İDARE Y
T»l(r*f ı

I
r
r.
GÜNLÜK 8İYASİ HALK GAZ ET E3İ
3 Tehdit Ediyor!
lilyon Askerle Ve Gizli Kimyevî1 Silâhlarımızla Fransayı Mahvedebilir, Akdenize Hâkim Oluruz,,
ABONB 9ARTLARI
TOrkJys Ecnebi
•00 Kr. Ssb«1İ|İ 2400 Kr.
800 Kr. • «yhtı 1200 Kr.
280 Kr. ) aytıjı 800 Kr. •0 Kr. 1 aylığı 300 Kr.
Potta ittihadına (irmomif moss-tokatlar için 28, 14, 7.8 ve 4 Hra
--------)
HER YERDE
3
KURUŞ
Kral Zogo Türkiyenin Yükselişine Hayran
Eski Arnavutluk Kralı Atatürk’ün İnkılâplarından si t ay işle bahse di yor
Roma, 3 (A.A.) — Giornale d’t-talia diyor ki:
«Roma - Berlin mihverinin ttal-yaya bir takım vaidlerde bulunarak bozmak teşebbüsleri akim kalmış ve Fransa buna fena halde kızarak gülünç tehditlere başlamıştır. İtalya kendi kuvvetine kat'iy-yen emin olarak, Fransa’nın hazırlamakta olduğu taarruzu bekliyor. İtalya derhal on milyon insanı seferber edebilir. îtalyanın elinde aralarında 35 er bin tonilâtoluk zırhlılar da olmak üzere kuvvetli bir filo ve pek çok denizaltı gemileri vardır. Bunlar, Arnavutluğun
İki Hazırlık Devresi
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Sik telâştan ve heyecandan | sonra, ortalığa bir sükûnet gelir gibi oldu. Fakat kimse bunun daimi ve esaslı bir şey olduğuna ka-ni değildir. Filhakika, ortada hallolunmuş bir dava görmüyoruz. Daha ziyade, bir intizar hali var. Yeni ne hâdise çıkacak? diye merak. Bir taraftan da siyasî müzakereler alttan alta devam ediyor. Hattâ İtalya İle Fransa arasında bile gizli müzakerelerden bahsolunuyor.
Bunlara ehemmiyet verilmese bile Rusya üe İngiltere arasında e-saslı fikir teatisinin vukua geldiğinde şüphe yoktur.
Avrupada korkusu olanlar biraz istikrar ve emniyet ümitlerini bu müzakerelerin iyi neticesine bağlamış gibi görünüyorlar. Acaba Berlin - Roma mihveri yeni bir taarruza geçmek için ortalığı mı yokluyor -ve her taraf m aksi sadasını mı dinliyor? Mukavemet ihtimali olmadığını anladıktan sonra mı yeni fütuhata teşebbüs edecek?
Her halde, açık surette görülüyor ki umumî harp beşeriyet tarihinde, bir aralık zannolunduğu gibi, bir dönüm noktası teşkil etmemiş, yeni ve mes’ut bir sayfa açmamıştır. Umumî harpte dökülen kanlar, çekilen ıstıraplar beşeriyet davası uğrunda ziyan olmuş bir felâketten başka bir şey değildir.
Umumî harpten evvel başlıyan ve umumî harbe sebep olan hırslar ve iştihalar mücadelesi, emperyalizmden mülhem rekabetler bütün şiddetlerile, hemen hemen tamamen ayni mahiyette ve ayni çerçeve içinde devam edip gidiyorlar. Binaenaleyh, bu galeyan ve tahammüre â-cil bir çare bulunmazsa, bir sed çekilmezse, 1914 de olduğu gibi, yine bir feveran karşısında kalmak endişesi dalma mevcuttur.
Harpten evvel bir Alman İmparatorluğu görüyoruz ki başında bulunan Kayser memleketin taşkın inkişafı, artan kuvveti İle serbest olarak büyük biK hegemonya hülyasına düşmüştü. Umumî harbin mesuliyetini yalnız Wilhelm’in omuzlarına yüklemek İnsafsızlık olur. Burada ondan yalnız harp hıesullerinden biri sıfatile bahsediyoruz ve harpten evvelki vaziyet arasında göze çarpan derin müşabehetlere İşaret etmek istiyoruz.
Wilhelm îngilizlerden nefret e-diyordu ve en çok onlarin «başka milletlerin işine karışmalarından» kızdığını söylerlerdi. Bu gün de nas-yonal-sosyalistler Ingilizlerin kendi
HÜMym Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfamızda)
işgalinden ve Adriyatik denizinin tamamile İtalyan hâkimiyetine geçmesinden sonra artık faaliyet sahalarını Akdenizden de öteye teşmil edebilirler. İtalyan hava ordusu düşman memleketin tâ kalbinde tahribat yapabilir. İtalya, gizli tutulan ve şimdiyejcadar emsali görülmedik derecede şiddetli infilâk evsafına malik kimyevî silâhlara da sahiptir. Fransa şunu bilmelidir ki, melhuz harbin neticesi her ne olursa olsun dehşetli insan fedakârlığı yapacak ve memleketin bütün hayatî merkezleri mahvolacaktır. Titaliter devletlere karşı bir âlet olarak kullanmak
Rusya Garanti İçin Ingiltere Ve Fransa İle İttifakı Şart Koşuyor
Belçika Yeniden Asker Topluyor
Amrika Ordusu seferberlik plânını hazırladı Londra, 3 (A.A)
— Kabine saat 10 da toplanmıştır. Zannedildiğine göre, müzakere bilhassa beynelmilel vaziyete ve ezcümle Polonyanm Der. zig’e dair olan Alman istekleri hakkında hattı hareketine ve Sovyet hükûmetile yapı -lan müzakerelere taallûk etmiştir.
Halifax’ın dün Fransız Büyük el-
çisile yaptığı görüşme ile Sovyet (Sonu 3 üncü tayfada)
M. Çemberlayn
G. Veygand Bugün Ge“ lerek Bükreşe Gidecek (Yazısı 3 üncü sayfamızda)
Neşriyat Kongresi
Encümenlerdeki Faaliyet Hararetle Devam Ediyor
Maarif Vekili Haşan Ali Yücel
Ankara, 3 (Telefonla) — Neşriyat kongresi encümenleri bu gün, kendilerine tahsis edilen yerlerde toplanarak çalışmışlardır.
istediklerini yazıyor ve diyor ki, İtalya, harp çıkarsa milletin isyanından korkuyormuş Paris, (Hususî) — Populaire gazetesinde, Brossolette yazıyor: Mussoliniyi Hitlerl takipten vaz-geçmiyo sevkedebilecek yegâne te şriki mesai Berlin’in Romayı sü-rükliyeceği bir harp ihtimalinin t-talyan milletini faşist rejimine karşı isyana sevkedeceğl korkusudur. Daha şimdiden emin bir kaynaktan Isviçreye gelen haberler, Milâno’da geçenlerde mühim kargaşalıkların bastırıldığı merkezindedir.
Bek Hitlere Cevab Hazırlıyor
Almanya, Aland Adalarını tahkim edecek
Paris, 3 (A.A)
— İntransigent gazetesinin istihbarına göre, Polonya Danzig’den şu dört garantiyi is-tlyecektir: Danzig üzerinde Polonya-nın himaye idaresi, Danzig Âyan Meclisinin kararlarında Polonya-nın vetosu, Dan-zig’in Polonya kı-laatı tarafından işgali ve Danzig top
raklarında ağır sanayiin Polonya ta-(Sonu ? üncü sayfamızda)
Encümenleri faaliyeti cuma gününe kadar devam edecek ve hazırlanan raporlar o gün toplanacak o-lan heyeti umumiyeye verilecektir.
Kral Zogo; Kraliçe Jeraldin maiyeti ile gece gardan çıkarken
Tayyare sahtekârlığı
Ruhinin Dünkü Muhakemesi
Ankara Ağırceza müddeiumumisi maznunun tecziyesini istedi
Ankara, 3 (Telefonla) — Bugün Ankara Ağır Ceza mahkemesinde, tayyare kaçakçısı Ekrem Koniğin suç ortağı olmakîa maznun sabık protokol memuru Ruhinin muhakemesine başlandı.
Celsenin açılmasını müteakip evvelâ suçlunun isticvabı yapıldı. Bi-lâhara kaçakçılık hâdisesi hakkın-daki malûmatı soruldu.
Ruhi, Ekrem Königi 20 seneden-beri tanıdığını ve kendisini yüksek bir şahsiyet olarak 'Sildiğini söylemiştir. O kadar ki isteseydi kendisine verdiği telgrafı Hariciye Veki-(Sonu 7 inci sayfada)
Litvinof istifa Etti
Moskova, 3 (A.A.) — Yüksek Sovyet Divanı, Hariciye Komiseri Litvinofu kendi talebi üzerine vazifesinden affetmiş ve yerine îcra komiserleri heyeti reisi Molotofu tayin etmiştir.
Molotof, îcra Komiserleri heyeti reisi ve Hariciye Komiseri unvanını taşıyacaktır.
Elektrik, tramvay ve Tünel Umum Müdürlükleri lâyihası Meclise verildi
Ankara, 3 (Telefonla) — İstanbul elektrik, tramvayve tünel umum müdürlüklerini İstanbul belediyesine dgvri hakkındaki lâyiha Meclise verildi.
