1P/REJPU
İstanbul Nuruosm&niye No B4 "kli gazetesi I İL • ’
f-----------------
ABONE ŞARTLARI Türldy» Ecnebi
HER YERDE
■fepYenı»^ l | İ.A N
t t*
’ Nİ^AN
/i rft-a**
SÎi y“ı - No? 330
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
KURUŞ
Parti Meclîs Grupu-nun Dünkü içtimai
Arnavutluk Bir İtalyan İstilâsı Ar efesinde mi?
Hariciye Vekilimizin Siyaset Hak-kındaki izahatı Tasvip Edildi
Ankara: 4. (A.A) — Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Mület Meclisi grupu bugün 4.4.939- öğleden sonra saat 15 de Seyhan mebusu Hilmi Uranın reisliğinde toplandı:
Söz alan Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlunun B. M. Meclisinin tecdidi intihab fasılası esnasında cereyan eden dünya siyaseti ve Bük-reşte toplanan Balkan Antantı müzakereleriyle Bulgar başvekili ekse-' lâns KÖseivanof Ankarayı ziyareti hakkında tafsil en verdiği izahatı ve bazı aza tarafından sorulan su-llere ait cevapları grup tarafından alâka ile dinlenerek tasvibedilmiş ve celseye nihayet verilmiştir.
Tahrana Gidecek Türk Heyeti
Ankara: ^.(Hususî) — İran Veliahdının izdivaç merasiminde Türkiyeyi temsil edecek heyet bu ayın onunda hariciye vekili Şükrü Saraçoğlunun riyaseti altında Tahrana hareket edecektir.
Türk heyeti, Piyade ve tayyare
İtalyanın, Himaye için Arnavutluğa Asker Çıkaracağı Bildiriliyor
Arnavutluk Mukavemete Karar Verdi
Londra: 4 (A. A.) —Royterin diplomatik muhabiri, îtalyıanın ar-navutluğu işgal etmek niyeti halkındaki şayiaların, resmî mahfillerin tekzrblerine rağmen teeyyüd eder vaziyette olduğunu bildirmektedir.
Sanıldığına göre, İtalyan as -kerleri, hemen derhal Arnavutluğa gönderilmek üzeredir. Ve hattâ Brindisi mıntakasında 20 bin kadar asker şimdiden tahşid edilmiş bulunmaktadır.
İtalya, Arnavutluğu kral Zo-gonun muvafakati ile işgıal edecek ve Arnavudluğu himayesi altına alacaktır.
PARİSTEN VERİLEN MALÛMAT
Paris: 4 (A. A.) — Havas A-
Millî Şef İnönü ikinci defa Reisi Cumhurluğa seçildikten sonra yemin ederlerken
kıtaları zabitan ve efradiyle bir -likte 4 - 500 kişiden mürekkep olacaktır.
jansı bildiriyor:
Parise muhtelif kaynaklardan gelen haberler, İtalyanın, yakında Arnavudluğa İtalyan askeri göndermek niyetinden Arnavudluğu haberdar ettiğini teyid eylemektedir.
Kral Zogo Arnavut
İtalyan kıtaları, Valona’dan karaya çıkarılacaktır.
İtalya, bu hareketini. 1927 1-talya - Arnavudluk anlaşmasının, Arnavudluğa karşı bir yabancı teh-
askerlerini teftişte
like takdirinde bu memlekete Ital-yıanm askerî yardımda bulunacağı hakkındaki maddesine dayanarak yapacaktır.
(Sonu 3 üncü sayfada)
Hitlerin Nutku
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Cbıımberlain’in avam karna;
rasında Lehistan vaziyetine dair söylediği sözler Almanya-da şiddetli bir aksi şada uyandırdı; Hitler büyük bir nutuk ile Alman noktai nazarım cihana ilân etti.
Hitlerin nutku muazzam bir â-bide ve garp demokrasilerine karşı bir ittihamname şeklinde başlıyor, ayni kuvvet ve metanet ile devam ediyor, yükseliyor. Fakat öyle bir nokta geliyor ki orada Hitler biraz evvel kendi ellle yükselttiği bu sanat eserini tahrip etmeğe başlıyor. Ve nihayet, Alman menfaatlerini cihan efkârı umumiyesi karşısında müdafaa etmeğe, Almanyayı bütün dünyaya haklı göstermeğe yarıya-cak bu mantık, bu azim ve İrade ve kuvvet âbidesi Almanya zararına yıkılıyor ve Almanyanın aleyhinde bir tesir uyandırıyor.
Son zamanlarda en mühim siyasî tezahürlerinden birini teşkil eden ve bundan sonraki vekayi üzerinde büyük bir tesir yapmağa namzet o-lan bu nutku biraz yakından takip edelim.
Evvelâ Hitlerin umumî harp galiplerine karşı ittlhamlaruıı ve mu-ahazelerini görelim. Müttefikler Al-manyayı abluka sulhü ile mahvetmişlerdir. Harp esirleri tahliye e-dihnemiştir. Almanyanın müstemlekeleri elinden alınmıştır. Alman ticaret filosu zaptolunmuştur. Almanya müthiş bir mail tazyik altında bırakılmıştır.
Milletler cemiyeti, verilen vait-ler hilâfına, bir adalet vasıtası olmamıştır ; en menfur bir muahedeyi garanti için bir âlet olarak kullanmıştır. Bu hareketler sebeblle Almanya müthiş bir sefalete düşmüştür. Versay muahedesi mucibince, Almanya silâhsız kalırken diğerleri Bilâhlanmakta devam etmişlerdir. Almanya gibi büyük bir milletin e-linden her türlü yaşamak imkânları âlındı, Almanya tedricî bir ölüme mahkûm bulunduruldu.
Hüseyin Cahıd YAl^IN (Sonu 3 üncü flayfamızdn)
Başvekil Refik Say «2 a m Meclis kÖ*ubw£'.(ie yemin ediyor
Çankırı Mebusu ve Başmuharririmiz Hüseyin Cahid Yalçın yemin ederken

General Kâzım Karabekir izahat Verdi
Tabansız bir gazetenin zelîlâne mugalâtası
Ankara: 4. (Hususî) — Bugünkü Parti içtimaında İstanbul mebusu general Kâzım Karabekirin bir İstanbul gazetesinde intişar eden beyanatı etrafında münakaşalar cereyan etmiştir. Bu mevzu etrafında birçok mebuslar söz söylemişler ve kürsüye gelen General Kâzım Karabekir sorulan suallere cevap vererek vaziyeti izah etmiştir.
General ezcümle mahud gazetede her nedense bilittizam yarısı neş-redildiği için muğlak ve natamam kalan beyanatında Atatürkün şah siyeti ve eserleri hakkında aslâ bir taarruz bulunmadığını söylemiş ve büyük kurtarıcıdan hürmetle bahsederek bilhassa İstiklâl savaşında büyük zafere kadar devam eden iş ve fikir birliğini işaret etmiştir.
Daha sonra Başvekil söz alarak izahatta bulunmuş, bu suretle hâdise kapanmıştır.
(Sonu 3 üncü sayfada 1
Ticaret vekâleti teşkilâtı
Ankara: 4 (Hususî) — İktisat Vekâletinden Ticaret Vekâletine geçmesi kuvvetli bulunan idareler: Türk Ofisi, Tarifeler, îç ticaret, ihracat, teşkilâtlandırma umum müdürlükleridir. Bankalar, kooperatifler sanayi umum müdürlü -ğünde, dolayısiyle İktisat Vekâletinde kalacaktır. Ticaret Vekâleti kalem mahsus müdürlüğüne Türk Ofisinden Fazıl tayin edilmiştir.
Çarıkında zelzele
Çankırı: 4 (Hususî) — Bu gece saat 22,30 da şehrimizde iki kuvvetli zelzele olmuştur. Hasar olup olmadığı belli değildir.
Kenan
Irak Kralı Bir Kaza Sonunda Vefat Etti
4 Yaşındaki Oğlu Kral ilân Edildi. Musulda Kanb Hâdiseler Oldu
Merhum Gaz’yyülevvei
Ankarada Teessür
Bagdad: 4 (A.A.) — Irak kralı Gıazi, dün gece yarısı bir otomobil kazası neticesinde vefat etmiştir.
KAZA NASIL OLDU?
Bagdad: 4 (A. A) — Majeste Kral Gazinin vefatı ile neticelenen çok müessif kaza hakkında aşağıdaki mütemmim malûmat veril -melctedir:
Kral Gazi, otomobilini bizzat kendisi kullanarak, Saraya dönmekte idi. Bu ana kadar aydın-lanılınıyan bir sebehten dolayı otomobil bir telgraf direğine çarpmıştır. Kafa tasından yaralana -rak Kral, birkaç dakika soııra vefat etmişti. fSc nn 3 "ncrde)
HER SABAH
“Şemsiyeli Adam,, da Kızdı
Fransız matbuatının "Şemsiyeli adanı,, lâkabını takmış olduğu İngiltere başvekili "Çimberlain,, bir çok vesilelerle sulh dostu okluğunu isbat etti. Yaşının bir lıayli ilerlemiş olmasına rağmen fırtınalı havalarda] denizler aşarak, o zamana kadar a-yak basmadığı tayyare seyyahatleri-l ne katlanarak rakiplerinin ayakları-1 na kadar gitti, tehlikede gördüğü sullıii kurtarmak için didindi durdu.
Fakat son ajans tclgrafnanıeleri I "Şemsiyeli adam,, m artık sabrının tükenmiş olduğunu gösteriyorlar. "Çekoslovakya için ingilterenin lıar-betmiyeceğini,, iına eden İngiltere başvekili: "Lehistanın istiklâlini tek dit eden bir hâdise çıkarsa İngllte. |
renin bütün kuvvetile Lehistan» yardım edeceğini,, açıktan açığa söyledi. Fazla olarak ta Büyük Britanya ‘'ikâmeti Leb is tana silâhluıt. nıak (20,000,000) İngiliz liralık bir kredi açtı.
Beri taraftan Almanya var kuvvetile kurada da, denizlerde de silâhlanıyor. Halbuki deuizlerde İngiltere ile boy ölçüşmeye kalkışmanın neticesini bütün dünya bilir, hattâ bin-nefis ve bittecrübe Almanya da bilir.
Şu halde?..,
Şuhalde “hemen bu idlerin encamını tanrı hayır etsin,, den ba^ka söyliyecek söz kalmıyor.
A. Cemaleddh* SARAÇOĞLU
Sayfa» X~
5 NİSAN 1939
MfHMEDİÜ
HATIRA v) İTİRAFLARI
Tefrika F o 51
Yazan t M. SIRIR
Genç Serseri Cüzdanı Almaktan lstinkâf Etti
“Ben Onları Malları İçin Vurmadım Ölmüş Anama Küfür Ettiler,,
O gün, kaçak günlerimde, kendimi kem gözlerden korumak için içine girdiğim nefti cübbemle lâcivert renğindeki elifi şalvarımı giyinen, koltuğu altmdaki çoha üzerine işlemeli kitap kesesi, boynunda taşıdığı meşin kaplı enam mahfazası ve hele beline sardığı taklit şal kuşak ve a-rasına soktuğu ayrıca bir divit üe gerçekten bir medrese çömezine ben-ziyen Heşminli Aliyi de dinleyicilerime tanıtmak isterim.
Hemşinin, o zamanki rusları tarafından anası, babası öldürülüp, tabiatın mürüvvetine bırakılan bu evlâdı, bütün manâsile bir iş adamı i-di. Denizde bir balık kadar çevik karada bir gelincik kadar tetik ve atik olan bu gözü pek, asya çocuğu o sıralarda beyaz ruslarla beraber lstanbula gelmişti. Açtı, sefildi. Ça. lışmak istiyordu. Müracaat ettiği birçok kapılar yüzüne çarpılmış, boyun büktüğü yüzler asılmış ve çatılmıştı. Birkaç gecesini, hem de aç olarak, tünel başındaki Galata mevlevihanesinin mezarlığında, meşhur şair Leylânın o zaman bir köşesi yıkık olan lâhdmın içine sokulup sığınmakla geçirmişti. Hırsızlık etmeğe, kul hakkı yemeğe yaradılışı, ak soyluluğu mani idi. Kimseciklerden ne bir lokma, ne de on para istiye-bilmişti ve böylece tam dört güı gezmişti. Satacak bir şey de yoktu, bütün varlığı, sırtındaki, affedersiniz, ince bir don ve gömlek ile havi dökülmüş bir pantalon ve ceket, a-yağmda da yırtık bir çapoladan yani hepsi altı parçadan ibaretti. Bir de süğüt tabir edilen sivri uçlu ve keskin bir laz bıçağı vardı. Onu da sa-tamıyordu. Çünkü hem para etmez hem de, yine öldürülmüş bir karde. şinin yadigârı idi. Dört günlük hayatını, meyyit yokuşu başındaki Hamı-diye çeşmesinden doya doya, kana kana içtiği suya borçlu idi.
lstanbula geldiğinin dördüncü günü akşamı idi. Gecesini nemli toprakları üzerinde uzanarak geçirece. ği şair Leylânın merkadına girmek üzere, meyyit yokuşundan altıncı daireye doğru çıkıyordu. Yokuş başındaki çeşmeden suyunu içecek mevlevî dergâkının mezarlığına gidecekti. Sakalı uzamış, çehresi sararmış solmuştu. Gözleri kararmıştı açlıktan. Halsiz, takatsiz kalmıştı dolaşmaktan. Yokuşun Azap kapısı meydanfna inen dik yerinde, iki düşman polisi ile karşılaşmıştı.
Besil ve bakımlı ve bilhassa paralı olan bu yaratıklar kendilerine bir eğlence arıyorlardı.
Koca Beyoğlund.a sataşılacak bir adam, hakaret edilecek bir insan kalmamıştı sanki de, feleğin yerden yere çarptığı, bu bollukta aç bile bıraktığı zavallı Aliyi bulmuşlardı. Her vakit yaptıkları gibi ona da çatmışlar, dert dolu yüreğine bir de zehir akıtmışlardı. Zavallı anasına türkçe küfür etmişlerdi.
Uzun yokuşta tek insan bile yoktu. Ay kara bulutların arasından ara sıra bakıyor, kürrenin bu kısmında mukadderatın oynattığı facialardan utanıyor,kaçıyor, yine kara bulutlara sarmıyordu. Hemşinli Ali çok cessur ve atak olmakla beraber çok ta yumuşak bir gençti. Fakat, hıı şımarık ve terbiyesiz yaratıkların kimbilir, belki de manasını bilmediği halde savurdukları küfür onu birden bire hırçınlaştırmıştı. Anasının o güne kadar bilmediği, görmediği katillerini karşısında sanmıştı. Hiç tereddüt bile etmeden bıçağına el atmış, üzerlerine saldırmıştı. Neye uğradıklarını anlanuyan, yalnız göğüslerinin ikişer noktası sızlıyan, açılan deliklerden kıp kızıl kanlar sızan, bu zo(l»M«iar oldukları yere yığıl-
mışlar, nefes bile alamadan zıbarmalardı. Tam bu esnada, hammallar cemiyeti reisi Salih Kâhya üe ben de, kalafat yerinde Top Ömerin kahvesine gitmek üzere yokuştan iniyor, hâdise yerine on metre kadar uzaklıkta bulunan köşeyi dönmüş bulunuyorduk.
Tabiî olup bitenden haberimiz yoktu. Fakat on adım sonra, kan damlıyan bıçağı elinde, atılmağa hazır bir vaziyette duran Hemşinli A’i üe karşılaşmıştık. Biraz, yaklaşınca kıyafetimizden, dilimizden düşman olmadığımızı anlamış, tabiî ferahlan mıştı. Yerde yatanlar, göğüslerinden fışkıran , toprak üzerinden yol yol akan kanlar bize her şeyi anlatmıştı. Tabiî orada durmak, bulunmak Salih reis üe benim gibi iki damgalı i-çin çok tehlikeli idi. Yaptığı işdeıı ne yaman bir kahraman olduğunu anladığımız, bu delikanlıyı kaçırmak saklamak arzusuna kapılmaktan kendimizi alamadık. O anda ismini ve kim olduğunu bilemediğimiz bu becerikli ve eli çabuk delikanlının o-muzuna elimi koydum.
— Haydi evlât, dedim. Gazan mübarek olsun, Allah bileğinin kuvvetini artırsın. Al şu heriflerin tabancaları ile para keselerini de gel bizimle. Hadi sallanma çabuk ol.
Şivesinden ne de olsa bir hemşeri olduğunu anladığım bu gözü tok ve ak soylu delikanlı ne cevap verse beğenirsiniz bana. Bir iki defa yutkunduktan sonra:
— Ben onları malı, parası için vurmadım ki. Ölmüş anama küfür ettiler benim bu köpekler.
Dedi ve önümüze düştü. Çok ısrar ettik. Tabancaları ve para cüzdanlarını ne bize aldırdı, ne de kendi aldı. Israr ile geçirilecek vaktimiz yoktu, tabiî. Oradan ayrıldık, Top Ömerin kahvesine geldik. Aç olduğunu bile söylemeğe tenezzül etmedi bize. Yalnız, raflardan birinde duran ekmeğe bakışından anladım aç olduğunu. Hemen oradan kalktık. Kalafat yerinde Mustafanın tezgâhında tamir edilen Sürmeneli Zeke-riyanın motörüne yanladık, karnını doyurduk. Salih reisin koğuştan getirttiği çamaşır ve elbiseleri giydirdik, cebine de bir kaç para indirdik ve:
— Şimdi, dedik. Nereye gideceksin?.. Var mı saklanacak yerin?..
İnsanlık vazifesi saydığımız bu yardımlar karşısında, ne de olsa şaşıran bu namuslu delikanlı biraz kı zarmış, önüne bakmıştı. Ve:
— Benim, ne tanıdığım bir a-dam, ne de sığınacak bir odam var. Dört gün oldu ben Batumdan geleli. Üç gecedir bir mezarlıkta yatıyorum.
Fazla söyletmedik bu yanık yürekliyi. O geceden itibaren aramıza aldık ve nice nice güç işlere saldık. Hepsinde de yüzünü ve yüzümüzü ak etmişti. İşte o gün de, yeni giriştiğimiz işde bu delikanlıyı bizim hoca Bekirin yanma çömez vermiştik.
