YENİ SABAH
CUMARTESİ
KURUŞ
Mitlerin Avrupaya Yeni ihtarları
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Karlsbad, 23 Nisan:
Balkanlarda cereyan eden muharebeyi kim kazanıyor?
Totaliter devletler hudutları 1-çinde bulunduğum için, okuduğum havadislere bakılırsa, demokrat devletler, partiyi tamamen kaybetmemişlerse de kaybetmek üzeredirler, ı Büydik harbin devam ettiği dört sene zarfında da hergün her iki tarafın resmî tebliğleri karşılıklı zaferler ilân ettiler. Bu teenîbe inşâm okuduğu gazete haberlerine karşı gayet ihtiyati! bulunmağa sevkediyor.
Matbuat hürriyetinden şikâyet edenler, zannederim, matbuat hürriyetinin insan? sosyeteleri için ne azim bir nimet olduğunu, medenî hayat için ne esaslı bir şart teşkil ettiğini ancak bu gibi vaziyetleri iyi tetkik ve tahlil sayesinde an-hyabileceklerdir. Her hangi bir meni leket olursa olsun, orada yalnız bir ses işitiiirse kendi zihinlerini, muhakemelerini kullanarak akıl ve mantığa göre objektif bir fikir ve kanaat peyda etmek istiyecek insanlar derin bir karanlık içinde kalırlar. Artık ortada hiç inanılacak bir şey yoktur; akıl ve muhakeme için tutunacak bir nokta kalmamıştır. Size ne söylerlerse, doğrudan doğruya veya bilvasıta ne telkin ederler se ona inanmağa mecbursunuz. Bun dan dolayıdır ki, diğer tarafın havadislerini, mütalealarını dinliyeme-mek dolayısüe, dünyayı tamamen değişmiş gibi görmek iztirarmda kalıyorum.
Okuduğum gazetelerden hasıl cilan intibaa göre, Balkanlar tamamen Berlin - Roma mihveri tarafına geçmişler sayılabilir. Yugoslavya Hariciye Nazırı Venedikte İtalya Hariciye Nazırile görüşüyor.
Bunu, 1937 de Belgradda İtalya ile temin edilen anlaşmayı daha sıkı, daha dostane bir şekle sokacak bir teşebbüs olduğu temin ediliyor. Şimdiki halde, İtalyanlar, Macarlarla YugoslavyalIları dost yaparak kendilerine bağlamak azmindedirler. Macarlar, Yugoslavyaya verilen Ma car topraklan üzerindeki davalarından vazgeçecekler, Yugoslavlar da Macar ekalliyetine geniş haklar tanıyacaklar. Bu anlaşma teşebbüsü doğrudan doğruya alâkadar hükümetlerden gelmiş olsaydı kayıtsız ve şartsız alkışlanmak icap ederdi. Fakat iki komşu, bu en iptidaî basiret ve ihtiyat tedbirlerini ihmal ve istihfaf ettikleri için, şimdi bunu 1-talyan zoru ve nüfuzu altında yapıyorlar ve ikisi de Roma-Berlin mihverinin birer peyki mevkiinde kalıyorlar.
Alman gazeteleri, Berlin-Roma mihveri için büyük bir muvaffakiyet tarzında gösterdikleri bu anlaşmaya ilâveten Bulgarların da otoriter devletlere meylettiklerini temin ediyorlar.
Rumanya hakkındaki haberler bu kadar kat’î değildir. Rumanya Hariciye Nazırı Gafenkonun Berlin seyahati Rumanyanın Berlin - Roma mihveri nüfuzuna kendisini teslim ettiği hakkında bir zan uyandırmıştı. Fakat Gafenkonun Londraya seyahati şimdiki halde Rumanya topraklan üzerinde cereyan eden müsademede galebenin hangi tarafta kalacağı hakkında kat’î bir fikir veremiyor.
Alman gazeteleri Rumanyayı Hüseyni Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfada)
Emir Aptullahın Oğlu ordumuzda Staja Geliyor
tnönünön f»h?S yaveri srfatile çalışacak olan Emir Naip dön Şamda muhteşem merasimle karşılandı (Yazısı 3 üncü sayfamızda)
Danzig Şehri Almanyaya y Tekrar İade Edilecektir
Hitler, Alman - İngiliz Ve Alman-Leh İtilâflarını Feshetti
Almanya, Beynelmilel Hiç Bir Konferansa Gitmi-yecek, Hitler “Her Devlete Garanti Verebiliriz. İngiltere İle İtilâfın Feshi İle Bir Silâh Yarışına Lüzum Kalmıyacaktır» Dedi.
Danzig re koridorun vaziyetini gösteren harita
Sovyet Misafirimiz
M. Potemkin Ankarada Resmî Merasimle Karşdandı
Ankara, 28 (Telefonla) — Muhterem misafirimiz Sovyetler Birliği Hariciye Komiser muavini B. Po-temkin bu sabah şehrimize gelmiştir. Türk - Sovyet bayraklarile donatılmış olan istasyonda askerî mu-zika Türk, Sovyet marşlarını çalmış ve başta Hariciye Vekilimiz B. Şükrü Saraçoğlu, Hariciye Vekâleti U-mumî kâtibi B. Numan Rifat Mene-mencioğlu olmak üzere müteaddit erkân ve kesif bir kalabalık ile Çin maslahatgüzarı B. Potemkin’i karşılamışlardır.
Sovyetler Birliği Hariciye Komiser muavini; istasyondan doğruca Sovyet sefaretine gitmiştir. Mumai-
Hindin Esrarlı Casusu
J—)
Mustafa Sagir
Tam «e sene evvel i Mayısta Ankara İstiklâl Mahkemesine hesap vermeğe başlamıştı. Ayni gün bu korkunç casusun macerasını “YLNİ SAûAH,, ta okumıya başııyacaksınız.

Berlin, 28 (A. A.) — Bu gün Reichtag’da söylediği nutukta Hıt-ler, Ingiliz - Alman deniz itilâflarının feshedildiğini ilân etmiş, fakat diğer cihetten Alsas hakkında verdiği teminatı ibka ettiğini bildirmiş-
Fransa ile arazi ihtilâfı
Hitler, Danzingin Alnıanyaya i-ade edileceğini söyliyerek demiştir kit
«Sar’ın Almanyaya avdeti Alman ya ile Fransa arasındaki arazi meselelerini tamamile halletmiştir.»
Poionyamn reddettiği noktalar
Hitler Polonya'nın Almanya tarafından yapılan aşağıdaki teklifleri reddettiğini bildirmiştir:
1 — Dantzig’in Almanyay?. ter-kedilmesi,
2 — Haricî memleket imtiyazından müstefit olmak şartile «Ko-ridoı» dan geçecek bir Alman otomobil yolu ve şimendifer hattı inşası,
3 — Dantzig’de Poionyamn ik-
(Sonu 3 üncü sayfada)
leyh bilâhare Çankayaya Riyaseti-cümhur köşküne giderek defteri mahsusu imzalamış ve Başvekil Refik Saydam’ı, Hariciye vekilimizi ziyaret etmiştir. Başvekilimiz kart bırakmak suretile Ladei ziyaret etmiş, Hariciye Vekilimiz de misafirimizi ziyaret etmiştir.
Saat 13 de Hariciye Vekilimiz Saraçoğlu Şükrü tarafından B. Potem-kin şerefine Anadolu klübünde bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette Dahiliye Vekilimiz B. Faik Öztrak ile Muhabere ve Münakale Vekilimiz B. Ali Çetinkaya ile Sovyet Büyük Elçisi ve sair zevat hazır bulunmuşlardır.
"Hitler vb Atatürk'
Adliyede İki Hâdise
llM—IIMBIf ıWIIH.HIMl—llll I il ■BB—MMM IHI III ■! IHHİ TT ~ 1
Kelepçe Vurdurmak Istemiyen Bir Hırsız Jandarmalara Tecavüz Etti
Führer’ın 50 nci doğum yılı merasimi münasebetile Berlinde bulunan heyetimiz; Hitler tarafından büyük bir alâka ve hüsnü kabul görmüştür.
Alman Devlet Reisi; merasimden sonra verilen çay ziyafetinde ilk evvelâ aratıp yanına çağırdığı heyetimiz azalarile uzun müddet görüşmüş ve onlara Atatürk hak-kındaki derin sevgi ve hayranlığından bahsetmiştir.
Asrın en büyük adamının Atatürk olduğunu söyliyen Hitler ezcümle demiştir ki:
(— Ben ondan ders aldım. Büyük bir kahraman ve bir dâhi İdi. Türkiyeye ve Türk milletine karşı hürmet ve muhabbetim çok büyüktür. Çünkü; haksızlığa karşı isyan ederek silâha sarılmak ve muvaf-' fak olmak hususunda bize ilk numuneyi veren Atatürk olmuştur.»
Fakat Hitler Avrupadan ’Ayrıla ğını Bildirmiş
New-York, 28 (A.A.) — Nev-York Times gazetesinin Vaşington muhabiri Arthur Krock, yazıyor:
«Reisicümhur Roosevelt, Musso-lini’ye ve onun vasıtasile Hitler’e iki (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Jimnastik Şenlikleri Çok Güzel olacak
se-
Dün yapılan toplantıda bu neki şenliklere 10 bin talebenin iştıreki kaarlaştııldı
19 mayıs jimnastik şenlikleri programını tesbit, esasatını hazırlamak üzere Maarif Müdürlüğü tarafından seçilen heyet dün ilk toplantısını yapmıştır.
Okullar arası spor bölgesi lik heyeti başkanları Şehime, Mübeccel, iffet ile Remziye, Rana, Seniha, Handan, İbrahim Hakkı, Hamdi, Ferhattan müteşekkil heyet Genel Sekreter Bay Vahinin başkanlığında yaptığı toplantıda şenliklere iştirak edecek gençlerin miktarını, soyunma yerlerini, ihtiyaçlarını tesbitle program taslağını hazırlamışlardır. Bu sene şenliklere 5000 kız, 5000 erkek (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Erkek Kıyafetinde Gezen Bir Kadında Şahitlerini Dövdü!
İki Suçlu Cürmümeşhud mahkemesine verildiler
Dün Adliye’de iki hâdise olmuştur:
1 — Ekseriya erkek kıyafetinde gezen ve saçını da bir erkek gibi 2 numara makine ile kesen maruf Bayan Şinorik; icra ceza hâkimliğin-
HtR SABAH
70 MEVCUTLU SINIFLAR
Umumî okuma iştiyak ve tehacümü karşısında biııa yoksulluğu yüzünden çekilen sıkıntı malûmdur. Bütün bu tehacümü ve rağbeti ön-liyerek tatmin edebilmenin nihayet maddi bir imkân ve zaman işi olduğunu da talidir edenlerdeniz. Ancak eldeki mekteplerde bazı der-sane mevcudunun (70) rakkamına kadar çıkmasını da hoş gömıiyecek kadar maarif dostu olduğumuzu derhal ilâve edeceğiz.
İçinde (70) talebenin bir şeyler öğrenmeğe çabaladığı bir sınıfta ne hoca bir iş görebilir, ne de talebe bir şey öğrenebilir. Cevherli ve özlü bir talebenin bu kesafet içinde cev-
de bir alacak davası görülürken şahitlerinin aleyhinde bulunmasına kızmış ve mahkemeden çıkınca kavgaya. başlamıştır.
Şinorik, ikinci katın koridorunda (Sonu 3 üncü sayfamızda)
herini, özünü hattâ daha korkuncu-öğrenme şevk ve hevesini kaybetmesine İliç te şaşmamak lâzımdır.
Mevcudu kırka varan bir sınıfı hocanın nüfuz dairesinden dışarı kalmağa mahkûm eden muasır ma-arifçilik (70) rakkanımın önünde tabii dehşetle duraklar.
Biz sayın Maarif Vekilimizin nıüsbet işlerden hoşlanır bir devlet adamı olduğuna samimiyetle inandığımız içindir ki, bir talebe velisinin yana yakıla üzerinde durduğu bu ehemmiyetli memleket meselesi hakkında dikkat nazarlarım çekmeyi bir memleket borcu bildik.
A. CEMALEDDlN SARAÇOĞLU
Bayfat 1
TIRIS AB AN
, ''î? Msan m»
k HATIRA v, İTİRAFI. ARI ,
Tefrika No 75
İbrahim Gözlerini Bir Noktaya Dikmişti
“ Bir Ağacın Altında Bir Sürü insan Görüyorum „
— İyi umma, dedi. Onlar sizden kalabalık. Hem koca Osmanlı hükümetinin baş edemediği bu heriflerle siz nasıl uğraşabilirsiniz ki?.
İhtiyarcık, hemen hemen, yazıktır size, vazgeçin bu işten de gidip rahatınıza bakın diyecekti bize az daha. Zavallının gözü pek yılgındı. Zorlukla, bin rica ve minnetle dilinin bağını çözmüştük. Istemiye is-temiye söylediği halinden belli oluyordu. Ağlar gibi bir sesle:
— Mademki ısrar ettiniz, söyli-yeyim bari, demişti. Bunların başında Paşaköylü Hacı Kosti adında biri var. Kılavuzları da Şileli Sakar Ligordur. Buraları, bütün deliği ve! deşiği ile ve çok iyi bilir bu yabanın iti. Hepsi, bir yirmi kadar tüfekli bunların. Dün, lrvalı kayıkçı İbrahim gün batarken Küllü deresinin ağzında görmüş bil şirretleri. Gidin oraya bari. Belki rastlarsınız amma, ne diyeyim bilmem ki, haydi Allah hayırlar versin başınıza.
Yaşı ve başı gibi maneviyatı da kocamış ve kırçalmış ihtiyarı, Hoca Bekirin kefaleti ile bıraktım. Bu adamın korku ile bizi tefeaşkalarına söylemesinde!» doğrusu çekinmiştim. Anadolu fenerine gidecek olan Süleyman dayıyı, yol boyunda uğurladıktan sonra, biz de tüfekleri o-muzlamış, dağ yolunu tutmuştuk. Kararımız, Irva deresinin, Paşama-halle ile Ali Bahadırdan gelen ayakların birleştiği noktadan geçmek ve doğuya doğru gidip sabahı beklemekti. Irva yakınlarında görünmeyi tabiî münasip bulmamış ve bu sebeple yolumuzu bir hayli uzatmıştık. O gece zorlu bir yürüyüş yapmış, gün açılırken Küllü deresinin geçtiği vadiye hâkim sırtlan tutmuştuk. Söylemeğe hacet yok ki, çok ta yorulmuştuk. Sakarlığı, atılganlığı nis-.• betinde de rahatına düşkün olan Ho , ca Bekir, biraz fazlaca dinlenmeğe yol açmak için yanıma sokulmuştu. : Elile vadiyi göstermiş ve:
— Kara Mehmet be, hele bir bak. Şu seyrine doyum olmıyan güzellik karşısında bir iki saatçik o-tursak olmaz mı?..
Demiş, hemen yere çökmüştü. Sırt üstü uzanmış, her vakitki gevezeliğine başlamıştı. Tuhaf sözleri ile arkadaşları eğlendiriyor, gerçekten ruhlarını dinlendiriyordu. Bir vakitler medresede tecvit okuduğu hoca-, nın taklidini yapıyor, .hepimizi gül-; inekten kırıp geçiriyordu. Biz böyle neşe içinde çırpınıp, kahkahalarımızla ortalığı çınlatırken, Mipavrili İbrahim gözlerini dere istikametine dikmiş, yay gibi gerilmişti. Mipavrili, arkadaşları arasında gözünün pekliği kadar keskinliği ve uzaklan bir dürbün ile bakıyormuş gibi gör-mesile teninmiş ve şöhret kazanmıştır. Bunu bildiğim için, bakışı ve bilhassa tavrı dikkatimi çekmişti. Yavaşça yanına sokuldum ve sordum:
— Ne o İbrahim, gözüne bir şey mi ilişti?
Gözlerini baktığı yerden ayırma-dan cevap verdi:
— Kara Mehmet, bir şey değil, bir çok çeyler illeti. Evvelâ bir duman. Sonra bir ağacın altında insan hareketlerine benziyen kımıltılar.
İşaret ve tarif ettiği noktaya ben de uzun uzun baKım. Fakat insan kımıltıları şöyle dursun, dumanı bile seçemedim ve t
— Hiçbir şey geremedim İbrahim, dedim. Sen gördüklerinin ne olmasına ihtimal veriyorsun?..
Ne olacak be kardeşim. Bir sürü adam.
— Bir sürü adam mı., sakın ya-nılmıyasm?..
İmkânı yok Kara Mehmet.

