ZAFER
No. 355 Fiyat marka otomobil, buz dolabı, radyo ÇIKTI 100 sahife, 1 pafta, 1 kumaş 110 Krş. [DEMOKRASİNİNDİ «1
Yıl : 2 — No._393_A Telgraf jsdre)it Zafer Gözetesi - Ankara __PAZARTESİ 29 MAYIS 1950 A Fiyatı her yerde 10 kuru». Telefon « 15619 ve 15315 A Denizciler Cad. 2 A Posta kutusu s 193
Dün yapılan 'D. P. Meclis Grupu toplantısında
Hükümet Programını Okudu
Denk bütçe esası tahakkuk ettirilecek
Af kanununun yakında çıkacagı_anlaşılıyor
Hükümet köylünün kalkınmasını birinci plânda ele alıyor, Orman Kanunu da tamamen \değişecek
) Yurdun her tarafından gelen heyetler akın halinde Çankaya’ya gitmekte ve -Cumhurbaşkanı Celâl Bayan ziyaret etmektedirler. Yukarıdaki resimlerde Cumhurbaşkanı Manisa ve Amasya heyetleriyle beraber görülmektedir.
Programda şahsî teşebbüse geniş imkânlar sağlanacağının, bazı tekel maddelerinin de serbast bîrakılac jğsnın'belirtilmekte olduğu söyleniyor
Demokrat Parti Meclis Grupu, r dün akşam saat 19 da, reis vekille-| rinden Abidin Potuoğlunun riyase-1 j tinde toplanmıştır. Bu içtimada hü- ■ I kûmet programı okunurken bütün D. P. li milletvekilleri hazır bulun- ! muşlardır.
Öğrendiğimize göre, hükümet ’ programını bizzat Adnan Menderes okumuş, ve 50 dakika sürmüştür. Bundan sonra 50 kadar milletvekili söz almış ve program hakkında düşüncelerini söylemişler, eksik gördükleri yerlere temas etmişler, bazı ikazlar yapmışlar ve hükümeti en kısa bir zamanda bu kadar yapıcı bir program getirdiği için candan tebrik etmişlerdir.
Haber aldığımıza göre, program • çok mühim esasları ihtiva etmektedir. Adnan Menderes evvelâ, son
A (Devamı Sa. « Sü: • de)
D. P. nasıl
emniyet verecek?
Mümtaz Faik Fenik
H.Cahidin istifasına cevap verilmedi
Filistin U(Bş* r.ro kom syonundaki vazifesine devam edeceği orkşJıyor
Bazıları hâlâ zannederler ki, Seçim Kanununun milli iradeyi tam tezahür ettiren bir şekilde çıkması, ve niha yet seçimlerin emniyet içinde cereyan etmesi, eski iktidar partisinin yüksek müsamahasının, hakka ve adalete bağlılığının, vatandaşlar arasında emniyet uyandırma gayretinin bir neticesidir; yahut başka bir deyimle, eğer C. H. P. müsaade etmemiş olsaydı rey-. 1er, o tarafa doğru akar, akmıyan reyler kanalize edilir, hülâsa ne yapılır, yapılır, mis gibi onlar iktidarda kalırdı!
İşte böyle bir zanna düşenlerin arasında şimdi başta C. H. P. Genel Başkanını görüyoruz. Dün, sabah ve öğle radyolarında ısrarla tekrar edilen 6on nutkuna bakılacak olursa, onlar «iktidarda iken halk iradesini bütün icaplariyle tahakkuk ettirmek için çalışmışlardır. Delili de bugün memleketin aldığı neticedir!»
Yani Sayın İnönü’ye göre, memlekete ne iyilik geldiyse, kendilerinden gelmiştir. Onlar düşünmüşler, onlar bulmuşlar, onlar tatbik etmişlerdir. Bunda diğer fanı vatandaşların zerre kadar a-lâkası yoktur. Bu inkılâp uğruna memleketin dört köşesinde dişini tırnağına katarak, bazan en büyük ıztırapları dahi göze alarak çalışan kimselerin rolü yoktur. Arslan köylü kadınlar bir şey yapmamışlardır. Sınırkend’li vatandaş evinde rahat rahat oturmuştur. Çubuk’lu vatandaş dipçik yememiştir. Şu vatandaş işinden e-dilmemiş, bu vatandaş, hapse tı-kılmamıştır. Hepsini hepsini bizim bu feragatli, faziletli, dirayetli ve kiyasetli C. H. P. erkânı başarmışlardır. Çünkü sade vatanperver onlardır; onlar bizi düşünür, onlar inkılâbı başarabilirler...
Milletin reyile iktidardan düştükten sonra hâlâ bu milletin yap-büyük hareketi küçümseyen ve zaferi kendilerine ayıran bu garip zihniyeti gördükçe insanın hayretten hayrete düşmemesi kabil değildir.
Onlar da pekâlâ biliyorlar ki, milletin İradesine nihayet boyun eğmeğe mecbur olduklarını anladıklarından dürüst bir Seçim Kanununu, içleri yanarak, kalbleri
üzülerek çıkarmışlardır. Aksi taktirde memleketin de, kendilerinin de felâkete sürükleneceklerini pek iyi tahmin ettiklerinden -ve belki de neticenin bu şekilde tezahür edeceğini, aslâ kestiremediklerin-den- seçimlere hiyle ve fesat ka-rıştıramamışlardır. Ve nihayet seçimin sonu bugünkü şekli alınca, şimdi bütün şanı ve şerefi, milletten ayırarak kendi partilerine ve hattâ bizzat kendi nefislerine maletmeğe bakmaktadırlar. Bu ne ucuz, bu ne kolay zaferdir?
Sayın İsmet İnönü, radyolarla yayınlanan yeni nutkunda şöyle bir ifade kullanıyor:
•fa (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Eski İstanbul milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın Filistin uzlaştırma komisyonundan istifa ettiği, istifasını hususî bir mektupla dışişleri bakanlığına bildirdiği yazılmıştı. Haber aldığımıza göre bakanlık bu
zifede devam edeceği anlaşılmaktadır.
Esasen dış politikamızla hiç bir alâkası olmıyan bu gibi mevzularda bulunan zevatın değiştirilmesi hususunda hiç. bir karar bahis mevzuu değildir. Bu, Demokrat Partinin
hususta henüz bir karar vermemiş I istikrarlı bir politika takip edece-tir. Hüseyin Cahit Yalçının bu vg- ğinin bir delili sayılmaktadır.
Saraçoğlu’nun bahçesine götürülen çamlar!
Bir otomobil
kozası
Dün sabah Dikmen sırtlarında fecî bir kaza olmuş ve içinde 7 kişinin bulunduğu bir taksi bir yük kamyonuyla çarpışmıştır.
Yaptığımız tahkikata göre Doğumevi doktorlarından Zeki Ataç altı kişilik ailesiyle Pazar tatilini geçirmek üzere bir taksi ile Dikmene gitmek istemiştir. Taksi, Dikmen yakınlarındaki Kızıl yokuşa geldiği sırada ve tam viarj yerinde aksi istikametten gelen bir yük kamyonuyla çarpışmıştır.
Çarpışmanın şiddetinden taksi tamamiyle hasara uğramış ve içerde bulunan yolcular da muhtelif yerlerinden hafif surette yaralanarak muhakkak bir ölümden kurtulmuşlardır.
Yaralıların ilk tedavileri yapılmış ve kamyon şoförü hakkında tahkikata başlanmıştır.
Gençlik marşı
Tolebs federasyonu fop’ontısı sona erdi
Türkiye Millî Talebe Federasyonu fevkalâde genel idare kurulu dün sona ermiştir.
Ankara Merkez İcra Komitesi ile İstanbul, İzmir, Zonguldak mahallî A (Devamı 8a. 6 Sü: 1 dı
Meclis bahçesi Şükrü Saraçoğlu’nun bahçesi için hususî fidanlık mıdır?
Haber aldığımıza göre, yeni yapılmakta olan Meclis binası bahçesinden iki çam, bugünkü Meclis binası bahçesinden iki çam, 100 mazi fidanı, 500 adet Lokostrum nebatı, 10 tane akasya fidanı, 40 tane hat-
Dünkü Milli Maç
Dışişleri Bakanı. Avrupa İktisadî Isbirlidi Konferansına iştirak edecek
Dışişleri Bakanımız Profesör Fuat Köprülü, bu akşamki ekspresle İstanbula gidecek ve yarın Yeşilköyden tayyare ile Parise müteveccihen hareket edecektir.
Fuat Köprülü, Pariste Avrupa İktisadî İşbirliği konfe ransına iştirak edecektir. Malûm olduğu üzere bu konferansa alâkalı devletlerin Dışişleri Bakanları dahil bulunmaktadır.
Bu seyahat 10 gün kadar sürecek, ve Fuat Köprülü Pariste işi biter bitmez derhal memleketimize dönecektir.
Dün sabaha karşı düğün dönüşü Doğanbey mahallesinde bir cinayet • işlenmiş ve bir delikanlı eski bir : kin vüzt ’ ’ ' ’
mi sökülerek son bir ay zarfında,' kin yüzünden bıçakla yaralanarak Saracoğlunun İller Kooperatifinde ye .............
ni yaptırdığı evin bahesine götürülmüştür. Ve bahçe böylece Meclis bahçıvanları tarafından tanzim edilmiştir.
öldürülmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre Osman Uçar isminde bir genç Doğanbey mahallesinde bir tanıdığı-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
9
Türkiye: 6-Iran: 1
İstanbulda Türk Milli Takımı İranı 6—1 ycnerkeıı Demirspor dit Genç lerbirliğini yine 6—1 mağlûp etmiştir. Resim bu maçtan bir anı tesbi t etmektedir. (Maçların tafsilâtı G ncı sayfamızdadır.)
Başbakan Adnan Mende res Meclis kürsüsünde
Ankara Demokratları, diin bir tören yaptılar
Törende seçim neticesi kutlandı, Zafer abidesine de çelenk konuldu
AnkaralI Demokratlar UIııı
Demokrat Parti Ankara teşkilâtı 14 Mayıs seçimlerinin neticesini kutlamak üzere dün parlak bir tören yapmıştır.
Bu törene Demokrat Parti İl merkezinde ve bina önünde toplanan binlerce AnkaralInın iştirakiyle -başlanmış, önde bayrak ve çelenk olmak üzere İl İdare kurulu başkanı ve Ankara Milletvekili Osman Şevki Çiçekdağ, İl idare kurulundan Ankara Milletvekili Ramiz E ren, İl idare kurulundan Avukat Atıf Benderlioğlu ve Merkez İlçe idare kurulu başkanı Avukat İrfan Erdem, İlçe idare kurulundan Sa-
★ (Devamı Sa. 6 Sü; 2 de)
Ankara valiliği
Dün İstanbulda çıkan bazı Akşam gazeteleri eski Denizli Milletvekili Behçet Uz’un Ankara Valili-1 ğine tayin edileceğini yazmışlarsa I da, geç vakit alâkalılar nezdinde yaptığımız tahkikata göre henüz Ankara valiliği hakkında hiç bir karar alınmamıştır.__________L
l___________.«K
Emniyet mts'e esi g (ğî ayın İnönü, Divanda ver-** diği nutkunda diyor ki ?
«İktidardan tek istediğimiz ■ şey bizim iktidarda iken verdi- ’ı ğimiz emniyetin bize de verilmesidir.»
Hiç merak buyurulmasın. Bu . emniyet bol bol verilmiştir. ( Hattâ o kadar verilmiştir ki, i bizzat Sayın İnönü'nün iktidarda iken görmediği emniyet de şimdi her tarafta bol bol mev- . cuttur.
Onun için Cumhurbaşkanımız Sayın Bayar, önünde pat J pat giden motosikletli polisler olmadan, arkasında muhafız j kıt’aları dolaştırmadan rahatça halk arasına çıkıyor! — |
___________YEDEKÇİ
Günün Mevzuları :
Türk tarihinde
demokrasi devri
Yazan: Dr. Et hem Vassaf
Kocaeli Milletvekili
Bütün medenî milletler eserlerly. ı Biz içinde yaşadığımız için bü-le ölçülürler. Eski Türk medeniye- | yük ve hari.talar yaratan hayret, tinin bânileri olan aziz Türk mille- I takdir *“ ...._J *—
ti bugün cihan medeniyeti huzurunda yeni bir imtihan geçirmiştir. Bu imtihan demokrasi imtihanıdır. Ve bununla dünyanın en medenî milletleri huzurunda Türk milleti; aklı seliminin ve şuurunun bir ifadesi olan demokrasi hayatına kavuşmuş bulunuyor.
Demokratik hayatın tabiî İcaplarından olan hürriyet aşkı bütün insanların en derin ve ruhî ihtiyaçlarından en önde gelenidir. Ve bü tün milletler bundan mahrum oldukları zaman, daima bu havaya kavuşmak için mücadele etmiştiler. Ve bir netıcei tabiiyesi olarak bir çok endişe ve ıztırap, çektikten sonra bu arzularında muvaffak olmuş lar dır.
Hürriyet dâvasını en çetin mücadeleler içinde geçiren Amerikalılar arasında ben de on İki sene yaşadım. Tarih ve eserlerini yakından tetkik ettim ve kurdukları hürriyet içinde geçen mesut ömürlerine hayran kaldım.
İki buçuk sene evvel vatanıma döndüğüm ve ayni demokratik hamlelerin eserlerine şahit olduğum zaman pek çok sevindim.
Geçen bir ay içinde bu demokrasi mücadelesi Atamızın açtığı hürriyet yolları üzerinde son tekâmülünü yaptı ve semeresini de verdi: Bugün Demokrat idarenin kurucu ve koruyucuları yarattıkları bu eserlerini dünya tarihine en temiz bir sayfa olarak hediye etmiş bulunuybrlar.
____ ve prestij uyandıran bu eserin heyecanını bütün azametiyle hissediyoruz.
O Atatürk bugün mezarında müsterih olsun. Tesis ettiği Türkiye Cumhuriyeti, bu Türk milletinin asil iradesine ve eline tevdi edil miştir.
Yüksek asîl Türk gençliği evvelki gün ulu Atanın bu mücadele uğrunda Anadolu topraklarına ayak bastığının bayramını yaptı ve hakikî demokrasiye kavuşmanın yüksek sevincini de beraber tesit etti.
Aziz Cumhurreisimiz sayın Celâl Bayar’a tevdi ettikleri Türk toprağı için and içtiler. Tak-dirkâr milletin fedakâr, asîl ve sadık Türk gençliği kendi safları arasına en medenî bir vatandaşı ve Türk devletinin ve milletinin bir reisi olarak karışan Celâl Bayan heyecan tufanı içinde karşıladı. Yakından gördü, sevdi ve en büyük heyecanlarını bir defa daha yaşadı. Bu en büyük ve tarihî gün, işte hakikî demokraside en medenî milletler eserlerini böyle karşılar ve böyle kutlular. Aziz milletimiz de bu eserlerinin tekâmülü için Atatürkün çizdiği bu yolda ayni sadakat ve azim ile çalışacaktır. Çünkü bu eser onun kendi eseridir ve bu cumhuriyet de onun hür vatanına yakışan bir cumhuriyettir ve Türk milletinin yarattığı bu en güzel eserle Türkiye Cumhuriyeti dünya demokrasi katarına karışmış bulunuyor.
DİLEKLER
Bir Kanun
istiyoruz
«Öyle bir kanun ki, onu hiç bir kuvvet bozamasın. Biz is-
tiyoruz ki, bizi biz yapan eşsiz kahraman Atamız, paralarımı-
zın, pullarımızın, âbidelerimizin te ırar başına gelsin. Paralarımızın yeniden basılmasını ve
ortada yalnız Atatürk’ün yer almasını istiyoruz. Bu neye mal olursa olsun her şeyimizden fedakârlık etmeliyiz. Bütün Türk
milletinin arzusu bu olduğuna
kaniiz..
Cebeci Cad. No: 82, Sanbaş ap. Daire 3 de Behice Orhan.
Memurlaıa Ödünç verilmiyecek mi ?
1.1.1950 tarihinde teşekkül eden T. C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, 5435 sayılı kanun hükümleri mucibince
muhtaç memur ve müstahdemlere (Faizle) ve iki yılda
ödenmesi şartile (3) aş nisbetinde ödünç
receğini muhtelif gazetelerle
ve müteaddit defalar ilân
etmişti.
Bu güne kadar bu yardım hiçbir vatandaşa yapılmamıştır. Şayet yapılmıyacaksa, müracaat eden biz mağdur vatan daşların hergün iş ve güçlerimizi bırakıp banka kapılarında beyhude beklememize bir son verilmesi için iglilıelrin dikkat nazarlarının çekilmesini sayın gazetenizden rica ede-
Mustafa Yener Bayındırlık Bakanlığında
Ankara
KDÖiŞIEILn
YALI
İKRAMİYESİ
d( la
EMLAK BANKASI
Adliyede bir
Emekli subayların resim sergisi
Geçen hafta, Orduevinde kuşat resmi yapılan Emekli Subayların Yedinci Resim Sergisi büyük bir alâka ile seyirci celbetmektedir. Her sene Orduevinde açılan bu sergi, busene daha zengin ve kıymetli eserleri ihtiva etmektedir. Türk milletinin ve Türk subaylarının kendilerine has olan zekâ ve kabiliyetini, güzel sanatlar sahasında da canlı bir şekilde isbat etmiş olması, sanatseverlerin bilhassa takdirini celbetmektedir.
Vefat
Trabzon’un eski eşrafından Yenicuma mahallesinden merhum San Hasan’ın eşi, Trabzon esnafından Hüseyin İyiterzi’nin annesi, Ankara Em. Mm. Müteferrika Karakolu komiseri Rıza Ülkekul’ un kayın validesi ve eşi Remzi ye Ülkekul’un annesi, gazetemiz ilân memuru Nihad Ülkekul’un büyük annesi
FATMA İYİTERZİ
Dün gece (28 Mayıs 1950 Pazar) sabaha karşı saat 3.55 de hayata gözlerini yummuş ve
kadın kavgası
İki grup kad n şaç soça boşboşa a» İdi Yaptığımız tahkikata göre kavga mahkemeden çıktıktan sonra olmuş ve bir müddet evvel Ali Fidan isminde bir gençle nişanlı kaldıktan sonra ondan ayrılan ve Nâzım I-Iatunoğlu isminde bir gençle evlenen Kadriye ismindeki genç bir kadın aleyhine açılan tazminat davasını diğer tarafın kazanmasından çıkmıştır.
Tazminat ödemeye mahkûm olan tarafdaki kadınlarla diğer tarafdaki kadınlar birbirlerine girmişler ve bu sırada hamile olduğu halde dövülen Kadriye bayılarak boylu boyunca koridora yatmıştır.
Bu sırada ilk davası olan tazminat davasını kazanmış bulunan avu kat Semiha Özyağcı İki tarafı teskin etmeye çalışmıştır.
Kavgacılar suç üstü mahkemesine sevk edilmişlerdir.
Feci bir kaza
Bir Domiryolu bekçisi t en altında kaldı
Evvelki gün Elmadağ istasyonu yakınlarında bir tren kazası olmuş ve bir demiryolu bekçisi yol ver diği trenin altında kalarak feci bir şekilde ölmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre, Anka-radan Kayseri istikâmetine gitmekte olan 706 sayılı katar Elmadağ istasyonunu geçtikten sonra yol bekçisinin işareti üzekine makastan geçmiş, fakat bu sırada Demiryolu bekçisi Osman trenin önünden geçerek karşı tarafa atlamak isterken ayağı raya takılmış ve bu suretle trenin altında kalarak parçalanmıştır.
Savcılık hadiseye el koymuş ve tahkikata başlanmıştır.
Bir ovukot aklî muvazenesi' i kaybetti
Evvelki gün adliye koridorların da müesif bir hâdise olmuş ve Kemal Perçiner isminde bir avukat aklî muvazenesini kaybederek oradakileri heyecana düşürmüştür.
Bir müddetten beri sinir buhranları geçiren avukat dün de Adli-yeye gelmiş ve tam mahkemeye gireceği sırada alelacaip konuşmaya ve hareketler yapmaya başlamıştır.
Kemal Perçiner bir müddet savcı baş yardımcısı Zeki Kumrulunun odasında muhafaza ed.ldikten sonra ondan fazla polisin yardımıyla ikinci Şubeye ait otobüse bindirilmiş ve dün akşamki trenle aklîye hastahanesine gönderilmiştir.
Somanpozarında bir lokanta yandı
Evvelki gün öğle vakti Samanpa-zarında bir yangın çıkmış ve bir lo kanta tamamen yanmıştır.
Yaptığımız tahkikata göre yangın Hafız Taban isminde birme ait Besler Lokantasında yemek pişirildiği sırada bacanın tutuşmasiyle çıkmış ve itfaiyenin zamanında yaptığı müdahele ile etrafa sirayetinin önüne geçilmiştir.
Lokanta iç.nde yanan ve harap olan eşyalar sigortalıdır. Savcılık had.se hakkında tahkikata başla-
\Diinden htlan miranla/j
Fuzuli inşaat ve israflar silsilesi
D undan evvelki yazımızda ” Halk Partisi hükümetlerinin hesapsız kitapsız işlerinden bahsetmiştik. Bunların başında Ankara halkının her gün gözüne çarpmakta olan, terkedilmiş, yarı bırakılmış veya ikmali için uğraşılan inşaat gelmektedir.
Senelerdir herkesin bir İç sızısı ile bahsettiği bu yapılardan son zamanlarda Büyük Millet Meclisi binası ile Anıt - Kabirin ele alına-
rak münakaşa edildiği görülmektedir. Bu lüks ve fantezi iptilâsının,
bu hesapsız işlerin bize yine milyonlara mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Anıt - Kabir ve Büyük Millet Meclisi binalarına gelinceye
kadar israf edilmiş millet paralarının gömüldüğü, işe yaramaz fabrikalar, terkedilmiş ne taş ve çimento yığınları vardır... Kanalizasyonu yapılmamış bir şehrin caddelerinin asfaltlanmasının, ağaçlar
dikilmiş olmasının ne acı tecrübelere ve masraflara mal olduğunu
görüyoruz.
Benim en çok yandığım şeylerden biri de hastahane işidir. Projeleri dünyanın en iyi bir mütehassısına yaptırılmış olan bin yataklı, on dört katlı büyük hasta-hanenin ve Tıp Fakültesi binalarının bu fakir yurda kaç milyona malolacağını düşünmeden bu projeyi kabul edenler bir çok paraları ve binaları heder etmiş ve yere ser miştir. Sağlık Vekâletinin solunda aylarca, yıllarca teşhir edilen bu binaların maketini zevkle seyrettiğimize şüphe yoktur. Fakat bu cebinde kâfi parası olmıyan bir a-damın kâşaneler istemesi kabilinden bir işti.
Nümune hastahanesinin yanında, taş pavyon vardı ki iyi kötü kırk elli hastayı barındırırdı. Burası ve o civarda koskoca bir kaç mahalle, yapılacak hastahane için istimlâk edilerek yıktırılmak suretiyle br çok aileler tedirgin edildi, bir mesken buhram yaratıldı. Bunlar yetişmiyormuş gibi
müteakip Hacı Bayram Camii şerifinden kaldırılarak ebedî istirahatgâhına tevdi edilmiştir.
Kederli ailesine, akraba ve dostlarına başsağlığı ve müteveffaya Ulu Tanrıdan rahmet dileriz.
Sayın Bayan
İstanbul’a-teşrifinizde MUZAFFER ADAM'a müracaat ederseniz orada en son mütenevvi rop, Tayyör, Manto mulajlarını görerek kararlarınızı kolayca verebilirsiniz.
ADRES : Beyoğlu Zahariyadis karşısı, Meymenet Apart. 4/2.
Tel: 40387.
Acaba ne zaman
öğrenecekler?
14 Mayısta başarılan Büyük İnkılâbımızın, bütün dünyada geniş akisler uyandırdığı ve bu mühim hâdisenin yurdumuzun İtibarını yükselttiği su götürmez bir hakikattir.
altmış bin lira sarfiyle tamir edilerek Tıp Talebe Yurdu haline konan emektar Taşmektep, eski E)r-ke'c lisesi binası da ortadan kaldırıldı. Ve bunun yeri tesviye edilmek için günlerce, aylarca kamyonlar toprak taşıdı durdu.
Daha ötede Refik Saydam Enstitüsünün karşısında kurulacak Tıp Fakültesi Anatomi Enstitüsünün
yüz binlere malolan beton iskeleti olduğu gibi bırakıldı. Hem hastahane ve Tıp Fakültesi yapılamadı,
hem de mektep ve hastahaneden olduk. Yıkılan taş pavyondaki asabiye ve cildiye hastaları, hastaha-nenin yanında bir çok ailelerin başını soktuğu harap, havasız rütu-betli Evkafa ait binaya taşınarak o aileler de oradan çıkarılmak suretiyle müşkül duruma sokuldu.
Biz eski Sergievinin Opera binası haline konmasına itiraz edenler-
den değiliz. Bu iş muvafık olmuştur. Ancak istasyon caddesinde yeniden yapılan bugün bomboş duran ve tek hayırlı iş olarak Demokrat Parti ikinci kongresini içine alan yeni Sergievinin yapılmasında kat’î bir zaruret mi vardı?
Bu para ile yıkılan taş pavyonun
yerine yeni bir hastahane pavyonu
yaparak bugün Nümune hastaha-nesinde bir yatakta iki kişi olarak yatan hastaların hazin durumunu kısmen olsun kurtaramaz mıydık?
Günün konusu ve yapılmakta o-lan Büyük Millet Meclisi binasına gelince; bizim yetkililerden yaptığımız tahkikat şudur:
Şimdiye kadar bu bina için ayrılan tahsisat miktarı kırk milyonu bulmuştur. Bunun otuz milyona yakını harcanmış, son olarak da bu sene için dört milyon ve bin dokuz yüz elli bir senesi için de altı milyon ödenek ayrılmıştır. Bu kırk milyon lira ile temin edilen inşaat kısımları, bütün binanın iskeleti,
iç duvarları, taş kaplaması, muhafız kışlası, ihata duvarları, matbaa binası, kuvvet santrali, sıhhî tesisatı, ısıtma ve havalandırma sistemi, pencere ve kapı doğramaları, ahşap parkeler, yerli dolap ve lâmbrilerin bir kısmı ile binanın demir doğrama ve demir çatıları ve camları, mutfak tesisleri, Meclisin merasim, Reisicumhur çalışma, Meclis müzakere ve partiler toplanma salonları ile ana blokun sıva ve mermer işleri 1951 malî yılı sonuna kadar kısmen bitmiş olacak tır. Bunun dışında (Dış) salonların akust k işleri (şada tanzimi) milletvekilleri oturma sıralan, kürsüler, toplantı salonlarının muhteviyatı ile Reisicumhur çalışma ve merasim salonunun projeye göre tamamlanması için bugünkü rayice göre yapılan keşiflerden daha takribi o-larak on yedi milyon liraya ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.
Bu binanın hastahane veya mek-tep olarak kullanılması ileri sürülmektedir. Bu hususta mimarların fikri hastahane şekline çevrileml-yeceği ve böyle olduğu takdirde en az bir bu kadar daha para sarfını icabettireceği merkezindedir.
Mektep olarak kullanılmasına gelince, bu işe müsait görülen ve 1950 . 1951 şenlerinde bitmesi beklenen B. C. D. anabloku -ki buraya encümenler, meclis memurlarının çalışma odaları, vekiller ve sekre-| ter odaları, vekiller heyeti toplantı
Bütün bu sempati tezahürlerine ilâveten, yabancı devlet reislerinden gelen, bilhassa dost Amerikan
devletinin Başkanı Truman’ın mesajı, her Türkün göğsünü İfti-
harla kabartacak cümleler taşımaktadır.
Bakışlarım, önümde serili kâğıtlar üzerinde dolaşıyor, kafam da yüzlerce İsim, yüzlerce aşina çehre kaynaşıyordu. Bunların hepsi, vaziyet tahammül edilmez bir hal alınca, ölüyor ve sevdiklerini öldürüyorlardı. Bütün bu tanıdıkların arasında bir ben, kaçmağa, kurtulmağa muvaffak olan ben, hasta kalbimle bir suçlu, bir kaatil gibi yaşıyor, yaşamağa çalışıyordum. Her an biraz daha hırpalanan, biraz daha eskiyen bu kalbi muhafaza etmekten başka ne gayem kalmıştı? Böyle zamanlarda, kendimi, tarihe olan vergi borcunu ödeme menin çaresini bulmuş bir sahtekâr, bir hilebaz gibi kiril ve suçlu buluyordum.
Öğleye doğru Edith’in mektubu geldi. Bu mektubun geleceğini biliyordum. Pali’den mektup aldığım günden beri, her dakika Edith’in yazmasını beklemiştim. Edith, mektubunda Pall'nin hiç bir işi olmadığını, meteliksiz dolaştığını yazıyordu. Kendisini Pali Maybom diye değil. Pal Mo-nier diye takdim ediyormuş, fakat bu dahi aç gezmesine mâni olamıyormuş. Edith, bir hayli uğraştıktan sonra, onun bir kere perdede tecrübe geç.’rmesini temin etmiş, fakat ilk tecrübeden sonra Pall müttefikan reddedilmiş. Geee kulüpleri ve barlar
TÜRK TİCARET BANKASI SERMAYESİ i TL L4M.EM İHTİYATLAR : TL. LSH.1M • BANKAMIZIN 108.880 LİRALIK 950 Yılı İkramiye Plânının 2 d Çekiliş Tarihi:
10 Haziran 1950
• 8u çekilişe iştirâk edebilmek için ı — Müşterilerimizin — 21 MAYIS 958 Akşamına kadar, Tasarruf hesaplarında 100, Vadeli hesaplarda 1008, lira bu-bul ondurmaları veya mevcut hesaplarını bu miktarlara yükseltmeleri lâzımdır.
DİKKAT: Vadesiz Tasarruf Hesapları faizlerinin Gelir Yerginini Bankamı» öder.
YÜZDE 25 f ailesiyle ödenir. • Fazla tafsilât için gişelerimize müracaat edilmeği.
Yazan » FERENC MOLNAR
Edith’i dansöz olarak kullanmak İstiyorlarmış. Ondan bin kere daha iyi dansözler bile açıkta imişler. Pali, ona karşı çok kötü davranıyormuş. Sabahlara kadar İçiyor ve başka kadınlarla dolaşıyormuş. Hattâ bir kere o-nu, Edlth'l döğmüş bile.... Onu, Edith’i kurtarmam lâzımmış. Çünkü artık parası da tükenmek üzere imiş. Orospu olmak istemiyormuş. Onu kurtarmak benim için bir vazife İmiş. Nev-york’a kadar gelip beni bulmak İçin bir miktar para ayırmış. Bir zarf içinde sakladığı bu paraya mukaddes bir hazine imiş gibi asla el sürmüyormuş. Edith : «Bütün hayatım boyunca senden başka hiç kimseyi sevmedim, diyordu, fakat sen beni kovdun. Kendinden uzaklaştırdın, çünkü böyle bir aşkın mümkün olabileceğine inanmıyordun. Ben de bidayette buna inanmıyordum. Şimdi eminim ama çok geç..»
Edith, beni, basta olduğum için, terketmeğe razı olduğunu, çünkü hayatımı kırmak, yaşa-
— 48 — •
mak imkân ve şanslarımı yok etmek istemediğini ilâve ediyordu. «Bununla beraber, diyordu, felâketimden yine sen mesulsün. Evlendiğin kadınla mesut İsen, rahatını bozmak İstemem, fakat bana yardım edebilirsin.»
Edith para istemiyordu. Bunu asla yapmıyacağından ben de emindim. Hayır para istemiyor, yalnız, kendisine küçük bir İş bulmamı rica ediyordu. Belki, karımın dükkânında bir İş bulabilirim zannediyordu. O takdirde birbirimizi görmiyebilir-dlk. Bunun çaresini bulmak mümkündü. «İyi dikiş bildiğimi sana İsbat etmişimdir, diyordu, gördüğün İpekli çamaşırları hep kendim dikerim. Ne olur, kurtar
Akşam yemeğinden evvel, kapıya hafif hafif vuruldu. Maggie olduğunu anladım. Artık yavaş yavaş onun hareketlerine alışıyordum.
— Gel yavrum, diye seslendim.
Koşa koşa gelip boynuma aa-
salonu, kütüphane, milletvekilleri ve memur lokantaları, milletvekilleri istirahat salonları dahildlr-mektep olarak kullanılmağa elverişli olmakla beraber görülen mahzuru da malzemesinin bir mektep İçin lüzumundan fazla lüks oluşudur. Alâkadarlar Meclis inşaatının ikmaline kadar bu kısmın iki bakanlığı içine alabilecek büyüklükte ve ancak bu işe elverişli olacağı kanaatindedirler.
Bütün bu izahattan, Meclis binası inşaatının artık geri dönülemiye-cek kadar ilerlemiş olduğu anlaşılmaktadır. Hiç olmazsa yarım bırakılmağa mahkûm inşaat arasında buranın olsun, bu memleket için lüzumsuz diyemeyiz. Fakat lüsk sayılabilecek bu binanın tamamlanmış olmasını görmek temenni-, sinden başka yapacak iş kalmıyor.
Anıt . Kabir’e gelince, bir çok milyonlar sarfedilen ve daha bir •çok milyonlar bekleyen bu inşaata, bugünkü şartlar ve imkânlar içinde devam edilip edilmemesi meselesi ile karşı karşıyayız. Tesviyei turabiye ve temel işleri için dokuz milyon sarfedilmiştir. Daha on dört milyon lira sarfı icabetmektedir. Bu çok para insan» ürkütmekle beraber dokuz milyonun da taş toprak olmasına gönül razı olmuyor. Ata’mızm muvakkat kabrinde on
iki sene kalışı bütün milleti huzursuz bırakmış ve onun ruhunu da tağzip etmiş olacağı şüphesizdir. A-ta’nın, Ankara kalesine veya şimdiki yattığı Etnografya müzesine defnini teklif edenler olduğunu hatırlıyoruz, belki de haklıdırlar, hatta kendisinin Çankayaya gömülmesine dair bir vasiyetten de bahsedilmektedir. Bizim kanaatimiz şudur ki, Anıt _ Kabir’den vazgeçilmesin. Dokuz milyon lira sarfedilen ve başkentin ortasındaki bu tene bugünkü durum karşısında en münasip yer olacaktır. Ancak şimdilik Ata’mızı, mis gibi kokan vatan toprağına bir -an evvel kavuşturmak için oraya götürüp gömelim ve daha uzun bir vade ile yavaş yavaş Anıt _ Kabirin ikmaline çalışalım. Süphes’z ki bu is için en münasip kararı Büyük Millet Meclisi alacaktır.
— Çok seviyorum.
— Bir şey sorsam darılır mısın?
— Hayır, darılmam.
— Söylesene bana... Başka bir bebeğimiz olmıyacak mı?
Çeviren ı M. T.
nldı ;
— Sana bir şey söyliyeceğim, dedi, bir sır...
Penbe yanaklarını okşadım.
— Söyle bakalım, ne sırrı imiş bu...
Çocukluktan çıkıp da büyükler arasına karıştığımdan beri «küçükler» in sırlarından daima korkarım. Çok kere de bu korkumda haklı olduğum meydana çıkar. Bu sefer de öyle oldu. Maggie ciddî bir ifade ile yüzüme bakıyordu. O an, her halde, okulda, sual sormağa hazırlanan bir ötretmeııi taklit etmekle meşguldü. İlk sual hiç beklenmedik bir şey oldu:
— Paran var mı? dedi.
— Var.
— Bankada mı?
— Evet.
— Çok mu?
— Pek çok değil.
— Annemle parası İçin evlenmedin ya?.....
— Hayır. Benim kâfi miktarda puram var.
— Annemi seviyor musun?
Hiç olmazsa bir tanecik...
İşin eninde sonunda sarpa saracağını tahmin ediyor, fakat
yedi sualden sonra böyle mat o-lacağımı aklıma getirmiyordum. Mahcubiyetimi gizlemeğe çalıştım. Gülerek kızın saçlarını, ya-
naklarını okşuyordum. O devam
etti:
— Biliyor musun... Benim bir arkadaşım var. Adı Peg Meyer... En iyi arkadaşımdır o benim... İşte, onların bir bebekleri daha oldu. Öyle çiz el eğleniyorlar kİ. Peg bana anlattı, gece yatarken hep beraber ne maskaralıklar ettiklerini. Kederimden bütün
gün ağladım ben. Benim niye kardeşim yok diye... Ama şimdi
seviniyorum, çünkü sen
annem-
le evlendin. Ben biliyorum, erkekler İsterlerse bebek gelirmiş... Bana da bir bebek lâzım... Bir kardeş... Kız olsun, oğlan olsun... Ziyanı yok. Mektepte İyiyim, bir çok arkadaşım var, ama eve gelince... Lâzım kİ evde anne, baba ve bir alay kardeş olsun... Söyle bana... Birkaç tane olacak mı bizim de...
★ (Devamı var)
Sayın Amerikan Devlet Başkanı, muhterem Celâl Bayarın demokrasi uğrundaki çalışmalarının mükâfatını gördüğünü beyan ederek hakikati ifade ettikten sonra:
«Türkiye, cihana, gerek bu dâvaya olan bağlılığının, gerekse, kendisine demokrasinin milletler ailesi içinde bu derece hürmet bilir bir mevki kazandıran İç kudretinin ve temel istikrarının bir delilini daha vermiştir!» Sözleriyle bütün Türk milletine karşı duyulan hayranlığını anlatmıştır.
Bu da, hepimizin övüneceği, çok ehemmiyetli bir iltifattır. Vatandaşlarımız, kendilerinin de ferden ferda, bu çorbada tuzları bulunduğu için, elbette bahtiyarlık hissedecek ve dünya yüzünde hiç bir millete nasip olmıyan bir inkılâbın kahramanlan olduklarından dolayı iftihar edeceklerdir.
Hâdise küçümsenemiyecek kadar büyüktür ve her Türk bundan dolayı ne kadar memnun olsa yeridir. Fakat, bütün bu hakikatlere mukabil, bir de, her zaman olduğu gibi işin ters tarafını gören ler ve dünya çapındaki bu inkılâbı küçültmek istiyen bir zümrenin bulunduğunu da unutmamak lâzımdır.
Bu, zümre, senelerdir, yurda
istikrarsızlığın müsebbibi, vatandaş kütleferi arasında geniş bir
memnuniyetsizliğin
uyanmasına
vesile veren, türlü entrikalar çevirerek iş başında bizi kötü duruma düşüren ve nihayet pabuçları
eline verilen C.H.P. dir.
Günlerden beri, iftiharla «Hakiki demokrasiyi kuran partimiz, millete hakikî muhalefeti de öğretecektir!» gibi, megalomanik sözler sarfetmelerinin ne kadar
yersiz olduğunu, eski huylarından asla vazgeçemiyeceklerini maalesef isbat etmişlerdir.
Evvelki günkü Ulus bunun canlı bir şahididir. Yukarıdan beri, ehemmiyetini belirtmeğe çalıştı-» ğımız, muhterem Amerikan Cumhurbaşkanı Taruman’m, Celâl Dayarın şahsında Türk milletine olan iltifatı, maalesef bu gazetede yer bulamamış ve haber alelade bir hale konularak, tek satıra İndirilmiştir.
Kendilerine haber verelim ki, bunun adına muhalefet demek
caiz değildir. Bu şekilde düşünmek ve hareket etmekle, muhalefet yaptıklarına kani olanlara ancak bedbaht denir.
İktidarın ellerinden gitmesinden düştükleri derin teessürü belli etmemek için, cart curt atıp tutanlar, her şeyden evvel, en basit bir nezaket kaidesine bile uymak düşüncesini gösterememişler. milletimizi olduğu kadar, dost Amerikan hükümeti vatandaşlarını da hiçe saymışlardır.
Muhalefet vazifesinin mucitle-
ri, bu işi hakkiyle başarabilmek için şahsî kin ve garezi bir tarafa bırakmanın ve vatan menfaatla-
rını gözönünde tutmanın şart ol-
duğunu acaba ne çeklerdir?
zaman öğren?
Hikmet YAZICIOĞLU
CEMİYETTE
tÜIVlî,® TBLKPONLAI
....................„......... H 'tıb.hJ imdat . •:
T'rrnl*? .................. TW9
HmYoDfin.................. 14ÖÖY
''•tak’ı '••gr.a’nj ....... 11XM
»İRktTİk ................... MİM
«lu Inu ................... KÖY»
h’ınıın ................... MI44
Başkent Tıkıl ............. MttJ
r»nl GOva» T«ind .......... WU1
M«rk(» Thküî ............. İHII
Vanl Güven Takat .......... ÎM1»
’Udn Takat .................. W»
Marktı Tıkıl ............. 11111
SİNEMALAR VI
EĞLENCE YERLERİ
süzük (10091): Seven gözler
Ankara (2S483): Buadvez perileri
Ulu» (33294) Büyük senfoni. ka-
dınlar çiftliği
Teni (14040): Unutulmayan a«k.
eiyah gül
Park (1U81) Korkunç vâdi. «ch-
razatın doguıu
Sümer (14071) Büyük caeuelar. gev.
dalı kovboy
Sua (14071): Macera gocesL. ca-
navar tuzağı #
Oebaci (18849): Asil ruhlar. Urza.
nın hazine»!
*
KCZAHANELER
İstanbul, Üniversite. Sağlık Sakarya, Ega, Yenişehir
29 - 5 - 1950
ZAFER
Sayfa:
RADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLER
I
Yunan - Yugoslav münasebetleri
C Dünya Basınından Hulâsalar
HER GÜN BİR HÂDİSE
Orta Doğuda üçlü anlaşma
A merika, İngiltere ve Fransa, üç memleketin başkentlerinde aynı zamanda neşrolunan bir beyanname ile Ortadoğudaki durum ile otan alâkalarını belirtmiş bulunuyorlar. Açıklanan kararlara göre, gerek Arap devletlerine, gerekse İsrail devletine, dahilî asayişi sağlamaları ve hariçten gelecek bir tecavüze karşı koyabilmeleri için gereken miktarda silâh verilecek; buna mukabil, bu memleketlerden, her hangi bir tecavüz ve istilâ hareketine girişmiyeceklerine dair teminat istenecektir. Verilen bu teminata aykırı hareketin müeyyidesi, üç büyük devlet tarafından tayin olunacaktır. Bu devletler, ya Birleşmiş Milletler teşkilâtı yoliy-le .yahut da -bu teşkilât çok kere olduğu gibi işlemez veya ağır işler bir durumda ise. doğrudan doğruya harekete geçeceklerdir.
Londrada, üç Batılı devlet Dışişleri Bakanlarının, umumiyetle dünya meselelerini incelerken varmış oldukları bu karar bidayette, yani konferansın toplandığı tarihte, Amerikan ve İngiliz mahfillerinde, «işba’ hali ve muvazene» formülü şeklinde ortaya atılmıştı. Bu formülden kastolunan şey, (İngiltere Arap devletlerine silâh teslimatı yapmağa anlaşmalar gereğince bağlı olduğundan) İsraile de silâh vermek ve bir -işba’ haliyle muvazeneyi sağlamaktı. Yani, silâh vermemenin imkânsızlığı karşısında, bu silâh teslimatını düzenleyerek İsrail . Arap husumetinin, do-layısiyle büyük devletlerin bu bölgede birbirlerine karşı düşmüş oldukları nahoş durumun bertaraf edilmesi düşünülüyordu.
Bidayette, böyle pratik bir ihtiyaçtan hareket etmiş otan üçlü beyannamenin bugün için gerek İsrail’i, gerekse Arap âlemini memnun ettiği görülüyor. İsrail bundan böyle Arap’ların tenkit ve tehdidine maruz kalmaksızın Amerikadan silâh alabilecektir. Kahire ise, büyük devletlerin bu kararında, Arap Birliğinin son toplantısında tasarlanmış olan Arap devletleri müşterek savunma paktının bir zımanını görmektedir. Bununla beraber; ve Batılılann bu bölge memleketleri-/ ne karşı tam bir tarafsızlık politikası takip etmek hususundaki va-idlerine rağmen, vaziyet ilk bakışta göründüğü kadar sarih olmaktan uzaktır. Zira, silâhlanan Arap devletlerinin, ellerine geçen vasıtalardan evvelemirde dahilî asayişi korumak ve komünizme karşı bir cephe teşkil etmek yoluna gideceklerini gösteren hiç bir esaslı emare bulunmadığı gibi, Batıkların vazetmiş olduktan müeyyideler de şayanı münakaşadır. Evvelâ Birleşmiş Milletlerin, en az bugünkü haliyle, bir tecavüz veya tecavüz teşebbüsünde müessir bir müdahalede bulunamadığı, aynı bölgede senelerdir devam eden tecrübelerden anlaşılmıştır. Büyük devletlerin müdahalesine gelince; denebilir ki bu, bir bakıma, marazı şifa ile karıştırmaktır. Zira herkes bilir ki, bugün Ortadoğunun bu karışık ve darmadağınık durumda bulunmasında, büyük devletlerin bu bölgede zıd menfaatlerinin çarpışması büyük ölçüde âmil olmuştur. Süriyede do kuz ay içinde üstüste üç defa vu-z kubulan hükümet darbelerini, Büyük Suriye tasarısı etrafında cereyan eden mücadeleyi, Kral Abdullah’ın bir yandan Arap Birliği, diğer yandan İsrail karşısındaki tek taraflı hareketlerini, şüphesiz ki, sadece milli duygu ve emellerin bir tezahürü olarak kabul etmeğe imkân yoktur. Nasıl olsun ki, daha dün, Arap devletleri, doktrin ve prensiplere bağlılık derecelerinin pek o kadar yüksek olmadığını, kaba tâbiriyle, sırtlarında yumurta küfesi bulunmadığını, gerekirse Sovyet Rusyaya dönüp bu memleketle bir ademi tecavüz paktı akte-debileceklerini ve Batılılardan temin edemedikleri malzemeyi bu devletten temin yoluna gidebileceklerini alenen beyan etmişlerdir.
Üç büyük devlet tarafından verilen bu karardan çıkarılacak diğer bir netice de, Akdenizde, Atlantik savunma sisteminin imtidadı mahiyetinde siyasî - askeri bir pakt kurmaktan bugün için vazgeçilmiş olduğudur. Filhakika Orta Doğu için bulunan muvakkat hal tarzı müstakbel bir Akdeniz paktına doğru atılmış bir adım teşkil edemez. Arap âleminin bugünkü durumu, müsavi şartlar ve haklar dahilinde aktedilecek bir paktın vecibelerini ifaya müsaade edecek mahiyette değildir. Bu vaziyet dahilinde, Batılıtar, Ortadoğudaki durumlarını açıklarken bu bölgenin bütün sorumunu da bir bakıma kendileri yüklenmiş oluyorlar. Za--(2'n’ yapılan üçlü beyanat, ilgili devletlerin müşkülünü halletmekten ziyade, üç büyük devletin bu bölge memleketlerine karşı tarafsız hareket edeceklerini garanti etmektedir. Bu bakımdan, şimdilik barış, Araplar ve İsrail arasında değil, daha ziyade üç büyük devlet arasında aktedilmiştir, denebilir.
Makedonya işi yine canlanıyor
Yugoslav Dışişleri Bakanının beyanatı Atina’da fena karşılandı
Yugoslav Dışişleri Bakanı tarafından ortaya atılmasının, Yıuıofûs-tanla Yugoslavya arasında iyi münasebetlerin kurulması yolunda sar fedilen gayretlerle kabili telif olmadığını söylemiş ve MakedonyalIlar azınlığı diye bir meselenin mevcut olmadığını belirtmiştir.
Bununla beraber u"
tartışmaları kâfi görmemiş ve bu
Atina Radyosu, (Basın Yayın) — Yunan Makedonyasmda bir Makedonya azınlığının tanınma -sı ve orada yaşıyan Make -donyalılara bazı imtiyazların verilmesi lâzım geldiğine dair geçenlerde Yugoslavya Dışişleri Bakanının verdiği beyanat Yunan Millî Meclisinin dünkü toplantısında uzun tartışmalara konu teşkil eylemiştir. Bu demecin isabetsizliğine dair bir tartışmaları kâfi görmemiş ve bu nın çok saylavın vâki olan demeçlerin- J konu etrafında daha etraflı görüş- SQrjjjen
den sonra söz alan Başbakan Ge- melerin yapılması lâzım geldiğini neral Plastiras, böyle bir meselenin ileri sürmüştür.
İngiliz siyaseti
Polonya Komünist Partisinde tasfiye
işçi tabakalarında da temizlik yapılıyor
ijuuuıa naujvou, • Londra, (Nafen) Kîareşal Roko-
— Güney Doğu Asya’da İngiliz sovsky’nin tayini ile tam manasiyle yüksek komiseri Malcolm Mac Do-1 Sovyet idaresi altına girmiş olan nald, Singapur’da verdiği demeçte Polonyada şiddetli yeni temizlikle-İngiliz milletler camiasına dahil1 rin başladığı bildirilmektedir. Var-memleketler tarafından hazırlanan şovanın diplomatik çevrelerinden yardım programının komünizme kar şı güdülen savaştan ilham almadığını söylemiştir. Programın hedefi milyonlarca Asyalıya İktisadî bakımdan gelişmek imkânını sağla- , maktadır.
Mac Donald, Güney Doğu Asya-daki durumun harpten sonra Avrupa memleketlerine yardım etmek , için hazırlanan programlara ihtiya- , cı olduğunu ilâve etmiştir.
Amerikan d.niz ma .evraları
Vaşington, (a.a.) — Amerikan de- j niz kuvvetleri çok yakında manev- 1 ralara başlıyacaktır. Bu manevralar- ( da bir Amerikan harp gemisine rad- 1 yo ile idare edilen bir mermi atı- ; lacaktır. ]
Bu tecrübe bu cins mermilerin , gemilerde yapacağı tahribat hakkın- j da bir fikir verecek ve deniz kuv- j vetlerinin müdafaasında yeni tabi-yelerin hazırlanmasına da yanya-caktır.
Resmî deniz çevrelerinde söylendiğine göre, bu tecrübede 1946 da Bikinide atom bombası tecrübele- j rindeı kullanılan tayyare gemisi ( kullanılacaktır.
Yardım programı komünizmi hedef tutmuyor
Londra Radyosu, (Basın - Yayın)
İngiliz basını:
İngiliz gazeteleri muhtelif konular üzerinde yorumlarda bulunmaktadırlar.
Muhafazakâr Daily Telegraplı gazetesi ile Scotman gazetesi, Doğu ve Batı Almanyanın birleştirilmesi tasarısının Moskova’da uyandırabileceği tepkiler üzerinde durmaktadırlar,
Daily Telegraph gazetesi Batılı devletler tarafından bu yolda yapı lacak her hangi bir teklifin, Alman milletine Batı demokrat devletler
Gözlerime ateş etmeyin
onların sahibi var...
il tararın-...............
Yunanis- I nn,n ıyı nıyeüennı tam mânasıyle isbat etmiye yarayacağını kay -dettikten sonra, Rusların da bu hu- ____ ____________
susta geri kalmadıkları ve onların da J niz - Gözleri hediye edilmiştir ayni şekilde bir teklifi ileri sürmek Bir pembe gö| ve bif vasi/e, suretiyle Baflılann plânların, kü-' Benim gözlerimle kadınlara bak çultmek isteyeceklerim ilave etmek-1 _._ı___ _____~_ı_ - . . ....
tedir. Gazeteye göre, Rusya ve Ba- [ muhalefet bu tılı devletler tarafından Almanya-
birleştirilmesi hakkında ileri ____ll—i ve ayni maksat güden bu iki teklif arasında esaslı farklar mevcuttur. Çünkü Ruslar, Alman-yanın birleştirilmesi fikrini ileri sürerken, birleşmiş bir Almanyayı kendi kontrolları altına almayı düşünmektedirler. Müttefikler is© tamamen serbest bağımsız bir Almanya kurmak niyet ve tasavvurunda-dırlar.
Scotman gazetesi hürriyet kelimesinin Ruslara göre bir tefsirini yaptıktan sonra, Rusların, Alınanlara karşı hakiki niyetlerini hiç bir zaman açıklamayacaklarını ilâve etmektedir.
Bir idam mahkûmu son dakikada gözlerini hediye etti
Mahkûmun başına nişan almayı
sınlar - Onun gözleri başka türlü görüyormuş ..
sızan haberlere göre, komünist işçi birliğinin son kongresini müteakip böyle bir temizliğe ihtiyaç olduğu hissedilmiş ve derhal harekete geçilmiştir. Yalnız Batılı siyasî çevreler bu hareketi büyük bir ilgi ile karşılamışlardır. Şimdiye kadar İdarî amirler ve eski veya yeni komünistler arasında tasfiyeler yapılırken şimdi işçi tabakalarına da bu temizliğin sirayet etmiş olması komünist binasının temellerini tehlikeye düşürmektedir. Bolşevikler işçi tabakalarına her vakit güvenmiş iken şimdi buradan da tehlikeler gelebileceğini hissetmeye başlamışlar ve derhal harekete geçmişlerdir. Şimdiye kadar alınan raporlar bilhassa peyk memleketlerde tasfiyeye uğramış tek bir sınıf kalmadığım ve mecburî iş kampları ile Sov yet lisanı ile yeniden terbiye kamp larının» dolmakta olduğunu kaydetmektedirler.
Amerikan - Çek diplomatik mâna sebetleri
Prag, (a.a.) — Dün akşam bildirildiğine göre, Pragdaki Birleşik A-merika büyük elçisi Ellois Briggs geri katan 24 Amerikan memurunun 12 sine 5 Hazirana kadar memleketi terketmege hazır olmalarını bildirmiştir.
Bu emir Çekoslovakyanın 23 Mayısta Birleşik Amerikadan 14 gün içinde Çekoslovakyadaki siyasî ve konsolosluk memurlarının dört diplo mat, 7 siyasî olmıyan memur ve bir maiyet memuruna indirilmesini istemesi üzerine verilmiştir.
AMERİKADA SİGARA SARFİYATI
Vaşington, (a.a.) — Tarım bakanlığının dünkü tahminlerine göre, Amerikalılar Haziran sonunda bitecek yıl zarfında 355.000.000.000 sigara içerek yeni bir rekor kıracaklardır.
Serbest Fıkra
ılmiştir, denebilir.
Mücahit Topalak 1
Batı Almanyada sahte para balluğu
Berlin, (Nafen) — Batı Almanya bölgesinde tedavülde bulunan paranın üçte birinin sahte olduğu hakkında haberler gelmektedir. İlgili çevreler bu hususu tahkik etmektedirler.
Milliyetçi Çinin mukavemet ümitleri
Hong Kong, (a.a.) — Formoza valisi K. C. Wu Şanghaya karşı milliyetçi mukabil taarruzunun gelecek sene bu zamanlar yapılacağını dün Şanghay halkına vadetmiştir.
R^mî merkez haberler ajansının Taipeiden gelen bir‘telgrafına göre, eski Şanghay valisi Wu komünistlerin şehri işgal etmelerinin yıldönümünde konuşmuştur.
Macaristan Batlılara re d cevabı verdi
Budapeşte, (a.a.) — Macaristan insan haklarını ve sulh anlaşmasının hükümlerini ihlal ettiği yolundaki iddiaları ne Birleşmiş Milletler genel kurulunun, ne de Milletlerarası divanının tahkik edemiyeceğini tekrar etmiştir.
İngiliz ve Amerikan elçiliklerine verilen biribirinin ayni notalarda Macar hükümeti Birleşmiş Milletler üyesi bulunmadığını bildirmiştir.
Mamafih Macaristan ne sulh anlaşmasının hükümlerini ne de Birleşmiş Milletlere üye olmayan devletlere tatbik edilen hükümleri ihlal etmediğini ileri sürmektedir. Nota Birleşik Amerika tarafından teklif edilen tahkikat komisyonuna bir üye tayin etmesi için 30 günlük bir müddet veren Milletlerarası a-dalet divanının hareketinin gayrî hukukî olduğunu ilâve etmektedir.
Atlantik Paktı totbikotı
Vaşington, (a.a.) — Atlantik paktına dahil memleketlere yapılan askerî program gereğinces 9 Haziranda ilk defa olarak Hoallandaya iki harp gemisi verilecektir.
Hollandaya Boston tezgâhlarında teslim edilecek bu iki muhripten her biri 1.240 ton hacmindedir.
Dünya Pamuk istihsali
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Milletlerarası pamuk istişare komitesinin dünya pamuk vazi. yeti hakkında neşrettiği senelik rapora göre, harpten beri ilk defa olarak dünya pamuk miktarı 1949 -50 Ekim yılında artmıştır. Komite şimdi dokuzuncu ihzarı toplantısını yapmaktadır.
Bu yılkı pamuk istihsalinin 31 milyon balya kadar arttığı raporda bildirilmektedir. Bu miktar dünya istihlâkinden takriben iki milyon balya fazladır ve 1 Ağustos 1950 de başlıyan yeni mahsıll yılına 17 milyon balya kadar bir stok devredilecek demektir. Bu stok fazlasının büyük bir kısmının Amerika’da olduğu haber verilmektedir.
1949 - 50 yılında dünyada takriben 29 milyon balya pamuk istihlâk edilmiştir. Ve bu rakkam 1934 -38 vasatisinden biraz aşağıdır.
Raporda belirtildiğine göre, Milletlerarası pamuk ticareti artmaktadır. 1949 - 50 yılındaki dünya pamuk ihracatının, 1948 - 49 yılındaki miktarı yarım milyon balya aşarak 11.5 milyon balyaya varacağı tahmin edilmektedir.
Kötü miraslar!
Fransada aylardan beri devam eden bir dava nihayet geçenlerde neticelendi. İşgal zamanında Alman gizli polis teşkilâtına hizmet etmekten ve bu suretle mukavemet hareketine mensup yüzlerce Fransız Almanlar tarafından yakalanmasına yardım etmekten sanık bîr grup idama mahkûm oldu. Suçlular; ayrı ayrı müdafaalarını yaptılar ve hükümden sonra mevcut bütün kanun yollarına müracaat ettiler. Fakat hiç bir netice alamadılar. Hüküm kat’iyet kes-betmişti.
İdam hükmü giyenler
Mario Bay adında aslen _______„__,
36 yaşlarında bir adam da vardı. Mario’nun babası oğlunu idamdan kurtarmak için her çareye baş vurmuş, fakat bir netice alamayınca artık işi Allaha emanet etmişti. Her gün hapishaneye gidiyor; oğlu ile uzun uzun konuşuyor; onu din ve hak yoluna sevketmeye çalışıyordu. Fakat Mario; oralarda değildi. Onun aklına bir fikir girmişti. Öleceğini biliyor; ölümünün bir fayda sağlamasını arzu ediyordu.
Göz 'bankası
Mario göz ameliyatları ile ilgili olarak bazı hakimlerin bir «Göz Bankası, açmak teşebbüsünde bulunduklarım duymuştu. Kendisi de küçüklüğünde uzun müddet göz ağrısı çekmiş olduğundan bu teşebbüsle ilgilenmişti. Bazı doktorlar salim gözlerin hadekalarından aldıkları maddeyi hasta gözlere aşılamak suretile bir çok körleri ışığa ve hayata kavuşturmaya muvaffak olmuşlardı. Mario’ bu meseleyi avukatı vasıtasiyle derinden inceledikten sonra bir vasiyetname tanzim etti. Bu vasiyetnamede gözlerini; uzun zaman tedavi görmüş olduğu hastaneye vakfediyordu^ Yaflnız; Mario bu hareketile umumî efkârın merhametini celbetmeye ve karar üzerinde her hangi müsbet bir tesir aramaya tenezzül etmeyecek kadar mağrur bir adam olduğundan, bu işin hüküm gününe kadar gizli kalmasını istedi.
Hüküm günü
Geçen 5 Mayıs günü, idam mahkûmları nezaret altında hapishaneden çıkarılarak civar tarlalardan birine evvelce hazırlanmış direklerin önüne getirildiler. Beş kişi idiler, idam hükmü kurşuna dizilmek suretiyle infaz edilecektir. Bu sırada, Mario’nun avukatı elinde adalet bakanlığının bir emri olduğu halde hapishane kumandanına müracaat ediyordu. Diğer mahkûmların aksine Mario’nun başına değil ancak gövdesine ateş edilecekti. Avukatla beraber gelen iki mütehassıs operatör, civardaki küçük bir bahçıvan klulübesinde tertibat almışlardı.
Mario her zamankinden daha şık giyinmişti. Yakasında pembe bir gül vardı. Sık sık eğilip bu gülü koklu-yodu. Bir ara ölümünden sonra gözlerini alıp götürecek olan mütehassıslarla konuştu. Zaahmetlerinden dolayı onlara peşinen teşekkür etti. •İki gözümden başka bir şeyim yok. diyordu, düşündüm. Bu iki göz sayesinde iki vatandaşım benim yerime yurdumu görebilirler. Bunlardan kimlerin istifade edeceklerini bilmiyorum. Fakat sizher halde bileceksiniz. Müstakbel gözdaşlanma deyiniz ki: benim yerime, benim için Paris’in çok beğendiğim kadınlarına baksınlar ve beni hatırlasınlar....
Mario’nun idam sırasında gözleri bağlanmadı. En keskin nişancılar
arasında
İtalyan,
Mario’nun gözünden bir körü iyi ed mahkûmun başını korumak için büyük bir dikkatle nişan aldılar. Hükmü infazından iki dakika sonra gözler çıkarıldı.
Mario’nun «Gözdaşlan.
Ölümündan azamî beş saat sonra salim gözden gerekli maddeyi almak lâzım gelir. Bu müddet zarfında göz 4 derece rutubet ihtiva eden bir atmosferde muhafaza olunur. Doktorlar Mario’nun gözlerile derhal işe başladılar. Bir gemici ile bir öğretmene ameliyat yapıldı. Esas iti-barlie basit olan ameliyatın en I sıkıcı tarafı: tabir caizse göz aşısı alan hastanın bir hafta kadar göz kapaklarım hiç kımıldatmamak mecburiyetidir. En güzel ve heye- | canlı tarafı ise dikişlerin sökülüp, I
ecek olan salim madde çıkarılırken yeni gözlerde dünyaya kavuşulanI andır.
Uzun zaman kör kaldıktan sonra şimdi görmeye başlayan gemiciye Mario’nun vasiyetini hatırlatmış- , lar. Adam bir vasiyeti yerine getirmenin huşu ve ciddiyetile gidip kaldırım üstü kahvelerden birine oturarak gelip geçen kadınları seyre koyulmuş. Fakat bu iş onu o kadar sarmış ki, evvelden Allahlık, kendi halinde bir adam olan gemici şimdi kadınlardan biran olsun aynlamıyan I bir tiryaki olup çıkmış, işin içinden.
«Evvelden de bakardım ama görmezdim zahir, diyormuş kadınların bu kadar hoş şeyler olduğunu ancak - nur içinde yatsın - Mario’nun gözlerile farkettim.»
Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden
Dört adet otobüs alınacak
Cinsi
Miktarı adet
Muhammen fiyatı Lira Kr.
Tutan
Lira Kr.
Teminatı Lira Kr.
Yolcu otobüsü
4
50.000
200.000
11250
1 — Cins ve miktarı yukarda yazılı yolcu otobüsü kapalı zarf u-suli ile satın alınacaktır.
2 — Eksiltme ve ihalesi 14/7/1950 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 11 de D. H. Y. Genel Müdürlüğünde müteşekkil misyonunda yapılacaktır.
3 — Muvakkat teminat 11250 liradır.
4 — Vasıf ve şartlar her gün adı geçen Genel Yeşilköy Meydan Müdürlüğünde görülebilir.
5 — İsteklilerin muayyen gün ve saatte kapalı zarflarını istenilen vesikalarile birlikte ihaleden bir saat evveline kadar komisyona vermiş olmaları şarttır.
6 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez.
alım satım ko-
..'scctaj
Müdürlükte ve
(3487)
Cinsi
Miktarı adet
Muhammen fiyat Tutan Lira Krş. Lira Krş.
Teminatı Lira Kr?.
Şet tamiri tâdilatı
ve
2
12300 68 24601 36
1845 10
eni hükümetin programını okumadan evvel tatbik etmeğe başladığı program şudur:
— Tasarruf!...
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere her Vekâlet, nereden ne kadar kuruş kısabiliriz diye, çalışıp duruyorlar. Büyüklerin bu güzel örneği, her halde pek çok müdür ve memurlara ilk hareket noktası olacaktır veya olmuştur. Fakat yine bazıları var kİ bilfiil tasarruf yapmak şöyle dursun, eski israf zihniyetinden bile tasarruf edemiyorlar!
Size taze bir misal vereyim:
İstanbul sergisi filân tarihte açılacakmış. İyi güzel! Allah mu. vaffak etsin. Fakat şimdi sergi komisyonunun başkanlığında üç kişilik bir heyet uçakla Ankara-ya gelecek, Başbakanı ve sırasiy-
r_ fuıı :
Sarıçizmeli
le Bakanlan ziyaret edip sergiye davet edecekmiş !„.
Bu nezaket düşüncesine diyecek sözüm yok! Yalnız üç kişilik bir heyetin uçakla Ankaraya gelip ikamet, harcırah gibi bir sürü masrafa girmesine muhakkak suretle lüzum var mı? Başbakanla beraber bütün Bakanlar başka bir suretle, aynı nezaket kaideleri içinde sergiye davet o-lunamazlar mı?
Hatırlıyoruz: Geçen sene de aynı heyet, aynı merasim ve teşrifatla Şemsettin Günaltay ve sı-rasiyle vekil vükelâyı ziyaret e-derek bu nezaketi göstermişti. Fakat o zamanki hükümetin ta-
sarrufla, gelir ve giderle pek alâkası yoklu. Şimdi eski idare de, eski zihniyet de değişmiştir. Ben tahmin ediyorum ki yeni Barbakan ve arkadaştan, telgrafla değil, hattâ nazik ve samimi bir mektupla sergiye davet olunsalar daha memnun olurlar. Çünkü tatbikine uğraştıktan tasarruf zihniyetinin icraata döküldüğünü görerek daha çok sevinirler.
Bir nokta daha var: Tasarruf derken, sade parayı düşiinmlyc. lim. Ankaraya gelip gidecek olan üç kişilik bir heyetin asgarî üç günlük bir çalışma zamanı da israf edilmiş olmuyor mu? İşlerinin, güçlerinin başında kalıp ta hem paradan, hem zamandan, tasarruf elseler, acaba memlekete daha az hizmet mi etmiş olurlar?
Ingiltere Atom taarruzuna açık
Londra, (a.a.) — Dünyanın ileri atom alimlerinden biri P. Blackett’in j" .
atom harbi vukuunda 50 milyon nüfuslu Britania adaları sakinleri ölüme mahkûmdur.
1948 de Nobel fizik mükâfatını kazanmış ve halen Manchester üniversitesi fizik profesörlerinden olan Blackett Ingilterenin bir atom hücumuna karşı müdafaa edile-miyeceğinî söylemiştir. Profesör buna sebep olarak da İngiltere adalarının coğrafi vaziyetini göstermiştir.
Profesör vardığı bu neticeleri ilim işçileri birliği tarafından yayınlanan atom hücumu adlı kitabının önsözünde de bildirmektedir.
en olan bildirdiğine göre, bir
1— Yukarda cins ve miktarı gösterilen ve Ankara hava alanında bulunan iki adet şettin tamir ve tadilatı kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır. ‘
2 — Eksiltme ve ihalesi 15/6/1950 tarihine rastlayan Perşembe günü saat 11 de Ankarada D. H. Y. Genel Müdürlüğünde müteşekkil alım ve satım komisyonunda yapılacaktır.
3 — Geçici teminatı muhammen bedelin % 7.5 olan 1845 lira 10 kururştur.
4 — Buna ait idari ve fennî şartnameyi Ankarada Genel Müdürlük te, Levazım Müdürlüğünde ve Yeşilköy D. H. Y. Meydan Müdürlüğünde her gün görebilir.
5 — Taliplerin hususî şartnamenin 7 inci maddesinde belirtilen vesaiki tevsik için ihale tarihinden 5 gün evvel Genel Müdürlüğe müracaatla yeterlik belgesi alacaklardır.
6 — İsteklilerin vesaiklerde birlikte kapalı zarflarım saatinden bir saat evveline kadar komisyon başkanlığına şarttır.
7 — Postada vaki gecikmelerin kabul eçlijmiyeceği ilân olunur.
(3488)
eksiltme vermeleri
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından:
1 — Fakültemizin Gülhane Hastanesinde bulunan muhtelif şubelerinde onarma yaptırılacaktır.
2 — İşin tahmini bedeli 9381 lira 35 kuruş olup; geçici güven akçesi 403 lira 60 kuruştur.
3 — Eksiltme açık eksiltme usulü ile 12. 6. 1950 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 15 te Tıp Fakültesi binasında toplanan satın alma komisyonunda yapılacaktır.
4 — Bu işe ait şartname ile diğer evrak hergün Fakülte idaresinde görülebilir.
5 — İsteklilerin 1950 yılı ticaret odası vesikası ve en az bu onarma
işine benzer bir inşaatı muvaffakiyetle yaptığına dair bir belge ve te-minat makbuzu veya teminat makbuzu ile birlikte satın alma komisyonunda hazır bulunma 1:"-. ii'.r. ~ı...--------------------
29 . 5 . 1954
Sayfa: 4
Say ~
I
H
y
G4f.Wııı
ZUHURİ DANIŞMAN )—
Ne kadarda güzel bir kızdı!.. Bakışla-( rındaki derin safiyeti hatırlıyorum.
— 167 —
NEFİS
BESLEYİCİ
LHZZETLt
ESKİ GEMLİK ZEYTİNİ iler yerden ucuz Toptan kilosu 95 kuruş Perakende » : 115 kuruş
Ulucanlar No. 87 - Telefon: 16221 Gemlikli VEDAT ÇIRPAN
Kı laı ba olı dü
Çe Pa eğ
gö
ad ol( fiö
ge ğı no lul ke
J
(Tamar.. Onu tanıyorum. Fran-zesin kızıdır. Bana hediye getiren I kız.. Bizansın en güzel kızı. Sûrlara niçin geldi acep? Kimi görmek istiyordu? Yoksa bir maksatla mı gönderildi? Fakat.. Ne kadar da
’’ derin safiyeti hatırlıyorum. Haki-katen güzeldi.)
Bir müddet sustu. Gözlerini ka-
le
ti
„ gonaerııun raaoı.. —— —-
p, güzel bir kızdı!.. Bakışlarındaki J—-finali hntırlıvorum. Haki-
ri \ payarak düşündü. Sonra birdenbire ayağa kalktı, bir iki defa gezindi:
(Güzel olabilir.. Fakat beni yolumdan çeviremez. Bir değil, bin güzel için dahi azmimden dönecek değilim. Şimdi artık onu unu talim. Fethi Kostantıniye ile meşgul olmak gerektir. Esasen fetih
Daha fazla söylemedi. Evet, fetih müyesser olduktan sonra esasen her şey onundu.. Belki hüküm dar da böyle düşünmüştü.
Ankara Emlak Bürosunda Sat lık evler İsmetpaşa. Hacı Bayram, Ha-mamönü, Ulucanlar ve Anka-ranın her semtinde 3000 liradan 25.000 liraya kadar ahşap ve kargır evler.
Ankara Emlâk Acentası Hayri İpekli 12663 Telefon Anafartalar Zafer sokak 5/7 (1074)
ga) ye. göı haı
gaı yaı di. le del
I bir git
I deı gej det
Tül bir bu ğah bir
vaı
em
kaı
ruı
I diş mı öni
I ha)
dü:
zar kol rur ti.
ne
zet
tan
E
kar
gör
E
Sor.
T doğ nök dik haî dil;
I ve He ge( lur du
rafız saı ka kc
de
sö gt ec
d. la
ci
g-d: y-
1»
iı
11
ti d
k jhüyesser olursa....) ç * nuhn fazla sövleır
1
— Margarit!.. Margarit!.
— Ne var muhterem hanımım?
— Margarit.. Neler olduğunu bir daha anlat.
— Bu dördüncü olacak.
— Zarar yok, bir kere daha din lemek istiyorum.
! __ Mor cov nnlattı&ım eibi cere-
I
1
t
3
1
— Her şey anlattığım gibi cereyan etti.
— Onu sen de gördün değil mi?
— Elbette.
— Nasıl bir adamdı?
— Genç, azimkâr, mağrur..
— Ve.. Güzel değil mi?
— Zannederim.
— Beni gördü mü?
— Gölgenizi gördü. Fakat tanıyamamıştır.
— Keşki görseydi. Gördüğü vakit nasıl hareket ettiğini görmek isterdim.
— Fakat, adınızı işitti.
— Nasıl?
— Haşana söyledik ya.. O da Hükümdarına söylemiştir.
— Fakat, adımdan beni hatırlı-yabilecek mi?
— Muhakkak. Çünkü onun çok zeki olduğuna eminim.
— Hakkın var. Acaba benim için ne düşünür.
— Dünyanın en güzel bir kızı için, genç bir erkeğin duyacağı hisleri duyar ve düşünür.
— Sahih mi? Ama, onun için ben kimimi..
— Tamarsınız. Asil ve fevkalâde güzel, genç bir kız.
— Bana iltifat ediyorsun.
— Bunu bütün BizanslIlar bilir.
