişti. Kim söylüyordu bu sözleri? Kardinal İzidor, ilk defa kendini şaşkınlıktan kurtardı. Sesin geldiği tarafa doğru yürüdü. Onu bir kaç kişi daha takip ediyordu.
Sent Mari kilisesinin önünde mermer taşlıkta yere çömelmiş bir kadın vardı. Yüzü kapalıydı .
Kardinal İzidor bu meçhul kadının önünde durdu. Göğsündeki haçı dudaklarına götürdü. Sonra e-ğilerek kadını dinledi. Bu kadın bir fısıltı halinde mırıldanıyordu. Bütün dikkatine rağmen Kardinal onun sözlerini anlayamadı. Sonra merakla biraz daha eğilerek:
— Deminki sözleri kim söyledi? Diye sordu.
Meçhul kadın ağır ağır başını kaldırdı. Yüzü bir tül ile örtülü idi. Fakat gözleri görünüyordu. Bu gözlerde garip bir derinlik, bir hâkimiyet, sonsuz bir çekme kuvveti vardı.
Kardinal irkildi?
(Aman Allahım!.. Bu gözler!.. Bu gözlerde bir sihirbazın parıltıları var...)
Kadının_ gözlerinde mağmum bir tebessüm belirdi:
— Öyle mi muhterem Kardinal?.. .
Kardinal bir daha irkildi:
— Benim kim olduğumu nasıl biliyorsunuz?..
— Siz söylediniz..
— Ben bir şey söylemedim.
— Söylediniz muhterem Kardinal...
Kardinal hayretle:
— Söylemedim diyorum.
— Unutmuş olacaksınız. Tabiî hâdiseler sizi şaşırtmış. Benim bir sihirbaz olduğumu söylemediniz ini?
— Ne çıkar bundan?
— Bir sihirbaz her şeyi bilir tabii...
Kardinal başım önüne eğdi:
— Hakkınız var...
Bu defa kadın şeytanî bir tebessümle güldü. Fakat bu gülüşü Kardinal görmedi.
— Deminki sözleri siz mi söylediniz?
— Farkında değilim.
— Söylediğinizin farkında değil misiniz?
— Evet... Belki ben söylemişimdir.
— Bu harikulâde hallerin sebebi nedir?
— Bunların cevabı, demin işittiğiniz sözlerdir muhterem Kardinal...
— Ne biliyorsunuz?
— Ben bir şey bilmiyorum.
— Siz çok şey biliyorsunuz. Fakat bunları halka duyurmak doğru değildir.
Kardinal bir daha haç çıkardı.
— Siz kimsiniz?
— Allahın takdir ettiğinden başka türlüsü olamaz..
— Bir sihirbaz.
— O kadar mı?
— Bana falcı olduğumu da söylerler.
— Benim falıma bakabilir misiniz?
— Gece yarısı mı?
— Sizi başka vakit göremem kİ...
— Ben sizi görürüm Kardinal cenapları... Şimdi vazifeniz var.
— Nedir bu vazife..
— Sent Mhrl kilisesine gideceksiniz.
— Doğru!... Bunu unutmuştum.
— Oraya gidiniz. Sel önüne çakıl taşı koymağa çalışınız.
Kardinal korku ile irkildi:
— Ne dediniz, ne dediniz?
-r- Selin önünü çakıl taşı kapamağa çalışınız, dedim.
— Maksadınız nedir?
— Siz zeki bir adamsınız Kardinal cenapları.
— Fakat bir şey anlamıyorum.
— Hâdiseler size her şeyi anlatacaktır.
— Bu hâdiseleri daha evvel bana söylemez misiniz?
— Sent Mari kilisesinde sizi bekliyorlar muhterem Kardinal... Bir gün sizi görürüm belki...
— Sizinle muhakkak görüşmek isterim.
— Söz veriyorum...
Ve kadın, gayet çevik bir hareketle ayağa kalktı... Süratle oradan uzaklaşırken, imparatorun hassa kumandanı Leon da kiliseye girmek üzere idi. Birdenbire bu kadını gördü ve irkildi?
(A... Bu... Bu... Margarittir...)
Diye haykırdı. Kardinal İzidor Leonun yanına yaklaştı:
— Onu tanıyor musunuz?
— Tanıyorum diyelim. Ama, tanımıyor da değilim.
— Yani... Adı ne idi?
— Eğer doğru ise Margarit...
— Ne iş yapar?
— Bunu kimse bilmez. Falcıdır
— Onu başka bir gün bulmak için bana yardım eder misiniz?
— Söz veremem.
Ve ikisi kiliseye girdiler.
Kilise hınca hınç dolmuştu. Herkesin rengi uçmuştu. Hari-kulâde tabiî hâdiseler herkesin aklını başından almıştı. Gece yansına kadar şiddetli münakaşalar oldu. En sonunda şu kararlar verildi: (Devamı var)
ile
Ereğli Kömür İşletmeleri demiryolu servisinde çalışan — ismini açıklamak istemediğimiz — bir işçiden aldığımız mektupta işçilerin durumları belirtilerek ezcümle şöyle deniliyor:
«1 — Havza talimatnamesi gereğince elbise ve kundura ve rilmesi icap ederken müddeti dört ay geçtiği halde el’ân verilmedi. Biz demiryolu servisi işçileri perişan kılıklarımızla serserilere benzedik. İşletmenin diğer işçilerine elbise ve kundura verildiği halde bizle-re verilmemesinin hususî sebebi acaba nedir?
2 — İşçilerin iaşe bedeli 30 liradır. Halbuki bunun 13 lirası kesilerek bize 17 lira veriliyor. Sebeb?
3 — İşletme yüzlerce ev yap tırıyor. işini uyduran, «adamı olan» eve sahip oluyor. Demiryolu servisi işçileri bundan ni çin istisna edilmektedir?
4 — İki senede bir Havza zammı verilmesi kanun emridir. Bunun müddeti üç ay geçtiği halde zamlar verilmedi. Sebebi nedir?
5 — Bütün işçilerden her ay 25 kuruş «klüp parası» kesilir. Az bir paradır ama büyük bir yekûn tutar. Bu para ile film gösterilir, tiyatro trupları getirilir ama bunlardan yalnız memurlar istifade ederler. Para verdiğimize göre haftada bir defa olsun biz de istifade etsek!...»
Mektup şu satırla sona eriyor;
•İmzamın saklanmasını rica ederim. Çünkü derhal işime nihayet verirler; çocuklarım var.»
ANKÂRA RADYOSU
29 MART 1950 ÇARŞAMBA
7.30 ..
7.31
DÜNYA KOPASI MAÇLARININ
_ 44
HAKEMLERİ TESPİT EDİLDİ
18 Hakem ve yedekleri arasında bir Türk hakemi ismine rastlanmayı^ üzerinde durulacak bir mes’eledir

11 Haziran ayı içerisinde Rio de Janeirada yapılacak olan Dünya Kupası futbol maçları için her türlü çalışmalara devam edilmektedir.
, | Maçlara iştirak edecek olan milletlere ait bazı önemli kararlar a-lınmıştır. Alınan bu kararlar gereğince, müsabakalara iştirak edecek • olan takımların tam teçhizatları i- j ile gelmeleri lâzımdır ve kimsenin yalınayak top oynamasına müsaa-1 de edilmiyecektir. Aylıca maçlara 1 girecek olan her millet 22 oyuncusunun resim ve isimlerini 7 Haziran tarihine kadar beynelmilel federasyona bildirmeye mecbur tutul maktadır.
Prof. Dr. Burhan URUS
Deri ve Tenasül Hastalıkları Mütehassısı
Hastalanın Anafartalar Toygar Apartmanı 1 inci Noter üstündeki muayenehanesinde her gün saat (16 - 19) arasında kabul etmektedir. TeL 15151
Kiralık ev
Anıt - Kabir civarında İller Kooperatifinde beş odalı müstakil bir ev kiralıktır- Peşin Müracaat Tel: 2». 774
M. 8. Ayarı.
Müzik: Goldman Bandosu Çalıyor (Pl).
Haberler ve hava raporu.
Müzik: Hafif müzik (Pl). Günün programı.
Müzik: Beethoven: Do Majör Plano Konçertosu (Pl).
