GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
ABONE ŞARTLARI
Türkiye Ecnebi
900 Kr. S.noliğl 2400 Kr.
900 Kr. 6 «rlttı 1200 Kr.
200 Kr- ) ayhtı 600 Kr.
90 Kr- I eritti 300 Kr.
Potta ittihadına girmemif meoa-leketler İçin 26, 14, 7.9 ra 4 lire
Vali Lûtfi Kırdar Taksim atadyomunda müsabakaları açıyor
Mektepler Arası Spor
Leh Hariciye Nazırı BugünLondrada
İngiltere Lehistana Silâhlanmak
İçin 20 Milyon Sterlin Kredi Açıyor
Faydalı Bir Müessese
T 4u: Hüseyin Cahid YALÇIN
Ankara caddesinde toplanmış ...atbuat hayatımı, kın hemen hemen serhaddıni teşkil eden noktada, eski ve mtevazi bir bina içinde, hiç göze çarpmadan, sessiz fakat faydalı surette çalışan bir müessese vardır ki her gün oradan geçtiğimiz halde mevcudiyetini âdeta aklımızdan bile geçirmeyiz. Bu müessese bizim için çalışıyor; ki fikir sahasındaki faaliyetlerimizde bir kılavuzluk hizmetini görüyor.
1934 senesinde vücude getirilen bu küçük teşkilât Türkiye hudutları dahilinde intişar eden resmî ve gayri resmî bütün kitap ve risalelerden iki sahifelik broşürlere varıncaya ka dar hepsinden beşer nüsha toplar, tasnif eder, biriktirir ve sonra muayyen dört kütüphaneye tevdi eyler. Bundan başka her altı ayda bir kere bir bibliyografya neşrederek o müddet zarfında çıkmış olan tekmil e-serleri bize haber verir.
Fikir sahasında çalışmak isti-yenler için en ilk lâzım olacak bu esaslı ve mühim teşkilâtın bu kadar gecikmiş olması fikir hayatımızda âdeta telâfisi imk&nBiz zararlara se-bep olmuştur. Memlekete tabaatın girdiği günlerden zamanımıza gelinceye kadar ne gibi kitaplar basıldığını tamamı tamamına bilmek kim-Beye müyesser olmıyacak bir nimet teşkil eder. Hele bunları t'am bir su. rette toplıyabilmek, ele geçirmek imkânı katiyen yoktur.
Bu eksiklik bizi yalnız fikir hayatımızın tarihi bakımından alâkadar etmez. Ayni zamanda, bu günkü çalışmalarımızı da çok zorluğa uğratır. Tercüme etmek istediğiniz bir •serin daha evvel dilimize çevrilmiş olup olmadığını anlamak İçin uzun uzun soruşturmalara baş vurmak filtiyaomda kalırsınız. Alacağınız ce vaplar müsbet te olsa menfi de osla sizi tatmin edemez. Çünkü bunların matlûp olan tarafı haiz olmaları zor. dur. Bu şerait altında mükerrer tercümelerle emek ve para israfından içtinabın imkânı yoktur.
Bu noktadaki ihmalimiz akıllara sığmıyacak kadar hazindir. Eski zamanlan bırakınız. Meşrutiyettenberi Cumhuriyettenberi, hattâ harf ln-kılabındanberi çıkmış bütün neşriyatı eksiksiz surette bilmiyoruz ve elimizde göremiyoruz. Bu ihmale yalnız bir ad verilebilirdi, o da fikir hayatının kıymetini takdir etme-mek sözlerinde hülâsa olunur. İstediğimiz kadar-maariften, İlim ve e-Hlisoyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 Üncü sayfada)
Ha reketleri
28 Mektebin lştirâk Ettiği Müsabakaları Vali Lûtfi Kırdar Açtı
Liseler Arasında Yapılan Maçlar
Mektepler arası spor faaliyetine dün îstanbulda mevcut resmî, hususî, kız ve erkek 28 okulun iştirakile yapılan büyük merasimle başlanmıştır.
Merasime iştirak edecek okulların sporcu talebeleri 12 den itibaren Galatasaray lisesinde toplanarak ha zırlıklarmı ikmal etmişler ve saat tam 14 de büyük merasime iştirak etmek üzere Galatasaray lisesinden şu sıra ile yürüyüşe geçmişlerdir.
En önde Türk bayrağı, okul fı. lamaları askerî bando, kız muallim mektebi, Boğaziçi, Cümhuriyet, Çamlıca, İnönü, İstanbul, İstiklâl Kandilli kız liseleri Selçuk kız sanat enstitüsü, Şişli Terakki lisesi Üsküdar kız enstitüsü, Erkek muallim mektebi Boğaz içi lisesi, Darüşşefa-ka, Galatasaray, Haydar paşa, Hayriye, İstanbul Işık, Kabataş. Pertev-
(Sonu 7 inci sayfada) Âbideye çelenk konurke.
Millî Küme Maçlarında
Fenerbahçe A. Sporu 2-0 Yendi
Galatasaray Ankarâda Yenildi
Fenerbahçe Ateşspor maçından heyecanlı bir an (Yazısı 4 UncU sayfamızda)
Hitlerin Nutkunun Uyandırdığı akis
Londrada Türkiyeninde bulunacağı bir müdafaa blokundan tekrar bahsediliyor
Varşova: 2 (A. A.) —B. Beck saat 18,23 de trenle hareket etmiştir. Mumaileyhe hariciye nezareti garp işleri departmanı direktörü Kont'Potocki ile iki kâtib refakat etmektedirler.
Kendisi istasyonda Ingiliz sefiri Sir Kennard ile PolonyalI birçok zevat tarafından uğurlanmıştır.
B. Beck, bu akşam saat 21 de Berlinden geçecektir. Mumaileyh, yarın sabah Ostende’de vapura binecek ve saat 16,20 de Londrada olacaktır.
LONDRADA GÖRÜŞÜLECEK İŞLER
Londra: 2 (A. A.) — Sunday Times, gazetesinin öğrendiğine göre Beck’in ıburada yapacağı göV rüşmeler esnasında Podonya ile İngiltere arasında bir ‘mütekabil müdafaa paktı” nın imzası mev-zuubahis olacak ve Polonyanın millî müdafaasına tahsis edilmek üze-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Cümhurreisimiz Bugün Mühim bir Nutuk Söyliyecek Yeni Meclis bugün ilk toplantısını yapıyor
Diin Parti grubu toplandı
Ankara: 2 (Hususî) — Altıncı Büyük Millet Meclisi yarın (bugün) saat 15 de fevkalâde içtima devresinin birinci toplantısını yapacaktır.
Yarınki (bugünkü) toplantıya en yaşlı âza riyaset edecek ve muvakkat kâtibliklere de en genç â-zalar seçilecektir.
Muvakkat riyaset divanı ku -rulduktan so .nra mebusların tahlifleri icra edilecek müteakiben'bugün (dün) tesbit edilen namzed-lere göre riyaset divanı seçilecek daha sonra reisicumhur intihabına geçilecektir. Bu seçimde verilen reylerin tasnifi için 9 kişilik bir heyet ayrılacak neticenin tesbitin-den sonra reisicümhurluğa ikinci defa seçilecek olan İsmet İnönü kürsiye gelerek yemin edecek ve bundan sonra mühim bir nutuk 1-
(Sonu 3 üncii sayfada)
Yugoslavya Başvekili Macekie Görüşüyor
Belgrad: 2 (.A. A.) — Avala Ajansının bildirdiğine göre, Başvekil Sevtkoviç, Zagrebe varır varmaz, derhal doktor Maçki ziyaret ederek kendisiyle üç çeyrek saat görüşmüştür.
Bilâhare doktor Maçk, B. Svet-koviçe ziyaretini iade eylemiştir. Her iki görüşmenin de çok dostane bir hava içinde cereyan ettiği kaydolunmaktadır.
Hitlerin Memelde alınmış resmî
Hem Suçlu Hem Güçlü
Korkunç Bir iftira Karşısında Türk Gençlerine Kendilerini Müdafaa Hakkı vermek cinayet midir?
Üç gün evvel bir akşam gazete-! Uşk sinde bir anket intişar etti. Anke-! kan tin mevzuunu, lise talebelerine sorulan bazı suallere alınan cevabları
HER SABAH
Millî Neşriyatın inkişafına Doğru
Kültür makanizmasını tedvire' başladığı gündenberi millî irfan işlerinde bir hayli hayırlı teşebbüslere girişmiş olan Sayın Maarif Vekili Haşan Âli Yücel neşriyatımızın daha verimli ve bilhassa daha sistemli bir şekle ifrağ yollarının araştırılması için bir “Neşriyat | kongresi” ni toplantıya çağırdı.
Gazeteciliğimiz başta gelmek şartiyle neşriyat bakımıhdan hiçi de övünecek bir vaziyette bulun-1 madiğimizi itiraf etmeliyiz. Bulgar Başvekili Köseivanof'un memleketimizi ziyareti esnasnda tanışıp hasbıhaller yaptığımız komşu Bulgar gazetecilerinden tab adedi (100.000) i geçen Bulgar gazetele-l rinın. mevcudiyetini işittiğimiz za-l man kalbimizde bir sızı hissettiği-| mizi saklamıyacağız. Bu sızıl Türk gazetelerinin komşu Bulgari gazeteleri kadar satamamaların -dan doğan bir hased acısı değil münevver Türkün münevver Bul-j gar kadar okumadığından mütevellit ruhî bir iztiraptı.
Yevmî basışı yarım milyona varan Sırp gazetelerinin mevcudiyetini de haber verecek olursak

HER YERDE
3
KURUŞ
teşkil ediyordu. Bu anketten çı-—ı mâna lise talebelerimizin fecî denecek kadar cahil ve hava-(Sonu 7 inci sayfada)
neşriyat hayatımızın kısırlığı ve feyizsizliği hakkında küçük bir fikir peyda etmiş olursunuz.
Gazetecilik; mecmuacılık ve kitapçılığımızın boynunu büken başlıca sebeblerden biri de taşra satışı işlerinin bozukluğudur. Vilâyetlerimizde vücutlariyle iftihar edebileceğimiz dürüst, namuskâr ve temiz gazete ve kitap bayileri bulunduğu gibi bunların arasında bin bir emek ve fedakârlıkla yaşı-yan yevmi ve muvakkat neşriyatın satış paralarını, bin bir dereden su getire*-**k, benimseyenler de maalesef ' ılunuyor.
Bunun içindir ki; Ankarada toplanacak olan “Neşriyat kongresi" nin başaracağı bir hayli müşküller, yeneceği pek çok mâniler vardır. Fakat şimdiye kadar yapılanlar göz önüne getirilecek olursa bu müşküller ve mâniler bizi yıldırmamalıdır.
Hele işin başında genç Maarif Vekilimiz gibi çekirdekten yetişme ve işten anlar bir neşriyatçı bulunursa...
A. CEMALEDDlN SARAÇOĞLU

