Pazartesi
3
FİL : 1 — No. 339
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik |
2S Martta Kanadatla fecî bir uçak kazası olmuş ve Amerikanın eski Türkiye Büyükelçisi Steinhardt da bu kazada ölm üştü. Yukarıda uçağın enkazı görülmektedir.
9
NıSAN 1950
Denizciler Caddesi: Z
Posta Kutusu: 193 — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri, idare:...... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
C. Bayar’ın Istanbıılda
yaptığı konuşmalar
D. Parti Başkanı şiddet isnatlarına karşı en kati ve yerinde cevabı verdi
„3u memlekette sükûn bozulmaktadır. Onuda koruyacak benim!, diyerek üzerine fuzulî vazife alan insanlar vardır..,,
Bayar seçimlerde İstanbul adayı
İstanbul, 22 (Telefonla) — Demokrat Parti bu sabah saat 10.30 da Kasımpaşada, saat 15 de Kazlı-çeşmede gecekondular mıntakasın-da, saat 16 da da Eyüpte üç büyük seçim topantısı yapmıştır.
Başkan Celâl Bayar, beraberinde Parti Müfettişleri ve Milletvekilleri olduğu halde bu toplantılarda hazır bulunmuş ve vatandaşların müstesna ve içden gelen sevgi tezahürleri arasında konuşmalar yap-
Kasımpaşada Ünal Sinemasında yapılan toplantıyı bucak başkanı Naki, kısa bir konuşma ile açmış müteakimen Avukat Emrullah Lûtfi, Cihad Baban, birer konuşma yapmışlardır.
Salonu dolduran yüzlerce vatandaşın sürekli alkışları arasında -k (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
İçişleri Bakanı Erişirgil
Ana Yasada değişiklik Emekliye şevkleri âcil bir ihtiyaç mıdır? muhtemel generaller
A. FENİK
A
Sayın İnönü, Anayasada değişiklik yapmak arzusundan müteaddit nutuklarında bahsetmişlerdir. Fakat vatandaşların asıl ıztırap ve şikâyetleri, elimizdeki Anayasanın bugünkü ihtiyaca cevap vermediğinden mi ileri geliyor?
Anayasayı değiştirmek lâzımdır veya değildir, bu teknik ve akademik mevzu, ne vatandaş toplulukları önünde bir iki nutukla, ne de gazellerde bir iki makale ile münakaşa edilemez. Esasen bu, doğrudan doğruya Büyük Millet Meclisi işidir. Malûm olduğu üzere, Anayasada değişiklik arzusu. Milletvekili üyeleri topluluğunun 3/1 tarafından ileri sürülür ve 3/2 tarafından da kabul olunursa mesele halledilir.
O halde bizim bugün için yap cak işimiz şudur: Hele bir kere ilimizdeki Anayasayı tam olarak * tatbik edelim; evvelâ, «Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir» düsturunu tam mânâsiyle yerine getirelim. Seçimler sonunda «Millî irade» bir kere kendini göstersin ve bunun kusursuz cereyan ettiğine taraflı, tarafsız, Türk ve ecnebi herkes inansın.
Fakat şunu bir defa daha iyice bilelim. Demokrasi dâvasını kabul ettiğimiz günılenberi, elimizdeki Anayasaya tam mânâsiyle riayet ettik mi? Anayasanın «Hâkimiyet milletindir» düsturuna «Kayıtsız ve şartsız» uyduk mu?
1946 seçimlerinde görülen hile, fesat ve işkenceleri Anayasa mı emretti? Vatandaşlara kanun önünde eşit muamele tatbik edilmesini Anayasa mı menetti? Mevcut kanunları muvafıklar için lehte, muhalifler için aleyhte tefsir hakkını Anayasa mı kabul eyledi? Büyük Millet Meclisinde bile, muhalif Milletvekillerini cezalandırmağı, muvafıkları alkışlamağı Anayasa hoş mu gördü?
194G seçimlerindenberi yerine ge-tirilemiyen bu Anayasa prensipleri, acaba 1950 de yerine getirilecek midir? Milli irade kayıtsız şartsız tahakkuk edecek midir?
Bu hususta henüz kat’i bir kanaate sahip olduğumuzu söyliyebi-lir miyiz? O halde nasıl olur da tam tatbikatını görmediğimiz bir Anayasayı bırakıp da. Reisicumhur makamına daha büyük salâhiyetler sağlayacak olan ikinci bir Anayasaya taraftar olacağımızı derhal söy-liyeblliriz?
Şu halde Sayın İnönü’nün, bir Milletveliki adayı olarak söylediği propaganda nutuklarının elbette künhünü araştırmağa mecburuz. Bizce dâvanın esası şudur: Bunun için de evvelâ Cumhurbaşkanının ★ (Devamı Sa: « Sü: 5 de)
Millî Savunma Bakanı tekzip ediyor.
Türk - İtalyan dostluk paktının imzasından sonra İtalya Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı Sadak’ı Kirinal Palasta kabul etmiştir. Yukarıdaki resimde Başkanla Sadak el sıkışırlarken görülmektedir.
Genel Kurmay Başkanı C.H.P. den namzet mi . gösterilecek ?
Yüksek rütbeli ordu mensupları arasında bazı generalleri istihdaf eden yeni bir tekaüt ilstesi hazırlandığına ve bu meyanda mezkûr listeye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz dumanın da ithal edildiğine dair dün ■fc (Devamı 2 ncide)
Çankaya Demokratlarına
Vali Avni
Vatandaş
Demokrat Partinin 7/May)« ito, ae v«auwea oaru« enya piyangosunun bir bileti için TcreMP-ln bir lira ile hem onun bu zengin ikramiye lltrteulnde oansıuı denemle ve bc-m do asil TUrk milletinin re Üyelerinin yardımından boıka maddi kaynağı olmıyan DEMOKRAT PARTÎ'nln, öntlmüzdekl aeçlm mücadelesi masraflarını karıılamıo olacaksın. (398)
Buda mı Dürüst Propaganda'?,
İçişleri Bakanı
ne söylüyor
Erişirgil Nevşehirde "ya bu hürriyetin devamına, yahut yurdun karanlık bir âtiye gitmesine razı olacaksınız" dedi
Nevşehir, 2 (Hususi) — İçişleri reketinden evvel ve Serbest Fırka Bakanı ve müstakbel Niğde Millet- ' devirlerinde halkımız o seviyeye vekili adayı Mehmet Emin Erişir- 1 gelmediği için hürriyet geri bırakıl-■ " ............ ı ş ve niahyet ikinci cihan harbi-
' ni müteakip bizzat iktidar partisi j tarafından tekrar kurulmuştur. Ya
reseksiniz, ya memleketn karanlık bir âtiye gitmesine razı olacaksınız. Başka vilâyetlere karşı, •görüyorsunuz ya benim vilâyetim nasıl iyiyi doğruyu görüyor ve seçiyor. dememe fırsat vermenizi isterim.»
Müteakiben Bakan, vatandaşların dertlerini dinlemiş ve bol keseden vâidlerde bulunmuştur. Bu
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
gil Cuma günü şehrimize gelmiş, 1 mış Halk Partisi mensuplan ve Vali ta- 1 nî n rafından karşılanmıştır. . ---------- ------ ... .
Halkevi binasında vatandaşlarla 1 bu hürriyetin devamına karar bir konuşma yapmak istiyen Ba- 1 kan, orada bulunanlara hitaben: • Niğdeli Emin Bey olarak dertlerinizi dinliyeceğim. içişleri Bakanı olarak da dış ve iç politikadan bahsedeceğim, diye söze başlamış ve şunları söylemiştir:
«Şu dört sene içerisinde hürriyetin basın ve sözde gösterdiği inkişaf, Osmanlı devri de dahil hiç bir devirde görülmemiştir. 31 Mart ha-
Muhtarlara seçim arifesinde vaadler
kıtanın keşfi
Eskişehir D. P. il kongresi yapıldı
Fuad Köprülü 14 Mayısta Türk milleti mukadderatına hâkim olduğunu bütün dünyaya ilân edecektir, dedi
Eskişehir, 2 (Hususi) — Dün ge- ; ce saat 0,30 da şehrimize gelen Başbakanlar üç bakan Diyanet İşle ri Reisi istasyonda 50 ye yakın Halk Partili tarafından karşılanmış ve Başbakan geceyi hususî vagonlarında geçirmişlerdir.
Başbakan ertesi günü seylâp mıntakasını gezerken bir çok vâid-lerde bulunmuş ve verdiğim sözü yapacağım, demiştir.
Başbakanın Eskişehirde bulunduğu bugün Demokrat Parti lî kongresi Aile bahçesi kışlık salonunda 187 delege ve 1500 dinleyicinin iştirakiyle toplanmıştır.
Sivrihisar ilçe kongresine gitmekte iken bir otomobil kazası geçiren Muhtar Başkurt ilk defa kongre münasebetiyle dışarıya çıkmış ve salona girişi büyük sevgi tezahüratına vesile olmuştur.
Kongreye Genelkuruldan Fuat Köprülü, Samed Ağaoğlu ve Eskişehir Demokrat Milletvekilleri iştirak etmişlerdir.
Fuat Köprülü yaptığı konuşmada ezcümle demiştir ki:
• Bu millet kimsenin arkasından
gidecek ve tek bir şahsa bağlanacak bir millet değildir. Bu millet kendi içinden kimi seçerse onlarla birlikte işlerini yürütecektir. Demokrat Partide hiç bir imtiyazlı sınıf yoktur. Hiç bir sınıf da teşekkül etmiyecektir. Bize şiddet politikasından bahsediyorlar. Gûya memleketin siyasî hayatında Demokrat Parti bir şiddet havası, husumet, ayrılık yaratmak istiyormuş. D. P. millî birliği bozuyor-muş veya o manzarayı veriyormuş. Bu kadar haksız ve insafsız hücuma uğramak bizleri üzüyor. Biz kanunlar karşısında zayıfların ezilmesini, kuvvetlilerin taltife uğramasını kabul etmiyoruz. Demokratlara karşı reva görülen haksızlıkları hepiniz biliyorsunuz. Bizzat sîzler bütün bu haksızlıklara karşı sabır ve tahammül gösterdiniz. 4 senelik bilânçomuz kimin şiddet politikası takip ettiğini açıkça göstermektedir. 14 Mayısta, Türk milleti mukadderatına hâkim olduğunu bütün dünyaya ilân edecektir..
Atlantikte yeninden araştırmalar yapılacak
Londra, 2 (a.a.) (Reuter) — Bir Ingiliz, Atlantik suları altında gömülerek kaybolmuş medeniyetten kalan yıkılmış binaların ve diğer kalıntıların. fotoğraflarını çekerek efsanevî Atlantid kıtasının esrarını, çözeceğini ümid etmektedir.
Londradaki Atlantik araştırma merkezi Başkanı Egerton Sykes, bir Portekiz balıkçı gemısile Asor açıklarında Atlandik kıtasını arayabilmek için 2000 sterling teminine çalışmaktadır.
Sykes şöyle demiştir :
• Nerede aramak icap ettiği hakkında oldukça iyi bir fikrim var. Asor adaları eski Atlantid kıtası dağ zirvelerinden başka bir şey değildir..
• Bir iki fotoğraf, yahut deniz altında binlerce sene önceki bir medeniyetin herhangi bir delilini elde e-debilsem iddiamı isbat etmiş olacağım. İşte o vakit büyük bir araştırma seyyahati için lâzım olan malzemeyi istemek zamanı gelecektir..
Doğanın 2ncicevabı
Çankaya Demokratları dünkü nüshamızda, Ankara Valisinin, Demokrat Parti İl Genel Meclisi üyelerine verdiği , cevaba cevap mahiyetinde bir açık mektup neşretmişlerdi.
Ankara Valisi Avni Doğan da bu açık mektuba 2 nci cevabını aşağıda vermektedir:
Çankaya Demokratlarına cevap
• Zafer gazetesinin 2 Nisan 1950 tarihli nüshasında çıkan mektubunuzu okudum. İl Genel Meclisinin kanuni durumu hakkındaki fikirleriniz ta-I mamen eksik ve yanlıştır. Bu nu isbat etmek için size, hâlâ | yürürlükte bulunan (îdarei . Hususiyei Vilâyât) Kanunu-1 nun bu hususa «ait madde ve I -ir (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Dün gece Ay tutuldu
Dün akşam saat 20 den itibaren ay tutulmuş ve tutulma safahatı .gece yarısına kadar devam etmiştir.
Hava bulutlu oldğu için ayın tutulması lâyıkiyle görülememiştir.
Dünkü toplantıda muhtarlar halka yük olmak istemediklerini söyledi
Ankaranın belediye hudutları i-çinde bulunan muhtarlar dün sabah saat 10 da Halkevinde bir toplantı
yapmışlardır. ;
Ankarada 120 muhtar bulunduğu halde dünkü toplantıya ancak 30 kişi gelmişti.
Bir senedenberi ilk defa olarak ve daha ziyade muhtarların dertlerine bir hal çaresi bulmak mak-sadiyle yapılan bu toplantıda hararetli müzakereler olmuş ve söz alan muhtarlar bir çok tenkitlerde bulunmuşlardır.
Bu arada bir muhtar da kendisine verilen aidat meselesine temas etmiş ve köylü verdiği halde şehirlinin bu parayı vermekten imtina ettiğini, bu durum karşısında dilenci vaziyetine düştüklerini söylemiştir.
Diğer bir muhtar da halkın ölüm vak’alarında kendilerine malûmat vermediğini, bu yüzden sık sık para cezalarına maruz kaldıklarını, vaziyet böyle devam ettiği takdirde vilâyetin tek bir muhtar bula-mıyacağını söylemiş, halkın ezelî
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Uçan daireler
resim
Uydurma fotoğraf halkı telâşa verdi
Monterey, (Californiya) 2 (an.) (United Press) — Mahallî gazetenin baş sahifesine sahte bir uçan daire fotoğrafı yayılması, dün Monterey yarımadasında sinirli bir hava ya-j ratmıştır.
Gazetenin satışa çıkmasından sonra yarım saat geçmeden gazetenin; telefonu endişe eden okuyucular tarafından işgal edilmiştir.
Üç ayrı fotoğraftan meydana gelen resimde, üzerinde tuhaf kıyafetli bir adamın oturmuş olduğu tersine çevrilmiş bir tabağın Monterey hava meydanı üzerinden geçişi görülmektedir.
Başbakana açık mektup
R. Peker dün sabah vefat etti
Kriz okadar âni geldik; dcktor !ar € n ufak bir müdah le dahi yap ımad lor
Müteveffa Recep Peker
* (Yazısı 6 ncıda)
AKINTIYA—" 1
KÜREK
İstanbul Valisine
Anafartalar caddesinde
diin akşamki yangın
Dün akşam saat 20,30 sıralarında
Anafartalar caddesinde Sus sine- —.............—.....
masının yanındaki Ankara Bon- ] demeçlerinizde daim, marşesi’nde bir yangın çıkmış ve1 -ni'' tuhafiye mağazası yanmıştır.
Danyal Krespin isminde bir muse-
viye ait olan mağazada yangının
★ (Devamı Sa;«6 Sü: 5 de)
kanunu hatırlatın
Hâmil Şevi-«it ince
Yekdiğerini perçinleyen ve adet’ i leri sayılamıyacak kadar çoğalan
-Biz, hukuk ve nizam devletiyiz; biz, çağdaş medeniyet prensipleri- ' dırmak içiı nin çizdiği sınırla^ içinde yaşamağa, | yani bir Amerika, bir İngiltere, biri tane Fransa ve bir İsviçre devleti gilii I
demokrasi esaslarına uygun bir yol üzerinde milletimizi yürütmeğe uğraşan kanuni bir varlığız.- demek-ve milleti bu karaaatınıza inan-ısrar etmiş ve fjlhaki* 1 ılhassa son Seçim Kanunide va-a emp.yet telkin edici bir e
★ «(Devamı 2 İticide)
Hızlı gideri Valinin eteğine aday dolaşır!
O ilmem sizin ile gözünüze çarptı mı?
Koskoca İstanbulda C. II- P. adayının miktarı 100!..
Gelgelelim; küçücük Kocae-li’dc bu miktar 471!
Bir de, Vali Fahrettin Kerime particilik yapıyor, derler. Nerede efendim, nerede?
Bakın, Kocaeli Valisine, hem de farfaralık yapmadan tam 471 taraftar topladı!
Hayret ettim doğrusu! Meğer ne imiş Kocaeli!
Yoksa, keramet Nihat Erim, Itüştü Aksal ve Şerafettin Bür-ge’de mi? Öyle olacak... Koca-eliuiıı her halde kocayemişi de Bakanları kadar meşhur olsa gerek!
llem belki (lc kim bilir, adayların çoğu kadınlar ve genç kızlardır. Malûm ya onlar; Kocaeli meydan, baba evi zindan! derler. — Yedekçinin YEDEĞİ
Z A F E II
snyra : s
Başbakana Açık Mektup
taksi ile
»
★ (Baş tarafı birinci de) ser de ihdas eylemiş bulunduğunuz bir sırada, İstanbul Valisi Dr. Fahrettin Kerim’in, faal bir parti organı rolünü takınarak halk muvacehesinde, İktidar Partisi lehinde propaganda yapmağa koyûlması, hiç şüphe yok ki, malûmatınız dahiline giren vekayidendir. Bundan bir sene evvel :
-Yaşım 67. Yegâne emelim, vatandaşlarımı; demokrasi vadisinde zinde adımlarla yürür görmek, kanuni teminatla mulı(at olarak onları müsterih bir hayata kavuşturmağa çalışmaktan ibarettir.» demiştiniz. Bütün bu beyanatınız, yalnız Türkiye’de yaşayan biz Türklere değil, . vatanımızı çevreleyen ve uzaktan, yakından bizi takip eden yar-ü ağyara karşı da verilmiş birer taahhüt senedi mahiyetinde idi. Halbuki §im di, tahtı emrinizde icraî bir vazife ıslan İstanbul Valisi, o güzel ve medenî dileğinizin tahakkukuna mâni olacak hareketler yapmakta, yani bir partizan gibi bi-perva Halk Partisi lehine propaganda faaliyetinde bulunmakladır. Ben, İçtimaî nizamın kanun hükümlerde muhafaza edilebileceğine ve bu mer’î, muteber kaidelere riayet etmiyenlerin bilaistisna mahkeme huzuruna sevke-dilmek suretile emsaline müessir bir ibret teşkil edecek şekilde cezalandırılmalarına taraftar olduğunuza inananlardan bulunduğum için, şu satırlarla karşınıza çıkıyor ve diyorum ki :
Biz; bir devlet memurı enerjisini muayyen bir ücret ınuka bilinde âmme hizmetine ve kanun emrine terk ve tevdi eylemiş bir şıı'* siyet olarak tanırız ve böylece tanımak isteriz. Bunun zıddını mülâhaza, -hukuk devleti, olduğumuz hak-kındaki mütemadi demeçleri ve müesses kanaatleri ber-haya eder. Bihakkın ümit ederim ki siz, Fahrettin Gökay, aynı zamanda Belediye Başkamdir. Bu itibarla siyasî faal-liyelte bulunmasında mahzur yok tur.» demiyeceksiniz, Zira, Fahrettin Kerim, evvelâ İstanbul Valisi dır; çünkü kararnamesi öyle çık mıştır. Sonra da Belediye Kanupu-nıın 150 inci maddesi gereğincı
ııı uhdesinde. v............ .... vu.u,,„
deyimle Fahrettin Kerim, İstanbul’a bulunmuştur, önce Vali olanak tâyin edilmiş, bilâ- ’ ’ hare otomat iknıan Belediye Reisi ol j muştur. Binaenaleyh aslîsi valiliktir. Valile memurudur.
