CUMA
ŞUBAT 1950
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizeller Caddezl 1 PocU Kutusu: İM ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel:........ 15819
Yazı idleri İdare ...... 15315
Fiyatı her yerde 1* kuruştur.
32 vatandaşın katli hâdisesinin duruşması
Mustafa Muğlalı ve GI. Saltuğun mevkufiyetine
dün tekrar karar verild
Dünkü duruşmada Savcı iki generalin
ve bir albayın idamlarını talep etti
33 vatandaşın katli duruşmasında Ankara valisi şahit olarak dinlenirken
Halk Partisi
içinde çatlaklar
.'cr
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
rdu, 2 — Ordu’da bulunduğum için Hilmi Uran’ın ___ Halk Partisinde ihtilâf ol -ıvejj madiği hakkındaki beyanatını çok İurP seç okudum. Fakat o da ateş bacayı Ji sardıktan sonra...
Bu mevzuda çok geç konuştuğu 1 için bu yazım da pek geç kalmış sayılmaz. Çünkü Halk Partisinin içindeki kaynaşma, çekememezlik, bugünün mahsulü değildir. Onun en yakın mazisi hiç olmazsa şu Otuz Beşlerin ortaya çıkmasından ve Recep Peker’le arkadaşlarına karşı vaziyet almasından başlar. Zaman zaman had- bir dereceyi bulur, ba-1 zan yatışmış gibi görünür; fakat en ufak rüzgârda tekrar alevlenir. İşte seçimlerin yaklaşması da bu ihtilâfları yeni baştan körüklemiş, partinin içindeki çekememezlikle-ri, rekabetleri artırmıştır. Hilmi U-ran, istediği kadar, birbirimizden , çok memnunuz, tam tesanüt içinde çalışıyoruz, diyedursun; görünen köye kılavuz istemez Kimin kimden ne dereceye kadar memnun olduğuna gelince, bunu da seçimler yaklaştığı zaman daha sarih görmemiz kabildir.
iddia edildiğine göre, Recep Peker istifaya mecbur kaldığı sıralarda da Halk Partisinde ihtilâf yoktu. Fakat Halk Partisinde Şefe karşı bile vaziyet alan bu yaman Partici iktidardan düştükten sonra hasıl o-I lan vaziyeti yakından gördük. Hil bini Uran, eğer bize inanmazsa, U-| lus kolleksiyonlannı açsan. Orada «Bay Peker ve meselesi, diye Nihat Erim tarafından yazılan seri makaleleri bir daha okusun. O zaman görecektir ki, Halk Partisinin içinde hakikaten muazzam ihtilâf vardır.
Bu ihtilâf bugün ortadan kalkmış mıdır? Hayır! Kalkması için de hiç bir sebep yoktur. Çünkü Bay Peker’in, kendisine ve arkadaşlarına yapılan bu ağır hücumları unu tabilmesi için, yeni hiç bir vak’a I-hadis olmamıştır. Otuz beşler gûya daha mutedil davranacaklarmış gibi bir propaganda ile iktidarı ele almışlar. Fakat sandalyeye yerleştikten sonra evvelce hücum ettikleri Peker’in metodlannı tamamile
J i
£ '
■J0 '
$ $
X.
Bugün 2 nci nahif eda
Dünyanın harb sonu Sıhhî durumu
1
31%
A
r
benimsiyerek muhalefeti ezmeğe devam etmişlerdir. Peker ve arkadaşlarının bu darbeyi her hangi bir ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Vanın Özalp ilçesine bağlı Mila-nengiz ve Harapsorik köyleri halkın dan olup da, 1943 yılında o zamanki 3. Ordu Müfettişi bulunan Orgeneral Mustafa Muğlalı tarafından verilen bir emirle öldürüldükleri iddia edilen 32 kişinin katli hâdisesiyle ilgili duruşmaya.dün saat 10. da Genelkurmay başkanlığı askerî mahkemesince devam edilmiştir- Bilindiği üzere mahkeme 30 Ocak 1950 oturumun da, vaki ret talebi gereğince, bunun kesin bir karara bağlanması için işi ayrı bir heyete havale etmiş ve duruşmayı da 2 Şubat 1950 Perşembe gününe bırakmıştı. Oturum açılınca, talebi tetkik edecek olan heyetin yer almış olduğu ve başkanlık mevkiini Orgeneral Kurtcebe Noya-nın ve üye mevkiinde de Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğanın bulundukları görülüyordu. Yargıç Cevdet Erkut, haklarında ihsası rey beyan etmeleri iddiasiyle, duruşmada bulunamıyacakları ileri sürülen mahkeme başkan ve üyesi hakkında heyetçe verilen kararı o-kudu Yargıçın reddi ve ihsası rey beyanı hususları için ileri sürülen vakıaların, kanunun bu mevzuda gös terdiği hükümlere uymadığını ve bu sebeple, her iki talebin de reddedildiği bildiriliyordu. Duruma göre dâvaya yine eski mahkeme heyetinin bakması gerekiyordu. Bu sebep le oturuma bir müddet ara verildi. Oturm ikinci defa açılınca başkanlık mevkiindg. Orgeneral Hakkı Ak-oğuz, üyelik makamında Oramiral Mehmet Ali Ülgen, yargıç yerinde Cevdet Erkut ve savcı makamında Şerif Budak bulunuyordu.
Bu suretle eski mahkeme heyeti yeniden teşekkül etmiş ve duruşmaya başlamıştı. Yoklamayı müteakip, yargıtayca 9 Ocak 1950 de verilmiş olan kararı okudu. Bilindiği gibi karar, mahkemece verilen görevsiz ik kararının reddine dairdi. Bunun üzerine yargıç, savcı ve sanıklardan ?ir diyecekleri olup olmadığını sor lu- Savcı, sanıklar ve sanık vekil-erinden 5 i karara uyduklarını söy lediler. Daha sonra mahkeme heyeti bu hususta müzakereye çekildi, neticede Yargıç, Yargıtayca gösterilen hususların yerinde olduğunu ka-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de) ‘
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar dün saat 16 ile 17 arasında ; biri Konyadan diğeri de Çaycumadan gelen iki heyeti kalbul etmiş- : tır. Konyadan gelen heyet Tozlukçu bucağı belediye seçimi hakkında i şehrimizde ilgili makamlarla yaptıkları temaslar ve bölgelerini ilgi- ; lendiren diğer parti meseleleri etrafında izahat vermişlerdir.
Diğer taraftan Bayar Çaycuma heyeti ile de parti mevzuları üze- i rinde hasbıhalde bulunmuştur.
Yukarıda üstte Çaycuma heyeti, altta da, Konya heyeti Celâl Ba- ; yarla birlikte görülmektedir.
•Bölükbaşı ve Arna’nın açmış olduğu dâvada gazetemiz beraet etti
Keşmir Başkanı şehrimize geldi
Keşmir Başbakanı dunku basın toplantısında (Başkan resimde sağdan beşincidir)
Dün sabah Ekspresle şehrimize gelmiş olan Keşmir Başkanı Serdar Muhammed İbrahim Pakistan büyükelçisi Mian Beşir Ahmed ile birlikte Atatürk'ün geçici kabrini ziyaret ederek bir buket koymuş ve say gı duruşunda bulunmuştür.
Serdar Muhammed İbrahim, Pa-
kistaıı büyükelçisi Mian Beşir Ah med ile beraber dün sabah saat 11.30 da Başbakan Şemseddin Günaltayı ve saat 11 de de Devlet Bakanı başbakan yardımcısı Nihat Erim’i makamlarında ziyaret ederek kendileriyle görüşmüş, ayrıca bir de basın toplantısı yapmıştır.
Beraet kararında aynen şöyle deniyor: -Celâl Bayar’a tecavüzün, haddi zatında derin akisler yapacak ve hususu ile halkın millî terbiye ve tesir icra edecek mahkemedeki
Demokrat Parti Başkanı Celâl Ba-yara, Millet Partisi mensuplarından Osman Bölükbaşı, Fuat Arna ve Yalçın Uraz tarafından Sıhhiyede yapılan çirkin tecavüz hâdisesiyle alâkalı olarak yurdun hpr tarafından, mütecavizleri tel’in telgrafları gelmiş ve bu telgraflardan ancak küçük bir kısmı da gazetemizde neşredilmişti.
Bu telgrafların neşrini müteakip mütecavizler, kendilerine hakaret edildiği iddiasiyle gazetemiz aleyhine bir dâva açmışlar ve bu dâvaya da bundan kısa bir müddet evvel 1 inci asliye ceza mahkemesinde başlanmıştı.
Dâvacıların zihniyetlerini açığa vurmaları bakımından çok şayanı dikkat safhalar arzeden bu dâva, dâvâlı sıfatiyle duruşmaya ithal e-dilmiş bulunan gazetemiz sahibi ve Başmuharririmiz Mümtaz Faik Feni-ki temsil eden avukat Hâmit Şevket İncenin müdafaasını müteakip, dün sona ermiş ve mezkûr telgrafların neşrinde herhangi bir suç bulunmadığı kanaatine varan mahkeme reisi Çelil Cevhercioğlu gazetemizin be-raetine karar vermiştir.
1946 valileri yine mi iş başındalar?
Yurtta kar
ve tipi hela devam ediyor
Akşehir'de D. P. nin seçim zaferine karşı C. H. P. liler
Bir Konya hey’efi şehrimizde ilgililerle temaslar yoptı
Nüfusu 3 bine yaklaşan Akşehir Tuzlukçu bucağında halkın isteği ü-zerine muhtarlık teşkilâtının seçim yapmak suretiyle belediye teş.dlâtı-na tahvili ilgili makamlarca kabul ve emredilmesi üzerine 8/1/950 Pazar günü seçim yapılmıştır. Halk Partisi, Demokratları listeye ithal etmemek, sandık başında başkasının parmak izini göstererek rey verdiği iddiasiyle rey pusulalarım kabul etmemek, 7 kişilik seçim komisyonuna ancak bir Demokrat temsilci kabul it (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
ahlâk duyguları üzerinde olduğunu Yalçın Uraz’ın açıkça göstermiştir!.»
7-8 sayfa tutarında olan kararın esbabı mucibesinin en mühim kısmında şöyle denilmektedir:
iddia ve müdafaalarla bahse konu olan evrak ve yazıların heyeti mecmuasından ve vakıalar arasındaki irtibat ve münasebetlerin tahlilinden çıkan netice şudur ki: Memlekette muhalefeti temsilen vü cut bulmuş olan Demokrat Partinin bir zamanlar faaliyetine katılmış i-ken bazı anlaşmamazlıklar sevkile bu partiden ayrılarak Millet Partisine geçmiş olan dâvacı Osman Bölük-başı ve Fuat Amanın genel başkanla aralan bozulmuş ve suikast hâdisesinden dolayı tevkif edilmeleri ü-zerine de bu hal, daha gergin bir şe-
Mümtaz Faik Fenik’in avukatı kil almıştır. Her ikisi tahliye edil-Hâmit Şevket İnce ) (Devamı Sa: 6 Süj 5 de)
mahiyette ifadesi de
Y. Doğu’nun Bağdat’ta zaferleri
Irak güreşçisi Yaşar
4
Doğuya arka arkaya pes ettiler
Mecliste seçimtasarısı görüşmeleri başlıyor
D. Parti Merkezinde ihzarî çalışmalara başlandı, Ankarada bulunmıyan Genel Kurul üyeleri acele merkeze çağırıldılar
Yaşar Doğu
Pakistana gitmekte olan Üniversite heyetine dahil bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Faruk Fenik • Cumhuriyet, refikimize Bağdattan şu haberi vermiştir:
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Önümüzdeki hafta içinde Pazartesi veya Çarşamba günü Meclis günde mine alınacak olan tasarının mucip sebepler kısmı sonunda bazı komisyon azalarının muhalefet şerh ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Milletvekili Seçimi Kanunu tasarısını inceleyen geçici komisyonun mesaisini bitirdiğini evvelce bildirmiştik. Bugün haber aldığımıza göre tasarı son şeklini almış ve matbaaya verilmiştir.
AKINTIYA KÜREK
Bazı yerlere kurtlar indi, karın 4 metreyi geçt ği ilçeler var
Kış bütün şiddetiyle devam etmek te ve soğuk sıfırın altında 25 dereceyi bulmaktadır. Okullar soğukların şiddetinden bugün yine önümüzdeki Pazartesi gününe kadar tatil edilmiştir
Uzun senelerdenberi görülmemiş bu soğukların devam ettiği şu sırada vatandaşı kara kara düşündüren kömürsüzlüktür. Mektebinden evine gönderilen zavallı çocuk orada da ısınamamaktadır. Geçen senelere na zaran bu sene noksan verilmiş olan kömür istihkaklarını vatandaşların
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Halâ, ne zamana kadar bu idare âmirleri kendi vazifelerinin ve salâhiyetlerinin hudutlarını aşıp bu memleketin siyasî hakimiyetini bulandıracaklar
“Istemezük,, cüler toplantısı
Uyu ey tıflı melek uyu!
U alk Partisi, köylüyü o ka-* B dar düşünüyormuş kİ, onu rüyasında bile görüyormuş!.. Gülmeyin, bu Karagözün, «Rüyada taaşşuk. isimli oyunu değil, Millet Meclisinde bir Halk Partili Milletvekilinin sözüdür! Onun için, hayırdır İnşaallah! deyiniz.
Fakat ya o nutuklar, o geziler, o vâidler... Onlar da mı birer uyku hali, yahut da bir «sairi filmenam» işi diyeceksiniz.
Öyle olacak ki, Allah cümlesine rahatlık vermiş! —
YEDEKÇİ
Grev için dün mürettep
Her şeyi D. P. ye hücum için fırsat bilenlerden birinin yazdığı mektup 28/1/1950 tarihli gazetenizin birinci sahifesinde resmim basılarak hakkımda bazı mütalealar neşredilmiş olduğunu, arkadaşlarımın ihbarı ‘ üzerine, gördüm ve okudum.
★ (Devamı Sa. 3 Sü. 5 de)
bir toplantı yapıldı
a
ol
A
H₺r H'ftn Çarşamba Öİ1..Ü Çıkar , İl O.ı? 4(mw«.
Mevzuubahls Sinop İl gazetesinin başlığı
★ (Yazısı 6 inci sayfada)
Çalışma Bakanının da hazır bulunduğu bu gizil toplantıda kendilerine direktifler verilen bazı iktidar taraflısı işçiler, bugün grev istemediklerini hükümetin görüşüne
Türk işçisine grev hakkının tanın maması meselesi günün en fazla ü-zerinde durulan bir hâdisesi haline gelmiştir.
uyarak ilân edecekler
I İdtidar partisinin baskısı altında bulunmayan sendikalar ve dolayı-siyle bu sendikalara kayıtlı işçiler i ★ (Devamı Sa? 6 Sü: 2 de)
GÜN GEÇERKEN.
ski feci
Şose ve Köprüler
Reisliğinde cümbüş
Muhip DIRANAS
I
D ayıııdırlık Bakanlığı Şose ve ■* Köprüler Reisliğinin bir Genel Müdiiıiük haline getirilmesi hakkında hazırlanmış kanun tasarısı dün Mecilste konuşulmaya başlanmıştır. Daha ilk ağızda büyük münakaşalara yol açan bu tasarının, tasarruf tasarruf diye çırpındığımız bir zamanda hangi düşüncelere ve ınucib sebeplere dayanılarak hazırlandığı, akla gelen bir sualdir.
Bizde yeni kurulan umum müdürlüklerin nasıl israflara, tczeb-züplere ve kararsızlıklara düştüğü ve sonra bunların temizlenmesi, tasfiye edilmesi için neler çekildiği, Basın Yayın Umum Müdürlüğü misaliyle ortadadır.
Umum Müdürtük olması istenilen Şose ve Köprüler Reisliğinin bugün bir kargaşalık içinde bulunduğu ısrarla söylenmektedir. Staj bahanesiyle Amerikaya gönderilen akrabalar, çok genç yaşta, daha mekteplerinden çıkar çıkmaz biner liraya yakın ücretlerle müdürlük payelerine otuıtııverilen kolej mezunlan; ve sonra bunların karşısında 18 . 20 senelik emektar o-lup da hâlâ küçük baremlerle çalışan arkasız memurlar, ondan sonra her şube müdürüne,
kendisi seçmek suretiyle verilen hususî bayan sekreterler... Bütün bunlar, Şose ve Köprüler Reisliğinin içinde bulunduğu tezatların birer örnekleridir.
Dahası var. Bu reislikte bir takım kliklerin teşekkül ettiği de söyleniyor. İngilizce bilen genç elemanların, eski emektar memurlara karşı bir cephe aldığı ve bu suretle memleket dâvası yerine koskoca reislikte küçük politika oyunları çevrilmekte olduğu rivayet ediliyor.
Öteyandan Umum Müdürlük Kanunu Mecliste henüz görüşülmeğe başlandığı halde, bir yıldanberi -bu kanun nasıl olsa çıkacak» 1-nancasiyle yeni tasarıdaki mevkilere daha şimdiden enişteler, kayınbiraderler, sınıf arkadaşları, eş dostlar tayin edilmiştir. Şimdi hu «Atamanlar» yani tayin edilenler, daha geniş imkânlara kavuşmak için sabırsızlıkla kanunun çıkmasını beklemektedirler.
Biz bu olup bittileri hiç bir mü-talea ilâve etmeden, ayniyle yazıyoruz. İlgilenen ilgilenir. Fakat, şunu söylememek de elden gelmiyor: Neden bu memleket bu hal-
donma hâdisesi
Yatacak yeri olmıyan 12 yoşında bir çocuk soğuğa kurban oldu
| İçtimaî Mevzular |
Dünyanın harb sonu sıhhî durumu
»ULSUZ İSTİDA
inandırmak istiyorlarsa
GAZETELERDEN
" Bütçe „ mize dair
Son Postada Selim Ragıp Emeç, Maliye Bakanlığı bütçesinin müzakeresi esnasında Komisyonda muhalefet milletvekillerinin noktainazarlarını hatırlatmakta, geçen yıl sadece bir milletvekili olan bugünkü Maliye Bakanının o zaman bütçede, bir çırpıda 50 milyonluk bir tasarrufa imkân olduğunu ileri sür meşine mukabil bu yıl hiç bir tasarrufa yanaşmadığını ifade etmek tedir.
Emeç yazısına şöyle devam etmektedir:
«Halen Büyük Millet Meclisinde müzakeresi cereyan eden 950 yılı bütçesinin tasarruf tedbirleri alınmak tlzero gcaen sine tâli komisyonda taraması yapılırken; bütçenin bünyesini zedelememek sortiyle nazarı dikkate alınabilecek kısıntıların yalnız bugünkü Maliye Bakanımızın bulduğu kırk, elli milyonluk bir indirmeye inhisar etmediğini hepimiz hatırlıyoruz.
O zaman; bu miktarın, l)ir çırpıda yet miş. Beksen milyona yükseltilebileceğini, komisyonun bjtaraf bir çok âzası ifade etmişlerken; onların bütün İtirazları gürültüye gitmiş ve İktidarın çoğunlukla hâkim bulunduğu tarama heyeti, hükü metin fedahûrlıktan istlnkâf eyllyen nok-lal nazarını desteklemişlerdi. Bugün, büt çe komisyonunda cereyan eden münakaşa; bir sene evvel herkesin bildiği ve blrçA mahfillerde tekrar eylediği bir takım sarih hakikatler üzerinde cereyan ediyor ki, bugünkü celsede, dinleyici resmi bil kulak bulabileceğinden şüpheye düşmek yerinde olur' Çünkü yapılabilmesi pek kolay ve zararsız olan milyonlarca tasarrufa dün yanagmıyan bir iktidarın, bu gün muvafakat etmesi biraz garip olur da ondan.
Kaldı ki bugün devlet eliyle mahalli bir cok satın alma işleri yapılmaktadır k bunlara ait dedlkodulaV tevatür derecesini bulmuştur. Bu satınalma İşlerinde muameleye iptidaî bir kolaylık teşkil ej lemek ve belli bir piyasa fiyatından faz la fedakârlık yapılmasını ünlemek mak »adiyle tesis ve teşkil edilen müthassıs bilirkişilerin ve bunlardan mürekkep heyetlerin vazifesi de tavslyecillk ve istişareye inhisar ettiği için; esaslı bir semere vermemektedir.
Bu arada, bir takım satınalma işlerinde bazı firmalara evvelden tanınan kolay iıklar, bunların, alınacak şeyler hakkında her nasılsa evvelden edindikleri malûmat İle hazırlıklarını tamamlıyabllme-leri; muayyen bir müddet icln teslimi istenen eşyanın rekabetslz olarak devlete satılması neticesini doğurmaktadır kİ, bu da arttırma ve eksiltme kanununun der piş ettiği faydayı sıfıra indirmektedir.