Bu lâyihaya göre, «İstanbul e-lektrik, tramvay ve tünel umum müdürlüğü» hükmî şahsiyeti haiz bir umum müdürlük haline ifrağ edilerek belediyeye raptedilecektir. U-mum müdür belediyenin inhası ve Dahiliye Vekâletinin tensibile tayin edilecektir. Bu umum müdürlükte çalışacak olan memurlar bareme tâbi olmıyacaklardır. Fakat projenin diğer bir maddesi, umum müdürlük dahilinde bir yardım ve tekaüt sandığı kurmayı mümkün kılmaktadır.
Kral ile Kraliçenin muvasalatlarında alınmış diğer bir resmi (Yazısı 3 üncü sayfamızda)
HER SABAH
Türk İrfanının Tanzimi
Neşriyat sergi ve kongresi münasebetlerde Başvekil ve Maarif Vekilimizin değerli nutuklarını dinlemek maarifimizin kat’i bir disiplinle ıslahı endişesinde olan herkese ruh sükûn ve emniyeti verdi.
Maarif için tasavvur edilen gayeyi, «Plânlanmak» kararile mukadder yolunu tutmuş gördük. Plânlaş-nıak... Bunun ne demek olduğunu gayet iyi biliyoruz. Memlekette maddî ve manevî her inkılâbın, her
varlığın onunla kazanddığını biliyoruz. Ayni kararın kültür ve neşriyat faaliyeti için de verilmek üzere olduğunu hükümet reisinin ve Maarif Vekilinin ağzından işitmek büyük bir garanti teşkil eder. Zaman ağır geçiyor, fakat neticeyi çabuk göreceğiz. Ekseriyetle okuyup yazmayı da, irfan ve nimetlerini de öğrenmiş bir Türk milleti ideal bir cemiyettir.
A. CEMALEDDtN SARAÇOĞLU
1
YENtSABAH
4 MAYIS 1939
M HA t?A MfHMtDİNi
(K HATIRA v, İTİRAFLARI

A-
Tefrika No 80
Yazan ı M. SIFIR
Yeni Bir Tehlikeli İşle
Miralay Esat Beyin Evinde Verilen Mühim Talimat
Bir cuma günü ve ılık bir yaz sabahı idi. Fener yolundaki köşkünün bahçesinde, miralay Esat beyin karşısında idim. Bir gün evvel, yüzbaşı Yusuf bey kumandanın beni görmek istediğini ve ertesi sabah erkence köşküne gitmemi söylemişti.. Yalnız benim değil, büyük ve küçük bütün maiyetinin ve hattâ bütün tanıyanların, candan bir muhabbetle sevdiği ve saydığı bu güzel yüzlü, tatlı sözlü ve merd özlü kumandanın beni görmek istediğini öğrenmek, hoş görünüz sevgili dinleyicilerim, bende çok tatlı bir iftihar ve gururla karışık coşkun ve me raklı bir siirur uyandırmıştı. O gece uyku uyuyamamış, erkenden ken dimi Kadıköy tarafına atmıştım ve nihayet, insana bir bahar güneşi gibi neşe ve kuvvet veren sevimli yü-zile karşılaşmıştım işte.
Kumandan, her vakitki gibi, yine tatlı tebessümlerile yüzümü okşadıktan, hiç te lâyık olmadığım yüksek iltifatlarile gönlümü boşladıktan sonra:
— Seni Kara Mehmet seni, demişti. Benden habersiz işler görürsünüz öyle mi?. Yüzbaşı Yusuf bey hep yaptıklarınızı anlattı. Onu da, seni de falakaya yıkacaktım. Fakat, bu seferlik vazgeçtim. Elinize geçen paraları şehit arkadaşınızın nişanlısına bağışlamanız beni çok duygu landırdı. Kalbimde size karşı daha ziyade muhabbet uyandırdı. Nasıl oldu bakayım Nurinin yarası?..
Utancımdan önüme bakarak cevap vermiştim:
— Kapandı bile beyim.
— Geziyor değil mi?..
— Tabiî geziyor, okadarcık yara ile yatılır mı ki a beyim?. Gülü-verirler adama.
— Mipavrili, Hoca Bekir nasıl, iyiler mi?..
— Millete ve sağlığınıza dua e-diyorlar. îkisi de turp gibi, maşallah. Emirlerinizi bekliyorlar efen-
İyi olsunlar, ya sen nasılsın bakayım?.. Yine benden gizli şöyle bir dolaşmağa, ortalığı haşlamağa niyet ve hazırlık var mı?.
Gerçekten bir suçlu gibi başımı önüme eğmiş ve:
— Beyim, demiştim. Millet ve memleket uğruna her gün dolaşıp koşmağa, düşmanlarla çatışıp boğuşmağa hazırız. Yetişir ki izniniz olsun.
— Memnun oldum Kara Mehmet. İşte ben de bugün hem görüşmek, hem de tatlı bir işi vermek i-Çin çağırttım seni.
Mahcupluğum o anda geçmişti. Başımı kaldırmış, sevinçle kızaran ve kırışan yüzümü Esat beye çevirmiş, baştan ayağa kulak kesilmiş, tim. Bir kumandan ciddiyeti ile sözlerine devam eden Esat beyi dinli-yordum.
— Evvelki gün Hâkimzade Meh met bey gelmiş, bir de Şileli getirmişti yanıma, Bu adamcağız bana, Şile ve civarındaki Türk köylülerine musallat olan Pandeli adında bir pnrle arkadaşlarının cinayetlerinden uzun uzadıya bahsetti. Bu nankörün on üç arkadaşile, bir hafta evvel Şileden çıkıp (Irva) taraflarına indiğini söyledi. Bu habisler, Irvanm garbindeki Beylik mandıra çiftliği civarında yataklanacaklarmış. isten buldaki nankörler tarafından gön derilecek motörlerle denize açılacaklar, akıllarınca İstanbul ile Akçaşe-hir ve İnebolu arasında motörlerle yapılan gizil cephane ve silâh nakliyatına engel olacaklarmış. Ne der-1 »in bu işe?..
İnanırım efendim, yaparlar.
— Peki, bunlara ka paoağızî..
ı Tabii eli bağlı duracak deği-
liz a beyim. Ne emrederseniz onu yapacağız.
— Ben şöyle bir şey düşündüm. Şu sırada bundan daha mühim işler olduğu için Yusuf beyi lstanbuldan ayırıp yanınıza katemıyacağım. Seni sekiz, on arkadaş ile o tarafa gön dermek istiyorum. Elinize bir de motor vereceğim. Şöyle on beş yirmi gün kadar oralarda gezip dolaşınız, denizde ve karada istediğiniz gibi bir cünbüş yapınız. Olur, değil mi aslanım ?.
Esat beyin, harzıcan edercesine kabul edeceğim pek tabiî olan bu emir ve teklifini dinlerken kendimi, o anda aklıma geliveren bir fıkradaki tilkiye benzetmiştim. Tabiî, o zaman bu fıkrayı Esat beye anla tamamış, yalnız için için gülmekle kalmıştım. Fıkra pek meşhurdur, hepiniz bilirsiniz amma, nasıl olsa gevezeliğe koyuldum, izninizle ben de kısaca anlatı vereyim. Aslanın biri bazı işlerinde kullandığı tilkiye bir gün sormuş ve sen, demiş. Tavuk yer ve yemesini bilir misin?.. Tilki de penbe dili İle tüylü dudaklarını yalayıp yaltaklandıktan ve bir oynak aşüfte gibi bir hayli kırılıp kıvrılarak salındıktan sonra, bir kaç defa yutkunmuş ve kuzum Aslanım, böyle şakalarla yüksek huzurunda güldürme beni, demiş... îşte o gün ben de, Esat beyin vaziyetini aslana, teklif ettiği işi de tavuğa benzetmiş ve az daha, kumandalım, güldürme beni diye bağırıverecek bir hale gelmiştim. Gerçi hikâyeyi söylememiştim amma, kimbi-lir, o esnada ne hale girdiğimi ve tilki gibi nasıl yalanıp yutkunduğumu pek iyi bilemiyorum, her halde birden değişiveren vaziyet ve tavrımla Esat beyi bir hayli güldürmüştüm. O gülünce ben de kendimi tutamayıp gülmüştüm ve işte böylece ve güle, söyleşe bir saat geçirmiş, yapılacak işe ait bütün plânları sıraya dizip çizmiştik.
Arkadaşlarımı seçmiş, hazırlığımı üç günde bitirmiştim. Kumandanın verdiği motörü, ağlarla, sarı balıkçı muşambaları ve çeşit çeşit yiyintiler ile donatmış, kendimizi de balıkçılığımıza inandıracak bir kıyafete sokmuştuk. Kendim de dahil olduğum halde hepimize birer mavzer ayırmış, ganice fişek ve bomba almıştım ve bunları sabahleyin Sa-lacıklı Hakki reisin takımları ile boğaza yollamıştım. Kumandanın balıkhanede Şerafettin bey namında bir zattan hepimiz için aldırdığı balıkçı tezkerelerde birlikte verdiği bir miktar dünyalığı da cüzdana yer leştirdikten sonra, ertesi gün arkadaşları almış, motöre atlamıştım.