Hoca Bekir, bir motörü ile kardeşi Nuriyi, fisebilillah hilâfet ordusunda çalıştıracağını, ücret değil, yalnız benzin parası alacağını söylemişti. Fakat sürü başılardan Gö-nenli Bekir Sıtkı bu teklifi kabul etmemiş, zavallı milletin su gibi akıtılan parasından Nuriye cep harçlığı olmak üzere bir miktar para ayırmıştı. İşi dengine koymuş, Gönenlı Bekirle Zekiyi dolabımıza sokmuştuk. Denk ve sandıkların iki motörle Hoca Bekirin nezareti altında İzmite taşınması kararını almıştık ve oradan sevine sevine ayrılmıştık.
fDevam var)
HİR HABERLERİ
Sadıkzade Vapurunun Yükleri getirtildi
Yaman Bir Emlâk Dolandırıcısının Mahkemesi
Tiiccari mallar; arlık muhakeme kararından sonra sahiplerine İade edilecek
22—3—939 günü Finike civarında karaya oturan Sadıkzade vapurunun hamûlesini alan Konya va puru dün şehrimize gelmiştir. Ancak Konya vapurunda bulunan tüccarî eşya mahkemenin vereceği karardan sonra sahihlerine iade edilecektir. Dün gemide olan mal tesbit edilerek bir ilâm hazrlan -mştr.
Sadıkzadenin heyeti hazırasını tetkik etmek üzere seçilen ehli hib-re dün Tan vapuriyle Finikeye hareket etmiştir. Burada yapılacak tetkiklere göre geminin kurtarıldığı takdirde yapılacak masrafı koruyup korumıyacağı anlaşılacaktır. Fakat alâkadarlar Sadıkzade vapurunun çok yaşlı bir gemi olduğu için yerinde parçalanarak satılacağı söylemektedirler. Dün gelen Konya vapuriyle kazazede gemi -| nin süvarisi Cevdet de şehrimize gelerek raporunu mahkemeye vermiştir.
VİLAYETTE :
Resmî dairelerin buğday ihtiyacı
Ordu; mektep ve diğer resmî daire ve müesseselerin buğday ihtiyaçlarının toprak mahsulleri ofisinden temini hakkındaki karar -name dün vilâyete tebliğ olunmuştur.
BELEDİYEDE :
Vali dün bütçeyi tetkik etti
Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar dün masraf bütçesi üzerinde tetkikler yapan Daimî Encümene riyaset etmiştir.
Bakırköy fırın ve otellerinde noksanlar görüldü
Bakırköyünde fırınlarda ve o-tellerde yapılan sıkı teftişler neticesinde birçok fırınların ve otellerin lâzım gelen sıhhî şeraite uygun olmadığı görülmüş ve icabe -den tesisatın süratle ifası kendilerine tebliğ edilmiştir.
Süt hikâyesi!
Belediye İktisat müşavere heyeti süt meselesi etrafındaki tetkiklerine devam etmektedir. Tetkiklerin başlıca gayesi lstanbula temiz ve iyi s'üt teminidir. Bunun için de îstanbulda kurulacak bir süt fabrikasından alınacak neticeler tetkik olunmaktadır. Müşavere heyeti bu arada îstanbulda süt fabrikası kurmak için bir İngiliz firması tarafından yapılan teklifi de nazarı dikkate alacaktır.
İKTİSAT İŞLERİ :
İki kadınla bir mühendisi ev satmak bahanesile dolandıran suçlu daha neler yapmış?
Müteaddit kimseleri sahtekârlık suretile dolandıran ve ev, arsa satmak bahanesile paralarını alan bir yaman dolandıranın muhakemesine dün Asliye 1 inci ceza mahkemesinde devam olunmuştur. :
Viktor Vartanidis isminde aslen bir Ermeni iken bilâhara ihtida ederek Fuad nammı alan bu adam, Vasili-ki isminde bir kadının 250 lirasını Bayan Josefin 800 lirasını ev satmak bahanesile almış, ayrıca vekâletini istihsal ettiği Daim isminde bir a-damın da icra veznesinden 615 lirasını tahsil ederek yemiştir.
Fuad bu dolandırdıklarından başka, mühendis İrfana merhum mabeyinci Faikin bir arsasını sahtekârlıkla satmağa kalkmış ve İrfandan pey alarak kaybolmuştur!..
Lâkin; İrfanın vekili Avukat Şemsi, geçenlerde Fuadı muhakeme esnasında görmüş ve hemen müddeiumumiliğe müracaat ederek keyfiyeti bildirmiştir-..
Dünkü celsede Fuad tahliyesini taleb etmişse de bu talebi reddolun-muştur!..
Müddeiumumi suçlunun tecziyesini istemiştir. Muhakeme Mabeyinci B. Faikin hangi tarihte vefat ettiğinin resmen sorulması için muhakeme başka güne talik olunmuştur.
Yugoslavyadaki heyetimiz dönüyor
Türk — Yugoslav afyon anlaşmasını neticelendirmek üzere Bel-grada giden Hamza Osman Erkanın riyaseti altındaki heyet yarın saat 15 de şehrimize gelecektir.
Yumurta ihracatımız artıyor
Paskalya münasebetiyle yumurta ihracatı ehemmiyetli surette artmıştır. Yunanistana ve Italya-ya geçen haftaya ilâveten bu hafta da 6 - 7 bin sandık yumurta gönderilmiştir. Çift sandıklar 24 Hra üzerinden muamele görülmüştür ki bu fiatlar geçen senenin 'bu mevsimine nazaran hayli iyidir. Geçen sene 18-19 lira üzerinden satılmakta idi.
Riyaseticumhur orkestrasının seyahati
Riyaseticumhur Flarmonik orkestrası Eğede bir seyahate çıkacak tır. Halkevlerinde konserler verecek olan orkestra yakında Ankaradan İzmir® hareket edecektir.
Hilekâr Yağcı
Muhteîit Yağ sattığından 1 ay hapis o onacak ve dükkânı da 1 ay kapatılacak
Balık pazarında (saf yağ) diye halka mahlut yağ satan Yorgi isminde bir yağcı yakalanarak adli-yeye teslim olunmuştur. Dün Sultan Ahmed 1 inci sulh ceza mahkemesi huzuruna çıkarılan hilekâr yağcının bu cürmü sabit görülmüştür ve kendisi, bir ay hapse, bir ay dükkânının kapatılmasına, bir lira da para cezası vermeğe mahkûm etmiştir.
Otobüsçüler!
□Un »okrar belediye reisliğine müracaat ettiler
Otobüslerinin ruhsatiyeleri a-lınarak cezalandırılan otobüs sahihleri dün tekrar Belediyeye müracaat ederek cezalarının aflarını ve otobüslerinin seyri sefere çıkarılmasını istemiştir. Otobüsçüler, Belediye Daimî Encümeninin verdiği karara istinaden Belediye riyasetinden cezalarının aflarını istemektedirler.
Otobüs işini tetkik eden Belediye Daimî Encümeni emsaline istinaden İstanbul Belediye riyasetine otobüslerin cezalarının affı hususunda bir takdir hakkı vermişti. Otobüsçüler, tobüslerinin seneler-den'beri cezalı olması yüzünden sefil vaziyette kaldıklarını ileri sürerek cezalarının kaldırılmasını İsrarla istemektedirler.
HALKEVLERİNDE :
Rasathane müdürü B, Fatlnln bir konferansı
Beyoğlu Halkevinden:
1 - 6/4/939 perşembe günü saat 18,30 da Evimizin tepebaşındaki merkez binasında Prof. Bay Fatin Gökmen tarafından (Unutulmuş 1-lim Adamları) mevzuunda mühim bir konfrerans verilecektir.
2 - Herkes Gelebilir.
KONFERANS
Şişli Halkevinden:
7 Nisan cuma akşamı saat 21 de Halkevimizde Profesör Doktor Muzaffer Esat Güçhan tarafındaıı:
İhtiyarlık ve ihtiyarlama
Mevzulu bir konferans ve arkasından bir konser verilecektir. Herkes gelebilir.
POLİTİKA
Denizbank Ve Deniz Ticaret Müdürlükleri
Yeni teşkil olunan münakalât vekâletine bağlanıyorlar
Yeni Vekâletlerin ihdası üzerine Denizbank ve Deniz Ticaret müdürlüğünün münakalât vekâletine bağlanacağı söylenmektedir. Yalnız Denizbank’m mevzuubahis vekâlete bağlanması halinde yine banka ve yahut umum müdürlük halinde mi kalacağı henüz malûm değildir. Bunun için yeni bir teşkilât projesi yapılacaktır.
MAHKEMELERDE :
Bir mübaşir beraat etti
4 üncü İcra dairesinde bir dosyayı yok etmek suçîle Asliye 1 inci ceza mahkemesi tarafından bir sene hapse mahkûm olan mübaşir mus-tafa, bu karan temyiz etmiş ve dün nakzen görülen davası neticesinde mahkeme heyeti, kendisini bu işde bir suçunu görmiyerek beratine karar vermiştir!..
Kapaplno vanuru davacı
Bir gece vakti Çanakkale boğazında vukua gelen Kapapino ve Magellanos vapurlarının çarpışması ve birinin batması muhakemesine dün ikinci Ticaret mahkeme -sinde devam olunmuştur.
Dünkü celsede batan Kapapino vapurunun kıymetini tesbit etmek üzere ehlivukuf heyetini teşkil eden B. Suad Osman, Nahid ve Ziya dinlenmişlerdir. Muhakeme heyeti âzasından gelmiyen Sa-dettinin celbi için geri bırakılmış -tır.
Diğer taraftan vapur batmış olduğundan hakikî kıymetinin tesbi-tine; bir imkân olmadığı söylenmektedir.
POLİSTE :
Maltepede bîr erkek cesedi bulundu
Maltepede Dragoz mevkiinde dün bir erkek cesedi bulunmuştur.
Yapılan tahkikatta bunun 5- 10 gün evvel bir sandal kazasında denize düşen ve Büyükadada oturan Yalovalı Kabil olduğu anlaşılmıştır. Silivri yolunda bir oto-bds devrildi on amele yaralandı
Evvelki gün Silivri yolunda bir otobüs kazası olmuş ve 10 amele ile dolu olan bir otobüs devrilmiş ve a-meleler yaralanmışlardır.
Ameleler derhal hastahaneyc kaldırılmış ve şoför yakalanmıştır.
Uykuya dalan bir kadının kUçllk çocuğu, meme ağzında öldll
Beyoğlunda Kalyoncu kolluı-ğuııda oturan Esma isminde genç bir kadın; dün gece; Şermin ismindeki küçük yavrusunu emzirirken uyuya kalmıştır!.
Zavallı yavrucak; biraz sonra annesinin uykusu arasında; meme ağzında boğulmuş ve ölmüştür. Özerinden başka evinde de kaçak eşya bulundu
Gümrük başmüdürlüğünce alınan tertibat ve yolcu salonu memur luğunun gösterdiği dikkat üzerine
Avrupada Nutuk Modası
Siyeset âleminde son senelerin meydana koyduğu ve bugünlerde had bir şekil alan yeni bir moda cıa nutuk modasıdır. Şüphesiz ki, camia hayatında, milletlerin dahilî ve siyasî işlerinde idare mesuliyetini o-muzlarına yüklenmiş şahsiyetler, hükümetlerinin veya bizzat kendilerinin programlarının esas hatlarını muayyen bir hâdise hakkındaki fikirlerini memleketine veya bütün cihana ilân edebilir. Ve bu da normal bir keyfiyettir. Fakat Avrupadaki vaziyet bu merkezde değildir. Burada nevi şahsına münhasır bir mücadele tarzına tesadüf edilmektedir. Nutuk devletlerin birbirine meydan okumalarına vasıta, hem de kıymetli bir vasıta olmaktadır. Büyük istilâ fikirlerini taşıyan ve bunlara karşı ellerinde tuccuKİan muazzam imparatorlukları müdafaa için silâh o-larak mantık demlen şeye baş vurmaktadırlar. Hergün, bilhassa mücadele sahasında bulunan dört büyük devletin yani bir taraftan Almanya, İtalya ve diğer taraftan da İngiltere ve Fransanın mesul devlet adamları mütemadiyen efkârı umu-miyeyi tatmin ve tenvir zımnında ve ayni zamanda karşısındakiler! endişeye düşürmek, .korkutmak için var kuvveti lâkırdıya dayamaktadırlar.
Bu husus için de gaye halk kitlelerini kendi programlarına çekmek, onların yardımından istifadeyi temin etmektir. Fakat unutulmamalıdır ki her hangi bir vasıtadan ifrat derecede istifade etmek, onu haddin den fazla kullanmak süi istimale doğru gidebileceği gibi beklenilen neticenin de menfi çıkmasını mucip olabilir. Halk kitleleri uzun müddet, hareket etmesi güç bir kuvvet gibi görünürken vaki tahrik ve heyecan dolayısile önüne geçilmez bir keyfiyet kesbedebilir. Bugün Almanya ve Italyada, Fransa ve îngilterede karşılıklı menfaatlerin korunması içinde açıktan açığa ortaya çıkarılan meydan okumalar bu memh-ketler halkında bir asabı hava yaratmaktadır. Ve bundan İçtimaî olduğu kadar beşerin İktisadî hayatı da fazla mutazarrır olmaktadır.
Bugün, bilhassa ferdî kudret va-sıtasile idare edilen devlet rejimlerinde başta bulunan siyasî adam i-daresi altındaki halk kitlesini istediği istikamete sevkeder ve diğer taraf d an da yolunu durdurarak sükûnet tavsiye edebilir. Fakat hergün heyecana sokulan, bazı mahrumiyetlerin altında ezilen ve kendisine büyük menfaatler temin ve vadedilen millet, nihayet, önüne getirilmek istenen her türlü maniaları devirerek ortalığı yıkarak felâketlere sebep olabilir. Heyecana düşen bîr kitlenin önünde hiçbir fren tutmaz.
Bu hakikati Avrupa umumî siyasetinde yayılma prensibi güden devletlerin nazarlarında tutması lâzım bir keyfiyettir. Zaten bu nutuk modasının tezahüratı sırasında bunu müşahede imkânı da vardır. Bu siyaseti takibeden ve Avrupada birbirlerine zımnî ve açık mücadeleye girişen devletler bunu anlamışlardır da. Son haftalardaki hâdise ve söz muharebesinde, gayet şiddetli tavırların arakasında, daha yumuşak ve itilâfçı bir tavıra rastlanmak ta ve milletin heyecanı frenlenmektedir. Yalnız bu devletler ne de olsa çok korkunç ve her an ateş alabilecek bir silâhla oynamakta olduklarını unutmamalıdırlar.
Dr. Reşad SAGAY
(astık ve yorganları arasında bir çok kaçak ipekli kumaş yakalanan Beyrutlu Esseyid Hamza Göçe’nin evinde yapılan araştırma netice^ sinde daha bir mikdar ipekli kumaş bulunmuş ve fakat bu kumaşların kaçak mı yoksa resmî verilmiş eşya mı olduğu henüz belli değildir.
Tüberküloz cemiyeti bugün toplanıyor
Tüberküloz cemiyeti mutad aylık toplantısını bugün İstanbul E-tibba odasında yapacaktır. Alâ -kadarlar bugünkü toplantının hayli hararetli olacağını söylemektedir.
Z1
TAKVİM
5 Nisan 1939 Çarşamba
Hicrî : 15 Sefer 1358 Rw«î; 23 Mart 1355
Kanan; 149
TINI»ASAM
Sayfa: 3
5 NİSAM 193»
SON HABERLER
Arnavutluk Bir Italyan İstilâsı Arefesinde mi?
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) öğrenildiğine göre, İtalyan askerleri, 6 ve yahut 7 Nisanda Ar-navudluğa çıkacaktır.
İyi haber alan mahfillerin bil -dirdiğine göre, Arnavudluk hü -kûmeti, her türlü asker ihracına mukavemet niyetindedir. Arada bir uzlaşma 'bulmak için hâlen Roma ile Tiran arasında müzakereler cereyan etmektedir.
İtalya gazetelerinin manalı neşriyatı
Roma: 4. (A.A.) — (Havas) İtalyan gazeteleri, İngiliz garantisinin Yugoslavya.ya da teşmil edilmesi ihtimali ile meşgul olmaktadır İtalyan gazetelerinin tebarüz ettirdiğine göre, İtalya, bunu îtalyanın çenber altına alınmasını istihdaf e-den bir manevre olarak telâkki e-decektir. Nitekim, yine İtalyan gazetelerinin bu münasebetle kaydettiği gibi, Mussolini, îtalyanın Adriyatik sahillrinde üçüncü bir devletin kendisini göstermesine müsaade et-miyeceğini sarih surette bildirmiştir.
İtalyan gazeteleri, Îtalyanın, Otrant kanalının beri tarafında în-gilterenin vaziyet almasına katiyen hiçbir zaman müsamaha göstermi-yeceğini kaydetmektedir.
Tevere gazetesi, îngilterey ı, İtalya- Yugoslavya anlaşmasının imzasındanberi Adriyatikte hüküm süren sülhu rahat bırakmağa davet eylemektedir.
Parisde yapılan tefsirler:
Paris: 4. (A.A.) — Havas bildiriyor:
Diplomatik mahfillerin umumî kanaati, Roma ve Tiranadan gelen haberlerin, yarı resmî tekziplere rağ men îtalyanın Arnavutluk üzerinde bir askerî hareket hazırladığı ■ korkusunu vermekte olduğu merkezindedir.
Irak Kralı Sonunda
CBaştarafı / :ncı sayfada)
Kralın cenaze merasiminin icrası. tarihi yarın tesbit olunacak -tır.
Kral Faysal’ın oğlu olan Kral Gazi, 12 Mart 1912 de Mekkede doğmuş ve 8 Eylül 1933 de Irak tahtına çıkmıştı. Kral Gazinin saltanat devrind Irak istiklâlini almış ve İngiltere ile İrak arasında ittifak muahedesi ile saadabad paktı imzalanm.ştır.
Irak Veliahdı olan ve Kral Gazinin yegâne oğlu bulunan Emir Faysal, hâlen dört yaşındadır. Emir Faysalın rüştüne kadar. Kral naib-liğini, Kral Gazinin amcazadesi ve sabık Hicaz Kralı Alinin oğlu Emir Abdül-ilâh ifa edecektir.
Evveice feshedilmiş olan par -lâmento, niyabet meselesi hakkında bir karar vermek üzere per -şembe günü toplantıya davet olunmuştur.