Onun için, sayın Başbakan, sizden ufak bir ricam var :
Vali Fahrettin Gökay, şayet Partisinin candan bağlı bilise, lütfen âmme hiemetiıli göı mahsus olan bi'lati vilâyeti (Valilik kürkünü) üzerinden çıkarsın ve serbest bir vatandaş olarak bizimle karşılaşsın ; cenkleşelim, tartışalım, halkı ikna için lıer birimiz fikirlerimizi yayalım, yayalım da, son söz sahibi olan vatandaş, hangimizi beğenirse onıı idarenin başına geçirsin. Bu normal mücadele yolu dururken, devlet otoritesini sırtında taşımanın imtiyazı ile, siyasî düşünceleri zayıf ve HHükûmet sesine itaate yatgın memleket çocuklarından bazı kimselerin ruhunda haksız yan kılar yaratmak ve önlerin zaafını sömürmek asla doğru değildir.
Bir Vali, «gece kondu ihtiyaçlarının bir politika mevzuu olarak ele şlınmasına hiç bir zaman- müsaade etmiyeceğim!» demeğe nasıl eür’et edebilir? Bir Vali, yetkileri kanunen malûm bir devlet memuru değil midir? Her hangi bir partilinin, gündüz kondtı veya gece kondu evleri lıakkındaki miisbet veya men/, mütalâasına ve bu diişüncesile gözettiği siyasî faaliyet ve gayesine, bir vali ne hakla müdahale edebiliyor : acaba? Valinin izni alınmadan par- i tilerin propaganda yapamayacakla- ■ rina veya bu hususta valinin çizdiği program haricine çıkılamıyacağma dair mevzuatımızda bir hüküm var da, sakın biz mi bilemiyoruz!
kaçırılmış
Dün, Bağlum bucağının Saray I köyünde bir kız kaçırma vak'ası 1 olmuş, sanıklardan üçü yakalan. 1 mıştır.
Ali Doğan isminde bir genç, aynı köyde Emine isminde bir kızla uzun zaman sevişmiştir. Ali, Emi- I neyi babası Osmandan müteaddit defalar istemişse de Osman iki sevgilinin birleşmesine bir türlii razı olmamıştır.
Nihayet Ali, son çare okırak sevgilisini kaçırmaya karar vermiştir. ' .i maddesi gereğince ek Bunun için Ahmet, îdrls, Ömer ve azife olan Belediye Başkanlığı-1 Reşat ismindeki arkadaşlarına keıı-aşımakladır. Diğer bir ( dişine tardım etmeleri için ricada ,’imlc Fahrettin Kerim, İstanbul'a bulunmuştur. Ali Doğanın arka-?c Vali olanak tâyin edilmiş, bilâ- daşları da kara gün dostu oldukla-ikmân Belediye Re si ol [ rını isbat etmek için yapılan teklifi mumaileyhin kabul etmişlerdir.
- devlet ' Ali ve arkadaşları, dün sabah Ankara plâkalı 3567 numaralı taksi ile Saray köyünün yakınlarına gelerek fırsat beklemeğe başlamışlardır.
Emine, bir aralık evinden dışa-uy-; riya çıkınca, fırsat bekleyen beş de-lüt likanlı, kızın üzerine atılmışlar, E in'c minenin bağırmasına vakit bırak-lilli lıâ | madan otomobile doğru kaçırmaya başlamışlardır.
Bu sırada Eminenin ailesi feryada başlanuşsa da taksinin içine gir-“'iş olan Emine, kurtarılamamıştır.
Ali, sevgilisini daha evvel peyle-yakm akrabalarından Haşan evine götürmüştür, ı kısa bir zaman geçtik-a İdris, Ömer ve Reşat yakalamış ve diğer 'sanıkların yakalanmasını da polisin takibine bı- dayanarak ı akmışlardır.
Memurin Kanununun 9 uncu maddesi hükmünün mahkemelerce gulanmasından doğan neticeleri, . fen İstanbul Valisi Dr. Fahrettin'e bildiriniz; bildiriniz de ya mi kimiyete, yani kanun mefhumuna uy mayan bugünkü siyasî faaliyetlerinden, yahut da valilikten vazgeçsin. Çünkü hem partizanlık, hem de murluk bir arada birle olmayan iki zıt sıfattır
piyasada mevcudu azaldı.
Merhum Şair Enis Behiç’in -Varidatı Süleyman, adlı eseri, kitapçılara tekrar getirtilmiştir. Okuyucularımıza, bu müstesna eseri tavsiye ederiz.
Kayıp
Mühürümü kaybettim. Yenisini kazdıracağımdan eskisinin hükmü yoktur. ı
HAMİDE YOI.DAŞ
D. P. Soymokadırı Ocoğının yeni binası ı 2.4.950 pazar günü saat 10 da D.
P. Saymakadın ve Kalkeriz Bağları Ocağının yenj binaya taşınması nur nasebetile yapılan açış töreninde İl idare Kurulu Başkam Osman Şevki Çiçekdağ, Fahri Başkan, Ca t Yılmâz, Haşan Songülen, Mehmet Şımşekel, İhsan Çelikoğlu, Kâmil Aysun, Fehmi Özdemir kalabalık bir partili kütlesi önünde konuşmuşlardır. Yeni Ocak binası büyük tezahüratla açılmıştır.
Atebrin Alınacak
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden:
Af Tasarısı ve
müsamahasızlık!
Emekliye şevkleri muhtemelgeneraller (Baş tarafı birinci de) bir hü^er vermiş ve bu haberde listenin henüz kat’î şeklini almadığını, isimlerin mutasavver olduğunu belirtmiştik.
Esasen bazı mülâhazalarla nisbe-ten ihtiyatlı bir ifade taşıyan bu haberi verirken Millî Savunma Ba-kanlığuıdan da derhal bir tekzip gönderileceğine riyazi bir kat’iyet-Je emin bulunuyorduk. Nitekim beklediğimiz tekzip dünkü tatil gününün ilk saatlerinde elimize geldi.
Bakan, her ne kadar haberin tamamen uydurma ve yalan olduğunu ileri sürmüşse de mevsuk men-balardan elde ettiğimiz, hattâ son olarak Genelkurmay Başkanının Balıkesirden Milletvekili namzedi gösterilmek istendiğini dahi öğrendiğimiz böyle bir haberi bu kadar kat’iyetle tekzip etmesinde Sayın Hüsnü Çakır'ı bir noktada mazur görmekte hakşinaslık olur. Elbette ki Bakan, kendi telâkkilerine göre henüz mutasavver bulunan bir liste muhtevasının şuyuunu tasvip-. le karşılayamıyacaktır. I
Hattâ bundan bir müddet evvel yine mutasavver olan Yedek Subaylığa ait bir kanun lâyihasının hazırlanmakta olduğuna dair gaze- ' telerde neşredilen haberleri aynı şiddet, kat’iyet ve süratle tekzip | eden, bilâhare de mezkûr haberi teyit mecburiyetinde kalan Bakan da yine Hüsnü Çakır’dı. I
Bu hususları böylece tebarüz et- | tirdikten sonra sırf kanunun bize tahmil ettiği vecibeleri yerine ge- I tirmek maksadiyle Hüsnü Çakır imzalı tekzibini aşağıya dercedi-yoruz: !
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne •Gazetenizin 2 Nisan 1950 tarihli nüshasının birinci sahifesinde (Ge- , neralleri istihdaf eden tekaütlük listesi, Genelkurmay Başkanı da tekaüt edilecek) başlıklı yazı hak- ! kında aşağıdaki yalanlamanın ilk çıkacak nüshada aynı sahifede ve aynı punto ile neşredilmesini rica e-
Ordunun tanınmış yüksek rütbeli komutanları arasında yeni bir tekaütlük listesi hazırlandığı, bunun
Beş tonu 5000 tabletlik ve iki tonu da 1000 tabletlik teneke kutu* landa olmak üzere 0,10 luk yedi ton Atebrine veya muadilleri olan A-tabrine, Metoquine, Mepacrne Hydrochlorid, Quinacrine) satın alına ep-ktır.
Teklifler kapalı olacak ve 15000 liralık geçici teminat mektup veya makbuzunu ihtiva edecektir.
Şartname ile sözleşme tasarısı Ankara’da Genel Merkez Monopol servisinden ve İstanbul'da da Kızılay Hanındaki depo müdürlüğünden parasız verilir.)
■ Tekliflerin'27/Nisan/950 akşamına kadar Genel Merkezde bulundurulması lâzımdır. (541)
Ankara Sular İdaresinden
AKAR YAKIT ALINACAKTIR
1 — idaremiz için alınacak 100 ton mazot, 30 ton benzin, 4 ton makine yağı ve 200 Kg. Gres yağı kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli 52552 (elli iki bin beş yüz elli iki) lira olup geçici teminatı .3877,60 (,iiç bin sekiz yüz yetmiş yedi lira, altmış ku ruş) liradır.
3 — Teminat idare Veznesine yatırılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün Sular İdaresi Müdürlüğü Levazım Servisinde görülebilir.
5 — İhalesi 7/4/1950 Cuma günü sat 16.00 da Yenişehir • Kızılay karşısındaki idare binasında yapılacaktır,
6 — İsteklilerin kanunî usul’ve tarifat veçhile hazırlıyacakları tek lif mektuplarını belli günde saat 15.00 e kadar idarenin Alım Satım Ko misyonu Başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
7 — idare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1962)-(188)
Yalnız muayyen miktar mali-
sini ve mevkuflarla bunların eş _________ _____ _______ . _ ___....
ve dostları tarafından değil bütün gereği yapılıp tekrar heyeti Türk Milleti tarafından hararet vc ’ ' '
sabırsızlıkla beklenilen af tasarısının hazin âkıljeti malûmdur.
Diyebiliriz ki, kayıtsız ve şartsız bütün Türk Milleti elim bir hayal sukutuna, müthiş bir inkisara uğramıştır. Bu hayal sukutu ve bu müthiş inkisarın ifade etmiş olduğu psikolojik mâna, muayyen bir zümre vatandaşı alâkadar eden her I hangi bir kanunun neşredilıneme-sindrn mütevellit iğbirardan daha şümullü vc daha ehemmiyetlidir. Bu itibarladır ki, tesir ve akisleri daha büyük olabilir.
| Evvelâ şunıı nazarı ilibare alalım.. Bugün Türkiye Cezaevlerin-deki mahkûm ve mevkufların miktarı altmış bine yakın olduğu söylenmektedir. Bu altmış bin vatandaş ve beher aile ortalama beşer , nüfustan üç yüz bin kişi Af kanunu ile yakından vc hayatî bir ehemmiyetle alâkadardır. Hükümet ta-1 rafından mânası, sebebi, gayesi vesaiti anlaşılmıyan bir hasislikle tanzim olunan ve bir kısım vatan hainlerini istihdaf eden tasarının evvelâ basında yaptığı elim akis ve yarattığı derin infial üzerine bu | malûl tasarının daha âdil esaslara genişletilmek üzere ko-| misyona iade edildiği hatırlardadır. Efkârı umumiyenin bu ağır ! baskısı ve Meclisteki mühim bir I kısım üyelerin af şümulünün maddî suçlara da teşmili lıakkındaki temayülü ve temennisi karşısında Adalet Bakanının, af şümulünün I genişlediğini görmekle iftihar duyacağını söylediği de bilinmekledir.
El kârı umumiyenin ağır bir baskı halini alan af temennisi, Mecliste muvafık ve muhalif partilere mensup miletvekillerinin genel, bir af ilzam eden beyanatları karşısında, hapislerde inim inim inleyen onbinleree bahtsız vatandaş vc bunların yüzbinleri bulan aile, eş ve dostların gibi biz de âdil ve şümul lii bir ıımumî al' kazanacağımıza i-nanmış bulunuyorduk. Meclisin daha evvel Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunca karara alınan Meclisin kendi kendini fesih günü gelmiş çatmıştı. Artık af kanununa bir saat meselesi olarak bakıyor-duk. Çünkü Martın 24 üncii günü yâni Meclisin kendi kendini feshetmeğe karar vçrcopği gün gelmiş çatmıştı.
Herkes radyo başında, bir gün evvel bazı noksanların ikmali zımnında komisyona iade olunan tasarının Heyeti Umumiyeye sevkedi-lerek bu heyetçe kabul olunmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Diğer taraftan Adalet Bakanlığının affi tatbik sureti hakkında genelgeler, çizelgeler ve bilmem daha neler hazırlayarak Cumhuriyet Savcılıklarına gönderdiği de öğrenilmişti.
Komisyonun daha geniş ve şümullü olarak Meclisin kapanacağı gün Heyeti Umumiyeye yeniden getirdiği tasan üzerinde bir çok milletvekilleri lehde konuştukları bir sırada C.H.P. Ji bir milletvekili ile yirmi bir arkadaşının verdiği bir takrirde Af Tasarısının komisyona iadesi istenildi. Bu takrir maalesef bu af tasarısını meclise getiren Adalet Bakanının ve bu Af Kanununu destekliyerek genişletilmesini isteyen bir çok milletvekillerinin Meclisin bu oturumunda hazır bulunmalarına rağmen kabul ve tasarı komisyona iade olundu. Bu suretle bütün bir memleketin sabırsızlık ve heyecanla beklemiş olduğu af, esrarengiz bir şekilde tahakkuk etmedi. Büyük Millet Meclisinin 21 Mart tarihli oturumunda tümü kabul ve birinci ve ikinci mad-
delerinin genişletilmesi için komisyona iade olunan ve komisyonca miyeye sevkolunan tasarının nasıl bir gayret ve el çabukluğu ile Mec-lekrar geri alınmasındaki sebep, bir çok milletvekilleri tarafından istenilmiş olmasına rağmen ne A-dalet Bakanı, ne de komisyon sözcüsü tarafından açıklanmamıştır.
insan bu vaziyet karşısında gayri ihtiyari soruyor
Daha evvel bir çok milletvekilleri tarafından uf teklifi yapılmış olmasına rağmen Hükümet bu teklifleri no için reddetmiştir?
Durup dururken hükümet; Meclisin fesih kararı vereceği sıralarda ve genel seçimden evvel ne gibi siyasi ve hukuki prensiplere daya, narak münhasıran siyasi mahkûm ve mevkufların istifade edebileceği çok dar çerçeveli bir af tasarısı hazırlamıştır?
Efkârı umum iyede ve Mecliste Af Kanunu müsait bir şekilde karalanıp âdi suçları şümulü dahiline alması temenni edildiği zaman, hükümet bu tasarıyı no için komisyona iade etmiştir?
Görülüyor ki, birbiri ile çok yakından alâkalı olan bu suallerin cevabını vermek çok müşküldür. Hükümet veya ona izafeten Adalet Bakanı veyahut Komisyon Başkanı iade keyfiyetinin dayandığı mucip sebepleri izaha lüzum görmemiştir.
Diyebiliriz ki, demokrasi tarihin, de, hattâ totaliter rejimlerdeki parlâmento hayatında hiç bir zaman hükümet ile parlâmento, bu son defa bizde olduğu gibi bir tenakusa, tezada düşmemiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ilk tasarı müsveddesi kaleme alınmadan evvel, Adalet Bakanlığı ilgili bakanlıkların mütalâasını, Adalet Bakanı; Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarının muva-istilısal etmemiş midir?
Yine, memleket çapında mühim bir hâdise olduğuna şüphe etmediğimiz bu tasarı kaleme alınmadan evvel, Cumhuriyet Halk partisi gurubunda mesele konuşulmamış mı- |
Gerek demokratik, gerek totaliter Meclislerde, en iptidai ve en umumî bir formalite ve kaide meselesi olan bu lüzuma riayet edilmedi ise C.H.P. bünyesine bir a-nar.şi, Bakanlar Kurulunu teşkil fiden heyet mensupları arasında bil-istiklâl bir âmiriyet vardır, demektir.
Her iki halin de memleket için ııe muzir hattâ ne tehlikeli neticeler tevlid edebileceğini kestirme;, her halde güç bir şey değildir.
Hulâsa olarak şunu söyliyebili-riz ki, mahut şekli ile Af Tasarısının Meclise getirilmesi, birinci ve ikinci maddeler şümulünün genişletilmesi için komisyona iade edilmesi, komisyon tarafından gereği yapıldıktan sonra tekrar Meclise getirilen tasarının, tekrar komisyona iade edilmesi keyfiyetlerini teşri' kuvveti ile icıa kuvveti arasındaki ahenksizliğe atfetmekten başka bir mâna vermekliğimize imkân yok.
Demokrasi hiç şüphesiz ki, fazilete dayanan bir idare sistemidir. Tolerans, bu idare sisteminin mühim ve değişmez vasi Harındandır.
Tarihe karışmış olan sekizinci devre Büyük Millet Meclisi, dört seneye yaklaşan teşri hayatında Toleranstan mahrum bulunduğunu, tenkidlere karşı göstermiş olduğu-iöbinar ve infialleri ile ve kapana cağı gün de Af Kanunu karşısında almış olduğu durum ile isbat etmiş oldu.
Temenni ederiz ki, dokuzuncu Dev re Büyük Millet Meclisi, bundan evvelkinden daha toleranslı olur.
Tolerans, insan cemiyetlerini ıslaha, kendi kendini tadile kavuştıı-miihim bir sırdır.
İstanbul Emniyet Sandığı
Ankara Şubesi
16.3.1950 gününden itibaren Birinci Anafartalaı- caddesinde Belediye Ticarctcvi altındaki yeni lokalinde çalışmasına devam etmekte olduğunu sayın müşterilerine arzeder. (1900) (279)
Dostlar alış ^' *
verişte görsün!
ekiânı, şüphesiz en biiyüi tanıtma vasıtasıdır. Fentle, ilimde, keşiflerde hasılı her şey de görülen ilerlemeler, reklâmcılığı da bunlara ayak uydurmağa mecbur bırakmıştır.