Çalan: Walter Gleseklng.
Kapama.
Açılıa ve program. M. S. Ayarı.
Müzik: Şarkılar. Haberler.
Müzik: Uvertürler (Pl). öğle gazetesi.
Müzik: Hafif aarkılar (Pl).
Aksam programı, hava raporu ve
Açılıa ve program.
M. S. Ayarı.
Müzik: Şarkılar.
Konuşma (Çiftçilerle başbaga)
Müzik: Caz Orkestralarından: Jery Sears (Pl).
M. S. Ayarı ve haberler.
Geçmişte bugün.
Müzik: Elgar: Mi Minör Sonat (Ke man ve plano için)
Çalanlar: Keman: Albert Sammans Piano: Wllllam Murdach (PJ). Konuşma: (Maliye Bakanlığı adına) Müzik: Şarkılar.
Serbest saat.
Müzik: (Tarihi Türk Müziği) Konuşma: (Tarihten önceki türk-ler) H. Namık Orkun.
Müzik: Piano soloları.
Çalan: Louisa Andreanl. Konuşma.
Müzik: Ritlmciler (Pl).
Müzik: Klâsik saz eserleri.
M. S. Ayarı ve haberler.
Program ve kapanış.
Diğer taraftan, Rio de Janeiro’da oynanacak olan millî maçları idare etmek üzere seçilen 18 hake -min iştiraki ile yakında Londrada bir toplantı yapılacaktır. Bu 18 hakem son talimatı Londradaki toplantıdan sonra alacaklardır.
Dünya kupası futbol maçlarını i-dare etmek üzere seçilen bu 18 hakemin isimleri ile mensup olduğu milletler şunlardır:
Avrupadan seçilenler: Azon (İspanya), Beranek (Avusturya), Da Costa (Portekiz), Defasalle (Fransız), Ekling (İsveç), Galeati (İtalya), Lutze (İsviçre), Van Der Meer (Hollanda).
Yedek olarak seçilenler: Daki -mer (İsveç), Dattilo (İtalya), Lame sik (Yugoslavya).
Britanyadan seçilenler: Lills, | Peare, Reader, (İngiltere), Grif-fith (Gol.), Mowat (İskoçya).
| Yedek seçilenler: Keaire (İngiliz) | Amerikadan seçilenler: Da Gama, j Malcher, Gardell, Vianna( Brezilya), j ZAFER: Dünya Kupası maçlarını idare etmek üzere seçilen 18 hakem | ve yedekleri arasında muhtelif mil-ı letlere mensup hakemler bulundu-duğu halde, maalesef bir Türk ha-
1 kemine tesadüf edilmemektedir, I Bu vaziyet Türk hakemleri için cidden büyük bir kayıptır.
Bunun sebebini biz hakemlerimizin kabiliyetsizliklerinde ve bilgisiz liklerinde değil, idarecilerimizin ha kemlerimizin yetişmelerine imkân vermemelerinde buluyoruz. Çünkü bugün memleketimizde sivrilmiş ve şöhret yapmış bir çok hakemlerimiz
'I
lâyıkl veçhile himaye görememişler ve bu yüzden de beynelmilel kabiliyetlerini gösterememişlerdir.
Zira, böyle milletlerarası maçları idare edecek olan hakemlerin beynel milel ünvana sahip olması icap eder. Bununla beraber bizde maalesef artık hakemliği bırakmış olanlar taltif edilmektedir. Dünya Kupası maçları için çağrılan hakemler dolayısiyle, artık genç kıymetli hakemlerimizin de kabiliyet ve çalışmaları göz önüne alınarak, bunların verimli devirlerinde beynelmilel olmaları imkânı verilmesi insanlık borcudur.
'.58
1.00
1.00
1.30
Güreşçilerimiz yarın geliyor
İstanbul, Bize verilen malûmata göre, Stokhol’da yapılan müsabakalarda Greko - Romen dünya ikinciliğini kazanan Millî Güşer takımımız, 30 Mart Perşembe günü İskandinav havayolları uçağıyle şehrimize dönecektir.
Muharrem Candaş'ın intibaları
Stokholm, 27 a.a. (Özel Muhabi-rimizdçp) — Greko - Romen dünya şampiyonasuna iştirak eden ve Çar-şanba günü Türkiye’ye dönecek o-lan güreş takımımız halen Stok-holmda istirahat etmektedir.
Türk takımının yerleşmiş bulunduğu Kristineberg otelinde bir mülâkat veren 87 kilo dünya şampiyonu Muharrem Candaş «burada çok güzeİ günler geçirdik» demiştir.
Candaş «dünya şampiyonasından sonra Stokholm’da geçirdiğimiz günler zarfında çok iyi karşılandık» diye ilâve etmiştir.
Candaş en tehlikeli rakiplerinin İsveçli Eric Nilson ile Macar Gyu-la Kovacs’ı ekseriyetle yenmiş, Nillsson’u ise ittifakla mağlûp etmiştir.
Candaş şunları söylemiştir:
«— İsveçliye mağlûp olmak ayıp değildir. Nillsson çok iyi bir güreşçidir. Kovacs’a tuşla mağlûp olmasının onun için büyük bir şanssızlık olduğu kanaatindeyim.»
Güreşçilerimiz Cumartesi SOn.U sefaretimizde verilen ziyafette bulunmuşlardır.
Candaş alış veriş etmekle ve Std«-holmun g'ormef'e değer yerleri... , ; gezmekle vakit geçirdiklerini söy-, içmiştir.
ı Candaş şunları ilâve etmiştir:
«— Kanaatimce Stokholm dünyanın en güzde şehirlerinden biridir. Burada seyrüseferin gürültüsüz o-luşu beni hayrete düşürdü. Şoförlerin köşeyi dönerken korna çalmalarına müsaade edilmediği halde kaza yapmaktan nasıl kaçındıklarını anlamıyorum. Bu sistemin İstanbul'da tatbik edilebileceğini zannetmiyorum.»
Bir İngiliz takımı gelmek istiyor
İngiltere birinci futbol liginde iyi bir vaziyette olan News Castle ta- I kimi Gençlerbirliği klübüne yap- | tığı bir müracaatta Mayıs ayı içe- , risinde Ankara’da 2 maç yapmak I arzusunda olduğunu bildirmiştir. [ | Gençlerbirliği News Castte’nin ta- | I lebini memnunlukla karşılamış, ' yalnız maç tarihi üzerinde bir ka- ■ rara varamamıştır.
Mayıs ayında Ankara’da futbol ) faaliyetinin bir hayli yüklü olma- ' sı dolayısiyle bu teklifin kabul edil mesi şüpheli görülmektedir.
Türkiye maraton koşusu birinciliği
Türkiye Maraton Koşusu birinciliği bu sene 9 Nisanda İzmir’de yapılacaktır.
Bu koşuya katılacak olan atletler şimdiden İzmir’e giderek, çalışmalarına başlamışlardır.
Bu sene Türkiye Maraton birinciliğinin alâkasını artırmak için bir çok ecnebi atletlerde bu koşuya davet edilmişlerdir.
Ankorogücü'nün Adana seyuhati
Ankara Gücü futbol takımı Zonguldak ve Konya seyahatinden sonra bu defa da Adana’ya gidecektir.
Perşembe günü Adana’ya hareket edecek olan S
Sümerspor ve Demirsporla biie» ( karşılaşma yaptıktan sonra İsken- ‘ derun’da da 2 maç yapacaklardır.
I
Havogücü Adana’da 4-1 galip geldi
Havagücü takımı Adana’da Demirsporla yaptığı ikinci maçı 4 - 1 kazanmıştır.
Ankora Tokımları Izmire yor
Gençlerbirliği ve Demirsopr futbol takımları Millî Eğitim Mükâfatı müsabakalarını yapmak üzere bugün İzmir’e gideceklerdir.
Ojeni Özşahin (Esenye')
KADIN TERZİSİ
Mevsimlik Modelleri ile işine devam etmektedir. Fiyatlar her yerden ucuzdur.