3 NİSAN 1939
Yazan
Tefrika No 49
HA PA Mf HM t HATIRA vr İTİRAFLARI
Salih Reis Tereddütsüz Cevap Verdi
‘Evet, Silâh Kaçakçılığı Yaptığım Doğrudur Bunu Yapıyorum
— Kapiten Benetin kim olduğu- , zju bilmiyorsun galiba.
— Kim olursa olsun.
— Acıyoruz sana. Bu adam seni bırakmaz ve muhakkak hapseder.
— Ne yapalım millet sağ olsun.
' — Gitmesen, bir kaç gün ortaya çıkmasan olmaz mı?..
— Hayır olmaz. Söz verdim. Ken dime yalancı ve korkak dedirtemem. Bu hareketimle milletimi küçük dü-şüremem.
işe diğer arkadaşları da karışır, fakat, reise söz dinletemezler. Tayin olunan saatte, Salih reis, yanında kâtibi Ömer Sonal olduğu halde Kapiten Benetin tünel başında, Hamson apartmanındaki dairesinde bulunur. Benet reis ile kâtibini, hayret ifade eder bir tavırla, biraz da giiler yüzle kabul eder ve:
— Salih reis, der. Geleceğinizi pek ummuyor, getirilmeniz için A-rabyan hanındaki polis zabitine e-mir vermek üzere bulunuyordum.
Reis bu söze kızar, kızarır ve:
— Müsyü kaptan, der. Biz Türk -ler verdiğimiz sözü yaparız. Yalancı dolanı sevmeyiz. Gelirim dedim, işte geldim de. Nedir bakahm istediğin hele söyle.
— Mademki öyledir, sana birşey soracağım. Bakalım doğruyu söyli-yecek misin. Senin için Anadoluda. kilere silâh ve cephane gönderiyor, diyorlar, ne dersin?..
Salih reis, hiç te tereddüt etmek.
sizin ciddilikle:
— Elbette doğru, der. Yurdum için böyle şerefli bir hizmet görmeyi neden bana yakıştıramıyorsunuz Kaptan ?.
Bu kestirme ve mertçe cevap karşısında Kapiten Benet şaşırır. Bu defa da kâtip Ömer Sonala hitap e-der ve:
— Kâtip efendi, der, Reisiniz galiba lâtife zannettiği sualime lâtife yollu cevap vermek istiyor. Halbuki işin lâtifeye tahammülü yoktur. Mesele çok mühim ve müttefiklerin âli menfaatleri aleyhinedir. Bu suçu reisinizle birlikte sizin de işlediğiniz haber veriliyor. Fakat ben pek inanamıyorum buna.
Ömer Sonal da, tıpkı arkadaşı gibi bu saflığı ve samimiliği, ciddiliği ve mertliği ile:
— inanınız Kapiten, diyor. Reisin söylediği doğrudur. Hem şunu da biliniz ki, yalnız o ve ben değil, bu iş için bütün millet elele ve baş başa vermiş çalışıyor.
Kapiten Benet gözlerini Salih reisin gözlerine dikiyor, hiç kırpmadan bir dakika baktıktan sonra, biraz suratını ekşitiyor ve:
— Korkmıyor musunuz Maltaya gitmekten, ağır cezalar çekmekten? diyor. Bu işlerin çok acı neticeler vereceğini bilmiyorsunuz galiba.
Salih reis te suratını asıyor vo oturduğu yerden kıvranarak:
— Evet, diyor. Maltaya gideceğimizi. hapsedileceğlmizi, işkence ce keceğihıizi ve hattâ öldürüleceğimizi de biliyor, bile bile yapıyoruz Kan-tan.
Benetin şaşkınlığı büsbtltUn artıyor. Gözlerini açıyor ve:
— Yaaaaa.... diyor. Sizi kim teşvik ediyor bu işe, anlamak isterdim bunu?..
Salih reis bir yay gibi yerinden fırlıyor, işaret parmağını sivri ve zehirli bir ok gibi muhat»binin kalbi Özerine deldiriyor. Ve hırçın bir eda ve şada ile haykırıyor:
— Sis.
Benet gösterilon bu ollret karşı-mnda titriyor, işi tatlıya bağlamak, nasihat ve tavsiyelerle reis De kfi. tibtal başından savmak İstiyor Gıl [erek ayağa kalkıyor. Hırslı bir aralan gibi gözleri yaşaran, yüreği kabaran Salih reisin sırtını okşuyor
Salih Reis
Gümrük Umum Müdürü
Bu hafta içinde Amerika-dan dönmesi bekleniyor
Beynelmilel hava turizmi kogre-«ine iştirak etmek üzere geçen ay i-çinde Londraya gitmiş olan gümrük ler umum müdürü Mahmud Nedim bu hafta içinde şehrimize dönecek, tir. Londrada toplanan bu kongrede milletler arası yapılacak hava nakliyatında gümrük işlerine ait mühim kararlar alınmıştır. Umum müdür ayni zamanda İngiltere ile Avrupa-da belli başlı merkezlerinin gümrüklerinde de tetkikat yapmaktadır. Bu tetkiklerden alınacak intibalar üzerine gümrüklerimizde İslâhat yanılacaktır.
Okuyucularımız
Diyor kİ ı
— Seni ve kâtibini doğruyu söylediğiniz için tevkif ettirmiyeceğim. Fakat, Türk milletini seven, padişahınızı sayan hükümetime inanınız. O sizi ve memleketinizi kurtarmak için buraya gelmiştir. Sakinlikle neticeyi bekleyiniz. Çok memnun oldum görüştüğümüzden. Bu gibi işlerle uğraşmamanızı tavsiye ederim size.
Diyor ve ikisini de uğurlıyor. v
Benetin reise söyledikleri yalandı. Bu hâdiseden bir müddet evvel, o zamanın soysuzlarından, vatansızların kodamanlarından Nemrut Mus tafa (paşa) Kapiten Benete cephane ve silâh kaçakçılığına dair bir rapor vermişti. Aklınca, Ingilizlere akü öğretmek istemişti. Ve bu işleri idare eden komodor Nazmı, Eyüp, Kemal, Hafız Besim, Himmet zade Hüseyin Hüsnü, Ekrem, Hâkimzade Mehmet ve diğer ak yüzlüler hakkında bir çok malûmat verdikten sonra, cephane ve silâh nakliyatına mani olmak için Salih reis, deniz a-mele cemiyeti reisi Emin, mavnacı, lar cemiyeti reis ve azalan gibi nak. liyat işlerile alâkası olanların elde edilmelerini ve bu suretle isimleri geçen idarecileri elsiz ve ayaksız, vasıtasız bırakılmalarını tavsiy etmiş ve bu adamları yola getirmek için de Süleymaniyeli Hakkı adında bir vatansızı ileri sürmüştü.
Kapiten Benet bu mütalea ve tek lifi derhal kabul etmişti. Nemrut Mustafanın tanıttığı Süleymaniyeli Hakkıyı yanına almış, verdiği direktiflerle ortaya salmıştı. Bayağı bir kaldırım sabıkalısı olan, bir müddet te hilâfet ordusu denilen hain sürülerinden birinde çete başıhk yapan Süleymaniyeli Hakkı da bir çok paralar çektikten sonra, nihate birgün Salih reisi kandırdığını, Ingilizlere hizmet için kendisinden söz aldığım söylemişti. Benet te bu sözlere inan mış, Salih reis ile kâtibini anlaşmak için yanma çağırtmışti ve hiç şüphe siz ki aldatüdığını da anlamıştı.
Salih reis kâtibi Ömer Sonal ile o akşam geç vakit Kapiten Benetin dairesinden ayrıldıktan sonra, Gala-taya inmiş, takım ve tayfasını toplayıp hemen Dolmabahçe yolunu tutmuştu. Yine hizmetine koşmuştu. O gece yüzbaşı Yozgatlı Ahmet e-fendi ile beraber, Maçka silâhhane-sinden gizlice çıkardıkları sandıkları, Dolmabahçe rıhtımında bekli-yen motörlârimize uçurmuştu.
Biraz yukarıda Salih reisin tevkif edildiğini söylemiştim. Bu tevkife sebep te, o zamanlar aramızda gözlüklü hoca ismini verdiğimiz, eski mutasarrıf mazullerlnden Ertuğrul Şakir olmuştu. Bu rezil de Kapiten Benetin hatırlı azılılarındandı. Hlya-net yolunda nal şakırdatan soysuz yaratıklardandı. O sıralarda Salih reise bu habis musallat olmuştu. (Devam va/r)
Şehir Işıklan çoğaltılacak
Belediye Nafıa Vekâleti nezdin-de teşebbüslerde bulunarak şehirdeki umumî tenvirat bedellerinin tenzilini istemiş ve bu münasebetle şehirde fenersiz hiç bir yer bırakıl-mıyacağı bildirilmiştir. Nafıa Vekâleti İstanbul belediyesinin bu isteğini esas itibarile müsait bir surette karşılamıştır. Şirket ücretleri azal, tıp şehrin umumî ihtiyacını temin i-çin yeniden konulacak lambalarda (tenzilât yapacak olursa o zaman be lediye şehrin cadde ve sokaklarına daha fazla lâmba koyacak ve bun. dan sarfiyatın artacağı için şirket-de kâr ettiği gibi her taraf ışıklandırılmış olacağından şehir de istifade edecektir.
Bu takdirde şehirde şimdi mevcut olan 4688 lâmbanın bir misli daha artacağı gibi şehrin imarı noktai nazarmdan da mühim bir adım atılmış olacaktır.
Hayvanlan Koruma Kurumunun dikkat bakışlarına
Matbaaya gelen bir arkadaşıma şunları anlattı:
- Aksarayda, Yusuf paşa cad desinde bir şekerci dükkânı vardır. Üstündeki büyük bacaya her yıl ayni leylek gelip yuva yapardı. E. sasen bu yuva her zaman dururdu. Nedense bu yıl bacanın üstünü sivri bir külahla örtmüşler. Zavallı leylek yuvasının bozulduğunu görünce hemen onun yanındaki diğer oacaya alelacele yuvaladı. Halbuki ayni akşam buraya da bir merdi, ven dayatılarak leyleğin yeni yaptığı yuva da bozduruldu. Şimdiye kadar on beş gün oluyor. Biçare leylek durmamacasına uğraşıyor. Her gün yuvasını yapıyor ve akşam üzeri hain bir el tarafından da bozularak zavallı her gece açıkta bırakılıyor. Görseniz kuşcağızın hali deta içler acısı, bütün bir semt bu vaziyete son derece üzülüyoruz.,,
Yeni Sabah — Bu içli ve çok İnsanî şikâyet etrafında hayvanları koruma kurumunun ehemmiyetle dikkatini celbederiz.
Kazaya Uğrıyan Çocuk
Bundan bir . nüddet evvel Lâ- | lelide Şeref’in idaresindeki motor-sikletin altında kalarak sağ omuz kemiği kınlan ve dişleri döküleni Yenikapı ortaokul Direktörü ^Gönen’in
dilmekte olduğu Haseki hastaha-nesinden çıkmış ve evinde tedavi edilmeğe başlamıştır. Tevkif edilen Şeref, hakkında tahkikat devam edilmektedir.
îzzet Küçük Zerrin kızı Zeârinı tedavi e-
Dünkü hava vaziyeti
Devlet Meteoroloji istasyonundan alman malûmata göre dün yurdda hava Trakya, Kooaeli bölgeleriyle Karadeniz kıyılarında çok yağışlı di£er bölgelerde umumiyetle bulutlu rüzgârlar bütün! bölgelerde şarkî istikametten orta' kuvvette esmiştir. Dün İstanbul'da! hava bulutlu geçmiş rüzgâr şimalî şarkî istikametinden saniyede 3-5! metre hızla emiştir. Saat 14 de! hava tazyiki 760,5 milimetre idi. i Sühûnet en yüksek 15,6 ve en düşük 4,9 santigrad derece olarak kaydedilmiştir.
İKTİSAT İŞLERİ :
Buğday fiatları düşürtülecek
Piyasadaki buğdayların fiat sekliğinin önüne geçilmesi için toprak mahsûlleri ofisi bu yaz piyasaya tamamen hâkim olmak üzere tedbirler almıştır. Ofis fiatleri düşür, mek için elinde bulunan stokların mühim bir kısmını satışa çıkaracaktır.
Şaraplık lizUm bağları kuruluyor
İnhisarlar idaresi memleketteki şarap ve az alkollü içkilerin hariç piyasalarda günden güne fazla rağ. bet bulduğunu nazarı itibara alarak bu kısım imalâtı arttırmak için yeni tedbirler almağa başlamıştır. Bu cümleden olmak üzere Tekirdağında bulunan nümune bağlarından diğer üzüm mıntakalarında da yetiştirmeğe karar vermiştir. Bu bağlardan şimdilik Ege mıntakasında birkaç tane yetiştirilecektir.
yük-
Boğaziçi Plâjı
Bu yıl deniz mevsimine kadan ikmal edilmiş olacak
Ş.rket Hayriyenin önümüzdeki mevsim bidayetine kadar yetiştirmeğe çalıştığı Anadolu hisarındaki asrî plâjın inşaatı ilerlemektedir. Plâjın kum ferşiyatı nihayetlen-miş şimdi gazino ile sair akşamın yapılmasına başlanmıştır. Şirketi Hayriye halkın doğrudan doğruya plâja çıkabilmeleri için Deniz Ticaret müdürlüğüne müracaat ederek bir plâj iskelesi yapmağa müsaade istemiştir. Deniz Ticaret müdürü şirketin bu teklifini tetkik ettikten sonra kabul etmiş olduğundan yeni vapur iskelesinin . inşaatına derhal başlanacaktır. Şirket bu münasebetle vapur ve plâj için komple biletler ihdas edecektir. Plâjın heyeti u-mumiyesi önümüzdeki ay içinde tamamlanmış olacktır. /
GÜMRÜKLERDE:
Gümrük kadrosunda değişiklikler yapılacak
Evvelki gün Ankaraya gitmiş o-lan İstanbul gümrükler başmüdürü Medhi, yarm şehrimize dönecektir. Öğrendiğimize göre bu ay başından itibaren gümrük kadrolarında mühim değişiklikler yapılacak ve idare de tasarruf yapmak gayeşilc bazı tedbirler alınacaktır.
Mütekaitlerin Dünkü Toplantısı
Umum mütekaidini askeriye cemiyeti senelik toplantısını dün veznecilerdeki merkez binasında yapmıştır. Saat 18 de emekli Albay Alinin riyasetinde başlıyan toplantıda ilk olarak Ebedî Şef Atatürk’ ün mübarek hatıralarına hürmetten üç dakika sükût edildi. Bunu müteakip yıllık faaliyet raporları okundu. Ve rapora nazaran âza adedinin 5000 kişi arttığı anlaşıldı.
Bundan soııra Reisicümhur îs -
POLİSTE :
Merkezî Avrupada cereyan eden hâdiseler, bir zamanlar Avrupada harp tehlikesi uyandıran İspanya meselesini bir müddet için unutturmuştu. Fakat Madridin sukutu ve diğer cümhuriyetçi şehirlerin birer birer teslimi bu meseleye yeniden nazarları çevirtti.
Artık Madridin sukutile İspanya tarihinin kanlı bir aahifesi kapanır ken dahilî harbin da sona erdiği görülüyor.
Şimdi bizzat İspanyolların kanla-rile yuğurularak beynelmilel camia karşısına çıkan yeni Ispanya devletinin önünde takibedeceği umumî : i-yasetin ana hatları teressüm etmektedir. General Frankonun asıl müşkül faaliyeti, milletine karşı mes’uli-yeti burada başlıyor. Muzaffer gene, raim ihtiyar edeceği tedbirler ve faaliyet sahaları, ispanyanın mukadderatını tayin edecek mahiyettedir. Filhakika yeni ispanyada dahilî vaziyet, İspanyol milliyetçiliğinden, -iç. timaî akidelerden, çok cür’etli İktisadî nazariyelerden mülhem bir programın tatbikim ve ezcümle İçtimaî emniyet, nizam ve istikrarın temini ve dünya muvacehesinde manen ve maddeten kuvvetli bir millî hükümetin mevcudiyetini istilzam etmektedir. Bu hakikat ortaya çıkınca general Frankonun bir müddet haricî siyaset kombinezonlarından, ihtiraslarından uzak kalmak ihtiyacım duyacağı neticesi çıkabilir. Şüphesiz ki general Franko maddî cihetten muzaffer olmuştur. Fakat yeni İçtimaî kalkınma siyasetinde tâ baştan başlamak mecburiyetindedir. Ve baş tan başlamak da memleketin nizamı-m temin, yeni müesseseleri tesbit ve tanzim ve işlemelerini tahakkuk ettirmek demektir ki bu da fazla sai, meharet ve zamana mutavakkıftır..
Bu sebepten zarurî bir sulh siyaseti kendini göstermektedir. Fakat Avrupamn bugünkü vaziyetinde her. hangi bir tahminde bulunmak abes-
Şşedeki gibi durmaz Kafayı çekince etrafa saldırmağa banlamış
Dün gece Eyüpte Celeb Osman isminde birinin kendini bilmiye-cek derecede sarhoş olup elinde bıçak olduğu halde öteye beriye bağıra bağıra saldırdığı görülmüştür.! Etraftan bağrışanların feryatları _____ ______ _______ __
üzerine yetişen zabıta memurları | de olabilir. Zira yarımn ne olacağını k.. -„.ı. i ı kimse derhal açık surette kestiremi-
yor. Ve yalnız umumî mahiyette fikirler beyan ediliyor.
Filhakika İspanyanın haricî vaziyetini tetkik ederken, İtalyanın Ak I denizde bir nevi hegemonya tesisi [ü_l için uğraştığı müşahede edilebilir. Ayni zamanda ispanyanın, Akdeni-*.... .. ......zin garp havzasında silik bir rol oy-
rat kiifür” edildiğM ve” 14 "yaşm-i naraagl kabul etmesi’ yabaDcl bir | devletin arzularına tabi olmağı istemesi pek düşünülemez, ispanya, bunu gaye edinirken, Akdenizde faiki-yet ve hâkimiyete Fransanın da te-vassül etmesi de hoş gözle görüle-miyeteği tabiîdir.
Bu keyfiyet de müstakbel Akdeniz siyasetinin dikkat edilmesi lâzım gelen yeni bir unsurdur. Fakat iki buçuk senedenberi süren dahilî bir harp neticesinde İspanyolların zayıf ve harptan yorgun oldukları, malî vaziyetlerinin parlak bulunmadığı ileriye atılabilir. Yalnız maiî vaziyetin fenalığı harbe mani teşkil edip etmiyeceği de cayi sualdir. Za-inanımızdaki tecrübeler, parasızlığın harbin başlamasına mani teşkil etmediği ve belki neticesine kuvvet olduğunu gösteriyor.
Bu vadide serd edüecek mütale-alar ne olursa olsun, ispanyanın kendilerine takarrübünden istifade edecek devletlerin diğerlerine karşı bu milleti ayaklandırmak ivin sarfet tikleri faaliyetler nekadar büyük bir ehemmiyet arzederse etsin yeni ispanyanın haricî siyasetinin mutedil olabileceğini düşünmek doğru bir fikir olarak görülebilir. Tabiri diğerle general Frankonun memleketinin atisini yeni esaslar altında kurmağa çalışmak mecburiyetinde kalma, sından, Avrupamn umumî mücadelelerinin kenarında bir müddet için olsa bile bitaraflığa riayet edileceği ileri sürülebilir. Fakat böyle düşünmek, siyasette her hangi bir fikrin zaman ve manaya göre değişebileceğini de unutmak demek olmadığına işaret lâzımdır.
Şimdi burada da, millî İspanya hükümetinin, millî bir siyaset takip etmesi karşısında Berlin- Roma mihveri mütemadi faaliyetlerde bulunmağa devam etmektedirler. Ezcümle Alman yanın, general Franko hükümetini, anti komtntenı palrta id-hal için çalışması dolayislyle yeni bir nüfuz kazanılmağa gayret edil mesi şayanı dikkattir.
Dr. Reşad SAGAY
bu azılı sarhoşu yakalamışlardır. Hakkında tahkikat yapılmaktadır.
Baba oğul
Ahçı biçağile tehdit etmlçler
Tahtakalede aşçılık yapan M eh met Bora isminde biri zabıtaya mii-ı racaatla borçlu bulunduğu ekmek-1 çi Ali Keskin tarafından ana av-l
daki oğlu Ltfi tarafından da bt-çak teşhiriyle tehdit edildiğini söylemiştir. İki suçlu da yakalanmıştır.
Bir eldiven hırsızı yakalandı
Sabıkalılardan Rıza oğlu ammer Polenderli dün Tahmis caddesinden geçmekte olan îlyas Bo-lufilisin yankesicilik suretiyle paltosunun cebinden eldivenini ken yakalanmıştır. Suçlu kemeye verilmiştir.
Mıı-
çalar-mah-
Bir tavzih
Gazetenizin 22—3—939 tarihli nüshasında, “Döryol istasyon müdürü tevkif edildi,, başlığı altında intişar eden yazı hakkında tahkikat yaptırılmıştır.
Tahkikat neticesine nazaran, Dörtyol istasyon memurumuzun hırsızlık vak’asiyle hiç bir veçhile alâka v« münasebeti olmadığı ve bu meselenin adlî ma-kamat tarafından takip edilmekte olduğu anlaşılmıştır.
Keyfiyetin, gazetenizin ayni sütununda dercedilmek suretiyle tavzihini rica eder, bilvesile saygılarımızı stınarız.
D. D. Y. U. M.

TAKVİM
3 Nisaa 1939 Pazartesi

met înönünden imzalı bir resim istenmesi için ir takrir verildi. Ve înönüne.Mareşala, Meclis reisine) Asım Gündüz’e telgraflar çekilmesi kararlaştırıldı ve idare heyetinin seçimine geçildi. Neticede idare heyetine Orgeneral Cemal Mer -siııli, Albay Yusuf, Ali, Yarbay Azmi, Aziz, Mehmet, Hüsnü, Şe-rafeddin, Binbaşı, Muzaffer, Rüştü, Lâtif, Vehbi, yüzbaşı Lûtfi ve Cemal seçilmişlerdir.
Hicrl : 13 Sefer 1358
R«L21 Mart 1355
Değ* aaati: 5,39
: 12,17 — İki.dİ : 15,53
■ : 18,35 — Yataı : 20,09
kaı