Yalnız bu arttırma ve eksiltme kanuni bükümleriyle yapılan satın almalarda, k' nun hükmü, aksaksız olarak tatbik edil se, bu memleketin bütçesi, yüzde elli in dirilebilir.
Halbuki ve emsaliyle gördüğümüz vec hile, bugün devlet, bir liraya almak İm kânına malik bulundpğu bir nesneyi er az beş liraya almakta ve bu yüzden de bizim vergi külfetlerimiz, alabildiğin-artmaktadır. Biz, bugünkü zor durum 1 Cinde, Maliye Bakanımızdan; çiftçiye ve rilecek bir kac kuruşun Ziraat Bankasınır ••sasen lıakkı olan alacağından kısılma-ıını değil; devlet ihtiyaçları icln yapılar birçok mubayaalarda göze çarpan israfın önünü alablleüek tedbirleri bekliyoruz. Tf l I devletin parası mnlıalllne sarfedilmh ı.lsun; vatandaşın vergi ağırlığı da e nİBbette hafiflesin.»
yan bir tarihçesini de yaptıktan son ra yazısına şöyle son vermektedir:
«Hürriyet savaşının yeryüzündeki manası sosyal bünye içinde fikirlere serbest )cc gelişine imkânı sağlamak, düşündüğünü söylemeyi ve yazmayı bir kahramaıı-
'inaktan kurtararak İnsan zekâsının tabii fonksiyonlun arasına koymaktır.
' Ancak bu sari yerine getirilebildiği tak dildedir kİ, bir cemiyette fikir hürrlyetl-le beraber hürriyet ahlâkının da yerleşmesine fırsat verilebilir.
Muskalı program
Yeni Sabahta «Sabah Sabah» sütununda aynen şöyle denilmektedir:
«Devlet Bakanı Cemil Said Barlns. Karadeniz bölgesindeki propaganda nutkunda cok parlak bir cümle söylemiş:
— İktidara geçecek bir parti evvelden nıe yapacağını teshil etini* olmalıdır.
-kat sayın Bakan bu sözlerlle Demokratlara taş utmak istediğine gö -
Var. Nitekim. Halk Partisinin de bir po-rogramı var. O halde Barlasımız ne Isti-
Anlaşılıyor, Cc-mll Snld Burlas. iktidarları Halk Partisinin Ekonomi Bakanı o-larak bütün ümidini mûcizeye bağladığını söylemişti. Galiba, daha iktidara gelmeden Demokratlar aynı şeyi söylerlerse, Barlas nefsine kıyasla onların da yapa-ağı bir şeyler olduğuna şimdiden ina-
DÜŞEREK AĞIR
SURETTE YARALANDI
İncesu semtinde oturan Ayşe Tür-
ker isminde bir kadın Hamamönü semtinden geçerken buzdan ayağı kaymış ve düşerek ağır surette yaralanmıştır.
Ayşe hastaneye kaldırılarak te -iavi altına alınmıştır.
Ne hürriyeti?
Cumhuriyette Nadir Nadi, Yavuz Abadan’ın evvelki gün Ulusta neş çeltiği başmakaleyi ve bu başınu harririn esasını teşkil eden «Hürri yet fikre dayanır. Fikirsiz hürriyet boş bir kelime olmaktan ileri gi d mez» cümlesini ele almakta v« h rriyet fikir arasındaki münasc bellerin aynı zamanda dikkate şa-
Olgun vücudünün bütün ağırlığını koluma yaslıyarak:
— Eğlendin mi? diye sordu.
— Niçin soruyorsun?
— Beni aramadın da...
— Seni aramadım, dedim. Bir sürü çoluk çocuk beni sual yağmuruna tutarken seni aradım ve gelip beni haşarattan kurtarmanı istedim. Amma sen kaybolmuştun.
— Aldanıyorsun, diye cevap verdi. Ben salandan dışarı adım at madım. Hep dansettim durdum.
Yalan söylüyordu. Yalanı, peynir ekmek yer gibi kolay söylüyordu. Kimbilir hangi maksatla?
— Belki, dedim. Kabahat bende
Onun bir ara Hüsrev’le salondan dışarı çıktıklarını gördüğüm halde üstelemedim. Gözlerime inanmak-tansa ona inanmağı tercih ettim. Zira; içimde, herkese karşı, bir at ve merhamet hamlesi yükseliyordu. O sırada önüme birisi çıksa da beni kalbimden bıçaklamağa yel-tense onu da bağışlardım. İnsan ruhunu küçük hesaplarla, sefil münakaşalarla doldurmaktan ne çıkar? Bu, teferruat içinde eriyip kaybolmaktan başka neye yarar? Gayeme erişmek ve onu selâmete çıkarabilmekliğim için herşeyden önce, benim dürüst bir yolda yürümem ve kendisinde iki ile kötünün mukayesesini yapabilecek bir durum yaratmam lâzım gelecekti. Görgü, bilgi ve hakikatler, bir defa alışılmış şeyleri yalnız bir cepheden görebilen, tek taraflı işliyen mahdut ve inhisarcı bir zihinde reddedilmiştir. Ona madalyanın bir de tersini gösterebilmeli, eğlence dediği şeylerin maskaralıktan başka birşey olmadığına ken-
Dün şehrimizde feci bir donma ve zehirlenme hadisesi olmuş ve 12 yaşlarında bir çocuk geceyi boş bir ekmek sandığı içinde geçirmek istemiş fakat yanına aldığı kömürle zehirlenerek ölmüştür.
Bu feci hadise şöyle olmuştur:
Kızılcahamamda ihtiyar bir büyükannesinden başka hayatta kimsesi bulunmayan 12 yaşlarında Musa isminde bir çocuk bir müddetten-beri Ankarada gazete satarak kendisini geçindirmekte ve kazancından arttırdığı bir miktar parayı da büyük annesine göndermektedir.
Musanın Ankarada yatacak bir yeri olmadığı için yazın parklarda ve kışın da otobüslerde geceyi geçirmektedir. Kimsesiz çocuğun son günlerde otobüste yatmasına müsaade edilmediği için kendisine yeniden bir yatacak yer aramaya başlamış ve en münasip yer olarak da Ulus mey danında bulunan kapalı otobüs durağının içindeki boş sandığı seç -
Musa evvelki gün gazetelerini sattıktan sonra bir fırından tedarik et-
L| arp sırasında Avrupa ve As-“■ya’daki sivil halkın sıhhi durumu, yalnız orduların sıhhat ve harekâtı üzerindeki doğrudan doğruya tesiri bakımından değil, ayni zamanda harp sonrası devrinde umumî bir inhitatı bekleminin ve buna göre hazırlanmanın makul göründüğü ci-
hetle hükümetler için derin bir endişe konusu teşkil etmiştir Bu itibarla milletlerarası Kızılhaç komitesinin Tıp şubesi «harp yüzünden zarar gören memleketlerde sivil halk arasındaki sıhhat şartları» adı verilen şumullü bir tetkike girişmiştir. Etüd 1946 da başlamış ve geçenlerde bitirilmiştir. Bu maksatla
bu yılın Ağustosuna kadar muhtelif dünya memleketlerindeki sıhhî şartlara aittir.
tiği ateşi de yanına alarak sandığa girmiş ve kapağını da kapatmıştır
Ertesi gün otobüs durağını süpüren bir çöpçü sandığın kapağını açtığı zaman Musanın sandıkta yatmakta olduğunu görmüş ve uyandırmak istemiştir.
Çöpçü Musanın uyanmadığını göründe öldüğünü anlamış ve vaziyeti derhal en yakın zabıta memu-
runa bildirmiştir.
Zehirlenen ve
sonra da donan Mu-
sa morga kaldırılmış ve tahkikata başlanmıştır.
Dün ikinci bir donma hâdisesi de Polatlının Poyraz köyünde olmuş ve Ali Özcan isminde bir çoban ko-yunlarını otlatırken tipiye tutulmuş ve sonra da yolunu kaybederek don-
Sürünün köye çobansız döndüğünü gören köylüler çobanın kaybolduğunu anlamışlar ve gece ellerinde meşalelerle çobanı aramışlardır.
Geç vakitlere kadar aranan çoban Ali nihayet bir kar yığını altında, donarak ölmüş bir vaziyette bulunmuştur.
Mahalli jandarma karakolu tarafından hâdiseye el konmuş ve tahkikata başlanmıştır.
GALİP ARCAN
TEMSİLLERE BAŞLADI
Devlet Tiyatrosunda temsil edilmekte olan J. B. Priestley’nin -Bir Komiser Geldi» adlı eserinde, Art-hur Birling rolünü oynamak üzere beklenen İstanbul Şehir Tiyatrosu artistlerinden i. Galip Arcan şehrimize gelmiş ve dün geceden itibaren temsildeki rolüne başlamıştır
Ankara halkı bu kıymetli aktörümüzü bir kaç gün seyretmek fırsatını bulabileceklerdir.
Raporda doğum, ölüm, çocuk ve-fiatı ve diğer hayatî istatistikler hulasaten fakat etraflı bir şekilde gözden geçirilmiş ve aynı zamanda tıbbî servisler, hastahane kolaylıkları, veba, malarya ve tüberküloz gibi muayyen hastalıkların dünya sıhhati üzerindeki tesirleri incelenmişti. Tabiatiyle bu etüd bilhassa hekim-' leri ilgilendirecek, mahiyettedir. Fakat tıbbî bir etüd, sosyal muhit göz önünde tutulmaksızın hiç bir zaman yapılmıyacağı cihetle raporlar bu bakımdan hekimlik ilmiyle ilgili olmayan halkı alâkadar edebilir.
Raporlarda, umumiyet itibariyle iyimser davranılmakla beraber,
harpten zarar gören memleketlerde-
ki sıhhat probleminin vüsatiyle elan yapılması icabeden yeniden imar ve
HALKA UCUZ
EV TEMİNİ
İstanbul, 2 (Telefonla) — Halka ucuz ev temini için tetkiklerde bulunan komisyon bugünlerde raporunu belediyeye verecektir. Bu ko -misyonun şimdiye kadar elde ettiği neticeye göre, hariçten, bilhassa Finlandiyadan portatif malzeme getirmek suretiyle ucuz ev temin edilecektir. Bu evlerin 2000 - 2500 liraya mal olacağı tahmin olunmaktadır.
T. C.
ZİRAAT BANKASI
SERMAYESİ : 300.000.000 T. L.
Kuruluş tarihi: 1863
(7
Faizli
10-000.000 Liralık
1 inci tertip İstikraz Tahvilleri her keseye elverişli
20- 100-500- 1000
Liralık kupürler hâlindeki HÂMİLİNE AİT TAHVİLLER
15.2.950-28.2.950
Tarihleri içinde T. C. Ziraat Bankası gişelerinde satılacaktır.
Devlet Tahvilleri gibi-
Gelir vergisinden ve diğer her türlü vergi ve resimden muaftır
Yurdun her yerindeki T. C.
Ziraat Bankası gişelerinden isteyiniz! (230)
kalkındırmanın önemi gözden ka- ı zarfında çocukların sıhhatlarında çırılmamıştır. 23 memlekette yapılan belirli bir düzelme yer almıştır, fa-etüdler neticesinde toplanılan ista- j kat bu memlekette de mülteciler tistik malûmatta, harp yüzünden dün meselesi terakki meyli frenlemek-ya sıhhatinin ne dereceye kadar za- tedir.
rar gördüğü açıkça belli olmakta- ' - - • ■ .............
dır. Fakat tetkike dayanan kısmî neticeler ihtiva eden 5 inci ve son raporda cesaret verici vir kayda tesadüf edilmemektedir. Harp yüzünden zarar gören Avrupa memleketlerinde sıhhî şartlar çok terakki etmiş olup, halk, harp sonunu takip eden ilk aylara kıyasen iaşe, giyim ve dolay isiyle hastalıklara mukavemet bakımından daha iyi durumdadır. Bununla beraber müterakki duruma rağmen, uzun müddet yiyecek darlığına maruz kalmış Avrupa memleketlerindeki çocuk ve gençler hâlâ bedenen vasatın altındadırlar.
Asyada durum değişik, olup, değişik faktörlere göre mütalâa edilmesi lâzımdır. Bu kıtanın çok geniş bölgelerinde, uzun zamandanberi zaruret ve gıdasızlık adeta normal telâkki edilmiş ve bazı salgın hastalıklar hüküm süregelmiştir. Şimdiki manzara da, hiç bir bakımdan ümit verici değildir. Doğu ve Uzak-Doğu milletlerinin aslî gıdası olan pirincin dünya istihsali henüz harp evvelisi seviyeye yükselmemiş, bilâkis elân devam etmekte olan silâhlı münazaalar yüzünden bir çok memleketlerdeki mahsul daha da azalmıştır. Buna mukabil 1939 dan-beri Asya’daki nüfus takriben 85,000’000 artmıştır.
Gıda maddelerinin protein ve vitamin bakımından fakir bulunduğu bu büyük bölgelerde, hastalıklara karşı mukavemet de bu noksan yüzünden düşüklür.
Tetkikte toplu hicret meselesine büyük bir önem verilmiştir. Tetkiklere sahne olan hemen hemen her memlekette mülteciler meselesinin kalkınma ve daha yüksek hayat standardına ulaşmasını geciktiren en büyük faktör olduğu neticesine varılmıştır. Harp bitelidenberi 4 yıl geçmiş olmasına rağmen, mülteciler meselesi hâlâ halledilememiş ve yersiz yurtsuz kalan şahısların sayısı tedricen ve fasılasız artmaktadır. Mültecilerin, sıhhî şartlar bakımından da diğer halk sınıflarına kıyasen çok daha kötü durumda oldukları tesbit edilmiştir. Bu bakımdan hastalıkların yayılmasında ve hayat standardının düşük seviyede kalmasına bir faktör teşkil etmektedirler. Etüde esas teşkil eden raporlarda mülteciler meselesinin yalnız maddî değil, manevî bir sosyal facia olduğu da kaydedilmiştir.
Raporda, Batı Almanyadaki gıda dururunun tedricen düzelmiş olduğu, memleketin görünürde yeniden hayata kavuştuğu ve halicin daha iyimser olduğu kaydedilmiştir. Batı Almanya halkının umumî sıhhati şimdi memnunluk verici olarak va-sıflandırılabilir. 10 ilâ 19 yaş arasındaki çocuk ve gençler gıda darlığından en fazla zarar gören yaş gruplarıdır. Alman öğretmenleri bu yaşta ki çocuk ve gençlerin, soğuk alma-• lara karşı düşük bir mukavemet gösterdiklerini, zihinlerini kolaylıkla derslerine temerküz ettiremediklerini, sinirli olduklarını ve çabuk yorulduklarını tesbit etmişlerdir. Bununla beraber, Batı Almanya’nın her tarafında harp sonrası yılları
Batı Almanya'da takriben 12,000,000 mülteci ve yersiz yurtsuz kimse bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunların büyük bir çoğunluğu Alman olup, «kaçak mülteci» tesnifine girmektedirler. Yani bu şahıslar halen yaşamakta bulundukları ışğal bölgesinde diğer bir bölgeden kaçarak sığınmışlar ve resmî kayıtlara geçmemişlerdir. İngiliz işgal bölegsinde bu tasnife giren 3.800.000 yersiz yurt suz kimse yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu rakam gittikçe yükselmektedir.
Etüde göre, Yuanistan’da sıhhî durum, iç harbin doğrudan doğruya ilgilendirmediği bölgelerde daha parlaktır. Memlekette girişilen DDT kampanyası hakkında bazı dikkate şayan rakamlar zikir ve malaria vak alarmın misli görülmemiş derecede azaldığı kaydedilmektedir. Bir memlekette malarianın yokedilmesi, bilhassa tüberküloz bakımından ö-nemlidir, zira malaria ve gıdasızlık yüzünden zayıf düşen bir halk arasında tüberkülozun çok müsait bir zemin bulduğu tesbit edilmiştir
Yunanistan'daki gıda durumu el'an ıslaha muhtaçtır. Çete harbi yüzünden ziraî istihsal ciddi surette azalmıştır. Taşra halkı köylerinden kaçmışlar ve şehirlere sığınmışlardır. Bu göçmenlerin durumu büyük güçlüklere yol açmaktadır. Yunan Kızılhaç Cemiyeti dispanserler ve hastaneler açmış fakat bütün vakalarla uğraşacak maddi imkânlardan mahrumdur. Memleketin birçok kesimlerinde asayiş ve emniyet yeniden kurulmuşsa da, mültecilerden birçokları yurtlarına dönememektedirler. İç harp sırasında evleri yıkılmış ve tarlaları o derecede zarar görmüştür ki, yeniden münbit bir duruma girebilmesi yıllara mütevakkıftır.
Buna benzer şartlar Asya’da çok daha geniş ölçüde hüküm sürmektedir. Hindistan’ın ikiye ayrılması yüzünden şimdi Hindistan'da 4 milyon 500 bin ve Pakistanda 6 milyon göçmen ve yersiz yurtsuz kimse bulunmaktadır. Her iki memleket, Keşmirden göçmenleri melhuz 2 milyon kadar nüfusu da muhtemel olarak paylaşıp barındıracaklardır. Hindistan'ın taksimi sırasında, Keşmir’in Müslüman halkının mühim bir kısmı korkunç meşakkatlar ve sayısız can kaybı pahasına yüksek dağ geçitlerinden aşarak ve vadileri takiben Batı Puniab ve Pakistan’a sığınmıştır. Mütarekedenberi durum hafifçe düzelmiştir. Rapora göre, Keşmir mültecilerinin bir kısmı yurtlarına dönmek üzere yola çıkmışlardır. Fakat Keşmir’in geleçe-ği hakkındaki karasızlık yeniden yerleşme hareketini geciktirmektedir.
Etüdde dünya harbinin sebebiyet verdiği tahribata dair birçok vak’a-lar zikredilmektedir. Bu meyanda, halen devam etmekte olan soğuk harp de geniş ölçüde zararlar vermektedir. Kızılhaç tarafından toplanılan malûmat ve rakamlardan, umumi durumda bir salâh bulun inakla beraber, gelecekte el’an uzun bir mücadelenin mevcut bulunduğu belirmektedir. Şimdiki mazarrat kaynakları yokedilebilirse, ödevin nisbeten kolaylaşacağı şüphesizdir.
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
---Yazan : N- A.-Tefrika No: 14-'
dişini inandırmalıydım.
Yolun ortasında durdu. Kolumdan çıkarak önüme geçti. Ellerini omuzlarıma koydu. Ayaklarının ucunda yükseldi ve yüzümü görmeğe çalışarak, üfler gibi bir sesle yavaşça:
— Yalan söyledim, dedi.
— Bilmiyorum, dedim.
Yüzüme bir defa daha baktı ve geri çekildi. Tekrar yürümeğe başladık. İkimiz de susuyorduk. Ben, neden sonra gayet yumuşak bir tavırla:
— Acaba, diye sordum, şu ziippc oğlanlarla arkadaşlık etmekten zevk alıyor musunuz?
Halbuki o. biraz önceki dürüstlüğüne yakışmıyacak bir huşunetle:
— Sen benim nem oluyorsun? diye çıkıştı.
— Kıza kardeş çocuklarıyız, teyzenin oğluyum! diye cevap verdim.
— O kadar! dedi. Benim hareketlerime büsbütün karışamazsın.
içimi çekerek:
— Karıştığım için söylemedim, dedim. Fakat zevklerinin son derece iptidaî kalışına hayret ediyorum. Saatlerce zıp zıp sıçramanın, affedersin amma, bir kültür işi olduğunu kabul edemiyorum.
— Sen biraz kendi cehaletine
şaşsan daha iyi edersin.
— Ne gibi?
— Bu gece herkesi kendine güldürdün.
— Artık güldürmiyeceğim, diye cevap verdim. O senin arkadaşın bana herşeyi öğretecek. Bende bir cevher olduğunu bile keşfetti. Sen uyuyorsun! Salı günü evlerine gideceğim.
— Hele git te bak!
— Gidersem ne yaparsın?
Sağ böğrümü dirseği ile muştaladı:
— Ayaklarım kırarım.
— Vay canına! Pekala, sen benim nem oluyorsun?
— Kız kardeş çocuklarıyız. Teyzenin kızıyım.
Onun sesini taklide çalışarak:
— O kadar! dedim. Benim bütün hareketlerime karışamazsın!
Fakat Ayşe benden baskın çıktı:
— Karışır mıyım, karışmaz mıyım? görüşürüz..