ADRES: Kooperatif civan, Kutlu Sokak, Np. 3
Fakat o bundan âlâsını isti-Bir kadını almak o kadar az şey ki; eski aşkın hüznüne dalmak istiyordu. 4
Hareket etmedi, Katerin’in di- , vanın yanında tereddüt ettiği müddetçe sustu ve Katerin razı olunca sadece şunu söyledi:
— Naziksiniz.
Sözünde durdu ve paltosunu bile çıkarmadan iskemleye oturdu. Sonra, bahçe, portakal a-ğaçlan, kuşluk hakkında sualler sordu. Katerin’in cevap vermesine hacet yoktu. Sualler tam değildi; sanki Pierre, eski dekoru etrafında tekrar yaşatmaya gayret ediyordu.
Nezaketle, belirsiz bir heyecan ile, vaktiyle hayatlarını süslemiş olan şeylerden bahsediyordu. Katerin’e, denizdeki uzun gezmelerden yine zevk alıp almadığını, eskisi gibi iyi yüzücü olup olmadığını soruyordu.
— Hatırlıyormusunuz?
Her cümle şimdi böyle başlıyordu. Pierre, ihtirasın neş’enin altında gizlendiği devreleri ihtiyatla hatırlıyordu ve bunların hepsi ilk aşklarına aitti. Öyle bir şekilde batırılıyordu ki Pierre ve Katerin birbirlerinden uzak taşıyorlardı. İkisi de ayni yerde fakat ayni olmayan devirlerde yaşıyorlardı: Pierre, safiyet devresinde; Katerin kıskançlık devresinde, Herbiri kendini, kendi aşkında arıyordu.
Bütün ışıkları yanan salon, a-ralarına halılarını yayıyordu ve nazik, hüzünlü ve ancak heyecanlı ses onu dolduruyordu.
— Hatırlıyormusunuz?
Pierre susunca, duyulan denizin hışırtısı yeni hatıralar doğuruyor ve aşk, bu iki insanda vücut bulan ihtiraslı kıskançlıktan, nedametten ve iki taraflı hodbinlikten beslenerek, onları, en çok seviştikleri zamanlara rü-cu ettiriyordu.
Katerin yanlız işaretle cevap veriyordu. Eğer konuşabilmiş olsaydı, ona, bu işkenceye nihayet vermesini, gitmesini emretmiş olurdu.
Divanın en kenarında oturuyordu, dirsekleri dizine, kollan kıvrılmış, birleşmiş elleri başının altında.
Neş’eli devirlerin hatırası çabuk tükendi ve Pierre hususi
Yazan , B. Volmnr
21.30
22.00
22.15
22.30
22.45
23.00
İSTANBUL RADYOSU
29 MART 1950 ÇARŞAMBA
2.57 --------------
1.00
1.15
1.30
1.50.
1.30
12.1
13.(
13.1
13.5
13. !
14. ;
— 29 —
hayatlarına ait bahislere dokun mak endişesiyle sustu.
Dekoru tekrar yaşatmıştı, lâkin sustuğu zaman Katerin’e yak laşamadığını anladı ve Katerin’in kendisine yine hakim ol-bilecek dalfikayı kolladığını hissetti.
İlk defa olarak fathetmeğe uğraşmıyan Ibir aşık olmuştu. Bir aşık olduğunu zannetmişti ve eskisinden daha ne kadar alçak olduğunu anlamış, müztehzi ve müteessir kendine hitap etti:
— Git! artık tamamile bitkinsin, diyordu.
Eevet, eskiden olmuş olsaydı, zaferi bir sözden ziyade bir hareketle temin edebileceği anı ka çırmamış olurdu, evet, eskiden böyle bir galibiyetle iktifa etmiş olurdu. Şimdi ise mümkün olmıyanı arıyordu.
Kalktı, Katerin divanın kenarında daha ziyade büzüldü ve Pierre'e dehşetle baktı. ____
Pierre bu bakışa tebessüm etti
— Gideceğim dedi, sizden istediğimi bana bahşetmediniz, fakat sözümü tutuyorum, elveda..
Eli kapının tokmağında, vücudu biraz arkaya doğru atılmış, paltonun içinde çok boylu, sanki gururdan daha cessur olmak için başını kaldırıyordu.
Katerin’in bakışı üzerine kondu, mavi, şedit bir mavi bakış.
Pierre tekrarladı:
— Elveda., ve terasın kapısını açtı.
Katerin mırıldanarak:
— Sizi anlıyamıyorum..
di.
Yavaşça cevap verdi:
—» Buna üzülmeyin. Beni an-lıyabilseniz, ben gittikten sonra, Philippe’in bana anlattığı gibi neş’eli olmaya imkân bulamazsınız. Neş’eli olunuz Katerin, elveda...
Katerin:
de-
Von Cramm yine şampiyon oldu
İskenderiye’de yapılan Milletlerarası tenis şampiyonası tek erkekler finalinde Alman Von Cramm Çekoslovak Drobny’yi 8/6, 6/3, 9/11, 6/4 yenerek şampiyonayı kazanmıştır. Bu final iki buçuk saat sürmüştür.
Diğer taraftan çift kadınlar finalinde Amerikalı Tod - Moran çifti, Bossi (İtalyan) Haokin (Çin) çiftini 6/4 7/5 mağlûp etmiştir.
Diğer taraftan Pazar günü Fila-delfiya’da yapılan karşılaşmada
Sarı - Laciverttiler, j Gonzales, Krameri 7/5, 6/3,6/4 yene-Demirsporla birer rek kapalı saha profesyonel tenis
dünya şampiyonluğunu ve ortaya konulun on bm doları kazanmıştır.
Çevren: NUSAT
— Durunuz, dedi.
Ve geriye döndüğü için, Pierre, saçların meydanda bıraktığı çehrenin az bir kısmında, merak ve kin gördü, fakat Katerin devamla:
— Artık bu böyle devam edemez, bilmem lâzım! Sizleri yakaladığım zaman ne vakittenbe-ri metresinizdi?
— O! Niçin?..
— Siz oradaydınız, bu koltukta ve o benim bulunduğum yerde, Sizi yalnız bıraktığım zaman o-nunla buluşuyormuydunuz?
— Katerin! Philippe bana yalan söylemiş!
— Söyleyin! o mu başlamıştı yoksa siz mi?
— Philippe bana yalan söylemiş, çiinkü mazide yaşıyorsu-
— O mu yoksa siz mi?
— Ben.
Bu itirafı utanmadan ve öğün-meden yaptı. Ne ehemmiyeti vardı madem ki gidecekti? Ve gidecekti, çünkü şikâyet eden ve buna hakkı olan Katerin’i artık kâfi derecede arzu etmiyordu. Öteki ise ölmüştü ve onu diriltmeğe lüzum bile görmemişti.
Katerin elleri İle saçlarını ayırıyor ve soluk, dudaklar yan a-çık, ona doğru en ihtiraslı ve hüzünlü çehreyi uzatıyordu.
— Onu nc zaman iğfal ettiniz?
Pierre, ondan sonra birdenbire, yanlız Katerin ile değil fakat kendisiyle de doğru sözlü olmak ihtiyacına mukavemet e-demedi:
— Hemen gelir gelmez ve eğer başkası gelmiş olsaydı..
— Evet! değil mi, bu benim kabahatim?
Katerin’in sesinde istihzadan ziyade ümitsizlik vardı.
— Sizin kabahatiniz değil, Katerin. Oğlumuzun doğmasına bir kaç ay kala kadar sizinle
mes’uttum, hiç bir zaman böyle bir saadet tatmamıştım. Fakat Paris’e gittiğimizde, hatırlıyor-musunuz?...
— Susunuz! buna inanmak istemiyorum. Neden bunu bana söylüyorsunuz?
— Sizi benden kurtarmak için. Hâlâ ızdırap çekiyorsunuz Katerin, bu olmamalı... Korkmayınız daha fazla yaklaşmıyacağım, fakat söylemek istediklerim i-çin sizden fazla uzakta olmamam lâzım.
— İlk gece Hedvvidge’e bu sözlerle mi yaklaşmıştınız?
— Hayır! onula sanatımı yaptım, alışkanlıktan. O hurdaydı, burda olduğunuz yerde..
— Susunuz!