ANKARADA tessür
Ankara: 4 (A. A.) — Dost ve kardeş Irak’ın genç ve necip Kralı Majeste birinci Gazinin vefatı haberi, Ankaranın bütün mahfillerinde ve bütün Türk milletinin kal-binde çok derin bir teessür uyandırmış ve Türkiyede hakikî bir matem havası yaratmaktadır.
Kalpten gelen bir arzu ile evvelâ inanılmak istenmiyen bu e-lemli haberin teeyyüd etmesi üzerine, bütün dairelerde bayraklar matem alâmeti olarak derhal yarıya indirilmiştir. Reisicümhur Is -met İnönü naib Emir Abdül - îlâha İçten taziyetlerinl bildiren bir telgraf çekmişlerdir. Başvekil doktor Refik Saydam ve hariciye vekili Şükrü Saraçoğlu da dost ve kardeş Irak'ın Başvekil ve hariciye veziri Nuri Said Paşaya Türkiye hükümetinin ve Türk milletinin teessür ve taziyetlerinl bildiren birer telgraf yollamışlardı»
Mussolini. 26 mart tarihli nutkunda, îtalyanın Akdenizi kendi hayat sahası telâkki ettiğini ve Adriyatik denizinin ise Akdenizde İtal-yanm çok ehemmiyetli menfaatlerinin bulunduğu bir körfezi olduğunu bildirmişti.
30 martta Mussolini, îtalyanın hiç de Akdenizde mahpus kalmak ni yetinde bulunmadığını ilâve etmişti.
Diplomatik mahfillerin tebarüz ettirdiğine göre: îtalya, Kıral Zogo nezdindeki müşavirleri ve ehemmiyetli malî yardımı ile Arnavutlukta filî bir monopol tesis etmiş bulunmaktadır. İtalya, bugün kıral Zogo-nun başka tesirlere kendisini kaptırmasından korkarak, Arnavutluktaki bu vaziyetini daha ziyade takviye etmek istemektedir.
Diğer taraftan Yugoslavya, bugün Hırvat meselesi ile meşguldür. Ve bu vaziyet, yabancı entrikalara ve bilhassa Alman entrikalarına kapı apmaktadır. îtalya Adriyatik sahillerinde bir Alman nüfuzundan çekinmektedir.
Diplomatik mahfillerin ilâve ettiğine göre, İtalya, Arnavutluğa 1-talyan askerleri göndermek suretile Yugoslavya üzerinde bir tesir icra etmek ve bu suretle Yugoslavyanm İngiliz emniyet plânına iştirakine mani olmak ve Yugoslavyayı Polonya, Romanya, Türkiye ve daha diğer devletler arasında yapılması düşünülen ittifaka iştiraki redd? mecbur kılmak istemektedir.
Arnavutluğun karan
Tirana: 4.(A.A.) — Arnavutluk ajansı tebliğ ediyor:
Bazı ecnebi gazeteleri ve radyo istasyonları Arnavutluğun himaye idaresi altına alınmak üzere olduğunu bugün haber vermişlerdir. Bu habere, asdsız nazarile bakmak lâzımdır. Çünkü. Arnavutluk istiklâline ve tamanıiyetine dokunulmasına aslâ müsaade etmiyecektir.
Bir Kaza ^efat Etti
Musulda örfî idare
Londra: 4. (A.A.) — Musulda örfî idare ilân olunmuştur.
Press Association aldığı bir habere göre İngiltere konsolosunun katli hâdisesiyle alâkadar olmak ii-zere dört kişi tevkif edilmiştir. Irak başvekili bu hâdiseden dolayı Ingil-tereye teessürlerini bildirmiştir.
Prens Faysal Kral l!ân edildi
Bağdad: 4. (A.A.) — Veliahd Prens Faysal ikinci Faysal adı ile kral ilân edilmiştir. Prens Abdüllah da naib nasbolunmuştur. Niyabet meclisi meselesi millî meclis tarafın-dar katî olarak halledilinceye kadar hükümdarlık salâhiyetlerini hükümet icra edecektir.
Hükümet 40 günlük millî matem ilân etmiştir. Kralın ölümü yalnız Irakda deyil bütün Arap memleketlerinde derin bir teessür uyandırmıştır. Her taraftan taziyet telgrafları gelmektedir. Kralın cenaze merasimi çarşamba günü yapılacaktır. Musulda Ingiliz konsolosu katledildi
Bağdad: 4. (A.A.) — Musuldan gelen haberlere göre, Kralın vefatı haberi duyulur duyulmaz İngiliz konsolosu öldürülmüş ve konsolosluk binasına ateş verilmiştir. Galeyan içinde kesif bir halk kitlesi în-gilizler aleyhine nümayişlerde bulun muştur.
Trabzonda ağaç bayramı
Trabzon: 4. (A.A.) — Ağaç bayramı, Ataparkta bütün halkın işti-rakile hararetli bir surette kutlulan-mıştır.
Ağacın bir millet hayatındaki e-hemmiyetini tebarüz ettiren nutuklar irat edilmiştir. Ağaç bayramı kaza ve nahiyelerde de kutlulanmış, her cinsten birçok fidanlar dikilmiştir. '
Bitlerin Nutku
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
Bunların hepsi doğrudur. Zaten Almanyayı bütün cihana sempatik yapan şey de böyle bir mukadderata uğramış olmasıdır. Hitlerle beraber bütün namuslu ve muhakemesi bozulmamış kimseler tasdik ederler ki "Allah bu Alman milletini, lngilizle-re veya Fransızlara uygun düşen kanuna riayet etmeğe mecbur olmak için yaratmamıştır.,,
Buraya kadar Hitlerle tamamen müttefikiz. Hitler Almanyanm uğradığı haksızlıkları pek güzel hülâsa etmiş ve bunlara tahammül etmemek hususnda Alman milletinin duy duğu isyan ve mukabele hissini anlatırken umumun takdirini celbet-miştir.
Yalnız bir noktada, Mitlerin sözlerinden ilham alarak kalemimizin ucuna bir sual geliyor: "Allah Alman milletini İngiliz ve Fransızlara itaat için halk etmemişse başka ka-vimleri Almanlar tarafından idare edilmek için mi halketmiştir? Burada, ırkçılık ve "Nordisme,, nazariye-lerini hatırlatıyoruz. Çünkü en başta gelen ırkçıların neşrettikleri mezhebe göre, Yunan medeniyeti-de dahil olduğu halde, dünyadaki bütün medeniyetleri şimalliler yaratmışlardır. Dünya ırkları içinde efendi, ve âmir yalnız şimallilerdir. Dünyayı idare hakkı yalnız şimalilerdedir. Ve şimallilerin en yakın ve en lâyık varis ve mümessilleri de Alınanlardır.
Hitler ırkçılık namına ortaya a-tılan bu çılgınlıkları reddetmek cesaretine malik midir? O bunlara taraftar değilse nasıl oluyor da Al-manyada bir mezhep bu kadar şiddetle saltanat sürüyor?
Hitler İngiliz başvekilinin müzakere ve anlaşma yoliyle hal-ledilemiyecek bu mesele bulun -madiği kanaatini reddediyor: Biz on beş sene bunu istedik, söz dinletemedik. Milletler cemiyetinin keyfi olmasını bekleseydik belki ebediyen bekleyip duracaktır, diyor.
Bu muhakemenin Chamberlain-in sözlerini cerhedemiyeceği Hitlerin gözünden kaçmış bulunuyor. Çünkü
Görüyoruz ki mevcut ihtilâfları müzakere yolile halletmeğe Hitler de tarafdar imiş. Bunu istemiş; o zaman karşıki devletler kuvvetli i-mişler; kabul etmemişler; haksızlık yapmışlar. Şimdi Hitler kendisini kuvvetli hissedince müzakereyi kabul etmiyor!
Demek oluyor ki Almanyanm da ötekilerden farkı yokmuş! Onlar haksız, fırsat arar, hutkâm devletler ise Almanya da ayni şey imiş. Kini kendisini zayıf hissediyorsa işi yumuşak tutuyor, kuvvetlenince kalın tarafını çeviriyor. Hitlerin bu muhakemesi yalnız Ingiltere ve Fran-saya karşı bir mana ifade eder, fakat bitaraf cihan efkârı umumiyesi nazarında Hitleri düşürür. Onun bu gün beğenmediği Fransız ve İngilizlerle ayni şey olduğunu isbat eder.
Hitler, milletlerin faziletli ve faziletsiz diye ayrılmalarına, Almanların faziletsiz milletler arasına ithal edilmseine itiraz ediyor ve müsteh-ziyane sözlerle Îngilîzlerin ancak karınları doyduktan sonra, gasıbane hareketlerle bir çok yerleri ele geçirdikten sonra fazilet mefhumunu hatırlamış olduğunu söylüyor.
Hitler bu muhakeme ile ancak lngilizleri susturabilir. Fakat bu it tihamın çürük olduğunu bizlere, bitaraflara isbat için böyle bir delil kâfi değildir. Almanyanm fırsat dü-şürememiş olduğu için fazüetli kalmış olması bir mana ifade etmez. Kuvvetli olduğu zaman da hakka ve adalete riayet ettiğini görmeliyiz ki kendisini gerçekten faziletli bir millet diye kabul edebilelim.
Halbuki Almanyada böyle bir niyetten eser göremiyoruz. O ilk fırsatta Çekoslovakyanm hayatına suikast etmiştir. Bin sene evvel Prağ-da bir Alman imparatorunun saltanat sürmüş olması 1939 senesinde müstakil Çek milletinin istiklâlini mahvetmek için bir hüccet ve senet hizmetini göremez. İki bin sene evvel de büyük İskender Hindistanda fatih idi. Biz Hünler Avrupaııın ta bilmem nerelerine kadar gitmiştik. Şimdi Hindistan üzerinde Rusların, Almanya, Avusturya, Îtalyanın bazı topraklarında bizlerin hakkımız mı var diyeceğiz? Millet mefhumu mevcut olmadığı, koca koca kıt’alar
Londrada Mühim Müzakereler
Londra: 4. (A.A.) — Chamber-lain'ın nutku, İngiltere hükümetinin tecavüze karşı Napoleonun muharebelerine karşı yapılan koalisyonlara benzer bir koalisyon vücude getirmeğe uğraştığı hakkındaki noktai nazarı teyid etmektedir. Şimdiki koalisyon, alâkadar bütün milletlerin mütesanid bir şekilde birbirlerini müdafaa etmeleri prensipine istinad etmektedir. Bu yolda atılacak ilk a-dım, aglebiihtimal Ingiliz garantisinin Romanyaya teşmili olacaktır. Bu takdirde her türlü taarruza karşı müşterek bir müdafaa temin edilebilmesi için tedafüi Polonya - Rumen paktının tadili lâzımgelecektir. PolonyalIlar Macarlarla muhtemel bir ihtilâfı derpiş etmek istememekte iseler de Rumenler, Macarlar Arınanların tarafına gçtiği takdirde Polonya- Romanya ittifakının tatbiki hususunda İsrar etmektedirler. Bu takdirde Sovyetler birliği sadece iptidaî maddeler ve harp malzemesi verecektir. Ingiltere halihazırda Romanya ve Polonyanın maksadları hakkında malûmat edinmektedir. Tahmin edildiğine göre Beck ile Romanya sfiri Vigil tiba, pek yakında Varşova ve Bükreşin cevaplarını getireceklerdir.
Salâhiyettar mahfillerde söylendiğine göre İngiltere ayni zamanda istiklâllerini müdafaa etmeğe azmet miş bulunan bütün memleketlerin, muvafakatim almağa çalışacaktır. Hariciye nezaretinin şarkî Avrupa
dairesi şefi Sargent’in hafta sonu tatili esnasında Macaristan, Yugoslavya ve Yunanistan elçileri ile yaptığı mlâkata büyük bir ehemmiyeti atfetmektedir.
Salâhiyattar Ingiliz mahfillerinde Bulgaristanın Balkan antantına girmesi ile Balkanlardaki vaziyetin aydınlanacağı ümid edilmektedir.
Söylendiğine göre İskandinavya memleketleri iptidaî maddeler vereceklerdir. Ingiliz- Portekiz ittifakı da büyük bir ihtimale Portekiz müstemlekelerinin taarruzlara karşı mü dafaası için takviye edilecektir.
Ingiliz mahfillerinde, ispanyaya Ingiltere tarafından yapılacak malî bir yardımın bu memleketin derpiş edilen sisteme girmesi imkânını vereceği ümid edilmektedir.
Beckin temasları
Londra: 4. (A.A.) — Lord Hali-fax, Cadogan ve Strang, bu sabah hariciye nezaretinde iki saat kadar görüşmüşlerdir.
Beck, bundan sonra Lord Hali-fax ile hususî surette öğle yemeğini yemiştir.
Polonya mahfellerinde söylendiğine göre, Beck, Lord Halifaxa Po-lonyanm İngiltere hükümetine mütekabil bir garanti vermeğe hazır olduğunu bildirmiştir, iki devlet adamı, derpiş edilen teahhüdün metnini Polonya ile Romanya arasındaki mü nasebetlerin takviyesi meselesini, Yahudi meselesini ve Ingilterenin Polonyaya ikrazatta bulunması meselesini müzakere etmişlerdir.
ispanyadaki İtalyan Askeri Ne Olacak?
Londra: 4 (A. A.) — işçi partisi mebuslarından Fletcher, hükümetten aşağıdaki suali sormuştur:
— İspanyada dahilî harbin nihayete ermesi dolayısiyle İngiltere hükümeti, gönüllüleri geri çek -mek hakkındaki vaadini îtalyaya hatırlatmak niyetinde midir?
Hariciye müsteşarı B. Butler, aşağıdaki cevabı vermiştir:
— İtalya hükümetinin almış olduğu taahhüde riayet etmiye-ceğini düşünmek için hiç bir sebeb yoktur.
Macarlara
7 erkedilen Arazi
Budapeşte: 4 (A. A.) —Macar — Slovek müzakereleri katiyyen neticelenmiştir. Hazırlanan protokol bugün öğle üzeri imzalanacaktır. Macaristana Slovakyanın ter-kettiği takriben bin kilometre kuv-rabbaındaki araziyi Macar kuv -vetleri paskalyadan evvel işgal etmiş bulunacaktır.
Slovakyanın yeni şark hududu Polonya hududunda Czerenden baş Uyarak Zelloom. Takcsany, Kisko-lon Mevasckyat, Nçlsohçlas ve Sar-rosmezoc köylerinden geçmekte ve bu köşeleri Macaristana bırakmaktadır.
Zagrep konuşmaları Neticeleniyor
Zagreb: 4 (A. A.) — Resmî
bir tebliğde kaydedildiğine gör, Çvetkoviç ile Maçek arasındaki görüşmeler tam bir emniyet havası içinde cereyan etmiş ve Sırblar, Hırvatlar ve Slovenler arasında -ki münasebat meselesinin esası hakkında görüş birliği olduğunu müşahede etmek imkânını vermiştir. Paskalya yortusundan sonra bu görüşmelere devam edilecektir.
Büyük menderes taştı
Aydın: 4. (A.A.) — Bir kaç gün evveline kadar sürekli bir surette devam eden ilkbahar yağmurlarından büyük Menderes taşmış ve ovayı kâm ilen sular kaplamıştır.
Balat ovasında bulunan bazı köyler arasında münakale durmuştur.
Bu taşkın sebebile Havzada pamuk ziraatının bir ay kadar gecikeceği tahmin dilmektedir. Sular yavaş yavaş çekilmeğe başlamıştır.
General Ali Fuadın teşekkürü
Ankara: 4. (A.A.) — Nafıa Vekili general AliFuad Cebesoy, Nafı-a Vekilliğine tayini dolayısile hakkında gösterilen duygu ve tebriklere ayrı ayrı cevap veremediğinden teşekkürlerinin iblâğına Anadolu A-jansmı tavsit etmişlerdir.
Çinlilerin muvaffakiyeti
Şunking: 4. (A.A) — Dlln Ja-ponlar, Kan nehrini geçmek üzere bir teşebbüs daha yapmışlar isede bu teşebbüs de evvelkiler gibi tam bir muvaffakıyetsizliğe uğramıştır.
Bugün de düşman, iki defi Ciu-
cihaz olarak hükümdarların elinde bir oyuncak gibi kaldığı zamanlarda ; teessüs' etmiş saltanatları artık u-nutmak devri çoktan gelmiştir zannediyoruz. Bu gün medenî vicdan ancak milliyet prensibini tanıyor ve! milletlerin kendi mukadderatlarını I kendileri tayin etmek hakkını ilân ı ediyor. Hitler bunu her hangi bir bahane ile çiğnediği gün bütün sem-1 patiyi kaybeder ve dünkü galiplerin | haksızlıklarını, tecavüzlerini, insaf-, sızlıklarını mazur göstermiş, affet-! tirmiş olur.
Hele Hitlerin kendi istiklâlleri endişesi ile tedbir düşünen küçük milletleri tehdit için söylediği sözlerde suyu bulandıran kuzuya karşı kurdun ileri sürdüğü bahaneden daha kuvvetli bir mantık yoktur.
Biz Alman müttefiklerimizle beraber, cihan harbini en çok cihan psikolojisini iyi bilmemek yüzünden kaybettik. Bu felâketin silâh arkadaşlarımıza bir ders teşkil etmemiş olduğunu esefle müşahede ediyoruz. Almanyayı zilletten kurtan ve yükselten Hitler bütün cihanın hayran- I lığını ve hürmetini kendisine celbet-mişti. Fakat Almanyanm kuvvetlenir kuvvetlenmez medeniyetin bugüne kadar kılavuzu olan bütün prensipleri çiğnemesi ve ahlâkî kıymetleri değiştirmesi psikoloji bakımından büyük bir hata teşkü ediyor.
Almanya haris, mütearrız, kuvvetine mağrur ve tehditkâr bir sima ile dünyada bir mevki almağa kalkarsa bütün manevî kazançlarını elden kaçınr. Maatteessüf Bu gün Almanya işte böyle bir siyaset takip etmeğe başlamıştır. Bir dostun vazifesi böyle bir vaziyet karşısında düşündüğünü ve hissettiğini açıkça söylemektir.