Yazan ı Af- SIFIR
Ben gözlerime çok güvenir ve çok uzaktan görürüm.
— Güzel. Fakat, bu kadar mesafeden dumanı olsun Tenim de gör-fnem lâzımdı.
— Sen baktığın zaman artık belli belirsiz bir halde idi. Onun için göremedin.
— Ne yapalım dersin İbrahim?.
— Yapılacak şey, oraya kadar gitmek, bulundukları yere sokulup ne olduklarını iyice görüp anlamak.
— Değer mi bu kadar yorgunluğa?..
— Tahminim doğru çıkarsa elbette değer ya, Kara Mehmet.
Beş dakika sonra, bulunduğumuz yerde kalacak arkadaşlara icap eden tenbihleri vermiş, işaretleri söylemiş ve Hoca Bekiri de yanımıza alarak ilerlemiştik. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra bulunduğumuz sırttan dereye doğru uzanan düzlüğe gelince, kalabalığı bizim göz lerimiz de seçmeğe başlamıştı. Fakat biz, İbrahim kadar vuzuhla gö-remiyorduk. O, gördüğü kalabalığın bir düşman bölüğü olduğunu ısrarla söylüyor, âdi tüfek çatılarını bile seçmekte olduğunu iddia ediyordu. Böyle olduğuna göre mesele ve vaziyet değişmiş, hiç şüphe yok ki e-hemmiyet kesbetmişti. Dereyi geçip biraz daha ilerlemeyi gerekli bul dum. Fakat, İbrahim buna itiraz etti ve:
— Üçümüzün birden ilerlemesini ben uygun bulmam, Kara Mehmet, dedi. Kendimizi sezdirirsek dönmekte, canımızı kurtarma itfa zorluk çekeriz. Bana kalırsa, derenin bu tarafında siz kalın ve münasip bir yerde mevzi alın. Ben görül-sem ve takip edilsem bile, siz ateşinizle beni korur ve dönüşümü kolaylaştırırsınız.
(Devamı var)
01
İnönü Müzesi
İzmir belediyesi plânları hazırlamıya banladı İzmir, (Hususi) — Milli Şef tnö-nünün doğdukları tarihî evin belediyece müze haline ifrağ edileceğini haber vermiştik. Belediye reisi Dr. Behçet Uz, refakatinde belediye fen heyetine mensup mühendisler bulunduğu halde Büyük Şefin doğdukları tarihî eve giderek tetkikat-ta bulunmuştur.
Bu evin esaslı surette tamirine başlanmıştır. Evin esaslarına halel getirilmeden, maili inhidam yerleri baskıya alınacak ve esaslı surette tamir edilecektir.
Belediyenin 939 bütçesinde de, bu evin müze haline ifrağı için icap e-den tahsisat ayrılmıştır. İnönü müzesinin plânı yakında hazırlatılacak-tır.
Blgada kozacılık
Biga, (Hususî) — Ziraat Vekâleti tarafından kazaya gönderilen 150 kutu ipekböceği tohumu halka parasız dağıtılmaktadır. Ayrıca Bursa-dan 400 kutu tohum getirtilerek halkın ihtiyacı ucuz surette karşılanmıştır. Bu sene ipekböceği yetiştirilmesinde fazla bir rağbet göze çarpmaktadır.
Otangil
Mevlidi Nevebi
2 Mayıs 839 sah günü Rebiul’ev-vel ayının on ikisine müsadif olmakla önümüzdeki pazartesi günü akşamı (salı gecesi) Mevlidi Nebevi olduğu ilân olunur.
İstanbul Müftüsü F. Ülgener
Deniz Yolları ve Limanlar U. Müdürlüklerinin Kadrosu
Denizyolları Umum Müdürlüğüne tayin edilmiş olup Denizbank U-mum müdür vekâletinde bulunan İbrahim Kemal Baybor* Ankara'ya gitmiştir. Mumaileyh hazırlanmış o-lan Denizyolları kadrolarını da vekâlete tetkik ettirmek üzere Ankara’ya götürmüştür. Limanlar Umum Müdürlüğünün kadroları da hazırlanmış olduğundan Liman İşletmesinden Cevat dün yeni kadroları Ankaraya götürmüştür. Her İki Müdürlüğün kadroları tasdikten geçtikten sonra bu idareler bir mayıstan itibaren faaliyete başlıyacaktır.
BELEDİYEDE ı
Azapkapının manketi
Eminönü meydanı rtıaketi gibi A-zapkapı meydanının da kat’î vaziyetini gösteren maketin hazırlanmasına Belediye îmar Müdürlüğünce başlanmıştır. Bu meydanda Mimar Binanın eserlerinden olan Sokullu Mehmet Paşa camiinin ehemmiyeti nazarı itibara alınarak maket üzerinde tetkikler yapılmakta ve kat’î şekli tesbit olunmaktadır.
İtfaiye Mektebinin İlk mezunları
İfaiye Mektebinin imtihanlarına 2 mayısta başlanacaktır. Bu imtihanlar neticesinde mektep ilk mezunlarını verecektir. Bu devrede taşradan gelmiş 7 talebe vardır. Bu senekl imtihanı müteakip taşra vilâyetlerine tedris için İstanbula gönderecekleri talebe miktarı sorulacaktır.
Vali Nafıa Müdürlüğünde
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar dün Belediye Nafıa Müdürlüğüne giderek Belediyenin hazırladığı 939-940-941 yol programının esaslarile meşgul olmuştur.
Filorva çjazlnoru
Floryada inşa olunacak gazinonun 70 bin liraya ihale olunduğunu yazmıştık. Gazinoda yapılacak elektrik vesaire tesisatı için Belediye tekrar (30) bin liralık bir tahsisat kabul etmiştir.
Cezalandırılan esnaf
Son hafta zarfında Belediye zabıtası tarafından Beyoğlunda muhtelif esnaf, muhtelif cezalara çarptırılmışlardır.
Bunlardan: Caddeye kum ve toprak dökmekten 21, mezbaha harici koyun kesmekten 2, caddeyi işgalden 22, müstahdem defteri bulundurmamaktan 9, otomobili İle caddeyi işgalden 5, etiket koymamaktan 4, dükkân dışına et, tavuk vesaire asmaktan 4, caddeyi kirletmekten 14, sıhhî muayene cüzdansız çalışmaktan 30, dükkânı vaktinde kapa-mamaktan 9, baca temizlemeyi^ yangına sebebiyet vermekten 3, otomobil ile memnu yoldan geçmekten 4, kapaksız çöp kabı kullanmaktan 4, ehliyetsiz bisiklete binmekten 2, ve diğer muhtelif suçlardan dolayı cezalandırılanların mecmuu 173 kişidir. Ayrıca 939 ekmek ve 152 francala müsadere edilmiştir .
Kurbağalıdorenln temizlenmesi
Kadıköy’de Kurbağalıdere’nin
mizlenmesi için Belediye Merkez Fen Heyetince bir keşifname hazırlanmıştır. Derenin temizlenmesi eksiltmeye çıkarılarak talibine ihale o-lunacaktır. Ayni zamanda Kurba-ğalıdere’ye akan ve bu civarda gayri sıhhî vaziyet İhdas eden lâğam mecraları bu muhitte fennî lâğanp çukurları inşa edilerek bunlara akıtılarak derenin temiz tutulması temin olunacaktır.
EmlnitnU mıntakasl teftiş olunuyor
Eminönü mıntakası Belediye müfettişleri tarafından dünden itibaren sıkı bir surette teftişe başlanmıştır.
Şüpheli gıda maddeleri
Son zamanlarda kavurma, sucuk ve peynir gibi gıda maddelerini yiyenler arasında zehirlenme şüphesi uyandıran alâmetler görülmüştür. Evvelce de müteaddit defalar tebliğ olunduğu gibi gıda maddelerinin sıkı kontrolü alâkadarlara emrolun-muştur.

te-
Memuru Tutuldu
Bu ; İki günde tevkif •dilen memurların UçUncÜBÜdUr
Halktan rüşvet almak suçile maznun bir polis memuru yakalanarak Adliyeye verilmiştir.
İddiaya göre Köprü polis memurlarından Sabri; karısile kavga eden Vangel isminde birile; evrakını örtbas etmek vadile 10 liraya uyuşmuştur.
Fakat Vangel gidip keyfiyeti alâkadarlara bildirmiş ve yapılan bir cürmümeşhut neticesinde de Sabri yakalanmıştır.
Müddeiumumîlik Sabriyi yedinci Sorgu Hâkimliğine sevketımiştir.
Mumaileyh sorgusunda; bir tasni ve iftira karşısında kaldığını beyan etmişse de tevkif olunmuştur.
Diğer taraftan evvelki gün de yine rüşvet suçile iki polis memuru Adliyeye verilerek tevkif olunmuşlardır.
Bunlardan biri, Kurtuluş karakolundan Etemdir.
Etem, tütüncü Haşan Şahinden, hafta tatiline muhalif hareket ettiği için tutulan bir zaptı imha etmek için on lira istemiş ve tütüncü bunu karakola haber verince de Etem cürmü meşhur halinde yakalanmıştır.
Etem, Sultanahmet Birinci Sulh Cezada yapılan sorgusunda:
«— Ben bu parayı, komiserim B. Adilin emrile ve onun hesabına aldım!..» diye tevil etmişse de bittabi bu iddiasını ispat edememiş ve tevkif olunmuştur.
Diğer rüşvet suçlusu polis •memurunun ismi de Fuattır.
Mumaileyh Tophanede Mehmet isminde bir arabacıdan beş lira alırken yakalanmıştır.
Fakat kendisi, hemen bu beş liralığı yutmuştur. •
Maznun Fuat rontken muayenesine sevkolunmuşsa da aradan zaman geçmiş olduğundan midede bir-şey görülememiştir.
Fakat; şahitler, kendisinin parayı yuttuğunu beyan ettiklerinden tevkif olunmuştur.
MAARİFfE :
Üniversitede spor faaliyeti başlamak üzere
Üniversitede spor faaliyetine başlan mak üzeredir. Bu maksatla kendi ih-tiyarile spor yapmak istiyenlerin i-simlerini Rektör kâtibi umumiliğine yazdırmaları lüzumu kendilerine bildirilmiştir.
MÜTEFERRİK f
Dr. Yavuz Abadan Iz-mire gitti
İzmir Halkevinin daveti üzerine İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi doçentlerinden Yavuz Abadan «Fikrî haklar» mevzuu etrafında bir konferans vermek maksadile İzmire gitmiştir.
Akaret binaları tek renge boyanıyor
Beşiktaş’ta Akaretlerdeki kaldırımların tamiri ve vakıflara ait a-karet binalarının yeknasak bir renge boyatılması kabul edilmiştir. Tesbit edilen renk, açık bej rengidir.

Hariçten İthal Edilecek Çuvalların Dezenfeksiyonu
Sıhhiye Vekâleti memleketimize hariçten sokulacak olan boş çuvalların dezenfekte edilme şekilleri hakkında 1939 haziranı iptidasından i-tibaren tatbik edilmek üzere yeni bir karar vermiştir. Bu karara göre, memleketimize sokulmak üzere ecnebi mahallerden getirilmekte olan boş ve müstamel çuvalların veba hastalığı bakımından, irkâb iskelelerinde fennî temizlik ameliyesine tâbi tutulmuş olmaları lâzımgelip e-tüv usulünden başka fiimigasyon tarzında kükürt gazı veya hamızı kiyanosma ile yapılan tathiratında müessir ve emniyeli oldukları cihetle gerek etüv ile ve gerekse adı geçen maddelerden birinin kullanıldığı tasrih edilmek şartiyle (fümi-gasyon) ameliyesine tâbi tutularak temizlenmiş boş ve kullanılmış çuvallar memlekeimize serbestçe ithal olunacaktır.
Umumî bir manada olarak fennî temizlik ifade eyliyen (dezenfeksi-yon) tabiri yazılı olmakla beraber bu dezenfeksivonun yapılış tarzı tasrih olunmamış veya konsoloslarımız tarafından tasdik edilmemiş şe-hadetnamelerle getirilen boş ve müsamel çuvallar ve Mısır ile Suriye limanlarından yukarıda yazılı u-sulde tathir edilmiş, fakat sıkıştırılmış ve çemberlenmiş balyalar halinde olarak limanlarımıza gönderilenlerin memleketimize ithal edilmeleri için Sahil Sıhhiye Tahaffuzhanelerinden birinde etüv ile tathir edilmeleri icabeyler.
Bu kabil çuvalların limanlarımızda kükürt gazı ile temizlenmeleri caiz değildir.
POIJSTE :