— Neden? Beni alıkoymıyay-dınız. Şimdi, sadık kalamıyanla-rın hayatındaki sefaleti ve teessürü bileceksiniz. Evet, size söy-liyeceğim.. Onlar, sahip olmadıkları bir kadının karşısında, kendilerinden şüpheye düşmemeleri için onu fethetmeleri lâzım. Gençliiğimin, artık bir mazeret olmaktan çıktığı gün, bunun bana ağır geldiğini hissettim. Aldattığım kadını hâlâ seviyordum ve buna rağmen onu aldatmam lâzımdı ve sevmeğe başladığım yenisini bir diğerini sevmek için aldatıyordum ve ihanetimden, her seferinde, ihanetime uğnyandan daha fazla a-zap çekiyordum. Nihayet bugün Philippe'e hakikati söyledim: Tahammülüm kalmadı. Başkalarına karşı utandığımdan değil fakat Paris’te oynadığım rol beni nefret, kendimden nefret ettiriyor. Doğrudur, içtimai bakımdan oldukça aşağı düştüm, çok aşağı, mamafih buna da al-şıyor, fakat ötesi.. Katerin yarın gideceğim; beni alıkoymağı kabul etseniz bile bunu istemiyece-ğim.
Bu arada daha evvel Katerini üzmüş olan Philippe’in oturmuş olduğu koltuğa oturdu.
Katerin başını çevirerek, beyaz elbiseyi vücuduna daha sıkı kavuşturdu.
Üşüyordu, »Yapamazsın, gitmesi lâzım» diyen düşüncelerini dinliyordu ve Pierre 'in konuşmasını, sesini duymasını arzu ediyordu.
(Devamı var.)
45
00
57
00
20
14.-
15.1
17.1
18.1
18.;
Açılış w Haberler Şarkı ve türküler (Pl) Hafif öğle müziği (Pl). Şarkı ve türküler Serbest saat
(Konuşma veya müzik) Dans müziği (Pl).
Programlar ve kapanış. Açılış ve programlar Gitar kuarteti konseri Serbest saat
(Konuşma veya müzik) Dans müziği (Pl) Saz eserleri
Haberler
Hafif ara müziği (Pl).
İstanbul Konservatuvan Türk Musikisi icra heyeti konseri
İdare eden: Byubî Ali Rıza Çengel tRAST» 1 — Peşrev (Benli Haşan Ağa) 2 — Rengi mercu

_ CK. &rıf (
- Taksim 7 — Biz aludeyi '' d(r\ Mustafa El.) S — Saz Semaisi (Haşan Ağa).
Piyano soloları (Pl)
Radyo Salon Orkestrası konseri 1 — Emil Walteufel, (La Manolo vals 2 — Cari Zeller, tkus satıcısı» operetinden potpuri 3 — Nedim Otyam tarafından armonize edilmiş memleket türküleri.
Dinleyici İstekleri (Hafif batı müziği) Şarkı ve türküler Operada bir saat Haberler
Dans müziği (Pl) Programlar ve kapama.
S
e ve Stok , yerlerini t 20.00
20.15
İstanbul Manzaraları
Istanbuldakârlı bir iş işportacılık
«—On beşe bunlar yolcu!... Almadan geçme! Mala bak! Mala!..,.
Balıkpazarında, meşinleşmiş lâcivert önlüğü ile «Derya kuzuları bunlar!. diye palamut, Torik satan esnafın yaygarası ile, büyük kundura mağazasının hemen kenarındaki kal dırıma işportasını kurmuş olan seyyar satıcı; ortağı mostrayı tanzim ederken, hçm krep bir iskarpin tekini bir elinden diğerine atıp tutar, hem de feryadı basar!...
«— İşte ispatı!... Vitrine bak kırk beş, işportada onbeç. O da kauçuk, bu da kauçuk!... Hile yek! Hurda yok! Görmeden geçme yolcu!...»
Mezar taşlarına yazılı kitabeler gibi; .Dur yolcu Burada yatanın ruhuna bir Fatiha okumadan geçme!» misillü; «Görmeden geçme yolcu!» hitabı, nedense bir ân için olsun, o-radan gelen geçen herkesi durdurur.
Kaytan bıyıklı bobstil ceketli ağzı kalabalık işportacı, etrafta bedava müşterinin toplandığını görünce elindeki isparkini tartaklamıya, e-zip büzmeğe, büküp kıvımuya başlar. Bütün niyeti, alıcı sağlamak, müşteriyi hıza getirmektir.
«— İşte baylar! Yüzde binbeşyüz el yapısı!... Dikişlerin zerafetine, modelin necabetine (!) bakın!»
Necib model de nasıl olur? İnsan bunu pek anlayamaz ama işportacı malını satmak için ne hikmetler yumurtlamaz ki?!... Tabiî bu da onlardan biridir.
«— Bakın baylar! Şu kırk beşlik kunduraya bakın! Bizimkinden fark
Emel Derya
lı ise şayet bütün işportayı bedava veriyorum...»
Yaygaraya bu sırada öteki satıcı da karışır:
«— Haydi baylar! Son fırsat bunlar!... Kalmadı! gidiyoruz!... Buyur efendi ağabey? Kahverengisi de var. Siyah mı aradınız? O da var!...»
«— Sağlam mı bari bunlar?»
«— O da söz mü bey ağabeyci-ğim! Tecrübesi bedava! Buyur. Kudümü âlîne bir giy hele!...»
•— Sokak ortasında olur mu yahu?...»
•— Napalmı ağbey? Yerimiz müsait değil!»
«— Haydi kalmadı baylar!...
Bu sırada, dükkânının önünün faz la kalabalıklaştığından meraka düşen kunduracı kapıya çıkar, eşikten bir müddet nahoş çehresi ile olanı biteni seyrettiten sonra, nihayet dayanamaz:
«— Bana bak heeeey!... Delikanlı! Topla bakalım tası tarağı! Burada, gürültü etme! Yolu kapıyorsun.»
Filhakika işportacılar yolu kapr yorlardır ama, onların asıl kesat ver dikleri husus, dükkânın gelimi değil geçimidir.
«— Senin kapında değiliz ya babalık yoldan bize ne?»
Bu arada, demindenberi 45 ile 15 in muhasebesini yapan, ve pabuçların kreplerini elleye elleye bir miktar kanaat hasıl etmiş olan müşteriler alış-verişe koyulmuşlardır.
Dükkân sahibi ise, kendi mallarının bu satışa sebep olduklarını an-
★ (Devamı Sa:4 Sâ: 7 de)
Z A F F, K
Sayfa: 5
TÜRKİYE EMLÂK KREDİ BANKASI
31 - 12 - 1949 Bilançosu
1IER AKŞAM
PASİF
AKTİF
Kanuni Karşılıklar Kasası
(Bankalar Kanunu madde 31) 263.903.09
791.709.27
291.197.56
Tedavülde Bulunan Tahvillerimiz
SOLERA ESPANOl
27.066.150.22
Emtia Mevcudu
Talep Olunmamış Kıymetler
550.562.38
Seııedat Cüzdanı
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
Tanınmış Paris Revü Heyeti HALLET KELLENROC
Kanunî ihtiyatlar
Olağanüstü ihtiyatlar
Sermaye
ihtiyatlar
İleride vukuu muhtemel
lranlı akrobatlar.
Mevduat ve Carî Hesapl;
Ödenmemiş Sermaye
Kasa ve Merkez Bankası
Esham ve Tahvilât Ciizda
Borçlu carî hesapl;
İpotek mukabili ikrazlar
Tahsil Olunacak Gayrimenkul Satış Taksitleri
Temlik Edilmiş Emekli. Dul ve Yetim Aylıkları
Muhtelif Borçlular
■ lf If AT ORTAÇ'ta Balı Marka Hakiki Minyon Gül Marka ORTAÇ
I Nyloıı Çorap Fiatları: 535 krş. 550 krş. 525 krş. m.-//m Ankara
Aynı programda
Bankalaı
PAOUITA SERRANO
atraksiou tipik orkestrası
Karşılıklar
Taahhütlerimiz
Diğer mevduat
1 Tediye Emirleri
İştiraklerimiz
Muhtelif Alacaklılar
Türk Lira
Tasarı uf mevduatı
JOSE CASTRO iştiraki! e 15190
HER PAZAR SAAT 17 HEMATİNE BÜTÜN PROGRAM İŞTİRAKİLE Tel : 12603
Sair Pasifle
MATLUP
çjroissair
Ankara Sular İdaresinden.