HÜMyİn Cahid YALÇIN
Gener. l Kâzım Karabekir izahat Verdi
Tabansız bir gazetenin zelîlâne mugalâtası
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)
Mahfıt ‘'Tan’’ gazetesi, müşkül vaziyetini tamire uğraşırken “Yeni Sabah” ı mevzuubahis eden bir yazı neşretti ve kurtulmak istedikçe batağa saplanan biçareler gibi, tıflâne bir mugalataya tenezzül etmek küçüklüğüne düştü.
Gûya bu gazete mülâkatı “Yeni Sabah,, m Erzurumun kurtuluşu hakkında verdiği sert bir cevab üzerine yapmış...
Karilerimizin de pek iyi hatır-lıyacaklan hâdisenin esası şudur: “Tan” gazetesinde Erzurumun kurtuluşu yıldönümü münasebetiyle bir yazı intişar etmişti. Millî zaferlerin yıldönümlerini tes’id ve tahattur meselesinde âzamî hassasiyet gösteren ve hattâ 18 mart Çanakkale zaferinin yıldönümünü ihmal ettikleri için diğer bazı refiklerine serzineşlerde bulunan “Yeni Sabah” Erzurumun kurtuluşunu pek hatalı bir surette yazan “Tan” gazetesine böyle lâübalilik-lerden tevekkıy etmesi lâzım geldiğini hatırlatmış ve: “Tanın gafil muharriri en büyük hatayı Erzurumun kurtuluş gününü bile lâyıkiy-le tayin edememekle yapmıştır. Erzurumun hangi gün düşmanın e-linden istirdat edildiğini bilmiyen bir adam nasıl olur da bu mevzu etrafında kalem oynatmak salâhiyetini kendisinde bulur?.,, demişti. “Tan” a sorarız: Erzurumun kurtuluşunun yıldönümü gibi tarihî bir mesele nerede? Son Ankara mülakatının mevzuu nerede?..
“Tan” gazetesinin kendini temize çıkarmak için baş vurduğu çocukça ve cesareti medeniye ile kabili telir olmıyan bu hareketi bizde olduğu kadar bazı refiklerimizde de haklı bir nefret uyandırmıştır. Ezcümle “Haber” refikimiz diyor ki: “Tan” gazetesi, iki üç satırla tevlid ettiği umumî infial tezahüründen yakasını kurtarmaya çalışmakla daha küçülmüş, daha hacil mevkie düşmüş bulunuyor. “Tan” eğer Kâzım Kara-Bekirin fikirlerine iştirâk etmiyor-diyse he diye muzmerli sualler sorarak, Generali tehyiç edip böyle neticeler tevlid eden cevablara şevketti ?„

Bize kalırsa “Tan” ın merdlik-le kabili telif olmıyan bu kaçamakları haddizatında gayet basittir ve alelâde bir satış işidir. Hatırlarda ölse gerektir ki "Tan” Refik Halidin bir tefrikasına başladığı zaman Ebedî Şef Atatürk’ün hastalığına dair bir yazı yazmış ve bu suretle fazla bir alâka uyandırmak istemişti. Evvelki gün de yine yeni bir tefrikaya başlarken yine halkın alâkasını tahrik için sansasyonel telâkki ettiği o mülâkatı neş-retmiştir. Esasen “Tan” ın neşriyatını hangi gaye ve maksadla yapmış olduğu bizi alâkadar etmez. Bu, yalnız kendisinin bileceği bir iştir Ancak sırf bir tarih meselesi hak-kındaki cevabımızın, o tarih meselesiyle uzaktan, yakından alâkadar olmıyan ve içinde Erzurumun istir*-dadına dair bir tek satır bile bu-lunmıyan bir yazıya sebeb neşredilmiş olarak gösterilmesi küçüklüğü ve tabansızlığıdır ki bizi bu satırları yazmağa mecbur etti.
Surlyede karışıklıklar
Şam: 4 (A. A.) — Eski Suriye hariciye nazın Cabiri Fransa başvekili ve hariciye nazırı ile Fransız âyan ve mebusan meclisi reislerine gönderdiği telgraflarda, Fransanın Suriye - Fransız muahedesini tasdikden imtina ve manda idaresinin gayri kanunî tedbirleri üzerine hasıl olan vaziyeti düzelt -mek üzere müdahale edecekleri ümidini izhar etmiştir.
.Cabiri, Suriyenin hakkını elde etmek için her türlü vasıtaya müracaat etmeğe karar vermiş olduğunu ilâve etmektedir.
kovda nehrini geçmek istemişler fakat her iki defa da hezimete uğratılmış ve geri püsktlrtülmüştür.
Sayfa» ♦-
TIMİJAIAH
5 NİSAN 1939
Hudut harici
Edildikleri halde yine şehrimize gelen bir Macaria bir Yahudi muhakeme olundu
Hudud harici oldukları halde ts-tanbula gelen Avusturya tebaasından Venekezra isminde bir Macar ile Türk tebaasından Hayım oğlu İzak namında bir musevî dün Sultan Alımed 1 inci sulh ceza mahkemesine verilmişlerdir.
İzak; 15 sene evvel İspanyaya gitmiş ve sonra memleketimize gelmiştir. Fakat kendisi görülen lüzum üzerine beş defa hudud harici olunmuşsa da, yine gizlice şehrimize gelmiştir.
Bu seferki çıkarılışında, Bulga-ristandan ve Edirne yolu ile Istan-bula gelen İzak hakkında mahkeme tevkif kararı vermiştir.
Macar ise, İkametgâha rapten serbest bırakılmıştır 1
DENİZLERDE :
Denizbank antrepoları
Denizbank elinde bulunan antrepolardan hal antreposu ile E-minönü antrepolarından maadası 1—4—939 tarihinden itibaren ambar olarak kullanılması takarrür etmiştir.
GÜMRÜKLERDE:
Yeni terfiler
Gümrük Başmüdürlüğü memur şeflerinden Mahmud Aydaş 40 liraya, Ambar memurlarından Emin özuysal 95 liralık memur şefliğine terfi etmişlerdir.
fürk-lran gümrük mua-neleleri kolaylaştırılacak
14 mart 937 de Tahranda İran arasında (hudutta tesis edilecek Türk - İran gümrüklerinin faaliyeti) hakkında bir anlaşma imza edilmişti. Bu anlaşmaya göre Gür-cübulak ve Bezirgan yolu üzerinde tesbit edilecek plân üzerine müşterek bir bina yapılacaktır. Bu 'bina hudut taşları arasında yarısı bir tarafın ve yarısı diğer tarafın arazisine isabet edecek şekilde inşa edilecektir. Bu bina polis ve gümrük muayenesine mahsus salonlar ile mütekabili gümrük bürolarını da ihtiva edecektir.
Bundan başka transiti kolaylaştırmak maksadı'yle gümrük formalitelerinin sadeleştirilmesi yolunda tedbir alınacaktır.
Evkafta yen- tayin ve nakiller
Evkaf idaresinde bazı tayin ve nakiller yapılmıştır. Yapılan nakiller
İstanbul Evkaf Başmüdürlüğü kısım âmiri İhsan Sandoğan Bursa vakıflar başmüdürlüğüne, Mümeyyiz Ekrem Sezen İstanbul evkaf müdürlüğü kısım âmirliğine Kadıköy vakıflar muhasebecisi Niyazi evkaf mümeyyizliğine, Beyoğlu vakıflar tetkik memuru
boşalan yere naklolunmuşlardır Bursa vakıflar müdürü Hulusi Sivas vakıflar müdürlüğüne nakledilmiş Sivas vakıflar müdürü Mitat da tekaüt edilmiştir .
Hüsnü Niyaziden
Sineması
YARIN FAALİYETE BAŞLIYOR
AKŞAM tam saat 9 da
TINO ROSSI’nin
Paris Işıkları
Bol Ve Dar Tuvaletler
Dans için Kalın Kumaştan Yapılmış
Bol Elbiseler Revaçta
Yeni akşam roplarında iki nevi tuvalet vardır: Yemek tuvaleti ve bir de dans tuvaleti. Birincileri dar vaziyetlerini muhafaza ettikleri halde, İkinciler, fevkalâde bol ve geniş -lirler. Hemen hemen bir çocuk elbisesi gibi hafifdirler. Ve hem dans eden esas gençlik değil midir?
Eski Avrupa ve bilhassa Fransa-daki kadın elbise modalarında görüldüğü gibi geniş ve bol tuvaletlere rastlamağı âdet edinmelidir. Eskiden demiydim de daha dün, vücudun tenasübünü göstermek için en hafif yumuşak Krepler aranırken şimdi, iyi duracak, bir tafta veya ona müşabih bir kumaş aranmaktadır. İntihap edilecek taftalar nadir olarak düz kalacaktır. Daha ziyade siyah ve beyaz, marin ve penbe küçük karolarla olursa daha hoş ve a-ranılacak bir mahiyet gösterecektir. Bu elbiselerin istenildiği veçhile geniş ve bol durmaları için içlerine çenber konulmıyor. Bilâkis birbiri üzerine vazedilen etekler, aranılan, o havada uçan hissini verdirecek yegâne buluştur.
Bu sevimli elbiselerle birlikte takılacak eldivenler, koldan veya tuvaletin tezyinatına asorti olacak ve kısa bulunacaktır.
Ayakkabılar, iskarpin veya ko-turu olacaktır. Ve ayak bileğine bağlanacak şekilde de yapılabilir.
Saçlarınıza bir iki çiçek konması hiç de fena değildir.
Bu suretle hazırlandıktan sonra balo için, mükemmel surette, yapılacak her şey tamamlanmış olacaktır.
Bir iki tavsiye
Teninize ihtimam için, buruşması, genç görünmek için ihtiyarlamağı, vücudunuzun tenasübünü muhı faza için şişmanlamağı, dişçiye gitmek için diş ağrısını, aslâ beklemeyiniz. (çok geç) denilen şeye karşı ilâç yoktur.
Kendi kendinize kaldığınız vakit, hatırlı bir misafir gibi hareket ediniz. Elbisenizde ihmal gö. -termeyin, yemeklerinizi mutbah masası üzerinde veya küçük bir masanın köşesinde yemeyiniz, îyi giyinir; ve saçınızı daima tuvalet yapıp, bizatihi şahsınız için güzel olmağı gaye edinin, Yemeğinizi, bir vazo içerisine koyacağınız
çiçeklerle süslü iyi kurulmuş bir , sofrada yeyin!... Bu vaziyet sizi neşeli yapacak ve güzelleştirecektir.
Hafif bir hüzün, fazla devam etmezse güzelliğinizi çok daha değişik ve cazibeli, heyecan verdirecek bir mahiyette yapar. Bir hiddet anı. bilâkis sizi daha ateşli gösterebilir, Fakat memnuniyetsizlik ve surat as 1 mak her türlü cazibeden mahrum dur. Bilâkis sevimli bir tebessüm mukavemet edilemiyen bir güzellik vücude getirebilir.
Kederle kendinizi harab etmeyin Hayat ne gösterirse göstersin, vücudunuza göstereceğiniz, ihtimamı bırakmayın.
Neşeli olmak için, iradenizi kuvvetlendirmek, güzelliğinizi temin etmek için sabahları banyo yaparken veya yüzünüzü yıkarken, sesiniz, çirkin de olsa şarkı söyleyin. Hattâ, bir fil kadar iri de olsanız dans» bile etmeniz iyidir. Şarkı söylemeğe cesaret edemiyen kimseler utangaçlıklarını katiyen bırakmazlar, keza dans sevmiyen kimseler, serbestlik her türlü düşünceleri, hayatını tamamen unutturan o harikulâde his-si öğrenemezler. Tabiî olan şeyi ne-kadar koğıanız, o yine dört nala karşınıza gelir...
Çok uzun zamanlardanberi herkes sun’î olan şeyi sevmiş ve âdeta herşeyin üstünde tutmuştur. Samimiyet, tabiî durma, sadelik, bugün her türlü sun’îliğin üzerinde dikilen yeni moda abideleridir.
Ayak bilekleriniz şişmiş ise aslâ
ı
ÎSasit fakat güzel bir tuval t
Güzelliğiniz için
Ensenizde uzayan kısaca ve ince saçları kesmeyiniz, kestiğiniz takdirde bunlar daha sert çıktıkları gibi, muntazam bir şekle de sokula-maz. Çok küçük bir demirle kıvırınız ve bukleleriniz altında küçük kıv rım halinde saklayınız.
Hergün kaşlarınızı ve kirpiklerinizi hafifçe bağlayınız. Bu hareketiniz kaşlarınızla, kirpiklerinizi kuvvetlendireceği gibi, düşmelerine de mani olacaktır.
Meselâ akşamları, hint yağı ile is karasından bir halitadan bir parça alıp buralara sürünüz.
Bol ve dâ* iki tuvalet örneği
sarmayınız. Şişkinlik kanın iyi d -veran etmemesinden ileri geldiği i-çin, sıkı bir sarğı zaten muntazam olmıyan kanın cevelânına büsbütün mani olur. -
Bilâkis, masajla, şişkinliğin önüne geçilir. Zira masaj, damarlardaki kanın kalbe doğru gitmesine yardım eder. Fakat bazı zamanlarda bu hal, umumî bir vaziyetten gelir ki, o vakit doktora müracaat lüzumu kendisini gösterir.
Masaj için en iyi tarz şu şekildedir. Sırt üstü yatınız, ayak bileklerinizi yağlı bir kremle veya vazelin ile sıvazlayın. Ayağı havada tutarak, yavaşça ve üstünden masaj ya pmız. Her ayak bileği için iki dakika masaj kâfidir.
Gündüz için güzel emprimeler
Kadın, dünya üzerine çöken kâbus ve endişe dalgalariyle fazla meşgul olmıyarak, ilk bahar tuvaletlerini seçmeğe başlıyor.
Her halde bir aksülamel olarak bu mevsimde, müthiş surette göz a-lıcı ve neşeli kumaşlar intihap ediyor: Sarı, gri veya penbe krepon üzerine göz alıcı renkli çiçek büket-leri, cam mavisi veya donuk mavi krepler üzerinde sedef halinde açılan garip şekilli kokiyajlar... Yine bu neviden, meselâ nâmütenahi surette tekrar edilen renklerle, büyük çiçekler serpilmiş ve adetâ çiçek açmış bir kır manzarasına rastlanıyor. Geçen sezonlarda, ilkbahar için ’-üçük ve hindi motifli emprime ku-\ *’ar tercih etmiştik. Bu sene fazla göz alıcı, ve cür’etli renklerle yakılmış ve darma dağınık olmalarına rağmen dikkatle bakıldığında hakikî şekilleri görünen emprimelere, ter cih nazarlarımız gitmektedir.
Şüphesiz ki bu emprimeler tuvalet ve elbiseleri için kullanılmaktadır Her gün giymek için yapacağımız elbiselerde küçük yuvarlaklarla pas üyelerimizle çalmaktadır. Bordo ü-zerine penbe yuvarlaklar, maron ü-zerine türkuaz, marin üzerine beyaz pervanş üzerine sitro^y Hah..
Bu suretle yanldsn bu ilkbahar da da emprime !)ıı»i.sç'~.r lAcvrisı desenli şık elbiseler çıkartacaktır.
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
— « — YAZAN : SAM! KARAYEL
Hamam Avlusunda Bir Karakucak Güreşi
Birdenbire Havada Döndüğümü ve Sırtüstü Yerde Yattığımı Gördüm
Gençliğimde sporların envaını yapardım. Meselâ: gülle, lobot, is-krim, boks, paralel, barfiks, futbol atlamalar., bilhassa, yelken ve deniz sporu...
Fakat; bu sporların içinde en sevdiğim ve merbut olduğum güre? idi. Güreşe evvelâ yağ güreşinden başlamıştım.
Meşrutiyet ilân olunduktan sonra; alafranga güreş yapmağa koyuldum... Biraz sonra serbest güreş yapmağa aşk bağladım...
Yani; anlıyacağınız her telden Çaldım... Yağ güreşinde ustam, Şimdi Elâzizde, akıl hastahaneleri ser-tabibi olan doktor Hakkı beydir. O vakitler, o Tıbbiyeye devam ederdi. Ben de, Yüksek İktisat mektebi âli kısmına giderdim.
Alafranga güreşte ustam, meşhur Tatavla rumlarmdan ”Meneli„ idi.
Meneli, elyevm Yunan millî güreş ekipinin umumî kaptanı ve antrenörüdür. Belki yetmişlik vardır.
Serbest güreşte de ustam, Tekir-dağlı san hafızdır. Bu meşhur pehlivan Amerikadan avdet ettiği zaman bize orada öğrendiği serbest güreş oyunlarını göstermişti.
Okuyucularımın başlarını fazla ağrıtmıyayım... Evimiz Kumkapı |Tavşantaşında idi (Büyük yangmda yanıp kül oldu.)
Her hafta arkadaşlar toplanıp güzel Küçük köşkjü namile maruf hamama giderdik... Tavşantaşında bir hamam vardı. Bir güu nasılsa bu hamama ben yalnız gittim. Yıka, nıyordum.
Hamamda, kendimi tellağa yı. katmak âdetimdi. Halvete girdik, tellak elinde sabunlama lengeri ve lifle geldi... Küçerek, bazuları ve gü ğüs yerinde, yirmi beş yaşlarında bir delikanlı idi.
Merak bu ya... Tellağın pehlivan yapılı vücudu merakımı celbetti.
Fakat; hiç sesimi çıkarmadım. Yalnız; bu anadolu çocuğunu hayranlıkla seyrediyordum.
Eh!.. Benim bazularım, göğsü e de yerinde idi. Otuz dokuz santim bazu vardı bende...
Vücudum kaya gibi sertti. Tellak kese sürerken de mahsustan ve caka olsun diye de adalelerimi şişiriyordum.
Bir aralık, vücudumun sertliği ve olgunluğu tellağın nazarı dikkatini celbetmiş olacak ki; yılışarak sordu:
— Beyefendi; ne iş yaparsın ?
Ben, o vakit Yüksek İktisat mek tebini bitirmiştim. Menşeimle mütenasip bir memuriyete ( yani hâriciyeye intisap edip şehbender olacağıma başımda esen spor aşkı dola-yısile Maarif nezaretine müracaatle amelî ve nazarî imtihan verip jim nastik muallimi olmuştum.)
Darüşşefakada, Gelenbevi idadisinde, şark idadisinda jimnastik muallimi idim.
Merhum babam başta olmak ü-zere, herkes benim bu halime güler ve alay e'1' 'irusu gülünmiye.