3 NtSAN 193»
TKNİİABAN
3
SON HABERLER
Leh Hariciye Nazırı Bugün Londrada
“■ (H»4tajrAfı 1 inci sayfamızda) re îngilterenin Polonyaya 20 mil-İ-on İngiliz lirası ikraz etmesi imkân derpiş edilmektedir.
Yahudi muhacereti ve Dantzig meselelerinin de müzakere edileceği muhakkaktır.
Bu gazete, bundan maada Al -man tecavüzlerine karşı koymak azminde bulunan devletlerden yani Sovyetler Birliği, Polonya, Yugoslavya, Türkiye, Yunanistan ve palkan devletlerinden mürekkep müttehid bir cephe teşkil edilmesi mevzuuabihs olduğunu yazmaktadır.
Sunday Times, ihtilâf halinde parkı Akdenizde İngiliz bahriyesi-nin oynıyacağı rol dolayısiyle bilhassa Türkiyenin ehemmiyetinden bahsetmektedir.
Diğer cihetten Observer, gazetesi diyor ki:
“Almanya, Polonyanın hâkimiyetini ihlâl veya tadile teşebbüs ettiği takdirde Polonya hükümetinin Bilâhla mukavemet etmeğe karar ▼erdiğini her şeyden evvel kaydedelim. Dantzig şehrinin ayrı bir statüsü vardır ve Polonyanın hâkimiyeti altında değildir. Fakat koridor Polonyanın hâkimiyeti altındadır. Binaenaleyh Dantzig’in şarkî Prusyaya ilhakı bir tecavüz mahiyetinde olmamakla beraber Almanyanın şarkî Prusya ile Al -manyayı birleştirmeğe teşebbüs etmesi Fransız - İngiliz taahhüdünün tatbikini icabettirir. Şu kadar var ki Polonya Almanyaya silâhla mukavemet ettiği takdirde bu taahhüdün ahkâmı kabili tatbiktir.,, BİR İTALYAN TAVASSUTU MU?
Roma: 2 (A. A.) — Emin bir memba-dan öğrenildiğine göre, Kont Ciano ile İngiltere maslahatgüzarı Noel Charles arasında son günlerde yapılan görüşmeler esnasında Italyanın Almanya ile Polonya arasında tavassutta bulunması ihtimalinden bahsedilmiştir.
Söylendiğine göre Polonya ile Almanya arasındaki gerginliğin zail olduğu takdirde Ingiltere şimdiye kadar yalnız Polonyaya verdiği teminatın orta ve cenubi şarkî Avrupa memleketlerine de teşmilini derpiş edecektir. İtalya, İngiliz teklifini reddetmemişse de İngiltere tarafından yapılan hareketin Almanyanın muhasarasını istihdaf etmemesi lâzım geldiğini, İtalya hükümetinin buna şiddetle muhalif olduğunu bildirmiştir.
Siyasî Italyan mahfellerinde hâkim kanaate göre bu görüşme -lerin neticesi Almanyanın tarzı hareketine ve Almanyanın Polon-yadan yaptığı taleblerin mahiyetine bağlıdır.
Diğer cihetten )bu mahfeller, İtalyanın orta ve cenubi şarkî Avrupa'da bir müşterek emniyet sistemi vücuda getirmeği derpiş eylediğini tekzib etmekte ve îtalya-nın talebleri is’af edilmedikçe Av-rupada sulhun teessüsüne imkân olmadığını ilâve eylemektedirler.
ALMAN GAZETELERİNİN İHTARLARI
Eerlin: 2 (A. A.) — Alman
matbuatı Hitlerin nutkunu îngilte-renin Almanyayı muhasara siyasetine karşı bir mukabele şeklinde telâkki etmektedir.
Deutsche Allgemeine Zaıtung, büyük harfli başlıklarında şöyle yazmaktadır:
“Ingilteronin, Almanyanın hayatî sahasında hiç bir işi yoktur.
Ingiliz - Alman deniz anlaşması meselesi ortaya atıldı.,,
Voelkischer Beobachter gazetesi diyor ki:
“Führer mukabele ederek hesapları temizledi. Alman kudretini dünyada hiç bir kuvvet yıkamı-yaoaktır.
liftler îngiltereye deniz anlaşmasının bu vesikanın akdi imkânını veren ilk şartların idamesine bağlı olduğunu bildirmiştir.,,
Lokal Anzelger şöyle yazıyor:
"Bu nutuk tbir düşünce mühleti dahâ veriyor, .Verilecek cevabı bek
liyelim. Almanyaya karşı ittihaz edilen tarzı harekette İsrar edilecek olursa bundan lâzım gelen neticeleri istihraç etmeğe hazırız.,,
Hamburger Fremdenblatt, şöyle diyor:
“Almanyanın kendi coğrafî ve siyasî sahasında yalnız kendi hâkim olmak istediği fikrine alışmak lâzımdır.,,
İTALYAN GAZETELERİNİN MÜTALEALARI
Roma : 2 (A. A.) — Italyan gazeteleri, B. Hitlerin nutku hakkın-dakî yazılarında bilhassa İtalya -Almanya dostluğunun salabetini tebarüz ettirmektedir. B. Hitlerin bu nutukla îngilterenin iki yüzlü metodlarını sarih surette açığa vurduğunu kaydeylemektedir.
Yarı resmî Voce d/Italia, Alman milletinin çember içine konulmasına müsaade etmiyeceğini yazıyor.
Popopolo d’îroma B. Hitlerin bu nutkunda zengin milletlere kar şı sarih bir ihtar görüyor. Bu gazete, ayni zamanda, Almanyanın sulh azmini tebarüz ettirdiği gibi orta Avrupada ve şarkî Avrupada, sulhu müdafaa niyetini de kaydey-lemektedr.
Popolo d’İtalia bu nutkun, B. Chamberlainin beyanatına şiddetli bir mukabele teşkil ettiği mütalea-sındadır.
Corriere della sera diyor ki:
“Bu nutuk, çember altına alma siyasetine taraftar olanlar için sarih ve enerjik bir ihtardır. B. Hitlerin bu nutkunun ehemmiyetini ev velce tahmin edildiğinden çok büyük olmuş ve bu nutuk, son günlerin karışıklığını aydınlatmıştır.,, HİTLERİN NUTKU VE
FRANSIZ GAZETELERİ
Petit Parisien diyor ki:
“Polonyayı tehdit eden cümleler vaziyete uygun değildir. Zira, Polaııyaya yardım etmeğe hazır olduklarını söyliyenler bizzat büyük devletlerdir. Hitler, Alman-yanın bir çember altına sokma siyasetini kabul etmiyeceğini söylüyor. Filhakika, kendisi çember altına almamakta fakat istedikleri yerlere doğrudan doğruya girmektedir. Şurası muhakkaktır ki, Hitler hiç bir zaman bu derece karışık ve bu derece şaşkın bir nutuk söylememişti.,,
Yugoslavların Slovakya-ya İhracatı durdu
Belgrad: 2. (A.A.) — Matbuat tarafından verilen haberlere göre alâkadar makamlar Yugoslavya ile Slovakya arasında yeni bir ticaret itilâfı imza edilinceye kadar Slovak-yaya yapılan ihracatı durdurmağa karar vermişlerdir.
Kaçakçılar hakkında
Ankara: 2. (Hususî) — İnhisar-larca, kaçakçılıktan mahkemeye verilen suçlulardan tahsil olunacak para cezalarından tahsildarlarına yüzde beşi aidat verilmesi kararlaştırılmıştır.
Teknik mektepleri
Ankara: 2. (Hususi) —Nafuı teknik okullarında talebenin daha verimli yetişebilmeleri için atölyeler tesis etmek üzere bütçeye altmış bin lira konmuştur.
Vamn kurtulduğu gUn
Van: 2. (A.A.) — Van kurtuluşunun 21 inci yıldönümü bugün coşkun heyecanla kutlulanmıştır. Gofenkonnun seyahati
Bükreş: 2. (A.A) — Resmen bildirildiğine göre Gafenco, nisanın sonlarına doğru garbî Avrupanın bazı hükümet merkezlerini ziyaret edecektir.
Bulgar Meclisi tatili
Sofya: 2. (A.A.) —Mebusan
meclisi hükümetle hemfikir olarak, inşaat nazareti tarafından evvelce istenen fevkalâde kredi hakkındaki talebi reddettikten sonra paskalya tatiline başlamıştır. Meclis, yeniden 12 nisanda içtimalarma bağlıyacak, tır.
Faydalı Bir Müessese
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) debiyattan bahsedelim; bunlar, demek oluyor ki, hep sathî ve gösteriş kabilinden söziremiş.
1934 tarihindeki teşkilât işte bu hazin devreyi kapadı. Kanunun tahmil ettiği mecburiyet üzerine, her eser sahibi neşrettiği matbu yazılardan mahiyetleri ne olursa olsun, beş tanesini bu müesseseye tevdie mecburdur. Kanunlar ne kadar mü. kenımel olursa olsun, onu tatbik e-decek olanlar insanlardır. Eğer bu insanlar her nasüsa yapılan kanunların lüzumunu anlamış ve onlara itaati vazife bilmiş değilseler kanun hükümden düşer, varlığı ile yokluğu müsavi hale gelir.
Eski hoca Tahsin efendinin mektebi denilen taş bina içine sığman bu mütevazi teşkilâtı gezdim. Vazı. fesine bütün kalbile âşıkane bağlı, bir fikir adamının yanında dört beş genç, derin bir sükûn içinde önlerindeki kitap ve fişlerle meşgul bulunuyorlar. Vazifeleri tertip, tanzim ve tasnif. Küçük odanın her tarafı açık raflarla kaplı ve bunlar kitaplarla dolu. Aşağıda, küçük odalarda da yine sıra sıra ciltler, bunlar daha ziyade yevmi gazete ve mecmualardan terekküp ediyorlar.
Bu muvakkat kütüphanede ilk göze çarpan şey kitaplarımızın cılızlığı ve biçimsizliğidir. Eserler, mündericat bakımından bilmem amma, fizik bakımdan pek yufka. Sonra, kılık kıyafete zerre kadar ehemmiyet verilmiyor. Bir kitabın enini boyuna uydurarak ona hacmine göre muvafık bir şekil vermek kabil iken, meselâ seksen sayfalık bir a-seri koskoca bir kıt’ada basıyoruz. Neşriyatın çoğu âdi broşürler hudu. dunu geçemiyor. Neşredilen bibliyografyalar bir iki sayfalık verak-pareleri bile ihtiva ediyor. Ancak bu sayededir ki neşriyatımız senede bir iki bin adet teşkil edebiliyor. Fakat bunun sırf çocukca bir izzeti nefsi tatminden başka bir manası olmadığı âşikârdır. Tam mânasiyle telif veya tercüme eser adı verilehi. lecek kitapların sayısı çok azdır. Neşriyatın yalnız adet itibarile ölçülmesi aldatıcı bir neşe verecek v(* bizi gaflet içinde bırakacak bir teh like olduğu için burada bu noktayı bilhassa tebarüz ettirmek isterim.
Müessesenin faaliyet tarzı hakkında biraz yakından malûmat almak istedim. Görülüyor ki bütün vazifenin ehemmiyet ve kudsiyeti ile mütenasip surette, didinerek ve uğraşarak çlışmasa kanunî mecburiyet unutulacak ve çıkan bu eserler buraya tevdi olunmıyacaktır. Hususî fertlere karşı kanun bir müebbet kuvvet tesis etmiş olduğundan ceza korkusile onlara bu müesseseyi hatırlatmak kabil oluyor. Fakat resmî matbaa ve dairelerin kanunu hi. çe saymalarından burada hayret ve esefle bahsetmek lâzım gelir. Çünkü onları mahkemeye tevdi ederek tecziyelerini talebe kolayca imkân görülemediği için neşriyatlarını toplamak kabil olmıyor! Devlete men. sup müesseselerin kanunî mecburiyetlere lâkayt kalmaları kadar yeis verici ve düzeni bozucu bir hareket tasavvur edilemiyeceği kanaatindeyim.
Hüseyin Cahid YALÇIN
Slovaklar Macarlara Toprak Verdiler
Bratislava: 2. (A.A.) — Macar. Slovak ihtilâfı halledilmiştir. Slovaklar Macaristana 30 kilometre genişliğinde ve 60 bin nuf uslu bir arazi parçasını terketmişlerdir. Buna mu kabil Macarlardan birşey alınmıya-caktır.
Vapur tarifesi
Ankara: 2. (Hususî) — Haliç
ve Şirketi Hayriyenin tarifeleri iktisat Vekâletince tasdik edilmiş, tir.
Ziraat Bankasında tayin
Ankara: (Hususî) — Açık Ankara Ziraat Bankası müdürlüğüne müdür muavini Mehmed Ali tayin olunmuştur.
Zamana Göre:
Eski ve Yeni Medeniyetler, Müşterek Medeniyet
“Medeniyet,, kelimesi dünyanın diline doladığı en cazibeli ve en çok hatırı saydır mefhumlardan biridir. Ve hemen her kavim bununla kendi itibarını ölçmeğe alışmıştır. Halbu. ki: Hakikî medeniyetlerin zuhuru esnasında böyle bir telâkki yoktu. Kürrenin muhtelif kıtalarında, muh telif zamanlarda zuhur eden medeniyetler o zamanlar beşeriyetin müş terek malı telâkki edilmiyordu. Yani böyle bir iddia mevcut değildL Fakat şimdi (Medeniyet beşeriyetin müşterek malıdır) diyorlar.
Demek ki: Bu mal üzerinde her hangi bir kavmin, bir milletin temellük hakkı olmıyacak. Bütün insaniyet ondan derece derece istifade e-decek. Ne güzel fikir.. Ne İnsanî düşünce.. Fakat acaba "Medeniyet , denilen şey böyle bütün bir insanlığın müştereken kullanabileceği bir âlet midir? Teneffüs edeceği bir hava mıdır? Bunu biraz tetkik etmek lâzım.
Bir kere bugün her kavmin kendine göre bir medeniyeti var. Ve bu medeniyeti terkip eden unsurlar a-şağı, yukan onu yapmış olan kavmin ruhunu temsil ediyor.
Aletlerin, makinelerin, vapurla, rın, şimendüfelerin birbirine benzemesi, milletlerin medeniyet telâkkisi üzreinde bir tesiri haiz değildir. Ve bu demir parçalarının ayni hizmetlerde, ayni usullerle kullanılması medenî bir iştirak sayılmaz.
Asıl müşterek olan, olması lâ. zım gelen ruh ve karakter birliğidir.
Bunu şimdiye kadar temine kimse çalışmamıştır.
Eğer bu istikamet üzerinde müşterek bir sa’y ile bir bina kurulsay-dı bugün Babil kulesini andıran bu dünyanın daha muntazam bir maketini insaniyetin müşterek medeniyeti diye selâmlamak mümkün olurdu.
Yalnız bir nazariye olarak kabul edilebilecek olan bu "Tez,, hakikate uymıyor.
Çünkü: Her insan ayni iskelet ve uzuvlardan yapılmış olduğu halde ayni ruh ve karakteri taşımadığı gibi her medeniyet te ayrı, ayn hususiyetler ibraz eder.
Sonra medenî seviye hemen hemen her çağda ayrı bir irtifa ifade eder.
Meselâ: eski Mısırlılarda mimarlık; heykeltraşlık harikalar yapar, ken; Edebiyat; ressamlık pek sönüktü.
Yine Romalılar dünyaya hâkini iken millî bir sanata sahip değildiler. Roma mimarî ve heykeltraşlığı Yunan kopyası idt •
Bundan anlaşılıyor ki: Kadim Mısırlılar da kendi seciye ve ruhla, rma göre bir medeniyet fışkırmış olduğu gibi Romalılarda da kendi kavmî hususiyetlerini tebarüz ettiren şahsiyet medeniyetlerini yapmıştır.
Bu gün de böyle. Bir Alman medeniyeti, bir Fransız medeniyeti, bir Ingiliz medeniyeti ve bir Amerikan medeniyeti var.
Eğer böyle olmasaydı bunlar bir-birlerile çoktan birleşmiş ve umumî âhengi, dünyanın İçtimaî nizamını çoktan tesis etmiş olurlardı.
Eski zamanlarda Roma medeniyetinin mümeyyiz vasıflan ne idi7 Askerî teşkilât, siyasî ve adlî tesisat; ve mükemmel bir edebiyat..
O ihtişam bu malzeme ile yapılmıştı. Şimdi denizlerde, karada: havada; denizin altında ayrı ayn medenî teşkilâta malik muazzam medeniyetler var.
îngilterede bir Şekspir edebiyatı yok amma... Bahriye Lordunun Süper dretnotlan Romeo Jülyetten daha çok okunuyor..
Almanyada da Göte, Şiller ve Niceden ziyade “Maynkamf,, geçiyor. Fransa; İtalya da Volter ve Dan-teyi unutmuş, Majino hattı ile Afri. ka sahillerini ölçüp duruyor.
Bu yüzden müşteremk medeniyet ancak bütün insaniyetin müşterek düşünce ve menfaatlerinin toplandığı bir çağda belki tahakkuk e-debilir. Şimdilik bu bizden çok uzak tadır.
Doktor “Gustave le Bon„ diyor
ki: “Bir medeniyetin felsefece geri o lan unsurlan İçtimaî hayatta en iyileridir.
Eğer gelecek zamanın kanunları, mazinin kanunları olmak lâzım gelseydi bir kavim için en muzir o-lan şey kültürün en yüksek bir dereceye vasıl olması olurdu.
Kavimler; kendi seciyelerinin vasıfları bozulunca inhitata yüz tutar lar.
Bu vasıflar da kavimlerin medeniyet ve zekâları büyüdükçe bozulur.,,
Eğer bu mütalea doğru ise: bu günkü medenî dünyanın büyüyen: hattâ taşan zekâsı karşısında biraz durmak, düşünmek lâzımdır.
Yoksa alabildiğine koşan bu iler, lemek, yalnız kavimlerin seciye vasıflarını değil; yürüyüş müvazene-sini de bozacağı muhakkaktır.
Hızlı ve çabuk yürümenin zanı. retile bacakların kalçadan atıldığı-diyarlarcla talimî bir otomatizm hasıl olmaktadır. Bacakların bu harp. ketine, kolların selâm vaziyetleri de iştirak ediyor. Beden, ruhu taşıyan bir mahfazadır. Vücut, yaptığı hareketlerle derunî müvazenesini muhafaza edebilir.
Bunların tabiî hadlerinden dışarı çıkması, müvazeneyi sarsar. Fizyolojik iştiha mekanik iştihaya uymaz.
Cebrî bir yürüyüşle kazanılan bir demir, çelik ve süratten ibaret medeniyete; demirden, çelikten yapılmış asap lâzımdır. Bu günkü insan buna malik olsaydı... Dünya vukuatını daha soğuk kanlılıkla karşı-lıyabilirdi.
Dr. Esat Kemal Hekimoğlu
Cumhurreisimiz Bugün Mühim bir Nutuk Söyiiyecek
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) rat edecektir.
Bu nutka, dahilî ve haricî siyasetimize taalluk edecek mühim nok taları ihtiva etmesi itibariyle büyük bir ehemmiyet verilmektedir.
Bundan sonra -‘feclis tatil edilecek ve ağlebi ihtimal gelecek pazartesi toplanarak encümenleri seçecektir.
Eski meclise verilmiş olan fakat müzakerelerine imkân kalmı-yan kanun lâyihaları meclisin yenilenmesi itibariyle hükümsüz kalmıştır. Bunların yeniden teklif e-dilmesi lâzımdır.
Meclis bu devresinde yeni bütçeyi de müzakere ederek bir Temmuzda yaz tatiline başlıyacaktır.
Ankara: 2. (A.A.) — C.H.P. B M. Meclisi grupu bugün 2/4/939 öğleden sonra saat 15 de Başbakan ve gurup reisi Dr. Refik Saydamın riya j setinde toplandı:
Bu toplantı ruznamesini Büyük Millet Meclisinin altıncı devre fevkalâde içtima yılına ait riyaset divanı intihabı ve parti grupunun reis vekillikleriyle idare heyeti üyelerinin seçilmeleri teşkil ediyordu. Büyük Millet Meclisi reisliğine genbaşkur-ca namzet gösterilen Çankırı mebusu Müstafa Abdülhalik Renda ile riyaset divanı reis vekillikleri için Aydın mebusu Dr. Mazhar Germen. Bursa mebusu Refet Canıtez ve Sivas mebusu Şemsettin Günaltayın, grup reis vekilliklerine de Trabzon mebusu Haşan Saka ve Seyhan me. busu Hilmi Uranın namzetlikleri re. ye konularak müttefikan kabul o-lundu.
Bundan sonra Haşan Sakanın reisliğinde celseye devam olunarak namzetlikleri umumî heyetin intihabına bırakılan idare âmirlerile riyaset divanı kâtiplerinin ve gurup i-dare heyeti üyelerinin seçilmelerine geçildi ve aşağıda isimleri yazılı zatlar ekseriyeti kazandı. Ruzna-mede başka bir madde olmadığından celseye nihayet verildi
İdare âmirleri:
Dr. Sami Uzel (Manisa)
Halid Bayrak (Ağrı) İrfan Ferit Alpay a (Mardin)

