ZAFER
|DEMOKRASİNİNDİR~|
Y^ı : 1 - No. 250 ★ Telgraf adresi; Zafer Gazetesi - Ankara _ ÇARŞAMBA 4 Ocak 1949 » Fiyctı hor yerdo 10 kuruş
ÖZEL albümleri geldi
î Bekliyen Derviş muradına ermiş j KONTES Bisküitleri | piyasaya çıkıyor
Telefon ı 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta Kutusu j ' 93
İstanbul D. P. Başkanı Esad Çağanın Başbakana cevabı
Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı dedi ki:
“Biz kuru vaidlere değil milletimizin demokrasiyi tahakkuk ettirmek yolundaki kararma inanıyoruz,,
İstanbul, 3 (Telefonla----Demok-
rat Parti İstanbul İl Başkanı Avukat Esat Çağa, Başbakan Şemsettin Günaltay’ın C. H. Partisi il kongresinde söylediği nutuk hakkında gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur:
— -Başbakanın nutkuna, Halk Partisinin halk iradesini tahakkuk ettirmek için kurulduğunu söylemekle başlamıştır. Yine sayın Başbakanın nutkunda belirttiğine göre, halk iradesinin tahakkuku için mu-
halefet partilerinin mevcudiyeti bir emri tabiî, basın hürriyeti bir emri zarurî olduğu gibi, serbest ve dürüst bir seçim de bunun vazgeçilmez bir şartıdır. Pek yerinde olan bu düşünceye göre; halk iradesini ta-hakkkuk ettirmek için kurulduğu iddia olunan C. H. Partisinin çok
partili rejimi kabul etmesi, matbuata düşünce ve söz hürriyeti tanıması ve herkese emniyet talkin ede-
cek bir seçim kanunu dâvasını da
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
rrt ) • • •• I
Takriri sukun Kanununa doğru!
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
eçimler yaklaştıkça iktidar, I dan olaıı hir taraftan kendi nrona- meçleri- ;
(«* . ...
bir taraftan kendi propa-gandasmı arttırmakta, öbür taraftan muhalefetin sesini kesebilmek için türlü türlü bahaneler icat etmektedir. Bir misal olmak üzere dün Ulus'ta, Sütunlar arasına sıkışmış bir havadis üzerinde dikkatle ve
ehemmiyetle duralımı Bu yazıya göre, hkûümet, radyoda bir açıklama, ve yalanlama saati ihdas etmeği düşünüyormuş! Çünkü bilhassa hır iki gazetenin Ankara muhabiri, bilinmez, hangi sebeple, efkârı bulandırmak gayreti güdüyormuş! Eğer söylenenler doğru ise, bu hareket tarzında ideolojik telâkkileriu de â-mili olduğunu kabul etmek lâzım geliyormuş! .
Ulus'un havadisi bu şekilde devam
7ı?n -İnönü’nün söylcV ve demeçleri- adındaki kitabın başında o zaman Maarif Bakanı olan Haşan Âlî Yücelin şöyle bir izahı vardır:
• Bu kitaptaki söylev ve demeçler, Sayın Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü tarafından görüldükten
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 dc)
etmektedir. Fakat dikkat ederseniz, görürsünüz ki, bu sözlerle iki gazeteci arkadaşımız halikında umumi ef kârda şüphe uyandıracak bir takım çirkin imalar da yapılmaktadır.
İdeolojik telâkkiler nedir? Nasıl olur da bir meslektaş, başka bir meslektaş hakkında elinde hiç bir delil yokken, durup dururken bu şekilde isnatlarda bulunur? Yani U-
lus'un balıscttiği mhabirler komünist midir? Faşist midir? Eğer ortada böyle bir şey varsa, alâkalı makamlar neden harekete geçmiyor? Neden hükümet vazifesini yap-
Fakat hayır, durup dururken baş-
kalarına çamur atmanın
tek sebebi
şudur. Çünkü bu muhabirlerin bü tün kabahatleri, -Bakanların nutuk
ve beyanlarının en ehemmiyetli ve halkı tenvir edici kısımlarını neşret
inekten ihtimamla kaçınmaları- dır. Ve bu da hükümetçe tesbit edilmiştir!
Dünyada bu kadar garip bir iddiaya rastgelmenin imkânı yoktur. U-lus'ta bu gibi neşriyatı idare eden zata sormalı: Bir gazetenin bir Ba-
kanın beyanatını behemehal neşret-
mek mecburiyetinde olduğu nerede görülmüştür? Bir gazete zabıt ceri-
desi midir? Ulus’un iddiasına göre,
gazeteler arasında, ayrıca nutuk ve beyanatlar üzerinde kelime değişiklikleri yaparak, mânâyı da bozanlar varmış. Bunun için hattâ bir de dosya hazırlanmışmış!
Belki Mecliste not tutan bazı ar-
kadaşlarımızın masum bir iki hataları olabilir; fakat bunu behemehal bir kasta hamletmek, gazeteler hakkında şiddetli tedbir almak için muhakkak bir bahane aramak değil de nedir?
Şurasını açıkça söyliyeyim ki, bazı nutuk sahipleri dc nutuklarını sonradan beğenmeyip, değiştirmeği veya tashih etmeği bir usul ittihaz etmişlerdir.
Meselâ Başbakanın Anadolu A-jansı tarafından verilen Sivas nutku, tam metin midir?
Sıvasta bulunduğum sırada bir çok kimselerden dinledim. Başbakan, o nutkunda «Hazreti Muham-
met.. den, onun iman kuvvetiyle Bizans’ı ve İran’ı titrettiğinden, i-mansızlardan bahsetmiştir. Ajansın verdiği nutuk metninde bu var mu dır?
Cihad babanın mühim makalesi
Başbakanın sözüne
nasıl inanalım?
Bugün dahi Milletvekilliğini hak fikrine tercih edenler ekserigette
İstanbulda çıkan Son Saat gazetesinde İstanbul Milletvekili Cihad Baban -Başbakandan bir sual» başlığı altında bir makale neşretmiştir. •
Son siyasî hâdiseleri gayet güzel toplayan bu makaleyi. aynen sütunlarımıza geçiriyoruz:
*
.1916 seçimlerinden evvel, politika edebiyatında yer alacak güzel sözlerden bir tanesini sayın' İnönü söylemişti: -Seçimlerin yalnız dürüst olması kâfi değildir, o seçimlerin dürüst olduğuna vatandaşların da inanması lâzımdır.» - .
Bu söz maalesef yalnız edebiyatta kaldı, ne seçimler-dürüst yapıldı, ne de vatandaşlar inandılar. O kadar kİ, Saym. Iplipü İle
. ★ (Devamı Sa: 5 sü: 5 de)
-------- ———....---------------------— -----------
Son günlerde Mısır Kralı Faruk'un evleneceğine dair bazı havadisler çıkmıştı. Mısır Münakalât Bakanlığı Sekreteri Sadık Beyin kızı Neriman Ha-
mın bu izdivaç haberinin kahramanı olarak gözüküyordu. Henüz )G yaşında bulunan Neriman ilanım Mısır'ın en güzel kızlarından biridir.
Fakat bu haber Mışır elçilikleri vasıtasiylc her tarafta tekzip edilmiştir. Yukarıdaki resimde ismi
iktidar şimdi işçileri kazanmıya çalışıyor
İstanbulda bulunan Başbakan Pıışabahçe Cam Fabrikasını gezdi ve işçileri tebrik etti
İstanbul, 3 (a.a.) — Başbakan-Şemsettin Gün-altay beraberinde Veli ve Belediye Balkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay olduğu halde bu sabah Beylerbeyi Sarayını gezmiş ve oradan Paşabahçe şişe ve cam fabriksına gitmiştir.
Başbakan Şemsettin Gunaltay, fabrikayı gezerek yapılan işleri gözden geçirmiş, işçilerle hasbihal etmiş ve vücude getirdikleri işlerle memleketin büyük bir ihtiyacını karşıladıklarını söyliyerek iyi yetişmiş ustalar yanında çalışan işçilerin ilerde faydalı birer kabiliyet olacaklarına işaret etmiştir.
Günaltay, fabrikanın memleket ihtiyacının büyük bir kısmını karşılıyan mamullerini tetkikten sonra reviri gezmiş ve gördüğü verimli çalışmadan dolayı idareci ve işçileri tobrik edcro’.t fabrikadan ayrılmıştır.
Diğcrf Vckllcrln temasları
İstanbul, 3 (a.a.) — Aalet Bakanı Fuat Sirınen bu sabah Adlî Tıp Müessesesinl ziyaret ederek müessesimin durumu ve çalışmaları hakkında tetkikler yapmıştır.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Kemali Bayezit te, Ulaştırma Bakanı Dr. Kemal Satır ve İl Sağlık Müdürü Dr. Faik yargıcı ile birlikte Balıklıdaki verem hastahanesi pavyonlarının inşaatını gezmiş ve müteakiben Cerrahpaşa ve Haseki hastanelerini ziyaret ve teftiş etmiştir.
Diğer taraftan Ulaştırma Bakanı Kemal Satır bu sabah Denizyolları idaresine giderek Bakanlığını •fr (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
Dalıa başka bir misal verelim: Türk İnkılâp Enstitüsü yayınlarııı-
geçen Neriman Hanımı görüyorsunuz.
Dünkü yangında hem canını, hem malını kurtarmaya çalışanlar.
Dünkü^feci yangın
Ankara Hâlindeki
14 dükkân yandı
Yanan dükkânlarla berraber mühim
miktarda sebze ve meyve kül oldu İtfaiye soğuktan güçlükle çalıştı
Dün sabahın 7 sinden itibaren Ankarada büyük bir yangın Telâ; keti olmuş ve belediyeye ait tdp-tancı sebze halinde 14 dükkân tâ-, mâmen 2 dükkân da kısmön yari -
Yaptığımız tahkikata göre yan1 -gm ilk defa- hâlde Hilmi_. Gönüte-ait 21 numaralı dükkândon~çî1?mtş tır. Bu dükkânın sobasından sıçrayan kıvılcımlarla soba bofusünun yakınında bulunan Boş' sc-sandıklar tutuşmuş ve boyuda dükkânın
Sivas’a kurd indi
Kar her tarafta devam ediyor Kar her tarafta bütün şiddetiyle devam etme itedir. Şehrimizde dün akşamu doğru yeniden kar yağma-jğa başlamış ve - her taraf karlarla kapanmıştır.
Sühunet bir gece evvelkine nisbetle biraz, düşmüştü)'. Memleketin diğer taraflarından alınan haberlere göre farkta bütün yollar kardan kapanmıştır.
Sıvasa kurtlar indi
Sivas, 3 (Telefonla) — Sıvasta dehşetli kar yağmaktadır. Sıvasın bütün köylerle irtibatı kesilmiştir. Suhunet sıfırın altında 15 dir. Karın kalınlığı G0 santimetreyi bulmuştur? - Ştilv ı-in yakınlarına kadar kurtlar iûmeğe başlamışlardır.
Yukarıdaki resimde, Sebze Hali-ni yanarken görüyorsunuz. Resim Hal binasının arka cephesinden a-1 inmiştir.

Aşağıda; yangından mal kaçıran esnafı vc yerlerde sersefil hale gelen portakallar görülmekledir.
Amerikan Kongresi
Kongre dünden itibaren tekrar mesaiye başladı
Vaşington, 3 (a.a.) (Afp).— Birleşik Amerika kongresi bugün yeniden mesaisine başlamaktadır. Parlâmentonun bu devresi, , 1950 ■fa (Devamı Sa: 5 Sü: 7 ile)
elektriklerin pmasiyle diğer iki dükkânda da yangın çıkmış ve bu suretle sebze hâli üç nokta üzerinden yanmaya başlamıştır.
Yangın ilk görüldüğü zaman der
hal itfaiyeye haber verilmiş ve itfaiye hâle gelerek müdahaleye bâş lamıştır. Binalar ahşap ve ibradaki bölmeler de tahta ve kerpiçten olduğu için söndiiımek imkânı hasıl olamamış ve lö dükkânın 14 ii bir anda tamamen yanmıştır. Dükkânlardan yalnız üçünün eşyaları, belediyeye ait olan binaların ‘da lurp
4- (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
Bingölde zelzele
AKINTIYA
I____KÜREK
Çok şiddetli bir zelzele oldu halk sokağa fırladı
Bingöl, 3 (a.a.) — Dün gece saat 23.15 de beş saniye süren şiddetli bir deprem olmuştur. Halk evlerden sokaklara fırlamıştır.
Şaat 1 de ikinci defa bir deprem olmuştur. Köyler ve ilçelerden he-, nüz bir haber alınamamıştır.
İlde hiç bir hasar yoktur.
Zorla güzellik
W- alnız Seçim zıunaıu partilc-B re radyoda birer çeyrekten, galiba bir saat konuşma hakkı verilecekti; fakat şimdi bakıyoruz, sabah akşam, öğle ikindi, yatsı kuşluk, mütemadiyen Halk Partisinin Başbakan ve Bakanlar ağzından övünmelerini, bö-I bürlenmeleriııi neşrediyor...
Öyle ya muhalefete, o da sc-' çim zamanları günde bir çey-! rek, muvafakate de her gün çil | çil mecidiye! Hattâ mecidiye dc değil, Reşadiye!
j Biliyorsunuz Başbakan düğme benim elimde demişti; ama bu sefer de düğme bizim elimizde! — YEDEKÇİ
GUN GEÇERKEN.../
9
dum duma
Muhip DİRANAS
Olimpiyat filmi Şehrimizde de gösterilmiyecek
| SAN'AT VE TİYATRO I

Parayı
ördünüz mii kahraman, çe-sur. imtiyazlı Valiyi? içki düşmanı büyük Profesör Doktoru? İsle düpedüz fırladı kiiısiiye, etti edeceğini. Devlet memuru ikcıı, devlet memurlarının da siyasetle uğraşması apaçık ve kanunla yasakken, İstanbul C. H. P. il kongresinde -Ve İstanbul gibi1 bir şe-'hifde, dikkat bûJürini- gakete fo tbğrâfÇıla vınııı ohjektirltrindCn
perva etmeden mnntazâhıan «is-■bâtt' vücut» etmesi yetmiyöıüıûs gibi, bir de kûtsüye çıkıp alenen
) pürtj pröhâğântlası yanrria.sı. döğ-iffiSu, lıer babAVlğitın kârı dcğıl-)plr. Bu fceaairel Ve cüı"eii, bu kaçla'
■ üÇıl: bir’ kanun' çiğnerliği"bıı inbhı-«•lbkâ’ttel'öâfeRa bir' Vâftnln ğiiütn-iv ğini «ek sâhüıâm. Bununla dbmtk 1 istemiyorttin ki. cülihı öteki vali'e fimi? tarafsızdır, iıSlâ1 particilik M "tıtcHer. Ne mürtasebfct! Hile 195» s(-çimi gelsin, görürüz, edğricr ıfıl et-'■meHCr mİ? bettıek’ istediğim, onların da'bir çoğıı’partitidîr: pârti-' »itidir. Halk Pârtisi uğruna eanla-• 1‘ını' bile verirler ya, hic olmaksa
bu particiliklerini biraz gizli kapaklı yapmağa, örtbas etmeğe gayret ederler ve nihayet, İstanbul gi bi bir gazeteler ve efkârı umumiye sembolü şehirde değillerdir. Meselâ bir V'an, vaiıut Karakösc valisinin hareketini de İstanbul matbuatı tutup radar âletiyle teshil edemez değil mi?
Hazin şey bunlar! Hani partiden istila etmişti? Hani kanınla ve bütün tarifsiz devlet meınıır lalının durumuna uyarak ar tık politikayla uğrakmıyncnk. particilik etmiyecfck, hattâ sine, partiler üstü kalıp
lıŞnıâlarını sadece şehrin Ve hemşehrilerinin hizmetine arz Ve vak-fctlfccâkti? Bizim bildiğimiz. söZi'uı bîr değeri Vardır. Gerçi politika politika Olalı Mâkyâvel’in koyduğu esâsdâfm bir sa'ntV.fn dişimi çikn W.amıştır. Ama İliç değilse, politikanın dışına çıkan bir adamın Sözünde ölsün birazıcik gayrı siyasi ' ve İnsanî biı- taraf atanır.
Ulus Sineması Üniversite
kim verecek ?
Elbet hatırlarsınız! 1345 - IMG "•denelerinde İlkokul seferberliği ılım edilmiş ve bütün yük kendini bile beslemekten âciz köy lümüzün sırlma yüklenmişti. Bu suretle duvarları yükselen binaların en mühim kısımları olan çatı, tavan, kapı ve pencerelerinin yapılması bir mesele olmuş ve bütün zorlamalara rağmen bunların köylüler taralından maddeten yapılmasına imkân bulunamamıştı. Bu ıııiıı üzerine ahşap kısım inşaatının köy ihtiyar heyetleri tarjfuıdan ihaleye çıkarılması kararlaşmış ve bu hal şekli sayesinde okullar ikmal dilebilmişti.
Her iş bittikten sonra sıra paranın ödenmesine gelmiş, fakat ihtiyar heyetleri parasızlıktan dolayı taahhütlerini yerine getirememişti.
Bu vak'a
Tiyatro ve gerçek
Gençliğinin isteğini yerine getirerek filmi göstermemeğe karar verdi
ı 1948 senesinde Londrada yapılan 14 üncü milletlerarası Olimpiyat o-yunları İngiliz Artuı- Rahle Şirketi ta rafından filme alınmış fakat bu olimpiyatta dünya beşincisi olmamıza rağmen sporcularımızın hiç bir hareketine ve bilhassa güreşçilerimizin kazandığı zaferlere yer verilmemiştir.
Film İstanbula geldikten sonra bu şekilde Türk sporcularına filmde yer verilmemesi İstanbul Yüksek Tahsil Gençliği arasında büyük bir infial uyandırmış ve alınan bir kararla filmin gösterilmesi mene -dilmlştir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra aynı film baş tarafına son defa İstanbulda yapılan Türk - İsveç güreş müsabakaları ilâve edilerek Ankaraya gönderilmiş, Ulus sinemasında gösterilmeye başlanmış-» tır.
Film Ulus sinemasında bir gece gösterildikten sonra Üniversite Talebe Birliği bu filmin millî his ve gururu rencide eder bir mahiyette ve Artur Rank Şirketinin muhte* mel bir kastı mahsusla Türk sporcularına filmde yer vermemiş olduğunu esefle görmüştür.
Bu mesele üzerinde dün sabah top lanân Üniversite Talçbe Birliği U-lus sipeması sahibine resmen müracaatta bulunarak filmin gösteril-" memesini istemiş ve sinema sahib’ nu de iyi bir anlayış göstererek Türk r,nc‘ gençliğinin bu haklı arzusunu ye-fine getirmiştir.
Dün Olimpiyat filminin bütün a-fişleri kaldırılmış ve yerine başka bir film konmuştur.
sevgisi
ak ça ■
GAZETELERDEN'
Parti Kongresi
. Cumhuriyet» gazetesinde Nadir Nadi (Parti kongresi) başlıklı 'yazısında! «Parti kongreleri siyâsi teşekküllerin iş bünyesi ile ilgili toplantılardır.» diyerek bunu iktidar savaşile karıştırılmaması, hatiplerin parti prensip ve programlar dahilinde konuşmaları icap ettiğini ileri sürüyor, seçim ve iktidar savaşı ise bambaşka brr şey olduğunu. Bunun partilerarası umumi ve milli bir mâhiyet alacağını şu Şe-1 kilde tefsir ediyor:
«Cumhuriyet Halk Purtisinln İstanbul-1 da toplanan il kongresine alt haberleri okurken, itiraf edeyim ki. bir parti kongresinden ziyade bir secim kampanyasına gah i t old.uğıgnuzu görür gibi oluyu- , rum (belki de giblsı iazladır). Hatiblorin i hemen hepsi Halk Partisinin bütüklOitün ‘ c den( ilştünlUgilnden. egsiz bağanlarından bahsediyor, yarın yapılacak hizqıejlorc dair uzun bojlu tûfcHeMe bulunuyorlar.1 Saynı Bakanlarımız memleket ölçtfgfiııtle bize kalkınma plânları sunuyorlar. Toprak isleri söyle, kömür içleri böyle çü-zelucek. isçi dâvası, ticaret dâvası, istllı-t*al ve istimlâk dâvaları da bu şekilde yoluna konacaktır. Bu arada muhalefet (Je-sırasına göre kâh paylanıyor, kâh ok-
Peki ’dnıu bütün bunlaruı parli iç büıı-yesilc ne ilişiği var? Gecen kongredon -beri Halk Partisi İstanbul ili yönetim kurulu nasıl çalışmıştır? Ocak, bucak ve İlçe toplantılarında ileri sürülen dilekler parti merkez teşkilatı taralından ne dereceye kadar yerine getirilmiştir? Istan-
bulğukl Halk Şyülllvr adına bllyt)k ku-ı-tıltrtydH .«avunaibılhsı istenen fikirler1 nelerdir? Gönül isterdi kİ parli kongresinde her şeyden önce bu meseleler görüşül
lıünlahı bir çöiühu. yMu aransın.
Ve netice olarâk parti il- seçim koıı grclcrinln başka başka şeyler oiduiZuni bu suretle milli iradeyi gorçoklestirmc nin en doüru yolu bu olduğunu ileri sü-rtrek makalesine son veriyor.» ll
MHtınili
«Son Posta» (Kısaca) sütununda,; Sacid Yumer’in şu güzel fıkrası ya-1 yınlatunıştır: 1
«Sent kuzu kuzu Halk Partisinden istifa' el: nehir isleriyle lıasır nesir olıpağa bayla: güzel güzel çalışıp dururken, bir gün kongresinde tut küfsûyc fırla:
— Mensup olduğoım partinin sosyal
i programını tatbik edeceğim. De... I
Oldu-mı yu. Fahrettin Gökuy ?. da.ha Z
Tilkiye, tövbefcûr oldu diye kümes bfek- iniştir.
ellisi i-crfnîölcı-. Aylarca fıc 'bir tavuğa I Bunun üzerine koyun tüccarları İne id- bir pİHte. imrota üo'Jdmîtra’uŞ:. j belediyeye müracaat t'derek et fi-
Viktn ki. nsianm. maiyetiyle birlikte yailârlna 10 1 kuruş zam yâpılmâsr ctcdarlkâta.' çlkti&mı ve (küme.Me dögr1 geldiklerini görmils. bekçiliğini filân ıı | nütûrermîs. Bn semizinden üc döt-t ta ı vugu kaptıgr gibi aslan lıazretlerihc’ suıı ; mu«. Kümesin horotu battırmış:
— Hani bizi koruyacağına söz termiş tin? Hani tövbek&r olmuştun ?