ık şey de değildi.
Düşünün, ...yet, ipi sapı olmı. yan bir muallim olmuştum... Hoş gülenlerin hakkı varmış ta... bugüa bu meslek uğrunda Nusrat hocanın kuşuna döndürdü bizi bu memleket.
Ne ise; hayatımın bu tarafı biraz eğlenceli ve biraz da iztiraplıdır. Gelelim; tellak efendiye.
Tellaka, ne cevap vereceğimi şaşırmıştım. Hiç bu Anadolu çocuğuna :
— Cimnastik muallimiyim..
Demiş olsam anlar mıydı?. Biraz mülâhazadan sonra; onun anlıya-cağı bir unvan takınarak alay olsun diye:
— Pehlivanım!, dedim.
Tellak, elindeki keseyi bıraktı. Yüzüme gözlerini dikti. Derinden de rine baktı ve:
— Emme yaptun he!..
— Neden?
— Niden olucak!.. Böyle pehlivan olur mu hiç?..
Tellağa kızmıştım... Hele, herifin yediği herzeye bak!.. Ulan benim hangi tarafım pehlivan değildi?.. Mukabele ettim:
— Ulan kollarımı, göğsümü, sırtımı görmiyor musun?
Ne cevap verse beğenirsiniz?
— Hiç bu kadar sıkışmış ette kuvvet olur mu? [1]
— Neden olmasun, kuvvet buna derler...
— Bizim öküzler de böyle sıkışınca kalplaşır efedim. demesin mi?
Olduğum yerde küplere binmiştim. Herifi altıma alıp, kuvvet no demektir gösterecektim.
Sinirlerimi sakladım, ben de suale başladım:
— Sen nerelisin?
— Zivaslı efendim
— Neresinden?
— Köylüklerinden...
— Güreş yapar mısın?
Deyince; ağzı kulaklarına vardı. Sevincinden bayılacaktı. Yılışarak cevap verdi:
— He!..
— Yağ güreşi mi?
— Ne diyon a beğim?.. Yağlı güreş olur mu hiç?..
— E!.. Nasıl güreş ya?.
— Garakucak be!..
— Garagucak ta ne demektir? Nasıl şey bu...
— Her tarafından gapkara girerek tutmak...
— Hiç yağ güreşi gördün mü?
— îstangula geldikten sonra; bir kaç kere gördüm.
— Nasıl buldun bu güreşi?..
— O, güreş değil canbazlık be efendim...
Dedi.
— Demek sen karakucak güreşiyorsun öyle mi?.
— He!..
Der demez, lâfını tamamlamadan:
— Benimle bir güreş yapar mısın?
— Hinci...
Ulan, tellak dünden teşne idi bu işe...
— Peki.
Dedim. Fakat, güreşin nevini tesbit lâzımdır. Sordum:
— Ne biçim güreşeceğiz..
— Nasıl istersen?..
Tellağın, bu derece boşanıp atmasına doğrusu tahammül edemedim ve kaşlarımı çatarak:
— Ulan yağlı güreşir misin?
— He!..
— Bilmediğin güreşi nasıl yapabilirsin ?
— Efendi; seninle ne biçimde güreş olursa olsun yaparım. Gork-. mam hiç!..
Herifin sözleri izzeti nefsime dokunuyordu. Beni hiçe sayıyordu. Halbuki ondan fazla İdim. Beni nasıl yenebilirdi. Binbir çeşit oyun bilirdim ben...
(Devamı var)
[1] Bu cahil Anadolu çocuğunun söylediğini bu gün beden terbiyesi ilmi böyle tarif ediyor.
5 NİSAN 193»
TIKİIABAH
Sayfa ı B
- 3i - İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
ErzincanaDairNotlar
1339 Senesindenberi Erzincanın Fahrî Hemşehrisi Bulunuyorum
Erzincan Havalisinin Baş Belâsı Olan Dersim Sergerdelerinin Asılları Nedir ?
Tam geceleyin yapılan bu yürüryüş, kalın bir kar tabakasile örtülü bulunan bir yol üzerinde, pek çok sıkıntılı oldu ve kürt süvarilerinin taarruzlarını tardetınek lüzumile de büsbütün güçleşti. Sarp yamaçlar boyunca yük arabaları ya Fırat ırmağına yuvarlanıyor veya kara gömülerek kalıyordu. İnsanlar donuyordu. Bu ricat, yollarda mahvolan (100) mültecinin hayatına değdi.
Bir kaç saatlik istirahattan sonra, yürüyüş tekrar başladı. Fakat bu defa, iztirap verici bir tarzda ilerliyen Türk süvarisinin tehdidi altında idi.,,
[Bundan sonra Sansa boğazında önden kürtle. rin yollan kesmesi, arkadan da Türk süvarisinin takibi arasında boğazın nasıl geçilebildiği hakkında tafsilât veriliyor. Bu kürtlerin vaktile Türkler Erzu-rumdan Erzincana çekilirken de onlara ayni fenalık, lan yaptığı yazılıyor.]
Yine ayni esere göre:
”Çars’a girerken Ermenden zayiatı: 25 ölü, 80 yaralı asker ve 40 yaralı halktır. Burada bir gün istirahat veriyorlar. 16 şubat gece yarısı dar boğazı geçerek Bicana çıkmak için harekete geçiyorlar. Fakat Fırat üzerindeki ikinci köprünün yanmakta olduğunu ve bir kısmının da yıkılmış bir halde olduğunu gece (2,30) da haber alıyorlar.
Yaralı ve hastalar kollar üzerinde sudan geçiriliyor. (Tekerlekli vasıtalar (toplardan bahsetmemiş) kalıyor. Yaya kıt’alar gündüz geçitten geçerek ve müsademe ede ede 8:10 arasında Bicana varıyorlar:
16 şubatta Ermenileri zayiatı şudur: (28) ölü ve (61) yaralı. Fakat uzuvlan donanların sayısı askerlerde % 40, mültecilerde % 50 ye çıkıyor.
Burada yaralı ve hastalara ilk yardım yapıldıktan sonra Bicana dümdar (ar dmuhafızı) olarak 3 piyade bölüğü ile 5 top bırakılarak ricate devam olunuyor.
17 şubatta Mamahatuna varılıyor. Yollarda (2.000) yeni Ermeni mültecisi daha kıt’alara iltihak ediyor.
18 şubatta mülteciler, 19 da da kıt’ala Mamaha. tundan yeni köye gidiyorlar.
_ Bu grupun yeni bir mukavemetine imkân olmadığı gibi Erzurumdan takviye kıt’ası getirmek te doğru görülmediğinden kıt'aların Erzuruma çekilmesine ve bu suretle Türklerin ilerlemesine karşı Erzurum tahkimatına dayanarak mukavemete ka rar veriliyor.
24 şubatta Erzuruma varıyorlar. Mamahatun ve Bayburd istikametlerini kapamak için Erzurum garbında iki tabur bırakıyorlar.,,
Eızincanlıhrın hemşerilik mazbatası şanlı namınıza izafeten tesmiyesine müsaadei devletlerini arz ve istirham ile işbu memleket mazbatasını huzuru fahimanelerine takdim eyleriz.
Erzincan Belediye Reisi
Abdülhak
Yedi azanın mühürleri
(Tarih 20 teşrinievvel 339 11 Rebiulevvel 342
Yevm Cumartesi
Cevabım:
Erzincan Belediye Heyeti muhteremesine
Pek muhterem Erzincan halkının beni fahrî hemşehriliğe kabul ederek şehrin en güzel caddesini namıma izafe etmek hususunda gösterdikleri arzudan fevkalâde mütehassis oldum. Çok sevdiğim ve en samimî alâkalarla merbut olduğum Erzincanın hemşehrisi olmakla şerefyabım. Vatanımızın diğer kı-sımlarile beraber güzel Erzincanımızın da refah ve saadeti için bütün kuvvetimle çalışmaklığıma müsaade etmesini cenabı haktan diler ve teşekkürlerimin kabulünü rica ederim muhterem hemşehrilerim.
arasöz ERZURUMUN FAHRİ HEMŞEh.SİYİM Cihan harbinde (Erzincan - Erzurum - Sarıkamış - Kars - Gumru) ve havalisinde Ermenilerle hayli muharebeler verdikten ve onlar, sulhu kabule mecbur ettikten sonra İran Azerbaycanına geçtik. Oraları istilâ eden İngiliz kuvvetlerini tard ile karargahımla Tebrizde yerleştim. Bunun için Erzincan!» uzun müddet temasta kalamad.m. Fakat istiklal harbinde şark cephesi kumandanlığım sırasında mıntakanun içinde olduğu için Erzincanla daha mş ölçüde temasta bulunmağı imkân hasıl oldu. ^^'^'ü^^üip^gelirken^ğradı^nı^bi^Mİferden
canın şenlenmesine yardım ettim. Erzın-
... gördügüm yüksek samimiyet ve
hürmete ilâve olarak halk beni fahri hemşehri yap-da g8sterdi- Ben de hürmetle kabul m. Hürmet ve memnuniyetimin devamına bir ni-verdi«mtk. “Tre ma2baUla™ fotografisini -verdiğim cevabın suretini buraya koyuyorum-Şarkın Halâskâr. Kâz,m Karabekir Paşa hazretlerine hrreH hazretleri; memleketimizin haiâsma reli her oldunuz; sahipsiz kald.ğ.mız bedbaht günlet biz arı saadete ektirecek yolu gösterdiniz. Erzincan halkı nam. devletinizi ebediyen kalbinde takdis ve tazım decektm. Minnet ve .Ukranlanmızın bir batı-rai mübecceleei olmak üzere "Erzincan,, fahrî hem-sehriliğini kabul buyurmanızı ve dairei askeriye ö-nünde camü kebim kadar lmtldad eden caddenin
geçtik.
ge-
)a ve yardım yapmağa
ve
Erzincan: 21 Tşrinievvel 1339 Şark cephesi kumandanı Ferik
Kâzını Karabekir
Bu son ziyaretimde Erzincan kasabasını 1600 evde 9 bin kadar nüfuslu bulduftı. Cihan harbinden evvel 6000 evde 22 bin nüfus varmış. Vilâyetin nüfusu da (65.000) tahmin olunuyor. Halbuki cihan harbinden önce (135.000) imiş.
Erzincan hakkında halktan şunları dinledim:
"Selçukiler zamanında Erzincanın adı Belkis imiş. Tavaifi mülûktan Melik Salih buranın hükümdarı imiş. Şiîlik buralarını istilâ ediyor diye Belh de Harzem şahının şeyhülislamı bulunan Mevlânanın babasını davet etmiş. Halk Van gölü sahilindeki Ahlata kadar istikbale gitmişler. İstikbalde Erzurum halkı dahi bulunmuş.
Mevlâna, Belkis şehrini görünce şöyle demiş: "Erzen cani men arned,, Türkçesi "Burası benim canıma lâyik geldi!,, Halk ta teberrüken Belkis şehrine Erzincan demişler. Melik Salih te Mevlânanm babasını Erzincanda reisilulema nasbetmiş. Burada ilk mevlevî tekkesini de bu zat yapmış.
Mevlâna babasile Erzincana geldiği zaman bir yaşında imiş. Altı yaşma girdiği zaman Selçuk devleti Padişahı onu Konyaya yanma aldırmış. Artık sonraları da Konya mevlevîleri merkezi ve Selçukî-ler de mevlevi olmuşlar.
Ulu cami tavaifi mülûktan Akkoyunlular zamanında yapılmış.,,
Erzincan kasabası deniz sathından 1200 metre, Erzurum İse 1950 metre yüksektir.
(Devamı var)
Berlin “Su Sporları,, Sergisi
Her Yıl Açılan Bu Sergi Deniz
Mevsiminin Geldiğine İşarettir
Berlin (Hususî) — Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, ben, Alman-yada, denilebilir ki, her gün başka başka şekillerde tecelli eden ve her gün tevali eyliyen muhtelif sergiler hakkında yazı yazmaktan usandığım halde, Almanlar, büâkis, hergün bir yenisini meydana çıkarmaktan vaz geçmiyorlar ve bunu yapmakla da haklı olarak bir zevk duyuyorlar. Bu sergileri görmek fırsatına nail oldukça, ne yalan söyliyeyim amma, icra eyledikleri hoş tesirler altında bir kaç satır karalamaktan ben de kendimi alamıyorum. Bu se. fer deniz sporları sergisini ziyaret ettim.
Berlin, deniz sporları hususnda en ehemmiyetli ülkelerden birisinin tabiî merkezidir. Irmaklarla göller arasında vaki olup nehirler vasıta. I sile denize methali olan bu memleket ayarında bir memleket bulmak müşküldür. Bundan maada deniz sporlarına ait her şey Berlin halkını fevkalâde alâkadar eden bir mevzudur. Yalnız pazarları değil, haftanın her gün ve saatinde Berlin civarında deniz sporları ile uğraşan, veyahut istirahat ve eğlenceyi küre^ sallamasında, yelken ve motörbot istimalinde ariyan heveslilere rastlamak alelâde hallerdendir.
Her sene, ilkbaharda kapılarını açan deniz spor sergisi, deniz sporlarının başladığını ilân eden bir anane hükmüne girmiştir. Spor müritleri, heveslileri, yenilikler hakkında malûmat edinmek ve berveçhipeşin bir zevk duymak için oraya gelmekte istical derler. Pazar günü kapılarını açan buseneki sergi bir dizi yenilikler ırzediyor. Ziyaretçiler, alelâde bie. sandaldan başlıyarak, yüksek denizlere mukavemet edebilecek bir kabiliyette olan yatları inşa edenlerin elde ettikleri neticelerin umumî ma. lûmatına vukuf peyda ediyorlar. De. niz sporları levazimatı sanatı da ayrıca temsil edilmiştir. En şık bir kabinenin enstalasyonuna ne kadar lüzum olan her türlü tali kısımlar da bulunuyor. Velhasıl ”Weekend,, ve deniz sporlarmı zevkli bir hale getirebilecek her şey bu sergide mev cuttur. Ayni zamanda cazibeyi artıran hususî daireler de vardır. "Neşeden kuvvet,, cemiyeti, deniz sporları lehine olarak bu sahadaki faaliyetinin neticelerini gösteren propagandalarda bulunmaktan geri kalmamıştır. Kano otomobiller, motör-lü kayıklar, en ziyade nazarı dikkati celbedenlerdendir. Hützschler’e dünya şampiyonluğunu kazandıran motörlü kayık ta orada bulunuyor. En nihayet "Alman ittihadı,, cemiyeti hususî bir dairede dört grupla temsil edilmiştir.
Telefunken şirketi tarafından ö-teye beriye yerleştirilen "Oparlör,, lerden inikâs eden hoş nağmelerle sergi dahilinde dolaşmak ayni za. manda hem bir zevk teşkil ediyor, hem de insan yeni yeni şeyler görerek malûmatını genişletiyor ve müstefit oluyor.
B. Z.
Urfada
Milli Şefimizin tekrar Reisicum-hurluga intihapı biiyiik tezahürat-
Urfa 4 (Hususî) — Dün, Büyük Millet Meclisinin ilk toplantısı ve reisicümhur seçiminin yenilenmesi münasebetile binlerce halk, belediye ve Halkevlerindeki hoparlörlerin başlarında toplanmışlar ve Partinin değişmez genel başkanı İsmet İnö-nünün tekrar Cümhur riyasetine intihabını heyecanla takip etmişlerdir.
İntihaptan sonra kasabanın resmî ve hususî bütün rniiesseseleri ve tekmil mağazalar, Parti ve devlet bayraklarile süslenmiş, şehir bir bayram manzarası halini almıştır.
Ankara radyosu hoparlörleri seçimin nihayetini bildirince askeri garnizondan toplar atılmış, evlerde-
Sergide teşhir edilen camdan kürek çeken adam
Tehlike işaretlerinin Faide ve Mahzurları
Cereyan Eden Gülünç Hâdiseler
senin yapacağı ilk hareket zabıtaya koşmaktır.
Bilhassa, aile kavgaları burada mühim rol oynar:
Kadın yavaşça: — Eğer böyle avazm çıktığı kadar bağırmakta de, vam edersen polis çağırırım, der.
— Vay efendim! Kendini gülünç mü göstermek istiyorsun, öyle ise, git de zil bas ve çağır. Hiç olmazsa beş dakika hoşça vakit geçiririm.
Kadın zile basar veya telefonla polis çağırır. Zabıta gelinceye ka. dar da bir iki tabağı kırar ve gelenlere: — Kocam elinde kocaman bie bıçakla öldürmeğe kalktı, der.
Ve koca da pek beş dakika gülecek mevkie düşmez.
Tirenlerde, kompartımanlarda tehlike işaretleri vardır. Bunlar mec buriyet tahtında kullanılabilir. Fa. kat zaten mesele buradadır. Hangi karakteristik vaziyet, burada meScu bir hareket tarzı gösterebilir? Koridoru olmıyan ve dolayısile bazı tabiî ihtiyaçları def için mevkilerde bulunmıyan trenlerde bu zil fazla suiistimale yol açıyordu.
Yolcular işareti çekiyor ve gelenlere, yolun kenarına kadar inmeğe mecbur olduklarını ve bunun da zarurî bir şey olduğunu söylüyorlardı.
Bir kadın günün birinde işaret halkasını çeker ve tiren durur. Memur koşup gelince, kadın karşısındaki adamın ısrarla yüzüne baktığını iddia ederek: — Bu adam bana bu şekilde bakarken korktum. Çünkü birazdan uzun bir tünelden geçeceğiz, der. Kadın ihtiyar ve müt hiş çirkindi. Memur fazla nezaket göstermeden, bu endişelerinin yer -siz olduğunu izah etti.
Bir kadın çocuk doğurmak zaruretinde kalacak olursa yol arkadaşları tirenin tehlike işaretini çekebilirler mi? Niyet ve kasıt doğru olabilir. Fakat faydası pek yok gibi, dir. Tirenin tam durduğu kırlık bir yerde bir ebenin bulunacağı nereden malûmdur?
Yine geçenlerde bir ekspres yol. cularının teşebüsile, tirenin işaret zili çekilerek durdurulduğu hikâye ediliyordu.
Bu yolcular lavaboya iri ve yüzü kırmızı bir adamın girip kırk beş dakika olduğu halde çıkmadığını görmüşler ve adamın kalp sektesi-le öldüğü zehabına düşmüşlerdi.