ın
Otomobilciliği öğrenmek için hazırlanan imkândan faydalanınız
Menkuller
den sigortalıdır. (xx) G. Menkullerimi rinden sigortalıdır.
N.ıztm Hesaplar



T.C.ZİRMT B
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI
Ev kazancın isterse bedelini alabilir
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para ikrmıyçUd-, sn Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık, çekilişlerinde ise, bazılarında iH$er ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
Acele 150 liralık vadesiz bir tasarruf hesabı açtırınız.. Her 150 lira için ayrı bir kur’a numarası verilecektir
Y "Çabuk Ol
DEVRİMİZİN PAROLASI BODUR
15-25 Nisan 1950 devam edecek
BALE İSVİÇRE FUARI’na
Gitmeniz için
motörlü, konforlu, 44 kişilik DOUGLAS uçaklarını kullanınız.
İstanbuldan Hareket: Her CUMA BALE’a muvasalat: Aynı gün
Biletleri 15 gün için muteber olmak üzere İSTANBUL — ZÜRİCH azimet ve avdet seyahati hakkında hususî tarifeler hazırlanmıştır. Diğer Avrupa yolculuklarında Kombine hava biletlerini talep ediniz.
İsviçre Trenlerinde Tenzilât — Fuar Ziyaretçileri içi İsviçre vizesi parasızdır.
İZMİR
Müracaat Yerleri: ANKARA İSTANBUL
Ankara Şoför
Okulunda
Yeui devre derslerine Mart sonunda başlanıyor
Müracaat saati: 14 - 18. lsmetpaşa Cad. No. 4 - Tel: 21649
(536)
İsviçre sefarethanesi. Tel: 23010 - 2J202, İsviçre konsolosluğu. Tel: «1950 - 85125. Svvissair; Kum Palas, Ayaznaşa, Tel: 82857 M. Jean Egolf, Büyük Kardiçalı Han
Çankaya’da arsalar
Asfalt caddede Otobüs durağın da, su, havagazı, elektrik, telefon hatları üzerinde blok inşaata elverişli, bol taşı bulunan ağaçlıklı biner metrelik arsalar satılıktır. Ev de. vardır. Müracaat: Posta caddesi Hal , arkası, Sabri Çolpan Tecimevi
Telefon. 14017 (573)
Acele satılık arsa
Deliler Tepesi 1807 ada 67 parsel fevkalâde manzaralı 6000 metre:
Müracaat Tel: 121.54 (575)
Sabit Kıymetler
Menkuller (x)
Gnvrimenkuller (:
2 — Kefaletleri
3.706.048.39
KREDİ BANKASI
TÜRKİYE EMLÂK
31 - 12 - 1949 Kâr ve Zarar hesabı
Türk Lirası
Amortismanlar
Karşılıklar Muhtelif Zararlar
Ucuz arsalar ana borusunun Atpazarı terfi borusuna raptı do-layısiyle 29/3/1950 Çarşamba günü saat 8 deh 18 e kadar Çankırı caddesi, Soğukkuyu, İstanbul caddesi civarı, Harici Kapı, Kazıkiçi Bostanları, Nafıa Garajı ve Sarıkışla ve Ucjız Arsaların sulan kesilecektir.
Sayın abonelerimizin ihtiyatlı bulunmaları ilân olunur.
(1903)-(186)

r
Türkiye İş Bapta A. ŞirketindenOtObÜS Yedek Parçası
Bankamızın Ortaklar Genel Kurulunun toplantısı | 3
münasebetle 30 Maıt 1950 Perşembe günü gişelerimizin saat 11,30 da kapanacağını ve Merkez şubemizin öğleden sonra kapalı olacağını ilân ederiz.
(56Ö)
■MMUMiT-ını inil ...........m—....

Kayıp
D. Demiryolları Genel istihlâk Ko opcratifûıden aldığım 13393 sayılı! hisse senetlini zayi ettiğimden hük mü yoktur. I
28 Mart 1950 3195 No. İti Memur1 Mükerrem Cingöz (574) |
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Ham kat
1. No. 115 ■ Tel: 16245.
(377)
Zayi
Oğlum Ahmet Ulutekin namına Yupı ve Kredi Bankasından aldığım 145039 sayılı. İkıamiyeli Aile Cüzdanını kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Babası
Hanefi Ulutekin
Alınan Faiz ve Komisyonlar
Esham ve Tahvilât Cüzdanı Gelirleri Banka Hizmetleri Mukabili Alınan Ücret Komisyonlar
İştiraklerimiz Kân
Muhtelif Kârlar
Geçen seneden Miidevver Kâr
Kayseri Demokrat Parti ıl idare Kurulu Başkanlığından
Partimiz 1950 Milletvekili aday yoklaması 7 Nisan Cuma günü saat tam 14 te bütün ilçelerde yapılması İl İdare Kurulunca karara alınmıştır. Yoklama talimatı gereğince «aday yoklamasına girmek istiyenlerin en geç 3 Nisan 1950 sabahı saat 10 a kadar İl Başkanlığına yazı ile münacaatları lâzımdır.
Müracaat etmek istiyenlerin aşağıdaki malûmatı bildirmeleri lâzımdır:
1— Adı soyadı, 2— Kısa hal tercümesi, 3— Kayıtlı bulunduğu Ocağın ismi
V
J
satılacaktır
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Miiessesesinden
1 — Servisten çıkartılan Furgo otobüslerine ait külliyetli miktarda kullanılmamış yedek parça teklif verme usulü ile satılacaktır. Bu par çalar DOÇ ve PLİMOT arabalarında da kullanılır.
2 — Müfredat listesi ve şartname Müessesenin Alım Satım Şube -sinden parasız verilecektir.
3 — İlgililerin, parçaları Otobüs İşletmesi malzeme anbarında gör dükten ve teklif tutarlarının % 7,5 nisbetinde geçici teminatı müessese veznesine yatırdıktan sonra, tekliflerini en geç 17/4/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (1825)
Sayfa: •
Z A F ■ B
29 - 3 - 19l|
8a
I
(e
9'
9
A
Y
k
İs
J
İs
t!
baş
d
General Ali Fuat Cebesoyun istifası
k
b
1
g
★ (Baş tarafı birinci de) Bu sırada Generale nazik bir sual soruldu.
— Halk Partisi bugünkü durumu İle iktidara lâyık mıdır?
Cebesoy bu suali şöyle karşıladı:
— Şu dakikaya kadar, eğer demokrasi çoğunluğun reyini elde etmekse, iktidar hükümeti bunu temin etmiş ve iş başına geçmiştir.
— Şahsî kanaatiniz?
— Şu anda bu hususta ne söylersek boştur!
Af Kanunu
B. M. Meclisi tarafından genişletilmesi talebiyle komisyona iade e-dilen ve daha şümullü bir tasarı halini aldıktan sonra aynı Meclis kararı ile tekrar komisyona havale o-lunan Af Kanunu hakkındaki suale Cebesoy şu cevabı vermiştir:
— Af Kanunu komisyona iade e-dilmiştir. Eğer Meclis feshedilme-seydi tasarının tekrar Meclise gelme si zaruri idi. Af, milletlerin hayatında zaman zaman yapılan ve İçtimaî bakımdan faydalı görülen bir hâdisedir. Bizdeki son af da matbuat tarafından tam zamanında ortaya atılmış bir fikirdi, kanaatındayım.
— Bu devre adaylığınızı nereden ve ne şekilde koyacaksınız?
— Eğer imkân olursa müstakil o-larak koymak isterim. Ancak eski seçim dairemde adaylığımı koyup koymamam, ora halkının beni müstakil plarak kabul edip etmemesine bağlıdır.
— Diğer partilerden birinin liste sinde yer alabilir misiniz?
— Bunu düşünmedim. Bu, tabla-tiyle üzerinde dikkatle durulacak bir meseledir. Her hangi bir parti beni bugünkü kanaat ve fikirlerimle kabul edecek mi? ileri sürecekleri şartlar neler olacaktır? Beni bu günkü kanaat ve fikirlerimle kabul ettikleri takdirde «Evet» diyebilrim. Zaten memleketimizdeki partilerin programları arasında büyük frak -iar yoktur.