Diye bir de tehdit savurarak devam etti:
— Bir defa o ahlâksızı eşek sudan gelinceye kadar pataklarım! Senin de saçını başım yolanm!
— İşte sağlığında onu yapamazsın. Yapamazsın, çünki; civanmert bir kavalyeye damını musi-
betlerden korumak yakışır. Ben de onu senin şerrinden koruyacağım.
— Ben mi yapamam?
— Evet, sen yapamazsın! İkimizin de sesi üst perdeden
çıkmağa başlamışt.
— Sen benim daha neler yapabileceğimi bilmiyorsun!
— Neler yapabileceğini bildiğim içindir ki, bunu yapamazsın diyo-
— Görüşürüz!
— Görüşürüz! dedim.
Pek hırslanmıştı. Ona da, bana da attı tuttu. O şırfıntıya kendimi kaptırırsam utancından ölürmüş! Kimsenin yüzüne bakamazmış!
Yolda bazan yüksek sesle, bazan sesimizi kısarak çekişe çekişe eve kadar geldik. Cebimdeki anahtar-
la kapıyı açtım, sesizce içeri girdik. Dargın ayrılmak istemiyordum. Oda kapısının önünde kolundan
— O kızdan hoşlandın mı? diye sordu.
Sesi titriyordu. Benim de hafifçe titremeğe başladı. Yavaşça:
— Güzel olmasına güzel kız amma hoşlanmadım, dedim.
— Nesi hoşuna gitmedi?
— Samimiyetsizliği...
— Ya samimî olsaydı?
Gözlerine dikkatle bakarak:
— Başka bir sebep bulacaktım... dedim. Sen de biliyorsun ki, benim kadınlarla aram hervakit a-çıktır.
Göz göze bakışıp duruyorduk. Kolumu sıkan parmaklan siniril bir tekallüs yaptı. Sonra gevşedi.
— Hepsiyle mi?
— Hepsiyle., dedim.
— Ona gitmiyeceksin, değil mi?
— Sen istemiyorsan gitmem.
— Gitme!
— Peki.
— Çünki iyi bir kız değildir o. Tanırım.
— Pekiy, dedim.
Yutkundu. Birşey daha söyleyecekti amma nedense cayarak geri döndü- Kapısını örterken selâma benzeyen bir hareketle elini salladı.
merikalı seyyahların memle-" * ketimize gelişlerinden çok memnun kaldıkları, harıl harıl yazılmakta ve evvelce turizmi teşvik bakımından alınan kararların tatbikine geçildiği ima edilmektedir Merkez Bankası memurlarından tutun, Gümıük, Tekel ve zabıta memurlarına kadar herkes seferber olmuş, Atlantik gemisini Ça-nakkalede karşılamışlar ve vapur İstanbula gelinceye kadar bütün işleri temizlemişler. Bu suretle seyyahlar da ellerini kollarını sallaya sallaya rıhtıma çıkmak bahtiyarlığına nail olmuşlar.
Ne kadar iyi değil mi? Fakat, bize göre hu bir gösterişten ibarettir. Kırk yılda bir gelen misafire karşı, bir ev sahibi nasıl mahcup olmamak için, bütün vesaitini seferber eder, onun gözlerini kamaştırmak isterse, bizimkinin de o cinsten ıbir hareket olduğu muhakkaktır.
Çünkü, elde mevcut bir sürü antidemokratik kanunun değil hariçten gelenlerin; dahilde bir yere gidenlerin bile ne kadar işine kel vurduğu malûmumuzdur.
Hâlâ trenlerimiz, vapurlarımızda, her türlü vesaiti nakliyemizde i bulundurulan zabıta memurlarının I bütün yol boyunca «tahkiki hüviyet» mevzuunda çalıştıkları aşikâr 1 dır. —
Sonra, antidemokratik hiç şüphe olmıyan 1704 kanun da meriyettedir.
Bu kanunun, 'bazı yerlerde bil- ' hassa şehrimizde bir çok zaman- . danberi tatbiki kısmen ihmal edil- i l diği de bugünlerde meydana çıkmıştır. Semt semt ikişer ikişer çıkarılan sivil memurlar, bakkal • dükkânından tutun, tüccar, avukat, ’ mü şirket, banka demeyip,oralarda kini V Ierin çalıştıklarını, ne tarihten beri orada bulunduklarını, hasılı ı- _ çığını, cıcığını aranıp sormaktadır- 1-lar.
Bu yüzden, bir kaç gündeubeı i ' tutulan zabıtların dört yüzü geçti -ğiııi de söyliyecek olursak işin nefil kadar sıkı tutulduğu meydana Çi--0^ kar.
Bilmem ne efendi, filân şirkette dört senedir çalışmaktadır, babası-’-111 nın adı bilmem nedir. Şu tarihte doğmuştur. Bu malûmatın neye H faydası vardır acaba? pu’
Türk vatandaşı, kendi öz topra- j ğında adım, adım takip mi edile-j cek?... Peki, neden? |
Sonra, emniyeti umumiye büt-ı çesinin bilmem şu kadar milvoul olduğuna şaşanlar, daha buııun gibia bin türlü teferruat ile uğraşım»^ mecburiyetinde kalan bu te^lâ^ tan, yine bu para ile idare edifiu«s- . sine hayret edeceklerdir.
Düşünün, yalnız Ankarada en a-^ şağı 25 30 bin kişinin fişi tutulmak®*.5 tadır.Bunların bazıları, çalıştığı yf™^ ri, sık sık değiştirmektedir. Bütün -bnı bunlara ait malûmat Emniyet Bi-ah rinci Şube Müdürlüğünde toplan-* hı makta, tasnif edilmekte ve her bi-*smı ri ayrı ayn takip edilmektedir. -imiş İşte size küçük bir misal, ibretle»!); bakın da, Amerikadan gelen sey-ku yahlara gösterilen ve reklâm ka-ıfee bilinden olduğu aşikâr bulunan kolaylıkların bu kanunlar meriyet-^ te iken nasıl yapıldığına şaşın!
Bütün bunlara rağmen C. H. P. lıâlâ demokrasiyi memlekete yer-leştiriyorum diye bağırıp durmak-ta ve samimiyetine herkesi inan- y, dırmak istemektedir. t.
Eğer, bizim söylediklerine inan- ) mamızı istiyorlarsa, ilk iş olarak bu gibi antidemokratik kanunları, hem de hiç vakit geçirmeden ortadan kaldırsınlar, hem bu işle beyhude yere uğraşanları hem de bütün vatandaşları sevindirmiş olacaklardır.
Hikmet YAZICIOĞLU
'^4 olduğuna gj; numaralı ’
ukkaııından tutun, tüccar, avukat, ıüteahhit, komisyoncu yazıhanesi,1 rket hanka demevin.ornlnrıh İrini
tuttum:
— Ayşe!
—Söyle!
— Biz kavga etmesek olmaz mı?
— Olur, dedi.
— O halde etmiyelim, dedim. Sonra ben odama çıkarken o şimden geldi. Kolumdan çekti:
— Atıf!
— Söyle!
Usulca kolumu sıkarak:
pe-
Ben de salladım.
O geceden sonra, verilen söz tutulmalı ve aramıza soğukluk yaratacak hiçbir sebep girmemeliydi. Amma böyle olmadı. Buonum, rahatımı kaçıracak can sıkıcı bir hava koklamaktaydı. Çevreme dikkat ederek ne kadar tetikte dursam adımlarımı ne kadar ihtiyatlı atsam gen de bir çukura düşecekmişim sanıyordum.
(Devamı var) '
NEYZEN TEVFİK ARTIK İÇMİYOR
İstanbul, 2 (Telefonla) — Neyzen Tevfik hastaneden çıkmış ve valiyi ziyaret etmiştir. Neyzen, artık iç- .. mediğini söylemiş «fakat ağzımda sulanmıyor değil ha!...) demiştir. -a|.
NUREDDİN VERGİN MAHKÛMİYETİ TASDİK EDİLDİ
Dışişleri Bakanlığı eski memurla- ı rından Mahmut Cahit Conker tara- ; fından, Bakanlık eski ikinci daire )j müdürü ve halen elçi payesiyle Pa- j ris Büyükelçiliğimiz Müsteşarı Nurettin Vergin aleyhine açılan, mek- ; tupla hakaret ve tehdit dâvası, üçün ( cü sulh ceza mahkemesince netice^ j lendiıilmiş ve Vergin bir gün hapis ve 3® kuruş ağır para cezasına mah-ı kûm edilmişti.
Haber aldığımıza göre Yargıtay i-kinci ceza dairesi mahkemenin kararını tasdik etmiştir.
YORGAN HIRSIZI
Altındağ mahallesinde oturan garson Kâzım Demir zabıtaya mü-racatla evinden bir yorgan çalındığını söylemiştir-
Tahkikat neticesinde yorganın boş ta gezen Kâzım Aydemir tarafından çalındığı anlaşılmıştır.
Yorgan hırsızı Kâzım ilk ifadesin de günlerdenberi çok üşüdüğünü yatacak bir yeri olmadığını ve nihayet her şeyi göze alarak yorgam çaldığını söylemiştir.
Savcılığa teslim edilen Kâzıın hal| kında tahkikata başlanmıştır.
Hahamla Patrik
İktisadî İşbirliği
Amerika ve
İdaresinin yardımları
Meclis köşesi
DAVET
ADYO»TELEFON-TELGRAF HABERLER
Komünist Çin
vakıaların gösterdiği bir bedahettir.
Filhakika, General Bradley ve A-miral Shermann’ın Tokyoda General Mac Arthur’la müzakere halinde bulundukları bu sırada böyle bir tahmini ortaya atmak hayli aşın (bir cesaret eseri sayılabilirse de, hâdiseleri az çok yakından takip edenlerin buna şaşmamaları lâzım geldiğine kaniiz.
Malûm olduğu gibi, Amerika, Fransızların destekledikleri Bao-Dai hükümetini tanımıştır. Buna mukabil, Pekin hükümeti, yani Mao Çe Tungun kurduğu Kızıl Çin Hükümeti, Hindiçini’de ancak bir hükümet tanıdığını bildirmiştir. O da Ho Şi Minh hükümetidir. Ho Şi Miııh komünisttir ve Basali hükümetinin hükmettiği 20 milyona mukabil 50 milyon insanı kontrol etmektedir. A-merikalıların son günlerde, anî olarak Mao - Dai'ye temayül etmeleri ve Formozaya 28 milyon dolar yardımda bulunmaları hakikî tâlbiyenin icabatmdan sayılmalıdır. Bu, daha „ ziyada Tokyo’da, bahsettiğimiz müzakerelere vakit kazandırmak içindir.
Tokyo müzakereleri Acheson’u kurtarmak içindir. Zira biz, her zaman iddia ettik, yine de ederiz, General Mac Artlıur Çinin terkedilmişine taraftardır. General, Çinin mü-dafa edilemiyeceğine kanidir. Bu bakımdan Dışişleri Bakanı Acheson ile müttefiktir. Bundan başka, Acheson, Başkan Truman ile dc hemfikirdir. Çünkü Truman, önümüzdeki seçimlerde, Amerikan umumî efkârı önüne yanılmış bir Dışişleri Bakanının yükü ile çıkamaz. Bu vaziyeti mutlaka tashih etmek gerekmektedir. O halde mes'ul askerî şefleri Tokyo-ya göndermek en kestirme çaredir.
Bugün Tokyoda cereyan eden müzakereler bir kıtayı kurtarmaktan daha çok bir Bakanı kurtarmak içindir.
Amerikanın Çin muvacehesindeki durumuna gelince: Bu her şeyden evvel Mao’nun vaziyetine bağlı olmakla beraber, Amerikalı sermayedarların işleri büsbütün başka türlü mütalea ettikleri anlaşılmaktadır. Çin, her halükârda tanınacaktır. Buna hiç bir hâdise, hiç bir devlet mâni olamaz. -Biz Hindiçinîli Bao-Dai’yi tanıdıksa, ıbunu sadece Asya-dan uzaklaşmamak için yaptık», di-lyen Amerikalılar vardır.
Bugün bunlar gösteriyor ki, Amerika, Asyadan sökülmektedir. Asya-dan sökülmek demek Asya’yı kızıl istilâya terketmek demektir.
Amerika, Asya hâdiseleri karşısında o kadar âciz kalmıştır ki, buna karşılık olarak bir idrojen bombasının imal edilmekte olduğunu bildirmiştir. İdrojen bombası atom bombasının 1009 misli fevkinde imiş. Buna kim aldırır? Gerek Çinde, gerekse Rusya’da o kadar çok insan var ki, Amerika, bu bombayı seri halinde imal edip atsa, yine matlup neticeye varamaz. Bundan başka, öldürebildikleri insanları, bir müşteri olmak sıfatiyle kayıp hanesine yazmak lâzımgelir.
Velhasıl, bu işin tutar tarafı yoktur. Tutar tarafı sulhtur.
Mücahit TOPALAK
HERGÜN BİR HÂDİSE :
Yeniden kredi açılan memleket isimleri ve yardım miktarları
Vaşhington, 2 a.a. — İktisadî işbirliği idaresi dün 34,471,000 dolarlık yeni ödenekleri kabul etmiştir. Kredi açılan memleketler ve miktarları şunlardır:
Almanyadaki İngiliz - Amerikan bölgesine, Amerikadan ham şeker satın alınması için 21.260 000 ve A-vusturyaya 2.022.000 dolar. Bunun 1.112.000 dolan ile Amerikan arpası satın alınacaktır.
Alman federal cumhuriyetine A-merikan çavdan satın alması için 1,500,000 dolar.
Kuzey Afrika ve deniz aşırı Fransız ülkelerine bilhassa Birleşik A-merika ve Kanadadan tan malzemesi alınması için3,720,000 dolar. Bir milyonu ile Amerikan motörlü vasıtaları alması için Yunanistana 1,900,000 dolar ve ayrıca İsveç’e 70,000 dolar. ’
öbür sefere!
| stanbul ara seçimlerinde Milletvekili olan Ekrem A-maç için:
— Mecliste en mühim meseleler müzakere edilirken, o İstan-buldadır. Kırdar gelir, o önde! Uran gelir, o ardında! Bakanlar gelir o yanlarında! derler.
Bir zaman, askerlik yapmayı-şına, bir zaman da Milletvekilliği işine karışanlara karşı, Ekrem Amaç son hareketini şöyle ayar-
İstanbulda Ermeni cemaatinin ileri gelenlerini toplamak ve doğru Reisicumhura götürüp hep beraber resim çıkartmak!
Artık kimsenin şüphesi kalmasın! Sayın Milletvekili, hem İstanfoulda, hem de Anka ranın göbeğindedir! — A. F.
Sizin karınız daha
iyisini yapabilirini?
Bir mütehassıs, ev kadınının işlerini pertavsızdan geçiriyor
Tibet harbe gidiyor
Almanya’ nın talebi
Kanser için yeni tedavi şekli
Nevyork, 2 (Nafen) — Kanser a-raştırmalan enstitüsü doktorlarından Dr. Hugh Greech’e göre bakterilerinde fazla şeker olanlar üzerinde yapılan tecrübelerin oldukça müspet bir netice verdiğini söylemektedir. Hattâ kansere tutulmuş ve ancak bir kaç ay yaşaması tahmin edilen kimseler üzerinde yapılmış olan şekerler tedavi neticesinde bu gibi hastaların daha bir çok seneler yaşadıkları görülmüştür.
Her ne kadar bu tarzda tedavi ilmen daha müspet bir neticeye var mamış ise de bazı vak’alarda plysac caharide diye bilinen bu şeker tümörleri 48 veya 24 saat zarfında kanser hücrelerini zehirledikleri mü şahede edilmiştir.
Bu polisaccharide'ler lâboratu-arlarda basilleri üretmekte elde e-dilmektedir. Tıp bu polysacchari-deler üzerinde elde edilen neticelerin uzun bir çalışmadan sonra tıbba yeni bir tedavi usulünü tespitde yar dım edecektir.
Bu suretle çalışmalar daha 10 sene de devam etse sonunda müspet bir netice alınacağı muhakkaktır.
İlk şekerle tedavi tecrübeleri fareler üzerinde tatbik edilmiş ve 100 fareden 30 tanesi şeker miktarının fazlalığı yüzünden ölmüş ve fakat geriye kalanların bir kısmı tamamen iyileşmiş ve diğer bir kısmı da kısmen iyi olmuşlardır.
Dr. Greech, bu ayni usulü 130 hasta üzerinde tatbik etmiş ve neticede bu hastaların tamamen iyileşmiş olduklarını söylemek kabil se bile 30-40 hastada iyileşme emareleri görülmüştür.
Polysaccharinde de fazla miktarda zehir vardır- Bu zehir tümörler tarafından emilmekte ve ölmelerine sebep olmaktadır.
Çin tecavüzüne karşı Tibet ordusu
Nevyork, 2 a.a. — Tanınmış radyo tefsircisi ve sayyah Roll Thomas, yarın çıkacak olan Colliers dergisin- ' de Tibet’e yaptığı son seyahat hak- ı kında bir makale yayınlıyacaktır. Roll Thomas bu yazısında diyor ki:
Çin komünistlerinin muhtemel ta- I arruzunu püskütrmet için Tibet , 100,000 kişilik bir ordu seferber etmektedir. Komünistlerin Tibet’i işgal etmek istemelerinin çeşitli sebepleri vardır. Bu işgâl sayesinde, Orta Asya’yı kontrol edecekler ve Hindistan’la 2100 kilometrelik bir hududa sahip olacaklardır. Çok mühim olan diğer bir nokta da, uraniyum ihtiva etmesi muhtemel olan zengin Tibet madenlerini ele geçirmektir.
Roll Thomas, bu seyahatin Tibeti bir Amerikan kolonisi haline getirmek için tertiplendiği hakkında Sovyet organı yeni zamanlar dergisi tarafından ileri sürülen ithamları reddederek şunları yazıyor:
«Bu seyahatin gizli tarafı yoktur. Amerika’da hiç bir resmî makamla temasta bulunmadım. Radyoda yaptığım yayınların da seyahatimle ilgisi yoktur.»
Belçika’da kral için referandum
Roma Radyosu, 2 (Basın- Yayın) — Belçika'da Kral Leopold’un tekrar tahta dönüp dönmemesi için bir referandum yapılması ihtimali vardır .oSsyalistler başka bir sisteme baş vurulmasını tavsiye etmişlerdir.
Belçika başbakanı mecliste söz alarak, kraliyet meselesinin bir an evvel halli için müzakerelere giriş-miye hazır olduğunu beyan etmiştir.
iki âşığın çevirdiği film gösteriliyor
Hollywood: 2 (a a.) — İtalyan rejisörü Roberto P.csselini’nin İngrid Bergmanla birlikte çevirdiği «Strom boli» filminin 15 Şubattan itibaren 18 sinemada birden gösterilmeye başlanacağı R.K.G. stüdyosundan bildirilmiştir. 44 sinema da 18 Şubattan sonra bu filmi gösterecekler dir- R.K.O. nun müdürü Howard Hughes, bu film için şimdiye kadar eşi görülmemiş bir reklâm kampanyasına girişeceğini bildirmiştir. Şim diden 35 milyon afiş bastırılmıştır. Ayrıca radyo ve gazetelerde de geniş ölçüde yayın hazırlıkları yapılmaktadır.
Ticaret filosunun tevsii isteniyor
Roma Radyosu, 2 (Basın - Yayın)
— Federal Batı Almanya Hükümeti, ticaret filosunu genişletmesi ve balina avı için gerekli müsaadenin verilmesini istemiştir.
Avrupa İktisadî işbirliği Teşkilâtına yolladığı bir muhtıra ile Bonn hükümeti, Doğu Almanya’dan gelen mültecilerinin fazlalığı yüzünden Batı Almanyada işsizliğin arttığını, bu mültecilerin Almanya’nın nüfusunu iki misline çıkardığım, dola-yısiyle bunların ihtiyaçlarını karşılamak .için istihsal durumunun harpten öncekine nazaran yüzde kırk beş nispetinde yükseltilmesi gerektiğini açıklamıştır.
Yunanistan’da yeni grevler
Atina, 2 (a.a.) — Posta ve gazete işçileri grevinden sonra, telgraf ve telsiz memurlarının da greve başla malarından endişe edilmektedir.
Tepkili yolcu uçakları imali
Vaşington, 2 (a.a.) — Sivil havacılık dairesinden bildirildiğine göre tepkili yolcu uçakları imalinin sür’atle sağlanması için lâzım gelen tahsisatın biran önce verilmesi kongreye teklif edilmiştir- Sivil ha vacılık dairesi raporunda, İngîltere-nin tepkili yolcu uçakları imali sahasında Amerika’yı geçmiş öldüğü kaydedilmektedir.