Başka memleketlerde, bir inal im, bir ilâcın yeni ınodel bir oto ınobilin mevcudiyetinden halkın haberdar olabilmesi için mulıak. kak reklâma müracaat lâzımdır.. Oralarda ticaret serbest olduğıın-l dan, vâsi mikyasta rekabet de. vardır. Bu yüzden Ilımalar, tica.| caret şirketleri, fabrikalar kendi malının sürümünü temin etmek i-1 için kasalarının ağzını açmakta vel elden geleni yapmakla tereddüt etmemektedirler.
Bıı hal, satışa arzedilen malın nefasetini temin ettiği gibi, reklâmcılık diye bir san'al şubesi-niıı doğmasına da vesile olmuş, tur. Reklâm ve afişler arasında nefis san’at eseri addedilebile^k kadar güzel olanlarına bıı sa *
rastlamaktayız.
Bütün bu anlattıklarımız, alım satımı tahdide veya inhisara tâbi olnuyaıı mallar hakkındadır. Elbette ki rekabet reklâma vesiledir. Fakat, bir madde ki, alımı, satımı, ekimi ve ticareti devle’l e-lindedir ve inhisar altındadır; «, mal için reklama hacet, elbette yoktur.
Bıı hakikat ortada dururken, bizim Tekel idaresi, yeni çıkardığı Uludağ isimli sigarası için duvar afişleri bastırmış ve Türkiyeniıı hemen her yerine astırmışlır. ğa oodüePbirinc
Her halde görmüş olacaksınız! Beyaz zemin üzerine, sigara paketinin esas rengi ol.ııı yeşil resim , hakikaten güzeldir. Lâkin, yukarıda da söylediğimiz gibi rekabet olmadıktan sonra bıı reklâma ııe hacet vardı?
Düşünelim, bunun resmini ya. pan san’atkâra ödenen, matbaaya verilen, kâğıt parası vesalresini hesap edelim. En aşağıdan oıı on beş bin liranın harcandığını kolayca bulabiliyoruz.
Tasarruf, tasarruf, rasyonel ça- ; li.şma, diye bar bar bağırdan bu devirde, Uludağ sigarası reklâmının israf olmadığını iddia edecek tek kişinin çıkacağını zannetmiyoruz, olsa olsa, Tekel Umum ı Müdürlüğü, belki düşüne taşına buna bir esbabı mucibe bula'bi- ! leeektir.
Yazıktır, Baylar, keyif uğruna şunu bunu korumak ‘ beyhude masraflara Bunun bedelini, milletin alın teriy le kazanıp, beş kuruşluk sigaraya oluz kuruş gibi fahiş bir meblâğ ödenişinden ileri gelen kazançtan sarfeılildiğini düşünelim.
Hikmef YAZICIOGLU
kaygıısuyK • girmiyelim. .
Teklif İsteme İlânı
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Umum Müdürlüğünden
Kurumumuz merkezi ile İstanbul Transit Müdürlüğü mir Depo Müdürlüğümüzde mevcut ticarî ve teknik dahilinde 250 ton Potasa satın alınacaktır.
Talip olanların, şartnamelerimize uygun olarak yapacakla
İmi en geç 20/4/1950 tarihine kadar Umum Müdürlüğümüzde bulundur maları ve Kurumumuzn mubayaayı yapıp yapmamakta tamamen ser -best olacağı ve Ticarî ve Teknik şartnamelerimize uygun olarak yapıl mayan tekliflerin hiç bir surette nazarı itibara alınmıyacağı ilân olunur.
(2007) (222)
l5 fi Sinema a 1 . 1
Bu hafta Nefretten doğan büyük bir Aşkın filmi Kaliforniya Fatihi Yaı atıcıları : Ray Milland - Barbara Stanwyck Barry Fitzgcnrald Seanslar : 14 - 16.15 - 18.30 - 21 Tel Gişe : 150-31 Tel : Müd. 24075
Türkiye Emlâk Kredi Bankasından
Bankamızdan kredi alarak inşaat yapmak isteyenlerin inşaata başlamadan evvel kredi alıp alamıyacaklerını ve alabilecekleri kredi' miktarını tekemmül etmiş evrakla riyle birlikte Bankaya müracaat1 suretiyle tesbit ettirmeden evvel inşaata girişmemelerinin kendi menfaatleri iktizasından bulunduğu sayın halka ilân olunur. (1996) (221)
l
I
ı
I
I başına Genelkurmay Başkanının " ismi yazıldığı yolunda çıkan haber tamamen uydurma ve yalandır.-Hüsnü Çakır
kötü bir şevki tabii mi? Buhu-susta hiç bir fikrim yok.
Martins tamamen, projektörün ışığı dışındaydı ve gözleri akan suya takılıp kalmış hareketsiz duruyordu. Şimdi tabancası elin deydi vc yalnız o, tehlikesizce a-teş edebilirdi. O anda birden bire ona haykırdım : -İşle orada. Ateş ediniz.» Elini kaldırdı ve ateş etti. Senelerce evvel, Brick-vvorth çayırında ateş ettiği gibi ateş etti. Ve o zamanki gibi kurşununu isabet ettirdi. Acı bir çığ lık bütün kanalı çınlattı : Bu, son bir pişmanlığın ve yalvarmanın çığlığıydı. »Alâ» dedim vc Bales’in cesedi yanında durdum. Ölmüştü.
Gözlerimi kaldırdığım zaman, Martins karanlıklar içinde kaybolmuştu. Ona seslendim, fakat bana cevap veren sadece bir aksiseda oldu. Sonra, üçüncü olarak bir tabanca sesi dalıa dııy-
— Harvy'jü bı.'Jmnk için .akınt ıya karşı yürüdüm, diye Martins bana sonradan anlatti, fakat karanlıkta çabuk sıvıştı. Lâmbamı yak maya cesaret edemiyordum. Yan taraftaki bir ırmağın başında ateş ettiğini zaman, kurşunum İsabet etmişti. O zaman koridordan demir merdivenin dibine kadar sü-
Yazar
Grcıham Gr»en(
riinerek gittiğini -tahmin ettim. Otuz adım ilerde, başının yukarısında, kanalın çıkış ağzı vardı, fakat oraya çıkacak kadar kuvveti yoktu; zaten oradan çıkabil-seydi bile dışarda polisler bekliyordu. Bunların hepsini bilmeliydi, fakat çok ıstıı-an çekiyordu, o, şimdi karanlıklar içinde bir iimit ışığı arayan bir insandi. O, onun yanında ölmek istiyordu, arzuladığı yerde ölmek istiyordu. Ve karanlıklar, onun arzuladığı yerler değildi. Ayağa kalkmağa çalıştı, fakat yarasının verdiği acı onu kuvvetten kesti ve arlık çabalamadı. Kendisinin bestelediğini sandığım bu küçük ve abes havayı niye ıslıkla çalmaya başlamıştı? Dikkati çekmek mi istiyordu, yanındaki bir arkadaşını mı çağırıyordu, yoksa, delirmiş iniydi ve ne yapacağını mı şaşırmıştı. Ne olursa olsun, ıslığının sesini duya duya suyun kenarına geldim. Elemle yoklayarak, onun içinde bulunduğu deliği
— 43 —
buldum. «Harry» diye seslendim. Islık sesi durdu. Demir merdivenin kenarına tutundum ve yukarıya çıktım.
Hâlâ ateş etmesinden korkuyordum. Üçüncü adımımı aterken eline bastım.Oradaydı. Lambayı yaktım. Silâhı yoktu. Her halde, onu yaraladığım zaman tabancasını düşürmüş olacaktı. Bir an, öldüğünü sandım, fakat ıstıraptan inildediğini işittim. «Harı-y.. dedinı.Güzlerini baııa doğru çevir inek için biiyük bir gayret sar-i'etti. Konuşmak istedi. Üzerine doğru eğildim. ..Ahmak herif., dedi... Hepsi bu kadar. Bu sözle kendisini mi kastetmek istiyordu, bilmiyorum. Bir nevi pişmanlık ve nedamet işareti yapsaydı (o Katolik ti) veya bana, muhayyel sürü hırsızlarınla senede kazandığım binlerce liralarla, bir hilekarın öldiirüleıniyeceğini söyleseydi. Sonra tekrar mırıl-
C«V iren : Kırdonoğlu —■/ dannıaya başladı. Arlık, bu inlemelere tahammül edemiyordum. Bir kurşunla İşini bitirdim.
— Bu faslı unutalım artık, dedim.
Martins •
— Asla uııutaınıyacağım, dedi.
XVII
O akşam, donlar çözülmeye başladı ve bütün Viyana’da karlar erimeye başladı. Korkunç harabeler tekrar meydana çıktı. Antrenmanlar bir hafta evvelkine nazaran dalıa kolaylaşmıştı. Donmuş olaıı toprağı delmek için elektrikli nıakkaplara ihtiyaç hasıl oluyordu, llarry Linıc'in i-kinci olarak defnedildiği gün, hava bir ilkbahar günü gibi sıcaktı. Nihayet onu toprağa gömüldüğünü görmekten memnundum, fakat bu iki adamın hayatına mal olmuştu. Mezarın etrafında pek az bir insan kalmıştı. Kurtz orada değildi, Minkler de değildi. Sadece, genç kız Rollo Martins ve ben vardık. Ve kimse ağlamı-
yordu.
İş bitince, genç kız, kimseye bir kelime söylemeden yanımızdan uzaklaştı. Erimiş karların içinde bocalıya bocalıya, şehrin merkezine giden bulvar boyunca tramvay durağına doğru yürüdü.
Martiııs’ç -
— Benim arabam burada, seni götüreyim mi? dedim.
— Hayır, dedi, ben tramvayla gideceğim.
— JCazandınız, dedim.
Hayır, kazanmadım, kaybettim, dedi.
Hızlı lıızlı, geııç kızın arkasından gittiğini gördüm. Ona yetişti ve yaııyaııa yürümeye başladılar. Onunla çok uzun boylu münakaşa ettiğini sanmıyorum. Tabancasını hiç de iyi kullanamıyordu, fakat kovboy hikâyeleri yazmasını biliyor (okuyucuyu heyecanlandırmayı da) ve kızlara lıilap etmesini beceriyordu. (Ben beceremem). Crabbiıı ne oldu? Oh! Crabbiıı hâlâ, Britanya kültür heyeti ile, Dexler sayfiyesinin parası için münakaşa etmektedir. Onlar, ona, Stockholm ve Viyanada olduğu gibi para öde-yeıniyeceklerini söylüyorlar. Zavallı Crabbin!.... Ve eğer iyi düşünecek olursak, zavallı blzler.
SON
LÜZUMLUTELEFONLAM Yangın .................. 00
Sıhhî imdat............. •)
Trenler .............. 12026
Hava Yolları 14861
Yataklı vagonlar 1I0C6
Su ânta................21371
Elektrik .......... 2404e
Havagau ... .......
tekel ....... 22222
SİNEM A LAK VE EĞLENCE YEKLERİ
(15031) : Kaliforniya Katini (23432) : Er Meydanı (22294) : Kakihcler (14040) : Vatan Kahramanı (11131) : Gönülden yarâjüar (14072) ; Bü.' ük macera. Şehir dehşet içinde (14071) : Yotimenln askı (18846) : Gönülden yaralılar
Biiyük Ankara
Ulus Yeni
Park
Sus Cebeci
ECZAHANELEK
Halk — Güıay — Sakarya
I TAKVİM L
Hicri 1369 — ( cmaziyel âhır
Rumi : 1366 — Mart 21
3 Nisan 1950 —Pazartesi
I
15
ZAFER
Sayfa : 3
*
I
Kutup Kâşifi Byrd’e göre
£Wt(Ml£)e(W&. her GÜN BİR HÂDİSE
la! I.
■I.
•II
bi
'■*
u/
ke
11! )1
Nasıl bir Avrupa ?
Arupa Birliğini kurmak yolunda önemli bir adım telâkki olunan Avrupa Konseyi Bakanlar toplantısı, dün sona erdi. Bakanlar üç -mühim» karar alarak ayrıldılar: 1) Almanya ve Sarre’in Konseye kabulü; 2) Bakanlar komitesi ile istişarî meclis arasında münasebeteri tanzime memur bir komite teşkili; 3) Avrupa İktisadî İşbirliği teşkilâtı ile Konsey arasında irtibatı tesis edecek bir tâli komitenin ihdası.
Bu kararlan aldıktan sonra, Bakanlar Komitesi, 30 Temmuzda a-çılacak olan Konseye intizaren dağıldı.
Avrupa Birliği fikri yeni bir fikir değildir. Bununla beraber, ikinci cihan harbinde çeşitli «marka» çizmeler altında kalmış olan Avru-(lı milletlerin bu fikir ve idealle reklerinin hopladığı muhakkaktır. Yalnız, işin heyecan ve hissiyat tarafı bir tarafa bırakılacak olursa, bu Birliğin kurulması yolunda gayet çetin güçlüklere rastlanacağı, Bakanlar komitesinin almış olduğu kararlardan da anlaşılmaktadır. Şöyle ki: Almanya ve Sarre’in Konseye kabul edilmesi, Fransa ile Almanya arasındaki ezelî ihtilâfı halletmiş değildir. Nitekim daha düne kadar bir yandan Almanlar, bir yandan Fransızlar birbirlerine a tıp tutmakta idiler. Ve bugün de Almanya, kendisine vaki daveti, Sarre meselesini ileri sürerek savsaklamaktadır. Fra«sa ile Almanya-nın uyuşamadığı bir Avrupada, değil bir Avrupa Birliğinden, hattâ sadece Avrupadan bile bahsedilemez. Hususile ki Almanyanın Doğu kanadını Sovyet Rusya yutmuş; Fransa ile anlaşması imkânı bulunan Batı Almanya ise, Doğudan yüz bulduğu için, Fransaya âdetâ naz etmeğe başlamıştır.
Amiyane tâbirle, bugün Almanya, arttıranın üstünde kalan bir «mal» gibidir.
Bu bakımdan, Almanyanın kazanılması Avrupa Konseyi için bir kâr değil ancak bir zaruret olmuştur.
(Esasen Almanya hiç bir zaman halis bir Avrupalı olmamıştır. Rusların bu derece kuvvetli olmadıkları zamanlarda da, İngiltere, Fransaya karşı Almanyayı muttasıl des-tekliyerek bir «muvazene» siyasetini idameye çalışmıştır.)
Amerika derhal
harekete geçmeli
Halen harpteyiz. Mesele hürriyet ve esaretten birini seçmektir
— I yasetin şimdi elde mevcut silâhlara len nın askerî ve İktisadî kudretini art-
Richmond, (Virjiniya) 2 a.a. -Meşhur Cenup Kutup kâşiflerinden Amiral Richard Byrd, verdiği bir demeçte Amerikalıların Sovyet -Amerikan münasebetlerinde bir vuzuha varmak için icap eden siyaset alanında kuvvet kullanmalarını teklif etmiştir.
Amiral Byrd ezcümle şunları söylemiştir :
«Sovyetlerin tam bir emniyet tel kin eder mahiyette sıkı bir teftiş metodunu kabul etmeğe mecbur olmadıkça, silâhsızlanma ve atom veya hidrojen bombalarının kanun harici edilmesi bahsinde bütün anlaşmalara riayet edeceklerini sanmak deliliktir..
Amiral Byrd’e göre, Birleşik A-merika hasmın bir harbe başlama sını bekler gibi bir durum almıştır. Amiral bu bakımdan, Amerikanın siyasî durumunun yeniden incelenmesini istemekte, zira bu si-nazaran Sovyetlere ezici faydalar sağladığını ileri sürmektedir.
Amiral Byrd, Birleşik Amerika-
firmasını sağlıyacak şekilde dört senelik bir fedakârlık programı teklif etmiş ve demiştir ki :
•Bir bakıma göre halen harpteyiz. Bahis mevzuu olan şey harple sulh arasında bir intihap yapmak değil hürriyet veya esaretten birini seşmektir.»
Byrd, Güney Kutbunda yeni bir keşif seyahatine çıkacağım haber vermiş ve takriben Birleşik Amerika mesahasına yakın bir yer işgal eden ve henüz meçhul olan bir toprağı Amerika hesabına talep edeceğini söylemiştir. Amirale göre, bu topraklar kaynakları bakımından ve askerî hedefler için Amerikaya lâzımdır.
Amiral şöyle demiştir :
«Henüz haritada gösterilmiyen bu topraklar Kutup harekâtı için en mükemmel bir talim sahası teşkil edecektir. Burada hüküm süren şartlar bizim hiç bir teşkilâtımızın mevcut olmadığı kuzey Kutbundaki şartlan andırmaktadır.»
Uyusun da büyüsün!.
Akşam refikimizin bir muharriri yazıyor:
Vedat Dicleli Bakanımız, ev işlerine pek meraklı imiş! Hatta hanımısının söylediğine göre, -çocuk bakımında bir tekâmül göstermiş!..
Doğrusu memnun oldum! Bugünün çocukları, yarının büyükleri demektir!...
Bir taraftan da, Allah Bakanımıza kolaylık versin! İki bebeğin maması, uykusu, gezmesi, banyosu... Epey bir iştir. Hemen güle güle büyütsün!
Yalnız, miniminiler büyüyene kadar, Bakanlık işlerini Bayan Dicleli’ye devretse, nasıl olur, dersiniz? Ticaret ve ekonomimiz acaba yoluna girmez mi? — A. F.
Bir yalan üzerine yazılan şaheser
Pierre Loti deli gibi aşık olduğu Canan'ı Türk ve müslüman zannediyordu. Halbuki....
■L -''•^Bakanlar Komitesinin aldığı i-•• kinci karara gelince yani Avrupa i.V Konseyi ile Bakanlar Komitesi ara-
Arap Birliği müzakereleri
Yunanistan’da
Kabine durumu
Amerikan Elçisinin mektubu Üzerinde
tasvtib göre,
Avrupa konseyi ve Arap Birliği
Strasbourg, 2 a.a. — Cumartesi akşamı Strasbourg üniversitesinde yarınki Avrupa mevzuu hakkında , verdiği bir konferansta İtalya Dışişleri Bakanı Kont Sforza demiştir ki :
«Avrupa medeniyetinin çökmesine ancak serbestçe birleşmekle mâni olabiliriz. Avrupa bizim fevkimizde ve bize rağmen mevcuttur.
Geniş bir Avrupa Birliği teşkili için ileri sürülen İktisadî ve siyasî sebepleri belirten Kon Sforza, suni ve çok az yaşayabilecek bir teşekkülün kurulması ile neticelenecek her türlü acele tedbirlere karşı dinleyicilerini teyakkuza dâvetle sözlerine şöyle devam etmiştir :
«Avrupa her milletin özel vasıflarını meydana koymalıdır. Bu milletlerin serbestçe rıza gösterdikleri birlikten meydana gelecek âhenk mazide sahip olduğu mânevi üstünlüğü bu eski kıtaya yeniden verecektir.»