Bu seferimizde takım, tayfa yüzünden çok zengindik. Hattâ, evvelce bir kaç defa kendisinden bahsettiğim Tarlabaşılı Alekoyu da, fazla olarak, yanımıza tercüman almıştım. Mipavrili dümende, Hoca Bekir makine dolabında bulunuyor, suları yararak boğaza doğru ilerliyorduk. Kadri çavuşun curasını, Vakfıkebirli İzzetin kemençesini din liyor, gülüp eğleniyorduk. Hemşiftîi Nuri yine yanımızda idi. Diğer arkadaşlar da şunlardı. Hopalı Niyazi ve Sadık; İstanbullu Sadettin ve İsmail, Maçkalı Ahmet ve Giresunlu ömerdi. Hepsi de seçme, birbirinden farksız babayiğit canlardı. Aynca, yedek olarak bahriye yüzbaşılarından Piyaleli Ahmet Nuri kaptan ve makinist Sezai beyler de yanımızda bulunuyorlardı. İkisi de hoş sohbetli cesur ve babacan adamlardı. Biz karada bulunduğumuz zaman motörü bu beyler idare ve muhafaza edecek lerdi. Yalnız benzin ve yağ değil gazımız bile vardı ve çok boldu.
(Devamı var)
Başvekilimizin Sshir Meclisinin Şükran Telgrafına Cevabı
Tramvay, Tünel ve Elektrik idarelerinin hükümet tarafından Belediyeye devri üzerine Şehir Meclisi tarafından Başvekil Doktor Refik Saydam’a çekilen şükran telgrafına Başvekil şu cevabı vermiştir:
Vali Lûtfi Kırdar
Tramvay, Elektrik ve Tünel İdaresinin İstanbul Belediyesine devri hakkında hazırlanan kanun lâyihası münasebetile Vilâyet Umumî Meclisince izhar olunan duygulara teşekkür ederim.
Başvekil
Dr. Refik Saydam
BELEDİYEDE :
Cezalandırılan esnaf
Son hafta içerisinde Fatih kazası dahilinde 11 ve Adalar kazası dahilinde de 4 esnaf Belediye talimatına uygun hareket etmediklerinden cezalandırılmışlardır.
Şehir dahilindeki mezarlıklar arsa oluyor
Şehir dahilindeki mezarlıklarda gömülü bulunan bazı meşhur kimselerin mezarları Edimekapı şehitliğine naklolunacaktır. Belediye bu İş için 6000 liralık tahsisat ayırmıştır. Bu nakil işi bittikten sonra Belediye şehir dahilindeki mezarları arsa haline ifrağ ederek satacaktır.
Mısır Çarşısı hâl olarsk kullanılacak
Mısır Çarşısının yardımcı hâl olarak kullanılması için yapılması lâ-zımgelen tadilât için çarşıda bazı istimlâklere lüzum görülmüş ve bu istimlâk 'muamelelerine başlanmıştır.
Cihangir caddesi asfalt olacak
Cihangir caddesinin katranlı şose olarak yapılması kararlaştırılmıştır. Şosenin katranlanması dün müteahhide verilmiştir.
Muhasebe kursu
Belediyenin yeni bütçesi gelir gelmez Muhasebe Müdürlüğü memurlar için bir kurs açacaktır.
Taksim âbidesinin temizlenmesi
Taksim âbidesinin bronz kısımlarının fennî şekilde temizlenmesine karar verilmiştir. Bu suretle temizlenen âbide güzelleşmiş olacaktır.
MÜTEFERRİK I
Orduya hediye edilecek tayyarelerin isimleri
İstanbul tarafından orduya hediye edilecek beş tayyarenin isimleri tesbit olunmuştur. İsimler şanlardır: Kapahçarşı, Fener, Taksim, Bankalar, Galata.
Partinin millî senfoni müsabakası
Cümhuriyet Halk Partisinin millî senfoni müsabakasına gelen dört eser, jüri tarafından tetkik olunmuş, fakat hiç biri kabul olunmamıştır.
Silivride Feci Bir Deniz Kazası
Bir motor battı içindeki taifeleri boğuldu
Dün Silivri’de bir deniz kazası olmuş ve bir motor batarak üç tayfası denizde boğulmuşlardır.
Silivri civarında kum taşıyan bu motor dün Silivri Mimar Sinan Bağlaraltı mevkiinde üç kulaç suda batmıştır. Motor fazla miktarda kum yüklenmiş ve mevsim de hayli İlerlediği için motörün teknesindeki tahtalar aralanarak dahile su sızmış ve tekne ânî surette gark olmuştur. Motörün üç kişiden mürekkep tayfası bu anda baş altında bulundukları için kurtulanııyarak boğulmuşlardır. Dün o civardan geçen kayıklar vaziyeti görerek sahile haber vermişlerdir. Çatalca Müddeiumumiliği hâdise hakkında tahkikata başlamıştır.
Vali Silivride
Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar dün Silivriye giderek orada hükümet konağının temel atma merasiminde bulunmuş ve bazı tetkikler yapmış, akşam şehrimize dönmüştür.
Hükümet vilâyete bunu temin için bir tamim gönderdi
Dahiliye Vekâleti vilâyetler tarafından yapılan telgraf muhaberelerinde tasarrufa riayet edilmesini temin maksadile alâkadarlara bir tamim göndermiştir. Tamime nazaran yapılacak telgraf muhaberelerinde tasarruf temini için şu cihetlere dikkat olunacaktır.
1 — Telgraf işleri yalnız çok müstacel işlere hasrolunacaktır.
2 — Telgraflarda kullanılan ihtiram kelimeleri kaldırılacaktır,
3 — Telgraflarda şahsî işlere yer verilmiyecektir.
4 — Telgrafın metni bozulmadan daha kısa yazılmasına çalışılacaktır.
Hem telgraf muhaberelerinde tasarruf, hem de kırtasiyeciliği önlemek maksadile hükümet bazı işler hakkında kanun ve nizamnamelerde sarahat olduğu takdirde icabının a-lâkadar yüksek makamlardan fcorul-mıyarak yapılmasını bu tamimine ehemmiyetle ilâve etmiştir.
Konservatuar Talebesi
Talebe İstanbulda mecburi hizmete tâbi tutulacak
Konservatuarın ıslahı için toplanan istişarî komisyon henüz, mesaisini bitirmemiştir.
Konservatuar talebesinden istifade için şimdilik düşünülen tedbir talebeyi mektepten mezun olduktan sonra İstanbul’da birkaç senelik mecburî bir hizmete tâbi tutmaktır.
Eğlence Yerleri
Tarifelerinda ucuzluk yapmak İçin imkân aranıyor
Eğlence yerleri tarifelerinde u-mumî bir tenzilât yapmak imkânını hazırlamak için Belediye İktisat Müdürlüğü tarafından yapılan tet-kikat neticelenmiştir. Bu tetkikatta Belediyenin istinat ettiği unsurlar müessesenin mevkii, çalgılı olup olmadığı, artistlerin bulunup bulunmadığıdır. Bu .tetkikat neticesinde birçok eğlence yerlerinin tarifeleri yeniden tasdik olunmaktadır.
DENİZLERDE :
Vapurlardaki emniyet t: rtibatı
Uzak ve yakın sahillerimizde çalışan vapurlarda yolcuların emniyetini daha iyi bir surette garanti etmek için Denizbank yeni tedbirler almaktadır. Bu cümleden olmak ü-zere bütün vapurlara yeni emniyet tertibatları ilâve Edecektir. Bundan başka vapurlardaki can kurtaran simitleri de arttırılacaktır. Denizbank bu hafta içinde yeniden 5000 can kurtaran simidi mübayaa etmek için bir münakaşa açacaktır.
19 Mayıs Bayramına Hazırlık
İKTİSAT İŞLERİ ı
TAKVİM
Kan: 178
Dün vilâyette vali muavini Hü-caî Karatabanın riyaseti altında, Parti balkanlarının iştirakile yapılacak 19 mayıs şenlikleri hakkındı teferruatı tesbit etmek üzere bir ko-
Çiçek Fırtınası
D«fM ««ati 4,53
: 12.11 — ikiUi : 16,04 : 19,08 — Yatsı ı 20,53 imsak 12,56
Afyon bedelleri peşinen ödenecek
Şehrimizdeki afyon tüccarlarından 15 maruf imza ile Ticaret Vekâletine Ofisin koyduğu fiatlar üzerinde müracaatte bulunulmuştu. Bu telgrafta Ofisin derecesi 60-70 kuruşa satılan afyonlan yirmi beş kuruşa almak istemesinin ve bedelle* rinin beş senede ödenmesinin piyasada iyi bir tesir bırakmadığını bildirmişti. Bundan başka tüccarların Ankaraya gönderdikleri heyet vekâletle temaslarda bulunmuş ve verilen izahat üzerine afyon bedellerinin peşin ödenmesi için icabeden tedbirlerin alınacağı kendilerine vâ-dedilmiştir. Esasen verilen haberlere göre yapılan Hânlara rağmen • tahmin edilen mevcut 2500 sandığa ı mukabil henüz pek az müracaat vaki olmuştur.