Uzak doğudaki soğuk harb
Paris radyosu, 2 (Basın - Yayın)
— Vaşington’d aki kanaate göre, Sovyetler Birliğinin Japon harp suç kılarının yargılanmaları hususunda ki karan Uzak-Doğu'daki soğuk har bi daha vahimleştireceği gibi Ho -Chi - Min hükümetini tanımaları da milletlerarası gerginliği daha arttıracaktır.
Amerikan siyasî çevrelerinde, Berlin yolu üzerindeki seyrüsefere konulan tahdidatın, Sofyadaki Ame rikan Büyükelçisinin geri alınması yolunda yapılan teşebbüsün ve bilhassa General Mac Arthur’un âle-nî bir şekilde Asya'ya yeni kuvvetler gönderilmesini istediği bir sırada, Sovyetler Birliğinin Japon harp suçlularının yargılanması yolunda bir karar almasının Başkan Truman’ın idrojen bombasının imali hakkındaki emrini kâfi derecede izah ettiği kanaati hakimdir.
Adalet Komisyonu:
Orman Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki ka nun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Bayındırlık Komisyonu:
Samsun milletvekili Yakup Kal -gay ve beş arkadaşının Mühendisler Odası Kanunu teklifini görüşmek ü-zere bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu?
«İl Özel İdaresi Kanunu Tasarısı. m görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Milli Eğitim Komisyonu:
1 — Tıp Fakültesi F. K. B. öğrencilerinden Cavit Saraçoğlu ve arkadaşlarının bir üst sınıfa devam haklarının (tanınması dileklerine dair dilekçe komisyonu başkanlığı yazısını,
2 — Çorum milletvekili Hasene İlgaz ve iki arkadaşının 3803, 4274 ve 4459 sayılı kanunların köy okulu, öğretmen evi, köy sağlık memurları ve ebeleri evleri inşa ettirilmesiyle ilgili maddelerinin değiştirilmesi ve 5012 ve 5082 sayılı kanunların kaldırılması- hakkındaki 5210 sayılı kanuna 1 madde eklenmesine dair kanun teklifini,
3 — Tekke ve zaviyelerle türbelerin şeddine ve türbedarlıklarla bu takım unvanların men ve ilgasına dair 677 sayılı kanunun 1 inci maddesine 1 fıkra eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Ticaret Komisyonu:
Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu tasarısını görüşmek üzere bu -gün saat 10 da;
1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 8 numaralı gemici dilekçe komisyonları:
Üyelerine evrak tevzii için bugün saat 14.30 da Kitaplıkta toplanacaklardır.
Genç bir kadın şöyle dert yanıyor: «Her sabah iyi niyetlerle ve taze bir enerji ile kalkarım; kocama çok sevdiği bir yemekle sürpriz yapmak, çocukları müzeye gö -türmek, anneme bir hırka örmiye başlamak isterim.
Bu tasavvurlarla yataktan fırlar, bir kerre aradan çıksınlar diye bayağı ev işlerine sarılırım. Öyleye kadar seğirtip yorulduğum halde, hâlâ gırtlağıma kadar bulaşık kaplar ve kirli bezler arasında bocaladığımı üzüntü ile farkederim. «Her halde ben dünyanın en beceriksiz ev kadınıyım!.
Bevin mühim bir nutuk söyliyecek
Roma Radyosu, 2 (Basın - Yayın) — Dışişleri Bakanı Bevin, önümüzdeki Pazartesi günü bir seçim toplantısında, dış politika hakkında ö-nemli bir söylev verecektir. Bevinin bu söylevinde Vietnam meselesine de temas edeceği bildirilmektedir.
Tito’nun hitabı
Belgrad, 2 (a.a.) (United Press) — Üniversitenin maden ve jeoloji şubelerinin ilk mezunlarına hitabeden Mareşal Tito, demiştir ki:
Yugoslavya’nın istihsal savaşı bu gün harpte olduğundan daha büyük bir önem almıştır. Sîzler; millî kurtuluş mücadelesi kadar mühim olan bu savaşta vazife almıya gidiyorsunuz. Hattâ bu mücadele kurtuluş mücadelesinden de mühimdir.
Günde 110 çocuk
Lahore, 2 (Nafen) — 1949 senesinin Aralık ayı içinde Lahore'de günde 110 çocuk dünyaya gelmiştir. Yapılan istatistiklere göre 1949 senesi aralık ayı zarfında 3.412 çocuk dünyaya gelmiş ve 1948 senesi ayni ay içinde ise yalnız 2.892 doğum kaydedilmiştir.
Bu kadar çocuk olmasına mukabil ise evlenmeler azalmıştır. 1949 aralık ayı zarfında yalnız iki evlen me olmuştur.
Diğer taraftan ölüm vak’aları da azalmaktadır. 1949 senesinin Aralık ayı içinde 1.166 ölüm olmuştur. Hal buki bir sene evvel ayni müddet zarfında ise 1-218 ölüm vak’ası olmuştur.
Lahore belediye ve sıhhî tesislerinin müspet bir şekilde çalışmakta olduğunu bu istatistikler ispat etmektedir.
Bu üzgün kadıncağız milyonlarca bir nümune mutfağı açmıştı. Bu eşlerinden (galiba benimki de da- nümunelik mutfakta tencere, tava, hil) daha az geyretli değildir. Ev ka- ; tabak gibi şeyler dolabın alt gözü-dınlarımn hayatı şüphesiz güçtür, knnannu «Ard» ı—ı«-—
fakat bunların çoğu ayni işi muhakkak üçte iki zahmetle ve belki daha iyi yaparlardı, eğer kafa yorup-ta hareketlerini sadeleştirmeyi bilselerdi! Fabrikada olsun, evde olsun; fazla iş çıkarmanın başlıca sırrı, her türlü lüzumsuz hareketten sakınmak için, araç ve avadanlığı makul bir düzene göre kullanmasını bilmektir.
New Jersey devletinin Rutgers Üniversitesi 300 ev kadınını, mutat ev işleri üzerinde düşünerek, yapılmaları için daha basit bir usûl bulmaya davet etmişti. Gerçekten bu kadınlar, yaptıkları denemeler sonunda ortalama yüzde 41 nisbetinde zaman tasarruf etmiye, yürüdükleri yolu da yüzde 56 kısaltmıya muvaffak oldular. Meselâ bir kadının, sırf kahveyi bir dolapta, kahve demliğini başka bir dolapta, ölçüyü de kaşık çekmesinde tutmayı âdet ettiğinden dolayı yılda 30 saat zamanla 8,5 kilometre mesafe israf ettiği hesap edilmiştir. Kullandıkları takımları sabit ve kolay erişilir yerlerde tutarak arama, bulma ve seçme zaruretlerini ortadan kaldırsalardı, br çok kadınların günde kiç değilse yarım saat zaman kazanacaklarına şüphd yoktu!
Çok yaygın başka bir hata da, tencere - tava gibi birbirine benzer araçların bir yerde bulunmaları lâzım olduğu düşüncesidir. En doğru su her kabı, nerde kullanılıyorsa o-rada bulundurmaktır: Yemek tencereleri daima ocak yanında, fakat kullanılmadan önce su doldurulacak olan çaydanlık musluk yanında durmalıdır. Salata tabağı buz dolabının yanında, fakat bıçaklar yine musluğun yakınında durmalıdır. Yatak düzeltirken kadın ortalama 50 metre yol yürür. Bir yanda işini tamalamadan öte yana geçmese yol şüphesiz hayli kısalmış olurdu. Kadınların çoğu kaplan her yemekten sonra kurulamak âdetindedirler, halbu ki onlan kaynar sudan geçirerek sızmaya bırakmak hem daha sıhhi, hem daha az zaman alıcıdır. Pijama, yatak çarşafı, iç çamaşın, hamam takımları gibi şeyleri ütülemek de zaman İsrafından başka bir şey değildir-
Kadınların yine hepsi çörek (pu-ğaça) yapma işini çok güçleştiriyorlar. Meselâ 100 tane çörek yapa- ______o,_____________________ ______
cak olsalar, hamuru ilkin yuvarlak neleri aradığınızı tesbit edin. Sonra bir keski ile keserler, sonra artan I bütün bu işleri nasıl daha kolay ve hamıırıı vpniHon vıı&ıının tPİrrar I çabuk yapacağınızı düşünün.
4 — Bütün ev işlerinizde kendinizi kontrol edin ve daima daha basit metotlar bulmıya çalışın. Eğer her el-hareketini zekâ ve kabiliyetinize bir mihenk sayacak olursanız, çok geçmeden farkedersiniz ki, bir evin idaresi içinizde büyük ve derin bir memnunluk duygusu yaratabilir.
Serbest Fıhra
Bin de versen yoğum!
D u yaz sonu Eylül ayında İs-tanbuldaydım; Beykoz deri fabrikasında kimyager bir akrabam vardır; bir gün görüşmemiz sırasında (bana:
— Yarın gel de sana fabrikayı gezdireyim, dedi.
Ne yalan söyliyeyim, bir çok fabrika gezmiştim ama, deri fabrikası hakkında esaslı bir fikrim
Bu mevzuda ancak, «debboğ sev diği deriyi yerden yere vurur» diye bir söz biliyordum o kadar...
— Hay hay, memnuniyetle, diye cevap verdim.
Ertesi sabah da. Beşiktaştan vapura, Yeniköyden bir aktarma, doğru Beykoza çıktım. Cânım, İstanbul! Sabah sabah ıbu iki saatlik Boğaz havası ile ne kadar açıl-
İskelede beni akrabam bekliyordu; doğruca fabrikaya yollandık.
Fakat »aziz okuyucularım! Fabrikaya girer girmez, geldiğime de geleceğime de, bin pişman oldum. Aman Allahım! O ne kokuydu!
| Sarıçizmeli |
Burnumu mendilimle tıkasım, sanki gözlerimden, kulaklarımdan yine içime doluyordu! Ne gördüğümü, ne hissettiğimi hiç hiç, sormayın!
Biraz mendilimi burnumdan çekerek akrabama sordum:
— Sen burada ne maaş alıyorsun kuzum!
— 285 lira!
— Ben sana bir şey söyliyeyim mi? Bana bin de versen, ıben yoğum!
— Neden ?
— Bu koku, çekilir mi karde-
Akrabam güldü:
— Nesi var, dedi. Yahu burası deri fabrikası! Hem sen yeni geldiğim zaman bir görseydin! Bereket versin, bir kaç gün temizlettim, badanalattım da, şimdi geçti! Kalmadı!
Bu sırada, ibaşka bir arkadaşı
gülerek söze atıldı:
— Yok, yok, dedi. Geçen bir şey yok!. Fakat sen de bizim gibi bu kokuya alıştın artık...
★
Mecliste evvekli gün konuşulanları okudum da hatırıma deri fabrikasında işittiğim sözler geldi:
— Sen de bizim gibi bu kokuya alıştın artık!...
Rüştü Aksal, geçen sene lıeııüz Bakan değildi. Fakat, Bütçe Tarama Komisyonunda üye bulunduğu sıralarda dört beş gün çalıştıktan sonra şöyle demişti: Bütçede tam 50 milyon liralık bir tasarruf yapmak imkânı vardır!.
Şimdi kendileri Maliye Bakanı oldu. Ve Meclise geçen seneden daha yüklü bir bütçe getirdi!
İnkâr etmiyeyim, belki Bakanlığa ilk geldiği günler, bir kaç tasaruf teşebbüsü yapmıştır. Fakat ,ne dersiniz, o da fabrikanın kokusuna alışan kimyager akrabam gibi, nihayet hükümetin havasına ve kokusuna alışıverdi!. Hem de, pek tez alıştı!
Her şeyi D. P. ye hücum için fırsat bilenlerden birinin yazığı mektup
(Baş tarafı birinci de)
27 Ocak Cuma günü meclis oturumunda bir sual takririne cevap ve ren çalışma bakanının söz arasında, hiç te lüzum olmadığı halde, şahsımdan bahsedişi ifade edilen fikir ve mana bakımından değil de sırf adımın zikri noktasından benim de hoşnudsuzluğumu mucip oldu. Hattâ bunu farkeden bakan kürsüden indikten sonra yanıma kadar gelip adımı zikretmiş olduğu için benden özür de diledi. Fakat bu hâdiseyi yersiz izahlarla gazetenize geçirmeniz üzerine hakikati belirtmek için şu noktaları tavzih etmeyi lüzumlu buldum:
Hakikaten Mecliste geçen hafta iş kanununun tadil tasarısı görüşüldüğü gün çalışma bakanı ile grev mevzuu üzerinde temas ettim ve bugünkü şartlar içinde grevin bu memlekete mutlak surette zarar getireceği • kanaatinde olduğumu söyledim. Kanaatlerinin izharında siyasî menfaat bekleyen bir insan olmadığım için her nerede ve ne zamanda ve kime karşı olursa olsun fikirlerimi izhardan asla geri kalmadım ve kalmamaktayım- Binaenaleyh siyasî mecralarımız ayrı olan arkadaşlarla da bazı memleket meselelerinde pek âlâ fikif birliği yapmış olabilirim. Bundan daha tabiî ne olabilir? Nitekim Demokrat Partinin bazı hususlarda iktidar partisile beraber olduğunu her vesile ile ilân ve izhar etmesi; iki demokrat kurucunun tarım bakanını, çalışmasından ötürü, tebrik ve takdir etmeleri keyfiyetinin bizzat bakan tarafından bütçe komisyonunda ifade edilmesi tarafı-nıfdan gayet tabiî karşılanıyor da benim grev hakkındaki görüşlerimin bir kakanın görüşile tetabuk etmesi sizi neden bu kadar işkillendiriyor?
Bir fikir matabakatını (bakanla ve hükümetle içli dışlılık) ifadesile tavsif ettikten sonra hadiseyi benim de C. H. P. ye iltihakım şeklinde tefsir eden gazeteniz; (gazetecilik ahlâkı)nın asgarî şartlarına riayeti bilseydi vatandaş şerefini bodbehod dedi kodu mevzuu yapmadan sekiz kuruşluk bir telefon masrafını göze alarak keyfiyeti bizzat alâkalıdan sorar ve bu ana kadar C. II. P. nin eşiğinden geçmemiş olan fakat dört sene evvel Demokrat Parti kurucuları adım alan Halk Partisi döküntülerinin peşine düşmüş olmanın hüsran ve azabını el’an yaşayan bir kimsenin müstakil kalmakta çoktan karara vardığını kolayca öğrenebilirdi.
Bu cevabın gazetenizin ilk çıkacak nüshasının aynı sahife ve sütununda aynı puntolarla neşredilmesinin kanunun verdiği haklara dayanarak taleb ederim.»
Muğla Milletvekili ____ ____„ . „
Dr. Mithat Sakaroğlu Fevzi Çubuk, Hamdi Koyutürk ve
ne konacak yerde hepsi kolayca ele geçecek şekilde bir döner daire üstüne yerleştirilmişlerdi. Kadın eğil-miye muhtaç olmasın diye çalışma masaları dirsek hizasına kadar yüksek yapılmışlardı. Kaplar her iki tarafı açık bir dolapta ve yemek masası ile bulaşık masası arasında yer almıştı; bu sayede yürüyüşlere lüzum kalmıyordu. Masa örtüleri, peçeteler, tuzluk ve biberlikler, çatal - kaşık gene yemek masası yanında ve açık bir duvar dolabında bulunuyordu. Yalnız bu dolap bile ev kadınına 20 gidiş - geliş tasarruf ettiriyordu. Bir kadın bulaşık küvetini on santim yukarı kaldıran bir sehpa icat edip bulaşık masasına yerleştirmek sayesinde müzmin sırt ağrılarından kurtulmuştur. Milyonlarca ev kadını Tann’nın günü alçak çalışma masasına, alçak bulaşık ve çamaşır teknesine, alçak ütü tahtasına eğilmek suretiyle eziyet çekmektedirler; halbuki bütün bunlar gayet kolaylıkla birkaç santim yükseltilip beller bükülmekten kurtulurdu.
Bazı kadınlar haftada 8 saat ütü tahtasının başında, 15 saat bulaşık masasının önünde dikilerek dizlerine kara su indirirler; halbu ki bu işler pekâlâ yüksek bir mutfak san-dalyasında oturarak ta vapılahilirdiı Siz bütün ailenizi bu «rasyonel çalışma. oyununa ortak edebilirsiniz. 4 yaşından yukarı her çocuğu bir yardımcı olarak görevlendiriniz. Bırakın başkaları da kap yıkasın, kâğıt sepeti boşaltsın! Bırakın her çocuk bir odayı temizlesin!
Sözün kısası, günde birkaç saat kazanmak ve gücünüzü saklamak istiyorsanız şu tavsiyeleri tutun:
1 — Mutfağınızı bütün araçlariy-le birlikte elden geldiği kadar rasyonel bir şekilde tertipleyin ve ortada gerçekten muhtaç olduklarınızdan başka birşey bırakmayın. Biriken lüzumsuz şeyleri muhakkak göz önünden uzaklaştırın.
2 — Erzak ve avadanlıktan bir demirbaş listesi çıkararak, herşeyi ehemmiyetlerine göre ve kolay erişilir yerlere koyun, onları nasıl kullanacağınıza dair temrinler yapın.
3 — Oda oda gezerek yapmıya mecbur olduğunuz işler için nerede eğildiğinizi, nerde uzandığınızı ve
hamuru yeniden yuğurup tekrar açarlar ve keskilerler. Halbuki dört köşeli çörekler de yuvarlakları kadar tatlıdır. Dört köşe 100 parça çörek elde etmek için bir bıçakla on-sekiz basit çizgi çekmek kâfidir.
Bir Nevyork firması birkaç ay önce kendilerini korumak zorunda bulunan hastalıklı ev kadınları için
Zile Demokrat
Parti merkez ilçe kongresi yapıldı
Zile Demokrat Parti merkez kongresi Paz§r günü saat 13 de ilçe parti binası salonunda bucak ve köylerden gelen 145 delegenin iştirakiyle yapılmıştır.
Ayrıca Tokattan kongreyi takip etmek için Demokrat Parti başkanı Nâzım Alpkaya, emekli Tümgeneral Hamdi Koyutürk il idare kurulu üyesi Fevzi Çubuk, il idare kurul üyesi Sıtkı Atanç, idare kurulu üyesi Mehmet Kazova, avukat Muzaffer Önal, Turhal ilçe başkanı Süleyman Trgut ve 11 arkadaşı da hazır bulunuyorlardı.
Parti salonunun çok büyük ve muazzam olmasına rağmen yüzler ce vatandaşı istiap edemediğinden halk kongreyi kar ve yağmurun altında sokakta hoparlörlerlen takip etmekte idi. Kongreye saat 13 de istiklâl Marşı ile başandı.
İlçe parti başkanı Ahmet Akba-yın kısa bir konuşması ile kongre açıldı. Atatürkün hatırası için 2 dakikalık sükût ihtiramından sonra yoklamaya başlandı. Bütün delegelerin hazır olduğu anlaşıldı.
Açık oyla kongre başkanlığına
kâtipliğe de avukat Muzaffer Önal seçilmişlerdir.
İlçe idare kurulunun bir yıllık mesai raporu başkan Ahmet Akbay tarafından okundu. Sık sık alkışlandı ve rapor kongreye arzedildi, kongrede ittifakla kabul etti.
1950 yılı bütçesi kabul edildikten sonra dilekler bahsine geçildi-bundan sonra gizli oyla ilçe idare kurulu seçimine başlandı.
Tasnif sırasiyle Ahmet Akbay, Ziya Güngör, Osman Bulut, Osman Altınalan, İsmail Soyanar, Şükrü A-kıskalı, Süleyman Çelik asil üyeliklere Aset Tulunay, Durmuş Oğuz, Bekir Dinçer, Sabri Onerer, Mustafa Şahiner, Nevzat Eken, Avni Öz-sancak yedek' üyeliklere seçilmişlerdir.
11 kongresine 16 delege seçimi yapıldıktan sonra saat 20.30 da kon -greye son verilmiştir.
İlçe idare kurulu aralarında vazife taksimi yaparak başkanlığa Ahmet Akbay ikinci başkanlığa Ziya Güngör, muhasipliğe İsmail Soyaner kâtipliğe Süleyman Çelik, üyeliğe Osman Altınalan, Şükrü Akıskalı, Osman Bulut vazifelenmişlerdif.
Haşan h:ç yerinden kımıldamamıştı. içeri giren adamı hakarefâmiz bir şekilde şüzdükten sonra t
~ imparator dediğiniz de bu sünepe herif mi imiş? Diye gürledi.