Cumhurbaşkanlığı
Gl. Ali Fuat Cebesoy Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağı hak kındaki rivayetlere karşı da şunu söyledi:
— Dalıa Meclise girip girm iyece-ğim belli olmadan böyle bir şeyi ortaya atmak, bana iltifattan başka bir şey değildir. En mühim zamanlarda en iyi düşünen ve tenvir edici bir kuvvet halinde bulunan matbuat, be nim istifam sebeplerini açıklamak suretiyle memleketi tenvir edecektir. Siz de teşekkül eden partiler kadar çok kurban vermişsinizdir. O-nun içindir ki, karşınızda bu kadar açık konuşuyorum.
Koalisyon kabinesi
General partilerin bu seçimlerde haklarına rıza gösterip göstermiye-cekleri hakkındaki suale karşı dedi ki:
rek şimdiye kadar alışmış oldukları bazı itiyadlan terkedebilecekler mi?
— Koalisyon kabinesi hakkındaki fikriniz?
— Koalisyon fikri, bugün muhalif
partilerden ziyade iktidarda bulu
nanlar için mühimdir. Zira bu saye
de mesuliyeti diğerleriyle paylaşmak suretiyle seçiçmi millete faydalı
olacak şekilde neticelendirmek müm
kün olacaktır.
C. II. Partisi içinde mücadeleler
Cebesoy daha evvel neden istifa etmediği hakkındaki bir suali de şöyle cevaplandırdı:
— Son dört sene içinde elimden geldiği kadar partide demokrat reji min gelişmesine çalışmış bir adamım. Parti içinde onlarla mücadele ettim. Arkadaşlarıma noktai nazar larımı söyledim, onlar da fikirlerime muarız değillerdi. Ancak bu fikirleri tatbik sahasına çıkarmak cesaretini gösteremediler.
Harici tehlike
Bundan sonra dış tehlikeden bahseden General Ali Fuat Cebesoy, bunu yalnız kendisinin değil, Cumhurbaşkanının son nutkunda da söylemiş olduğunu izah etti. Bir gazetecinin -Dış tehlike yerli yersiz bir silâh olarak kullanılıyor mu?» sualine cevap veren Konya milletvekili şöyle dedi:
— Ben doğduğumdanberi haı .cî tehlike vardı. Şimdi politikacılar da bunu zaman zaman söylüyorlar. Fakat ben beyanatımda aynı kasıtla hareket etmedim. Şüphe yok ki, harici tehlike lâfı sık sık, yani bil politika oyunu olarak değil, tam zamanında kullanılmalıdır.»
Bu arada bir misal veren Cebesoy demşitif ki:
«— İktidar partisi bu liderleriyle önümüzdeki seçimlerde yerinde kalırsa memleket işleri iyi gitmiyecek-tir.»
General, C. H. Partisi hakkında da şunları söyledi:
•— Benim Halk Partisinden ayrı) mam demek, bu mücadelede parti min haksız olduğunu görmem demek tir. Yeni dört senelik teşriî hayatta onların yanında mesuliyet alamı-yacağım.»
— Bunun neticesini seçimlerde göreceğiz. Halk Partisi çıkardığı kanunla seçimlere en iyi şekli vermeğe çalışmıştır. Ancak seçimleri idare edenler hüsnüniyetle hareket ede-
D. P. Ankara ili
★ (Baş tarafı birinci de) lar hiç bir suretle yer almamaktadır. Şu nokta bilhassa şayanı dikkat görülmektedir; İdare Kurullarının yüksek kademelerine erişmiş ve büyük faliyet ve kabiliyetleri görülmüş parti mensupları, daha kıymetli memleket evlâtlarının listelerde yer almasına imkân bırakmak için şahsan seve seve feragat göstermekte ve teşkilâtın, arzusuna rağmen bunu kabul etmemektedirler.
Demokrat Partinin teşkilâtınca gösterilecek % 80 leri arasında kimlerin bulunacağı şimdiden kat-iyyen malûm değildir; bu ancak deneme günü belli olabilecektir.
Baskı görülmemiş şiddette devam ediyor
Ar (Baş tarafı birinci de)
İdare ve emniyet mensuplan vatandaşların hak ve hüriyetlerine en çok saygı göstermesi lâzımgelen kimselerdir. Bunun içindir ki seçim devresine girilmiş bulunduğu şu zamanda umumi efkâr, artık yersiz baskı ve müdahalelere kat’î bir son verilmesini kendilerinden beklemektedir.
Bizi bu mütaleaya sevkeden vak’alar serisinden birini aşağıya naklediyor ve artık bu gibi vak’a-lara son verilmesini istiyoruz:
Kayserinin Bünyan ilçesine bağlı Sarıoğlan Çiftlik köyü muhtarı Osman Akkoç, kaymakam tarafından kanunsuz şekilde işden menedilmiş, muhtar mührü teslim etmediği için mahkemeye verilmişti. Mahkeme bu defa muhtar hakkında beraet kararı vermiştir. Hakkın bu şekilde tecellisi üzerine, Demokrat bir muhtarı işbaşında bırakmak istemiyen vali ve kaymakam muhtardan mührü almak için bir tertip hazırlamışlar, 24 Mart günü silâh taramak bahanesiyle bucak müdürü ile ilçe jandarma komutanı Teğmeni 18 jandarma ile köye göndermişlerdir. Jandarmalar öğle üzeri baskın şeklinde köye girmişler, muhtar bunları köy odasına almıştır.
Jandarma Teğmeni burada muhtara bir arama emri aldığını söylemiş, sonra jandarma karakol ko-mutaniyle beraber muhtarın üzerini aramağa başlamışlardır. Muhtar asıl maksadın mührü ele geçirmek olduğunu anlayarak mührü e-line alınca bucak müdürü arkadaşlarını ikaz etmiştir:
— Aman! Mühür elinde...
Hepsi birden muhtarın üzerine yürümüşler, Osman Akkoç bir fırsatını bularak pencereye koşup • Komşular yetişin» c^iye bağırmıştır.
Köylüler muhtarın sesine koşmuşlar, fakat bucak müdürü ile teğ menin emri ile jandarma ateşe başlamışlar, bucak müdürü de iki elinde iki tabanca ile ateşe iştirak etmiştir. İhtimal havaya ateş edilmiş olduğu için, muhtarın babası ile akrabaları bu yaylım ateşe rağmen içeriye girmeğe muvaffak olmuşlar ve muhtarı kurtarmışlardır. Bu arada bir köylü hafif surette yaralanmıştır.
Jandarmalar bunun üzerine mührü alamadan köyden uzaklaşmışlardır.
Köy odası ile civarındaki duvar, ağaçlarda yüzlerce kurşun izi görülmektedir.
Hâdiseden sonra Vali beş kamyon jandarma göndererek köyde nöbet bekletmeğe başlamış, Cumhuriyet Savcısı da köye giderek soruşturmalara girişmiştir.
Ankara Valisine açık mektup
★ (Baş tarafı birinci de) Partisinin bir propagandacısı olduğunu isbat etmektedir).
Sayın vali, kanunsuz kararlar, bir sürü yolsuzluklar, israflar hakkm-daki irşadlarımız nazara alınsa idi, kıymetli nutuklarınıza mevzu olan Ayaşın ihtiyaçlarını bol bol karşılayamaz mı idiniz acaba? Kanunsuz kararlarla ayrılan bir kısım tahsisatın haksız ellere verilmesnin şe ref bize mi ait idi ki, Ayaşın haklı ihtiyaçlarını tahsısatsızjıktan kar-şılıyamamanıiı mesuliyetin! bize yüklüyorsunuz...
