SALI 3 Başmuharriri i Mümtaz Faik Fenik Ij Denizciler Caddesi 2 b Posta Kutusu: 193 ANKARA J Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara , Başmuharrir tel: 15619 |
OCAK 1950 Yılı 1 — No. 249 Yazı işleri İdaro 15315 || Fiyatı her yerde 10 kuruştur. ||
ZAFER
Bufjün 4 üncü sahifede
Ankara’daki Amerika’lı Kadınlarla
Üç Mühim Müiâkat
İktidar Partisi seçim propagandasını arttırdı
Seçimler daha er ken yapılaca k Kat’î karar 12 Şubattaki divanda alınacak ve derhal Kurultay toplantıya davet edilecektir Kurultayda ismet İnönü nün Parti Başkanlığını bilfiil
Ankaraya gelen İstanbul Fen Fakültesi Biyoloji Enstitüsü talebeleri dün Veteriner Fakültesini ve muhtelif enstitüleri gezmişlerdir. Resimde İstanbullu öğrencileri hep bir arada görüyorsunuz.
ele almasının kararlaştırılması ihtimali çok kuvvetlidir
Seçimler yaklaştıkça iktidar partisi olanca hıziyle propagandayı art tırmıştır. Bu hususta şimdi bütün ^ıükûinet erkânı seferber 'edilmiş ve bütün imkânlardan faydalandırılmaya başlanmıştır. Istanbulda Başbakan başta olmak üzere beş Bakan Halk Partisi propagandası ile meşguldür. Öyle görülüyor ki, iktidar partisi bütün propagandayı doğrudan doğruya hükümetin eline bırakmıştır. Siyasî mahfiller bunun sebebini şuna hamletmektedirler.
Çünkü Halk Partisinin başında sözü pek dinlenen bir kimse kal -mamıştır. Bunun için parti hükümetten istifade etmekte ve böylelik le daha şimdiden İdarî cihazı ve kuvvetini bilfiil parti işlerine ve seçim propagandasına karıştırmaktadır. Gerçi partinin genel başkan vekili Hilmi Uran vardır. Fakat 1946 seçimlerinde İçişleri Bakanlığı yapan bu zat p zamanki hareket leriyle halk nazarında netunu almıştır. Kendirinin utfı’ffrnı efkârdaki mevkii malûm olduğundan şimdi daha çök ikinci plânda çalıştırılmakta ve bu isi bizzat Başbakan Şemsettin Günaltay idare etmekte-
Kanunu Dmî Heyetine cevap hazırlayan D. P. komisyonu toplantı halinde
Kara kış
Sivas seyahatinden intibalar: 2
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
bastırdı
C. H. P. Kongresinden intibalar
İktidar Bstanbuida
siyasî nümayif ■ - ^tı
Cer atölyesinden sürgün edilenler
Hilmi Uran
Yazan: Mümtaz Failt FENİK
kesin ismi okunuyor; ve delegeler «burada, mevcut, efendim» gibi bir ifade ile; kongreye geldiğini bildiriyorlardı. Bu ara bir kaç isim okunduğu sırada cevap veren olmadı; fakat bütün kongre bir uğultu halinde isme cevap verdi:
-— Sürgün!...
— Falânca?
— Sürgün!...
—■ Filânca?
— Sürgün!...
Böylece yedi isim arka arkaya, j bütün kongrece «sürgün!» diye bir 1 uğultu ile karşılandı! Hayretler içinde kalmıştım. Bunlar kimlerdi? Ve niçin sürgün edilmişlerdi? Zamanı- , nuzda da, vaktiyle Yemen’e, Fiza-' na, Tâif’e yanılan sürgünler gibi hâdiseler mi oluyordu? Kimlerdi bu ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
ıvas Demokrat Parti kon-gresine, civar ilçelerden, karlı dağlan atla aşarak gelen vatandaşlar vardı. Bazılan soğuk bellerden geçerken donma tehlikesi bile geçirmişlerdi. Bunları bir gaye etrafında toplayan büyük kudret ne idi? Yıldız ilinden, Hafik-ten, şuradan buradan gelen bu va-tandaşların şahsan bir ihtirasları mı vardı? Önümüzdeki seçimlerde Milletvekili mi seçilmeği akıllarına koymuşlardı? Şemsettin Günaltay’ı, Reşat Şemsettin Sirer’i, Necmettin sadak’ı seçmlyecekler de onların yerine kendileri mi geçeceklerdi?
Hayır, Kangal’dan, Divriği’den, Şuşehrin’den, Zara’dan, Günün’den, Şarkışla'dan bin türlü zahmetlere katlanarak, ceplerinden para lıarcı-yarak, işlerini, güçlerini yüzüstü bırakarak, Sıvasa gelen bu vatandaşların hiç birisinin, ne Milletvekili olmak, ne Bakan olmak, ne de Başbakan olmak, aklından geçen şey değildi. Onlar sırf, memleketin selâmetini korumak, milli hâkimiyet prensibini muzaffer kılmak için seferber olmuş, hür ve müstakil vatandaşlar kitlesinin birer ferdi idiler... Kongreye dâvalarına inanan ve onu müdafaa etmesini bilen insanların azmi ve kararı ile gelmişlerdi. Serbestçe konuşuyorlar, fikirlerini, kanaatlerini istedikleri gibi müdafaa ediyorlar ve birbirlerinin ■sözlerini dikkatle ve alâka ile dinliyorlardı. Çünkü büyük nıemlekcl dâvasının esasını çok ciddi bk su retle kavramışlardı. Onlar biliyor lardı ki, bu demokrasi inkılâbı, biz zat bu vatanın öz evlâtları tatbik ilecek, bu işi, iktidarın şu «başı ka ketlilere-, «basit giyinmiş insanla: «sarı çizmclik-r- diye hor gördüğü insanlar başaracaklardır, iktidar sandalyasından bir türl|ü ayrılmak istemiyenlere onlar yol gösterecekler, onlar, bu zevatı hak yoluna, basiret yoluna, feragat yatuna soka caklardır. İşte, Sivas kongresi bu hava içinde bü azimle ve bu imanla toplandı; bu prensipler gözönünde bulundurularak konuşuldu; ve bul kararla nihayet buldu...
Toplantının umumî havasını bu şekilde kışaca anlattıktan sonra, , _......
mühim bir nokta üzerinde durmayı Dün itimatnamesini veren Arjantin bir vazife bilirim: Elçisi Gııenca Arios
İlk yoklama yapıldığı şifâda, her- | (Yazısı ikinci sa'yfuaüır)
Karakış birdenbire bastırmıştır. Dün göçe şehrimizdo suhunet sıfırın altında 12 ye kadar düşmüştür. Her taraf karla kaplıdır.
İstanbulda da kar ypğdı
İstanbul, 2 (Telefonla) — Şehrimizde muhtelif fasılalarla kar yağmışttr. Sühunet derecesi çok düşüktür.
Uludağda kar 2 metre
Bursa, 2 (Telefonla) — Bursada soğuklar başlamış ve şehrin yüksek yerlerine fazla miktarda kar yağmıştır. Uludağda kar 2 metreyi geçmiştir.
Doğu Bcyazıtta kar
Doğu Beyazıt, 2 (a.a.) — Dün gece yansınan itibaren yağmağa başlayan kar devam ediyor. Yollar kardan kapanmıştır.
Otobüsşirketinde
açıkta kalanlar
Yeni idörenin açıkta kolon işçiler ve memurlar hakkında gönderdiği bir izah
Ankara Elektrik Havagazi büs işletmesi müessesesinden dün şu mektubu aldık:
■ Gazetenizin 1 ve 2 Ocak 1950 ta-i nüshalarında Otobüs İdaresinin işçinin çıkarıldığı, tazminat-mahrum bırakılmak tehdidiyle ndilerinden birer istifaname alı dığı, bu istifanamelerde işçilerin a zulariyJe işlerinden ayrılmış gi gösterilmek istenildiği yazılmaktadır.
Verilen haberin yanlış taraflarını düzeltiyoruz, şöyle; kİ:
Kadro dışı kalan işçi say ğil, yalnız 35 ten ibarettir.
Bu işçiler, hizmetlerinden fayda ) lanılamıyan ve sicilleri müsait olmı 1 yan kimseler olup, ya bu sebepleri veya kadro tasarrufundan dolayı ye ni teşkilâta alınmamış bulunmakta dırlar .
Bahiş konusu işçilerden denildiğ gibi, zorla istifaname alınmamış, sa * (Devamı Sa: 5 Sii: 3 de)
ta
Kongreden çok memnun!
İstanbul, 2 (a.a.) — Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il kongresinin bugün öğleden sonra yaptığı toplan tıda parti genel başkanvekili Hilmi Uran aşağıdaki hitabede bulunmuştur:
Arkadaşlar,
Yurdumuzun her tarafında yayılmış ve teşkilât kurmuş olan partimi zin bugünlerde yer yer kongreleri yapılmaktadır. Şu ana kadar 55 ili mizde tekmil kongreler bitmiş bulunmaktadır.
İstanbul ili parti kongremizle hepimiz övünebiliriz. Sayın Başbakanımız, arkadaşlarile birlikte kon -gremize şeref vermişler ve günün hâdiseleri, çalışma konuları ve politik durum üzerinde bizleri lütfen tenvir etmişlerdir. Bu zimin i-çin ayrı bir kazanç olmuştur.
Dikkatinize arzetmek isterim ki, bitecek olan sadece kongredir. Yine dikkatinize arzetmek isterim ki bu kongre yeni bir parti faaliyetinin ve hamleshin başlangıcına işaret olacaktır.
-Ar (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
Vali Fahrettin Kerim Gökay kongrede konuşarak Halk Partisini methetti İstanbul, 2 (Arkadaşımız Hayrı Alpar’dan telefonla) — C. H. Partisi Vilâyet Kongresinin son günü, ilk günü gibi sakin bir hava içinde geçti. Yani kongre, başladığı gibi bitti. Zaman zaman yüksek sesler; ya müfrit particilerin karşı partiye, daha doğrusu Halk Partisi safları haricinde bulunanlara yerli’yersiz çatmaları, veyahut da başta Sayın Başbakan ve parti- ileri gelenleri olmak üzere, Bakanların propaganda mahiyetini taşıyan sözleri idi.
Kapanış günü gelinceye kadar hükümet erkânı konuşmalarını yaptıkları için, kongre kendisi ile baş-başa kalınca, dinleyici sıraları boşaldığı gibi delegelerin de arasında sabırsızlık artmıştı. «Artık seçimi yapalım da şu iş bitsin* edası ile kulislerde seçim mücadeleleri oluyordu.
Her bakımdan bu kongre bize yenilikler de ge-
tirdi, diye bir hüküm verilebilir:
Bir kere idare heyetine seçilmeyi isteyenlerin sayısı o kadar boldu ki, bütün istişarelere rağmen muhtelif gruplar arasında beraberlik yaratmak mümkün olmuyordu. O kadar ki, partililerin -bu işi kendimize basamak yapmıyalım» diyecek kadar vaziyeti açığa vurmalarına rağmen feragat ve birlik havası yaratmak mümkün olamıyordu. Bu yüzden parti idarecileri bile idareyi elden kaçırmışa benziyorlardı. Bu hal bize Halk Partisi topluluğu içerisindeki fikiı ayrılığını göstermesi bakımından derin bir mânâ ifade ediyordu. Gösterdiği diğer bir yenilik de, " ______
delege vatandaşların suallerini ce- ) varlandırmak, dileklerini aydınlatmak için geldikleri söylenen Bakanların herkesten önce konuşmaları idi. Bu vaziyeti aralarında mütalea edenlerin, biraz da lâtife yollu şöyle dedikleri görülüyordu:
— «Başbakanımızı, diğer salahiyetlileri dinlemediniz mi? Bu memlekette hemen her muvaffakiyetin ve her eserin sahibi Halk Partisidir. Hattâ Sayın Başbakanımız memlekette mütevelli olduğunu, bu parti dışında kalanların asla ideallerini tahakkuk ettiremiyeceklerini söyledi. Binaenaleyh delegelerin önceden konuşup sual sormalarına, temennilerde bulunmalarına ne lüzum vardır. Her türlü iktidara sahip olan bir
-A- (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Vali Fahrettin Kerim, Başbakanln beraber
Ulus'un messa
başı haberleri
D. P. ile M. P. nin birleşeceğine ve bu hususta müzakereler olduğuna dair haber tamamen uydurmadır
Yeni İsrail hükümetinin ilk Türkiye elçisi M, Sasson, dün sabahki ekspresle şehrimize gelmiştir.
M. Sasson, önümüzdeki günlerde itimatnamesini takdim edecektir. Resimde İsrail elçisi M. Sasson ’ıı AnkaU'a Palas'a girerken görüyoruz.
Son Saat refikimizin Başmuharriri Zeynel Besim Sun bundan bir müddet evvel, bir makale yazarak, Demokrat Parti ile Millet Partisinin birleşmesi veyahut hiç olmazsa müşterek bir lişte ile seçime katılması , tezini müdafaa etmiş, bunun için ' bazı Müstakil Milletvekillerini de bu fikrin tahakkuku için arabulucu- j luğa çağırmıştı.
Karilerimizin çok iyi hatırlıyacak- ' lan gibi, Zeynel Besim Sun’un bu davetine İstanbul Milletvekili Cihad Baban dikkate değer bir cevap vermiş, niçin Demokrat Parti ile Millet Partisinin bh’leşemiyeceğini gayet açık bir lisanla belirtmişti. Cihad Babann. bu yazısını biz de 31 Aralık tarihli nüshamızda aynen neş-retmiştik.
Arkadaşımız bu fikrini delillerle izah ederek şu neticeye varıyordu:
1 — Birleşmek veya teşriki mesai mümkün değildir.
2— Millet Partisi, muhalefeti parçalamakla Halk Partisine hizmet etmektedir.
3— Şahsan I-IaUc Partisinin iktidardan uzaklaşmasının demokrasinin
* (Devamı Sa: 5 Sii: ’) de)
otm"—ı
KÜREK
Kanun diye ?...
aaşallah, artık işler yoluna giriyor: Başbakaudan sonra Bakan’lar, daha sonra da İstanbul Valisi C. II. F. kongresinde nutıık irat ederek birer bi-
□ rer partilerini övdüler.
H Hani valiler memurdular? Tali rafsız olacaklardı? Partilere clc-j vam edemezlerdi? Memurin Kail nunımun 9 uncu maddesi filân I vardı? Fakat kulak asmayın! fl Bunlar sadece nutuk edebiyata- .
dır!
Şimdi sıra kaymakamlarda... Hele seçimler daha yaklaşsın, Nahiye Müdürlerini de, jandarmaları da partide görürüz!
Hilesiz seçim! Tarafsız geçim! Yaııpürü biçim! İnatçı keçim!
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
Arpacı Kumruları
| Yeni Arjantin Elçisi itimatnamesini verdi
TETKİKLER
I
JLOMlHBiKn
Vakıf söz
Me - De
âtbaada iki elim pantalonıı-ınıın iki cebinde bir aşağı )ir yukarı dolaşıyordum. Orada, bir nı.ı şada yazısını yazmağa uğraşır bir aıkadas bu bitmez Uikcnmcz gezinmemden, zahir bacaklarımdan çabuk yorulmuş olacak ki: Neden öyle biteviye dolaşıyorsun? ılı» .sordu. Durdum -Yaşadığımı anlamak. hissetmek istiyorum- dillim Başını eğdi, yazısını yazmağ ı devam etti.
. Duşundum ki, benim gibi nice ııice insanlar, kalkınmaya muhtaç, fakir, geri kalmış vatanlarının ü-zerlndc hep böyle bencileyin elleri ya cebinde, ya arkasuıtla boy boy dolaşıp duruyor. Belli bir zaman geçtikten sonra, artık lıiç biı işi yaramaz hale gelecekler. Oysa ki, enerjilerine, en mutavazı bir .t bada bile olsa, vatanlarının şiddetle ihtiyacı var.
Ne kadar zaman sonra, bilemem, fakat birden, kendimi yine matbaanın bir kuııapesinde iki elim enseme kenetlenmiş, sırtüstü uzanır buldum. Bu sefer dudamiarun-da bir de cıgara vardı. ııi ora? • atan şey yorgunluk değiltli. ııykıı isteği dc değildi. Sırtüstü n anı; düşünen bir takını büyük mü tefekkirleri taklit iıcvesi de değildi. Aynı arkadaş, rastgele oradan geçseydi, aynı tecessüsle yine bana: Neden öyle uzanıp duruyorsun?- diye sorsaydı. tereddütsüz aynı nakaratı tekrarlayacaktım: -Ya,sadığımı anlamak, hissetmek istiyordum».
Düşündüm ki, benim gibi nice nice insanlar, kalkınmaya muhtaç, fakir, geri kalmış vatanlarının ü-zerindc. bir yer şiltesinde, bir ka-napede, bir sandalyada, hep böyle bencileyin uzanıp dururlar. Memleketleri enerjilerine, hizmetlerine o kadar şiddetle muhtaçken onlar böyle sırtüstü yatarlar ve belli bir zaman geçtikten sonra da, artık hiç bir işe yaramaz olurlar.
Arjantin Cumhuriyetinin yeni An-I kara elçisi dün saat İÜ.30 da ' Çankayada Cumhurbaşkanına itimatnamesini takdim etmiştir.
*
Arjantin orta elçisinin hal tercümesi
Arjantin Cumhuriyetinin ikinci «hri olan Rossarioda doğmuştur. , -Tahsilini, Millî Litoral Üniversite-,1 Ticarî İlimler Fakültesinden «Dip-■ ’oması Doktoru» unvanım almıştır.
\yııı zamanda Millî Çordoba Üni-k ve İçtimaî İlim-• Noter» diploma-
Onlar, aslında tenbel kişiler değillerdir. Hasta da değillerdir. Ka laları işler, elleri iıılar, gözleri gö-rijr. Üstelik ıstırap da çekerler. Onlar, bp memleketi kurtarma savaşından sonra, memleket bizimdir» diyerek büt)ün işleri, bütün çiaışma ku../.;
îanna alınış «vatan kurtaran bir ! 'ömre nin issiz giiçsiiz bıraktı- ı ğı: hattâ sele lûş sal
Kendimi bir misal diye bedbaht vc artık hiç bir . „ mıyacak lıale gelmek üzere olan boğulmuş, bunalmış nesil içinde, I ben yiue on bahtiyar eıı ergililer- | den biriyim. Hiç değilse, küçük i rapta bile olsa, yazı yazmak suretiyle yine bir is başarmaya çalı-.•yotum. Yoksa, bu nesil içinde, " ; l^ritaaiyolu'ndaki projesi kabul
.».nud-.; bir »..k,-, nkar . .lu-I tlr Ha]enı Rosario ,Droil
■Ikklanna b,r dEarr yerle,Ürere.; Gens. Enstitüsünde üyedir. .Pan ),nu lolturnuk s..u.-vl. çı, .ptiıl.ı- ,mDrı[î3n Konferanslarının Mesa-Nr hseekel. yapmak imkanından ,sl,. .Arjantin-in Ticaret Politikası.; ...lu mahrnn., vatana hl.met açl, ,H3İk jslikrazİ!,r,. konulu konte. m. he, e., . çn mahrum laklr fu- . ranslan uyandlrnll5tll, kar.; var. Ve Hey bat, çoğunluk da KoIomWya-da, Ba5kanl)k
ıııni.ırrta.. ). ı devrinde, hükümetini
, .emsil etmiştir. Son defa Lübnanda ' Orta Elçi olarak bulunuyordu. Arjantin ve Lübnan dostluğu lehindeki şahsî gayretleri dolayısiyle «Cod-ro» nişanının «Gran Oficial» derecesi ile taltif edilmiştir. Daha önce, Guatemala'da Orta Elçi olarak bulunduğu sırada da »Guetzal» nişanının -Gran Oficial» derecesi ile taltif edilmişti.
:ıı yeren »uı)ııı ışıerı, huıuıı • ' ---- ---------;
v.) imkânlarını kendi inhisar- *.nde. 5£pafak 1.kt.ısadl
ezdiği, mahvettiği kim- ı ivıu zamanda Mili ) .ıkının muhtaç olduğu 'ersitesmın Hukuk cne enerjilerini, ruhlar. |ler Fakültesinin -I
rdir. Vatanın
emiınıck için sarfeden kurtu-
?ı sonrası çocuklarıdır.
aldım. O , /e •i-jcare|. Dairesinde üye olarak işe yara- | ^uıunrnug ve ^aha sonra Dışişleri zere o an gakanlığınm Hukuk îşleıi Daire-••■ine Bakan Yardımcısı olarak tayin edilmiştir.
Millî Litoral Üniversitesinin Yüksek Kurulunda üye olduğu sıralarla, projeleri dikkati çekmiş ve bir Uluslararası Hukuk Enstitüsü»
ına sahiptir.
Uzun zaman Santa Fe vilâyetinin Birinci Asliye Mahkemesinin Hukuk /e Ticaret Dairesinde üye olarak
Türk-lslâm san’atı
kürsüsü açılırken
&
(D Fakat bedbin değilim: Kendisinden önceki arkadaşından nöbetini devraldığı Tekel'e lâyık bir Bakan olduğunu iftiharla ifade e-derek, birinci nevi cigaranın am-, balâjında, hem de fiyat artımı yaptırmadan, büyük bir inkılâp başardığını veya başaracağını ilân eden sayın Verem Doktoru Şere-fettin Bürge gibi büyük simalarımız var. Bütün bir nesil işsiz güçsün, tenbel tenbel otursa, işe yaramaz hale gelse de ehemmiyeti yok! Şerefettin Biirge’lerimiz sağ olsun! Onlar nasıl böyle büyük işleri bir çırpıda başarıyorlar. Nasıl olsa bu vatanı kurtarırlar.
Turhal şeker istihsal rekorunu kırdı
Halk Partisi mütevelli
«Yeni Sabah» refikimiz, yayınladı i bilir, ru ğı bir başmakalede. Başbakanın İstanbul C. E. P. kongresinde söyle- • di t diği mufassal nutku ele alarak di- tisir yor kiı icri.
»Basın hürriyeti bizim partimizin um-deşldln demesi ben» ge(;mi..i. hem hâli biraz çabuk unutmak olmaz mı? En ulak itirazı (çatlak ses) telâkki eden Başbakan Saraçoğlu acaba başka bir partinin | veya muhalefetin mi şefiydi'.' Hâlâ da; Büyük Millet Meclisi başkanlığında, mu- I halefet partilerinin reyile mi oturmaktadır? Faşist taba Basın Kanunundan ter ' etime edildiği holde bunu kâfi ...rmiye- I rek daha ağır bir ıjûklc sokan Recep Pe-ker Halk «anisinin umdelerini mi tatbik etmişti .)
Bundan sonra gerek yeni Basın' ve Seçim Kanunları ve onlarca dc mokralik Latbifcatile Günaltay ka binesinin hasenat hanesini dolura bileceğini söyliyen başmuharrir, ya- j zısına şöyle devam ediyor;
«Başbakan, dünkü demecinde, purlisi lehime, geniş bir istismar kaynağı buimut;. vc bir nutuk oyunu ilo Halk Partisini Atatürk'ün Heri sürdüğü umdelerin v/ı-risi gibi göstermek istemiştir. Atatürk maddi servetlerinin mecmuunu Halk Partisine vermiştir. Bunda pc-lc az bir İbIİh-ııu yapmıştır. Mânevi servet ve idealini dc Türk gençliğine emanet eylemiştir. Atutürk, Halk Partisine (lstün bir durum sağlamak istemin olmak zan ve şaibesi altında bırakılmamalıdır. Atatürkün vasiyeti sırasında, memlekette, Halk Paı -«inden butjka biı- parti yoktu vc şimdi muhalefet bayrağını yüksek tutan cok değerli şahsiyetler bizzat Halk Partisinin sinesi içinde idiler.
Bundan sonra muhalif parti şeflerinin her birinin ayrı ayrı, Atatürk’ün ne kadar büyük bir emniyet ve itimadına mazhar olduklarını yazan başmuharir, makalesini şöyle bitiriyor:
«Sayın Günaltay partisinin yakın ve uzak menfaati bakımından girift bir vaziyeti pek basit bir hale sokmak lstiyo-