Zincirli kuyuda bir kaza daha oldu
Arif isminde bir şoförün idaresindeki otomobil; dün Zincirlikuyu-da Sotirinin bindiği motosiklete çarpmıştır. Neticede Sotiri hafif yaralanmıştır.
Bir karlın pencereden düşUp ağır yaralandı
Kasımpaşada Arabacılar sokağında oturan Sarma isminde bir kadın, dün evin ikinci kat penceresinden sokağa düşmüştür. Ağır yaralanan kadın, hastaneye kaldırılmıştır.
İki müc-vher ve eşya hırsızı yakılandı
Kunduracı İbrahim ve Tanaş is-minde iki hırsız, dün yakalanmışlardır.
Bunlar; Lâlelide oturan Fikriye-nin, Beyazıtta Soğanağa mahallesinde polis memuru Oğuzun mücevherlerini ve eşyalarını, Alemdarda Yerebatan karanlık sokağında 2 numarada oturan Paket Postanesi müdürü B. Tayyarın fotoğraf ve gramofonunu, Fatihte Emin efendi a-partımanında Bayan Kâmiyenin mücevher ve paralarını çalmışlardır.
Sancılandı ve öldü
Kasımpaşa’da oturan 38 yaşında B. Ali oğlu Mustafa, dün birdenbire sancılanmış ve iki saat sonra da ölmüştür.
Vak’a hemen Adliyeye bildirilmiş ve Tabibi adlî B. Enver Karan tarafından ceset muayene olunmuştur.
Ölüm şüpheli görüldüğünden ceset Morga kaldırılmıştır.
Kolonya İmalâthanesinde parlıyan ocak bir İşçinin yllzUnü yaktı
Dün saat 11 de Marpuççularda Çarşılıhanda Ahmet Otuzbirin sahip bulunduğu 15 numaralı kolonya i-malâthanesinde îlya isminde bir işçi gazocağı ile teneke lehimlerken uçağa benzin koymuş, fakat ocak birednbire parlamıştır. Alevlerden îlya’nın yüzü hafifçe yanmış ve a-teş söndürülmüştür.
Kemer üstünde cambaz. Iık olur mu?
Dün Osman isminde bir adam, Bozdoğan Kemerinin üstündeki maniayı geçmek istemişse de düşüp yaralanmıştır.
POLİTİKA
Hitlerin nutku
Alman Devlet reisi, totaliter devletlerin son faaliyetlerinden sonra Cihan efkârı umumiyesinin sabırsızlıkla beklediği mühim nutkunu, Rayhştag’da, Amerikan Reisicüm-hurunun nutkuna cevap olmak üzere irad etti.
İlk gelen haberlerden anlaşıldığına göre nutuk Amerika’nın Atlantik aşırı gönderdiği mesaja umumî mahiyette bir karşılık olmakla beraber son zamanlardaki Berlin - Roma mihverinin beynelmilel siyaset âleminde yapmış olduğu faaliyetlerin akislerini teşrih etmiş ve Alman siyasetinin esas hatlarını tebarüz ettirmektedir.
M. Hitlerin nutku, tahmin edildiği gibi, demokrat devletlerin siyasetlerine göre sert, gayelerini tama-mile haklı gösterdiği ve dolayısile aradaki anlaşmayı zorlaştıran düşüncelerle doludur. Hitlerin gayesi, nutkundaki sözlerden anlaşılıyor: O, «Vaktinde parçalanmış olan Alman birliğini yeniden tesis etmek Alman milletini birleştirmek» istediğini i-lân ediyor ve bunu ilân ederken de kimsenin ıbu işe karışmıya hakkı olmadığını da ileri sürüyor.
M. Hitler, bu vadide, kat’î olarak Polonya ile olan münasebetini ele alarak iki komşu memleket arasındaki hâd ihtilâf mevzuu olan Dan-zig şehri ve koridoru meselesinin mutlak surette Almanya lehine halledileceğini ive bunu hiç bir zaman bırakamıyacağmı beyan ediyor.
M. Hitler, bu gayesine sed çekmek imkânını hazırlamakla mes’ııl tuttuğu Polonya ile İngiltere’ye siyasî bir mukabele bilmisilde bulunmak mecburiyetini de hissetmiş olduğunu nutkunda göstermektedir. Polonyanın İngiltere ile garanti paktı akdetmesi ve yine Londra’nın mecburî askerlik hizmetini kabul etmesi keyfiyetini bizi ne de olsa düşündürmiyecek bir hâdise değildir. Bu sebepten M. Hitler Polonya ile olan ademi tecavüz paktını, ve hele İngiltere ile olan deniz teslihatı nisbetleri hakkmdaki anlaşmanın feshedildiğini de bildirmekle bir re-vanş almış olmaktadır. Bilhassa, deniz anlaşmasının feshi, bu fırsatla İngiltere ile Fransa’nın deniz hizmetleri bakımından mevcut mües-siriyet unsurlarını bir dereceye kadar tahfif etmek imkânını hazırlayacaktır.
Almanya, bu şekilde, Polonya meselesi hakkında kat’î kararını ilân ve İktisadî hayatının bulunduğu müşkül vaziyetin halledilmesi lâ-zımgeldiğini beyan ettikten sonra beynelmilel camiada esmekte olan tereddüt ve endişeleri de teskin yoluna gitmek ihtiyacını hissetmektedir. Evvelâ demokrat blokundan Fransa ile Sar havzasının Almanya-ya ilhakından sonra hiç bir ilişiği kalmamış olduğunu beyan ile Fransızların üzerine titredikleri Alsas Loren eyaleti hakkında bir iddiası bulunmadığını ihsas ediyor. Bundan sonra da, Amerikan Reisicümhuru-nun mesajının mevzubahs ettiği devletler üzerinde de hiç bir iddia beslemediği ve kendilerile anlaşmı-ya meyyal olduğunu göstermekten geri kalmıyor.
M. Hitler, bütün bu fikirleri, kendisine has şiddetli ton ile anlattıktan sonra, Amerikan Reisicumhuru Roosevelt’in, «Nev*i şahsına mahsus garip bir telgraf» olarak telâkki ettiği mesajına cevap vermiş bulunmakta ve Alman siyasetinin kat’î o-larak hep ayni istikamette ilerliye-ceğini göstermektedir.
Neticede Almanya, umumiyetle bilinen bu siyasetten, İtalya ile birlikte dönmiyeceğini söylemektedir. Fakat nutkun şiddetine ve M. Hit-ler’in Polonya ve İngiltere ile arasındaki anlaşmaları feshetmesine rağmen tekrar müzakereye amade bulunduğunu da ayrıca zikretmesi manalıdır.
M. Hitler’in nutku, .bu sekli ile beynelmilel siyasetteki gerginliği izale edecek değildir. Fakat bu arada, bu nutkun Polonya ile Ingiltere-ye mütekabil siyasetlerine bir karşılık olarak söylenmiş olduğunu .da hatırdan çıkarmamak lâzımdır.
Bu suretle demokrat devletler, kat’î olarak Berlin - Roma mihverinin takip etmek istediği siyaseti anlamış bulunmaktadırlar. Şimdi son söz Paris - Londra blokundadır.
Dr. Reşad SAGAY
TtmiA»*»
3.H.I 3
29 NİSAK 1»3»
SON HABERLER
Mitlerin Avrupaya Yeni İhtarları
(Baftara^* ' *nc* •ayfaımzda) tisadî haklarının tanınması ve bu arazide serbest bir Polonya limanı ihdası,
4 — Alman - Leh hududlarmın kat'î tahdidinin tanınması,
5 — 25 senelik bir ademi tecavüz misakı akdedilmesi,
6 — Polonya ve Macaristan’ın Slovak devletine verilen garantiye iştiraklerinin kabulü ki, bu Almanya’nın Slovakya üzerindeki hâkimiyetini terkettiği manasmı tazam-mun eder.
Polonya aşağıdaki mukabil tekliflerde bulunmuştur:
1 — Milletler Cemiyeti yüksek komiserinin Dantzig’den geri alınması,
2 — Koridordan yapılacak nakliyat için kolaylık gösterilmesi.
Hitler, Polonya'nın Ingiltere’ye karşı giriştiği teahhütlerin 1934 tarihli Alman - Leh itilâflarile kabili telif olmadığım ilâve etmiştir.
Almanya hiç bir konferansa gitmiyor
Hitler, beynelmilel bir konferans fikrini reddettiğini beyan ederek demiştir ki:
«Almanya, kendisini bir mahkeme huzuruna çıkarılmış gibi gösterecek olan beynelmilel bir konferansa hiç bir zaman iştirak etmiyecek-tir. Fakat Roosevelt’in zikrettiği devletlerden her birine garanti vermeğe hazırım. Şu şartla ki, bu devletler bu garantiyi doğrudan doğruya Almanya’dan ve her devletin arzu ettiği müddet için mütekabiliyet esasına müstenid olarak istemelidir ler.»
İngiliz - Alman deniz anlaşmasının feshi
Ingiliz - Alman deniz itilâflarının feshi hakkında Hitler şöyle demiştir:
«Ingiliz - Alman deniz itilâflarının dayandığı şartların, Ingiliz matbuatının ve İngiliz makamlarının Almanya’ya karşı ittihaz ettikleri tarzı hareket neticesinde uzaklaştırılmış olduğunu bu gün Ingiltere hükümetine bildirdim. Bu fesih key fiyeti, bir nefse hürmet meselesidir, Bununla beraber, Ingiltere ile bir silâh yarışma girmeğe hacet kalmı-yacağını ümit ediyorum.?.
Hitler, Alman - Leh itilâflarının da feshedildiğini bildirmiştir. Mumaileyh 1934 tarihli itilâf, Polonya tarafından ihlâl edildiği için artık muteber olmadığını Polonya hükümetine bildirdiğini söylemiştir.
I Arnavutluğun işgalini tasvip ediyor
Hitler, İtalya ile Almanya'yı bir leştiren bağların çözülemiyeceğini kaydettikten sonra İtalya'nın Arnavutluktaki hareketini tasvip ederek burasının İtalya'nın hayatî sahasına dahil olduğunu söylemiştir.
Hitler, bundan sonra Alman -Japon münasebetlerinin «istikrarından» bahşetmiş ve şöyle demiştir:
^Almanya, İtalya ve Japonya a-rasmdaki teşriki mesai hakiki bir medeniyetin ve dünyada nizam ve adaletin idamesinin şartıdır.»
Hitlor: Roosevelt’in mesajından bahisle:
— Amerika Cümhurreisi Roose-velt nev’i şahsına mahsus garib bir telgraf gönderdi. Bu telgraf için Rayhştağı içtimaa çağırmağa karar verdim.
I Neden uzun senelerdenberi bera-I ber yaşamağa alışmış milletleri bir-| birlerinden ayırdılar. En ufak İktisadî ihtiyaçları nazarı itibara almadan neler yapmadılar!
Mes’uliyet demokrat sulh diktatörlerinin omuzlanndadır. Almanya bugün demokrasileri takındıkları va ziyet karşısında çekinmiyecek, kork mıyacaktır.
Dünya ihtilâli, yahudl ihtilâlidir.
Hitler, bundan sonra Yahudl me-selesine temas etmiş, dünya ihtilâlinin bir Yahudi ihtilâli olduğuna 1-şaret ettikten sonra sözüne söyle devam etmiştir:
— Demokrat sulh diktatörlerinin istedikleri, müstemlekelerini, e--1den ahp iktisadi vaziyetini altüst
ettikleri bir milleti yepyeni bir devlet olarak dirilttik.
Küçük devletler ne demişler?
Küçük memleketlerden sorduk. Hiç biri Almanlar tarafından teh-did edildiklerini söylememişlerdir. Bu memleketlerin istiklâli tehlike altında değildir.
Macarlar, Yugoslavlar esasen bizim komşularımızdır. Onlar hakkında bütün bunları söylemeğe dahi hacet yoktur.
Rumanya ile de esasen anlaşmış bulunuyoruz.
Yaşamak hakkı istiyoruz
Bizi eşkiya haline sokup şuraya buraya saldırmış gibi göstermek istiyorlar. Halbuki Çeko-slovakya bizim memleketimizle Bolşeviklik ara smda bir köprü idi. Onlar bize karşı, emniyetimize karşı silâhlandırılmış bir tehlike idiler. Biz bilâkis orta Avrupayı birleştirmek istedik.
Ingiltere ve Fransa, İtalya ve Almanya’nın şimdiye kadar yaptıklarına katiyen itiraz edemezler. Et-miye hakları yoktur. Çünkü onlar tatmin edilmiş milletlerdir. Bizler ise kürreiarz üzerinde yaşamak hak kmı istiyoruz.
Hitler Çekoslovak meselesine dönmüş, Çekoslovakyadan elde edilen mühimmat ve eslihanın miktarını rakkamlarile saymıştır ve bunların Almanya için nasıl bir tehlike teşkü eylediğini tebarüz ettirdikten sonra bunun bertaraf edilmesinin ne kadar hayırlı olduğunu anlatmak istemiştir.
Yapılan propaganda
Bolşevikler bütün demokrat mem leketlerde müthiş bir propaganda ile âsabı bozuyorlar.
Meselâ vaktile «Almanya ispanyayı nüfuzu altına alacaktır» dediler. Halbuki nasyonal İspanya bir kaç hafta evvel zaferini kazandı. Almanlar milliyetperver İspanyol-larla beraber harb etmişler ve onların istiklâlini kurtarmışlardır.
Halbuki Harbî Avrupa ve Amerika demokrasileri bunu başka türlü göstermekle milletlerin itimadını kaybetmemizi istemektedirler.
İtalyan - Alınan dostluğu bozulamaz
Bu sene Alman menfaatlerinin en ziyade kristalize olduğu bir senedir. Italyan - Alman dostluğunun bozulmasına imkân yoktur.
Bu dostluğu bozmak istiyen her bir teşebbüs gülünçtür.
İtalya kendisine lâzım gelen hayat sahasını elde etmek mecburiyetindedir. Faşizmin aldığı yerlerde yaptığı medeniyet kalkmışı meydan dadır. Almanlarla İtalyanların sıkı münasebetine hiç bir halel gelmiye-cektir.
Polonya ve Danzigin vaziyeti
Varşova, 28 (A.A.) — Hükümet taraftarı Express Poranny gazetesi, Dantzig meselesinin hal şartlarının Polonya için kabule şayan olduğunu tasrih etmektedir.
Halihazırda Almanya ile Polonya arasında hiç bir müzakere cereyan etmemektedir. Fakat müzakerelerin tekrar başlaması ancak bu esasa göre ve bu hudutlar daWnnde mümkündür.
Çünkü bu mesele, Polonya’nın Baltık denizindeki hayatî menfaatleri ve asırlardanberi coğrafya, tarih ve iktısad bakımından Polûnya-ya bağlı olan Vietül’ün munsab cihetindeki arazinin hukukî stotüsü ile alâkadardır.
Japonya demokrasilere karşı değil Londra, 28 (A.A.) — Tokyo’dan Britisch United Press’e bildirildiğine göre Başvekil Hiruma, Japonya’nın demokrasilere karşı bir siyaset takip etmek tasavvurunda bulunmadığını bildirmek üzere İtalya ve Almanya sefirlerini bir içtimaa davet edecektir.
Amerikan filosu Okyanusa geçiyor Cristobal, 28 (A. A.) — Roose-velt'in emri üzerine Büyük Okyanustaki üslerine dönen Amerikan donanmasının kısmı küllisi Panama kanalından geçmeğe başlamıştır.
Balkanlar Harbi
(Ba)tarafı 1 inci tayfamızda) Londrada para ile avlamak istediklerini yazıyorlar ve Rumanyaya In-gilizler tarafından verilecek istikraza dair tafsilât veriyorlar.
Bütün bu haberlerden çıkan netice totaliter devletlerin efkârı umu-miyesine işlerin yolunda gittiğine dair bir kanaat telkin etmek oluyor. Maamafih, bütün gayretlere rağmen ufukta tamamen saklanamıyan bir kara nokta vardır: Sovyetler Birliğinin Amerikan Cümhurreisinin teklifine muvafakat cevabı vermiş olması totaliter devletler mehafilin-de hiç hoşa gitmemiştir. Bu münasebetle bir ihtilâf zuhurunda, meselâ Rumanya yahut Lehistan bir Alman tecavüzüne uğradığı takdirde, Ingilterenin yalnız iktısad safasın-da zecrî tedbirler ittihaz edebileceği, asıl zor vazifenin Rusyaya teveccüh | edileceği ileri sürülerek böyle bir anlaşmadan Rusların zararlı çıkacağı anlaşılıyor.
Fransa efkârı umumiyesinin ve Fransa hükümetinin mecburî askerliğin ihdası lehinde Londrada sıkı tesir ve nüfuz icra ettiği yolundaki | haberler henüz Balkan harbinin tamamen kaybedilmemiş olduğu hissini veriyor.
Her türlü ihtiyatî kayıtlara riayet edilmek şartile, söylenebilecek şey şudur ki Balkanlarda müvazene-nin totaliter devletler lehine bozulduğu muhakkaktır. Bu haber yalnız Berlin - Roma mihverine mensup membalardan çıkmıyor. Objektif müşahedeler de onu teyit etmektedir.
Fikrimizce totaliter devletler par tiyi henüz tamamile kaybetmemişlerdir. Fakat yakın bir zamanda kuvvetli bir mukabil taarruz hareketine geçmezlerse geç kalmış olacaklardır. Zaten tam vaktinde meydana çıkmıyan yardım taahhütleri biraz nazarî bir mahiyet arzettiği için, ilk tecavüz karşısında ezileceklerini gören Balkan devletleri öldükten sonra dirilmek mucizesi bek lemektense böyle korkulu ve her halde şüpheli bir imtihan gaçirmeme yi daha amelî addediyorlar; zahiren siyasî istiklâllerini kurtarmayı nimet ve muvaffakiyet bilerek İktisadî ve manevî hüküm ve nüfuz altına girmeyi şerlerin ehveni biliyorlar.
roh.,ı w • -s
Roosevelt’in Daveti
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) diktatörün kendisine denizde, Asor adaları gibi bitaraf bir ada civarında buluşmalarını teklif etmiş ise de bu teklif reddedilmiştir.»
Krock, bu teklifin mayıs ve eylül 1938 buhranları esnasında yapıldığını kaydetmektedir.
Roosevelt’in maksadı devamlı bir sulh tesisi için diktatörlükleri asgarî şartlarının neden ibaret olduğunu ve mutavassıt sıfatile bu yolda bir hizmet ifa etmenin mümkün o-lup olmadığını anlamaktı. Reisicüm-hur buluşmak üzere herkesin bir harp gemisile hareket etmesini teklif etmişti. Bu husustaki mesaj, Roo-sevelt.in bir ajanı tarafından Muso-lini’ye tevdi edilmişti Vaşington’da zannedildiğine göre Musolini bu teklifi Hitler’e bildirmiş ve kendisine verilen cevapta mülâkatın bir itilâfa müncer olması ihtimali dahi Hit-ler’in Avrupa’dan ayrılamıyacağını söylemiştir.
Krock şunları ilâve etmektedir:
«Yapılan tahkikattan Roosevelt’in bu teklifi hangi tarihte yaptığı anlaşılamamış ise de teklifin Münih buhranı hazırlandığı sırada ve Hitler ile Musolini’ye kablo ile reisi-cümhur tarardan malûm mesajlar gönderilmeden evvel yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.»
Orozdibak Vak’ası Tehdit suçlle hapse mahkûm oldu
Orozdibak .müessesesinden vergi kaçakçılığı tehdidile 1200 lira istemekten suçlu B. Lûtfi hakkında dün 4 üncü Ceza Mahkemesinde karar verilmiştir. Bu karara göre maznun bir ay hapse ve 20 lira para cezasına mahkûm edilmiştir. Fakat cezası tecil olunmuştur.
AdliyedelkiHâdise
(Baş tarafı 1 inci sayfada) ve merdiven başında da şahitlerin üzerin» hücum etmiş, -onları merdivenden atnuya kalkışmıştır!..
Etraftan yapılan müdahale üzerine kavgacı kadın yakalanmış ve cürmü meşhur mahkemesine verilmiştir.
Şecaat arzederken...
2 — ikinci vak’a da üçüncü katta, ve ceza mahkemeleri koridorunda! vukua gelmiştir:
Sultanahmet Birinci Sulh Cezada bir fırından tuğla çalmaktan maznun Osman isminde bir sabıkalının’ muhakemesi görülürken, mesruk malı aldıklarından şüphe olunan şahitler, bunu inkâr etmişler ve Os-manın tuğla çalmadığı gibi kendilerine de satmamış olduğunu söylemişlerdir!..
Maznun Osman, şahitlerin bu ifadesine çok kızmış ve birdenbire yerinden fırlıyarak:
— Yahu dünyada adalet kalmadı mı? Ne yalan söylüyorsunuz be... Tuğlaları ben çaldım. Siz de benden satın almadınız mı? Ne inkâr edi-
yorsunuz?..
Diye bir şecaat arzetmek istemiştir!..
Muhakeme, şahit celbi için kalmış ve Osman jandarmaların muhafazasında dışarıya çıkarılmıştır.
Suçlu; mahkemeden çıkar çıkmaz
karşı sıraya gidip oturmuş ve biri-sile konuşmak istemiştir...
Bu sırada suçlunun muhafazasına memur olan jandarmalardan biri konuşmamasını ihtar etmiş ve eline de kelepçe takmak istemiştir!..
Bu ihtara pek kızan Osman; konuşacağını ve eline de kelepçe tak-tırmıyacağını söylemiştir.
Jandarma kelepçeyi takmak isteyince yerinden fırlamış ve jandarmanın üzerine atılıp kasaturasını kapmak istemiştir.
Mütecaviz maznun; sonra teca-
1 vüzüne devam etmiş ve bir yandan da haykırarak halkı etrafına toplamıştır.
Diğer jandarmalar ve Adliye polisi B. Refik; hemen jandarmanın yardımına koşmuşlar ve- Osmanı kıskıvrak tutmuşlardır.
Fakat azılı hırsız, bunlara da mukavemet etmiye kalkışmış ve:
— Müdediumumî bizzat gelip e-lime kelepçe vursun!.. Yoksa vuramazsınız!.. diye bağırmıştır!.
Jandarmalar ve polis B. Refik; kısa bir mücadeleden sonra Osma-
nın bileklerine kelepçeyi geçirmişlerdir!..
Suçlunun; bu cürmünden dolayı derhal bir zabıt tutulmuş ve kendisi akşam üstü: cürmümeşhut vakalarına bakan nöbetçi asliye üçüncü ceza mahkemesine verilmiştir.
Emir Aptullahm Oğlu
Şam, 28 (Hususî) — Maverayı Erdün emiri Abdullah Hazretleri o-ğulları Emir Naibi; İsmet înönünün I fahrî yaveri olarak Türk ordusunda staj göndermek üzere Ankaraya göndermiştir.
Bu münasebetle Ammanda bir veda ziyafeti veren T r Abdullah oğluna şunları söylemiştir:
Bu günden itibaren benim değil, înönünün oğlusun. Alay komutanına selâmımı söyle ve kendini Emir değil asker olarak takdim et. Büyük Atatürkle aramızda başlıyaıı dostluğun Türk - Arab dostluğu olarak ne kadar popüler olduğu güzergâhtaki Arab âleminin candan alkışile sabit oldu. İki kardeş millet için bu hâdisenin mana ve şümulü azimdir.
Emir Naib, bundan sonra büyük ve coşkun tezahürat arasında hareket etmiştir.
Suriyedekî görülmemiş hüsuükabul Bu gün şama uğrıyan Emir Naibin, her geçtiği yerde pek büyük bir hüsnükabul görmüştür.
Ezcümle, görülmemiş, tarihî bir gün yaşıyan Şamın methalinden otele kadar yedi dakika süren yolda biriken erkek, kadın, genç ve ihtiyar, çocuk on binlerce halkın izdihamından ve mütemadi alkış tufanı arasındaki coşkun tezahürattan bu yedi dakikalık yolu ancak bir buçuk saatte katedebilmiştir.
îstikbalcileri büyük bir kısmı atlar üzerinde ellerinde kılıçlar olduğu halde bütün yol boyunda gösteriler yapmışlar ve kasideler okumuşlardır.
Bütün hükümet erkânile askerî müfrezelerin bulunduğu bu istikbal merasiminden sonra muhterem misafirimiz öğle yemeğini Suriye Rei-sicümhuru ile ve Akşam yemeğini de Suriye fevkalâde komiseri ile yemişlerdir.
Halepten bildirildiğine göre, yarın sabah oraya varacak olan Emir Naibi karşılamak için muhteşem hazırlıklar yapılmaktadır.
Slrp ve Hırvatlar anlaşıyorlar
Belgrad, 28 (A.A.) — Yugoslavya Başvekili Tsevetkoviç tayyare ile Zagrepten buraya dönmüş ve derhal Naib Prens Pol tarafından kabul edilmiştir.
Başvekil, Hırvat lideri Maçek’le yaptığı anlaşma hakkında Naibe izahat vermiştir. Eğer Naib bu anlaşmayı tasvip ederse bugün Tsevetkoviç ile Maçek’i kabul etmesi bekleniyor. Bu takdirde de anlaşmanın metni derhal neşrolunacak ve bu anlaşmayı tatbik edecek hükümetin teşekkülü için Naib istişarelere baş-lıyacaktır. Sırp-Hırvat müzakerelerinin muvaffakiyetle neticelendiği haberi gerek Belgratta, gerek Zag-repte büyük bir sevinçle karşılanmıştın
J mnastik Şenlikleri
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) talebe iştirak edecektir.
Heyet salı günü tekrar toplanarak programın son ve kat’î şekli üzerinde görüşecektir.
Çarşamba günü de İstanbul 19 mayıs şenliklerinin umumî programını tesbit etmek üzere Vali ve Belediye Reisi Lûtfi Kırdann başkanlığında Maarif Müdürü, merkez kumandanı, halkevleri başkanlarınm iştirakile bir toplantı yapılacak, bu seneki şenliklerin her senekinden muhteşem olmasını temin için ica-beden kararlar alınacaktır.
Tıbbı Adlî Belediye Kimyahan sinin Raporunu Nakzetti
Bu sur etle yağları saf olduğu anlaşılan bakkal beraat kararı aldı
^Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesi şayanı dikkat bir karar vermiştir:
Balıkpazarında yağcılık yapan Ra-fail isminde bir adam karışık ve hileli yağ sattığı iddiasile mahkemeye verilmiş, fakat Rafail, sattığı yağın saf olduğunu iddia edince evvelce Belediye Kimyahanesinde tahlil e-dilen yağın bakiyesi Tıbbı adlîde tahlil ettirilmiştir.
Dünkü muhakemede okunan Tıbbı adlînin raporundan yağcının iddiasının doğru olduğu; yani yağın saf ve hilesiz bulunduğu hayretle görülmüştür.
Bu vaziyet karşısında, mahkeme, Belediye Kimyahanesinin raporunu kabul etmemiş ve yağcı hakkmda) beraat kararı vermiştir.
Topkapıdaki feci kazanı mahkemesi Evvelki gün tramvay altında can veren küçük yavru nasıl çiğnendi
Vatman İsmail Hakkı muhakemede şunları söylemiştir:
— Akşam olmuştu. Önüm karanlıktı ve kimse de yoktu! Bir aralık 1-1,5 metre önümde bir karartı belirdi. «Nedir? kimdir?» deyip arabayı durdurmıya vakit bulamadan bu facia vukua geldi.»
Bundan sonra ehlivukuf raporu o-kunmuştur. Raporda; 1,5 metre ileride görülen bir insan karşısında birdenbire arabayı durdurmıya fen-; nî imkân olmadığı yazılıyordu.
Bunu takiben, keşif raporunun tetkiki için muhakeme 3 mayısa talik olunmuştur.