— 80
Haşan, kendini tutamıyarak: — Ulan, tam içeri girecek, zamanı buldun...
Diye söylendi. Fakat Mişel oralı değildi, titriyerek falcı kızına:
— imparator geldi...
Dedi. Falcı kızı bir anda değişiverdi. Derhal kararını verdi:
— Siz şu içerideki odaya giriniz asilzadem...
Diyerek Haşanın kolundan tuttu. Fakat Haşan yerinden kımıldamıyordu. Kız hayretle onun yüzüne bakarak:
— Çabuk olunuz...
Diye yalvardı. Fakat Haşan oralı değildi: ,
— İmparator dediğiniz kim oluyor? Gelsin bakalım da görelim. I Kız, ona hayran hayran bakakaldı ve bir fısıltı halinde:
— Yarabbi, ne kadar da perva-
Diye mırıldandı. Buna rağmen son defa yalvardı:
— Ne olur, beş dakika...
— Olamaz. Buraya fena bir fikirle gelmemiştik ki, bir baskından korkalım. İmparator gelires onunla da açıkça görüşürüz.
Dışarıda bir takım ayak sesleri oldu. Merdivenlerden çıkanlar vardı. Artık her şeyi oluruna bırakmak lâzımdı- Kapı sert bir darbe ile açıldı. Kapının önünde beliren üniformalı bir adam:
— Tamam, işte aradığımız burada!...
Diye haykırdı. Ve akabinde beş altı kişi birden içeriye girdi. 1
Haşan hiç yerinden kımıldama- 1
mıştı. İçeri giren adamı hakaretâ- * miz bir şekilde süzdükten sonra: 5
— İmparator dediğiniz de bu sünepe herif mi imiş? *
Diye gürledi. Falcı kızı derhal J fısıldadı:
— Hayır asilzadem, mparr' değil, imparatorun hassa k)- ator nı... amanda’
Hassa kumandan» tinden yerinde ' . Leon asabiye-
olduğu fate) ' duramıyordu. Âşık rete uğr' . Kızının yanında haka-V* N' dmak ona çok ağır gelmiş-.assa kumandam Leon da fa)-wı kızına âşıktı. İmparatorundar , gizli olarak sevgisini falcı kizir kaç defa ilân etmişti. Vakıa p ek fazla bir alâka görmediyse de, yj_ ne de âşıktı.
Hassa kumandanının va* zifesi, Haşanın nereye gittiğini öğrç nmek-ti. Bu dakikada öğrenmişti , dönüp gitmesi icabederdi. Fakat fajcı tr zının yanında kudretini f .östermek-isterdi. Haşana, sert v e' asık bir çehreyle:
— Burada ne işin var?
Diye sordu. Has? _n( omuzlarını silkerek gayet. fâk/'jyd cevap verdi;
— İşim olmasa gelmem.
— Sana bu işi».ı ne olduğunu soruyorum.
Bu sırada falcı kızı söze karıştı:
— Onu ben çağırdım.
Falcı kızının Haşam iltizam etmesi, hassa kumandanını büsbütün çileden çıkarmıştı. Fakat ona bir şey söylemeğe dili varmadı. Yine Haşana çıkıştı:
— Cevap versene...
— Adam olana bir tek söz kâfi...
Şu hanım kız söyledi ya..
— Saçmalama...
Leon, gittikçe kabarıyor, müte-hakkim bir tavır alıyordu. Haşanın da en tahammül edemediği hal bu idi şüphesiz...
Elini hafifçe hançerinin kabzasına götürürken, ağır, korkunç bir sesle:
— Kumandan efendi dedi, bana bu kelime ile hakaret edeceğini hiç tahmin etmemiştim. Bu budalalığı yapacağını daha evvelden kes-tirseydim, kelimenin ilk harfi dudaklarından çıkmadan onu hançerimle gırtlağına tıkardım.
Sonra birdenbire kükreyerek:
— Budala!... diye haykırdı.
Hassa kumandanı gayri ihtiyarî bir adım geri çekilerek arkasındaki muhafızlara_baktı. Haşan bunun farkına varmıştı:
— Hepsini hesaba kattım kumandan efendi. Topu topu altı kişisiniz. Kâfi değil... Bana karşı kâfi değil... En az kırk elli kişi olmalıydınız.
Hassa kumandanı bu acı hakaretler altında ne yapacağını şaşırmıştı- İlk hançeri kendisi yiyecekti. Elini bir türlü hançerine götürmeğe cesaret edemiyordu. Fakat daha fazla bekleyemezdi. Çünkü Haşan atılmağa âmâde idi.
— Bu yaptığının Bizansta cezası nedir bilir misin?
— Umurumda bile değil... Haydi hançerini çek de görelim. Yoksa uyuz bir köpek gibi gebertirim se-
Leon, çaresiz hançerini çekti. Haşan kahkahalarla gülüyor ve söyleniyordu:
— Söyle arkadaşlarına da sana biraz cesaret versinler. Seni geveze karga seni...
Haşan, bir pars gibi Leonun üzerine atıldı. Leon, çılgınca bir korkuya kapılarak kendini korumağa ■•alışıyordu. Fakat nafile idi. Bu deli, müthiş bir mahlûktu. Odanın içinde Leonu fare gibi kovalayan
I Haşan, durmadan da söyleniyor, a-lay ediyordu:
,— Korkma... seni öldürmiyece-ğim. Bu hançer bana padişahımın yadigârıdır. Onu böyle sünepe bir domuzun kanma bulaştırmam...
Böyle söyliyerek, korkudan ne yapacağını şaşırmış olan Leonun bileğinden yakaladı, hançeri elinden aldıktan sonra bir hamlede belinden kavrıyarak havaya kaldırdı ve bu mücadeleyi hayret ve tak dirle seyreden muhafızların üzerine fırlatarak:
— İŞte size bir kumandan posa- I , sı... Fazla ezildiği için hiç suyu kal madı ama... Kusura bakmayınız... Haydi şimdi hepiniz birden geliniz bakalım. Bir kaçınız İsaya kavuşursa karışmam ha...
Falcı kızı sonsuz bir zevkle bu sahneyi seyretmişti. Muhafızlar tereddüt ediyorlardı. Fakat Haşana hücum etmeleri lâzımdı. Bu sırada falcı kızı araya girdi.
— Evimde kan dökülmesini istemem... (
Dedi. Haşan derhal cevap verdi: 1
Kan dökmeden de mükemmel I bir cünbüş yapardık ya... I
Hayır... İstemiyorum. Kumandan Leon!... Muhafızlarınızı p hp gidebilirsiniz. Zannederim burada gördüklerinizden hiç ' ki sini imparatora söylemezsin’ biri-na eminim. Hiç bir şey gö »z. Bu-nizi söylemek daha doğ- rmediği-Kumandan Leon b -u ol°r-eğdi. Falcı kızının h' .aşını önüne rada rezil olduğ- akkı vardı. Bu-söyliyemezdi. M unu imparatora çıkıp gitti. uhafızlannı alarak
Haşan, sar mjş gib' kı«’-
.aa;
. münasebetsizin içeriye gir-mesıy le yari(ja kaıan konuşmaya .m etsek...
Dedi. Falcı kızı hâlâ heyecanına nâkim olamıyor, bu erkek güzelinin adalelerindeki kuvveti düşünüyordu. Bir an düşündü, Mişele baktı. Zavallı delikanlı perişandı. O-nun haline acıdı:
— Şimdi sizi Mişel, şehzadenin yanma götürsün. Esasen şehzade de sizi bekliyor. Nasıl olsa tekrar beni görmeğe geleceksiniz.
Haşan kendi kendine söylenerek ayrıldı:
— Şehzadeyi biraz sonra da görsek olurdu ya... Neyse...
Bir müddet, iki delikanlı hiç konuşmadan beraberce yürüdüler. İ-kisinin de düşüncesi aynı idi. İkisi de falcı kızını düşünüyordu.
Şehzade Orhanın bulunduğu saraya yaklaştıkları vakit Mişel, bitkin bir halde Haşana şunları söyledi:
— Ben, büyük kapıdan gireceğim. Sen, şu duvar boyunca yürüyeceksin. Arka tarafta sarmaşıklar arasında saklı bir demir kapı vardır. O kapıya üç defa vuracaksın.
Haşan itiraz etti:
— Neden ben de senin gibi büyük kapıdan girmiyorum da, hırsız gibi gizli kapıdan giriyorum.
— Şimdilik senin görünmen doğru değil de onun için...
— Bu Bizans da ne tuhaf memleket... Her şey gizli, kapaklı...
— Öyledir.
— Peki sonra?
— Kapı açılınca, karşına çıkan a-dama (Allah imparatoru korusun!) dersin.
Haşan irkildi.
(Devamı var) 1
Dünya Basınından Hulâsalar
— 2 - 2 - 1950
İngiliz gazetelerinden bağımsız Times, muhafazakâr Daily Tele-graph ve sol cenahtan Daily Miror gazeteleri, dün sabah, hidaljen bombası meselesi İle İlgili yazılar yayınlamışlardır.
Times gazetesi, bu bombanın çok müthiş bir silâh olduğunu kaydettikten sonra diyor ki:
«Atom bombasının Sovyetler tarafından bulunduğu ilân edildikten sonra, bunun da zehirli gaz gibi kul-
] Kadınlara uygun
mesleklerden biri
lanılmıyacağı anlaşılıyordu. Dünya ha barışım koruma bakımıdan bu si-lâlnn müsbet bir tesiri olabilecekle £ u4’ m™
(ki hiç bir şey olma-Mişeli göstererek falcı
Bununla beraber hidrojen bombası-s nın silâhlanma yarışma hız vermesi ı de kuvvetle muhtemeldir.
' Batı devletleri Sovyetler Birliği • ile yeni bir uzlaşma zemini arama imkânına bir kere daha sahip ola-
■ caklardır. Bittabi Sovyetlerin de atomun kontrolü fikrini kabul etmesi icabetmektedir.»
Daily Telegraph da şöyle diyor:
«Sovyetler Birliği atomun millet lerarası kontrolü fikrini ileri - ., mekle beraber, bunda kendi nazarının kabulünde ısrar y81 durumun çıkmaza girm» . etme£le) olmuştur. Hitler de • -sıne sebep hareketi ile silâhla- sakildeki
açmış ve düny» 11013 yarış103 yol lemisti. ■*X1 Makete sürük-
Fakat he- ,
düşmew’ r§eye ra^men ümitsizliğe liği de -k icabeder. Sovyetler Birlik / . hareket hattını değiştirebi-
bp Amerika’nın elinde idrojen bom-» .sı gibi bir silâh bulunmakla hiç oir devlet tehdit altında bulunmuyor. Ancak bu müessir silâh Sov-i yetlerin elinde bulunduğu müddetçe, siyasî havanın bulanık olduğunu kabul etmek lâzımdır.»
Daily Miror gözetesi de şunları yazıyor:
; .Kremlin hakikî bir anlaşma için . iyi niyet göstermelidir. Sovyetler ı atomu bir propaganda konusu haline : sokmuşlardır. Moskovadan iyi niyet görüldüğü takdirde bunum Batı dev-
■ letleri tarafından iyi karşılanacağı-ı na şüphe yoktur.»
Dünkü Fransız basını başlıca konu olarak Ho - Chi - Minh hükûme-1 tinin Sovyetler Birliği tarafından tanınması ve bu husustaki Fransız ı notasının Paristehi Sovyet elçisi tarafından iade edilmesi olayı üzerinde durmaktadır. Bazı gaz etelerin belirttiğine göre bu olayjar ifeovyet-Fransız gerginliğinin başla ngıcını teşkil etmektedir.
Ce Matin Le Pays gazetesi' bu konu üzerinde şunları yazmakiac.hr:
«Ho - Chi - Minh hükümetini.^ Sov yetler Birliği tarafından tanmiması ile başgöstermiş olan Sovyet Fransız ihtilâfı dün korkunç bir hâdisenin zuhuru ile de daha bariz bir hal almıştır. Filhakika, Paris’teki Sovyetler Birliğinin bir postacısı dün Fransız dışişleri bakanlığı ka-pıcısıne bir paket bırakmıştır. Bu paket Fransız protesto notasının metnini ihtiva etmekte idi. Şimdiye kadar böyle bir şeye asla rastlanmamıştır. Hiç şüphesiz halk demokrasileri diplomasisi her sahada yenilikler yaratmağa karar vermiş* görünmektedir.
L’Aurore France Libre gazetesi ise şöyle demektedir:
«Soğuk harbin yeni bir sîtfhasmı teşkil eden Mo - Chi - Minhfin Sdv yetler Birliği tarafından tanınması olayı hiç bir veçhile bizi kararlarımızdan döndürmiyecektir., Rusya hiç şüphesiz Viyetmin'i poli tikasına âlet etmek istemektedir. Bajgün cr nu dama tahtasının üzerine.-* çıkarmış bulunmaktadır ve mu* (tasımları müsaade ettiği nisbette onu ileri sürmekte devam edecektir.
Sovyet emperyalizmi a ncak kuvvetli bir mukavemet karşısında boyun eğmektedir. Bu ba:fcımdan da Bao - Dai’nin Batı müttef fitlerinden Ho - Chi - Minh'e karşı kendini mü-
M emleketimizde öyle meslekler vardır ki fizik yapısına, şefkat ve hassasiyetine pek uygun olduğu halde maalesef kadınlar tarafından fazla rağbet görmemektedir- Bunlardan biri ve en ro.ühimmi hemşire | lik veya hastabakıcılıktır. Bizde da mezunu olanlaıa -------------------.t ve benzeri işler le uğraşanlara (hastabakıcı) denil -diği için Nurse ka rşılığı olarak hem şire kelimesini kullanacağız.
Hakikatte doktorluğun mütemoni- rureti vardır. Umumî sağlık mer zuunun mühim bir kolunun teşkil ettiğine şüphe bulunmayan bakıcı sınıfının mükemmeliyeti ve rağbet edilir bir seviyeye ulaştırılması dis panâer, hastahane, doğumevleri ve revirlerimizin daha müsbet bir tempo ile işlemesi bakımından çok mühimdir.
Bugün en ileri memleketlerde ,_____________________
(hemşirelik) mühendislik, hakimlik, | labilmek imkânını kazandırmak nok doktorluk veya hocalık gibi en iyi tasından da faydalı olabilecektir, ailelerin kızlan tarafından seve se- '
Türk kadını hertürlü fedakârlıktan kaç-mıyan mümtaz bir varlıktır, bizde eksik olan tek şey sadece organizasyondur ■ YAZAN -
Perihan Parla
mi sayılabilen hemşirelik vaziı’esi tasavvur edildiğinden çok daha ö-nemlidir. Doktoi teşhisini koyar, re çetesini yazar, yapılacak işler hafc-kında emir verdikten sonra bir mild det u^rarnamak üzere çıkıp gid.er. ^’.ınacak müsbet netice tedavinin dikkatle ve bilgili bir şekilde yapııl-mış olmasına bağlıdır. Hastanın iğneleri, seromları, hararet derecesinin vaktinde alınması, soğuk veya sıcak tatbikatı, pansumanlar ve sa- atıcıcıll, (.»a«M)uaıı .aeve «
ire... Hep hemşireye ait işlerdendir. ve intisap edilen mesleklerden biri Ve hastalığın seyrini inceden ince haline girmiştir. Meselâ Amerika’-ye tetkik ile, ufak bir değişikliği a- ı (la hemşire ' ’’---- ’ ’ * ’ ”
nında haber vermekle o mükellef- I jnov inin »»=
Bu mühim vazife mesuliyetini ü- M‘“tec''rübe'’dXrtsîne lâM'tutuİ'tMk zerine alana kimsenin ciddi, feda- I - ......
kâr, feragatli aynı zamanda esaslı bir kültürle yetiştirilmiş olması şarttır. Gerek devlet hastanelerinde, gerek hususi klinik n-ve müessese revirlerinde halen va-1, zife almış bulunan hemşirelerimiz arasında aranılan vasıfta olanları vardır; fakat bunların sayısı ihtiya-cı karşılamaktan çok uzaktır. I|
Birçok yerlerde bu eksikliği doldu- I rabilmek gayesiyle, miktarı az olan
davet edecek kadar caziptir- Bizde de hemşire okullarının sayısını artırmak, bu mekteplerin tahsil seviyesini biraz daha yükseltmek, mes-I leğe girecekleri her yönden tatmin edecek imkânlar sağlamak, iyi aile kızlarının rağbetini kazandıracak propagandalara ehemmiyet vermek-1 le umumî sağlık davalarımızdan bi-, rinin halli yoluna gidilmiş olacaktır.
Bu suretle devlet dairelerine yöneltilmiş akını biraz olsun durdurabilmek. erkeklere daha kolay iş bu-
Kadının rahim, şefik, yardımse-| ver ruh haletine pek uygun gelen „ , ; , - ~- hemşireliğin memleket mizde de lâ-
-- kl?tr'n; k«'d(’lu"'':bl1 yık olduğu mevkiye çtkarılmas. mes
mek için H.glı Sehool u bitirmiş bu- | ıeğe gireceklerin İdeal birer unsur lunmak, başlangıçta 4 ilâ 6 aylık olarak yetiştirilmesi ve bu fedakâr
şarttır. Bu müddetin sonunda mesleğe elverişli olup olmadıkları kendilerine bildirilir. Muvaffak olanlar daha 3 sene sıkı ve esaslı bir tah-,Ek2 «örürIer-
I Birleşik devletlerde hemşirelik 1 1872 tarihinde bir meslek olarak teessüs etmiş ve bugün en mütekâ-
I mil ihale girmiştir, uıuu I defa dahllî harpler esnasında uuouivk uu^va». a. olan 2600
elemanlar yerine okuma-yazması ol ^rına ’ """
mıyan hastabakıcıların yahutta yi- etn ne cahil erkek hademelerin yardım-
a ye kardeşlerine bakmak için hastahanelerde gönüllü olarak va-„e , 21,e almı5, harbin sona ermesiyle bu
larından istifade edilmektedir. Bu I «)'' uğraşan kadınlar esaslı bir teş-«eiİ7(4on hiı- «.nlr nlrcnklıklar nrtavn kilât lüzumunu hissederek hastaha-
yüzden bir çok aksaklıklar ortaya çıkmakta, hastaların türlü şikâyetine sebep olmaktadır.
Umumî kanaat şudur ki: Henüz memleketimizde hemşireliğe lâzım gelen kıymet ve ehemmiyet verilmiş değildir- Herşeyden önce bu ulvî mesleğin prestijini arttırmak men suplarını — bugünkü seviyesine nazaran kıyaslanmıyacak şekilde — terfih etmek yollarına gitmek za-
insanlara rahat bir yaşama seviyesi temini bir çok bakımlardan hayırlı ve faydalı neticeler verebilir ümidindeyiz.
İstiklâl harbi sıralarında bir çok vatansever türk hanımlarının has-tahanelere giderek cepheden getirtilen kahraman yaralıların bakımında mühim hizmetleri dokunduğu, bü yüklerimizden dinlediğimiz göğüs kabartıcı hakikatlerdendir. Acaba sulh zamanında da insan ruhuna en çok haz veren yardımlaşma hissinin güzel bir tezahürü olarak kabul e-ebileceğimiz, hasta vatandaşların yardımında bulunmak, bu suretle gece gündüz yorulan hemşirelerin de yükünü hafifletmek gayesiyle bir kadın teşekkülü kurulamaz mı? Böy le İnsanî bir vazifeye çağrılan her Türk kadını bu işe seve seve koşacaktır. Çünki ihtiyaçta olana her nevî hizmet duygusu bir çok haslet lerle birlikte asil kanında mevcuttur. Ve o fedakârlıktan kaçınmayan mümtaz bir varlıktır. Bizde eksik olan tek şey: Organizasyondur.
ANKARA RADYOSU
3 ŞUBAT 1950 CUMA
.30 M. S. Ayarı.
.31 Müzik: Hafif uvertürler (Pl). .45 Haberler ve hava raporu.
1.00 Müzik; Şarkılar (Pl).
:.25 Günün programı.
!.30 Müzik: Hafif Müzik (Pl).
1.00 Kapanış.
! 28 Açılış ve program. !.30 M. S. Ayarı.
Müzik: Şarkılar.
Haberler.
Müzik: Piyano İle caz parçaları (Pl) öftlc gazetesi.
Müzik: Hafif şarkılar (Pl).
Akşam programı, hava raporu te kapanış.
M. S. Ayarı.
Müzik: İnce saz (Sevkefeza faslı). Konuşma.