Tilki terslemiş
— Sus be! Senin akim ermez.
Sonra aslanı göstererek ilâve etmiş
— O, kümesin mütevellisidir..'
Amerikalı posta uzmanlarının verdiği rapor
Biı- müddetteriberi posta ve telefon işletmelerini ıslah etmek mak-sadiyle memlekimize gelmiş bulunan Amerikalı posta uzmanlarından H. Ellis V. E. James ve Ray Talbert çalışmalarını bitirerek bir rapor vermiş ve memleketlerine dönmüşledir.
AfrıerikaLı uzmanlar P. T. T. i-dâresine verdikleri raporda posta işlerimizi bir çok noktalardan ten-, kit etmekte ve bugün yapılmakta, olan İşlerin geri kalmış bir sistem olduğunu ifade etmektedirler.
Rapor - gereğince posta idaresin -deki sistem tamamiyle değiştirilecek ve alfabetik üşül tatbik edilecektir.
Diğer -taraftân açık muamele u-sulü de tatbik edilecek ve posta paketleri önce büyük postahaneierc üğrâhıadan müvezziler tafafındân açılarak ait olddklârı pbsta idâre-sihe -götürülerek ve örâdan da yer-le’Hne tevzi edilecektir.
-Bundan -başka halen İstanbul-da/bulunan telefon mütehassısı E. C. Stroner de daha üç ây Memleketimizde kalacak Ve teleföh tesi sutlarının ıslâhı için Ulr rapor ha-zirlıyâc âktır.
A. nlıyamadıgım bir şey * " eldeki bütün vasıtalar v
Yazan:
nlıyamadığım bir şey var:
* "eldeki bütün vasıtalar ve imkânlarla ailede, okulda, toplumda bir yandan fertlere gerçek segvisi-ni aşılamaya çalışırlar, öte yandan gerçeklerin dili ile konuşunca da insanı mükâfatlandıracak yerde cezalandırırlar. Bu ikiyüzlülük devrimize has yeni bir şey değildir; hemen de insanlıkla yaşıt uzun bir geç mişe sahiptir. Sonra, her devrin, her toplumun bir evvelkine veya içmek suretile ölüme mahkûm edil-bir sonrakine hiç de uymayan tama di; İnsandaki inanmak ihtiyacını men kendine has, belki de sırf ken- başıboşluktan kurtarıp tabiatüstü di eseri olan bir takım «özel» ger- gizli ve değişmez bir kuvvete yö-çekleri var ki; sevgiler, nefretler, nelttiği için, İsa çarmıha gerildi; kahramanlık ve ihanet ölçüleri de yeryuvarlağı ile peyklerinin, güne-devrine veya toplumuna göre dur- Şin etrafında döndüğünü ve dönüp madan değişiyor. Bununla bera- duracağını söylediği için, Galile ber aşk, adalet, hürriyet, kötülüğe ateşe atıldı. İşte, gerçeği sevmenin ve çirkinliğe karşı duyulan nef- mükâfatı!
ret, imkânsız sanılan büyük ve çe- Tiyatro sanatı da zaman zaman tin işleri başaranlara karşı besle- gerçekle anlaşmasının cezasını çek-nen saygı, yurt sevgisi v. s. gibi bü- mekten geri Kalmamıştır.
tün devirler ve toplumlar boyunca İnşanı, topulm içindeki hayat ve sürüp giden insanlığın müşterek tecrübelerinin üç buudu ile kavrı-j gerçekleri de vardır. Fakat ne olur- yan tiyaro sanatı, mahiyeti icabı, sa olsun, gün gibi aşikâr olan bir sanat kollarından daha aktif,
şey var ki o da, gerçek düşmanlığı- rinhfl tMİr,i hir vnn,vn nın gerçek sevgisinden daima üstün, daima baskın olduğudur.
Sanatı ele alalım. Hayatta olduğu gibi sanatta da doğru ve doğruyu söylemek esas olduğuna göçe, gerçeklik bir meziyet olfnak gerekirdi değil mi? Halbuki hiç de böyle olmamış, aksine, gerçekçi sanat ve sanatkâr daima tehlikeli, huzur bozucu, kurulu düzenin yıkıcı düşmanı olarak görülmüş ve fundan ötürü de gerçekçi sanatla gerçekçi sanatkârın maceraşı çetin olmuştur.
Suat T A ŞER
Hem gerçeği sevelim, hem de gerçekten sakınalım! İşte, öyle bir fasit daire ki, içine düşenin vay haline..
Aklın ve vicdanın kurtuluşu adı-ıja Sofistlere karşı giriştiği mücadelede bilge Sokrates, baldıran zehiri
Et fiallarına kiloda 10 kuruş zan yopı’dt
Havaların birdenbire1 soğuması ve yolların kapanması yüzünden I şehrin et ihtiyacı eskisine nisbeten I daha zor karşılanır bir duruma gir
nı istemişlerdi r.
Durumu tetkik eden belediye dün den itibaren bilumum et fiyatlarına kiloda İÜ kuruş zam yapılmasına karar vermiştir.
Hayırdır inşaallatı!
«Tan» gazetesinde Be. Fa. küçük fıkrasında şunları yazıyor:
Bir fabrika kuruyoruz. Tam rjalı.ıacaJc bir de bakıyoruz: ham maddeyi; nakll-yeyi, iticiyi, ipe iıcsaba lcaünamıgız.
Bir yol yapıyoruz. Tam Reçlİccck bir de bakıyoruz: iklimi, vesaiti hic dÛSün-memiBiz.
Bir rjelılr vücuda getiriyoruz. Tam ra- . lıat edllecekı bir de bakıyoruz: kanalizasyonu hic akla getirmemişiz.
Bizim bildirimiz bunlar uykuda olur: Mesela rllyânızda baloya gidersiniz de sonra bir bakarsınız ki pijama Ue gelmişsiniz. Meselâ harbe girersiniz de biraz sonra Lüfekslk kalmışsınız.
Anlaşılan, insan uyanık iken de rüya vörtiybr. Dâlıa do&rusu bazılarliiiız uyuyor ' da galiba yalnız rllyayı btz ^İİrtiyo-
vüc
Hukuk Fakültesinin yeni imtihan talimatnamesi
Hukuk Fakültesinin yeni yönetmeliğine tabi talebeler yönetmeli -ğin tadili veya kendilerine eski yönetmelik ahkâmına göre Şubat hakkının tanınması için Fakülte dekanlığına başvurmuşlardı.
Profesörler Meclisi talebelerin bu isteğinin yersiz olduğunu ileri sürerek reddetmiş ve durumu kendile rine bildirjiıişti.
Talebeler haklarının, tanınması için Büyük Millet Meclisine müracaat etmiş ve bunuh üzerine dilekçe komisyonu talebelerin durumlarını incelemiş ve bu talebelere Şubat imtihan hakkının verilmesini kabul etmiştir.
Buna göre 1948 - 1949 yılında Fakülteye girmiş olan talebelerin imtihanları şu esas üzerinden yapılacaktır:
1 Haziran imtihanı yerine Eylül ve I Şubat imtihanları konacaktır. Böy-
daha tesirli bir yapıya sahiptir. Bu sanatın, hayatını gerçeklerine sıkıdan sıkıya bağlılığı ve tesirlerinin kesinliği de işte bu yüzdendir. Çünkü tiyatro, ferdin şahsında ailejri, ailenin şahsında toplumu, toplumun şahsında da bütün insanlığı hedef alır. Bu bakımdan, tiyatro sanatımn faaliyetine esas olan sebepler ve bu sebeplerin doğurduğu neticeler, köklerini doğrudan doğruya hayatın, şu midemiz ve kalbimizle Kıskıvrak bağlı bulunduğumuz hayatın gerçekleri içine salmıştır. Bahis konusu olan mesele ferdin, ferdin şahsında ailenin,
Yİ İZ'" 11“ n - ailenin şahsında toplumun ve niha-
oivaç Mıitur Uerneg» yet toplumun şahsında da bütün ih-
yararına musomere
6/1/1950 Cuma günü saat 20 de ------
Halkeviııde Yalvaç Kültür Derneği zarnan, ilkel yararıha bir mü£ahVere tertiplen - Terinde dzğir. miştir. Zengin prögfaHv'lu Ifdzitla- İerinc 'kargı nan bu geceye gelmek istiyenler lendirici biletleri Halkevinden tenlin edebi- kinci Tanrılar lirler.
Ankara i; şaat kalla ve ustaları
Aldığımız malûmata göre Ankara İnşaat Kalfa ve Ustaları Derneği kurulmuş ve faaliyete başlanmış -
Derneğin gayesi meslekdaşları -nın dertleriyle yakından alâkadar olmak ve bir meslek tesanüdünü sağlamaktır.
Derneğe başarılar dileriz.
sâniığm kurtulması, kurtarılmadı meselesidir.
îşte bunun içindir ki tiyatro bir ilkel toplumlann âyin-’.r. tabiat : kuvvet-ilk insanı Cesafet -, | bir rol o y n a m ış ; I Lirin gazaplarına, kıtlık gibi, salgın hastalıklar gibi feiâket-■ lere karşı yalvaran, yatıştırıcı bir eda takınmış; düşman kabilelerle ) anılan savaşlarda gayreti ve heyecanı besleyen bir kaynak vazifesini görmüş; zalime karşı mazlumun haklı sesini yükseltmiş; kötülük kuvvetlerde, çirkinliklerle yılmadan savaşmış; daima faziletin ve namusun tarafını tutmuş; dalkavukluğun, riyakârlığın, ikiyüzlülüğün can düşmanı olmuş; aslan ağzından lokma koparırcasına ger-I çeklere elini uzatmış; kısaca, insanın ve insanlığın selâmetine sa-| adetine kendini vermiştir. Ama
Bir ttjyİn j bunlar kolayına olmamış, bil’akis,
m J ' türlü türlü acılar, sıkıntılar, zail-
Ticaret Bskanl.B eski dış ticaret metlcr pahslna olrauştur.
.....t ™ı. M.ı., Bj.tün bu vaslflarile tiyatronun
tam manasile bir halk sanatı oldu-I ğu söylenir. Dinî âyinlerden doğn j ' muş olması, toplum hayatında a-' ' zınlıktan ziyade çoğunluğun dertlerini ve sevinçlerini benimsemesi/ kötülük kuvvetleri karşısında iyilik kuvvetlerinin müdafiliğini yap-, ması, nihayet icrası ve ifası bakı- i
„o____ o_____________ âh-1
' nınca, gerçekten de tiyatronun bir ........................" v‘ Bu-
dairesi reis muavini Nejat Aylaman Zonguldak Mıntaka İktisat Müdürlüğüne t(ayin edilnıiştir.
lece geçen sene birinci sınıfta kalmış ve bundan sonraki senelerde de sömestr imtihanlarında başarı gösteremiyen t.alebeler hem bir üst sınıfa devam edecekler hem de Şu-j*..w~, --— —.
batta tekrar imtihana tabi tutula - . mından da bir topluluğun fiili va caklardır.
Üç imtihan devresine girip de mü--------- ®— ,----- — —--—
vaffâk olamıyunlar sınıfta kalmış halk sanatı olduğu anlaşılır, yen talebe istediği zamanda imtiha-I nunla beaber, halk "höı- zaman bu addedilecektir. Buna mukabil isti-, na girebilecektir.
- . mınaan aa oır lopıuıugun ıuı lığını gerektirmesi gözönüne ı- nınca, gerçekten de tiyatronu
I sanatı elinde tutaıriânü.j, şrk şık. baş
1 İtalarına kaptıracak ' kendi âleyfıi-
ne kullanılmasını önliyememiştir. 1 Çünkü tiyatronun, karanlıkta gizlenen gerçekleri aydınlatmak, açığa çıkarmak gücü, hayat savaşında halka faydalı olduğu ölçüde başkalarına zararlı olmuştur. Bunu önlemek için, başta kilise, sonra da saray, tiyatroyu halkın elinde tesirsiz bir hale getirmek mâksadile, 1 türlü türlü fesatlar 'koymuşlar, e mirler çıkarmışlardır. Meselâ, Hı- ' ristiyanlığın ilk yıllarında kilise, ! aktörleri vaftiz edilmek hakkından mahrum bırakan bir emir yayınlamıştır. Daha da ileri’giderek, tiyât- ' ıonun, ruhları ve vicdanları Tanrı i yolundan sapıttığı ifsat ettiği iddia- I asile, «oyuncular makûleşi ni top- I yekûn afaroz etmiş, en sefil günah- | ları işleyenlerden esirgemediği «Cennete giriş kartı-nı onlardan j esirgemiştir. Ama çok geçmeden iş-ler tersine dönmüş. Halk kitleleri | üzerinde elde etmek istediği nüfuz ve kudrete tiyatronun yardımı ile daha kısa yoldan kavuşabileceğini sezen kilise, kendi keyfine göre yeni emirler çıkararak tiyatroyu kapmış, bağırana basmış. İşte, Tanrının yeryüzünde!^ vekili papaz-Jarla «oyuncular makûleşi- nin barış ması ve (Mifakl, Mister) oyunlarının doğuşu hikâyesi. İşte, tiyatronun halk hayatından, hayatın gerçeklerinden uzaklaştırılarak kilisenin güfınük kokan karanlık, sonu belirsiz dünyası içine hapsedil, meşinin hikâyesi.
Yine meselâ Roma İmparatorlu-1 ğunun yıkılışa doğru gittiği devirlerde ancak esirlerin aktörlük edebileceğini emreden kanunlar ve umumiyetle tiyatronun «ahlâk bozucu» bir faaliyet olduğunu vâz ve telkin eden zihniyet. Bu da çok sürmüyor, bir ara bakıyoruz, «ahlâk bozucu» olduğu söylenen tiyatro, krallarla asillerin sarayında, zenginlerin konaklarında baş eğlence mevkiine geçmiş! İşte, bir kere daha tiyatronun, h,alk hayatından, hayatın gerçeklerinden uzaklaştırılarak, bu sefer sarayların, konakların cicili, bicili salonlarına bir köle hüznii ile sokulmasının hikâyesi.
Görülüyor ki, tiyatro, halkın yani asıl sahibinin elinde kaldıkça gerçeklerle beslendiği, hayatla bağ larını koparmadığı için hem vazifesini daha iyi başarıyar, hem de gittikçe gelişiyor ve kuvvetleniyor. Onu hayatın gerçeklerinden uzaklaştırarak kilise oyunu veya saray eğlencesi olmıya zorlamak, balığı karada değilse bile bir kavanoz suda yaşamıya zorlamak gibi bir şeydir.
İnsanın ve insanlığın hayrına, selâmetine, saadetine yardımı dokunacak gerçekleri arayıp bulmak, bulup ortaya koymak, ilim için olduğu kadar sanat için de en azından bir fazilet, bir namus meselesidir. Tiyatro sanatının başta gelen özelliklerinden biri de, asıl sşhibi olan halkın elinde kaldığı müddetçe, bu faziletten ve nârriustan hiçbir zaman fedâkârlık etmemiş Ve gerçekletin yolundan sapmamış olmasıdır. Öteki sanatların hiçbirinde, tiyatroda olduğu kadar, gerçekleri pırıl pırıl aydınlatmak, şılura Ve idrake yardım etmek gücü yoktur. Tiyatronun birçoklarını korkutan, ürküten, hâttâ kızdıran tarafı da bu olsa gerek. Bu gibilere1 şu güzel Atasözünü hatırlatmak isteriz: .Aynada kendini çiftçin görüyorsan ka- ' bafıâti aynaya bulrfta!»
.:amau büyük akisler yanmış ve Cumhurbaşkanının 1!MC da yaptığı seçim seyahatlfcri-nin birinde:
— Köylü bu parayı vermez! şekfînfieki konuşması üzerine, ihtiyar heyetleri borçları hükümet verecek diye, küçük sanat erbafbı-nııı naralarım vermekten büsbütün isttiıkâf* etmişti
Cumhurbaşkanının bu ifadesi ve ihtiyar heyetlerinin bıınu senet ittihaz etmesi. Milli Eğitim Bakanlığını harekete getirmiş ve borçların ödenmesi için bir formül ara-hıpsma vesile olmuştur.
Fakat, bütün aramalar, uğraşmalar boşa çıkmış ve Milli Eğitim Bakanlığı bu hâdiseyi ancak 1^49 senesinde Vekiiİlcr Heyetine sev-ketmekle üzerinden atabilmişti.
Lâkin iş bununla da bitmemiş, Vekiller Heyeti hâdiseyi-gereği düşünülmek kaydiyle İçişleri Bakanlığına tevdi etmiştir.
İçişleri Bakanlığı, Valilerle yaptığı temaslar sonunda, bu borcun hususi idareler tarafından ödene-miyeceği kanaatine vardığından, meselenin tekrar Milli Eğitim ve içişleri Bakanlıkları mütehassıslarından mürekkep bir komisyona havalesine mecburiyet hasıl olmuştu. Esasen atalar sözüdür: =Bir işin çıkmasını istemezsen, komisyona havale et!» derler.
Bu da aynen böyle olmuş, komisyon toplanamamış, bir karara varamamış ve binnetice 1950 bütçe-sine bu hususta bir tahsisat ■konulamamıştır.
Bu yüzden. İSl'isenesinde yaptıkları işlerin paralarını hâlâ tahsil edemiyeu vatandaşlar perişan bir hale düşmüşlerdir.
Soruyoruz: Bu vatandaşların, hali ne olacaktır? İlkokul seferberliği namı altında girişilen ve sonunda, dolayısiyle mutazarrır o-lanlarm hakları ne zaman ödece-çektir? Bu işin bu şekli almasından dolayı mes’ul olanlar kimlerdir?
Bütün hâdiselerde olduğu gibi, bunda da, reklâma, söze kuvvet verildiği, fakat taahhüdün yerine getirilmediği görülmektedir.
Alâkadarlardan rica ediyoruz. İlkokul seferberliğinde büyük hisseleri bulunan bu alacaklı vatandaşların biran evvel haklanın vermek, hesaplarının görülmesini ru-zu mahşere bırakmamak için gereken tedbirleri alsınlar ve bu işi de kapatarak alâkadarların daha fazla mağdur olmalarına meydan vermesinler! Dileğimiz budür...
Hikmet YAZICIOĞLU
Ankara üniversitesi Talebe Birliği Yönelim Kurulunun veni teşkilâtı
Ankara Üniversitesi Talebe Birliği Yönetim Kurulu, Cengiz No-yanın başkanlığında toplanarak; a-şağıdaki şekilde iş bölümü yapmıştır.
Başkan vekilliğine: İlahiyat Fa -ftfiltesinden Alp Doğan Şen, genel Şe^ireterliğe: Hukuk Fakültesinden Çahh Yılmaz, muhasebeciliğe; Zirâat Fakültesinden İsmail Ünal, veznedarlığa: Veteriner Fakültesinden Hüsrtü Atay, kültür koju Bşk. na: Hukuk Fakültesinden Mahmut Erdoğan, yayın kolu Bşk. pa: Tıp Fa-killteşindcn Nurunah Mataracı Gezi ve gösteri kolu Bşk. na Tıp Fakültesinden Harrıdi Turgut, spor kolu Bşk. na: Fen Fakültesinden Halûk Gürel, öğiehcı eleri flşk. n ) llâhiyât Fakültesinden Öavut Öipa-hidftlu.
Tikhonov bu sefer de beni sabaha kadar yanında alıkoydu. Fakat kendisi de yorgunluk âlametleri gösteriyordu.
Yüz üçüncü isticvapta Tlkho-nov, bana Sovyetler aleyhtarı bir komploya iştirak ettiğimi itiraf ettirmek için ısrar ediyordu.
Bir başka sefer de, grupumuza dahil bulunan felâket arkadaşlarımdan birinin faaliyetleri lıakkııı da malûmat vermem hususunda İnad etti. İyi bir vatandaş sıfatiy-lc ümtırni gayrete iştirak etmiş o-lan bir sanayici bahis mevzuu idi. Bütün faaliyeti, işgal sırasında Gizli Polonya ordusunun iaşesini temine inhisar etmişti. Hiç bir siyasi mâna taşımayan bu faaliyetini anlattım.
Bundan sonra da bir çok defalar onun faaliyetleri hakkında sorguya çekildim. Nihayet isticvabın sonuna doğru, Tikhonov müstehzi b!'r giiİvplc şöyle ded!}:
— Teferruat üzerinde bile asla doğruyu söylemiyorsunuz. Meslektaşınız tam itirafta bulundu. Siz bana maval okurken o çoktan bütün suçlarını kabul etti.
O zaman bana meslektaşımın i-fadesiııin zabıtlarını gösterdi. Bu ifadesinde o gizli ordunun iaşe servisi üyelerinden bulunması do-layısiyle, Mukavemet idarecileri tarafından emredilen Rusya’ya karşı sabotaj hareketlerinden so-rumlu olduğunu kabul ediyordu.
Fena bir aııda bana karşı hücu-.hinııı sctıiınr. kadar götüremçnüs olan Tikhonov şimdi benim tedrici zaafıma ıjüvonlyçrdıı. Fakat
r;
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
Yınn : Stypulkovsky (Polonya Millî Partisi Gizil Konsey Başkam
kendisi de kuvvetten düşüyor vo git gide artan sinirlilik alâmetleri gösteriyordu. Bir gün yüzü sararmış ve gözaltlan yorgunluktan lıalkalanmış bir halde birdenbire parladı ı
— Benden fazla dayanacağınızı mı sanıyorsunuz? Fakat ben sizden kuvvetli çıkacağım!
Ona sükûnetle cevap verdim:
— Bundan asla şüphe etmiyorum. Ganiniz istediği zaman uyuyor ve caıunızm istediğini yiyebiliyorsunuz. Gayri müsavi şartlar içinde bulunuyoruz. Siz benim hâkimimsiniz, ben ise biı- mahpustan başka bir şey değilim.
Aynı zamanda içimden büyük bir memnuniyet duyuyordum. Bundan böyle kendi kuvvet ve mühimmatını tüketen bir düşman karşısında olduğumu anladım. .Şanslarımız denkleşmeğe başta -
dürücu düellonun benim döndüğünü düşünmeğe hflşhyordıiın.
VIII — ALBAY UMANOV
Hücremde vaktimin büyük bir kısmını otla arkadaşım Albay U-manov’la konuşmakla geçiriyordum. Bu muhaverelerden bazıları hâlâ lıatırınıdadır. Bir gün o-
— Uınaııov, neden bir kadın yüzünden bir caşıışluk işine sürüklendin? (l|ye sordum. Halbuki, orcjuda yüksçk biı- , mevkiin Vardı. jİayİiâe bir çok yârarliklar gösterniişlin. Talihüıdöıı raelıınüıı dun 2
Büyük bir .saıuinıiyetle ;
— Fakat o kadının başının içinde neler öldüğünü bilmiyordum, dedi. Öİsa olsa beni idari İşIçHnj-de bir âz ihmalkârlık göstermiş olmal^îa iüıaın edehilirlör, Iâlüiı tir casLısIuk İşine karışmış, oî-mâkla asla. . ,
— Q halde süiıi İÜ sçiıeyo Üii^ı-kûm 'eden "kararı haksiz hııhıyor-
İıılifflle: —İlayır, diye bağırdı. Mahkemelin kararı tamamiyle a-/Uldi. Heyecanla Şen anlaya

No. 18
-Jf
mazsın, diye (levam etti. Sov.vet-ler Birliği dâvamı acele ile talı-•kik etti. Harbin en şiddetli günlerinde bulunuyorduk. Masumiyetimi isbat edecek delileri toplayacak vakit yoktu. Ve sonra lıcr türlü casusluk hareketi 0evlet için tehlikelidir, bilhassa böyle valıün anlarda. Bu tehlikeyi önlemek için beni böylece, tesadüfen ınâlıkûın etmekte haklı idi. Bu, İşte ancak kendime lanet ede-biljripı.
Soû^a ilâve etti:
Şimdi, harlı bittiğine göre Sovyet makamlarının daha çok yakti olacaktır. Dâvama yeniden bakılmasını sağlamağa çalışacağını.
— Karını sever misin, diye sor-düin, ,, ,
— Evçt. Ona çok bağlı İdim, fa-k-ıl ıy zaınuı bunun l'arkıud.ı de (güdmi. Şiirdi )u da çocuğumu ıu . taıfiamıyle unutmağa çaTişiyo-
— Peki aııı;:, niye?
— Kanunlarımızı bjlmiyorşıın. Karını İliç şüphesiz yeniden ev-
lenmtştir. Çok İyi etti. Yoksa sefalet içinde yaşamağa mecbur o-lacaktı.
Sonra ilâve etti :
Tevkifimdenberi ondan hiç haber almadım. Bu onun için çok tehlikeli olurdu. Aileme, kardeş-, lerime yazmağa teşebbüs ettim. Kardeşlerimden ikisi binbaşı, biri yüzbaşı, biri de teğmendir, fakat İliç bir zaman cevap vermediler. Siyasî suçtan mahkûm edildiğim için karım boşanmağa mecbur olmuştur, kardeşlerim de hiç şüphesiz beni reddetmişlerdir. Zaten benim ölmüş olduğumu düşünürler...»
— Peki, seni serbest bırakacak olurlarsa nereye gideceksin?
— Evvelâ Sovyet makamları, bir az kuvvet bulmam için beni Kırım’da bir saııatoryoma göndereceklerdir, zira yan ölmüş bir haldeyirçı-
Bariz bir memnuniyetle şöyle devam etti :
..Biz. de, hapishaneden çıkar çık nıaz diğerleri gibi bir vatandaş o-luruz. Hapishanede bulunmuş olmak şeref kırıcı bir şey değildir. Çünkü bu ergeç herkesin başına geiebilir.Bunun için Devletin sıhhatimle meşgul olacağına eminim. Harpte 9 yara aldım. Bir müddet istlrahatteıı sonra bir kol-hoza gideceğim. Uzak bir yerde, belki Kazakistan’da yerleşirim ve ziraatle meşgul olurum. Ne karımı, ne de çocuğumu bulmıya teşebbüs elmiyeceğim. Her şeyden önce acıktığım zaman karnımı doyu-İflo.lğgP. (Devamı var)
kooperat fçi'ik Kongresi için çıkarılacak pullar
Aldığımız malûmata göre, Türk kooperatifçiliğinin üçüncü kongre-
si münasebetiyle P. T. T. Genel Müdürlüğü tarafından yeni bir pul serisi hazırlanmaktadır.
Bu seri üç puldan ibarettir ve bir tanesinin üzerinde İstanbul Emniyet Sandığı binasının, İkincisinde Ziçaa.t Bankası binasının, uçiip.cü-sünde de Cumhurbaşkanının trak -tör üzerindeki bir resmi bulunmaktadır. Her üç pulun da sağ üst köşesinde Türk kooperatifçiliğinin kurucusu Mithat Paganın yesmi vardır.
Pulların fiyatı 15, 20 ve 30 kuruş olup 4X5 ebadmdadir.
Diğer taraftan uçak pöstâlâfında kullanılmak üzere bir âdöt pûl ha-zıralnmaktadır. Bu pulun üzerinde de İstanbul Boğazının resmi bulunmaktadır. Bu pulun fiyatı da 250 kuruştur.
J TAKVİM |
Hicri.' 1369 — Rebiül’evvel: 15 '
Rumi: 1365 — Aralık: 22
4 OCAK 1950 ÇARŞAMBA

2.31
12.17



4 • 1 •
i d B ■ ■ eLAS İP r* Sf »3 mİ W 2 A ® Jr ■ S . V ı a . 9
Kızıl Ordunun hakiki durumu
i
Amerikan Kongresi toplanırken
B ugün, (dün) Amerikan Kongresi, tarihi içtim^larından birini addetmek üzere toplanıyor. Dışişleri Bakanı Açheson’un geniş İzahlarda bulunacağı ve yarın da Başkah Truman’uı bir nutuk söyli-yecfeği veya bir mesaj göndereceği bildirilmektedir.
Sovyet’lerin tank, topçu kuvvetleri
Rusya senede 5000 den fazla ağır tank imal ediyormuş
Kongrenin, inceliyecek olduğu çeşitli meseleler arasında, elbette ki Çin meselesi ve umumi olarak U-zak - Doğu işlerinin de bulunacağı tabiîdir. Amerikalı idareciler, bu suretle, 30 senelik bir müsamaha siyasetinin bilançosunu yapmak; ve Hindistan hududundan Pasifik sahillerine kadar uzanan 1 bin kilometrelik bir ülkeye tesahuba kalkan ceberrutî bir devlete karşı ne ler yapabileceklerini görüsjüp kararlaştırmak zoruuda kalacaklardır.
Vaşington, 3 (a.a.) —Başkan Tru-man tarafından Rusyada vaki olan atom infilâkine dair verilen haberden sonra yetkili Amerikan çevreleri, Sovyet askerî kuvvetlerini mümkün olduğu kadar hakikate yakın bir şekilde tahmine çalışmaktadırlar.
Kızılordunun halihazır
Şimdiden iki ayrı cereyan be-! lirmiş gibidir. Bunlardan birincisi ve sanıldığına göre. Başkan Tru-man tarafından da desteklenen gö rüş, Asya komünizmini dışarıdan sarmak ve silâh gücünden ziyade iktisadi kuvvet ve nüfuzla bu kuv vete baş eğdirmektir.
Bu göriüş kabul edildiği takdirde, tabiatiyle milliyetçi Çin’i desteklemek veya, bir odaya sığınmış olan bn hükümetin bu ada üzerinde maruz kalabileceği bir komünist tecavüzünü silâhla önlemek Amerika için bahis mevzuu olmıyacaktır. Yapılacak iş, memleketine bir çok ıslahat vaadetmiş bulunan Çin lideri Mao Çe Tung’u ve diğer Güney . Doğu A9ya mem leketlerin n komünist liderlerini ı — görünüşe göre, Sovyet Rusya-nın İktisadî yardımına güvenemi-yecekleri cihetle — iktısatlen mağ- t lûp ve zebun etmekten .baret haki- , çaktır.
Komünist Rusya'nın, bu suretle ‘ İktisadî bir abluka altına alınma- ’ sı ne gibi neticeler verir? Elbette ' ki bunu şimdiden kestirmek imkânsızdır. Bununla beraber, bu u-sulün, diğer, bazı Amerikan üyelerinin teklif ettikleri sisteme naza-| ran, tercihe değen bir tarafı, A-merika ile Sovyet Rusya’yı Asya’-ı da silâh silâha gelmekten, daha bir müddet, uzak bulundurması ve bu müddet içinde Asyalı memleketlerde, komünist nizama karşı
1 ergeç uyanacak olan umumî hoş- • j^jnutsuzluk neticesinde demokratik 1 ’ rejimlerin teessüsüne intizar et- 1 miye medar olabilmesidir. ı
Bununla beraber, Amerikan , kongre muhitinde diğer bir tema- , ı yül de mevcuttur ki; bilhassa, muhalefeti temsil eden Cumhuriyetçilerin müdafaa ettikleri bu fikre göre, Asya komünizmine kar şı müdafaa, doğrudan doğruya ya- ' pılmalıdır. Baslarında eski Cumhurbaşkanı Hoover ve Cumhuri- 1 yetçi ayandan Taft’ın bulunduğu bu grup, Çankayşek’e mümkün o- ‘ lan bütün yardımın yapılmasını j ve bu bedbaht liderin sığınmak zorunda kaldığı Formoza adasının müdafaa edilmesini istemektedir. Lâkin, böyle bir teklifin evvelâ I muhalefetten sadır olması; son* ) ra da bu muhalif üyelerin, «Formoza tahkim edilecek olursa, komünistlerin Amerika’ya meydan okumaya cesaret edemiyecek-leri ve bu suretle işin durdurulmuş olacağı» yolunda bir mucip sebep serdetmeleri, teklifin ciddi- c yetini tehlikeye düşürecek ınahi- 1 yettedir.
( Mesele iki taraf için de çetindir. Amerikanın Asya komünizmi- ı ne açıkça meydan okuması silâhlı bir ihtilâf tehlikesini bir gün meselesi haline getirebileceği gibi; aksine, birinci çareye başvurarak, dışarıdan İktisadî yolla müdahalede o kadar güç bir iştir. Çünkü, gözönâine getirilecek olursa, Asya kıt'ası komünistlerin lehine tam bir aktif kaydetmektedir. Rus lar Doğu Çin demiryoluna, Dai-ren’e, Port Arthur’e hakimdirler. Sırf Japonlara karşı harbe girmeleri için Yalta konferansında, hattâ Çin'in haberi olmadan temin et tilkeri bu tavizler sayesinde Man-çurya’ya hakim bulunmaktadırlar. Kuzey - Batı’da ise, daha geçen yıl izmihlale yüz tutmuş odan milliyetçi Çin hükümetinden, Sinki-aııg eyâletinin hava servisleri imtiyazını temin etmişlerdir.
Bütün bunlara ilâveten, Komünistlerin Sakhalin ve Kuril ada- I farındaki durumları ile Kore’deki vaziyet gözönüne getirilecek olursa, Asya komünizmini bir kasnak içine alabilmenin mcüşkilâtı da tebarüz eder.
nın mağlûbiyetinde başlıca âmilin kar ve soğuktan ibaret olmadığını fakat Alman ve Amerikan tanklarından daha üstün vasıfta ve daha fazla sayıda Sovyet tanklarının bunda müessir olduğunu söylemektedir.
I Albaya göre Kızılordu dünyanın her durumu hangi bir ordusundan daha fazla bakında, bu zihniyetle ele alman tank ve topa maliktir ve bu silâhla-vesikalara müstenit bir eser, Ame- n büyük miktarda seferber etmeğe rikan istihbarat servisi eski subaj - muktedirdir.
lavından Louis B. Ely tarafından Sovyet silâh fabrikaları senede Birleşik Amerikada yayınlanmış 5000 den fazla ağır tank yapmakta-bulunuyor. ' dırlar. Albay Ely, diğer taraftan
Kitap, eski Rus mültecilerinin Sovyet yüksek komutası ile batı soruşturmalarına, verdikleri bilgiye devletlerin ki arasında görüş farkını ve şimdiye kadar gizli tutulan ra- , belirtmeğe çelışmakta vc Kızılordu-porlâra dayanmaktadır. da ölüm cezasının çok kullanıldığı-
Albay Ely bu eserinde, Almanya- ! ııa işaret etmektedir.
yine güven oyu aldı
Hükümet bütçe hakkındaki görüşünü kabul ettirdi
Stalin Tito ile
barışmak istiyor
Sovyet diktatörü Belgrad’a adomlur göndermiş
1 Londra, 3 (Nafen — -Titoizm- salgının Sovyet Rusya için Troçkizm’-den çok tehlikeli bir şey olduğu artık tebeyyün etmiş bulunmaktadır. Titoizm hastalığının sari bir hastalık olması Kremlin'in vaziyetini büsbütün sarsmaktadır ve Kremlin buna karşı şimdiye kadar bir şey yapamamıştır. Moskova’nın Belgrad idarecilerine savurduğu her küfür,.
Paris Radyosu, 3 (Basın - Yayın) — Dün millî Mecliste cereyan eden müzakereler sırasında Fransız hükümeti bütçenin muvazenesini sağlamağa matuf maddeler üzerinde 281 e karşı 304 oyla .güven oyu almıştır. Bütçe tasarısının heyeti umu-miyesi üzerinde ise meclis 284 e karşı 305 oyla hükümete güvenini bildirmiştir. Meclis Başkanı Horriot oy neticelerini ilân ettiği zaman ço- yaptığı her hücum Tito için bir pro-i ğunluk saylavları neticeyi alkışlarla [ paganda vesilesi olmuş ve Batı dün-zarşılamışlardır. yasındaki komünistlerin çoğu Stalin
Kabine bugün Başbakan Goerge tarafını bırakarak Tito tarafına geç Bidault’nun başkanlığı altında bir ı mişleridr. toplantı yapacaktır. 1 J:;i: •*"
Çok geç kalan iyi bir haber
Venedik, 3 (a.a.) — Venedikli bir adam karısının kendisine bir oğulları olduğunu bildirmek için yazdığı mektubu tam 33 sene sonra dün eline alabilmiştir. Halbuki bu mektupta doğuşu bildirilen erkek evlât ikinci dünya harbi esnasnda ölmüş bulunmaktadır. |
Bayan Vettore'nin 1916 da silâh altında bulunan kocasına gönderdiği, bu mektup erkeğin Avusturya - İ- ) talya hududunda esir düşmesi üzerine eline geçmemiştir. Bununla beraber mektup esiri Avrupada her gittiği yerde takip etmiş ve nihayet izi de kaybolduğundan bir memleketten diğerine gidip gelmeğe başlamış tır.
Mahut mektup, nihayet 33 sene sonra dün 69 yaşında bulunan ve kocası ile birlikte yaşıyan kadına iade edilmiştir.
Cezaları affedilen Yunan Bakanları
İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, 1950 senesinde Kremlin vaziyeti daha çok bozulacak ve Moskova komünistlerinden sıyrılanların adedi dalla da artacaktır.
Komünizmin papası addedilen Stalin sırt çevirenler arasında tanınmış bir çok Fransız komünistleri bulunmaktadır. Jean Cassou, Ver-cors, Edith Thomas gibi entelektül komünistler Fransız komünist partisinden ayrılmışlardır. Fransa’da Thorez’ın gayet tehlikeli bir durum-( da olduğu ve onun da temizlenmesi ihtimalinin mevcut olduğu kaydedil-mektedir.
j | Diğer taraftan kendisini gayet müşkül bir mevkie sokmuş olan Tito ile barışmaya çalışan Stalin'in Belgrada adamlar gönderdiği de belirtilmektedir. Stalin’in Tito’nun ayağına kadar gitmesi karşılaştığı tehlikenin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Churchill’in tatili de)zam ediyor
Lizbon, 3 (a.a.) — Eski İngiliz Baş bakanı Churçhill karısı ile birlikte 1 Ocak günü Maderede Funchal’e gelince binlerce kişi kendisini heyecanla karşılamıştır. Churçhill şehirde açık bir otomobille dolaşmış ve halkın alkışlarına an’anevi «V» işareti ile, mukabele etpıiştir.
I Bilindiği gibi eski Başbakan Ma-arasın- derede 15 gün kadar kalacak ve bu •’*- 4 I arada istirahat
Atina, 3 a.a. (lps) — Yunanistan da Alman işgali müddetince Alınanlara hizmet eden ve bu se-bepte.n dolayı 10 ilâ 15 sene ___------------ - _ ___
da hapis cezalarına çarptırılan 4 | arada istirahat etmekle beraber Yunan bakanı, Yunan Kralı Paul harp hatıralarının ikinci kısmini da tarafından affedilmişlerdir. bitirecektir.
Serbest Fıkra
Çin Komünist lideri Mao Çe Tung’un Moskova’da müzakerede bulunduğu şu sırada, Amerikan kongresinin toplantısı iki katlı bir önem taşımaktadır. Ve şüphesiz ki, yukarıda izaha çalışılan mülâhazalar meyanında, Çe Tung’un bir Asyalı Tito olup olmayacağı ve bunun alınacak tavır üzerindeki tesirleri de ırrfütalâa edilecektir.
Mücahit TOPALAK
'Hovarda,, ya pek şandır I
At neslini ıslah edeceklerin kulakları çınlasın!
Bu asil sporla! halkın kumara alışması ve gözü kızınca hipodrom yakıp yıkması bir tarafa!..
Şimdi bilcümle kokain ve e-roin ticareti de ıslah edilme yoluna girmiştir!
Hovarda. Gandi, Kasva, Bel Roz, Şiveli, Hatıra adındaki yarış atlarına zehirli ilâçlar şırınga ediliyor, böylece bu hayvanların birer küheylaıı olması temin ediliyormuş!...
Fakat şu haspa «Şiveli» nin de keyifli ve acar hali kimbilir ne ömürdür!
At neşlini ıslahtan evvel, Allah cümlemizi ıslah eyliye!
A. F.
Meclis köşesi.
ÇAĞhl
Adalet Komisyonu;
Tapulama Kanunu tasarısını rüşmek üzere bugün saat 10 da;
Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonu:
1 — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Kuruluş ve .Memurları Kanununa bazı hükümler eklenmesine ve 4258 sayılı kanuna bağlı kadro cetvellerinin değiştirilmesine dair olan 4862 sayılı kanuna bağlı cetvellere bazı kadrolar eklenmesi hakkındaki kanun tasarısını;
2 — Çorum milletvekili Hasene İlgaz’ın hemşireler ve hastabakıcılar hakkındaki kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10.30 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da toplanacaklardır.
Formoza
mes’elesi
Komüniıf Çin’e karşı alınması isfenen tedbirler
gö-
Londra, 3 a.a. (lps- — Londra-nın siyasî mahfillerinde, Formoza-ya Amerikan askerî uzman ve teknisyenler gönderilmesi ve bu hususta yeni bir «müsbet» siyaset İhtiyar olunması ihtimallerinden bah seden basın haberlerine İşaretle ik tifa olunmaktadır.
Ayni mahfillerin ilâve ettiklerine göre, büyük bir İngiliz ajansı, Vaşington’un yetkili şahsiyetlerinin bu haberleri yalanladıklarını söylemiştir. Bu şahsiyetler Uzak -Doğudaki olayların hayret verici şekilde inkişaf göstermesi ve durumda dahi değişiklikler olmasının derhal bir plân üzerinde münakaşalarda bulunulmasına mani teşkil eylediğini de ilâve etmişlerdir.
İngiltere’nin komünist Çin hükümetini tanıması ve Birleşik A-merika’nın tanımaması halinde Formoza’nın durumunun daha ziya de karışık bir şekil alıp almıyaca-ğı sorulmuş ve Vaşipkton’un yetkili şahsiyetleri" bu hususta güçlük çıkmıyacağını söylemişler ve şöyle demişlerdir:
«Bu hususta hiç bir güçlük çık mıyacaktır. Zira, Birleşik Amerika ve Birleşik Krallık, Formoza’nın Japonlar tarafından işgal edilen topraklardan bir parça olduğunu tçslim etmekte ve adanın durumunun Japonya ile yapılacak barış andlaşması neticesinde halledileceğini kabul etmektedirler.»
Hanımefendilerimiz!
E cncbı misafir dostlarımı-“ zın refikaları hayır mües-seseleriınizde vazife alıyorlarmış.
Sinema artisti Alainc Sphe-haıd'da böyle bir kurumun başkanlığına geçmiş. Kendilerini candan tebrik eder ve başarılar dileriz.
Bu Alaine 8phahard’de sevimli olduğu kadar garip tabiatli bir kadın!.. Ankara’ya ilk geldiği za mantarda, günlerinin mühim bir kısmını, Altındağ’da fakir Türk kadınlariyle temasa hasretmişti!
Sade bu sinema artisti mi fakirlerimiz ve malûllerimizle alâkalanıyor, diyeceksiniz? Hatırlarsınız; senenin ilk balosu Sağırlar, dilsizler ve Körler menfa atine tertiplendiği zaman da genç ve güzel bir çok ecnebi kadın misafirlerimiz, baloda canla başla çalışmışlar, durmadan çiçek satarak derneğe ınühirn bir gelir sağlamışlardı.
Ya bizim bazı Türk hanımefendi evsahiplerimiz, diyeceksiniz? Oıı
Embmb Yazan: «■■■»»
Sarıçizmeli
lar, hangi hayır müessesole'ri-mizde çalışırlar?
Kusura bakmayın! Harp sıralarında çoklarının büyük endişeleri vardı!
Yollar kapanmış, aradıkları bulunmaz olmuştu! üçü beşi bir araya gelince, saatleroe görüştükleri mevzu şu idi:
— Filânca terzi faşonu 185 e çıkarmış!
— Filancaya ısmarladım; in-ııa Paris'ten getiriverdi!
Bir de, eıı büyük dertleri, kul landıkları parfümlerdi! Aman Allah’ım ne yakası açılmadık koku isimleri bilirlerdi! Kaçak kumaşların kimlerde satıldığını bir bir sıralarlardı! Hepsi, hepsi ■de Macaristan’dan, Mısır’dan ve Amerika'dan giyinirlerdi!
Üstelfk kuponla Jıalk’a dağıtı-
lan basmaları ve yün kumaşları da ihmal etmezlerdi. Kıştan basmayı, yazdan da yünü tedarik ederler, onları bile fakir sahiplerine bırakmazlardı!
Bazılarının çalıştıkları hayır cemiyetleri de yok değildi! Fakat buraya daha ziyade göze gir mek ve blrşey yapar görünmek için girmişlerdi!
Seçim sıralarında köylerde kamyon kamyon basma ve sabun dağıtanlar da görülmemiş değildi! Bunun haricinde, birçok yüksek hanımefendilerimizin bir hayır kuruntunda çalışmalarını pek hatırlıyamıyacağız!
Az kaldı unutuyordum! Son günlerde bir hariciye memurumuzun Mısır'daki eşi bir hayır işine yüksek yardımını hasret -miş!-
Anlaşılan hayır kurulularımıza hanımlarımızı ısındırmak i-çiıı, ya onları harice göndermeliyiz, yahut ecnebi kadın misali elerimizi çoğaltmalıyız!

YerleGökArasmda Dül
_________ Tefrika Not 35 _ t—
Tefrika Not 35
Yuib A. a. Ex«p6ry
Tekrar bin metreye indim. -Fakat, bulut kümesi hâlâ mevcut. I Hiç hareket etmiyor. Bembeyaz bir dünya. Kendi kendime -Pekâlâ... diyorum. Ne yapalım? Oldu oacak!...» Vet başka şeyjler dü-j şünmiye karar veriyorum. Başım ı za gelenlerin nasıl işler olduğunu l elbette sonunda anlıyacağız. Şim-1 dilik telâşa, endişeye hacet yok. | Lâkin hoşuma gitmiyen bir şey i var. O da, kirli otel ışığını andı- j ran bu tuhaf aydınlık.
Bir hesap geçiyorum: Burda |
bir sallantı var. Fakat bu sallan | tı normal sayılır. Buna mukabil. ] bütün yol boyunca, irtıfaa ve a-1 çık havaya rağmen dainpi surette j sarsılıp durduk. Rüzgâr, bir an , olsun durmadı. Üç yüz kilometre I sür'ati asmak zorunda kaldım.- !
Bütün bu hesaplarıma rağmen vaziyet hakkında kat’î hiç bir şey bilmiyordujn. Ancak bulut yığınının içinden çıkınca yolumu tayin edebilecek bir duruma gelecektim.
Nihayet o da oldu. Bulutlar bir den bire dağılıverdi. O zaman, ba şımıza gelenleri anladım. İleride bir küme daha vardı. Bir yığından bir yığına atlayıncaya kadar birkaç saniye geçti. O kadar. Biz bu bu badireden kolay kolay kur tulamıyacaktık. Uçuş saati üçbu; çuk saati doldurdu. Yavaş yavaş endişe duyrmya başladım, zira, eğer zannettiğim gibi uçuyorsam 1 nerede ise Nil’e varmam lâzımdı. ' Şansımız vardım ederse, nehri cö I rebilirdik. o da ancak, yırt'lan ' bulutların arasından göz açın kapayıncaya kadar. Ne var ki bu ! boşluklar nek seyrek.
Hâlâ, alcalmıya cesaret edemi- ■ vorum. Çünkü süratim zannetti-1 ğimden biraz Haha düşükse, mür-tefi arazi zerinde uçuyorum de- j mektir.
Fakat hâlâ içimde korku vnk. Sadece bnşuboşuna »vakit kaybetmiş olmaktan endişe e^ivorum. Bununla beraber uçuş, dört saat onbe« dakikayı buldu. Bu müddet ic'nde hattâ hiç rüzgâr , olmasa bile, ki buna imkân yok. şimdiye kadar Nil’i geçmiş olmam lâzım.
Bulutların bittiği, biribirleriyle temas ettikleri noktalarda bir takım seri, soluk çakıntılar var. Ben hiç hazzetmem gece yansı şeytanlarının bu şifreli muhabere u-sullerinden.
Önümde yeşile çalan bir yljdız bir deniz feneri gibi canlanıyor. Acaba bir vıldız mı, yoksa bir fener mi? Bövle olağanüstü parlaklıkları da keza hiç sevmem. Bu vıldız tehlikeli bir d.aveften başka bir şey değil.
Prevot uyanıyor. Gelip kadranları aydınlatıyor. Elimle. Prevot-yu ve lâmbasını itiyorum. İki bulut arasında bulduğum bir boşluktan aşağıya bakarak bir şeyler seçmeğe çalışıyorum. Prevot, tekrar uykusuna dönüyor. . ______________
Ne kadar gayret etsem, hiç bir yan ödünç verme şeklinde olmakta-şey göremiyorum. Dört saattir u- dır-çuyoruz. Nihayet, Prevot kalkıp yanıma geliyor.
— Kahire’ye varmamız gerekir-
di, diyor.
— Ben de öyle zannediyorum, fakat...
— Şu görünen ışık yıldız mı fe ner mi?
Motoru biraz ağırlaştırdığım i-çin Prevot uyanmış. O, bütün ihtizazlara, uçuşun bütün gürültü- ' lerine karşı hassastır.
I
|
Dünya Basınından Hulâsalar
—- 3-1
Çevir»»: Mücehli TOPALAK İngiliz Basını:
......................... i Bu sabahki İngiliz gazeteleri, yo-
Bulut kümelerinin altına inmek rumlarında müstemlekelerle ilgili için yavaş yavaş alçalıyorum. Ha- meseleleri incelemektedirler. Bazı ritaya bir kere daha baktım. O gazeteler Uzakdoğuda komünist i-sahiilerine mutlaka gelmişimdir ler* hareketinin durdurulması için a-artık. Her halde hiç bir tehlike İmması lâzım gelen tedbirler hak-yok: Hep iniyor, iniyor ve tam kında tavsiyelerde bulunmak tadır-kuzeye doğru dönüyorum. Ancak lap-bu suretle şehir ışıklarına rastla- Liberal Mcnchester Guardian ga-mak mümkün. Her halde bu ışık zetesi Cin komünistlerinin miljiyct-lardan çok uzağa düştüm. Ama çileıi mağlûp ettikten sonra şimdi nerede ise sol tarafımdan görün- vpni meleri lâzım. Bunu en kısa zamanda sağlamak maksadiyle, tam kuzey istikametini bırakın kuzey -doğuya yollanıyorum.
Fakat, içinde bulunduğum bu lut yığını da sanki benimle beraber alçalıyor. Ufuk namına hiç bir şey bırakmıyor bende. Artık 3İ daha fazla alçalmaktan da korku ■ yorum. Altimetrem 400 gösteriyor. fakat buradaki hava tazyikini bilmiyorum. Prevot, tekrar bana doğru eğiliyor. Kulağına haykırıyorum: -Denize ulaşmıya çalışacağım. lcabederse denize ineriz. Parçalanmaktan iyidir...»
Hoş, hic bir doğru gitmediğimi — ............
kı... Bu bulutun altında hüküm nazarı dikkate alınmalıdır süren karanlık, kelimenin tam ( Komünistlerin Birmanya’da hükû-manasiyle gayri kabili nüfuz bir )nete karşı takındıkları tavır ma-karanlık. Pencereye abanıp, aşa- lûmdur. Birmanyalı komünistler ğıda neler olup bittiğini anlamıya şimdiki halde birçn,: kıs ’.’nra ay-çalışıyorum. Işık görmek, bir i ■ ı;I ,nşlardır. Birmanya hükümeti ko-ret seçebilmek için gayret ediyo- .münistlere karşı girişmiş plduğu ruın. Sanki, soğumuş küll?r; k mücadeleye İsrarla devam etmekte-nştırmakla meşgul bir adamım, dir.
Sönmüş bir ocakta hayat kıvılcım lan arıyorum.
— Bir deniz feneri*...
Bu pusuyu, Prevot ile ben. iki- davasına hizmet edebilir, miz aynı zamanda görmüşüz. Ne .delilik... Hangi fener? Gecenin . sayıklamasından başka bir jgy ol- memektedir.
rnıyan bu ışık fener olur mu? Times gazetesi Mısır'da yapılan
Çünkü, Prevot ile birlikte, bu ' ^nel seçimlere temasla şunları yaz-yıldızı, yahut bu feneri görmek f aktadır: için aynı saniyede eğildiğimiz za-[ Yeni Parlâmentonun, şimdiye man, benim ağzımdan sadece bıı kadar türlü sebeplerle halledileme-
— Ah... nidası çıktı. Başka bir şey söylediğimi asla hatırlamıyorum. Bütün dünyamızı temelleri, üzerinde sarsıp perişan eden bir çatırdıdan başka bir şey duyduğumu hatırlamıyorum.
(Devamı var)
1950
veni gayeler peşinde koştuklarım ■.azmakta ve şunları ilâve etmekte-
-Uzak Doğu’ctaki Komünistlerle Asyada bulunan komünist liderler, komünist olmayan liderleri ve bilhassa Hindistan Başbakan Nehruyu tehdit etmeye çalşmaktadrlar. Neh-ru bugün Hindistanda hürriyet idealinin bir sembolüdür. Komünistlerin, iktidarı ele geçirdikten sonra nasıl bir siyaset takip ettiklorini bugün bütün dünya öğrenmiş bulunmaktadır. Bu arada Hindistan komünist partisinin Güney Doğu Asya'da ' büyük bir rol oynamaya namzet ol-' duğunu kabul etmek iâzım gelir. Her ne kadar Komünistlerin sayısı şey, zaten denize gün geçtikçe azabnakta ise de, bu mi isbat etmiyor tehlikenin tamamen zail olmadığı
Siyam'da iki belli başlı siyasî .lider arasında başgösteren rakabet, pek muhtemel ulara.: komünist
Hindiçinide durum, komünistlere şimdilik parlak bir istikbâl vaadet-
Rusların yeni bir casusluk usulü
Harp sonundan yapılan Amerikan yard mı
Paris Radyosu, 3 (Basın - Yayın) — Amerikan Ticaret Bakanlığı istatistik servisi tarafından yayınlanan rakamlara göre, İM? den beri yabancı memleketlere yapılan Amerikan yardımı 24 milyar 800 milyon dolara baliğ olmaktadır. Amerikan’in milletlerarası Bankaya iştiraâk nisbeti olan 3 milyar 385 milyon dolar bu ra. kama dahil değildir. Amerikan’in yabancı memleketlere karşı tatbik ettiği mali sistem genel olarak hi-I be veya ödemesi mecburî tutulma-
miş olan meseleler hakkında bir ka rar vermesi lâzım gelmektedir Mısır artık, İngiltere ve diğer batılı devletlerle gelecekte nasıl bir münasebet kuracağına karar vermelidir.» Sonra Arap memleketlerini bu husustaki gayretlerine dahil edecek midir? Orta Doğu memleketlerile olan münesebetlerini ne şekilde yürütecektir? İşte yeni Parlâmento bütün bu meseleleri halletmek mecburiyetindedir.
Bu paralar Amerika’da dağıtıl-saydı her Amerikalı erkek, kadın ve çocuk başına 20Ö dolar düşecekti.
Yugoslav okullarında Rusça kaldırıldı
Belgrad, 3 (a.a.) — Yugoslav ko-■ münist partisi merkez komitesi Yugoslav liselerinde okunması mecburî dersler listesinden Rusçayı kaldırmış ve öğrencilerin İngilizce, Alman ca, Fransızca ve Rusça lisanlarından birini intihapta serbest olmalarına karar vermiştir. Kurtuluştanberi
İngiltere Endonezya’da Elçilik ihdas ediyor
Londra, 3 a.a. (lps) İngiltere ■ Dışişleri Bakanlığı, Endonezya başkenti Jokarta’da bir Ingiliz bü yük elçiliği ihdas edildiğini resmen bldirmiştir.
M. D. W. Kermodc, İngiltere’nin fevkalâde Büyükelçisi tayin edil-
Yeni Yunan Veliâhtı
Atina, 3 a.a. (afp) — Yeni anayasa projesinin 45 inci maddesine göre, kadınlar da icrayı saltanat e-debileceklerdir. Bu suretle küçük Prenses Sofi Veliaht olacaktır.
Basın, bu yeniliği, kadınlara oy hakkının tanınmasından sonra Yunan feminizm cereyanının yeni bir zaferi telâkki etmektedir.
Bir volkanın indifaı
Meksika, 3 a.a. (afp) — Guatemala sınırında Topachule bölgesin de 31 Aralıktan beri faaliyete geçen Tacana volkanının indifaı dün akşam ikinci safhasına girmiştir.
Kül yığınları havaya savrulmak
Rus lisanı mecburi idi. Yine merkez ta, yeraltı gürlemeleri devam et-komitesi içtimai ilimler hakkında , mekte ve dağın yamacında yeni kitaplar neşredilmesine de emir ver- ı kı ateler açılmaktadır.
nyştir. Çünkü bundan evvelki kitap- 1 Resmi makamlar, tehlike mevcut lar Yugoslavyanın milli tarihini ya ise halkın tahliyesini sağlamak i-tetkik etmiyorlar yahut ta buna ha-1 çin jeoloji uzmanlarının gönderil-talı olarak yapıyorlardı. I meşini istemişlerdir.
Alman çocukları babalarını satıyorlar
Nevyork, 3 a.a. — Sovyet gizli pu-lisi mekteplerde tatbik ettiği casusluk sistemi sayesinde Alman çocuk larından, arzuları hilâfına, ana babalarının siyasî temayüllerini öğrenebilmektedir. Berlin’in Sovyet bölgesinde diktafonla mücehhez bir otomobil içinde seyahat etmiş olan Amerikan radyo yorumcusu Ce-çil Brown’in beyanatına göre, batı Almanya'da geçen seçimler arifesinde öğretmenler öğrencilerine, »babam yarın oyunu kime vereaek?» |_________________T_____________________________ -
konulu bir ödev vermişlerdi. Kom- büyük bir muvaffakiyetle yapılmış muvaffakiyetle yapılmıştır, pozisyondan, öğrencinin babasının tır. yçgânc komünist adayı aleyhinde , oy vereçeği anlaşıldığı takdirde ödev Nkvd’ye veriliyor ve bu teşkilât da faaliyete geçiyordu. Bu suretle çocu :1ar hiç istemiyerek binlerce tevkiflere sebep olmuşlardır.
Diğer taraftan bir Alman’ın Cecil Brown’a söylediğine,göre, 3000 Alman işçisi Saksonya'da Kuşlar tarafından işletilen bir uranium maden ocağında vuku bulan infilâk neticesinde ölmüştür. Aynışahıs, bu ma- MUS.VO.,* (»-«-•-» ----- -
denlerde çalışan işçilerin merdiven- kâtipliğe de Mahmut Ateş seçilimş- i terine sırasile başkan Lûtfi Oznehır lerle 120 ilâ 180 metre derinliğe ın- lordiı . Nevzat Ünkan kısa vc he- ikinci başkan Hüsnü Kılıç, muhasip meye mecbur edildiklerini söylemiş yecanlı bir konuşma yaptıktan sonra Şevket Çelik, kâtipliğe Mehmet ve meşhuı* sulh fabrikasında Rus- , seçimlere geçilmiş idare kurulu ı Bahadır. Üyeliğe İbrahim Öz, Kâ-lar hesabına makineli tüfekler imâl , asil üyeliklerine sırasile başkan mil, Atalay, Sadık Işıkçelik, seçilmiş edildiğini ayrıca Annabergîde tapk Mahmut Ateş, ikinci başkanlığa Şa-1 lerdir. Kongre başkanın yeni i-şasileri ve diğer aksam imâl edile- , kir Ertüık, .muhasipliği- Alıınet B:r | d:’re kuruluna muvaffakiyet terrten ıek Brandenburg'a gönderildiğini ve ı yak, kâtipliğe Ali Özlürk üyeliğe I nisılc sopa ermiştir.
bu parçaların burada monte,edile-; Muharrem Güneş seçilmişlere!iı | - -
rek tankların Rusya'ya sevkedildi-j Yedek üyeliğe Sait Akçakuyıı, Nuri | çüncii, İbrahim Yılmaz seçilmişler ğini ilâve etmijtlr. I Yavuz. Alıınet Erdoğan Mehmet Ü dir.
■ar*- -S-~—-
1 S/ : ' L 5 i p/
D. P. Pazorköy Bucak Kongresi
Mengen, (Hususi) — Mengen ilçesine bağlı Pazarköy bucağının yıl ' ' ’ 28/12/1949 Çarşamba
D. P. Gökçesu Bucak Kongresi
Mengen, (Hususî) — Mengen ilçesine bağlı Gökçesu bucağının yıl- . lık kongresi 20/12/1949 Salı günü İlk kongresi --- ---_
Pazarköy ve Mengen Demokratları günü Mengen Demokratlarının işti-nın iştirakile yüzlerce delege önünde rakile kalabalık bir halk önünde
Kongre, başkan tarafından açıl-
Kongre bucak başkanı tarafından diktan sonra idare kurulunun sene-açıldıktan sonra Atatürk’ün aziz lik raporu okunmuş ve kabul edil-hatırası için bir dakika sükût duru- iniştir. Bundan sonra kongre baş-şu yapılmış vc müteakiben idare ku kanlığı seçimine geçilmiş, Başkan-rulonun senelik raporu okunarak o- bğa doktor Nevzat Unkan. ikinci ya konulmuş ve kabul edilmiştir, başkanlığa Yusuf Ergün, kâtipliğe Bundan sonra kongre başkanlığı se- de Lûtfi Öznehir seçilmişlerdir, çimine geçilmiş, başkanlığa Mengen Nevzat Ünkan dahilî Vc harici iş ilçe teşkilâtından doktor Nevzat Un- ler hakkında kısa ve heyecanlı bir kân, ikinci başkanlığa Mengen il- , konuşma yaptıktan sonra seçimlere çeci ikinci başkanı Ahmet Özdemir geçilmiş idare kurulu asil üyelik-
Sırrı; -1
Yuıan : Zuhuri DANIŞMAN
— 12.30 M. rkılar — 13.00 (PJ.) — ' Müzik: (Pl)
M. M. Santl Müzik: (Pl) — 22.45 M. S. Ay 1er — 23.00 Proırram“ve ka
, (nihayet) diz çökmüj, derece.
Tertlbeden: N. V
DÜNKÜ BULMACAMIZIN HAL0İ
ı parlak kubbesi, »ilerin zırif ve örülüyordu.
hudutsuzdu. Se-
vinçten gözyaşları dökenlerin haddi hesabı yoktu.
14.00 Aksa
17.58 Acılı?
Ayarı — 18.00 Müzik:
Müzik: Halk türküleri — 18.30 K
— ,18.45 Müzik: (Pl) — 19.00 M. S. rı ve haberler — 19.15 Geçmişte
— 19.20 Müzik: (Pl) — 19.50 Ko
(Vere münasebetiyle)
20.00 Müzik:
ZUMURÎ DANIŞMAN—^
in olacaktır, fslâmın muzaffer olması iç n h
luğa sevkcdeıı a-ağalarmız da fini gördüler, ve memle ı ılığ değildir. |
devlet uk)
hizmet e büyük mükafat
telâkki c Fedakârlığınız
nisbetinde taltifiniz benim lütfü ihsanıma bağlıdır. Yoksa bilcümle edep ve terbiye kaideleri dışında padişahınıza karşı mütalebatta bulunmağa hakkınız yoktur. Ben, istersem veririm. Sız islediğiniz için değil... Vatan müdafaasiyle mükellef olanların, maddi menfaat peşinde koşması gerekmez.
Askerler!... Hangi şeytani vesvesenin sizi bu yola sevkettiğini bilmiyorum. Fakat şunu iyice bilmelisiniz ki makamı saltanat müstakildir. Asker tayfası ancak inki-yat etmekle mü lelleftir. Bu kerelik yalnız ağalarınızı cezalandırmama iktifa ettim. Çünkü, bu yaptığınız çirkin hareketlere onların mani olması lâzımdı. Eğer, bu nevi ınetalibatınız ve hilafı usul nâ-bica harekâtınız tekerrür ederse, Cenabı Ha (ka yemin ederim ki o-cağınızı tarumar eder, her birinizi bu imletin selâmeti uğruna feda ederim!.,.)
• Biraz evvel, dalgalı bir deniz gibi 'köpüren, yaygaralar koparan yeniçeriler, bu hiç ummadıkları şiddet karşısında sinmişlerdi. Hepsi; önlerine bakıyorlardı. Bu genç, hüküpıdarııı azim ve iradesi onları şaşırtmıştı. Halbuki yeniçerilerin asil’-gayeŞi, belki de yalnız .bahşiş küparina: değildi. Hükümdarlık ııKdtarmnı avuçlarının içine almak, eski’ ltumanın hassa askeri gibi clettet işlerine müdahaleye yol aç-.ı.ı.ıâk’tu 1'’^kat şimdi, bu gözü hiçbir şeyden .yılmıyan adam, onlara ha-plarak hatır-
müdafaasiy-
)c ıneşgul olmalıydı.
Tarihi karar
Şiiııdi OsmanlI ordusu Gelibolu önündedir. Sultan Mehmet Çanak-kale Boğazından Rumeli yakasına geçere . ınüstecclen Eüirneye dönmek niyetindedir.
’ ‘Simdi; Boğazın mavi suları Sul tamMcbmed’in gözü önünde seril inektedir. Bütün devlet erkânı, Sultân Mehmeıhn rikâbındad’.rlar. Faftat herkesin yüzünde acı bir teessürün çizgileri okunmakladır.
Ordu karşıya nasıl geçecekti?
Sultan Mehmet, yanında bulunan Halil Paşaya döndü:
Lala, dedi, şimdi ne yapacağız?
Halil Paşa müteessirdi.
— Enıjr dcvlellû hünkâıımın-dı/.
’ —.Şu karşjkfgemiler hangi devlet® aitiı?
— Venediklilerin krakol gemileridir.
— Bizim ’.-.arşıya geçmemize ne . derler acaba?
— Vazifeleri bizi karşıya geçir-^nemekti••.
Sulten Mehmet asabiyetle sarsılıp.
— Varna muharebesi sırasında babam SuH m Mur: t Rumeli tarafında tehlikeye düşen vatanı kurtarmak için bu Boğazlardan geçememişti. İste şimdi de biz...
Sustu. Atını sahile kadar sürdü. Karsı sahillere düşman gemilerin^ dişlerini gıcırdatarak baktı, bak-
— Çenabı Ha : şehidim olsun ki, 1)ıı iki sahil de milletimin olacaktır. İslâmın muzaffer olması için her iki sahilin elimizde olması lâzımdır. Öyle değil mi?
Bütün vezirler tasdik makamında başlarını önlerine eğmişlerdi. Sultan Mehmet bir müddet daha karşı yakayı süzdükten sonra:
— Dönelim. İnşaallah Boğaz ö-nünden bu, son dönüşümüz olacaktır. Bana, ülkemin bir tarafından öbür tarafına geçmek için biitün Marmara sabilerini dolaşmağa mecbur edenlerden intikamımı alacağım. Şimdi Bursaya dönelim.
Ordu süratle Bursaya döndiî.
Bursa, bu ilk Osmanh payitahtı, genç hü lümdarını daha ilk defa görüyordu. BursalIlar, Sultan Meh-medin doğuş senelerini daha unutmamışlardı. Onun doğduğu günlerde, bütün Bursa mıntakasını kasıp kavuran müthiş ve amansız Veba, yavaş yavaş sönmüştü.
Bütün Bursa donanmıştı. BursalIlar, çocuklar ve ihtiyarlar de dahil olduğu halde muazzam bir kalabalık halinde genç ve azimkar
hükümdarlarını

— - - ZAFER . .... ■I
İpi
TP İRİ M U RI ifi Rl!l Lfl RI

Hünkar hangi ata
suvar olacak?
, ordularının başındı ; olmuşlardı.
e ve mert giyinişi ile beyaz üstünde ve ordusunun önünde çöller aşan, milletinin zaferi i-çin her türlü mahrumiyeti hiçe sa-• yan Yavuz Sultan Selimlerden. Vj-yaan önlerine ordrusu ile birlikte | dokuz on kere giden Kanunilerden sonra birdenbire Türk crdu.su. başında padişahlarını, göremez olmuş- I lardı. |
O Sultan Selim ki. devlet. Jaıızi-nesi ağzına kadar altın ile dolu iken | ve bu hâzinenin analı! a r ı i bilâ kaydu şart kendi elinde ikon, sııhsî masrafı iç’n bir yahudiden faizle para alacak kadar millet malına dikkat ve itina gösterirdi..
O ülkeler fatihi, o dünyayı bir hükümdara az görecek kadar hudutsuz iktidara malik ulan Selim, sade yaşatısta bütün dünyaya örnek olan bir serdardı. Hattâ bir gün oğlu Süleyman ipekli ve altın tez-yinatlı elbiseler ile huzuruna girdiği vakit hoca Selim bir volkan gibi kükreyerek oğluna şu acı tarizde bulunmuştu:
(Peki oğlum, anan ne giysin? O-na, giyecek süslü elbise bırakma-
İştc, ömrünü millet hayrına vakfeden, israf ve sefahati kendisine haram eden, bütün imkânlara malik iken asla servet sahibi olmayıp zaruret içinde yaşayan, fakat hudut boylarında bir ateş parçası halinde milletini zaferden zafere götüren Sultan Selimler gibi başlar kalmamıştı.
Kanunî ile başlayan servet düşkünlüğü, ondan sonra sefahat halini almistı. Ne İkinci Selim, ne üçüncü’ Mehmet, ' saray, ârindan dışarı çıkmamışlardı.
Bu .millet şana, zafere, bü'iikln-ğe düşkün bir millettir. Sönük geçen yıllar, ona mazini ’
daha iyi hatırlatıyordu. Herkesin' ağzından (Ah Selim. ah Süleyman!...) sözleri dökülüyordu.
Demek bu millet başlarını, iyilik ve zafer yolunda daima önünde görmek istiyordu. Şüphesiz bu o-nun tarihî hakkı idi.
Hbça Saadettin efendi ve diğer vuzera, üçüncü şıltan Mehmed'i oı du ile birlikte sefere çıkmıya zorladılar. Sultan Mehmet, buna hazır değildi, sarayından ayrılmak istemiyordu. Fakat millet böyle istiyordu. Efkârı umumiye öyle bir tazyik yapmıştı ki, Sultan Mehmet seferç çıkmaya razı olmak zorunda kaldı.
Şimdi, 150 bin kişilik muhteşem Türk ordusu, nefirler ve köslerin gökleri yırtan uğultuları arasında Davutpaşa çayırından hareket etmişti.
Yine orta Avrupa'ya sefer vardı. Ösek ovası yine Türk yiğitlerinin I zafer velvelesiyle dolacaktı.
Verilen karar gereğince evvelâ Eğri kalesi zaptedildi. Fakat böyle mühim bir kilit noktasının Türkle-(I) Padişahlar, sadrazamlarına rin eline geçmesi bütün orta Av Lala derlerdi. rupayı, Avusturya, Macaristan, Al-
Sık ağaçlar ve rengârenk çiçekler arasında zarif bir köşk var. Bu bir köşk olmaktan ziyade küçük bir saraydır. Gündüz bu sarayın etrafında on binlerce halk, genç hükümdarlarını çılgınca alkışlamıştı. Şimdi yalnız geniş ve çimenlerle kaplı bahçelerinde iri vücutlu, pos bıyıklı bekçiler dolaşıyor ve sarayın büyük salonunda yanan avizelerden esrarlı ve bol bir ışık fışkırıyordu.
Salonun bir tarafında sadrazam Halil paşa, Saroca paşa, diğer tarafında’Zağanos paşa. Sahabettin paşa ve Turhan Bey yar. Daha ge. rilerde de ishak paşa, Karaca Bey ve Mahmut Bey görünüyor.
Bütün bu heybetli ve ciddî duruştu, ak saçlı, tecrübeli devlet a-damlarının ortasında, bıyıklan yeni gelmiş, terütaze bir çehre ile Sultan Mehmet dimdik duruyor.
Sultan Mehmet eliyle durmadan hançerinin murassa kabzasını okşamaktadır. Salonda ezici, ağır, olgun bir sükût hüküm sürüyor... Hiç kimse ağzını açmıyor ve yalnız, genç hükümdarın asabi hareketlerini göz ucuyla takip ediyor.
Sultan Mehmet zaman zaman bıyıklarını parmaklariyle çekiyor, dudaklarını ısırıyor ve kükremeğe âmâde bir arslan tîıvriyle hızlı hızlı nefes.alıyordu.
Bu depo edilmiş hiddet, nihayet birddenbire patladı.
— Lala!., diye haykırdı. (1).
Halil Paşa bir adım ilori gelerek saygı ile.eğildi. Fakat Sultan Mehmet susmuştu. Ne diyecekti? Bu hiddetin sebebi ne idi? Bütün vezirler hükümdarı bu kadar asabileştiren hâdisenin ne olduğunu merak ediyorlardı.
— Lala... diye bir ■ daha haykırdı. Bizi Geliboluva geçmekten meneden şey ne idi?
Hükümdar, ordusu ile mülkünün bir tarafından öbür tarafına geçemediği için hiddetlenmişti demek... Halil paşa sükûnetini muhafaza etmeğe çalışarak ağır ağır cevap verdi:
— Boğazı Venedik gemileri kapamıştı hünkârım.
— Hayır!.. Hayır lala.. Öyle değil... Beni, mülkümün bir tarafından öbür tarafına serbestçe geçmekten meneden hakikî engeli so-
Halil Paşa sustu. Acaba padişah ne dernek istiyordu? Sultan Mehmet. diğer vezirlerin de çehrelerine dikkatle bakıyordu.
— Bana bunu kim söyleyecek?
Herkes tereddüt içinde idi. Fakat içlerinden bir tanesi cür'etlc ortaya atıldı ve pervasız, azimkar ve kin dolu bir hırçınlıkla bağırdı: !
— Bunu şevketlû hünkârım ben ' söyliyebilirio-l ■ ( Devamı var) I
- - Mtiterih ol, Pantekot, o bunu faizi ile, hem de pek fahiş faizi ile birlikte ödiyecektir...
— Buna hiç şüphem yok, efendim... Sofraya buyurunuz, Dövi-niyer lokantasından gelen gayet nefis bir börek ve semiz bir piliç kızarması var... amma, ben din, lemiş olaydınız, yüzünüze bu kılıcı yemezdiniz... bilirim ben darbeyi... ona mail ters vuruş derler... Bir de omlet yapayım, ister
Böreği yemeğe başlıyan Rospin-yak :
— Hayır, dedi, sofraya koyduğun şeyler yetişir... demin, Borö-ver'in beni takip ettiğini söylüyordun... bunu nereden anladın?
— Boröver’in, sabahtan beri sizi ta cip ettiğini ve yine peşinize takılacağını söylediğini kulağımla işittim.
Kuvvetli bir hafızaya malik olduğu anlaşılan Pontekot, Sen-Jer-ve meydanında kendisinden ayrılırken Boröver’in Fiyorinda’ya söylediği sözleri hemen hemen harfi harfine tekrarladı.
Söyledikleri de Baronu pek â-lâkadar ediyor olmalı ki, son derece acıkmış olmasına rağmen, dinlemek için yemeğe fasıla vermişti. Serseri, sözlerini bitirince, Baron, gözleri kötülüğe delâlet eden bir sevinçle parlıyarak sordu :
— Boröver’in kıza : Büyük bir tehlike karşısında kalırsa kendisine ve Kont dö Luvr'a müracaat edebileceğini ve müracaatını Fru-admantel sokağındaki Nostrada-ınüs’ün konağına yapmasını söylediğinden emin misin?... Bunu
manya, papa ve diğer Avrupa dev ni yapmak hakkına malikti. Sad- -letlerlnl harekete getirmişti. j razam için bu arzuyu şahaneye kar
Türk ordusu Haçova sahrasına b°yun eğmekten başka çare yok geldiği vakit, güneşin keskin ışık-1 tu. lan altında, uzaklarda kara bulut ' gibi zırhlarının korkunç parıltıları görünen yüz binlerce kişilik bir düşman ordusu ile karşılaştı.
Sadrazam İbrahim Paşa Ordunun bir kısmı ile, ınuhnfcbcden bir gün çvvel bir keşif hareketi yapmak üzere otağı hümayundan ay-1 rılmıştı. Düşman hakikaten çok ka n kabalık, korkunç idi. Hafifçe bir çOk kusurları r sırt üzerine kurulan padişahın mulı I ...............
teşem otağı da pırıl pırıl yanıyordu.
Sultan Mehmet, ilk defa bir meydan muharebesinde bulunuyordu. Düşmanın çokluğu oldukçn onu sarsmıştı. Rengi sararmış, telâş gös termiye başlamıştı. Hakikaten vaziyet çok tehlikeli idi. Eğer bu harpte talih aksi dönerse, bizzat bir Türk padişahının şehit düşmesi veya esir olması gibi Avrupa’yı sevincinden çıldırtacak muazzam bir skandal husule gelebilirdi.
Yani Türkün şöhreti, Türkün namı teraziye konulmuştu. Padişah gibi bütün vüzera da büyük bir tereddüt içinde idi.
Harp kuvvet kadar talih eseridir de... Bir yanlış hareket ile herşev mahvolabilirdi. Bu harbi kaybetmek, herhangi bir kumandanın harp kaybetmesine asla benzemez di. Çünkü mutlakiyetlo idare edilen bir imparatorlukta padişah, herşev demekti. Ve onun mağlûbiyeti. bütün bir Türk milletinin, a-i sırlık şan ve «Öhr’ötinin g^lgolen-: mesi olurdu. ■ • !
İleride düşmanla ilk temasları .kapınşk i’vzere; bulunan Sadrazam azametini ı.İbrahim-Paşa bir aralık dolu dizgüı' u'......bir-süvarinin kendine doğru gel-
diğini ğörelü. Bu. bir çavuştu ve padişah tarafından geliyordu.
Çavuş, Sadrazam'a, padişahın bir hatlı hümayununu uzattı.
En tehlikeli, vc harbin başlıya-’ cağı sırada gelen bu battı hümayunu S.adrazam merak ve heyecanla okudu. Ve beyninden vurulmuşa döndü.
Hattı hümayunda aynen şöyle yazılıyordu:
«Sen ki Lalamsın, bunda muharebe için «ısakiri şahanemin başında seni serdar edip ben buradan İstanbul'a revan olsam olmaz
Yani padişah, İstanbul'a gitmek istiyordu. Türk ordusunu öksüz bırakıp tehlikeden yakasını kurtarmak istiyordu. Acaba hükümdârı bu galip arzuya düşüren sebep ne idi? Bilmiyoruz. Fakat yersiz bir şeydi. Artık iş 'işten geçmişti. O-nun geri gidişi oçduya, ordunun kuvvet maneviyesine en büyük bir darbe olurdu.
Fakat padişah öyle istiyordu. Ve mutlak bir hükümdar her istediği-
| İbrahim Paşa bir, çelik zırhlara ' bürünmüş yüz binlik düşman ordusuna, bir de öksüz kalacak Türk or : duşuna baktı ve sonra her şeyi gö ze alarak şu cevabı yazdı:
(Olamaz!...)
İbrahim Paşanın gösterdiği bu I celâdet, tarihin ibret alacak bir safhasıdır. İbrahim Paşa; belki bir , ilan bir devlet ada-
mıdır. Fakat, her dilediğini yapmak iktidarına malik olan bir sultana, vatan tehlikede olduğu vakit (olamaz!... diyecek kadar metanet gös termiştir.
Bu onun sevân hanesine yazılacak en güzel bir eserdir. Keşki her devirde, baş olanlara hakikati söy-liyecek devlot adamları bulunsa...
Her ne ise... hükümdar, bu, sert ve yerinde cevap karşısında ses çıkaramadı; yerinde durdu.
Ve harp başladı.
İnkişaf etti.
Fakat heyhat!...Türk ordusu müthiş bir hezimete uğradı. Sinan Paşa kolu süratle bozuldu. Düşman askeri otağı hümayun etrafına sal-dırıfuya başladı.
Sultan Mehmet atına binmişti. Ne yapacağını düşünüyordu, belki de atım mahmuz),ayıp geri çekilecekti. Fakat Hoca Sadettin Efendi, hükümdarın atının dizgininden sim sıkı yapışmıştı. Asla onu geri git-miye bırakmadı.
Düşman. çılgınca bir sevinç içjh de padişahın çadırı üzerine’ atıldı. Artık her şev bitmişti. Kurtuluş, im kânı yoktu. İlk defa, bâşınçl& padişahın bulunduğu- bir Türk ordusu mağlup olmuştu.
Dji.şmanin sevincine hudut yok tu. Türk ordusunun’dörtte üçü kaç mıştı.
Nihayet düşman askerleri, otağı hümayunun arka tarafındaki ağırlıklar üzerine düştü. Burada, aşçılar, • deveciler, katırcılar ve diğer ağırlıklar vardı. Belki dc aşçılar kazanlarda çorba kaynatıyorlardı.
Ve belki de, düşman askerlerinin, kendi kazanları yanına kadar geleceğini asla hatırlarına getirmemişlerdi.
İşte bu dakikada tarihî harpte eşine rastlanmıyan garip bir hadise oldu. Sevinç çığlıkları için her tür lü harp tabiyesiııi bırakarak rast-gele saldıran kudurmuş düşman as korlerine karşı, aşçılar kızgın çorbadan çıkardıkları kcpeçlcriyle deveciler ellerindeki yularlaçiyle velhasıl herkes eline geçirdiği sopa kazma ve kürekle karşı koydu. Gö zü kararan düşman askerleri acaba bu tuhaf mukabeleyi ne sandı? Bil miyoruz. Yeni bir harp keşfi karşısında olduklarını mı sandılar? Ye nl bir takviye ordusuyla mı karşılaştıklarına inandılar.
Zaten bir an içinde olan bu garip karışıklık hakkında bir hüküm vermiye imkân yoktu.
Fakat on binlerce düşman eskeri | bir anda ve delice bir korkuya kapılarak geri döndü. Kaçan Türk as : kerteri de. «düşman kaçıyor!» feryadı üzerine yeniden ileri atıldı.
Bir anda her şey altüst oldu. Düş man ordusunun dörtte üçü kılıçtan geçti ve (Haçova) meydan muhare-best, tarihe geçti. Fakat aziz okuyanlarım,- isterseniz bu muharebeye sizinle beraber (kepçe muharebesi) dc diyebiliriz.
Tafsilâta girmiyorum. Harbin So nundaki garip bir safhayı aydınlatıp yazıma son vereceğim. Harp zaferle bittiği sırada, ve Sadrazam İbrahim Paşa düşmanı takip ederken, haris Sinan Paşa alelacele padişahın huzuruna girerek zaferin kendi tarafından kazanıldığını Padişaha hissettirdi. Halbuki ilk defa bozulan ordu, onun kumandasın da idi. Ve İbrahim Paşa Sadrazamlık icabı azil ve tayinler yapıyordu. Bir kaç gün böyle geçti. Hoca Sadettin efendi Gazanfer ağaya bunu’ hatırlattı ve dedi ki:
(Ağa, bu anadek mührü hümayunun İbrahim Paşada durduğunun hikmeti nedir?)
Ağa da hayretler içinde idi:
(Bilmem, dedi...)
Bunun, üzerine Hoca Sadettin
(Çünkü İbrahim Paşayı azletmek muradı hümayunları değildi, dünkü gün Sinan paşanın iltimasına neden red buyurulmadı. Çün böyle oldu. Bir günde fikirlerinden dönmek abestir. Bunu padişaha duyurmaksın ağa...)
Gazanfer ağa yerinden sıçradı:,
(Bire efendi hazretleri, ben bunu şevketlûya nice derim? ben asla bunu demeğe kadir değilim... Benim ne haddime...)
İkisi konuşurken Mirahur Kebir Ahmet Ağa dâ’ dinlemişti.
Ahmet ağa, saf düpedüz bir damdı.
(Ben bunu derim, dedi.' Fakat vakit ve nasıl demeliyim? Bana talim edin)
Hoca Sadettin efendi, ona şu aklı öğretti:
(Şevketlû hünkâr, harp meydanını gezmek ister, işte bu sırada o-nün . yanına yaklaşıp, hangi binmek istediklerini sor...)
Ahmet ağa hayretle sordu:
(Peki sonra?...)
(İşte okadar... sen okadarını söy Mira hur Ahmet ağa padişahın Je kâfi...)
yanma yaklaştı. Ve bir fırsatını
— Şevketlû efendim hangi ata binmek arzu buyururlar?
Dedi. Üçüncü Mehmet, Ahmet Ağanın yüzüne dik dik baktı, biraz düşündü, sonra:
(Git, kapıcılar kethüdasına söyle... Mührü alsın getirsin... Sinan’ı vezir ettim!...)
İşte Sinan paşa böyle sadrazam

PAPAZ ÇAYIRI
Yaranı
Mişel Ze/ako — Çeviren ı Ragıp Rıfkt
kulaklarınla işittin mi?... Aldanmıyorsun ya...
Bu sevinç ve bu ısrarlı soruştan hayrete düşen Pantekot, sözlerinin doğruluğunu teyit etti :
— Eminim efendim, hiç aldanmıyorum... onun ağzından çıkan sözleri size aynen tekrarladığıma da yemin edebilirim.
Sevinçten ağzı kulaklarına varan Rospinyak :
— Eh!... hayırlısı olsun!... diye bağırdı. İşte iki saatten beri arayıp da bulamadığım çare!... hem de ne basit!... eğer muvaffakiyetle neticelenmezse cidden şaşar kalırını!... yakaladım onları Pantekot, yakaladım onları!...
Ve Pantekot'uıg afallayan .suratını görünce asabi, korkunç bir kahkaha salıverdi... Bu meşum gülüş yatıştıktan sonra, bardağına ağzına kadar şarap doldurup bir yudumda içti.
Taaccüp ve şaşkınlığı gittikçe artan Pantekot yavaş sesle :
—t Yoksa, bizim efendi zihnini mi oynatıyor?-. Diye,mırıldandı.
Ve sesini yükselterek endişeli bir çehre ile:
— Baron Hazretleri, Boröver ta rafından takip edilmiş olduğunu öğrendiğinden dolayı müteessir değil, değil mi?
— Hayır, Pantekot, hayır... ar-
tık böyle şeyler bana vız gelir... Anlamıyor musun, sen, be a-dam?... Hele sabırlı ve müte-ı-ih ol... sana da muhtaç olacağım için anlatacağım hepsini... şimdi hemen Klüni konağına gideceksin... kapiten Malikorn'u tanırsın
— Ona şüphe mi var!...
— İyi diıılc beni... o değerli kapiten, Boröver’i ölülerine kavuşturmak işini üstüne aldı... fakat ben, onun öldürülmesini istemiyorum, anladın mı?...
— Hayır, Baron Hazretleri, an-lıyamadım.
— Anla, anlama, bunun ehemmiyeti yok... dedim ya, sana yarın iyzah edeceğim Klüni konağına giderek Malikorn’u tarassut e-deceksin, eğer bir şey vukua gelirse gelip bana anlatacaksın... haydi, uç şimdi, göreyim seni... al şu altınları... evet, çok memnunum ben Pantekot ... sakın ha, bir yerde içip de sızayım deme, ayyaş herif! Sunu iyi bil ki, Ma-likorn’un ne yaptığını, ne yapmak istediğini kesin olarak bilmem lâzım... Simdi, sunu iyi belle : Şayet gelip bana Boröver’in öldürülmüş olduğunu haber verirsen ...
Aldığı altınları koynuııa yerleştiren Pantekot, sevinçle, efen-
44
dişinin sözünü tamamladı :
— Yine şu güzel sarı, çil altınlardan ihsan buyuracaksınız...
Rospinyak, soğuk bir tavırla :
— Ne münasebet!... karnını deşerim senin...
Ve Giyyom Pantekot’un telâşa düştüğünü görünce :
— Fakat, müsterihim ben... o Malikorn denilen hödük Boröver-in bulunduğu yeri bilmez ve asla bulamaz. Haydi, uç şimdi...
Son derece afallayan Pantekot, efendisinin, tâbiri veçhile hemen uçup gitti.
XVI DOĞAN AŞK
Ferriyer, tabiatının mayası o-lan o safiyane samimiyeti ile itiraf ettiği veçhile, Fiyorinda’dan ayrılınca derin bir hayret ve şaşkınlığa duçar olmuştu. Güzel falcı kızının söylediği bütün şeyler ona, yaşadığı devrin kendisinin de uygun bulduğu fikir ve kana-atları ile taban tabana zıt sözler garip görünüyor, zihnini bulandırıyordu. Devrin bu ananasına göre, kendisi gibi büyük bir asilzade ile Fiyorinda gibi bir halk kızının evlenmesi imkânını biran olsun akıldan geçirmek bile kabil değildi...
Halbuki, akıllara hayret verecek derecede güzel ve zeki olan
bu Jküçiik kız, evlenmeden gayri hiç bir aşk münasebeti tanımayacağını kati olarak ileri sürüyor, nuh diyor peygamber demiyordu. Ferriyer, onun bu sözleri karşısında büyük bir heyecana duçar obnuştu. Kendisi de, Fiyoıinda’ntn söylediği :
«Haydi, artık bunu düşünmiye-lim;, sözünü tekrarlıyarak gelişi güzel bir yol tuttu.
Fakat, bir şeyi söylemek, onu yapmaktan daha kolaydır. Hakikatte, şehrin merkez kısmındaki sokaklardan dalgın dalgın geçerek hep bunu düşünüyordu. Böyle gide gide Mober meydanına gelmiş olduğunu gördü... Burası, kendi konağının bulunduğu semtin uzağında idi. Kanoğına dönmek istemiyordu... niçin, neden?... Bunu o da bilmiyordu... İçinde bir sıkıntı vardı... yoluna devam etti.
Montany - Sent - Jeneviyev sokağı ile bu sokağı takip eden sokaktan geçerek Sen - Marsel kapısına geldi. Kıra çıkarak dolaşmak, hava almak ihtiyacını hissetti. Hava pek güzel, mayıs ayında bulunulmasına rağmen fazlaca sıcaktı. Ağaçlar çiçek açmış, gelincikler, peygamber çiçekleri, papatyalar, kırmızı, mavi ve beyaz renkleriyle çayırın yeşilliğini süslüyorlardı... kıra çıktı.
Şehir kapısından çıkar çıkmaz sağa döndü. Bu suretle iki saat sonra, Papas Çayırında, babasının kudretli ve nüfuzlu Vidamı bulunduğu meşhur Sen - Jerman -dö - Pre manastırının ve dolayı-siyle Çayır lokantasının etrafında dolaşmakta olduğunu gördü...
(Devamı var)
ANKARA RADYOSU
4 OCAK 1950 ÇARŞAMBA
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Pl) — 7.45 Haberler ıporu — 8.00 Müzik: Türküleı 8.15 Müzik: (Pl)
— 8.25 Günü — 8.30 Müzik:
STANBUL RADYO
4 OCAK 1950 ÇARŞAMBA
12.57 Açılış ve programlar — 13.00 herler — 13.15 Safiye Ayla'dau garl türküler (Pl) — 13.30 Senfonik » (PJ) — 18.50 Şarkı ve türküler — yanlar: Mübeccel özsever. Feride Meliha Karakoc, Nurhayat Tör — Serbest saat — 14.45 Küçük orkest serleri — 15.00 Programlar ve kapı
17.57 Açılış ve programlar — Çeşitli hafif müzik: (Pl) — 18.15 Edebi ceryanlar — Konuşan Necde Iiyagll — 18.25 Dans Müziği (Pl) — Karışık Şarkı ve türküler (Pl) — Haberler — 19.15 Hafit Ara müziği
— 19.20 İstanbul Konservatuvarı musikisi İcra heyeti konseri — 20.1 yano Boloları (Pl) — 20.15 Radyo orkestrası konseri — 20.45 Dlnley tekleri — 21.15 Şarkı ve türküle kuyan: Akile Artun — 21.45 Opera saat — 22.45 Haberler — 23.00 Dar zigl (Pl) — 23.15 Hafit geco mUzlg
— 23.30 Programlar vo kapanış.
[CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFON Yangın ...................
Sıhhî İmdat ..............
Trenler ..................
Hava Yollan .............
Yataklı vagonlar .........
Su ânza ..................
Elektrik .................
Havagan .......
SİNEMALAR V
EĞLENCE YERLERİ (15031): Periler ( (23432: Pamuk I Yedi Cüc (22294): Sporun zc (14040): La Travi: (11131): Kahraman
(14072): Dişi hayt
Kovboy S
(14071): Gönüller
Çiftliği
NÖBETÇİ ECZANELE Yenişehir, Ege, Seba
Büyük Ankara
Ulus
Yeni Park

Sus
TAVZİH
«Ankara'daki Amerikalı larla üç mühim mülakat, tında neşrettiğimiz dünkü da bir lisan hatâsı olmuştu Russel Dorr’un arkadaşın diği beyanatta «Türk 1 bizler kadar samimî de Sizler daha çekingen ve re diye bir cümle geçmişti.
Bayan Dorr’un bu sözü hatâsı olarak böyle çıknıı ıusu: «Türk kadını samiır kadar şekle de riayetkâı çaktı. Tashih eder kendis zür dileriz.


4 1 - 1950
ZAFER
1952
Olimpiyatları
Olimpiyatlar Finlandiyado yapılamayacak mı?
Nevyork, 3 (a.a.) (United Press» — Küçük Finlandiya. 1952 Olimpi yatlarını tertip etmek işini üzerine aldığındanberi sıkışık bir durum karşısında kalmıştır.
İlk sıkışık durum, siyasî ve malî sebeplerden meydana gelmektedir. 1952 de yapılacak olan atletik kon grede bir blok teşkil edilerek 1940 senesinde harbin mâni olduğu gibi bu sefer başka bir sebepten olim piyatların Finlandiya'da yapılmasına mâni olunması ihtimali vardır.
Birleşik Amerikadaki olimpiyat komitesi ileri gelenleri, Helsinki'de yapılacak olan olimpiyatları Finli leıin idare edip edemiyecekleri hususunda çok düşünmektedirler. Fîd-landiyanın olimpiyat .müsabakaları ve hazırlıkları için para bulup bu-lamıyacağı bu parayı nereden ve nasıl temin edeceği hususları da ayrı bir mesele teşkil etmektedir
Bu küçük hükümet bu meseleleri hallettiği takdiride, Ölimoiyat ti rihinin belki en çok övünme hakkını haiz ev sahibi rolönii alncak-tır. 20 senediri. Finliler kendi memleketlerinde olimpiyat oyunların) tertip etmek arzusunda idiler. Nitekim milletlerarası komite 1940 yılında bu hakkı onlara verdi ise de harp bu hakkın istimaline mâni olmuştu.
Diğer taraftan 1938 senesinde Tok yo'da olimpiyatlar yapılacak iken Çin - Japon harbi buna mâni olmuştu. Japonlar haro halinde olmalarına rağmen olimpiyatları tertip etmek istemişlerse de olimpiyat komitesi buna mani olmuştu.
Bundan evvel diğer memleketler olimpiyatlara dört senede hazırlandıkları halde, bugün Finliler güç şartlar altında iki senede hazırlıklarını bitirmeğe mecburdurlar.
Rusyada çalıştırılan
Alman esirleri
160.000 işçi çok feci şartlar altında çalıştırılıyor
Berlin, 3 (a.a.) — Afp.: Saksonyada gizli Sovyet polisinin nezareti altında Uranium madenlerinde çahş ma şartlarına dair Alman sosyal demokrat partisi tarafından neşredilen muhtıraya göre 150 kuyuda 160 bin kadar erkek ve kadın çalışmaktadır. Zorla çalıştırılan bu işçilerin kaçmasını önlemek için 5000 Sovyet polisi nöbet beklemektedir. Bunlar emirleri doğrudan doğrupa Mosko. vadan alırlar. Kumandanları da ge neral Malzem’dir. Bu general, Wis-mutag’daki madenleri işleten Rus teşekkülünü de idare etmektedir. Madenler iki metre yükse.dikte tahta perdeler ve tel örgülerle çevrilidir ve buralara makineli tüfekler yerleştirilmiştir. Maden bölgesinden çıkabilmek için tek bir yol ve tek bir kapı vardır. Madenleri gözetleyen Sovyet polislerinden başka ya sak bölgeyi Rus askerleri tutmaktadır. işçilerin ellerindeki Alman hüviyet cüzdanları alınmakta ve yerlerine Rusça hüviyet cüzdanları verilmektedir. Kaçabilen işçileri Alman polisi birleşik batı bölgelerinde de araştırmakta ve geri götürebildikleri takdirde çok defa Sovyet mahkemesi tarafından aylarca kuyulardan çıkanından çalışmaya mahkûm edilmektedir. Uranium maden terinde çalıştırılanların yüzde 30 u kadındır. Bunlar 18 ile 45 yaş arasındadır. Bunların bir çoğu Rus askerlerinden gebe kalmaktadır. Çocuklar doğunca analarından alınmakta ve Rus yetimhanelerine yatırılmaktadır.
Yatakhaneler iğrenç bir haldedir, işçiler otlar üzerinde yatmaktadu-. Verem işçileri kırıp geçiriyor. Bunlar bir çok zamanlar 8 saat dizlerine kadar çamura gömülü olarak çalışıyorlar. Bazı kuyulara asma merdivenlerle iniliyor. Bu kuyuların derinlikleri 70 liâ 150 metredir.
Alman işçilerin haleti ruhiyesi o kadar bozuktur ki komünist partisi mensupları ve Doğu Alman polis memurları kendi hüviyetlerini belli edecek işaretlerle işçilerin bindiği trenlere binemiyorlar. Dayak yemek ten korkuyorlar.
Ankara’ya gelen bakanlar İstanbul, 3 (a.a.) — Dışişleri Bakanı Neçmettin Sadak, Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer bu akşamki ekspresle Ankaraya dönmüş terdir.
Kumkapıda tren alfında kalan Balıkçı İstanbul, 3 (Telefonla) — Bu sabah saat dokuza doğru Kumkapıda feci bir tren kazası olmuştur.
Şeker lâkabı ile anılan Osman isminde bir balıkçı, elindeki balık sepetleriyle hareket halinde bulunan trene atlarken muvazenesiıu kaybederek düşmüş ve beyni parçalanmak suretiyle derhal
İstanbul D. P. Başkanı Esat
Çağanın Başbakana cevabı
ir (Baştarafı Birincide) lâakal bundan yirmi beş sene evvel halletmesi iktiza ederdi. Halbuki, aynı partinin bizden evvel iki muhalefet partisini nasıl boğduğunu biliyoruz. Daha düne kadar faşist 1 memleketlerden alınmış bir matbuat kanunu, matbuatmızın boğazın sıkmakta devam ediyordu. Ve yine aynı iktidar- partisinin hazırladığı matbuat kanunu tasarısının matbuatınız tarafından nasıl karşılandığını hatırlatıyoruz. Herkese itimat telkin edecek seçim kanunu dâvası da henüz halledilmiş değildir. Bütün bunlara bakarak Başbakanın nutkunu dâvaya ve prensibe ihanetin hazin bir itirafı olarak karşılamak bir emri tabiidir.
görüş Halk Partisinin inhisarcı zihniyetinin bir tezalıürüdür. Atatürk inkılâpları bu milletin tarihinin tabiî ve zarurî bir halkasıdır.
Bu itiibarla, zümrevi değil millidir. Böyle milli bir inkılâbın sembolü o-lan Atatürk’ümüzü yalnız bir partinin mahdut fertlerine maletmek istemek inhisarcılıktan başka türlü izah edilemez. Mütevelli eski ahkâ-
Başbakanın nutkunda mütemadiyen. inkılâpçı Türk gençliğine ve k.-ılbinde hürriyet ateşi yanan Türk halkına bazı avanslar verdiği görülüyor. Halk Partisinin mazisi bunları yapılmış işler olarak telâkki et memize mânidir. Bu sözleri yapılacak işlerin bir vadi olarak karşılamak belki mümkün olurdu. Fakat
ma göre, vakfiyedeki şartlar mucibince vakıf işleri idare için tayin o-lunjnuş kimsedir. Atatürk inkılâbını bir vakıf olarak telâkki ederse bunun şartları da: Devletçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Lâiklik, ln-kılpçılık ve Miliyetç'iliktir. Acaba mütevelli olduğunu iddia eden C. H. Partisi bunlardan hangisine riayet etmiştir. Halkçılık, devletçilik ve lâiklik ne haldedir? Hepimiz biliyoruz. Milliyetçilik prensibinin ise anlaşılmadığını ve halkçılıkla karıştırıldığını Başbakanın nutku kâfi bir vuzuh ile gösteriyor. Bütün bu düşünceler dolayısiyle, C. H. Partisinin
inkılâp prensiplerini
ne anlamakta
ev ne de tatbik etmek bakımından
Sayfa: 5
aynı partinin daha salahiyetli ağızlarından daha sarih ve kati vait-
ler dinlediğimiz halde hiç birinin ye rine getirilmediğini görmekliğiniz, bizi bu kabil sözlere bir kıvmet, bir
ehemmiyet vermekten maalesef me-
nediyor. Bu sebeple
kuru vaitlere
değil, mi İçlimizin bu memlekette demokrasiyi bütün icabatı ile ta-
hakkuk ettirmek yolundaki büyük azim ve kararına inanıyoruz.
Başbakanın kendi partisinin, Büyük Atatürk'ün mütevellisi olduğunu kabul ve ilân etmesi bir kaç noktadan garip ve tuhaftır. Evvelâ bu
Büyük Atatürk’ün mütevellisi sayılmasına imkân ve ihtimal yoktur. Maamafih vakıfların tarihi bize göstermiştir ki; mütevelli denilen adam zamanla asıl mânâsını kaybederek bir vakfı suiistimal ederek geçinme yolunu tutan kimse mânâsına gelmiştir. Tarihimizi pek iyi bildiğine şüphemiz olmıvan Sayın Başbakan, hattı hümayunlarının birinde, mütevelli kelimesinin bu mânâda kullanıldığını lıatırhyacaklardır, sanırım. C. H. Partisinie bir mütevelliîik izafe etmek lâzmsa adı geçen partinin bu tip bir mütevelli olduğunu kabul etmek bir emri zarurîdir.»
ı Başmakaleden devam t
Takriri siikûn Kanununa doğru!
sonra son şeklini alarak yayınlanmıştı- — H. Â. Y.»
Demek ki devlet adamlarının nutuklarını sonradan okuyup düzeltmeleri mutattır. O . halde bir gazeteci bunu olduğu gibi zaptedip neşrederse, neden yalan ve uydurma neşriyat yapıyor, diye isnatla suçlandırılmış?...
Çayct iyi hatırlarız. Bundan hayli zaman evvel. Savın Yavuz Abadan, Meclis Kürsüsünde, Meclisteki sözlerin bizzat onu söyleyen Millet-vekillei tarafından sonradan değiştirildiğini ve tashih edildiğini bildirmiş, ve zabıtlaruı aynen kalmasını müdafaa etmişti!
Yalan ve tahrif edilmiş haberlere gelince, bunlar hakkında kimsenin kimseye bir şey söylemeğe hakkı yoktur. Hangi haber doğru değildir; hangisi doğrudur: ı,.;ııu m-niesef hazan mes’ul idarecilerin ağızlarından öğrenmek de imkânsızdır.
Bir kaç misal sıralıyalun:
Biz, Mayıs ayında, Ordu vilâyetinde ve Karadeniz bölgesinde açlık var; bu yüzden verem artıyor, diye yazdık. Arkasından derhal tekzip e-dildi. Halbuki altı ay sonra da C. İl. P. Meclis Grupunda bizim yazdıklarımızın doğru olduğu anlaşıldı!.
Seçim Kanunu İlmi Heyette tadilât gördükten sonra Büyük Millet Meclisine sevkedileceklir) dendi. Halbuki hükümet başka tasarıyı Meclişe sundu!
Vatandaşlara eşit muamele yapılacaktır; kimse siyasi fikir ve kanaatlerinden dolayı muaheze edilmi yecektir: dendi; fakat muhalif di
ye tanınanlar işlerinden çıkarıldı.
Dünkü feci yangın
ir Baştarafı Birincide)
Otelde çıldıran kadın
ir (Baştarafı Birincide) sıkı teması olanlar bile, 1M6 seçimlerindeki yolsuzluğu kabul ediyorlar, -fakat bu yolsuzlukları mubah ve meşru göstermenin çaresini arıyorlardı. -Demokrat Parti hazır değildi. , Ağaı süt kokan çocuğa iktidar teslim edilemez gibi.»
Halbuki seçimler dürüst olsaydı, gösterdiği namzetlerin mik-tariyle, o zamanki gafil avlanmasiyle muhalefet iktidara yine geçemezdi. Demek ki, mesele bir iktidar meselesi de değildi, mesele doğrudan doğruya şahısları kazandırmak kaygusu idiı.. Hal ve keyfiyet böyle olduğu halde, askeri bir ademi merkeziyet halinde faaliyet gösteren örfi idare bütün millî şikâyetleri boğdu, I ve yukarıda yalnız edebiyata geçmeğe hak kazanan sözleri sarfeden Devlet Başkanı, yeminine rağmen kanunu himaye etmedi. Suçlular, Memurin Muhakemat Kanununun himayesinde, cezadan kutuldular.

: Çelin ve kavgalı bir mücadeleyi i kimse arzu etmez, sayın Hükümet Partisinin erkânım temin edelim ki, bu memlekette yalnız fikir münakaşalarına dayanan bir siyasî hayata herkes hasrettir. Başbakan ve onun gibi konuşanlar, boş yere açık kadıları zorlamasınlar... Fikir olarak, i kanaat olarak, vicdanlarımızdan ko-oup gelen ai-zuların ifadesi olaral:, | hiç birimiz, siyasî hayata dargınlık ve kırgınlığın girmesini arzu etmiyoruz. Fakat, şunu da namuslu olarak söylemek lâzımdır ki, bir mil-1 letin kuvveti, suçlar kanunsuzluklar, I ve hileler karşısında, o milletin , gösterdiği aksülâmelle ölçülür. Ufak ; bir çocuğun ırzına tasallut edilmesi karşısında, nefret hissini ifade et-; miyen bir cemiyete, cemiyet denmez, bir katilin kanlı tnçâğmdan korkup , susan topluluk yıkılmağa mahkûm-I dur. Onun gibi, âmmenin hukukuna ,1 karşı işlenen cürümleri sinesine basan millete de millet denmez. Bu itibarla 1946 daki suçlara karşı nefret duyuluyor, vp bu ifade ediliyor-j sa, bu ancak millî ahlâkın salâbe-tini göstermesi bakımından hayırlı bir alâmettir.
Devlet mefhumunun bir ikinci mânası şudur: Kanun hem mânâda, hem tatbikatta hâkim olmalıdır; kanun her vatandaş için, şamil bir __,___ _____, _____________v„
mânâ ifade eder. Şimdi bu müteari- : h|erke~ ’■— feleri ortaya koyduktan sonra, son _________________________
günler zarfında seçim kampanyası- ; yoruz. Ve bekliyoruz ki bir gün. na bütün şiddetiyle başlamış olan j Halk Partisi artık inansın ki, hei" öaşbakanın sözlerine bakalım: Haz- , kes onun şimdiye kadar yüzlerce ret işe muhalefeti suçlandırmakla ' defa tekzip edilmiş olan sözlerine başlıyor; muhalefet seçimlerde zor ’ inanmazsa, bu bir hıyaneti vatani-kulanacakmış.. diyp .feryat adiyor-1 ye suçu değildir. Bu arada vatandaşların kendisinden !
Sirkecideki otelde
çıldıran kadını itfaiye yakaladı
İstanbul, 3 (Telefonla) — Bu sabah saat 11,30 da Sirkeci Ebussuut caddesinde Nurpalas otelinde misafir olan Giresunlu 45 yaşlarında bir kadın ansızın delirmiş ve odasındaki eşyaları pencereden dışarıya atmıya başlamışta-. Bu arada kadın başına bir Türk Bayrağı sarmış ve eline de Atatürk’ün resmini almış olarak pencereden görünmüştür. Delinin zaptolunması için odasına girilmek istenmişse de, kapının kilitli olduğu anlaşılmış ve bu esnada kendisini pencereden atmasından korkularak itfaiyeye haber gönderilmiştir.
Derhal vak’a yerine gelen itfaiye ekibi pencerenin altına bir çarşaf germiş ve merdivenle de kadının bulunduğu pencereye doğru çıkılmıştır. Bu esnada kadın pencereyi kapadığından camlar kırılmak suretiyle odaya girilmiş ve çıldıran kadın tıbbı adliye sevkolun-muştur.
Kadının neden çıldırdığı anlaşıla. mamış ve akrabaları da bulunamamıştır. __________--2*
sordukları bir sualin cevabını ise hiç bir suretle vermiyor.. O suali şurada bir kere daha tekrarlayalım, ve sayın Günaltayın namusuna mü-racat ederek, ondan bizi tatmin e-decek bir cevap bekliyelim.. Bir fırsatını bulur da bu cevabı verirse kendisine minnettar ve müteşekkir
— 1946 seçimlerinden evvel, seçimlerin dürüst cereyan edeceğini, Devlet Başkanı, resmen ifade ettiği halde, seçimler dürüst olmadı ve seçimlerin dürüstlüğüne kimse, hattâ, Halk Partisi bile inanmadı. Bu seçimlerin 1950 de dürüst cereyan edeceğine Şemsettin Günaltay bizi nasıl temin eder? Yine iş kim vurduya giderse, ne olacaktır? 1946 nın kahramanı Hilmi Uran Halk Partisinin başındadır. Kuvvet Halk Partisinin elindedir. Milletvekilliğini, hak fikrine tercih edenler, ekseriyeti teşkil etmektedirler.
Vadin ve sözün kıymeti olmadığı anlaşılmıştır. Yeni Seçim Kanununda suçluları kurtarmak için, müruru zaman meselelerinde ve hâkimlerin teminatı işinde hükümet, açık kapılar bırakmıştır. Başbakan hâlâ, • Bizim gibi düşünmeyenler dema-gogtur» diyebiliyor, ve hâlâ, «tenkitlere tahammül ediyoruz» diyor ve anlamak istemiyor ki, demokratik idarede (tahammül etmemezlik) o-nun elinde değildir. Onun iradesiyle halledilecek bir mesele değildir. Ulus gazetesi yüreği titremeden, temiz Türk vatndaşlanna leke sürmekte devam ediyor ve bütün bunlardan sonra, Günaltay, istiyor ki, ı herkes kendisinin sözüne inansın..
| Biz, bu suallerin çözülmesini bekli
Amerikan Kongresi
ir (Baştarafı Birincide) Kasım ayında yapılacak seçimler kampanyasının açılmasile tebarüz edecektir.
Bugünkü toplantı bir merasimden ibaret kalacaktır. Bununla ,be* raber, yarın Başkan Trumanın Birleşik Amerikanın durumu hakkında iki Meclise birden göndereceği mesajdan sonra siyasî mücadele baş gösterecektir. Bu mücadelenin hedefi bizatihi Birleşik Amerika hudutlarını geniş ölçüde aşmaktadır.
Başkan Truman’m siyasî muha-sımları daha ağır vergileri ve şimdiye kadar hususî teşebbüslere tahsis edilen sahalara federal hükümetin müdahalesini önlemek üzere çetin bir mücadeleye girişeceklerdir.
Kongrenin dış siyaset sahasındaki mesaisinde de çetin siyasî mücadeleler olması çok muhtemeldir. Ecnebi memleketlere Amerikan yardım programlan dahi münakaşalara yol açacaktır.
Ortadan çekilmiş sayılan infiratçıların yeniden büyük bir gayrette bulunacakları Vaşington siyasi çevrelerinde kabul edilmektedir.
Bu suretle 91 inci kongrenin ikinci devresi, gelecek aylar içinde Birleşik Amerikanın İktisadî, sosyal v ediş siyaset bünyesinin ve yirminci asrın ilk yarısının mahiyetini belirten şanayi ve münakale vasıtalarının harikulade gelişmelerinin, l Birleşik Amerika dış siyasetine kati veya muvakkat mahiyltte tesir icra edin etmediğini gösterecektir.
Komünist partisinin nisbeten e-hemnaiyetsiz olduğu bu memlekette Başkan Trumanın gütmek istediği sosyal ve ekonomik ıslahat prog ramı tecrübesinin dünya çapında ideolojik akisler husule getirmesi mümkündür.
Vaşington, 3 (a.aj (Afp) — Bugün Öğrenildiğine göre, B^kan Trır 1 man. kongreye malî kanunlar hak -kındaki projelerini izah eden özel , bir mesaj gönderecektir.
j Bu mesaj meclislere göndereceği ' e konuları aşağıda yazılı diğer üç mesaja katılacaktır:
1 — Birleşik Amerikanın malî vaziyeti. Başkan Truman, 30 Haziranda baslıvacak ee’ecek malî sene icmde federal hükümet malivesni sağlamak hususunda umumî ma hiyettıe» tekliflerde bulunacaktır.
| 2 — Birleşik Amerikanın İktisadî
'vaziyeti.
| 3 — Federal Bütçe. !
Başkan Truman. harp seneleri içinde konmuş bulunan lüks vergi lerden b*ızılnrınm kaldırılmasını teklif edeceği gibi, şirketlerin ve müreffeh sınıfa mensup olanların gelir vergilerinin ç.oğaltılmasmı is-tiyecektir.
Vergilere zam yokfur. dendi. Fakat bu orada radyo ücret terine zam teklif olundu. Tren biletlerine zam edildi. Ayrıca geilr vergisiyle dc vergilerin miktan arttı-
İdarc âmirleri tarafsızdır, partilere giremez, dendi, ve hattâ bu husus ta kanunda sarih bir kayıt olduğu halde İştıınbul Valisi paçti kongresinde açıkça particilik y ;ptı!
Misalleri daha çok arttırabiliri?’-: Hele, yalan, haberlere gelince, buıuin için muvafakat gazetelerinin sütunlarına bakmak kâfidir. Milis kuvvet ştur. . terinden başlıyarak, Celâl Bayar’ın Diğer taraftan alakalılar mühim şahsiyetini yıpratmak, ve Demokrat bir kısım sebze ve meyvenin yan -, Partiyi çürütmek içiıı,. neler, neler icat etmemişler, ııe hikâyeler, ve ne masallar uydıu'muşlardır!
Bunun dışında da rastgelenjjı üzerine mütemadiyen çamur atmışlardır. Bu lı/jcumİara ve bu isnatlara marpz kalanlar arasında bu memleketin bir çok temiz ve vatanperver insanları vardır.
Seııelcrdenberi Babıâli caddesinde örnek çalışması ve şahsî gayretile temayüz eden meslekdaşlarımız ara. sında bulunan özbeöz r.iı- Türk evlâdının çıkardığı Hürriyet refikimizin sermayesi arasında sinsi taraflar a-ramışlar. Ve bu değerli millî teşebbüsü asılsız isnatlarla, akslarınca baltalamağa kalkmışlardır.
Şimdi de bazı gazeteci arkadaşlarımıza da durup dururken yabancı ideolojiler yakıştıracak kadar ileri gitmektedirler!
Doğru neşriyat bu mudur? Yapıcı neşriyat bu mudur? Seben, Bakanların nutuklarını yazmıyorlar mış!
Radyoda parti propagandasına yarım saat daha ayırmak, ve bövle-ce bütün Türk matbuatına hücum etmek için iyi bahane doğrusu! ..
Fakat mesele sade bu değildir; ayrıca gazetelere bövlecc «dosyanız tutuluyor, dikkat edin, yola gelin!» gibi bir de gözdağı vermektir. Anlaşılan Başbakanın gazeteler için bahsettiği çerçevenin hazırlığına başlamışlardır.
Ne oluyor? Takriri sükûn Kanununa doğru mu gidiyoruz?
Mümtaz Faik FENİK
.. . Yangının başlamasını takip eden t
si sigortalıdır. Zararın şimdilik ya- dakikalarda vali Avni Doğan ve rım milyon lira olduğu tahmin e-1 belediye başkanı Ragıp Tüzün yan-’ gının çıktığı yere gelmişlerdir. Fe- ’
kurta- '
dilmektedir. Bir kısım sebze ve __________ 3___________„____
meyva yangından kurtarılmış ise de ; lâkete uğrayan kabzımallar mühim bir kısmı yanarak yenmi- rılan şeb?e ve meyvelerin gece diyecek bir hale gelmiştir. ; şarda kaldığı takdirde tamamiyle
' ' ......... ' donacağım ye yeni .Vjuoıian dükkân-
ların bir kaç gün jçin kendilerine verilmesini istemişlerse dc belediye başkanı bir kombinezon düşü-
yecek bir hale gelmiştir.
Bir arkadaşımızın müşahedesine göre; sabahın erken saatlerinden i-tibaren S2bze hali duman ve alev içinde idi. Hararet ise sıfırın altın- I - - ,
da 18-20 dereceye düştüğü için ha-1 nüleceği vaidinde bulunmuştur, roketi güçleştiriyordu. Yangının , başlangıcından bir iki dakika sonra bir kısım sebze ve meyvenin yan gelen itfaiye mütemadiyen yanmak- ) mış olmasına rağmen her hangi bir bir fayda temin etmiyor ve az sonra sular yerde buz kesiliyordu. Sudan ıslanan itfaiye erleri tamamiy-le buz tutmuşlar ve hareket edemez hale gelmişlerdi. Hâlin içini kaplayan kesif duman tabakası yangını söndürmeyi ve eşya kurtarmaya çalışanların hareketini tamamiyle güçleştiriyordu. Hâl binasının tam ortasında iki kapı bulunduğu ve bu kapılar bütün binaları iki kısma ayırdığı için alev hâlin ikinci yarısına sirayet etmemiş ve bu sayede bütün hâl yanmaktan kurtarılmıştır.
Hâldeki bütün kabzımallar binaların gayrı ıpuntazam ve her türlü sıhhî tesisattan uzak olduğu için böyle bir yangın felâketinin meydana geldiğini söylemektedirler.
ra su sıktığı halde hiç i sebze sıkıntısı çekilmiyeceğini çün-in etmiyor ve az son- ■ kü mühim bir kısım sebzenin Anka-
raya gelmekte olduğunu söylemektedirler.
Hâdiseye savcı yardımcılarından Orhan Erdoğan el koymuş ve tahkikata başlanmıştır.
Bir yangın daha
Bundan başka dün öğleden sonra Hamamönü semtinde baca tutuşma-siyle yangın çıkmış ise de itfaiyenin müdahalesiyle derhal önüne geçilmiştir.
Üçüncü yangın da içişleri Bakanlığı binasında çıkmış ve kalorifer kazanaın patlamasiyle Bakanlık binasının bacası tutuşmuştur.
Bu da itfaiyenin zamanında yaptığı bir müdahale ile önlenmiş ve her üç yangın hâdisesi hakkında da tahkikata başlanmıştır.
CİHAD BABAN
Bu seneki
Şeker istihsali
Fabrikalarımız bu yıl İstihsali rekorunu kırdılar
Ankara, 3 (a.a.) — Haber aldığımıza göre, şeker fabrikalarımızın 1949 yılı kampanyalarında şimdiye kadar işledikleri pancar 797 bin tonu ve şeker istihsalleri de 43400 tonu küp ve 87600 tonu kristal olmak üzere 131 bin tonu bulmuştur. Al-pullu şeker fabrikas 139 günlük kam panyasını 18 Aralıkta bitirmiş ve bu müddet içinde 184 bin ton pancar iş-liyepek 30 bin ton şeker istihsal etmiştir.
Turhal fabrikası da 118 günlük kampanyasını 27 Aralıkta bitirmiş ve 246 bin ton pancar işlemek suretiyle 41 bin ton şeker istihsal ederek kuruluşundanberi en büyük istihsalini meydana getirmiştir.
Kuruluşlarındanberi en uzun kam panyalarını yapmakta olan Eskişehir ve Uşak fabrikaları da 1949 yılı kampanyalarını Ocak ayının birinci haftası sonuna doğru bitireceklerdir.
1948 yılı şeker istihsali bir evvelki yılın o zamana kadar en yüksek Miktarım teşkil eden 96 bin tonu 12 bin ton geçmek suretiyle 118 bin tanluk bir istihsal rekoru yapmış iken 949 yılı istihsali bunu da 16 bin tonluk bir isitihsal rekoru yapmış da bir miktar ile bütün rekorların üstüne çıkacaktır.
Eski Komaya ait eserler bulundu
Roma, 3 (a.a.) — Roma garı altında bulunduğu çoktanberi bilinen kadîm harabelerde başka yeni garın inşaatı sırasında bu bölgede yeniden kadîm Romadan kalma eserler meydana çıkarılmıştır. Bu, mo-zayik ve Freskleri oldukça iyi muhafaza edilmiş bir halk hamamıdır.
Formozanın
Amerikanın
müdafaası
Mili yetçi Çin hükümeti Amerika’dan
dış siyaseti
Ameikjn Kongresinin toplantısına büyük ehemmiyet veriliyor
Vaşington, 3 (a.a.) — .United Pres»; Amerikan kongresinin yeni toplantıları esnasında dünya mese-
İmar işlerindeki
İstanbul Valisinin beyanatı
İstanbul, 3 (a.a.) — Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay şehrin imar işleri hakkında bugün gazetecilere şunları söylemiş tir:
«İmar hakkındaki neşriyatı ilgi ile takip ediyorum. Vazifeye başladığım gündenberi imar işleri için çeşitli şikâyetlerle karşılaştım. İmar işlerinin başında olan arkadaş va-zifesever ciddi bir arkadaştır. Vu-kubulan şikiâyetler üzerine dikkatini çektim.
İmar işlerinde vatandaşın şikâyeti çap ve ruhsat meselelerinde te* kâsüf etmektedir. Halkımız bu hususta uğrıyacağj zorlukları imar müdürlüğüne koyduracağım bir şikâyet kutusuna yazıp atacaklar ve bu kutuyu benim adıma bizzat müdür açacaktır. İmar hususunda vu-kubulacak şikâyetleri incelemek ü* zere belediye reis muavini Necati Çiller, hukuk işleri müdürü ile i -mar müdüründen mürekkep bir komite kurulmuştur.
İstanbul, 3 (a.a.) — Belediye Fen İşleri memurları arasında vazifesini iyi kullanmıyan ve haklarında müteaddit şikâyetler yapılan iki memur, müfettişlerin tahkikatı neti -cesinde Vekâlet emrine alınmışlar ■ dır.
Yeni keşte Elçimiz
Peşte elçiliğine Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirlerinden Cemal Hadım’ın Kivini tekarrür etmiştir.
İl Genel Meclisinin toplantısı
İl genel meclisi, mutat toplantısını dün Vilâyet konağında yaptı. Taşıt araçlarının ücret tarifesi hakkında yapılan görüşmelerde söz a-lan Avukat Zafer Gökçer, il ve ilçe arasında işlemeği mutat yapan taşıt araçlarının bu tarifeye tâbi tutulmasını meselâ tesadüfi olarak An-karadan Keskpje giden bir taksiden bu namla bir resim alınmaması lâzım geldiğini beliritti.
Blı- önergeye karşı gelen ve köprü ve yollar hakkında kış dolayı-siyle tetkikat yapamadığını bildiren Bayındırlık müdürlüğünün yazısına da Abdulalı Gedikoğlu Ankarada kışın henüz başladığını, Bayındırlık Müdürü isteseydi tetkikat için çok vakit bulabileceğini izah etti.
Evvelki oturumlarda Demokrat üyelerle Vali Avni Doğan arasında bir hayli münakaşalara sebep olan 50 komple tarım âletlerinin verileceği yerlerin genel meclisçe tayini için Demokrat üyelerin ısrarlı talepleri üzerine Avni Doğan bu hususta kaymakamlara emir verdiğini ve ilçelerin ziraat odaları veya çiftçilerin de iştirak edeceği komisyonlardan rapor istemiş olduğunu, genel meclisin faaliyet devresine yetiştireceğini söyledi.
Gündemde yazılı diğer hususlar da görüşülüp kararlara bağlandıktan sonra Cumartesi günü toplanmak üzere oturuma son verildi.
resmen yardım istedi
Vaşington, 3 (a.a.- — «United Press»: Çin milliyetçi hükümetinin Amerika Birleşik devletlerine res- _________________________________
men müracaat ederek askeri ve ik- leleri hakkında ortaya çıkabilecek tısadî yardım talebinde bulunmuş ----------’’-----’- - -----« -
olduğu bugün resmen A — Dışişleri Bakanlığı tarafından açık- . lanmıştır.
Çin milliyetçi hükümeti, Ameri- I kadan sadece askerî uzman değil, ’ Formoza adasının stratejik kısımla- |
etmiştir. Bu talep, Çin milliyetçi mutabık kaldılar ve iç siyaset me- • hükümetinin Amerikan hükümeti , selelerindeki görüş ayrılıklarına hiç 1 nezdindeki büyük elçisi Wellington ehemmiyet vermeksizin ahenkle ça- ’ Koo tarafından Ameri .tan Dışişleri Uştılar. Oybirliğiyle kabul edilmiş 1 1 olan Birleşmiş Milletler beyanna- ’ mesi, batı yarım küresinin müdafa-asına ait Rio de Janeiro anlaşma-r sı, komünizmi önlemeye matuf Tru- I matı doktrini, Marshajl yardım plâ- I■’ nı ve şimal Atlantik paktı iki taraflı siyaset diye anılan bu işbirliğinin ' . başlıca misalleridir. Bununla bera- ’ ber Cumhuriyetçi partinin bir kaç üyesi ve demokrasi parti liderleri, 1 Truman’ın harp esnasında kendile- 1 rine yalnız Avrupalı müttefiklere g taallûk eden meseleleri damştığuı- 1 dan ve Asya, Güney Amerika ve İspanya işlerini ise nadiren danıştığından şikâyet etmişlerdir.
Bunulu beraber, dış siyasete müteallik meselelerde Cumhuriyetçi partinin sözcüsü olarak telâkki edilen senatör Vandenberg, dünya karşısında birleşik bir cephe olarak çıkmak için iki taraflı dış siyasete devam edilmesini tavsiye etmiştir.
----------a en nazik mesele, çoğunluk ve muha-Amerikan lefet partilerinin müşterek bir dış _j--------siyaset takip edip etmiyecekleri hu-
susu olacaktır. Çin ve İspanya me-' seleleri bu hususta iyi birer delili teşkil edebilir. Amerikanın harbe -------------------„---------- , girdiği tarihtenberi iki büyük par-bilfiil müdafaasını da talep ti dış siyaset halisinde umumiyetle ' e tir. Bu talen. Cin milliyetçi rnııtahılr kaldılar vp ir civacpt mo- : 116
rJ
Bakanı yardımcısı Walton butter-worth’e 2S Aralık tarihinde bildirilmiştir.
Haber bugün Dışişleri Bakanlığı basın temsilcisi Michael Mc Dermott tarafından basma verilmiştir.
Amerika askerî bir yardım yapamaz
Vaşington, 3 (a.a.) — - Afp.: Temsilciler Meclisi Dışişleri Komişyonu naşkanı John Kec bugün.
• Birleşik Amerikanın, Formoza’yı muhafaaz için miliyetçi Çine yapacağı her askerî yardım tehlikeli o-lur ve bir cihan harbine yol açabilir» demiştir.
Pazartesi günü Çan Kay Şek hükümetine yardım edilmesini telkin eden eski Başkan Hoover ile Cumhuriyetçi ayan meclisi üyesi Robert Taft’ın sözlerine karşılık Kee diyor ki:
«Formoza hususunda takip edilecek iki usul vardır:
1— İşleri muallakta bırakmak, bu durumun popüler olmadığını biliyorum, fakat bu gibi meseleleri halletmenin en iyi şekli budur.
2— Müdahale etmek ve eğer müdahale edecek isek yardım değil bütün kudretimizle müdafaa etmeli -yiz. bu suretle, -benim fikrime göre-eninde sonunda silâh kullanmak zorunda kalırız ki, bu da bizi üçüncü cihan harbine patlak verdirmek gibi en büyük bir .tehlikeye maruz bırakır.
Helsinki Elçimiz itimatnamesini verdi
Helsinki, 3 (a.a.) — - United Press. Cumurbaşkanı Paaslkivi bugün, i-timatnamesini vermeğe gelen Türk elçisi Kemal Kavur’u kabul etmiştir. Bu kabulde Dışişleri Bakam Cari Enckell de hazır bulunmuştur.
Kemal Kavur, 1946 yılmdanberi maslâhatgiizar olarak vazife görü-ı yordu,
Amerikada büyük manevra Şubat ve Martta yapılapak
Narfalk (Virjinya), 3 (a.a.) — (Afp); Amerikan silâhlı kuvvetler komutanlığı bugün, önümüzdeki Şubat ve Mart aylarında Karaip denizinde yapılacak, kara, deniz ve hava kuvvetlerine mensup 80.000 askerin iştirak edeceği büyük manevralar hakkında bazı tafsilât vermektedir.
Her tipte 150 den fazla gemi b(j manevralara iştirak edecek ve pasif ik filosu bu münasebetle muhtelif küaar ve deniz vasıtalarını geçici olarak Atlantik filosuna verecektir. Yeni tabiye ve teçhizatın vc bil hassa bir yeraltı silâhının kullanılmasına büyük önem verilmektedir.
Manevralar bir Şubattan itibaren amiral Blandy'run yerine Alanhik fi loşu komutanlığına tayin edilecek olan Vis Amiral Fechleler’in komutasında cereyan edecektir.
iktidar şimdi işçileri kazanmıya çalışıyor ir (Brjstarafı Birincide) alâkadar eden işler ile meşgul olmuştur.
İstanbul. 3 (a.a.) — Şehrimizde bulunan Tekel Bakanı Dr. Şerafet-tin Bürge bugün Tekel Genel Müdürlüğüne giderek Bakanlığını ilgilendiren işlerle meşgul olmuştur.
Mısırda seçimler
ir Baştarafı Birincide) lere iştirak nisbeti fazladır.
Başbakan Hüseyin Sırrı paşa bütün gün seçimlerin nasıl gittiğini takip etmiş vc bürosunu terketme-miştir.
Kahire. 3 (a.a.) (Uniteu Press) — ilk seçim neticeleri Kahirenin Zamalck mıntakasından gelmiştir. Bu neticelere .göre Vafcİ- Partisi yeni saylavlıklar elde etmektedir,
Beneş'jn sekreteri tevkif edildi Paris. Rudyösu. 3 (Basın ’ Yayın) — Frence Presse ajansının bildirdiğine göre. Başkan Beneş’in eski kâtibi Dr. Belahsier, tevkil edilmiştir.
Hava Raporu f Kartal ve ÛUADRAT -■
Çizmelerini tercih ediniz Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir.
Vatandaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal
•’ No. dan 29 No. ya kadar 8 lira
10 »
15 .
20 .
Ankara, 3 (a.a.) — Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğün -den aldığımız malûmata göre, son 24 saat içinde yurdumuzda hava Karadeniz kıyılarının batı kısım-larilc Marmara bölgesinin doğu tarafları, güney, doğu ve doğu Ana-doluda yer yer yağışlı ve diğer bölgelerde çok bulutlu geçmiştir.
Yağışlar Doğu Anadolu ve Marmara bölgesinin batı kısımlarında İcar, Güney Anadoluda yağmur şeklinde olmuştur,
24 saat içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metre karede Siirt’te 12, Samandağı ve îslahiyede 11, Anteky?, Artvin ”(» Diyarbakırda le 8 isken? derun ve Sincpta 7, Reyhanda 5, diğer yağış gören yerlerde 1 lâ 4 kilogramdır.
En düşük sıcaklıklar sıfırın altında Erzurum ve Kaıaköse'de 27, en yüksek sıcaklık Adana'da 13 derecedir.
Kar kalınlıkları Karakösedc 44, Erzincanda 38, Yozgatta 35, Karsta 31, Şıvas ve Boluda 28, Artvinde 23, Siirtte 22. Mardinde 16, Kütah-yada 14, Niğde, Ulukışla ve Kasta-monuda 12, Erzurumda 11, Bilecik ve Çorumda 10, Akşehir ve Afyonda 7, Diyarbakırda 6, Ankarada 4, Gazianteptc 2, Çorluda 1 santimetredir.
Bugün Ankarada saat 14 deki sıcaklık sıfırın altında 11 derece idi.
35
39
Baş Sağlığı
Maliye Okulu öğrencilerinden 3/1/1950 tarihinde ebedi o-larak aramızdan kaybettiğimiz Mehmet. Yılmaz Varolun kederli ailesine, akraba-, larına ve yakınlarına baş sağlığı diler. Acı-
larını paylaşırız.
Meteoroloji Meslek Okuhı Arkadaşları
(33)
DIŞ TABİBİ
HALtD SUNGUR
Çankmdaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat 1. No. 115 e nakletmiştir.
(1579)
Toprak Mahsulleri Ofisi Memur ve Müstahdemleri Yardım Birliği olağanüstü Genel Kurul Başkanlığından
9/1/1950 Pazartesi günü saat 15 de Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü binasında aşağıdaki konular görüşülmek üzere toplanıla-caktır.
34
38
45
Cinsi
Birinci mal Quadrat 19 No dan 26 No.ya kadar 5.50 lira
23 » 29 » 8.75 .
30 » 34 ) 11.00 »
35 . 38 • . 16.00 .
40 • 44 ) » 21.50 )
M ŞABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası, Çıkrıkçılar Yokuşu,
H Saraçlar Çarşısı No. 107 Tel: 11919. (1519)
^3jq^£«3ggiS]BKDSSB!a!K£9nianBEanEKBnKnHBSHOEnflBB^
ol-
sayın halkı-
1 _ 1950 senesinde yapılacak olan Genel Nüfus sayımına esas mak üzere şehrin numaratajının ıslâhına başlanmış olduğundan marataj işinin daha düzgün ve esaslı yapılabilmesi için sayın ha. mızın bu işle alâkalı memurlarımıza kolaylık göstermeleri,
2 — Yapılan ıstampaların çocuklar tarafından bozdurulmaması,
3 __Her ne suretle olursa olsun kapısına numara konulmamış o-
tanların derhal numarataj memurluğa müracaat etmesi veye (13142, 12585) numaraya telefonla bildirilmesi.
Bu işlerin düzgün yürümesi halkın kendi menfaati demek olacağına şüphe edilmediğinden bu düzgünlüğe önem verilmesi sayın hemşehrilerden rica olunur. (10989) (655)
7 Ocak 1950 tarihinde yapılacak olan sınav neticesinde; müdüriyetimize, askerliğini yapmış, Orta Okul mezunu ve seri dak-’ tilo yazan bir memur alınacaktır.
Ücret 125 lira olun bilâhare gösterilecek liyâkata göre bu miktar arttırılacaktır.
İsteklilerin dilekçelerine ekliyecekleri hal tercümeleri ve nüfus kğıtları ile birlikte, 6 Ocak 1950 Cuma günü saat 17.00 ye kadar, 19 Mayıs Stadyumunda bulunan bölge merkezine müra -• caat etmeleri ilân olunur. (24)
İlân
Belediye Başkanlığından
Belpdiye Daimi Encümeninin 30/12/1949 tarihli toplantısında; 3 Ocak İ950 tarihinden itibaren kasaplık hayranların perakende kilosu satış fiyatları 7208 sayılı kararla aşağıda gösterildiği şekilde tesbit edilmiş bulunmaktadır.
Sayın halka ve ilgililere
ilân olunur.
Perakende kilosu
Fiyatı
Koyun
Keçi
Kemikli sığır Kemiksiz sığır Kemikli dana Kemiksiz dana Kuyruk yağı
190 Kuruş
150 .
110 .
140 .
120 »
150 .
280 .
(32)
Gündem:
1 — Nizamnamenin sigortalaşma mevzuuna muvazi olarak bazı maddelerinin tadili,
2 — Tâdile dayanan konular ü-
zerinde sigorta tesisi için İdare Heyetine gerekli salâhiyetin verilmesi hususlarının müzakeresi ve bir karara raptı. (36)
Çukurova Gecesi
Adana'ntn Kurtuluş Bayramı clolayısiyle 5 Ocak 1950 Perşembe günü akşamı Gar Gazinosunda!..
1950 senesinin en güzel ve cıı zengin gecesi
Hamamı
1/1/1950 den itibaren açılmıştır. Temizlik sıhati ve rahatı sevenlerin emirlerine amadedir. Bir defa tecrübe kâfidir.
Dışkapı trolleybüs benzinci karşısında.
Vakıf İŞ Hanı No. 302 Çukurovalılar Derneği
(38)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO DA
Bu akşam saat 20 de
Bir Komiser Geldi
Piyes 3 Perde
durağı
(34)
Ankara Ticaret Odasından:
Ticaret sicilinin 2608 numarasında müseccel Özdemir Atman'ın terki ticaret ettiği odaya vaki müracaattan anlaşılmakla iş bu keyfiyetin 3/1/1950 tarihinde tescil e-dlldiği duyurulur. (31)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket İçi
3 arlık .............. 28 ı
ı
OPERA TEMStLLERİ
İki ayrı rol tevziatı ile İKİ AYRI İLK TEMSİL
11 Ocak Çarşamba 15 Ocak Pazar
P. Mascagni’nin
KÖYLÜ NAMUSU
(Cavalleria Rusticana)
PALYAÇO
(Pagliacci)
11, 13 ve 15 Ocak Opera biletlerinin satışına devam olunuyor.
Kaloriferli daire
3 oda, hol. Her gün sıcak su, tam konfor. Müracaat: Sümer sokak No. 10/10. (37)
ZAFER’in hân Şartlan
JRadık ................. 15 Ura
3. re 8. ctJ aaytadA Sm... 4 )
4. cO aayfadn Sm........... S )
B. re 6. cı »aytaçla Sm. .. 1 »
DoSvm. NlkAh, Nlean, Ölüm, ve
MevlOt İlânları 5 »aatlml ırecmomek ■artlle 15 lira.
Devamlı ilânlar için hasnrf tarife tatbik edilir.
. 7 Ocak Cumartesi günü saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 7. HALK KONSERİ
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
7. HALK KONSERİ
7 Ocak 1950 Cumartesi günü Saat 15 te
Şef: Ferid ALNAR
1 — G. Rossini (1792 - 1868)
il Signor Bruschlno Uvertürü
2 — B. Viotti (1753 - 1824)
Keman Konçertosu, No. 22, La minör
a) Moderato
b) Adagio
c) Agitato assai
Çalan: Necdet Remzi ATAK
10 Dakika ara
3 — H. Wieniawski (1835 - 1880)
Keman Konçertosu, Re minör, op. 22
a) Allegro moderate
b) Romanza (Andante non troppo)
e) Allegro Con fuoco Çalan: Necdet Remzi ATAK
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de İki temsil birden
ANTİGONE
Yazan: J. Anouilh
ve
SCAPİN’in DOLAPLARI
Yazan: Moliâre
Öğretmen ve Öğrencilere
NOT: (Yıldız Ece) çocuk piyesinin 8 Ocak Pazar temsili için bilet satılmasına dün başlandı.
Otomobil ve taksi
sahiplerinin dikkat nazarına
Tecrübeli ve bilgili şoför istiyen-lerin daima Hacıbayram caddesinde Ticaret Hanında Umum Otomobilciler ve Şoförler Cemiyetine lütfen müracaat etmeleri rica olunur. Telefon: 14203.
Şoförler Cemiyeti Başkanlığı (36)
Denizli İsmet İnönü Lisesinden Yf tişenler Derneği Ankara Şubesi baş-kanlığından:
Şubemiz üyelerinin, gündemdeki hususları görüşmek üzere 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 15 de Halke-vinde olağanüstü toplantıda bulunmaları rica olunur.
Gündem:
1 — Derneğin feshi hususunun
konuşulması.
2 — Yönetim Kurulunun raporu
ve Yönetim Kurulunun ib-
3 — Denetleme raporu.
4 — Tasfiye kurulu seçimi. (30)
Sahibl ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZICIOĞLU
Dizildiği yer:
ONAN MÜRETTİPHANESİ
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
1
Kurumun Mahiyeti, Gayesi ve Faaliyeti:
MADDE: 1 — Ankarada inşaat kalfa ve ustaları arasında (Ankara İnşaat aKlfa ve Ustaları Derneği) adiyle bir demek kurulmuştur.
MADDE: 2 — Bu derneğe Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak kaydiyle:
A — İnşaat Kalfaları.
B — İnşaat Ustaları.
C — Bilumum inşaat işçileri girebilirler, derneğe girebilmek için bu vasıflardan gayri her hangi bir şart aranmaz.
MADDE: 3 — Dernek meslekî ve sosyal bir teşekkül olup siyasetle uğraşmaz.
MADDE: 4 — Derneğin gayesi:
A — İnşaat kalfa ve ustaları arasındaki mesleki ve fikri tesanütü temin etmek.
B — İnşaat kalfa vc ustalarının meslekleri ile ilgili bilûmuın hak ve menfaatlerini korumak, sıhhatlerinin muhafazasını ve İçtimai durumlarının yükselmesini sağlama t.
C — Bu meslek mensuplarının cemiyet içindeki Mesleki, Hukuki rv İktisadî vaziyetlerini tanzim etmek ve inşaat kalfa ve ustalariyle iş sahipleri arasındaki münasebetleri ihtilâflara yol açmıyacak şekilde düzenlemek ve vukubulacak ihtilâfları Kanun hükümleri dairesinde icap eden makam ve şahıslarla temas ederek halletmek.
D — İnşaat Ustalarını derecelerine göıe sınıflara ayırmak.
E — Dernek belgesini ve resmi ma tamlarca ellerinde bulunması tensip olunan vesaike malik olan dernek mensuplarına iş temin etmek derneğin vazife ve gayelerini teşkil eder.
MADDE: 5 — Derneğin gaye ve vazifelerini teşkil eden hususatlan dolayı hak talebinde bulunabilmek için dernek üyesi olmak icabetler.
MADDE: 6 — İlk aylık aidatı vermek ve üye defterine kaydolun makla dernek üyesi sıfatı iktisap olunur. Üyeli; aidatı üyenin arzusuna göre senede en az (21) ve en fazla da (120) liradır.
MADDE: 7 — Dernek üyeliği şu şekilde sona erer:
A — Altı ay müddetle üyelik aidatının ödenmesi.
B — Yönetim kurulunca verilen vc haysiyet divanınca tasdik edilen üyelikten çıkarılma kararı.
C — Ölüm halinde.
MADDE: 8 — Her ne suretle olursa olsun dernekten çıkan veya çıkarılan üyeler çıktıkları zamana kadar vermiş oldukları aidatı ve teberrüleri geri alamazlar.
MADDE: 9 — Derneğin organları umumi heyet, Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Haysiyet Divanından müteşekkildir.
MADDE: 10 — Umumî Heyet demeğe kayıtlı olan üyelerin tüzük gereğince toplanması ile teşekkül eder.
MADDE. 11 — Umumî heyet adî ve fevkalâde olmak üzere iki şekilde toplanır. Umumi heyetin ndi toplantısı her yılın Nisan ayında yapılır. Yönetim Kurulunun kararı veya asıl üye adedinin beşte birinin yazılı müracaatı ile Umumi heyetin fevkalâde toplantısı caizdir. Yönetim Kuruluna karşı yapılacak olan bu yazılı müracaat üzerine Yönetim kurulu umumî heyeti toplantıya davete mecburdur.
Gerek adî ve gerekse fevkalâde umumî heyet toplantsının tarihi ve gündemi Ankarada münteşir en az iki gazete ile Yönetim kurulunca ilân edilir. Umumi heyet ancak kayıtlı üye adedinin yansından bir fazlasının mevcudiyeti ile içtima yapabilir. Nisabın temin edilmemesi halinde toplantı kendiliğinden bir hafta sonraya tehir ve bu tehir keyfiyeti gazetelerle ilân olunur. Toplantılarda Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisi müşahit olarak hazır bulunabilir. Umumî heyet toplantısının bir defadan fazla tehiri caiz değildir.
MADDE: 12 — Umumî heyet kararları oyların ekseriyetiyle verilir.
MADDE: 13 — Umumî heyet yönetim kurulunun bir senelik çalışmasını ve denetleme kurulunun raporunu tetkik ile yeni yılın çalışma programını tesbit ve tayin eder.
MADDE: 14 — Umumî heyet yıllık toplantısında yönetim kurulunu, denetleme kurulünu, yedek üyeleri ve haysiyet divanı üyelerini seçer.
MADDE: 15 — Umumî içtimada yalnız gündeme konulan maddeler görüşülür, ancak mevcut üyelerin en az (nnrla biri) tarafından müzakeresi istepen hususlar ruznamej'e konur.
MADDE: 16 — Umumî heyetin başlıca görev ve yetkileri şunlardır: A — Yönetim kurulu üye ve yedeklerini seçmek.
B — Denetçileri ve yedeklerini seçme :.
C — Haysiyet divanı üyelerini ve .yedeklerini seçme-..
Ç — Gelir ve gider tahminlerini ihtiva eden bütçe vc çalışma programını onamak veya reddetmek.
D — Kesin hesapları kabul veya reddetmek.
E — Yıllık raporları tetkik vc idare kurulunu ibra etmek.
F — Mesuliyeti görülen yönetim kurulu üyeleri aleyhine dâva açıl masına karar vermek.
G — Meslekî gelişmeler ve derneğin gayesini teşkil eden hususlar ’ için her çeşit kararlar almak.
K — Ana sözleşmede değişiklik yapmak.
L — Esnaf kulüpleri, »Müzeler, Kütüphaneler, Ilastahaneler, Dispanserler ve üye için kredi müesseseler» ve daimî sergiler ve benzerlerinin açlmasına, dernek üyelerinin primi kendilerine ait olmak üzere grup halinde sigorta ettirmeğe karar vermek.
İ — Dernek birliği kurulmasına veya mevcut birliğe iltihakı veya bu birlikten çıkmaya karar vermek.
J — Demeğin birliğe gönderilecek üyelerini seçmek.
II — Öerneğin feshine karar vermek.
MADDE: 17 — Umumî Heyet içtimai idare kurulu başkanı tarafından açılarak içtimain mevcudu anlaşılmak üzere yoklama yapıldıktan sonra üyeler arasından bir kongre başkanı ile başkan vekili ve iki kâtip seçilir. İçtima bu suretle seçilen başkan veya vekili tarafından idare olunur. Zabıt ve yazı işlerini kâtip idare eder.
MADDE: 18 — Umumî heyetin içtimai müzakeresinde zabıtlar kongreye başkanlık eden zat ile kâtipler tarafından imzalanarak saklanır. Umumî heyet içtimai ayrıca karar halinde yazılır. Ve aynı suretle imza edilerek saklanır.
' MADDE 19 — Umumî içtimada yönetim kuruluna seçilen üyelerin lritviyçtleri ile ana tüzükte yapılacak değişikliğin bir hafta zarfında o yîrin en büyük mülkiye âmirine bildirili' ve gazete ile ilân edilir.
YÖNETİM KURULU:
; MADDE) 20 — Yönetim Kurulu altı kişiden mürekkeptir. Bunlar airı ayrı olmak suretiyle ve sırasiyle birinci başkan, ikinci başkan, s&râter, veznedar, muhasip ve aslî üye mevkilerine umumi heyet tarafım! ,11 Iı ve tek dereceli bir seçimle yapılır. Yönetim kurulu derneği temsil eder. Yönetim kurulunun başlıca görev ve yetkileri şunlardır;
A — Derneği temsil etmek ve icabında bu temsil yetkilerini kurul üyelerinden bir veya bir kaçına vermek.
B — Gene kurul tarafından alınan kararlari yerine getirmek.
C — İmza yetkilerini haiz kurul üyelerini tayin etmek.
Ç — Dernek memur vc müstahdemlerini tayin, terfi, tecziye etmek ve işden çıkarmak.
D — Gelecek yılın gelir ve gider tahminlerini ihtiva eden bütçe ile çalışına programını hazırlamak vc genel kurula sunmak.
E — Derneğe üye olanların meslek ve sanatlarında gelişmeleri için kurslar ve muvakkat sergiler açmak ve derneğin gayesini teşkil eden hususları temin eyliyerek her türlü kararları almak ve dernek gayelerinin tahakkukuna çalışmak.
F — Derneğe üye olanları ilgilendiren bilgi ve haberleri derleyip mensuplarına ulaştırmak.
G — Genel kurulu âdiyen ve olağanüstü toplantılara çağırmak.
H — Muhtaç olan dernek mensuplarına doğum, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık ve ölüm yardımı yapmak.
I — İş Kanunu hükümleri mahfuz kalmak kaydiyle derneğe üye olanlar veya bunlarla müşterileri arasında çıkacak meslek ve sanata ait anlaşmazlıkları çözmeğe çalışmak..
İ — Dernek mensuplarını ilgilendiren mali, içtimai ve iktisadi hususları inceliyerek alınması gereken tedbirleri tesbit etmek ve bunların gerçekleştirilmesi için resmî ve hususî daire ve müesseseler nez-
dinde gerekli teşebbüslerde bulunmak, dernek mensuplarını ıi).^ndi-ren kanun, tüzük've talimatnameyi hazırlayan resmi daire ve ınücsseııe-lere görüşlerini bildirmek ve muhtelif kanunlarla verilmiş vc verilecek görevleri yerine getirmek.
J — Üyeleri arasında kooperatif kurulmasını teşvi t etmek.
K — Demek mensuplarının meslek ve sanatlarını gösteren hüviyet varakası vermek ve bu vesikaları verilme vc geri alınma sekilerini tespit etmek.
L — Meslek ahlâk ve haysiyetini ihlâl eden dernek mensuplarını haysiyet divanına sevketmek.
M — Krediye muhtaç üyelerin bu ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almak vc bu hususta genel kurula tekliflerde bulunmak.
N -- Demeğe kayıtlı olanların münferiden temin edemedi tleri iptidai madde, makine âlet vc malzemenin deınek aracılığı ile alınıp bedeli mu sahilinde tevziine karar vermek.
O -İlk tahsil çağındaki çocuklarını okulanuyacak durumda olan üyelerin ilk tahsil giderlerini ve sosyal ihtiyaçlarım karşılamağa ka-
P — Genel kuruldan almaca : yetki dahilinde gayri menkul, satın alınmasına, satılmasına, ipotek edilmesine, istikraz aktine, ve sosyal yardımlarda bulunulmasına karar vermek.
R — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının muvafakati ile Milletlerarası sergi ve panayırlara ve mesleki teşekküllere Katılma hususunu genel kurula arzetme:.
S — Mesleki ve hukukî danışma yurtlan açılmasına karar vermek.
Ş — Medenî kanun hükümlerine göre henüz rüşt çağında bulunmayan ve esnaf yanında çalışan çocu darın da dernekleree tamim edilen hu sosyal hizmetlerden faydalanmalarını sağlamak.
MADDE: 21 - jekreter derneğin yazı işlerini idare edbr. Dosyalarını tanzim eder ve bir karar defteri tutar.
MADDE: 22 — Muhasip derneğin mali işlerini görür, kasa defterini ve dosyalarını tutar tanzim olunan bilânçoları sekreter ve veznedar ile birlikte imza eder.
MADDE: 23 — Veznedar derneğin üye aidatını toplar, üyeye aidatı mukabilinde vereceği tahsilat makbuzlarını başkan veya ikinci başkanlar birlikte imza eder.
MAADE: 24 — İkinci başkan, birinci başkanın bulunmadığı zamanlarda kendisine bütün salâhiyetiyle vekâlet eder.
MADE 25 — Yönetim kurulu en az haftada bir defa toplanır, kararını oyların ekseriyetiyle verir, müsavat olduğu takdirde baş tan tarafı iltizam olunur. Başkanın yazılı tebligatı İle her zaman toplanabilir.
MADDE: 26 — Yönetim kurulunun üç içtimaına devamlı ve mazeretsiz olarak iştirak etmiyenler istifa etniiş addolunurlar, bunların yerleri yedek üyelerle doldurulur.
MADDE: 27 — Yönetim kurulu tüzüğün verdiği salâhiyet dairesinde derneğin işlerini çevirir. Umumî heyete verilccec raporları hazırlar, ruznameyi tanzim eder ve senelik umumî içtimada kararlaştırılan bütçe dahilinde ve makbuz mukabilinde sarfiyat yapar.
DENETLEME KURULU

MADDE: 28 — Denetleme kurulu Genel kurul tarafından bir yıl süre için gizli oyla seçilen en çok üç kişiden ibarettir. Denetleme kurulunun başlıca görev ve yetkileri şunlardır:
A — Genel kurul tarafından alınan kararların idare kurulunca getirilip getirilmediğini araştırmak.
B — Dernek muamelâtının dernek ana sözleşmesi esasları dahilinde yürütülüp yürütülmediğîni denetlemek.
C — Dernek muamele, hesap ve defterlerini en az üç ayda bir kontrol etmek.
ç— Yıllık kesin hesabı tetki t ve imzq etmek.
D — Derneğin bir yıllık -faaliyeti hakkında Genel kuriıla rapor vermek.
M/VDDE: 29 — Haysiyet divanı Genel kurul tarafından bir yıl süre için gizli oyla seçilecek üç üyeden teşekkül eder.
MADDE: 30 — Haysiyet divanı esas tüzüğün ruhuna, derneğin menfaat ve gayesine, mesleki şeref ve haysiyete muhalif hareket eden dernek üyeleri hakkında hareketlerin ağırlı t derecesine göre ihtar, tevbih ve taıd cezalarını nesir, haysiyet divanı kararları, aleyhine: an cak ille toplanacak umumi heyete bu . Kararların muhatabı bulunan şahıslar tarafından itiraz olunabilir. Umumi heyetin kararı kafidir. Ancak umumî heyetin içtinıaına kadar itiraz haysiyet divanı kararlarının infazına mâni olamaz. Haysiyet divanı kararları dolaylsiyle ûinunıi heyet fevkalâde içtimaya davet olun^rtıaz.
MADDE: 31 — Ana tüzük hükümleri ancak mevcut kayıtlı üyele rin üçte i -.isinin yazılı talebi ve umumi heyetin üçle ikisinin karar.iyle değiştirilebilir.
MADDE: 32 — Derneğin gelirleri:
A — Derneğe gireceklerden ilk defa alınan k^yıt ücretlerinden.
B — Üyelerden tahsil olunan yıllık aidattan.
C — Doğum, hastalık, sakatlık, ihftyıu’lik vc ölüm halleri için alınabilecek yardım paralarından.
Ç — Her çeşit bağışlardan.
D — İlân ve neşriyat bedellerindim.
E — Hüviyet varakaları bedellerinden.
F— İptidai madde, âlet ve' malzeme' tevziatından alınacak masraf ve hizmet karşılığından.
G — Müteferrik gelirlerden. ,
MADDE: 33 — Derneğin kaşa.sııula..müteferrik masraflar için ancak (İM) vüz liıa bulunacaktır. Mütebaki nara idare kurulnun tayin edeceği millî bir bankaya dernek adına küçük cari hesap açılarak yatırılacaktır.
MADDE: 34 — Derneğin kendi kendini feshedebilmesi için ana tüzüğe göre toplanacak olan umumi heyette, ürelerin en az üçte ikisinin hazır bulunması lâzımdır. Bu miktar hasıl olmadığı takdirde ikinci defa toplanmak üzere 11 ci maddeye göre üyeler davet edilir ve davet üzerine toplanacak üyenin sayısı ne olursa olsun fesih keyfiyetinin müzakeresi caizdir. Ancak bu suretle yapılacak içtima , ve müzakere sonunda fesih hakkında verilecek kararın mevcut oyların üçte ikisi ile ittihaz olunması şarttır. Derneğin feshi halinde 5373 sayılı kanunun 2S nci maddesine göre muamele yapılır.
KURUCU ÜYELER:
Adı vc Soyadı İmzası
Açık drcsi
Kâmil Akal
Abdullah Dilek
Şakir Toklu
Vahdet Karadoğan
Ertuğrul Başoğlu
Turgut Başoğlu
İsmet Dinçer Ruhi Orbay
Mehmet Akal
Ali Üncl Mustafa Koşar Celâl Türker
Kemal Burku Şernfettin Vardar Niyazi Yalçın
Niyazi Üstün
Ankara T. C. Cebeci Yeni Acun Sokak No. 5 Tel. 12193
Ankara T. C. Özgen mahallesi Ley-lekli Sokak No. 14
Ankara T. C. İsmet paşa mahallesi
Tepe Sokak No. 132
Ankara T. C.-Doğanbev mahallesi Taşdöşeme Sokak No. 26
Ankara T. C. Doğanbey mahallesi
Kuru çeşme Sokak No. 5
Ankara T. C. Yapı Enstitüsünde Öğretmen
Ankara T. C. Türk Hava Kurumu Etimesgut fabrikasında
Ankara T. C. İstiklâl mahallesi Fırat
Sokak No. 5
An'cara T. C. Yanı Enstitüsün^cOğretmen Ankara T. C. Öncebeci Bahadırlar
Sokak No. 40
Ankara T. C. Bahçeli Evler 52 ci
Sokak No. 7
Ankara T. Ç. Emlâk vc Kredi Bankasında Ankara T. C. Aydınlık evler inşaatı Kontrol Ankara T. C. Esnaf dükkânları inşaatında Kontrol
Ankara T. C. Yapı Enstitüsünde Öğretmen Ankara T. C. Yapı Enstitüsünde Öğretmen Ankara T. O. İç. Cebeci Aydede So tak No. * Ankara T. C. Yenidoğan mahallesi Cemal bey Sokak No. 221/5
(»)

Comments (0)