Türk umumi efkârı bu durumun zahirine aldanmaz. Atatürkün nmd-serveti hukuk bakımından. Halk Par-inc geçmiş olabilir, fakat onun upıdc-I. idealleri bcHİ «ahuların malı defcll-Muholefct bağında bulunanlar, belki şimdiki Halk Partisi liderlerinden ziyade, Atatürk'ün mütevellisi ve mânevi düşüncelerinin vârisidirler. )•
Kazın ayağı!
■ Tan» gazetesinde (Bir Damla) sütunu muharriri şunları yazıyor:
I -»fisto 1949. devrini vc yorlpi dalıu zinde. dalıu auğlıun, bir yenisine bıraktı gitti j Hayır çekilmeyeceğim» demedi. «Benden btujka sene yoktur. olanıaz). demedi.
Uzatnııyaiım, maksadımı anladınız sa-
DemukruBi memokrosi bir yaııu: yu ta-, biat kanununu politikaya tatbik edelim.

Azrail aleyhisselam
Bu Başbakanın ikrarıdır.
»Son Posta» nin (Kısaca) sütü -nuııda şu satırları okuyoruz:
Matbuat hürriyeti, denıoknmi İçin bir
■ Muhalefet, demokrasi için bir (emri tabii) dlr.ı» Bu da Başbakanın ikrarı -dır....
Güzel... Şimdi kala kala bir üçüncüsü kaldı. Bunu da biz kullanalım:
«Bugünkü iktidar, demokrasi için bir (emri İlâhi) dlr.»
Yarıştan menedilen koşu atları
Yedi yarış atının dopingli olduğu tesbit edildi
13 ürifü hafta koşularına iştirak ettirilen Şiveli, Belle Rose, Hovarda ve qjcim adlı yarış atlarıyle 14 üncü hafta koşularına iştirak ettirilen Gandi ve Hatıra adlı hayvanların Veteriner müdürlüğünce yapılan i kimyevi muayenelerinde Doping’li oldukları tesbit edildiğinden, yüksek komiserler heyetince kat’i karar alıpıncaya kadar bu hayvanlarını ' müteakip koşulara iştiraki mene- ' dilmlştiı* .
Tabancasını karıştırırken yaralandı | vo öldü
Elnıuu&ğının Kayadlbi köyünde oturan Ekrem Gezdi isminde bir genç evinde tabancayla oynarken : birdenbire ateş alan tabancadan çı- , kap kurşunla ağır surette yaralan- . nüg Vp ıhltlpHldbfn ölınliçliiı-.
Turhal, (Hususi) — Turhal şeker fabrikası İN gün çalıştıktan sonra bu gece saat 2 de mesaisini bitirdi.
Fabrika 949 yılında en fazla mesai yapmakla 16 yıldanbeıi yapamadığı şekeri yapmak suretiyle diğer yılların rekorunu kırmıştır.
Fabrikada 21.664.C00 ton kristal ve 193550 ton küp şeker istihsal edilmiştir.
Pakistan Elçisinin evinde yapılan toplantı Kandilişerif münasebetiyle dün Pakijtan Büyükelçisi Ekselans Mian Beşir Ahmed’in evinde bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda Endonezya temsilcisi B. Yusuf Hilmi de hazır bulunmuş ve bu arada bir mevlûd okunarak İslâm memleketlerinin istiklâl ve saadetine dua edilmiştir.
Emekli Sandığı Kanunu yürürlüğe girdi
Emekli Sandığı Kanunu 1 Ocak Pazar gününden itibaren yürürlüğe girmiştir. Emekli dul ve yetim maaşları bu kanun gereğince tediye edileceği için maaş sahipleri bulundukları yerin malmüdürlüklerine birer beyanname vereceklerdir.
Demirli Bahçede inşa edilen İlkokul
İçcebeci semtinin okul ihtiyacım karşılamak için Demirli Bahçe semtinde inşa edilen ilkokul önümüzdeki Pazartesi günü açılacaktır.
İlkokulun açılmasını müteakip hemen derslere başlanacak ve böylelikle Cebeci semtinde oturan ve daha uzak semtlerdeki mekteplere gitmek mecburiyetinde kalan talebeler Demirli Bahçe ilkokuluna alınacaktır.
D uısa’ya yapacağım kısa bir gezi için hazırlanırkon, bölgenin coğrafyasının, tarihinin vo arkeolojisinin incelendiği kitapları gözden geçirmem gerektiğini düşündüm ve oldukça yorucu olan bu işe koyuldum. Ankara ve İstanbul kütüphanelerinde bu konu üzerine bulabildiğim Türkçe kitapların küçük bir dolap gözü dolduramıyacak kadar az olduğunu görünce şaştım-Anadolu’yu adım adım vatanlaştırdığımız yüzyılların hatıralariyle do lu olan Bursa’yı meğer nekadar az tanıyormuşuz! İlk kaynağı Ortaas-ya’da olan ve ebediyete doğru akıp giden milletimizin, en uzun süren ve tarihî şehametlerle dolu olan (Os manii) bölümü kurucusunun, cidden mütevazi olan türbesinden tutunuz da, yarının Selimiyesine ve Süleymaniycsine bünyelerinden pek çok manevî değerler ve ölçüler verecek Yeşil, Yıldırım ve l” gibi herbiri birer şaheser anıtlarımızı bize etraflıca tanıtan tek ada- I mın kim olduğunu biliyor musunuz? Bu bilgin, Türk-İslâm sanat tarihi j alanında dünya çapında bir şöhrete sahip olan, Diz’dir. O Diz ki, gc-1 çen yıl Üniversitelerimizden birinde okuttuğu dersin notlarında Türk | mimarlık sanatına tesir eden komşu milletlerin adlarını sayarken sevmediğimiz birini dc bahis konusu ettiği için mukavelesi tazelenmedi.
Batı dünyası, insafsız politikacılarının ve hattâ gözü kararmış bilim adamlarının barbar olduğumuzu. üniversite kürsülerinden politika masalarına kadar indirdikleri günleri bir düşününüz. Barışta da. savaşta da en ürktüğümüz şey, medeniyete bunca değerli hizmetlerde bulunmuş olmamız? rağmen, kötü bir kipin tesiriyle (barbar) tanıtıl-ı maınızdı. Ve hâlâ uzak medenî ülkelerde. kuyruğumuzu pantolunır zun neresinde sakladığımızı soranlar bulunduğunu düşünürsek, tarihte yarattığımız medeniyet belgelerini nisyan karanlığından çıkaranlara ve onları tanıtmak için birkaç makale değil ciltlerle kitap yazanlara neler borçlu olduğumuzu anlarız. En haklı zaferlere dayanan Lozan günlerinin çetin didişmeleri arasında, Anadolu denilen şu mukaddes topraklara medenî eser namına (nemiz) oluğunu soranlara, Selçukla-rın, OsmanlIların büyük anıtlarını anlatan ciltler değil, ancak birkaç çini çeşidinden bahseden bir küçük kitapçığı (tanık) olarak gösterme mizih, dillere destan olan varı masal hikâyesini hatırlıyanlar hâlâ yaşamaktadırlar. Şu gerçeği çok acı da olsa tekrar etmekte kamçılayıcı ve uyandırıcı bir özellik bulunduğuna inanıyoruz: Geçmişte yarattığımız medeniyet eserlerini, değer olarak ortaya ilk çıkaranlar, soyumuzun ya bancısı olan birkaç batılı bilgindir. Ancak onların uyandırıcı ve hakiki mürşit- olan ilmi izahlarından sonradır ki üniversitelerimizde İslâm Türk sanatının adı anılır olmuştur ! Atatürk'ün, Anadolu stepinin orta sına operadan, tiyatrodan önce bir (Tarih-Dil) Fakültesi kurnııyu çalışmasının derin anlamı üzerinde kafasını yoranların o fakültede bir «İslâm - Türk Sanatı Kürsüsü açılmasını hararetli bir şekilde umumi efkara duyurmağa çalıştıklarım ıı nutmadık. Hâlâ orada çok çeşitli «logi» lerin arasında bir Türkoloji kürsüsünün bile yokolduğıınu dü- , şünürsek emeklerin çoğunun böştı ':
"Tarih Türklerden çok şey öğrendi - Onların elinden çıkmış öyle san'at eserleri vardır ki medeniyet için birer süs teşkil emektedir,, - Hanuver
%

....... Yazan : im»» n
I Nurettin Can GÜLEKLİ
gittiğini kabullenmek gerekiyor.
güzelini ytıomis ı ir soy düşününü;: bugün o soyun çocukları çini yap masını değil onun çeşitlerini dahi bilemiyorler. işte o millet biziz ve bu topraklar bizimdir. Bilemiymuz Bağdat'ta Abb. ■ Jlalifeieri devril, de Türk soyu İslâm c.mıirsına gir meden önce hcmcı; hiçbir şaheser yaratılmamışken, Islan kültürünün bu soyun b-), ■ girmesiyle birden bire bol yağmuıa k-?A'jsmuş tadı gibi çiçe denmesinin sı nnı bil. nıiyoruz. Yer yor türe rı Memlûk lar çağın laki yüzlere hükümdar lıktan her birinin başına bir Tiırl Başbuğunun geçmesinin hikmet nedir, bilemiyoruz! Esrarlı Hinde, Gazneli Türle Oğlu Sultan Mahmut girdikten sonra asıl yerli kültürün üzerine bir güne— gibi doğan yeni Türk - İslâm ■ Hint kültüründe soyumuzun şeref payı nedir, bilemiyoruz. Anadolu'da Bizans eğemen-
IRUcamii I Bir vatan düşününüz ki, adım ba-, ligi sıralarında hemen her biri ken-• anıtları- şında ya ayakta kalabilmiş bir anı-1 di kültürlerine bağlı bölgelerde ya-
I ta ve ya ören haline gelmiş bir ya- şıyan Karya, Likya. Lidya artığı si-' pıya tesadüf edilmektedir. Sanat ta telerle, Oğuzlardan önce gelen ■ rihlerinin en şerefli sayfalarında Türk boylarının medeni hamuleler I yer almıya lâyık binlerce ve bin- ------- -
I lerce anıtı olan bu toprakta bir millet düşününüz ki, bu anıtların çoğu | o milletin öz atalarından kalmış bel gelerdir. Gene bir millet düşününüz
[ ki yalnız halkı değil, aydın kişileri
I dahi bu anıtların pılışlarmdaki türlü zekâ yaratışla-1 S1 bilemiyorlar- Dün çininin
Büyük bir ferahlıkla kitaba daldım, vücudüm yavaş yavaş gevşiyordu.
Hiç şüphesiz Tikhonov bu anı bekliyordu. Elimi tuttu, omuzuma vurarak beni tatlı bir nazarla süzdükten sonra konuşmağa başladı:
— Size karşı samimi bir üzünJ tü duyuyorum. Bunun için de Sovyet makamlarının beni, Hükümetimizin sizi ne öldürmek ve ne de Sibirya veya her hangi başka bir yerdeki bir iş kampında senelerce süründürmek istemediğini size bildirmekle ödevlendirmiş olmasından çok bahtiyarım.
Bilâkis sizin serbestçe çalışabilmenizde Hükümetimizin büyük menfaati vardır.
■ Amirlerimin dikkatini sizin ü-zerinize çektim. Siz, kaybolma yolunu tutmuş bir dünyada kökleşmiş bir kapitalist tipi değilsiniz. Babanız çok çalışmış. Size gelince siz de kendi şahsî gayretinizle yolunuzu tutmuşsunuz. Filhakika işinizi yürütmek için yardımcı personeliniz ve iki üç hizmetçiniz olmuş, ama bunların üzerinden bir sünger geçirebiliriz. Sovyetler Birliğinde de bir hizmetçi kullanmağa müsaade ediliyor. Gençsi niz, zekisiniz, ihtiraslısınız. Sizin gibi adamlara, bilhassa hukukçulara, tabii bizim idaremiz altında, adli bir plân üzerinde Avrupa’nın geleceğini hazırlayabilecek kabiliyette hukukçulara ihtiyacımız
•Bizim için çalışmayı red mi e-diyursunuz? Alâ!
Si/i ninni ınerbm- .^••ivornz.
fayda vermez!
ütüu tekziplere rağmen ( . II. “ P. nin bir seçim seferberliği ilân ettiği, artık bir hakikattir.
Partiye mensup Milletvekilleri ile Bıkanlar Kurulu da silâha a-lınmı. ve cephenin zayıf noktalat rina sevkedilmiştir.
İstanbul, Sivas, İzmit kongreleri bu seferberliğin hâlen mevcut olduğunu gösteren delillerdir.
Her bili, verilen vazifeleri yapmak, sözü kainleri fethetmek yolunda. nefeslerini tüketmektedir 1er. Allah dillerine kuvvet versin. Eğer, hu millet hâlâ bu kuru sözlere kulak asacak kadar dar düşünceli ise. atalarımızın sözleri ye-rindeclir. Lâkin, işin bu kadar basit olduğunu Jıiç zannetmiyoruz.
Bir kere senedir söylenilenlerin neticeleri meydanda dururken ve biç im Bakan da çıkıp: «Şu işe başladık. İşte muvaffakiyetle aldı-dığımız neticesi» diye konuşamadıktan sonra, milletin akliselimini hiçe savıp bu şekilde sözler söylemek hiç bir fayda temin cdemi-yecektir.
Bir tarafta Cumhuriyet devrinde başarılan işlerin ehemmiyeti tebarüz ettirilin dururken, diğer taraftan, henüz hiç bir organizasyonun tamamlanmadığı acı acı itiraf o-lunmaktadır.
Neymiş, ticaret işleri bir parça karışık imiş, bunu düzeltmek için alâkadarların fikirlerini almak vc işleri ona göre tanzim etmek lâzım imiş ve bunun için de çalışıyorlar-
Bunıı dinledikten sonra; Peki, bugüne kadar ne yaptınız? diye bir sual sorulacak olsa, ne cevap verecekler?
Tabii tasan hazırlanmıştır. Kanon çıkacaktır, olacaktır, bitecektir, gibi hep istikbal sigası kullanacaklar ve vazifelerini bitirdikleri ümidiyle üslerine döneceklerdir.
Seçim seferberliğinde vazife almış ve İstanöula sevkedilmiş bulunan Bakanlarımız işte bu şekilde konuşmuşlar, hem öylesine ki, kongrede olduklarını bile unutacak kadar vazifelerine bağlanmışlar ve birbiri arkasına yaylım ateşi gibi çekilen nutuklardan bizar olan delegelerin susmalarım, dileklerin mii zakeresinden sonra sorulacak suallere cevap vermelerini istemelerine rağmen, acele işimiz var, bütçe konuşmalarına yetişeceğiz. Biz söyliyelim, siz sonra istediğinizi konuşun diyerek mütemadiyen söylemişlerdir.
Bu vaziyet, yirmi beş senede ancak tahakküm zihniyetinin kuvvetlendiğini gösteren veciz bir harekettir. Bütün Türk halkının bu zihniyetle trtücadele etmek için demokrasi hareketine katıldığı bugünlerde, bu şekilde hareket etmek tahakküm zihniyetine ne kadar büyük bir taassupla bağlandıklarım ve iktidardan başka, gözlerinin bir şey görmediğini meydana koymaktadır. Düştükleri bu garip haller karşısında insanın gayriihti-yari, bu mu program partisi? Bu mu, ilim, irfan vc fazilet partisi? diyeceği geliyor.
Evet, sırası geldikçe ilim ve tecrübenin kendilerine bahşettiği üsğüıılük sayesinde bütün işleri başardıklarını ve her tarafın gül gülistan olduğunu söylemekte asla tereddüt etmemektedirler. Fakat realiteler karşısında demagojiye başvurmaktan da kendilerini mc-ncdememektedirler.
Küçük bir misal, doktorsuz kuza kalmadığını iftiharla ilân eden Sayın Sağlık Bakanı, Orta Auado-iudan kuraklık yüzünden Çukur ovaya hicret eden altı bin vatandaşın, ne şekilde yaşamağa çalıştıklarını acaba merak etmemiş veya duymamış mıdır?
Eğer, duymamış ise biz kendilerine haber verelim ki, bu vatandaşlar, halen ot yemekte ve toprak altında ilkçağ hayatı yaşamaktadırlar.
Bu hal de gösteriyor ki, Bakanlarımız parti işlerini bir kenara bırakmalı ve üzerlerine aldıkları memleket vazifelerini başarmağa çalışmalıdırlar.
Seçim seferberliği ilân edecekleri yerde, vatandaşı kalkındırma işine ehemmiyet verseler, istedikleri kendiliğinden hasıl olacak ve bu gibi beyhude zahmetler ihtiyarına da mecbur olmıyacaklardır.
Hikmet YAZICIOĞLU
nedir? 107Q de Malazgirt'de Romen Diyojen'in AİDarslan’a yenilmesiy le, Anadolunun birkaç yıl içinde Selçuklulaşıvermesinin sırları nedir. bilemiyoruz. Anadoluya yerle şen Oğuz boylarının, Selçuklarm. özelliklerini, ya- Aıtukoğullarının, daha batı dünya-h .»»a .1». ; s| en jpt.daî bir haya( sürerkenı a.
kıllara durgunluk verecek kadar kısa bir zamanda medreseler kurmalarının. hastaheneler açmalarının musiki ile insan tedavi usullerin buluvermelerinin * tarihî sebepleri nelerdir? Yalnız kapıları dahi taklit edilemez birer şaheser olan Sul tanhanı, Karatay, Sahipata, İncemi-nare gibi anıtlarımızın yapılış, süs i ve işçilik bakımından Özellikleri nedir, bilemiyoruz. İslâm dini, tasviri yasak ettiği halde Erzurum'da, Divriği'de, Konya'da türlü hayvan, , insan, çiçek motifleriyle süslü eserlerin bu motiflerle bezenmelerinin hikmeti nedir? Araştırılmamıştır, bilemiyoruz. Artukoğullarının, sik-| kelerine, klâsik Yunan, Roma taı-I zında kabartma insan ve hayvan şekilleri koymaları üzerinde tek bir Türk bilgini iki satır yazmamıştır. Bunu da bilemiyoruz. Minyatürümüz, tezhip eserlerimiz nasıl doğdu, nasıl gelişti, komşu çağdaş milletlerden neler aldık, onlara neler verdik, bilemiyoruz. İslâm dininde şiddetle yasak edilen canlı varlık-Iların, Oğuzboylarında çok sevilişinin, Ortaasya’da geçen İslâmlıktan önceki tarihimizle ilgisi nedir, bilemiyoruz. Daha kötüsü, Sinan'ı, Sinan'ın her coştukça övünerek gös-terdğimiz şaheserlerini, bizden kimse, ama hiç kimse incelememiştir. Süleymaniye’yi, Selimiye’yi bilemiyoruz- Demek ki biz, birkaç yüzyıl-danberi Tarih içinde kendimizi yitirmişiz!
Geçen hafta gazetelerde okuduğumuz ilahiyat Fakültesinde bir îslâm-Türk Sanatı Kürsüsünün» açılmasına aşırı derecede sevinmemizin sebebi budur: Karanlıklar ortasında bir meşale yanmıştır! Sevmekte haklıyız, çünkü bu oluş bir profesör koğmadaki sertlikten çok başka, çok mânalıdır. Bu olayın bir ö-zelliğj de şudur: Akademik kariyer surlarında bir gedik açılmıştır. İlk defadır ki, bizde İslâm Sanatı Kürsüsünü bir Türk profesör işgal ediyor, sevincimizin katmerli oluşu buradan geliyor!
Bir öğrencinin muvaffakiyeti
Dil, Tarih vc Coğrafya Fakültesi doktora öğrencilerinen Oğuz Erol • Ankaranın güneydoğusundaki El-nıadağının jeoloji ve jeomorfolojisi hakkında» hazırlamış bulunduğu ] doktora tezinin sunmasını yapmış tır. Prof. C. Alagöz, Prof. Şevket Birand, Doç. R. İzbırak vc Doç. F. Sami'den müteşekkil jürinin kabul ettiği bu teziyle Oğuz Erol Fakültenin Ddb. doktorası unvanını kazanmış bulunmaktadır.
Bay Oğuz Erol'un kazanmış olduğu muvaffakiyetini tebrik eder kendisine başarılar dileriz.