Doktor
Davası
Doktor Hüseyin Hüsnü ımzasiie şu mektubu aldım:
«Doktorlarımızın Anadoluda vazife almamaları hakkındaki makalenize karşı Dr. Mehmed Kâmü Berkin yazılarını Yeni Sabahta okıîchım. Bu mevzu daha şümullü olarak tetkik edilirse görülür ki:
Resmî vesikalara nazaran yurdumuzun doktor ihtiyacı on iki bindir. Memleketimizde mevcut Tı€XıTîl sayısı beş bin üçyiizdür. Bir tabibin iki kaza veya iki kasaba işlerini görmesine imkân bulunmadığından senelerdenberi hekim sayısı ihtiyacı karşılamamaktadır. Hükümet her işde olduğu üzere bu işde de azamî tedabiri ittihaz etmiştir. îstanbul-daki tahmin edilen hekim çokluğu-ne gelince: Istan buldaki hekim memuriyetlerinin sayısı altı yüz ellidir. Gayri müslimler hariç olmak üzere Anadoluda vazife alabilecek serbest hekim sayısı kırk altıdır. Bunlar da benim gibi on beş yirmi sene memleketin her tarafında hizmet etmişlerdir. Hekimler mühendis, eczacı, avukat, mimar... gibi serbest meslek erbabından daha fazla memleketin her tarafında fedakârane hizmet etmektedirler. Esasen mecburî hizmet te bunu emretmektedir, ihtiyacı daha iyi karşılamak üzere mecburî hizmeti uzatmak pratik bir yoldur.
Bu fikirler resmî ve hususî vesikalara istinad etmektedir. Sizin gibi muharrirler bir fikri ileri sürer I ken bunun icap ettirdiği tetkikleri etraflıca yapıp neşretseler daha fay dalı hizmet yapmış olacakları fikrindeyim. Saygılarımla.»
Bugün Tıbbiye müessesesi, memleketimizin modern müesseselerinin en eskisidir. Daha bir ki; sene evvel yüzüncü senesi kutlanmış olan I bu müesseseden tam bir randıman beklemek hakkımızdır.
Bir asııdanberi hükümetin azamî mazhariyetine naü olarak çalışan bir müessese bugün memleketin ihtiyaçlarını karşılıyamıyacak vaziyette bulunursa vazifesini yapamıyor demektir. Bu vaziyet karşısında icap eden tedbirleri almak ve iyi işlenıiyen bu sıhhiye mekanizmasını yeni baştan organize etmek lâzım gelir.
istanbulda ihtiyaçtan fazla olup Anadoluda vazife alabüecek doktorların sayısının yalnız 46 olduğuna ihtimal vermiyorum. Her halde çok daha fazla olmalıdır. Hesap meydanda:
Yukarıdaki rakkamlara göre e-ğer memlekette 6000 doktor varsa Türkiyede 400 küsur kaza merkezi olduğuna göre kaza başına on beşe yak m doktor düşer ve 17,000 köy olduğuna göre de her üç köye bir doktor isabet ediyor demektir. Halbuki deği üç köyde, öyle yerler var ki 30 köyde tek doktor yok. Değil her kazada 15, öyle kazalar var ki oraya seyyah olarak bile tek doktor uğramamıştır. Bu hesaba göre ortadaki doktorlar ne olmuştur?
Bütün bunların haricinde Anadoluda hakikaten büyük bir feragat ve fedakârlıkla çalışan doktorlarımızın mevcudiyeti muhakkaktır. Muhtelif senelerde Anadolunun muh telif yerlerine yaptığım seyahatlerde bunların bir çoğuna rastladım. Yalnız bu fedakâr zümre, heyeti u-mumiyeye rağmen çok azdır, işte asıl üzerinde durulacak olan mesele bu zümrenin arttınlmasıdır.
MURAD SERTOĞLU
Alman Başkumandanı Libyaya gidiyor
Roma, 28 (A.A) — Alman orduları başkumandanı Von Brauchitsch, yarın buraya gelecektir. Mumaileyh Italyan ordusunun şeflerde görüştükten sonra Libya’ya giderek Mareşal Balbo ile konuşacaktır.
Von Brauchitsch, imparatorluğun yıldönümü münasebetile yapılacak geçit resminde hazır bulunmak ü-zere 9 mayısta Roma’ya dönecektir.
S*rfaî «
TIRtSAlAH
29 NİSAN 1939
Yarı Şaka
Hakikaten öyle amma
Falih Rıfkı, ekseriyetle, hâdiseleri «Bir Türk gibi» Karşılamak ve öyle tahlil etmek itiyadını tekrarlar, bunu telkin etmek ister. Çünkü çok iyi bilir ki ancak bu terbiye ile o «Millî bünye» dediğimiz kale kurulabilecektir ve bu memlekette asker, sivil yüz binlerce «münevver genç» yetişmiş bulunuyor. Yirmi sene evvelki talebei ülûm devrinde değiliz. A-şırma 'neşriyatı yutan yok. Okumuyorlar, sırıtıyorlar!
Çok ecnebi gazete okuyan bir gence bu âdeti için söylenecek oldum, sinirlendi:
— Türk gazetelerini okumuyor değilim, dedi, ancak yerli havadisleri... Çünkü üst ve alt tarafında fıkralar tercüme, makaleler tercüme, hikâyeler tercüme, meraklı yazılar tercüme... Türkçe olarak yalnız ilânlar kalıyor.
Loid Corç, Vinston Çurçil, Lüsyen Romye veya bir Amerikan muhbiri, doğru yanlış aklına geleni yazmasa, dünya hakikatlerine dair kanaatimiz şöyle dursun, «basit bir fikrimiz dahi olamıyor. İnsan dimağına günü ve hâdiselerin istikametini öğretmek için ne yazıyorsunuz ki?..»
Sustum. Müdafaa edecek nokta bulmıya imkân yoktu. Ecnebi matbuatı gelmediği günler, gazetelerimizin âdeta çıkamamak tehlikesile kucaklaştığını hatırladım.- Bazı e-fendilerimizin ikide bir «E monşer, bu memlekette de yazı, yazan yoktur ki!..* deyişlerini hatırladım.
Sualimin ecri yakamı bırakmadı. Genç soruyordu:
— Yeni Türkün sesi nerede? Ba-zan hakimane siyasî makalelerinizi görürüz: «Yarın yağmur yağmazsa hava güzel olacaktır!» âli felsefenizle ilâhları hakikaten imrendiriyorsunuz, muhakkak...
Arasıra da bağırıyorsunuz: «— 1-cabederse bir gün şöyle yaparız!» Merak etmeyin, bir gün babalarımızın boğuşduğu yerlerde birşeyler yapmak lâzımgelirse yine biz yapacağız; siz de aşırmalarla, güzel göğüs, dolgun bacak resimlerile işinize devam edeceksiniz...
Daha söyliyecekti, ayrıldım. Hepsi doğru idi amma resimler meselesi hiç de fena birşeye benzemiyordu. Sanki ona neye kızdı bilmem.
Uzaktan Beş Güzel Gördüm.. Bir Al Giymiş Bir Mavili.. Al Giyene Çok Yalvardım.. İlle Mavili Mavili,,
Köroğlunun çeşme başında gördüğü kızlara saz çalışıdır
Annabella, bir numaralı Don Juan Tyrone Povver ile evlendi
Asıl ismi Suzanne Charpentier olan ve eski bir mecmuanın başmuharririnin kızı bulunan, sinema ile meşgul herkesin bildiği meşhur Fran sız kadın artisti Annabella, Holivut-ta, yirmi kadar samimî dostlarının i huzurile evlenmişlerdir.
Gençliğinde sinemaya meftun o-lan ve film çevirmek istiyen Suzanne Charpentiere ilk defa vazii sahne Abel Gance tarafından «Napole-on» filminde bir rol verilmiş, ve son ra Annabella ismini alan genç kız, «Milyon» filminde oynamıştır. Bu, büyük bir muvaffakiyet teşkil etmiş, sırasile bir çok güzel filmlerde mevki almıştır. Nihayet Jan Murat ile tanışmıştır. Bunun üzerine aralarında çılgın bir aşk hayatı başlamış ve sonra 1034 senesinde evlen mişlerdir. Bu şekilde bir aile hayatı sürerlerken Amerikadan ilk teklifler gelmeğe başlar. Annabella A-merikaya giderek «Kervan» filminin Fransızca sözlüsünü Charles Boyer ile çevirir. Sonra, tekrar Fransaya dönerek müteaddit filmler çevirir. Nihayet, genç artist, senenin en mü kemmel artisti mükâfatını da kazanır. Kendisini, bundan sonra, «Talih koşu», («Barones ve Uşağı,, filmlerinde görüyoruz. Bu son filmde William Powel’in lankolik portöneri-dir. Annabella bunu müteakip, «Süveyş» filminde görülür. Ve yeni bir roman başlamak üzeredir. Zira film de partöneri Tyrone Powerdir.
Filhakika bu gün 24 yaşında olan artis, Rio de Janeiro’da bu lunan bir kuzinine ziyaret için Fran sayı terkederek cenubî Amerikaya gider. Bu ziyaret, cenubî Amerika-da kablo ile sevgilisine randevu veren Tyrone Powere birleşmek için güzel bir tabiyedir. Ve şimdi de bu ziyaretin her tarafta alâka uyandıran akisler ortada görünmektedir.
24 yaşında olan ve ailesinde müteaddit aktörler ve artistler bulunan
— 22 —
AiııtC' ilerliyenıiyortftı. Genç kız kendisini bir güneş gibi çarpmıştı. Gayriihtiyarî sazını eline aldı. Gözlerini, âşık olduğu kızın gözlerine dikerek söylemeğe başladı:
Uzaktan beş güzel gördüm,
Bir al giymiş, bir malili, Al giyene çok yakardım, İlle mavili,’ mavili.

Birisi inci diziyor, Birisi çayda geziyor Biri çamaşır eziyor, ille maıili, mavili.

Biri sokuldu yanıma, Biri susamış kanıma, Tam uydu canı canıma ille mavili, mavili.

Köroğlu der ki öldüğüm, Boyuna kurban olduğum Pınar başında gördüğüm, İlle mavili, mavili.
Aızlar, ilk anda at üstünde çok güzel saz çalan ve çok yanık, çok dokunaklı bir sesle mani söyliyen bu kahraman tavırlı adamla yakından alâkadar oldular. İnci dizen incilerini avucuna aldı. Çayda gezen olduğu yerde kaldı. Çamaşır ezen çamaşırını bıraktı. Ve Köroğlu sazını bitirinceye kadar hareketsiz kaldılar. Ondan sonra hem açıkça maviliyi beğenmesinden, hem de rastgele bir yabancının pervasızca yanlarına yanaşmasından kıskançlık ve hiddet alâmetleri gösterdiler. Yine hepsi işlerine daldı.
Köroğlu atını yavaş yavaş, tâ çeşmenin yanma kadar yaklaştırdı. Şimdi ona hiç yüz vermiyen mavili dilberin üç adım berisinde idi. Yine sazım eline aldı. Bakalım ne söyledi:
Hastayım attan inemem, insem de geri binemem, Sîzleri gördüm dönemem, Güzel bir su ver de içem.
havili bir an tereddüt etti. Sonra güzel gözlerini büsbütün güzelleştiren yapma bir hiddetle kaş-
Tyrone iki sene içerisinde meşhur olmuş ve az bir zaman içerisinde, A-lice Faye, Janet Gaynor, Sonya He-ni ile nişanlandığı haberleri bütün sinema meraklıları arasında yayılmıştı. Bu günkü hâdise, bütün bu dedikoduları ortadan silmiştir.
Şimdi yeni çift genç Amerikalı evlilerin yaptıkları klâsik seyahate, çıkacaklar, yani Koloradoya gideceklerdir. Seyahatten dönünce, Grace Moore’den satın aldıkları ve Fran-sadan getirilen eşyalarile süslenen evde oturacaklardır. Bundan böyle Annabella, Birleşik Amerika tebaa-smdandır. Annabella Povver olarak tanınacaktır.
Köroğlu Çeşme Başında
Kurtdereli Kemeri
Kırkpınar Güreşleri Galibine Verilmek Üzere B. T. U. Müdürlüğü
Muazzam Bir Kemer