Bu küçük yerin kapısı açılınca, iri yarı adamın rahat bir uykuya daldığı görülmüş.
Onun için seyahatte, şehirde ol. duğu gibi diğerlerinin işlerile, tavır-larile fazla meşgulolnıamak en iyi bir hareketti»,„
Bir kaç gün evvel, Pariste bir mücevherci mağazasına giren bir müşterinin bir iki elmasa baktıktan sonra yüzüne tabanca tutarak: (Eller yukarı-) demesile karşılaşmış. Bunun üzerine tacir, ellerini havaya kaldırarak yazıhanesinin arkasına kadar gerilemiştir.
Yalnız yazıhanenin altında Poliçe - Secour şebekesine bağlanan bir işaret teçhizatı olduğundan ayağını j basmak, polis çağırmak demekti. Nitekim işi anlıyan ve vukua gelen gürültüden ürken haydut, soluğu cad dede almış ve kaybolmuştur.
Bu sebepten akıllı bir haydut.. Kurbanına ellerini havaya kaldırmasik beraber ayaklarım da yerden kesmesini rica etmek mecburiyetinde, dir. Bu da müthiş bir cambazlık kudrete, müvazene hususunda bü -yük bir kabiliyete tekabül eder.
İşte tehlike işaretinin faydasına böyle bir misal gösterilebilir. Fakat başka bîr misal bu işin mahzurları olduğunu da gösteren vak’a yine Pariste geçmektedir. Polise merbut bir işaret çıngırağı çalmıştır. Gidilecek yer muayyendir. Derhal yardımcı polis memurları otobüslerine atlıyarak, içerisinde gayri tabii bir hâdisenin ceryan ettiğini gösterecek hiçbir işaret olmıyan büyük birtica-ret evinin önüne gelirler. Bununla beraber işaretin geldiği büroya girince, müessesenin patronunun direktörlük koltuğunda, dizlerinde ' daktilosu olduğu halde oturduğunu görürler. Vaziyetin nezaketi dolayı-sile, bay direktör ayağı ile işaret ziline basmış ve bilâhara izah ettiği veçhile bunun nasıl olduğunu bir türlü anlıyamamıştı.
Bu münasebetle, zabıtanın tehlike işaretleri ile boyuna en ufak sebeplerle iz’aç edildiği, alay etmek istiyenlerden başlarını kurtarama-maktadırlar. Meselâ komşusunun dammda bir gölgenin dolaştığını zanneden muhayyelesi kuvvetli bir adam, gece yarısı sokak kapısının anahtar deliğinde bir anahtarın oynadığını işittim sanarak hırsızların evinegirdiği zehabına düşen bir kim-ki halk da sevinçle sokaklara dökülmüştür.
Başlarında Halkevi bandosu olan halkımız, bir sel gibi şehrin her tarafına yayılmış, binlerce Urfalı tek bir kalp halinde saygı ve sevinç i-çinde uzun müddet tezahüratta bulunmuştur.
Naci Balak
YENİSABAH
5 NİSAN 1939
Sayfa t
BİR MEKTUP
Yazan: Hüsamettin NURİ
İ Aşkın Kuvveti
■ Tefrika No: 47 Nakleden; ORHAN S- |
Zavallı yavrum;
Onun hayatını sana birer birer anlatmak için bugün nedense yenilmez bir arzu duyuyorum. Fakat bu daha ziyade ona karşı duyduğum büyük hürmet ve sevginin icap ettirdiği bir vicdan borcudur..
O bir sefildi..
Zavallı yavrum.. Bu kısa fakat müthiş cümlenin asabında bıraktığı derin izleri, çırpınışları görüyorum.. Çok üzgünsün. Belki de inanamıyorsun.. İnanmak istemiyorsun.. Yalnız düşün ki hakikati hiç bir zaman sak lıyamıyan bir kalp bu gün bu acı i-tirafı da yazmak mecburiyetide kaldı.
O; niçin sefildi değil mi?..
Bundan uzun seneler evvel yalnızlığını hisacden, hayatın bütün a-cüarile pençeleşen bir kalpten başka ne beklenebilir ki..
Na yazık ki o, seni de aldatmak i için binbir şeytanlık perdesi altında j boyalı, riyakâr yüzünün manalarını ı hep tatlı tatlı göstermeğe çalışarak j iğrenç hislerini hissettirmeden sana j yudum yudum içirdi., ve seni de zehirledi...
Günahsızlığının temiz çerçevesi içinde tufeyli olarak yer tutan, onları çürütmek için uğraşan bu vicdansızın senden alınacak bir intikamı mı vardı?..
Üzülme... Ahlâksız insanların söz ve düşüncelerine her ne kadar kanıl-mazsa da en büyük ahlâk dersini verenler yine onlardır.
işte bu çok doğru ve haklı düşünceyi sağlam bir bilgi prensibi o-larak kabul edersen; tırnakların bir yalan perdesini yırtarak altında sırıtan iğrenç ve irinli bir çehreyi sana pek güzel gösterebilecek?
Ve., sen bütün bunlara inandıkça, bütün fenalıklarının cezasını ken di vererek genç yaşında kalpsiz ve gönülsüz toprağa düşen bu sefil a-bediyen rahat uyuyacak...
Onun acınacak nesi var ki, gözlerinin nemini saklamak için ihtiyaç duyuyorsun.. Yalnız gençliği!..
Saf kalbinin inanabileceği yolda gidişini düzen bu iki yüzlü adamı, nasıl olduğunu bilmeden ,nasıl oldu da kalbinin ta içine aldın., ve senin temiz için onun hakikî mahiyetini nasıl oldu da ortaya çıkaramadı bilmem..
Bunun cevabım sana yine ben vereyim., çünkü; o; tasavvur edeme diğin derecede, zekâsını fenalık ve ahlâksızlık yollarında tüketmiş bir insandı..
Bu acı hakikatleri yazarken artık eskisi gibi korkmıyorum.. çünkü onu senin kadar yakından tanıyan hiç kimse yok.
Sana ne kadar acıyorum bilsen.. Çok acınacak haldesin çünkü., ve i-çimden gelen büyük bir ihtiyatla sana “zavallı yavrum,, diyorum.
Yalnız sen bütün bunlara inandıkça kalbimi parça parça kıran e-lemlerim hafifliyecek ve seni kurtarmış olmak zaferile gözlerime toprak dolana kadar gönlü rahat yaşı-yacağım.
Zavallı yavrum., senin bu günkü hüsranın belki her şeyden daha büyük.. Fakat aczinden dizlerinin dibinde kıvranarak ölen bu sefilin iğrenç hislerinden uzaklaşmaya çalışmak artık hayatında arkasından ko şacağın düsturların en büyüğü, en kudretlisi olsun...
Dünyada ahlâk ve fazilet namına en iyi ve canlı bir misal olan ana, sının tatlı okşayışlarından, sıcak göğsünden pek küçük ayrılan bu insan; daha o zamanlar yaradılışlı.-daki fena hislerin pek fazla olduğu-nu çok iyi biliyordu.
Fakat onun bütün bu iğrenç sefilliğine rağmen göz kamaştıran bir tek de meziyeti vardı.. Bu meziyetini onun hatıralarının en sonunda söyliyeceğim..
Sevgi bir ihtirastır önce.. Sonra goz ya«ı olur zavallı yavrum.. Senin de saadetini yıkan bu iki damla yas olmadı mı?..
Sen belki dişiliğinin yakıcı sihrini bilmiyordun., ve hâlâ da bilmi
yorsun.. Fakat nankör zaınaıı sana; dünyada tapılan bu hakikati öğrete-1 cek.. mağrur olacaksın., içinde doğup büyüyen ihtiraslarını başkalarının omuzlarına yüklemeyi öğreneceksin..
Sevmiyeceksin artık., fakat öyle görünmesini pek iyi öğreneceksin..
Hiç bir şey yok ortada.. Onu sana olduğu kadar başkalarına da bağ-lıyamıyan tek bir sebep var., dedikodu...
Cemiyet hayatını didik didik kemiren bir hastalıktır ki bu; ilâcım yine ancak iyi düşünen kafalarda bulur...
Sana bütün bunları anlatmak i-çin neden büyük bir arzu duyuyorum diye düşündüğüm zaman, emin ol ki kendimi senin yerine koyarak hüküm veriyorum.
Hayatta belki binlerce çeşit insan var zavallı yavrum:: sen; yarın öbürgün her birile ayrı ayrı karşılaştığın zaman emin olmalısın «i göstermek istedikleri karakterleri hakikî değildir. Ve hepsi; nihayet güzel gözlerin ve etin önünde damar larının gerildiklerini, başlarının döndüklerini hissederler.
Çünkü insanların yer yüzünde yaratıldığı gündenberi tabiî bir ihtiyaç olarak bağışlanmış bir hakkı vardır.. Şehvet...
Bu kelime gözlerini yaşartmasın... Korkma... Bu; okadar düşünmeğe değer bir kelimedir ki, üzerinde uzun günlerini öldürenler bile ha kikî mahiyetine henüz varamadılar.
Bir gün senin de içini gıcıklıya-cağı tabiî olan bu ihtiyacım acaba nasıl körleteceksin..
Cemiyetlerin takdir ederek sırf bunun için ortaya koydukları aile kaidelerini küçücük muhakemen yanlış buluyorsa buna gülerim.
işte; o sefil tanıdığın adam otuz senelik bir tecrübesile öğrendi ki çektiği bütün acılar ona her defasında bir hakikati daha iyi anlatıyordu.
Ve işte bunun için, senin saflığını takdir ettiği gün bir kurtarmak ihtiyacile yandı.. Çünkü bu pürüzsüz saflığından istifade etmesini fırsat koliıyan binlerce insan vardı...
Ne yazık ona ki; bunun için her şeyini, istikbalini hattâ hayatını bile feda ettiği halde sana bu hakikati gösteremedi.
Zavallı yavrum;
Erkek vicdanları kadının bir sabun köpüğü kadar narin, ince bir sırça bardak gibi çabucak kırılır olduğunu düşünmezler..
Neler gördü o.. Fakat onlar hayvanlaşan hislerini söndürmek için atıldıkları maceralı yollardan temiz yüzle dönemediler geriye.. Arkalarından uzanan feryatlar, ahlar yakalarını bırakmadı., ve bir gün sefil ve «elil kaldırımlarda süründüler....
Barlarda ömür tüketen neler, var... Sor onlara!.
Vücudundan, benliğinden hergün bir şey satarak yaşıyanlar var., sor onlara., alacağın cevap küçücük bir cümledir: ’*Ben aldatıldım.,,...
Bu aldatılanlar şuursuz mu idiler.. Sorarım sana., öyle ise niçin düşünemediler.. Çünkü; düşüncelerine tül geren göz boyayıcı şeytanlar çıktı karşılarına!..
Gönülsüz, hissiz desinler ona... Muhitinde her şeyle ittiham etsinler onu.. Yalnız bir tek şey demesinler.. İşte onu., senden hiç bir şey beklemese bile bir hatıraya hürmet boynunda bir yüktür sana.. Çünkü o sefil tanıdığın adam daha ölmedi, ve hatıralarının sonunda sana Büyüyeceğimi vadettiğim tek meziyetini yanan ve dik kafasile kullanıyor...
Açıyorum perdeyi..
Bir erkek söylüyor., ve bir kadın susmada., erkek yanan ve dik kafasile ateş püskürmede., kadın, dinlemeğe hazırlanıyor, kolis aralarında jartiyerinin jon prömiyerine düzelttiren bir nokta., nokta gibi..
Ey kadın; sen mazinin bir dökün tüsiisün.. Dün dudaklarım ıslatan dudaklarım bugün çürük bir mey-vayı emmemiş olmak için yalnız soy-
Yakın Doğunun Cenneti: Savur
Halk; Maarif ve Umumî Sıhhat Seferberliğinin; Daha Hızlandırılmasını istiyor
Şirin kasaba; susuzluk derdinden kurtuluyor
Güzel Savur d an bir görünüş
Savur (Hususî) — Isadan yüz-1 yıllarca evvel kurulan ve o tarihte* Şura adım taşıyan Savur, yalnız Mardinin değil, bütün yakın doğunun tabiaten en gtizel bir parçasıdır. Sanki bir cennedir; Kasabanın üç yanını geniş ve sayısız bağçeler kaplamıştır. Ortalarından büyük bir su geçen ve göz alabildiğine uzayan bu bağçeleri tabiat üstün bir itina üe süslemiştir. Hanğisine gitseniz ve Savurun hangi köşesinde dursanız şiir içinde kalır ve seremst olursunuz.
Onun için d’eğilmidir ki, bu havali haklı daha mayısta Savura akın eder, günlerce, haftalarca, aylarca kalarak bir yılın yorgunluğunu giderir ve tabiatın eşsiz güzellik ve cazibelerini doya doya içer. Başka kazalara geçmek üzere buraya uğrayan yolcular, taraflarını saran güzelliklerin tesirinden kurtulamıya-rak saatlerce ve saatlerce yollarından kalırlar.
Kavak ihracı sönüyor
Şehirde (3,200) kazada (28.000) nüfus vardır. Milâddan Önce elli bini bula mikdar muhtelif vesilelerle dağılmış ve Savur iktisadiyatının bel kemiğini teşkil eden kavakçılığın mevkiini gaip etmesi üzerine bu dağılış artmıştır. Filhakika, bir tarihte Savure yarım milyon liradıı fazla servet temin eden kavakçılık, demirin hakimiyeti üzerine kıymetten düşmüş ve varidatı otuz bin lira ya kadar inmiştir. Ayrıca; mahreçlerden olan Musul da, çok ucuza mal ettiği demiri tercih eylemektedir. İkinci müphem ihraç maddesini teşkil eden ve Incoz tabir olunan bir nevi erik, umumî iktisadiyat üzerinde fazla tesir yapacak kabiliyette değildir. Köylülerin iştigâllerini teşkil eyliyen hububat zeriyatı henüz ihraç seviyesini bulmamıştır. Maarif ve umumî sıhhat seferber-
lemekle kanacak ve sana birer birer şunları hatırlatacak:
Yeşillikler..
Ortasında bir yatak odası..
Tiren seyahati.
Kadın susuyor.. Erkek haykır mada:
Fakat; bir zenginlik zamanıma rastlaşan seninle yine bir âlem yapmak boynumun borcu olsun şehvet pazarının küçük yapılı oynak kalçalı kadım...
Seyircilerde infial var.. Kapanıyor perde., açılıyor perde., varyeteye başlıyor. Şehvet pazarının küçük yapılı oynak kalçalı kadını..
Numara., numara., numara., ve nihayet hiç değişmiyen bir moda... Kapanıyor perde., açılıyor perde... Kadın ayni kadın... Fakat yanaklarında allık, dudaklarında ruj, gözlerinde sürme..
Kapanıyor perde
Alıyor içeriye bir mezar kapağı gibi kadım...
Hüsamettin Nuri
İlgi sür’atle daha hızLaumahdır!
Maarif ihtiyacı karşılanmamıştır. Bütün kazada yalnız iki mektebin faaliyette bulunduğunu söylemek, bu yolda sarfı lâzım gelen fedakârlıkları ortaya kor. Doğu ana-dolunun Maarife olan ihtiyacı batı anadoludan çok daha büyüktür. Memleketimizin bu kısmı devamlı bir alâkasızlığa maruz kalmış, buraların Türk olduğunda büe şüphe duyan sultanlar halkı cahil ve mek-tepsiz bırakmıştı. Umumî sıhhati koruyucu tedbirler alınmasına da şiddetle lüzum vardır. Savürda maarif ve umumî sıhhat seferberliğinin süratle adha hızlanması; umumî bir arzu ve bütün halkın en büyük temennisidir.
Diğer taraftan burada göze çarpan şey ümran faaliyetidir; Bilhassa son bir kaç yılda takdire şayan hizmetler kaydedilmiş ve bu mey anda; ana cadde açılarak döşenmiş, sokaklar genişletilmiş, çarşıya intizam verilmiş, değil kaza bir çok vilâyet merkezlerimize eşine rastlanmaz mükemmeliyette bir halkevi binası ve asrî bir hamam inşa edilmiş, kazayı vilâyete ve komşu kasabalara bağhyan yollar düzeltilmiş, köycülük işi ehemmiyette ele alınarak bir çok köylerde yeni ve güzel eserler vücude getirilmiştir.
Yeni kaymakamın faaliyeti
Sekiz ay evvel buraya tayin edi len ve bu müddet zarfında bütün halkın içinden saygı ve sevğileıini kazanan yeni değerli kaymakam; ilk iş olark kasaba ve kasabalıların en mühim ihtiyaçlarını teşkil eden su işini ele almış ve tesisatın bu yıl içinde sona ermesi kararlaştırılmıştır. Halkevi binasının .yarım kalan inşaatı da yine bu sene bitirilmiş olacak ve önümüzdeki sene elektrik işi ele alınacaktır.
Aynı zamanda belediye r-iisliği vazifesini de gören kıymetli îlçeha-yın kazaya yakın bir atide nıodm bir yüz vereceğine muhakkak uaza-rile bakılmaktadır.
A C.
Koca Mustafa Paşa Parti ve Kızıl ay oda'arlnın kiişal resmi yap.ldı
Koca Mustafa paşa camimdeki hademe odaları mahallî parti ve kı-zılay kurumu tarafından işgal olunmuştur. Bu münasebetle bir küşat resmi yapılmış ve nutuklar söylenmiştir. Merasimden sonra pasta ve çay tevzi edilmek suretile davetliler izaz olunmuşlardır.
Yuvanın saadet ve varlığım doğuran, Aile • düğümünü kuv. vetlendiren çocuktur. Çocuğu sev Sevilmekten mahrum bikes yavruları da hatırla yılda dir lira ver Çocuk Esirgeme Kurumuna Üye ol!
Fakat ayni zamanda vasimin yanına ben de eriştim. Ve Nailin önüne geçtim. Bu hareketi yaparken de vasimi o derece şiddetle itmiştim kı kendisini tutamıyarak sendelemiş ve yere düşmüştü. Şimdi yüzüme doğru uzanan tehditkâr iki elden kurtulmağa çalıştım. Fakat keskin tırnakların etlerime girdiğini ve şiddetle sarsıldığımı hissettim, ve sonra da ne olduğunu bilmiyorum. Her halde kendimi kaybetmiştim.