Halk Partisi propagandasına sar fedilmek üzere halkevleri ve odaları tahsisatı namile ayrılan tahsisatın külliyen Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına muhalif olduğunu isbat etmeğe hazır olan bizler, halkevleri ve odaları tahsisatı namiyle on para dahi ayrılmasına razı olmadığımız kanunî mucip sebeplerde genel mecliste izah etmedik mi. Vehele ikametinize 5-10 lira kira mukabilinde tahsis edilen hususî muhasebenin konağına elektrik, kok kömürü mas rafları ve uşak parası namile size verilen binlerce liranın Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına taban tabana zıd olduğunu haykırmadık mı? Türkler misafirperverliği sever, fakat bu misafirperverlik kendi kese sinden olunca muteberdir, vali ki -min kesesinden kime ziyafet veriyor, demedik mi? İşte bu ve bunun gibi bir sürü kanunsuz tahsisatlara ve yolsuzluklara mani olmak iste yen bizim gibi 3-5 pinti üye değil mi idi?
Fakat ne çare ki, ekseriyeti teşkil edenler muvacehesinde mani o-lamadığımız bu kararların şerefini yine onlara bırakarak bu sebeplerle ihtiyaçları giderilemeyen Ayaşlıla ra biz mesuliyet bahsinde duyduğumuz şerefi yine sizin (Pinti) tâbirinizle üzerimize alacak kadar cesaret göstermekten çekinmiyoruz.
Tekrar edelim, ağır şartlar altın da yapılan il genel bütçesinde ayrılan tahsisatların ve elde mevcut e-lemanların miktar ve mahiyetleri herkesten fazla sizce malûm olduğu halde yine siz köylü ve kasabalıların en hassas bulundukları su, elek trik, yol gibi ihtiyaçlarını istismara, su yollarını kaymakamlara ölçtürmeğe ve muhtarlara vaizlik yaptırmağa devam ediniz. Evvelce verdiğiniz cevapta belirttiğiniz gibi genel meclis kararlarının şerefini Halk Partisine, muvaffakiyetsizliği-nizin pintiliğini bize tahmil ediniz. Biz pintiler, bitaraf olmak bakımından makamınızda bize verdiğiniz şeref ve namus sözünü tekrar hatırlat mak ve mesuliyet hissemizin şerefini duymakla iktifa edelim.
Saygılarımızla.
Bir köylünün j İstanbul Manzaraları ;
Türkiye Garanti Bankası A. O.
1949 YILI BİLANÇOSU
I Başmakaleden devam:
Seçimler niçin başına gelen
*1*0 j ★ (Baş tarafı birinci de)
VCmlOniVOr raz içmek için Hilmibabû'nın şa-
* * * raphanesine gitmiştir. Bu sırada
hür ettirecek dürüst bir Seçim Ka- yanındaki masadan kendisine bir nunuyla yapılmasını daima tekrar sigara ikram edilmiş, bunu mütea-etmiştir. Böyle bir kanunda ise, se- ' kip de bir şişe bira gönderilmiştir, çimlerin tarihleri evvelce tesbit _ ....
dilir; herkes bilir ki bir seçim dev- masasına davet etmiş, bir hayli iç-resi şu zamanda biter ve şu zaman- ' m)aip’-riiı« da yeni seçim yapılır. Gerçi elimizdeki kanunda da Meclisin ken- İs ______________________
di kendini feshetmesi ihtimali göz- ] tarak Hakkı ile beraber Ziraat Fa-önüııe alınmış ve ona göre kayıtlar , kültesi civarına gitmişlerdir. Hakkı konmuştur. Fakat seçimlerin öne ‘ •
alınması için ciddî bir sebep olması, hiç değilse eldeki kanunların çıkarılmış bulunması ve bu lüzuma umumî efkârın kanaat getirmesi kap etmez miydi?
İktidar partisi seçimlerin bir anda öne alınmasını nasıl izah edecektir? Ortada, yeni seçimi bir iki ay evvel öne almak için ne sebep vardır?
Esasen Meclis, ıbir ay daha mesaisine devam etse, eldeki kanun tasarılarını da çıkaracaktı. Bunlar binlerce vatandaşı ve kitleleri alâkalandıran kanun tasarılarıydı; ücretlilerin hafta tatili, binlerce işçiyi alâkalandırıyordu. İktisadî Devlet teşekküllerindeki aylıklı ve ücretli memurları ilgilendiren kanun tasarısı az ehemmiyetli miydi? Muamele vergisinde değişiklik yapılmasını gözeten tasarı az mı vatan- İ daşı alâkalandırıyordu?
Bunun gibi öğretmenlerin Barem Kanunu, Basın Kanunu ve nihayet Af Kanunu tasarıları, bütün bunların bir kalemde bir oturuşta yüzüstü bırakılıp, İllâki seçimlerin öne alınması için sebep neydi? 24 saat içinde 32 kanun, ne demektir? Bu kanunlar Mecliste nasıl bir tetkik görmüş ve nasıl çıkmıştır?
Fakat bunları hesap eden yoktur! Bütün dâva, muhalefetin iki ayağını bir papuca sokmaktır..
Diğer taraftan Halk Partisi aylarca evvel hazırlıklarını yapmış, kongrelerini bitirmiştir. Afişlerini bastırmış, otomobillerini, arabalarını temin etmiştir. Hattâ bazı devlet memurlarına bile, mezuniyet vererek propagandasını daha önce- I den hazırlamıştır. En ücra köylere kadar propaganda vasıtalarını ulaştırmıştır. Çünkü seçimlerin 14 Mayısta yapılacağını geçen yazdanberi bilmektedir.
Muhalfete gelince; o parasız ve ' vesaitsizdîr. İklim şartlan teşkilâ-tiyle tam bir şekilde irtibat tesisine mâni olmuştur. Şark vilâyetlerinde kapalı yollar vardır; çok yerlerde kardan, çamurdan muvasala güç ve imkânsızdır. Bu vaziyette D. P. nin seçim tarihi olarak istediği Haziran başı teklifi ıbile reddedilmiştir.
Bütün bunlar gösteriyor ki, iktidar, yine karşısındakiler ile aynı ; silâhla mücadeleyi kabul etmemektedir.
Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, Demokrat Partide bir üstünlük var-dır ki bu iman, iktidar partisinde mevcut değildir. Bu üstünlük let çoğunluğunun, keı)(i")t nıaletti-ği demokrat «ıâvasiyle beraber Demokrat Parti cephesinde yer almış bulunmasıdır.
I
Istanbulda kârlı bir
kip de bir şişe bira gönderilmiştir. Hakkı da ikram olsun diye onları
inişlerdir.
Vakit epeyce ilerledikten sonra mail ve Salâhaddin bir taksi tu-
fazla sarhoş olduğu için nereye geldiğinin ve arkadaşlarının taksiyi geri gönderdiklerinin farkına varmamıştır.
İsmail ve Salâhaddin ortada kimsenin olmamasını ve vaktin çok ilerlemiş bulunmasını fırsat bilerek Hakkı Bağdatı dövmeğe başlamışlardır.
Sanıklar nihayet Hakkının öldüğüne kanaat getirmiş ve cebindeki 200 lirayı da alarak oradan uzaklaşmışlardır.
Gece bir hayli ilerledikten sonra Hakkı soğuğun tesiriyle ayılmış ve inlemeğe başlamıştır. Bu sırada oradan geçmekte olan-bekçiler yaralıyı hastahaneye götürmüşlerdir.
Polisler sanıkların evinde gece anî bir arama yapmışlar ve Hakkının cüzdanını kömürlükte bulmuşlardır.
Dün savcılığa teslim edilen İsmail ve Salâhaddin ilk sorgularını müteakip tevkif edilmişlerdir.
Hakkı köyüne gitmek için arabasını aramışsa da bulamamıştır. Sanıkların arabayı da kaçırdıkları sanılntaktdır.
iş işportacılık
★ (Baştarafı 4 layınca büsbütün küplere b / tir.
•— Yahu, insaf be! Bir de esnan olacaksınız? Burada durup, hem de benim vitrini peşkeş çekip sağa sola] mal satılır mı?»
— Aldırma babalık, ekmek para- j sı çıkaracağız! Haydi baylar kal-' madı!... Son günlük bunlar... Oka? yon, kelepir, ne dersen de!...»
(— Heey! Daha halâ bağırıyorlj Biz bu kadar vergi veriyoruz, o işin alayında!... Hadi, hadi çek arabanı bakalım!»
•— Peki, peki! Kızma hemşerim gidiyoruz işte! Dur şu dört beş çifti 1 de satalım da!... Esnaf esnafa böyle mi muamele eder?»