Almanya meselesine temas eden Kont Sforza, Almanyasız bir Avrupa olamıyacağına kaani bulunduğunu söylemiş, fakat bunun karşısında bir itidal unsuru mahiyetinde Şimal Denizinden Adriyatike kadar uzanan bir Lâtin bloku bulunacak bir Almanya olacağını belirtmiştir.
Bir kere yalan söylemiştim. Bana aşık olduğunu anlayınca itirafa cesaret edemedim. Ömrünün sonuna kadar ona en büyük eserlerinden birini kazandırmış olan yalanı anlamadı....
ve için için gülerek tesbit ettiğimiz randevuya gittik. Loti bizi bekliyordu. Çok heyecanlı bir hali vardı. Ona, Türk kadınlarının o zamanki kapalı, yeknasak halini anlattığımız zaman adeta alt üst oldu.
Loti’den ayrıldığımız zaman, biz üç arkadaş, muharrire yeni bir roman kazandırmaya ahdettik. dan sonra, mezarlıklar ______________
şairane randevular, kafes arkasından sıkıştırılan mektup fasılları başladı. Nihayet, romanın sonunda olduğu gibi benim ortadan kaybolmam lâzım geliyordu. Buna bir intihar süsü verdim. Hakikatte Fransaya hareket ediyordum. Bununla beraber, Loti’ye veda mek-
On-arasında
tubumu yazarken onun imzalı fotoğrafı ve bana verdiği bir demet çiçek karşısında döktüğüm yaşların hakiki aşk yaşları olduğunu temin edebilirim.
Senelerden sonra
S^hte Cânan sözlerine devam ediyor:
Nihayet Loti Paris’e geldi ve bir seri konferanslar vermeye başladı. «Küskün kadınlar, mevzulu konferansında onun hemen bir kaç metre uzağındaydım. Benim intihar mektubumu havi pasaji okurken ağladığını gördüm. Fakat kendimi tanıtmadım. O şairdi. Onu eseri ve hayalde başbaşa bırakmak lâzımdı.
Bunları ancak ölümünden sonra söylemeye cesaret edebiliyorum.
Pierre Loti, şark alemini en renkli şekillerle ve en içlçi duygularla belirten bir Fransız muharriridir. Asıl mesleği bahriyedir, fakat o, her bahriyelinin içinde uyuyan şairi uyandırmaya, kanuşturmaya muvaaffak olmuş mes’ut fanilerdendir. Yalnız denizlerin değil, ayni zamanda limanların, ziyaret ettiği memleketlerin renkli, neşeli veya hazin fakat daha çok hazin ve mistik taraflarını - itiraf etmek gerekir ki, pek de realist olmayan bir lisanla - göz kamaştırıcı bir renk cümbüşü içinde vatandaşlarına müteaddit kitaplarla nak letmiştir. Bu eserler, bu gün hemen hemen klâsik olmuş gibidir. Yalnız tstanbulda geçen hayatının bir- kaç elim macerasını nakleden. Azyade ve Küskün kadınlar (Les Desenchantâes) dilimize müteaddit defalar çevrilmiş ve Loti’nin bu kitaplarda bazan hakikate aykırı ifadeleri bile affedilerek, muhar-' rir, sanatının kudreti sayesinde severek bazan ağlayarak okunmuştur.
Loti, 1904 tarihlerinde İstanbula gelmiştir. Muharririn, müteaddit defalar şehri ziyaret ettiğini, hatta, mesleğinden ayrılarak tâmelli İstanbula yerleşmek teşebbüsünde bulunduğunu söyleyenler varsa da, bunun en derece doğru olduğu bilinemez. Bilinen bir şey varsa o da, Pierre Loti’nin, Eyüp civarında bir ev kiraladığı ve bir roman yazacak kadar uzun zaman orada ikâmet ettiğidir. Nitekim bu gün hâlâ, Eyüp sırtlarında bir kır kahvesi Pierre Loti kahvesi adını taşır. Sİahibine sorhrstmız, babasından naklen, Loti’nin, her akşam Haliç gölgelenirken buraya gelip Azyade romanını yazmış olduğunu anlatır.
Küskün kadınlar
Loti’nin İstanbul hakkında, daha doğrusu îstanbulda o zamanki kadınların küskün ve perişan halini anlatmak yolunda kaleme aldığı ikinci roman da, «Küskün kadınlar. adını taşıyor. Loti, bu romanı bizzat yaşadığı bir aşk mace rası gibi anlatmış ve çok sonra, dostlarına, «Hakiki aşkım o romandadır. demiştir.
Roman kahramanı Cânan adında bir Türk kızıdır. Zengin bir aileye mensup olduğu için devrin modası .icabı küçüklükten beri Fransız mürebbiyeler elinde mükemmel Fransızca çok roman okumuş ve ____________„
bulamadığı için dünyaya »küsmüş romantik bir kızdır.
Loti ile Cânanın ve iki arkadaşının mezarlıklarda randevuları, simitçiler, müezzinlerin ezan sesleri ve el ele dokunmadan, sadece gözlerle alevlenen ve Cânanı sabahlara kadar ağlatan aşkın hikâyesi, bu kitapta hakikaten nçfistir.
Her zaman yalan...
Geçenlerde büyük muharririn doğumunun yüzüncü yılı kutlandı. Bu münasebetle Paris’te Millî Kütüphane bir Loti sergisi açtı. Bu sergide edibin portreleri ve mektupları arasında bir de dosya bulunuyordu ki bu dosya «Küskün Kadınlar» romanın sırrını ihtiva etmektedir.
Loti’nin kitabındaki güzel Cânan aşkından ölür. Halbuki hakikatte Cânan bu gün dağdır. Doksan yaşında kendi halinde, bir Fransız kadınıdır. Fakat yüzü hâlâ pudralıdır. Saçlarının üzerinden açık yeşil renkte bir türban göze çarpar.
Cânan ne eliyor?
Bu gün Paris’in kenar mahallelerinden birine çekilmiş bulunan • Cânan» diyor ki:
1904 de îstanbuldaydım. Canım sıkılıyordu. İki Türk arkadaşımla bir olup Azyade muharririne bir , mektup yazdık. Tabiî namımüstear j kara, Mustafa Karadeniz, I kullanıyorduk. Üç gün sonra, üçü-I? ’ " ' *’ ______ __________
müz de çarşaflarımıza bürünerek | ra, Hüseyin Dalman, Mehmet Bitiş, lanmışlardır.
Diyarbakırda D. P. nin
31 ocağı daha açıldı
tartışma
Atina, 2 a.a. — Yunan başbakanı M. Venizelos, Amerika’nın Atina büyük elçisi Grady’nin Yunanistan’a yapılan Amerikan yardımını tehlikeye düşüreceği yolundaki ihtarı havi mektubuna verdiği cevapta, tek parti tanafınran kurulan ve başkam olduğu kabinenin, bütün merkez partilerinin kurabilecekleri her hangi bir koalisyon hükümetinden daha kuvvetli olabileceğini bildirmiştir.
Liberâl saylavlar Venizelos’s yenlerini bildirmişlerdir.
Diyarbakır (Hususî) — Lice İlçesi C. H. P. Başkam Sait Ergun istifa ederek Demokrat Partiye girmiştir. Ayrıca 119 kişi C.H.P. den çekilerek D.P. ye yazılmıştır.
Bu hafta içinde D.P. il teşkilâtına 31 şube daha ilâve edilmiş, Kulp İlçesinde bir şube açılmıştır.
Bu hafta D.P. ye 1572 yeni üye kaydedilmiştir.
HHalil Akdeniz, Şükrü Karadeniz, Ahmet Karadeniz, İbrahim încek#-ra, Halil Çalık, Ali Çalık, Ahmet Öztürk, Hüseyin Şen, Arif Küçükal, Yusuf Kısa, Ali Meme, Mürteza Yılmaz, Halit Çekiç, Hasbi Kucaman, Haşan Çekiç, Dursun Çekiç, Mehmet Habip, İbrahim Çekiç, Hüseyin Topal, Mustafa TopaL
İsrail - Arap müzakereleri yine çıkmaza girdi
Kahire, 2 a.a. — Arap birliği, İsrail ile müzakerelere girişmek meselesinde verdiği katardan başka il|i karar tasalısını daha etmiştir. Bunlardan b/rine
Arap devletleri birleşmiş milletlerde İspanyol hükümetini destekleyen siyasetlerine devam edeceklerdir. Diğer karar ise Yemen delegesinin, İngiliz - Yemen ihtilâfının halli için Yemenin İngiliz hükümeti ile müzakekerelere giriştiğini bildirmesi üzerine alınmıştır. Arap Birliği Yemen’in teşebbüsünü tasvip ve birliğe üye devletleri ihtilâfın halli için Yemene yardıma davet etmiştir.
Su iye - Lübnan münasebetleri
Kahire, 2 a.a. Suriye başbakanı Halit El Azam, Suriye ile Lübnan arasında hududların kapanmasından doğan ihtilâfı halletmek üzere Lübnan ile müzakerelere hazırlandığına dair çıkan haberleri tekzip etmiş ve bu tedbirin parasının mali sahada terkini ve kıymetten düşmesini intaç edebilecek olan sarfiyatını önlemek için lüzumlu olduğunu bildirmiştir.
Başbakan şöyle demiştir:
«Gümrüklerin ayrılması için girişilen yeni tecrübenin her iki mem leket için iyi ve kötü tarafları vardı. Bu yeni tecrübe sayesinde her 2 hükümet te aralarındaki münasebetleri ticarî bir anlaşma imzalamakla halledebilecektir..
Şü-
Sekili’de de C. H. P. den çekilenler çoğalıyor
Sekili (Hususî) — Ye ıi açılmış olan D. P. Ocağına on beş gün içinde 150 üye yazılmıştır. Bunlar arasında Sekili’de C. H. P. nin tanınmış üyelerinden Ali Gümüşsü, ihtiyar heyetind n Veysel, Yusuf Çalımlı, İsman Ç; hmlı, Rüştü Bacanak, Nazir Bacanak, Şevket Bü-yüktaş vardır. C. H. P. den istifalar gittikçe çoğalıyor.
D. P. AMASYA KONGRESİ
Amasya (Hususî) — D. P. merkez ilçe kongresi yapılmıştır. Kongrede köylerden gelen delegelerden başka yüzlerce Demokrat bulunuyordu. İlçe Başkanı Kadir Şirinin konuşmasiyle kongre açılmış ve bunu Kemal Kelezin heyecanlı bir konuşması takip etmiştir. Yapılan seçimde kongre başkanlığına II başkanı Celâl Topala, İkinci Başkanlığa Suluca Bucak Başkanı Mehmet Erdal seçilmişler ve dileklere geçilmiştir. Dilekler faslında iktidarın yapılan ve yapılmakta o-lan yolsuz ve yersiz hareketlerin acı misalleri zikredilmiştir. C. H. P. nin neşrine başladığı «Amasya, i-simli gazetenin ilk sayısında «D.P. den istifalar» başlığı altındaki listedeki isimlerin tamamen uydurma ve yalan olduğunu söyliyen Sulucadan delege Salâhaddin Kapçak :
— Listede benim de ismimi yazmışlar, haberim yok; demiştir. İşte karşınızda demir gibi Demokrat o-larak konuşuyorum. Sonra listede-klierin bazısı da halen askerdir.
Naci Kaynar dilekler faslı ile vakit kaybetmenin yersiz olduğunu söyliyerek şöyle devam etmiştir :
— Yakında elimize geçecek olan iktidarda bunların bilfiil tahakkukuna uğraşacağız.
Bütün topluluk «Doğrudur. İktidar muhakkak bizimdir. Millet bizimle beraberdir, diye bağırmışlardır.
Müteakiben Avukat Cevdet Topçu seçim kanununun geniş bir izahını yapmıştır.
Seçimlere geçilmiş, tasnif yapılırken bir delege demokrasi dâvasının yılmaz müdafii Mümtaz Faik Fenik’e bir telle kongrenin teessürlerinin bildirilmesini teklif etmiş, teklif, ittifakla ve alkışlarla kabul edilmiştir.
Tasnif sonunda yeni idare heyetine Kemal Kelez, Adil Kutsal, Hadi Kitapçı, Hüseyin İnceli, Kadir, Şirin, Rüştü Özgen, Mehmet Erdalın seçildiği anlaşılmıştır.
İl kongresine gidecek delegelerin seçimini müteakip başkanın ha-
Niğde'de Demokratların bir toplantısı
Niğde (Hususî) — Demokrat Partinin Niğde’de seçim kampanyası bir toplantı ile başlamıştır. Büyük bir Demokrat kitlesinin iş-tirâk ettiği bu toplantıda demokrasinin mânası ve ehemmiyeti izah edilmiş, Seçim Kanunu hakkında açıklamalar yapılmıştır. Büyük bir intizam içinde ge^en toplantı halk tarafından derin bir ilgi ile karşılanmıştır.
Konseyi ile Bakanlar Komitesi arasında münasebetleri tanzime memur bir komite ihdası bahsindi, vaziyet daha çapraşıktır. Avrupa Birliğini milletler mi, yoksa geçici olmağa mahkûm bulunan hükümetler mi kuracaktır? Yani bu birlik, şu veya bu hükümetin, günün icaplarına göre hareket zaruretine mi tâbi olacaktır, yoksa, hakikaten Avrupalı milletlerin Avrpalı kanaatlerine uygun bir birlik halinde mi taazzuv edecektir? Meselenin bu noktası da henüz karanlıktır.
Bir çok muahede ve mukavelenamelerde yer alan gizli konuşmalar, vâidler bu birliğin temellerine de mi sokulacaktır? Yoksa, Avrupalı milletler dileklerini ve ihtiyaçlarını açıkça bildirmeğe yetkili olacaklar mıdır?
Dileklerini açıkça bildirmeğe yetkili olacaklar mıdır? derken doğrudan doğruya üçüncü maddeye geçmiş bulunuyoruz. Avrupa, dileklerini ancak Amerikaya bildirebilir. 1 cı az bugün için durum böyledir. vrupaiı memleketler kendi kendilerine yeter, kendi kendilerine bir hüviyet yapmağa ehil değildirler. Eskiden, Faransa, şarabı ve buğdayı ile, İngiltere kumaşı ile; Hollanda lâleleriyle ve nihayet İtalya motörleriyle ve biblolariyle öğü-nen memleketlerdi. Hiç kimse kalkıp Hollanda lâlesi veya Bour-gogne şarabı yetiştirmeğe teşebbüs etmezdi. Halbuki şimdi yıkılan veya harabı yüzünden maliyet fiatı-nı yükseğe getiren bütün bu endüstrilerin yerini seri imalât ile Amerika almıştır. Ve Amerikanın verdiği borç nisbetinde bu muzmahil endüstriler güçbelâ işleyebilmekte-dir.
Dün, İtalyan Dışişleri Bakanı Kont Sforza’nın iddia ve temenni ■ettiği gibi, bütün milletlere kendi çehresini tanıyacak ve Avrupa Birliği içinde bütün milletlere ayrı ayn hükümranlık bahşedebilecek bir birlik hayali çoktan geçip gitmiştir. Yeni devirlere doğru, Avrupa ya tam mânâsiyle birleşecek, yahut da mahvolacaktır.
Bu birleşme veya yokolmanın, şimdilik ne taraftan geleceği belli olmıyan tazyik ve istilâlar neticesinde vaki olacağı belli değildir.
Mücahit TOPALAK
/eri
H'J
:|
«I
fl
1
Ürdün’ün durumu
Kahire, 2 a.a. — Arap birliği İsrail ile sulh andlaşması veya bir anlaşmayı men eden karar tasarısını oy birliği ile tasvip ettiği zaman Ürdün temsilsicisi de toplantıda bulunuyordu. Ürdünün Kahire elçisi Bahaeddin Tukan diğer Arap memleketleri delegeleri ile birlikte kararı tasvip etmiştir.
İsrail itiraz ediyor
Kudüs, 2 a.a. — İsrail hükümeti Birleşmiş Milletlere 24 saat içinde iki kere müracaat etmiş veya edecektir.
İlk müracaatında İsrail devleti Kudüse milletler arası mahijpt veren statüye karşı vesayet konseyini tayakkuza davet etmekte ve İsrail’in bu sahada gösterdiği muhalefetin, bu statünün tahakkukuna mani olacağını bildirmektedir.
İkinci müracaatta İsrail Arap memleketlerinin kendisi ile doğrudan doğruya sulh müzakerelerine girişmeleri veyahut şimdiye kadar hiçbir müsbet • neticeye varmayan faaliyetlere devamdan sarfı nazar etmeği temin eylemek üzere bütün gayretlerini 9arfetmesini uzlaştırma komisyonundan istemektedir.
Çin - Sovyet hava anlaşması
Lonrra, 2 a.a. — Moskova radyosunun dün akşam bildirdiğine göre, Savyet Rusya ile komünist Çin, 27 Martta Moskovada, 10 senelik bir sivil havacılık anlaşması imzalanmışlardır. Sovyet Tass Ajansının bu haberini bildiren yayında şöyle denilmiştir:
• Çin millî havacılığının gelişmesine yardım etmek üzere Sovyet Rusya ile Çin halk cumhuriyeti a-arasmdaki İktisadî münasebetleri kuvvetlendirmek gayesine ve müsavat esaslarına dayanarak bir şirket kurulmuştur..
Anlaşmanın, Pekin ile Sovyet Rusyadaki Chita İrkutsk ve Alma-Ata arasında irtibat tesis etmek ü-zere sivil hava yollarının teşkilini ve işletmesini temin ettiği bildirilmiştir.
Ingiliz liman işçilerinin bir kararı
Cherbourg, 2 a.a. — Liman işçileri dün gece sendikalarının yaptığı bir toplantıda, bütün komünist adayları reddetmiş ve Amerika askerî yardım malzemesi yüklü olarak limana gelecek bütün Amerikan gemilerini boşaltmayı taahhüt etmişlerdir.
Komünist Çinliler bir hücum daha yapt lar
Taipeh, 2 a.a. — Cumartesi akşamı Amirallik Dairesi tarafından neşredilen tebliğe göre, Milliyetçi Deniz Kuvvetleri Cuma gecesi ve Cumartesi günü büyük bir zafer elde etmişler ve Hainan adasına bir çıkarma yapmağa hazırlanan 50 Komünist conkundan 40 ını batırmışlardır.
Tebliğ komünist kuvvetlerinin Hoi Kean körfezinde cereyan eden bu deniz savaşında 3 bin kişi kaybettiklerini açıklamaktadır.
Komünist Çin ve Şili
Santiago, 2 a.a. — Sili’nin komünist Çin’i Birleşmiş Milletlere kabul edilse dahi, tanımayacağını dışişleri bakanı Horacio dün bildirmiştir.
yetişmiş, öğrenmiş, aradığını
Serbest Fıkra:
Sebep ve müsebbibler!
GÜMÜŞHACIKÖY İLCE KONGRESİ
Gümüş Hacıköy (Hususî) — D.P. İlce Kongresi 102 delege ve yüzlerce Demokrat müşahit huzuru ile yapılmıştır. Kongreyi takip için Samsun, Amasya, Merzifon ve Ço-rum’dan bir çok Demokrat gelmiştir. Kongre Başkanlığına Celâl Topala, İkinci Başkanlığına Cevdet Topçu seçilmiş ve ilce başkanı İhsan Altınezen’in güzel bir konuşması ile kongre açılmıştır.
Vakur bir hava içinde dilekler tesbit edilmiş, yeni idare heyeti seçilerek kongre sona ermiştir.
Ankarada Halk Parti sinden çekilenler
Halk Partisinin Ankara Oğuzhan Ocağından 18 vatandaş istifa ederek D.P. Şehitlik Ocağına yazılmışlardır. Bu vatandaşların isimlerini yazıyoruz :
Yaşar Yılmaz, Perizal Müril, Cemâl Yıldız, İnci Yıldız, Şerife Karg, Mehmet Şen, Emine Şen, Ali Kargı, Türkân Mete, Haşan Mete, Cafer Cambaz, Kadriye Kahraman, Kadir Kahraman, Mahir Aktaş, Mehmet Şimşekel, Raziye Şimeşk-el, Rifat Karabulut, Zekiye Karabulut.
Hind Mihraceleri tarihe karıştı
Londra Radyosu 2 (Basın - Ya-iı — Hindistan hükümeti eski
11 Mihracelerin mahallî vergi sistemi-lil ne el koymuş ve hükümet idaresi-1 ne bağlamıştır. Eski prensliklerin t orduları da Hindistan ordusuna res |jl men bağlanmıştır. Bu, Hindistan’ın L1 birleşmesinin son safhasını teşkil etmektedir.
e oldu dersiniz, bu seçimler arifesindeki Halk Partisine? Hani kaya gibi, hem de kale gibi mütesanit idiler? Çatlaklar, hep karşıki partilerde olurdu! Onların arasından su sızmazdı!
Küp sağlamdı, sağlamdı ama, üstüste dizilince, hele alttan biri çekilince gümbür, gümbür gümbürdeyiverdi işte!
Önce Sinan Tekelioğlu, sonra General Fuat Cebesoy çekildiler! Şimdi de eski Tekel Bakanı Suat Hayrı Ürgüplü’nün Halk Partisinden ayrıldığını okuyoruz.
Evet; Hilmi Uran:
— Aramızdan su sızmıyor demişti ama, büyük söylemiş!.. Generalin istifası üzerine, hayret ve teessürünü de saklamıyor :
| Sarıçizmeli
— Sayın Generale, üzüntü verdiği anlaşılan hâdiselerin sebeplerini bilseydik, belki vaktinde gidermek imkânını arar ve bulurduk! diyor...
Bizim anladığımız, sade Sayın Geenrale değil, millete üzüntü veren hâdiseler bir değil bindir!
Fakat işin tuhaf tarafı, şimdiye kadar bütün ikazlara rağmen ne Sayın Hilmi Uran ve ne de partisi bunu anlamamıştır. Artık duyması ve anlaması da kabil değildir. Öyle olsaydı bunu dört senedir duyardı ve anlardı. 1946 seçimlerine bizzat kendisi İçişleri Bakanı değil miydi?
Hikâyeyi belki bilirsiniz, ne o-lur, ne olmaz, bir de ben hatırlatayım :
Hâkimin biri bir sanığa nasihat ediyor ve diyor ki:
— Bak bir daha seni karşımda görmiyeceğim! Anladın mı?
Sanığın cevabı şu:
— Affedersiniz ama Reis Bey, istifa mı edeceksiniz?
Teşbihte hata olmaz! Hilmi U-ranın, eğer, Sayın Generalin ü-ziildüğü hâdiselerin sebeplerini bilseydik, belki vaktinde gidermek imkânını arar ve bulurduk, demesine bakıyorum da, acaba Hilmi Uran bizzat kendisi politika hayatından istifa edip çekilecek miydi, diyorum!.
Ama bu kâfi mi? Çünkü, kendi siyle beraber daha bir çok kimselerin de istifa etmesi lâzımge-llrdi! Ne dersiniz?.
Eynesil'de C. Halk Partilinden istifalar
Eynesil, (Hususi) — Halk Partisinden istifalar devam ediyor. Yeniden Nefsi Köseli köyünden 28, Görele İshaklı köyünden muhtarla beraber 2, Mamenli köyünden 2, Aralık köyünden 8 olmak üzere 41 vatandaş C.H.P. den istifa ederek D. Partiye yazılmıştır. Bu vatandaşların isimlerini bildiriyorum:
Şakir Bitiş, Mehmet İncekara, Mustafa Bitiş, Mustafa Hıdır, Nazım Çuban, Hüseyin Bitiş, İbrahim Bitiş, Haşan Bitiş, Ahmet Çalık, Mehmet Çalık, Tahir Çuban, Haşan Kara-1 man, Mahmut İncekara, Halil Gün-1 yırlı yolculuklar temennisiyle kon-hıydu. Jlııi un ^itiş,. Hüseyin İnce-. greye son verilmiştir. Köyden gelen dn delege'— ’ ------------------------------- ’ ’ ........
müstear j kara, Mustafa Karadeniz, Hüseyin delegeler kongre binası önündeki ra, üçü-1 Çuban. Resul Bitiş, Ahmet İnceka-1 otobüslerle alkışlar arasında uğur
}
h k b iı ti
G A
İtizar
harç
Ankara Sular idaresinden:
Kavaklıdere Güvenevlerı
Müzik: Dans Müzlfel (Pl. Konuşma: (Kitap Saati) Ad
19.00 M. S. Ay
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Şarkılar.
19.45 Müzfk: Tarihi '
Gazetesi.
: Radyo Senfoni Ork
DİLEKLER
Bütçede tasarruf
Bir gün kapımızın zili titrek tit- ı rek çalındı. Kapıyı açtığım zaman t soluk fakat temiz yüzlü bir çocuk- «f la karşılaştım. Önce birşey söyle- c meyip, benim nasıl bir insan oldu- l ğumu anlamak istermiş gibi göz- f lerime, gözlerini dikti. Ben onu da c dilenci sınıfına gir^n çocuklar ara- ı sına dahil etmiştim. Bir müddet r susmakla geçti. Sonra kapı kapı r dilenenler gibi bir parça elemek, i bozuk para istiyeceğini sandım. Fa- r kat o benden kalem ve defter istiyordu. Kalemi defteri ne yapacak- j sın diye sordum ? c
O zaman hakikaten yaralanan bir r sesle : f
»Ben okuyorum abla dedi ve i- J Çini bir anda boşaltmak adeta onu c küçük görmüşüm gibi bana çıkışmak istedi «bu yıl ilk mektebi bi- j tirdim. Babam ölmeseydi, belki t ben de öteki, çocuklar gibi okuldum. Şimdi yalnız büyük annemle i oturuyor, sattığım simit parasiyle i geçiniyoruz. Bu çelimsiz, hayatla r karşı karşıya olan çocuğa vereceğim cevabı kestiremedim. Onu orada bırakıp yukarı koştum. Kullanılmamış ne kadar defter ve kalemim varsa toplayıp yeniden kapı- . ya indim. Küçüğü bıraktığım yer- 1 de bulamadım. Sokağa kadar fırla- I dım. İki elini cebine sokmuş, başı t önüne eğik, ayaklarını sürte sürte ) gidiyordu. Ona ne diye seslenecek- ( tim? Var kuvvetimle »yavrum yavrum» diye haykırdım. O gün ona istediklerini verip, buna mukabil e-ve sık sık gelmesini tenbih etmiştim. Bir veya iki ay geçmiyordu ki ( benim küçük dilencim bizim eve uğramasın. Ona yavrum demiştim. Fakat sonradan kendisinden beş 4 altı yaş ancak büyük olduğumu, 1 yaşını öğrenince anladım. Onu zevkle çalıştırıyor, bu suretle istikbal için seçtiğim hocalık mesleğimi şim t diden seviyordum. Bana alışmış ] görünüyordu. Buna rağmen çok ke- c tumdu. Ne oturduğu, ne yattığı yeri, ne de yiyip içtiği, giydiği şeyden ı bahsetmiyordu. Bildiğim bir tek 2 şey adının Gaye oluşu idi. Ben ona ] Gaye diyor, fakat kendi kendime olunca güzel gözlü çocuk ^demeyi daha hoş buluyordum.
Bir gün, verdiğim dersi anlıya-madığı için ağlamıştı. O gün gözlerine uzun uzun bakmış, lacivert gözlerini koyulaştıran uzun kirpiklerinden gözlerimi ayıramamıştım. Bu gözlerin bende bıraktığı izi u-zun zaman taşıyacağımı biliyordum. Bazan onu genç bir adam olarak tahayyül eder, belki ilerde solgun yüzü üzerinde hâkim ve asil yalnız gözleri olacak derdim. O sene sınıfını vasat bir talebe olarak atlamıştı. Ertesi yıl gene aynı şekilde derslerimize devam ediyorduk. Ruhundaki olgunluk her türlü kötülüklerden, her zaman için uzakta durabileceğini ispat ediyordu. Her ikimizin de memnun olduğu bu hayat uzun sürmedi. Gaye artık gelmiyordu. Aylar geçti, belki diyordum, karnesi bu defa zayıf düzeltince gelecek fakat ne o sene, ne de ertesi sene Gaye bir defa olsun kapımızı çalmadı. Nedense onu unutamıyordum. Bilhassa gözlerinde harelenen o tatlı mânanın tesirinden kurtulamıyordum. Seneler, herşeyi küllendiren, unutulmayacak • şeyleri dahi zalimcesine körleten seneler geçip gitti. Gözleri ve ismini hatırlayabiliyordum o kadar...
Kazalardan kazalara gidiyor, hocalık hayatımın uzun günlerini bitip tükenmez bir çalışmanın zevkiyle dolduruyordum. Ona benzer 1 bir talebem olmadı, fakat onun ruhu kadar asil ruhlu çocuklar tanıdım. Gaye adlı talebelerim oldu. Ve her Gaye adı bana ilk Gaye’yi hatırlattı.
Beni mesleğime delice bağlayan o çocuğu tanıdığımdanberi 25 yıl geçmişti. Gene Anadolu kazalarından birine hocalıkla gitmiştim. İlk işim şöyle çıkıp dolaşmak olmuştu. Her yokuşlu çayırın bitiminde bir akarsu bulunabiliyordu. Bu dereciklerin kenarında tabiatın arkadaşı çocuklar oynaşıyorlardı. Daha bu kazaya ilk gününden alışmış, çocuklarını okşamıştım. Bu çocuklardan biri fizyonomisini senelerin sildiği Gaye’ye okadar benziyordu ki, dayanamadım sordum. Bana a-dının Ümit, babasının kaymakam — olduğunu söyledi, sonra arkadaşlarından ayırdığım için canı sıkılarak yüzüme dik dik baktı. Kazadaki ilk gecemi sabaha kadar uyumaksızın geçirdim. Ümit’le, kaybettiğim Gaye arasındaki benzerlikleri uzun u-zadıya bulmak için uğraştım. Ertesi sabah yorgun, olmakla beraber kaymakama ait bir hayli malûmat toplamaktan duyduğum gönül rahatlığı ile eve dönmüştüm.
Aradan günler geçti. Bir gece, verilen ziyafette kaymakam bey ve karısı ile tanıştırıldım. Bu genç ve enerjik adamın elini sıkarken heyecandan gözlerim kararmış, dilim tutulmuştu. Tam olgunluk yaşını süren bu adamın şakaklarında bir kaç senenin yaldızladığı ak parıltılar vardı. O gece hemen okadar iyi dost olmuştuk ki, bir iki saat içinde bana mazisinin en ince hatlarına kadar resmini çiziverdi. Bu tablo benim yıllar önce tanıdığım küçük Gaye’nin geçmişiydi. O günle-
Hâle Eroğlu ı-i hikâye ederken hakikaten büyük i bir tad alıyor, karısının ve benim «alâkama lâyıkıyla cevap veriyordu. Hayatdaki mücadeleleri bana 1 biraz tuhaf geliyor, gurur duyuyor, I gözyaşlarımı zorlukla tutabiliyor- 1 dum. 1-Iiç değişmemişti. Dünün asil ruhlu Gaye'si, bugünün daha asil ruhlu Gaye’si idi. Gözlerindeki mâ-n.a ve yorgunluk hâlâ ona kapıyı ilk açtığım günkü gibiydi. Sözlerini bitirirken şöyle demişti :
«Kimbilir belki bir gün ilk derslerimi zevkle öğrendiğim kızı tesadüfen tanıyacağım. Ne yazık ki o-nun siyah saçlarından ve ozaman j pek dikkatle bakamadığım fakat ı yeşil olduğunu sandığım_ gözlerinden başka birşey bilemiyorum». ı Sonra mevzu değişsin veya hatı- ] ralar kapansın diye kalkıp diğer bir topluluğun arasına karıştı.
Hayatımın bu uzun safhasında ' ilk defa içten ağlıyabiliyor, ilk defa büyük bir vazife başardığıma i-nanıyoi'dum.
Zuhuri Danışmanın aııi olarak İstanbul.! gitmek mecburiyetinde kalması üzerine bugün «Fatih Sultan Mehmet» tefrikamızı neşredemedik. . Okuyucularımızdan özür dileriz.
Kızılay Derneği Genel Merkezinden
1 — Mevcut şartnameye göre 40.000 cilt kıymetli makbuz bastırılacaktır.
2 — Geçici teminat 800,— liradır.
3 - - Eksiltme 10 N.san 1950 Pazar tesı günü sat 14 de Ankarade Kızılay Derneği Genel Merkez binasın, da yapılacaktır.
4 -- Şartname ve örnekler, îstan-
bulda Kızılay Derneği Deposunda, Ankara la Genel Merkezde görülebi-lir. (624)
Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü odacılarından 34 kişi adına aldığımız bir mektupta şöyle deniliyor :
• Bize şimdiye kadar çocuk zammı ve ayrıca ayda 15 lira mesken bedeli veriliyordu. Sıkıntı içindeydik. Ücretlerimize z)am yapılacağı rivayetlerine i nanarak kendimizi avutup duruyorduk. Fakat zam şöyle dursun bilâkis kesinti yapıldı. Bu ı aydan itibaren çocuk zammı vc mesken bedeli kaldırıldı. Çok ’ zor bir duruma düştük. Bu aya ı kadar elimize 100 - 110 lira geçi-l yordu, bununla 4-5 çocuk ge-çindirenimiz vardı. Simdi ise ' ayda elimize 65 - 75 lira geçecek.
Yeni bütçede tasarruf için bizi E cedveline geçirmişler. Tasarrufu anlarız. Fakat bütçede tasarruf bahis mevzuu olunca bula bula bizim gibi fakirleri mi buldular. İşte bunu anlıyamıyo-
Askerî fabrikalar
Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden
Demir ve saç
fiatlarında tenzilât
Müessesemizde imâl olunan her ebatta yuvarlak, dört köşe, lama, köşebent ve profil demirlerinin 1 Nisan 1950 tarihinden iti haren sahamızda vagonda teslim tonunun
0,5 ve 0,75 mm. saçların
1—1,5—2—2,5—3 mm. saçların
3,5 ve 4 mm. saçların da
Satılacağı sayıtn müşterilerimize ilân olunur. .
375 liraya,
Neon Tesisatı islâh ettirilecektir
İller Bankasından:
En iyi gıd ı Yağ ve Zeytindir
Hem iyi, hem ucuz Yozgat Pazarında billursunuz.
Bir kilo hurma zeytin 110 Krş. Tuzlu Trabzon yağı 500 »
Kahvaltılık tereyağı 600 .
Diyarbakır, Urfa 600 »
Bir buçuk asit Ayvalık zeytinyağı 220 )
Bu ucuzluğu ancak müessese-miz temin eder Yeni Hâl No. 13
Tel- 12769.
ANKARA RADYOSU
3 Nisan 1950 — Pazartesi
7.31 Müzik : Neşeli Parçalar (Pl.).
7.45 Haberler ve Hava Raporu.
8.00 Müzik: Hafif Müzik (Pl i.
8.25 Günün Pı
7.30
Satılık arsa
Yenişehirde, Aşağıayrancıdo, yeni yapılmakta olan Büyük Mil let Meclisi yakınında elektrik ve suyu havi, parsellenmiş, takriben (14500) on dört bin beş yüz metre murabbaı ve (30) o-tuz tane kadar bina yapmağa müsait arazi toplu olarak elverişli fiyatla satılıktır.
Telefon numarası : 25500
Bildirilen numaraya her zaman telefon edilebilinirse de "bilhassa sabahları : 8 ilâ 9.5.
Öğlenleri : 1 ilâ 2.5 saatlerinde, telefon edilmesi tercih olu-
İller Bankasından :
Banka binası tavanındaki NEON tesisatı mevcut şartnamesine göre sökülerek dam üstüne alınacak ve yenilenecektir. İşin keşif bedeli 6.136,40 liradır.
Geçici teminatı 460,23 liradır.
Kapalı teklif zarfları makbuz mukabilinde en geç 24/4/1950 günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilecektir.
Eksiltmeye iştirak edecekler evvelce bu nevi tesisat yaptıklarına dair Bayındırlık Bakanlığınca tastikli belge ibraz edeceklerdir.
Bu işe ait şartname 2,5 lira bedel mukabilinde Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
Bilcümle devlet ve belediye vergi ve resimleri Noter ve masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi dilediğine vermekte serbesttir. (1851) 183)
da karakuşî bin eni
Askerî Fabrikalardan isminin açıklanmamasını rica eden bir okuyucumuz yazıyor :
(Biz Askerî Fb. mensupları, bir gadre uğradık. As.Fb.lann ik tisadî bir devlet teşekkülü haline getirildiği malûmunuzdur. Genel Müdürden zarflı birer tebligat aldık : .Kurumda şu maaş ve şu vazifeyi mi kabul eder, yoksa, Millî Savunma em rinde mi kalmak istersiniz?» diye soruluyor. Gerçi, kanun, tebligatın, genel müdür tarafından yapılacağını ve teşkilât kadrosunun, İşletmeler Bakanının tasvibine sunulmuş olmasını âmir ise de her memura bu yeni teşkilât kadrolarında yeni bir barem tatbik edileceğine dair bir hüküm yoktur. Esasen bu vazife, yani yeni bir maaş teklifi işi kanunda olsaydı bile, idare meclisinin haberi olması ve muvafakati şarttı. Halbuki bütün bu tevziat, bir şahıs tarafından kontrol edilmeden, kimsenin, hattâ en ileri memurların bile haberi olma dan yapılmıştır, (bazı dostları müstesna) 400 milyon liralık bir müessesenin bütün emekleri bir şahsın, hislerine kurban edilmiştir, çünkü bazı memurlara birer, bazılarına ikişer derece zam yapılmış, bazılarına da bunun aksi tatbik edilmiştir. İdare Meclisi henüz teşekkül etmemiş bir teşekkülde şahsî bir barem tatbikine hangi kanun izin vermektedir?
Bu emektar müessesenin, bugünkü iç durumuna el koymasını, vazifesi olmak itibariyle İşletmeler Bakanından ri deriz.»
yanında resmî ve hususî binalara fevkalâde müsait (5) büyük parselleri bulunan bağ yeri nakil dolayı-siyle satılıktır.
İsteklilerin Ulus meydanı İstanbul Pasta salonunda Halil Sezer’e müracaatları. Telefon: 14536. (636)
1 — İdaremiz için 1000 (bin) adet su tevkif musluğu pazarlıkla satın alınacaktır.
2 —Pazarlığı 17.4.1950 tarihine rastlayan Pazartesi günü saat 16.00 da Yenişehir - Kızılay karşısındaki İdare binasında yapılacaktır.
3 — Bunlara ait mühürlü nümune ve fennî şartname İdaremizin Levazım Servisinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatta İdareye başvurmaları lâzımdır.
(2043) (225)
Satılık Evli Bağ
Balkehriz bağlarında 2075 ada 6 parsel 3455 metre murabbaı bakili bir bağ satılıktır.
Müracaat: Başkır mahallesi Pazar sokak No. 27. Tel: 13478 mektup T. B. Birliği Resmî İlânlarda Mehmet Lâleye mektupla müracaat.
2130 Müzik : Schubert v
Liedler.
Söyleyen:
21.45 Müzik: N
(Pl.).
22.00 Konuşma. (Serbest).
22.15 Müzik: Şarkılar.
22.45 M. S. Ayan ve Habc 23.00 Program ve Çapama.
İSTANBUL RADYOSU 3 Nisan 1950 — Pazartesi 12.67 Açılış ve programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Şarkı ve Türküler (Pl.). 13.30 Hafif öğle müziği
Adalar Orkestrası.
Şoför Okuluna
Sizin de kaydınızı yaptırmanız imkânı henüz mevcuttur.
Ismetpaşa cad. No. 4 Müracaat saati 14—18 arası. Tel: 21649
KİRALIK
Mobilyalı üç oda, mutfak, banyo ehven fiyatla kiralıktır. Bah çelievler 32 inci sokak No. 9 Telefon: 31666.
l-'ı -.mis:
(10015)
)ıılbulı(m
Çeviren: NUSAİ
Yatan t B. Valmer
MEKANİK
Emlâk Alım Satımı
Pazartesi saat 20 da Halkevinde
Büyük Orkest
Manuel de Falla.. Uc köseli
uzanmış, bi-ge-
AAFEK’tn ilân Şartlan
Ballık ......
2. ra 8 tlnöfl
4. ett aayfnd
İL ra I. eı aartada 8®
Doftvm. Nikah.
Merlûl il&ulan tartıyla U lira.
Zahiri hal
22 00 Dinleyici İsteki (KlAsik batı
c'ekkLL her' îkisl^osila.. oian ' j . Meydarn Mühendis Han.
(Devamı m.) J [ 15“usa Y,lmaz- Te,; Buro; ’
Sahibi
Adviye FENİK
Yazıişierini fiilan idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
lüneş Matbaası
Baza» Katerin yalvarıyordu. Pierre yine mukovemet ediyordu. Bu, ilahi heyecanların doğduğu anda.. O zaman dudaklarını kadının kulağına yaklaştırarak yavaşça sual soruyordu.
Pierre Katerin’e vücudunun titreyişleri hakkında sual soruyordu ve tasvir ettiği bu vücudu, Katerin görüyor; bu sabah denizde dalganın arasında gördüğü gibi ve şimdi vücudunun titreyişine o da ehemmiyet veriyor, Pierre ise zevk vermekteki hünerine ehemmiyet veriyordu.
Fevkalâde an geçmişti. Bunıı ikisi de anlamışlardı. Onu tak-rar elde etmek istediler, lâkin iradenin bile temin edemediğine, erişemediler.
Pierre, Katerin’iıı kulağına methiyerler fısıldıyordu. Katerin suallere cevap vermiyor, duygusuna dalmış Pierre'in teklif ettiği, bu geceyi diğer geceleri ile mukayese etmeği red ediyordu. Susuyordu ve dişleri sıkılmış, göğsü kalkık, nefes almadan, elleri pençe gibi sevgilisine yapışmış unutmaya çalışı-oyrdu.
O zaman, Pierre, cevap vermi-yenin hiç olmazsa yüzünün ifadesini okuyabilmek ümidi ile lâmbayı yaktı, fakat Katerin, kapalı gözleriyle karşı koyarak başını daha arkaya attı.
O ki vücudunu ona teslim e-diyordu, yeniden ızdırapla dolan hatıralarının samimiyetinden onu mahrum etti.
Pierre, damarları şişmiş, kuvvetli gerdanını göğsünü, geniş omuzlarını, saçlarını, yanak zaviyelerinde gerilmiş damarları görüyordu fakat yastığın arasına devrilmiş çehre nazarlarından saklanmıştı
Katerin ona 'bakmaya cesaret edemiyordu, kirlenmiş rüyaların da arzu ettiği aşığı görmekten ve onunkinin yanın başında başka çehreler daha görmekten kor kuyordu.
Katerin yalvardı, o yine mukavemet etti.
Sahip olduğu yalnız karısı değildi fakat malik olduğu bütün kadınlardı.
Pierre ise, bütün ötekileri u-ııutturaıı sevgili idi ve gururu methedilmek istiyordu.
Lâkin Katerin methetmiyor. Zihninde, kin ile minnet hislerinin çarpıştığı bir kalabalık mev cuttu. Bu artık aşk değil ahlâksızlık, sefahetti. O!, sonu gelse! bu fazlaydı! vaktiyle, benliğinde ondan başkasını hissetmediği zamanlarda, onu arzularında takip edebilmişti, fakat şimdi.... Pierre onunla yanlız
değildi. Pierre bu geceyi yanlız onların geceleri ile mukayese etmekle kalmıyordu, fakat afetmek mekten usandığı ve uzun sevişmelerde sonsuzluğu aradığı gecelerle de kıyas ediyordu.
Ve yavaş yavaş Katerin’in de ayni şekilde düşünün düşünmediği fikri zihninde yer etti. O da kıyaslıyabiliyor muydu? Sadık kalmış mıydı? Bunu kendi kendine sordu, fakat onu alt üst eden, karanlık pençereııin altındı beklerken duyduğu kıskançlık olmadı. Duyduğu eski hissi idi, aşifte kızların kolları .ırasında duyduğu ve yine şehvet olan kıskançlıktı, çünkü eğer Katerin'in de aşıkları olmuşsa; Pierre bu gece ona ne kadar acemi görünüyordu.
Vc Pierre, Katerin’e, hiç bir zaman birbaşkasiyle böyle bir ge--ee geçirip geçirmediğini sormak i-çin değildi.
Evvelâ Katerin anlamadı, fakat Pierıe İsrar etti, bu fikrinden telâşlanmış, kekeliyerek, aşifetlerin koynunda kekelediği gibi soruyordu:
— Anlat..
Ve rakibini aratmıyacağından emin, cömertçe, onu af edeceğini evvelden vaad ederek, zaferinin tam olabilmesi için rakibi olmasını arzu ediyordu.
Katerin birdenbire anladı, lâkin etine bağlı, dehşetin arasında yanlız daha kuvvetli bir ihtisas hissetti, Pierre’in belinde ı tırnaklan vahşiyane battı ve nihayet, zorla istedi...
XXII
Yorganın altında yanağı yastıkta, Katerin'in razdan tekrar döneceği bu niş yatakta Pierre, rahat mesut istirahat ediyordu.
Lâmba vaktiyle intihap ettiği yerde duruyordu, aynı ışık eşyaların üzerinde kayıyordu, onlara sinmiş olan koku aynı idi. Katerin hiç bir şey değiştirmemişti ve kendisi dc değişmemişti, madem ki eskiden olduğu gibi bu dekorun içinde kalbi mesrur, üzüntüsüz, ona güzelliği ile zevk vermek istiyen Kate-rin’i bekliyordu...
Kötü kıskançlık yokolmuştu, odada da değişiklik yoktu ve memnun adamın yarattığı man-tı!$, Pierre’e Katerin’in sadakatini ispat ediyd/du. Eşyalar, kokular, bu zayıflamış ruhu yine sürüklüyordu, denizin hışırtısı, Katerin'in bir başkasını sevebileceğini hatırına getirmediği devirleri tekrar yaşatıyordu, ve:
— Beni ne çok seviyor! diye düşünüyordu.
Halbuki bu okadar basitti ki...
Nedametini belli etmek için lüzumlu olan sözleri bulduğunu, bedbahtlığından şikâyet ettiğini hatırlıyordu, ve bunu hatırlarken, gözleri kapalı tebessüm ediyordu. Fakat bundan artık kadere inanmıyor, kendisini bir kurban addetmiyor, kendisinden nefret etmiyordu, sadece, karısını tekrar elde etmiş ve onu alıkoy-nııya karar vermiş bir koca idi.
Sıcak yatakla neş’eli vücudunu uzatı. Katerin gelecekti ve bıı nıı düşünerek istikbalin daha ile risini görmüyordu. Mazide ise yal nra kaybedilmiş altı seneye esef ediyordu. Vicdanında azap yoktu, çünkü ona ihanet etmemiş olsaydı, Katerin’in onu nekadar çok sevdiğini hiç bir zaman anlamamış olacaktı.
Katerin onu beklemişti. Merdi-
Her şeyi
Çabuk ve Kolay Temizler!
19.40
Ferdi Statzer (Ply
20.00 Serbest Saat
20.10 Küçük Orkestrad
Cusrat Orkes
venin basamakları gıcırdarken nekadar tabiî bir sesle «Dikkat! ■ Doude’u uyandırmamak lâzım. ' demişti.
Oğlu?...
— Zavallı çocuk...
Birdenbire Pierre, oğluna karşı kendisini kabahatli hissetti. Ka teriıı’in Doude için servetinden birazını kurtarmaya haklı idi ve Katerin borçlarını artık ödemiye-ceğini ona haber gönderdiği vakit asabileştiği için kendi kendine kızdı, şimdiye kadar bukadar para sarfettiği ve evine daha evvel dönmediği için kendini tekdir eti.
— Zavallı çocuk...
Bir gün evvel.Picrre Philippe’e oğlundan bahsetmişti bile, Dünya ya gelmesi ile aşklarını inkıtaya uğratan bu çocuğa karşı içinde bir husumet besliyordu. Lâkin bu gece yeni bir aşkın başlangıcı idi ve Doude’un orada yeri olacaktı.
Doude, ne hoş bir takma isim. Acaba çocuk güzel mi idi? Olması lâzımdı... Güzelliğini tehdid e-den bu çocuğa karşı kin duyarken Katerin nekadar fecî idi! Doude saadetlerinin altı senesini almıştı, fakat bu altı sene zarfında Katerin’in güzelliği kemâle varmıştı.
Pierre, serpilmiş bıı vücudün harikulade çıplaklığını hatırlanıl ya çalıştı, fakat düşüncelerinden ' arzu silinmiş, yerini şefkate ve muhabbete terketmişti: oğlu, ka- ( rısı, evi. İstikbali daha sakin gö- j rüyor, ihtiyarlığa beraber gide- | çeklerdi; geçirdikleri tecrübe dev ‘J resi, hayatlarını kıymetlendiren j bir gölge gibi kalacaktı. Başka j çocukları olmıyacaktı, Miss Jack-son Katerin’i büyüttüğü gibi ; Doude’u de yetiştirecekti ve hü- • ziinlerinde onları koruyacak olan ( yine oğullarının neş’esi olacaktı. • Daha uzun zamanlar, ahlâksızlık ] tan uzak, sevişmelerle dolu gece- . ler geçireceklerdi. Al tık aşkta gü ’ zellik, gösteriş istemiyordu: birleşmeleri kâfi derecede güzel de- j ğilmiydi ki onun gibi berbat bir insana, sevgilisi temiz okluğu için temiz olmak hevesini veriyordu? Ve Katerin hem karısı hem sevgilisi olacaktı: k............. takdir etitği eski günlere döne-
Her idareci
Her meslekte İş adamı
Her Mühendis
Her Doktor
Her genç Her bayan
Otomobilciliği öğrenmek ihtiyacile karşı karşıyadır
YENİ DERS DEVRESİ 5 NİSANDA BAŞLAMAKTA OLAN
Ankara
Ölçü Aletleri Tamir Atölye
Ölçüler mevzuatına göre, her nevi Baskül, Kantar ve Teraziler en sağlam bir şekilde tamir edilir. Ölçü âletinin muayene ve damgaları tekemmül ettirilerek sahiplerine teslim edilir.
ADRES:
Mehmet Ali Demirel - Çocuk I Sarayı Caddesi No. 273/A. Züca-I ciye Mağazası yanında - Ankara ’ (539)
Ankara’nın her köşesinde bol gelirli ev, apartman, arsa almak ve karısı nem sev- • ' satmak istiyen sayın müşterilerin kıymetini şimdi ) I müracaatları rica olunur.
| Ulus Meydanı, Mühendis Hanı No.
Dumlupınar ilkokulu Okul Aile Birliği Yararına
Okuyanlar:
Muzaffer «Kıvılcım., Akgün ve Ali Can,
Çalanlar:
Sarı Recep, Osman Özdenkçi Ahmet Yamacı, Kara Böcekler Nevzat Ekmekçi
Halkevi Temsil Kolu tarafından .PALAVRA.
Sürprizler
Biletler Okul İdaresinden, Konser gecesi Halkevinden temin edilir.
ZAFKB’te Abone Şartlan W-î*iJekrt l«i
Devamlı ilânlar için huruz! tarife tatbik edilir.
Gustave jbntteriltn evrcJ» »t» t/anılar edtlmMİ* İade edil ilanlardan mesuliyet kabul edil
( I* \
Muhammen
Ekmek
lialık uskumr
kil
.Tane Russeı )
10000A 15000
Jane Russelrjıı fevkala de güzel bir pozu
Holivudurı mütevazi
yıldızı JaneWyman
» I
ki
'*
Limon tuzu Y. Salal Mandal
incir (süzme
1 lu
k. bı,
Portakal (80 lik)
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından:
Eksiltmeye konulan yiyecek maddelerinin
Sadeyağ Tuı-yağ Zeytinyağ Yemeklik Beyaz sabun Çamaşır sodas
Miktarı Kilo Kilo
25000 36000
Milyoner tayyareci - Sansüre uğrayan bir t'ilın - Fotoğrafçı dükkânından beyaz perdeye geçiş - Hazin, bir ışk şarkısı
Paul Muni gibi beyaz perdeye J kaMnd.ran milyoner Howard Huges 5 garip tabiatli bir adamdır. Durmadan sevgili ve meslek değiştirir. Hollyıvood'un bir çok gözde güzelleri onun aşk hayatında yer almıştır. Son derece sportmendir de... Bilhassa mükemmel bir havacıdır. Zaman zaman yeni biT rekor tesis etmek üzere özel olarak imal ettirdiği uçaklarla dünya turuna çıkar. Bazan da aklına eser, film çevir ıniye kalkar.
İşte ismi üzerinde dedikodu uyan dırmak için parasını su gibi harcı-van milyoner Howard Huges geçen vıl eline The Outlaw - Kanun Dışı- adlı bir senaryo geçirdi ve çevirteceği film için yıldız aramıya başladı. IIollywood’un tanınmış yıldızlan gözünün içme baktığı halde o kimseye yüz vermedi. Bir iki dostuna beyaz perdeye Jeane Harlow gibi unutulmıyacak birini kazandırmak istediğini söylemişti. Herkes merakla onun yeni buluşunu bekliyordu.
Böylece günler, hattâ aylar geçti. Aranılan tipik giizel bir türlü bulunamıyordu. Filmin bütün hazırlıkları tamamlanmış, artistler tutulmuş, fakat baş yıldız bulunamadığı için harekete geçilememişti.
Nihayet bir gün stüdyoya IIow.3fd Huges elinde bir fotoğrafla nefes nefese geldi. Bir anda bir sürü dedektif Huges'ın elindeki fotoğrafın sahibini arayıp bulmak için seferber edildi.
Büyük ikramiye bu sefer bir esmere çıkmıştı. Jane Russell adlı bu güzeli bulmak pek güç olmadı. Ardı arkası kesilmiyen dedikodulardan sonra -The Outlaw - Kanun Dışı» çevrildi. Çevrildi amma bu sefer de ikinci bir fırtına koptu. Filim müstehçen olduğu iddiasıyla sansüre uğradı. Bunun üzer ı sahneler tadil edildi.
Bu hâdise eseri meşhur
Reklâm kumpanyası da iyi çalış
Kısa bir zaman içinde oldu.ıça basit bir konusu olan bu eser seyirci rekoru kırdı ve Huges bir sefer daha beyaz perdeye unutulmıyacak isim kazandırdı.
Iienüz 29 yaşında olan Jane Rus-bir fotoğrafçı dükkânında Hovvard Huges tarafından ) bu günkü mevkiini elde şüphesiz büyük bir şans e-seridir. Zaten talihinin küçükten beri kendisine güldüğünü söyliyen e’ın meşhur Kay Kyser orkes-ında ve radyoda şarkı söylemi başlaması da bir tesadüf neti-Bu hâdiseyi kendisi şöyle
•Bir gün bir kız arkadaşımla o-turmuş, dereden tepeden konuşuyorduk. Bir aralık arkadaşım damdan düşer gibi : (Ne olur Jane, bana bir şarkı söyler inisin?) dedi. Ünce böyle bir teklifle karşılaşmayı biraz, garip buldum. Fakat arkadaşımın samimiyetinden emin oldu ğum için : (Peki, sen dinlemeye tahammül ettikten sonra söyliyeyim) 1 dedim. Alay olsun diye de başladım hazin bir aşk şarkısına. .. Biraz sonra bir de ne göreyim!... Kahkahadan kırılacağını sahdığım dostum göz yaşları dökmüyor mu?
Kay Kyser’in orkestrasında şarkı söylemem bu hâdise dolayısıyla oldu.»
Jeane Russell'i bilhassa Hovvard Huges’) çekemiyenler beyaz perdenin yeni kazandığı bu tipik yıldız aleyhinde de lâf etmekten geri kalmamışlar ve «Bize de biraz fotojenik bir kız ve bol para veriniz size
Jane’de sanat sevgisi daha pek küçük yaşta iken başlamıştır. Ken dişi çocukluğunu anlatırken şöyle demekte;"
• Bir film yıldızı olmak yük emelimdi. Sinema mecmualarını karıştırmaktan bir hal olurdum. En sevdiğim yıldız Carole Lom-bard’dı. Onun resimlerinden zengin bir kolleksiyon yapmıştım. Bi bu hayranı olduğum yıldıza itip yazmak aklıma geldi, bilebilirmiş gibi bir gün yıldız mamın ihtimal dahilinde olup olmadığını sordum. Fakat cevap almak kısmet olmadı. Çünkü bildiğiniz gibi Carole Lombard yare kazası netices rini kapadı».
Bir futbol yıldızı olan Bob Wa-terfield ile evli olan Jane Russell güzel olduğu kadar zeki bir kadındır. İnce esprileri vardır. Bok Hope tarafından fazlasıyla beğenilir. Mükemmel bir yüzücüdür. Bu yaz bir yüzme havuzunda Estheı-Williams’ı geçtiği s kaşlı kara gözlüdür.
En sevdiği şey evini dayayıp döşemektir. Hemen hemen her hafta evindeki eşyalar yerlerini değişti-
Kadınların süslenmesine taraftar olan Jane Russell «Boyasız kadın, kabuğu soyulmuş elmaya benzer, der. Biraz açık saçıkça giyinir. O-nu bu balamdan tenkid edenlere şu cevabı vermiştir :
n verdiği güzelliği kul-saklayayım?»
Ahmet NEDİM
Holiwud'da
Jane VVyman beyaz perdenin en iyi ve en temiz giyinen tek kadınıdır
Kızının yıldız olmasını arzu eden Jane Wyman'ın annesi onu fi yaşında Holivud’a getirerek dans dersi vermeye başladı. Zeki bir kız olan Jane VVyman kısa bir^amanda mükemmel dans etmeyi öğrenmişti. Senelerce stüdyolara üracaat eden anne kız, hiç bir netice elde edemiyorlardı. 15 yaşına bastığında buz üzerinde dans etmek için iyi bir teklif alan Jane, rakibi olan bir kız tarafından hileye uğrayarak bu en „llns
mühim arzusundan mahrum kaldı, rayan Jane, her gün, â; En nihayet müzikal bir filmde J- ' ğu yıldız fak bir rol alan Jane, ölünceye ka- bir haber dar figüranlıktan kurtulamıyacağı- 1 ~
nı anladığından, film biter bitmez
dediğiniz kadar Jane Russell bu-| Misurl'ye" gidereküniversitenin luP Hollywood’u yıldız yağmuruna I Dram kısmına talebe olarak girdi.
'utalım- demişlerdir.
Büyük bir ekseriyet ise bu fikir
ile (Mildir. Jane-ın her şeyden ev. [ partid;
,ın erkekleri teshir eden bir _____________________o.
î vücut güzelliği olduğunu kıyı gayet güzel söyleyen Jaı ıktedirler .
Jane Üniversitede sanat kabiliyetini inkişaf ettirmede hiç de güçlük çekmiyordu. Bir gün, gittiği bi • misafirler Jane’e şarkı söylemesini rica ettiler. En sevdiği şar-
misafirler arasında bulunan bir
Selanik fasulye Barbunya fasuly Kuru baniye
Un
Makarna irınikli
Karabiber
Sirke
İç fıstık
İrmik
Sebze konserve
Fındık içi
Radyo Müdürü radyosunda şarla söylemesi için mühim bir teklifte bulundu. Jane istemiyerek arkadaşlarının ısrarı ile teklifi kabul etti ve Jane Dorrell ismi altında profesyonel radyo şarkıcısı oldu. Fakat Jane’nin arzusu Holivud’a dönmek, yeniden yıldız olabilmek için talihini denemekti. Radyodaki kontratı sona erdiğinde, kültürlü ve tecrübeli olarak Holivud’a döndü. Gene bir çok talihsizliklere uğ-.. j—. J....»., eü.., âza bulundu-
ğu yıldız acentasına gidiyor, yeni bir haber var mı diye soruyordu.
Bir gün Acente ilk müjdeyi verdi. Evet, Carole Lombard ve Wil-liam Powel’in çevirecekleri bir
çirkin erkek rağbette
Geçen sene birinci sınıf dızlığa yükselen beyaz perdenin 38 yaşında en çirkin erkeği Paul Douglas hayranları genç Amerikan kızları tarafın dan günde binlerce mektup alıyor.
1949 senesinde Linda nell, Jeanne Crain, Anr thern, gibi beyaz perdeni meşhur kadın yıldızları ile, birlikte çevrilen A Letter To Three Wifes, Üç Kadına Bir Mektup, filminde ilk defa beyaz perdede görülen Paul Douglas filmde yaşattığı karakteri fevkalâde canlandırarak bugünkü mevkiine haklı olarak ulaşan ender bir yıldızdır. 1949 senesi seçilen 10 yılu diz arasında 4 cü mevkiyi kazanan Paul Douglas kaba yapılı, çalık ve kalın kaşlı çirkin suratlı olmakla beraber oy-nayış ve sanal kabiliyeti say * sinde sinema hayranlarını kendine sevdirmede bugün
■ bir çok meşhur Jönprömiye-Icri ı-ı.lı.ctlc bırakmış vaziyettedir. Şimdi Holivudda böyle birbirlerine denk olmıyan çiftler modası başlamıştır. Bu hal ne kadar devam edecek , bilinemez.
Taze bakl.‘. Nane
Armut Karnıbal
Yassı kadayıf
Tel kadayıf
Ekmek kadayıfı
I
Reçel muhtelif Beyaz peynir Zeytin tanesi Kaşar peyniri Kaymak T. Helva
thers) Film Stüdyosunda çevrilecek (Cain and Mabel) filminde iyi bir rol alarak (Warner) ile uzun bir kontrat imzaladı. Hafif komedi olan bu filmden sonra (Princes O'-rourka), (The Dough Giriş) filmlerini çeviren yıldız, 1936 da Akademi mükâfatını kazanan —geçenlerde Büyük Sinemada oynayan— -(Lost Weekend» filminde dramda da muvaffak olduğunu isbat etti. Gregory ............... Peck ile çevirmiş olduğu (Year-filmde Jane’ne mühim bir rol vere- ling) filminde ise sanat kabiliyetini çeklerdi. Jane bu haberi duyunca • tamamen isbat etti. 1949 senesinde sevincinden ağladı Ertesi günü (Jonny Belinda) filminde Akademi Stüdyoya gittiğinde havai sukutu 1 mükâfatını, senenin en iyi yıldızı ile geri döndü, çünkü,-rejisörün ta- J olarak kazanan. Jane Wymun oyna-nıdığı bir kız oynayacağı rolü al- mış olduğu Değirmencinin sağır ve inişti. Jane bu hâdiseden sonra ge- ' dilsiz kızı rolünde çok iyi muvaffak ne yılmadı. Nihayet (Warner Bro- olmuş yıldızdır. |
1 — Fakültemizin Güllıane Hastanesindeki kliniklerinde çalışan personellerinin 1950 mali yılı sonuna kadar olan iaşesi için yukarıda cins, miktar ve fiatları ile hizalarında geçici teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı iaşe maddeleri, açık eksiltme ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur.
2 — Bu işe ait eksiltme şartnameleri her gün Fakülte İdaresinde görülebilir.
3 — (15000) liradan yukarı olan gurupların kapalı zarf usulü ile ve (15000) liradan aşağı olan gurup-laıın ise açık eksiltme suretiyle ayrı ayrı eksiltmesi yapılacaktır. İstekliler iıev gurupta bulunan iaşe maddesine, tahmini bedelinden yukarı olmamak üzere ayrı ayrı fiat teklif edecekler ve gurupların genel yekunu üzerinden teklif yapılpnyacaklır.
4 — Eksiltme her gurubun hizasında gösterilen gün ve saatte Tıp Fakültesinde toplanan Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır.
5 — İsteklilerin ihale saatinden önce geçici teminatlarını Ankara Üniversitesi, Saymanlık Müdürlüğü veznesine yatırmış olmaları ve 1950 mali yılı Ticaret Odası vesikası ile2490 sayılı kanunda yazılı belgeleri ile birlikte belirli gün ve saatte Fakülte Satın Alma Komisyonuna gelmeleri.
6 — Kapalı zarf usulü ile yapılacak eksiltmelerde, isteklilerin yukarıda yazılı belgeleri ile birliket
tesbit edilen günde, ihale saatinden bir saat önce teklif mektubu ve teminat makbuzunu havi kapalı zarflarını Satın Alma Komisyonu Başkanbğına vermeleri ilâh olunur (1963) (220)
Satılık Bakkaliye, sütçü ve yoğurtçulara yeni vaziyette üç tekerlekli yük bisikleti (arabası) müracaat. Tel : 24668. Satılık Arsa Kavaklıdere, İsveç Sefareti kargısında. Asfalt üzerinde 1024 M’. Tel: 2116S a müracaat. 1 1 L- - J .•! İNGİLİZCE ve FRANSIZCA Dersleri Telefon: 15S1S
DİKKAT ORTA^ta
■ Nylon Çorap Fiatları:
Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ORTAÇ
Anufarlalar Caddesi Nü. 2S4
Adliye katfisı Köşe Ulağa*» Ankara
535
550
525
/)/.- //Z35 Ankara
)
I
Sayfa : G
ZAFER
3-4 1950
I Başmalcoloden devamı
%
Fenerbahçe Vefaya dün 2-1 mağlup oldu
Beşiktaş da Galatasarayla 1 -1 berabere
k
ı
!
r
İstanbul, 2 (Hususî) — Milli Eğitim mükâfatının bugün yapılan karşılaşmalarından ilki Fenerbahçe ile Vefa arasında başladı. Fenerliler Lefterin ayağından yaptıkları bir golle devreyi galip bitirdilerse de. 2 nci devrede canlanan Vefalılar Suphi vasıtasile iki gol kazanarak maçtan 2 — 1 galip çıktılar. Fener çok bozuk bir oyun oynadı. Kalede Cihadın yerine Erdal vardı Galatasaray - Beşiktaş
Günün ikinci ve mühim karşılaşması hâkem Sulhi Garan idaresinde Galatasaray ile Beşiktaş arasın da yapıldı. Bu maça her iki taraf da değişik birer kadro ile şöyle çıktılar
Galatasaray : Turgay, tstepan, Ru hi, Musa, Muzaffer, Doğeın, Hikmet Naci, Muhtar, Reha, Koçis.
Beşiktaş: Fevzi, Yavuz, Vedii, Eşref, Maruli, Hüseyin, Süleyman, A. İhsan, Bülent, Fahrettin, Faruk.
Rüzgâr Galatasaray lehine idi. O yuna Beşiktaşın vuruşu ile başlandı, Fahrettinin uzun bir vuruşunu Ruhi karşıladı. İlk dakikalar karşı lıklı akmlarla geçti.
5 inci dakikada Nacinin bir firi-kik atışını Fevzi güçlükle kornere çıkardı.
12 inci dakikada yapılan yine bir Beşiktaş altınında topu yakalayan Turgay 18 pas dışından degajını yaptı. Hâkem bunu Hentbol atışı ile cezalandırdı. Hüseyinin çektiği serbest vuruşta topu müsait bir vaziyette yakalayan Süleyman sol bir sütle Beşiktaşın yegâne golünü yapmaya muvaffak oldu.
Golden sonra Galatasarayın devamlı olarak Beşiktaş kalesini çen-bere aldığı görüldü, otuz ikinci dakikada Beşiktaş kalesi önünde soldan yapılan bir taç atışında Reha topu 18 pas içerisinde yakaladı. Plase bir vuruşu Galatasarayın beraber lik golünü yaptı. Vaziyet 1—1 berabere. Galatasaray mütemadiyen hücumda. Bu arada Rehanın sıkı bir şütünü direk kurtardı. Bütün gayretlerine rağmen vaziyet değişmiye-rek, oyun 1—1 berabere sona erdi.
İkinci devrede iki tarafın gayretlerine.rağmen hiç gol olmadı ve maç böylece 1—1 beraberlikle neticelendi.
Eskişehir Hava gücü takımı kaptanı, Zeki Doğan’d an kupayı alırken
Hava kuvvetleri
Ankara atletizm
c
1
1
J
I'
r j
J!
a
’I
kupası
maçları
TERFİ MAÇI
Sabahleyin Şeref Stadında yapılan Emniyet ile Adalet arasındaki terfi maçı da 1—1 berabere neticelendi. Emniyetliler tekrar birinci kümede kalmaya muvaffak oldular.
Ordu Karması Harp Okulunu
7—3 yendi
Ordu karmasını tesbit etmek üzere Askerî Güçler, Harb Okulu ve Yedek Subay muhtelitile takviyeli Harp Okulu takımı arasındaki maçı dün muhtelit 7 - 3 kazanmıştır.
Dört Bölge hava gücü takımları nın son karşılaşmaları dün 19 Mayıs Stadında yapıldı ve Eskişehir Hava Gücü takımı hava kuvvetleri kupasını kazandı.
İç sahada yapılan Eskişehir - Ba lıkesir Hava Güçleri karşılaşmasında takımlar ’ ....
çıktılar :
Eskişehir : Necdet, Nihat, Ziya, Ömer, Mehmet, Haşan, Kemal, Fahri. Muhittin, Kadri
Balıkesir : Ertuğrul, Cevdet, Mehmet, Evrenos, Sezai, Halit, Selâhat-tin, Mecdi, Bülent, İzzet, Tahir.
Oyuna 13.50 de hâkem Ziya O-zan’ın idaresinde başlandı. Eskişehirliler derhal teşebbüsü ele alarak rakiplerinin kalesini sardılar. İlk
Muhtarlara seçim arifesinde vaadler
galip duruma geçirmiş oldular. BalIkesirliler aradaki farkı telâfi için açık oynamayı tercih ettiklerinden iki gol daha yediler ve devre 4—0 aleyhlerine bitti. İkinci devrede iki takım da birer gol daha attılar ve maç 5—1 Eskişehir Havagücünün galebesile sona erdi :
Aynı saatte dış sahada üçüncülük için Ankara Hava Gücile Bursa Hava Gücü arasında yapılan maçın ilk devresi 1—0 Bursa lehine bittiyse de ikinci devrede üç gol çıkarmaya muvaffak olan Ankara Hava Gücü takımı maçtan 3—1 galip çıktı.
Maçtan sonra Hava kuvvetleri Ko mutanı Orgeneral Zeki Doğan turnuvanın birincisi Eskişehir takımına Hava Kuvvetleri kupasını biz* iki golü Balıkesir müdafileri kendi zat verdi. Balıkesir ikinci, Ankara kalelerine atarak rakiplerini 2—0 1 Hava Gücü de üçüncü oldu.
sahaya şu kadrolarla
İzmir’deki maçlar
Demirspor Göztepeyi
4-0 mağlûp etti
Ana yasada değişiklik âcil bir ihtiyaç mıdır?
Anayasada çizilmiş salâhiyetlerinin bir ikisini kısaca gözden geçirelim: Bugünkü Anayasamız, Cumhurbaşkanına mühim salâhiyetler vermemiştir. Kendileri, Meclisi yenilemeğe salâhiyettar değildirler; Mcc lis tarafından intihap edilirler, Meclisle beraber müddeti biter ve yeniden intihap olunurlar. Halbuki 1950 seçimlerinin sonunda Büyük Millet Meclisinde, C. H. P. Millet-vekileriniıı çoğunluğu elde edememesi çok ihtimal dahilindedir. Bu takdirde C. H. P. Genel Başkanı, Cumhurbaşkanlığından ayrılmak ve Çankayayı terketmek zorundadır. Halbuki dalıa uzun müddet i-çiıı meselâ 7 sene için ayrı bir Reisi, cumhur seçimi yanılırsa, vaziyet daha başka olur. Simdi Cumhurbaşkanının mukadderatı doğrudan doğruya partinin ve Meclisteki arkadaşlarının mukadderatına bağlanmıştır.
Anayasanın 35 inci maddesi gereğince, Reisicumhur, Meclisin kabul ettiği kanunları 10 gün içinde ilân etmekle mükelleftir. Uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere yine 10 gün içinde gerekçesiyle birlikte Meclise geri verir, Anayasa ile bütçe bıı hükmün dışındadır. Meclis, geri verilen ka-kabul ederse Cumhıır-n etmekle miikellef-
Bayar'ın İstanbuldaki nutku
ir (Baş tarafı birinci de) bir derdi olan kömür tevzii meselesini ele alarak tevziatın usulsüz yapıldığını anlatmıştır.
Bundan sonra Muhtarlık Kanununun 2. maddesinde yapılması düşünülen tadilât üzerinde müzakereler yapılmış ve Büyük Millet Meclisi dağıldıktan sonra böyle bir vâidde bulunulması muhtarlar ü-zerinde fena bir tesir yaratmış, bilhassa seçim arifesinde kendilerinden beklenen hizmetlere karşılık böyle bir vaid yapıldığı kanaatini u-yandırm ıştır.
Kanunda yapılmak istenen tadilât için hazırlanan tasarıya göre, muhtarlar da bekçilerde olduğu gibi salma usulüyle ayda muayyen bir maaş alacaklar, kazanç vergisinden muaf tutulacaklar ve kırtasiye masrafları vilâyetçe verilecektir.
Hazırlanan tasarının okunması üzerine bir çok muhtarlar söz almışlar ve fakir h.alkın bekçi parasını güçlükle verdiğini, kendilerine bir yardım yapılmak isteniyorsa bunun halktan alınarak değil hür kumet bütçesinden verilmesini, fakir halktan bir de muhtar parası diye para alfnanın doğru olıpıyaca-ğını icabederse parasız da çalışabileceklerini söylemişlerdir.
Bundan sonra kapı numaralara nın gelişigüzel takıldığını, bu yü» den seçim kütüklerinin yanlışlıklarla dolu olduğunu, seçim listelerini hazırlayan memurlara para verildiği halde kendilerine ulak bir yardım dahi yapılmadığını söyleyen muhtarlar uzun uzun tenkitlerde bulunmuşlardır.
Bu arada esasen büyük bir ekseriyetin bulunmadığı toplantıda 13 kişi kalmış ve neticede seçim kartlarının muhtarlara tevzi edilmesi için 6 Nisan Perşembe günü tekrar Halkevinde toplanmak üzere toplantıya son verilmiştir.
İzmir, 2 (Hususî muhabirimiz telefonla bildiriyor) — Ankara takımları bugün Millî Eğitim Mükâfatı maçlarının ikinci' karşılaşmalarını yine 10 bine varan bir meraklı kütlesi önünde Alsancak stadında yaptılar. /
Günün ilk karşılaşması Alfayla Gençlerbirliği arasında yapıldı. Takımlar İstanbul bölgesinden hakem Sanlih Duransoy’un idaresinde ya-
Oyuria saat 14.30 d.a Gençler başladılar. Fakat akınları Altây müdafaasında kesildi. Derhal hücuma geçen İzmirin Siyah -. Beyazlıları vazjyete hâkim,oldular(ve 1 ci dakikada soliçleri Bayram takımının
ilk golünü kaydetti. Altaylılar 14 cü .dakikada da santrforları Adilin a-. yağiyle ikinci gollerini yaptılar. Nihayet 33 cü dakikada yine Adil, Alfaya üçüncü golü de kazandırdı ve devre 3—0 Altay lehine bitti.