Müzik: Dans müziği (Pl). M. S. Ayarı ve haberler. Geçmişte Bygüıı.
Müzik: (Tarih! Türk MUzifri) Müzik: Lled'ler (Pl). Radyo Gazetesi.
Serbest Saat.
Müzik: Salon orkestraları çnlıy (Pl).
Konuşma (Türkiye1 plAnı) Müzik: Brahm; nör senfoni (P Konuşma: B.
Müzik: Dans müziği (Pl). M. S. Ayarı ve haberler. Program ve kapanış.
7.;
7.:
21.00
21.25
dafaa edece kimkânları sağlaması gerektir. Kremlin Hindi Çini’de galibiyeti silâhla temine kalkışmayacaktır. Çünkü, demokrasilerin kudret merkezinin Birleşik Amerika’da olduğunu ve Amerika ayakta olduğu müddetçe, komünizmin kendini silâh zoru ile kabul ettirmesine ümid olmadığını çok iyi bilmektedir.»
Epoque gazetesi ise, Sovyetler Birliğinin soğuk harbi yeni sahalara götürmek suretiyle yaymak ve arttırmak amaciyle hareket ettiğini kabul etmekte ve şöyle demektedir:
•Şimdiye kadar bu soğuk harp alanında Fransa ancak ikinci derecede bir yer işgâl etmekte idi. Birden bire gayretlerinin sahasını değiştirmekle Kremlin hiç değilse şu üç fikre hizmet etmektedir?
•Batıkların cephesinde en zayıf bıtlduğu tarafa hücum etmek, faaliyet sahasını Asya'ya nakletmek ve Fransız İmparatorluğunu sarsmak.
Milletlerarası alanda, Uzak Do-ğu’da başgösteren tehlikenin açıklığı, diğer her türlü mülâhazalara hakim olmalıdır. Sovyetler Birliğinin bu hareketine verilecek en mükemmel cevap, Pasifikler için Atlantik Paktına benzer bir anlaşmanın kabulüdür. Bu cevap Bogomo-lov’un istihfafla geri çevirmiyeceği yegâne cevap olacaktır.
kilât lüzumunu hissederek hastahanelerde reform yapmayı kararlaştır mışlardır. Bu maksatla 1873 te 3 hemşire okulunun açılmasını sağlamışlardır- Bu yolda geniş faaliyet gösterenlerden biri de Amerikalı kadın yazarlardan Louise M. Alcott’dır. Bu müteşebbis insan, u-zun zaman fiilen hastahanelerde çalışarak muhitine önayak olmuş, ay rica eserleriyle de mesleğin ( gelişmesini sağlama bakımından büyük hizmetleri dokunmuştur. İstenilen vasıfta hemşire yetiştirmek fikriyle açılan mektepler zamanla; durmadan artmış 1880 de 15 mektep 1900 de 400, 1910 da 1100, 1930 da 1900 mektep faaliyete geçmiştir. Mezun sayısına gelince: Bu sayı 1880 de 157 iken 1930 da 25 bine yükselmiştir. Yine aynı senede yapılan bir istatistiğe göre yüzbin nüfusa 240 hemşire, 125 doktor isabet etmektedir.
Amerika’da vazifeli hemşirelerden başka bir de gönüllü olarak çalışan ev hanımları vardır ki bunların sayısı harp zamanında şüphesiz artmaktadır. Bu gönüllü hemşireler fırsat buldukça — sulh zamanında da hastanelere girerek vazifelilerin yerini almakta, onların bir kaç saat dinlenmeleri, hava almaları, her hangi hususî işleriyle meşgul olabilmelerine imkân vermektedirler. Takati olmıyan hastaların yemeğini yedirmek, traş etmek, taramak onlara kitap, gazete, mecmua okumak veya ailelerine mektup yazmak gibi işleri üzerlerine alarak bir kaç ______,, u
saat hastahanede kalmaktan büyük çağı Londraya giderken ateş alarak zevk duymaktadırlar. Bu suretle denize düşmüştür. Uçakta 7 kişi bu hem hasta vatandaşları sevindirmiş lunuyordu. Kaza hakkında tafsilâ hem de durup dinlenmeden çalışan henüz gelmemiştir. Uçak Amster hemşirelerin yükünü hafifletmiş o- dam - Londra arasında normal pos lurlar. Bu mevzuda ileri gitmiş mem ta seferini yapmak üzere bu sabal-leketlerden biri olan Amerika’dan saat 5 te Schipol hava alanındar aldığımız bir kaç misal bizi intibaha kalkmıştır.
Diyarbakırda İdarî baskı şiddetini artırdı Diyarbakır, (Özel muhabirinuz Hayrullahoğlu bildiriyor) — Diyar bakırda baskı son haddini bulmuş vaziyettedir. Halk Partisi tarafından açılan seçim kampanyası, bizzat vali Kemal Hadimli tarafından idare ve sevkedilmektedir. Halk Partisinin propagandacısı Hadimli, ge rek muhtelif toplantılar ve gerekse kazaları teftiş bahanesiyle yaptığı seyahatlerde daima partisini ve iktidarı övmekte, bütün gayretiyle de rey toplamaya çalışmaktadır.
Bundan başka emniyet teşkilâtı da vatandaşlar üzerindeki baskısını gün geçtikçe arttırmakta, sağa sola tehditler savurmaktadır.
W
İSTANBUL RADYOSU
3 ŞUBAT 1950 CUMA
12.57 Aoılıg ve programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Karışık garkı ve türküler (Pl).
18.30 Büyük Orkestra eserleri.
Rlchard Wagner: «Slegtried Idyl» Çalan: Arturo Toscaninl idaresinde Philarmonic - Symphony ork.
13.50 Şarkı vo türküler.
14.30 Serbest saat.
14.45 Dans müziği (Pl).
15.00 Programlar ve kapama.
17.57 Açılış ve programlar.
18.00 Dans müziği (Pl).
18.30 Keman soloları (Pl).
1. P. de Sarasate: «Zapateado»
2. Acheron: «Hebrew Mclody» Çalan: Menuhin.
18.45 Karışık şarkı ve türküler (Pl). 19.00 Haberler.
19.15 Hafif ara müzlg-i (Pl).
19.20 Radyo senfoni orkestrası konseri: tdare eden: Cemal Reşit Rey. Antonin Dvorak: Senfoni No. 5: «Yent Dünyadan».
20.00 Memleket türküleri.
20.15 Hafif orkestra eserleri (Pl).
20.30 Dinleyici istekleri) (Türk mü?İŞ'i). 21.00 Konuşma
21.10 Hafif ara müziği (Pl).
21.15 Fasıl Heyeti Konseri.
22.00 Konserto (Pl).
Johannes Brahms: Piyano ve orkestra için No. 2 «Si bemol majör» Op. 83.
Çalanlar: Vladimlr Horoviç ve Toscaninl İdaresinde N.B.C. Senf.
22.45 Haberler.
23.00 Dans müziği (Pl).
23.15 Hafif gece mÜ2İii (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
(
o.
Bir uçak kazası
Amsterdam, 2 (a.a.) — Hollanda Havayollarına ait bir c. 47 yolcu u
cOZCMLCTILirONLaB /angın ................. 00
.ıhhl imdat ............ 91
renler .............. 12028
tava Yollan ......... 1488:
ataklı vagonlar ..... 11860
»U ânta ............. 21078
leirtnk ............. 24846
lavagan ............. 24846
tagkent taksi ....... 22223
22333 23333 11111 21111
Sokakta, bu cehennemi velvele gittikçe yaklaşıyordu. Avamın tehevvürü, korkunç bir hâl almış, önüne gelen herşeyi yıkıp yakmak derecelerine varmıştı. Bu da me-lûn evden çıkarılan 15 kadar ölü ve yaralının görülmesinden ileri gelmişti.
Şurasını açıklıyalım ki, Protestanların tehdit edilen canlarını ve hürriyetlerini müdafaa ettiğini söylemeğe kimse cesaret edemiyordu. Bilâkis, bunun, melûn zındıklar tarafından dindar Kato-liklere kurulan bir tuzak, gayet soğuk kanlılıkla yapılan mürettep bir katliâm olduğu iddia ediliyordu.
Böylece kaynaşma son haddine varıyor, bütün mahalleyi istilâ ediyordu.
Bu sırada Giyyom Pantekot da gelmiş ve çetenin kumandasını eline almıştı. Yirmi kadar serseri, haydut makulesi herifan başına geçerek okçuları oradan koğmuş ve ikinci kat sahanlığını işgal etmişti.
Kiracılardan henüz yurtlarından cebren çıkarılıp Avamın yumruk ve tekmeleri altında sokaklarda sürüklenmemiş olanlar yerlerinden kımıldamamaları ve kapılarını açmamaları için emir almışlardı. Bunlar da, bu yasağa muhalif harekette bulunmaktan içtina-betmişlerdi.
Pantekot, ihtiyat kuvvetini teşkil eden diğer yirmi kadar serseri ve mektepliyi merdiven boyunca dağıtmıştı. Maamafih sıkıya gelince sokaktaki halktan istediği kadar gönüllü yardımcı bulabile-
PAPAZ ÇAYIRI
Yazan«
Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
74
çekti. Pantekotuft avenesi tarafından etrafı k uşatılacak bu gönüllüler, kendilerine emredilen herşeyi yapmak zorunda kalacaklardı. Bu tertibattan sonra, Pantekot, kendisini p,ek kuvvetli hissetmişti... amma, yine üzüntülü idi...
Çünkü, evi/ı iç tertibatını biliyordu. Keza» hücumla zaptedilme-si lâzım gel en o dar mendebur merdiveni d e biliyordu. Bu merdivenden ancak teker teker geçilmek mürryrtündü. Teker teker!., işte işin er t berbat, en tekliheli tarafı, aşılj naşı imkânsız bir mani bu idi. T«3ker teker, birbiri ardınca çıkm/ ıktan başka bir çare yok iken kaJ abalağın ne hükmü olabilirdi? Y ukarıda, her biri tek başına, ker »di adamlarından en az dördüne f jedel olan kahramanlar beklerken ı teker teker çıkanlar ne yapabil» rlerdi?
I§tp, onun üzüntüsünün sebebi bu idi. Fakat, bu üzüntü, onu teşebbüsünden menedecek derecede değildi.
Nihayet, hücuma geçildi. Serseriler ve talebeler cesurane bir surette merdivenee atıldılar. Maksat, basamakları imkân nisbetin-de çabuk çakmak ve üst başta yalnız olarak duran Boröver'e hemen yaklaşmaktı.
Bu usul, ağır küfürler, kalemle jfadesi mümkün olmıyan tehdit sözleri ile tatbike başlandı. Bun'dar; maksat, düşmanın maneviyatını bozmaktı.
BonSver, bir göz işaretiyle, her birinin elinde bir tahta iskemle bulunan ve durdukları yer hucum edenler parafından görülmeyen Korpodibaf Üe Strapafor'sa hazır olmalarını i.Vıtar etti. İki babayiğit adam, çetenin njerdivenden çıkmasına müsaade e?ti. sonra, basamaklar üzerinde yan.’11 düzine kadar adamın art arda bulunduğunu görünce, her bi.ti hedefimi seçti ve tahta iskemleleri kısa mesafeden bunların üzerine fırlattılar.
Bu iki mermi, hücum eden serserilerin, merdivenin üst başında durarak kendileri ile aly ettiğini gördükleri adama yaklaşmakta olduklarını sandıkları bir sırada sırtlarına düşmüştü ve düşmeleriyle beraber ortalık allak bulalk oldu. Üç kişi yere yuvarlandı, diğerlerinin basamaklardan çıkmalarına set çekti.
Boröver biraz indi, uzun kılıcını bu çılgınlar güruhunun ortasında sallamıya, yükselen feryat ve iniltilerin arasında habire vurmaya başladı.
Kısa bir fasıla oldu. Pantekot,
elde edilen neticeyi şöyle bir tah-minledi. Heyhat! Bu netice hiç de cesaret verici değildi. Basamaklara ayak basmış olan altı kişi, hepsi de az çok sakatlanmış oldukları halde geri çekiliyorlardı. Ve hiç biri tekrar işe karışacak halde değildi. Bu altı kişiden bir kaçı, aldıkları yaralardan kuyruğu titret-mişlerdi ve diğer kısmı da ömürlerinin sonuna kadar sakat kalmaya mahkûm idiler.
Korkunçtu bu hâl... Bununla beraber, aynı manevra, birbirini mü-teâkip üç defa tekrarlandı. Zira, bu işin en kötü ve korkunç tarafı, başka türlü bir manevra yapmanın imkânsız olması idi. Mutlaka buradan geçmek ve son adama kadar ölmek... veya büsbütün vazgeçmek lâzım geliyordu.
Giyyom Pantekot ise vazgeçe-miyordu... Amma, şimdilik...
Birbirini müteâkip üç defa, Ros-pinyak'ın serserileri, büyük bir tehevvürle hücuma teşebbüs ettiler ve her defasında geri püskürtüldüler ve bir kaç kişi kaybettiler.
Pantekot, maiyetinde bulunanların hâl ve tavırlarından, dördüncü bir hücum emri verdiği zaman onların bu emre itaat etmiye-ceklerini anladı. Bu sebeple böyle
yüz kızartıcı bir zillete maruz kalmayı tercih etti ve şöyle bir kurnazlık yaptı.
Bilmediğimiz, anlıyamadığımız bir sebeple kısa bir zaman için gaybubet eden cinayet yargıcı yardımcısının bu gaybubeti enna-sında Pantekot devriyeler kumandanını çağırttı. O da gelerek asilerden silâhlarını terketmelerini istedi. Pantekot, kendilerini böyle müthiş surette müdafaa eden azimli adamların. Gabaston'un teklifini kabul ederek aptalca teslim olacaklarını umacak kadar safdil de- j ğildi.
Fakat, devriyeler kumandanının teşebbüsü, Pantekot’un pek fazla güvendiği bir manevraya gizlemeğe yarayacaktı. Adam gönderdi, yarım düzine arkebüz tüfeği buldurup getirtti. Devriyeler kumandanı, merdivenin alt başında durarak Protestanlarla müzakere etmekte iken sahanlığın gerisinde bulunan arkebüzcüler silâhlarını dolduruyorlar ve yukarıda canlı bir hedef gibi duran Şövalyeye nişan alıyorlardı.
Birdenbire korkunç bir gürleme, bir yaylım ateş gürültüsü binayı şartı. Sert, kesif bir duman, hücum edenlerin dördüncü defa olarak şiddetle atıldıkları küçük merdiveni kapladı. Siyah dumanın arasında birbirlerine çarpan kılıçların şakırtılar, sıçramalar, küfürler, homurtular, tepinmeler fışkırıyordu.
Duman dağılınca basamaklarda kimsenin bulunmadığı görüldü, (Devamı var)
eni Güven Taksi •zid Taksi .......
■■»■ta» ....
Ersan taksi .......
*
SİNEMALAR VE EĞLENCE
(15031) :
(23433) :
(22394) :
(14040) :
(11131) :
(14072) :
BÜYÜK ANKARA ULUS VENt PARK 4ÜMER
■5US CEBECİ
(14071)
(13846)
YERLERİ
Damgalı doktor Samba kralı Yalnız gidenler Gönülden sesler 4 Kanatlardan türbe Kılıçların gölgesinde Kanatlardan türbe Yalnız gidenler
*
NÖBETÇİ ECZANELER
Güray, Derman, Ulus
_| TAKVİM |_
Hicri: 1369 — Rebiürâhır? 15
Rumî: 1366 — OCAK: 21 3 ŞUBAT 1950 CUMA
Vasatî
Sabah ö&le İkindi Aksam Yatsı İmsak
Ezani
9.-
12.1
12.1
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerlni fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI i
S
li
r
,3- 2- 1950
ZAFER
Sayfa : 5
1
15.000 Liralık İstanbul'da Bir Villa Ayrıca: 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
750, 780, 840, 990, 1075,
1300, 1380, 1440
i. ı ı Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
Bir gömlek ile sanıp olacaksınız- SÜRpR|Z popiin gömlek Hatlar ımızı takdim ediyoruz
»•
İki
1)
1
k-
U
I
t
*
İT
T.C. ZİRAAT BANKASI
Vadesiz Tasarruf Hesapları İkramiyesi
Birinci Çekiliş : 10 Mart 1950
ikramiye Tutarı: 40.000 Lira
Bu çekilişe katılabilmek için 10 Şubat 1950 de hesaplarda 150 lira bulunması ve bunun çekiliş tarihine kadar muhafazası lâzımdır. Her 150 lira için ayrı bir kura numarası verilir
MUHTELİF NAKİT
Pijamalar: 1050 Kr
Ordu İli Yüksek Tahsil Öğrencileri Yaldım Derneği yararına,
10 Şubat Cuma günü saat 20.30 - 2 ye kadar
Gar Gazinosunda
ORDU FINDIK GECESİ
Büyük ikramiyeler 15 000, 10-000 Lira Ayrıca 50 7 - 1OO lira arasında 80 ikramiye
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para ikramiyeleri; 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık çekilişlerinde ise, bazılannda ikişer ev olmak üzere, hem para ikramiyeleri vardır,
Ankara Sular İdaresinden
1— İdare ihtiyacı için 60 adet yangın musluğu açık eksiltme lü ile mübayaa edilecektir.
2— Muhammen bedeli 10800 lira olup geçici teminatı 810 liradır.
3— Bunlara ait tipin plân ve fennî şartnamesi bir lira bedel mukabilinde idareden alınabilir.
4— İhalesi 15 Şubat 950 Çarşamba günü saat 15 de Yenişehir Kızılay karşısındaki idare binasında yapılacaktır. (610) (59)
»3C15BÖ 5 Şubot Pazar Akşamı Saat 21 de
YENİ SİNEMADA Semahat Ergökmen VEDA KONSERİ
KEŞİDE İLE
Ankara’nın en tanınmış caz ekibi ve memleketçe tanınmış kıymetli ses sanatkârları iştirakile Millî oyunlar, türküler, şarkılar, Monologlar, sürprizler... Ayrıca mahallî şiirler ve Ordu’nuu ünlü şairi Tıflı’nın HAMSİNAMESt. Toplantı yemeklidir.
DAVETİYELER: Bankalar Cad. Yıldız Kırtasiye mağazasından ve Anafartalar Cad. Köklü Han Derya Gişesinden temin edilebilir. (242)
|)W
D
ıu
Sadi Hoşses
stırok etenler yeVin Demirdöven
Cevdet Çağla-Vedia Tunççekiç Ça onlar fa|1rj KOpUZ . Qmer Altuğ
Halk Türküleri Okuyan Ali Can
Sarı Recep - Osman Ozdenkçi Ahmet Yamacı
Biletler, Yeni Sinema gişesüıde, Yenişehir Gelincik Çiçek mağazasında satılmaktadır. (194)
X\7DTrX 2000 ADET EŞİT HAKLI
A/Kil A TESELLİ İKRAMİYELERİ
*: *4
j
.5
.1
.1
,t
t
i
İnşaat Eksiltme İlânı
ETİBANk GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN
1— Divriği Demir İşletmemizin Cürek’de yeni sitede yapılacak lojman binası inşaatı kapalı zarf usulü ile vahit fiat esası ile eksiltmeye konulmuştur.
2— İnşaatın tahmini bedeli (121.174,84) ilra ve muvakkat teminatı (7.308,74) liradır.
3— Eksiltme dosyası Ankara’da Etibank inşaat Şubesinde, Divriği Demir İşletmesinde görülebilir ve (20,—) lira bedeli karşılığında satın alınabilir.
4— İstekliler eksiltme şartnamesinin 8. inci maddesindeki vesikaları eksiltme gününden en geç (10) gün evvel Etibank İnşaat Şubesine vermeleri ve eksiltme tarihinden en geç (3) gün evvel oradan eksiltmeye girmeye mahsus bir fennî ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
5— Eksiltme 16/2/1950 Perşembe günü saat (16) da Ankarada Eti bank Genel Müdürlüğü binasında yapılacaktır. Teklif zarfları eksiltme şartnamesine göre tanzim edilmiş olarak ihale günü saat (15) e kadar makbuz mukabilinde Etibank İnşaat Şubesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
Banka ihaleyi yapmakta serbesttir. (675) (78)
Toplantı
Türk Havacılık Derneğinin Yıllık I _ enel Kurul toplantısı 4/2/1950 Cu- f
Ankara Ticaret Odasından
Ankara Ticaret Odasından
Genel_______----------- —__________
martesi günü Saat 14 de yapılacağından sayın üyelerin belirli gün ve saatte Halkevinde bulunmalarını rica ederiz.
Gündem:
1— Açılış, toplantı • Başkanı ve Sekreterlerin seçilmesi.
2— İdare Kurulu ve denetçi raporlarının okunması.
3— Eski İdare Kurulu ve denet, çilerin ibrası.
4— Yeni idare kurulu ve dentçi-lerin seçilmesi.
5— Dilekler.
UCUZ
Manifatura satışı
(190)
?!
!
♦
I
1
Sicilli ticaretin 2259 numarasında kayıtlı bulunan Haşan Kızılkaya’-nın 1/1/1950 tarihinden itibaren ter ki ticaret ettiği vaki müracaatından anlaşıldığından işbu keyfiyetin sicilli ticarette 2/2/950 tarihinde tescil edildiği ilân olunur. 240
Ticaret sicillinin 2701 numarasında müseccel İbrahim Gücükoğlu kol-lektif şirket halinde çalışacağından ferden icrayı ticaret yapmıyacağını bildirmiş, işbu keyfiyet 1/2/1950 ta rihinde tescil edilmiştir Duyurulur. (239) I
Kiralık daire
İki oda bir hol ve müştemilâtı. Elektrik ve su mevcut.
Müracaat: Uzun Gemiciler so kak 19 no. lu Taylanlar Apart. Daire: 3- Cebeci.
Fiatlarımızı görmeden ve mukayese etmeden Manifatura almağa karar vermeyiniz Çünki en ucuz fiatlar İlkbahar Manifatura Mağazasının FİATLARIDIR
Anafartalar Cad. No. 221 - Tel: 13713
|J
taksitle İstanbul Mağazası
nda bulabilirsiniz. Sizde bu öde me kolaylığından İstifade edip güzel çeşitlere sahip olunuz.
Ankara’da yalnız
i
Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden
1 — İhalenin katileştiğinin mültezime tebliğ tarihinden itibaren bir sene devam etmek üzere Karadeniz, Akdeniz ve Marmarada işliyen muntazam zuhurat postalarının güverte kantinleri toptan veya ayrı ayrı gruplar halinde bir müteahhit elile eksiltmesi açık arttırmaya çıkarılmıştır.
2 — Arttırma 13/2/1950 Pazartesi günü saat 14 de İstanbulda Tophanede Genel Müdürlük alım satım komisyonunda yapılacaktır
3 — Grubun birden tasarlanmış değeri 116.630 lira geçici güvenmesi de 9500 liradır.
Ayrı ayrı gruplara girecek olan istekliler Karadeniz
4000, Akdeniz grubu için 3500 lira, ve Marmara grubu için de 2000 lirayı arttırmadan önce komisyondan alacakları bir yazı ile idare veznesine geçici güvenme olarak yatırmaları lâzımdır.
4—İsteklilerin ticarî veya kanuni ikametgâhlarını gösterir belge ve geçici güvenme makbuzlarile birlikte belirli gün ve saatte komisyonda bulunmaları.
5 — Bu işe ait şartname ile sözleşme projesi her gün Tophanede a-lım'satım komisyonunda görülebilir. (721)
grubu için
UCUZ —
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et. Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30 ) 34 . . 800 )
34 35 ) ) 1100 )
36 . 38 . . 1250 .
Quadrat çizmelerinin fiyatları 20 No.dan 26 No.; 23 • 25 .
26 ) 29 )
35 . 38 .
ya kadar 500 Krş. . 750 .
. 300 .
. 1500 .
_ . Güven Kundura Mağazası Çık-
rıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 — Telefon : 11919
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK.
Kahraman Maraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü mlinasebetile
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazar Günü
İLK ATEŞ — MİLLÎ OYUNLAR — HALK TÜRKÜLERİ VE DAHA BİR ÇOK SÜRPRİZLER
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamanıönü Karacabey Sokak No. 32) temin edilebilir. (245)
Otomobilciliği
El’an öğrenmedinizse önemli bir
noksanınız var demektir
1 c?
A
V
ANKARA
Şoför Okulun’da yeni devre derslerine 6 Şubatta başlanıyor. Kayıtlarımız kapanmak üzeredir.
Müracaat her gün saat 14 -18 arası. Telef: 21149 İsmetpaşa Cad. No.
(195)
DİŞ TABİBİ
* 11ALİD SUNGUR
Çankındaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Han kat 1. No H5 e nakletmiştir.
Satılık kadın giyim eşyası
Avrupa ve Amerikadan alınmış, az giyilmiş ve hiç giyilmemiş, orta beden kadın giyim eşyası, rop, tuvalet ve kürkler 4 Cumartesi, 6 Pazartesi günleri saat 11—17 ye kadar, İnkılâp sokak 43, kat ikide görülebilir. Telefon: 22303.
Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneğinden
29/1/1950 gününde yapılan Genel Kurul toplantısında, Tüzükte değişiklikler için gerekli çoğunluk sağ lanamadığından, toplantı 5/2/1950 Pazar günü saat 14 de Halkevinde yapılacaktır.
Gündem:
1 — Çalışma raporunun okunması.
2 — Bütçe ve hesapların incelen
3 — Tüzükte değişiklikler.
4 — Dilekler ve seçim. (233)
Kiralık
Kâzım Özalp caddesi, Buket Lokantası üstünde Kaloriferli kiralık büyük bir oda, iki bekâr arkadaşa da verilebilir. İçindekilere müracaat. (241)
1— Omega, Tssot, Hislon, Arlon İsviçrenln tanınmış altın kaplama, çelik Bayan, Bay kol, cep, duvar, masa saatleri.
2— Elmas, Pırlanta, Broş, Yüzük, Kolyeler, Gümüş Pasta, Çay takımları, Tabaklar...
3— ŞİERA radyolarımızın zengin çeşitleri.
4— LUXOR otomatik tekli mobilyalı, mobilyasız, Pikaplar.
Otomatik elektrik ütüleri, radyo pilleri, gramofonlar, alaturka, alafranga plâklar. Kuyumculuk ve saatçi atelyeınlz emrinize amadedir.
ADRES : Anafortalar Adliye Üstü Sus Şineması Karşısında No. 273 - Telefon : 1476!. Bahattın Atatug - Tevfik Eştaş
Sayfa : •
32 vatandaşın katli hâdisesi
ZAFER
I Başmakaleden devam t
Bir İtalyan kadınının vasiyetnamesi |
Halk Partisi içinde çatlaklar
hatır alma ile gönülden silecekleri asla İddia edilemez. Bizce, hâdisenin dikkate değer tarafı şudur:
Peker ve arkadaşları, iktidarı ele aldıkları zaman, hükümeti bir Şefin emri altında bulunmaktan kurtar* mıya çalışmışlar. Fakat buna rağmen muhalefete karşı vaziyetlerini asla değiştirmemişlerdi.
Otuz Beşler, iktidara gelince bu sefer Halk Partisi Başkanına bağlandılar Fakat, yine Demokratik anlayışta, Pekcr'den bir adım daha ileri gitmediler. Yani Otuz Beşlerin iktidara gelmesiyle Demokrasi mefhumu de ğil, Halk Partisi Genel Başkanı vaziyetini kuvvetlendirmiş oldu.
Şimdi seçimler yaklaşmaktadır. Elbette ki her iki taraf Mecliste ekseriyet teminine çalışacaklar, bunun için ne yapmak lâzımsa her çareye başvuracaklardır. Muhtelif grupların kendilerine göre tertipleri, adaylan vardır. Halk Partisinin içinde bu kaynaşmalar seçim hareketiyle daha da artacaktır. O halde Hilmi Uran’a sorabiliriz. Peker taraftarları ile mi, Nihat Erimin temsil ettiği grup arasında su sızmıyor? Bunlar mı birbirlerinden gayet memnundurlar? Yani, Peker-ciler şef sistemini tekrar kabul mu etmişlerdir, yahut Nihat Erim mi Şef Sisteminden ayrılmıştır?
İşte işin ince tarafı budur. 21 Temmuz seçimlerindeki İçişleri Bakanı Hilmi Uran, ne kadar gayret etse, bu {hakikatlerin örtülmesine, çatlakların kalafat edilmesine imkân yoktur Bahsettiğimiz ihülâf baştakiler arasındaki ihtilâftır. Ayrıca, Halk Partisinin Vilâyet teşkilâtı arasında da bir takım çekeme-mezlikler başgöstermiştir. İstanbul teşkilâtındaki ihtilâfın nasıl bir gayretle örtbas edilmeğe çalışıldığı malumdur. İçel’de, Balıkesir'de ve diğer yerlerdeki ihtilâflarda kimsenin meçhulü değildir. Onun için, Hilmi Uran ne kadar çabalasa, kol kırığını yen içinde daha fazla sakiıyanu-yacaktır.
İzmir'de meraklı
Boks teşvik müsabakası
B. O. Ankara Bölgesi Boks Ajanlığından:
1 — 5 Şubat 1950 Pazar günü saat 14.00 de Sergievi salonunda boks teşvik maçları yapılacaktır.
2 — Maç hakemleri: Orhan Gürak, Fuat Yücel, Halit Denli, Hayri An-gün, Ali Ersoylu, ve Kadri Özgüder. Kronometre hakemi Servet Zengindir.
3 — Maç biletleri 1 lira olup, saat 12 den itibaren Sergievi önünde satışa çıkarılacaktır.
4 — Müsabakaya katılacak boksör ve idarecilerin aynı gün saat 10.00 da çalışma salonunda hazır bulunmaları rica olunur-
Bu haftaki
ve Askerî Ceza maddesinin bi-I rinci fıkrasının B bendine göre teğmenlerin beraetini istedi.
İddianame okunurken salonda bulunanlar hiç hareketsiz dinliyor, Mustafa Muğlalı ise sandalyasını bir ileri bir geri götürerek sinir buhranları geçiriyordu.
Tümgeneral Rasim Saltuğ ise hiç hareketsiz ve sapsarı olmuş bir vaziyette idi ve gözlerini bir noktaya dikmişti.
Müteakiben söz alan General Mustafa Muğlalı vekili Cavit Oralı müekkilinin melekatı akliyesinin muayenesini talep ve kendisinin
munu ele alarak kendisinin suç işle- tereddüt ettiklerini diğine tamamen kanaat hasıl oldu- Kanununun 41 inci ğunu belirterek Askerî Ceza Kanu- ’ ■ * • " ’
nunun 41 ve 109 uncu maddeleri, Türk Ceza Kanununun 450 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince cezalandırılmasını talep etti ve ayrıca Askerî Ceza Kanununun 30 uncu ve Türk Ceza Kanununun 31 ve 33 üncü maddelerinin tatbikini istedi.
Savcı bundan sonra Tümgeneral Rasim Saltuğu ile Albay Şükrü Tüterin vaziyetlerini tahlil etti ve bunların da Türk Ceza Kanununun 450 maddesinin 5 inci fıkrası gereğince cezalandırılmalarını ve bu tatbikat neticesinde de Askerî Ceza Kanunu- ______________
nun 30 uncu, Türk Ceza Kanununun vaziyete agâh olmadığını söyledi. 31 ve 33 üncü maddelerinin dikkate Bunun üzerine söz alan savcı, alınmasını istedi. Muğlalının 15 Şubat 1943 de 3 üncü
Savcı sanıklardan yüzbaşı Vahdet Genel Müfettiş olarak tayin edildi-Yüzgeçin de durumuna temasla ken- 1 ,n"r ’ '
dişinin hâdisede medhaldar olmadığını, mahkemeye şevkine de kurşuna dizilen 33 kişinin ellerinin bağlanmasında kullanılan iplerin yüzbaşı-, nın bölüğünden tedarik edilmiş olmasından ileri geldiğini söyledi.
Savcı bundan sonra yedek Teğmen Bilâl Bali ve Necdet Bilgezin durumunu ele aldı ve durumlarının tahlilini yaparak her ikisinin de liseyi bitirdikten sonra askere alındıklarını, 943 senesindeki fevkalâde halleri Teğmenler üzerinde yarattığı tesiri
it (Baş tarafı birinci de) bul ettiklerini ve bu sebeple bozma kararına uyduklarını bildirdi. Mahkeme görevli sayılmış ve dâvaya baş lamıştı. Tahkikatın genişletilmesi hususunda avukat Cavit Oralı, Tev-fik Araslı ve Sanık General Rasim Saltuğ dinlendi. Müdahil avukatlardan Osnjan Şevki Çiçekdağ, sanıkların yeniden tevkifleri gerektiğini ileri sürdü. Söz alan savcı, Tev-fik Araslı ve Cavit Oralın yeniden bazı kimselerin dinlenmesi yolunda vaki taleplerini yersiz bulduğunu açıkladı. Vakit geçmiş ve saat 13 e gelmişti. Bu sebeple duruşmanın öğleden sonra saat 14.30 a bırakıldığı bildirildi.
Öğleden sonraki oturum
Öğleden sonra saat 14,30 da duruşmaya tekrar başlandı. Maheme heyeti bir saatlik bir içtimadan sonra kararın okunmasına geçildi.
Kararda şu hususlar belirtilmekte idi:
Müdafi avukatlarının talep ettikleri tevsii tahkikat mahkemeyi yeni mevzulara götürecek mahiyette değildir. Maksat mahkmeyi uzatmaktır. Bu hem efkârı umumiyeyi rencide edecek hem de sanıkların durumunun açıklanmasını geciktirecektir. Bu sebepten tevsii tahkikat talebinin reddine karar verilmiştir.
Müteakiben söz alan savcı Şerif ' anlatarak kendilerinin âmirleri tara-Budak hâdiseyi baştan sona kadar fından verilen emirleri harfiyen ye-tahlil ettikten sonra teker teker sa- | rine getirmeğe ruhan hazır olduk-nıkların vaziyetini anlattı ve önce i farını, 33 vatandaşın öldürülmesi Orgeneral Mustafa Muğlalının duru- I hakkındaki emri yerine getirmekte
bir define araması
1,5 milyon lira kıymetindeki hazine yerinde bulunamadı, fakat daha evvel aşırıldığı da tahakkuk etli
ğini, 1945 de vazifeden ayrıldığını, 1947 de de tekaüde sevkedildiğini i-zah ettikten sonra kendisinin vukuu sırasında Muğlalının aklının başında olduğunu ifade etti.
Mahkeme 15 dakikalık bir müzakereye çekildikten sonra tekrar du-1 ruşmaya başladı ve neticede Orgeneral Mustafa Muğlalı, Tümgeneral Rasim Saltuğ ve Albay Şükrü Tüterin tekrar tevkiflerine, savcı tarafından beraetleri istenen ve hâdisede hiç bir suretle alâkaları olmadığını iddia eden yüzbaşı Vahdet Yüzgeç, Teğmen Necdet Bilgez ve Bilâl Balinin duruşmalarının gayri mevkuf olarak devamına ve duruşmanın 13 Şubat Pazartesi gününe talikine karar verildi.
İzmir, 2 (Telefonla) — Bundan gün devam eden kazıda plânda en bir müddet evvel İtalya'da ölen ve küçük teferrüata kadar gösterilen hayatı boyunca hiç evlenmemiş bu- i yerler aynen bulunmuş ‘ lunan zengin bir ihtiyar kız ölü- -u-a- «.hji-
münden bir kaç gün evvel yazdığı vasiyetnamede İzmir'in işgalinden sonra İzmir Palasın arkasında ve halen yıktırılmış bulunan İtalyan mektebinin arka kısmında bir plânla gösterilen yerde 36 bin Osmanlı altınını gömdüğünü bildirmiş ve varislerinden aramalarını istemiştir. |
Bu zengin ihtiyar kızın vasiyetnamesi açılınca mirasçılar bugün 1.450.000 lira kıymetindeki hâzineyi aramak için Türk resmî makamla-riyle temasa geçmişler ve izin aldık, tan sonra inşaat mühendislerinden biriyle arsada kazıya başlamışlardır.
Hükümet memurları önünde üç
______ ____ . .ve altınların gömülü olduğu bildirilen merdiven altı kazılmaya başlanmıştır. Artık 36 bin altına sahip oldukları sevinciyle birbirini tebrik eden araştırıcılar merdiven altındaki paraları koymağa mahsus yeri boş bulunca müthiş bir sukutu hayale uğramışlardır. Fakat mühendislerce yapılan tahkikat sonunda bambaşka bir mesele ortaya çıkmış ve merdivenin altındaki duvarın içindeki altınlar boşaltıldıktan sonra 4 ilâ 6 sene evvel tekrar örüldüğü tesbit edilmiştir.
Şimdi buralarda şu on sene içinde kimlerin enkaz kaldırdığı araştırılmaya ve bir buçuk milyon liralık altının kimin eline geçtiği tahkik e-dilmeğe başlanmıştır.
Yurtta kar ve tipi hâla devam ediyor
1946 valileri yine mi iş başındalar?
★ (Baş tarafı birinci de) pek çoğu daha bugünden bitirmiş vaziyettedirler.
Diğer taraftan, noksan verilmiş olan kömür bakiyelerinin kömür tevzi ve satış müesesesi tarafından verilmeğe başlanacağı söylentileri ortada dolaşmakta ve bu da halkı çok yerinde bir sevinç ve heyevana düşürmektedir. İlgili makamların bu konuyu aydınlatması vatandaşın iç üzüntüsünü giderecek ve onu kısa bir müddet için de olsa teselli e-decektir.
Kurt hükümet konağına girdi
Kalan, 2 (a.a.) — Pazar günün-denberi aralıksız olarak yağan kar ilçede 75 santimetreye yükselmiş-1 tir. Fazla kardan ve soğuktan ürken bir kurt yolunu şaşırarak ilçe-' ye inmiş ve hükümet konağına girmiştir. Kurt binanın koridorlarını dolaştıktan sonra, konaktan çıkmış bu defa memurlar apartmanına dalmış, burayı da gezdikten sonra, ilçenin köprüsüne doğru koşmaya başlamış, köprüde karşılaştığı bir orman memuru, kurda yol vermek mecburiyetinde kalmış ve kurt böy-lece ilçeden uzaklaşmıştır-
Evin bacasından giren kurt
Göle, 2 (a.a.) — İlçemize fasıla -lavla her gün kar yağmaktadır. Diğer senelere nisbetle kar fazladır. Karın tazyikinden bir evin çatısı çökmüş, insancâ zayiat olmamıştır. Yolların kapalı olmasından posta haftada bir defa gelebilmektedir.
Çardaklı köyünde bir kurt, evin bacasından içeri girerek iki kişiyi ısırmış, etraftan yetişenler tarafından öldürülmüştür.
Lice’de kar 4 metre
Lice, 2 (a.a.) — Şimdiye kadar görülmemiş bir kış hüküm sürmektedir. Halen yağmakta olan karın kalınlığı dört metredir- Licenin en yakın köylerde dahi irtibat temin edilememektedir. Lice - Kulp arasındaki posta beş gündenberi yola çıkamamıştır. Kurtlar kasaba içine kadar girmektedirler. Bütün evlerin kapıları kardan kapanmış olduğundan herkes evlerinin balkon ve pen cerelerinden sokağa çıkabilmekte -dirler. Devamlı yağıştan kasaba için de odun ve kömür sıkıntısı hissedilmektedir. Belediye ilk parti olarak muhtaçlara on beş ton ödün dağıtmıştır.
Vahşi hayvanlar
Borçka, 2 (a.a.) — Yılbaşından-beri il bölgesindeki yollar kardan kapalı bulunmaktadır. İlçemizde iki ilâ dört metre kar vardır. Kar yağışı devam etmektedir. Vahşi hayvanlar kasabaya kadar sokulmaktadır.
Sıfırın alfanda 40.5
Karahallı, 2 (a.a) ,— Üç günden beri fasılasız devam eden karın kalınlığı 2 metreyi geçmiştir. İlçenin etrafla irtibatı kesilmiştir. Isı sıfırın altında 40.5 derecedir.
Kapanan yollar
Tokat, 2 (A.A.) — Devamlı kar ve tipi dolayısiyle Çamlıbel geçit
vermediğinden Sivas - Tokat ve Tokat - Niksar ile Erbaa- Ladik şoseleri motörlü vasıtalara tamamen kapanmıştır. Çamlıbel geçidinin kapalı olmasından Sivas - Artova ve Artova - Turhal tren seferleri normal işliyememektedir. Turhal-Tokat yolu açıktır. 10 gündenberi postadan mahrum bulunan Tokat, Niksar, Erbaa postalarının kızakla tevziine çalışılmaktadır.
Trabzonda
Trabzon, 2 (a.a.) —-Bir hafta fasıladan sonra iki gündenberi devamlı surette kar yağmaktadır. Yeniden yağan karın kalınlığı şehirde elli santimi bulmuştur. Civar köylerde ise iki metreyi bulmuştur. Şehirde nakil vasıtaları kısa bir zaman için işlememiş ve ana caddeler liman inşaatının töprak tesviye makineleriyle açılmış ve nakil vasıtaları çalışmaya başlamıştır.
Kardan evleri ve damları yıkılanlarla muhtaç ailelere iaşelerini temin ve yakacak için Kızılay Genel merkezi teşkilât emrine 10.000 lira gönderilmiş ve dağıtılmıştır. Senelerdenberi görülmemiş-bu kıştan sürü sahipleri büyük endişe duymaktadır- Ziraat Bankası sürü sahiplerine yem bedeli vermeğe devam etmektedir. Denizde fırtına olmamakla beraber tipiden vapur seferleri tamamiyle aksamıştır. Salı günü İstanbuldan gelmesi beklenen İzmir vapuru ve 12 gündenberi Ankaradan posta gelmemiştir.
Mümtaz Faik FENİK
Akşehir’de D. P. nin
seçim
dır. Geniş bir kariha, düşüncelerimizin üzerinde kudretli bir mantık ve muhakeme, harikulade bir hülûl kabiliyeti ile muhitinde derin bir hürmet hissi uyandırmış ve geniş bir
Yaşar Doğu’nun Bağdatta zaferleri
★ (Baş tarafı birinci de)
Pakistana gitmekte olan dünya serbpst güreş şampiyonlarından Yazar Doğuya karşı Irakta gösterilen alâka çok büyüktür Bağdad spor teş İtil âtının teşebbüsü üzerine kıymet li şampiyonumuz burada bir kac gösteri müsabakası yapmıştır. Yaşar Doğu 79 kiloda güreşmesine rağmen, kendisine sikletinden daha ağır bir güreşçi çıkarılmıştır.
Doğunun bir kaç hamlesinden son ra. Bağdadlı güreşçi yere yıkılarak pes etmiş, bunu müteakip üstüste daha üç güreşçi Yaşarın karşısında şansını denemiştir. Fakat bunlar da teker teker pes ederek güreş saha-■ nı terketmişlerdir. Yaşar Doğunun bu muvaffakiyeti karşısında Iraklı seyirciler ve Bağdad Üniversitesindeki talebeler Yaşarı omuzlarında taşıyarak büyük tezahürat yapmış-
Mecliste seçim tasarısı
★ (Baş tarafı birinci de) leıinin de bulunduğu kuvvetle tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan Seçim Kanununun Mecliste Pazartesi günü görüşülmesine başlanacağını göz önünde tutarak D. P. Genel İdare Kurulu Meclis G ı upu ile birlikte parti merkezinde çalışmaya başlamışlardır. Hariçte bulunan genel kurul üyeleri acele' merkeze davet edilmişlerdir.
İtizar
"Sazımızın çokluğundan dolayı «H ît ıraların Kolyesi» adlı hikâyeni: iıı devamını koyamadık. Sayın okuyucularımızdan özür dileriz.
Grev için dünkü mürettep toplantı
it (Baş tarafı birinci de) | kalmışlardır.
» ta».». Ankaraya gelen temcilsilerin bu-
rada yapacakları bütün masraflar Halk Partisi tarafından deruhte edil miş ve bu para da ekmek, simit ve unlu maddeler sendikası eliyle kendilerine ödenmiştir-
Halen şehrimizde bulunan sendikalar temsilcileri bugün bir toplantı yapacaklar ve Bakanın direktifleri dairesinde grev istemediklerini söy-liyeceklerdir.
kendilerine grev hakkının tanınmasını istemekte ve bunu her vesile ile yaptıkları toplantılarda açığa vurmaktadırlar.
Diğer taraftan iktidar partisi grev meselesinde bilhassa son günlerde büyük bir titizlik göstermekte ve işçilere grev istemedfiklerini söyletmek için son derece gayret sarfet-mektedir.
Çalışma Bakanlığına mensup müfettişlerin ve çalışma bölge müdürlüğünün teşvik ve gayretiyle, mahdut bir kaç işçiye grev istemedikleri yolunda Bakana hitaben tel -graflar çektirmişlerdir.
Bütün bunlardan başka yurdun muhtelif yerlerinde bulunan ve iktidarın nüfuz ve tesiri altında olan bazı sendika başkanları da, grev istemediklerini söylemeleri ve bu hususta şehrimizde bulunan iktidar taraflısı yine bazı işçilerle şaşaalı toplantılar yapmaları için, masraf-1 lan Halk Partisi tarafından ödenerek Ankaraya getirilmişlerdir.
Böyle bir toplantı yapılmadan önce de hazırlık mahiyetinde ol.nak üzere dün ekmek, simit ve urlu maddeler işçileri sendikasında yur dun muhtelif yerlerinden gelen işçilerle bir toplantı yapılmıştır. I
Dün ekmek, simit ve unlu maddeler sendikasında yapılan gizli ve gayrı kanunî toplantıya Çalışma Ba kanı Reşat Şemsettin Sirer bizzat iştirak etmiş ve diğer bazı Halk Partili milletvekilleri de bu toplantıda , hazır bulunmuşlardır.
Bakanın bizzat idare ettiği bu is- ı tişari mahiyetteki toplantıda bugün yapılacak resmi toplantı hakkında temsilcilere direktifler verilmiş ve «grev istemiyoruz» cümlesi adeta kendilerine ezberletilmiştir.
Dünkü toplantı sırasında işçiler arasından bir heyet seçilmiş ve bu heyet öğleden sonra Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmiştir.
Toplantı sırasında bazı temsilciler baskı yapıldığını hissetmişler ve salonu terketmek mecburiyetinde
I
Hilmi Yücebaş
Bütün cepheleriyle RIZA TEVFİK
Bir kaç güne kadar çıkıyor
Tanınmış (40) muharririmizi-zin kalemiyle meydana gelen ve her kütüphaneyi kıymetlendirecek olan bu eserde şu bahisler vardır: Rıza Tevfik’in binbir safhah hayatı, gurbette geçen günleri ve seyahatları, (40) yıl önce Rıza Tevfik hakkında yayınlanan ilk eserin tam metni, feylesofa dair fıkralar, Türk e-debiyatı tarihlerine göre şiiri, sanatı, edebî değeri, (Serâb-ı Ömrüm) ün tenkid ve tahlilleri, en güzel şiirleri, feylesofun bek-taşiliği ve Muhibban gazetesinde başmuharrirliği, dindarlığı ve vatanseverliği, neşesi, ahlâkı, şairliği, hatipliği, feylesofluğu, muallimliği, pehlivanlığı, ha -mallığı, zabtiye nâzırlığı, softalarla müaadelesi, hürriyet yemini, Gümülcinede ittihadçılar-dan dayak yemesi ve bu hâdise üzerine Tevfik Fikret ve Hüseyin Kâmi’nin şiirle#!, Rıza Tev-fike dil uzatanlar ve cevapları, Filozofla (6) mülâkat, vefatı ü-zerine Türk basınında çıkan yazılar ve bilinmeyen hâtıraları. Fiyatı iki liradır.
İstanbul İnkılâp Kitabevi
★ (Baş tarafı birinci de) etmek ve fazlasını kabul etmemek, ; vatandaşların gözüönünde sandığa
C. H. P. listelerini doldurmak, 5 lira mukabilinde rey satın almaya yeltenmek ve mümasili gibi 21 Temmuz metodlanna tamamen başvurmuşlarsa da halkın teyakkuz Ve basireti seçimi büyük bir ekseriyetle Demok rat Partinin zaferiyle neticelendirmiştir.
Akşehir C. H. P. teşkilâtının Vali Şefik Soyere seçimi mutlaka kazanacaklarına dair söz vermiş oldukları halde kaybetmiş olmaları bizzat Valide ve bütün Konya C. H. P. mahfillerinde büyük bir teessür yaratmıştır. Kırılan ve kaybolan prestijlerini telâfi maksadiyle ve gûya
D. P. lilerin seçimde baskı yaptıkları iddiasiyle Devlet Şûrasına başvurmuşlardır.
Hâdiseye şahit olan halk, bu müracaatı gülünç bulmaktadır. Herhangi bir bahane ile seçim bozulsa dahi yeni bir seçim için D. P. liler kendilerinden daha büyük bir ümit ve cesaret görmekte ve hattâ tekrar bir boy ölçüşmek için içlerinden bunu istiyenler bile bulunmaktadır, tzmirdeki marifetlerini unutturmıya ve maskelemeğe çalışan ve bu yüzden halka «hulûlü muslihane» siyaseti takip etmekte olan Vali Şefik Soyerin bu münasebetle 946 daki seçim hastalıkları tekrar nükzetmiş-tir. Seçimi kaybeden Kaymakam ve Nahiye Müdürünü muaheze etmekte ve başka yerlere nakillerini düşün mektedir. Devlet Şûrasında kararın bozulması için C. H. P. ileri gelenlerinin bütün nüfuzunu kullanmağa uğraşmaktadır.
Vali, kanunî müddet geçtiği halde seçilen yeni belediye heyetinin vazifeye başlamaları emrini pek güçlükle verdirmiştir. Umumî efkâra da mutlaka seçimin bozulacağı vâid ve ümidini aşılamaktan geri durmamaktadır. Demokratlar mütevekki-lâne vazifeye başlayarak kasabalarının imar ve idare işleriyle uğraşmağa hazırlanmadadırlar.
Dün Eyüp Sabri Hayırlıoğlu, Him-
Seçimler yaklaştıkça, bazı illerde, de yavaş yavaş 1946 Temmuzunu ve Temmuz ayma tekaddüm eden günleri hatırlatır; muhalefet hesalbma bir idari baskı, iktidar partisi hesa- -------- ----------, — ,
bina da İdarî gayretin artmakta ol- hayranlık kitlesini etrafına toplamış duğu görülmektedir.
Dün elimize, Sinop vilâyetinin naşiri efkârı ve resmî gazetesi geçti. •Sinop» adını taşıyan bu gazete, vilâyete ait olduğu için doğrudan doğruya Valinin mes'uliyeti altında ve sırf mahalli idareyi ilgilendiren daha ziyade gayrı siyasî, iktisadi, beledî haberleri, tamimleri, ilânları bölge halkına duyurmak gayesiyle çıkan vilâyet organlardan ıbiridir. Hattâ bu gibi gazeteler, diğer siyasî gazetelerin tâbi olduğu formalitelerden varestedirler. Meselâ sahibi, yazı işler müdürü gibi gazeteden doğrudan doğruya mes’ul isimler bile göstermezler. Gazete hakkında herhangi bir adlî takibat lüzumu hasıl olduğu takdirde, mes’ul doğrudan doğruya vilâyet makamıdır.
Yüzde yüz tarafsız olması lâzım gelen, hiç bir siyasî cereyana ve propagandaya âlet olmaması riyazi bir kat’iyet halinde gereken ve bir valinin isim, makam ve mes’uliyeti altında çıkan bir gazetede ne derece . cüretkârane parti ve şahıs propagan dası yapıldığına, dün elimize geçen | bu «Sinop» gazetesi güzel bir örnek teşkil ediyor .
4 Ocak 1950 tarihli Sinop gazetesinin, aşağı yukan üç baş sütununu işgal eden ve «Sayın Milletvekilimiz Cevdet Kerim İncedayi ve hizmetleri- adını taşıyan bu yazısından bazı satırları aşağıya aynen alıyoruz:
«tşte sayın M lletvekilimiz C- Kerim İncedayi yukardanberi izahına çalıştığımız hususî bir haslet ve vasıflar sahibi bir insani kâmil olarak gözlerimizin önünde bulunmaktadır. Bu vasıflara ayrıca büyük inkılâbın gelişmesinde çeşitli hizmetleri ve bunların kuvvetli ilhamlarını ilâve suretiyle mânevî kiymet bakımından üstün bir varlığın ortaya çıkmış olduğunu da hesaba katmak lâzımdır.
Milletvekilimiz İncedayi, halk ve devlet hizmetinde insanlığı, dürüstlüğü, kuvvetli karakteri, derin görüş ve sağduyusiyle cemiyetimiz i- ______„____________x „_______________s
çinde müstesna bir şahsiyet halinde ' lardır.
ve daima ön safta ve inkılâp canlı- Boru hırsızları savcılığa teslim e-lığını muhafaza eder bir durumda- dilmiş ve tahkikata başlanmıştır. ı
| bulunmaktadır. Mânevî ve şahsî meziyetlerini böylece ortaya koyduğumuz İncedayi, inkılâba, yurt kalkınmasına yaptığı büyük hizmetler yanında Sinoba da bütün kudret ve otoritesi, ana varlığının gerektirdiği kadar hizmet ettiğini de söylemek lâzımdır.»
Hakikaten Sinop, İncedayi gibi bir Milletcekilinden, bir hemşerisin-den mahrum bulunsaydı, bugün e-riştiğ iyi hale gelemezdi. Onun çalışmalarıdır ki bugün her yerde yeni kuruluşları', medenî âbideleri meydana getirmiştir.
Ona sahip olmamız bile talihimizin en müsbet tecellisidir Kendimi zi bu bakımdan ne kadar bahtiyar addetsek yeridir.»
Cevdet Kerim İncedayıyı aklın, iz’anın ve fâniliğin de üstüne çıkarıp öven hattâ, onu âdeta Atatürk'e ilham vermiş şeklinde göstermeğe kadar yeltenen bu yazı hakkında ilgililerin dikkat nazarını çekiyor ve |soruyoruz:
| Hâlâ ne zamana kadar bu idare â-mirleri kendi vazifelerinin ve salâhiyetlerinin hudutlarını aşıp bu memleketin siyasî hayatını bulandırmakta devam edecekler?
lig maçları
B. T. Ankara Bölgesi Futbol A-janhğından:
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan lig maçlarının gün, saat ve hakemleri aşağıda gösterilmiştir.
Birinci küme:
Cumartesi 4 Şubat 1950:.
Saat 12.30 da Kalespor - Havagü-cü. Hakemler: Ekrem Emiroğlu, Rı za Ülgen, Nail Köken.
Saat 14.15 de Harpokulu - Ankara-gücü. Hakemler: Refik Güven, Ze-keriya Tunalı, Yusuf Gök-
Pazar 5 şubat 1950:
Saat 12.30 da Hacettepe ■ Muhafız gücü. HaHkemler: Sait Atakol, Veli Necdet Anğ, Rasim Boğaç.
Saat 14.15 5de Demirspor - Genç-lerbirliği. Hakemler: Ömer Tanyeri, Reşat Önen, Fikret Uras.
NOT:
Saha imkânsızlığı dolayısiyle i-kinci ve üçüncü küme lig maçları bu hafta da yapılamıyacaktır.
Demirsporun yeni lokali
Demirspor kulübünün Sergievi yanında inşa ettirmekle olduğu yeni lokal binası tamamlanmış olup Pazar günü saat 11 de törenle açılacaktır.
Yeni lokalde büyük bir salon, kütüphane, idare heyeti odaları, sporcuların soyunma ve duş yerleri bulunmaktadır.
GÜLHANE TIBBÎ MÜSAMERESİ
Geçen haftaki konferans ve film gösterileri münasebetile geri kalar konular 4/2/1950 de saat 11 de has-anenin büyük dershanesinde konu-ulacaktır.
BİR DOLANDIRICILIK
Dün Yeni Halde bir dolandırıcılık hâdisesi olmuş ve Cihat Balpınar isminde bir şahıs Ali Çakır ismindeki bal tüccarının sattığı balın bedeli olan 70 lirayı almış ve ortadan kaybolmuştur.
Dolandırıldığını anhyan bal tüccarı Ali Çakırın müracaatı üzerine tahkikata başlanmış ve Cihat Bal pınar yakalanarak savcılığa teslim edilmiştir.
KURSUN BORU
HIRSIZLARI
Sabıkalı hırsızlardan îzzet Baloğ-lu ve Ahmet İletmiş Anıt - Kabir inşaatından çaldıkları kurşun boruları satarken suç üstü yakalanmış-
Böliikbaşı ve Amanın açmış olduğu dâvadan gazetemiz bereat etti
it (Baş tarafı birinci de) dikleri 21 Kasım 1949 günü diğer ------»«„»» u./nuu8lu, dâvacı YalÇ‘n Uraz beraber otomobi-met Ölçmen, Ali Şükrü ve Osman le binmişler Bölükbaşmın evine git Bağcıdan mürekkep bir Konya heyeti İzmirden gelen Genel Başkan Celâl Bayan D P. Genel merkezinde ziyaret ederek seçim hakkında etraflı izahlarda bulunmuşlar ve haklarında Devlet Şûrasına yapılan haksız ve yersiz şikâyetlerden dolayı gerekirse kendilerinin müdafaa e-dilmelerini rica etmişlerdir.
Akşehir heyeti bugün yeni vazifelerine döneceklerdir.
Unutamıyacağınız Bir
Gecenin Tarihi
18 ŞUBAT 950
Galatasaray Balosu
(191)
mek üzere Sıhhiyeden geçerlerken yaya olarak yürüyüş halinde bulunan Celâl Bayar’a tesadüf ederek durup otomobilden inmişler ve emniyetle yoluna devam eden Celâl Bayara yaklaşarak ağır sözlerle mumaileyhi tahkir etmişlerdir.
Atatürk Bulvarının en işlek bir yerinde vatandaşların emniyeti, nizam ve asayişi muhil şartlar içinde cereyan eden ve tarafların hüviyeti mahsusaları itibariyle de umumi alâ kayı tahrik eder mahiyette bulunan tecavüz hâdisesinin mahalli kalmr yarak Demokrat Partiye mensup vatandaşlar muhitinde heyecan ve teessür husule getirmesi tabiîdir. Filhakika Yalçın Urazın duruşmadaki ifadesinde hâdisenin eşkâl, es-' bab ve şeraiti icrayisine dair pervasızca vermiş olduğu izahat tecavüzün hattı zatında derin akisler yapacak ve hususu ile halkın millî terbiye ve ahlâk duyguları üzerinde tesir icra edecek mahiyette olduğunu göstermiştir. Gerçi iddia makamı1
Yüzük bulana
Zincirli Cami ile Adliye Sarayı arasında ve otomobilde muhafaza kutusu ile bir yüzük düşürülmüştür- Manevi kıymeti büyük olduğundan insaniyet namına bulup getireni memnun e-decektir. (Adres: Kemal Bilgü-tay, Adliye Sarayı Karşısı Foto İpek.)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
13 aylık 6 » 3 » 28 Lira 15 )
Memleket dışı
12 aylık 56 Lira
6 » 30 )
3 » 16 )
—
ZAFER’in Hân Şartl an
Baslık 15 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm. ...... 4 )
4. cü sayfada Sm 3 )
6. ve 6. cı sayfada Sm 2 )
Doftum. NikAh. Nisan, ölüm ve
Mevlût ilânları 5 santimi eçmemek
sartiyle 15 lira.
—
Devamlı ilânlar için hususî
tarife tatbik edilir.
basın hürriyetinin fert hukuku ve ferdin şeref ve haysiyeti aleyhinde istimal edilmiyeceğini ve modern hukuk nizamının matbuata böyle bir üstünlük tanımadığını bildirmiştir.
Bu mülâhaza yerinde olmakla beraber hâdiselerin reaksiyonlarını ve realiteleri umumi efkâra nakletmek hususunda matbuatın haiz olduğu serbestiyi kabul ve teslim etmek de modern hukukun prensiplerindendir.»
Matbuat Teknisyenleri Sendikası Başkanlığından: Sendikamızın yıllık genel kurul toplantısı 11 Şubat 1950 tarihine rastlayan Cumartesi günü saat 15 de Halkevinde toplanacağından kayıtlı üyelerimizin gelmeleri rica olunur.
Ticaret ve Sanayi Odasından
No: 2998
Ankara’da Yeğenbey semtinde, Eşen sokağında 3 numaralı evde o-turan T. C. tebaasından olup Anka-rada istasyon semtinde Toptancı Halde 45 numaralı mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ederek Kabzımallık ticaretiyle iştigal eden ve Ticaret Odasının 13/59 numarasında kayıtlı bulunan Hurşit Tural-ın unvanı ticareti Hurşit Tural olarak tescil edildiği gibi bu unvanın imza şekli dahi Ticaret Kanununun 42 nci maddesi gereğince 2/2/950 tarihinde tescil edildiği ilân olunur. (243)
Kiralık bir oda
Elektrik, su. Adres: Altıntaş mahallesi, Boyacılar sokak No. 35.
Öğrencilere müjde
GENÇOSMAN DESTANI Elinizden düşürmiyeceğiniz bir destan EMİL’in Yardımcı kitapları serisinden pek yakında çıkıyor.
Comments (0)