Adliyede Seuebaşı
Aldığımız malûmata göre senebaşı olması dolayısiyle mahkemeler dünden itibaren evrak kayıt kapatma muamelelerine başlamışlardır.
I Mahkemeler 9 gün müddetle hiç I bir düvaya bakmıyacak ve buna ' mukabil nöbetçi mahkemeler ancak suçüstü dâvalarına bakacaktır.
—= Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
G-~ Yanın : Stypulkovsky (Polonya Midi Partisi Gizli Konsey Başkan* h o. 17 —J
Mademki ona bu kadar bağlısınız o halde Polonya için çalışınız. Va taııseverliği takdir ederiz. Fakat Polonyanın menfaati bakımından bizimle el ele yürümclisiniz.
«Şimdiye kadar bütün yaptıklarınızı, plânlarınızı, halen elde ettiğiniz sonuçları, Polonya Mukavemet Hareketinin teşekkülünü, balkanlarının isimlerini büyük bir sarahatle açıklamanız lâzım dır. Aynı zamanda batı ile olan münasebetinizi, Anglo - Sakson nü i'uzunun bütün iç yüzünü de a çıki amalisiniz.»
HAKİMİMİN SON KOZU GURURUMU OKŞAMAKTI
Tutacağınız istikameti bugünden kararlaştırınaiısınız. Yeni bir dünyanın kurulmasında Avrupa çapında önemli bir rol oynayacak bir hakan olabilirsiniz. Fakat başka bir hareket tarzı takibinde ve bir Aııgio - Sakson müdahalesinin tesirlerini bekleyerek de eürii-nf«kh' 4n'bv):Mnjz. Hic dcğiln-
tiklinizi müdafaa cesaretini gösteriniz. Sovyetler Birliğinin biı* düşmanı olduğunuzu bize açıkça söyleyiniz. Bu size daha yakışan bir hareket olurdu. Böyle yapmak la kazancınız, Sovyetler Birliğinin, düşmanlarının faaliyetlerine süratle ve kökünden son vermesini çok iyi bildiğini bir kere daha müşahede etmek olacaktır.»
Bu anda Tikhonov'un sesi sertleşmişti ve gözlerinin derinliklerinde küçük parıltılar belirdi.
Bu ani hücuma karşı koymak zorunda kaldığım zaman sabah o-luyordu. Mukadderatımın bahis mevzuu olduğunu anladım. Hâkimin delilleri ve kuvveti tükenmeğe başlamıştı, bu ana kadar sistemli bir surette takip ettiğim-hareket hattında sonuna kadar dayanmam lâzımdı.
— Meseleyi bu kadar açıkça ortaya kovduğunuz için size miııııet-tarıın, diye cevap verdim. Bana karşı göstermiş olduğu teveccüh ten dolayı Sovyet ıuakınnlarına töşolcKfiHi’i'ffni suııinnnizı TÎe:ı e
derim. Polonya’da halen bugünkü şartlar altında ancak Rusya'nın yanında yürüyerek çalışılabileceği hususun da ben de sizinle aynı kanaatteyim. Mukadderatımın da Sovyetler Birliğinin elinde olduğunu ve Anglo - Sakson devletlerinin bir müdahalesine bel bağlamanın beyhude olacağını da çok iyi anlıyorum. Halen bu durumun sonuçlarını ila ölçmüş bulunuyo-
Tik'lıonov, masasına oturup kalemini eline aldıktan sonra:
— Mükemmel, dedi. Bunları yazalım. Acele etmeyiniz, daha çok vaktimiz var. Ne diyordunuz?
Devam ettim :
— Sovyetler Birliğinin dostu olduğumu mu ispat etmemi istiyorsunuz? Dost arasında her şeyden önce doğruyu söylemek lâzımdır. Filhakika Polonya gizli mukavemet hareketi her şeyden önce memleketin bağımsızlığı uğrunda mücadele için teşekkül etmiştir. Sovyetler Birliğine karşı dürüst davranm:ıftxi gayret ederek Al-
malılarla savaştı. Fakat Rusyayı asla bir dost telâkki edemeyeceğini kabul edersiniz sanırım. Bununla beraber. Gizli Devlet ona sonuna kadar müttefiklerinin müttefiki gibi muamele etmeyi kendine bir düstur edindi.
«Size karşı samimiyetimi ispat etmek istedim, fakat itimadınızı kazanmak için size muhayyel tafsilâtlarda bulunamazdım. Sovyetler Birliği o kadar kudretli ve s kadar mükemmel istihbarat kaynaklarına sahip ki sırf başımı kur tarmak için yapacağım beyanatların yalan olduğunu derhal farke-decekti.
«Bunun içindir ki, size başka hiç bir şey bilmediğimi tekrarlamak zorundayım. Bana açık sualler sormanızı istiyorum. Yeni noktalar üzerinde sizi aydınlatabilirsem, önce vermiş olduğum izahatı tamamlamağa çalışacağım...
Tikhonov yüzüme tükürür gibi «alçak» diye haykırdı ve beni a-deta kapı dışarı etti.
Saat Ii de gardiyan beni tekrar hâkimin yanına götürdü.
— İyice düşündünüz mü?
— Bana sualler sorunuz.
— Sen ııe söyleyeceğini benden iyi bilirsin.
Sesimi çıkarmadan duruyordum. Tikhonov bcııi akşama kadar tuttu. Gece yarısı tekrar ya I nına çağırdı.
— İyice düşündünüz mü ?
— Bana sual sorunuz.
(Devamı var» I
İçişleri Bakanı İstanbulda
İstanbul, 2 (a.a.) — İçişleri Bakanı Emin Erişilgil. bu sabahki Ekspresle Ankaradan şehrimize gelmiştir.
| TAKVİM I.
Hicri: 1369 — Rebiül’evvel. 14
Rumi: 1365 — Aralık: 21
3 OCAK 1950 SALI
Vasati Ezani

8*1* L95n
ZAFER
Sayla; 3
ADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLER

Sovyet-Çin münasebetleri
£WiM.£)eğtf&.,
Uzak Doğu
Bugünkü İngiliz gazeteleri, başta Times ve Manchester Guardian olmak üzere, söz birliği etmiş gibi, Uzakdoğuda hadis olan durumdan ve dünyanın bu kısmında takip edilen siyasetin İngiltere ile Aınerikayı hangi şartlar içinde karşı karşıya bırakmış olduğundan bahsediyorlar.
Bilindiği gibi, iki büyük müttefikin Çin meselesinde takip ettikleri siyaset, ilknazarda taban tsbnır zıt gibi görünüyor. İngiltere, bütün dominyonlarile birlikte komünisf Çini tanımak kararında olduğu halde, Amerika, bidayettenbevi. yani milliyetçi bir Çhı hükümetinin fiilen ortadan kalkdığı günden bu )" na komünist Çinlileri asla tanımak niyetinde olmadığını her fırsatla i-lân etmiştir.
İngiliz gazetelerinin takıldıkları nokta budur. Onlara göre, komii nist Çini tanımamak, üzakdoğuda-ki İngiliz ve Amerikan siyasetin' sıfıra indireceği gibi, Sovyetlerle ve genel olarak komünizm ile mevcut münasebetleri büsbütün çıkmaza sokmaktan başka bir şeye yaramıyacaktır.
İngiliz gazetelerinin, bugün için, iddiaları budur. Buna mukabil, A-merikalılar, komünist Çini, şimdi lik, tanımamak kararının vermir olduğu tabiî ve mantıkî diğer bi'-kararla, Formoza’ya sığınmış olan Çankayşek’e yardım edeceklerini de bildirdiler. Bildirdiler ama, buna. Başkan Truman'ın muhalif ve muarız olduğunu ilâve etmekte de gecik mediler.
Bu suretle Amerika, bugün için ka rarsız olan bu durum karşısında, ili tiyatlı ve her an değişmeye müsai' bir tavır takınmış oldu.
Başkan Truman, Çankayşek’e yar dunda bulunulmasına taraftar değil iniş. Amerika Başkanı, diğer memleketlerde olduğu gibi, Cuhurbaşkaııı değildir. Reiskârî hükümet sistem leyinde cari olan kaidelere göre, ir ra kuvvetini de haizdir; ve bugün, kasasında, emrinde hazır bulun 75 milyin doları Çine verip vermemek hususunda, bazı • kayıtlın la muhtardır.
Amerikan kaynaklarından sızan ve. komünistlere karşı Formoza’nın müdafaa edileceğini bildiren ha -herlerin, kaba tabinle «püf noktası Başkan hakkında vazedilen bu ihtiraz! «ayıttır.
Amerika, komünist Çinlilere kar şı —bir tecavüz vaki olursa— Foı mcza’yı müdafaa etmiyecek, hele Çankayşek’e asla yardımda bulun mıyacaktrr. Hareke* eden harp ge raileri, adaya çıkardan ceniz piy ıd( kuvvet.'eri, bütün bu işle ilgili h3 vadisler, yine kaba tabirle, bir b londan ibarettir.
Aslında, İngiltere ile Amerikan’ Çin muvacehesindeki dıııumu fark-sızdrr. Mevcut fark, İngilterenin, u zun süren bir sömürgecilik devr neticesinde elde etmiş olduğu bi' takım menfaatleri müdafaa etmek durumunda bulunması; buna muk; bil, Amerikanın, yeni menfaatler yeni taahhütler kazanmak zorundr olmasıdır.
Amerika, komünist Cini tanımamakla, ve Çankayşek’e yardıma de vam edecekmiş gibi görünmekle her şeyden evvel, tngiltereye k ırs-bir pazarlık mücadelesi açmış bulunmaktadır.
Uzakdoğudaki milliyetçi ve komii nist mücadelesini bir bakıma böyle mütalea etmek de mümkündür.
Mücahit TOPALAK
MaoÇe Tung bir beyanat verdi
Sovyet Hvsya ile Çin müşterek mevzuları müzakere ediyorlarmış Paris Radyosu, 2 (Basın - Yayın)
— Moskova Radyosu bu sabahki yayımında, Çin komünist lideri General Mao Tse Tung tarafından dün Sovyet Tass Ajansına verilmiş olan bir mülakatı yayınlamıştır. Mao - Tse - Tung verdiği demeçte, Moskova’ya Sovyet hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyetini ilgilendiren bir çok meseleleri incelemek
üzere gelmiş olduğunu söylemiştir. Bunlar arasında, iki memleket arasında dostlu.î ve işbirliği anlaşması, ticarî münasebetleri kurulması meselesi de vardır.
Mao Tse Tung, bundan başka, Sovyetler Birliğinde kültürel ve iktisadi işleri incelemek üzere bazı bölgeleri ziyaret etmek niyetinde olduğunu da ilâve etmiştir.
Bir atımlık barut daha I
Yaşadıkça, neler görüp neler işiteceğiz?
1950 senesinde verem, 1953 senesinde de kanser ortalıktan kalkacakmış...
Bu müjdeyi C. H. P. kongrelerdeki propaganda nutuklarından, Türkiyenin küçük bir Amerika olacağı yolundaki vaitler-den biri sanmayın!...
Haber, esaslı bir kaynaktan gelmektedir:
Çünkü dünyaca meşhur bir falcının kehanetidir! — A. F.
NOT.’ Yukarıdaki satırlar, kongreler bitmeden umumî istifadeye arzolunmuştur! — A. F.
Meclis köşesi
Oevasız hastalan öldürmek
ne dereceye kadar doğrudur ?
irgiltere de bu mesele günün münakeşsı konusu oldu
Bü/ük bir doktor yıllarca evvel bu yüzden bir ç )k hastaları öldürdüğünü itiraf ediyor
Manchester, 2 a.a. — Manchester ı civarında oturan 850 seçmenden 605i dün gece, kansere yakalan- 1 mış olup çok büyük ızdu-ap çeken : ve ölmek üzeçe bulunan bir hasta- ı yı biran önce öldürmekten sanık ; genç doktor Sander’in beraat ettirilmesini isteyen bir dilekçe imzala- : mıştır.
Diğer taraftan hastanın yatmış olduğu hastanenin bulunduğu Goffstown şehri seçmenleri de buna benzer bir dilekçe imzalamışlardır.
Bununla beraber New Hampshire j savcısı, sebebi ister İnsanî olsun is- ; ter olmasın, hiç kimsenin keyfî olarak, diğer bir şahsın hayatına son j vermeye kanunen hakkı olmadığını j
Dünya deniz ticaret filosu
Ko -
Ç A fi H I
S ığdık ve Sosyal Yardım misyonu:
a) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Kuruluş ve Memurları Kanununa bazı hükümler eklenmesine ve 4258 sayılı kanuna bağlı kadro cetvellerinin değiştirilmesine dair olan 4862 sayılı kanuha bağlı cetvellere bazı kadrolar eklenmesi hakkında kanun tasarısını;
b) Çorum milletvekili Hasene İlgaz’ın, hemşireler ve hastabakıcılar hakkında kanun teklifini görüşmek üzere;
4/1/1950 Çarşamba günü saat 10.30 da;
Geçici Dilekçe Komisyonu:
3/1/1950 Salı günü saat 10 da toplanacaklardır.
söylemiştir.
Devasız dertlerden izdi rap çeken hastaların öldürülmesini kanun va-zıına kabul ettirmek için İngiltere'de faaliyet ve propagandalarda bu- ; lunmuş olan ve bugün 87 yaşında bulunan Dr. Barton da Dr. Sander-s’in beraat etmesi ihtimali olduğunu söylemiştir. Bizzat Dr. Barton, azap içinde ölmek üzere bulunan , bazı hastaları öldürmüş olduğunu ' iki sene önce bir toplantı esnasında itiraf ettiği zaman İngilte-I re’de büyük hayret uyandırmıştı.
Bununla beraber doktor adlî kovuş-I turmaya tâbi tutulmamıştı. ÇJüri-kü, bütün bunlar «çok eskiden ya-, pilmiş ve zaman aşımına uğramıştı».
Harpten evvelki seciye
Fransız
Kabinesi
YerleGök Arasında
________ Tefrik o No: 34
Dünya Basınından
Hulâsalar I
2/1/1950 _ I
Yasan: A. 3. fixajı6ry
Çeviren: Mücahtû TOPAJLAB
Yugoslav-Macar münasebetleri
Macaristan hudut
)nin aş ldığı bildi’il yor kuvvetlerini takviye etti
Pandit Nehru’nıın Noel mesajı
Londra Radyosu, 2 (Basın Yayın) — Hindistan Başbakanı Pandit Nehru demeçte bulunarak, Hin distan’daki komünistlerin sabotaj yapmak ve kargaşalık çıkarmaktan başka takip edecekleri bir siyasetleri olsa idi hükümetin kendilerini bir parti olarak tanıması ihtimalini düşünebileceğini bildirmiştir.
Hindistan halkından, halen mevcut hayat zorluklarına cesaretle ta hammülü istiyen Nehru, son zamanlarda İngiltere'ye yaptığı ziyaretlerde Ingiltereye olan hayranlığının daha da arttığını, Ingilizlerin Hintlilerden daha ağır zorluklara katlandıkları ve şikâyette bulunma dıklarını belirtmiştir.
Dupont ailesi
Vilmington, 2 a.a. — Bundan tam 150 sene evvel iki oğlu, oğullarının kanları ve 5 torunu ile Fransa'dan Birleşik Amerika’ya siyasî mülteci sıfatiyle gelmiş bulunan Pierre Sarouel Dupont de Nemours'un 623 Furuu, atalarının Birleşik Amerika-ya gelişini kutlamak maksadiyle, bugün 80 yaşında bulunan Pierre Dupont'un Longv/ood’daki ikametgâhında toplanmışlardır. Bu toplantıda hazır bulunmak üzere Fran sa'dan Dupont ailesine mensup 15 kişi, İngiltere’den 11, İtalya’dan 3 ve tsviçreden 2» kişi gelmiştir. Dupont ailesine mensup olanların yarısı 1 milyon dolar sermayesi bulu nan Dupont kimyevî maddeler iş-uhsalât kumpanyası merkezinin bu lunduğu Vilmington şehrine en faz la 40 kilometre uzaklıkta oturmaktadır
Paris Radyosu, 2 (Basın - Yayın) — Amerikan denizcilik Enstitüsü is-‘ itiştikleri, bugün gelen üç mem-eket dışında, diğer bütün memle-■ etlerin deniz ticaret filolarının harpten önceki seviyede ve hatta______________________
bunları aşan tonajda gemiler inşa viye etmiştir, îtmiş olduklarını açıklamaktadır.
İngiltere, geçen Haziran ayında 21 milyon 600 bin ton tutarında bir deniz ticaret filosuna sahip bulunmaktaydın
Bu tonaj, harpten öncekinden 100 bin ton aşağı olmakla beraber, halen inşaat halinde olan gemilerin sefere çıkanlmasiyle bu açık pek vakanda kapatılacaktır. Harpten önce 11 milyon 700 bin tonu bulan bir ticaret filosuna sahip olan Amerika’nın halen 18 milyon 100 bin ton tutarında bir ticaret filosu vardır. Evvelce üçüncü gelmekte olan Japonya ise, bugün denizci milletler arasında 12’ inci durumdadır. En büyük gelişmeyi Panama göstermiştir. Bu memleket halen 4, üncü durumdadır.
Londra, 2 a.a. — (afp) — Daily 1 Telegraph gazetesinin Viyana’daki muhabirinin bu şehirden edindiği bilgiye dayanarak yazdığına göre, Macaristan - Yugoslavya hududunda bulunan askerî birliklerini tak-
Muhabirini ilâve ettiğine göre, güneye yerleştirilen bu birlikler, halen iki vazife görmektedirler. |
Önce, Macar mültecilerinin Yugoslavya’ya geçmelerini önlemekte ve sonra da Yugoslavya ajanlarının Tito taraftarı Macarlarla münaseba ta girişmelerine mani olmaktadırlar.
I Yılbaşı kurbanları art yor
I Şikago, 2 (a.a.) —Yılbaşında vukua gelen kazalardan ölenlerin sayısı Türkiye saatile 19.30 a kadar 247 yi bulmuştur. Bunlardan 146 sı otomabil kazalarında 33 ü yangınlarda 6 sı uçak kazalarında ve 62 si 1 muhtelif sebeplerden ölmüştür.
Vaziyet vahim görünüyor
Paris, 2 a.a. — Fransız millî meclisi iki şıktan birini tercih etmek durumundadır:
1 — 1950 bütçesinde muvazene te sis etmek için gereken iki milyar iki yüz yetmiş beş milyon franklık
, tahsisat talebini tasvibetmek.
2 — Yeni bir kabine buhranı teh likesini ve 700.000.000 dolarlık Mar şal yardımının kaybolması ihtimal lerini göze almak.
Başbakan Bidault, vergilerde a-zaltma yapılması ve tasarruf tedbirleri alınması hakkında meclis tarafından yapılan teklifleri kabul etmemiş ve meclisten, Marshall plânı gereğince yapılan yardım hak kında imzalanmış olan anlaşmanın , icap ettirdiği şekilde mütevazin bir I bütçe kabul etmesini istemiştir.
| Bütçe müzakereleri esnasında üç güven oyu almış bulunan hükümet ! diğer üç güven oyunu da kolaylık-1 la alacağından emin bulunmakta-' dır. Bununla beraber bütçenin cum huriyet meclisi tarafından da tasvip edilmesi lâzım gelmektedir.
Churchill tatilde
Londra, 2 a.a. — Bayan ve bay Churchill, dün akşam Madere adası başkentine varmışlardır. Burada kısa bir müddet istirahat edecek olan Churchill ve eşi, ada valisi ve yüksek şahsiyetleri tarafından karşılanmışlardır.
Bir İngiliz gemisi geliyor
Londra, 2 (Nafen) — İkinci cihan harbinin sona erdiği günden beri ilk defa olarak İstanbul limanına girecek olan Ingiliz yolcu gemisi «Britannica» 28 Ocak'da Nevyork-dan 900 yolcu ile hareket edecektir. 11.000 millik bir seyahate çıkmı-ya hazırlanan bu İngiliz yolcu gemisinin yalnız birinci mevkiinde 500 e yakın yolcu bulunmaktadır. Bunlar İstanbul hariç 18 büyük limana da uğrıyacaklardır.
Serbest Fıkra ;
Makyajla ateşlilik!
. ilirsiniz; kadınların boyanması ve süslenmesi yeni bir moda değildir. Kadınlar, eskiden-beri güzelleşeceğim diye uğraşmışlar ve türlü eziyetlere katlanmışlardır.
Hele 18 inci asırda Fraıısada, kadınların makyaj yapmaları ve boyanmaları Kral ve hükümet işi bile olmuş, bu hususta bir de ferman çıkmıştır!...
Conte de Vaublance’ın -Hatıralar" mın şu kısmını beraber okuyalım:
«Kadınların çok boya kullanmaları, şehirde ve sarayda o kadar umumî bir âdet haline gelmişti ki yalnız dullar ve çok ihtiyarlar bu itiyattan uzak kalabilirlerdi. Ve tabiatiyle Fransada pek az yaslı kadın vardı!
Kadınlar; çeneden başlayarak gözkapaklarnı altımı varıncaya kadar bol bol kırmızılık sürerlerdi. Bu suretle göze hem çok ateşli, hem de çok mahcup görünürlerdi!
Fransız kadınlarının bu bol hol
IınımırT» Yazan: ——
Sarıelzmeii I
boya merakı o kadar umumi bir haldeydi ki Marie Tberösc, Veli-alıta nişanlı olarak 1745 te Fran-saya geldiği zaman, büyük bir rezaletin önüne ancak hükümet kuvvetiyle geçilebildi!... Çünkü Prenses, hiç boya kullanmıyordu!... Şimdi ne yapmalıydı?
Prensesi bu kılığiyle, banyodan çıkmış gibi gıcır gıcır tertemiz bir yüzle, Versaya nasıl götür raeliydi? Refakatine memur edilen heyet azalan, Prensesin etrafında ellerini uğuşturuyor, ona bu mühim eksikliğini hatırlatmak istiyordu. Nihayet, içlerinden birisi, bütün cesaretini toplayarak, nazik durumu kendisine izah etili: Prenses hoyaıımalıydı!
Fakat ne dersiniz? Marie Therese bu ikazı sert bir lisanla reddetti!.
Şimdi ne olacaktı? Öerhûl istişarelere başladı ve bir lıeyet lıe
men Versay’a gönderildi; vaziyet derhal Kral’a bildirildi. Hükümet Kralın başkanlığında toplanarak bu mühim işi görüştü ve şu karan aldı:
— Prenses Marie Therese boyanmağa mecburdur!...
Richelieu, Meclis Başkanı olarak, bu mühim hükümet kararını Prensese tebliğ etmeğe memur e-dildi.
Marie Therese, kralın ve hükümetin emriyle ve bu suretle boyanmağa başladı...