Fransızlar tiHlin alıyor
Fransız rejisi, yurdumuzun muhtelif evsaf tütünlerinden mühim bir miktarda mübayaatta bulunmıya karar vermiştir. Fransız Rejisinin şehrimizde bulunan mümessili evvelki gün bir münakaşa şartnamesini alâkadar müesseselere göndermiş ve tütün ihracatçılarına da ayrıca tebligatta bulunmuştur. Öğrendiğimize göre Fransızlar 937 ve 938 senesinden kalma istoklardan mühim miktarad satın alacaklardır.
Yapağ satışları hararetlendi
Geçen hafta pazarlığı yapılmış o-la Tarkya’nın kıvırcık yapaklarından 100.000 kiloluk büyük bir parti kilosu 65 kuruştan dün ihracat için satılmıştır. Bu parti Sovvetler için alınmıştır.
Yeni mahsul, kuzu derileri piyasaya getirilmiş ve sikletlerinin fazlalığı dolayısile derhal müşteri bulmaktadır. Bilhassa kalitelerinin iyiliği birkaç senedenberl yurdumuzda teessüs etmiş olan yerli eldiven-cilik sanayiinde kullanılmak üzere mübayaa edilmektedir. Bu derilerin birincileri 150-160 kuruştan satıl-
4 Mayıs 1939 Perşembe
Hicrî: 14 Rebifllevvel 1358 1x21 NİSAN 1355
A
misyon toplanmıştır.
Komisyon yapılacak şenliklerin Fener stadında yapılmasını kararlaştırmıştır.
Resim toplantıdan bir intibaı tesbit etmektedir.
Avrupadaki riyaset oyunları
Avrupa’nın geçirdiği karışık devirler siyaset cephesinda devletlerin karşılıklı oyunlarına şahit olmak tadır. Son ayların tebarüz ettirdiği bir hususiyet, bazı büyük devletlerin takip ettikleri siyaset tarzıdır. Almanya ile İtalya bu hususta ön safta bulunmaktadır. Berlin ile Roma, politika âleminde garp demokrasilerinin mütekabil cephelerini kıracak, efkârı umumiyesinde sarsıntılar tevlit edecek şekilde hareket etmektedir. Filhakika bu devletlerden biri sesini yükseltip her hangi bir siyasî oyuna girdiği zaman diğeri susuyor, ve birincisi sustuğu zaman da diğeri talepler dermeyan etmiye başlıyor. Berlin Avusturya-yı, Südet mıntakalannı İlhaktan sonra faaliyetini bir an için durdurmuş, arkadaşı Roma’da Fransa’ya karşı ânî surette bazı iddialar serdine koyulmuş, sesini yükseltmiştir. Avrupa efkârı umumiyesi bu karşılıklı mânevi ve biraz da maddî darbeler karşısında Şaşkınlığa düşerken yine sulh ümidini terketmi-ye rıza göstermemişti. Fakat bir müddet sonra Almanya’nın ikinci bir darbesi Çekoslovakya’nın ortadan kalkması, yine Roma’yı emellerini ortaya atmaktan sarfınazar ettirmiş ve susturmuştu. Çek hâdisesinin tevlit ettiği akisler sükûnet bulmadan, Roma harekete geçmiş ve Arnavutluk işgal edilmiş, İtalya Krallığı ve Habeş İmparatorluğu sinemize sokulmuştur.
Bu sefer de Berlin susmuştur. Şimdi nöbet yine Almanyada’dır ve Berlin de tekrar sesini, M. Hitlerin Rayhştagdaki nutl|ı ile yeniden hali hazırdaki ve isitkbaldeki siyasetini, demokrat devletlerin faaliyetlerine ehemmiyet vermiyen bir tavırla ve yüksek sesle izah etmiştir. Bu arada Roma yine susuyor. Yaln 12 sıra şimdi oAa gelmektedir. Roma ne yapacak? Bugünün en çetrefil meselesi, matbuattaki yazıların, diplomasi faaliyetlerin esasını Polonya. yani Danzig meselesi teşkil etmektedir. Efkân umumiye bu işe candan sarılır ve her hangi bir silâhlı ihtilâf ihtimalini bertaraf etmiye çalışırsa Polonya’nın itidal tav siye ederken Roma zahirde susuyor. Fakat Berlin - Roma mihverinin â-deta daimî bir devrine istinat eden bir taraflı olarak yüksek sesle konuşmak sırası ona gelmiştir. Fakat bu defa, artık Roma - Berlin mihveri. bu şekilde bir taraflı konuşmayı bırakabilirler ve birlikte seslerini ortalıkta çınlatabilirler. îşte, Avrupa. böyle bir vaziyet karşısında kalabileceğini düşünmelidir ve zaten düşünüyor.
Avrupa siyasetinde her iki devletin, zahirî dostluklarına rağmen, u-mumî siyaset cephesinden, derinden derine bir tezat olduğu da öte-denberi söyleniyor. Bu zaviyeden bakılırsa, M. Hitler’in nutkundaki fikirler, böyle bir düşünceyi temin edecek mahiyette değildir. Filhakika M. Hitler. bugünkü Fransa ile hiç bir arazi ilişiği olmadığını ve Sar havzasının Almanya’ya geçmesile bir husumet mevzuunun artık mevcut olmadığını beyan ediyor. Halbuki mihverin diğer devleti İtalya, Fransa’dan mühim arazi taleplerinde bulunmaktadır. Her hangi bir niza halinde, İtalya’nın Fransa ile bir silâhlı ihtilâfa girişmesi takdirinde, Fransa ile arazi noktasından ilişiği bulunmıyan Almanya, ellerini kavuşturup duracak mıdır? Berlin -Roma mihverinin takip ettiği hattı hareketin seyri, böyle bir ihtimalin varit olamıyacağını gösteriyor. Ve hem M. Hitler nutkunda İtalya ile hiç bir zaman siyaset ayrılığı göstermediği ve göstermiyeceğinl ve müşterek bir politika takip ettiklerini beyan etmekten de sakınm&mıştır. Bu sebepten garp demokrasilerinin karşısındaki mihver siyaseti, Avru-pada halihazır faaliyetlerde uğraş-mıya mahsus bir tarzdır ki, bu siyaset oyunu kat’î mevzuunu Polonya meselesinde gösterecektir. Bu noktadan Kolonel Beck’in nutku bugün merakla beklenen bir siyasî hâdisedir.
Dr. Reıad SAGAY!
4 MAYIS 1939
YENÎS AB AH
z Saylat 3
ON HABERLER
Von Ribbentrop Bugün Italyaya Gidiyor
Macar Başvekili “Berlinde elde etmek istediklerimiz başarılmıştır,, dedi
Berlin, 3 (A.A.) — Almanya hariciye nazın Von Ribbentrop'un yarın Italyaya yapacağı seyahat mü-nasebetile Havas ajansının Berlin siyasî muhabirinden öğrendiğine göre, Von Ribbentrop tam Polonya Hariciye Nazın Beck’in Polonya nokta! nazarı hakkında vereceği i-zahatın arifesinde Almanyadan ayrılmak suretile bu izahata karşı alâkasızlığını da göstermiş olacaktır.
MACAR BAŞVEKİLİNİN PEŞTEDE BEYANATI
Budapeşte, 3 (A.A.) — Macaristan Başvekili Teleki ile Hariciye Nazırı Csaky, saat 9 da Berlinden buraya gelmişlerdir. Bu münasebetle büyük merasim yapılmıştır.
Hükümet partisinin şefi Baron Vay, Almanya ile Macaristamn ga
Rusya Garanti İçin Ingiltere Ve Fransa ile ittifakı Şart Koşuyor
Belçika Yeniden
Asker Topluyor
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
tekliflerine verilecek eevap projesi hakkında arkadaşlarına malûmat verdiği öğrenilmiştir.
Bu proje nazırlar tarafından tasvip edildiği takdirde Moskovadaki büyük elçi Seeds vasıtasile Sovyet hükümetine bu hafta cevap verilmesi ihtimal dahilindedir.
Rusya ittifak istiyor
Paris, 3 (A_’A.) — Bu sabahki gazete tefsirleri:
Fransız matbuatı, Sovyet - İngiliz müzakerelerinden bahsetmekte ve Almanya’ya şiddetle hücum etmektedir.
Le Matin gazetesine Londra’dan bildiriliyor:
İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından şimdiye kadar müdafaa e-dilmiş olan tezlerin oldukça farklı olduğu bildirilmektedir. Verilen malûmata göre, Londra, Polonya, Ru-manya ve Yunanistan’a verilen İngiliz ve Fransız garantilerinin Sovyetler birliği tarafından takviyesini ve Lituanya, Estonya, Letonya ve Finlahdiyanm da garantisi suretile Baltık denizinden Karadeniee kadar bir Sovyet garantisi vücude getirilmesini istemektedir. Fakat Sovyetler, her hangi bir memleketi garanti etmeden önce, Fransa, İngiltere ve Sovyet Rusya’nın üç taraflı bir ittifak teşkil edilmesinde İsrar etmektedirler. Bu iş bit kere yapıldıktan sonra, üç devlet Baltıktan Kara denize kadar yukarıda sayılan bütün devletleri garanti edeceklerdir.