Spor
İnkılabı
Uzun seneler devam eden tecrübeler sonunda nihayet Türk gençliğini spor sahasında beynelmilel ölçüde dünya gençlerinin arkasında m-rakan hastalık büyük bir hazakatte teşhis edildi. Ve en kestirme yoldan tedavisine girişildi.
Dostumuz Bay Selim Sırrı Tar-can affetsin, fakat memlekette tamim etmek için büyük bir hüsnü niyetle ve inanarak çalıştığı İsveç u-sulü jimnastik bugün dünyanın her tarafında iflâs etmiş demeyelim, terkedilmiş bir metoddur. Okadar ki bugün İsveçliler bile İsveç usulü jimnastik yapmıyorlar.
Jimnastik ve beden terbiyesi tedrisatında bugün güdülen gaye, gençliği evvel emirde memleket müdafaası için hazırlamaktır. Bugün, çek ve süratli koşabilen, uzun hendekleri, yüksek maniaları kolaylıkla aşabilen, icabında yumrukla döğiiş -meşini becerebilen bir gençlik kütlesine muhtacız. Düşman karşısında yurdu müdafaa edecek gençlikte her şeyden evvel bu hassalar aranır. Yoksa İsveç usulüne göre yetiştirilmiş sadece kollarım kaldırmasını, ağzını açıp kapamasını, burnunu çe-mesini ve belini kırmasını bilen b(r gençlik değil! İsveç usulü jimnastik, harcayacak enerjisi olan bir gençliğe değil, ancak hastalara tavsiye e-dilebilecek bir metotdur..
Ne ise, madem ki artık doğru yola sapıldı. Bu bahis üzerinde fazla durmak lüzumsuzdur. Şimdilik, yalan istikbalde gençlerimizin elde e-decekleri muvaffakiyetlere intizar edelim!
MURAD SERTOĞLU
Ispanya
Dahilî Harbi Resmen Bitti
Burgos: 2. (A.A.) — Dün gece saat 23.15 de nasyonalist umumî karargâhının İspanya dahilî harbi hak kında aşağıdaki tebliği neşretmiştir:
Ordularımız, kızıl orduyu esir e-derek silâhdan tecrit etmiş ve bu suretle son askerî hedeflere varmıştır. (
Harp bitmiştir. Burgos 1 Nisan 1939.
İmza Zranco Fransada bulunan İspanyol gemileri:
Paris: 2. (A.A.) — Muhtelif Rransız limanlarında bulunan 67 İspanyol gemisi, yakında Burgosa teslim edilecektir. Burdo makamları üe Ispanyol konsolosu arasında gemilerin teslim şartları üzerinde görüşmelere başlanmıştır.
Bizerte de bulunan harp filosu ise pek muhtemel olarak bugün öğ. leden sonra İspanyaya hareket ede. çektir.
Amerika da Frankoyu tanıdı.
Vaşington: 2. (A.A.) — Amerika hükümeti Frankoyu tanımıştır. Roosevelt, İspanyaya gidecek silâhlara konan ambargoyu kaldırmış. tır._____________________r
Riyaset divanı kâtipleri: Vedit Uzgören (Kütahya) Ziya Gevher Etili (Çanakkale) Cavit Oral (Niğde) Dr. Sadi Konuk (Bursa) Kemal Ünal (İsparta) Bekir Kaleci (Gaziantep) Grup idare heyeti üyeleri) Aziz Akyürek (Erzurum) Gl. Ihsan Sökmen (Giresun) Rasih Kaplan (Antalya) Abdülhak Fırat (Erzinean) Damar Arıkoğlu (Seyhan) Emin înankur (İçel) Şevket Erdoğan (Gümüşhane) Şükrü Koşak (Erzurum) Rıdvan Nafiz Edgüer (Manisa)' MÜZAKERAT RADYO
İLE NEŞREDİLECEK
Ankara: 2 (A. A.) — B. M.
Meclisi, yann saat 14 de açılacak ve bütün müzakerat radyo ile neşredilecektir. Reisicumhurun yoi min merasimi saat 17 ile 18 arasın» da yapılacaktın.
/
Sayfa ı
TINI) Al AH
3 NİSAN 1939
Millî Küme Karşılaşmaları
Fener - Ateş Sporu 2 - 0 Yendi. Galatasaray Ankara Demirspora 2 - 0 Mağlup Oldu
Beden Terbiyesi Kupa Maçlarında
Beykoz, Kurtuluş Muhteliti A. köy
Topkapı Muhtelitini 3-1 Yendi
I tzmirin Ateşspor takımı dün ls-tanbulda ikinci millî küme maçını Fenerbahçeye karşı yaptı.
Havanın giizel olması sahada 6000 kadar bir seyirci kütlesinin toplanmasına sebep olmuştu. Hakem Tarık Özerenğin tek düdüğiyle yuna başlandığı zaman iki takımın sahada şu şekilde dizilmiş olduğu görülüyordu.
Fenerbahçe: Hüsamettin, Lebip, Yaşar, M. Reşad, Angelidis, Ali Rıza Basri, Şaban, Yaşar, Esat, Naci
Ateşspor: İbrahim, Cemal, Sezai, Avni, Ömer, Salih, İzzet, Mahmud, Reşad, Ali, Ferid.
Fenerbahçenin Güneş lehinde fakat rüzgâr aleyhinde idi. İlk dakikalarda Fenrbahçenin işi acele tutup netice almak için uğraştığı gömülüyordu.
„ Beşinci dakikada • hâkimiyeti İz. mirliler ele aldılar ve üç orta muhacimleri vasıtasile yaptıkları hücumlarda Fenerlilere hayli korkulu dakikalar geçirttiler. Rüzgârın yardımı ile İzmirliler hâkim oynamakta devam ediyorlar, merkez muavin Ö-merin güzel oyunu da İzmirlilerin iyi oynamasına yardım ediyordu Bu arada Fenerbahçenin tek tük fakat tehlikeli akınlar yaptığı görülüyordu. 30 uncu dakikadan itibaren Fenerbahçe iyi oynamağa ve İzmirlileri sıkıştırmağa başladı lar. Fakat devre her iki tarafın bir-şey yapamamasile 0.0 berabere bitti.
İkinci devreye rüzgârı lehlerine alan Sarı- Lâcivertliler oyuna baş. ladılar ve hemen oyuna hâkim oldular. Nitekim de bu devre baştan aşağı Fenerin hâkimiyeti altında geçti. Devrenin sonuna kadar da İzmirliler tehlikeli olacak bir tek akın yapamadılar. Dakikalar ilerledikçe hâkim oynamalarına rağmen Fnerbahçeliler netice alacak sayıyı bir türlü yapmağa muvaffak • olamıyorlardı. Nihayet 40 inci dakikada Esadın iki İzmirli arasından verdiği bir pası güzel bir vole ile Basri Ateş kalesine sokarak takımının ilk golünü yapmağa muvaffak oldu. Fenerbahçeliler oyunun sonuna bir dakika kala yine Basri vasıtasile ikinci gollerini yaptılar ve oyundan bir dakika sonra Fenerin 0-2 galebesile bitti.
Fenerbahçe galip kelimesine rağmen beklenilen oyunu oynıyama-mıştır. En iyi oynıyan Ali Rıza ile M. Reşaddı, Esad ile Naci de vazifelerini yaptılar. Diğerleri isteksiz ve durgun bir oyun çıkardılar.
Eğer ikinci devre Fenerli oyuncular biraz gayret etselerdi muhakkak sayı adedini fazlalaştırırlar, dı. Ateşspora gelince en iyi oyuncuları cantrafor Ömer jle kaleci îbra-himdi.
Müdafilerden Cemal da iyi oynadı. Takımın diğer oyuncuları daha henüz çok acemi. Millî küme oyunları ilerledikçe pişecekleri ve olgunlaşacakları muhakkaktır.
Sanat Okulu fadbolcuları
D, spor 2 G. saray o
Ankara: 2 (Hususî) — Millî küme maçlrama bugün de devam olundu. 15 bini mütecaviz bir seyirci kütlesi karşısında, Ankara şampiyonu ile ikinci karşılaşmasını yapan Galatasaray takımı, oyuna baştan nihayete kadar hâkim bulunmasına rağmen yine 2—0 mağlûp oldu.
GalatasaraylIlar, Ankaragücü -ne karşı uğradıkları dünkü mağlûbiyetin taraftarları üzerinde hasıl, ettiği teessürü izale edebilmek için büyük bir canlılıkla oyuna başladılar. Takımda düne nazaran yaptıkları tadilât yerinde olmakla beraber forvet hattının iyi teşkil olu-namayışı ve bilhassa müsaid vaziyetlerden zamanında istifadeyi bilen bir şütörün yoksuzluğu elde e-dilen gol fırsatlarının kolaylıkla kaçmasında en büyük âmil olmuştur.
Her iki devrede de oyunun merkezi sıkletini Demirspor yarı saha- • sına intikal ettiren GalatasaraylI oyuncular, bütün gayretlere rağ -men bir semere elde edemiler ve 2—0 yenildiler.
Beykoz - Kurtuluş : 3 . Arr.avutköy - Topkapı: i
Fenerbahçe- Ateşspor maçından evvel yapılan Beykoz- Kurtuluş muhteliti ile Arnavut köy- Topkapı muhtelitleri karşılaşmasında ilk devreyi Beykoz- Kurtuluş muhteliti 1-2 galip bitirmiş ve maçı da 1.3 ka. zanmıştır. İki tarafın güzel oyunu nazarı dikkati celbetmiştir.
Beykoz . Kurtuluş muhteliti maçı Şahabın güzel oyunu sayesinde kazanmıştır.
Maçı Adnan Akın güzel idare etmiştir.
Bisiklet müsabakalnn
Dün serî isiklet müsabakalarının 5 incisi Topkapı ile Burgaz arasında gidip gelme 100 kilometre üzerinde yapıldı.
Süleymaniyeden Haralambo 3,20 saatte birinci, Feneryılmazdan A-nastas 3,27 saatte ikinci, Feneryıl-mazdan Torkom üçüncü olmuştur. Ayrıca ikinci sınıf bisikletçiler a-rasında 30 kilometre üzerinde bir teşvik müsabakası yapılmış neticede Şişliden Bant 64,45 dakiakda birinci, Şişliden Wiko ikinci, Fe-neryılmazdan Niyazi üçüncü, Şişliden Nazarat dördüncü, Paskal beşinci olmuştur. Birinci, ikinci, üçüncü gelenlere birer madalya verilmiştir.
Atlet
Puvan vaziyeti
O. G. B. K. A t Y P.
Fenerbahçe 8 8 0 0 7 1 9
Ankaragücü 4 2 1 1 10 8 9
Beşiktaş 8 2 0 1 10 2 7
Ateşspor 4 1 1 8 4 : 7 7
Demirspor 8 1 1 e 4 : 8 6
Vefa 8 1 0 2 5 : 4 6
Doğanspor 8 0 1 1 1 : 7
Galatasaray 8 0 0 8 1 : 9
Sanat Okuluna 3-1 yenen Vefa takımı
88 88 K 86 $
Beşiktaş Beyoğlusporu
3-1 Yendi
Dün Matbuat takımı Beşiktaş tekaüdleri karşılaşmasından sonra Beşiktaş birinci takımiyle Pena a-rasında bayram maçlarının re -vanşı olmak üzere hususî bir maç yapıldı. Büyük bir seyirci kitlesi tarafından takip edilen bu maça her iki takım şu kadrolariyle çıkmışlardı:
BEŞİKTAŞ: Mehmet Ali — Naci, İbrahim — Feyzi, Bediî, Rifat — Haytî Hakkı, Nazım, Şeref, Eşref.
PERA TAKIMI: Cafatinos — Civelek, Mesenezi — Tarık, Et-yen, Çiçanie — Estelyo, Bambino, Butley, Vasıl, Raptopolos.
Hakem: Şazi Tezcan.
Oyuna Beşiktaşın hücumiyle başlandı.
Kuvvetli rakiplerine karşı çok güzei bir oyun çıkaran Beşiktaşlılar ilk dakikalarda hâkimiyeti ele ladılar. 10 uncu dakikada soldan yaptıkları bir hücumda Nazım si-gg gg gg
“Na Mağlûp,, Matbuat Takımı da Beşiktaş Tekaütlerini Yendi
Dün Şeref stadında "namağlûp,, Matbuat takımı Beşiktaş tekaüd-leriyle oynadı. Beşiktaş takımı: Rüştü, Tevfik, Bahaeddin, Cavid Şahap, Şükrü ve Edip gibi hakikaten mütekaid oyunculardan mü -rekkepti. Buna mukabil matbuat takımı kuvvetli bir takım çıkarmıştı. Namık — İzzet Muhıddin, Er-cümend — Salâhaddin, Celâl, Tarık — Şazi, Ulvi, Sedad, Ahmet Â-dem, Ömer Besim.
Maç Ahmet İhsan idaresinde oynandı. Birinci devrede hâkim oy-nıyan gazeteciler Sedad vasıtasiy-le bir gol attılar. Devre 1—0 Mat-
gg gg gg
Ankara ve Eskişehirde
Bisiklet, Atletizm, Futbol müsabakalarına muvaffakiyetle Devam Edildi
Ankara: (Hususî) — Bisiklet yarışlarının altıncısı bugün 100 kilometre mesafe üzerinden ve 11 bisikletçinin iştirâkiyle yapılmış, koşucular aşağıdaki dereceleri al -mışlardır:
1. — Nuri Kuş (Ankaragücü) 3 saat 10 dakika.
2. — Ali Ersoy bölge Sanat o-kulu tekerlek farkiyle.
8. — Haşan (Ankaragücü) iki boy geride.
4. — Nazmi (Ankaragücü) tekerlek farkiyle
5. — Alaeddin (Ankaragücü)^
yah beyazlıların birinci gollerini yaptı.
Bu golden sonra oyun daha can lı bir şekilde cereyan etmeğe başladı. Beşiktaşlıların soldan yaptıkları bir hücumu Pena müdafileri Feyziyi ceza vuruşu sahasında düşürdüler. Verilen penaltıdan Hakkı Beşiktaşın ikinci sayısını yaptı. Ve birinci devre 2—0 Beşiktaş lehine bitti.
ikinci devre:
Beşiktaştan Bediî çıktı Hüsnü girdi. Pera hücumiyle başlıyan o-yun karşılıklı hücumlarla ilerile -ineğe başladı. Birinci devreye nazaran daha toplu oynamağa başlı-yan Peralılar 15 inci dakikada Tank tarafından bir sayı kaz-andılar. Buna oyunun son dakikalarında Hakkı çok güzel bir kafa vuruşiyle bir sayı çıkararak mukabele etti ve oyun 3—1 Beşiktaşın lehine bitti.
buat takımı lehine bitti.
İkinci devrede oyun yine Matbuat takımı hâkimiyeti altında cereyan etti. Sedad çok güzel bir şütle 30 metreden ikinci golü yaptı. Beşiktaş takımı buna penaltıdan Edip vasıtasiyle attıkları golle mukabele ettiler. Oyun sonuna doğru Ahmet Adem gazetecilerin ü-çüncü golünü de yaptı ve maç 3—1 Matbuat takımının galibiyetiyle bitti.
Beşiktaş takımında Rüştü, Şükrü, Cavid, Tevfik çok güzel oynadılar. Gazetecilerin haf hattı birinci sınıf bir oyun çıkardı.
BİSİKLET GEZİLERİ
Bisiklet Ajanlığının tertib ettiği bisikletli gezilerinin İkincisi bu hafta Etimesut’a gidilmek suretiyle yapılmıştır. Yüzü mütecaviz bisikletlinin iştirâk ettiği bugünkü gezi çok güzel bir havada cereyan etmiş olması itibariyle baştan sona kadar neş’e içinde geçmiştir.
Beden Terbiyesi Genel Direktörünün de iştirâk ettiği kafile, saat tam 10 da stadyomdan hareket etmiş ve yolda birkaç mola vermek (Sonu 7 inci sayfada)
(---------------------—5
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
- 2 - YAZAN SAMİ KARAYEL _j
Kazıkçının Yürükoğhı
İle Yaptığı Güreş iki Hasım, Halis Türk Güreşi Olan “Karakucak,, Boğuşacaklardı
Zaten; Akkoyunlu namını taşıması Bekirin Deliormanlı olmaktan ziyade Sıvaslı olduğuna delâlet eder.
Akkoyunlu devletinin Rumeliye uzanmış bir hududu yoktur. Tama-mile Şarkî Anadolulu olan Akko-yunlular halis Türkmendirler...
Binaenaleyh; Akkoyunlu Bekirin Deliormanlı olmayıp Sıvaslı olduğu daha ziyade akla karip olduğu gibi merhum Deli Muradın otuz sene evvel bana söylediği ile Sıvasta yaptı, ğım tahkikat ta Akkoyunlunun Sı. vaslı olduğunu göstermeğe kâfidir.
Netice; Akkoyunlu lâkabı, her şeyi halletmeğe kâfi bir delildir. Ne ise; biz şimdi Akkoyunlu hakkında bildiklerimizi yazalım.
Akkoyunlu Sivastopol 1270 muharebesine kadar, Samsun, Havza, Ordu, Amasya, Tokat, Çorum, Kastamonu havalisinde bulunan ne kadar baş pehlivan geçinen kara kucak güreşen güreşçi varsa hepsini yenmişti.
Bundan doksan sene evvel, Havzada Ayı boğan namile meşhur bir pehlivan varmış...
Tokatta da Yürükoğlu, Kasta-monuda da Kel Haşan diye sayılı pehlivanlar mevcutmuş...
Akkoyunlu; Civarda bulunan pehlivanları temizleyiy ortaya çıkınca âyan ve eşraf hıza gelerek, Tokat beyleri Yürükoğlunu Zaloğlu Rüs-tem gibi SivaslIların önüne sürmüşlerdi.
Sivas beyleri de ayaklanarak Akkoyunlu Bekirin, Yürükoğlu ile çarpışmasma karar vermişlerdi.
İki taraf beyleri müzakereye girişerek nihayet, güreşin Sıvasla Tokadı birbirine vasleyliyen Kaz ovasında yapılmasına karar vermişlerdi.
Yürükoğlu çok kuvvetli bit* pehlivandı.
İki hasım, halis ^Türk güreşi o. lan yağsız karakucak boğuşacaklar, dı.
Türkler, Anadolu yaylalarından ta, Mançukoya kadar yağsız ve her taraftan tutma güreş yaparlar... Bu güreşin ismine Anadolulular karakucak derler...
Karakucak pehlivanları ayaklarına kisbet ve mayo yerine keçi kılından dokunmuş sıkı bir zıpka giyerler...
Karakucak güreşini Rumeli Türk leri de yaparlar... Rumelililer bu güreşin ismine, harman güreşi derler.
Ne ise; Akkoyunlu Bekir ile Yürükoğlu karakucak güreşeceklerdi
Ne Amerikan serbest güreşinde ve ne de alaturka ve alafrangada mevcut olmıyan oyunlar karakucak güreşte vardır.
Meselâ; çoban teknesi, teneşir patlatan, karakedi, kolbastı, burma gibi oyunlar cidden şaheserdir.
Karakucak güreşte hasmın iki omuzu ve kürek kemikleri yere değdikten sonra yenik sayılır. Bu güreşte tetiklik ve çeviklik başlıca meziyetlerden biridir.
Bugün bile bütün Anadolu karakucak güreşir. Yağ güreşi bilmez...
Yağ güreşi, Anadolunun yalnız Ege mmtakasının muhacir iskân e-dilen kasaba ve köylerinde caridir.
İzmir efeleri... Aydın, Balıkesir ve havalisi dağlı köyleri katiyen yağ güreşi nedir bilmezler... Hep karakucak güreş yaparlar...
Hülâsa; Akkoyunlu da Tokatlı Yürükoğlu da yağ güreşi nedir bilmezlerdi ve Kaz ovasında yapacakları güreş te karakucak olacaktı.
SivaslIlar, galip gelen pehlivana
yüz koyunluk bir sürü ortaya koy. muşlardı.
Tokatlılar da, Sıvaslılar gibi yüz koyun koydular. Ortada, ikiyüz da. varlık bir hediye vardı. O zamana nazaran böyle bir hediye oldukça bir para idi.
Sıvaslılar, Akkoyunlulanndan c-min oldukları gibi Tokatlılar da Yü-rükoğullarından emin idiler.
Güreş bir cuma günü namazdan sonraya kararlaştırılmıştı.
Güreşten bir kaç gün evvel Sivas ve Tokat ayan ve eşrafı Kaz o-vasının yeşil kavak ağaçlarının altına çadırlarını kurmağa başlamışlardı.
Cuma günü, otuz bin kişilik bir halk kitlesi Kaz ovasının sulak ve yeşillik bir yerinde cuma namazını kıldıktan sonra, çadırlarına çekilmişti.
Sivas valisi, Tokat mutasarrıfı pehlivanlar dolayısile ortada bir kar gaşalık olur vehmııe îuı tiyelerle muhafaza altına almıştı.
Halk, pehlivanlarına o derece merbut idi ki, birinin mağlûbiyeti her şeyi altüst edebilirdi.
Karakucak güreşte davul ve zurna olmadığından her iki pehlivan tıpkı Amerikan serbest güreş müsabakalarında olduğu gibi sessiz ve sadasız çarpışacaklardı.
Pehlivanlar, güreşe başlamadan evvel Sivas binicileri meydan yerinde muhtelif oyunlar gösterdiler., ve., cirit oynadılar.
Tokatlılar da SivaslIlardan aşağı kalmadı. Onlar da mahirane at seğirttiler ve cirit oynadılar.
Bütün bunlar güreşe başlamadan evvel iki hasım pehlivanı heyecana getirmek için yapılıyordu.
Nihayet; pehlivanlar ortaya çık tılar... Evvelâ, meydana Yürükoğlu çıktı. Arkasında siyah keçi kılmdan örülmüş kısa bir don vardı.
Bu, donun beli o derece sıkı bağ. lanmıştı ki, pehlivanın karnına kaynamış gibiydi.
Paçaları da tıpkı bel kuşağı gibi baldırları üzerinden sim sıkı bağlanmıştı.
Bu suretle bağlanış, karakucak güreşte usulden idi. Hasım pehlivanın elile, belinden ve paçasından kavramaması için kuşaklar nekadar sıkılmak lâzımsa o derece sıkılırdı.
Yürükoğlunun uçkur bağları sim sıkı bağlı olduğu gibi ayağındaki don de el ile kavranmıyacak derecede uyluklarına yapışıktı.
Tokatlılar, meydana çıkan pehlivanlarını durmadan alkışlıyorlardı.
Biraz sonra; Akkoyunlu Bekir de ortaya çıktı. Ayağındaki donun rengi bozdu. O da, uçkurlarını kas-mıştı.
Meydana çıkan bir ihtiyar iki pehlivanın sırtlarını okşadı, ikisini el, ele verdi ve bağdaştırdı, ve., şu sözlerle ikisini de teşçi etti:
— Allah muininiz olsun...
(Devamı var)
88 88 8g
TASHİH
Dünkü tefrikamızda sehvi tertip olarak Kutuoğ’u Koca İbrahim Pehlivan yerine katrancı diye yazılmıştır. Halbuki katrancı Sul -tan Hamid devri baş pehlivanların-dandır. Sonra; katrancı Sivaslı değildir. Kırkpmarda Kazıkçı Ka-rabekirin gürşi Kutuoğlu İbrahim pehlivanlardır. Okuyucularıma beyanı itizar ederim.
M. S. K.
■s