Kıssadan hisse diyeceksiniz!
Zamanımızda bazı erkân, kadınların boyanması için kararlar alıp emirler vermiyorlar! Fakat kendi icraatlarının kusurlarını örtmek ye onu herkese güzel göstermek için bir sürü sun’î tedbirlere ve çeşit çeşit makyajlara başvuruyorlar! Ve ekseriya boya yerine radyo ve ajansı kullanıyorlar!... BÖylece hem çok ateşli, hem çok mahcup görünüyoruz, zanlıma uu düşüyorlar dersiniz?
Teknik ilerledi efendim!
Bu gece, geceliğini anlamış, ge ı ce olduğunu idrak etmiş gibi yatıyor. Fakat daha, hakiki hayat başlamamış. Bir hilâl var gökte. | Makinistim Prevot, gidip geliyor, . bana bir sandviç getiriyor. Bir, salkım üzümü geveliyorum. Ama i aç değilim. Susuz da değilim. Ne i açlık, ne susuzluk hissediyorum. Hiç bir yorgunluk da hissetmiyorum. Zannediyorum ki, on yıl. sürse bu yol, ben, on yıl bu işi yaparım. Bu tayyareyi götürürüm.
Ay battı.
Gece Bingazi, karanlıklar içinde kendini belli etti. Bu şehir, o i kadar koyu bir karanlık içinde yatıyor ki... Alnında halesi yok. Işık taşımıyor. Işık kullanmıyor. Bingazi. Ancak kapısını çalacak derecede yaklaştığınız zaman şah ri görüyorsunuz.
Meydanın ışığını gördüm. Kırmızı bir ışıktı bu. Müstatil bir sa hayı aydınlatıyordu. Döndüm. Ha vaya dikilmiş, yangın gibi kanı-yan bir ışık, gözüme çarptı. Tekrar, her hangi bir mani var mı diye döndüm. Bingazi meydanının gece tertibatı hayran olunacak kadar güzel ve iyi işliyor.
Yavaş yavaş gazi kestim. Karan lık bir suya dalar gibi inmiye başladım.
İndiğim zaman, mahalli saat 23 tü. Fenere doğru ilerledim. Dünyanın en nazik insanları olan Bingazi hava meydanı personeli, karanlıktan aydınlığa çıktı. Bütün çehrelel-, projektörün çiy ışığı altında aydınlandı.
Kâğıtlarıma baktılar. Benzin doldurmıya başladılar. Yirmi da-kida içinde bütün muamelem tamamlanacak. Kalkabileceğim.
Meydandakiler, çok nazik in-
— Kalkınca, bir viraj alın ve üstümüzden geçin, dediler, aksi, takdirde doğru dürüst havalandığınızı anlıyamayız.
Yola düştük.
Bir zaman, pistin altın gibi pa* rıldıyan izinden koştum. Karanlıklara dalmak için... Simoun tipindeki tayyarem, zennettiğim-den daha çabuk havalandı. Projektörün beni takip ettiğini görüyordum. O kadar ısrarla takip e-diyordu ki, meydandakilerin tav siye ettikleri virajı almakta mü§-kilât çekiyordum. Nihayet, aşağıdakiler, gözlerimin kamaştığını anlamış olacaklar ki, projektör u-zaklaştı. Dikine yarım bir tur yaptım. Projektör yine gelin beni buldu. Fakat bu sefer, gelmesi le gitmesi bir oldu. Işığını karanlık sahalara, karanlık boşluklara uzatıyordu. Belli ki, meydandakilerin nezaketi hudutsuz...
Çöle doğru döndüm.
Paris, Tunus ve Bingazi radyoları bana, arkadan gelen ve otuz kırk kilometre süratle esen bir rüzgârı haber vermişlerdi. Buna göre hesabımı yaptım. İskenderiye ile Kahireyi birleştiren bir hattın muayyen bir noktasına yöneldim. Bu suretle, sahilin tehlikeli noktalarını atlıyacak ve, aklım sıra, biraz daha fazla yol tep miş olmakla beraber, sağımda veya solumda, bu iki şehirden birinin, daha doğrusu Nil vadisinin ışıklarını nasıl olsa görebilecektim. Eğer rüzgâr değişmezse ö-nümde üç saat yirmi dakikalık bir yol vardı. Rüzgâr düşerse, bu müddet yirmi dakika daha uzıya-bilirdi.
Bütün bu hesapların sonunda, bin elli kilometrelik bir çöl yoluna daldım.
Artık ay yoktu. Katran gibi bir karanlık, yıldızlara kadar sıçramıştı. Etrafta bir tek ışık görünmüyordu. Her türlü imdat ve yar dımdan mahrumdum. Radyom olmadığı için, Nil vadisine varıncaya kadar, insanla ilgili her hangi bir esere, her hangi bir harekete tesadüf etmem imkânsızdı. Bütün ümidim, pergelimde ve haritamda idi. Güvenebileceğim tek şev: hafif; soluk bir ışık altında uyanık duran; karanlık gece içinde gözlerini açmış yüzüme bakan saatlerimde idi. Her şeyden ayrı; her şeyden uzaktık. Bizi bu katran karanlığı içinde muallakta tutan tek şey motörümiizdü. Hiç durmadan bir teviye dönen ve bize var olduğumuzu hatırlatan motörü-müz vardı.
Büyük vadinin üzerinden geçtik. Simsiyah; kapkaranlık imtihanlar ve tehlikelerle dolu bir vadi.
Burada artık hiç bir imdat, hiç bir yardım ihtimali yok. Burada bu karanlık gece en ufak hatâyı affetmez. Tam manasiyle Allah'a emanetiz.
Önümüzdeki lavibadan yüzüme doğru bir ışık huzmesi sızıyor. Prevot'yu uyandırarak bu ışığı söndürmesini istiyorum. Prevot karanlık içerisinde homurdanıyor ve bana doğru geliyor. Elinde bir takım kâğıtlar ve lendiller var. Bunlarla ne yapacağını pek iyi kestiremiyorum. Kestiremiyorum ama; yüzüme vuran ışığın söndüğünü görüyormuş. Be -nim bütün âlemimi kapatan bu ışık; Prcvot'nun elinde bir an i-çinde eriyiveriyor. Bu ışık uzaklarda görünen parlak sabah ışığı değildir. Bu bir yıldız ışığı değildi Bu belki iadece bir meyhane
ışığıydı. Fakat ne olursa olsun. Meyhane ışığı; sabah ışığı; bu her halde Öldürücü bir ışıktı.
Üç saat uçtuk. Sağımda bıçak gibi kesicin bir aydınlık peyda o' du. Uzun zaman seyrettim. Kana dimin ucunda bir sabahı geceye doğru sürüklüyor gibiydi. Bu za-
lıverdim. Ve lâmbam söndü. Ben iş şığı neredeydi. Bu öyle bir ışıkt-
ki; kimi zaman solar gibi oluyor
kimi zaman canlanıyordu.
Dalga geçmişim. Bir buluta dalıverdim. Ve lâmbam söndü. Ben is
terdim ki ineceğim yerlerde hav güzel ve berrak olsun. Halbuk’ sağ kanadım hiç de güzel bir hn va vaadetmiyordu. Işık olmasına ışık var. Fakat çok hareketsiz bir ışık. Sarık gibi başıma toplandığını hissediyorum. Nitekim keşfimde yanılmadığım da meydanda, çünkü tayyarem bir takım garip zürgârlarla sarsılmıya başladı. Ne enini ne boyunu bildiğim bir kümülüs bulutu içinde körükörü-ne uçuyordum. İkibin beş yüz metreye çıktığım halde; bir türlü bu bulut yığınından kafamı dışarıya çıkaramadım. (Devamı var)
işsizler Belediyeyi bastılar
Foggia, 2 a.a. (afp) — İşsiz kalan 200 tarım işçisi iki taraf arasın da kararlaştırılmış olduğu gibi, mal sahiplerinin yortular esnafında kendilerini çalıştırmamalarını protesto etmek üzere yaptıkları mi-tingten sonra Foggio yakınindak: Castelmevo Della Daunio belediye reisliğini işgal etmişlerdir. Müda-i halede bulunan polis bir kaç kişiyi ı tevkifle asayişi iade etmiştir.
Yugoslavyaya askerî uçak verilmiyor
Paris Radyosu, 2 (Basın Yayın) — Waşhington’dan bildirildiğine 1 göre, Birleşik Amerika hükümeti ı Yugoslav’ya ticaret uçakları için malzeme vermeğe karar vermiş, fakat askerî uçaklar için motörler satmayı reddetmiştir.
Amerikan Hükümet çevreleri, bu kararın bir taarruza kurban olduğu takdirde Amerika’nın Yugoslavya ile ilgilenmeyeceği manasına gelmediğini tasrih etmektedirler.
Kar fırtınasına tutuldular
Chehalis (Vaşington), 2 a.a. 7 (a fp) — Kar fırtınasına yakalanan bir tenezzüh uçağı dün Chehalis yakınlarında yere düşmüş ve içinde bulunan bir baba ile iki oğlu öl müştür.
İngiliz Basını:
Bu sabahki İngiliz gazeteleri baş yazılarında Uzak-Doğu’daki siyasi , gelişme ve bu gelişmenin ifade etliği mana ile ilgili olarak İngiltere ve Birleşik Amerika arasında cereyan eden görüşmelerden bahsetmektedir.
Bu arada Macaristan'da hüküme tin verdiği son millileştirme kararına temas eden bağımsız Times gaze tesi şunları yazıyor:
Bu millileştirme kararı, komiî-niformun şimdnye kadar henüz tat )ik alanına koymadığı bazı kararan n yerine getirilmesinden başka Hirşey değildir. Sovyetler Birliğinin. peyk memleketlerin İktisadî Hayatlarını kendi kontrolü altında i utmak azminde olduğu artık aşikâr bir şekilde anlaşılmıştır. Bi-inci merhale, peyk memleketlerin bütün endüstrilerinin devletleş irmekti. Macaristan’da. Sovyetler bu safhaya geçen Ağustos ayı zarfında varmışlardı. Bu sefer kabul edilen kanunla da geri kalan sanayi kolları ile ecnebilere ait fabrikalar devletin kontrolü altına gir rniştir. Yabancılara tazminat veri-’ecek midir, bunu ümit etmek yersiz olur. Bugün Macaristan'ın Batı ile iktisadı ve ticarî münasebet-
ler kurmak hususunda tamamen lakayt davrandığı bir hakikattir. Macar iktisadi hayat’mn t” n-'miv-Stıv.et konrolü altına girdiği bir hakikattir.
Liberal Manchester Guardian ga-etesi, Amerika'nın Formoza 'adanda Mareşal Çankayşek’i destek-iyeceği hususundaki haberleri ele ■'rnakta ve bu tedbiri şiddetle tenkit etmektedir. Gazeteye göre bu tedbir milliyetçilerin kuvvetli bir duruma gelmelerine imkân veremi veceği gibi, komünist Çinlilerin kin lerini de tahrik edecektir. Amerika, Kuomintang'ın siyasetini bidayette ya canla başla desteklemeli, vahutta bunu takbih etmeli idi. Fa kat Amerikan siyasetinde husule gelen bu son değişikliğin bir netice vermesi ihtimali çok zayıftır. Ancak bunun bazı tehlikeli durum laı- meydana getireceği muhakkaktır.
Formoza hakkında Amerikan kararı. komünist Çin ile Rusya arasındaki münasebetleri âdeta perçin-liyecektir.
Mısırda seçim
Paris Radyosu, 2 (Basın - Yayın) — Mısır halkı yarın, 315 üyeden teşekkül edecek olan yeni Saylavlar Meclisi üyelerini seçecektir. Bundan önceki Meclis 260 üyeden mürekkepti. Seçim mücadelesi iki aydanberi hararetle devam etmektedir.
Demokrat Parti Keskin
İlçe Kongresi yapıldı
D. P. Keskin ilçe kongresi kalabalık bir Demokrat gıupunun iştirakiyle yapılmıştır. Toplantıda il idare kurulundan Osman Şevki Çi-çekdağ, Muhlis Bayramoğlu vc ü-yelerden Hamdi Bulgurlu ile Abdullah Gedikoğlu ve Kırıkkale ilçe kurul başkanı ve üyeleri hazır bulunmuşlardır.
Kongre başkanlığına Dr. Muhlis Jayramoğlu ikinci başkanlığına Mahmut Paran ve kâtipliklere Züh. tü Pehlivanlı ve Mehmet Hatipoğlu seçildikten sonra, Atatürk'ün aziz ve ebedî hatırasını taziz için yapılan bir ihtiram sükûtundan sonra, ilçe idare kurulunun, İdarî vc mali çalışmalarına ait yıllık çalışma raporu okunarak tasvip edilmiş ve bun dan sonra delegeler söz alarak parti faaliyetleri hakkında mevzii ve umumî görüşlerini açıklamışlar ve muhtelif memleket eselelemrine de temas ile mahallî istek ve şikâyetlerini belirtmişlerdir.
Bu arada bir partili de: Köylerine misafir sıfatiyle gelmiş olah bazı Halk Partili vatandaşlara, Türk an'anevî misafirperverliğine yakışır surette göstermiş olduğu hürmetin ve ikramın suitefsir edilerek kendisinin Halk Partisine iltihak etmiş gibi gösterilerek istismar edilmesine teessürlerini bildirmiş her vatandaşın istediği partide açıkça yer a-labileceğini ve gizli kapaklı işler görmege lüzum olmadığını ve kendisinin Demokrat Parti saflarında bulunduğunu heyecanlı bir lisanla belirtmiş bu dürüst ye samimi ifade kongrede derin bir tesir icra etmiştir.
Delegelerin konuşmasını müteakip Ankara genel meclis üyelerinden Abdullah Gedikoğlu ve Haindi Bulgurlu mahalli istek ve şikâyetlerden Ankara ilini alâkadar edenlere gerekli cevapları vermişler ve Ankara il genel meclisine Demokrat Parti üyelerinin katılmasından sonra, vilâyet işlerinde göı'ülen ve bariz bir şekilde köye doğru gidilmeyi intaç eden başarılar hakkında müslieİ deliller ve misalleriyle izahlarda bulunmuşlardır.
Müteakiben kongrpde misuiır olarak bulunan Kırıkkale ilçe başkanı eczacı Fııal Seyluın, \ımurrû arzu ü
zerine bir konuşma yaparak: Hürriyet ve demokrasi hamlelerinin tarihi tekâmülünü izah ile 946 seçimlerinin malûm şartlarından sonra önümüzdeki büyük seçimin Türk demokrasisinin mukadderatını tayin edeceğini beyan ile sözlerine son vermiştir.
Son olarak söz alan Osman Şevki Çiçekdağ ve Muhlis Bayramoğlu: Muhtelif memleket ve parti meseleleri hakkında izahlarda bulunmuşlar ve Demokrat Partinin doğmasiy-to millet ve memleketin kavuştuğu hürriyet haklarını belirterek Demök rat Partinin esas gayesinin hiç bir zaman iktidara gelmek olmadığını, milletinin iktidarı tayin etmesi bulunduğunu ve bunun da de -mokrasinin temeli olduğunu söy-liyerek yeni çıkacak Seçim Kanunu hakkında gerekli ma -lûmatı vererek ve bütün partilileri seçim esnasında uyanık bulunmağa davet ederek halen Ankara i-linde C. H. P. ile değil idare meka-nizmasiyle mücadele ettiklerini a-çıklamışlardır.
Müteakiben seçimlere geçilerek gizli oyla yapılan il idare kurulu geçiminde:
Derviş Akçen, Zühtü Pehlivanlı, Haşan Evrensel, Bahri Taşçı, Mahmut Baran. Faik Hatipoğlu ve Lâtif Yağan idare kuruluna seçilmişler ve il kongresine katılacak delegelerin seçimi de yapılarak samimî bir hava içinde kongreye nihayet verilmiştir.
Diyarbokırda D.P. faaliyeti
Diyarbakır, 1 (Hususî muhabirimizden) — Diyarbakıı-da gün geçtikçe Halk Partisi zaafa doğru gitmekle Demokrat Parti de ilerlemek I tedir. Son bir hafta içerisinde De-’ ınokrat Partiye iltihaklar devam et I inektedir. Son günlerde memleketin en tanınmış simalarından Naciye I Güran, Mustafa Ekinci, Silvan Bele lise başkanı D) Yusuf Azizoğlu, , lstanbukla yüksek tahsilini yapnuş I Avrupada tahsilim taınamlaıffış i memleketin sevgisini kazammış a-' * (Dcvanu Sn: Siit 7-de)
ZX FE ft
ZUHURİ DANIŞMAN
RÖPORTAJ
I
Şevkellû Hünkâr!.. Asker kulların rikâbı joha-nenîzde gece gündüz mülâzımdırlar. Taltif himmeti şahaneniz için lâzımdır. Lûtf t şevket.û hükümdar!.. Toltıf eyle...
olu»m -j|
— 56 —
(Yaşasın ağamız!... Bahşişimizi isleriz. Padişahımız, kılıçlarımız .şivesinde bu zaferi kâzandı. Zafer şükraneSi vermesi gerektir!..)
Turhan bey ş.ddct göstermek isledi:
(Bre ağa bu olma: işt.r. Kulla- ' r;n eenren padişahlarından bahşiş aldığı nerede görülmüştür? Padişa- . lıımız gecı.ro asker, ni altına ,;.;arkt’c.1. Bu, zorla oiına^....)
Fakat Turlum Be/.n ıiuz.cri, â-.-kvnu ve.vc.es.. ya'g^rası arp ımda boğuldu. Adetâ lıaıu.u b.r ıs-
İ
(İş çığır .m u ç'kıyor, hemen olup biteni hun.-.â;-.: ıılışt rm-ı.r yu.)
Dedi. İlci âdâm, güçlükle kala-j balıktan sıyrılurax geriye döndii-ldr ve padişahın huzuruna geldiler. Sultan Mehmet rengi sarar-ıhış, çehresi fevkalâde gazaplı bir halde bekliyordu. Sahabettin ile Türlıan Beyi karşısında görür görmez gök gibi gürledi:
(Bu nabegâriar nc isterler?.. Nedir bu edepsizliğin sebeoı? Ne için
Sahabettin paşa, pad-şahın diz*.
İtrine doğru tğilere ; cevap verdi:
(Şevketlû hünkârım, asker kulları dua ve senalar ile meşguldürler, İllâ derler ki. şükraneı zafer olmak üzere uğuru şahanende ça-l;şanlara &nı ve zer gerek..) (1). ;
Sultan Mehnıedin rengi büsbütün attı. Bu, padişahı tehd.t etmekti. Cebren para .oparmaktı. Bir kere askerin ded.gı yapılırsa bir daha bu sdâ.hlı kuvvetin alzuları-n.n önüne geçmek müniKün olmazdı.
Fakat vaziyet de tehlikeli idi. Nc yajMtbilirciı? Hayır deseydi nc olurdu? Belki de isyan büyürdü, saltanat tehlikeye di» jerdi. Zaten Bi 7-ans da şehzade Urlumla kendisini tehdit ediyordu. Karamanoğlu meselesi kökünden hal edilmemişti. Devlet erkânı, ne yapnubileceğinde ımılcı-eddıt idiler. Vakıa verilecek Jîalıçiş hır kıymet ifade e.mczdi. Hazpyâ için hiç mesabesinde idi. Fatyat açılacak çığır fena idi. Devleti temelinden sarsaca.t kadar ’ıyübıipdi.
. Sahabettin paşa ile Turhan bey, ıjskerin hiddet ve şiddetini gözleriyle görmüşlerdi. Muvafakat c-dilmediği takdirde vaziyetin çok fena olacağına kani idiler. İkisi . birden, padişahın dizlerine sarıldı- i lar:
(Sevketiû hünkâr!... As’ter kulların rikâbı .şahanenizde gece gündüz- mülâzımdırlar. Taltif olunmaları himmeti şahaneniz için lâzımdır. Lütfet şevketlû hünkâr!... Taltif eyle...)
Sultan Mehmet, bu sözleri dinlemiyor gibiydi. Kıpkırmızı olmuş, yerinden fırlamış gözlerle uzaklara bakıyordu. Asî askerin istekleri önünde boyun eğecek miydi? Boyun ei'ınesi mi lâzımdı? Halil Paşanın .yüzü île karşılaştı. Acaba bu emektar sadrâzam ne fikirde idi? Opu, asil ve vakur bir metanet içinde gördü. Halil Paşanın vekarı Sultan Mehmede cesaret verdi. Zağanos pasa ela dimdik durmakta idi.
Sahabettin paşa ile Turhan bey I kadar sindirmişti. Çünkü dış teh-için korku içinde idiler ve hükümdarın dizlerine yapışmış bir halde: ,
(Lütfedin hünkârım!...-
Diye yalvarıyorlardı.
Bir müddet korkunç bir sükût devam etti. Herkes genç padişahın ne yapacağını merak ediyordu. İsyan ihtimali herkesi iliklerine kâda rsindirınişti. Çünkü dış tehlikeler bertaraf olmamıştı.
Sulfai) Mehmet, kimsenin ummadığı mü(hiş bir hareket yaptı, meşhur beyaz atını bütün kuvve- | tiyle mahmuzladı. Asil at şaha kal- ı ti. Hükümdar devlet adamlarına | dönerek:
(Otağı hümayunuma geliniz!..) Emrini verdikten sonra atını sürdü. [ İsyanlarının neticesinden emin o-lan ve geDç padişaha boyun eğdireceklerinden dolayı gurur duymakta bulunan yeniçerilerin üzerine doğru yürüdü. Hiç beklenmi-yen bu garip meydan okuyuş karşısında palalarını çekmiş olan binlerce' yeniçeri askeri şaşırdı. Gay-riihtlyari bir hare -.etle ikiye ayrıldı ve Sultan Mehmet, bir dakika I kendisine karşı isyan etmiş gibi o-l'm bu serkeş askerin ortasından yıldırım hıziyle geçti. Arkasından devlet ricali de aynı süratle gitmekte idi.
Asker dona '.almıştı. Padişalıla beraber gitmesi icap eden yeniçeri ağası Katırcı Doğan ağa da ne yapacağını şaşırmış, askerin ortasında kalakalımştı.
, MUlıteşem otağın önüne geldiği vakit Sultan Mehmet atından indi.
(Tez bana yeniçeri ağasını çağı-rııyzl..)
Kjprini verdi. Yeniçeri ağası Ka-tıreûDoğan ağa, müthiş bir korku jçjnae sapsan kesilerek hükümda-
I
Ankara’daki Amerikalı Kadınlarla
ÜÇ MÜHİM MÜLAKAT
rın önünde yer öptü. Sultan Mehmet, ayağiyle onu şiddetle ittikten sonra korkunç bir sesle haykırdı:
(Bre hain!... Bre din ve devlet haini!... Neden askerlere mukayyet olmadın? Bu h.ç girülınüş şe: midir?)
I), gşn ağa titriyerek cevap verine ı istetil:
(Şevketin hünkârım!... Cenabı Hak...)
Fakat sözünü tamamlayamadı, l'i 1 )(-t e. 'en kö üren Sultan Mehmet, şiddotli bir hareketle yeniçeri ağasının yakasına yapıştı:
(Söyle hain!.. Padişaha karşı bu ettiğin nedir?)
Sonra, genç vücudünden umulmayan bir kuvvetle yeniçeri ağası- n.anı nı şiddetle sarstı ve müthiş bir j5orr»v i'.uvvetle Yeniçeri ağasını şiddetle , sarstı ve müthiş bir hiddetle onu meydanın ortasına yuvarladı. Yerde sürünen yeniçeri ağası kalkmağa cesaret edemiyor, etrafındaki devlet adamlarından imdat bekliyordu. Fakat genç hükümdarın Şiddeti karşısında kimsenin bir şey yapacak hali yoktu. Hükümdar t mj o|. hiddetini alamamıştı. Çılgınca biri şiddetle bağu-ıyordu:
(Bre Ölesi... Bre mel'un. bu devleti bir aşiret mi : Osmanlı hükümdarın’. *-:~ mi sandın? Neden askerlerime mukayyet olmadın? Bern, onları is tersem simuzere garkedemez mi