Gözlerimi açtığım vakit, kendimi yabancı bir odada, bir knaapenin üzerinde uzanmış buldum.
Yanımda vasim ile kasabadaki ihtiyar doktor duruyordu.
Naü ellerimi tutarak:
— Nihayet ayıldınız Cahide! dedi.
Sararmış ve tekallüs etmiş yüziı biraz açıldı.
— Size... Size bir şey olmadı ya? diye sordum.
Bu sual, ilk düşündüğüm şey olmuştu.
— Hayır... Bir şey olmadı.. Bu da sizin sayenizde cesur çocuk!.
— Peki... Ya Aliye?..
— Arkasından koşan doktor ile Seherin kocası nihayet kendisini tutabildiler. Fakat akabinde dimağına kan hücum etti ve... her şey bitti!..
Doktor da:
— Allah acısın zavallı kadına, diye ilâve etti.
— öyle doktor bey!.. Ben de onu affediyorum-.. Fakat ne kadar da titriyorsunuz Cahide!..
Doktor:
— Sinirleri biraz sarsılmıştır, Nail bey, dedi. En iyisi, derhal evi. nize götürmektir... Arabanın gelme, sini emrettiniz ya?
— Evet, teyzemle beraber birazdan gelecek... ve bana doğru eğilerek endişeli nazarlarla ilâve etti:
— Rica ederim Cahide, artık kendinizi toplayın, korkacak bir şey yok... Güzel güzel eve döneceksiniz ve burada cereyan eden vakayı u-nutacaksınız değil mi?
Vasimi üzmemek için, tebessüm etmeğe çalışarak:
— Unutmağa çalışacağım, diye cevap verdim.
Fakat çok sarsılmıştım. Miitem.ı diyen bir şey olacakmış gibi yerimde sıçrıyordum. Doktor asabımı teskin edecek bir ilâç içirirken Emine ha mm da geldi. Arabaya bindirdiler.. Eve gelince de yatağa uzandırdılar. On beş gün kadar, asabî bir fiyevr beni yatakta alıkoydu. Bir türlü iyi-leşemiyordum.
Nihayet doktor:
— Cahide hanınım buralarda durması iyi değil, dedi. Bu aralık deniz havası kendisine yaramıyor.
Emine hanım bana dknerek sordu:
— Tamım nereye gitmek istersiniz?
— Çiftliğe! diye mırıldandım.
— Bunun mümkün olup olmadığını Naiie yazıp sorayım.
O faciadan beri vasimi ancak bir kere görmüştüm. Vakadan sekiz gün sonra, acele bazı işlerini düzeltmek için îstanbula giderken bana Allaha ısmarladıka gelmişti. Karısile çocuğunu ölümünden evvel almış olduğu karan unutarak, B.... ye geleceğini ümit ediyordu.
Küçük erin bahçesinde cereyan eden şeylerden hiç birimiz de bahsetmemiştik. Fakat bir kaç kere Nailin gözlerinin, eskiden kendisinin ellerinde olduğu gibi, şimdi de benimkilerde görünen tırmık yaraları, na doğru indiğini farketmiştim.
Yüzünün ifadesi eskisi gibi sakin ve ciddi idi.
Ağır bir yükten kurtulmuş olma, sına rağmen, iztirap ve acısının a-ğırlığını omuzlarında taşırken gösterdiği tavrı hâlâ bırakmamıştı.
ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM
Her yemekten sonra muntazaman günde 3 defa
B MH MB dişlerinizi fırçalayınız. |B ABQ ■■
Emine hanımın mektubuna cevap derhal geldi ve çok kısa idi:
"Size münasip bir yerleşme temin için çiftliğe gidiyorum. İkiniz de hazırlanınız; yola çıkacağınız zamanı telgrafla bildireceğim.,,
— Nasıl?.. Siz de benimle beraber mi geleceksiniz? diye sordum.
— Tabiî! Henüz iyileşmediniz ki, sizi yalnız bırakır mıyım hiç?
— Fakat yolculuk sizi yoracak.. Ve hem çiftlik binası insana hüzün verecek derecede kasvetlidir. Ayrıca buradaki rahatı bulamazsınız.
— Bana ne yavrum., doğrusunu söylemek lâzımgelirse ben biraz kendisini düşünen bir kadınım. Onun için bu tabiatimden biraz çıkıp etrafa göz atmam lâzım...
Boyununa atılarak buruşmuş yanaklarından öptüm.
— Siz... Siz mi kendisini düşünen bir kadınsınız!.. Evet, sizden, kendisinden evvel başkalarını düşünen yeğeniniz mahiyetinde bor hodbinsiniz.. Fakat böyle bir fedakârlıkta bulunmanızı katiyen kabul edemiye-ceğim... Müdireme yazacağım. Belki, benimle beraber oturacak birisini o bulabilir... t
İhtiyar kadıncağız kat’î bir tavırla:
— Size, çiftliği tanımak istediğimi söyledim. Bana mütemadiyen bahsettiğiniz sakin ve yeşil sulu dereyi, kırları, kestane ornvmlannı görmek, tanımak istiyorum.
Verecek cevap bulamadım. Sevinç içerisinde, mağlûbiyetimi kabul ederek:
— Madem ki istiyorsunu, iş değişir, diye mırıldandım
XV
Çiftlikte, beni bir inkisarı hayal bekliyordu. Orada vasimi bulacağımı ümit ediyordum. Fakat, Fatma çiftliğe gelişimizden iki gün evvel Avrupaya seyahat için ayrıldığını söyledi O akşam Emine hanıma gelen bir mektupta, Naü, bizi bekliye-mediği, ve bir arkadaşı ile evvelce kararlaştırmış oldukları seyahate başlamak mecburiyetinde bulunduğunu, bu sebepten kendisini affetmesini yazıyordu. O andan itibaren çiftlik, vasimin, alelacele yaptırmış olduğu bazı tamirat ve değişikliklere rağmen kasvetli göründü. İçimin sıkılacağını artık biliyordum. Yine buralarda sadık ve fakat bana: Ne kadar değişmiş diyen nazarlarla bakan hayvanlarımla birlikte dolaşıyordum...
Evet, değişmiştim! Artık çocuk değüdim, kendimde, bilmediğim muğ lak, tarifi kabü olnııyan, iztirap verdiği halde çok tatlı bir şeyin kaynadığını hissediyordum.
Yine bir gün içimde garip hisler duyarken Fatma:
— Ne tuhaf rengin var, diye söylendi. Buraya geldiğinden daha solgunsun. Ve hem boyuna zayıflıyorsun. Buna eminim, artık buraların havası sana yaramıyor galiba?
Aldırmıyarak omuzlarımı kaldırdım. Fakat içimin sıkddığmı ve ayni zamanda, bu sessiz hayatımızda, hiç bir şeyin gelip değiştirmediği bir hüzün içerisinde bulunduğumun farkında idim.
Umumiyetle yeşil derenin kenarına giderek oturuyor ve iş işliyordum.
Biraz kapalı bir gün, öğleden sonra jöne oraya gitmiş, yüksek ve yeşil otların içerisinde yan uzanmıştım. Koyu renkli çakılların üzerinden yavaşça kayarak akan suyun sathını ancak hafif bir rüzgâr biraz bozuyordu. Bu gün dere, tamamilo yeşil, açık ve insanı, içini okumağa davet eden bir mahiyet gösteriyordu.
(Devamı var)
5 NİSAN 1939
TİNİ*ABAM .
Sayfa: 7
r-

V5

Olimpiyatların
Tarihçesi
Eski Olimpiyatlarla Muasır Olimpiyatlar arasındaki Farklar Yunanlılar bütUn sporları olduğu gibi Olimpiyatları dacessur, kuvvetli muharipler yetiştirmek İçin tertip ederlerdi, Şimdiki olimpiyatlar terbiyevt bir maksatla tertip edilmektedir.
Olimpiyat kelimesini her fırsatta duyarız. Amisterdam, Paris, Los Anjelos, Berlin olimpiyatları, Balkan oyunları.
Fakat olimpiyatların bilhassa mu asır olimpiyatların tarihçesini ve gayelerini bilenlerimiz hiç şüphe yoktur ki çok azdır.
FinlandiyalIların büyük fedakârlıklarla hazırlamakta oldukları 940 Finlandiya olimpiyatlarından bahse • dilmeğe başlandığı bu gün olimpiyat larm tarihçesini anlatmayı faydalı bulduk.
Yazan*, atlet)
Olimpiyatların eski Yunanîler zamanından kalma olduğu malûmdur.
ilk olimpiyat, milâttan 776 sene evvel yapılmış ve bundan sonra da bu oyunlara her sene devam edilmiştir.
Peloponesyanm Olimpas köyünde yapılan bu olimpiyatlara Yunanlılar, MakedonyalIlar da dahil olduğu halde kendi lisanlarını konuşan bütün milletleri davet ederlerdi.
Bilâhara milâttan 394 sene sonra Teodosun emriyle bu oyunlar menedildi.
Fakat eski olimpiyatlarla şimdiki muasır olimpiyatlar arasında oldukça büyük bir fark vardır. Eski Yunanlılar, bütün sporları olduğu gibi olimpiyatları da sırf cesur ve kuvvetli muharipler yetiştirmek için tertip ederlerdi.
Esasen bir çoklan kan ve ölümle neticelenen bu olimpiyatlarda Pedagojik bir maksat aranmazdı. Yegâne gaye her ne olursa olsun galip gelmekti.
Muasır olimpiyatlar ise yalnız ve yalnız terbiyevî bir maksatla ihya edilmişti. Bunları ihya eden de (Baron Pierre de Caubertin) isminde bir Fransızdır.
(de Caubertin) 1880 den itibaren gençlere verilen terbiye tarzını değiştirmeyi düşünüyordu.
âe 38 98
Bu kıymtli terbiyeci ve sporcu îngiltereye gitmiş ve orada bir çok tetkiklerde bulunmuştur.
Bilhassa (Rugby) kolleji direktörü Tomas Arnold ile Kingsbeyin terbiye usullerini çok beğenmiş ve takdir etmiştir.
Bu iki İngiliz terbiyecisi sıkı bir mektep hayatının gençleri mübalağalı bir disipline alıştırmaktan başka bir şeye yaramadığı fikrinde idiler.
Onlarca mektep gençleri tam ma nasile hayata hazırlıyan bir vasıta olmalıydı.
Çocukları boş zamanlarında serbest bırakmak, onları serbestiye, şahsî teşebbüsünü kullanmağa, mesuliyetten korkmamağa alıştırmalı idi.
De Caubertin îngilterede uzun bir tetkikten sonra Fransaya döndü. Böyle terbiye usulü hakkında birçok konferanslar verdi. Makaleler yazdı.
Arnold pedagoloji en iyi terbiye usulü olarak sporu kabul ediyordu.
De Coubertin 8 sene durmadan yorulmadan çalıştı. Yeni terbiye u-sulünün inkişafı için 1888 de Paris-te beynelmilel neşir komitesini kurdu.
10 Kânunuevvel 1889 da Pariste iki futbol maçı yapıldı. Sıra sporu beynelmilelleştirmeğe gelmişti.
Uzun çalışmalardan sonra 1892 de olimpiyat oyunlarının ihyasını teklif etti. 1894 de Pariste toplanan beynelmilel spor kongresinde olimpiyatların ihyası için kararlar alındı ve ilk olimpiyat, olimpiyatların beşiği olan Atinada yapıldı.
Cumartesi günü şimdiye kadar yapılmış olan olimpiyatlarla hazırlıklarına devam edilen 940 Finlandiya olimpiyadından bahsedeceğiz.
Avrupada Spor
SATIŞ İLANI
İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan:
Nevber tarafından Vakıf Paralar idaresinden 24675 ikraz No. Bile borç alınan paraya mukabil birinci derecede ipotek gösterilmiş o-lup borcun ödenmemesinden dolayı satılmasına karar verilen ve tamamına ehlivukuf tarafından (12326) lira kıymet takdir edilmiş olan Ortaköyde Palanga sokağı eski 13 mükerrer yeni 21 kapı No. lı sağı mülk sahibi Nevber’in 28 No. lu apartmanı, solu mülga hanedan azasından Behiye sarayi bahçesi, arkası Feriye sarayı ve Mes’ut arsası cephesi Palanga sokağı ile çevrili bahçeli kâgir evin evsaf ve mesahası aşağıda yazılıdır:
Umumî evsafı: Bina kâgir olup büyük bahçesi ve denize geniş nezareti vardır. Doğrama akşamı itinalı yapılmıştır. Pencere ve kapılar yağlı ve macun boyalıdır. Bahçenin cephesi duvar üzerinde demir parmaklık etrafı tam duvardır, içinde müteaddit ağaçlar, havuz ve demir kameriyeler vardır. Binaya sokakdan mermer merdivenli ve iki tarafında mermer sütunlar bulunan demir bir. kapıdan girildiği gibi ayrıca bahçe içinde iki taraflı mermer merdivenli diğer bir kapıdan da girilmektedir. Bu kapının önü mermer sahanlık ve etrafı camekân-la örtülüdür.
Binanın cephesinde ve birinci katta mermer kaplı bir şahniş ve | üzerinde bir balkon, bahçe tarafında birinci ve ikinci katlarda da üst tiste iki balkon vardır. Bodurum ve zeplin kat pencereleri demir parmaklıklı ve pencere kornişleri kısmen kabartma nakışlıdır. Bahçe kapısının yapında ahşap bir kapıcı kulübesi, bina dahilinde elektrik ve üst katlara kadar taksim suyu çıkaran su tesisatı mevcuttur.
Gayrî menkulün zemin katı: Esas sokak kapısından girildikde zemini mermer döşeli geniş antrede mermer basamak ve mermer ayna korkuluklu merdivenle gırlen bir salon üzerinde birinde üstü sabit aynalı müzeyyen mermer iki musluğu olan ve birinin de duvarları yağlı boya bulunan iki oda, iki kiler, bir helâ, zemini karesiman döşeli cidarı fayans kaplı ve termosifonlu bir, mermer hamam (bu katın tavanları ıstampadır)
Bodrum kat: Karasimen iki koridor üzerinde zemini kırmızı çini döşeli mermer musluk ve kömürlüğü havi bir matbah, sofası kırmızı çini döşeli bir zemin ve cidarı mermer kurnalı hamam, üç kömürlük malta taşı döşeli ve iki mermer tekneli çamaşırlık, bir helâ, taksim ve , yağmur sularına mahsus sarnıçdan ibarettir.
Birinci kât: Bir sahaıılıkda çiftleşen merdivenle çıkılan bu katta bir koridor üzerinde bir oda, bir helâ, bir kiler ve şömineyi havi bir salon üzerinde iki oda mevcut o'ııp tavan ve duvarları ıstampadır.
ikinci kat: Bir koridor, bir salon, biri küçük beş oda, bir helâdan
- ibaret olup tavanları yağlı boya ve duvarları ıstampadır.
Üçüncü kat: Çatı katı olup bir koridor üzerinde üç oda, iki çatı dolabından ibarettir.
Mesahası: Umum sahası 1258 metre munabbaı olup bunun 218 metre murabbaı bina, 6 metre murabbaı ahşap kapıcı odası ve geri kalanı bahçedir.
Yukarda hudud, evsaf ve mesahası yazılı gayri menkulün tamamı açık arttırmaya konmuştur.
1 — İşbu gayri menkulün arttırma şartnamesi 11—4—939 tarihinden itibaren 934/2663 No. ile İstanbul dördüncü icra dairesinin muayyen numarasında herkesin görebilmesi için açıktır, ilânda yazılı olanlardan fazla malûmat almak isteyenler işbu şartnameye ve 934/2663 dosya No. sile memuriyetimize müracaat etmelidir.
2 — Arttırmaya iştirâk için yukarıda yazılı kıymetin yüzde 7,5 nis-betiııde pey veya millî bir bankanın teminat mektubu tevdi edilecektir. (Madde 124)
3 — İpotek sahibi alacaklılarla diğer alâkadarların ve irtifak hakkı sahiplerinin gayri menkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını işbu ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evrakı müsbiteleriyle birlikte memuriyetimize bildirmeleri icabe-ber. Aksi halde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar.
4 — Gösterilen günde arttırmaya iştirâk edenler arttırma şartnamesini okumuş ve lüzumlu malûmat almış ve bunları tamamen kabul etmiş ad ve itibar olunurlar.
5 — Gayri menkul 11—5—939 tarihinde perşembe günü saat 14 den 16 ya kadar İstanbul dördüncü icra memurluğunda üç defa bağrıldıktan sonra en çok arttırana ihale edilir. Ancak arttırma bedeli muhammen kıymetin yüzde 75 şini bulmaz veya satış istiyenin alacağına rüçhani olan diğer alacaklılar bulunup da bedel bunların bu gayri menkul ile temin edilmiş alacaklarının mecmuundan fazlaya çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 15 gün daha temdit edilerek 26—5—939 tarihinde cuma günü saat 14 den 16 ya kadar İstanbul Dördüncü icra memurluğu odasında arttırma bedeli satış istiyenin alacağına rüçhani olan diğer alacaklıların bu gayri menkul ile temin edilmiş alacakları mecmuundan fazlaya çıkmak şartiyl© en çok arttırana ihale edilir. Böyle bir bedel elde edilmezse ihale yap pılmaz ve satış talebi düşer.
6 — Gayri menkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya verilen mühlet içinde parayı vermezse İhale kararı fesholunarak kendi-
_________________________________________________________________ sinden evvel en yüksek teklifte bulunan kimse arzetmiş olduğu bedelle Vilâyet Hıfzıssihha laboratuvarı için alınacak 24 kalem laboratu-1 almağa razı olursa ona, razı olmaz veya bulunmazsa beman 15 gün ar malzemesi 698 lira 20 kuruş tahmin bedeliyle açık eksiltmeye konul- müddetle arttırmaya çıkarılıp en çok arttırana ihale edilir. îki ihale muştur. Listesiyle şartnamesi levazım müdürlüğünde görülebilir. arasındaki fark ve geçen günler için yüzde 5 den hesap olunacak faiz İsteklilerin 2490 aayılı kanunda yazılı vesika ve 52 lira 86 kuruşluk! Ve diğer zararlar ayrıca hükme hacet kalmaksızın memuriyetimizce Uk teminat makbuz veya mektubiyle birlikte 18—4—989 salı günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (2188)
*
Keşif Bedeli 1327 lira 64 kuruş olan Taksim bahçesinde yıkılacak binaların enkazı açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ile Fen İşleri Müdürlüğünden bu iş için alınacak fen ehliyet vesikası ve 99 lira 58 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubiyle birlikte 14—4—939 cuma güuü saat 14,30 da Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (8019)
I A? AO YO ]
ÇARŞAMBA: 5/4/939
12.30 Program
12.35 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Necdet Çağla, Refik Fersan.