3 NİSAN 1939
TINİIAIAM
5

— 29 —
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUK
Ermenilerle Harp
Ermeniler Çarpışmalarda Mertçe Hareket Etmiyorlardı
Ellerine Geçen Silâhsız Halkı ve Hattâ Kadın ve Çocukları Süngülüyor, Yakıyorlardı
İşler benim tahminim gibi çıktı. Bereket versin Sansa boğazı civarındaki yerli kürtlere. Bize çok şey kazandırdılar ve Erzincan kurtuluşuna mühim hediyeler eklediler. Şöyle ki:
15 şubat gece saat 2 de Şarkî Dersim milisleri Sansa garp mahrecinde bulunan Petriç hanları ve Surprane baskın yapmışlar. Ermeniler hanları yakarak kaçmışlar. 12 maktul bırakmışlar. Dersimliler takip etmişler. Çaykum civarında Ermeniler mukavemet etmişler. Fakat yerli kürt halkı oradaki köp-'rüyü yakmışlar ve arkadan Ermenilere baskın yapılışlar, Ermenilere 200 den fazla maktul verdirmiş-terdir. Ermeniler geri yolunu açarak ve Sansa hanlarında Dersimlilerin muhasara ettikleri Ermeniler! de kurtararak çekilmişler. Fakat dar boğazda köprüden başka yol olmadığından 4 sahra, 2 cebel topu, flki makineli tüfek, 6 yol otomobili, ve 50 adet cep. tane ve erzak arabalarını yol üstünde bırakmışlar. Şarkî Dersim milisleri de dağılmış, tahminim veçhile talanlarını yaparak Dersim yolunu tutturmuşlar-
(1918) 1834 şubat 14 sabahı kolordumun vaziyeti şöyle idi:
iaşe vaziyeti dolayısile çok hesaplı hareket ediyorduk Kolordunun günlük ihtiyacı 10 ton yem ve yiyecek idi. Gerilerde bıraktığımız kıt’aların bütün hayvanlarından da nakliyatta istifade ediyorduk.
Günün mühim meselesi, bu kış kıyamette kıtalarımı açlıktan korumaktı. Bunun için mıntakadan mmtakaya ilerlemeğe ve besliyebileceğim kadar kıt’alarla yürümeğe mecburdum.
îşi talihe yani oluruna bırakamazdım. Fakat he-■aplı hareket etmek şartile yapacağımız baskınlarla Belki bazı yakılmamış erzak ambarlarını ele geçirmek taliine de mazhar olabilirdim.
Ordu kumandanhğ daha ihtiyatlı hareket ediyordu : En ileri emniyet hattımızı, Sansa boğazı garp mahreci gösteriyordu. Halbuki Şarkî Dersim milislerinin Sansa hanlarında Ermenileri sardığı haberi üzerine ben Halit bey müfrezesini boğazın şark mahrecine kadar sürmüştüm.
15 şubatta Sansa boğazına hâkim olduğumuzdan bütün Erzincan vilâyeti topraklan kurtulmuş oldu. Artık Ermenilerle hesabı Erzurum ovalarında görecektik.
Ordu kumandanı emirlerinde (Düşman) tabirini kullanıyordu. Askerî ıstılahta düşman, harbettiği-miz bir devletin askerine denir. Halbuki hükümetimiz henüz Ermenilerin istiklâllerini tanımamıştı.
Bundan başka Ermeniler bir devlet ordusuna yakışır tarzda mertçe hareket etmiyorlardı. Ellerine •geçen silâhsız halkı ve hattâ kadın ve çocukları .memede süt emenlerine kadar- süngülüyorlar veya evlere doldurup yakıyorlardı. Bunun için (Düşman) tabiri yerine (Eşk.ya) denilmesinin muvafık olacağını ve bu tabirin ordumuzun maneviyatına da iyi tesir edeceğini ordu kumandanı Vehip paşaya teklif ettim. Bu teklifim memnuniyetle kabul olundu ve artık Erzincandan sonra emirlerde ve raporlarda Er. meni ordunu hakkında düşman yerine eşkıya tabiri kullanıldı.
BİR BASKIN YAPMAK İHTİYACI s
Erzincanda esir ettiğimiz Rus zabitini birlikte bir çay içmeğe davet ettim. İstediği yere gitmekte serbest bırakacağımı da söyledim. Hiç ümit etmediği bu İnsanî hareketten çok mütehassis olan bu Rus zabiti şükran borcunu şöyle ödedi: Rus erzak depolarının yerlerini haber verdi. Haritamı açtım. Birlikte bu yerleri işaretledik. Buraları Kargın, ZakeriM Bican’dı. Buralarda muhafız sıfatile bir kaç Rus zabiti de bulunuyormuş.
Belki fazla ileri fırlayışa müsaade etmezler, kor-kusile ordudan müsaade almağa lüzum görmeden Sansa müfrezesi kumandanı Halit beye 15 şubatta bir baskın hareketi yapması emrini verdim ki hülâsası şudur:
"Kargın - Zakeri - Bican’da külliyetli erzak ile dolu ambarlar bulunduğunu ve bunların bir kaç Rus muhafızı bulunduğunu haber aldım. Mahallî aşiret, lere sebükbar cessur nizamiye efradı terfik ile oraları baskm ile elde ediniz. Esir dilecek Rusları misafir edersiniz. Oralarda ve civarlardaki erzakın da zayi olmasına meydan vermeyiniz ve neticeyi seri bildiriniz.,,
Halit beyle seri muhabere için şosa boyunca giden telgraf hatlarını da hemen tamir ettirdim. Erzincan depolarında okadar çok telgraf malzemesi elimize geçti ki değil ordumuzun, bütün memleketin ihtiyacına bile yetişir.
Halit bey, verdiğim vazifenin ifası için bir avcı bölüğü ile bir miktar milis ve bir kaç süvariden mü. rekkep bir müfreze göndermiş, müdafaasız bulursa Kütür köprüsüne kadar işgal edecekler.
Bu vazifenin kolay yapılması için (30) uncu fırka süvari bölüğünü de Halit beyin emrine gönderdim.
Ötede berideki bir çok halk şehitlerinin gömülmesini, kasabanm temizlenmesini ve külliyetli mühimmat ve erzak depolarının muhafazası için 36 inci fırkadan iki taburu vilâyet emrine verdim. Her iki fırka istihkâm bölükleriyle de Erzincanın cenubunda Ermenilerin tahrif ettiği Fırat köprüsünü tamir ettirdim.
16 şubatta karargâhımın ikinci kademesini ve seyyar hastahaneleri de Refahiyeden Erzincana yola çıkardım.
Bugün solumuzdaki ikinci Kafkas kolordusile Sipkür şimalindeki 3andulada irtibat hasıl oldu.
Sansa boğazmın 30 kilometre kadar şimalindeki Plük mıntakasında 300 kişilik bir Ermeni kıt’asile bir iki de makineli tüfeklerinin bulunduğunu haber aldığımdan 9 uncu fırkadan Kuşmaşata bir taburla süvari bölüğünü gönderttim.
Bu gün ordu kumandanı Vehip paşa da Erzincana geldi. Dondurucu bir soğuk vardı. Askerî idadî mektebi şimalinde kendilerini istikbal ettik ve bir. likte karargâhımın bulunduğu askerî daireye geldik. Daire önünde halk ta toplanmıştı. Vehip paşa halka hitabesinin sonunda şöyle dedi:
"Erzincan kasabası gibi bütün Erzincan havalisinin de pek seri bir darbe ile işgalini temin eden Kâzım Karabekiri yalnız siz değil, evlât ve ahfadınız da unutmasın!,.
Bu büyüklük karşısında kumandanımı ve halkı hürmetle selâmladım. "Bu kahramanlığı yapan ordunuzun fedakâr evlâtlarıdır.,, diye verdiğim cevap, halkın candan haykırışlarına, alkışlarına ve hıçkırıklarına karıştı.
Gerçi matemsiz ev yoktu. Fakat vatanın bu parçası artık kurtulmuştu. Bu iki zıt tesirin altında hal. km kederile sevin*! karışıyor, göz yaşlarile alkışları bizi heyecana getiriyordu.
İşte 16 şubat 1334 (1918) de askerî dairenin önünde halk göz yaşlarını bu suretle dökerken biz de yakın günlerde Erzurumun kurtarmağa and içtik
(Devamı var)
Deniz ve Denizcilik
Ispanyol Donanması
32 Ay Devam Eden Dahilî Harpten Ne Vaziyette Çıktı ?
İSPANYADA dahilî harp başlamadan evvel İspanyol ıbahriyesi Avrupada hatırı sayı-br bir kuvvetti. Lâkin iki sene-dcııberi bu talisiz ülkeyi kana ho-yavan kardeş boğuşması nasıl bütün memleketi bir harabezare çevirmişse bu keşmekeşlerden a -lelûmam İspanyol denizciliği ve hassaten İspanya dahilî harbi başlamadan evvel İspanyol bahriyei harbiyesi kısmen kudret ve kıymeti darbesini kaybetmiş (2) dane di-ritnod sınıfı saffı harp gemisi ile r n sistem (10.000) tonluk (2) k-uvazör, denizaltı gemisinden, ()b) gambottan ve bir hayli yardımcı sefainden mürekkepti.
Dahili harp başladıktan sonra bu gemilerden bir kısmı general “Franko” tarafına geçti, diğer bir ki*,mı da Madrid hükümetine sadık ka'dı. Bir taraftan kara Ispanyol orduları biribirleriyle boğuşurlarken denizlerde de ayni millete mensup harp gemileri biribirlerini imhaya uğraşıyorlardı.
Vakıa milliyetçi ve hükûmetçi Ispanyol gemileri arasında vasî mikyasta bir deniz muharebesi vuku bulmadı. Her iki taraf yekdiğerini daha ziyade hava hücumla-riyle ve denizaltı baskınlariyle zedelemeğe uğraştılar. Meselâ milliyetçilerin en kudretli vahidi harbi olan (10.000) tonluk “Ba-lear” kruvazörü torpitolanarak ve havadan bombalanarak batini -mıştı. (8) tane (20) santimetre
Hükûmetçi «Jose Luis» tente altında gizli tamir edilirken
lik, (8) tane (13) santimetrelik yüksek zaviyeli topla mücehhez olup sürati saatte (33) mile varan bu geminin zıyaı o zaman milliyetçiler için ne kadar mahsus olmuşsa bu gemiden mahrumiyet artık sulha ve sükûna kavuşmuş olan Ispanya bahriyesi için de o derece ağır olacaktır.
İki rakip deniz.kuvvetleri arasında vukubulan tek tük muharebeye gelince bunlardan birisi 938 yılı Ağustosunun (27) sinde Madrid hükümeti deniz kuvvetlerine mensup “Jose Luis Diez” muhribi-le millici harp gemileri arasında Cebelüttank boğazında cereyan etmişti. Hükûmetçi muhrip Fransa-da “Havre” limanında tamir edildikten sonra İspanyol sularına dönerken Cebelüttank boğazında mUllici harp gemilerine tesadüf etmiş v® iki taraf arasında şiddetli bir ateş başlamıştı. “Jose Luis Diez” harbin sonunda fena halde hasarzede olarak Cebelütbarık’a iltica etti ve burada yeniden tamir edilmeğe başlandı.
"Jose Luiz Diez” netameli bir gemi olduğu anlaşılıyor. Çünkü Ağustos deniz muharebesinden son ra Cebelüttarıkda esaslı tamirat gören bu muhrip 1938 yılı son teşrinin otuzuncu 'akşamı karanlık basar basmaz Cebelüttarıkdan ayrılarak Madrid hükümetine aid yolunu tuttu. Lâkin Cebelüttank sularında muhribi gözliyen ve mütemadi karakol yapan General Franko bayrağını hâmil "Jüpiter" sınıfı dört mayin dökücü harp gemisinin
Dahili harpte sakatlanın gemilerden «Jaime» zırhlı»