Nihayet, Sovyetler Birliği Hollanda Belçika ve tsvlçreye de garanti verecektir.
Bu malûmattan Sovyetler Birliğinin üç taraflı ittifakı hâlen aranılan teşriki mesai için tahakkuku şart bir esas olarak telâkki ettiği anlaşılmaktadır.
Belçika asker topluyor
Brüksel, 3 (A.A.) — Milli-Müdafaa Nazın beynelmilel vaziyetin birkaç hafta evvel alınan emniyet ted-birleriinn idamesini lcabettirdiğine hükmetmiş olduğundan silâh altına alınmış olan kıtalar arasında münavebe yapılmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine gayri muayyen bir zamana kadar mezuniyet almış Olan askerlerden bir mlktarıo tekrar silâh altına davet edilmiştir.
Amerika, Seferberlik plânını hazırladı
: Vaşington, 3 (A.A.) — Harbiye Nezareti, Seferberlik plânını ikmal etmiştir. Bu plân, harp halinde bir milyon kişinin üş ay içinde silâh at tına alınmasını temin edecektir.
yeleri arasındaki birliği tebarüz ettirmiştir.
Kont Teleki, Almanyanın Maca-ristana karşı beslediği derin dostluk hislerinden bahsederek demiştir ki:
«Birlikte tam bir emniyetle Av-rupanın bu kısmında milletlerimiz ve sulh için çalışmak istiyoruz.®
Diğer taraftan Macar ajansına beyanatta buluna .ıBşvekil demiştir ki:
«Berlin müzakereleri esnasında Tuna devletleri arasında bir yaklaşma ve daha iyi bir anlaşma imkânları araştırdmıştır. Ziyaretimizle varmak istediğimiz hedef tamamen elde edilmiştir. Alman liderlerde yaptığımız temaslar bende Alman-Macar dostluğunun devam edeceği kanaatini tevlit etmiştir.»
Bek Hitlere Cevap Hazırlıyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) rafından kontrol edilmesi.
Varşova, 3 (A.A.) — Bir kararname, yedek subayların talim devrelerim iki senede yapılmak üzere dör thaftadan altı haftaya çıkarmaktadır.
Diğer bir kararname de mütekait zabitler için iki haftadan altı haftaya kadar talim devresi derpiş etmektedir.
Bek cevabını hazırlıyor
Varşova, 3 (A.A.) — Gazeteler, bu ayın 5 inde Hariciye Nazırı Beck’in Dietin heyeti umumiye içtima-ında mühim beyaantta bulunacağını haber vermektedirler.
Başvekil SkladkoAski’nin Başvekil muavini Kwiatkowski ve Diet reisi Mocowoski ile yapmış olduğu son görüşme, bu mevzu hakkında i-di.
Beck’in beyanatı, radyo ile neşredilecek ve ihtimal ecnebi istasyonları tarafından naklolunacaktır.
Diğer taraftan gazeteler, Almanya’nın Varşova Sefirinin bugün buraya geleceğini bildirmektedirler.
Alman sefiri, Dietin içtimaından evvel Beck tarafından kabul edilmesini istiyecektir. Fakat gazeteler, Moltke’nin 6 nisandanberi Varşova-da bulunmamasından ve bu hal kendisinin Polonya Hariciye Nazırile temasta bulunmasını imkânsız kılmış olmasından dolayı bu kabulün ancak Dietin celsesinden sonra yapılabileceğini yazmaktadırlar.
Polonya'nın Alman muhtırasına vereceği cevabın ayni günde Varşova Dietinin aktedeceği celseden evvel maslahatgüzar sıfatile Polonya Sefareti müsteşarı Prens Lubo-mirski tarafından Berlin hükümetine tevdi edileceği rivayet edilmektedir.
Alman matbuatının hücumu
Berlin, 3 (A.A.) — Alman matbuatı, şiddetle Polonya’ya hücum etmektedirler. Matbuat, Polonya’yı ateşle oynamakla itham etmekte ve Dantzig’in Polonya himayesine girmesini isiyen Polonya, matbuatına karşı ateş püskürmektedir.
Lokal Anzeiger gazetesi diyor ki: ♦Demokrat devletler, Polonya’ya Almanya’ya karşı kullanılacak bir koçbaşı nazarile bakmaktadırlar»
Bu gazete Alman - Leh münasebetlerinin şimdi «Beynelmilel tahrikçilerin elinde bulunmasına teessüf etmektedir.
Völkischer Beobachter gazetesi, Polonya matbuatında çıkan makalelerin «En tehlikeli şekiled Avru-
İki Hazırlık Devresi
(B af tarafı 1 inci sayfamızda) rejimleri aleyhinde bulunmalarına ayni şiddetle sinirleniyorlar.
Alman Kayseri Rusya ile Fransa arasındaki ittifaki sevgül vatanı için mühlik bir çember addediyor ve bu çemberi kırmak” emelile bütün gayretini sarfeyliyordu. Hattâ bir aralık, 1905 te, buna muvaffak olduğu ümidine bile düşmüştü. Japonlarla olan harpte fena bir mağlûbiyete uğrıyan Rus Çan ikinci Niko-la'nın Ingilizlere pek kızgın bulunduğu bir dakikadan istifade ederek, onunla Baltık denizinde Björkö’de buluştu ve yanlarında mesul nazırlar olmadan Çara bir muahedename imzalattı.
Bunu Alman Şansölyesi Blow’a mektupla haber verirken o mahut çemberin kırıldığından dolayı duyduğu memnuniyetini bildiriyordu. Bu muahedename, Rus Hariciye Nazırı Lamsdorf’un itirazı üzerine ke-enlemyekûn kaldı. Fakat Wilhelm Çan kendisine celbetmeğe çalışmaktan vazgeçmedi. Ona Fransa ve ln-gilterenin liberal matbuatının Almanya ve Rusya aleyhindeki neşriyatını ihtar ederek parlmantarizm ve liberalizm düşmanlığı yapıyordu. Bugün de Nazi şefleri liberalizmin ayni şiddetle, belki çok daha coşkun surette düşmanıdırlar. Seneler geçiyor, tahtlar devriliyor, imparatorlar kovuluyor, hattâ rejimler de-1 ğişiyor. Fakat Almanyanın harbin' aleyhindeki, milli hâkimiyet aleyhin deki hisleri değişmiyor.
Bu gün Almanya bir çember i-çinde değildir. Rusya ile dost değil, müthiş düşmandır. Fakat ikinci Wil-helm’in 1905 te okadar korktuğu Rus, Fransız ittifakı az çok mev-.1 İngiltere ile etmekte olan müzakereler neticesinde takrar çok fiilî, amelî ve müessir bir şekil alması ıhtîmali vardır.
O zamanlar Çar sevgili kuzeni Almanya imparatorunun teşviklerine ve telkinlerine kapılmıyarak İngiltere ile uzlaşmayı tercih etmiş ve nihayet umumî harpte Almanya ile mücadeleye girmişti. Bugünkü Rusya da, rejim ve iman farklarının ü zerinden atlıyarak, Ingiltereye yak laşmak istidadını gösteriyor. Bu itibarla vaziyet, umumî harbe tekad-düm eden ve onu patlak vermeğe sevkeden tarih safhasına şaşılacak surette benziyor.
Ufak tefek farklarla âdeta ayni günleri yaşıyoruz. Temenni edeceğimiz şey bu hazırlık safhasının ayni meşum ve felâketli neticeyi yani har bi tevlit etmemesidir.
Nedir bu devlet adamlarının kanına sokulan müthiş ifrit ki şu yer yüzünde rahat ve mesut çalışmak ve yaşamak imkânı varken müttasıl başka memleketlere tecavüz ve oralarını istismar hırsını kendilerine telkin ediyor ve onları beşeriyet için bir belâ haline getiriyor. Ne vakit milletler mukadderatlarına sahip o-lup susamış bulundukları sulh idealini fiile çıkaracaklar?
Hiisrvin Calııd YALÇIN
Millet Meclisi
Dün bazı bütçeleri kabul etti
Ankara, 3 (A.A.) — B. M. Meclisi bugün Doktor Mazhar Germen’in I başkanlığında toplanarak mart-ma-yıs 1938 aylarına ait Divanı Muhasebat raporu ile Vakıflar Umum Müdürlüğü 1938 yılı bütçesinde 18 bin liralık münakale yapılması hak-kındaki lâyihaları ve Hudut Sahiller Sıhhat Umum Müdürlüğünün 1939 yılı bütçesini kabul etmiştir.
Meclis gelecek içtimaim cuma günü yapacaktır.
SUrrerbank ve Etlbank birlenmiyor
Ankara, 3 (A.A.) — Sümer Bank ve Etibank’ın birleştirilmesi için tetkikat yapılmakta olduğuna dair bazı gazetelerde çıkan haberlerin a-sıl ve esası olmadığı öğrenilmiştir.
pa’yı zehlrlemiye» çalıştıklarını yazmakta ve İngiliz - Fransız gazetelerinin her gün ateşe yağ attıklarını ilâve eylemektedir-
Kral Zogo Türkiyenin Yükselişine Hayran
mesut ilerleyişimizi derin bir zevk; takdir ve gıbta ile seyrettiğini, bütün inkılâplarımızı adım adım takip eylediğini söylerdi. Kendisi Ebedî Şefimiz Atatürk’ün baş ve ebedî hay Tanlarından biridir.