Okuyan: Radife Neydik
1 — Rast peşrevi.
2 — Refik Fersanın - Rast şarkı - Yakdı cihanı ateşin.
3 — Udi İbrahim - Rast şarkı Sevmediklerimle gönül avutma.
4 — Leminin - Rast şarkı - sazın gibi sinem dahi.
5 — Cevdet Çağla - Taksim.
6— İbrahim Efendi Mahur şarkı Sabah olsun.
7 — Mâhur saz semaisi.
13.00 Memleket saat ayarı, ajans meteoroloji haberleri.
13.15-14 Müzik (Riyaseti Cüm-hur bandosu - Şef: Ihsan künçer)
1 — O.Guilelon - marş
2 — Johonn Strauss - Viyana kam (Vals)
3 — Auber - Tacm elmasları o-perasının uvertürü
4 — S.Jones - Geisha operetinden potpuri
18.30 Program
18.35 Müzik (Bale müziği - PL.) 19.00Konuşma
19.15 Türk müziği (fasıl heyeti) Celal Tokses ve arkadaşları.
20 00 Ajans, meteoroloji ha -herleri, ziraat borsası (fiyat). 20.15 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Fahire Fersan Refik Fersan.
Okuyanlar: Mustafa Çağlar ve Semahat özdenses.
1 — Hüzzam perşevi.
2 — Etem efendi - Hüzzam şar kı - Eşki çeşmim hasretinle.
3 — Udî Haşanın - Müstear şarkı - eritti yar elden.
4 — Şevki Beyin - Hüzzam şarkı Küşade taliim.
5 — Vecihe kanun taksimi.
6 — Hüzzam türkü - Sana da yaptırayım Naciyem.
7 — Udi AJımedin - Acemkürdi şarkı - bir vefasız yare.
8 — Mustafa çavuşun - Nikriz şarkı - elmas sesinin yüzünü gören.
| TİYATROLAR |
BU AKŞAM Ertuğrul 8adi Tek ve arkadaşları BÎRÎNGİ DEFA
Büyük eser
LADAM O KAMELYA
4 P E R D F. (8e) Atila revüsü - Miçe Pençef varyetesi
¥
Tepebaşı dram kısmında Bu gün saat 15 de gece 20,30da
ŞEYTAN

İstanbul caddesinde komedi kıs-G ün d üz saat 15,30 (?
PERŞEMBE
Gece Saat 20, 30 da
PAZARTESİ

HALK OPERETİ £u akşam 9 da: (Enailer)
Zozo Dalmas ..
9 — Şevki-beyin - Hicaz şarkı -| kış geldi firak.
10 — Saz semaisi.
21 Memleket saat ayarı.
21 Konuşma.
21.15 Esham, tahvilât kambiyo-nukut borsası (fiyat)
21.25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Temsil (Denği Denğintr-Komedi)
Yazan - Kemal Tözen
22 Müzik (Küçük OrkestrarŞef: Necip Aşkın).
Walter Noack - Romantik U-vertür.
2 — Azzoni-Sabah şarkısı.
3 — J. Strauss-Çardaş.
4 — Franz Abt-Ormanlarda, ve Ninni.
5 — Schneider-Tirol dağlarının halk şarkısı ve danslarından potpu ri.
6 — Mainzer-Serenad.
7 — Benatzky-Bebekler perisi filminden - Neş’eliyim şarkısı.
8 — Leopold-îspanya melodileri-Potpuri.
23 Müzik (Cazband-Pl.)
23.45 - 24 Son ajans haberleri ve yarınki program.
| İnhisarlar U. Müdürlüğünden : |
Bu Hafta Yapılan Futbol, Yiizme, güreş, boks atletizm müsabakaları
Bu hatfa Avrupada yapılan futbol, atletizm, yüzme, güreş, boks müsabakalarının en mühimleri şunlardır.
Futbol: (İngiltere) Arsenal, mil lesbury’a 1-2 Periston Nerlhend Astan villaya 0-8 yenilmiştir.
Almanyadat 18 klflbün iştirâk etmekte olduğu Almanya futbol şampiyonasına başlanmıştır. îlk maçlarda 165 bin kişi bulunmuştur.
İsviçre: Zürlhte yapılan Macaristan ve İsviçre millî tak imlan maçı 1 - 3 İsviçrelilerin galibiyetile bitmiştir.
Yüzme: (Almanya) Kopenhag ile Berlin yüzücüleri arasında yapılan yüzme karşılaşmalarında 62 ye karşı 75 puvanla Berlin galip gelmiştir.
Güreş: (Stokholm) da yapılan İsveç şampiyonası nihayetlenmiş
M hafiften itibaren Wettarloevj Svenaaon, gyman, Svedbarg. Cadler va Carlatan şampiyon olmu$-lardır.
Boks: (Nevyork) hafif »ıklat bokeor Hanrl ArmaUng 11,000 aa-yir(d önttnd» Davaydayı 12 ncl ra-vundta nakavut etmştir.
AüettMn: (Kardif) milletler arasında her yıl yapılmakta olan kır
koşusu bu yıl Kardif civarında yapılmış 14 kilometreden ibaret olan bu yarış İnğiliz Holden dördüncü defa olarak ve 47 dakika 27 saniyede kazanmış umumî tasnifte 36 puvan-la Fransa birinci 95 puvanla İngiltere ikinci 115 puvanla Belçika üçün cü olmuştur.
Milletler cemiyeti afyon bürosu müdüriyetinin tetkikleri
Afyon işleri etrafında tetki -kat yapmak üzere Ankaraya giden Milletler Cemiyti afyon bürosu müdürünün Ankaradan geldiğini yazmıştık. Müdür; dün Yeşil-köydeki tohum islâh istasyonunu gezmiş ve 'bazı tetkiklerde bulun muştur.
TUrkkuşu umum mUdUrll
Bu sene açılacak olan TUrkkuşu kampları ve bu kamplara iştirak e-decek olan talebelerin vaziyeti ile meşgul olmak üzere Türkkuşu müdürü umumisi Osman Baykallzmir-de cuma ovasına gidecektir. Diğer taraftan mektepte sınıftan dönen veya iki dersten sözlüye kalan talebeler kamplara alınnuyacaktır.
Cinsi:
Miktarı
% 7,5
Muh. Bedeli Muvakat Te. Eksiltmenin Lira Kr. Lira Kr. Şeklî Saati
Teknik âleti !
Sarı toz yaldız
Çıralı tahta
Çıralı kalas Uzun ve kısa konçlu lâstik çizme 840 çift 3540 —
I — Şartname ve numuneleri mucibince yukarıda cins ve miktarı
yazılı 4 kalem malzeme ayrı ayrı eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedelleri, muvakkat teminatları ve eksiltme sa-
atleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 11—4—939 salı günü hizalarında yazılı saatlerde
Kabataşta Levazım ve Mübayaat komisyonunda yapılacaktır.
IV — Liste ve şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şube-
den alınabileceği gibi yalnız nümunesi de görülebilir.
y •— isteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde yüzde 7,5 güvenme paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri.
(2023)
20 kalem
300 Kgr.
18 M3
14,426 M3
1258 10
345 —
1426 74
94 35 Açık eksiltme 14 25 87 ” ” 15
07 — ” 15,30
16

I — idaremizin Ci’bali fabrikası Garajı önündeki nhtım tahkima-işi şartname ve plânı mucibince pazarlık usuliyle eksiltmeye kon -
muştur.
II — Keşif bedeli 4997,80 lira muvakkat teminatı 374.80 liradır.
III —Pazarlık 6—IV—939 perşembe günü saat 14 de Kabataşta Levazım ve Mübayaat şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktı.
IV — Şartname ve plânlar her gün 25 kuruş mukabilinde yukarıda sözü geçen şubeden alınabilir.
V — isteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatte yüzde 7,5 güvenrn paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri. (3002)
tl
İstanbul Belediyesi ilânları
alıcıdan tahsil olunur. (Madde 183).
7 — Alıcı arttırma bedeli haricinde olarak yalnız tapu ferağ harcını yirmi senelik vakıf taviz bedelini ve ihale karar pullarını vermeğe mecburdur. Müterakim vergiler, tenvirat ve tanzifat ve dellâliye res» minden mütevellit Belediye rüsumu ve müterakim vakıf icaresi alıcıya ait olmayıp arttırma bedelinden tenzil olunur.
işbu gayri menkul yukarıda gösterilen tarihte İstanbul dördüncü icra memurluğu odasında işbu ilân ve gösterilen şartname®! dairelinde | satılacağı ilân olunur. (2274)
Sayfa: 8
HIIUAIAK
5 NİSAN 1939
Bütün acı, ağrı, yegâne
sızı ve ıztırablarda cankurtaran

Soğuk algınlığından mütevellid nezle, grip
ve bronşiti hem önlzr,
hem tedavi eder. Baş. diş, mafsal, adale ve sinir
.ağrılarını geçirir. Aldanmayınız. Pağbet gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. fiRIPIN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz.
SATIS İLÂNI
İstanbul Beşinci tcra Memurluğundan:
Dr. Ahmet ve Hüseyin İhsan tarafından Vakıf Paralar idaresinden 22792 ikraz numarasiyle borç alınan paraya mukabil birinci derecede ipotek gösterilmiş olup borcun ödenmemesinden dolayı satılmasına karar verilen ve tamamına yeminli üç ehlivukuf tarafından 1500 lira kıymet takdir edilmiş olan Tahtakalede Karakol ve Çamaşırcılar sokağında eski 35, 37 yeni 18,20 kapı, 340 ada, 21 parsel No.lu sağı mukaddem aşçı Abdurrahman elyevm Şekerci Mustafa ve hissedarı dükkânı, solu Çamaşırcı sokağı cephesi karakol sokağı ve arkası Göz-lemeci Osmaıı dükkânı ile çevrili bodrum ve odası olan kâgir dükkânın Evsaf ve mesahası aşağıda yazılıdır:
Altında zemini çimento şaplı bodurum olan dükkânın cephesi istor kepenkli ve camekân olup zemini çimento kaplıdır. Buradan birinci kata çıkan merdiven sahanlığı vardır.
Birinci kat: Şahnişli iki oda, bir sofa ve 'bir helâdır.
Üst kat: Cephede bir taraş ve bir odadır.
Mesahası: 25 metre murabbaıdır.
Yukarıda hudut, evsaf ve mesahası yazılı gayrı menkulün tamamı açık tarttırmaya konmuş olup 11—5—939 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 14 den 16 ya kadar Adliye binasındaki dairemizde açık arttırma ile satılacaktır. Arttırma bedeli muhammen kıymetin yüzde 75 şini bulduğu takdirde gayri menkul en çok arttıranın üzerine ihale edilecek, aksi takdirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma on beş gün müddetle temdid edilerek 26—5—)939 tarihine rast-Iıyan cuma günü saat 14 den 16 yıa kadar yine dairemizde ikinci açık arttırması yapılacak ve bu ikinci arttırmada da arttırma bedeli muhammen kıymetin yüzde 75 şini bulmazsa borç 2280 numaralı kanun hükümlerine göre beş müsavi taksitte ödenmek i _re tecil edilerek satış geri bırakılacaktır.
Satış peşindir. Taliplerin arttırmaya girmezden evvel muhammen kıymetin yüzde, 7,5 u nisbetinde pey akçesi vermeleri veya millî bir bankanın teminat mektubunu ibraz etmeleri lâzımdır.
Gayri menkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya verilen mühlet içinde parayı vermezse ihale kararı fesholunarak kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kimse arzetmiş olduğu bedelle almağa razı olursa ona, razı olmaz veya bulunmazsa hemen 15 gün müddetle arttırmaya çıkarılıp en çok arttırana ihale edilir. İki ihale ara-Bindaki fark ve geçen günler için yüzde 5 den hesap olunacak faiz ve diğer zararlar ayrıca hükme hacet kalmaksızın memuriyetimizce alın çıdan tahsil olunur.
Birikmiş vergilerle belediyeye ait tenviriye, tanzifiye ve dellâliye resimleri ve vakıf icaresi satış bedelinden tenzil edilir. 20 senelik ta-vlzTSclelı müşteriye aittir.
2004 numaralı îcra ve İflâs kanununun 126 mcı maddesinin 4 üncü fıkrasınca. bu gayri menkul üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâkadarların i ıı ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, bu ilânın neşri tarihinden itibaren 20 gün içinde evrakı müsbiteleriyle bildirmeleri icabeder. Aksi halde hakları tapu sicilde sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacakları ve daha fazha malûmat almak istiyenlerin 11______4__
939 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için açık bulundurulacak olan arttırma şartnamesi 988/1758 numaralı dosyasına müracaatları ilân olunur. (2270)
Dû.nya.ntn, an buyuA. radyo fabrikası oİokü
PHILCO 'nun auar/ bozulmaz, yent TAOPİK 7nooLe/ı gelmiştir
50 yaşında Olmama Rağmen SOLMUŞ BiR CİLTTEN
“Bütün dostlarım; du aerece genç görünmek için neler yaptığımı soruyorlar. Takriben üç ay evvel, 50 inci senei devriyemi tebrik için misafirlerim gelmişti. Tenim esmer ve sert idi. Gelenlerden birçok kadınların, cildin unsuru olan Tokalon kreminin istimali ile memnuniyetbahş semereler elde ettiklerini öğrendim. Benim mütereddit olmama rağmen tecrübe etmeğe karar verdim. Her akşam muntazaman yatmadan evvel pembe renkteki Tokalon kremini ve sabahları da pudralanmadan evvel beyaz renkteki Tokalon kremini kullanmağa başladım. Bir kaç gün sonra, cildimin yumuşayıp tazeleştiğini ve bir hafta nihayetinde daha genç göründüğümü hissettim. Bugün, üç ay oluyor, o derece ea-| zip ve şayanı hayret 'bir semere el-1 ■de ettim ki bütün dostlarım ancak 38 yaşında olduğumu söylüyorlar.,,;
Cild unsuru olan pembe renkteki Tokalon kreminde Viyana Üniversitesi profesörlerinden doktor Ste-jskal idaresinde genç hayvanların ciltlerinden istihsal ve “Biocel,, tabir edilen ve tıpkı insan cildinin-kilerine müşabih genç ve sıhhatli, zengin ve kıymetli cevherler hülâsası vardır. Beyaz renkteki (Yağsız) Tokalon kreminde ise taze krema ve saf Zeytinyağı ve sair besleyici unsurlar vardır. Muntazaman her iki kremi kullanınız. Açık, yumuşak, düzgün bir cild temin etmiş olacaksınız. Faideli semeresi garantidir. Aksi halde paranız iade olunacaktır. *•
Çektiği ıstırapların mes')ıü ke’idisidir.
Kaşelerini tecrübe etmiş ols ydı ona cehennem hayatı ya atan bu muannit başağrısından eser kalmıyaca1 tı
N EVROZİ
Butun ;st.raphrı dindirir, baş ve diş ağrıla ı ile üşütmekten mütevellit ağrı, sızı ve sancılara karşı bilhassa müessirdir.
NEVROZiN
Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz.
İş Arıyor
Tahsili orta, ticari muhasebe ve daktilo bilir, bonservisli bir Türk genci her ücrete razı. Şehremini Yunusemre sokak No. 27 Kemal Aktan
Minimini yavrunuzun sıhhatini düşününüz. Onlara çocuk a-rabalarının kraliçesi olan ve en iyi imal edilmiş, en fazla tekemmül ettirilmiş en sıhhî arabayı alınız. Yeni gelen 1939 modelinin 50 den fazla çeşidi vardır. Her yerden ucuz fiat ve müsaid şartlarla yalnız,
BAKER MAĞAZALARINI A bulabilirsiniz
m X'
Pirinç Mercimek Bezelya Yulaf
Pirinç nişastası Kornflör
(Mısır hülâsası)
Bakla Fasulya Nohut
Arpa ve saii hububat unları
Bu mükemmel ve eşsiz müstahzerat tabiî ihtiyacınızın hakikî karşılığıdır Tarihi tesisi ; 1915 M. NURİ ÇAPA Beşiktaş
TÜRK HAVA KURUMU Büyük Piyangosu Altıncı Keşide: 11-Nisan-939 dadır-Bliyiik İkramiye: 200.000 Liradır, Bundan başka 40.000,25.000,20.000 15.000 10.000 liralık ikramiyelerle ( 200.000 ve 50.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır DİKKAT:
Bilet alan herkes 7 Nisan 939 günü akşamına kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır..
ADEMİ İKTİDAR
r1 ADEMİ İKTİDAR
ve BEL GEVŞEKLİĞİNE KARŞI
HORMOBİN
Tabletleri. Her eczanede arayınız j
m (Posta kutusu 1255 Hormobin) Galata, İstanbul MmS
Devlet Demiryolları İlânları |
Muhammen bedeli 6550 lira olan 200 metre kahve rengi muşamba ile 1440 metre linoliyom 11—4—939 salı günü saat (15) on beşde Haydarpaşada gar binasındaki satmalına komisyonu tarafından kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır..
Bu işe girmek istiyenlerin kanunun tayin ettiği vesaikle 491 lira 26 kuruşluk muvakat teminat ve tekliflerini muhtevi zarflarını eksiltme günü saat (14) on dörde kadar komisyona vermeleri lâzımdır.
Bu işe aid şartnameler Haydarpaşada gar binasındaki komisyon tarafından parasız olarak dağıtılmaktadır. (1938)
ZAYİ
İstanbul Ticaret Odasından 31—3—939 tarih ve 5006 No. ile aldığım menşe şehadetnamesi ma-halimde zayi olmuştur. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü ol -madiğini ilân ederim.
Yağ iskelesi Yugurcu sokak
Yumurtacı Yuda Rafael Soban
ZAYf — 2505 sicil numaralı arabacılık ehliyetnamemi kaybettim. Yenisini alacağımdan zayiin hükmü yoktur.
Arabacı Kâzım
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğh Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziva