F ,
i »ta* Ira J
Telgrafı
^ÇARŞAMBA
31
MAYIS
1939
Alman - Italyan İttifakı
Yazan: Hü..rta Çat id YALÇIN
— Citta di Bari vapurunda —
Telsiz telgraflar Alman - İtalyan ittifakının imzalandığını tebşir et -tiler; Napolide gördüğümüz İtalyan gazeteleri ittifaknamenin metnini bize haber verdiler. İtalyanların f kullandıkları tabirlerle, bugün Av-ı rupanın ortasında, yüz elli milyonluk yekpare bir kuvvet kitlesi te -şekkiil etmiş bulunuyor.
Alman - İtalyan ittifakım, bir -birlerile sevişerek mukadderatlarını birleştiren ikî âşık izdivacından ziyade, bir maksat ve menfaat mülâ-hazasile bir arada yaşamayı münasip gören bir aile rabıtasına teşbih gedebiliriz. Çünkü bu iki milletin a -Faşında karakter ve hissiyat benzeyişi, karşılıklı emniyet ve hürmet duygularından mütevellit, mütekabil bir muhabbet gibi alâkalar mevzubahs olamaz. İtalya ile Almanya, on sene müddetle askerî bir ittifak akdetmişlerse, bunda, her iki taraf ta kendisi için büyük bir kâr düşünmüş ve sırf bu menfaat sevkile kalblerindeki samimî duy -guları susturmuş demektir.
Bundan dolayıdır ki, Alman - î-talyan ittifakını bir sulh ve sükûn âleti şeklinde tasavvur ve kabul et-msğe imkân yoktur. Bu mutlaka bazı tecavüz ve istilâ emellerini tahakkuk ettirmek için haızrlanmıs bir harp âletidir. Çünkü Almanya ile İtalya hiç bir taraftan tehdide maruz değildirler. Bynlan müşterek bir korku birleşmeğe şevketmiş’o-lamaz. Düşünmeli ki Allmanlar / umumî harbin hatıralarını ve Kalyanın hiyanetini unutuyorlar. Bu kolay bir şey değildir. İtalya, Almanya ile Avusturya ve Maçaristan İmparatorluklarının ittifakından isti -fade ederek Avrupada hayırı sayı -Ur bir devlet haline gelmiş olduğu halde, büyük harpte menfaatlerini müttefiklerine hiyanette bularak onlara karşı silâh kullandı. Almanya şimdi bunu affediyor; İtalyan tâbiiyetinde kalmış Almanların sesine kulaklarını tıkıyor; Avusturya ve Macaristanın vârisi olduğu halde, Tiryesteyi unutmuş görünüyor. Bunları yapabilmek için bir müddet ltalyadan daha büyük bir fayda beklemekte olması zaruridir. Bu fayda, Almanyamn müdafaası bakımından lüzumsuz olunca, mutlaka Almanyamn - İtalya ile sonra he-Hüseyin Cahit YALÇIN (Souu 8 üncü sayfamızda)
ABONE ŞARTLARI
TOrkly Ecnebi
900 Kr. Seneliği 2400 Kr.
500 Kr. 6 aylığı 1250 Kr.
260 Kr. 3 aylığı 650 Kr.
90 Kr.l aylığı 350 Kr.
Feste ittihadıma firmemiy lokali.r İçi, 26, 14, 7.8 ve 4 lir
KURUŞ
(Foto A. A.)
Cümhurreısimiz Büyük Parti Kurultayında tarihi nutuklarını irad ederlerken. Ve Cümhurreisini dinleyen Kurultay Azalan
ihtiyaçları Tesbit Ediliyor
Kurultay Encümenlerinde Dün Yapılan Müzakereler
Vali Doktor Lûtfi Kır-dar Ankaradan Döndü
Ucuz Halk Radyoları İçin Yakında Kanun Çıkacak. Hususî Mekteplerde Talebeye Müsamaha Yapılmasına Müsaade E dilmiyecek Yeni Yollar Yapılacak
Gazetemize Beyanatta Bulunan Vali Yapılan İşleri Anlattı
Ankara, 30 (A.A.) — Parti Büyük Kurultayı encümenleri bugün öğleden önce ve sonra yaptıkları toplantılarda kendilerine tevdi edilmiş o-lan meseleler üzerinde müzakerelerine devam etmişlerdir. Bunlardan nizamname ve program encümeni mesaisini bitirmiş bulunmaktadır.
Nizamname ve Program Encümeni bugünkü toplantılarında program projesini tetkik ederken Nafıa Vekili Ali Fuat Cebesoy, Ziraat Vekili Muhlis Erkmen, İktisat Vekili Hüsnü Çakır, Ticaret Vekili Cezmi Er-çin, Gümrük ve İphisarlar Vekili Ra(f Karadeniz, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Doktor Hulûsi A-lataş, Münakalât Vekili Ali Çetin-kaya, Maliye Vekili Fuad Ağralı ve Maarif Vekili Haşan Âli Yücel’in mütalealarına müracaat edilmiş ve müzakereye iştirak etmekte bulunan Parti Genbl Sekreteri ve Erzurum mebusu Doktor Fikri Tuzerle Parti Genycnkur azalan Sinop mebusu Cevdet Kerim İncedayı ve Ankara mebusu Mümtaz ökmen’in izahatından istifade olunmuştur.
Encümen bütün bu tetkikatında proje üzerinde esaslar mahfuz kalmak şartiyle teferrüata ait bazı tadiller yapmış ve umumî idarp heyetince yeniden teklif edilen ve Parti teşkilâtında müfettişlikler ihdası
KOMİTACILAR PEŞİNDE
ilk Tefrikasından itibaren Sizi Saracak Fevkalâde Bir Eser M. Sıfır Bu Eserinde hayatını sarp Balkanlarda Bulgar ve diğer komitacıları takiple Geçiren BursalI Ateş Ahmet Çavuşun hatıralarını anlatacaktır.
YARİN BAŞLIYOR
Başvekil Gömhurreisimizle
yanyana
encümence kabul edilerek teşkilât kademeleri arasında buna da yer verilmiş ve nizamanmeye ilâve e-dilen bir madde ile müfettişlerin vazife ve salâhiyetlerinin umumî i-dare heyetince tanzim ve genel baş-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Meclis Bütçe Müzakereleri Sona Erdi
Bu vesile ile Başvekil bir nutuk söyledi
Ankara, 30 (A. A.) — Büyük Millet Meclisi bugün Mazhar Ge -men’in başkanlığında yaptığı top -lantıda 1939 yılı bütçesi üzerindeki müzakereleri bitirerek muvazenei umumiye kanun lâyihasın 364 reyle ve ittifakla kabul eylemiştir.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Şükrü Saraçoğlu Moskovaya Gidiyor Moskova, 30 (A.A.) — «Havas» Haber alındığına göre, Türkiye Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu yakında Moskova’yı ziyaret edecektir. Hatırlarda olduğu üzere Sovyet Hariciye Komiser muavini Potem-kin’in son Ankara’yı ziyareti Türk-Sovyet dostluğunu arttırmıştır.
Fransızlarla Tam Anlaşma Oldu
Paris, 30 (A.A.) — «Havas».
Fransız - Türk müzakereleri sonuna gelmiş ve Paris’le Ankara a— rasında gerek Hatay meselesi ve gerek Türk - Fransız garanti paktı hakkında tam anlaşma mevcuttur. Müzakereler talî ehemmiyeti haiz I bazı noktalar hakkında devam etmektedir ve haftâ sonunda gerek üç taraflı anlaşmanın ve gerek Türk Fransız anlaşmasının kat’î olarak akdi beklenebilir.
Kalpsiz Ana
Cumartesi günü Kazlı,çeşmede Küçük Mezarlık denilen kabristana bir erkekle bir kadının girerek iki aylık bir çocuk cesedi bıraktıkları (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Lûtfi Kırdar dün sabah kendisini karşılıyanlar arasında
Bir haftadanberi Ankara’da bulunan Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar, dün sabah şehrimize gelmiş ve İstasyonda Belediye ve vilâyet erkânı tarafından karşılanmıştır.
Lûtfi Kırdar, dün keridisile görüşen bir muharririmize Ankara temasları hakkında demiştir ki:
— Şehir bütçesi için Dahiliye Vekâletine müracaat ettik. Bütçe tasdik edildi. Hiç bir tadilât yoktur. Bütçedeki diğer hususatla beraber imar plânından bu seneye ait kısım ların hepsinin birden tatbikine derhal başlanacaktır.
Bunlar arasında yollar, büyük bir hastane, stadyom, yeni mektepler, tiyatro ve gazino binalarile istimlâk
HER SABAH
Vergiler Ve. Nüfus Meselesi
«Yeni Sabah» ın kendine iş edindiği meselelerin başında memleketin çocuk yani nufus siyaseti gelir. Bir okuyucumuzdan bir mektup aldık. Bu zat mektubunda diyor ki: «çok çocuklu ailelere (30) lira ikramiye verrhekdense çok çocüklu ailelerden alınmakta olan vergilerde acaba tenzilât yapılamaz mı? Düşününüz: (100) lira maaşlı bekâr bir memur 28 küsur lira vergi verirken ayni maaşı alan evli ve üç, dört beş ve daha fazla çocuk sahibi bir
ler de vardır. Bu sene yapılacak tiyatro Tepebaşında Asrî sinemanın yerinde vücude getirilecektir. Maa-mafih şehrin birkaç tiyatroya ihtiyacı vardır. Şehrin en büyük tiyatrosu !le-ide Taksimde inşa edilecektir. İstanbul cihetine ehemmiyet .veriyoruz. Konservatuar Şehzadeba-şmda kûrulacaktır. Konservatuar inşaatına imkân bulursak bu sene başlamak istiyoruz.
Belediyeler bankasından yaptığımız beş milyon liralık istikraz mıtj amelesi tamamlanmıştır. Bu para", alelâde belediye hizmetleri için-kül-lanılmıyacak, sırf imar plânının i-cabettirdiği istimlâklere ve diğer hususata sarfolunacaktır.
(Sonu 3 üncü sayfamızda) .
aile babası da ayni miktar vergiyi vermektedir.»
Çok çocuklu aile babalarının o-müzlarındaki vergi yükünü hafifletmek. aile reislerini çok çocuk sahibi olmıya teşvik etmek demektir ki, J8 milyonluk nüfusumuzu birkaç sene içinde birdenblreK kabartacak bir tedbirdir.
Tekrar ediyoruz: Yurdun en muhtaç olduğu kıymet, kuvvetli ve gürbüz çocuktur.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU
YENİSABAH
5TMAYIS 1939
Spor Disiplini
I
X'
POLİTİKA
Bu Çok Mühim Memleket Davasını Halletmek İçin Ne Yapmalı ?
Yazan: B^hri özdeniz
İşkence Maznun-
lan Mahkemede
Yirmi beş sene evvel «Centilmen» namile bir eser neşretmiştim. Bugün yine bu terbiye ve muaşeret e-serimin mühim noktalarını gözden geçirmeğe lüzum gördüm.
Terbiye - beşikten, üim - okuldan ve muaşeret - muhitten başlar. Terbiye ve ahlâk - çocuklara ailece gösterilen ihtimam ve itina gıdalari-le beslenir.
ı İlim ve irfan — Şevk ve gayretle dikilen fidanların nazlı meyvaları-dır.
İntizam ve muaşeret — Muhitin' iyi örnek ve görenek mahsulleridir. I Bir aile yuvasının teı(iyeli ve itaatli çocuklarını bütün efradı aile; ' akraba ve misafirler nasıl severlerse bir mektep dershanesinde di -siplin ne ise stade = oyun sahalarında, toplantı mahallerinde; sinema ve tiyatrolarda sükûnet; inti -zam ve vakar öyle cari bulunmalıdır. Hattâ bu gibi içtima mahallerine birçoklarımızın riayet etmedikleri tarzda girilmeyip tıraşlı ve temiz olarak gidilmelidir.
İrfan çatısı altında kürsüsüne çıkan öğretmenin mümtaz şahsiyetine ve derin bilgisine müteveccih hürmet ne ise sahada da vukuflu, idareli ve bâhusus gayet ciddî (Hakeme) ayni saygı yapılmalıdır.
Son günlerde îstanbulda futbol maçlarında şayanı esef inzibatî vak’aların cereyan etmesi, sporu -muzun nezih ve temiz ve vakur bir metodla ihyasına başlanıldığı sıra -da fena bir tesir bırakmıştır. Bu teessür çabuk zail olmalı ve tekerrürü hatıra bile gelmemelidir. Çünkü umumiyetle kabul edilmiş bir kai -dedir ki sporcular, atletler ve pehlivanlar ahlâkan temiz, dürüst ve seciyeli insanlardır. Ve sporu seven ve takdir eden halkta dahi bu neza-heti ahlâkiyenin mevcut olmadığı iddia edilemez.
Sporcular, ne de seyirci halk, bu leke ve ithamı üzerlerine almak istemezler.
O halde bu aksaklık nereden ileri gelmektedir?
Biz bu noksanı Psychologique şekilde tetkik ve tahlil edelim. Burada üç şey tebarüz etmektedir:
I 1 — Halkın İçtimaî terbiyesi,
2 — Hakemin İlmî ve amelî vaziyeti,
3 — Sporcuların heyecan ve asabiyeti.
Halk — Yârı ağyar önünde devlet - hükümet otoritesinin haysiyetini ve millî şerefini sükûnet ve soğukkanlılıkta muhafaza etmeli w bu İçtimaî terbiye faslına mutlaka alışmalıdır.
Maalesef, bir kısım gayrimüdrik ve okul terbiyesi almamış küçük seyircilerin yaygaraları, müsabakaları seyretmek zevkini kaçırmak -tadır.
Sırası gelmişken, merhum Kurt-dereli Mehmet pehlivanın Türk sporcularına meslek düsturu ota -cak derecede beliğ sözlerini bir daha hatırlatırım:
«Ben her güreşte, arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm.»
Halk ta bu güzel ve asîl duygu ve fikre layık olduğunu neden göstermesin !
Hakem — En bitaraf, fazileti şaşmaz ve doğruluktan sapmaz; İlmî vukuf ve pratik ihtisasından şüp he edilmez şahsiyetlerden seçilme-lidir.
Sporcular — Müsabakalara gi -tenlerin hemen ltâffesi mektep ta-lebelcrimizdir. İhtimal müdürleri -nin ve öğretmenlerinin nezaret ve refakatlerinde gelmişlerdir. Yahut, yalnız takımlarile ispatı vücut et -inişlerdir. Bu müsavidir. Zira mektep sporcularını ilim ve İrfan, terbiye ve muaşeret; nizam ve itaat bilgilerini nefislerinde toplamış kıy . metil gençlerden müteşekkil temiz zümreler olarak kabul etmek ıztı. ramdayız. Ve bu güzel meziyet . lerle süslü olarak halk huzuruna ve mertlik sahasına alkışlarla ka . oul olunmuşlardır.
, Fek tabMr ki, bereks bağh ol-
duğu ve sevdiği klübünün üstün -lüğünü ve galibiyetini ister. Bu her iki rakip partinin heyecanla çarpan kalblerinin temennileridir. Ve bu asaleti ruhiyeye terbiye ve neza -het formülde bir şey denemez.
Haklıların haklarını tayin ve takdir edecek hakemin hakşinaslığından dahi kat’iyen şüphe etme -mek gerektir.
Hakem - sahanın nâzım cihazı olmalıdır. Onun (ibresi = müş'iri) yalnız fazilet ve seciye civasile hareket etmelidir.
Oyunda:
Yenmek ve yenilmek mukadderdir. Bugün galip gelen yarın ihti -mal mağlûptur. Yalnız alâkalılar mensup oldukları zümrenin galibiyetini hakka ve civanmertliğe müsteniden istemelidir. Kin ve garaz, partizanlık; iltizam, niza ve tecavüz; asîl sporcu kardeşler ara -sında hiç bir zaman carî olmama -Iıdır.
Yapılmakta otan oyunların, müsabakaların aziz hedefini tam ve doğru mânasile yurt müdafaa hazırlığını müdrik olmaları icap eden çok sevgili Türk gençliği bu kudsî gaye için biraz haksızlığa uğrasa da sükût ve vakarını muhafaza etmelidir. Ve bilâhara haklarını beden terbiyesi yasa ve nizamlarile iste -meli; tashih ve ilân ettirmelidir. Geçen 19 Mayıs 939 da yurdun her köşesinde Türk gençliğinin terbiyeli üslûbile ve temiz heyecanile kutladığı (Spor ve Gençlik) bayramında olduğu gibi çok samimî ve gö -ğüslerimizi kabartan manzara her zaman görülmelidir.
Bu cümleden okullarımızda ni -zamlaştırılmış spor ve beden terbiyesi hareketleri; terbiye ve ahlâk sistemine çok hâdimdir. Nasıl ki şehre plân, derslere program; inşa-1 ata nizam ve intizam gerektir. Yoksa tedabiri mânia kabilinden (tel-örgüler) içinde oyun yapılması u -sülünün tatbik edilmesi mecburiyeti hasıl olursa bu hicaba da tahammül etmelidir.
Binaenaleyh bundan böyle spor ve beden terbiyesi teşkilâtının sağlam kanatlarının himayesine sığı -nan atletlerimizden yalnız temiz hareketler ve en samimî muameleler beklenir. Bu da muhakkaktır...
1 — Meselâ bir mahkeme huzu -runda dikkat kesilmiş samiin gibi maçın cereyanını takip eden hal -km arasıra heyecana kapılmasına ve sinirlerinin çözülmesine ve haklı haksız galeyanına bâis ortada her halde bir âmil vardır. Halkın en u-fak kımıldanmasını, sabırsızlanmasını ve üzülmesini bir barometre hassasiyetile keşfedebilecek ve bir mahkeme reisinin vakit vakit sa -naiini sükûta davet eden vakur sa-dası gibi mikrofonla sahadaki va -ziyetin ruşüne göre oyunu idare e-den hakemleri ikaz ve tenvir edecek bir «Yüksek hakem kontrol hakemi» lâzımdır.
Çare:
2 — Şanlı ordumuza yurt müdafaası yüksek namına sadakat andı içen kahraman (Mehmetçiklerimiz) gibi yeni (Spor ve beden terbiyesi teşkilâtı) huzurunda bütün spor mensupları da:
«Daima namuslu ve terbiyeli davranacaklarına, hak ve hakikati seveceklerine ve temiz hareketlerde bulunacaklarına dair» zümre, zümre sancaklarının şereflerine ve zatî namuslarına taze (and) içmeleri lâzımdır.
H. Bahri Özdeniz
Silivridaki feci Vakanın muhakemesine diin Ağır cezada devam olundu
Bundan bir müddet evvel Silivri jandarma karakolund Ramazan is -minde bir adamı dayaktan öldürüp sonra denize atmak ve Vitali isminde bir kasabı da dövmek suçlarile yakalanan Sait ve Kasim ile Mustafa ve Halil, Yusuf ismindeki bekçilerin muhakemelerine dün Ağırce-zada devam olunmuştur.
Bu hâdiseden dolayı aranılan ve Ramazanın ölüsünü Silivride deni -ze atmaktan maznun bulunan Şevki ismindeki bekçi yakalanmış olduğundan mahkemeye getirilmiş ve dünkü celsede isticvabı yapılmıştır.
Maznun bekçi Şevki vak’ayı ta -mamile inkâr etmiş ve:
— «Ben, ne işkence ettim ve ne de ölüsünü denize attım. Bilâkis, maznun Ramazana kefalet ederek karakoldan çıkarttım. Fakat, son -ra kendisi firar etti.» demiştir.
Mahkeme, şahit celbi için başka bir güne talik olunmuştur.
Olgunluk Sınavları
Hususi ve eceebl mekteplerin İmtihanları nerelerde yakıizcak Şehrimizde bulunan husus’ azlık ve ecnebi liselerin lise olgunluk imtihanlarının hangi resmî liselerde yapılacağı dün alâkadarlara tebliğ olunmuştur.
Listeye göre:
Darüşşafaka lisesi Vefa Erkek lisesinde, Işık lisesi Kabataş Erkek lisesinde, istiklâl lisesi İstanbul lisesinde, Şişli Terakki lisesi İnönü Kız lisesinde, Boğaziçi lisesi Ka-bataşta, Hayriye lisesi İstanbul Kız lisesinde, Musevi lisesi Galatasa -rayda, Pangaltı Ermeni lisesi Per-tevniyalde, Ketronagon lisesi Per-tevniyalde, Yuvakimyan ve Fener Rum liseleri Cümhuriyet Kız lisesinde, Zoğrafyon Pertevniyalde, Zap-pon İstanbul Kız lisesinde, Sen Be-nuva, Kadıköy Sen Jozef, Sen Mi -şel, Pangaltı Nötr dam de Sein, Alman Sen Jorj, İtalyan Ticaret, Al -man lisesi, İstanbul Amerikan Er -kek kolleji, Galatasaray lisesinde, Amerikan Kız kolleji Kız lisesinde, Üsküdar Amerikan kolleji Erenköy Kız lisesinde olgunluk imtihanlarını vereceklerdir.
Galatasaray lisesinde olgunluk im tihanları fr ansızca olduğundan ayni imtihanları türkçe olarak vermek is tiyen ecnebi ve akalliyet mektebi talebeleri İstanbul Erkek lisesine devrolunacaklardır.
BELEDİYEDE :
Tavzih
Geçen hafta, Emniyet Müdürlü -ğünde, firar etmek isterken pencereden düşerek ölen Topane posta, telgraf ve telefon merkezi memurlarından birinin ölümüne ait tahkikatın netlcelendirildiği dün yazılırken, bir tertip hatâsı olarak «Muh-telis posta memuru» cümlesi, «Muhtelifi polis memuru» şeklinde çık -mıgtır.
Keyfiyeti bu suretle düzeltiriz.
Mütehassıs Prost Ankaraya gidiyor
Şehircilik mütehassısı Prost, Belediye İmar Müdürü Hüsnü ve Harita Şubesi Müdürü Galip şehir plânı hakkında Nafıa Vekâleti tarafından itiraz olunan noktalara cevap vermek üzere bugün Ankara’ya gideceklerdir.
Ekmek fabrikalar lş.1
Ekmek fabrikası hakkında hazırlanan bir rapor Vali ve Belediye Reisi Lûtfi Kırdar’a verilmişti. Lûtfi Kırdar bu raporu tetkik etmiş ve iyi bulmamıştır. Vali ekmek meselesinin yeniden bir mütehassıs tarafından tetkikine lüzum göstermiştir.
İktisat miidüJiiniin dünkü tetkikleri
Belediye İktısad Müdürü Florya ve Beyoğlunda eğlence mahallerinde ve muhtelif yerlerde yaptığı tetkikler neticesinde fiatlarda bir tenzilât imkânını bulduğunu yazmıştık. Bu tenzilâtlı tarifeler haziranın ilk haftasından itibaren tasdik olunmıya başlanacak ve derhal tatbik sahasına vazolunacaktır.
İktısad Müdürü dün de yanında teftiş ettiği kaza kaymakamları bulunduğu halde Kadıköy, Sarıyer ve Beşiktaşta tetkikler yapmıştır.
Okuyucularımız Diyor kİ ı Yanlış Tahakkuk
Ettirilen Bir Vergi İşi
Kapalıçarşı’da Bodrum hanı içerisinde 24 numaralı ardiyede terzi B. İhsan’dan aldığımız bir mektupta ezcümle şöyle denilmektedir:
— «Uzun müddettenberi dükkânımda tek başına çalışarak terzilikle uğraşmaktayım. Hiçbir vergi borcum olmadığı halde geçen gün Beyazıd Maliye şubesinden tarafıma yapılan bir tebligatta 935 yılından borçlu gösterildiğimi ve bu borcun gûya mezkûr sene dük« kânımda bir tezgâhtarın müstahdemin vergisi olarak tahakkuk ettirilmiş bulunduğunu hayretle gördüm!..
Yanımda adam kullanmamış olduğum için mevhum müstahdem namına tahakkuk ettirilmiş verginin bittabi mevhum olacağını şubeye bildirerek tahakkukun müstenidatını sordum ve rakip bir meslektaşımdan alınan izahat; kendisinden yapılan tahki-, katla gûya 935 yılında dükkânımda Panayot isminde bir tezgâhtar kullanmış olduğum şeklindeki gay-risahih ifadesinin’tahakkukun esasını teşkil ettiğini öğrendim!..
İtirazım üzerine; mevzuu bahis Panayot’un benim dükkânımda tezgâhtar olmayıp 5 numaralı terzi dükkânı şahibi bir mükellef bulunduğu ve 935 senesinde bu dükkân için vergi ile muhatap tutulduğu şube defterlerinde yapılan küçük bir tetkikle de görülünce benden istenen verginin gavrika-nunî tahakkuk ettirildiği tebarüz etti ve bu yanlışlığa bir istida ile itiraz etmem bildirildi:
İstidayı götürüp verdim ve şimdi sizden soruyorum: Bu usuisüz tahakkuku düzeltmek için şubeye gittiğim gün mecburen dükkânımı bir müddet kapadım. Ertesi gün 30 kuruş vererek bir istida yazdırdım. Buna 16 kuruşluk pul yapıştırdım. İstidayı yazdırıp kaydettirinceye kadar da bittabi gene dükkânımı açamadım. Gerçi yaptığım masraf küçük birşey ve kaybettiğim zaman az bir müddettir. Fakat benim sun’utaksirim olmıyan bir yanlış tahakkuk için niçin kazancımdan 46 kuruş vermek ve vaktin nakid olduğu bir zamanda müşteri kaybetmek suretile bu hatânın zararını ben çekeyim?..
Mesvzuu bahis Panayot’un müstahdem olmayıp doğrudan doğruya vergi ile mükellef bir dükkân sahibi olduğu ayni defterde küçük bir tetkikle görülebilir ve tahkikatta da öğrenilebilirken yalnız bir kişinin sözüne istinad etmek suretile bir vatandaşa şubede vakit kaybettirmek ve yanlış tahakkukta vergiye muhatap tutmak doğru mudur?
Dilencilik Suçlusu Şarlo Mukallidi
Şarlo Ahmet dün mahkemede hünerlerini göe termlye kalktı
Köprü üzerinde, kalabalık yer -lerde ve mesire yerlerinde herkesin, komik Şarlonun taklidini yaparken rastladığı «Şarlo Ahmet», dün «dilencilik» sııçu ile yakalanmış ve Sul tanahmet birinci Sulh Ceza mahkemesine teslim olunmuştur.
Büyük Şarlonun küçük mukalli -di, mahkemede dilencilik yapmayıp «san’at» gösterdiğini iddia etmiş ve biri başında, diğeri elinde bulunan iki melon şapka ile bazı hünerler göstermek, Şarlonun garip harekâtını taklit etmek suretile bu iddiasını ispat etmek istemiştir.
Fakat bittabi, hemen hâkimin ihtarına maruz kalmış ve bundan vazgeçmiştir.
Muhakeme, şahit celbi için başka bir güne talik olunmuştur.
KÜÇÜK HABERLER :
Millî Şefin Nutkunda Türkiyenin Haricî Siyaseti
Cümhuriyet Halk Partisinin beşinci kurultayının açılması münasebetle Millî Şefin söyledikleri nutuk ve bu nutuktaki esasi umdeler, Türkiye Cümhuriyetinin haricî mü-nasebatında gözettiği noktalan ve prensipleri Türk efkân umumiyesi-ne ve cihan nazarına beliğ surette yaymıştır.
Millî Şef, tamamile realist düşünen, Türk milletinin luvvetini bilen ve hayatında geçirdiği yüksek hâ -diselerden muvaffakiyetli tecrübeler toplıyan ve kendi dimağının aslî mahsulâtile bu tecrübeleri mezce -derek idare mekanizmasna veçhe veren bir Devlet Reisinin ağzile konuşuyor.
işte Türklerin Millî Şefi nutkunda, cihanın geçirmekte olduğu emniyetsizlik halinin devam cdemiye-ceğini vazettikten sonra bu meselenin iki hal sureti mümkün olabileceğini izah ediyor. Bu hal surelte -rinden biri, milletlerin şuursuz bir vaziyette mücadeleye girişmeleri, diğeri de aklı selimin galebe etmesi-le müşterek bir huzur içinde yaşamak imkânlarının bulunmasıdır.
Şimdi bu sureti hallerden hangi-
★ Taksim - Yenimahalle arasında
çalışan otobüs kadrosuna yeniden 6 otobüsün ilâvesi zarurî görülmüştür. I
Belediye bugünlerde ilân ederek aj ^ajja 2jyade kuvvet bulabilir?
hatta yeniden girmek istiyen otobüsleri tesbit edecektir.
★ Giresun valisi Feyyaz Bosut şehrimize gelmiştir. Vali, birkaç.gün şehrimizde kalacaktır.
★ Belediye. Tepebaşı bahçesini 8000 liraya kiraya vermiştir.
★ Belediye Hukuk İşleri Müdürlüğüne esbak Kayseri mebuslarından avukat Feridin tayini takarrür etmiştir.
★ Belediye, tramvaylara birer bilet kutusu koydurmıya karar vermiştir. Tramvaydan inecek halk, biletlerini bu kutulara atacaktır..
GÜMRÜKLERDE:
Gümrük Başmüdürün tetkikleri
Uzunköprü - Edirne gümrüklerini teftiş etmek üzere Trakyaya gitmiş olan İstanbul Gümrükler Baş müdürü Methi Atakan dün şehrimize dönmüştür. Umum Müdür Trakya-daki teftişlerinden başka bir hazirandan itibaren açılacak olan Yeşilköy Tayyare gümrüğünde de tet-kikatta bulunmuştur.
İNHİSARLARDA :
İnhisarlar U. Müdürü Ankaraya gitti
İnhisarlar Umum Müdürü Adnan Halet Taşpınar dün Ankaraya gitmiştir. Umum Müdür, Ankarada bir müddet katarak yeni vekilden bazı direktifler alacak ve bir iki güne kadar tekrar şehrimize dönecektir.
POLİSTE :
Birçok ihracat maddelerimiz için Avrupa ve Amerika’dan yeni teklifler gelmektedir. Pipo imalinde kullanmak üzere Kanadadan külliyetli miktarda lületaşı sipariş edilmiştir. Bundan başka Tunustan kuru üzüm, fındık, İngiltereden soğan, kestane, Almanyadan kuru meyva, yemiş, balık konservesi ve sebze konservesi istenmektedir.
İki tramvayın arasından geçmek istiyen kamyon!
Vize, 7 numaralı plâkayı havi şoför Ahmet oğlu Ahmet Çan’ın idaresindeki kamyon dün Türbede iki tramvay arasmdan geçmek istemiştir. Bu sırada 36 numaralı Sirkeci -Topkapı tramvayının ön tarafına çarparak hafifçe zedelenmiştir.
Z1
S
TAKVİM
31 Mayıs 1939 Çarşamba
HicrLl 1 RebiAlâhir 1351 Rwlıl8MAYIS 1355
Ruzı bızır: 26
%
D*fii saati: 4,31
öfU ı 12,11 — İkiadi ı 16,11 Akv«ı 19,33 — Yatsı ı 21,32
İMiak :2,16
)z
Kuraklık mlntakalannda yağmur
Anadolunun birçok mıntakalann-dan gelen haberlere göre ayın 27 sinden itibaren kuraklık devam eden yerlerde hayırlı yağmurlar başlamıştır. Bu yağmur hububat mahsulümüze gayet iyi gelmiş ve müstahsilin de yüzü gülmiye başlamıştır.
İsveçli bir profesör şehrimizde
îsvecin Ubsala üniversitesi coğrafya profesörü Henıih şehrimize gelmiştir. Profesör birkaç güne kadar Ankaraya gidecektir.
Profesör, Anadolunun muhtelif mmtakalarında coğrafya tetkiki yapacaktır. Profesör, bilhassa A -nadolunun coğrafî vaziyeti ile meşgul olacak, Bitlis, Diyarbakır havalisinde İlmî araştırmalar yapacak ve İşvece dönüşünde tetkikleri hakkında konferanslar verecektir.
Millî Şefimiz bu suale verilecek cevapları nutkunda açık, herhangi bir tereddüde mahal vermiyecek şekilde buluyor ve cihan efkârına gösteriyor:
Milletler arasında hakikî sulh halinin vücude getirilmesi için nüfusu çok milletler gibi nüfusu az millet -lerin d ;e müstakil ve millî bir hayata müstahak olduklarının samimî o-larak kabul edilmesi ve benliğine sahip her milletin dokunulmaz müstakil bir millet olarak yaşamasının tanınması.
işte Türk ideali ve fikirlerde mündemiçtir. Ve haricî siyaseti bu ana prensiplerinden ilham almakta-dr. Türkiye bugün siyaset anlaş -malarında hep bu zaviyeden hareket ettiği bugün, sulh cephesine iş-| tirakini de bu görüşe istinaden yapmıştır. Ve son Türk - İngiliz ittifakı da bu siyaseti takdisen, sırf «sulh ve insanlık idealini temin için alınmış bir taahhüt» olarak kendini ortaya koyuyor.
Burada mühim ve yüksek bir terbiye meselesine temas ediyoruz. Herhangi bir fert, kendi menfaat -lerini, şahsî ihtiyaçlarını temin ve tatbin için ne kadar çalışırsa çalışsın, ayni zamanda kendisini lk camiasının bir ferdi olması itiba-rile ve herkesin fiil ve hareketinin diğerlerininkile de alâkas olduğunu düşünmek kaydile, umumî menfaate taallûk eden hususata, hattâ beşeriyet camiasına temas eden nok -tatarda da canla başla faaliyet sarf etmek vazifesile mükelleftir.
Fertlerde vaziyet böyle olduğu gibi, devletlerde de mesele bu şekilde seyreder. Bir delvet, millî hudut -lan dahilinde, millî ve tarihî seciyelerinin emrettiği istikamette inkişaf ve tekemmül için çalşırken, ay-camiasının bir ferdi olmak vasfının verdiği kymeti ihraz etmek, beşeriyet meydannda insanlığın taalisinc, milletler arasında tesanüt ve mütekabil emniyet ve huzurun tevellüdüne de mesai sarfetmek için çır -jıriacak, hattâ mücadele edecektir.
Bu sebeyten dolayıdır ki, Millî Şefimizin işaret buyurduklan gibi Türkiye Cümhuriyetikendi mevcudiyetini herhangi haris naazrlar -dan ve siyasî iştihalardan korumak için harekete geçerken, cihan siyaset âleminde aylardanheri hissedi -len emniyetsizlik havasının izalesi -le yerine müşterek bir huzur ve nizam âmilleri ikamesi için sarfedi -len mesaiye iştiraki millî olduğu kadar İnsanî bir vazife olarak bilmiştir.
Millî Şefin, nutkunun her taraf • larında olduğu gibi bu kısımlarında da belki faslasz, dakikalarca al -kışlanması ve gösterilen büyük tezahürat Türk milletinin bu millî ve İnsanî vazifesini kavradığını ve Türk efkârı umumlyeHİnin kendisine düşen bütün hizmetleri kalıra ■ manca yapacağna en büviik bir delildir.
Dr. Reşad SAGAY
SI MAYIS 19^9
r e
NISABAH
SON HÂBERL1
Sulh Cephesi Hakkında Yeni Faaliyetler
Paris, 30 (A. A.) —Avrupa va-[ zivetini tetkik eden Figaro gazetesi | diyor ki:
«Önümüzdeki zamanlarda herkesi felâketten korumak için intizamın ve aklı selimin hâkim olması icap edecektir. Bu iki şeyin çok kıymetli bir gıda olduğu görülecektir. Cesur ve makul büyük bir milletin ne olduğunu göstermek saati çalacaktır. Bu saatin feyizli ve tehlikesiz ola -rak çalması için gürültülü nümayiş lere ve hazırlıklara hiç de lüzum yoktur. Kuvveti iyi kullanabilmek için vahşice hareket etmemek lâzım
Meclis Bütçe Müzakereleri Sona Erdi
J (Baştarafı 1 inci sayfada'
Bu münasebetle Başvekil Doktor Refik Saydam, alkışlar arasında kürsüye gelerek şu beyanatta bu -lunmuştur:
«— Arkadaşlar,
Yeni senenin bütçesini kabul et -miş bulunuyorsunuz. Hükümetimiz bunu kendisi için bir itimat ve ayni zamanda çalışması için bir teşvik telâkki eder. Bütçe, arzu buyurduğunuz gibi uzun, her cepheden tet -kikata tâbi tutuldu. Bu, bizim de arzu ettiğimiz bir şeydi, istiyorduk ki, heyeti celileniz, Türkiye bütçesini her cepheden mütalea etsin, en ince teferruatına kadar burada, burada demekle Türk milletinin önünde görüşülsün ve hesabı verilsin. Görüşüldü ve hesabı esnasında lütfen kabul buyurdunuz. Biz yeni sene çalışması için sizin bütçe üzerinde lütfen dermeyan ettiğiniz mütalea ve teşviki, âtideki icraatımız için rehber ittihaz edeceğiz. Teşek-fcîJrler ederiz.»
Fevkalâde tahsisat
Ankara, 30 (A. A.) — Büyük Millet Meclisinin bugün Doktor Mazhar Germen’in başkanlığında yaptığ toplantıda bütçenin kabulünü müteakip ruznamede bulunan maddelerin müzakeresine geçilerek Orman Umum Müdürlüğü, hava yollan, beden terbiyesi genel direktörlüğü ve Posta, Telgraf Umum Müdürlüğünün 1939 yılı bütçeleri tasvip olunmuştur.
Meclisin yine bu toplantısında kabul edilen bir kanun ile fevkalâde
Vali Doktor Lûtfi Kır-dar Ankaradan Döndü
(Baştarafı 1 inci sayfada)
Şehrin otobüs nakliyatı ihtiyacını temin etmek için belediyeye verilen imtiyazdan istifade ederek yeni o-tobüs getirtmek ilk işlerimizden o-lacaktır.
Eski otobüsler birden kaldırılacak değildir. Yeni otobüsler kısım kısım geldikçe eskileri tedricen kaldırılacaktır.
Elektrik, tramvay, tünel idarelerinin İstanbul Belediyesine devri i-şini bir an evvel neticelendirmek ü-zere Ankarada meşgul oldum. Bu husustaki kanun lâyihası Büyük Millet Meclisi encümenlerinden çıkmış ve heyeti umumiyeye verilmiştir. Bir haftaya kadar Meclisten geçmesi ihtimali vardır. Kanun çıktığı tarihten itibaren meriyete girecek ve belediye bu işletmeleri ele alacaktır. «
Diğer taraftan öğrendiğimize göre .Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfl K.rdar, Belediyeler Bankasından yapılacak 5 milyon liralık istikraz hakkında banka ile de temaslarda bulunmuştur. Şehir Meclisi tarafından % 6,5 üzerinden tesbit olunan faiz % 5,5 ga indirilmiş ve bankadan alınacak paranın muamele vergisinin banka tarafından tediyesi'
dır. Eğer bu böyle olmasaydı ger -gedan insana hâkim olurdu.»
«Humanite* gazetesi de şöyle yazıyor:
«Fransız - İngiliz - Türk anlaşması, Almanya ve İtalya için Yakın Şarkta her türlü teşebbüs hareketine girişmek imkânını ortadan kal-' dırmıştr. Halbuki mihver devletle-1 rinin başlea siyasî ve askerî hare -. kât sahasını işte bu Yakın Şark teşkil edecektir. Binaenaleyh Berlin ve ' Romada bu kadar derin bir infial uyandıran Fransız - Türk anlaşmasının yapılacağından memnun ol -Ulaklığımız lâzımdr.»
membalardan elde edilecek varidatla karşılığı temin edildikçe muhtelif dairelerin 1939 malî yılı bütçelerinde açılacak fasıllara 58.917.000 liraya kadar fevkalâde tahsisat katılması hususunda Vekiller Heyetine salâhiyet verilmiştir.
Bu fevkalâde tahsisat muhtelif dairelere şu suretle inkisam eyle -mektedir:
Hükümet konakları inşaatı için Maliye bütçesine 1 milyon lira ve -rilmektedir. 1 milyon lirası Ankara Tıp fakültesi inşaat ve tesisatına, 1 milyon 2 yüz bin lirası maske imalâtına ve 1 milyon 500 bin dirası da muhacir iskân işlerine ait olmak ü-zere Sıhhiye Vekâleti bütçesine, 1 milyon hra, 17.471.000 lirası de -miryolları inşaatı masraflarına, 1 milyon 500 bin lirası İstanbul -E-dirne asfaltının inşaatına ve 2 milyon lirası dördüncü Umumî Müfettişlik inşaatına ait olmak üzere 22.191.000 Ura Nafıa Vekâleti bütçesine, 2.215.000 lirası maden tetkik ve arama enstitüsüne yapılacak yardım karşılığ ol: | ık üzere 2 milyon 215 bin lira Iktısad Vekâleti bütçesine ve muhtelif hizmeltev akrşılığı olarak 37.510.000 lira.
Prens Pol Londraya gidecek
Londra, 30 (A. A. )— Salâhiyet-dar mahfellerden bildirildiğine göre, Yugoslavya Prensi Paul, İngiliz liderlerile görüşmek üzere haziran ortalarına doğru Londraya gide -çektir.
kabul olunmuştur.
Bundan başka, Belediye (5) milyon lirayı bankadan ihtiyaç his o-lundukça ve kısım kısım alacak ve ancak alınan kısımlara ait paranın faizi hesap olunacaktır. Bu suretle Belediye (5) milyon liranın faizinden de istifade etmiş olacaktır.
Ankarada kalarak banka ile istikraz hakkındaki teknik muameleleri tesbit eden Belediye Muhasebecisi Muhtar yarın şehrimize gelerek mukaveleyi getirecek mukavele imzalanacaktır.
Dolmabahçe stad sahası dahilinde bulunan İstabili amire binası da şehrimiz Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğüne verilmiştir. Vali, ayni zamanda şehrimiz spor başkanı olduğundan bu bina hakkında kararını verecek ve bina stad sahasına tahsis olunacaktır.
Stadın plânı hazır olduğundan derhal inşaatına başlanacaktır. Şehir bütçesi yüksek tasdikten bugünlerde çıkacaktır. Bütçe derhal tatbik olunmıya başlanacaktır.
Tramvay, tünel, Elektrik idarelerinin Belediyeye devri için hazırlanan kanun lâyihası Mecliste bütçq müzakerelerinden sonra müzakere olunacaktır.
r------------------7“7^
B. M. Meclisinin Orduya Tazimi
’ Ankara, 30 (A.A.) — B. M. Meclisinin dünkü toplantısında Milli Müdafaa Vekâleti kara, hava, deniz bütçelerle Askerî Fabrikalar ve Harita Umum Müdürlükleri bütçelerinin müzakere ve kabulünü müteakip sürekli alkışlarla karşılanan aşağıdaki takrir okunmuştur:
»Memleketimiz müdafaasını ve dünya sulhunu temin edecek olan yüksek şerefli ordumuza ve bu ordunun yüksek liyakatlerle sevk ve idaresini deruhte etmiş olanlara B. M. Meclisinin selâm ve saygılarının iblâğını arz ve tekit eyleriz. Alman - Italyan İttifakı
(Baştarafı 1 inci sayfada' saplaşmak üzere - şimdilik daha başka hedefler takip etmekte olmasına hükmetmek zaruret kesbeyler. Almanya ile italyanın ittifakı hiç beklenmedik, yeni bir şey değildir. Şimdiye kadar mihver namı altında birleşmiş olan bu iki hükümet şimdi resmen müttefik adını taşıya -caklar ve birbirlerine askerî yar -dımda bulunacaklardır. İttifak mu-ahedenamesinde en çok göze çarpan cihet, bu ittifakın kayıtsız ve aşrtsız olmasıdır. Şimdiye kadar devletler arasında gördüğümüz ittifaklar hep tedafüi bir mahiyettedir. Bu cihet, muahedenamelerde sarahaten tayin olunmuştur. Fakat Alman - Italyan ittifakı bu iki devletin birbirlerine bütün kuvvetlerde yardıma koşmalarını tedafüi bir harbe hasretmi -yor. Taraflardan biri her ne suretle olursa olsun bir harp vaziyetinde bulunacak olursa, diğeri bu harbin şekil ve mahiyetini araştırmıya lüzum görmeden müttefikine yardım edecektir. İtalyan gazeteleri bunun totaliter devletlere yakışacak (to -taliter» bir ittifak olduğunu söyli-yerek iftihar ediyorlar.
Alman ve Italyan ittifakının te -cavüz ve istilâ kasdile yapılmış olduğunu gösteren delillerden biri de muahedenamede her iki tarafın «hayat sahalarından» bahsedilmiş olmasıdır.
Giornale d'İtalia’da Virginio Gaida bunu pek açık bir surette ilân ediyor. Yalnız, «tecavüz ve is -tilâ» kelimelerini kullanmaktan her nasılsa biraz sıkılıyor. Onun sözlerine göre, bu muahedename yalnız tedafüi bir maksada hâdim değil -dir. Ayni zamanda «ve bilhassa, yapıcı bir kuvvetin yeni bir ifade -si» ni izhar etmektedir. Bu yapıcılık hem İtalya, hem Almanyanm menfaatleri namına vukua gelecekmiş. Gaida’nm muahedenamede en çok mânalı bulduğu cihet, iki müt -tefikin «hayat sahalarından» sarih surette bahsedilmesidir. Almanya, İtalyanın meşru menfaatlerine gerek Avrupanın cenubu şarkisinde, gerek Akdentzde ve Afrikada riayet ve hizmet etmeyi taahhüt etmiş. Almanyanm menfaatlerine karşı İtalya, ayni surette mukabelede bulunacakmış.
Eğer Almanya ile İtalyanın küçük büyük bazı devletlerin hayat ve istiklâllerine bir suikast hazırladık -larında zerre kadar şüpheleri kal -mıg kimseler varsa muahedename-nin bu şeklinden, muahedenamede münderiç «hayat sahaları» emelle -rinden ve yan resmî ağızların bu suretle verdikleri izahattan sonra artık onlarda da kat’î bir kanaat husule geleceğinde şüphe yoktur. Vak’anın mantıkî cereyanına göre, bu muahedenamenln bîr de gizli parçası bulunması pek tabiidir. Çün kü muahedenamede, Almanya ve t-talyanın «hayat sahaları» tabirile hangi ülkelere göz dikmiş oldukları sarih surette gösterilmiyor. Halbuki iki devlet arasında bu istilâ sahaları kararlaşmamış olsaydı, onları zabt hususunda birbirlerine gözü kapalı yardım vâdine kalkmaları kabil olmazdı.
İşte bugünkü vaziyet, bütün çıplaklığı ile budur. Avrupanın göbeğinde yalnız kuvvete tapar, yalnız kuvvetin sözünden anlar büyük bir istilâ kitlesi mevki almış bulunuyor ve etrafına taşmak için fırsat an -yor. Hüseyin Cahld YALÇIN
lWemleketin İhtiyaçları
Tesbit Ediliyor
(Baştarafı 1 inci sayfada) kanlık divanınca tasdik edilecek bir | talimatname ile tayin edileceği tasrih edilmiştir. Bu tetkikler sonunda kararlara varmak suretile mesaisini bitiren Nizamname ve Program Encümeni tarafından hazırlanacak o-lan mazbata yarınki umumî toplanışında Kurultaya tevdi edilecektir.
Dilekler Encümeninde:
Encümen bugünkü toplantılarına başlarken ilk olarak Maliye Vekâleti ile alâkadar dilekler üzerinde durmuştur. Bazı vergilerden tadilât yapılması hususundaki dileklere karşı Maliye Vekili bu mesele etrafında hükümetçe takip edilmekte o-lan malî siyasetin anahatlarını izah eylemiş, köylünün ziraî ambarlarının yanlış olarak vergiye tâbi tutulmasının doğru olmadığı meselesi ü-zerinde de bir delege tarafından '-leri sürülen mütaleaîara karşılık vermiş ve Encümen reisi Çorum mebusu İsmet Eker meselenin bina vergisine ait kanunla nizamnamesi arasında anlayış farkından ileri gelmekte olduğunu bildirmiştir.
Encümen, Meclisten bu kanunun tefsirinin istenilmesini muvafık görmüş ve binaların yeniden tahriri meselesi için de Dahiliye Vekâletile mutabık kalınarak bu meselenin halledilmesi lüzumlu görülmüştür.
Maliye Vekili, İstanbul, îzmip, Kayseri. Kırşehir. Kocaeli, Konya, Manisa, Maraş, Samsun vilâyetlerinin merkez ve kazalarındaki arazinin de iskân mıntakası olmamak şartile muhtaç zürraa tevzii için tebligatta bulunulduğunu bildirmiş ve eski kanuna göre tekaüt edilmiş çılanların maaşlarının arttırılması] hakkındaki dileğe karşı da hükümetin esas itibarile bu teklifi kabul ettiğini ve imkân bulunduğu takdirde bu isin de halledileceğini ilâve eylemiştir.
Maarif Vekâletinden vaki dileklere karşı da Maarif Vekili Haşan Âli Yücel şu cevapları vermiştir: .
1 — Muhtelif kazaların orta mektep ihtiyacı için bir liste hazırlanmıştır. Temmuzda toplanacak olan Maarif Şûrasına verilecek olan bu liste kabul edildiği takdirde bu liste bir program mahiyetini iktisap edecek ve tatbiki cihetine gidilecektir.
Bu programın esaslarından biri de; mektep binası temin edecek kazalarda tercihan orta mektep açılmasıdır.
2 — Maarif Vekâleti şümullü ma-nasile millî bir kütüphane açmak kararını almış bulunmaktadır.
3 — Bazı vilâyet ve kaza merkezlerinde lise açılması meselesine gelince, Partimizin programında mevcut liselerin takviye edilmesi emro-lunmaktadır. Bu sebeple yeni lise açmadan elde mevcut liseler takviye edilecektir. Ancak bu iş bittikten sonradır ki, yeniden lise açılmasa düşünülecektir.
Vekâlet, Parti programından aldığı direktifler dairesinde hareket etmek mecburiyetindedir.
4 — Bazı delegeler, hususî mekteplerdeki imtihanların esaslı olmamasından bahsettiler. Bu dilek ye-rindedir. Her talebenin ayni ilim ve fikir seviyesinde olmasını temin için ilk, orta mekteplerde ve liselerde bir devlet imtihanı usulü tesisi mutasavverdir.
Ktaplann pahalı bulunduğu hak-kındaki dileğe karşılık da kitaplarımızı nlâalettayin Avrupa memleketlerinden her hangi birinden üç, dört def8 ucuza satılmakta olduğunu, Vekâletin talebenin ihtiyacını karşılamak üzere bol yapraklı ve çok u-
cuza satılacak defterler hazırlatmakta bulunduğunu bildirmiş ve diğer dilekler üzerinde de lâzım gelen izahatı verdikten sonra demiştir ki:
«Ben ve benden önceki vekiller sütleri az birer ana gibi çocuklarını emzirememek iztırabını çekmişlerdir. Maamafih bizler, ıztıraba baş eğecek insanlar değiliz. Ben ve benden sonraki vekiller Maarif hayatımızdaki bütün eksikleri tamamlıya-caklardır.»
Nafıa Vekâletini alâkadar eden dileklerin müzakeresine de Nafıa Vekili Ali Fuat Cebesoy şu izahatı vermiştir:
1 — Muhtelif vilâyet ve kazalara
tren yolunun uzatılması istenilmektedir. Vekâlet hazırladığı plân mucibince ve tahsisatın müsaadesi nis-betinde memleketin hayatî zaruretlerini nazarı dikkate alarak bütün yurdun şimendiferlerden faydalanmasına çalışmaktadır ve çalışacaktı*. Liman ve iskeleler için de aynı şey vardır.
2 — Sarıktım - Aksaz bataklıklarının kurutulması için tetkikatta bulunulmaktadır. Vekâlet esasen kurutulması istenilen bataklıklarla, ıslah işleri üzerinde çalışmakta bulunmaktadır. Programa bağlanmış olan kısımlardan birçokları ikmal e-dilmiş, idğer kısımlar ihale edilmek üzere bulunmakta veya üzerlerinde tetkikat yapılmaktadır.
3 — Nafıa Vekâletini alâkadar e-den ve yol mükellefiyetine ait dileğe kendi zamanı vekâletinde bu mesele üzerinde yapılmış olan tetkikat hakkında izahat veren münakalât Vekili Ali Çetinkaya, vekâletin bu möseleyi tetkik ederek hazırlamış olduğu lâyihanın Şûrayi devletten çıkmış bulunduğunu söylemiş ve hâlen Mâliyede tetkik edilmekte o-lan bu projenin müterakki verki e-sasları dairesinde hazırlandığını söylemiştir.
4 — Köprüler inşasına ait dilekler üzerinde Nafıa Vekili General Ali Fuat Cebesoy, yaptırılmakta bulunan, yapılmasına karar verilen ve yaptırılacak olan köprüler etrafında izahat vermiş ve esasen programa J göre ilerlemekte olan bu işlerin tatbikatını ndileklerin birçoğuna karşı tatmin edici birer karşılık teşkil eylemekte bulunduğunu kaydeylemiş-tir.
5 — Nafıa Vekili, liman ihtiyacı dileklerin verdiği cevapta da Karadeniz sahillerinde yaptırılacak limanlar üzerinde tetkikatm ikmal e-dilmiş olduğunu, bu limanlardan birinin Ereğli - Zonguldak veya Ça-talağzında, diğerinin de Trabzon’da yapılacağını ve bu son limanın avan projelerinin ikmal olunduğunu, E-reğli - Zonguldak - Çatalağzmdan birined yapılacak liman için bi} mevkilerden her hangi biri üzerinde henüz bir karar verilmediği, cenupta yapılacak limanlar: gelince, bunun Mersin veya diğer bir noktada yapılması meselesinin de yakında bir karara bağlanabileceği ümidini izhar eylemiştir.
6 — Karışık dilekler arasında bulunan ve ucuz radyolar teminine ait, dileklere verdiği cevapta Münakalât Vekili Ali Çetinkaya, bu hususta bir kanun lâyihası teklif edilmek üzere bulunduğunu, bu suretle halkın 17-25 lira arasında bir fiatla birer radyoya sahip olabileceklerini ve halkın bunlaır kolaylıkla kullanabilmesi için de ayrıca tedbirler derpiş edildiğini kaydeylemiş ve Istanbul-da Ortaköy’de bulunmakta olan kömür depolarının kaldırılması hak-kındaki dileğe cevap olarak: «Bunların kaldırılması mukarrerdir» de-
Londra, 30 (A.A.) — Eveninı Standard gazetesi, hâlen Hava Ne-
Belgrad, 30 (A.A.) — Naip Prens Pol ile Prenses Olga, yanlarında Markoviç olduğu halde, resmî ziyaret maksadile bu akşam Berlin’e hareket etmişlerdir.
zaretinin elinde ufkî uçuşta saatte 835 ve şakulî uçuşta da 1115 kilometre yapan bir avcı tayyare numunesinin mevcut olduğunu yazmaktadır.
Kalpsiz Ana
(Baştarafı 1 inci sayfada) görülmüştür.
Bunu haber alan polis memurları, çocuğu terkedenlerin Samatya’da Bayır sokağında 42 numaralı evde oturan Minas, Sergis ve anaları Pet-ruhi olduğunu anlıyarak hepsini yakalamışlardır.
Yapılan tahkikatta ölü çocuğun doğduktan sonra anası tarafından boğulmak suretile öldürüldüğü anlaşılmıştır. Tahkikata müddeiumumi muavinlerinden B. Orhan vzıyed etmiştir.
Seyyar
Satıcılar
Biz gazeteciler, her gün bin dc’-t le karşılaşırız, işimiz bunları teşrih etmek, haksızlığa uğrıyanı müdafaa; haksızlık yapanı teşhir ve böyleca cemiyetin nizam ve ahengini muhafaza ve idame etmektir.
Önümde «fakir bir sucu* imzalı bir mektup duruyor. Bu vatandaş, yazın gelmesi hasebile buzlu su satıp ailesini geçindirmek emelindedir. Fakat Beyazıtta müracaat ettiği bir buzcu, resırû fiat yüz para olduğu halde kendisinden buzun kilosundan üç, dört kuruş istiyor. Bittabi o da bunu veremediğinden iz-tırap içindedir. Bu işin halledilmesini talep ediyor.
Burada asıl maksadım, İstanbul-da mevcut birçok seyyar satıcıların, sermayesi az esnafın himayeye muhtaç bir vaziyette olduklarına i-şaret etmektir. Hakikaten bunlarla meşgul olan, bunların ikinci, hattâ üçüncü mutavassıtların elinde bir o-yuncak, bir esir olmaktan kurtulmalarına yardım edecek hiç bir makam, hiç bir daire yoktur. Bu zavallılar, ufak bir ekmek parası için her gün sabahtan akşama kadar dolaşmak türlü eziyetler çekmek iztıra-rındadırlar. Belediyenin bu vatandaşları da himaye edecek ve meselâ deflerini yüksek makamlara işittirecek bir cemiyet kurmalarını temin edecek tedbirler alması icabe-der.
MURAD SERTOGLU
Not:
Evvelki gün bir fırında çalıştığı bildirilen bir veremlinin sokakta ölmesi üzerine bir yazı yazmıştım. Dün Belediye Sıhhat Müdürlüğü yapılan ihaî tahkikatta bu zavallının hiç bir fırında çalışmamış ve I-kamet etmemiş olduğunun anlaşıldığını bildirmiştir. Bittabi bu vaziyet karşısında bize de memnun olmak düşer.
M. S.
Polonyaya iltica Eden Çekoslovaklılar
Varşova, 30 (A. A.) — Matbuat, geçen cumartesi günü Polonya topraklarına geçen General Prchala'nın beyanatını neşretmektedir.
General, Express Poranny gazetesine beyanatta bulunarak demiştir ki:
— Dahilî isyanın tesiri altında vatanımdan ayrüarak Polonyaya iltica ettim.
General, Bohemya ve Moravya-da Almanların idare ettikleri fesat hareketlerinden bahsettikten sonra' 18.000 Çek amelesinin halihazırda Almanyada çalıştığını söylemiştir. Alman ordusundan bahseden General, bu ordunun kıymetinin eski imparatorluk ordusile mukayese edi-lemiyeceğini iddia etmiştir.
Prchala, Polonyada, memleketi i-çin çalışacağını ve vatanınn istiklâlinden emin bulunduğunu söylemi#-tir. i
iltica eden askerler ’
Varşova, 30 (A. A.) — Expresı Poranny gazetesinin Cieszyn’den bildirdiğine göre son on beş gün zarfında bin kadar Çek askeri Po -lonyaya gelmiştir.
Bunlardan büyük bir kısmı doğ -rudan doğruya îngiltereye giderek tayyare pilotu yazılacaklardır.
----------------------) Okuyucularımızdan Özür Dileyoruz I
Malî senenin sona ermesi müna-sebetile muhtelif devair ilânlar hep bir güne tesadüf etmiş, bu yüzden dün gazetemizin dört saMfasi-ni bu ilânlara ayırmak Izlvannda. kalmıştık. Bu vaziyetin ytânız bir güne münhasır oldu&Lnu okuyucularımıza arzetrmtşfi lûrumlu buluyoruz.
( w ry
jl MAYIS 1939
Sütunlarda Geziler
Cümhuriyet — Sulh perisi.
Tilki _ Sen siyasî kargaşalıklardan fena halde ürktü demek istiyor-‘sun değil mi? Hakkın var.
Cümhuriyet — Senden vagçtim.
Tilki — Bakalım ben senden vazgeçecek miyim?
Cümhuriyet — Verem hastalığı.
Tilki — Biran evvel başı ezilmesi lâzım gelen bir âfettir.
Tan — Hayvanlara güvenlimi -yor!
Tilki — İnsanlara güveniliyor mu sanki?
Tan — îç ve dış siyasetimizin ana prensipleri.
Tilki — Doğruluk, merdlik ve samimiyet kelimelerde hulâsa edilebilir.
Tan — Garsonların yüzde onu.
Tilki — Bilhassa hesap pusulası yekûnu fazla kabarık olduğu zamanlar portföye davrananlara ağır geliyor değil mi?
Vakit — Saht® kumaşlar.
Tilki — Kumaşların iyisini, kötüsünü; yerlisini, ecnebisini işitmiş-tik amma sahtesini henüz duma -m iştik. Demek ki o da çıkmış.
Vakit — Yüz yaşını bulmuş cadılar.
Tilki — Hani dünyada cin, peri, cadı diye birşey yoktur diyordun.
Son Posta — Artist değil işçi isteriz.
Tilki — Ucuz ucuz çalıştırayım diye değil mi?
Son Posta — Falcının kerameti
Tilki — Şeyhin kerameti kendinden menkul kabilinden olsa gerek.
Son Posta — Kudüs’te bir sinemada bomba patladı.
Tilki — Realist bir haydutluk filmi mi gösteriliyordu acaba?
Akşam — Mandolinli ve fraklı çocuklar.
Tilki — Ne biçim çocuklarmış bunlar? Hem mandolinli, hem fraklı yani altı kaval üstü şişhane.
Akşam — Dünya buhranı muvacehesinde biz niçin korkmayız?
Tilki Korkmak nedir bilmeyiz, yüreğimiz sağlamdır da ondan.
Son Telgraf — Maslakta bir çarpışma daha oldu.
Tilki Yaz geldi ya! Çorap söküğü gibi biribirini takip eder.
TÎLK!
Çöken Bir iskele
7 Kişiyi Yaraladı
Bunlardan ikisinin yare'arı nisbe-ten ağır olduğundan hastahaneye kaldırıldılar
( Fatihte Okumuşadam sokağında, '• Mustafanın yeni yaptırmakta olduğu binanın haricî kısmını bir iskele üzerinde sıvayan 7 kişi, iskele kurtularak yere düşmüşlerdir, Bun
. lardan Salihin ayağı kırılmış, Remzinin karnı zedelenmiştir. Diğer işçiler hafif birer yara ve bere ile! kurtulmuşlardır. I
Yaralan nisbeten aığr olan işçiler hastahaneye kaldırılmışlardır. |
Gülhane Müsamereleri
Gl. Hat. nin 10. müsameresi 25/6/ 939 tarihine rortlıyan cuma günü sa-•t 17.B da Prof. Dr. Kem.1 Hüseyl-nin başkanlığında toplanmıştır.
-J —Dr. Şakir tarafından Akridin tedavisinden sonra hemoglobininle vak’ası.
2 ~Dr. Nüsret tarafından bir rie tümörü vak’ası.
3 —Dr. Vasfi Ysner tarafından ayni vak’amn röhtgenle tedavisi.
4 —Dr. Necati tarafından hâd a. pendlcite «razı veren torslyone över blostomu.
5 — Prof. Dr. Kemal Hüseyin tarafından lnfectlon mononuoleose’un serologique teşhisi Hangantiu Dil. eher teamülü.
Münakaşalara Prof. Dr Kemal Hüseyin, Prof. Dr. Abdülkadir, Prof. Prof. Dr. Vahdi, Ecz. Mustafa Suner iştirak etmişler dir.
Italyan Denizaltı Kuvvetleri
•İtalyan Donanmasının 4 Tip Üzerinde İnşa Edilen Denizaltı Gemilerinin Kudret Ve Vasıfları
Bir İstanbul Polis Müdürünün Hatıratı
— ıs — YAZAN: Emekli TUmbay Halil Aşuroğlu Polis Müdürlüğüne Yeniden Tayin Edilmem Ve ilk icraatım
Büyük İtalyan denizaltı gemilerinden biri
lar, mayinler ve ağır mitralyözler-den müteşekkildir.
Toplar, ticaret gemilerini silâh-" Tatmak, veya muhafaza altında sey-
Bir denizaltı füosunun arzettiği askerî kudreti doğru olarak bulmak için evvelâ bazı iptidaî prensipleri hatırlamak ve bir denizaltı gemisinin kıymetini tayin eden unsurları
tesbit etmek lâzımdır.
Bu tip harp gemilerinin birinci vasfı gayri merH olmalarıdır. Mümkün mertebe süratle ortadan kaybolmaları, süratle batmaları ve kendisine kurulacak tuzakların altından geçebilmek için derinden seyretmeleri zaruridir. Bu şartlar, teknenin kaviliği, sağlam motörler ve emin akümülâtörlerin mevcudiyetini icap ettirir.
Bir denizaltı gemisinde aranan ikinci bir vasıf iyi bir sürate mali-kiyettir. Bu süratten, denizin sat-hında, takip edilen bir hasım gemi sinin yakalanması, ve deniz altmda da taarruz edilecek noKÎaya süratle gidebilmek için istifade edilir.
Fakat deniz altmda motor ve a-kümülâtör, geminin diğer uzuvları • arasmdaki müvazene gibi meseleler dolayısile, dünyanın deniz devletle* rinin bütün denizaltı gemilerinin dalma halinde, süratleri 9 mil arasında tesbit edilmiştir.
Denizaltı gemisi, teçhizat ve mahrukat almadan denizde uzun müddet kalabilmelidir. Dissel motör-lerinin istimali bu gemilere on bin millik bir harekât sahası temin e-der ki, bu rakam da her türlü tabi-yevî faaliyetler için kâfidir.
Denizaltı gemısmın başlıca silâ hı, son senelerde şayanı dikkat tadilât gören otomatik torpillerdir.
Tali derecedeki silâhlar ise.’top-
Yeni Kırklareli Valisi
B. frisa* Akcoy
Kırklareli valiliğine tayin olunan İstanbul Belediyesindeki Mülkiye Teftiş heyeti reisi İhsan Aksoy elinde bulunan evrakını arkadaşlarına devretmiştir. Birkaç güne kadar vazifesi başına gidecek olan yeni Kırklareli valisine yeni vazifesinde muvaffakiyetler temenni e-deriz.
İtalyan tahte’bahirleri Hitlerin önünde gösteriş
retmesine mayinler rakip tarafı ma yin tarayıcıları ve emniyet noktaları tesisine ve nihayet mitralyözler de tayyareleri fardetmeğe yarar.
Bir denizaltı donanmasınm askerî kıymetini şüphesiz ki, arzettiği umumî tonaj miktarından ziyade, keyfiyet meselesi yani adet meselesi tesbit eder. Zira, deniz sathı gemisi için, denizaltı sefinesi ve torpil taşıyan bir vasıtadan başka bir şey değildir. 300 veya 400 ton olmasının bir ehemmiyeti yoktur. Tler vakit, tehlikelidir.
Denizaltı gemilerinden nasıl istifade edilebilir?
Bu tip gemilerden beklenen hizmetler mütenevvidir, fakat hepsi dt bir gayeye matuftur. Hasım muvasala yollarına ve nakliye vasıtalarına taarruz: Asker ve iptidaî maddeler nakliyesine taarruz, seyir ha-lindeki harp sefinelerine hücum, daimî seyrüsefer yollarma mayin dökülmesi.... ilh..
Bunlar ayni zamanda mükemmel nöbetçi vazifesini de görürler, ve Başlıca meziyetleri de gizliliktir. Bunlar daha ziyade, hasım tarafın harekâtına nezaret etmek ve sahilin zayıf noktalarını himaye ve müdafaa etmek işlerinde İBtimal edilir. Bu hizmetleri ifa için İtalyan denizaltı donanması aşağıdaki unsurlardan teşekkül eder:
1) «Büyük sefer» denizaltı gemileri: BiMiların adedi sekiz tanedir ve evsafı birbirlerininkine benzer. 1936 «Tinzi» tipleri şu vasıfları gösterir:
Deniz sathında: 1932 ton, dalma halinde: 1965 ton. Deniz sathındaki sürati 17 mil, dalma halinde, 9 mildir. Harekât sahası, 9 mil süratle, 13 bin mildir. Silâh kuvveti 120 mm. lik iki top, 13 mm. lik dört mit-ralyöz ve 533 mm. Tık sekiz tübden ibarettir.
Bunlar, açık denizlerde seyrüsefere kabiliyetli, derin mesafelerde yüzebilen «Okyanuslara» mahsus denizaltı gemileridir.
2) «Vasat sefer» denizaltı gemileri: Adetleri otuz üçtür. 1938 «Maı-
cello» tipinin evsafı?
Satıhta 941, deniz altmda 1250 ton. Satıhta sürat, 17 mil, dalma ha linde 9 mildir. Harekât sahası, do-
y^ç)*.'.arken
kuz mil süratle Bin mildir. Silâh kuvveti: 100 mm. lik iki top, iki mitralyöz, 55 lik sekiz torpil tübün-den mürekkeptir.
Büyük sefer dcnizaltılarından harekât sahası itibarile ayrılırlar, silâh kuvveti hemen ayni gibidir. 9 bin millik seyrüsefere kabiliyeti de, denizde "bir ây kalabilmek imkânını verir.
3) «Küçük sefer» denizaltıları: 48 adettir. 1937 «Perlo» tipi evsafı:
Satıhta: 620 ton, dalına halinde: 855 ton. Satıhtaki sürat 15 mil, deniz altında: 8 mil, harekât sahası, 9 miî ile 40G(T mildir. Silâh kuvveti bir 100, A. A., iki mitralyöz, 533 mm. lik altı torpil tübüciür.
Harekât sahası, vasat tiplerin ya rısına muadildir. Bununla beraber bu 4 bin mil keyfiyeti, bunlarm daha ziyade Akdenizde hizmet görebileceklerini gösterir. Zira burada mesafeler ne de olsa kısadır. Bu gemiler, iyi bekçi, zayıf ve hassas noktalar için sağlam müdafaa vasıtalarıdır.
4) Mayin dökücü denizaltı gemileri: Bunların adedi 5 tir. İ937 de servise giren «Foça» tipinin evsafı: Satıhta 1109 ton, dalma halinde 1530 ton. Satıhtaki sürat 16 mil, dalma halinde 8 mildir.
Harekât sahası, her mil ile 9000 mildir. Silâh kuvveti olarak 100 mm. lik A.A, iki mitralyöz, 533 mm. İlk altı torpil tübü ve 40 mayin vardır.
Bu sefineler bütün Akdenizde ve ezcümle bu nevi ameliyata elverişli noktalarda meselâ Rhone ve Nil nehri mansaplarında, Tunusun şark sahilinde mayin dökmeğe yaradıkları gibi, yolda rastladıkları hasımlarına taarruz ve tahrip edebilecek şekilde müsellâhtır.
Nihayet denizaltı donanması, daha sonraları henüz hali inşada bu-lunın aşağıdaki vasıfları cemede-cektir: 5 adet 950 tonluk denizaltı gemiler, 1120 tonluk bir mayin denizaltı gemisi, ve vasıfları henüz belli olmıyan yirmi kadar gemi (Bunlardan 16 tanesi isimlerini almıştır.)
Eski ve gayri mütehammil yedi
Bu hâdiseden pek muğber
olan düveli itilâfiye hükû -
mete bir nota vermiş. Nota muhteviyatı ise Polis müdüriyeti umumi-yesine Türk olarak behemehal Miralay Halil Beyin iadeten tayinini ve aksi takdirde bir İngiliz miı alayının Türk Polis müdüriyetine getirileceğini bildirmişler. Hükümet ise tekrar Halil Beyin getirilmesinde ısrar edilirse kabinenin istifa etmek mecburiyetinde kalacağını A-mi arlSia Galtropa anlatmışla/sı. da neticede muvafakat etmişler. Ben, bittabi bu muhavere ve mükâiem*-lerden haberdar değildim. Mabeyn ci Refik Bey 4 nisaıı 919 gecesi bana telefon etti. Topkapı sarayında mahfuz eski zamanlara ait gümüş antika paraların çalındığından bahsedip buldurulmasını istedi. Ben de Polis müdürlüğünden iki gündür çekildi- j ğimi ve yerime tayin edilen yeni po-, lis müdürüne bu meselenin söylenmesini bildirdim. Hayır dedi, akşam üstü sadrazam padişaha müracaa’la tekrar Polis müdüriyetine iadenize irade istihsal ettiğinden bahisle polis müdürlüğümü tebrik etti. Bu suretle yeniden polis müdürlüğüne tayin olunduğumu daha evvel duymuştum. Emrin tebliğine kadar e-vimde istirahatle tekrar vazifeye başladım.
Müdüriyeti umumiyeye gider gitmez birinci şube müdiirile üçüncü | şube müdürünü ve birkaç gün Z9r-1 fında haksız ve kanunsuz çıkarılan memurları yeniden tayin edip işlerine başlattım. Müdür muavini için de teşebbüsatta bulundumsa da Da hiliye Nazırınm musırran ricası ü-zerine tebdilinden sarfınazar ettim.
Birkaç günlük gaybubetim esnasında Müdiriyeti Umumiyede işler yüzüstü bırakılmış, azil ve nasblar-la uğraşılmıştı. Hürriyet ve İtilâf fırkası mensupları iktidar ve liya -katlerine bakılmaksızın işbaşına getirildiğinden ve kanuna mugayir tayinlerden disiplin de, nazarı dikkati celbedecek derecede bozulmuştu. O gün yeni tayin edilen memurların ‘ vazifelerine nihayet verdim. Çıkan-| lan memurları alelâcele buldurtarak işlerine başlattım. Şube müdür ve muavinlerini odamda toplıyarak muamelâtın sür’atle neticelendirilme • sini, eshâbı mesalihe iyi muamele e-dilip kimsenin nâhak yere mağdur edilmemesini, bilhassa hiç bir veç -hile işkence yapılmamasını tekrar -ladım.
O akşam yine alelûsul Damad Fe-ridi gördüm. Asayiş hakkında malûmat verdim, öyle bir vaziyet al -mıştı ki, âdeta azledilip yeniden tayinimden haberdar olmadığı hissini veriyordu. Sadrazamın yanından çıktım. Dahiliye Nazırını görmek istedim. Nazırın kapısında duran polis, beni görür görmez haber verdi. Ben de arkasından odasına girdim. Beni mafevk gibi karşılaıdğına taaccüp ettim. Nereye oturtturacağını ve ne ısmarlıyacağını bilmiyordu. Halbuki nazırın âciz vaziyetin -den memnun değil, bilâkis pek müteessir oldum. Azim ve irade sahibi olmıyan ve her kuvvete boyun eğen âciz adamların, memleketin, hele böyle buhranlı zamanlarında hükümet başına getirilmesi hakikaten en büyük cinayetti. Azlimin esbabı ve kabahatlerim şu meselelerdi: Kanun ve adalet dairesinde hareketim. Da-adet küçük denizaltı gemileri naza-nitâbara alınmadığı takdirde İtalyan denizaltı donanmasının bu suretle, kendilerinden istenilen muhtelif hizmetleri ifaya elverişli görünen 94 tane gemiden mürekkep olduğu görülür.
ltalyanın Akdenizin ortasındaki coğrafî vaziyeti, Fransa ile şimalî Afrika arasmdaki ve yine Cebelitarık ile Portsait arasmdaki muvasalalar üzerinde denizaltı gemileri va-sıtasile tazyik yapmayı mümkün kılar ve bunların tesirini de önlemek vazifesi d® kolay bir iş değildir.
mad Fcridin ve Dahiliye Nazın Ce malın keyfi arzularına mutavaat etmediğim gibi, hele vatanımızın me-nafii âliyesine muzır emirlerini dinlemediğimden ve dinletemediklerinden Polis Müdiriyetinde bulunma -mı istemiyorlar, yeniden tayinim -den ise müthiş sinirleniyorlardı. Polis Müdiriyeti zamanımda cereyan eden muamelat, düveli itilâfiye po -lis komisyonu ile aramızda teati e -dilen muhaberat Müdiriyeti Umu -mivede mevcut ve mahfuzdur. Bu evrakın mütalea ve tetkiki maru -zatımı her veçhile ispat edecektir. O zaman benimle çalışan bütün memur arkadaşlarımla Müdiriyette işi olup ta dürüst icraatıma şahit olanlar, nasıl hareket ettiğimi bilirler. En ufak suiistimale meydan vermiyordum. Kanun ve adalete muhalil ve keyfî bir harekette bulunmadım Hürriyet ve îtilâf fırkası âzalarının bilhassa Gümülcineli Ismailin fırkalarına girmek için defatle yaptıkları teklifleri de kabul etmek şöyl( dursun, istihfafla karşılıyordum. Fırka kumandanının siyasî fırkalara girmesinin kanunen de caiz ol • madiğini hatırlatmakta idim. Tekliflerini her suretle red ile takındığım vaziyetten Hürriyet ve İtilâf fırkası erkânı muğber olmakta haklı idiler. Tekrar azlim de bu es-b»pt»r ileri gelmişti.
Damad Fcridin evhamile icraa -tında ne derece korkak olduğunu şu hâdise ile karilerime arzediyo -rum :
Bir pazar günü akşamı, Fransızların 25, 30 kadar Senegalli sarhoş efradı Şahinpaşa oteli önünde ve civarında taşkınlıklar yapmışlardı. O zaman Şahinpaşa oteli, taşradan gelenlerle, bekâr zabitanın ikametine tahsis olunmuştu. Sarhoş efrattan bir kısmı da müsellâh olduğundan, gelen geçen halka, dükkânlara, otelin altındaki gazinoya da te-cavüzatta bulunduklarından zabitan da mukabele etmek mecburiyetinde kalmıştı. Polis Müdiriyeti haberdar edildiğinden, o gece nöbetçi olan dördüncü şube müdürü Sadi Beyiı emrile vak’a mahalline lüzumu ka-da r polis sevkedilmişti. Sadi Bey vak anın yatışmadığım ve devam ettiğini haber alınca evime telefon edip hâdiseyi anlattı. Asayişin ihlâl edilmemesi için ne lâzımsa yapılmasını ve icap ettiği takdirde Polis Müdiriyeti Umumiyesinde bulunan piyade askerî kuvvetlerde de polise yardım edilerek müessif hâdiseye nihayet verilmesini emrettim. Ayni zamanda otomobilimin sür’atle evime gönderilmesini istedim. On dakika evvel otomobilin yola çıkarıldığını söyledi. Otomobil geldi. Bindim. Şoförüme, vak’amn cereyan ettiği yerde durmasını ve acele hareket eylemesini tenbih ettim. Hareket ettik. On beş dakika sonra Şahinpaşa oteli önümde otomobilden inerek zabıta kuvvetlerimize, kargaşalığın ve tecavüzsün önünü almak için verdiğim emir üzerine Senegalli efradın bir kısmı kaçtılar, mütebakisini de tevkif ettirerek Müdiriyeti Umumiyede hapsettirdim.
İstanbul cihetindeki Fransız askerlerinin inzibat işlerine memur Fransız zabitini de celbedcrek bu mesele hakkındaki tahkikatı, vak’a-nın cereyan ettiği Şahinpaşa otelinde tetkike başladım. Orada bulunan zabitlerimizin malûmatına da müracaat ettim. Gece yarışma kadar inceleme devam etmişti.
Neticeyi alıncıya kadar Sadrazama ve Dahiliye Nazırına haber vermek istememiştim. Sadrazam ise, Sirkeci civarında, hiç te arzu etmediği bir vak’a olduğunu duyduğundan, bu mesele hakkında benden malûmat almak için Hariciye Müsteşarı Keçeci zade İzset Paşayı memur etmiş. Müşarünileyh, beni evvelâ evimde ve sonra da Polis Mü-diriyetine telefon ederek aramış,
(Devamı var)
V t N I i A B A H
'Sayfa t ■
31 MAYIS ras.
CkKIDCAU
Ahmet Ağaoğlu
[YURDDA 19 MAYIS]
a
SERTOGLU
Zeybekler Yerde Yılan Gibi Sürüne Sürüne İlerliyorlardı
Çakırcalıyı takibe menur 16 ncı alayın 2 nci bölüğü talimlerden sonra
— 11 —
— Ne imiş. «tiye tekrar sordu.
İhtiyar yörük levap verdi:
— Çakırcalı Menmet!
— Sen Çakırcalı Mehmedi tanır ^nısın?
— Tanımazdım. İlk deı gördüm.
— Nasıl bir adam?
— İri yarı, palabıyıklı biri. Allah bin belâsını versin! Yaptığı iş ne e-feliğe, ne de zeybekliğe sığar. Be -nim gibi fakir, bir ayağı çukurda bir ihtiyarın koyunlarını sürü üe kaldırmak ve gelinlik kızını zorla a-hp götürmek insanlığa sığar mı?.. Ah, bu kadar yaşlı olmasaydım, genç ve kuvvetli olsaydım, Çakır -cali denüen o namus hırsızını nasü geberteceğimi bilirdim.
Zeybekler ve kızanlar, Çakırcalı-Din yüzüne bakıyorlar ve Çakıralı-ya sövüp sayan bu adama Çakn^a linin .ıe yapacağını merakla bekli -yorlardı. Bazıları bu bunak ihtiyara acımıya bile başlamışlardı.
Çakırcalı eğik başını kaldııdığı jaman, herkes onun yüzünde bam-1 başka mânalar ifade eden çizgile -rin yer almış olduğunu gördü. Ça-kırcah mutlaka bir şeye karar vermişti. Fakat neye?
Boğuk, fakat sert bir sesle sordu:
— Nereye doğru gittiler?
İhtiyar yörüğün içinde şimdi bir-denbire bir ümit doğdu:
— Şuraya doğru! Raziyeciğimın çığlıkları siz gelmeden biraz evveline kadar duyuldu. Zavallı kızca -ğız, merhametsiz haydutların elin -' de mini mini bir kuş gibi çırpmıyordu. Ah şu Çakırcalı hainini bir elime geçirebilsem!
— Kaç kişi idiler?
İhtiyar, zihnile hesapladı:
— Dokuz., evet, dokuz kişi idiler.
Çakırcalı, kızanlarına döndü:
— Haydi peşlerine düşelim! Emrini verdi.
Bu söz üzerine ihtiyar yörükle karısı Çakırcalının ayaklarına kapandılar:
— Allah senden razı olsun efe! diye haykırdılar. Şu namus hırsızlarını gebert ve kızımı, Raziyeci-ğimizi bize iade et. Varsn bütün koyunlar senin olsun!
Çakırcalı, çadırdan çıktığı vakit güneş çoktan batmış ve etraf ka -rarmıya başlamıştı. Hepsi beş kişi İdiler. Efe emir verdi:
— Etrafa vann bakın bakalım! bir yerde duman veya ateş görecek misiniz? Şu yalancı Çakırcalıyı bulup kendisinden hesap soralım! Koyun izlerini de takip edin.
Zeybekler etrafa dağıldılar. Ve böylece koyun izlerini takip ede -rekten on, on beş dakika kadar ilerlediler. O anda en önde yürüyen zeybeğin durduğu ve hafif bir ıs -lık çaldığı duyuldu.
Çete keşfedilmişti.
Çakırcalı ile arkadaşları onun yanına vardıkları zaman, filhakika karşı yamaçta tüten bir duman gördüler. Bunlar her halde yalancı Çakırcalı ile arkadaşları olacaklardı. Çakırcalı Mehmet bunun üzerine şu talimatı verdi:
| *—■ Dikkatli hareket etmek lâzım
çocuklar. Biz beş kişi, onlar dokuz kişi! Eğer farkma varacak olurlarsa, istediğimizi yapmak bi -zim için güç olacak. Sonra, unutmamak lâzmdır ki ken -dileri keyfederken etrafı gözliye -cek gözcüler de bırakmış olacak -lardır. Bizim plânımız, mevcudiyetimizi hiç belli etmeden onlara müm kün olduğu kadar yanaşmak, sonra kıpırdamalarına meydan vermeden onları bastırmaktır. Hepiniz bir ta-' gibi sürünerek sokulacaksınız. Vakti gelince ben geceku-şu gibi üç defa öteceğün.
sonra ona kadar sayacak ve hepi -niz birden ortaya atılacaksınız • Kimseyi öldürmek yok. Kendilerinden sorulacak hesabımız var. Sadece teslim alacağız.
Şimdi beş efe, yerde sürünen beş yılan gibi dört bir taraftan, uzak -tan görünen ateşe doğru kaymıya başladılar. Çukur ve ateşin görünmediği yerlerde ayağa kalkıyorlar ve tıpkı tavşanlar gibi, sessiz sada-sız zıplamalar yaparak gidiyorlar ve arasıra yere sımsıkı yapışıp kulaklarını yere dayıyarak dinliyor -lar, mevcudiyetlerinin anlaşılıp anlaşılmadığını tetkik ediyorlardı.
Bunlar böylece hedefe yaklaşa -dursunlar, biz gelelim yalancı Ça-kırcalı Mehmetle avenesine!
Bizim çalıkakıcılar (1) imiz ko -yunları ve güzel Raziyeyi böyle zahmetsizce ele geçirdiklerinden dolayı dehşetli memnundular. Kendilerini büyük bir şey yapmış sayı -yorlardı.
Bu sevinç ve aptalca gururla zavallı yörük kızını yerlerde sürürü-yerek karşı yamaçlara kadar tırmandılar. Artık güneş batmış, etraf kararmıya başlamıştı. Konak -lamak vakti gelmişti. Çalıkakıcıla-nn reisi:
— Geceyi burada geçirelim! emrini verince hepsi durdular. Burası ağaçlık, güzel bir yerdi. Az ötede bir de kaynak vardı.
İlk önce iki kişi seçilerek ileriye gözcülüğe gönderildi. Diğerleri ko-yunlardan ikisini hemen kestiler. İki yerde ateş yaktılar. Bir taraf -tan koyunları çevirmeğe, bir taraftan da, beraberlerinde getirdikleri binlik rakıları çıkarıp sofrayı hazır-lamıya başladılar. Zavallı Raziye, bütün bunları korku ile seyrediyor, âkıbetini düşünerek titriyordu.
(Devamı var)
(1) Çalıkakıcı — Adi çapulcu ve haydut demektir.
Londra - İstanbul asfalt yolu
Londra - İstanbul asfalt yolunu teftiş etmek için 10 haziranda geleceği yazılan heyet seyahatini eylül ayma tehir etmiştir.
Ekspresler konferansı
Şehrimizcle Semplon Oryant ve Toros ekspresi müşterek tarifelerini 'tetkik etmek üzeıe 500 kişilik bir konferans toplanacaktır. Toplantıya ait hazırlıklar yapılmaktadır.
Kaybettiğimiz Büyük Adam Hakkında Bazı Hatıralar
Yazan: Avukat Cevat Perin
— Oğlum, köylü kadını erkeğinden iki saat evvel uyanıp ekmeği hazırlar? mı
— Evet hazırlar.
— Çocuk yetiştirir mi?
— Yetiştirir.
— Tarlaya gider mi?
— Gider.
— Kıra giderken merkebe kim1 biner?
— Erkek biner oğlum. Erkek, tam bir donkişot tavrıyla merkebe o biner ve kadını da, köylü aile birliğinin erkekten daha faal bir hizmetkârı olan kadını da onun peşinden gelir...
dr
Derslerinde serbest münakaşanın 'meftunu idi. En büyük zevki fikirleri çarpıştırarak mukni neticeler çıkartmaktı. Evvelâ talebeyi münakaşa ettirir ve neticede kendi fikrini söylerdi.
Ankara Hukuk fakültesinin hukuku esasiye profesörlüğünü yaptığı sıralardaydı. İntihap hakkından bahsederken kadının intihap etmek ve intihap edilmek hakkına da temas etmişti. Bu hususta sorduğu bir suale karşı talebeden birisi şimdilik kadına intihap hakkının verilmesine muarız olduğunu söylemişti. Fikrini şöyle telhis etmişti:
«Şehirli kadın belki azçok bu hakkı hazmedebilirdi. Fakat köylü kadın bunu hazmedecek seviyede tenevvür etmemiştir. Binaenaleyh, bu hak verilmemeliymiş.»
O da buna karşı yukardaki cevabı vermişti.
tik bakışta mevzuun cevabı gibi gelmiyen bu hitabın rahmetlinin kendine hâs Azerî şivesile salonda aksisada yapması umumî bir gülüşmeyi mucip olmuştu.
Bunu gören üstad, bütün ciddiyetini takınarak:
«— Gülmeyiniz, efendiler, diye bağırırdı. Bu acı hakikate gülünmez. Evet erkek horul horul uyurken ilk horoz sesiyle uyanan kadının ilk işi ekmek teknesinin başına geçmektir.
Fırını hazırlıyan odur. Çoctığu bakan odur. Hayvanları sağan odur. Hasılı evin bütün işlerini yapan o-dur. Bunlar onun aile birliğindeki esas vazifeleridir. Bu işler gün doğuncaya kadar bitmelidir. Zira gün doğar doğmaz tarlaya gidilecektir. Bu da köylü kadınının aile birliğinde erkeğe düşen vazifeye yarı yarıya yardımıdır.
İktidarlarına göre, eğer varsa ve bir tane ise, tarlaya giderken de gelirken de hymen hemen merkebe hep erkek b*ner. Kadın onun peşinden yaya olarak gelir. Emzikli çocuğu varsa o da kucağındadır.
Tarlada kadın bir mal sahibi gibi değil, fakat bir «serf» itaatiyle çapa sallar, çift yedekler.
Haricî hayata erkeği kadar karışa mış bir köylü kadınının erkeğinden İçtimaî seviye ve bilgi dunluğu olamaz. Bu mevkide olan bir kadın niçin intihap etmek ve intihap edilmek hakkını haiz olamasın?
Efendiler, İstiklâl mücadelesinde köylü kadınlarımızın rolleri erkeğinden az mıydı? Bir taraftan çocuğunu emzirirken diğer taraftan cephane yüklü kağnı süren, sırtında askere ait eşya götüren, hattâ cephede vuruşan köylü kadınlarımız yurdun dört köşesinde hâlâ sağdırlar. İçlerinde askerî rütbe almış olanları bile vardır. Ona rütbe veren, ona intihap hakkını neden vermesin?»
Demişti.
Bunu söylediği zaman sene 1927 idi. Kadın daha intihap hakkını kazanmamıştı.
★
İlk dinleyenlerde hoş bir ahenk yaratmıyan Azerî şivesiyle takrirlerini büyük bir dikkat ve zevkle dinlerdik.
Demokrasinin meftunu idi. Demokrasiye karşı serdedilecek her fikri çürütebilecek orijinal mütalaaları vardı. Ingiliz Demokrasisini anlatırken âdeta kendinden geçerdi:
— Efendiler derdi, hürriyet, hefl
insanın tekemmülü nisbetinde vaijta cağı yegâne İçtimaî neticedir.»
«Ferd, doğumundan ölümüne kadar her hareketiyle hürriyete doğru kendiliğinden adımlar atar. İnsiyaki olan bu umumî harekete katî ve devamlı olarak hiçbir zaman karşı konamamıştır. Ve karşı kona-mıyacaktır da.»
«Tarihi gözönünde tutunca görürüz ki, çok zamanlar kitleler, felâketli anlarında kendilerini bu felâketlerinden kurtaracak «Baş» lar ararlar. Bu sıralarda, belki bu «Baş» ların istibdatlarına da razı olurlar. Lâkin gayeye vasıl olunup badire atlatıldı mı, ihtiyarlarile hürriyetlerinden fedakârlık eden ferd-lerin hasret çektikleri yegâne şey hürriyetlerinin verilmesidir.»
İngiliz ihtilâli tarihi onun âmen-tüsüydü. «Kromvel» i, «Habeskor-püs» ü anlatırken kendinden geçerdi. O zaman tamamiyle gençleşir, kürsüsü bir barikad olur,, kendisi da barikad ardından ihtilâl naraları atan bir delikanlı tavrı takınırdı.
★
Yine bir gün, teşkilâtı esasiye kanunumuzda başkumandanlık hak-kındaki hükümleri tahlil ediyordu^ Başka devletlerin teşkilâtı esasiye kanunlarındaki bu bahislerle bizim teşkilâtı esasiye kanunumuz arasında mukayeseler yapıyordu. Mukayeselerden sonra kendi şahsî fikrini de açıkça söylemişti.
Çok samimî olan bu fikri nasılsa suitefehhümü mucip olacak bir surette Millet Meclisi muhitine aksettirilmiş ve bazı mebus arkadaşları kendisine serzenişlerde bulunmuş olacaklar ki, ertesi dersinde biraz meyus ve asabi idi. Böyle anlarında içindekileri bütün bir cesareti medeniye ile dökmekten çekinmezdi.
«— Çocuklar, demişti, içinizde müfteriler de varmış da haberim yok. Biz sağlam iradeli, ciddî, dürüst, dalkavukluktan nefret eden bir nesil yetiştirmek, inkılâbı, cüm-huriyeti onlara teslim etmek gaye-sindeyiz. Ne yazık ki, bazılarınız haiz olmanız icap eden bu vasıflardan uzaklaşmak istiyorsunuz.»
Sonra âdeta haykırmıştı:
«— Ben samimî his ve kanaatla-rını açıkça söylemekten çekinen bir adam değilim. Eğer bu yanlış anlatılan ve yanlış anlaşılan surette bir kanaate sahip olsaydım onu size o suretle söylerdim. Hayatım bahasına dahi olsa öyle söylerdim. Lâkin öyle değil. Bu müfteri hanginizse ona çok teessüf ederim, demişti.»
Yalanı hiç sevmezdi. Tenbelliğin büyük düşmanı idi.
Üssülmizanı doldurması için iki numara fazla vermesini âdeta ağlayarak rica eden bir talebeye sormuştu:
— Günde kaç saat çalıştın?
— Vallahi efendim üç günlük imtihan aralığında her gün muhakkak -(ı altı saat kadar çalıştım.
— Ya, kaç saat uyudun?
— Sçkiz saat kadar.
— Ya, yemek yemek için, istirahat için ne kadar zaman sarfettin?
— Üç saat kadar.
Eline kalemi almıştı. Hesaplamağa başlamıştı:
— On altı saat çalışma, sekiz saat uyku, üç saat yemek filân, hepsi etti yirmi yedi. Cem ameliyesi bittikten sonra talebenin yüzüne kendine hâs istihzalı bakışıyla bakmıştı:
— Oğlum bir gün yirmi yedi saat mıdır? Hadi git, çalış ta öyle gel ben vatana ihanet edemem.
Kilise kelimesini «Kelisa» diye telâffuz ederdi. Anglikan kilisesinin tarihteki rolünü anlatırken bu kelimenin tarzı telâffuzu" bazı muziplerin neşesini mucip olurdu. Bunlardan nazma meraklı bir arkadaş bir kır gezintisinde okuduğu tarzı kadim yazılmış bir manzume ile hocaların karakteristik cephelerini tavsif ederken rahmetlinin de telâffuzunu ele almış ve aklımda kalan kısmı (.... Ağzında kel ise ya döner) suretinde nihayetlenen bir beyitle onu tavsife çalışmıştı. Herkes bu buluşa kıs gülerken o da bu
19 Mayıs gençlik bayramı, bütün yurdda fevkalâde bir şekilde tes’it edilmiştir. Yukarıdaki iki resimde Maiatyada yapılan merasimi, daha aşağıda da Elaıığda gençlik bayramını tes’it eden sporcuları görüyorsunuz.
MÜTEFERRİK I
Taksim bahçesinde yapılacak tezyinat
İstanbul Belediyesi, Taksim bahçesinin şehre lâyık bir surette çok güzel bir şekilde tanzimine karar verdikten sonra bahçede yapılacak birçok yeni tesisat hakkında da karar vermiş ve bu hususta tetkikatmı tamamlamıştır.
öğrendiğimize göre Taksim bahçesinde 17 metre genişliğinde ve Sa-raybumunda yapılan havuz siste -minde bir havuz yapılacaktır. Ha -vuz, Sarayburnundaki havuz gibi renkli sular fışkıracak ve etrafı gül fidanlarile donatılacaktır.
Aynca bahçenin içerisinde büyük bir açık hava tiyatrosu yapılacak ve tiyatronun Boğaziçinden geçenler tarafından görülmesi için kademe halinde inşa olunacaktır. Tiyatrodan başka bahçede bir dans salonu, varyete için mükemmel bir pist yapılacaktır.
Bahçenin tenvirat meselesi şöyle hallolunmuş olacaktır: Bahçeye girer girmez 7 tane ziyadar sütun bulunacak, çimenler şemsiye şeklinde yapılacak hususî bir tenvirat şeklile aydınlatılacak, ağaçlara da civalı lâmbalar asılacaktır.
umumî neşeye iştirâk etmiş fakat cevabı da çok düşündürücü olmuştu:
— Sen bunun kelliğine bakma oğul, çok kel kafalarda en münbit fikir sahaları saklıdır. Allah senin gür saçlarını başından eksik etmesin.
Ne yazık ki, ölüm haberini iki gün sonra aldım. Ona son hürmet ve minnet vazifemi yapamamış olmaktan dolayı bedbahtım.
Eminim ki nikbin olarak öldü. Geriye kendilerinden çok faideler beklenen, tam mânasiyle olgun yetişmiş İki erkek, üç kız evlâd bıraktı. Onlar Ağaoğlu varlığını idame ettireceklerdir.
Bulgar gazeteci ve şairlerinin şehrimizdaki ziyaretleri
Başlarında Bulgaristanın tanınmış şairlerinden ve gazetecilerinde^ Gospodin Tifon bulunan bir Bulgar heyeti şehrimize gelmiştir. Heyet, Belediye Turizm Şubesi tarafından şehrimizde gezdirilmiştir. Heyet, İstanbul’da bulunan gazeteleri de ziyaret edecektir.
Konsvanslyo.’ial muayeneleri
Evvelce verilen bir karara göre Uzunköprüde Konvansiyonel treni muayeneleri 70 dakika içinde yapılmaktadır. Bu müddet kifayet etmediği takdirde tren hareket ederek muayenenin bir kısmı yolda yapılmaktadır. Hariçten her gün 25-60 yolcu gelmektedir.
Balkan İktisat kongresine giden hey’et.miz döndü
Balkan İktisat Kongresinde bulunmak üzere bir müddet evvel Ru-manyaya gitmiş olan Trabzon mebusu Haşan Saka ile maiyetindeki heyet dün şehrimize dönmüştür.
Türk parasının kıymetini korumak için yeni bir karar
# Türk parasının kiymetini koruma hakkındaki 12 numaralı kararnameye hurda ve masnu halde de kıymetli madenlerin memleket dışına çıkarılmasının memnu olduğu ilâve edilmiştir. Ancak yolcuların şahsî ziynet olarak daima tanıdıkları kıymetli madenlerden mamul eşya bu hükümden İstisna edilmiştir. Fakatj bu serbeatîyi yolcu çıkaracağı eşya, İçtimaî me'vklile mütenasip olmalc «artlle kullanabilecektir,_
yenisabah
M MAYIS l».T»
İNANMAK
Yazan: BİRİ
Sarı atlas yorganı çenesinin altına kadar oekmiş. kenarı dantelâlı yastığın üstüne saçını yaymış yatıyordu.
Yüzü. derin manalı hatlarile, boyayla fazla kalınlaştırılmış dudak -lanla ve yan aralık duran bu du -dakların arasından bir bıçağın sırtı gibi çizgi halinde görünen dişleriie. donuk ışığın altında garip garip parlıyordu.
Erkek, yavaş ve ürkek adımlarla yaklaştı, ayaklarının ucuna basa -rak ve ses çıkarmamıya gayret e -derek karyolasının kenarına otur -du. Kadının dışarıda kalmış ve yarı üşümüş kollarını, müşfik, ürkek bir hareketle âdeta incitmekten korkar gibi, yorganın altına soktu. Dışarıda kadının bilekleri ve saffetle bükülmüş, katmersiz gül yaprağı gibi pembe tırnaklı parmaklan görünüyordu.
Erkek eğildi; kadının, tırnaklari-le parmak uçlarının birleştiği yer -den, sonra birbirine karışmış ve altlarında yeşil bir koridor husule getirmiş ağaçların dallan gürlüğündeki kirpiklerinin altına tesadüf e-den yerden öptü Kadın göğüs ge -çirdi ve başını hafif sağa eğdi. Konuşurken, bilhassa gülerken derin bir bıçak izi gibi belli olan sol yanağındaki gamzesi çukurlaşmıştı. Bu gamze daha sonra derinleşti, yüzü erkeğe, beş sene evvel, ilk seviştikleri vakitki gibi gözükmeğe başla -dı.
Onların sevgisi ve bu sevişmenin şekli pek acayipti.
O vakit kadın 18 yaşında, fakat yaşından, evvel kadınlaşmış, olgun -laşmış ve teşekkül etmişti; erkek ise, yirmi beş yaşının en hülyalı aylarını yaşıyordu.
İki aydan fazla sürmiyen bu se -vişme iki sene sonra, bazı hâdisele -rin yardımile tekrarlanmış, bunu bir sene fasıla ile üçüncü bir tek -rarlama, nihayet şimdi dördüncü buluşma ve artık beraber işi takip etmişti.
Onların sevişmeleri kadar geçinmeleri de pek garipti. En ufak bir söz, en umulmadık bir hareket ve bilhassa birçok fikri sabitler kadında derin aksülâmeller husule getirir, erkeğin binbir teminatı işi ya -tıştıramazdı.
İşte bu sefer de, zaman zaman kendini gösteren ve bu günkü de -rin, hummaalûd sevginin mayasını teşkil eden bu sevgi; kadının fikri sabitlerde tehlikeli şekil almış, u -yuşmamalara yol açmış, yatarken karyolalarını ayırtacak kadar aralarını gerginleştirmişti.
Kadın uyumuştu; fakat, bilhassa o akşamki meseleden pek masum ve bigünah olan erkek; bu anlaş -mazlığın verdiği üzüntü île uyuya -mamış, mütemadiyen odanın içinde gezinmişti.
Nihayet dayanamamıştı. Onu seyretmek için karyolasının bir ke-narına ilişmişti. Bu seyir, onda, kalbinde ve benliğinde teşekkül eden fakat bütün hareket noktasını akil esaslardan alan bir sevginin hırçınlık ve fikri sabitlerin bulunmadığı zamanlarda ne kadar derin ve no kadar muhteşem olacağı düşüncesini uyandırmıştı, O ışıklı, renkli, rayihalı ve bilinmiyen diyarların görülmemiş meyvalannın dimağda ve damakta bıraktığı lezzeti andıran bir sevgi tahayyül ediyordu,
Halbuki hiç te böyle olmamıştı, Kadın r
— «Sen benim her şeyimdinl Gençliğimin rüyalarını sende tek -rar buluyordum! Senin derin, uçurumlara benziyen gözlerini kendime ayna yapıyordum! Halbuki sen, sen, şimdi karşımda yıkılmış bir mazinin küllerine karıştın» diye sevgi İfade eden kelimeleri büyük bir hırçınlıkla ağzından çıkarncş, sırtını dönüp yatmıştı.
O vakit erkek'; - hayır, demişti, dü tündüklerinin hiç biri doğru değil, inan bana, inan bana yavrum! Ah
içimdekilerin binde birini anlata -bilsem, içimdeki hummanın bir dam lasmdan seni haberdar edebilsem...
Halbuki kadın o vakit uyumuştu' bile. Belki sabah, güu doğar doğ -maz ayrılıp gidecekti de...
Erkek, elleri pijamasının cebinde, düşünüyordu: Hayatına giren birçok kadınların en ön safında gelen ve onların hayalleri arasaıda en net bir şekilde kafasında teşek -kül eden kadının, neden böyle te -zatlar ve muammalar dolu bir hayata sahip olduğunu hallerknıiyor-du.
Kendisi kötü romantizmden nefret ederdi. Gözyaşları çok zaman onda nefret uyandırırdı. Fakat şir.ı di, elleri cebinde dolaştıktan, binbir meseleyi kafasında muhakeme et -tikten ve nihayet karyolanın bir köşesine ilişip onu seyretmeğe ve muayyen bir hayal âlemine daldıktan sonra, gözlerinde, kendine pek ya -bancı gelen bir ıslaklık hissetmişti. İçinde şahlanan şefkat, merhamet ve sevgi hislerinin itişi ile tekrar eğildi. Yan aralık duran onun du -daklarına kendi dudaklarını yaklaştırmak istiyordu. Birdenbire irkil -di. Çünkü kadın gözlerini açmış; ellerini, müşfik bir tebessümle yüzüne eğilen erkeğin yüzünde dolaştır-mıya başlamıştı.
Bir an sessiz durdular.
Kadın sordu:
— (Ne o, ağlıyor musun?
— «Hayır., sana öyle gelmiş.
Tekrar parmaklannı erkeğin sert çizgili yüzünde gezdirdi. Sonra, par maklarına bakarak derin derin düşündü:
— «Ben de, diye söze başladı. Ben de yatarken ağladığımı sanıyo -rum.»
Yine sustular.
Sonra kadın teker teker söyledi;
— «İçimdeki kasvet bulutları dağılmış ■ gibi. Üzüntülerim yerlerini ferahlığa bıraktı artık. Ben, ben, eski kadının değilim. İçimde, yepyeni, henüz doğan bir insan hüviyeti belirdi. Senelerin sevgisi en saf, en berrak bir ifadeyle meydana çıktı gibi geliyor bana. Uykudan evvel dölctüğüm gözyaşları içimi yıkadı sanki..»
Şimdiye kadar göremediği bir saffetle konuşan bu kadına, ân i psikolojik değişiklik gösteren kadınına bakıyordu. Bir tereddüt hissetmiş gibi kadın tekrar mırıldandı ve:
— «İnan bana, inan bana..» diye tekrar hıçkırdı.
Sesinde öyle bir ahenk, öyle müflis bir ifade vardı ki, buna inanmamak elden gelmezdi..
Erkek, gülümsiyerek eğildi, ka -dinin, kendinde dalgalı saçlarını ve henüz açmış bir konceye benzi -yen dudaklarını .aradı.
Sivas (Hususî) — Şehrimiz Be -lediyesi, bütçe toplantılarını yapa -rak dağılmıştır. Bu yılki bütçe 141 bin lira ve 52,000 lira da elektrik mülhak bütçesi olmak üzere 193.000 lira olarak kabul edilmiştir. Belediyemiz, son yıllar içerisinde bütçe kıymeti üzerinde kıyas kabul etmi-yecek derecede memleket için bü -yük çalışmalar ve imar hareketleri meydana getirmiş bulunmaktadır. Memleket, son 9 - 10 yıl içerisinde sıhhî içme sularına, parklara, bol ışığa, mesire yerlerine, temiz ve güzel yollara, sıhhî ve fennî mezbahaya kaşuvmuş bulunmaktadır. Her yıl olduğu gibi bu çalışma devresinde de şehrin imarına daha fazla yer verilecektir. Müstakbel i-mar plânının Nafıa Vekâleti tara -fından bugünlerde tasdik edilip gönderilmesinden sonra hemen inşaat ve istimlâk işlerine başlanacaktır.
Plânın tatbikine ilk defa olarak, Belediye karşısındaki Şar gazinosu arkasındaki park ve yanındaki ar -salan istimlâk ederek burasının güzel bir çarşı haline getirilmesine çalışılacaktır. Ayrıca mezarlıkların ıslahı yollarına gidilecek ve buraları plânda gösterilen şekil dahilinde asri bir hale getirilecektir. Yol, kaldırım, parke işlerine de ayni faaliyetle devam edileoektir. Elektrik di -Teklerinin ağaç kısınılan yerine demir direkler konması için bütçeye lâzımgelen tahsisat konulmuştur. Tanzifat kadrosunu da genişletmek ve bu suretle memleketin temizliğine daha fazla bir önem verilecek -tir.
Kurs gören
Trakya genç nalbantlarının ö inci kursu da Istanbulda bitmek üzeredir. Şimdiye kadar Trakyanın ma halli idarelerince idare edilen bu kurslar bundan sonra Ziraat Vekâ-
Sivas Belediyesinin Yeni Sene Bütçesi
Belediyenin Bütçesi 193,000 Lira Olarak Kabul Edildi
Sivas mezbahasının görünüşü
Şehir sularını esaslı bir şekilde ıslah ve tanzim etmek için su proje -si yaptırılmaktadır. Bu suretle şehrin her tarafı daha bol, ve sıhhî suya kavuşmuş olacaktır. Ebedî Şefi-
Trakyada Nalbant Kursu
nalbantlar
letinin çıkardığı yeni kanun muci -bince Vekâlet bütçesinden idare e-dilecektir.
Mükemmel surette yetişen nal -bantlar, Vilâyetlerinde iş görmekte ve eskilerine tercih edilmektedir.
miz Atatürk’ün anıtı rekzedmilecek olan Cümhuriyet meydanında plân çerçevesi için de esaslı bir tanzim yapılacaktır. Diğer taraftan, şehrin umumî işlerine de bütçe nisbeti ü -zerinde yardım yapılacak ve şehrin günden güne ehemmiyet kazanan gü zelliğine titiz bir itina gösterilecektir. Belediyemizin genç ve enerjik Reisi Adil Tarkan’ın faaliyetli çalışmaları ile, güzel ve tarihî Siva-sımız, yıldan yıla büyük inkişaflara kavuşmaktadır.
N. N. Dumanlıoğlu
36 36 36
Ceyhanm Güzel Tarihî Yerleri
“Anavarza,, “Yılan kale,, lerl nasıl mahallerdir?
Ceyhan (Hnususî) — Çukurova-nm beldelerinden bulunan Ceyha-nın İktisadî, ziraî ve ticarî bakımdan olduğu gibi tarihî bakımdan da ayrıca hususiyeti vardır.
Her ne kadar Ceyhan’ın kuruluş tarihi yakın ise de, kasabanın etrafında birçok eski ve tarihî kaleler de mevcuttur. Bilhassa bunlardan «Yılan kale» ile «Anavarza» kaleleri meşhurdur.
Yılan kale kasabanın batısında ve merkeze bir buçuk saat mesafede olup yüksek ve sarp kayalıklar üzerindedir. Diğeri, Anavarza kalesi ise, Yılan kaleden daha büyük ve muazzamdır.
Yılan kale, 700 - 800 metre yükseklikte ve kayalıklar üstünde kurulu olmasına rağmen kalenin içerisinde birkaç ta su kuyuları vardır. Bu kuyularda elan su bulunmakta olup fakat bir iki yüz metre derinliktedir.
Anavarza kalesine gelince: Kasabanın şimaline düşer. Vâsi bir ovanın ortasında, geniş ve ayni zamanda çalılık ve kayalık bir höyük üzerindedir. Buradaki ormanlarda eskiden pek çok geyik, karaca ve ceylan bulunurmuş. Fakat zamanla ormanlar ortadan kaldırılıp düz tarla haline ifrağ olunması ve yerine bir çok köyler kurulup avcıların çoğalması neticesi olarak bu hayvanlardan bir tane bile kalmamıştır.
Yılan kaleye çıkmak için bîr yol vardır. Bu yolu bilmeyenler kaleye çıkmağa muvaffak olamazlar. Fakat diğer Anavarza kalesine, kolayca çıkılıp inilmektedir. Diğer taraftan bu, Yılan kalenin doğusunda ve Ceyhan nehri içerisinde bir kadın heykeli ve elinde de bir büyük yılan vardır. Bu nehir içindeki | kadın heykelinin bir «Cazı karısını» temsil ettiği de söylenmeketdir.
Bu kalelerin Milâddan çok evvel yapıldığı ve ayni zamanda o zamanın hükümdarlarının herhangi bir düşman hücumuna maruz kalmamak için yapılmış olduğu da rivayet olunmaktadır. Mehmet Selçuk
t----------------------
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
— «K- VAZA/V SAM/
Kafile Cesir Mustafa Paşaya Gelmişti
Kırkpınar, Sulak,Etrafı Söğütlerle Çevrili, Yeşillik Bir Vadi İdi
Bekir, şahsiyetini sakladığına menün olmuştu. Lâkin ne de olsa, Makarnacı gibi muhacir, Keçeci gibi Sivaslı, Amavutoğlu gibi Kastamonulu pehlivanlar vardı. Eğer, po-maklar birleşip bir cılagr yaparlarsa kendisi de bunlarla birleşebilir -di.
Bekirin gözü Kavasoğluna saplanıp kalmıştı. Demek bu adam hep -sinin başı idi. Ve pehlivanlığın da başını tutuyordu. Evvelâ; bu ada -mı meydandan çıkarmak lâzımdı.
Kırkpınarda ilk tutacağı pehlivan Kavasoğlu olmalı idi. Eğer, cazgır bu pehlivanı kendine eş vermezse, bağırıp çağırıp muhakkak Kavasoğlu ile kapışmalı idi.
Uzatmıyalım; kafile nihayet Ce -sirmustafapaşaya gelmişti. Kırkpı-nar da zaten, biraz onun üst tara -fında idi.
Kırkpınar, sulak, etrafı söğüt a -ğaçlarile çevrili, yeşillik bir vâdi idi.
Bu geniş vadiye sıra sıra çadırlar kurulmuştu. Çadırların arkaların -da büyük bakır kazanlarla yemek pişiyordu.
Paşaların, beylerin ve âyanların çadırları önünde serili hasırlar üzerine uzanmış dev cüsseli pehlivanlar yatıyordu.
Kırkpmara şimalden, cenuptan, garptan, şarktan, hulâsa, impara -torluğun geniş ülkeleri üzerinde ya-şıyan on binlerce halk gelip konaklamıştı.
Asırlarca Balkanlara hâkim olan Türk yiğitlerinin torunlaıı, ecdad -larının verdiği ruh veterbiye ile Ra-dop dağlarına, Tuna boylarına doğru uzanıp giden pehlivan naralarını, davul, zurna seslerini neş’eli kahka-halarile süslüyorlardı.
Beyler, ayanlar, paşalar; etraftan gelen pehlivanları tetkik ve tahkik ile meşgul idiler.
Her çadırda şöyle bir fısıltı vardı :
— Filân bey, bu sene filân pehlivanı getirmiş.
— Filân ayan, bu sene filân pehlivanı başa güreştirecekmiş.
— Filân, filânı tutacakmış...
Yalnız, ismi ortada geçen tek bir kişi vardı. O da:
— Kavasoğlu idi.
Herkes, Kavasoğlunun gelmiye -ceğine hükmetmişti. Fakat; saray1 ağalarile ve Pınarhiasrlı Ali Beyle çıkagelince beylerde şafak atmıştı. Kavasoğlundan korkuyorlardı
Ali Beyin yanında getirdiği Be -kiri kimsecikler farketmiyordu. Zavallı Bekire bakan bile yoktu. Onu adam yerine koydukları yoktu.
Yalnız Serez beylerinden hiri Be-kırden şüphelenmişti. Çünkü; Ali Bey, Kırkpmara gelirken maiyetinde küçük pehlivan getirmezdi. Her halde Serez beyinin şüphelendiği Bekir de başa güreşecek pehlivan -lardan biri idi
Bekirin temiz pak giyinişine bakılırsa Ali Beyin bizzat itina üe hazırladığı bir pehlivan olacaktı.
Serezli bey; bir fırsatını bulup
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma,
Nevralji, kırıklık, ve blitUn ağrılarınızı derhal keeer. ^BHİ İcabında gllnde 3 kaşe alınabilir. İB^B
yakından tanıdığı Ali Beyin kâhyasına sokularak sordu:
— Şu uzun boylu, kara yağız pehlivan kim?
— Bekir isminde biri...
— Başa mı güreşecek?
— Yok beyim, ne başa, küçük or« taya filân?
Bey, kâhyanın işi saklıyarak lâ« tifeye boğduğuna hükmederek:
— İlâhi kâhya, hiç Ali Bey, küçük ortaya güreşecek bir pehlivanla buraya gelir mi?
— Evet., dediğiniz doğru. Fakat; benim söylediklerime de itimat ediniz: Çünkü, bu adam düşkün, aç ve fıkara bir halde çiftliğe misafir olmuştu. Meğer, şöyle böyle pehli -vanlığa meraklı imiş. Beş on para almak için Kırkpmara karadan gidiyordu. Ali Bey acıdı, kendisine baktı, giydirdi, işte bu kadar... Yoksa; Ali Beyle hiç alâkası olmı-yan bir pehlivan. Hem ne münase -bet, Ali Bey, bu gibi adamlara te -nezzül eder mi? Ve bu gibilerini pehlivan diye yanında taşır mı? Emin olunuz beyim böyle...
Serezli bey; her ne kadar kâhyanın dediklerine inanmış idiyse de Bekirin duruşlarına, bakışlarına ve yürüyüşüne çok yakından dikkat ettiği için kalbini bir türlü inandıramamıştı. Tahteşşuurunda Bekire karşı bir iz kalmıştı.
Bir kumandandan emir almış gibi, Kırkpmara gelen kafileler önleri ne kadar gelmişlerdi. Artık kafile dümdarı da çadırlarına yerleşmişti.
Beylerin, paşaların, âyanların kafileleri yola çıkmadan evvel adamları tarafından ağırlıkları birkaç nurdu.
nuyordu.
Kafileler geldiği zaman çadırlarını, kazanlarını, yemeklerini, nargi -le ve kahvelerini hazır bulmuş bu -lunuyordu.
Her kafile, Kırkpmara gelri gelmez hiç sıkıntı çekmeden bir sene evvelki yerine doğru gidiyor. Hazırlanan çadırlarına zahmetsizce yerleşiyordu.
Kırkpmarm etrafı öküz arabala-rile, yaylı arabalarla, binek atlarile çevrelenmiş bir mekkâri ordugâhına benzerdi.
Her kafilenin yemekleri haizrdı. Kuzular nar gibi kızarmış, sırık şişlere saplı, ateş karşısında aç mideleri doldurmya âmade idi.
Kazanlarda kavurmalı Bu lagar pi lâvı. Sütlü irmik helvaları vardı.
Beyler, paşalar, ayanlar âdeta yemek yarışma çıkmışlardı. Tepsiler dolusu börek yapanlar da vardı.
Kırkpınar güreşleri daima üzüm zamanında ve sonbaharda yapı Mı -ğı için üzüm de gani idi.
O devirlerde pehlivan müsabakaları harmandan sonra ve iizilm ra -inanında yapılırdı, öyle bir itikad ve an’ane vardı ki, üzüm yemiyen ve üzüm zamanını geçirmiyen pehlivanın ilikleri boş olurdu.
Pehlivan, aylarca üzüm yedikten ve canı, kanı yerihe geldikten sonra baş güreşler yapabilirdi.
(Devamı var)
1 '
5!
SPO?:
Beşiktaş Klübüne 5000 Lira Verildi
Sporun her şubesinde eksilmiyer. ve günden güne artan bir gayretle çalışan Beşiktaş Jimnastik Klübü-niin saha tesisatının eksikliklerine sarfedilmek üzere klübe Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünce 5000 lira yardımda bulunulmasına karar verilmiş, para klüp emrine bankaya yatırılmıştır.
Dün kendisile görüştüğümüz Beşiktaş idarecilerinden Refik Top ve Ali Rıza tesisatın tamamlanması i-çin icabeedn tedbirlerin alındığı, ilk olarak futbol sahası etrafına bir pist yaptırılacağı, etrafında 3000 seyirci toplıyan nizamî yüzme havuzunun suyunun boşaltılıp doldurulması i-çin icabeden kudrette bir motopomp alınacağı ve duş tertibatının yeni-leştirileceği, tesisat tamamlanınca bütün İstanbullulara serbestçe açık bulundurulacağı, klüplere ayrı ayrı günler verileceğini, bundan başka havuzda sular boşaltılarak kurulacak ringde millî sporumuz olan güreşçiliği teşvik için serbest güreş müsabakaları tertip edileceği izah edilmiştir.
Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğüne bu pek yerinde hareketinden umum İstanbul sporcuları na^ mına teşekkür ederken bir verilince, bin veren Beşiktaşlılara da muvaffakiyetler dileriz.
Eskrimci Bedii müebbet boykot cezaslle tecziye edildi
Ankarada İstanbul - Ankara temsilî eskrim karşılaşmasında sporculukla kabili telif olmıyan hareketinden dolayı eskrimor Bediînin Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünce büebbed boykotla tecziyesine karar verilmiş ve bukarar dün İstanbul bölgesi başkanlığınca klübüne ve kendisine tebliğ edilmiştir.
Yeril fabrikalarımızın yapak mubayaatı
Trakya ve Anadolunun yapak mıntakaiarında yerli fabrikalarımızın mübavaatı hararetle devam etmektedir. Tra'lyadaki satışlar çok hararetli olduğundan köylü malını çok müsait fiatlarla satarak istifade etmektedir. Alıcıların hararetli olması sebebile Trakyadaki kıvırcık yapakların kilosu 62 kuruşa kadar •/km-fır. Eskişehir havalisindeki Karaman malları 49-50 kuruş arasında ve mahallinde teslim edilmek üzere muamele görmektedir.
Tiftik satışları hararetlendi
Piyasada tiftik satışları hararetli; deva metmektedir. Dün 250 balyj Karahisar tiftiği 112,20-113 kuruş a-rasında ihraç için satılmıştır.
İngilterettjn mütemadi alıcı olması tiftik piyasasının sağlamlığına yardım edecektir. Yapak için yeni talepler vukubulduğu halde yeni, mahsulün henüz dökülmiye başlamamış olması yüzünden ehemmiyetli işler yapılamamıştır.
Eğitmenler kursunda teftiş
Lüleburgaz (Hususî) — Trakya umumî müfettişi General Kâzım Dirik, yanlarında Kırklareli valisi, Çorlu, Lüleburgaz kaymakamları, Fıtma Mücadele doktoru, Ziraat memurları olduğu halde Eğitmenler kursunu teftiş etmişler, kursun yerleşme tarzını; temizlik ve tertibini, çalışma şekillerini, eğitmenlerin sıhhatini tetkik etmiştir. Eğitim şefinin verdiği izahatı dinlemişler, kursun terbiye ve tedris işleri, mesai programı üzerinde durmuşlar memnuniyetlerini beyan ederek Kurs idare ve talim heyetini takdir etmişlerdir.
Kursun yatakhanelerini, çadırlardaki dersane, atölye faaliyetlerini; muntazam, güzel bir manzara arze-den okuma salonunu ziyaret etmişler, yeni yapılmakta olan ziraî tatbikat dersinde kümes, tavşancılık, arıcılık işleri üzerinde tevakkuf etmişler, direktifler vermişlerdir.
Müfettişi umumî, Trakya muallim mektebinin kurulmakta olduğu sahayı görmüşler, plânlan, vaziyeti ve suyunun tedariki hakkında araştırmalar yapmışlar ve Kırklareli’ne hareket etmişlerdir. —.
y rırra a h
RADYO PROGRAMI
ÇARŞAMBA 31/5/939
12 Program.
12.35 Türk müziği:
1 — Osman Beyin hüzzam peşrevi.
2 — M. Celâlettin Paşanın hüzzamı (Kerem eyle mestane).
3—Hüzzam şarkı: (Çıkar yücelerden).
4 —Leminin: (Yeter hicranlı sözler)
5 —Leminin: (Son aşkımı cana).
6 — Taksim.
7 — Halk türküsü: (Yürü dilber yürü).
8 —Halk türküsü: (Demirciler demir...).
13.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri.
13.15-14 Müzik (Riyaseti Cümhur Bandosu - Şef: İhsan Künçer).
1— G. Gesesse - Marş.
2— Poppy - Endülüs valsi.
3 — Flotow - «Martha» operetinin üvertürü.
4 — Ch. Silver - «La belle au bois dorm^jt» operetinden seleksiyon.
18.30 Program.
18.35 Müzik (Neşeli plâklar) Pl.
19 Konuşma.
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti).
20 Memleket saat ayarı, aians ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği:
1 — Mahur peşrevi.
Yarım Litrelik Şişesi Perakende 1OO Kuruştur SATICILARA % 1O TENZİLÂT YAPILIR, İnhisar Satış Kamyonlarından, Satış Mağaza Ve Depolarından İsteyiniz.
2 — Şeref İncilinin mahur şarkı: (Alamam doğrusu).
3—Dedenin mahur şarkı: (Sana lâyık mı).
4 — Klarnet taksimi
5 — Kürdili hicazkâr şarkı: (Aşkınla dolan sineme).
6 — Kürdili hicazkâr saz semaisi:
7 — Artakinin Eviç şarkı: (Aşkınla harap olduğumu).
8 — Yesari Asımın Eviç şarkı: (Benim öksüz benliğimde)
9— Halk türküsü: (Elâ gözlerine kurban..)
10 — Sarı kurdelâ.
21. Haftalık posta kutusu.
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo -nukut ve Ziraat borsası (fiyat).
21.25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik (Küçük orkestra-Şef: Necip Aşkın).
1 —Becker - İlkbahar - melodi.
2 — Oscar Fetras - İkinci avcıları • Fantezi.
3 — Demersseman - Aranjuezde bir bayram.
4 — Drigo - Serenat.
5 — Paul Lincke - Olimpiyatlarda-Marş.
6 — J. Strauss - Artist hayatı (Vals).
7 — Chopin - Nokturne - mi mi-
22.30 Müzik (Melodiler - Pl.)
23.00 Son ajans haberleri ve ya-
ENİ NE Kİ YAT
Mektep bahçelerinde lıltmlş senfoni
Sırrı Çoruh Uzunhasanoğlu, Mehmet Yaşar Pınarlıgil taraflarından yazılmış olan bu şiirler mecmuası Balıkesir Akın kitabevi tarafından I güzel bir kitap halinde basılmıştır.
Şiir seven okuyucularımıza tavsiye ederiz.
ŞLRLoK HOLMLS Kanlı muamma
Şerlok Holmes’in dilimize çevrilen en harikulade maceralarından biridir. Münir Süleyman Çapan’tarafından konan Dovil’den naklen alınmıştır. İnkılâp Kitabevi neşri- i yatıdır. Fiyatı 25 kuruştur.
HAYDUTLAR ARASINDA BİR BANKLR
Edgar Wallace’in heyecan ve macera romanıdır. İnkılâp Kitabevi neşriyatıdır. Fiyatı 25 kuruştur.
Türkiye - Avrupa musiki münasebetleri
Mehmet Ragıp Kösemihal tara -fmdan kaleme alınmış olan bu kıymetli ve özlü tetkikin (1600) yılından (1875) yılına kadar bahisleri ihtiva eden birinci cildi güzel bir şekilde basılmıştır. Ciddi eserlerden hoşlananlara ve tarih ve musiki meraklılarına tavsiye ederiz.
rınki progarm. •
23.15-24 Müzik (cazband) Pl. I
Çünkü ASPİRİN seneler-1 denberi her türlü soğukal-gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu
isbat etmiştir.
A S P İ R İ Nin tesirinden emin olmak için lütfen mar.
kasma dikkat ediniz
31 MAYIS 1939
Sayfaı
N. 2
Sene ik muham- İlk tenten kirası minatı
Toptan va perakende satış yeri: İstanbul Sultanhamam Hamili bey geçidi No. «a - 58 Tel: 21295
Beykoz Kaymakamlığından
Anadoluhisarında Göksu mevkiinde Küçüksu caddesinde ilk mektep ittisalinde Abdülhamit Kavasoğlu ile Nazım Olçaytonun müştereken mu- ’ tasarnf oldukları 5611 metre murabbaı arsadan haritası mucibince 2604,46 ; metre murabbaı cedit 2/12 sayılı yerin Posta Telgraf Umum Müdürlüğüne yeniden inşa ettirilecek Posta, Telgraf binası için menafii umumiye namına istimlâkine karar verilmiş ve ehlivukuf marifetile arsanın beher metre murabbaına 175 kuruş ve arsa dahilinde bulunan binalardan birisine kaimen 800, diğerine de 100 lira kıymet takdir edilmiştir. Keyfiyet 1295 tarihli istimlâk kararnamesine tevfikan ilân olunur. (3693*
İstanbul Üniversitesi A. E. P. Komisyonundan:
Cerrahpaşa hastahanesi Göz kliniğinde yapılacak 885 lira keşifli tahta mobilya işleri 8/6/939 pazartesi günü saat 15 de Üniversite Rektörlüğünde açık eksiltmeye konulmuştur.
İsteklilerin en az 500 liralık bu gibi işler yaptıklarına dair Üniversite Mimarlığından alacakları vesika ve 67 liralık muvakkat teminat makbuzlarını Komisyona ibraz etmelidirler.
Resim ve şartname her gün Rektörlükte görülür. (3567).
Z- . 1 - -e . ; _______
İstanbul C. Müddeiumumiliğinden;]
İstanbul Ceza ve tevkif evleri ihtiyacı için 1/6/939 gününden 31/5/940 günü akşamına kadar satın alınacak 220000 iki yüz yirmi bin kilo ikinci nevi ekmek kapalı zarf usıılile eksiltmeye konmuştur. Muhammen bedeli 19800 lira olup muvakkat teminatı 1485 liradır. İstekliler şartnameyi tatil günlerinden maada her gün mesai saati hitamına kadar Sirkecide Aşir efendi sokağında 13 numarada Adli ye Levazım dairesinde görebilirler. Eksiltme 12/6/939 pazartesi saat 14 de Yenipostahane arkasında 13 numarada Adliye Levazım dairesinde yapılacaktır. Eksiltmeye girecekler zarflarını eksiltme saatinden bir sa at evveline kadar İstanbul Adliye Levazım dairesinde toplanacak satma! ma komisyonu reisliğine numaralı makbuz mukabilinde bizzat vermeleri veyahut dış zarfı mühür mumu ile kapatılmış ve ismile açık adresi ve hangi işe ait olduğu yazılması sure-tile ayni saate kadar iadeli taah^lü olmak üzere mektupların gönderilmesi posta gecikmesinden dolayı mes’uliyet kabul edilmiyeceği ve ilân masrafının müteahhide ait bulundu ğu ilân olunur. (3528).
ci7y&Jo£aÂJurujt öcJu,
AMERİKA HÜKÜMETİ İTİRAFINDAN RESMEN İNTİHRÖ "DİLEN BUZ DOLABIDIR
u ki mc ^urmsmuL
ı/nuHm.hlssmTBaZLlEjm.JnSIp.h.Moo-ieieriıtfit
TÜRK HAVA KÜRÜMÜ Büyük Piyangosu İkinci Keşide: 11-Haziran-939 dadır
Büyük İkramiye. 45.000 Liradır.
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır. . .
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de plyang ve bahtiyarları arasına utrmlçY
$
■".i
\DEMI İKTİDAR BEL GEVŞEKLİĞİ DERMANSIZLA VÜCUTvFOIMAG
YORGUNLUKLARI
S EKS ULİN kutusu2oo kuruş.
BEŞİR KEMAL,„a -
MAHMUT CEVAT - 1
SİRKECİ --İSTANBUL
Yatak, yemek yfe^alışma odalariyle salon ttfl hasıl her nevi BAKER (eski mağazalarında teşhir' te ve her yerden ucu müsait şartlarla »atılı
^yalar; "*¥DEN) jilmek-ifiat ve
itadır.
EGE TİYAJflOSU
Nureddin Gençdyr ve arkadaşları Per- ş mbe; Kadıköy Cuma, Şehremini - Cumartesi Beylerbeyi, Pazar Yenişehir.
★
ETİ TİYATROSU
3 Haziran Cumartesi Beylerbeyi tiyatrosunun resmiküşadı
ZAYİ
1933 de İstanbul 25 inci ilkmek-tepten aldığım şahadetnamemi zayi ettim. Yenisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü yoktur.
-v İdil Hikmet
İstanbul Asliye altıncı hukuk mahkemesinden:
Davacı İsak Şimon tarafından müddeialeyh Valat Ayan caddesi Kasım giinani mahallesi Çilingir sokak No. 162 de mukime Esterya \ aleyhine açılan boşanma davasının müddeialeyha dava arzuhalinin tebliği .için' mübaşirinin verdiği meşruhattan ikametgâhını terkle bir semti meçhule gittiği bildirilmiş olduğundan Hukuk usul muhakemeleri kanununun 141, 142, 143 ve 183 cü maddeleri mucibince tahkikat gününü gösterir davetiyenin Mahkeme divanhanesine asılmasına karar verilmiş ve müddeialeyhin | on beş gün içinde cevab vermesine karar verilmiş ve bermucibi karar davetiyenin bir nüshasının mahkeme divanhanesine asılmış olmakla mumaileyhin yukarıda yazılı müddet zarfında davaya cevap vererek tahkikat için tayin kılınan 13/6/ 939 salı saat 14 de mahkememizde hazır bulunması veya bir vekil göndermesi lüzumu tebliğ yerine geçmek üzere ilân olunur.
İstanbul Belediyesi ilânları
Burgaz adasında Gezinti caddesi sokağında gazino
Hasekide Haseki medresesinin 18 N. odası
Uluköydc Kız mektebi sokağında 9 N, dükkân
» Mektep sokağında 17 N. dükkân
Üsküdarda Tenbel Hacı Mehmet mahallesinin mirciler sokağında arsa
Balatta Hızırçavuş mahallesinde Kör oğlu sokak
Ev
Kapalıçarşıda Cevahir bedesteninde 9/11 N. dolap
) ) Yağlıkçılar sokağında Alipaşa hanının
11 N. odası
» » Gelincik, sokağında 21 N. dükkân
» » Ressam » 27 » »
) ) Takkeciler » 16 » »
Yukarıda semti, senelik muhammen kiraları yazılı olan mahaller tes lim tarihinden itibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayr ayrı açık arttırmaya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir, istekliler hizaflârinda gösterilen ilk teminat makbuz veya mek-tubile beraber 2/6/939 currS^günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (İ.) (3356)^® ı
Adalar kazası içind) sayılı arazi tahrir kanunu mucibince yanılan tahrire tpüteallik netiSu bu kazada 939 malî yıhn&m nun 10 uncu maddesi mıgeibi
GÜMRÜKLERDE İŞLERİ OLAN
MÜESSESELERE
Çâker Yazaroğlu
Gümrük komisyoncusu
Galata: Karaköy, Çanak-
çık han
No. 34 - 35 Telefon : 35,95
De -
48,00 ■ 3,60
24,00 1.80
12,00 0,90
19,00 1,43
36,00 2,70
60,00 4,50
12,00 0,90
12,00 0,90
20,00 1,50
18,00 1,35
4,00 0,30
ferin katileşmiş olduğu ve tahrir neticelerinin ı itibaren tatbik olunacağı sözü geçen kanunince ilân olunur. (3642) B.
Zührevî ve cilt hastalıktan
Dr, Hayrı Ömer öğleden sonra Beyoğlu Ağacamü karşısında No. 33 Telefon 41358
Ankara Tiyatrosu San’atkârları tl Hazirandan itibaren (Yedikule Pınar sinemasında) başlıyor; muayyen gönlerde diğer yazlık yerlerde.. İllüzyonist Emin Atabay birlikte
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu
Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN
Basıldığı yer: Matbaa! Ebüzziya