Her mektubunda sevgili Atamız hakkında en derin hürmet ve tak-dirkârlık hislerini izhar eder ve ondan daima «Büyük Atatürk» diye bahsederdi.»
B. Fevzi bundan sonra sustu.
Belki daha bir şeyler söyfiyecek-ti, belki ona ait, onun fikirlerine dair bir şeyler daha anlatacatı. Fakat her nedense bundan vazğeçti. Elile müphem bir işaret yaparak sadece:
«— Dünya! diye mırıldandı ve dudakları son olarak:
’ «— Kimbilir? Belki!» diye kıpırdadı.
Başka bir şey söylemedi. Yüzünde beliren çizgiler, ne de olsa kuvvetli çocukluk bağlarile bağlı olduğu bedbaht kral hakkında bu anda düşündüklerini okadar açık bir surette ifade ediyordu ki..
H alOk Cemal
s ae ae
Dün gece sabaha karşı karısı, çocuğu, kız kardeşleri ve eski hükümet erkânmdan mürekkep 72 kişilik maiyetüe şehrimize gelmiş bulunan eski Arnavutluk kralı Zogo dün inmiş olduğu Perapalas otelinde istirahat etmiş ve hiç dışarı çıkmamıştır.
General V eygand
Ankara, 3 (Hususî) —- Fransız Generali Veygand, akşam üzeri, Is-tanbula hareket etti ve merasimle uğurlandı. Halk kendisini şiddetle alkışlamıştır.
General bu gün şehrimize gelecek ve öğleden sonra, Rumen hükümetinin sureti mahsusada gönderdiği tayyare ile Bükreşe hareket e-de çektir.
Generalin mühim beyanatı
Paris, 3 (A_A.) — General Wey-gand, Ankaradan hareket ederken Havas ajansı muhabirine aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
«Tahrandan dönüşümde Ankara-da tevakkuf ederek esasen tanımak la müftehir olduğum Reisicümhur ismet İnönü’yü selâmlamak istedim. Reisicümhur hakkımda en lütuf kâr kabulü gösterdi.
Ayni zamanda devletin en yüksek şahsiyetlerile ve askerî büyük rüesa ile de temas ettim.
Kıymetli bir hatırasını taşıdığım bütün bu konuşmalarım fevkalâde bir samimiyet ve itimat içinde olmuş ve alâkalı noktani nazar teatilerine imkân vermiştir.
Türkiyede bulunduğum müddetçe gösterilen ihtimamlardan dolayı da fevkalâde mütehassisim.»
Iranda Teessür
Evvelki gecedenberi şehrimizde bulunan Arnavutluğun talihsiz kralı Zogo’nun İstanbulda yerleşmiş, hattâ burada doğmuş, büyümüş bir süt kardeşi olduğunu işittiğim zaman bu zatı bulmak ve ondan vatansız taçsız kralin çocukluğuna, mazisine ait biraz malûmat, bir kaç hatıra öğrenip okuyucular) ma vermenin bir meslek borcu olduğunu düşünerek B. Fevziyi aramağa çıktım.
Küçük bir vapur yolculuğu ve onu takip eden bir araba seyahati bizi tstanbulun en şirin sayfiye yerlerinden birinin merkezinde iki katlı küçük ve temiz bir vein bahçe kapışma ulaştırdı.
Bir çit kadar alçak divan geçip hemen karşımıza çıkıveren eski tah ta kapıyı çalmamızla açılması bir oldu: f
Muntazam ev kıyafetli, başı yemeni ile sarılmış, penbe yüzlü, saf çehreli 30-32 yaşlarmda bir kadın kimi aradığımızı ve ne istediğimizi sormağa vakit bırakmadan maksa-sormağa vakit bulmadan biz ona maksadımızı söyledik:
— B. Fevzi evde mi?..
Ve sonra onun mütereddit na-zarlan, «Ne yapacaksınız?.» diyen bakışlan karşısında ilâve ettik:
— Biraz gö.rüşecektik tel.
Genç kadın, o dakikada etekleri arasından hızla çıkıp açık kapıdan sokağa fırlamak istiyen küçük, tom bul bir kız çocuğunu seri bir el ha-reketile tutup geriye doğru çektikten sonra bize mukabele edebildi:
— Bey., şimdi kahveye gitti.. A-şağıda, kıyıdaki kahveye!..
Bir kaç dakika sonra, deniz ke-narmdaki viran kahvede ihtiyar bir çınarın henüz yeşillenen yapraklarının gölgelendirdiği kuytu bir köşede B. Fevzi ile karşı karşıyayız.
Şehrimizdeki resmî müessesele-rin birisinde müdür olan bu orta yaşlı, dinç muhatabımızın daha ilk bakışta insana emniyet ve samimiyet telkin eden kibar, asil bir hali var.
Çetin mesleğinin yorucu, yıpratıcı yıllarına rağmen tok bir ses, kavi bir ifade ile konuşan B. Fevzi biraz sonra ağır ağır anlatıyor:
«— Ahmet Zogo benim süt kardeşimdir. Çocukluğumuzun bir kısmı başbaşa beraber geçti. Beraber bulunduk. Beraber okuduk. Büyiflc-adada benim babam ve onun baba-sile bir evde müşterek otururduk.
Zogonun babası Matlı Cemal paşadır. Arnavutluğun en eski ve asil bir ailesinin çocuğu olan Cemal paşa muhtelif vazifelerde bulunmuştur.
Zogonun amcası da, uzun müddet Osmanlı ordusunda kolordu kumandanlığı yapmış Matlı Rıza paşadır.
Rıza paşanın Fehim ve Naim isminde iki çocuğu daha vardır, unlardan B. Fehim adliye mesleğine intisap etmiş ve bir müddet Ankara Cümhuriyet müddeiumumi muavinliğinde bulunmuştur. Kendisi Lâz Osman aleyhine tanzim ettiği iddianamenin parlaklığı ile meslek hayatında tanınmıştır.
B. Naimin de babası gibi silki askeriye intisap ettiğini ve miralaylığa terfi eylediğini işittim.»
B. Fevzi bundan sonra kendi a-ilesi hakkında da şu tafsilâtı verdi:
«— Ben Ispartada doğdum. Halil Hâmit paşanın torunuyum. Is-partada büyüdüm, özbeöz Türk oğlu Türküm. Yedi batın ailem de Türk oğlu Türk olarak tanınırız. Çok u-zun yıllardanberl İstanbulda bulunuyorum. Hayatımı mesleğime ve vazife aşkına verdim.»
Kendisine tevdi edilen işi bütün bir hüsnüniyet ve asil bir feragatle ifa eden adamların duyduğu temiz heyecan ve hisleri yaşadığı, bu son cümleleri sarfederken titriyen sesinden anlaşılan muhatabım, biraz sonra bahsi yine kral Zogoya döndürüyor:
♦— Kendisile küçükken ayrıldık, diyor. Sonra ilâve ediyor:
— «Fakat muhabere ederdim. Zo go bana yazdığı bütün mektuplarda hep Türklerin âşıkı olduğunu anlatır ve Türkiyedeki büyük kalkınmayı, her sahadaki baş döndürücü,
Şehitlerimiz için Hatim merasimi yapıldı
Tahran, 3 (AA.) — Tahran gazeteleri, iki tayyarecimizin şehadeti ile neticelenen müessif kaza hakkm-daki haberi siyahla çevrelenmiş sütunlar içinde vermekte ve yazılarının sonunda kardeş milletin yâsını ve kederini başta majeste Şehinşah olduğu halde bütün Iran milletinin candan paylaştığını bildirmektedir.
Iran hükümeti ölen tayyarecilerimiz için Mcdid camisinde bir hatim meclisi tertip eylemiştir. Bu mecliste Başvekil, Parlâmento reisi, Hariciye Veziri, Harbiye Veziri, diğer kabine âzası, bir çodi mebuslar, Hariciye Vezareti erkânı, Iran generalleri, Iran matbuat erkânı ve kaşif bir halk kütlesi bulunmuştur. Hatim meclisine Mısır, Afganistan ve Irak heyetleri ile sefaretleri erkânı da iştirak eylemiştir. Meclistebaşta Ra-na Tarhan olduğu halde bütün heyetimiz, büyük elçimiz, sefaretimiz erkânı, subaylarımız, erlerimiz ve gazetecilerimiz de bulunmuştur.
Bundan sonra İranın en büyük vâiz ve hatibi Hems, gayet beliğ bir mersiye okumuş ve meclise nihayet verilmiştir. Müteakiben hazır bulu-
Hayır Çiftçi Dayı
Kırklarelinde çıkan 27 nisan tarihli «Yeşil Yurt» gazetesinde okudum. Kıyafeti oldukça düzgün bir köylü çocuğunun 23 nisan münase-betile yapılan geçit resmine iştirak ettirilmemesini haklı olarak muaheze eden gazete, hâdiseyi ayenn şöyle anlatıyor:
«Bu muamele o kadar onvluna dokunmuş ki, haftalaradnberi bayram için hazırlanan ve kendi bayramları olduğunu bilecek, takdir edecek çağda olan bu çocuk, bu en tabiî hakkından mahrum edildiği için çok ağlamış, çok üzülmüş.
Babası:
— Elimden geldiği kadar çocuğu temiz giydirdim. Fakat öğretmeni elbisen yoktur, diye onu 23 nisan bayramından ve merasiminden mahrum etmi'ştir. Ne yapayım. Çiftçilikle 10 nüfus besliyorum. Çocuğuma bu kadar yapabildim. Fakat böyle olacağını bilseydim kaputumu satar. Bay muallimin istediği esvabı yapardım, dedi.»
Hayır çiftçi dayı, doğru düşünmüyorsun! Sen, kara toprağı terinle yuğurarak bu vatanm -beşi, altısı her halde çocuğun olacak- on evlâdını beslemek gibi çok büyük ve mukaddes bir iş yapıyorsun. Bu büyük işle ne kadar övünsen, toprağı yuğuran nasırlı ellerin ne kadar ö-pülse azdır. Kabahat sende değil, o öğretmendedir. Eğer bir öğretmen namuslu ve gayretli bir vatandaşın millî bir bayram için özenerek kendi kudreti dahilinde giydirdiği çocuğunu katından tutup diğer arkadaşlarının arasından ayırırsa çok büyük bir günah işlemiş olur.
Biz, fakir bir milletiz çiftçi davı! Bize lüksün, şıklığın, zarifliğin lüzumu yoktur. Bize., bizim köylüye, sağlam, kullanışlı, yerli ve kendi e-meğile yapılmış şeyler lâzımdır.
Temiz olmak şartile elbisende yama varsa bundan dolayı üzülme-men lâzımdır. Yeter ki, için temiz ve sağlam olsun! Çocuğunu da böyle terbiye et! O öğretmen bir cahillik etmişse kusuruna bakma. Her halde genç, acemi bir delikanlı olacak. inan ki, hatasını öğrenir öğrenmez derhal tashih edecektir.
Onu ı için sakın bayram gününde çocuğuna cicili, bicili bir esvap al-m-’k irin kaputunu satayım deme! Neslimizi ve milletimizi kurtaracak olan şey dışın görünüşü, süsü değil, içerinin temizliği, kudreti ve cevheridir.
Fikrini düzelt çiftçi dayı!
___________MURAD SERTOĞLU 21 Randevu Evi Meydana çıktı
RandvucUlUkten 20 sabıkası olan bir kadın da tutuldu
Şehrimizde gizli randevu evi işletenler hakında yapılan sıkı takipler sonunda; bir ay içinde 21 randevu evi meydana çıkarılmıştır.
Bu cümleden olmak üzere Taksimde Mari Solmaz ve Vasiliki il* Eleni isminde üç randevucu kadın, küçük kızlan baştan, çıkardıkları görülerek yaralanmışlardır.
Bunlardan Eleninin; ayni suçtan 20 sabıkası mevcut bulunmaktadır.
Denizbankın yeni vaziyeti ve yeni tayinler
Ankara 3 (Telefonla) — Deniz-bank Umum Müdürü B. Yusuf Ziya Erzinin Ziraat Bankası İdare Meclisi Reisliğine tayini bugün heyeti umumiyede kararlaştırılmıştır.
Mumaileyhin yerine eski Devlet Demiryolları Müdürü. İbrahim Kemal, muavinliğine de B. Haşmet Dölge getirilmişlerdir. Diğer taraftan Denizbankın münakalât Vekâletine bağlanan «Devlet Denizyolları Umum Müdürlüğü» ne kalbi de kat’î olarak kararlaştırılmıştır.
nan herkes Rana Tarhana, enls A-kaygene, orgeneral Orbay’a taziyet-te bulunmuştur.
Sayfa» 4
TlKtlAlAH
4 JÎÂYIS 1039
HERKESİN
ANLADIĞI GİBİ
Efendimizin irfanı
Maarif Vekili Haşan Âli Yücel Maarif Vekili olmazdan çok evvel tanımıştım. Olgun ve yaygın irfa-nile, memlekette maarifin tatbiki; elzem mahiyet ve şekli hakkındaki pratik düşünce tarzı beni ona çabuk bağladı. Sık sık teveccühünden de mahrum kalmadım. Bir konuşmamız sırasında, kendisine köy mekteplerinin halini ve sistemle tatbi-, katın «hemen hemen sıfır» olan ne-. ticelerini -anlattım. Çok haklı buldu.
Beş altı sene evvel Anadolu’ya gitmiştim. Köylerin çoğunda üçer sınıflık ilk mektepler vardı; ve başlarında rastgele alınmış muallimler...
Tuhaf tiplerle karşılaştım. Meselâ biçare muallim Cümhuriyeti «kuvvetli olmak» »anıyor, o vakitki Bulgar Başvekili M. Muşanofu . (Bulgarların da Türk olduğu naza-riyesini nasılsa işitmiş!) mutlaka Mehmet veya Mustafa Muşa-noftur, diye ısrar ediyordu. Talebesine dersler vermekte idi: «Sultanlar milleti düşünmiyen adamlardı. Devletin parasını helva sohbetlerinde yediler. (Anlaşılan rejimin fecaatini mide sarfiyatile izahın mümkün olduğuna kanidi.)
Sultan Osmandanberi 36 padişah geldi, geçti. Hepsi birer tane olsun tayyare satın alsalardı şimdi şu kadar tayyaremiz olurdu!» Mesele ve kadronun bu cephesini tetkikteki faydasızlığı ve hüsranı anladım. Bu dimağdan, asıl hedefe veçhelenmiş, vazife ve daha ziyade verim bekle-miye ne hakkımız vardı?
Cemiyete borcu, ne pahasıan olursa olsun dünyaya gelmek olan köy çocuğunun ilk vazifesi dört ya-k şmda, tarlada kuş ürkütmek veya sığır gütmektir. Hiç durmıyan in-safsız «dünya şüğulu» arasında yap-' tınlan üç yıllık böyle bir tahsil, hafif ve yavan bir kuşluk yemeğinin . hazım müddetinden ve gıda kuvvetinden daha tesirsiz ve lüzumsuzdu. Ondan sonra çocuk yine aslına rücu ederek, eski tabirle «elifi övendire» zanneden delikanlı olup kalıyordu. Nasrettin hoca aklıma geldir Merhum fırtınalı bir havada hem yola gider, hem de ağzına avuç avuç leblebi unu atarmış; fakat rüzgâr, unu olduğ ugibi alır, savururmuş. Rastladığı birisi hocaya sormuş:
— Ne yiyiyorsun yahu? ’ — Vallahi böyle giderse hiç?
Her köşebaşında çeşme yapıp da su vermemiye benziyen şu hâl ümidimi söndürdü; «Böyle giderse alınacak netice hiç» dedim. Bugünkü vaziyetin beni tekzip ettiğini zannetmiyorum. O vakitler dikkat ettiğim nokta şu idi:
Kantite (miktar) hastalığımız var, bize yalnız rakam lâzım. Hane doldurmak için 9 ile 0 arasında bir fark görmüyoruz. Hemen her köyde bir yapı, bir hoca ve biraz talebe var ya! kâfi. Pekâlâ istatistik yapabiliriz: Şu kadar mektebimiz, bu kadar muallim ve talebemiz var! Amma köy çocuğu ister okumuş, ister o-kumamış; bunun hiç bir ehemmiyeti yok.
Peki; hazırlamak istediğimiz kütüphaneleri, yapmak istediğimiz muazzam neşriyatı kim okuyacak o halde? Yurt nüfusunun % 80 ini teşkil eden köy yine kara cahil kalırsa, kendi kendimize sahip olmak için, millî ve hayatî her zaruret için muhtaç olduğumuz «Millî bünye» yi nasıl kuracağız? Acaba mektep isimli 100 yerimiz olacağına 50-60 hakikî mektebimiz olsa ve mademki köy çocuğunun görüp te göreceği nimet bundan ibarettir- 3 yerine 5 yıllık tahsil müddeti kabul etsek, belki daha kuvvetli semere almaz mıyız? Hazır elimizde ihtiyaç nisbetinde muallim de yokken...
Bunları, idealist Yücel’in mekanizmayı ele aldığı umutlu günlerde hatırlamamak çok güç oldu...
Feridun Osman
fi


Köroğlu Kır Atı Peşinde
Köroğlu Bir Seyis Kıyafetine Girerek Bolu Beyinin Hizmetine Dahil Olmuştu
Köroğlunun Bola Beyinin ahırında kır atinin yanma varışının resmidir
— 27 —
Onlar nasıl olsa kır ata bir şey yapmazlar. Biz de Allalı kısmet ederse onu kurtarmanın yolunu buluruz.
Ayvaz, kır atın sırtında, Çamlıbelden aşağı yavaş yavaş uzaklaşırken, Köroğlu pencereden bakıyor ve çocuğunu kaybeden bir baba gibi ağlıyordu. İşte, binbir itina ile baktığı ve gözünü korur gibi koruduğu kır atı gidiyordu. Kimbilir, bir daha ona kavuşması mümkün olacak mıydı?
Bir taraftan bu iş devam ederken, bir taraftan da hâlâ zindanda yatan Hoylu beye de vaziyet söylenmişti. Hoylu bey:
— Köroğlu benim için kır atını feda edecek kadar budala değildir. Haydi, ne duruyorsunuz? Daha ne bekliyorsunuz? Cellâtlarınızı çağırın, beni bir an evvel öldürmek için işkencelere başlayın! diye cevap vermişti.