İkinci devreye çıkarken Gençler takımlarında değişiklik yaptılarsa da Altay karşısında neticeyi değiş üremediler ve maç da 3—0 Altaylı-’.ların galibiyetiyle sona erdi.
Demirspor — Göztepe
Günün ikinci maçı Demirsporla ı Göztepe arasında oynandı..
1 Bugün çok güzel bir oyun çıka-! ran Demirsporlular maçı 4—0 ka-'zandılar.
mevsimi açıldı
Dün 19 Mayıs Stadında mevsimin Atletizim açılış müsabakaları yapıldı. Kalabalık bir atlet grubunun katıldığı yarışmalar oldukça güzel ve çekişmeli geç-
Alınan teknik neticeler şunlardır ;
Birinci Küme :.
300 metre 1 — Doğan Acar-bay (Y. B. E. E.) 37.06,
500 metre 1 — Kemal Hoıolu (D. S.) 1.09 2/10,
800 metre 1 — Ekrem Koçak (A. G.) 2.03,
1500 metre 1 — EkremKoçak (A. G.) 4.30. 4/10,
10.000 metre 1 — Zekâi Andaç (Y. S. O.) 37.50.
Cirit 1 — Halil Zıraman (Ferdi) 59.47 metre,
Disk 1 — Çelil Uçaner (M. G.) 40.54 metre,
Gülle 1 — Necdet Akın (G. B.) 13.69 metre,
Çekiç 1 — Muzaffer İskender (1-1. O.) 41.60,
Uzun 1 — Ömer Özkap (D. S) 6.51 metre,
Üç adım 1 — Ömer Öz’fap (D. S.) 13.67 metre,
Yüksek 1 — Mahir Araş (Y. B. E. E.) 1.75 metre,
Sırıkla atlama 1 — Muhittin Akın 3.70 metre.
60 yarda 1 — Mustafa Batman 8.04 1/10.
tıraplardan birisinin de hayat pahalılığı olduğuna işaret ederek şunları söylemiştir:
— »Hayat pahalılığı bizim bütçe-
mizin tanzimi, vergi sistemi ve para politikamızın sakatlığından ileri gelmektedir. Bu hususlarda salim bir yol takip edilseydi, milletin ız-tırabı bu derece olmazdı. Şunu soy- | liyebilirim ki; hayat pahalılığı sa- l
dece İstanbul için değil, bütün memlekete şâmil bir belâdır. Fakat biz hayat pahalılığı denen ejderin ortadan kalkması için bütün cesaretimizle üzerine yürüyeceğiz.» I
Başkan Celâl Bayar, müstesna *
sevgi tezahüratı ve heyecan arasın da şiddet politikası hakkındaki id- I dialara temas ederek konuşmasına şöyle devanj etmiştir:
— -Biz yolumuzu bulmuşuzduı ve yolumuzda dört senedir cesaretle yürüyoruz. Devlet idaresinde milletin arzu ve iradesinin hâkim olması, işlerin düzelmesi için şart- ! tır. Bizim dikkatimiz bu noktada toplanmaktadır. Hükümet 1946 da- I ki zihniyetle seçimleri idareye kalkmasın ve zihniyet değişmiş olsun. Değişti mi? Bunu 45 gün son- k I ra kemaliyle göreceğiz. 1946 da ol- ’ duğu gibi rey hırsızlığına ve maz bata sahtekârlığına meydan vermi-yeceğimizi söylediğimiz zaman bize, Demokratlar şiddet politikası kullanıyor, dediler. Bu memleketin | sükûna ihtiyacı olduğunu herkesten
iyi biliriz. Eğer Demokrat Parti kurulduğu zaman bu memlekete I
hizmetten başka bir düşünceye ken- |
dini kaptırmış olsaydı şimdiye kadar memleketin sükûnu yüz defa I bozulmuş olurdu. Biz yalnız müdafaa vaziyetinde bulunduk. Eğer mes ul mevkide olanlar vazifelerini suiistimal edecek olurlarsa kanuna I
dayanarak onların hakkından gel- I
mek azmindeyiz. Eğer bu samimi arzumuzu şiddet olarak kabul ediyorlarsa, kimsenin böyle düşünmeğe hlıkkı yoktur. Memleket sükûn '
ve istikrar içinde yaşamalıdır. '
Türk milleti maceralardan bıkmış- 1
tır, başını dinliyerek işlerini haya- J
tın intizamı içinde görmek istiyor. |
Fakat bu sükûn ve istikran kim i
bozuyor? Bozmak istiyen mevcut mudur? Şunu söylemek isterim ki, ! bililtizam .bu memlekette sükûn i
bozulmaktadır. Onu da koruyacak ı benim, biziz.» diye üzerine fuzulî vazife alan insanlar vardır. Demokrat Parti bir taktik karşısındadır. , Demokratlar ve bütün Türk Mille- j ti bu taktiğin elbette farkındadır».
Demokrat Parti KazLıçeşme toplantısı
Öğleden sonra yapılan Kazlıçeş-medeki toplantıda büyük bir toplu- ■ luğun iştiraki ile Demokrat Parti"*! gecekondu ocağının açılış töreni yapılmış ve ilk olarak konuşan o-cak başkanı mesken ıztırabını belirterek gecekondu sakinlerinin hissiyatını ifade etmiş ve bir gün evvel Valinin gecekondu mıntakasına giderek politikaya karışmamaları ve gazetecilere inanmamaları hakkında vatandaşlara nasihatta bulunduğunu açıklamıştır.
Celâl Bayar Eyüp toplantısında
Eyüpte yapılan toplantı da büyük bir heyecan havası içinde cereyan etmiştir. İskele meydanı, iskele gazinosunun içi ve denirdeki mavna ve kayıklar hınca hınç dolmuş ve beş bini aşan bir topluluk evvelâ Fuat Hulûsi Demirelli’yi, daha sonra Ali Çekiç’i, Rize Demokratlarından Avukat Osman Kavrak’ı ve nihayet Başkan Celâl Bayar’ı dinlemiştir.
Bayar, burada yaptığı konuşmada işçi dâvası üzerinde durmuş, ticarî hayatın inkişaf istikametini belirtmiş ve Halk Partisi hükümetlerini tenkit ederek Demokrat Par-tinin şahıslara bağlı değil, maksaV ** da bağlı bulunduğuna işaretle deWz’ miştir ki:
— .Milyonlarca vatandaş aklı, | şuuru ile Demokrat Partiye şerefi- ' ni bağlamıştır. Böyle mübarek bir kuvvetin şahıslarla hiç bir alâkası olamaz. Şiddet diye delil olarak ortaya atılan şeylere dikkat ediniz, bunların ne kadar basit ve hattâ mânâsız şeyler olduğunu anlarsınız. Şiddet dive her yerde i-leri sürülen sözler ve fikirlerde bir maksat aramak icabeder. Biz bu maksadı şu suretle mânâlandırı-yoruz:
1— 1946 seçimlerinde irtikâp ettikleri günahları gölgelemek,
2— Yarın için aynı suretle hareket ettikleri zaman şimdiden efkârı umumiyeyi aleyhimize hazırlamak.
Bu suretle düşünmek bir suizan değildir. Sebepsiz ve mânâsız bir surette her yerde tekrar olunan şiddet politikasından bir maksat takip olunduğunu görmek ve ifade etmek te bizim hakkımızdır. Hayli zamandanberî müteaddî bir politika taktiği içerisinde bulunanlara hatırlatmak isteriz ki, yanlış yoldadırlar ve milletimiz gizlenen maksatları görecek kadar aklı selim sahibidir.»
Celâl Bayar’ın adaylığı
Celâl Bayar bugün Kasımpaşa-da yaptığı konuşmanın sonunda seçmenlerine şöyle hitap etmiştir:
— .Ben İstanbul halkına karşı minnettarım. 1946 da lütfen beni mebus yaptılar. Ben sırf bu lûth karşı duyduğum minnettarlığımı ve vefa borcumu ödemek için bu defaki seçimlerde İstanbuldan namzetliğimi koymak niyetindeyim. Sevgili vatandaşlarım eğer bana hizmet fırsatı verirlerse aynı bahtiyarlığı duyacağım.
J» (Baş tarafı birinci de) jnikrofon başına gelen Celâl Bayar salonda bulunanları ve binanın dışında hoparlörler önünde biriken Kasımpaşalıları selâmlamış ve aşağıdaki hitabede bulunmuştur:
— -İktisadî bakımdan denizciliğin büyük bir ehemmiyeti vardır. Zaman zaman denizciliğimizin yükselmesi için yapılan hamlelerin müsbet neticelerini görmüyoruz. Memleketimizin üç tarafı denizle çevrilidir. Deniz nakliyatı, daha doğrusu deniz iktisat ve ticaret vasıtalarımız kâfi geliyor mu? Bugün deniz nakliyatında çok müşkülât çekmekteyiz. Bizim komşularımıza nazaran geri kalmamızın sebebi nedir? İstidatsızlığımızdan mı? Eğer böyle düşünürsek ecdadımıza karşı küfran etmiş oluruz. Şu halıe her şeyden önce sistem ve sisteme göre çalışmak lâzımdır. Demokrat Parti bunu kendisi için bir vazife saymaktadır. Biz, sanatımızla, ticaretimizle, hatta sporumuzla denize çıkmak zorundayız.»
Bayar, bundan sonra işçi dâvasına ve grev meselesine temasla demiştir ki:
— -Grevin iki tarafı keskin bir ilâh olduğu ileri sürülüyor. Bizim kanaatimiz şudur: Memleketimiz de fertlerin hak ve hürriyetlerini sağlamak istiyoruz. Demokrasinin bütün icaplarını kül halinde kabul ediyoruz. Bu sebeple iki tarafı kes-
i ön d a grevi işçilerimize tanıyoruz. işçilerimiz memleketin menfaatini diğer sınıflar kadar bilen ve gözeten insanlardır..
Demokrat Parti Başkanı bu ara da bir vasıtanın müsbet ve menfi olarak kullanılabileceğini belirten tarihi bir misal vererek, konuşmasını İstanbul şehrinin türlü hususiyetlerine intikal ettirmiş ve Is-tanbulun şehir olarak duyduğu ız-
yürürlükte olan A nayasa ile Devlet Reisine tanınan salâhiyetlerden hiç birinin kendileri tarafından kullanıldığını görmedik.
Meselâ; Milletvekilleri ödeneklerine yapılan zamma, muhalefet mebusları ve bir kısım C. H. P. Milletvekilleri itiraz etmişlerdi. Efkârı umumiye de buna şiddetli su. rette taraftar iken Devlet Reisi, kanunu tekrar Meclise sevketmek hakkını kullanmadı. Sayın İnönü bu yolda Veto hakkını kullanmış olsaydı belki de bugün seçim propagandasına çıkmak külfetinden âzâde olacak kadar, milletin kalbini kazanmış olurlardı.
Orduya gelince, Başkomutanlık, Türkiye Büyük Meclisinin yüce varlığından ayrılmaz ve Cumhurbaşkanı tarafından tamsil olunur.
Harp kuvvetlerinin komutası, barışta özel kanuna göre Genelkurmay Başkanlığına aittir. Halbuki Genelkurmay Başkanlığı da Başbakanlığa merbuttur. Seferde de Genelkurmay Başkanlığına gelecek zatı, Bakanlar Kurulu teklif eder. Ve Cumhurbaşkanı bu teklife uyarak tayini yapar.
Görülüyor ki bugünkü Anayasaya göre salâhiyetleri, ordu üzerinde de kısılmıştır.
( Cumhurbaşkanı bir parti başkanı , olduğu zaman mesele yoktur. Fakat liderlikten ayrıldı mı Mecliste C. H.P. çoğunluğu kazansa bile vaziyeti tamamiyle başkalaşır. O zaman salâhiyetleri çok mahdut bir
j hale gelir..
| Halbuki son zamanlarda parti başkanlığının, Cumhurbaşkanlığın-
, dan ayrılması için kuvvetlenmiş bir cereyan vardır. İşte bunun i-çindir ki Ankara Milletvekili adayı Sayın İnönü, şimdi çift Meclis ve Anayasa meselelerini birinci plânda bir iş olarak ele almış bulunmaktadırlar. Bunun ................
faydası var mıdır, Belki vardır, belki şimdilik, elimizdeki tam bir riayetle ııin tecellisini istemekteyiz. Sayın İnönü, sanki her şey halledilmiş de, yeni Meclis işbaşına gelmiş de ortada bir Anayasa meselesi varmış gibi bunu birinci plânda bir iş telâkki etmektedir. Filhakika bu meselede kendi hususî vaziyetini alâkadar eden mühim noktalar mevcuttur. İki Meclis usulü kabul edilir de Cumhurbaşkanı ayrı olarak seçilirse ve kendisine Meclisi feshetmek haki da tanınırsa o zaman ın ( tabiatiyle, nüfuz ve salâhiyetleri ’ daha da büyümüş olacaktır. Bu ileride olur veya olmaz. Bu meseleyi millet, sırası geldiği zaman her hal-
: de düşünecektir.
Bugün için üzerinde durulacak mesele, Cumhurbaşkanlığı makamının salâhiyetlerini takviye etmek değil, sadece millî iradeyi ve milli bünyeyi kuvvetlendirmeğe bakmaktır. Sayın Ankara Milletvekili adayı bu nutuklariyle millete bir şey vâdetmeyip, sade Cumhurbaşkanlığı mevkiine ait, belki şahsi vaziyetini tarsine matuf endişelerle hareket ediyorlar.
Halbuki daha evvel, ve buna gelinceye kadar yapılacak çok işler vardır. Kanaatimizce, seçim propagandasına girişen bir adayın vazifesi, önce kendisini değil, ilaha evvel milleti düşündüğünü isbat etmek ve ona göre konuşmaktır. Yoksa, millet çoğunluğu, bu Anayasa meselelerinin tahtında neler mündemiç olduğunu farkedecek bir
I) durumdadır. Adviye FENİK
I
millete bir yok mudur? yoktur. Biz Anayasaya, milli irade-
Recep Peker dün sabah vefat etti
içişleri Bakanı
-k (Baş tarafı birinci de) sırada bir vatandaşın: -Bu dileklerimiz de bundan önceleri gibi kâğıt üzerinde kalmasın» temennisinde bulunması her nedense Sayın Bakanı ve Valiyi kızdırmış ve bu temenni, sanki bir hdkaretrtıiş gibi tavır takınan Bakan bu vatandaşın haklı ikazına: Bunu aynen size i-ade . ediyorum» tarzında acaip bir mukabelede bulunmuştur.
i I
Türkiye'ye Amerikan Sermayesi
H E MISPHER E
Associates
ŞEHİR KALKINMALARI, BÜYÜK NAFİA İNŞAATI. FABRİKA TESİSİ İÇİN LÂZİM SERMAYEYİ VEREBİLECEK EN MÜHİM AMERİKAN MALİ MÜESSESELERİLE TEMASINIZI TEMİN VE İŞLERİ BİTİRİR
Türkçe de Muhabere edilir
Adres : II LVoadway, New-York 4, N- Y. Tel. HEMCOMAS
Eski Başbakan ve C. H. P. İstanbul Milletvekili Recep Peker dün sabaha karşı saat 3,50 de Istanbulda yatmakta olduğu Amerikan Hastanesinde âni bir kriz geçirmiş ve hayata gözlerini yummuştur. Kriz o ka dar âni gelmiştir ki doktorlar en ufak bir tedbire dahi başvunama-mışlardır.
Müteveffanın Tercümei Hâli
Recep Peker, 1888 yılında İstan-bulda doğmuştu. Koca Mustafa Paşa Askeri Rüştiyesinde ve sonra Kuleli idadisinde okumuş ve 1904 yılında Harbiyeye girmiştir.
İki sene sonra Harbiyeden teğmen olanak çıkan Recep Peker, ihtisas hsiline başlamıştır.
Edirneden ve Kırklarelinden başlıyan subaylık hayatı, Yemen’e kadar uzamış, oradaki hareketlere iştirak etmiş, Balkan harbi ile, birinci dünya savaşında Rumelide ve Kafkas cephesinde muhtelif harplere girmiştir.
1920 yılında kurmay binbaşı iken, millî mücadeleye katılmak üzere, 20 inci Kolordu kurmayı sıfatiyle An-karaya gelmiştir.
Ankarada Büyük Millet Meclisinin açılışında Meclisi Umumi Kâtibi olmuş, 1923 te ikinci Büyük Millet Meclisine Kütahya Milletvekili seçilmiştr.
1924 yılında Dahiliye Vekili, olmuştur.
1925 te Millî Müdafaa Vekili olmuştur.
Nihayet Recep Peker 1942 de İçişleri Bakanlığına 1946 da da Başbakanlığa getirilmiştir.
■ Recep Peker aynı zamanda Üniversitede ve Harp Akademisinin yüksek sınıflarında inkılâp tarihi dersleri vermiştir».
Vali Avni Doğanın
2 nci
* (Baş tarafı birinci de) fıkralarını göstermek faydalı olacaktır.
Madde: 76 — Vilâyetin umur ve menafii hususiyesini tedvir ve muhafaza ve onu temsil ve teşhis eden vesaiti idariye valiyi vilâyet ile meclisi umumiyi vilâyet ve encümeni vilâyettir.
Madde: 77 — Vilâyet mevdu bilcümle umur ve vezaifi hususiyede salâhiyeti icraiye münhasıran valiye aittir.
Madde: 135 — Meclisi umumiyi vilâyetçe ittihaz olunan mukarre-rat, valinin tasdiki ile kespi katiyet eder.
Şimdi bir de sizin Zafer’de neşrolunan mütalealarınıza gelelim: Bana diyorsunuz ki:
• Vali olarak İl genel meclisindeki mevkiiniz hükümeti temsilden ibarettir. Bu itibarla buradaki salâhiyetiniz müzakerelere iştirak ve genel meclisin vereceği kararları harfiyyen tatbikten ibarettir».
Şimdi sorarım. Size mi yoksa
Ankara Valisi
Avnl Doğan
a
)
Üİ
Dün akşamki yangın
* (Baş tarafı birinci de) nasıl çıktığı henüz tesbit edileme-i iniştir.
i Mağazanın sahibi, dükkânının yandığı telefonla haber verilmesi üzerine derhal hâdise yerine gelmiş ve yangın karşısında baygınlık geçirmiştir.
Memleketi zerre kadar alâkadar etmiyen şahsî fikirlerimizin beyhude yere münakaşasına bununla son veriyorum. Çünkü, daha fazla ısı ar etmek -müsacoenizle kendi tâbirinizi kullanayım - bir hafiflik olacak.»
i
Comments (0)