Yaptırıyor
---------\
larım çattı. Aldı Mavili, bakalım ne söyledi; ,
1 s tan bul dan gelen tatar,
Kamçısını ata tutar, /
Hastalar döşekte yatar,
İn de suyunu kendin iç.
Mavilinin sesi okadar tatlı, okadar yumuşan ve okadar güzeldi ki, Köroğlu kendisini tamamile bu tatlı âJıenge kaptırdı. Şimdi kalb id alı a hızlı çarpıyor, içinde yepyeni bir alemin silkinerek uyandığım hissediyordu.
.âldı Köroğlu:
Kandı gönlüm, karıdı,
Kır atım eşkin yürüdü
Yüreğim yandı, eridi,
Güzel bir su ver de içem.
Aldı mavili:
Babamın adı Sarıdır,
Dağda değirmen yürüdür
Seni demirde çürütür,
İn de suyunu kendin iç.
ildi Köroğlu:
Çamhbelin bayırına,
At çakarlar çayırına,
Anan, baban hayırına,
Güzel bir su ver de içen^
âldı mavili:
Pmar başı bayır olmaz^
At çakacak çayır olmaz,
Sana bizden hayır olmaz,
in de suyunu kendin iç.
)avili artık cevap vermedi. Esasen bu zamana kadar destisi de dolmuştu. Bir yabancının kendisile alâkadar olması onu tabiatüe utandırmıştı. Yüzünü başörtüsile yan yarıya gizledi ve destisini alarak e-vinin yolunu tuttu.
Köroğlu hiç bir şey söylemeden epeyce bir mesafeden atile güzel kızı takip ediyordu. Güzel kız ka
tiyen sağına soluna bakmadan çok ciddî bir tavırla yttıüdii ve bir evin kapısını çalarak içeri girdi. Kö-roğlu, kafi kararını vermişti. His tereddüt etmeden evin önünde atından indi. Atı kapının yanındaki halkaya banladıktan sonra kapıyı çaldı. Biraz sonra kapıyı açan mavili, karşısında Köroğlunu görünce heyecanla kapıyı örttü ve kapının arkasından titriyen sesile sordu:(Devam. v.r)
Bu h.ft. SÜMER sinemasının Büylk bir muvaffakiyete göstermekte olduğu ve
VIVIA NE ROMANCE’ın
JiiAbN •'"les b'er'U
İle beraber fevkalâde bir tarzda yarattıkları
VAZİFE UĞRUNDA
F11",EKLERIn|ÜîİrNa)2^ V' 'htİLra?1'. bİr fİI” gülmemiştir. EKLER JURNAL da ; en hakiki ve mütenevvi
R.. » ».i « «« . Son Siyasî Hâdiseler.
£:30 da tenzi]Atl| matineler.
25 nisan salı günü Alınanlardan 7, Finlandiyadan 7, Estonyadan 7, Danimarkadan 6, Macarlardan 7, Letonyadan 4, Fransadan 2, ltalya-dan 2, bizden 7 ki ceman 50 güreşçinin iştirakile başlıyan Avrupa güreş şampiyonasının bu güne kadar yapılan turlarda müsabakalara iştirak eden güreşçilerden kısmı azami tasfiyeye uğramıştır.
üçüncü tur karşılaşmaları:
Bizden tasfiyeye uğramıyanlar-dan Celâl müstesna, müsabakalara iştirak hakkını Çoban Mehmet, Büyük Mustafa, Mersinli Ahmet, Atik, AnkaralI Yaşar bu gün yapılan 3 üncü tur müsabakalara iştirak etmişler ve şu dereceleri almışlardır: Çoban Mehmet — Macar Bobiş
Dün Danimarka şşampiyonunun sırtını yere getirerek yenen Çoban Mehmet ilk günkü tutuk güreşi bırakarak bu gün iyi çalıştı ve meşhur Macar şampiyonu Bobiş’i sayı hesabile yendi.
Yaşar — İsveçli Anderson
Dün Estonya şampiyonunu sayı hesabile yenen Yaşar, bu gün de seyircilerin takdirini toplıyan güzel bir güreşle İsveç şampiyonu Ander-sonu sayı hesabile mağlûp etti.
' Mersinli Ahmet — DanimarkalI Simonsen
79 kilonun en kuvvetli güreşçileri arasmda ismi sayılan Mersinli Danimarka şampiyonunu tuşla yendi.
Büyüle Mustafa — İsveçli Akerlind
87 kilo şampiyonluğuna en kuv* vetli namzet Büyük Mustafa hâkim güreştiği haîde İsveçliye sayı hesabile mağlûp addedildi.
Yeni Sabah — İlk üç gün yapılan müsabakalarda yalnız iki güreşçimizin tasfiyeye uğrıyarak 5 inin güreş âleminde pek tanınmış İsveç, Norveç, Finlandiya, Alman, Macar güreşçilerinin bir kısmını tasfiyeye uğratarak son maçlara kalışı bizim için büyülf bir muvaffakiyettir. Ü-çüncü tur müsabakalardan sonra 2 puvanla Çoban ve Celâl Atik başta 3 puvanla Mersinli ve Büyük Mus-uafa ikinci vaziyette gelmekte, Anka ralı Yaşar da 4 fena puvanla müsabakalara devam etmektedir.
Kurtdereli Kemeri
Her sene Edirne Saray içinde ya pılan ve büyük alâka ile takip edilen zamanın en meşhur pehlivanlarının karşılaştığı Kırkpınar güreş müsabakaları bu seneden itibaren hususî bir ehemmiyet kazanmaktadır.
Sporun her şubesindeki faaliyeti metodlu çalışmasile günden güne ar tiran beden terbiyesi umum müdürlüğü bu seneden itibaren 10 sene müddetle Türk namını cihana tanıtan pehlivanların âdeta Kâbesi olan Kırkpınar güreşleri galibine verilmek üzere geçenlerde 75 yaşında dünyaya gözlerini kapıyan meşhur Kurtdereli Mehmet pehlivan namına izafeten muazzam bir Kurtdereli kemeri yaptırmaktadır.
Kemeri bizzat Cemil Kaner takacak
Kemeri müsabakaların galibine bizzat beden terbiyesi genel direktörü General Cemil Taner takacaktır. 10 sene devam edecek müsabakalarda kemer üzerine en fazla ismini yazdıran pehlivan kemerin sahibi olacaktır.
Müsabakaları tertip edenlere, pehlivanlara muvaffakiyetler dileriz.
Bugiinkii Spor Hareketleri
Taksim stadı: (Millî küme ve karışık takım maçları).
Galatasaray — Demirspor (Ankara şampiyonu) saat 16,30. Hakem: Şazi Tezcan. '
(îstanbulspor - Beyoğluspor) Muhteliti ile (Beykoz, Kurtuluş muhteliti) saat 14,30.
Şeref stadı: (Okullar arası futbol maçları).
Vefa - Pertevniyal, saat 14,30 da. İstanbul-Yüca Ülkü, sa. 15,40 da. Haydarpaşa - Hayriye, saat 16,50 de.
İstanbul Kız Lisesi sahasında (Kız voleybol müsabakaları).
Erenköy - Kandilli, 15 de. İstanbul - İnönü, 16 da.
Çamlıca - Şişli Terakki, 17 de. Kabataş sahasında: (Erkekler voleybol müsabakaları) ı
Darüşşefaka - Boğaziçi, saat 14 de.
Haydarpaaş - Işık, saat 14 de.
Atletizm müsabakaları:
Beyoğlu Halkevinin tertip ettiği umuma açık «Halk atletizm müsabakaları» da bugün saat 14,30 da Fenerbahçe stadında yapılacaktır. İsteyen bütün vatandaşlar koşu mahallinde isimlerini hakemlere kaydettirerek yarışlara girebileceklerdir.
İstanbul bölgesinin Mühim Bir Teklifi
Millî küme kupa maçlarında en iyi derece alan takımla klüpler muhteliti karşılaşacek
Dün akşam İstanbul Bölgesinde Bölge Asbaşkanı Fethi’nin başkanlığında, muhtar ve Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Vefa murahhaslarının iştirakile bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, İstanbul Bölgesi, klüplerin maddî istifade, muhtelit takımlara seçilecek oyuncuların tecrübesini temin maksadile millî küme maçlarına iştirak eden Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Vefa, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü kupa maçlarına iştirak e-den 6 muhtelit takım ve bölge kupa-si maçlarına iştirak eden 6 klüp takımı arasında ayrı ayrı en iyi derece alan, yani şampiyon çıkan takımla geri kalan takımlar muhtelitinin karşılaştırılmasını teklif etmiştir. E-sas itibarile kabul edilen teklif çizerinde salı günü toplanılarak tekrar görüşülecektir.
9S 98 9S
Motosiklet Müsabakası Hazırlıkları Bitiriliyor
21 Mayısta yapılacak büyük motosiklet yarışı hazırlıkları bitirilmek üzeredir.
Yarışın yapılacağı yol üzerinde Beden terbiyesi umum müdürlüğü İstanbul bürosüşefl bay Halitle bir likte tetkTEat yapan bisiklet federas yonu asbaşkanı Cavit, hazırlanan e-sasatı ve programı tasdik ettirmek üzere An karaya götürmüştür. Bir (Sona 7 İnci sayfada)
29 NİSAN IMS
TIKIIAIAI
».,/•) S
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Bir Rus Casusu
Kendisine sobacı süsü veren adam meğer bir Rus mühendisi imiş Rus Casusu Sözde Islâm Dinini Kabul Etmiş Ve Bir Türk Zabitine Damat Olmuştu
Erzurumun umumî görünüşü
6 evvelde Harput ve İstanbul kapılarından ve bu kapıların her iki taraflarındaki tabyalardan 9 uncu fırka kıt’aları Erzurum şehrine girmiştir. Giren kıt’alar bir kısım kuvvetile Ahali tabyası, Top dağı ve Sürnişan tabyalarını işgal etmiş ve buralarda 100 kadar Ermeni askeri öldürülmüş ve 6 dağ topu iğ-tinam olunmuştur.
Sağ cenahtaki Halit bey müfrezesi de saat 7 evvelde Harput kapısından girerek Erzurumun şarjımdaki Kars kapısında 9 uncu fırka kıtaatına iltihak etmiştir. Karın çokluğundan dolayı Eğerli dağ sırtlarından gelen milis müfrezelerinin en ileri kısımları ancak saat 9 da Harput kapısına varabil-miştir.
Süvari kıt’alarımızı kamilen Ermenilerin takibine memur edildiyse de ikinci Kafkas kolordusunun mürettep süvari alayı ancak öğleden evvel saat 9 da Ilıcadan geçebildiklerinden Erzurumdan öğleyin saat 12 de Erzurumdan Hasankale istikametine geçebilmişlerdir.
işlerimizi bitirdikten sonra telgrafhanenin bulunduğu 9 uncu fırka karargâhına gittim. Taşhanlar buraya daha yakmdı. Taşnaklann çoğu da burada idi. Halit bey Dersim milislerde bunları temizlemeğe çalışıyordu. Fakat az zayiatla bu işin başanlabilmesi kolay olmıyordu. Hasankale 13 Martta süvarimiz tarafından işgal olunduğu halde Erzurumdaki Ermenilerin mukavemeti bu gün de devam etti ve nihayet 14 martta temizleme işi sona erdi, ölen çete efradı 46 Ermeni, 5 Gürcü idi.
Şarkî Dersim milislerinden Erzuruma kadar 200 kişi gelmişti. Bunları 13 martta ve 36 kişiden ibaret kalan garbî Dersim müfrezesini de 14 martta nakdî mükâfat vererek terhis ettim. Bu müfreze müsademede iki şehit vermişti.
13 martta şehri dolaştığım vakit ilk işim küçük iken başımın yarıldığı havuzu aramak oldu. O zamanki mamur han harap olmuş. Ortada ufacık bir havuz. Bunun içine nasıl düştüğüme hayretle baktım.
BİR RUS CASUSU
Karargâhımız olan binada Ruslar yerli büyük sobalar kurmuşlar. Bu tertibi ilk göıüyorduk. Bizimkiler yakmayı beceremediklerinden bilen, bir usta getirilmiş. Oturduğum odanın sobasını tamir edecek olan bu adamdan yaverim Halit bey şüphe etmiş, bana haber verdi. Üstünü başını arattıktan sonra yanıma çağırttım. Başında âbani sarık, şalvarlı, cep -kenli ve sarı benizli Rus tipli bir adam. Biraz konuşunca bir Rus mühendisi olduğu anlaşıldı. Herif İslâm olmuş ve yakınımızdaki evlerden birinde oturan mütekait Mehmet efendi isminde bir zabite damad olmug. Hem de kızla sevişerek!.
Herifin bir Rus casusu olduğuna şüphemiz yoktu. Derhal Mehmet efendinin evini aratarak nekadar evrak varsa getirttim. Tetkikinden şu hakikat ortaya çıktı: Bu Rus, Erzurum Rus kumandanının sekreteri İmiş. Mehmet efendinin kızile sevişmiş gibi rol
oynıyarak Rus karargâhından firar ediyor. Mehmet efendinin evine gizlenerek! Islâm oluyor ve güzel kızcağızla da evleniyor. Bu suretle Islâmlar araşma karışarak casusluk vazifesini mükemmel surette ifa ediyor. Bir taraftan bizim cephemizin gerisindeki bazı köylerde bir casusluk şebekesi kuruyor, diğer taraftan da eski Rus kumandanına muntazaman raporlarını veriyor!.
Sasusun tevkifini haber alan bir çok kadınlar ve bu arada Mehmet efendinin kızı da karargâhımın önüne gelerek ağlaşmağa ve bu Rus mühendisine şefaate başladılar:
(Ona hidayet erdi! O çok iyi bir adamdır. Bizi Taşnak çetelerinden o kurtardı.» diyorlardı. Elde ettiğimiz evraka göre bir casus olduğunu ve hakkında takibat yapılacağını güç halle kadınlara anlattık. (1) Erzurum halkı pek ezilmişti. Anasını, babasmı kaybeden çocuklar veyahut oğullarını kaybeden ana ve babalarm feryatları, aç kalanların iztirapları pek büyüktü. Kolordu topçu kumandanı kaymakam (yarbay) Recep beye, Erzincanda olduğu gibi, Erzurum-da da vali ve kumandanlık vazifelerini verdim ve halka mümkün olabilecek her yardımı yapması ve şehrin sıhhî temizliğini de temin etmesi için lâzımgelen kuvveti, salâhiyeti ve malzemeyi emrine verdim.
Erzurumdaki yiyecek, giyecek ve sıhhî malzeme depoları, istihkâm parkları şimdiye kadar gördüklerimizden çok daha zengindi. Ruslarm bütün Ana-doluyu istilâya azmetmiş ve buna göre hazırlanmış bulunduklarını ve fakat hesaba katamadıkları bir âmilin bu parlak plânı altüst ederek bütün hazırlık malzemesini bizim elimize bırakmağa mecbur olduklarını hayretle ve ibretle seyrettik.
14 Martta yani iki gün istirahatten sonra kıt’a-lanma hareket emirleri verdim: 9 uncu fırka iki alayile Hasankaleye gidecek. Süvarimiz Horasanı işgal edecek ve hududa kadar keşif kollarını sürecek. Erzincandaki 36 ncı fırka ve kolorduya merbut kıtalar Erzuruma gelecekler.
15 Martta ordudan gelen emirde Rus zabitlerinin esir addile Erzincana gönderilmesi bildirildi. Bunları karargâhımın önüne getirterek gözden geçirdim. 17 Martta Erzincana yola çıkacaklarını söyledim Kumandanları kaymakam (yarbay) Tvverdo Khle-bof’la karargâhımda uzun uzadiye görüştüm. Pek zeki ve yüksek tahsili olan bir Rus. Karsta topçu kumandanlığında dahi bulunmuş. Kendisinden Ermeni-ler ve Erzurum ve Kars kaleleri hakkında hayli malûmat aldım. Ermenilerin 6000 kişi kadar olduklarını ve pek çok mezalim yaptıklarını anlattı. Bunları imzası altında dahi vereceğini vâdetti.
____________________ (Devamı var)
(1) Mehmet efendi adını alan bıı Rusu, evrakile birlikte ordu kumandanlığına teslim etmiştik. Mütarekede yani bir yıl sonra tekrar Erzuruma geldiğim zaman bu Mehmet efendinin kurtulduğunu ve hattâ Hortum cihetlerinde orman memuru tayin edildiğini hayretle gördüm. Evrak dosyam da ortadan kaybolmuş. Tahkikata yeniden başla|ndığını güfriince bu adam ortadan kayboldu. Mahalli hükümetten bize vefat haberi verildi.
İpekli Kumaşların Gümrük Rüsumu
Tarifelerde değişiklik yapılmasını Istlyen Uç kişilik bir Alman heyeti şehrimize geliyor
Gümrük tarife kanununda hariçten ithal edilen sun’î ipek hakikî i-pek gibi muamele görmektedir. Gerek pamuklu ve gerekse yünlülerde fazla miktarda nebatî elyaf bulunan nebatî kumaşlar ipek addolunmaktadır.
Almanya sanayii bu şekilde pamuk ve sun’î yün ile karıştırılmış yünlü ve bilhassa pamuklu mensucattan piyasamıza fazla miktarda göndermektedir. Tacirler bunu bilmediklerinden beyanlarında ekseriya aldanıyor ve bu suretle gümrükle aralarında daima ihtilâflar hasıl oluyor. Alman sanayiinin ucuz olarak tedarik ettiği bu malları bütün Şark ve Balkan memleketlerinde yaymak maksadile üç kişiden mürekkep bir heyet Almanya’dan şehrimize gelmiştir. Bu heyet, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavyada lâzımgelen tacirlere ve alâkadarlara lüzumlu izahatı vermişlerdir. Mezkûr heyet burada gümrüklerle temastan sonra önümüzdeki günler içinde Ankara’ya giderek İktisat, Ticaret, Gümrük, ve İnhisarlar Ve-kâletlerile temas edecekler ve vaziyeti izah ederek tarife kanununun bu meseleye müteallik maddelerinin değiştirilmesini rica edeceklerdir.
İktisat İşleri Müdürü
Müdürlüğe tayin olunan B, Saffet sah günü şehrimize geliyor
Belediye iktisat işleri Müdürlü-güne tayin olunan Ticaret Vekâleti Küçük Krediler Bürosu Şefi Saffet salı günü îstanbula gelecektir. Saffetin Belediye İktisat Müdürlüğünde çalışabilmesi için şimdiye kadar çalıştığı Ticaret Vekâletinden izin alması icabetmektedir. Bunun için Belediye tarafından Ticare Vekâletine müracaat edilmiştir.
İnhisarlar U. Müdürü
İnhisarların yeni sene kadrolarını Vekâlete tasdik ettirmek üzere An-karaya giden İnhisarlar Umum Müdürünün yarın şehrimize dönmesi beklenmektedir.
HALKEVLERİNDE :
Konferans
Beşiktaş Halkevinden:
Doçent Vehbi Eralp tarafından 29 nisan 1939 cumartesi günü akşamı Evimizde (Rüyalar) hakkında bir konferans verilecektir.
Konferansı ulusal bir temsil takip edecektir.
PİYES
Eminönü Halkevinden:
Cağaloğlundaki salonumuzda E-vimiz Gösterit şubesi tarafından 29 Nisan 939 cumartesi akşamı saat (20,30) da (Tipi) piyesi temsil edilecektir. Arzu edenlerin davetiyelerini Ev bürosundan almaları rica o-lunur.
PARASIZ DERSLER Eminönü Halkevinden:
1 — İlk tahsil imtihanlarına hazırlık kursu 2 Mayıs 939 salı akşamı saat (20,15) de açılacak ve salı, perşembe, cumartesi akşamlan ayni sa atlerde derslere devam olunacaktır.
2 — Millet mektebi (B) kursu imtihanlarına hazırlık derslerine de 3 Mayıs 939 çarşamba akşamı saat (20,15) de başlanacak ve pazartesi, çarşamba akşamları ayni saatlerde devam edilecektir.
Her iki kursa kayıtlarını yaptırmış olanların yukarda gösterilen gün ve saatlerde Evimizin Cağaloğ-lu binasındaki dershanesinde hazır bulunmaları rica olunur.
Konser
Beyoğlu Halkevinden:
Tanınmış Italyan Keman sanatkârlarından Lilia D’albore iki gün için şehrimize gelecektir. 1 Mayıs 939 pazartesi akşamı saat 21 de E-vimizln Tepebaşındaki merkez binasında keman resitali verecektir. Da vetname tevziine vakit müsait olma dığında arzu edenlerin davetnamelerini Evimizden aldırmalarını rica eyleriz.
Malatyada 23 Nisan
Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı Tezahüratla Kutlulandı
Merasimden intibalar
Malatya, (Hususî) — Büyük bir halk kitlesi zamanından evvel Cüm-huriyet meydanını doldurmağa başladı. Kadınlı, erkekli büyük küçük herkes bayramlık elbiselerini giymişler, yer kapmak için acele ediyorlardı.
Caddelerde rengârenk elbiseleri-le mektebine koşan küçüklerin gürültüsü bugünün verdiği sevinci ve neş’eyi artırıyordu.
İki genç ve güzel kız yakasını ro-zetsiz gören arkadaşa koşuyor, rozetini takıyor, arkasından bir diğeri kutuyu uzatarak; teşekkür ederim, kelimesile ikinci bir vazifesi için ayrılıyordu.
Merasime yakın bir zamana kadar caddeleri dolduran bu kalabalık halk kitlesinin yakaları rozetlenmiş bulunuyordu.
Artık (mektepler gelmiye başladı.
*fte Gazi okulu: önde büyük Türk bayrağı, bunu, gücünün yetmeemsi-ne rağmen dimdik tutan küçük bir erkek çocuğu, arkadan bütün ilk o-kullar yeknasak bir renk içinde yerlerini alıyorlardı.
Lise izcileri keskin boru seslerde yaklaşıyorlar.
ilbay İbrahim Etem Akıncı Halkevi ve Belediye Reisleri, Albay, memleket memur ve ileri gelenleri merasim yerine geldiler.
Bunu müteakip istiklâl marşı ortalıktaki bu çılgın sevinci bir an için
38 38 |
Sivasm Yeni Vali Vekili
Bay Osman Nwi Tekel
Sivas, (Hususî) — Valimiz Nazml Tümer’in Kayseri mebusluğuna seçilerek ayrılması dolayısile Dahiliye Vekâletince değerli mülkiye müfettişlerimizden Osman Nuri Tekel va-
kesiyor. Şimdi herkes yalnız (Kork ma sönmez bu şafaklarda yüzen
■ sancak) diye bağırıyor. İlbay mektepleri teftişe başladı. Her mektep kendine mahsus inceli kalınlı gür seslerde sağol, sağol diye bağırıyorlar.
Hatipler bugünü tebarüz ettirdikten sonra resmigeçit başladı. Şim-! di her mektebi daha iyi görüyorum.
İşte Fırat okulu: En önde beş bi-
■ sikletli her bisikletçi Atamızın ve Midi Şefimizin resimlerini bisiklete
‘ o kadar güzel yerleştirmişler ki ar-1 kasından gelen bütün bu gençlik 1 yalnız onların peşinden gideceğiz hissini vererek yürüyor, hem de dik ve vakur.
Diğer bir mektep.
1 Ufak, güzel bir yavru iyi süslenmiş beyaz bir arabanın içinde, arabaya muhtelif renklerle bağlanmış birçok kordelâlar ve bu kordelâları beş altı metre ileride tutan beyaz elbiseli yine genç ve güzel küçükler, Ortada Ebedî Atamızın, Millî Şefimizin resimleri; alkış ve yaşa sesleri içinde yürüyor, küçük yavru , arabadan ikide bir kalkıyor, elini sağa, sola sallıyor, gülüyor.
Bütün halk, bu güzel tabloyu da , yamıyarak hep alkışlıyorlar.
Bugün caddeler sonsuz kafileleı halinde 23 nisanı neş’e ve sevinçli 1 kutluyorlar.
1 Kemal Güçyener
Divrikte Maden Faaliyeti
Divrik, (Hususî) — Sivas'ın şirin ve yurdun yüzünü ağartan kasabalarından biri olan «Divrik» günden güne terakki ve inkişaf etmektedir. Divrik’te maden faaliyeti tam yol almış ve (3000) amele çalışmıya başlamıştır. Etibank’ın idaresinde işleyen bu ocak Karabük’ün tam ihtiyacını temin ettikten maada harice dahi ihracatta bulunabiliyor. Yapılan sondaj ameliyesinde 220 metreye kadar varılmış ve müsbet netice elde edilmiştir.
li vekâletine , tayin 1 buyurularak şehrimize gelmiş ve vazifesine başlamıştır. Kıymetli ve çalışkan bir i-dareci eleman olarak tanınan vali vekilimizden Sivas büyük çalışmalar ve imar işleri beklemektedir.
Diğer taraftan Halkevimizin bütün kollarının idare heyeti seçimleri başlamıştır»
Sayfaı *
Tl N t 3 A B A H
29 NİSAN 1*3»
ÇOCUK HİKÂ Y E Sİ

Mini Mini Pisi
HAYVANLAR ALEMİNDE |
ıiuıııı:::::::::::::::::: s::SÎ-
Görünüşe aldanmamak
Tom, Tit, Tat
Bir taraftan yağmur yağıyor, bir taraftan rüzgâr deli gibi esiyor ve ağaçtan zangır zangır titretiyordu. Küçük kulübesinde oturan ihtiyar kadın içinden bacasının duman yapmamasına dua ediyordu.
Gece ilerlemişti. Kadın sıcak bir çay içmek, sonra yatağına girip yatmak istedi. Dolabı açtığı zaman azıcık şekerle ancak bir kaşık kadar sütü kalmış olduğunu gördü. Kendi . kendine «Pekâlâ! Sütü de çaya ka-’ nştırırım. Şekeri de koyarım. Bir bardak güzcıl sütlü çay olur, içerim» dedi.
Tam Sıcak suyu çay ibriğine boşaltacağı sırada dışarıda bir küçük kedi miyavlamasına benziyen bir ses duydu. «Ne can sıkıcı şey! diye düşündü. Komşulardan birinin kedisi galiba dışarıda kalmış.. Ne ise bana ne!..»
Puv!.. diye rüzgâr çılgınca çarptı. Kapıyı çat diye sonuna kadar açtı; kadıncağızın önlüğünü şişirerek başına geçirdi. Odaya dolan bu hırçın hava odunları, külleri, dumanı ortalığa savurdu.
Eşiğin üzerinde tırnaklarının u-cuna kadar sırsıklam olmuş, soğuktan tirtir titriyen küçük bir siyah kedi duruyordu, ihtiyar kadın:
— Böyle havada köpek büe dışarıda bırakılmaz. Hele böyle mini-mini kedi! diye mırıldandı ve kediye dönerek, pisi pisi içeri gir yavrum, dedi.
Küçük kedi mutfağa doğru ilerlerken tatlı ve terbiyeli bir sesle:
— Teşekkür ederim efendim; diye cevap verdi.
Kapıyı kapayıp kilitlemeğe çaba-lıyan ihtiyar kadın hayretle:
— Demek siz konuşmasını da biliyorsunuz? diye sordu.
Kedi ocağın karşısına kıvrılır-ken:
— Evet efendim, çok küçükkken öğrenmiştim, diye cevap verdi.
İhtiyar kadın çayını bardağa dol durdu. Kediye dönerek:
Siz pek sevimli ve terbiyeli bir kediye benziyorsunuz, dedi. Sütü ilâve edeceği sırada kedinin gözlerini sütten ayırmadığına dikkat etti.
Aç mısınız pisi? diye sordu. Pisi titrek bir sesle:
— Açlıktan ölüyorum! cevabını verdi.
Bunun üzerine ihtiyar kadın sütün hepsini pişiye verdi ve yan tatlı çayını da kendisi sütsüz olarak İçti.
Küçük kedinin sütü nasıl iştiha ile içtiği görülecek" bir şeydi.
Sütü bitirdikten ve tabağı da i-yice yalayıp parlattıktan sonra yü-zünü- b^klarmı temizledi. Sonra kürkünü yalayıp parlatmağa koyuldu.
ihtiyar kadın :
— Zaten canım sıkılıyordu, istersen şimdi biraz konuşalım, dedi Her şeyin nasıl pahalılaştığından bahsedelim, olur mu?
Pisi — Onu bırakınız büyük ha-dedi, yann ne kahvaltı edece-giz? Onu görüşelim.
Kadın kederli kederli:
— Hiçbir vey edemiyeceğiz; çiin-küyenecek hiç bir şeyimiz kalmadı,
1 Kedi: — Burada yoksa başka yer
de elbette bir şeyler vardır, diye ce : vap verdi, bu evde hiç fare yok mu’ ihtiyar kadın:
— Dolu! dedi., benden fazla yi-yorp.r' Mündan büe aşırıyorlar.
’“J.r Siz onu hana bırakma, 9 dı gidin rahatınıza bakın. Ben lâzım olanı yaparım, dedi
İhtiyar kaduı elinde şamdanı, ter yürüyerek yatak oda^
İed1’ du^dü. Hiç şüphesiz Ankarada doğmuş ola-
Sabah erkenden pisi arkasını kabartarak 'ıTİTfyar kadının yatak odasma geldi ve kurularak:
— Artık fareler sizi bir daha rahatsız etmez, dedi.
Pisinin fareleri nasıl yok ettiğini anlatmıyacağız. Fakat her halde ihtiyar kadın artık bir daha evindo fare yüzü görmedi.
Kadın yataktan kalkınca küçük kedi:
— Şimdi de müsaadenizle gidip biraz kahvaltı tedarik edeyim. Kapıyı lütfen açar mısınız?., dedi ve kapı açılınca hemeri fırlıyarak koşa koşa gitti.
Az sonra kapının hafifçe tırmalandığı ve dışarıdan hafif bir «Mi-yavv..» sesi geldiği işitildi, ihtiyar kadın kapıya koşup açınca kapının önünde yine küçük pisinin durduğunu, fakat bu sefer yalnız olmayıp yanında bir de güzel inek bulunduğunu hayretle gördü. Pisi:
— Size arkadaşım (Muva) hanımı takdim ederim, dedi. Size her sabah bir ibrik dolusu süt vermeyi vâ-detti. Hemen ibriğinizi getiriniz.
Kadın şaşkın şaşkın koştu, inek ibriği tatlı kaymak gibi sütile doldurduktan sonra aşağıya doğru yavaş yavaş otlıyarak uzaklaştı.
ihtiyar kadın bu güzel sabah kah valtısından memnun bir yüzle içeriye gitti, ibriği masanın üzerine koyup kahvaltısını etmeğe hazırlanırken kapının önünde bir gıdaklama sesi duydu. Tekrar kapıya koştu. Pisi ile beraber iki bembeyaz güzel tavuk duruyordu. Pisi:
— Bunlar da ahbaplarım Gıdak hanımla Klok hanımdır. Size hergün birer taze yumurta takdim edecekler. Hemeıi sepetiniz? getiriniz, dedi.
Kadın koştu; sepetini getirdi. Tavuklar iki bembeyaz yumurta bıraktıktan sonra saltana sallana u-zaklaştılar.
Zavallı ihtiyar kadının gözleri masanın üzerindeki bu nefis yumurtalarla leziz sütün karşısında sevinç ten parlıyordu. Yumurtaları rafadan yapmak için ateşe biraz su koyarken dışarıda bir vızıltı işitti. Dışarı çıkınca yine minimini pişiyi ve uçuşan bir an bulutunu gördü. Kedi:
— Bunlar |la küçük arkadaşla-rımdır, dedi. Size her gün bir çanak bal verecekler. Lütfen çabuk bir çanak getiriniz.
Kadın koşup bal çanağım getirdi; koydu. Her bir arı bir damla bal bırakarak az bir zamanda çanağı doldurdular. Sonra vızıldıyarak u-çup gittiler. Kadın masa üzerindeki yumurtalara, süte, bata bakıyor, gözlerine inanamıyordu. Kapının ö-nünde bir erkek sesi işitti. Koşa koşa gitti. Kapıyı açtı. Üstü başı beyaz toz içinde arkasında bir çuval bulunan kırmızı yüzlü bir adam duru-ı yordu. Pisi:
Bu da ahbabım değirmenci e-fendidir, dedi. Size her hafta bir çuval un getirecek. Onun için buraya kadar geldi. Evinizi öğrendi.
Değirmenci çuvalı içeri bıraktı; gitti. O gidince küçük kedi de:
— Artık Allahaısmarladık! Beni de evden merak ederler. Gidip annemi ve kardeşlerimi göreyim. Siz de her sabah süt ibriğinizi, yumurta sepetinizi ve bal çanağınızı kapının önüne koymayı unutmayın. Her haf. ta da un çuvalınızı alın ve rahat rahat yaşayın, dedi ve ilâve etti: Her halde soğukta kalmış küçük bir kediye acıdığınızdan dolayı pişman ol-madınız zannederim ?.
Sonra nezaketle beyaz elini sal-lıyarak ayrıldı; uzaklaştı. İhtiyar kadın arkasından:
— Ne güzel, ne asaletti kedi! diye mırıldandı ve rahatça kahvaltısını etmek için içeriye girdi.
Cici anne
Ame ikada «Florida» da deniz hayvanlan müzesinde seyircilerin en ziyade hoşlandıktan hayvanlar bir nevi fok balığıdır. Bu hayvanlar seyircilere ve bilhassa kendilerine her gün gıdalarını veren gardiyanlara okadar alışmışlardır ki, gardiyan ya şadıkları büyük havuzun kenarına elinde balık yaklaştığı zaman zeki mahlûklar bütün kudretlerde ona doğru yüzmekte ve başlarını sudan çıkarıp kendilerine uzatılan balığı nezaketle gardiyanın elindön almak fadırlar.
«Porpoise» denilen bu hayvanlar zeki oldukları kadar sevdiklerine vefalı ve sadık imişler de. Resimde gördüğünüz gibi bu mahlûkun gayet sivri dişlerle t'ıpkı "büyük bir testereye benziyen bir ağzı vardır. Hayvan biraz başını uzatsa da gardiyanın kolunu kapmak istese. Hiç şüphe yok ki bu kol tıpkı büyük bir men geneye sıkışmış gibi derhal kopabilir. Lâkin böyle bir korkuya mahal yoktur. Çünkü dediğimiz gibi iri a-
ğızlı, korkunç dişli bu hayvan minimini bir fino köpeği nezaket ve ince-liğile ve çenesinin ucile yavaşça balığı gardiyanın elinden almakta i-miş.
Deniz hayvanlan müzesini gezen seyirciler bu görünüşte korkunç, lâkin hakikatte munis ve insancıl hayvanlara okadar düşkünmüşler ki, pa ketler içinde onlara mütemadiyen balık getirmekte ve hayvanların bu hediye balıkları nezaketle alıp yemelerini zevkle seyretmekte imişler.
: BİR AZ DA ŞAKA Ş
Bırak ağlasın.,
Baba — Canım, bebek durup dinlenmeden bağırıyor. Şunu sustursa-na...
Anne — Şimdi ben ona yüksek sesle bir ninni söyliyeyim, hemen susar.
Baba — O susar amma bu sefer de bütün apartımandakiler ayağa kalkar; bırak çocuğu ağlasın...
Az Tama Çok Ziyan Getirir
Vaktile ufak bir evde bir kadınla kızı oturuyordu. Bir gün bu kadın bir tepsi çörek yaptı, dolaba koydu. Kızı çöreği seviyordu. Annesi bulunmadığı bir zamanda çörekleri yedi. Ertesi gün annesi çörekleri getirmesini söylediği zaman kız kabahatini itiraf etti:
— Anneciğim, onları ben yedim! dedi.
Annesi fena halde kızdı. Yumağını aldı, sokağa çıktı. Hem örgüsünü örüyor, hem de söyleniyordu:
Benim kız beş çörek yedi! Benim kız beş çörek yedi!
Memleketin derebeyi oradan geçiyordu. Kadının sözlerini işitti; ne mırıldandığını gelip sordu. Kadın elbet kızının beş çörek yediğini söy-liyemezdi. Onun yerine:
— Benim kızım günde beş fanila yapar ,dedi.
Derebeyi : — Eğer kızının böyle bir mahareti varsa ben onunla evlenirim. Şu şartla ki kızmı bir ay gezdireceğim, eğlendireceğim, ikinci ay bana yüz elli fanilâ yapacak, yapamazsa kafası kesilecek, dedi.
Kadın razı oldu. Kızını derebe-yine verdi. Kız bir ay güzel elbiseler giydi. Zevk ve safa içinde yaşadı. Bir ay sonra derebeyi onu bir o-daya kapadı. «Otuz günde yüz elli fanilâyı yapamazsan âkibetini biliyorsun.» dedi. Çıkıp, gitti.
Derebeyi gidince kız oturup ağlamağa başladı. O. sırada kapı çalın dı. Daha giriniz demeğe vakit kalmadan karşısında çipil gözlü, kara ve uzun kuyruklu bir şey gördü.
Bu acayip şey kıza bir reverans yaptı. Sonra ona dedi ki:
— Ben senin niçin ağladığını biliyorum. Sana bir ayda yüz elli tane fanilâ yaparım. Fakat ayın son günü üç defa ismimi soracağım. Bilemezsen seni evime götüreceğim.
Kız razı oldu. Sonra bu acayip şey biraz yün alıp gitti ve ertesi gün pencereden beş tane fanilâ getirdi. Günler böylece geçiyordu.
Ayın son günü derebeyi öğle yemeği için kızın odasma yemek getirtti. O sırada fanüâları görünce:
— Aferin sana doğrusu bunları yapacağını zannetmiyordum! dedi. Biraz sonra yemeğe başladılar. De-
rebeyi bir hikâye anlatmağa naşıa-dıı
— Bu gün ormanda av avlıyordum. Ormandan bir tuhaf ses gelmeğe başladı. Oraya baktım, buruya baktım, sesin nereden geldiğini anlıyamadım. Bir eve doğru geliyordum ki önüme bir delik çıktı. İşte ses bu delikten geliyordu. Hemen baktım. Bir de ne göreyim! Uzun kuyruklu, çipil gözlü siyah bir şey söylüyordu:
Timi Timi Tat benim ismim Tom Tit Tat!
Timi Timi Tat benim ismim Tbm Tit Tat!
Kız bunu işitince hemen sevinçle
masanın etrafında dansa başladı. Derebeyi, kız fanilâlan bitirdi de o-nun için seviniyor zannetti ve bir iki saat oturduktan sonra derebeyi çıkıp gitti. Akşam dörtte siyah şey geldi ve kıza sçrdu:
— ismim ne? Jak mı - Hayır -Tom mu - Hayır!
Bunun üzerine kız güldü:
Timi Timi Tat senin ismin Tom Tit Tat!
Bunu söyleyince siyah şey bir çığlıkla kuyruğunu şiddetle savurdu, pencereden uçup karanlığın içinde kayboldu!.
H kâyeci bal»
Ayı Bulmacamız
Nisan
O



W-
■-w*:?-..
Sevgiye babası şişme bir balon almıştı. Balonu kendisine verirken:
— Yavrum, demişti. Balon üfledikçe şişer ( Lâkin çok şişireceğim diye lüzumundan fazla üfliyecek o-lursan balonu patlatırsın
Sevgi, babasına teşekkür ettikten sonra balonile oynamağa başladı. Evvelâ biraz şişirdi, sonra biraz daha, biraz daha şişirdi. Hakikaten balonu üfledikçe şişiyordu. Şimdi balon koskocaman bir şey olmuştu. Balon büyüdükçe Sevginin heyecanı artıyor, onu biraz daha büyütmek
istiyordu. Düşüncesiz çocuk babasının nasihatini unutmuştu. Son bir gayretle biraz daha fazla şişireyim derken bir «Pat!..» sesi işitti ve balonun patladığını gördü.
Sevgi, koskocaman bir balonum olsun derken elindeki balonu büsbütün kaybetmişti. İşte çocuklarım, bu size, elinizdekilere kanaat edip lüzumundan fazla şeyler istememenizi ve böyle yapmazsanız elinizdekini kaybetmek tehlikesine düşeceğinizi gösterir. «Az tamah çok ziyan getirir» dede sözü daima doğrudur.
Kötü yürekli kraliçe Karbeyazı tutup bir zinadana hapsetmiş. Bu zindana karmakarışık ve şaşırtıcı toprakaltı yollardan gidiliyor. Zavallı Karbeyaz zindanda ağlayıp gözyaşı döküyor. Siz de beş cüce ile elbirliği edip Karbeyazı karanlık ye korkunç zindandan bir an evvel kurtarmak isterseniz zindana giden karmakarışık yolları bulup zavallıyı kurtarın. Zindanın giriş ve çıkış kapısını soldaki cüce size parma ğiyle göstermektedir.
Siz bu resmi kesip Karbeyazın zindanına giden dolambaçlı yolu, renkli kalemle çiziniz ve zarfların üzerine “Yeni Sabah gazetesi Bilmece memurluğuna” yazarak gönderiniz. Bilmece mektuplarınızı posta ile açık gönderirseniz (30) paralık posta pulu kâfi geln.
Zarfların üzerine “Bilmece memurluğuna” kay dini ilâve etmeyi unutmayın. Bulmacayı doğru çözerseniz Nisan ayı sonunda çekilecek kur’ada hoşunuza gidecek bir hediye kazanabilirsiniz-
29 NİSAN1»M
TINİSAIAR
7 1
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir--Z7 - VAZ^/V ■■ SAM! KARAYEL Kara Sülo Karabekiri Gizlice Süzüyordu Bu Yaman Pehlivanın Gelişi Büyük Bir Alâka Uyandırmıştı
— Murat; gördün mü Kazıkçı-P ? _ .
— Yahu, görmedin mi?.. Nah, 4te!..
Nihayet; güç halle şu cevabı verebildim :
— Yahu, kimsenin söylemesine hacet yok... îşte; mal ortada!, diyebildim.
Hakikaten; Kazıkçıyı bilmiyen ve görmeyen bir adam yek nazarda bu pehlivanı görür görmez yüzlerce kişinin içinden seçebilirdi.
Ne ise; ben ve arkadaşlarım, mahalle çocukları gibi Kazıkçının peşi ne takılmış gidiyorduk... Herkes o-na, buyur ediyordu.
Arkasında lâcivert potur ve cepken, bol kuşak, başında Trablus ipeğinden sarık vardı. Tıpkı Deliorman-lıvari giyinmişti. Lâkin, bu elbiseler, ona, nekadar yakışmıştı.
Kazıkçı ve Araboğlu kafilesi, baş pehlivanların oturduğu çardak altına gelince; orada mevcut pehlivanlar hep birden ayağa kalkıp buyur ettiler...
Meğer, Kazıkçı ile Kara Sülo birbirlerini tanımıyorlarmış... Yalnız, uzaktan uzağa namlarını işitiyorlar-mış...
Araboğlu, Kazıkçıyı Kara Sülo-ya takdim etti. İki pehlivan birbirlerinin elini sıkarak musafaha euî-ler... Ve sonra, yerlere serili hasırlara uzandılar...
Biz, çardağın arkasından merakla bunları seyrediyorduk... Kara Sülo, Kazıkçıdan biraz kısa boylu ve etlice idi. Okkaca daha fazla olduğu görülüyordu.
Fakat; Kazıkçının çapı kemikli ve çarmıhlı idi.
Kara Sülo, yan gözle durmadan Kazıkçıyı süzüyordu. Her halde heyecanlı idi.
r Lâkin, Kazıkçı bir kere dahi ol-
Fuhşa Teşvik Ottn Uç kişi yakalanıp tevkil olundu
Genç kızlan fuhşa teşvik etmekle .■uçlu Topkapıda Şefikr., Mes’ut ve Hüsnü isminde üç kişi yakalanmıştır.
Birinci Sorgu hâkimliği, bu üç suçlu hakkında dün tevkif kararı vermiştir.
PF.N17J ERDF, j
Saldırayın sancak çekme merasimi
Geçen hafta- İçinde Almanyadan limanımıza gelen Ay sınıfı denizaltı gemilerimizden Saldıray temizlenmek üzere girdiği havuzdan çıkmıştır. Denizaltı gemimize bugünlerde sancak çekme merasimi yapılacaktır.
Denlzbankın İlkbahar tarifeleri
Denizbank’ın Adalar, Kadıköy ile Mudanya hattı ilkbahar tarifelerine yarından itibaren başlanacaktır. Yeni tarifeler iskelelere asılmıştır. Yeni tarifelere göre hatlarda bazı değişiklikler ve ilâve seferler yapılmıştır.
Zeytlnburnunda top atış talimleri
Bugün Zeytinbumundan sahile loğru muayyen bir hedefe hafif topçu atışları yapılacaktır. Meraki-)in müteyakkız bulunarak tayin e-iilen mesafeden daha açık geçmeleri için Deniz Ticareti Müdürlüğü a-centelerle alâkadar merakibl haberdar etmiştir.
sun hasmına bakmadı. Sakin ve sa-mit oturuyordu. Pehlivanlar, Kara Sülo da dahil olduğu halde bir araba lâf konuştukları halde, Kazıkçının ağzından bir tek kelime bile dökülmedi.
Kuşağının içine soktuğu Sergi-sof saatinin boynundan asılı olan u-zun ve kalın kösteğini sağ.elinin parmaklan içine takmış oynuyordu.
Hüâf olmasın, parmakları en iri adamın ellerinden iki misli büyücek idi. Hem de uçlanna doğru kerpeten gibi sivri idi.
Hülâsa; tam manasile adale ve sinir bir adamdı. Sonra da sakin ve halimdi Ne gülüyor ve ne de konuşuyordu. Ustası Araboğluna hürmeti aşırıydı.
Hattâ; misafirlere kahve getiren çocuğun elinden fincanı alarak doğrulup evvelâ ustasının eline verdi.
Hoş, bizim Deliormanda küçüğün büyüğe hürmeti çoktu. Hattâ; ustalara çıraklar bir köle gibi hizmet ederlerdi. Lâkin, Kazıkçının hali büsbütün başka idi.
Ben ve arkadaşlarım, bu tatlı birliğe ve sohbete o derece dalmıştık ki; babalarımız bizi aradıkları halde bir türlü bulamamışlardı.
Bereket versin çok geçmeden davullar, zurnalar çalmağa başladı. Güreşler başlamak üzereydi.
Başpehlivanlar davul, zurna sesini işittikleri halde olduklar) y :r-den kıpırdamadılar bile...
Biz, olduğumuz yerden fırladık, meydana koştuk... Çünkü desteye güreşecektik... Başpehlivanların işi yoktu da gelip bizim gibi çapaçulları mı seyredeceklerdi?
Deste güreşine seyirdip giderken şöyle gururla ensemi göstere göstere oturabileceğim? diye hayıflan-içime bir ateş düştüğünü hissettim..
Ah; ne vakit başpehlivan o1””' dım doğrusun,. aml Tar^
SPOR Motosiklet Müsabakası
(Baştarafı h cü sayfada) taraftan İdarî hazırlıklar yapılırken diğer taraftan motörcülerîmiz tesbit edilen yol üzerinde şimdiden çalışmağa başlamışlardır. Geçen bir yazımızda motörcülüğün yeniden ihyasının memlekete bir kazanç olduğunu yarışlara girecek tanınmış mo törcülerle kazanması kuvvetli yarışçıları bildirmiştik.
Yazımızı alâka ile karşılıyan mo-törcülerden bazıları matbaamıza gelerek teşekkürlerini, bu arada Kâmil ve Cevdet isminde iki kıymetli motörcünün de yarışlara gireceğini bildirmişlerdir.
Kâmil, 1929 Millî Müdafaa Vekâleti tarafından Ankarada yapılan müsabakalarda birinci, 1934 deki müsabakada 6 saniye farkla ikinci gelmiş eski bir motörcüdür.
Cevdet; belediye servisi yapan eski ve kıymetli bir yarışçıdır.
«Yeni Sabah, yarışa iştirak edecek motörcülerin kimler olduğunu işittikçe kendilerini teşvikle heşir vazifemizi yapmak fcfcı muntazaman sütunlarımıza geçireceğiz, hayatlarını yazacağız, gönderirlerse resimlerini de basacağız.
500 seyyah geliyor
Alman bandıralı Mil Voke vapu-rile önümüzdeki ayın birinci günü şehrimize muhtelif milletlere mensup 500 seyyah gelecektir. Seyyahlar şehrimizde bir gün kaldıktan sonra Akdenize müteveccihen lima-Mimızdan ayrılacaklardır.
Kanlı Bir Vak a
Dün kanlı bir vak’a olmuştur.
Defterdar yokuşunda 2 numarada oturan sabıkalı hamal Ziya,; balıkçı Ali ve Yusuf isminde iki kişi ile bir küfür yüzünden kavga etmiştir.
Hâdise; .evvelâ Alinin; şakalaşırken bir küfür savurmasından çıkmış ve yağcı Yusuf ta ,araya girmiştir!.. Buna çok kızan Ziya; bıçağını çekerek evvelâ Aliyi kolundan ve kalçasından yaralamış, sonra da Yusufu muhtelif yerlerinden vurmuştur.
Bir kayık devrildi içindeki Uç kişi kurtuldu
Eleni, Yorgo ve Estemat isminde üç kişi, dün Dolmabahçede bir kayığa binmişler ve denize açılmışlardır.
Biraz sonra kayık devrilmiş, fakat her üçü de kurtarılmışlardır!. i R AD YO ~\ CUMARTESİ: 29/4/939
13.30 Program.
13.35 Müzik (Eğlenceli müzik -Pl.)
14,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri.
14,10 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kam, Cevdet Kozan.
Okuyan: Mefharet Sağnak.
1 - Kürdilihicazkâr peşrevi
2 - Salâhattin Pınarın - Kürdilihicazkâr şarkısı-Aşkınla yanan gön lüme.
3 - Artakinin - Kürdilihicazkâr şarkısı - Artık ne siyah gözlerinin
4 - Ruşen Kam - Kemençe taksimi.
5 - Rakımın - Kürdilihicazkâr şarkısı - Demedim ona hiç kimsin ve nesin.
6 - Osman Nihadın - Kürdilihicazkâr şarkısı - Kaç yıl yüreğim sızladı.
7 - Kürdilihicazkâr saz semaisi. 14,40-15,30 Müzik (Kanşık program - Pl.)
17.30 Program.
17.35 Müzik (Dans saati - Pl.)
17,55 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu - Haftanın kapanışı)
18.15 Türk müziği (Halk musikisi, Aşık Veysel ve İbrahim)
Takdim eden: Sani Yaver Ataman.
18.30 Türk müziği (Karışık prog ram)
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler.
Okuyanlar: Tahsin Karakuş, Celâl Tokses, Safiye Tokay.
19,00 Konuşma (Dı ş politika hâdiseleri)
19.15 Türk müziği.
Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan.
Okuyanlar: Necmı Riza Ahıskan Radife Neydik.
1 - Mahur peşrevi.
2 - Abdi efendinin - Rast şarkısı - Senin aşkınla çak oldum.
3 - Yesari Asımın - Hüzzam şarkısı - Yine kalbim taşar ağlar.
4 - Reşat Erer - Keman taksimi
5 - Refik Fersan - Mahur şarkısı - Dün yine günümüz geçti.
6 — Mahur şarkı - Saba tarfı vefadan peyam yok mu.
7 - Mahur saz semaisi.
8 - Şemsettin Ziyanın - Uşşak şarkı - Ol şuhi safa perveri.
9 - Şemsettin Ziyanın - Uşşak şarkı - Şu salkım söğüdün.
10 - Türkü - Ne zaman görsem onu.
20,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji TVBerîeri.
20.15 Temsil (Korkma sönmez bu şafaklarda)
Yazan: Ekrem Reşit
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik"( Sonate - Mesut Ce mil - Cemal Reşit)
22,00 Haftalık posta kvtusu.
22.30 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkın)
1 - Löhr - Hülya gecesi - vals
2 - Brahms - Macar dansı No. 1-2
3 - Könischofer - Tirol Enter-mezo.
4 - Willy Richarts - ilkbaharda bir çift aşık - Uvertür.
23,00 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45-24 Son ajans haberleri ve yarınki program.
Teni ne rIyat
Kiralık konak
Sevimli romancımız ve kıymetli edibimiz Yakup Kadri’yi tanımıyan yoktur. Yakup Kadri’nin en kuvvetli eserlerinden biri de, hiç şüphe yok ki «Kiralık Konak» adlı romanıdır.
Bu edebî âbideyi bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz.
Türkiye İş Bankası A.Ş. İstanbul şubesinden:
1 Mayıs Pazartesi Bahar Bayramı münasebetile Bankamızla Galata, eyoğlu şubeleri ve Beyazıt, Kadıköy, Üsküdar Ajansları kapalı bulunacaktır.
ZAYt GÜMRÜK MAKBUZLARI
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat 1 nM-ası Cebelibereket ajansından:
Muhammen
kıymeti Mevkii Cinsi Köyü Mesahası Hissesi Tapu tarl No. HUDUT VE SAHİBİ
Lira ________________
45 Kasaba Bahçe Hacı 2042 M2 Tamamı 11/5 şa Ayşe H. ve müfrezünmin
OsmanlI Bekir ef. bahçeleri.
Ga. Müfrezünmin Bekir ef. bahçeleri
Şi. değirmen anğı
Ce. Müfrezünmin Bekir ef. bahçeleri
' _ 1 (Apan Ali O. Apan Dede).
45 Kasaba Bahçe Alibeyli 2023 M2 Tamamı 28/5/930 17 Şa. Zaptiye Nuri ga. Halil usta. Şi. Sahibi mülk Ce. Hacıosmanh tarlaları (Mus tafa O. Nacar Ahmet Sireci)
280 Kasaba Bahçe Hacı 10000 M2 Tamamı 5 Majıs 1339 3 Şa. Muhtar Süleyman ve Ali-can bahçesi. Ga. Yol, Şi. Köse Abdurrah-man, Ce. Yol, (Tapal Fettah AO. Serdar Fettah)
500 Dalboyun Tarla Toprak-kale 458000 Mp Tamamı 28 Mayıs 339 Şa. Sahibi mülk Hacı Kâhya Ga. Sakız Gediği ve dere. Şi. Hacı Hüseyin ef. tarlası, Ce. Para dişengi harabesile mahdut (Hatip O. Mustafa ve Hacı Kara Kahya oğlu hacı ^cinnet)
475 Akfatma Tarla Sakar-cahk 433268 M2 16 his- 14 Mayıs sede 8, 71 338 " hissesi 8 Şa. Bakırlıdan Akfatmaya gelen yol. Ga. Tatarlıdan Huriu-şağma giden yol, Şi. Akfatmadan Kösereliye giden yol, Ce. Bakırlıdan Akfatmaya gelen yol.
235 Akfatma Tarla Sakar-çahk " 211569 M2 16 his- 14 Mayıs sede 8,71 338, fiissesi. Şa. Tatarlıdan Akfatmaya gelen yol, Ga. Bakırlıdan Akfatmaya gelen yol, Şi. Yol, Ce.
Koca hendekle mahdut.
690 Akfatma Tarla Sakar-calık
632040 M2 16 his- 14 Mayış,
sede 8, 71 338
hissesi
Gayrimenkul Satış ı
Yukarıda adları yazılı her borçlu hizasında gösterilen gayrimenkulleri Bankamıza birinci derecede ve birinci sırada ipotek göstermek sureti le aldıkları parayı vadesinde ödeme dikleri gibi tebliğ edilen birinci ihbarnamenin muayyen müddeti zarfında da ödemeye yanaşmadıklarından mezkûr gayrimenkulleri 3202 sayılı Türkiye Cümhuriyeti Ziraat Bankası kanununun 40 mcı maddesi ahkâmına tevfikan açık artırma suretile ve 45 gün müddetle satılığa çıkarılmıştır.
1 — Arttırmaya iştirak için müşterilerin turla ve bahçelerin muhammen kıymetlerinin % 7,5 nisbetindeki pey akçelerini bankamıza peşinen yatırmış bulunmaları, millî bir bankanın teminat mektubunu hâmil olmaları veya bankamıza muteber teminat göstermeleri şarttır.
2 — Satışa ait ferağ, intikal vesaire gibi bilcümle masraflarla dellâliye resmi ve gayrimenkulün müterakim vergileri tamamen müşteriye ait olacağı gibi kat’î ihaleyi müteakip satış bedeli de tamamen ve peşinen alınacaktır.
3 — Açık artırmaya iştirak ederek uhdesine gayrimenkulün muvakkat ihalesi icra edilen talip taahhüdünden nükûl eder veya ihalenin kat’î yet kesbetmesini müteakip bankanın tahrirî talebi üzerine ihale bedelini yedi gün içinde derhal ve peşinen tediye etmezse hakkında 2004 numaralı icra ve iflâs kanununun 118 ve 133 üncü maddeleri hükümleri tatbik olunur.
4 — Açık arttırma 28/4/939 tarihinde başlıyacak birinci ihale 14/6/939 tarihinde Cebelibereket Ziraat Bankasında zevalî saat 14 de yapılacaktır.
5 — Arttırma şartnameleri ve ilânları bu günden itibaren Türkiye Cümhuriyeti Cebelibereket Ziraat Bankası ajansı salonunda herkesin gözü önüne serilmiş bir vaziyette bu lundurulacaktır.
6 — Dördüncü maddede tayin edilen açık arttırma müddeti gayrimenkullerle temin olunan; Banka borcunu karşılıyamadığı takdirde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartile arttırma müddeti 15 gün daha temdit edilecek ve müteakip 15 inci günü ayni saatte gayrimenkuller en çok arttırana ihale edilecektir.
7 — Kat’î ihaleyi yaptırıp yaptırmamakta bankamız tamamile muhtardır. Kat’î ihaleye kadar borçlu borcunu faiz ve masraflarile birlikte tamamen öderse muamele fesh ve iptal edilecek ve müşteri pey akçesini istirdattan başka bir gûna hak ve istekte bulunamıyacaktır.
8 — Bankamızdan başka ipotek sahibi alacaklılarla diğer alâkadarların gayrimenkulleri üzerindeki haklarını hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı müsbitelerile birlikte ve 20 gün içinde Cebelibere-ketteki bankamıza bildirmeleri lâzımdır. Aksi halde tapu sicillerde hakları sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşılmasından hariç kalacaklardır.
Şartnameleri görmek ve daha fazla malûmat almak istiyenlerin T. C. Ziraat Bankası Cebelibereket Ajansına her gün müracaat edebilecekleri ilân olunur. (2933)
Bey. No. Tarihi Makbuz No.
16080 14.10.936 425128
16083 28.10.936 236661
16085 14.12.936 431460
İstanbul İthalât Gümrüğünde muamelesi yapılan numaraları yukarıda yazılı beyannamelere aid Gümrük makbuzlarını zayi ettim. Yenilerini çıkaracağımdan hükmü olmadığı ilân olunur.
Fehmi Zorlu Kauçuk Fabrikası
Sultanahmet 5 inci Sulh. Hukuk Hâkimliğinden:
Ölü Haticeye ajt Kırkçeşmede Hoca Teberrük mahallesinin Yahya güzel sokağında eski 26 No. ve 51 metre murabbaı sahasındaki arsa (üzerindeki ev ankazı hariç) 1.6.939 tarihine müsadif perşembe günü saat 14 den 16 ya kadar İstanbul Di-vanyolundaki mahkememizde açık arttırma ile satılacaktır. İstiyenler arttırma şartnamesini ve dosyadaki tafsilâtı ilân tarihinden itibaren mahkememize müracaatla görebilir-, ler. Gayrimenkulün muhammen kıymeti 270 liradır. Birinci açık ar- j tırmada muhammen kıymetin teklif j olunacak bedel % 75 ni bulduğu tak-1 dirde talibine satılacak bulmadığı takdirde ikinci açık artırma tarihi olan 15-6-39 tarihine müsadif perşembe günü beklenerek o gün saat 14 den 16 ya kadar devam edecek | müzayedede teklif birinci açık artırmadaki teklif sahibinin teahhüt I hakkı baki kalmak üzere neye baliğ olursa satılacaktır. Bilcümle alâkalı ve alacaklıların evrakı müsbitelerile ilân tarihinden itibaren 20 gün içinde mahkememize müracaatları lâzımdır. % 7,5 pey akçesi ile müracaat lüzumu ve % 2,5 dellâliye ve ihale pulları ve harcın müşteriye ve birikmiş vergilerin terekeye ve evkaf vergisinden 20 seneliğinin ise
6 Şa. Dede oğlu Ali çavuş tarlası, Ga. Tatarlıdan Akfatma-ya gelen yol, Şi. Akfatmadan Sakarcahğa giden yol, Ce. Ko-. ca hendekle mahdut.
(Dede ef. oğlu Hüsamettin, Hakkı, ölü Mustafa eşi Meryem
1 oğlu Ökkeş, Zeki ve Dede ef. eşi Fatma)
kezalik müşteriye ait olduğu da ilâveten malûm olmak üzere ilân olunur. (934-58)
— Çocuk Hekimi
Dr. Ahmed Akkoyunlu
Taksim - Talimhane Palas No. 4
Pazardan mada her gön
Saat 15 ten sonra
Pariıin en son model kadın şapkaları Beyoğlunda BAKER Mağazalarının yeni Kadın Şapkaları Dairesinde teşhir edilmektedir. Geliniz; intihap ediniz.
GÜMRÜKLERDE İŞLERİ OLAN MÜESSESELERE
Çaker Yazaroglu
Gümrük komisyoncusu
Galata, Ziraat Bankası Karşısında Çanakçılı han No. 34 - 35 Telefon : 35,95
Sayfaı *

29 NİSAN 1939
10.000
M A Z O N M E Y V A T Ü Z U İNKIBAZIdefeder, MİDE ve BARSAMLARI kolaylıkla ve mülayim bir şpkilde boşaltarak rahatlık ve ferahlık verir. HAZI ıSIZLIK, ŞİŞKİNLİK, BULANTI, GAZ, SANCI,MİDE BOZUKLUĞU, BARSAK ATALETİ, İNKIBAZ, SARILIK, SAFRA, KARACİĞER, MİDE EKŞİLİK ve YANMALARINDA ve bütün mide ve barsak bozukluklarında kullanınız.
MAZON MEYVA TUZU son derece teksif edilmiş bir tuz olup yerini tu amıyan mümasil müstahzarlardan daha çabuk, daha kolay ve daŞa kat'î bir tesir icra eder Horoz markasına dikkat.
’kURU SİSTEM

KURU SİSTEMLE yapılan KELEBEK Marka || Kontr - Plâklar Çarpılma, Çatlama, Kabarma I ve saire gibi hiç bir arıza göstermez
Kontr-Plâklar bu gibi arızalara karşı garanti ile satılır.
KIZIL, KAYIN, KARAAĞAÇ'dan namul Kontr Plâklar Stok olarak her zaman mevcuttur.
HERYERDE SATIŞ YERLERİ VARDIR
Yazıhane adresi: Sirkeci MOhûrdarzade han No. 5

YENİ EVLENECEKLERE: Sandalyalar, Karyolalar, Portmantolar
vesair her nevi ve şık mobilyalar Fabrika flatına satılıyor Asrı Mobilya Mağazası Ahmet Feyzi İstanbul Rızapaşa yokuşu No. 66 Tel, 23407

POKER
l) Bi 9 traş bıçakları en sert sakalı bile yener ve cildi yumuşatır.
Her yerde POKER ısrarla isteyiniz.
| İstanbul Belediyesi ilânları
Vıllık mııhnm- tik
Yıllık muham- İlk men kirası teminatı
Çakmakçılarda Çakmakçılar mahallesinde Atik Ali
paşa mahallesinde 18 numaralı Çandarlı Atik İbrahim paşa medresesinde miifrez arsa 120,00 9,00
Babıâlide Lala Hayrettin mahallesinde Fatma Sultan sokağında 5 numaralı Hacı Beşir ağa medresesi 300,00 22,50
Süleymaniyede Hocahamza mahallesinde Kepenkçi Sinan sokağında 5 numaralı Seyavuş paşa medresesi 360,00 27,00
Çakmakçılarda îbrahimpaşa mahalle ve sokağmda 18 No. Atik İbrahim Paşa medresesinde baraka 24,00 1,80
Kapalıçarşıda Divrik sikağmda 35/37 No. dükkân 36,00 2,70
Kapalıçarşıda Divrik sokağmda 45/47 No. dükkân 36,00 2,70
Kapalıçarşıda Kazazlar sokağmda 44/46 No. dükkân 24,00 1,80
Kapalıçarşıda Hacı Haşan sokağında 16 No. dükkân 30,00 2,25
Kpalıçarşıda Hacı Haşan sokağmda 14 No. dükkân 36,00 2,70
Kapalıçarşıda Yağlıkçılar sokağmda Camili hanın 4 No. odası. 21,00 1,58
Cağaloğlunda Cezri Kasım mahallesinin Hilâliaiı-mer sokağmda Hadım Haşan Paşa medresesinin 1 No. odası. 24,00 1,80
». n ») 2 No. oda 24,00 1,80
m )* n „ 3 No. oda 24,00 1,80
». )ı » v 4 No. oda t4,00 1,80
k )ı - »): . ). 5 No. oda 24,00 1,80
a ıı h i, 6 No. oda 24,00 1,80
» f m 4 7 ve 8 No. oda 43,00 3,60
to i». » 21/1 numaralı aralık
z 1 ( u , mahalli 84,00 6,30
koyunuz
Genç ve taze görünmek I isterseniz
PUDRANIZA BİR KAŞIK*
KREMA KÖPÜĞÜ
SEMERELERİNİ
Büyük 40, Küçük
Eksiltmenin
gün ve saatleri
r\yıarca sinemalarda büyük bir zevkle dinlediğiniz Aşkın Göz Yaşları’nı Türkçe olarak Bay BURHAN 8ESYILMAZ muvaffakiyetle
dîniz bazen kurumuş ve buruşmuş bir hal kes-beder. Çünkü, pudranız cildin tabiî yağlı ifrazatını masseder. Yeni bir güzellik tedbiri sayesinde bu halden kurtulacaksınız. Kullandığınız pudra kutunuza bir kahve kaşığı miktarında “ krem köpüğü „ ilâve ediniz ve karıştırınız. Bu sayede pudranın cildin tazeliğini massetmesine mâni olpr ve yumuşaklığı muhafaza ve idame eder.
Hali ha ırda gayet ince ve derece nefis ve sizin için matlûp nisbette “krem' köpüğü,, karıştırılmış pudradan tedarik edebilirsiniz. O da ; Tokalon pudrası köpüğü sabit kalır, ne m urdan, yen müteessir olmaz; tende temin ettiği “Mat,, tazelik ve sevimliliğini bozmaz. Tokalon pudrasını tecrübe ediniz ve birkaç gün zarfında teninizde temin edeceği güzelliği görünüz..
yeni Tokalon krema saatlerce ve yeğ-ne de terden Içat’iy-
pudrasıdır, terkibindeki sayesinde rüzgâr

i Mayıs Bahar bayramı glinll göğüslerinizi TUrk Maarif Cemiyeti rozetile süsleyiniz.
tubile beraber 5/5/939 Cuma günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B) (2664'
DENİZBANK ŞEHİR HATLARI
İLKBAHAR TARİFESİ
Adalar - Anadolu - Yalova hattı ilkbahar tarifesi 30 Nisandan itibaren tatbik olunacaktır.
Yeni tarife iskelelere asılmıştır.
KOLİNOS U
KULLANMAKLA GÜLÜŞÜNÜZÜN PARLAKLIĞINI TEZYİD EDİNİZ. Güzellik ve cazibe, ■ağlam ve revnak dişlerle kaimdir. KOLİNOS KENDİNİZE cazip ve güzel olduğunuza hissettiren Kolinoi’u tecrübe ediniz.
Taze bir ağzın ve aehhar bir gülüşün saadetini hissedeceğinize mutmain olabilirsiniz. •Macun teksif edildiğinden ihtiyacınızı uzun müddet temiz
COLUMB1A Plâklarına
okumu,tur. Dinlemenizi tavsiye ederiz. Plâk numarası ( Ayni ismi taşıyan taklid plâklardan sakınınız)
Galatasaray Lisesi Alım Satım
Komisyonu Başkanlığından ;
Muhammen Tahmin İlk teminat
Fiyat Mikdar Kuruş Lira Kr.
Patiska
Peçete
Karyola
Tabak çukur
Tabak düz
Çay fincanı
Bardak
Reçel tabağı Tuzluk “kapaklı” Sehpa “cam”
Bıçak
Kaşık
Çatal
Çay kaşığı
1000 metre 68 64 60 8 Mayıs 1989 pazar
1000 tane 28 tesl saat 14 de.
50
900 38 75

Yukarda semti, senelik muhammen kiraları yazılı olan mahaller tes-(ım tarihinden itibaren birer sene müddetle ayrı ayrı kiraya verilmek ü-cere açık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mek-tubile beraber 16/5/939 Salı günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (!) (29611
Senelik muham-
men kirası teminatı
Galatada Fermeneciler sokağında 17/161 No. dükkân 400,00 Galatada Karaköy sokağında 5/6 No. dükkân 1500,00
Köprünün Haliç tarafmda 59 No. oda 300,00
Galatada Karaköy sokağında 1/2 No. dükkân 1080 00
İlk
tarihi
Mahallesi veya köyü

Adresleri bulunamıyan mükellefleş aid tahrir neticelerini ihtiva eden cetvellerin asılacağı yer
Göksu A. Hisar Anadolu Hisar vapur iskelesine Anadolu Hisar vapur iskelesine 29/4/939
Kanlıca Kanlıca vapur iskelesine
Çubuklu Çubuklu vapur iskelesine
Paşabahçy Paşabahçe vapur iskelesine M
İncirköy İncirköy camii önüne M
Beykoz Beykoz vapur iskelesine
Yalıköy Yalıköy camii önüne H •
Mihrişah Anadolukavak vapur iskelesin^
Anadolukavak Anadolukavak vapur iskelesine
Esenceli Psenceliköy camii önüne
Ömerli ömerliköy camii önüne
Hüseyin!) ÎHüseyinliköy camii önüne
Akbaba Akbaba köy camii önüne
Gollü Göllüköy camii önüne
Kılıçlı ^ılıçlıköy camii önüne
İrva Irva köy camii önüne
Muratlı Muratlıköy camii önüne
Beykoz kazasının yukarda yazdı mahallâtı ve köyleri
Galatasaray lisesine lüzum olan yukarıda nevi mikdan ve İlk teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı eşyaların Beyoğlu İstiklâl caddesi 349 numarada Okul Alım Satım komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır.
İstekliler nümune ve şartnameyi görmek ve Liseler Muhasebeciliğine yatıracakları teminat müzekkeresini almak için Okul İdaresine ve teminat makbuz ve yeni yıl Ticaret Odası vesikasile birlikte belli gün ve saatte mezkûr komisyona gelmeleri. “2625”
30,00
112,50
22,50 81,00
Yukarda semti, senelik muhammen kiraları yazılı olan mahaller ten-
hm tarihinden itibaren birer sene müddetle ayrı ayrı kiraya verilmek il-zere açık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazrn Müdürlüğünde gö-rülebilir. İstekliler hizalarımla gösterilen ilk teminat makbuz veya mek-
tseyKoz kazasının yukarda yazılı mahallâtı ve köyleri içinde tahrir edilip sahipleri adreslerinin öğrenilememesine binaen doğrudan doğruya tebliğ edilemiyen tahrir neticelerini ihtiva eden birer varakanın hizalarında yazılı mahallere asılarak bu gün ilân olunduğu, 2901 sayılı arazi tahrir kanununun 8 inci maddesi mucibince ilân tarihinden itibaren bir ay içinde vaki tahrire itiraz edebilecekleri alâkadarların her birine ayrı (2059)
ayrı tebliğ olunur. (B)
HORMOBİN
ADEMİ İKTİDAR
ve BEL GEVŞEKLİĞİNE KARŞI
Tabletleri. Her eczanede arayınız.
(Posta kutusu 1255 Hormobin) Galata, İstanbul
aahibi: Ahmet Cema İecMH SARAÇOĞLU
Nea,,y») Maclt ÇETİN Banldıa. yer Matbaa! Ebüzviye