İMPARATOR GÖĞÜS GEÇİRDİ
Birbirinden daha yüksek iki duvar curasında oldukça geniş biı yol vardı. Bu yolun ortası, derin bir hendekle yarılmıştı. İki sûrun iç tarafında olanı daha haraptı.
Dış sûrun iç tarafındaki kapının önünde iki mızraklı muhafız durmadan yer değiştirerek nöbet beklemekte idi.
Bu kapının yanlarındaki duvarlarda yer yer taşlar dökülmüştü. Sarmaşıklar yukarıdan sarkıyor, yosunlar da kayaların arasına sıkışmış bulunuyordu.
Yan açık olan kapının iç tarafı simsiyahtı. Kapının önünde nöbet bekliyen muhafızlar, karşı sûrun üzerinde gizlenen askerlerle kaş göz işareti yapmakta idiler.
İki sûrun arasındaki bu dar yoldan bazan düşünceli, bazan süratli adımlarla zabitler, kumandanlar, kadınlar gelip geçiyordu.
Zaman zaman sûrların üzerinde nöbet bekliyen* muhafızların, yedikleri yemişlerin kabuklarını, aşağıdan geçen kadınların üzerine attıkları görülüyordu. Dışarıda ise mânası güç anlaşılan bir uğultu devam ediyor, şehrin sokaklarından sızan İlâhilerin nağmeleri dalga dalga mazgallara yayılıyordu.
Akşam karanlığı basmıştı.
1453 yılı Nisanının yedinci günü idi.
İstanbul muhasarası başlamıştı.
Sarmaşıklarla kaplanmış bulunan kapının önündeki nöbetçi birdenbire durdu ve hazırol vaziyetini aldı. Başını hafifçe simsiyah kapının içine uzatarak:
— Heşmetmeab!..
Diye bekledi. İçeriden yorgun ve bitkin bir ses işitildi:
— Çabuk Franzesi çağırınız!
Muhafız süratle oradan uzaklaştı. Tam bu sırada başı örtülü bir kadın, yıkık kapının önünde durdu. İkinci muhafız kadının yanına yaklaştı.
— Ne istiyorsunuz?
Diyerek önüne geçti. Yüzü iyice farködilemiyen ince ve narin kadın hiç de telâş eseri göstermeksizin:
— İmparatoru görmek istiyo-
Dedi. Muhafız şüpheli şüpheli kadını süzdü:
— Bu cesareti nereden aldınız Madam?
— Bizzat İmparatordan.
O vakit muhafız biraz tereddüt etti.
— Sizi Haşmetmeab mı çağır-
rfITMTT»
— Evet.
Bunun üzerine muhafız yol ver-
di. Kadın bir iki adım atar at maz tekrar onun önüne geçerek:
— İyi ama benim haberim yok. Çağırılan kimseden benim haberim olmalıdır.
— Bazan sizin haberiniz olmaması daha iyi olur.
Muhafız asabileşir gibi oldu Fakat kadın çok cesur ve cüretkârdı:
— Vakit geçirmeyiniz zabit e-fendi. İmparator Hazretleri beni bekliyorlar. İsterseniz haber veriniz.
Kadının sözlerindeki hâkimiyet ■ edası zabitin tereddütlerini izale etti.
— O halde beraber girelim.
—■ Buyurunuz. ,
Biraz başlarını eğerek karanlık Erkmen apartmanı No. 7/8
Satılık kamyon
Halihazırda işlemekte olan 1949 ı modeli Austin marka kamyon satılıktır.
| Müracaat yeri: Posta Cad. Ahmet " (1089)
galeriden girdiler. Zabit önde, ka- 1 dm arkada idi. Bir iki dehliz geçtikten sonra ikinci bir kapı önün- ' de durdular. Zabit kapıyı göster. 1 di :
— Buyurunuz.
Kadın kapıya fasılalı şekilde vurdu. Biraz sonra kapı açıldı. Meyus ve sararmış bir çehre göründü. Zabit derhal toplandı. Kadın bir adım ileri yürüdü. Sararmış çehreli adamın yüzünde hazin bir tebessüm belirdi:
— Siz misiniz? Z7_ ______
Ben de sizi düşünüyordum.
Diye mırıldandı.
Zabit vazifesine döndü, kadın içeri girdi, kapı tekrar kapandı. '
İçerisi oldukça güzel döşenmiş- 1 ti. Köşede temiz bir yatak görü, nüyordu. Eşyalar basit olmakla beraber ağır başlı idi. Duvarda asılı duran bir kaç kandilden sarı renkler yayılıyordu.
imparator yatağının üzerine o-turdu. Sonra kadının yüzüne tatlı bir tebessümle bakarak:
— Siz de yanıma oturunuz.
Dedi. Kadın asil bir saygı göstererek oturmadı. İmparator bir müddet derin derin düşündükten sonra:
— Bana nasıl bir haber getirdiniz?
Diye sordu. Kadın, başındaki ' ipek örtüyü kaydırarak cevap ' verdi:
— Kumandanlarınız size icabe- '
den malûmatı esasen vermiyorlar kullanılmış 12 beygirlik bir adet mo-mı Haşmetpenah?.. | tosiklet. Müraoaat yeri: Yeni Hal
İmparator sert bir hareket yap. tı :
— Onlardan fazla bir şey beklemiyorum. İhanet ve hıyanetle karşı karşıyayım.
— Haşmetpenahları evhama kapılıyorsunuz.
— Hayır.
— Ben ise vaziyeti böyle görmüyorum.
— Siz hakikaten geleceği bilir misiniz?
— Asla böyle bir iddiada bulun madım.
— Fakat öyle söylüyorlar. Ben
de buna inanıyorum. _________________________________
— O halde İmparatorumun hak- Dr. Selim Refik R^ioğlu tarafın-
ları vardır. 1.......................... •’ • *
— Benim talihime bakar misi- ! tında yeri
— Bir kaç kere bakmıştım Haşmetpenah..
★ (Devamı var)
pirinç unlon, temin ettiği kolort
ııhhl çocuk gıdosidir.
Süi çocuklarının beslenmesinde yardımcı gıdaların ehemiyeti büyüktür.
ARI
DİŞ TABİBİ HAL'IT SUNGUR
. Terzi Ünsiye
_____ I Sayın müşterilerini dikilmiş ve Ne iyi ettiniz, mulaj halindeki modellerini gör 1 meğe davet eder.
Yenişehir Kızılay Sakarya Caddesi Küflü Apartımanı No. 5 Telefon: 22058 (1071)
Emlâk Komisyoncusu
Hayrı
Ev, apartıman, almak,
satmak, kiraya vermek ve kiralamak isteyenlerin arzularını en iyi şartlarla ve süratle yerine getirmeği şeref bilir.
Ankara Emlâk Acentesi Anafartalar Caddesi Zincirli
Cami karşısında Zafer Sokak 5/7 No. lu Telefon: 12663
Kedi ve Köpek sahiplerine
Belediye Başkanlığından
Şehir hudutları içinde görülen kuduz vakaları dolayısile köpek ve kedi sahiplerinin aşağıda gösterilen maddelere riayetleri tebliğ ve ilân olunur.
1 — Mutlaka beslemek mecburiyetinde iseler köpek ve kedilerini kuduza karşı aşılattıracaklardır.
2 — Aşılama işi tatil gün vezamanları hariç her gün yapılmaktadır.
3 — Köpek ve kedileri beslemek zorunda değillerse Belediye Veteriner Müdürlüğündeki ekiplere teslim veyahut aldırılması için 11690 numaraya telefon edilecek tir.
4 — Sahipli köpekler için numara alınacak ve vergisi verilmiş
olacaktır. Bu hususta Belediye Veteriner Müdürlüğüne müracaat olun malıdır. ,
5 — Köpekler velev bir dakikalık dahi olsa dışarı başı boş bıra-kılmıyacaktır. Çıkarılması halinde ise yanlarında burunluklu ve bağlı şekilde bulundurulacaktır.
6 — Dışarıya başı boş çıkan köpek ve kedilerin’ her hangi kuduzlu
hayvanlarla temasları mümkün bulunduğundan sahiplerinin sağlıkları bakımından yukarıdaki maddelerin tatbiki gerekmektedir. Aksi harekette bulunanlara cezaî hükümler tatbik olunacaktır. (3505)
(1073)
Satılık motosiklet
Harley Davidson marka, çok az
I tosiklet. Müraoaat yeri: Yeni
I No. 34 (1089)
I
Zarif bir erkeği kadınlar göm-I leğinden tanır. Gömleğini Daniş’te I diktiren çok kazanır.
| Zengin poplin ve ipekli çeşidi. Yaka yenirenir.
DANIŞ
I Anafartalar No. 222, Ortaça bitişik. (960)
Azerbeycan Kültür Derneğinden
Haziran 1950 Cumartesi saat
3
16.30 da Ankara Halkevinde Bay
dan: «Vakıfın Azerbaycan edebiya-ve değeri, konulu bir konferans verilecektir.
Giriş serbesttir.
Yönetim Kurulu
(2005)
— Bu adam ne vakit buraya g« lirse benim evde olmadığımı söy liyeceksiniz. Şayet ısrar eder ve «izi de rahatsız etmeğe kalkarsa hemen onu omuzlarından tutaı dışarı atarsınız. Anladınız mı?
Ne yapacağını, nasıl bir tavır takınacağını bilmiyen kapıcı:
— Evet, Mon... Monsenyör, dîye kekeledi.
— Benim bahçemle bu efendinin bahçesi arasındaki duvarda açılmış bulunan üç kapıyı aa duvarla kapayacaksınız. Artık aramızda hiç bir münasebet kalmamıştır. Kapıyı arkamdan iyice kapayınız Perne...
Vidam sokağa çıktı, Ferriyer’in önünden geçti ve bir kere olsun başını çevirmeksizin ağır ağır u-zaklaştı.
Efendisi gidince, sanki konak bir hırsız ordusu tarafından tehdit ediliyormuş gibi korkan kapıcı alelâcele kapıyı sürmeledi ve kol demirini sürdü.
Gözleri yaşaran Ferriyer, ağır ağır yürüyerek Sen - Andre . de -Zar sokağına gitmek üzere sola, Battuar sokağına sapan babasının kanburlaşmış siluetine bir saniye kadar baktı. İçini çekti ve:
— Artık her şey bitti; beni asla affetmiyecek. Bu izdivacı asla kabul etmiyecek... Adam sen de, et-meyiversin!... Artık babam olmı-yacakmış, ne yapalım olmayıver-sin... Sırf malik olduğum çiftliklere, malikânelere bir kaç parça arazi, unvanlarıma bir kaç unvan daha ilâve etmek için cehennem hayatı yaşamaktan kurtulmuş o-luyorum ya, bu kâfi bana...
Ferriyer, böyle söylenerek Köprüler istikametinde yürümeğe başladı. İlk evvel Fruadmantel sokağına gitmeğe karar vermişti, r ’ nuj. ’ terör"1 kast.1;an)j Jizüa-...
ra
Yazan: MİŞEL ZEVAKO
Bellamy Cinayeti
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI —
Yazan: Frances Noyes Hart
— 40 —
— Duldunuz, ve hayatınızı kazanmağa mecburdunuz, değil mi?
— Pek öyle değil. Hayatımı ta-mamiyle kendim kazanmıyordum, dul da değildim.
Yanaklarındaki solgun penbe-likler, siyah şapkanın kenarlarına doğru koyulaştılar, fakat sesi eski berraklığını kaybetmedi.
— Yâni Rosemont’a geldiğiniz zaman zevcinizin hayatta olduğunu mu söylemek istiyorsunuz?
Savcı bu suali sorarken sesindeki hayret mânasını gizlemeğe çalışmamıştı.
— Hayatta olup olmadığını bilmiyorum. On yedi sene evvel, daha ben Rosemont’a gelmezden evvel, beni bırakıp gitmişti. Ölmüş olduğunu üç sene evvel öğrendim; ne zaman öldüğünü bilmiyorum.
— Bayan İves, sizin için ıstıraplı olacak bir mevzuun üzerinde durmak istemem; fakat meseleyi anlamam lâzım geliyor? Ne zaman boşandınız?
Patrick’in annesi, küçük ellerini, şahit bölmesinin kenarında kavuşturmuş, tatlı bir sesle cevap
— Benim için hiç de ıstıraplı bir mevzu değil. O kadar eski bir şey ki.. Hem o zamandanberi hayatımda o kadar çok şeyler oldu ki. Boşanmamıştım. Kocam benden daha gençti, izdivacımız pek mesut bir hâdise sayılamazdı, ben den daha genç bir kadın için beni bıraktı, gitti.
— Rosemont’da sizi dul zannediyorlardı, öyle mi?
— Evet Rosemont’da herkes beni dul zannediyordu; yalnız küçük yaşındanberi hâdiseyi pek iyi bilen Pat müstesna. Hakikati söylememek belki mânasızlıktı, ama eskidenberi acınmaktan, merhamet mevzuu olmaktan nefret ede-
Tatlı bir tebessümle savcıya gülümsedi.
— O günlerde yegâne lüksüm bu sahte gururdan ibaretti, galiba. Diye ilâve etti.
Bir an için yüzündeki tebessüm uçuverdi, sözünün aksini isbat etmesi için meydan okur gibi savcının yüzüne sabit ve dik bir bakışla bakmağa başladı. O da, hemen meydan okuyacakmış gibi bir tavır aldı; sonra ansızın vazgeçti.
— Haziranın on dokuzuncu gecesi bahçede miydiniz?
Çeviren :_S._Yazıcıoğlu
— Evet, gül bahçesindeydim.
— Mis Page'ln kum yığınına
doğru gittiğini gördünüz mü?
— Galiba gördüm, fakat pek dikkat ettiğimi hatırlamıyorum.
— Gelininizi gördünüz mü?
— Evet.
Biran için yüzünden pek müphem bir gölge geçiverdi — Şüphe ve tereddüt ifade eden bir gölge. Bakışları, savcının üzerinden aşıp pürdikkat sükûnetle yerinde oturan gelinine doğru kayıverdi. Kısa bir an gözleri derin bakışlarla birleşti. Sonra gölge uçtu.
— Ne tarafa doğ-ru gidiyordu?
— Gül bahçesinden geçip, evin arka taraftaki kapısına doğru gidiyordu.
— Bir dakika müsaade edin, Ba yan İves, Bay İves’in evi ile -Mey va bahçeleri» arasındaki mesafe acaba ne kadardır?
— Takip edilecek yola göre değişir. Büyük yoldan iki mil kadar ohnası icaheder; fakat evin şimal tarafındaki çayırların arasındaki patikadan gidilecek olursa, bir mil den fazla değildir.
— Bu patikanın nereye çıktığını biliyor musunuz?
— Galiba, Thorme malikânesinin ufak bir yazlık köşküne veya oyun pavyonuna çıkar.
— Bahçıvan köşkünden çok mu uzaktır?
— Yok, hayır. Mis Poge, oldukça yakın olduğunu söylemişti, zan nederim. Çünkü, kendisi çocuklarla beraber çok defa o yoldan gittiklerini söylemişti. Halbuki gelinimin haberi olmadan buradan geçtiklerini öğrendiğim için meseleyi oğluma açmıştım.
— Ailenin diğer efradı da bu yoldan geçerler miydi?
— Böyle bir şeyden haberdar değilim.
— O halde, Bayan İves, gelininiz bahçede yanınızdan geçerken sizinle konuştu mu?
— Evet
— Ne dediğini bize söyler mi-
— Hatırımda kaldığına göre, Conrey’le beraber sinemaya gideceklerini, ben yatmadan evvel dönüp dönmiyeceğinden pek emin olmadığını söylemişti. Pat’ın Poker oynamağa gittiğini de ilâve etmişti.
★ (Devamı var)
Çiftiliğimiz ihtiyacı için 8000 metre galvanizli veya galvanizsiz dikenli tel pazarlıkla satın alınacaktır.
İhtiyacın tamamına birden teklif yapılabileceği giib bin metreden aşağı olmamak üzere parti partide de teklif yapılabilir.
Tekliflerin ve mühürlü nümunelerinin 5 Haziran 1950 Cuma gününe kadar Gazi’deki Çiftliğimiz Ticaret Şubesine gönderilmesi ilân olunur. (3379)
RADYO - BULMACA
Belediye Başkanlığından
Şehrimizde hususi taksi işletmek 'istiyenlere aşağıdaki kayıt ve şartlara tabi olmak üzere Belediye Komisyonunun 18/5/1950 gün ve 2905 sayılı kararı ile müsaade edildiği ilân olunur.
1 — Otomobilde taksi saati ve dama bulunmıyacaktır.
2 — Otomobil hususî plâka taşıyacak, ancak gerek belediye ve gerekse mâliyenin vergi ve resim bakımından taksi otomobillerinin tabi olduğu ahkâma göre muamele yapılacaktır.
3 — Otomobil taksi sıra mahallerinde durmıyacak ancak otomobili kiralamak istiyenler garajlardan veya belirli bir mahalden kiralayacaktır.
4 — Otomobil ehliyeti şahıslar tarafından kullanılacaktır.
5 — Otomobil pazarlık suretiyle çalıştırılacaktır. (3509)
Çeviren: RAGIP RIFKI
— 39 —
Orada yeni bir aksilik zuhur etti: Boröver evde yoktu. Ama, o-nun Krala silâh dersi vermek üzere Luvr Sarayına gittiğini söylediler. O da saraya gitti.
Kapıdaki nöbetçi zabitine sordu ve o da, Boröver’in henüz çıktığını Sen Jermen - l’Okserrua cihetinden rıhtıma doğru gittiğini söy -ledi. Hızlı giderse ona yetişebilecekti.
Ferriyer olanca hızıyla koşmağa başladı. Fosse - Sen - Jermen so bağının dönemecinde, yolunun üstünde duran bir asilzadeye şid-
tülü hallerde her zamandan ziyade büyük bir teselliye muhtaç olduğunu hissediyordu. Bu teselliyi de ona ancak sevdiği kadın verebilecekti. Bu sebeple, Sent - Andre sokağına gelince bu sokağın nihayetinde ve solunda bulunan Fruadmantel sokağına gidecek yerde, farkında olmaksızın, birdenbire sağa saptı ve kendisini Pötişan sokağındaki küçük evin önünde görünce hayret içinde kaldı.
Oraya varınca, kendinde geri dönmek, sevgilisini sormaktan ____________________________________
vazgeçmek kuvvetini bulamıyor- detle çarptı. Çarptığı adamın kim du. Kapıyı çaldı. ’* “ ' '------3-î“
Ve fena haberi öğrendi: Fiyo-renda gece avdet etmemişti; hâlâ görünmemişti; ne olduğunu ve ne gibi bir felâkete uğradığını da bilen yoktu.
Ferriyer, göğüs geçirdi, bütün soğukkanlılığını topladı. Şuna, buna sordu. Fakat, bildiği şeylerden başka sadre şifa verecek bir şey öğrenemedi. Ona, dün akşam saat sekiz sularında Boröver’in bir imdat sesi duyar gibi olduğunu ve alelâcele dışarı çıktığını ve bir daha avdet etmediğini ve fakat, öz hemşiresi gibi sevdiği kız hakkında malûmat almak üzere nerede ise geleceğini söylediler. Bunun üzerine hemen fırlayarak Fruadmantel sokağına doğru bir ok gibi hareket etti.
daha rahat
olduğunu tanımak istemeksizin koşmasına devam etti. Halbuki, o adam, Rospinyak idi. Vikont, sadece bir «Hoş gör. demekle iktifa ederek koşmasına devam etti ve nihayet, bermutad hızlı adımlarla yürüyen Boröver’e yetişti.
Rospinyak, kendisine çarpıldı ğını hissedince müthiş bir küfür savurmuştu. Fakat, çarpan ada mm, bu hareketinden dolayı özür dilemek için durmadığını görünce onu takip etmek maksadiyle ileriye atıldı. İşte o zaman, o adamın Ferriyer olduğunu gördü. Durdu ve kindar bir tavırla gü-lümsiyerek onun koşuşunu sey retti.
Mantosunun eteğiyle yüzünü yan ' kapayarak hızlı adımlarla Ferriyer’i takibe koyuldu.
Vikont, bu sırada Şövalyeye yetişmişti. Boröver, daha ilk bakışta onun pek üzgün olduğunu ve bu üzüntünün de Fiyorenda’nın kaybolmasından ileri geldiğini anlamıştı. Çünkü, ortada başka bir sebep yoktu ve kendisi de buna üzülmekte idi. Vikontun kan ter içinde, solumakta olduğunu görerek etrafına bakındı ve sağ tarafta, oldukça temiz manzaralı bir meyhane gördü.
— Girelim oraya, konuşuruz.
Dedi ye Ferriyer’i çekip içeri soktu.
Bunların arkasından gelen Rospinyak, meyhanenin kapısı önünde durdu. Defosse sokağının köşesinde kâin bu meyhanenin Sen-Jermen l’Okserrua meydanında ikinci bir kapısı vardı.
Baron bu kapıdan içeri girdi... Verdiği bir altınlık bahşiş her arzusunun yerine getirilmesine kâfi gelmişti. Kimse tarafından gö-rülmeksizin ve görülmek imkânı olmaksızın, bu iki delikanlının konuştukları şeyleri işitebilecek ve yaptıkları hareketleri görebilecek bir yere oturmuştu.
Ferriyer derhal içini dökmeğe başladı. Babasiyle aralarında geçen vakayı en ufak teferruatına kadar anlattı. Tabiî, Giz’İerin ziyaretinden ve onların önünde söy lediği sözlerden asla bahsetmedi; çünkü, bu, babasının sırrı, pek müthiş bir sırrı idi.
Keza, bu anda sırlarını kendisine tevdi ettiği arkadaşı hakkında söylenen şeyleri de söylemedi. Ne söyliyeceğini tasarlamak ve karşılaştırmak için evvelâ Boröver’in bu hususta konuşmasını bekledi. Fakat, Şövalye burada bu mevzua dair konuşmayı münasip bulmadı. ★ (Devamı var)
ANKARA RADYOSU'
PAZARTESİ — 29/5/1950
M. S. Ayarı.
afif Uvertürler (Pl.
Müziği (Pl.)
ıs.;
Halli:
11.30
M üz
22.00
(Konuşma Küçük O
Şahide
da, Un 8 — Elci kanunu 1 lı alfesebi
1 — Okuyucu. Y
tok defti! 3 — Ced. bi
Tersi: Cek
30 Müzik: Radyo S (Sef: Ferit Al
— Sebat, k
— Rahip. Utyuk 5 — ltapitm
S — Muhtar. nalı
).30 Konuş
Ötüke
1.45 Müzik: Op ).00 M. S. Aye
1.15 Geçmişte Bugün.
'.30
.31 Müzik: Hı
'.45 Haberler.
1.00 Müzik: Hafif Müzik (Pl.)
Î.25 Günün Programı ve Hava Rap
1.30 Müzik: Çeşitli Melodll Kapanış.
lb Müzik: Salon O
(Pl.)
30 öğle Gazetesi.
45 Müzik: Salon O
Raporu, Aksaı
Lucia: Necdet Demir (Alt Alfio: Ali Köpük (Barlt Lola: Mesudc Çağlayı
.15 Konuşma: (Serbest Sa .30 Müzik: Dans Müziği (Pl 1.00 Konuşma.
1.15 Müzik: Şarkılar.
1.45 M. S. Ayan ve Haberler.
1.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 1920 29 Mayıs 1950 PAZARTESİ
12.57 Acılıe ve Programlar
18.00 Haberler.
13.15 Dans Müziği (Pl.)
13.30 Hafif öğle Müziği
İd.
Dinleyici İstekleri. (Türk Müziği).
Senfonik Müzik (Pl.) Ludwlg vah Beethoven.. Corlola Uvertürü.
Çalan: Bruno Waite Senfoni Orkestrası.
Ludwlg van Beethoven.. Senfoni No. 4 Op. G0 ’si bemol majör1 Çalan : Arluto Toscanini id B B.C. Senfoni Orkestrası.
Piyano ile Caz Parçaları. (Pl.) Haberler
Dans Müziği (Pl.) Programlar ve Kapama.
Anver Saten
Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ’ta
290.krş 350 krş. “’■*
Tel: 11135 inham
Kumaşlarda Mimoza Emprimeler Vistra Emprime
ı .. ..ı ıi 875 krş. 375 krş.
DUyUK UCUZIUK nar* 18 R®nk hakiki İrlanda Keteni 900 krs. Gendi 340 kr*.
650 krş.
V
RESSAM
Bugünün işini yarma bırakma Öğrenmek ihtiyacile ergeç karşılaşacağınız otomobilciliği
Ankaradayeni açılan-) Büyük Otel Rahatlık - Faiklık-Edfor-Mımıa ve mükemmel smisijle eşsizdir Fevkalâde hususiyetlere stbip olan otelimiz Ankaraya teşrif edecek sayın millet vekillerinin emlilerine her an hazırdır
Odalarımız aylık olarak da müşterilerimizin emrindedir.
Telefon: 15665 - Telgraf: Büyük Otel, AnafarL cad. Adliye Sarayı karsısı
- ‘
Çeviren: Saadet Akışık
_ I ihtişamı, tablonun güzelliği, gözlerini kamaştırdı. Bu bir dilencinin değil, bir prensin toblosudur ade-■ îâ. Pietiû Galli mes’ut ve memnun-' 1 du. Fırçasını ve boyalarını kutusu-1 nun içine yerleştirdi:
’ — Resminiz bitti. Teşekkür ede-
rim. Artık dinlenebilirsiniz.
Dilenci mırıldanarak ayağa kalktı:
’ — Ama verdiğiniz bu bir lira, bu
kadar uzun bir zaman için çok az, ‘ diye söylendi.
1 Sonra, şapkasını, torbasını yaka-1 layarak yürüdü ve akşamın loşluğu ‘ içinde esrarlı bir hal alan evlerin 1 gölgelen arasında kayboldu. Pietro, : o nun arkasından teoessum ederek barttı. Çok yorgundu. Fakat meni-1 nunıyetı, yorgunluğunu unutturuyordu. Sehpasını sırtiıyarak ağır a-; dımlarla oradan uzaklaştı. Bir so-‘ kaga henüz girmişti kı, sanki O’nun ! la alay etmek isteyen biri varmış ■ gibi, burnuna kızarmakta olan bir et kokusu geldi. AçIia ve öldürücü çalışma, ressamı takatsiz bırakmıştı. Eğer cebindeki son lirasını ihtiyar dilenciye vermemiş olsaydı karnım mükemmelen doyurabilir-
1 di. Pietro GaUi’nın aklına parlak bir fikir geldi. Tablosunu satmak. Belki bir alıcısını bulurdu. Belki şansı O'na güler yüz gösterirdi, çünkü, bu saban, bu dilenciye rastlamak ve resmim yapmak için müsaadesini almak, şansının değiştiğini ılade ediyordu.
Bu düşünceyle, rastladığı küçük bir dükkandan içeri girdi. Dükkâncı ona doğru denedi:
— Emriniz, bayım?
Pıetıo Gaıli kendini tanıttı. Sanatı hakkında izahat verdi. Ve tablosunu gösterdi. Dükkancı tabloya gözden geçirdi. Gözleri yarı kapalı, sesi çok hafifti:
— Taoıonuza ne istiyorsunuz? Si-
1 ze hemen söylıyeyım ki, bu portre çok etmez.
Pietro, alıcıya doğru bir adım at-»tı:
— 50 lira istiyorum, dedi. Dükkâncı bir kahkaha attı:
— Zavallı dostum, sız deli misiniz? Zamanın ne kadar bozuk olduğunu, satın alanların gittikçe a-zaıuıgım bilmiyorsunuz, galiba? uenç dit insansınız. Bunun için size şunu söylıyeyım. (Pietro Galli derm bir keder içinde adamın sözlerim dinliyordu.! Sizi yem tanıdım? Fakat sızın gibi genç sanatkarlara yardım etmek aızusunda oiuugum için 50 lira vermeği tekli! ediyorum, işte paralar...
Adam böyle söyleyerek, parayı masanın üzerine koydu.
Pietro bu parayı almak istemiyordu. Ama açlık ve Dora'nın sevimli hayali bunu almasını âdetâ emrediyordu. Titreyen parmakla-rıyie parayı cebine attı. Ve arkasına bakmadan mağazadan çıktı. Kapının dışında bir an durakladı. Sanki tabloya veda etmek istedi. Sonra süratle gitti. Dükkâncı, bir sanatkârın tablosunu aldığım faı-ketmeksızın portremn önünde durmuş, gülüyordu.
★
«Üstat ressam Pietro Galli’nin yaptığı tablodur. 17 inci asrın sanat dâhisinin imzasını taşıyan bir şaheser. 5.0U0 liradır.»
Büyük salon çok kalabalıktı. Zarif kılıkları, kapıda bekleyen otomobilleriyle zengin oldukları belli olan baylar; ilkbahar tuvaletlerini giymiş güzel ve narın bayanlar. Sa lonu dolduruyorlar. Beaujonun hususi ve meşhur tablo kolleksıyonu-nun arasında en çok dikkati çeken bu dilenci portresi olmuştu. Herkes bu tablo hakkında konuşuyor, fikir yürütüyordu. Tablodaki renkler hâlâ canlılığını muhafaza ediyordu. Portre cidden şahaneydi. İlkbaharın nefis parlaklığını aksettiren, dilencinin yüzüne bir asalet katan bu ressam, ne sanatkâr, ne dâhi bir insandı.
— İlk sefer için 5.000 lira.. 5.200 lira... 6.000 lira... 6.500... 7.000...
Müzayede hararetleniyor, genç İtalyanlar bu tabloyu satın almağı millî bir vazife olarak kabul ediyorlar, Amerikalılar ise, bütün sterlinleri sarfetmeğl göze almışa benziyorlardı.
— 8.000... 9.000... 10.000 lira...
Salonda bir sessizlik oldu. Yalnız, iki amatör karşılıklı arttırmağa devam ediyordu. Diğerleri geri çekilmişlerdi.
| — 11.000... 12,000... 30.000... 50.000...
55.000 lira...
Nihayet müzayede durdu ve genç I Italyan, karşısındaki Amerikalı’ya bir adım yaklaştı:
1 — S0-000 lira... Başka bir diyeceği
BJ essam Pietro Galli hızlı, hız-
•^lı merdivenden indi. Omu- uejsUf pıcıı= zunda resim sehpası vardı. Dışarı pietr0 Qam çılanca, şehrin eski ve dar sokak- -larım süratle geçti. Kafasında bin bir düşünce birbirine düğümleniyordu. Tablolarına hakikî ve âdil bir kıymet biçilmesini istiyor, tanınmış ve isim yapamamış bir ressam olmasına üzülyordu. Pietro Galli, tek başına yaşamasına rağmen, kendisini hiç bir zaman yalnız hissetmezdi. Tablolarının renkli ve ışıklı ahengi, o’na kâfiydi. Ama bu zavallı ressam, bütün kalbiyle Allah’a şükrederdi de. Fakat bazan da bulunduğu durum için ince ve acı bir istihza dudaklarından çıkı-verirdi. Zira, tablolarına kimsenin para ve değer vermediğini gördükçe kalbi haklı olarak üzülüyordu. Hem onun da yaşaması, yaşamak için de parası olması lâzımdı. Yalnız Pietro’yu teselli eden bir şey vardı. Hayatlarında tanınmış ve isim yapamamış pek çok san’atkârın değeri, öldü.tten sonra anlaşılmıştı. Bununla beraber, kalbi kederle doluyordu. Yalnızlıktan mütevellit bir bedbinlik, zaman, zaman ruhunu sarıyor, insanlardan onu uzaklaştırıyordu. Yalnız ihtiyar hocasiyle konuşurdu. Pietro Galli hiç bir zaman ümidini kaybetmemişti. Mutlaka kısa zamanda paraya ve dola-yısiyle mes’ut günlere Kavuşacaktı. Onun tablolarında, kalbinin ve ruhunun bütün güzelliği aksediyordu. O tabiata ve iyiliğe âşıktı.
O gün her taraf, parlak ilkbahaı güneşinin ışıkları altında pek gü zeldi. Şehrin kenarından azan ırmak, mırıltılarla yoluna devam e-diyor, emektar kilise muhteşem bir âbide gibi yükseliyordu. Pietro Galli, bu ilkbahar gününün renkli ve canlı güzelliğini tüvalme akset tirmek istiyordu. Ama içinde garip bir his bütün bunların beyhude olduğunu, durmadan O’na hatırlatıyordu.
)Her şeye rağmen bugün yeni bir, tabloya başlaması lâzımdı. Heyhat. Bu dünyada her şey boştu. Bir an-Iik bir tevakkuftan sonra yoluna devam etti. Boş midesi açlıktan bulanıyor, bir şeyler yemesinin lüzumunu ihtar ediyordu. Akşam Dolayla yediği çorbadan başka, sa-bahtanben, ağzına bir lokmanın girmediğini acı, acı düşündü. Şu Do ra ne iyi bir kızdı. Neş eli, cazip ve sevimliydi. Hakikî ve candan bir arkadaştı. Kendisi ise, gençliğini boşa harcayan bir insandı. Aşk, her şeyi gizlemeğe ve unutturmağa bazen yetmez. Cebinde bir lirası, sadece bir lirası olan bir insan için aşk ne yapardı ki?
Pietro Galli yürümesine devam etti. Bu sırada yolun kenarında o-turan bir dilenci gözüne çarptı. Çehresi buruşuk, sakalı karma karışıktı. Şapkası ve torbası ayaklarıma dibinde, yerde duruyordu. Arkasını «olısenın bahçe duvarına dayamıştı. Oturuşu, bir pı ensin asıl edasını taşıyordu. Yüzündeki keder dolu ifade, gözlerinde derin bir •^düşüncenin izleri, bir rüya âlemin-yaşadığı hissini veriyordu. Elin «eki bastona yorgun bir halde dayanmıştı.
ihtiyar başını kaldırınca, Pietra ile göz, göze geldiler. Ressam, dilenciye yaklaştı. Nazik bir eda ile önünde durdu, ihtiyarın bulunduğu yer ve duruşu çok nefisti. Pietro adamı selâmladı:
- — Affedersiniz. Acaba, resminizi yapmama izin verir misini??
Dilenci güldü:
Niçin müsaade etmiyeyim? Ga yet tabii resmimi yapabilirsiniz. A-ma bir şartla. Bir lira ücretimi peşin olarak alırım. Biliyor musunuz, sizin gibi bir çok ressamlar bana^ resmimi yapmam için rica ettiler’ Fakat hiç birinin bu isteğini yapma dım. Ama ben sizi tanımıyorum. Kimsiniz?
Pietro Galli, hiç bir şey düşünmeden, cebindeki tek lirayı, dilencinin önüne attı:
— Size kim olduğumu anlatmak, şimdi güç bir iş diye cevap verdi. Sadece beni, portrenizi yapmak is-tiyen bir ressam olarak tanıyınız. Oturduğunuz yerden hiç kıpırda-! mayın, e mi?
Dilenci parayı aldı:
— İstediğinizi yerine getirmeğe
| mecbur muyum, Bayım?
Gülerek sorduğu bu sual, genç , ressamı da tebessüme mecbur etti. [ Resim sehpasını vere koydu. Sol e- I | line boya kutusunu, sağ eline fırçayı aldı: ’
— Bu toblo şahane olacak. I ' Akşama kadar bu resim üzerln-•^Çalıştı. Portre bitince, renklerin
Ikramiyeli SÜRPRİZ
Marka Gömleklerin en zengin Ç elitlerini Ortaç'ta bulabildiniz
Ankara
Şoför Okulunun
Haziran devresine katılarak bir an evvel öğrenmelisiniz. Kayıtlar için her gün saat 14-18 arası, İsmeçpaşa cad. No. 4 e müracaat edebilirsiniz. Telefon: 21649 (2023)
Ankara Şen Yuva Kooperatifi ile şiiyulu arsası olanların dikkatine
Ankara Şen Yuva Kooperatifinden
Kooperatifimizle Ankara’nın Bahçelievler şimalindeki Büyükler ve Sultanpman mevkilerinde kâin kadastronun 2090
adasının 4, 5, 6, 8( 9, 10, 12 numaralı parsellerinde şayian mutasarrıf bulunan adları aşağıda
yazılı kimselerin, arsalar üze-
rindeki tasarruf durumları An-
kara Belediyesince tesbit edilmiş bulunan imar ve iskân esas larına tevfik edilmek üzere 15
Haziran 1950 tarihine kadar Yenişehir, Atatürk Bulvarı, Soysal Han No: 9, Tel: 21762 de Ün-ver bürosuna, her gün saat 9-12 arasında, başvurmaları kendi âcil menfaatleri icabın-
dan bulunduğu, aksi takdirde kooperatifçe şüyuun izalesi ve şüf'a hakkı kullanma cihetine gidileceği ilân olunur.
Şayi mutasarrıfların adları :
Nabi Armutçu — Moşe Bil-man, Bedriye Sümer Dogay — Osman İlhan — Mustafa Al-tay — Hüseyin Dincer — Yusuf Kenan Tokay — Gençağa Eryurt — Mehmet Satılmış — Rukiye Armutçu — Afife Baş-tak — Halide Dökmeci — Salih Sade — Satıa Sade — Mehmet Suphi Bako — Osman Memik-oğlu — Kâmuran Atabey — Mustafa Faiz Yürükoğlu — Ah met Saim Akand — Hilmi Şe-remetli — Aliye Eraltan — Mehmet Şanlı — Nurettin Anman — Hilmi Tala — Ebube-kir Sıtkı Çeviker — Abdürrez-zak Haznedar — Tahir Sarıgöz-men — Fatma Seniha Atay — Ali Rahi Ergu — Mehmet Boran — Tarık Yılmaz — Mustafa Arslan — Ahmet Erdal — Adil Sadık Dadak — Ali Galip Coşkun — Halil İbrahim Coşkun — Abdullah Sabri Dilek — Şevket Ercan — Mustafa Bay-kurt — Hacı Mehmet Yurtse-ven — Yusuf Sezer — Yusuf Şendal — Cemal Atay — Ali Torunlar — Ümmünisa Toy-ga — Fatma Gözcü — Feride Işın — Ahmet Örs — Fahriye Alaoğlu — Bünyamin Kalyoncu — Mehmet Cemal Karagöz.
(2027)
I
r
kl
| -
olan var mı? Bir... 50.000 lira... Ikl 50,000... Üç 50.000 lira...
Amerikalı tabloyu aldı. Salon ya-' vaş yavaş eski güzelliğini muhafaza ediyor, ihtiyar dilenci aynı mü-tebessim çehreyle ırmağın akışını seyrediyordu. Fakat hiç kimse, bu portrenin ne şekilde yapıldığım, Pietro Galli’nin, bu sanat dâhisinin ne büyük bir sefalet içinde öl- I düğünü bilmiyordu. ■
■.... 1
Ankarada Mühim Dedikodu !..
Şirketimizin özenerek meydana getirdiği
Büyük Mağaza
Açıldı
Müessesim zden zevkinize uygun her türlü giyim ihtiyacınızı sağlam, zarif ve ucuz olarak temin edebilirs niz. Teş itiniz kâfidir.
ADRES: 2 inoi Anafartalar Cad. Atatürk Okulları karşısı.
1
’lUff--:
"I
Her akşam
Eşi görülmemiş dansözler
Carmen Romero
Marietina
ve
Antonio Reves
v.rtüoz ADOLFO VENTAS
idaresinde
Atraksion tipik orkestrası NOT: Lokantamız günün, her saatinde açıktır.
Tal lfllW
12603
.11
GRİP, NEZLE, ve SOĞUK
ALGINLIKLARINA KARŞI KULLANILIR
Florya Asfaltı üzerinde
Her türlü konforu haiz Bahçeli Evlerde
Beş sene taksitle arsa satışı
Anaların kıymeti 1500 İlâ 2500 Ura arasındadır. Alıcılar bu meblâğın dörtte birini peşin verecek, geri kalanı beş müsavi taksitte beş senede ve faizsiz ödeyeceklerdir.
Müracaat mahalU: Galata, Bankalar Cad. Safir Şirketi Müdürü Adnan Akasat, Telefon: 41460, arsaları görmek için BahçeU Evlerde Benzin deposuna müracaat. Telefon: 16 - 17 (BahçeU Evler Otobüsleri Sirkeci istasyonundan hareket etmektedirler.)
Başkentin Cenneti
(1025)
Kiralık
Bahçelievlerde, park karşısında ferah ve mübleli olup 3 bekâr arkadaşı istiap edecek hacimde 3 o-da, 1 hol, banyo, mutbak levazımatı ve yatak çamaşırlarını havi, şömineli ve kış bahçeli 1 ev ehven fiyatla kiralıktır.
Alâkadarların 21917 No.lu telefona müracaatları. (2022)
A
Sahibi
Advlye FENİK
Bu nüshada yaniflerlnl fiilen
İdare eden: HİKMET YAZICIOĞL1
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATRAARI
f'
Zümrüt Bahçesi açılmıştır
Müzik - Varyete
Açık yakalı 750 kuruş Yazlık file gömlekler dan 2350 kuruşa kadar ve Teksas modelleri çeşitler vardır. gelmiştir
J
V
Kiralık
1.6.950 gününden itibaren kaloriferli alt kata daire.
Aylık kirası 135 lira, görmek için Menekşe sokak 41 No.lu apart. Kapıcısına müracaat (2021)
Dans O(uü
- CAVGA -
Bütün danslar en son figürleriyle bir haftada öğretilir.
Sağlık Bakanlığı, Sağlık sok.
SAN ap. (2026)
Beyan işçi aranıyor
Otel temizlik işlerinden ve ütüden anlar bayanların bonservisleriyle Büyük Otele müracaatları.
Anafartalar Caddesi Adliye karşı
Kiralık daire
Dört oda, hol, sandık odası ve müştemilâtı. Karanfil Sokak No. 38 Pak Apt. Müracaat Kapucuya Telefon: 22431 (1087)
Kiralık Daire
5 oda bir hol, Yenişehir, Hanımeli sokak Yalçındağ Ap. No: 34 te bir numaraya müracaat. (64-k)
Ortak aranıyor
Yenişehirin işlek caddesi olan Sakarya Cad. No. 39. Bakkaliye dükkânı devren de verilebilir.
Acele satılk ucuz ev
Baraj yolu üzerinde yeni yapılan kooperatif evlerine 400 metre mesafede, asfialta yakın kerpiç ve taştan yapılmış. Tavuk ve inek beslemeye müsait. Çay kenarında 6 odalı 1000 m2 arsası ile 3000 liraya.
Müracaat: Râna Avunduk. A-nafartalar Ulusal sokak' Aşkar Apt. No. 5 — Tel: 10220. (2662)
ZAFER’ln Abone Şartlan Memleket iç’
12 aylık .............. 38 I
S » .............. ıc l
Memleket difi
U aylık ..............
I
66 Lir»
89 »
MI »
ZAFER’ln tiân Şartlan
Baslık ..................... 15 Lira
3. re 8 Öncü sayfada Bm. .... 4 »
4. cü sayfada Sm........... 8 »
5. ve 6. oı sayfada Sm..... 2 )
Dokum, Nikâh, Nisan, ölüm ve Mevlût İlânları 5 santimi geçmemek aartlylo 15 Ura.
Devamlı ilânlar İçin hususi tarife tatbik edilir.
Kahve Ucuzladı
Taze öğütülmüş kahvenin kilosu 950 kuruş
Çiğ kahvenin kilosu 800 kuruş
Memurlar Kooperat'fi bitişiğinde
DEMOKRAT
Çay ve Kahve Ticaret Evi
(2014
PANAMA Şapkalar1 Ortaç:
1275 ve 1700 Anafartalar Cad Adliye karşısı CAya N«ı KM
kuruştur inkara Tel ■ 11135
Savfı» •
ZAFER
29 - 5 - 1950
I
1 Başmc kaleden devam t
Türk Millî takımı dün
D. P. nasıl
Hükümet programını okudu
iar..
.ıdır
ınsır
gele ı? Y di?
r kı
fiye
İZCİ' navuuııt _____________
‘idd^ kadar sıcak olmasına rağmen bü-yük bir kalabalık stadı doldurmuş bulunuyordu.
Takımlar sahaya şu kadrolarla çıktılar--
İran: Tarü - Nuri, Taciyan - Enseri, Kordustanı, Rehimyan - Halil i, Hatem, Mübaşir, Metinzade, Bru-men.
Türk: Turgay - Naci, İsmet . Kâ-
dü
ğa 1
1 ol çev
:in ilim etli:
Ak
:r ol
faz1
cssı şey boy
İM)
Diy e fa
neks
O
Oyunun ilk golünü İranlIlar attılar
İstanul. 28 — İran millî takımı ile Türk millî takımı arasındaki futbol maçı bugün İnönü stadında yapıl-
Havanın tahammül edlemiyecek
Demirspor G. Birliğini 6-1 yendi i Gençlerbirliği ve Demirspor ta -kımları Millî Eğitim Kupası ' mahalli karşılaşmalarından geri kal-' mış olan maçlarım dün 19 Mayıs Stadında mahdut bir seyirci kütlesi önünde yaptılar.
1 Oyuna başlamadan evvel bölge başkanlığı tarafından Ankara lig birinciliğini alan Gençlerbirliğine ve lig İkincisi olan Demirspöra bölge başkanı tarafından kupaları verildi.
Demirspor: Emin, Celâl, Şevket, Mehmet, Süleyman, Muzaffer, Ze-keriya, Niyazi, Abdullah, Naci, İsmail-
Gençlerbirliği: Necip, Sait, Turan, Metin, Haşan, Ayhan, Macit, Doğan. Ali, Hadi. Mustafa.
Saat 17.45 de stadın giriş tarafındaki kalesinden oyuna başlıyan Demirsporlular vaziyete hâkim oldular ve 15 inci dakikada Abdul-• lahın şütile ilk gollerini çıkardılar.
Gençler bugün çok durgun ve lakayt bir oyun çıkarıyorlardı. Bu yüzden rakiplerinin kalesine kolay ca inen Demirsporlular 20 inci dakikada Niyazinin ayağile, iki dakika sonra da Necibin bir İskasından iki gol daha çıkararak 3-0 galip duruma geçtiler. Bu vaziyette gençlerin büsbütün kınlan maneviyatı rakiplerine fırsat verdi ve Naci ve Niyazi Demirspore iki gol daha kazandırdılar. Nihayet 40 inci dakikada Gençler de Mustafa vasıta-sile ilk ve son gollerini çıkardılar ve devre 5-1 Demirspor lehine bitti.
Oyunun ikinci devresine Gençler canlı başladılarsa da dakikalar iler ledikçe oyun mütevazin bir cereyana sürüklendi. Karşılıklı geçen akmlardan sonra 36 ncı dakikada Abdullah Demirsporun altıncı golünü de yeptı ve maç da bu suretle 6-1 gibi açık bir farkla ve Demirsporun galeesile sona erdi.
Gençlik marşı
it (Baş tarafı 1 incide) idare komitelerinin faaliyetleri gözden geçirilerek tasvip edilmiştir. Memlekete zararlı aşırı cereyanlar mevzuundaki faaliyetlerin bftiz bir şekilde Türk gençliği müesseseleri-ne tevcih edildiği nazarı itibare a-lınarak hükümete müracaatla, bu hususta Türkiye Millî Talebe Federasyonunun istişareye ve hizmete âmâde olduğunun bildirilmesi kararlaştırılmıştır.
Dünya Gençlik Teşkilâtı, İstanbul Konseyi hakkında W. A. Y. Komitesi Başkan Vekili Vedat Öz-san’ın izahatiyle açılan müzakerelerde komiteye geniş serbesti verilmiş ve Konseyde Türkiye gençliğini temsil edçcek delegeliklere halen W. A. Y. Merkez İdare Heyeti âzamız Mükerrem Taşçıoğlu dahil olmak üzere Can Kıraç, îstan-buldan Orhan Anman ile Vedat Özsan seçilmişlerdir. W. A. Y. merkezinin Brükselden vaki davetine İstanbuldan Orhan Fersoy’un icabeti uygun görülmüştür.
Türk gençliğinin dinamik ve birlik timsali bir (Gençlik Marşı) na malik olmadığı, bunun için Federasyonumuzun derhal bir gençlik marşı müsabakası açması hakkın-daki âzadan İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Başkan vekili Kemal Demirel’in yaptığı teklif ittifakla kabul edilmiştir.
3 Haziran 1950 Cumartesi akşamı
Bomonti
Yazlık bahçesinde
Çoruh Gecesi
Bomonti programına ilâveten Ankarada çok rağbet gören Çoruh oyunları ve sürprizler NOT B letler Samanpazarı ve Yenişehir posta gişelerinden ve o gece Bomontiden tedarik edilir.
mil, Galip, Muzaffer - isfendiyar, ı güzel bir şütle ikinci golü çıkardı. Erol, Reha, Lefter, Halid 1 : J-------- *—-J— ----------
Türk federasyonu başkanı, İran federasyonu başkanına bir buket verdi ve dost memleket sporcularına memleketimizi ziyaretleri müna sebetiyle iyi temennilerde bulundu. Bundan sonra İran takım kaptanı Jü yaptı. Muzaffere bir kupa hediye etti, Mu- . I". —.. . ...........
zaffer de buna bir Türk bayrağı ile layan İranlılar birinci mukabele etti.
Milli marşların çalınmasını müteakip kaleler seçildi ve 17.40 da Mısırlı hakem Muhammed El Sai-tin idaresinde maç başladı.
İlk andan itibaren enerjik bir o-yuna girişmiş olan İranlılar Turgayın boş bulunduğu bir sırada âni bir hücumla dördüncü dakikada ilk gollerini kazandılar.
Altıncı dakikada Reha bir fırsat kaçırdı, bunu müteakip hücuma geçen Türk takımı İran kalesine aktı ve Halid, Kâmilden aldığı uzun bir pası kafa ile gole çevirerek beraber liği temin etti. Bundan sonra iki takım da daha hareketli bir oyuna giriştiler ve 16 ncı dakikada Reha
Birinci devrenin bundan sonraki kısmı Türk takımının daimi baskısı altında cereyan etti ve 23 üncü dakikada kornerden gelen topu kafa ile indiren İsfendiyar Leftere verdi Lefter de güzel bir şütle üçüncü go-
İlk anda -W. sistemde oyuna baş ’ ' ’ devrenin sonlarına doğru bunu değiştirir gibi oldular fakat bir netice alamadan 35 inci dakikada Isfendiyarla paslaşan Reha dördüncü golü yaptı ve bu suretle birinci devre 4-1 Türk milli takımının galibiyetile bitti,
İkinci devre Türk takımında galibin yerine Melih oynadı. İki taraf da hareketli bir oyun tutturdu. İlk onlarda Reha bir gol fırsatı kaçır dı ve bundan sonra maç İranlIların tehlikeli hücumlariyle devam etti. Maçın sonlarına doğru ağırlaşan oyun son dakikalarda biraz hare ketlenir gibi oldu ve Lefterle Re-hanın attıkları iki gol ile Türk - 1-ran millî maçı 6-1 Türk takımının galibiyetiyle sona erdi.
enmiyet verecek?
-İktidardan tek istediğimiz şey bizim İktidarda iken verdiğimiz emniyet kadar emniyetin bize de verilmesidir.»
Bilmiyoruz, İsmet İnönü İktidarda iken verdiği emniyeti nasıl ve kiminle vermiştir? Canbaz babaların elini öpen valilerle mi vermiştir? Demokrat Partiye komünistlik isnat eden idare âmirleriyle mi vermiştir? Vatandaşların üzerine binen ve onları kırbaçlayan jandarmalarla mı veı-miştir? Vatandaşları kanunsuz şekilde hapse tıkan sevgili Fuat Sir-men ve onun emrindeki zevatla mı vermiştir?
Ne ile bu emniyeti vermiştir; şunu bir izah etse de anlasak! Yoksa bir adamı kanunsuz yere hapse tıkmak için hastahaneden bir günde birbirine zıt iki rapor çıkartan Kemali Bayezid Beyi ile mi vermiştir?...
Düşünüyoruz taşmıyoruz da, İsmet İnönü ve onun başında bulunduğu iktidarın nasıl vatandaşlara emniyet verdiğini bir türlü anlıyamıyoruz. Evet, en son dakikaya kadar kanunları ayak altına alan eski iktidar nasıl vatandaşlara emniyet telkin etmiştir? Radyoda muhtelif partilere ayrılan konuşma saatlerini hiçe sayarak, bir defasında tanı 72 dakika,
At Yarışları
diğerinde 26 dakika propaganda yapan Şemsettin Günaltayla mı, yoksa bu emniyeti, şefin nutuklarını plâklarla tekrar eden radyo idaresiyle mi vermiştir? Hangisi, hangisi anlayamadık: Yoksa ta-
rafsız olması lâzımgelcn Cumhur-
Günün büyük koşularını
Adalı ve Nur kazandı
Dün ilkbahar yarışlarının dördün 2— Havari 54 K. Rıdvan cüsü yapıldı. Programın bütün ko- 3— Benliboz 64 K. M. Ahmet şuları birbirinden güzel olduğu için Diğer atlar: Dabi, Nadide, BahJL yarış yeri geçen haftalardan daha yar, Tufan, Yunt, Harika, Atoftı. kalabalıktı. Müddet: 2.30, yarım boy, yarım boy.
Koşuların resmî neticeleri: Gan: 310, Plâse 130, 255, 130 Krş.
Birinci koşu: İki yaşlı safkan İn- Dördüncü koşu: 4 ve daha yu-giliz taylarına mahsus, mesafesi kan yaşlı safkan İngilizlere mahsus, 800 metre. _ j mesafesi 2000 mette-
1— Karamehmedin Yeşim 56 K. Ek- 1— S- Eliyeşilin Aaalı 56.5 K. Ze-I keriya,
. 2— Comtesse 55 K. Cemal
3— Modalı 56 K. M. Ahmet
Diğer atlar: Citadel, Desdemona, Arda. Müddet; 2 de, 1 boyun, 1 boyun.
Gan. 160, Plâse 375, 670 kururş Beşinci koşu: 3 yaşlı safkan İnği-lizlere mahsus Polatlı koşusu, mesafesi 2000 metre.
1— W. Giraud’nun Nur 58 K. Hor-vat,
2— Dorreo 56 K. Şakir
3— San 56 K. Halil
Diğer atlar: Anış, Babacan, Myt-hologie, Artık, Duc, Saratoga. Müd det; 2,06, 1 boy, 3 boy.
Gan. 255, Plâse 140, 125, 145 Krş. Çifte bahis: Akkent - Nur, Myt-hologie 12 lira 95, ikili bahis Adalı - Comtesse 53 lira 20 kuruş.
ATÇI
2— Hatun 56 K. M. Ahmet
3— tzabel 56 K. Reşat
Diğer taylar:, Dbstan, Belki», Celâl, Tarsuslu. Müddet 46 saniye. 1 boy, 3 boy.
Gan. 185, Plâse 140, 130, 135 Krş. İkinci koşu: B. Grupu Arap atlarına mahsus, 2400 metre.
1— M. Tuıgutun 1 Nisan 54.5 K. Cemal
2— Sçrap 60 K. Kâzım
3— Seyhan, 60 K. Mehmet
Diğer atlar: Donjuan, Kanuni, Maşuka, Çapkın. Müddet: 2,57, 3 boy, 1 boy.
Gan: 260, Plâse 130, 255, 130 Krş. Üçüncü koşu: A. Grupu Arap atlarına mahsus handikap, mesafesi 2400 metre.
1— A. C. Sümerin Akkent 48 K. Reşat
Ankara demokratları
ten kutlayarak sözlerini bitirdikten sonra kafile yine muntazam saflar halinde dağılmıştır.
it (Baş tarafı 1 incide) I lih Gürkan, Ali Zağpusat, İsmail Arman ve Ankara Merkez İlçesine bağlı bütün bucak ve ocak mensupları dahil olduğu halde toplanan kafile büyük bir kalabalık halinde ve muntazam bir yürüyüşle Zafer âbidesine gitmiştir.
Merasimle âbideye çelenk konduktan sonra İl idare kurulu adına söz alan Atıf Benderlioğlu toplantının mânâsını belirten bir konuşma yapmış ve Demokrat Partinin işbaşına gelişinin coşkun sevincini ifade eden bu törenin her türlü taşkm hislerden uzak olarak asil Türk milletine has bir vekar ve sükûn içinde ve Demokrat Partiye yakışan bir olgunlukla cereyan ettiğine işaret ederek sözlerine şöyle nihayet vermiştir:
(— Aziz arkadaşlar, büyük milletimizin asil iraldesiyle iş başına gelen Partimizin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ele aldığı memleket dâvalarını başarı i-le halledeceğine emin bulunuyor ve bu işde de şimdiye kadar olduğu gibi sizlerin heyecan ve imanınıza, azim ve iradenize güveniyoruz. Büyük zafer Türk milletine kutlu olsun.»
Kafile bundan sonra Demokrat Parti Genel Merkezine doğru aynı heyecanlı sükûnet içinde yürüyüşüne devam etmiş ve orada Ankara İl başkanı ve Milletvekili Osman Şevki Çiçekdağın bir hitabesiyle törene nihayet verilmiştir. Osman Şevki Çiçekdağ bu konuşmasında, Demokrat Partinin beş yıldanberi mücadele ettiği hürriyet ve demokrasi dâvasında nihayet Türk mille- ______________
tinin asil iradesiyle muvaffak ol- I süiden mihteHf’bi’Sk d"aibeFeriy°e duğunu ve Türk milletinin Demok- yaralamıştır.
fapPar.h adıyle, lkt,dara geldiğini Osman, aldığı yaraların tesiriyle be?5tmJŞ 2^“ ı derhal ölmüş ve biraz sonra yaka-
Maktul Osman Uçar
it (Baş tarafı 1 İncide) nın düğününe gitmiştir.
Bu sırada Osmanın eski düşmanlarından olan bir şahsın da kardeşi olan Remzi Parlar ismindeki genç yanında üç arkadaşı olduğu halde aynı düğün evinin bulunduğu yere gelmiş ve Osmanı bekliyerek bir köşeye pusu kurmuşlardır. Bu vaziyetten bihaber olan Osman, gece yansına doğru düğün evinden dışarı çıkmış ve bunu fırsat bilen Remzi, doğruca kardeşinin düşmanı olan Osmanın üzerine hücum e-derek zavallıyı arkasından ve göğ-
başkanının masrafı devlet hâzinesinden ödenen hususî trenle se-
yahat ederek, Halk Partisi lehine propaganda yaparak, -küçük beyler hâlâ seçim beyannamelerini hazırlamadılar» gibi sözler söylemesiyle mi emniyet telkin etmiştir?
Kendilerine haber verelim: E-ğer onların kastettiği şekilde bir emniyet sistemi yürümeğe muktedir olsaydı, bugün Demokrat Parti meydanda yoktu; onun yerine totaliter bir sistem hâkimdi.
Millet bu emniyeti bizzat kendi kendisine vermiş, kendi kendisine temin etmiş ve bugünkü mes’ut neticeyi almıştır.
Biz memnunlukla söyliyelim ki. Sayın İsmet İnönü’nün nutkunda bahis mevzuu ettiği gibi, kendilerine onların -iktidarda iken verdikleri emniyet, kadar bir emnl yet veremiyeceğiz. Çünkü mevcut olmıyan bir şeyle ölçülecek bir emniyet bahis mevzuu edilemez. Ama, müsterih olsunlar, muhalefet de, muvafakat kadar kanunların ve nizamların garantisi altıu-dadır. Kanunlar, muvafık muhalif bütün vatandaşlar arasında e-şit tatbik edilecektir; kimse muhaliftir, Halk Partisindendir; şudur, budur diye işinden edilmi-r yecektir; kimseye işkence yapıl-mıyacaktır. Herkes bu yurdun müşterek nimetlerinden aynı derecede faydalanacak, herkes elbirliği ile bu vatanın kalkınması için, selâmeti için hep beraber çalışacaktır.
Eğer idareciler arasında eski ik tidarın verdiği emniyet şeklinde bir emniyet teminine yeltelenler çıkarsa, kanunun emrettiği şekilde cezalandırılacak ve bu vatanda yalnız hürriyet kanunu ve eşitlik hâkim olacaktır.
Son bir misal mi istiyorsunuz? Daha dün Fuat Köprülünün nutkunu cümle bitmeden on dakika oldu diye keserken bugün Demokrat Parti iktidarının elinde bulunan devlet radyosu, İsmet İnönü nün nutkunu, ve C. H. P. divanının tebliğini sabah ve öğle neşriyatında iki defa vermiştir.
Biz memlekette kanunun ve nizamın müdafiiyiz! Ve böyle kalacağız. Onun için muhalefet rahat ve huzur içinde çalışabilir. Hiç kuşkulanmasınlar! Kendi yaptıklarını tekrar edecek derecede sağduyu fıkarası değiliz!
Mümtaz Faik FENİK
İt (Baş tarafı 1 incide) ’ seçimlerle memlekette normal bir siyasî devir başladığını ve bir devre son verdiğini söyleyerek söze başlamış ve memleketin hakikî milletvekillerini selâmlamakla bahtiyar olduğunu bildirmiştir...
Programda, iktidarı ele alan Demokrat Partinin çok çetin meselelerle karşı karşıya bulunduğu tebarüz ettirilmekte ve bu hususta eski iktidarın bıraktığı dâvalar evvelâ ele alınmaktadır.
Pahalılık sebepleri
Eski iktidarın bize mamur bir vatan bıraktığı hakkındaki iddialara gelince, Adnan Menderes bu hususta bugünkü durumun umumi efkâra açıklanmasını zarurî görmüştür.
Programda bilhassa şu cihete işaret edilmektedir!
Eski iktidar, muayyen eserleri göstermekle övünebilir, fakat elde bulunan imkânlarla, eserleri karşılaştırmak lâzımdır. Bırakılan eserler bu ölçüye göre asla müsait sayılamaz.
Uzun yıllar beyhude yere israf edilmiş, hatalı yollarda yürünmiiş-tür. Bu arada israflara, ifratlara yol açılmıştır. Eski tek parti görüşü, malî ve siyasî politikaya da temas etmiştir. Böylece müdahaleci, kapitalist, bürokratik, inhisarcı bir devlet tipi meydana gelmiştir.
Programda, devlet masraflarının arttırılmış olması da tenkit edilmekte, her türlü gümrük duvarlarının yükseltildiği, ve İktisadî devlet teşekküllerinde devlet imaliye-ciliğinin çok pahalıya malolduğu tebarüz ettirilmektedir.
Bu tenkitlere göre, dtvlet işletmeciliği, devlet inhisarcılığı yüzünden millî ticaret filomuzun inkişafına da mâni olunmuş, yerli sermaye terakümü önlenmiştir. Devlet orman işletmeleri ve bir çok masraflı tesisler yapılmıştır. Borçları-
takım taahhütlere girişilmiştir. Gelir kaynaklarımız kısılmıştır; gelir vergisiyle atılmış olan adımın nere-
ye varacağı bilinmediği için bu hususta derhal bir karara varmanın
zorluğu işa»t edilmektedir. Vergilerde, vergi adaletine yakı-
şan bir usul tatbik olunacaktır. Muamele, yol, hayvan vergisi mevzularını yeniden gözden geçirmek kararlaştırılmıştır...
Bazı inhisar maddelerinde de in-
dirmeler yapılması derpiş edilmektedir. Fakat bütün bunların gelir vergisi hakkında kat’î rakamlar elde edilmeden yapılması zordur.
Bu hususta Adnan Menderes demiştir ki:
— Bütün müşküllere rağmen denk bütçe esasını kısa bir zamanda tahakkuk ettireceğimizi şimdiden ifade ederim.
mız 2,5 milyara yaklaşmıştır. 214 ton altın mevcudumuz 130 tona düş-
müştür. Bütün bunlar, umumî ha-
yatta pahalılık ve maliyette yükseklik şeklinde tecelli etmiştir. Maliyetlerin dünya maliyet fiyatları-
na göre yüksek oluşu, istihsalin
artmasına ve dış ticaretin inkişafına mâni olmuştur.
Adnan Menderes, bundan sonra carî bütçeyi ele almış, ve bunda 174 milyon lira açık olduğunu, eski iktidar 155 milyon lirasının Marshall yardımı ile, 19 milyon lirasının da iç istikrazlarla kapatılmasına çalışıldığını hatırlatarak, bu 155 milyonluk Marshall yardımının da yüz üstü bırakıldığını ve tamamiy-le halledilmiş bir vaziyette olmadığını söylemiştir.
Bizim hususî surette öğrendiğimize göre, hükümetimiz bu 155 mil-
yon liralk yardımın tahakkuk etmesi için âcil çalışmalarda bulunmaktadır. Her halde yakında bunun bir neticesi alınacaktır.
Adnan Menderesin verdiği izahlara göre, bunlardan başka eski iktidar ayrıca 4 ton altın istikraz için bir ecnebi bankaya terhin muamelesine girişmiştir. Bunun da elden gideceği anlaşılmaktadır.
Vergi gelirlerinde ehemmiyetli bir gerileme vardır.
Yapılacak işler
Programda, eski iktidardan devralınan işler bu şekilde hulâsa edildikten sonra, yapılacak işler tafsil olunmaktadır. Bunları dört esas ü-zerinde toplamak kabildir:
1— Devlet hizmetlerinin ifasında âzami tasarruf temin etmek,
2— İktisadî cihazlanmamızı kuvvetlendirmek,
a — Bütçede envestisman ma hiyetteki kısımları genişletmek, istihsale matuf faaliyeti arttırmak,
b — Hususî teşebbüsün kendini hukuki ve fiilî emniyet altında hissetmesini sağlayacak bütün tedbirleri almak,
c — Mevcut sermayenin istihsale alınmasını kolaylaştıracak tedbirleri almak,
ç — Yabancı teknik ve sermayeden faydalanmak.
3— Envestisman mahiyette ayrılacak sermayenin işlemesi için biı plân tanzim etmek.
4— İstihsali, bürokratik engellerden ve devlet müdahalesinden kur-
tarmak.
Hazırlanacak olan bu plânlar dahilinde hayat standardı yükselecek ve İçtimaî sefaletin derece derece azaldığı hissedilecektir. Bunun için bir taraftan devlet müdahaleleri asgarî hadde indirilirken, iktisadi sahada devlet sektörünü müm-
I | sonra başladığına işaret etmiştir. I ianan Remzi de suçunu itiraf et-
Elâzığ Kültür Derneği Genel kurul toplantısı
6/6/1950 Salı günü saat 18 de Hal-kevindc derneğimiz Genel Kurulu toplanacaktır.
Sayın üyelerimizin teşrifleri ilân ' olunur.
Tekel mevzuunda devlet inhisarcılığının asgarî hadde indirilmesi kararı verilmiştir. Bazı mevzular, hususî teşebbüslere bırakılacaktır.
Gümrüklerde, tarifelerin memleket ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yeniden ve toptan gözden geçirilmesi zarurî görülmektedir.
Ziraat işleri
Programın en mühim memleket halkının yüzde . _________
teşkil eden zürra sanatının vaziyetlerine tahsis olunmuştur. Memleket bu temel üzerine kurulmuştur. Millî gelir, bu temelin kuvvetlenmesi ile mümkün olacaktır. Ziraatin İktisadî bünyemizin temelini teşkil ettiği hiç bir zaman gözden uzak tutulmıyacaktır. Ziraat meseleleri üzüntü ve Örnek ölçüsüne göre değil, memleket çapında e-le alınacaktır.
Ziraat Bankasının sermayesinin arttırılmasına karar verilmiştir. Topraklandırma işi daha emniyetli 1 bir şekilde tatbik olunacaktır.
Programda, tohum ıslah işleri, sulama meseleleri ve diğer ziraî mevzular etrafında esaslı tafsilât vardır.
kısmı,
80 ini
Adnan Menderes, orman mevzu-
unu anlatırken şunları söylemiştir:
— Bugünkü sisteme behemehal
son vereceğiz.
Ulaştırma ve bayındırlık
Ulaştırma ve bayındırlık mevzu-
larındaki çalışmalar izah edilirken, kara yollarına bilhassa ehemmiyet verileceği kaydolunmuş, köy yollarının yapılması için umumî borç-
tan yardım temin edileceği kaydedilmiştir.
İnşaat işlerinde bugüne kadar 100 milyona yakın bir paranın nasıl heder oldu&unu görmekle müteel/. miz, denilmiştir. Yapı işlerindeki lüks, ve israf yerine mütevazi yapılar kaim olacaktır.
Sıhhat işleri
Sıhhat işlerinde, köylülerimizin sıhhî ihtiyaçlarının nasıl temin o-lunacağma dair kayıtlar vardır.
Eğitim
Talim ve terbiye işlerinde gençliğin mânevi ve İnsanî kıymetlerle teçhiz edilmesi başta gelmektedir. Yıllardanberi sarih bir istika-
metten mahrum bırakılan Maarifimizin, yapılan büyük maddî fedakârlıklarla mütenasip bir verimlilik arzetmediği muhakkaktır. Bir
kül halinde hîr ja bulunmaktadır eJe aI,nn)«» ve teferruatlı 8eni»
tadır. na2'riJklar yapıhnak-
n..... haklan
çaktır. 5 kUde kanunlaştırıla.
1 İşçilere ücretli
verttaMİ
9)n Anayasada esi? S?'nUmak p ■anacbkür. KuvirtÎL(U,er hazır-'SM yapılacak Cill " , ““vazenesi H^mda kayS^dn da
An‘',,'m,)k«d^rka„un,arda
I r‘n MuhakeSa? ^nunları' Memu-d»mokratik »U.
Püacaktır. Adak,, “ ladiU« ya-«a». ba«”a
mas,, sürat moda,'t sağlan,
»asma bağh bta İS, e a.adeUk •-I kurulmasıdır. Hakimle'v’111*'”''1'” kumler, yeni hû.
leeek ve kendilere ™ H61'" temmat
I Af Kanunu
(*) “reken At Kanunu Büyük^I, T, Jak'"da I getirilecektir. * “ Md!et M“)lsme
I nnın yalnız t-, ve ldare amirle-«IdukS,7(4ZUn “-me.ind. leakfar. ®ozonunde bulundurul/
I doğramda asm, „
I mücadeleye eh.m„. “«yanlarla ayrüm^tm As” yCU‘ bir yer
I kökünden tem^Um’v “«yanlan I hedeftir. Bazi * baShca bir I kisvelere büS,“ ,rk«d'k I cereyanlara asla nX *7* afln 501 yecek ve bSlar ra ha edUm‘-I hürriyet; çerçevesi'‘a'î ,'’® VJcdan müta'ea oinnm“‘c^tm dendahi Ihurnyetlen yok etm l. Bülün Eaye gütmiy^ bn ™ ba5ka «■n pence^İ1 ^la^" 3da-
I taram,yaraklardır B? a kur-»ah ve s,vasi m,.
I yapılan nesri vat „ mah’yel'n(le de I İmacaktm. dikkate a-
d-lnüyXedka “la müsaade e-
I hvrnyetierine riayet „,?* '’,cdan I Husumet, din der.l. ■ olunacaktlr I «abeden ledb.rieri iHibm”*lesind' I kararındadır. ittihaz etmek
I p n,î poutika
I antla mevzu-'
ve müttetikimir jnİJ‘k Amerikaya saya esasi; bir yer S!?6 ve Fra»-k‘ Akdeniz devletleri a'5tlr- SaT‘ "asebetlerinuz talXİ ?Mtça mü-I Program, milletvF,l ,,0İUnacak^r. | Dün, Parti bulmaktadır. etraûndaki müzSSda pr°«ram kak'e kadar £eIer, kec IP- 1» miiletveküieri n D.
I dmle kar5,lam,5iardu.P ogram‘ tak-* Yetinde okunacakta1601* umumi he
»I
m
•i(
ei
n-. ta
C(
il
Be tr
•h
L
M a
ü
'a
a
UCUZ
Ünal Kundura sergisinde yeni
her renk sandaletler
10.00 Kuruş
12.50
15.00
17.50
Yazlık beyaz bayan iskarpinleri
5.00 Kuruş
7.50
10.00
12.00
15.00
17.00
SATIŞ
Erkek muhtelif mokassen ve iskarpinler
15.00
17.50
20.00
25.00
Kuruş
Keten lâstik
22—29 No.ya kadar 250 Krş.
30—35 » » 350 »
36—40 » » 430 »
41—45 » » 490
ADRES: Tahtakale, Susam sokak No. 52 — Telefon: 10900
kün olduğu kadar daraltmak, hususî teşebbüs sahasını mümkün olduğu kadar genişletmek işleri ele alınacaktır.
Programda bilhassa hususî teşebbüslerle, devlet işletmeleri arasındaki münasebetlere mühim bir mevki verilmektedir. Bunun için şu esas kararlaştırılmıştır:
Devlet olarak âmme karakterini haiz olmıyan işletmelere geçilmi-yeceği gibi, mevcut olanlar da muayyen bir plân dahilinde hususî teşebbüse devredilmeğe çalışıla çaktır. Bu arada fuzulî görünen teşkilâtın da lâğvedilmesi de kararlaştırılmıştır. Her halde işi serbest ve normal kaidelere bırakmak asıl olacaktır.
Denk bütçeye doğru
Hükümet, Meclise denk bir bütçe getirmek kararındadır. Fakat bunun kolay bir mevzu olmadığına da işaret edilmektedir. Çünkü daha evvel, gelecek yıllara sari bir
Comments (0)