uy
R. Dorr un eşi: “Türk kadınları bizler kadar samimî değillerdir. Sizler daha çekingen ve resmîsiniz,, diyor
|-^ır kaç senedenberi ara bulunmakta olan Amerikalı kadın dostlarımızın bir kaçını , ıjet ederek bazı mevzular zerinde fikirlerini ö ğ r e n in istedim. Verdikleri cevapların bilhassa kadınlarımız arasında alftka çekici bir hava yaratacağı emin olduğum İçin bunları sırasilc bildirmeyi faydalı buldum.
İlk mülakatımızı Marşal yardım I n(ânı Türkiye idarecisi Mr. Rusel Duır’un eşiyle yapmak üzere karlı bir günde Kavaklıdere sırtlarını tırmandık. Köşkün kanısına ğımız zaman salondaki büyü! dördü vuruyordu.
Zeki ve pek sempatik olaı sahibi Misis Russel Dorr bizi büyük bir nezaketle karşıladı ve nuşmamız baltan sona kadar s 1 mî bir hava içinde devam etti, ı İ.k sualime karşı (ki bu. ne ' mandanberi Türkiye'de bulunmak-Scn ta oldukları ve memleket miz hak-sandın? kındaki intibaları idi.) Gülerek şu v. bir aşiret şekilde konuştu:
’ ’ ı-. — Tam bir sene oluyör, Anka-s 1 raya geleli kırk sekiz saati geçme ____________r________________ n i m işti. Ankara Palasta benden bir sandın? Kul taifesinin padişahın- j mülakat istiyen bir muharrir ayni aldığı nerede gö- suali ve bu 'arada Türk kadınları hakkında fikrimi sordu. Tür tiye'ye geleli henüz iki gün olduğuna ve nek mahdut Türk kadını ile şöyle bir tanışmış bulunduğuma göre bir şev söyliyemiyeceğimi bildirdim.
.— O halde şimdi bu mevzuda konuşabiliriz değil mi?» dedim.
•— Memnuniyetle, cevabını verdi. Ve anlattı, Türkiye'ye geleli h:r sene oluyor ve memleketinizi çok seviyorum. Anadolunun Doğu Batı. Güney ve kuzeyinde bir çok seyahatler yaptım ve her yeri ayrı vyjtı :boğendlm. Ankaranin ise başka Ş'r huk.ûsiyeti olduğuna.kaniim. He le. penceremden bakıp ta kısa bir zamanda tepeleir üzerinde yer yer binaların yükseli verdiğini görünce sizin çalışkan bir millet olduğunuzu -dâha, i/i-anlıyorum.»
I Memleketimize gülmeden evvel [Türkiye hakkında herhangi bir fik I ro sahip olup olmadığı hususundâ-I ki sualime de:
| Türkiye’ye ait oldukça bil-
gim vardı.» diye cevaplandırdı. | .Çünkü babam 1934 senesinde burada bulunmuştu. Ve daima bahsederdi. Onun için Tiirkiycyi görmek ! arzum eskidir. Bundan evvel Belçika’da bulunmuştum. Diyebilirim [ kİ Amerika’dan oraya giderken his settiğim yadırgamayı buraya gelir-
dan zorla inam rülmüştiir?.-
Yeniçeri ağası ayağa kalkmış zangır, zangır titriyordu. Hiddetini alamıyan hükümdar, ikinci bir defa onu ya asından tutup yere
(Şimdi seni azlettim. Yerine J.Çustafa Beyi tayin ettim!..)
Dedikten sonra:
( i ayabaşıjan, yeniçeri ortalları-nın zabitlerini çağırınız!.)
Emrini verdi.
.Ocağın büyük zabitâm syluk çeh releriyle geldiler ve .hükümdarın kıfrşıSmda başlarını göğüslerine indirerek beklediler. Süitim Mehmet onlara da aynı şiddetle hakaret etti:
(Bu devleti nsan ve nimeti size haram olsiın!..?l(azanılan bir zaferi para ile satmak isteyen hâinler... Bu işde sizlerin de parmağını zvardır. Fakat'Cenabı Hak şahidim olsun ki, böyle bir fesat tohumunu Devleti Osmaniyeye ekmek istiyenlef cezasız kalmıyacaktır!)
Ocak ağaları bir tek kelime ile cevap veremiyorlardl. Sultan Meh- | met bütün şiddeti ile hakaretler I yağdırdıktan sonra:
(Bu hainleri yere yatırınız!..) ]. _
Dedi. Baştaki ağa derhal yere ken duymadım, yatırıldı. Sultan Mehmet ikinci em- | rrv’“’' i.-j
(Her birine yüzer değnek vurul-' Sin!...)
.Yüzlerce insanın gözüönünde, o-cağm en ileri gelen ağalarına in- , Srfsizca yüzer değnek vuruldu Yerden kalkanlar ayakta duramıyorlar, canlı birer mumya bibi sallanıyorlardı.
Sultan Mghmet:
Ruşscl
Yazan : Perihan PA RL A
ırımızc Türk kadınlarından bahsederker
I
| .— Türk kadınlan hakkında fik
rinizi öğrenebilir miyim?*
I (— Doğruyy söylemek lâzım gelirse Türk kadınları zekî ve vefalı, oluyorlar. Fakat bizler kadar sa- 1 mimi değildirler. Meselâ tanıştığım 1 Türk hanımı içinden geldiği za-mân evime gelip bir sandöviç yiyelim, diyemiyor. Sizler daha çekingen, daha resmîsiniz. Belki bu da hürriyete bizden geç sahip olmanızın ifadesidir.
«— Türk kadınlariyle Amerikalı . , kadınlar arasında hangi noktalar-
ıer tarihi, ikinci cilt, I dan benzerlikler buluyorsunuz?»
I «— Birçok noktalardan... Arka-
(1) Hayrullah efendi tarihi, sayfa 59. Hamır ..............
sayfa 261.
Diyerek bonoyu koynuna soktu ve saraydan çıkıp Sent - Antuan sokağına doğru gitti. Yolda düşünüyordu:
• Şimdi hadiseleri şöyle hulâsatan bir gözden geçirelim; kendi lehlerine ilarak Madam Katerin'e ihanet etmekte olduğumu zanneden Giz efendilerle aram pek iyi... Diğer taraftan, kendi lehine olarak Giz'lere ihanet ettiğime inanan Madam katerin ile de aram gayet düzgün... ben sadece kendi işlerimi yoluna koymaya çalışıyorum... ve bunları öyle bir ustalıkla yapıyorum ki, ister Madam Katerin gelip gelsin, ister Giz'ler kazansın... ben küpümü doldurmayı sağlamış oluyorum... kayığımı her an çarparak kırılmak tehlikesine maruz bulunduğu kayalıklar arasında pek mahirane bir surette sevkettiğimi böbürlenmeden söyli yebilirim... Şimdi Monsenyör Sen-Jernıen Vildam ile de aram mükemmel... çünki, senelerden beri bana etmekte olduğu hakaretleri unutacağımı tasavvur ederek hakkımda oldukça teveccüh gösteriyor... Ahmak! budala! sersem!... öyle tertibat aldım ki, kendisini sürüklemeğe muvaffak olduğum J^kjbetı korkunç. Bu macerada -nrie intikal edeceği tabiidir... O bunun farkında değil.
•^Aklına bile getirmiyor bunu... bÖylpçe ben de intikamımı almış olacağım... onun metrukâtının birine intikâl edeceği tabiidir... O -biri» niçin ben olmayayım?... Onun mirası niçin benim olına-
SevgiUmi elimden alan Mösyö
daşlıklarmda vefalı cuklajına dünkün bilhassa ÇOk mÜŞa'vcdVt Mu.iuan.ua bilhassa çok müşabehet bulmakta-
— Yeni teşekkül eden Türk - A-merikan kadınları cemiyetinin muvaffak olacağına inanıyor musu-
— Bu tamamiyle Türk kadınlarının işe ciddiyetle sarılmalarına bağlı bir keyfiyettir. Bizler çok hüsnüniyet sahibiyiz. Kültürlü ka-[ dınlar arasında işbirliği yapmak, ı karşılıklı bilgilerden istifade et-ı mek, birçok sosyal mevzuları birlikte ele almak istiyoruz. Eğer benimle hemfikir olmakta devam e-derseniz bu işin muvaffakiyetle yü Tüyeceğinden zerre kadar §!üphe yoktur.
— Umumiyetle Amerikalılar Türkiye hakkında doğru fikre sahip midirler?
•— Şuna emin olunuz ki: Ameri-
I,
olmaları, ço-1 kalılar, Türkiye’yi AvrupalIlardan bulunmaalrı ve daha iyi tanımaktadırlar. Ama bel-ı.izi mikyasta değil. Yalnız hemen şunu söyliyevim ki harpten sonra, bilhassa son senelerde memleketiniz hakkında çok müspet yazılar neşredilmiştir. Bundan böyle Amerikalıların sizi daha iyi tanıyacaklarına şüphe yoktur.»
— Amerikada ev kadınları mı, yok sa meslek kadınları mı ekseriyeti teşkijetmektedir?
— Bence bu zaviyeden kadınları iki sınıfa ayırmak doğru değildir. Çünkü ev kadınlığı) da bir meslektir. Ve bence en mühimmidir. Bilhassa annelerin yükünü hangi vazifeli taşıyabilir? Her anne çocuğunun sesiyle saat altıda kalkmıya mecburdur. Fakat hiç bir vazife sahibi bu saatte kalkmıya mecbur değildir; hiçbir vazife sahibi bu saatte işe başlamaz. Bizde genç kızlar Wigh School’ı bitirdikten sonra istikballerine bir veçhe vermiye mec
ıüşabehet bulmakta -1 ki kâfi
hurdurlar. Hangi mesleği seçeceklerse ona göre tahsillerine devam e-derler ve mekteplerini tamamlayınca çalışma hayatına atılırlar. Evlendikten sonra ya işlerinde kalırlar ve ya kendilerini evlerine, çocuklarına hasrederler. Sunu ilâve edeyim ki Amerikalı kadın analık ve zevcelik vazifesini daima ön plânda görür ve diğer işler ikinci derecede gelir.
— Amerikalı kadınların eşlerinden çabuk ayrıldıkları ve son zamanlarda boşanma dâvalarının art mış olduğu doğru mudur?
— Bu mevzuda muhakkak ki mübalâğa vardır. Amerikada boşanma dâvaları zannedildiği kadar fazla bir yekûn tutmamaktadır. Dünyanın her tarafında, keza sizin memleketinizde de anlaşamamazlıklara tesadüf edilebilir. Bizde kadınlar her noktada erkeklerle müsavi hak iddia ederler, cinsiyet problemleri açıkça mütalâa edilir, hayat tarzımız daha serbesttir. Bu sebeplerden belki reaksiyonlar olabilir. Fakat e-sas itibariyle Amerika’da sağlam bir aile hayatı mevcuttur.
—Dünyanın hangi tarafında aile krizi daha ciddî bir safhaya girmek tedir? Böyle bir buhranın bulunduğuna inanıyor musunuz?
— Umumiyetle böyle bir krizin mevcudiyetini şahsen kabul etmiyorum. Aile daima içtimai bir bağ o-larak kalacaktır. Ancak harp ve sa ire gibi âmiller bu müesseseyi belki biraz sarsmış olabilir. Bunun için de çocuk terbiyesinde aile baskısına taraftar olanlardanım. Genç kızların, genç erkeklerin ayrı ayrı değil fakat grup halinde gezintiler yapmalarını, toplanıp eğlenmelerini tabii bulurum. Amma anne ve babanın tenbih ettiği saatte eve dönmelerini ,de zarurî görürüm.
Bence Türk kızları, bizimkilerden daha çok hürriyete sahiptirler. Ben oldukça muhafazakâr bir aileden ye tiştiğim için ebeveynin çocuklar ü-zerinde müessir bir rol oynanışını ve onları başıboş bırakmamasını doğru buluyorum.
—' Türk aile hayatı ■ hakkbndaki intihamız nedir?
— Bizim aile hayatımızdan hemen hiç farklı bulmuyorum. Bizde olduğu gibi aile fertleri birbirine bağlı ve çok neşeli insanlarsınız. Evlerinizde samimi bir hava esmektedir...
Konuşmamız sona ermiş, çaylarımızı bitirmiştik. Sevimli muhatabıma teşekkür edip ayrıldık .
DÜNKÜ BULMACAMIZIN IIALLİ
Yunanistan bütçesinde kısıntı
Atina Radyosu, 1 (Basın - Yayın)
Yiisek Ekonomi ve devlet Konseyi bugiin Başbakan Diomides’in başkanlığında toplanarak Yunanistan’ın savunma masrafları üzerinde kısıntılar yapmak imkânlarını araştıracaktır.
Diğer taraftan hazırlanmış olan yeni seçim kanun tasarısı üzerinde muhalefet bazı itirazlarda bulunduğundan tasarı millî meclisde görüşüldüğü sırada hararetli tartışmalar olacağı tahmin olunmaktadır.
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı
Mi$el Zevako — Çeviren : Ragıp Rıfkı
dö Luvr'a gelince... ve tasavvurlarıma-mani olmak istiyen, doğmak üzere bulunan talih güneşimi batırmasına romak kalan, kılıcı ile suratıma vurarak orada, uzun zaman yüzümün şeklini bozacak ve şerefime halel getirecek şu menhus yarayı husule getiren o sefil Boröver'e gelince... onların da vay haline!... elimden çekecekleri var! Onları öyle korkunç bir duruma sokacağım ki, bundan kurtulmaları için cidden pek büyük bir talihe mazhar olmaları lâzım... böylece, şeref, servet, intikam... bunların hepsine aynı muvaffakiyetli teşebbüsümle erişeceğim... iş aşka kalıyor... Bütün şeytanların gebermesi üzerine yemin ederim ki, talihim bana, diğer işlerde olduğu gibi aşkta da .varolacaktır. Hele şu işi bir başarayım, bana kafa tutan, mukavemet gösteren o Fiyo rinda ile de uğraşacağım... behe-ınehâl benim olacaktır... İcabcder-se cebren kendime mal edeceğim».
Uyanık olarak böyle hülyalara dalan Rospinyak, Kıratlık baş yar gıcının Sent - Antuan sokağında kâin ve kapısı Sen - Pol sokağında ve ayni isimdeki kilisenin karşısında bulunan konağına varmıştı.
Bu müthiş vazifeler, o zaman, Kıra! Birinci Fransua’nın nazırı
olan Kardinâl Düprat'ın ahfadından Nontuıyye dö Presi Senyörü Antuan Düprat'ın uhdesinde idi.
Bu kudretli ve nüfuzlu adam, Rospinyak'ın sunduğu Kardinâl dö Loren’in emirnamesini okudu. Simasında, bu emrin okunmasından tevellüt edecek herhangi bir İrissin belirtisi görünmüyordu.
Hiç tereddüt eseri göstermeksizin soğuk bir tavırla :
— Emirlerinizi bekliyorum, Mösyö, dedi.
Rospinyak da aynı soğuklukla cevap verdi:
— Nazır Hazretleri size bırakacağım bu emirnameye mukabil, biri cinayet kısmı muavininiz Sen yör Brajelon’a ve diğeri gece dev riyeleri kumandanı Mösyö dö Ga-iki tasdikli suretini vermenizi rica ederim...
Nantuiyye, kısaca :
— Pek âlâ, Mösyö... dedi.
Zamanın Başyargıcı olan bu a-dam, kendisinden istenilen iki emri yazdı, imzaladı, kendi mührü ile mühürledi ve Rospinyak'a u-zatarak :
— Bu kadar mı* istediğiniz?
— Evet, size ait olan hususlar için bu kadar... Şunu da ilâveten arzedeyim ki, bu pek ağır durum-
43
da göstermek lûtfunda bulunduğunuz hüsnüniyete teşekkür etmeyi bir vazife ve şeref saya-
Nantuiyye, kendisine has bir halmiş gibi görünen biraz haşin o soğuk tavrı ile cevap verdi :
— Mösyö, emir kat'i idi... Benim vazifem de münakaşa etmeksizin verilen emre itaat etmektir. Bununla beraber, göstermiş olduğunuz nezaketten dolayı size teşekkürler ederim...
Rospinyak, bizzat Başyargıç tarafından cümle kapısına kadar u-ğurlanarak konaktan çıktı ve doğruca Şatöle'ye (1) gitti. Oradaki işi biraz uzun sürdü; çünkü, Başyargıcın cinayet kısım muavinine vereceği bazı talimat vardı.
Verdiği esrarlı talimatın iyice anlaşıldığına ve harfiyen tatbik e-dileceğine tamamiyle emin olmadan Bıcjclon’un yadından ayrılmadı.
Buradan çıktıktan sonra, gece devriyeleri kumandanı Gabaston'u görmeğe gitti... Nihayet, Vali Prens dö lâ Roş - Sür - Yon ile u-zun uzadıya görüştükten sonra işlerini bitirdi.
Evine giderken sevinçle :
— Oh!... işte, muvaffakiyetli işler gördüğümü söyliyeblleceğlm
bir gün! dedi. Amma, daha bitirmedim; ağı ben attım; artık iş balığı onun içine getirmekten i-baret ve o da, bizim Giyyom Pan-tekot’un işidir... Çok yorgunum şimdi; açlıktan da ölüyorum... hararetten damağım kurudu... ne çare, zahmetsiz, külfetsiz bir iş olmaz.
Evine girerken ilk sözleri de şu oldu :
— Pantekot, yemek dolabına bak bakalım, unutulmuş börek, tavuk söğüşü gibi bir şey ve bir kaç şişe şarap var mı?...
Sofra, serseri herifin Barondan korktuğunu gösteren bir çabuklukla kuruldu. Fakat, Giyyom Pantekot, hem yemeği hazırlamağa çalışıyor, hem de durmadan söyleniyordu :
— Baron Hazretleri, sızlıkla bekliyordum. ---------
beri aramadığım yer kalmadı, bir türlü sizi ele geçiremedim.
Koltuk sandalyasında kurulan Rospinyak :
— Beni neye arıyordun öyle? Diye sordu.
— Boröver’in sizi takip ettiğini söyliyecektim.
Rospinyak, dişlerini gıcırdatarak:
— Benim Boröver'e rastladığımı biliyorsun...
— Evet efendim, biliyorum... ben de orada, biriken halkm ara-sındaydım. Evvelce de size söylediğim gibi, size karşı pek fena muamelede bulundu.
(Devamı var)
sizi sabır-Sabahtan
(1) O devirde Adliye sarayı.

ANKARA RADYOSU
3 OCAK 1950 SALI
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Pl) — 7.45 Haberler ve hava raporu — 8.00 Müzik: Şarkılar — 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) — 8.50 Müzik: (Pl) — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program — 12.30 Müzik: Şarkılar — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: (Pl) — 13.30 ögle gazetesi — 13.45 Müzik: (Pl) — 14.00 Akşam programı,
18.00 M. S. Ayan — 18.00 Müzik: Karışık şarkılar — 18:30 Müzik: Radyo salon orkestrası — 19.00 M. S. Ayan ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.25 Müzik: (Yurttan sesler) — 19.50 Konuşma (Vorem haftası münasebetiyle) (Prof. Abdülkadir Noyon — 20.00 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 Müzik: (İnce saz (Sevkefza Faslı) — 21.00 Temsil — 21.45 Serbest saat — 22.00 Konuşma — 22.15 Müzik: (Pl) — 22.45 M. S. Ayan ve haberler — 23.00 Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 3 OCAK 1950 SALI
12.67 Açılış ve pıbgramlar — 13.00 Haberler — 13.15 Hamiyet Yüceses ve Akile Artun'dan şarkılar (Pl) — 13.30 Dans mUzlgl (Pl) — 13.50 Şarkı ve türküler Okuyanlar: Güzin Siper, Hüseyin Mandal — 14.30 Evde muaşeret bilgisi — Konuşan Ilaver özkay — 14.40 Karışık hafit müzik (Pl) — 15.00 Programlar ve
17.67 Açılış vo programlar — 18.00
Dans Müziği (Pl) — 18.30 Memleket havaları konseri — 19.00 Haberler — 19.15 Hafif ara müziği (Pl) — 19.20 Radyo senfoni orkestrası konseri — 20.00 Memleket türküleri — 20.15 San soloları (Pl)
— 20.30 Müzik bilmeceleri — 20.45 Hafif melodiler (Pl) — 20.50 Bugünkü gençlik
— 21.00 Karışık şarkı ve türküler (Pl.)
— 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 O-da müziği — 22.35 Varyete müziği (Pl)
— 22.45 Haberler — 23.00 Dans müziği (Pl) — 23.15 Hafif gece müziği (Pl) — 23.30 Programlar ve kapanış.
Büyük Ankara
Ulus Yeni
Park

Sus
LENCE YERLERİ (15031): Periler dünyası (23432: Pamuk Prenses, Yedi Cüce (22294): Sporun zaferi (14040): La Traviata (11131): Kahraman kıla-
(14072): Dişi haydut, Kovboy Şarkısı
(14071): GöniilleT Kraliçesi, Kadınlar Çiftliği
*
NÖBETÇİ ECZANELER
Sağlık, Üniversite, Sakarya
Sahibi ve Başmuharriri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazılşlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZICIOĞLU
Dizildiği yer:
ONAN MÜRETTİPHANESİ
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
ı
I
3 J ■ 1950
ZAFER
Sayfa: S
C.H.P. Kongresinden intibalar
I Başmakaleden devam
I
partinin vekilerinın de. delege va-| yüs Profesör Dr. Fahrettin Kerim (idini landaşların nc düşündüklerini ipti- ' Gökayda bulmuştur. bir
daen keşfetmemelerine imkân var ................ ' ' J
imdir? Hem ne zararı var canım istim arkadan gelir...»
Ne garip tecellidir ki, Bakanlar bu sefer bütün konuşmalarını kendi faaliyetlerinin parlak propagandala rını yapmak için vaktiyle çeşitli vesilelerle söyledikleri sözleri tekrarlamakla iktifa etmişler, mukadder sualleri bile cevaplandırmamalardır.
• Yapıcı tenkit istiyoruz... Tenkide tahammül bizdedir» diye haykıranların kendi partili arkadaşlarını bi- tu. le dinlemeğe tahammül gösterme Gayet heyecandı bir halde kürsüye meleri karşısında bilmem, ne deme- gelen Vali ve Belediye Başkanımız: li? — ,C. H. Partisinin halk ve mem-
Bugün temennilerde bulunan dele leket yolunda mesuliyet almış bir gelel in, bütün parti disiplinine rağ- insanı olmanın zevkini tatmış olarak men, sık sık -bu hususta Sayın Ba- karşınızda söz söylüyorum. Halk a-nanlarımız neler düşünüyorlar bil- dini taşıyan ve halk yolunda yürümek isteriz?» diye Ağızlarından su- yen Halk Partisi saflarında geçirmiş aller kaçırmaları bunun canlı bir de olduğum mesai, hayatımın en şerefli lili idi. Hatta, bunlar Arasında Ba- hatırasıdır.» kanların sıraları bomboştu. Bütün Dedikten sonra vaziyeti kurtar-temennilcr bittabi dosyaya girmek- mak İçin her no kadar siyasî saha-le kaldı. dan çekildiğini, aldığı vazifede ka-
Evvelce de yazdığımız gibi kon- nunlorı tatbike ve parti farkı gözet-grede. iktidarın gelecek seçimlere nıemeğe itina ettiğini belirtmiş İse nasıl hazırlandığı açıkçl anlaşılmış- de, dönüp dolaşıp sözü yine partisine tır. Şu veya bu ağır kanununun tat- getirmesi karşısında itiraf edelim k bik edilmemesinin kene*. uluf mesaisinin hatıra teşkil edecek es-inayet eserleri olduğunu söyliyerek kilikte olduğuna bir türlü kendimi-fuzûli endişe izharı ile, icabederse zi inandıramadık, en şiddetli tedbirleri bile almakta Sayın Vali ve Belediye Başkanı, tereddüt etmiyeceklerini bildirmek- meşhur talâknti ile izahat namı al le neyi ifade etmek istedikleri peka- tındaki methiyesine devam ediyor-lâ anlaşılmış oldu...
Bugünkü celse en garip ifadesin. Vali ve Belediye Başkanı Ordinat
Bu tavsifle belediye işleri hakkında izahatta bulunacağı kongre başsam tarafından bildirilen üstat, ni heyet kaç gündür yenmeğe çalıştığı sabrını tüketmiş oldu. Yine geçen gün do belirttiğimiz gibi, her ne ka dar partiden şeklen ayrılan muh terem üstat söz almakla vilâyet ve beleiyie işlerinden ziyade en had Lir partili kadar, sevgisini kalbinde taşıdığı partisine karşı muhabbet ve bağlılıklarını anlatmak İmkânım buldu. Bu suretle huzura da kavuş
du:
— -Halk Partisinin en büyük vasfı, realite ve ihtiyaçlar karşısında
[Cer atölyesinden sürgün edilenler
Ulus’un masa
★ (Baştarafı Birincide) istikbali namına |&rt olduğuna göre; ortada yapılacak tek çare kalt yor: Millet Partisini Halk Partisinin yanında bir mevkie oturtarak, hiç olmazsa zararını azaltmanın çaresini aramak.
Cihad Baban, yazısını şöyle bitiriyordu:
-Mantık ile mantığı uzaklaştır-bu yedi itici mak mümkündür; fakat mantık ile gayzın arasını bulmak maalesef benim için mümkün değildir.»
Meselenin esası, görülüyor ki şu-vatanın dur: Bir muharrir bir fikir ortaya atmış. Ona bir başka Başmuharrir cevap vermiş, ve noktai nazarını açıkça yazmış!
Herkes, gazetelerde serbestçe fikirlerini müdafaa edebileceğine göre meselenin mahiyeti sadece gazete sütunlarında yazılmış, bir fikirden ve ona verilen cevaptan ibarettir.
Hal böyle iken, dünkü Ulus gazetesi, bermutat bu mevzuda bir ta-
I )«). mouc ıı)v)uup ucg», «»ux «fuuau- , kim haberler imal ederek ‘ bunları mensup olduğum | da faal iiveılerdenıL'rlcr. İşte bunların sanki doğru imiş gibi umumî efkâ-Do.-t.o.n.n ktı ... . ..... . ... ra yujjrpajç Vg hu arada Hark Parti-
sine bir propaganda vesilesi hazırlamak gayretine düşmüştür.
Ulus’un icat ettiği havadise göre, evvelki gün Ankaranın siyasi çevrelerinde bir aralık şu heyecanlı yerlere si-' haber dolaşmışmış: D. P. ile M. P. bileşiyorlar... - Aslı esası olmıyan, olmasına da imkân bulunmıyan bu haber, Ulus tarafından bir takım w_______________J.L’ Gûya
- Bay Bayarla, Bay Aldoğan arasın-ohnuş- ı da müzakereler halen devam etmek-
Uius'un bu haberi kastı mahsusla
,„.namizminin esasım teşkil eden bir olgunlukla daima tekâmülü kendisine şiar edinmesindedir..
Hizmetini kabul ettiğimiz bu yurttaki ana dâva üzerinde yürüme) miz icabetmektedir. Bu dâvalardan öirincisi vatandaşların yapılmasını stedikleri işleri bekletmemek, ikindisi ise dc türlü suiistimallere sapan ve bu yolda menfaat sağlamak isti-en vatandaşlara merhamet etmemektir. Bu dâva Cumhuriyet Türki-vesinin ve İnönü devrinin bir şiarı- ) dır.»
Konuşmayı dinliyenlerin, ayağa :alkarak mikrofon başındki hatibin Vali ve Belediye Başkanı olup olma-’ lığını tayinle tereddütlerini gidermeğe çalıştıkları görülüyordu. Fa- , kat üstat, kendisini kaptırmıştı birj kele. Bu sözleri söyliyen cidden o i--’di. Hattâ çalışma yolunu şu suretle .ayin eden de Başbakan değil bitaraf idare adamı olan Vali idi:
— -Partimin, n ;- ’r wrv,v.wvuul.,v)..,ıv«ull.a,„,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu jjU kışta, kıyamette tedirgin edilme-ncmlekctte sosyal bakımdan yap- lerini, doğrudan doğru? “ ' ' niş olduğu bir program vardır. Bu • • •'
programı tahakkuk ettirmeyi kendime bir vazife biliyorum...»
.Bu sözler ne bir Galatı Se m» ve ne de -Galatı rüyet» dir. Teşhis bu hususu* koymayı okuyucularımıza bırakıyo- kâyet edilmiş, rUZ. »-•—4i —
Dört gün süıen ve iktidarın seçimler arifesinde siyasî bir nümayişi olan bu kongre, bir kere daha şu hakikati isbat etmiştir ki: Demokrasinin tahakkukunun seyri kanun-'ardan ziyade tatbik edenlerin zihni-yetindedir... Hayri Alpar
Mithat Paşalar?...
Yanımda oturan bir zata sordum. Meğer bunlar cer atölyesinden yedi işçi imiş; Demokrat Partinin teşekkülü anındanberi, demokrasi yolunda faal bir rol oynıyan üst genç, bir hafta evvel hiç bir sebep yokken Karkamışa gönderilmişler!...
| Şüphesiz, Kar kamış da _________,___
bir parçasıdır. İşçiler orada da kendilerine verilen vazifeyi memnun-
■ lukia yanacaklardır. Ancak, karakışın tam ortasında, herkes odununu kömürünü alıp' ta bir yere yerleştiğ.'
I sırada bu işçileri, evlerinden, bark-. 1 laıındaıı edip, karlı bir günde Rar-kamı.ş’a göndermenin mânâsı çok P başkadır. Kaldı ki. bu işçilerin Jıep si de Demokrat Partiye mensupturlar. Sade mensup'değil, avnı zaman- ,
Endonezyanın teşekkürü
Başkan Sokarno Endonezyayı tanıyan memleketlere teşekkürlerini
İzmir’de sokağa bırakılan işçiler
Şark Sanayi Mensucat fabrikasından 257 işçiye yol verildi
İzmir, 2 (Telefonla) — Son zamanlarda İzmirdeki mensucat fabrikalarının işsizlik yüzüpden işçilerinin bir kısmına yol verecekleri hakkındıa dolaşan söylentiler bu -gün, »Şark Sanayi Mensucat Türk Anonim Şirketi» nin fabrikasında 257 işçiye yol verilmekle fiilî sahaya dökülmüş bulunmaktadır.
Bu yol verme hâdisesi hakkında kendileri ile konuştuğ&m fabrika sahiplerinin bildirdiklerine göre; Şark Sanayi Kumpanyası 280 makineden yüzüne bir müddet için tatil faaliyet ettirmiştir. Bu makinelerde imâl edilen lüks kumaşların stokları birikmiş olduğundan yeni bir programla piyasada satılabilecek kumaşlar yaptırılması düşünülmektedir. Bunun için tertiplenen yeni programın tatbikine kadar bu makinelerde çalışan 257 işçinin yarı ücretle mezun addedilmelerine karar verilmiş ve bu hususta fabrika kapısına bir de ilân asılmıştır.
Fabrika kapısına asılan bu ilândan sonra bu kararı öğrenen, bazı işçiler, fabrika kapısına toplanan 100 ü mütecaviz işçi grupu, malum kişilerin teşviki ile, bir hâdise çıkarmak isteğim göstermişlerse de daha evvelden polisin aldığı tedbirler sayesinde bir hâdise olmadan mesele kapatılmıştır.
Diğer taraftan işçi mümessilleri ile îzmir iş bulma müdürü, fabrika sahibi ile konuşup bir anlaşmaya vararak bir tebliğ neşretmişlerdir. Bu gece de her hangi bir hâdiseye mani olmak için fabrika civarında ve fabrika içerisinde polis kuvvetlerinden bir kısmı nöbet beklemektedir.
başı haberleri
çıkardığına zerre kadar şüphe gelemeyiz. Mesele, bu vesile ile Celâl Bayarına şahsına hücum etmek, De mokrat Partiyi bu esassız mesnetsiz propagandalarla yıpratmağa çalışmak ve bu arada bir takım kelime oyıinlariyle gûya politika yamaktır, işin hazin tarafı şudur ki, Ulus, bu şekilde bir defa daha ötedenberi gûya ayıpladığı Balkan politikacılığı seviyesine düşmüş. Masa başında uydurulan bu asılsız haberlerle, gûya Halk Partisi lehine bir menfaat sağlayacağı vehmine kapılmıştır.
Keyfiyeti dün Demokrat Parti mahfillerinden sorduk. Bu mahfiller Ulusta çıkan bu havadisin tekzibe bile değer mahiyette olmadığını, U-lus sütunlarında her gün bu nevi esassız havadislere bol bol tesadüf etmenin mümkün bulunduğunu söy lediler ve haberin mahiyetinin her okuyan tarafından kolaylıkla anlaşıldığını ilâve ettiler.
Öyle görülüyor ki. seçimlerin yaklaştığı bu sıralarda Ulus, bu nevi esassız ve yersiz haberleri sistemli bir gayret sarfetmeğç devam edecektir.
İşin dikkate değer tarafı şudur: Bu asılsız havadisi yazan Ulus gazetesi aynı nüshasında yeni Basın Kanunu hakkında malûmat verirken: Yalan neşriyat için Fraıisada altı aydan üç seneye kadar hapis cezasına ve bin franktan bir milyon frıyıga kadar para cezasına hükmo-lunduğunu söylemekte ve bizim Mat buat Kanunundaki yalan haberlere dair olan cezai hükümleri de anlatmaktadır!.
İngiltere'de seçim hazırlığı Londra, 2 (a.a.) (United Press)
— Başbakan Attlee bugün kış tatilini birdenbire bırakarak Londra-ya dönmüştür. Başbakanın bu hareketi umumî seçimleri muayyen tarihten evvel yapmak kararını i-lân edeceğine dair ileri sürülen tah minleri kuvvetlendirmiştir. Siyasî müşahitler on güne kadar Başbakanın umumi seçimlerin kati gününü ilân edeceğini tahmin etmektedir -ler.
Bu kararın bu akşam veya yarın Attlee ile Başbakan yardımcısı Herbert Morrison arasında yapılacak müzakereden sonra verileceği zannedilmektedir. Bilindiği gibi Morrison işçi partisinin en ileri gelen Keçim tabiyecisidir.
Dışişleri Bakanı Bevin, Kolombo konferansından sonra ziyaret etmeyi tasarladığı Hindistan'a gitmekten son dakikada vaz geçmiştir. Muhafazakârlar Sevinin derhal Londraya dönerek işçi partisi ileri gelenleri ile seçim kampanyası hakkında müzakerelere iştirak etmek arzusunda olduğunu bildirimekte dirler.
Başkan Trumanın “dört nokta,, programı
Vaşington, 2 (a.a.) (United Pres)
— Amerikanın hükümeti erkânı ve kongre liderleri Başkan Trumanın .dört nokta» programını kabul hususunda ittifak halindedirler. Kongre yeniden müzakereye başladığı zaman, bu mesele ele alınacak ilk konular arasındadır.
Bu programın kolaylıkla tasdik edileceği tahmin olunmaktadır. Çüd kü njsbeten daha az masraflıdır. Bu programın tatbiki için tahminen kırk milyon dolara ihtiyaç vardır. Halbuki yabancı memleketlere yardım için tatbik edilen başka programlar milyarlarca dolara ihtiyaç göstermektedir.
Diğe rtaraftan bir çok kongre ü-yesi, bu programın tam mânasiyle sulh gayesi güden ve Birleşmiş Milletler programlan ile mutabakat halinde bulunan bir tasarı olduğu hususunda nûittefiktirler ve buna benzer bir programın Lâtin Ameri-kada çok muvaffak olduğunu, iktı-saden geri kalmış memleketlerin kalkındırılmasının Avrupa için olduğu kadar Amerika için de yeni pazarlar açmak gibi bîr netice doğurmasının beklenebileceğini ileri sürmektedirler. Dört nokta programı aynı zamanda dolar sıkıntısını da hafifletecek ve Marshall plânının sona ermesi ile hasıl olacak sademeyi hafifletebilecektir.
Demir perde çöküntüsü
Londra, 2 (Nafen) — İngiliz akşam gazetelerinin bildirdiklerine göre, Norveçten Yunanistana kadar komünist partileri cephesi çökmektedir.
Norveç, İsveç, Batı Avrupa memleketleri, İtalya ve Yunanistanda komünist partileri büyük hezimetlere uğramışlardır. Bu parti cephe leri çökmekte ve binlerce komünist ı partiden ayrılmaktadırlar. Bilhassa Fransa ile Italyada komünist narti-lerinin gayet müşkül bir mevkide | bulundukları bildirilmektedir
Macaristandan gelen roparlarıı, göre, Kominform'un bu memleket-. te yapılan son gizli toplantısında Fransız komünist liderlerinden Jac-1 ques Duclos ile İtalyan komünist lideri Togliatti sert bir şekilde ceza ' landırılmışlardır. Kominformun top I lantısına reislik eden Sovyet dele-1 geleri Togliatti ile Duclos’vu Tito taraftarı komünistlere karşı fazla yumuşak davranmakla itham etmişlerdir.
.. .a, Başbakanın intihap dairesinde Demokrat Partiyi yıpratmak gayretinden başka bir sebebe atfetmek mümkün değildir.
Bu hususta bir çok
müracaatlar yapılmış,
; fakat müsbet bir netice alınmamış, ve bu işçilere Kavkamış’a gönderil , meleri hakkında ikna edici hiç bir , garnitürlerle süslenmiştir: sebep gösterilmemiştir.
Bu hâdisenin neticesi ne
tur? Şimdi bir kaç kelime ile onu
da izah edeyim:
Karkamış'a gidenler, belki orada I mevcut olmıyan Demokrat Parti o- ı cağını kııraeaklar ve mukaddes bil- I dikleri dâvalarım bütün gayretleriyle devam ettireceklerdir.
Sıvasa gelince, Sıvastaki Demokratlar da bu gibi vaziyetleri gördükten sonra, Demokrasi uğrundaki çalışmalarım büsblütün kuvvetlendirecekler ve Karkamışt’aki arkadaşla-riyle ideal bağlarını daha çok arttıracaklardır.
Fakat bütün bunlan söylemek neye yarar? Çünkü iktidar partisi ken-. di menfaati için nasıl hareket etmek lâzımgeldiğini tayin etmekten ve ı ' bütün bu olun bitenleri, ve olacakları kestirmekten dahi âcizdir.
Ama, Başbakana bakarsanız, Nl-. hat Erini’e bakarsanız: ve partinin , ileri gelen bütün erkânını dinlerseniz, size durun dinlenmeden eflâtu-
• 1 nî demokrasi aşklarından, milli hâ-i kiroiyet prensiplerinden bahseder-
i ler. Hiç bir vatandaş, siyasi kana-| atlerinden dolayı, sahip olduğu lıak-ı Iardan mahrum edilmiyecektir.. der-I ler... İsterseniz, en taze bir misal ol-
• ' mak üzere Nihat Erim’in İzmitte ■ söylediği nutkundan şu parçayı bc-, raberce okuyalım:
»Bugüne kadar olduğu gijji onn-ı dan sonra da memleketin istikrar ! unsurlarının nüvesini teşkil etmek I istiyoruz. İktidarda bulunduğumuz
• müddetçe, muhalif, muvafık ve bi-’ taraf her vatandaşı, esas haklarının . teminat altında bulunduğuna inan I dtrm.ak başlıca kaygumuzdur.n
İşte msaıı Sıvastan Karkamış’a sürgün edilen yedi işçi vatandaşın t haline bakıyor da, iktidarın hangi i kaygu altında bulunduğunu çok da-. ha iyi anlıyor!
Fakat şikâyete dahi hakkımız . yoktur; Başbakan Halk Partisinin . mütevelli olduğunu ilân etmedi mi? ) Mümtaz Faik FENİK
I
Moskovanın
Gerçi Secim Kanunu tasarısında seçimlere ait faaliyetin Temmuzda başlıyacağına ve seçimlerin de Eylül ayının ikinci Pazar günü yapı lacağına dair bir bent vardır. Fakat bu normal seçimler içindir. E-ı- ğer Meclis kendisini feshedecek o-ve partilerini övmek lursa o zaman başka türlü hareket
ir (Baştarafı Birincide) I
Şimdi İçişleri Bakanı lstanbula I gitmiş ve Ankarada yalnız Başba-1 kan yardımcısı Nihat Erim Cemil Sait Barlas ve Maliye Bakanı Rüş-1 tü Aksal kalmıştır. Bütün Bakan-1 lar partileri için mütemadiyen nutuk söylemek - .T.-;’.:------------
le meşguldürler. İktidar partisinin bahis mevzuudur, bütün bu hareketleri seçimlerin öne m ~ - ’
alınacaği hakkmdaki tahminleri kuv vetlendirir mahiyettedir. Bu arada bir çok parti müfettişleri de değiştirilecek halka sempatisi olmıyanlar uzaklaştırılacak ve bazı böl^'-’-trde müfettişlerin
notası
bildirdi
Jakarta 2 (a.a) — -United Press»: utlıcı_cn. Yeni yıl mesajında Başkan Sokar- bu jcten no, -Yeni Endonezya devleti dışarı- ; mühim dan gelecek sermaye yatırım teklif- uhdelerine bir vilâyet verilecektir, lerini memnunlukla kahul edecnk ı_........j ı,.-„ı,.,ı „
lerini memnunlukla kabul edecek ve vatandaşlarının sosyal durumunu düzeltecek her tavsiye ve ikazı şükranla karşılayacaktır» demiş vc Endonezya'nın hıristiyan vatandaşların, müslüman vatandaşlarla bir-leşerek yeni bir Endonezya milletinin teşekkülüne yardım etmeğe davet etmiştir.
Mesajının sonunda Sokarno. Endonezya devletini tanımış olan bütün memleketlere teşekkürlerini bildirmiştir.
Jakarta, 2 (a.a.)—»Afp»: Endoncz ya Maliye Bakanı Endonezya takım adalarında tedavülde olan paranın kanunî rayici haiz olmakta devam edeceğini bildirmiştir.
Jok - Jakarta Cumhuriyeti tarafından Cumhuriyet ülkeleri dahilinde tedavüle arzedilen para da geçmekte devam edecektir.
Federal para ile Cumhuriyet parası arasındaki nisbet yakında Endonezya Birleşik Devletleri hükümeti tarafından tesbit edilecektir.
iz bırakmıyor.
Meselâ bu mey anda İstanbul parti müfettişi Sadi Irmak da alınacak, Trakyadaki müfettişlik teşkilâtı genişletilecektir. îznıirden Süreyya Örgeevren dc çekilecektir.
Ankararia son günlerde kuvvetlenen bir kanaate göre seçimler bütçe çıktıktan hemen sonra derhal yenilenecektir. Bu hususta Şubat 12 sinde toplanacak olan parti divanının kesin bir karar alacağı ve bunu takiben parti kurultayının içtimaa çağrılacağı söylenmektedir.
Gerçi parti genel sekreteri Tev-fik Fikret Sılay kurultayın Mayıs ayında toplanacağını söylemişse de bunu halk efkâr;- oyalamak için söylenmiş bir söz olarak telâkki e-denler çoktur.
İktidar partisi 12 Şubata kadar Seç-m Kanununu çıkaracak, bundan sonra kurultayı toplıyacak ve çok kuvvetli, bir tahmine göre kurultay İsmet İnönü'nün parti başkanlığını bilfiil yapmasını kararlaştıracak ve bu hava ile propaganda artırılacak ve derhal umumi seçimlere gidile-
Tasarıya göre Meclisn feshinden • 7 gün sonra seçim faalivet’ başb-yacak ve bunu takiben geçecek bir aydan sonra ili: Pazar günü seçim I yapılacaktır.
Yani Meclis eğer 15 Martta ken- i dişini feshedecek olursa 22 Martta ' seçim faaliyeti başlryacak ve 22 Ni sanı takip eden ilk Pazar seçim ya- i pılacaktır. Bu kaydın Seçim Kanu-1 nu B. M. M. den geçerken daha da tadile uğraması muhtemeldir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre ' Halk Partisindeki bir cok milletve- . killeri de seçimlerin öne alınmasına taraftardırlar. Çünkü bu sayede Demokratların hazırlanmaya vakit bulamıyacaklarını söylemektedirler. Meclisin kendi kendisini feshetmesiyle milletvekillerinin kaybedecek leri bir şey de yoktur. Çünkü iç tüzüğe göre ödenekleri senelik tazminat olarak verildiğinden milletvekil leri gelecek 1951 Martına kadar ö-deneklerini tam olarak alacaklardır. İçlerinde yeniden seçilenler olursa bu istihkak altı ay zarfında iki misli olacak seçiJmiyicnler dc çalışmadıkları altı aylık müddet için yine ödenek elde edeceklerdir. Binaenaleyh seçimleri öne almak tekrar tekrar seçilecek milletvekillerinin maddi bakımdan lehlerindedir. Fakat iktidar partisi şimdiden bu meseleyi işaa 'etmeyi maslahata uygun bulmamaktadır.
müthiş bir zehir
Paris, 2 (Nafen) — Brezilyalı dip lomat Don Joas Carlos de Silva -nın yirmi yaşındaki genç ve güzel karısının ani ölümü etrafındaki esrar perdesi bir türlü kaldırılama-maktadır. Ekim ayında ölen bu genç ve güzel kadın Fransız polisini -Cu-rare. denilen ve güney Amerikalı yerlilerin kullandıkları öldürücü zehir ile meşgul olmaya şevketmiş-tir. Hâdise hakkında şunlar bildirilmektedir:
«Bçezilyalı diplomatın karısı bayan Monique Biarritz sayfiye şehrindeki muazzam villâsında bir sabah ölü bulunmuştur. Kocası, karısının devamlı surette uyku ilâcı almakta olduğunu söylemiş, doktorlar ölümün normal olduğunu keşfetmişler ve kadın da gömülmüştü. Fakat kısa bir müddet sonra kızın ailesi otopsi yapılmasını ısrarla istemiş ve yapılan iki otopside kadının vücudunda yalnız alkol ile uyku ilâcı izler’ne rastlanmıştır. Polis başka izler üzerinden yürümüş ve -Cucare. zehiri meselesi ortaya çıkmıştır. İnsanın adalelerini saniyede öldüren bu zehirin vücutta hiç bir iz bırakmadığını bilen polis gayet devamlı araştırmalarda bulunmuş fakat gene de bir neticeye varamamıştır. Mütehassıs doktorların şlmd] »Curare» zehiri üzerinde dur dukları ve kadının belki de bu zehirle öldürülmüş olması ihtimalinin mevcut olduğu bildirilmektedir.
Jandarmanın elinden kaçan Yorgo yakaland1
İstanbul, 2 (Telefonla) — Hırsız lık suçundan Sultanahmet cezaevin-1 de mevkuf bulunan Yorgo Kabasakal adında bir azılı, iki hafta önce jandarma nezeretindc Adliye leva zım binasında marangozluk ederken kaçmıştı. /
Yorgo, bugün metresinin turla başındaki evinde yakalanmıştır,
H.Uran kongreden çok memnun
A (Baştarafı Birincide)
Önümüzde çetin olacağına şüphe etmememiz gereken seçim imtihanını büy^k bir ruh haleti içinde, hep beraber çalışmakla ve çalışma anı nın bugün gelip çatmış olduğuna 1-nanmakla ve büyük vatandaş kitlelerini de kendi dâvamıza ortak yapabilmekle kazanacağız. Kongrelerimizin gidiş ve durumu bize heı ay için bu güveni vermektedir. Bunu, partimizin bugünkü hakiki durumu olarak sizlere açıklamakla ayrı bir zevk duymaktayız.
Kaynanoıını öldüren damat
İstanbul, 2 (Telefonla) — Bundan iki gün önce Aksaray Camii Şerif sokağı iki numaralı evde oturan Orhan, karısı Ihsaniye ile birlikte bacanağı Nuri’nin Hasköy Maltız sokaktaki 3 sayıl evine misafir gitmiş. Yılbaşını hep birlikte geçiren aile efradı ertesi {£inü. yani dün akşama doğru bir aile meselesin -den dolayı münakaşaya tutuşmuşlar, Nıiri Orhanı, bacağından bıçakla yaralamıştır. Orhan’ın kainval-desi Zehra kavgayı önlemek istiye-rek araya girince Orhanın rastgele salladığı yumruklardan biri Zehra-nın başına gelmiş ve 60 yaşındaki kadın derhal ölmüştür.
Ceset morga kaldırılmış, suçlu dama.t yakalanmıştır.
Meşhur artist Emil Yanrıings öldü
Viyana, 2 (a.a.) (AJp) — Mey hur Alman aktörü Emil Yannigs bu akşam Salzkammergut’da, Zinken-hach’daki evinde ölmüştür. 62 ya-i#»
Otobüs Şirketinde açıkta kalanlar
★ (Baştarafı Birincide) dcce İş Kanunu hükümlerine göre
ihbar mühleti de verilerek açıkta kaldıkları yazı ile kendilerine bildi-
rilmiştir.
Diğer taraftan hizmetleri, müessese merkez sevişlerince ifade edil-
mek suretiyle on iki memur da yine tasarruf mülâhazasiyle kadro dışı bırakılmıştır. Bu suretle memur ve işçi olarak açıkta kalan 47 kişinin her türlü kanuni hakları mahfuz-
dur.
Bu yazımızın gazetenizde haberinizin yayınlandığı sütuna dercini rica ederiz.»

Diğer taraftan öğrendiğimize göre işlerinden çıkarılan işçilerin durumunu tesbit etmek maksadıyla Mo-törlü Taşıt ve Garaj İşçileri Sendikası dün de bir toplantı yapmıştır.
Sendikanın toplantısında alınan karara göre bugün öğleden sonra bir heyet Çalışma Bakanlığına giderek işinden çıkarılanlar için resmen müracaatta bulunacaktır.
Sendikayı temsil eden heyet Bakanlıktaki temasından müsbet bir netice alamadığı takdirde bu defa da savcılığa müracaat edecektir.
Hoover Amerikan donanmasının Formozoya gönderilmesini istedi
Vaşington, 2 (a.a.) — .United
Press.: Amerikanın eski Cumhur-bşkanı Herbert Hoover beyanatta bulunarak Formozaya Amerikan donanmasının gönderilmesini iste-
Hoover bu beyanatını, Cumhuriyetçi âyan üyesi William Konovr land'm sorusuna verdiği cevapta
Uzak Şarktaki Amerikan
politikası
Times gazetesi bu hususta enteresan bir
makale yayınladı
Londra, 2 (a.a.) (Nafen) — Müs takil Times gazetesi. Uzak Şarkta takip edilen Amerikan politikası hakkında şunları yazmaktadır:
Dünyanın bu kısımlarında Amerikanın takip ettiği siyaseti anla -mak için bazı esaslı noktaları unutmamak lâzım gelir. Meselâ, Şimal denizi ve Manş denizi İngiltere için ne ise, Uzakdoğu Pasifik Okyanij.su da Amerika iiçin odur. Burası, A-merika ile düşman dünya arasında son merhaledir. Mesafe büyük olmakla beraber, modern silâhlar bu mesafeyi kolaylıkla katetmektedir ■ ler. Atlantikte Amerika, ilk darbeyi muvaffakiyetle karşılayabilecek olan dost Avrupa memleketlerinin himayesine mazhardır. Pasifik Okyanusu ise bizzat kendi kuvvetlerine ve bitaraflıkları tehlikede olan bir kaç memlekete dayanmak zorundadır. Su hale göre Amerikanın batı yanından gelecek bir taarruza karşı çok hassas davranması tabiidir.
Vaşington’da yayınlanan raporlara göre, Başkan Trııman vc müşavirleri Formoza’nın, Amerikanın v sas müdafaasını teşkil ettiği neticesine varmışlardır. Bu mesele hak-kındaki karar ancak Amerika genel kurmay başkanları tarafından verilebilir. Amerika halen Çankayşek’i desteklemeğe devam etmektedir. Yapılacak şey, hâdisenin inkişafını ve daha iyi aydınlanmasını beklemektir.
W- şington notoyı bîr tazyik a eti olarak vos f cndı( iyor
Helsinki, 2 (a.a.) — Afp»; Fin makamları, Sovyet Rusyamn Mos-kovadaki Fin maslahatgüzarına Cu martesi günü tevdi etmiş olduğu notanın metnini bu akşam yayınlamışlardır. Bu metin, Sovyet radyosu tarafından yayınlanan metne mutabıktır.
Sovyet Rusya hükümeti bu notada, Sovyet tabiiyetinde 300 den fazla harp suçlusunun halen Finlandj-yada bulunduğunu öğrendiğini bildirmektedir. Bu notaya göre bunlar arasında Sovyet Rusyaya karşı ağır cürümler işlemekle suçlu 56 kişi de vardır. Bu notada ayrıca, Fin makamlarının suçlulardan bazılarına sahte hüviyet vesikaları vermekle bunların Sovyet Rusya aleyhine faaliyetlerine devam ettirmek fırsatını verdiğini, Sovyet hükümetinin, Fiplandiyanın bu suçluları hangi sebepten ötürü iade etmediğini bilmek arzusunda bulunduğunu, bu ihmalin iki memleket arasında 1948 senesi Nisanında imzalanan barjş and-Jaşnıası ve dostluk paktını ihlâl eder mahiyette olduğu belirtilmektedir.
Sovyet notası metni beş bakandan mürekkep Dışişleri komisyonu tarafındain bugün tetkik edilmiştir.
Dışişleri Bakanlığı şimdi cevap unsurlarını hazırlamaktadır.
Vaşington, 2 (a.a.) (Afp) — Fin-landıyanın 30 harp suçlusunu barındırdığı hakkında Sovyet Rusya Dışişleri Bakan yardımcısı Gromy-fço tarafından ileri sürülen ithamlar üzerine Vaşington diplomatik çevreleri, Sovyet Rusyamn Finlandiya’ya karşı yeni tazyiki diye vasıflandırdıkları bu harekeli dikkatle takip etmektedirler.
Bu çevreler, gelecek günler içinde aynı mahiyette Sovyet hareket leri beklemektedirler. Adı geçen Amerikan çevrelerine göre, Sovyet hareketleri askerî yardım münasebetiyle Başkan Trumanın 6 O-cakta vereceği demece Moskovaca bir cevap teşkil etmektedir.
Ayrıca belirtildiğine göreğ Birleşik Amerika ile askeri yardım prog ramından istifade eden muhtelif memleketler arasında imzalanan iki taraflı anlaşmalar Başkan Tru-manın bel kemlen bu demecinden sonra, yürürlüğe girecek ve ilk A-merikan silâhları batı Avrupaya gönderilecektir.
Vaşington’un bazı siyasî çevrelerinde batı Avrupanın savunma -sında gösterilen bu büyük birliğe karşılık Sovyet Rusyamn Yugoslav yaya karşı da daha fazla bir tazyik icra etmek suretiyle mukabelede bulunup bulunmıyacağı sorulmaktadır.
SURİYE’DE
Sami Hırınavi Emekliye Ayrıldı
Şam, 2 (a.a.) — .Rfp): Genel Kurmay Başkanı bugün General Sami Hmnavi ile Abdullah Aftı emer liye ayıran kararnameyi imzalamıştır. Halen Suriye ordusu kadrosun-i da İliç bir general kalmamıştır1.’ Ö'aş-I ka bir kararname ile de Albay ' Mahmut Banu Genel Kurmay Başkan Vekilliğine tayin edilmiştir. Bu son kararname ordunun 19 Aralıkta almış olduğu tedbirleri kanunlaştırmaktadır.
C. H.P. İstanbul II Yönetim Kurulu seçimi
İstanbul. 2 (a.a.) — C. H. P. il kongresinin bugünkü oturumunda il idare kurulu yedek üyeleri seçiminde yalnız üç üye kazanmış, geri kalan sekiz üye nisabı dolurama-mıştır. Kurultaya gidecek yedek delegelere verilen oylar da toplanmış, fakat vakit geçtiği için tasnif yapılamamıştır. 11 idare kurülunâ sekiz yedek üye seçmek ve yedek delegelere verilmiş olan oyları tasnif etmek üzere Çarşamba günü bir toplantı daha yapılacaktır.
Diyarbakırda
D. P. faaliyeti
ir (Baştarafı 3 üncü de) vukat Mehmet Ünal Haft Gerin muh tan Şehmus Karakaş, Kadı köy ihtiyar heyetinden Salih Karataş, Silvan ilçesine bağlı Hazro bucağın -dan ve oranın en asil ve temiz bir ailesinin evlâdı olan Behram Budak Diyarbakır Demokrat Partisine kayıtlarını yaptırmışlardır. Kayıt muamelesi hızla devam etmekte -dir. Eğil ilçesine bağlı Darat köyünde dün Demokrat Partinin bir şubesi açılmıştır. Bu şubenin muvakkat idare heyetinin hüviyetleri aşağıda yazılıdır.
Başkan: Alı oğlu Hüseyin Özel. İkinci başkan: Mehmet oğlu Eyüp Birer, üye: Mehmetoğlu Eyüp Tu-rat, üye: Yusufiğlu Refik Demir, üye: Ali oğlu Şeydi Turan, üye: Musaoğlu Hüseyin Bayhan.
Amerika Elçisi Londrada Türkiyeyi övdü
Londra, 2 (a.a.) (United Press) — îki gün önce Ankaradan Lonclra-ya gelen Amerikanın Türkiye büyükelçisi George Wadsworth bugün uçakla Vaşington’a hareket etmiştir. Büyükelçisi, alanda kendisiyle görüşen United Press muhabirine .Türkiye, dünyanın en kuvvetli mil letlerinden biridir. Askerî yardım programı ve ekonomik kalkınma plânı bu memlekette başarı ile tatbik edilmektedir.» demiştir.
İLÂN
Ankaıanın Saimekadınla Eski Mezarlık arasındaki Bizim Evler Yapı Kooperatifinin 968 ada 1 parselde yapılan gece kondular hakkında mahkemece yıktırılmasına vevıı salın alınmasına karar alınmış ve a-Ijnmakta olduğundan bu gecekondular tamamen kooperatife aittir. Bu sebepden bunların alım ve satımı muteber olmadığını ilân ile bildiririm.
Bizim Evler Yapı Koop. Reisi
H. Ziya
(27)
Sayfa i fi
ZAFER
19 Mayıs Stadyumu çamur deryası oldu
Bu şerait dahilinde altılar arası ikinci devre lig maçları yapılamaz !
Hava Endüstrisinde Yeni İnkişaflar
Tepkili Roketler
Uçan bomba denen bu roketlerin sivil gayelerde kullanılması şüpheli
Bir çamur deryası haline gelen 19 Mayıs Stadyumunda heyecanlı bir maç
Şehrimizde Pazar günü sona eren lig maçlarından sonra, önümüzdeki hafta 6 1ar arasında ikinci devre
lig maçlarına başlanması icap et *• mektedir.
Fakat son 3 haftadanberi havala-
rın fazla yağışlı olması dolayısiyle 19 Mayıs Stadının iç ve dış sahaları maç yapılmıyacak bir hale gelmiştir.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’DA Bu akşam temsil yoktur
Yarın akşam saat 20 de
Bir Komiser Geldi
Piyes 3 Perde
OPERA TEMSİLLERİ
İki ayrı rol tevziatı ile İKİ AYRI İLK TEMSİL
11 Ocak Çarşamba 15 Ocak Pazar P. Mascagni’nin
KÖYLÜ NAMUSU
(Cavalleria Rusticana)
PALYAÇO
(Pagliaccl)
11, 13 ve 15 Ocak Opera biletlerinin satışına yann devam olunacaktır.
7 Ocak Cumartesi-saat 15 de 7. HALK KONSERİ
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de İki temsil birden
A^TİGONE
Yazan: Jean Anouilh
. ve
SCAPİN’in DOLAPLARI Yazan: Moliere
Öğretmen ve Öğrencilere DİKKAT: 4 Ocak Çarşamba ve 8 Ocak Pazar günkü çocuk piyesi biletleri bugün satılıyor.
Bu durumdan Stadyum idaresi kadar kulüpler de zarar görmektedirler.
19 Mayıs Stadının iç ve dış sahaları son haftalarda maalesef ihmalden tanmmıyacak bir hale gelmiş -tir.
Bunun mesullerinin başında Stad yum müdürü bulunmakla beraber, tertip komitesi ve hakemler de vardır. Çünkü oynanmıyacak bir hale gelmiş olan bu sahalarda maç yapılmasında hiç bir menfaat sağlanmadığı gibi, sahaların ömrü de azal -maktadır
Bundan dört beş yıl önce. Stadyum müdürü olan Kerim Bükeyin binbir itina ve ihtimamı ile bugüne
kadar muhafaza edilmiş olan 19 Mayıs Stadı, bugün iş başındakilerin lâkayd hareketleri yüzünden harap olmaktadır. Bunun acısını Ankara
kulüpleri pek yakında ziyadesiyle çekeceklerdir.
Bugüne kadar pek pasif hareket
etmekte olan Stadyum müdürünü
artık vazifeye davet ediyoruz.
Stadyum müdürü bugünkü şartlar dahilinde nizami olmıyan 19 Mayıs Stadyumunda havalar düzelince-ye kadar bir müddet daha maçların
oynanmasına müsaade etmemeli -
dir.
Aksi takdirde, binlerce lira masrafı ile sahaları yeniden tanzim et -mek icap ettiği gibi, ileride uzun bir müddet bu sahalarda maçların yapılmaması da muhtemeldir.
Henüz imkânlar var iken, lig maç larının da bitirilimesine zaman mü-
sait olduğuna göre kısa bir dinlenmeden sonra maçlara başlaması kulüplerin de menfaatleri icabıdır.
Tertip komitesinin bugün yapacağı toplantıda lig maçlarına bir müddet ara vermesi yerinde bir karar olacaktır. II. Ö.
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
7. HALK KONSERİ
7 Ocak 1950 Cumartesi günü Saat 15 te
Şef: Ferid ALNAR
1 — G. Rossini (1792 - 1868)
il Signor Bruschlııo Uvertürü
2 — B. Viotti (1753 - 1824)
Keman Konçertosu, No. 22,
La minör
a) Moderato
b) Adagio
c) Agitato assai
Çalan: Necdet Remzi ATAK
10 Dakika ara
3 — H. Wieniawski (1835 - 1880)
Keman Konçertosu, Re minör, op. 22
a) Allegro moderate
b) Romanza (Andante non troppo)
c) Allegro Con fuoco ÇaJan: Necdet Remzi ATAK
DIŞ TABİBİ HALlD SUNGUR
Çankırıdakl muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat L No. 115 e nakietmiştir.
(1578)
Demirspor bugün Adana’ya gidiyor
Demirspor futbol takımı 5 ve 7 Ocak tarihlerinde iki maç yapmak üzere bu sabah trenle Adanaya hareket edeceklerdir.
Demirspor ilk karşılaşmayı Adana karması ile ikinci karşılaşmalarında, bölgenin göstereceği bir takımla yapacaklardır.
ZAFER’ln Abone Şartlan Memleket İçi
13 aylık ................ 38 lira
• » — — lfi »
8 » -.............8 »
Memleket dışı
13 aylık .................. M lira
6 » ................ K )
8 » ..........—— U )
ZAFER’ln İlân Şartlan
Baslık ...................... 16 lira
3. re 3. cQ aaytada Hm. ......... 4 »
4. cQ aayfada Bm. ............ 8 »
6. re 8. cı sayfada Bm. ...... 3 »
Dofcum, Nikâh, Nisan, ölüm, re Mevltlt İlânları 6 aantlmt geçmemek »ertlle 15 lira.
Devamlı İlânlar İçin hususi tarife tatbik edllLr.
G^fgtev» oOndfrilen evrak ve vaatler M«r«4U«ta edUaıeaiıt Uda «Uletea.
11 anlardan mesuliyet kabul edilme».
İngiliz bilgini Frank Whittle’in geliştirdiği gaz türbinli tepkili ma-kina, İkinci Dünya Harbinin en ö-nemli teknolojik başarılarından biri olarak açıklandığı zaman, ilk ak-sülâmel şu merkezde idi : Bu gelişme, son derecede süratli, yüksek plâfonlu ve kısa menzil dahilinde hareket edecek avcı uçaklarına münhasır kalacaktı.
Halbuki geçenlerde İngiltere Mal. zeme Bakanlığı, tepkili ve mütekâmil bombardıman uçakları imâlini gözönünde tutan şümullü bir programın mevcudiyetini açıklamıştır. Şimdi bu tipte «Canberra, adı verilen uçaklar inşasına girişilmiş olup, birkaç hafta evvel uzun menzilli tepkili yolcu uçağı, De Ha-villand firmasının geliştirdiği «Co-met- ilk uçuşlarını tam başariyle yapmıştır.
Bugünkü avcı uçaklarının sürat ve irtifa kabiliyetleri, yarınki uzun menzilli bombardıman ve taşıt u-çaklaıının standart kabiliyeti olacaktır. Gelecekte de, hiç olmazsa daha bir müddet için bu umumî meylin gelişmesini bekliyebiliriz. Tabiatiyle nispeten eski ve muhay-yeleyi daha az ilgilendiren muharrik kuvvet cihazları için daima geniş ve önemli bir işe yarama sahası mevcut kalacaktır. Aynı zamanda, İngiliz firmalarından bir çokları tarafından faal bir şekilde geliştirilmekte olan helikopter uçakları için de büyük bir istikbal bulunduğu şüphesizdir.
Bununla beraber havacılığın bugünkü gelişmesi, üstün sürat ve irtifa gayesine doğru yönelmiştir. Havacılık tarihçesi şu ciheti belirtmiştir ki, netice itibariyle bu cereyan hiç bir suretle ekonomik men-faatlara aykırı değildir. En süratli uçağı, işletilmesi en kârlı uçak haline getiren, istimal, müşteri cez-betme vesaire gibi bir çok faktörler mevcuttur. Tabiatiyle askeri a-landa, her ne pahasına olursa olsun yüksek kabiliyet ve evsaf arandığında şüphe yoktur.
Yeni kudret gelişmeleri
Umumiyetle yukarıda belirtilen yeni cereyan, uçaklara mahsus muharrik kuvvet cihazları alanında yeni gelişmelerden doğmuştur. Evvelâ süperşarje piston motor ve desenkronize, çok bıçaklı prevane ve nihayet türbo-jet cihazı geliştirilmiştir. Uçak gövdeleri ve karoseri, muharrik kuvvetteki bu ilerlemeğe ayak uydurmuş ve aerodinamikle hendesi desende yer alan ilerlemeleri, hava tazyikli kamaralar gibi hususlar takip etmiştir.
İkinci Dünya Harbi sırasında yeni tipte muharrik kuvvet cihazları havacılığın ön plânına geçmiştir. •Tepkili propülâsyon» tâbiri bazen türbo-jet ve roketlerle aynı mânada kullanılmaktadır. Hakikatte, hat tâ uzun zamandanberi istimal edilmekte olan pervane dahi (gemi uskuru gibi) «tenkili propülâsyon» un bir şeklidir. Propülâsyon veya ileri doğru itme kudreti, prevane veya uskurun, geriye doğru büyük bir hava veya su yığınını atarken hasıl olan tepkiden doğmaktadır. Modern türbo-jet aynı şeyi yapmakta fakat küçük bir hava yığını, cihazın kendisinin iştial devresinden geçmek suretiyle çok daha üstün bir sürate varmaktadır. Esas itibariyle türbo-jet cihazı gayet üstün uçuş süratlarına uygundur, zira böy le bir sisten ancak o şartlar altında tesirli olmaktadır. Hava mukavemeti, kesif alçak atmosferde gayet süratla uçururken, ilerlemeğe engel teşkil ettiği cihetle uçakların dış yapısı da bu süratin icaplarına uydurulmaktadır.
Türbo-jet’e mahsus süratlardan daha üstün uçuş süratlarında, bu tipteki cihazın hava kompresöründen feragat mümkün olmaktadır. Bu takdirde Ram-jet veya Atho-did tâbiriyle anılan gayet basit tipte bir cihaz kullanmak imkân dahiline girmiştir. Bu cihaza, müşabeheti bakımından «uçan soba borusu» da denilmektedir. Filhakika cihaz, maksada uygun şekilde bir borudan ibarettir. Hava, bu cihazın içinde yanan bir yakıtla ısıtılmakta ve sıcak hava borunun ckzozun-dan fışkırıp seri bir tepki husule
getirmektedir. Bütün bu muharrik cihazların aynı fasileye mensup oldukları anlattıklarımızdan açıkça anlaşılmaktadır. Bu Cihazların en yakın zamanda geliştirileni roket motördür. Hakikatte bunun da pek yeni bir gelişme olduğu iddia edilemez, zira yüzlerce yıl evvel Çinliler tarafından ıcadedilmiştir.