Dahili harpte sakatlama
YAZAN:
A. C. Saraçoğlu
hücumuna uğradı. Hükûmetçi muhribe İspanyol sularına varmak mukadder değilmiş ki bütün kuvvetiyle çarpışmasına ve hâmil olduğu bütün torpitoları endaht etmiş olmasına rağmen düşmanlarından yakasının kurtaramadı. Diğer taraftan son süratle seyrederken millici gemilerden "Vulkano” ya sancak baş omuzluğundan bindirdi ve "Vulkano” nun sancak bordasını süpürdükten sonra Avrupa burununda baştan kara ederek sığlığa oturdu ve bu suretle düşman eline geçmekten kurtulmuş oldu.
Hükûmetçilerle millioiler arasında cidal devam ederken hangi
gemilerin hangi taraf bayrağı altında harbettiği kat’iyet ve sara-hatla malûm değildi. Çünkü her iki taraf da, pek haklı olanak, hakîki kuvvetini gizliyordu. Lâkin bundan bir ay kadar evvel hükû -metçi deniz kuvvetleri "Bizerte” limanında Fransızlara teslim oldukları zaman Madrid hükümetine sadık kalan gemilerin "Libertad” ve “Servantes” isimli iki eş kruvazörle (bu kruvazörlerden üçün-cüsü olan "Cervera” minicilerin bayrağı altında döğüşmiiştür) hafif bir kruvazör olan "Mendez Nu-nez” den ve İspanyol donanmasının en son sistem muhriplerinden (8) tanesinden ibaret olduğa tahakkuk etmiştir.
Hükûmetçi gemilerin “Bizer -te” limanına inmelerine şahid olan bir Ingiliz denizcilik yazıcısı di -yor ki:
"Limana gelip teslim olan hükûmetçi Ispanyol gemileri kıdemli bir süvarinin kumandası altında bulunuyorlardı ve çok bakımsız bir halde idiler. Ispanyol fırkai bahriyesi kumandanı “Bizerte” liman reisinin teslim şartlarının hepsini kabul etti. Gemilerdeki mühimmat cephaneliklerden çıkarıldı, topların kamaları alındı. Tu-nustaki Fransız umumî valisi bana teslim olan bu gemilerin General Frankoya aid olduklarını ve gemi-
terdeki Cumhuriyetçi zabitan, efrat ve sivillerin İspanyaya avdette veya Tunusta kalmakta tamami-le serbest bulunduklarını söyledi. Hükûmetçilere aid olup dahilî harbin ilk aylarında sakatlanmış o-ılan “Jaime” zırhlısı da “Oran” yakınında Fransız memurlarına tes lim olmuştur.,.
Demek oluyor ki dahilî harp esnasında bir saffı harp zırhlısile, (2) büyükçe (1) tane de hafif kruvazör ve son sistem muhriplerin hemen hepsi hükûmetçilerin elinde bulunuyordu.
General Franko tarafını iltizam etmiş olan gemilere gelince bun-ladran ikisi (10.000) tonluk, biri büyükçe, diğeri hafif olmak üzere dört kruvazörden ve müteaddit yeni mayin dökücü vahidi harplerden ve denizaltı gemilerinden ibarettir. Ancak şurasını ilâve edelim ki General Franko hükümeti elinde bulunan gemilerin hemen hepsini elden geçirerek yenileştirmiş, kazanlarını değiştirtmiş ve hükûmetçilere nisbetle daha za^ yıf olmakla beraber sancağını taşıttığı bu gemilere iyi bakmış ve bu sayede denizlerde hâkimiyetini temin edebilmiştir.
Bütün bunlara rağmen Ispanyol bahriyei harbiyesi dahilî harp âfetinden bir büyük zırhlısını, (10) bin tonluk bir kruvazörünü, müteaddit küçük gemilerini kaybetmiş bir halde çıkmıştır ve yeniden belini doğrultması bir hayli para ve zaman işidir.
Bir esrar kaçakçısı tutuldu
Küçükpazarda oturan Haşan oğlu Hamdinin vaziyetinden şüphelenen zabıta memurları üzerinde yaptıkları araştırmada 20 santigram esrar bulmuşlardır. Hamdi derhal yakalanarak hakkında tahkikata başlanmıştır.
Saati çarpan yakalandı
Heybelide oturmakta olan Ra-sim Algol isminde biri Sirkecide dolaşırken sabıkalı Ahmet oğlu Şevki tarafından saatinin çalındığını iddia ederek emniyet müdürlüğüne müracaat etmiştir. Bunun üzerine sabıkalı yakalanmış suçunu itiraf etmiştir. Rasimin saati istirdat edilerek kendisine veril -miştir.
Sarhoşlukla kendini yaralamış
Dün gece Bostanbaşı Dalgıç sokağında oturan Hayri Demir isminde biri kendini bilmiyecek derecede içtikten sonra evin yolunu tutmuştur. Fakat dışarıda içtiği yetmiyormuş gibi eve geldikten sonra da içmeğe devam etmiş ve bir müddet sonra kendini bilmez bir halde etrafa saldırarak camları yumruklamağa başLamıştır. Neticede elleri bileklerinden yaralanmış ve hâdise mahalline yetişen zabıta memurları tarafından Beyoğlu has talıanesine kaldırılmıştır.

YENİSAB AH
3 NİSAN 1939
İKİ MEKTUP
— 1 — i
Yazan: Ziya SEVEN
Şevket tuttuğu mektubu elindeki kitabın arasına bıraktı. Yavaş yavaş kalktı; Düşünceli nazarlarla o-danm içinde dolaşmağa başladı. Durdu, çocuğunu okşadı. Sonra ka. rısuıa döndü.
— Haydi kancığım, dedi.. Yemek yiyelim de ben Istanbula ineceğim.
Melâhat hayretle:
— A.. Aıa... Bu da nereden çıktı Şevket? Hani bu gün Çama çıkacaktık?..
— Biliyorum amma yavrum. Şimdi bir mektup aldım. Bir arka, d aş mühim bir iş için beni bekliy örmüş.
— Artık pazar günü de iş.. O buraya gelsin hem gezmiş olur.
— Fakat nasıl gelir karıcığım.. Vakit geçti!.. Sen akşama Sunayı alır, iskeleye inersin, ben geldiğimde beraber tura çıkarız.
Melâhat cevap vermedi.
Pek sessiz geçen yemekten sonra, erkek acele adımlarla çıktı. Melâhat o gözden kayboluncaya kadar balkondan ayrılmadı. Mayıs güneşi gözlerle beraber gönüllere de bir neşe getiriyordu. Bir çarşaf gibi uzanan deniz ve daha ötede Istanbulun dumanlı silüeti..
Bütün bunlar, şimdi Melâhata bir kasvet, bir yalnızlık veriyordu.. Çocukluklarında başlıyan bu aşk evlenmelerinin bu dördüncü yılma ka. dar sıcaklığını muhafaza etmişti, üç sene evvel dünyaya gelen Suna bunu daha ziyade kuvvetlendiriyordu. Çocukluğundan bu güne kadar her şey bir sinema şeridi gibi süratle gözlerinin önünden geçti... Asabi a-dımlarla aşağı yukarı dolaşmağa başladı. Radyoyu açıp kapadı, vazoyu kaldırdı, gene yerine koydu. Yastıkların, sandalyelerin yerlerini değiştirdi. Erkeğin bıraktığı kitabı aldı. Okumak için bir kaç sayfa çevirdi... Bıraaırken arasındaki mektuba gözü ilişti: Şevket mektubu u. nutmuştu... Zarfın sabırsızlıkla a-çıldığı belli idi.. Fakat birden yıldırımla vurulmuşa döndü. İmza bir kadın imzasıydı. Sanki tavan üzerine yıkılmış ve o bu çatının altında güçlükle nefes alıyordu... Gözleri ka rardı.. kulakları uğuldamıya başladı. Mektubu tutan eli titriyordu.
İçli bir sesle:
— Ya demekki böyleydi Şevket? dedi.. Fazla söylemedi, göz kapaklarında incilenen yaşlar. Göz çukurlarında toplandı ve sonra bir pmar gibi taştı.. Hıçkırıklar içinde divana kapandı.
— Şevket demekki.. bütün söylediklerin, bütün okşayışların beni oyalamak içindi. Haniya her şeyini bana anlatırdın? Niçin bunları söylemedin? Niçin? Niçin bana bunu yaptın? Söylemiş olsaydın; aşkım, kalbim belki de seni affederdi: Fa. kat artık... asla!.. Şimdi sen o mabedi yıktın; kalbimi zedeledin, aşkımın çiçeğini soldurdun: Aldanmak bir kadın için nedir bilir misin?... Bundan acı bir şey olabilir mi? Bu gün ikide haaa... hem her zamanki yerde...
Ani bir kararla başmı saata kaldırdı... Sonra:
— Yetişebüirim, dedi...

■ Uzun uzun bir zil çaldı. Bunu bir düdük takıp etti. Bir makina gürültüsü, bir uskur sesi, sonra vapur biraz sarsıldı ve Marmaranm mavi sulan üzerinde beyaz köpükler bira, karak ilerlemeğe başladı.
Şevket pastahaneye girerken, sol gun çehreli genç bir kadının da arkasından girdiğinin farkında bile değildi Bekliyen kadın. Kumral u-zunca boylu ve gayet güzeldi... Arkadan gelen kadın onlara en yakın masayı seçti ve yanındaki sütunu siper ederek oturdu... Kendi kendine:
— Şüphesiz ki o benden çok güzel dedi... Fakat o bunu yapmamalıydı...
Konuştuklarını işitebilecek bir vaziyette idi. • ■ • -
■ Erkek i /
— Çok bekledin mi canım? dedi.
Kadın:
— Hayır Şevket dedi.. Şimdi gel. di m.
— Nasılsın?
— İyiyim... Senin yanmda yalnız lığımı unutuyorum... Bak yine unutuyordum. Suna ne yapıyor.. Karın nasıl?
Melâhatin işi gücü Suna.. Sunayı görme, neler yapıyor. Artık eğlencemiz o...
— Sahi Şevket, Melâhat bizi gör se ne yapar?
— Bilmem: Fakat o iyi kızdır Naciye... Hem artık her şeyi anlatayım... Benim tahammülüm kalmadı.
— Sakın Şevket., olmaz..
Solgun çehreli kadm hemen kalktı; Gözlerindeki yaşlan güçlükle mu hafaza ediyordu... Masalar arasın, dan bir gölge gibi kayarak kapıdan çıktı: Kalabalığa karıştı...
Yedi vapuru ile Adaya dönen Şevket iskelede Melâhat! bulamadı. Evde de ses şada yoktu... Kapıyı a-çınca yerde bir zarf gördü:
— Tuhaf şey, dedi... Açıp okumağa başladı.
Bu karısından kendine yazılan beş satırlık bir tezkere idi:
Şevket.
Artık aramızda konuşulacak bir şey kalmadı. Aramızda bir gölgeden başka bir şey olmadığını anlıyorum ve Aranızdan çekiliyorum. O benden çok güzeldir. Sunaya ve bana Allahaısmarladık.
Melâhat
Olduğu yerde sendeledi: Sonra deli gibi telefona sarıldı. Fakat her yerden ayni cevaz-
— Hayır.
— Yok.
— Görmedik...