Burası Sultanhamam veya Kara-köy’deki, mağazaların birbirine karıştığı dar, yolvermez sokaklarından biridir. İşporta ile mal satışı a-çağı yukarı on adımda bir hemen he men her mağazanın önünde bu şekilde devam edip gitmektedir. ı
Ne belediyenin gayreti, ne mâliyenin himmeti bu işportacı esnafını dü zene sokmıya kâfi gelmez. Tenviri-ye, tanzifiye ödeyip, tahsildara tıkır tıkır vergi sayan mağaza sahibi, dükkânının önünde böyle mükeni-mel satışlar yapan işportacıları görüp saçını başını yolarken, onları • memnun mesrur yine kendi aksua-’ falarına devam ederler.
-y
sn-jp
Feci bir Tayyare
iç (Baş tarafı 1 incide) Wayne Trueblood, Hava Ataşesi yardımcısı yüzbaşı Thomas Archi-bald, elçilik memurlarından Mr. A-lan Harrington'un oğlu ve uçak mürettebatından zannedilen teğmen Mark Belanger, Archibald’m uçağı idare ettiği zannedilmektedir. Çavuş G. A. Long adlı bir şahsın, kazadan kurtulan tek kimse olduğu sanılmaktadır. Mumaileyh, enkaz arasından yürüyerek çıkmış ve has-tahaneye yatırılmıştır.
Uçağın hava şartları gayet iyi olduğu halde düşmesi ve önce de bir infilâk olması, sabotaj yapıldığı hakkındaki bazı şayialara sebebiyet vermiştir.
Kanada Kraliyet Hava Kuvvetleri, Amerikan makamlarının talebi üzerine tahkikat açmış bulunmaktadır.
D. P. Ankara İlinden adaylık isliyenlere
Demokrat Parti Ankara İl İdare Kurulu Başkanlığından:
Büyük Millet Meclisi 24/3/1950 tarihinde seçimlerin yenilenmesine ' karar vererek dağılmış bulunmaktadır. Seçim Kanunu gereğince 14/5/ 1950 pazar günü milletvekilleri seçim yapılacaktır.
1 — Partimiz adına ilimiz milletvekilliğine adaylığını koyacak arkadaşlarla partili olmıyan vatandaş lann 9/4/1950 pazar günü saat 14 de ilçe merkezinde yoklamaları yapılacaktır.
2 — Adaylık, idare kurulumuza ya bizzat yazılı müracaat, veya parti kurulları tarafından teklik sure- , tiyle olacaktır.
3 — Müracaat ve tekliflerde ad, soyadı, kısa bir hal tercümesi ve kayıtlı olduğu ocağın adı yazılacak ve partili olmıyanlar hakkında ayrıca izahat bulunacaktır.
4 — Kurulların adaylıklarım teklif edecekleri kimsele)

1
i
Adviye FENİK I
İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTERSEN) ANKARA RADYOSUNU DİNLEYİNİZ
AKTİF Türk Lirası PASİF Türk Lirası
Kasa ve Merkez Bankası 1.584.048,79 Sermaye 2.500.000,—
Kanuni Karşılıklar Kasası 3.084.688,36 İHTİYATLAR:
Bankalar 2.378.217,62 — ileride vukuu muhtemel zarar karşılığı 25.150,—
Senedat Cüzdanı 3.855.631,31 — Kanunî İhtiyatlar 23.150,—
Esham ve Tahvilât Cüzdanı 27.307,45 — Fevkalâde İhtiyatlar 148.700,— 197.000,
Borçlu Carî Hesaplar 9.585.918,13 Taahhütlerimiz 2.674.543,30
Muhtelif Borçlular 1.370.874,36 MEVDUAT ve CARÎ HESAPLAR
İşti râ kİ erim iz 857.500,—
— Tasarruf Mevduatı 11.346.726,65
SABİT KIYMETLER:
— Diğer Mevduat 3.722.554,18 15.069.280,83
— Menkuller 279.892,03 (x) Tediye Emirleri 89.261,96
- Çayn Menkuller 333.473,04 (xx) 613.365,07 Muhtelif Alacaklılar 1 865 90? R?
Sair Aktifler 1.432»281)04 Sair Pasifler 2.087.452,47
İlk Tesis Masrafları 224.609,22 Kâr 531.000,—
Yekûn 25.014.441,38
Yekûn 25.014.441,38
NÂZIM HESAPLAR:
NÂZIM HESAPLAR 22.850.835,63 riMhnm. 2.115.879,30
(x) T.L. 315.000,— üzerinden sigortalıdır. Kefaletlerimiz 9.026.241,18
(xx) » 100.000,— Sair Nâzım Hesajlar 11.708.715,15 22.850.835,63
Sahibi
Adviye FENİK
Yazıişlerini fiîlaıı idare eden:
HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
Nisan’ın ilk haftasında Ankara Radyosunda «Radyo ile İngilizce, derslerine başlanacaktır
Yardımcı kitap satışa çıkarılmıştır.
Ankara’da toptan ve perakende Berkalp Kitabevinde ve Millî Eğitim Bakanlığı Kitabevinde İstanbul, İzmir ve başka şehirlerde bütün kitabevlerinde bulunur. Fiyatı: 75 kuruş.
liflerin Genel İdare Kurulu'nun talimatnamesi mucibince en geç yok lamadan (beş) gün evvel yani 4/4/ 1950 salı günü saat 19 a kadar yapılması gerektir.
Keiyfyet, vatandaşlarımızın ve partili arkadaşlarımızın ittilâline saygı ile arzolunur.
İLAN
1.
2.
3.
4.
5.
İtfaiye Hortumu Alınacak
T. H. K. Etimesğut Uçak Fabrikası için 110 mm. kutrunda 20 şer metrelik 10 adet hortum açık eksiltme ile satın alınacaktır. Hortumun muhammen bedeli TL. 1,250.— ve geçici teminat akçesi TL. 114.— dır.
Eksiltme 29 Mart Çarşamba günü saat 10 da Fabrikada yapılacaktır.
Şartname T. H. K. Genel Merkezinden ve Fabrikadan ücretsiz olarak alınabilir.
Fabrika ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
1 — Türk obası ve Alcı köylerinden yevmiye muntazaman 2000 kilo süt temin edilecektir. Bunu işletecek bir mandıracıya ihtiyaç vardır.
2 — Ankara - Polatlı arasındaki istasyonlardan hangisini tercih e-derse hassaten Malıköy istasyonunun köylere yakınlığı hasebile teslim tesellümü noktasından daha suhuletli olacağından tercih edilmesi.
3 — Bu istihsal işi tahmini 25 Nisan 1950 tarihinde başlar ve iş sahibinin devam arzusuna uyulur.
4 — Fiyat ve diğer hususatı konuşmak üzere adresime müracaat o-lunması ilân olunur.
Adres: Polatlı ilçesi - Türk obası köyü muhtarı, Haşan Hüseyin Özcan.
(567)
ZİMMET
KÂR
veZ AR AR HESABI
MATLUP
Türk Lirası
Türk Lirası
Personel Masrafları
Vergi ve Harçlaı
Sair Masraflar
827.323,20
43.141,08
Alınan Faiz ve Komisyonlar
Verilen Faiz ve Komisyonlar Amortismanlar
446.290,77
605.126,21
Kanuni Karşılıklar Kasası Geliri Esham ve Tahvilât Cüzdanı Geliri
Banka Hizmetleri Mu. Al. Üç. ’
165.164 19
Muhtelif Zararla!
113.308,23
Muhtelif Kârlar
Kâr
Yekûn
2.654.458,99
3.226,70
Satılık Arsa
Kavaklıdere, İsveç Sefareti karcısında, Asfalt üzerinde 1024 M». Tel- 21169 a müracaat.
Kvıuımıtz

Satılık Lokanta
Kalabalık bir semttedir.
Samanpazannda Benzinci Nazım Gedik’e müracaat (565)
NAZİK CİLDE: 0.06
POKE
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
SURURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12682
Piyasanın EN TEMlZ PİK BORU ve Parçaları
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6-810 milimetre Demir Boru — Plân ve Proje Teksiri (530)
rettaî b Si ra Bas a«ST unan»»

Comments (0)