Müstakil bir cihaz : Roket
Roket, motör, hayati bir hususiyet bakımından, akrabalarından farkıldır. Diğer muharrik cihazların hepsi yakıtla ısıtılan hava ile işlerler ve muharrik enerjilerini neşrederler. Roket (yapısı itibariyle) yalnız yakıtını değil, fakat iştiali destekliyecek oksijenini de kendi gövdesinde taşımaktadır. Bu itibar-I la roket tamamiyle bağımsız bir cihaz olup, en yüksek irtifalarda ve hattâ arzın atmosferi dışında işliye-bilir. Roketin diğer bir hususiyeti de, iştial derecesinin gayet yüksek oluşudur. Bu cihazlar ancak gayet aşırı uçuş suratlarında işe yaramaktadır. Süratlarının azaltılması şimdiki halde imkânsızdır. Aynı zaman da muharrik cihazları ağırlık ve eb’ad bakımından nispeten gayet küçüktür.
Nispeten kısa uçuş pistlerinde ağır yükler altında kalkan büyük bombardıman ve taşıt uçaklarının havalanmalarına yardımda roket istimali ileride muhtemel olarak büyük bir rol oynıyacaktır. Aynı tarzda roketlerin yüksek irtifalar-daki hava alanlarında veya tropikal bölgelerde çalışan tepkili uçakların hareketlerini de ilk ağızda kolaylaştırmaları beklenilmektedir.

İstikamet ve uçuşları kontrollü füzelerin rolü
Ram-jet sistemiyle müteharrik süpersonik uçakların müstakbel gelişmelerinde, roket yardımiyle havalanma usulü muhakak ki büyük bir rol oynıyacaktır. Zira bu tip makinaların nispeten düşük sürat-larda kendi kendilerine çalışmaları mümkün değildir.
Roket motörün • süpersonik alan-
da, kendi başına bir muharrik cihaz sıfatiyle faydalı olacağı da şüp hesizdiı-. Bu alanda büyük gelişmeler beklenilmektedir. İngiliz havacılık endüstrisi bütün bu müstak-
bel imkân ve ihtımallein tamamiv-le farkındadır ve hiç bir yeni gelişmeyi ihmal etmemektedir. Ancak tabiatiyle. emniyet mülâhazaları, bu gibi gelişmelerin fazla açıklanmasına mânidir. Aynı sebeple, şimdiki halde, bir çokları ro.ıetle müteharrik ulan füzelerden veya tikametleri ve uçuşları kontrollü çan bombalardan da bahsedileni ve teferruat açıklanamaz. İstikan* ti kontrollü füzelerin bazılarında Ram-jet veya türbo-jet cihazlar ’ kullanılmaktadır. Bu tıp uçan bonı- 1 baların bazılarına kanat monte e-dilmektedir. Kanadlı olanlara pilot , suz uçak denilebilir.
Belki pek uzak olmayan bir lecekte bu gibi füzeler, şimdi mal askeri uçaklar tarafından gerek müdafaa ve gerek taarruzda it? edilmekte olan fonksiyonlardan bir çoklarını deruhte etmeleri kuvvetle muhtemeldir. İstikameti kontrollü füzeler, umumiyetle, halk nazarında bir tecavüz silâhı telâkki e-dilmektedir. Hakikatte bu tip füzelerin ağır bombardıman uçaklarına ve tecavüzde kullanılan kendi ciinslerine karşı müessir bir savunma silâhı olarak geliştirileceği ümit edilmektedir.
Uçan-bomba adı ile anılan bu gibi füzelerin, sivil gayelerde tatbik edilebileceği şüpheli gibi görülmekte ise de, roketler için önemli bir barışçı istimal tarzı ilmi araştırmalarla pek yakından ilgilidir. Harpten sonra, bilindiği gibi V2 u-çan-bombalar, yüksek irtifalarda müşahedeler için kullanılmış ve bu sayede şimdiden aşın üst atmosfer, kozmik radyasyon ve buna benzer bir çok konular hakkında fizik bilgileri edinilmiştir. Son 20 yıl zarfında öğrenilen bir ders varsa, o da şudur : Bugün akademik ilmi araştırma yoliı ile kazanılan en hurda malûmattan, yarın önemli pratik bir tatbikat doğacağı muhakkaktır. (
5 - 1 - 1350
100.000 LİRA
3 Dairesi
,.ji
TÜRKİYE
GARANTİ BANKASI
200.000 Lira Değerindeki’
Büyük GARANTİ AP\RTIMANl’nın
Siyasal Bilgiler Okulu Müdürlüğünden
Okulumuz kadrosunda açık bulunan 30 lira aylıklı bir kitaplık memurluğu için 9/1/1950 Pazartesi günü saat 14 de müsabaka imtihanı yapılacaktır. İmtihan yabancı dil, Türkçe muhaberat, kütüphanecilik ve daktilodan olacaktır. İrnt hana gireceklerin en az lısa ınezU-
Memurin Kanununda aranılan vasıfları haiz bulunan isteklilerin en geç 7/1/1950 Cumartesi günü .- aat 13 e kadar okul idaresine başvurmaları. (10966) • (653)
'r™ Karta? ve OıUADRAT
gün ve saatleri
KARADENİZ HATTI
Çizmelerini tercih ediniz
1 Dünyanın en liiks ve sağhııtf çizmeleridir.
Vatandaş Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki fiyatlarla çi
Devlet Denizyolları ve Limanları İşletmesi
3 Ocak 1950 — 9 Ocak 1950 (dahil) tarihleri zarfındı isimleri yazılı batlarımıza kalkacak vapurların isimleriyle kalkış " —• ve kalkacakları rıhtımlar
İNEBOLU HAİTİ
MUDANYA HATTI
BANDIRMA HATTI
KARABİGA HATTI
ÇANAKKALE HATTI
İMROZ HATTI
AYVALIK HATTI
İZMİR HATTI
İSKENDERUN HATTI

i
Salı 5.00 de (Trabzon), Çarşamba 5.00 de (Necat), Perşembe 5.00 de (Cumhuriyet) ve Pazar 5.00 de (Aksu). Galata rıhtımından kalkar.
Cuma 4.00 de (Ülgen). Sirkeci rıhtımından kalkar.
Salı, Perşembe 9.00 da (Konya), Cumartesi ve Pazar 9.00 da (Sus). Galata rıhtımından kalkar.
Çarşamba 20.00 de (Dumlu). Tophane rıhtımından, Cuma 8.15 de (Sus), Galata rıhtımından, Cumartesi 20.00 de (Konya - Saadet), Tophane rıhtımından, Pazartesi 8.15 de (Sus), Galata rıhtımından, akşam 20.00 de (Konya). Tophane rıhtımından kalkar.
İşçi alınacaktır
Tershane Gnl- Md- Gölcük
Fabrikalarımızda tebrıt makinesen ve buz dolaplarında çalışmak üzere mütehassıs işçiye ihtiyaç vardır, imtihan neticesi tahakkuk edecek ehliyetine göre yevmiye verilecektir. Talip olanların müracaatları (10842) (6+4)

Ucuz Satış Saşladı
Çarşamba 18.00 de (Mersin). Sirkeci rıhtımından kalkar.
Pazar 18.00 de (Mersin). Sirkeci rıhtımından kalkar.
Salı voCuma 19.00 da (Seyyar). Top hane rıhtımından kalkar.
Sark Merl(
(25)
MUDANYA PAZARI
Çaarşamba 9.00 da (Bursa) ma 17.00 de (Antalya). Sirkeci rıhtımından kalkar.
Çarşamba 11.00 de (Etrıisk) ve Cumartesi 14.00 de (Giresun). Galata rıhtımından kalkar.
Salı 17.00 de (Erzurum). Sirkeci rıh tınımdan kalkar.
TELEFONLAR
Deniz Hatları İşletme Müdürlüğü: «44678. Santralden «81.
İstanbul Baş Acenteliği:. «44696 (18413) - (10)
İtfaiye Meydanı, Anadolu Garajı Kaynak ve Çamurduk İşevi MEHMET ESEN
TEZIŞ
Patinaj Zinciri imali sürat ve itina
başta gelir
Emler Kundurada: 2 Ocak Pazartesi giinü (1500) çift bayan ayakkabısı
«Marinos» «Kılımidis» ve çok sevilen kıymetli firmaların ince sanat eserlerini 10 liradan üç gün için satışa devam edilecektir. Sayın müşterilerimize arzederiz.
Satış saatleri: 8.30 dan 12 ye, 13.30 dan 19 a kadardır.
ADRES:
ski Nikâh Salonu karşısı No. 18 Ender Kundura A. Seyfi Hataysa! (1633)
Tecrübe Ettiniz mi?
YILDIRIM ulŞ SUYU
Diş ağn ve nezlesini derhal geçirir.
Fiyatı : 50. Kuruş
YILDIRIM EL SUYU
El ve yüzdeki çatlaklık ve leeleri
cildi pamuk c
YENİ HAL No. 4 müşterilerinin yeni yıllarını kutlular. Hakiki sele, ye-jil kırma ve terbiyeli, kalamâta ve çok nefis çeşitli zeytinlerin geldiğini müjdeler.
Zeytinci
HAKKI KAYAN
(5)
I 2 inci Anafartalar caddesi 239/3 I ayılı dükkında Suphi Gül’alla ic-’rayı ticaret etmekte/iken 15/12/t5M9 | tarihinden itibaren tamamen ayrıldığımızı ve mezkûr dükkânı bütiin aktif ve passifi ile Suphi Cül'ala devrettiğimi ilânen bildiririm.
Fevai Çadıreıoğlu

Comments (0)