Aradan on beş yıl geçmişti. Soğuk bir şubat günü: Ayaspaşada "Safapalas,, m önünde bir otomobil durdu... Siyahlara bürünmüş bir kadın indi ve geniş merdivenlerden süratle çıktı. İkinci katta kapıların ü-zefrinde bir şeyler aradı, üçüncü kapıda durdu... Pirinç pilâkaya kazı, nan ismi okudu.
— Nurettin Sami... ve her kelimede ayrı ayrı durarak tekrarladı: "Nurettin Sami,,...
Titriyen elleri zile uzandı. Çıkan beyaz önlüklü hizmetçiye:
— Melâhat hanımı görmek istiyorum dedi...
Yol gösterdiler, geniş bir salona aldılar. Çok geçmeden Melâhat bek-lenilmiyen misafirinin yanma giriyordu.
(Sonu yarın)
Karsta Kış
Yollar ve dağlar geçit vermediğinden Bir mUddef posta gidemedi Kars 22 (Hususî) — Son günlerde devam eden karlı tipi neticesinde Erzurum - Sarıkamış demiryolu yine kapanmış olduğundan mutad o-lan cumartesi postası gelmediği gibi, pazartesi postası da bu güne kadar gelmemiş bulunmaktadır. Kapanan kısım Celâliye istasyonu civarıdır. Kalabalık amele ekibi mütemadiyen çalışarak yolu açmağa uğraşmaktadır. Sarıkamış . Kars yolu açıktır. Ve trenler gelip gitmektedir. Diğer taragtan pazar günü buradan hareket eden İğdır posta otobüsü, bir gece evvel vukua gelen bir tipi yüzünden yolların kısım, kısım kapanması dolayısile Paslı düzünü ancak altı saatte geçebilmiştir. Bu kısımlarda otomobil öküzlerle çek. tirilmiştir!..
Yuvanın saadet ve varlığını doğuran, Aile düğümünü kuv^ vetlendiren çocuktur. Çocuğu sev Sevilmekten mahrum bikes yavrulan da hatırla yılda dir lira ver Çocuk Esirgeme Kurumuna Üye ol!
Ödemişte Kızılay Faaliyeti
Ödemiş Kızılayının
ödemiş (Hususî) — ödemiş Kızıl ayı Zafer okulu baş öğretmeni Sami Bayındırın reisliği altında muntazam bir şekilde çalışmaktadır.
1938 senesi çalışma senesinde 3088 lira tahsilât yaparak bunun 3000 lirasını çocuklara elbise giydirmek ve ödemişte yeni yapılmakta olan Şehir istasyonu civarında temin ettiği bir dispanser kurmak için fa-
giydirdiği çocuklar
aliyette bulunmaktadır. Bu işin de 39 senesinde başarılacağı tahmin olunmaktadır. Ve diğer taraftan bundan biraz evvel ödemişe gelen Muhlis Sabahattin trupu ödemiş tiyarrosunda Kızılay menfaatine Efenin aşkı, Hatır için, Köye dönüş. Operetlerini oynamış ve alkışlanmışlardır.
İzmit Halkevi
Gençlerinin Seyahati
Ankara Halkevi Temsil Kolu da Temsiller Vermek Üzere Adana Ve Mersine Gidiyor
Ankara (Hususî) — Üç temsil veri mek üzere 47 kişilik bir gurup ha. | linde 24/3/939 Cuma günü sabahı şehrimize gelen İzmit Halkevi temsil kolu, istasyonda şehrimiz Halkevi mensubini tarafından parlak bir törenle karşılanmış ve kendilerine tahsis edüen otobüslerle doğruca Halkevine gelmişler, kendilerine verilen bu çay partisinden sonra, istirahat etmek üzere otellerine gitmişlerdir.
İzmit Halkevi temsil kolu, ilk temsillerini aynı günün akşamı Ankara Halkevinin tiyatro salonunda saat 20.30 da Seçkin bir davetli önünde üç perdelik (Aşkın Manası) adlı bu piyesle vermişlerdir.
eseri çok güzel temsil eden gençler, muvaffakiyetlerinin semerelerini sık sık topladıkları alkışlarla almışlardır.
Misafirler ikinci temsillerini cumartesi günü akşamı Musahip zade Celâlin yazdığı, merhum bestekâr İsmail Hakkının bestelediği (Yedekçi) isimli operetle verdiler.
Eserin müzik kısmını bizzat merhumun oğlu Ahmed Aksoy idare etmiştir.
Pazar günü sabahı saat 10 da ae ae Izmitte Belediye Seçimi Ayın 9 nda Yapılıyor
İzmit (Hususî) — Devlet şûrası tarafından iptaline karar verilen şehrimiz belediye intihabı ayın dokuzunda yapılacaktır.
Bütün mahallâtta intihap kâğıtları asılmış ve sandık başında oturacak mümessiller de seçilmiştir.
Söylendiğine göre Cümhuriyet Halk Partisi belediye namzetlerini (150) kişilik bol bir liste halinde halkın reylerine arzedecek ve bu suretle herkes istediği ve dilediğini intihap etmekte serbest bırakılacaktır. Namzet gösterilecek zevat tamami-le bitaraf ve şehrin münevver zümresini teşkil edenlerden olacak ve bu suretle kuvvetli bir belediye heyeti teşekkül edecektir.
şehrimiz Halkevi tarafından misafirlere bir gezinti tertip edilmiş, kendilerine tahsis edilen üç otobüsle Baraj, Çiftlik ve Çankayada gezdiril mişlerdir. öğleden sonra Yedekçi o-pereti yüksek tahsil gençliğine ve akşam 20.30 da da gene halka ayni muvaffakiyetle temsil edilmiştir.
Pazartesi günü akşamı da saat 18 den 21 e kadar şehrimiz Halkevi tarafmdan, İzmitli misafirler şerefi, ne 300 kişilik bir çay ziyafeti verilmiştir. Dans salonunda saat 21.30 da da Ankara Halkevi temsil kolu davetlilere Molierin (Zor Nikâh) adlı komediyi temsil etmişlerdir.
İçlerinde, Süreyya Şener, Hamdi Çalışkur, N. Erk, Avni Duysak, Mediha Kurday, Muazzez Çayıroğ-lu gibi istikbalde sahnemiz için ü-rnitler vadeden gençler bulunan AnkaralIlar salı günü akşamı 8,30 treniyle uğurlamışlardır.
Ankara Halkevi temsil kolu da dörder temsil vermek üzere 22 nisanda Adana ve Mersine gideceklerdir.
ilhami Kılıçata
Edirnede Ziraat Talebelerinin Seyahati
Edirne (Hususî) — Edime Ziraat kursu talebelerinden bir grup muallimlerile birlikte Kırklareli, Vize ve çevresine giderek aşıcılık ve budama tatbikatında bulunmuşlardır.
Kırklarelindeki hususî ve sahipli bağlarda (15000) kadar aşı, budama ve binlerle kavak çeliği yapmışlar; oradan Pmarhisar, Vize, İnce, Babaeski, Hasköy ve Havsaya da gi derek kollektif fidanlıklarda aşı ve budama yapmışlar ve bir hafta sil. ren bu geziden çok faydalanmışlardır.
Edirnenin Kıyık bağlarmdaki yardım ve hizmetleri bitince bir hafta son**a yine muallimlerile birlikte Uzunköprü, Keşan ve Çanakkaleye giderek ahlat, zeytin deliceleri aşı ve budama işlerini görecek olan ta. lebeler bir ay sonra da mandıralara dağılarak geçen yıl olduğu gibi üç hafta kadar sütçülük, peynircilik tatbikatı göreceklerdir.
f—-------------------—......")
Aşkın Kuvveti
I Tefrik)lN°: Nakleden: ORHAN S- İ
Vasimin dudaklarında aoı bir tebessüm dolaştı.
— Şu dünya denilen, toprak yı. ğını üzerindeki saadet denilen şey çok garip ve tesadüfidir. Ve daima da geçicidir. Hayatı başka türlü an-lamıyan kimseler için, vazife, her şeyden evvel gelir.
— Ve hayatınız da iztırap içinde geçer.
— Diğerlerinin de daha az iztırap çektiklerini mi sanıyorsunuz?
Sacide hanım başını salladı:
— Tamamile bir taraflı düşünüyorsunuz Nail bey, bunda ısrar da ediyorum. İnsan sn ile birlikte yürümek mecburiyetindedir.
— Kendini bilen insanların ö-nünde gösterdiği fena misallerle birlikte olmamak şartile-
Genç kadın ümitsiz bir hareketle ı
— Nafile! Sizi inadınızdan vaz geçiremiyeceğim. İşin fenası, genç | kızınızı da kendiniz gibi yapacaksı-| nız. Bu suretle nazarınızda boşanan I bir erkek, gayet fena bir iş yapmış olacak. Ve onunla belki de evlenmek istcmiyeceksiniz. Hattâ bu erkeği delicesine şevseniz bile!
Gözlerimi açarak :
— Bu da ne biçim sual? dedim. Ve vasime dönerek:
— Böyle hareket etsem, yapacağım fena olacaktır değil mi? diye ilâve ettim.
— Evet ve hem de çok fena bir hareket, ve Cahide hakkında da böyle bir ihtimal mevcut bile değil. Böyle güzel ve dürüstü bir genç kıza evlenmek için bu şekilde bir sual sorulamaz.
Bu son sözleri vasim, Sacide ha. nıma dönerek söylemişti.
Nailin lâkırdılarında bu giin, tarif edemiyeceğim bir değişiklik var dı. Fakat Sacide hanımın hafifçe kızardığını ve muhavereyi başka bir İstikamete çevirmek istediğinin ve bunda da muvaffak olduğunun farkına vardım.
Alpulluda köy öğretmen okulu programına devam olıruyor Edime: (Hususî) — Devlet Ziraat işleri kanununun çiftliği olan Lüleburgazda Nisanın ilk haftasın. | da 220 mevcutla Eğitmen kursu açı-lıyor.Kurs çadırlı ordugâhta işlerine başlıyacak ve 29 ikinci teşrin Cümhuriyet. bayramında sona erecektir 1940 ta verilecek 220 kişilik yeni bir tertibin bütün Trakya kültür camiasını sevindireceği ve küçük köyleri dahi nura kavuşturacağı şüphesizdir.
Eğitmelerin yalnız çatı altında çocukları kurtarmak değil, ziraat, a-ğaç, fidancılık, tavukçuluk, sütçülük gibi hayatın tatbikî hareketlerindeki rolleri de büyüktür.
îki eğitmenin idaresinde olan Has-köyü görmek, kâfidir. 15,000 kavak çeliği, yoncalıklar, çeşitli fidanlıklar açan 12 dekarlık büyük bir parçanın son zamanda Motopomp işletmesile de nekadar canlandığını düşünmek yetecektir. Bu köyün yoncalığı 5 dekardır.
Motopomp 250 liraya îstanbul-dan alınmıştır. Tavuk istasyonu yalnız Rodeyland yetiştirmekte ve 12 tavuktan hergün 10 yumurta alın, maktadır. Bunlar hemen köylünün adi yumurtasile değiştirilerek gork-larına yatırılmaktadır. Hasköyü bir örnek olarak ele alınca 200 e yakın küçük köylerin hareketlerini tahmin etmek kolaydır.
İpekçilik
ipek kozacılığı için Ziraat Vekâleti fakir köylüler için Bursa ve E-rikliceden 1100 kutu gönderiyor. Dutçuluk ala bildiğine ilerlemekte, dir. Dut fidanı yetiştirmekte en ileri Çanakkale merkezi görönüyor. 300
Müteakip günlerde, hastalığımı bahane ederek gezmelere iştirak etmedim. Artık Sacide hanımda» tamamile soğumuştum. Gün geçtikçe de daha ziyade sevmiyordum. Hele Semih bey öyle sinirime dokunuyordu ki! Yanımdan ayrılmak nedir bilmiyordu. Bunu gören Nailin, derhal alnı çatılıyor, gözlerinde hiddet alâmetleri beliriyordu. Sonra hakikaten çok yorgun ve neşesizdim. Kendimi birdenbire ihtiyarlamış zannediyordum. Hiç bir şey düşünmiyen, ve çocuk gibi hareket eden Cahidenin yerinde şimdi, hayatı bir nevi korku ile, ve hattâ tefekkür ile temaşa e-den ve müstakbel harekâtını ne su. rclte tesbit edeceğini bir türlü kesti-remiyen düşünceli ve ciddî bir genç kız vardı.
Emine hanım, şefkat ve muhabbetini benden hiç esirgemiyor, bana âdeta bir anne gibi bakıyordu. Ba. zan nazarlarında, mahiyetini tahlil edemediğim bir hüzün ve ümitsizlik görüyordum.
On gün geçtikten sonra misafirlerimiz gitmekten bahse başladılar. O vakit Nail, annesine Istanbula kadar refakat edeceğini, oradan da Avrupada bir seyahate çıkacağını bildirdi.
Bu vakitsiz seyahat kararı, Emine hanım hariç herkesi şaşırttı. Halbuki beni altüst etti. Bu yabancı ve sevmediğim misafirler günlerce vasimden beni ayrı durmağa mecbur etsinler, ve şimdi de, tatil sonunda beraberce geçireceğimiz güzel gîin-ler de bu suretle heba olup gitsin, doğrusu buna müthiş canım sıkılmıştı. O sabah, ııe yapacağımı bil-miyerek, sahil boyunca uzun müddet yürüdüm, dolaştım.
Eve döndüğümde, koridorda yaş-lışa ve aşçı kadm Zehraya benziyen bir kadınla burun buruna geldim. Biraz ötede endişeli bir tavır gösteren Emine hanım, yavaş sesle, her zamankinden fazla suratı asık Zehra ile konuşuyordu. (Devamı var)
Ticaret anlaşması Amerika ile yapılan anlaşma bütün tüccarı memnun etti
Evvelki gün Ankarada imzalanan Türk- Amerikan ticaret anlaşması piyasada büyük bir memnuniyet uyandırmıştır. 5 mayıstan itibaren mer’iyet mevkiine girecek olan bu anlaşma ile İktisadî hayatımızda büyük inkişaflar husule gelecektir. Bu anlaşma ile son zamanlarda mera leketimizdeki otomobil parçası yokluğundan husle gelen buhranın ö-nüne geçilebilecektir. îki üç seneden, beri Amerikan markalı Şevrole, Doç ve daha birçok arabaların yedek akşamı şehrimizde güçlükle temin edilmekte bu yüzden de otomibil sahipleri büyük güçlüklerle karşılaşmakta idi. Bu yedek parçaların fi-atlerini mahalli acentalar istedikleri gibi tesbit etmekte olduklarından esnaf zarardide olmakta idi. Bu vaziyet aynen otomobil fiatlerine de tesir ediyordu. Birkaç sene evvel 2,500 liraya çıkarılan binek otomobillerinin fiatleri üç bin liraya kadar çıkmış ve 936 senesinde 2,000 liraya otomobil satın alan bazı kimseler bu arabaları iki sene kullandıktan sonra üç dört yüz lira kârla satmak imkânını bulmuşlardı. Amerika ile imzalanan bu anlaşmadan sonra otomobil ve yedek parça derdi tamamen ortadan kalkmış bulunmakta, dır.
binden fazla dut fışkını elde etmiş ve buların yirmi bin kadarını yardım olarak, Uzunköprü ve Karıştırana gönderilmiştir.
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma
r(-)vraljl, kırıklık ve blltUn ağrılarınızı derhal koser £J| icabında gUnde a kaşe alınabilir. 0 I^B
S NİSAN 1939
T1NİIAIAM
Bisiklet, Atletizm, Futbol müsabakalarına muvaffakiyetle Devam Edildi
(Baştarafı 4 cü sayfada) suretiyle saat 12 de Etimesuda varmıştır.
16 gencin iştirakiyle 8 kilometre mesafede bir bisiklet yarışı tertip edilmiş, şu neticelerrki,inçzğş tip edilmiş şu derceler alınmış -tır:
1. — Fevzi (Gazi lisesi).
2. — İsmet (Erkek lisesi) haşhaşa.
3. — Sabih (Gazi lisesi).
4. — Fikret „
5. —Bülend (Erkek lisesi).
6. — Orhan (Kolej).
Ankara: 2 (A. A.) — Mektepliler arasında bugün 1800 metre mesafede bir kır koşusu yapılmıştır.
75 mekteplinin iştirak ettiği bu koşu neticesi beş dakika dokuz saniyede inşaat okulu birinci, erkek lisesi ikinci, sıra ile Gazi, Ticaret lisesi takımları kazanmıştır.
GAZI LİSESİ: 6
YAPI USTA OKULU :O
Ankara: (Hususî) —Saat 11.30 da Gazi lisesi ile Yapı Usta okulu arasında Ankara 19 Mayıs Stadı antrenman sahasında yapılan maç kalabalık seyirci önünde hararetli devam etmiş ve neticede üstün bir oyun gösteren Gazi lisesi 6—0 ga-Jib gelmiştir.'
GENÇLERBfRLİÛl:4 ANKARA (Galatasaray): 0
Bundan evvel, Millîküme haricinde kalan klüpler arasında tertip olunan kupa maçlarına da başlanmıştır.
Ankara Galatasarayı ile Genç-lerbirliği arasında yapşlan bu maç da hâkim bir oyundan sonra 4—0 Gençlerbirliğinin galibiyetiyle neticelenmiştir.
Eskişehir: 2 (A. A.) — Bisiklet serî yarışlarının altmcısı olan-100 kilometrelik koşu bugün dokuz bisikletçinin iştirâkiyle yapılmış -tır. Neticede tdmanyurdundan Zekeriya Yoııarel 13 saat 80 dakika birinci, Demirspordan Osman Pak 3 dakika farkla ikinci, Demirspordan Faik üçüncü, îdmanyur -dundan Faruk dördüncü, idman -yurdundan Ali beşinci, gelmişler -ve diğer koşucular da biribirlerini takiben koşuyu bitirmişlerdir.
Fatih Halkevi galip
Bakırköy sahasında yapılan Fatih Halkevi - Bakırköyspor maçı çok samimî bir hava içinde cereyan etmiştir. Birçok tanınmış birinci sınıf oyunculardan mürekkep olan Fatih Halkevi takımı hâkim bir o-yundan sonra genç Bakırköy sporluları 0-6 yenmiştir.
Hem Suçlu Hem Güçlü (Baftarafı 1 inci sayfada) lyatla meşgul olduklarıdır.
Bittabi bu yazı, her Türkü teessüre sevkedeceği gibi bizi de müteessir etti. Zira, tarihinin en büyük bir şairini, kendi öz istiklâl harbinin tarihini, Vaterlo harbini bilmeyen, buna mukabil sinema artistlerini en ince hususiyetlerine kadar tanıyan, sadece dans ve moda ile uğraşan bir gençlik, ancak Dej eneri bir milleti temsil edebilir. Ve dünyada kendi istilâ hırslarına âlet etmek için böyle dejeneri kütleler ariyan milletler pek çoktur.
Bu ittiham karşısında her Türk gibi teessür duymakta çok haklı idik.
Ayni akşam matbaamıza gözü yaşlı ve hıçkırır gibi konuşan dört Türk yavrusu geldi. Bize uzattıkları mektupları okuduğumuz zaman, bu gençlerin o fecî ve hazin cehaletle ittiham edilen tale-
MAHKEMELERDE :
Memurlara hakaret etmiş
Küçük Langada oturan Elmas isminde bir kadının komşusu ve analığı Cemilenin evine hacis için gelen Maliye memurlariyle polis Haşana hakaret etmek suçiyle mah kemesine dün bakıldı.
Mahkeme ilk şahld Cemile ve Fatma Nigan dinledikten sonra Elmasın suçu sabit görüldüğünden bir ay hapsihe 30 lira da ağır para cezasına mahkûmiyetine karar verildi.
müteferrik )
Avcılar cemiyetinin toplantısı
Geçen hafta ekseriyet temin edilmemesinden toplanamıyan avcılar cemiyeti dün Gülhane med-halindeki Alay köşkünde toplan -dı. îlk olarak senelik faaliyet raporları okundu. Ve eski idarenin berayi zimmeti tebeyyün etti.
Nizamnamede tadilâtlar mev -zubahis oldu fakat bu mesele başka bir toplantıya tehir edilerek yeni idare heyeti seçildi.
Mekteple Spor H a
(Baş tarafı 1 inci sayfada) niyal, Sanat okulu, Şişli Terakki lisesi, Ticaret lisesi Vefa, Yüce Ülkü liseleri.
Sporcular yanlarında öğretmenleri oldukları halde istiklâl caddesini takip ederek [Taksime gitmişler, âbide etrafında kendilerine göstri-len yerleri işgal ettikten sonra âbideye çelenk koymuşlardır.
Hep bir ağızdan söylenen istiklâl marşından sonra yürüşe geçilerek Taksim stadına gidilmiş, kız talebe sahanın sağında, erkek talebe solun da olmak üzere jimnastik şenliklerinde olduğu gibi koşar adımla yerlerini allmışlardır.
Evvelâ Ebedî Şef hatırasına hür. metle 3 dakika sükût edilmiş, İstik, lâl marşile beraber yapılan bayrak merasimini müteakip okullar spor bölgesi başkanı Vali Lûtfi Kırdar tarafından verilen bir söylevle bu mutlu gün müsabakaları açılmış, sporcular yerlerine dönmüşlerdir.
Müteakiben tekmil okulların ig-tirakile geçit resmi yapılmış ve müsabakalara başlanmıştır.
Vefa: 3. San'atokulu: 1
îlk maç Vefa ile Sanat okulu a-rasında idi. Her iki takım sahaya çıktıkları zaman şu kadrolariyle kar 91 karşıya dizildiler:
Vefa: Hüseyin, Ahmed, Murad, Said, Ferid, Fikret, Sabahaddin, Şa-Jıab, Necati, Zeki, Davud ,
Sanat okulu: Haydar, Cevad, Necmi, Nevzad, Adnan, Rıza, Lûtfi, Adnan, Hafi, Ziya, Hayri. Hakem Nuri Bosut.
Oyuna seri bir akınla başlandı. Her iki taraf da oanlı oynıyor. Vefalılar çok geçmeden hâkim vaziyete geçiyorlar. 18 inci dakikada Vefalı Zeki ilik golü yapıyor. Her iki takım da heyecanlı oynıyor ve seri a-kıniar yapıyorlar. Birinci devre: 1-0 Vefanın lehine bitiyor.
İkinci devrede Sanat okulluların bir sayılarına iki golle mukabele e-Uen Vefalılar günün ilk maçından 8—1 galip çıktılar.
Erkek öğretmen t i -Pertevniyal: i
İkinci karşılaşma erkek öğretmen - Pertevniyal arasında oynandı.
Takımlar:
Erkek öğretmen: Hulusi, Nihad, Vahid, Demir, Süreyya, Mehmet
r Arası reketleri
Oğuz, Hüseyin, Mustafa, Sacid.
Pertevniyal: Rıdvan, Sami, Nihad, Fahri, Adil, Vedad, Ömer, Fet. hi, Ekrem, Salâheddin Haydar.
Bu maçta birinci karşılaşma gi. bi seri ve canlı oldu. Her iki tarafta futbol tekniğini kavramış olduklarını meydana koyacak derecede güzel oynıyorlardı. Birinci devre müsavi oyundan sonra 1-1 berabere bitti.
Talimatname mucibince oyun (10) ar dakika temdid edildi. Son 20 dakikada da sayı yapılamadı ve maç 1-1 berabere bitti.
Mahkemelerde
Mahmudun öliimiine sebep olan şoför Sekiz ay hapis t alacak ve 500 lira manevi zarar verecek
Şişlide bundan iki buçuk ay ev. vel Denizbank memurlarından Mahmudu idare ettiği otomüsle ezerek ölümüne sebep olan Hüseyin ismindeki şoförün mahkemesi dün yeniden görülmüştür.
Hâdiseyi müteakip, meşhuden ya pılan ilk duruşmada şoför Habib berat etmişti. Fakat temyiz mahkemesi bu karan nakz ettiğinden dün mahkemeye yeniden nakzen bakıldı.
Bunun için ikinci bir keşif yapılmıştır. Bu keşifte verilen raporda şoförün ölen Mahmudu uzaktan görebileceği ve bu müddet zarfında fren yapabileceği yazılı idi. Bunun i-çin müddeiumumi suçlunun tecziyesini istedi. Buna karşı suçlu vekili mahkemeye yazılı bir müdafaa verdi ve okundu. Bu müdafaada Hatibin ölen Mahmudu anide göremiye-ceği ve bu kazada hiç kabahati olmadığı ve evvelce şahitler dinlen, iniş olduğundan değişen bir gey ol. madiğini ileri sürdü ve müekkllınin beratını talep etti. Suçlu Hablp de ayni mütaleada bulundu.
Mahkeme yaptığı müzakereden sonra suçlu şoförün bir sene hapsine ancak Mahmudun kendini hiç sakınmadan otobüsün önüne çıktığı anlaşılmış olduğundan esbabı rnu-hafflfeden olabileceğini nazan dikkate alarak cezanın sekiz aya İndirilmesine ve veresesine 500 lira dâ manevî zarar verilmesine karar verildi.
beler olduklarını anladık. Gösterdikleri bu aksülâmel karşısında göğsümüz iftihar ile kabardı. Ve mektuplarını hattâ o gazetenin ismini bile zikretmeden neşrettik. Bunu yapmak o gazetenin "birkaç toy lise talebesi,, diye tahkir ettiği bu Türk yavrularının asîl isyanlarını sütunlarımıza geçirmek en büyük vazifemizdir. Bir gençlik kütlesi, Türk gençleri kendisine i-zafe edilen korkunç cehaleti tel’in ve reddederse, bunu efkârıumumiyeye bildirmek bir kabahat, bir cinayet midîr?
Biz işte yalnız bunu yaptık. Bu gözü yaşlı Türk yavrularının asîl isyanlarına tercüman olduk. Bize getirdikleri mektupları gazeteye koyduk. Ve cevafolara hiç bir mütalâa ilâve etmedik. Nitekim gazetemize gelen ve bu gazeteyi çok ağır cümlelerle ittiham eden bir çok lise talebelerinin mektuplarını da neşretmedik. Her halde gazete, bilmiyerek yaptığı bu gayri kabil tevil gafı tashih eder, hiç olmazsa susar diye düşündük.
Fakat bu gazete, bizim yaptığımız bu asîl harekete çok ağır bir cevabla mukabele etti. Kendisine hiç yakıştıramadığımız bu çirkin yazısında netice olarak şöyle diyor:
“Vaziyet bu merkezde iken memleketin neşriyat hayatında dokuz senelik tertemiz mazisi olan bir gazeteye memleket gençliğini kasden cahil göstermek, şunun bunun beyanatını tahrif etmek gibi bir isnadda bulunmak için insanın ya pek pis, pek kirli düşüncelere sahib bulunması, yahud bu kadar pis ve kirli düşüncelere tesahüb e-decek kadar düşüncesiz olması lâzımdır.,,
Görülüyor ki sayın gazete çok aşırı bir bayağılıkla bize çatarken gafını tashih edecek yerde yine ayni hatada İsrar ediyor. Ve asla kabul etmiyeceğimiz fecî cehalet damgasını bu Türk çocuklarının alnına ille yapıştırmakta ayak^di-reyor.
Yazık!
Dostları üzen ve düşmanlarımızın aleyhimizde hazırladıkları dosyalarına girdiği muhakkak olan bu fecî cehalet ve dejenerliği bu millet yavrularının alnına yapıştırmakta, İsrar etmeyin efendiler! bilmeden,; düşünmeden fecî hatalar işliyorsunuz. Türk yavrularının nanıusla-l rını kurtarmak için yazıp bize gön-l derdikleri masum cevablarını çöp tenekesine atılan bir paçavraya benzetmek kadar da büyük bir günah içlenemez
Son olarak şu noktayı da işaret etmek isteriz. Biz asla hiç kimseye baş vurmuş ve hiç bir tale-beyî mektebinden alıp matbuaya getirmiş değilz. Bu talebelerin bizzat yazıp getirdikleri mektuplar el’an elimizdedir. Bu şekilde yalan bir İddiada bulunmak, karşı tarafın suiniyetinin de düşüncesizliği ve şaşkınlığı derecesinde olduğunu febat etmektedir.
Server Hilmi ihtifali Bu değerli eczacımızın ölUmU dün hazin bir merasimle anıldı
Eski Diş tababeti ve Eczacı mektepleri Prof, merhum Server Hilminin ölümünün yıl dönümü miî-nasebetile Merkez efendide bulunaD kabrinde bir ihtifal yapıllmıştır. Bu ihtifâle merhumun talebelerinden kalabalık bir gurup iştirak etmiştir. | RADYO I
Pazartesi 3/4/39
12^0 Program.
12.35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik ( Karışık program - Pl.)
18.30 Program.
18.35 Müzik (Cazband . Pl.)
19,00 Konuşma (Doktorun saati)
19.15 Türk müziği (Halk türküleri . Sadi Yaver Ataman) . Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdi Tokay, Besri Üfler.
20,00 Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsaı (fiyat)
20.15 Türk müziği (Tuna edebiyatı gecesi)
Orijinal Tuna ve Rumeli türküleri
A - Mukaddeme
B - Şiir C - Müzik
[Takdim ve idare eden: Mesut Ce mil,
Ankara radyosu küme heyeti (Koro)
21,00 Memleket saat ayarı.
21,00 Konuşma
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-, nukut borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plaklar - R.
21.30 Folklor - Halil Bedi Yöne tgen.
21,45 Müzik (Oda müziği-Cboist Wüntsch, Oboist Orhan Barlas) (Kor Angle: Eftal Günşray) Beethoven . Mozart in Don Juan düo sü üzerine Varyasyonlar.
22,00 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkın)
1 - Willy Richartz . Küçük balet süiti
2 - Hanns Löhr - Büyük vals.
3 - Kari Blume - Göl kıyılarında.
4 - Kjaer - Seren ad.
5 — Czernik - Güzel sanatlar töreni - Uvertür.
6 - Amadei - Saz çalan aşk süi. tinden - Aşk rüyası
7 - Brusselmans - Felemenk raksı.
8 - Heuberger - Şarkda.
23,00 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45-24 Son ajans haberleri ve yarınki program.
i Dr. Hafız Cemal ’j
Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı |
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç E her gün 2,5 - 6 salı, perşembe S ve cumartesi sabahları 9-12 S fukaraya T. 22398 |
NEDEN
Bütün mütehassıs diş tabibleri
RADYOLİN
Diş macununu tavsiye ediyorlar? Çünkü:
RADYOLİN

Dişleri beyazlatır. Diş etlerini kuvvetlendirir. Dişlerin çürümesine mani olur.
Ağız kokularını defeder
Sabah, Öğle, ve Ak;am her yemekten sonra günde üç defa dişlerinizi fırçalayınız.
RADYOLİNİ daima kullanınız
Bartın hattına
İzmit hatına
Mudanya hattına
Bandırma hattına
Karabiga hattına
İmroz hattına Ayvalık hattına
İzmir sürat hattına
Mersin hattına
Muhtelif sergilerden f 18 diploma, 24 altın | madalya kazanmıştır.
— Salı 12 de (Aksu), Perşembe 12 de (Güney-su), Pazar 16 da (Karadeniz). Galata rıhtımından.
— Salı 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Bursa). Sirkeci rıhtımından.
— Salı, Perşembe, Pazar 9.30 da (Uğur). Tophane rıhtımından.
— Her gün saat 9 da (Trak) sistemi vapurlardan biri, ayrıca Cumartesi 13.30 da (Sus). Tophane rıhtımından.
— Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8.15 de (Sus) Ayrıca Çarşamba saat 20 de (Bursa), Cumartesi saat 20 de (Antalya). Tophane rıhtımından.
— Salı ve Cuma 19 da (Mersin). Tophane rıhtımından.
— Pazar 9 da (Tayyar) Tophane rıhtımından.
— Çarşamba 15 de (Saadet), Cumartesi 15 de (Bartın). Sirkeci rıhtımından.
— Pazar 11 de (Ankara). Galata rıhtımından.
— Sah 10 da (Anafarta), Cuma 10 da (Çanakkale). Sirkeci rıhtımından.
NOT: Vapur seferleri hakkında her türlü malûmat aşağıda telefon numaraları yazılı acentelerden öğrenilir.
Karaköy Acenteliği — Karaköy, köprübaşı Galata „ — Galata, Deniz Ticareti
Md. Binası altında
— Sirkeci, Yolcu Salonu

OKADAR KOLAY...
Her akşam bu şekilde birkaç dakika iç’nde ypacağınız ufak bir Masaj size geç iğinizi kazandıracaktır.
Krem Pertev’in
Yarım asırlık şöhreti beyhude değildir.
I TİYATROLAR |
Turan Tiyatrosu
Bu akşam
Halk gecesi
Filistin radyosu okuyucusu Fe-kiye Handan ve saz heyeti
Ertugrul Sadi Tek ve arkadaşla-. n
Dehri Efendi vodvil 3.P.
(Se) Atila Revüsü. Miçe Pençef varyetesi
Localar 100 Heryer 20 Paradi 10 Kuruş
42362
40133
22740
Tepebaşı dram kısmında
Bu gün saat 15 de gece 20,30da .
ŞEYTAN

İstanbul caddesinde komedi kıs-
Gündüz «aat 15,30 da
PERŞEMBE
Gece Saat 20, 30 da
PAZARTESİ

HALK OPERETİ
Zozo Dalma*
Macar Baleti
(Çardaş)
Sayfa: S
VKRİSAIAN
3 NİSAN 1939
GRİP - NEZLE - KIRIKLIK - SOGüK ALGINLIĞI - ROMATİZMA - NEVRALJİ - BAŞ - DİŞ
ve bütün ağrıları derhal keser. Îsîm ve markaya dikkat. NEVROZİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz
Rıza KÖŞKÜN BASIMEVİ
Ses - Işık Kitap Evi
Yeni Sabah Gazetesile diğer iünlük ve Ha t lık Gazetelerin
Satış e kezidir
İstanbul: Vilâyet Karşısı No. 21 Kitab, Mecmua ve her türlü tabı işlerini en temiz, en güzel ve en ehven şeraitle seri bir surette yapar.
MAZON MEYVA TUZU

Hazımsızlık, Şişkinlik, Bulantı, Gaz, Sancı, Mide Bozukluğu, Barsak ataleti, İNKIBAZ
Sarılık, Safra, K araciğer, MİDE ekşilik ve yanmalarında bütün MİDE, Barsak Bozukluklarında kullanınız,
Horos markasına dikkat
Son derece teksif edilmiş bir toz olup yerini tutamıyan mümasil müstahzarlardan daha, kolay ve daha kat’î bir tesir icra eder.
.

| PASTİL ANTİSEPTİK |
KANZUK
Devlet Basımevi Direktörlüğünden :
6497,54 lira keşif bedelli Basımevimiz istrotipi atölyesi inşaatı için kapalı zarfla yapılacak olan eksiltmeye 30 mart 1931 perşembe günü istekli zuhur itmemiş olduğundan eksiltmenin 11 Nisan 1939 günü saat 15 e bırakıldığı.
Muvakkat teminat 488 liradır.
Şartname ve diğer evrak Basımevi idare komisyonu başkanlığında görülebilir.
İsteklilerin, en az 5,000 liralık bu işe benzer iş yaptığına dair, idarelerinden almış oldukları vesikalarla İstinaden İstanbul Vilâyetinden alınmış ehliyet ve 939 yılma ait Ticaret Odası vesikalarını da komisyona tevdi etmeleri. (2146)
| İnhisarla"U. Müdürlüğünden :
I— .................. IOTrMm- illllll|l||imWIIIB|l|l II II IBM—aJ
1 muhammen kirası ilk teminat Senelik
İstanbul Belediyesi ilânları
Floryada Florya çarşısında N. 3 dükkân. 300,00 22,50
.. .. N. 22 „ 80,00 6,00
Yukarıda senelik muhammen kiraları yazılı olan Floryada 3 ve 22 numaralı dükkânlar birer sene müddetle ayrı ayrı kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir, istekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubiyle beraber 6—4—939 perşembe günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B) (1906)
TÜRK HAVA KURUMU
Büyük Piyangosu
Altıncı Keşids; 11-Nisan-939 dadır-Büyük İkramiye*. 200.000 Liradır, Bundan başka 40.000,25.000,20.000 15.000 10.000 liralık ikramiyelerle ( 200.000 ve 50.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır DİKKAT:
Bilet alan herkes 7 Nisan 939 günü akşamına kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır..
I — Matluba muvafık çıkmadığından dolayı reddedilen ve yerine başkaca mübayaa edilmiş o4)an 48 adet Dekovil arabası ve tekerleği farkı fiatın tahsilini teminen müteahhid hesabına ve pazarlıkla satılacaktır.
II — Muhammen bedeli 120 lira ve yüzde 15 teminatı 18 liradır.
III — Pazarlık 13—4—939 tarihinde saat 14 de Kabataşba levazım ve mübayaat şubesindeki satış komisyonunda yapılacaktır.
IV — Mallar her gün yukarıda sözü geçen şubede görülebilir. İs-
teklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte yüzde 15 teminat paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri. (20G7)

I — İdaremizin Ci'bali fabrikası Garajı önündeki rıhtım tahkimatı işi şartname ve plânı mucibince pazarlık usuliyle eksiltmeye kon -muştur.
II — Keşif bedeli 4997,30 lira muvakkat teminatı 374.80 liradır.
III —Pazarlık 6—IV—939 perşembe günü saat 14 de Kabataşta Levazım ve Mübayaat şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktı.
IV — Şartname ve plânlar her gün 25 kuruş mukabilinde yukarıda sözü geçen şubeden alınabilir.
V — isteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatte yüzde 7,5 güvenm paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri. (3002)
Asipın Kenan
Sizi soğuk algınlığından, nezleden, gripten, başl ve diş Ağrılarından koruyacak en İyi İlâç budur.
İsmine dikkat buyurulması
P. T. T. Fabrikası Müdürlüğünden :
4050 kilo 15.9X200 m/m “25,4 m/m po de on bir diş,, cıvata maa
somun
20000
2500
„ 6,5X82 m/m lâma demiri
„ Diş üstü 18,50, diş dibi 15.90 m/m “25,4 m/m rede on bir diş somun
„ 16 m/m yuvarlak demir
„ 1,5X1000X2000 m/m drmlr saç
„ 10X25 m/m yuvarlık başlı demir perçin çivisi z
„ 0,5X20 m/m demir çember
,, 60 m/m boyunda ambalâj çivisi
15000
1500
450
1285
200
12000 adet 12,5X100 m/m 4 köşe başlı ağaç vidası
Falbrika ihtiyacı için kapalı zarf usuliyle cins, eb’ad ve mikdarı yukarıda yazılı dokuz kalem eşya satın alınacaktır.
Muhammen bedeli 7239 L. 15 kuruş, muvakkat teminatı 542 lira 94 kuruştur.
Eksiltme 14—4—939 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 15 de yapılacağından talip'lerin şartname ve teferruatını görmek için her gün Fabrika kalemine müracaat, eksiltmeye girmek için de kanunun tayin ettiği vesaik ile birlikte teminat makbuzlarını ve teklif mektuplarını havi kapalı zarflarını saat 14 o kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde teslim eylemeleri, daha sonra getirilecek zarfların kabul olun-• jnıyac&ğı. (3000)
Sahibi: Ahmet Cem»ledcîin SARAÇOĞLU Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yer Matbaai Ebüzziya