Hoylu beye, kır atın geldiği ve artık serbest olduğu söylendiği vakit buna bir türlü inanmak istemedi. Bu nasıl olurdu? Köroğlu nasıl olmuş ta kır atını feda etmeğe razı olmuştu? Buna bir türlü aklı ermiyordu.
Bolu beyi de sözünü tuttu. Kır atı en büyük ve en sağlam ahırına kapadıktan sonra Hoylu bey ile Ayvazı salıverdi. Hattâ Köroğlu ile alay etmek için de bunlara bir demet Nerkis çiçeği verdi.
Hoylu bey, Köroğlunun kendi hayatı için yaptığı bu büyük fedakârlıktan okadar mütehassis olmuştu ki Köroğlile karşılaştığı zaman ilk defa onun ellerine sarıldı ve öptü. Sonra:
— Sen benim hayatımı kurtarmak için kır atanı feda ettin. Canım esasen bugüne kadar şenindi. Fakat bugünden sonra daha ziyade şenindir. Şimdi bana «öl!» de. Hemen hayatımı vereyim.
Köroğlu dalgın dalgın bakınarak söylendi:
— Hayır, Hoylu bey! Bu İşde kabahat sadece benimdir. O saz şairinin Bolu beyinin casusu olduğunu anhyamadım. Bu yüzden az daha ben gidiyordum, ve Bolu beyinin kurmuş olduğu alçakça tuzağa düşüyordum. Benim yerime oraya siz gitmekle büyük bir fedakârlık gösterdiniz. Bunun için asıl ben size borçluyum.
Şimdi kır at meselesi kalıyor. Onu nasıl ben budalalığım yüzünden kaybettimse, yine ve ancak ben kurtarabilirim ve ben kurtarmalıyım.
Köroğlunun bu karan çok büyük bir mukavemetle karşılandı. Hiç kimse onu bırakmak istemiyordu. Hattâ bir ç)ok İleri gelen adamları hep birden Bolu beyinin sarayım basmayı ve kır atı kurtarmayı teklif ettiler. Fakat Köroğlu bütün bu teklifleri reddetti ve şöyle dedi:
— Bolu beyi her zaman böyle toplu bir hareket beklediğinden icap eden bütün tedbirleri almıştır. Halbuki benim yalnız başıma böyle bir cüret gösterebileceğim asla alılma gelmemiştir. Bunun için eğer muvaffakiyet ihtimali varsa, bu ancak ben yalnız başıma hareket ettiğim takdirde mümkündür.
Adamları, bütün gayreSerine rağmen Köroğ-lunu kararından vazgeçirenıiyeceklerini anladıktan sonra ısrardan vazgeçtiler. Köroğlu bir gün hepsini topladı. ODlara uzun uzadıya başına bir felâket geldiği takdirde nasıl hareket etmeleri icap ettiğini an-'.
lattı. Hepsile ayn ayrı vedalaştı, helallaştı. Bilhassa oğlu gibi büyüttüğü ve sevdiği Ayvazla vedalaşma sahnesi çok acıklı oldu.
Köroğlunun bütün, gayretine rağmen gözleri dolu dolu ol4hı. Fakat metin görünmek, ağlamamak lâzımdı, iradesi sayesinde buna da muvaffak oldu.
Bunu müteakip evvelce hazırlattığı çoban kıyafetine girdi. Yanma silâh namına hiç bir şey almadı ve Çamlıbelden ayrılarak Bolunun yolunu tuttu.
Köroğlunun kır atı bir haftadanberi Bolu beyinin ahırında duruyordu. Bu müddet zarfında hiç bir seyis atın yanına yaklaşamamıştı. At okadar tav-lanmıştı ki, yanına kim yaklaşsa kişniyerek şaha kalkıyor, çiftelerle tozu dumana katıyordu.
Atın gösterdiği bütün huysuzluğa rağmen Bolu beyi ümidini kaybetmiyordu. Hergün münadilerini şehrin muhtelif (erlerine gönderiyor ve şöyle bağırtıyordu:
— Her kim ki Bolu beyinin ahırında duran bir atı terbiye etmeğe muvaffak olursa, Bolu beyi kendisini baş seyisliğe tayin edecek ve yüz altın hediye edecektir.
Bu ilân üzerine hergün yüze yakın seyis saraya müracaat ediyordu. Bunların bir kısmı atın azgınlığını görünce hemen vazgeçip oradan uzaklaşıyordu. Bazı bedbahtlar ata biraz daha yaklaşmağa cesaret ediyorlardı, işte bu zavallıların hali pek hazin oluyordu. Zira kır atın insafsız çiftelerine hedef oluyorlar, ya bir yerleri kırılıyor, yahut ta cansız yere yıkılıyorlardı.
Sarayın arka kapısından çıkan cenazeleri gören Bolu halkı, artık bu tehlikeli seyisliğe talip olmaz olmuştu. Şimdi sadece civar kasaba ve şehirlerden gelen yabancı işsizler Bolu beyinin sarayına başvuruyorlar ve ayni hazin âkibete duçar oluyorlardı.
İşte bu sıralarda Bolu sarayının civar kahvelerinden birine köylü kıyafetli bir adam girdi. Yavaş adımlarla kahveciye yaklaşan bu yabancı:
— Ağa., dedi. Çok uzak yerden geldim, işsizim. Bana karnımı doyuracak bir kapı bulabilir misin?
Kahveci yabancıyı bir müddet şüpheli şüpheli tetkik ettikten sonra emniyet kesbetmlş olmalı ki başını salladı:
— Sen fena bir adama benzemiyorsun. Benim yanımda iş yok. Fakat belki sana bir Iş verecek adam bulabilirim. Söyle bakalım, elinden ne iş gelir? Ne yaparsın?
— Benim asıl zanaatım seyisliktir.
•— Seyislik mi?
— Evet... Köyde en azgın atları ancak ben zaptedebilir, ben terbiye edebilirdim.
Neye öyle daldın ağa? Yoksa seyis ariyan bir yer mi biliyorsun?
— Biliyorum an ma, sana yazık olur diye düşünüyorum.
Ne diye y. _ık olacakmış? Aman ağa, kurbanın olayım. Dey ir bana bu yeri?
— Sen Koro ,1u ismini duydun mu?
— Yoo.. Kim bu ağa?
| ^Devamı var)
MEŞHUR CASUS
MUSTAFA SAĞIR
«a NASIL TUTULDU. NASIL ASILDI?—3
Yazan: R. KARAOĞUZ
Mustafa Sagir Çok Zeki Bir Çocuk Olmuştu
Ingilizler Bu Pişaverli Piçin Zekâsını Takdirde Gecikmediler
HULÂSA
Casus Mustafa Sagir İstiklâl Harbi sırasında meş’um bir rol oynıyan ve foyası meydana çıkarak asılan yaman bir İngiliz casusudur. Aslen Hintli olan Mustafa Sagir, İstanbul’a muvasalatında İngilizler tarafından hürmetle karşlaınmıştır. Ş.itndi Mustafa Sagir’in doğduğu Pe-şaver şehrindeyiz.
«Mirane» ceza müddetini bitirdikten sonra, Hapishane memuru tarafından, Kuhmeri dağındaki sayfiyesinde oturmakta olan ajan politik mister (Kıresti) nin evine hizmetçi verilmişti. Tabiî, iki buçuk yaşındaki küçük şeytanı da yanında idi. Zavallı «Mirane» yi, üç seneden fazla süren hapishane hayatı gerçekten uslandırmıştı. Artık kendine ait olmıyan şeylere el sürmek şöyle dursun, başını bile çevirip bakmıyordu. Hele karanlıkta dışarı çıkmaktan, yine şeytan ile karşılaşmaktan çok korkuyordu. Bütün sevgisini, uyduğu şeytanın kendisine hediye bıraktığı yavrusuna hasretmiş, onunla meşgul oluyor, teselli buluyordu.
Küçük şeytan, hamisinin yanında yaşıyor ve babası meçhul olduğu için isimsiz büyüyordu. Dört yaşında bulunmasına rağmen çok dilli ve pek te şirindi yumurcak. Hele yaşile hiç te mütenasip olmıyacak derecede gösterdiği zekâsile, velinimetinin pek te çabuk nazarı dikkatini celbet mişti.
Ailesi İngilterede bulunduğu için «Pişaver» de yalnız yaşıyan mister «Kiresti» resmî işlerinden gayri zamanını hemen hemen bu küçük şeytanla geçiriyordu. Onun bıcır bıcır konuşması, paytak paytak yürümesi pek hoşuna gidiyor, her gün saatlerce onunla eğleniyordu. Kıresti bu yerden yapma, bücür şeytanı daima küçük (Sagir) diye çağırıyordu.
O sene yağmurlar erken başlamış, havalar iyice serinlemişti. Mister Kıresti de, diğer ecnebiler gibi sayfiyesinden «Pişaver» deki İngiliz mahallesine inmişti. Bu mahalle, şeh rin haricinde ve ovaya nazır bir mev kide idi. Hurma, nar, /İma, armut ve şeftali bahçeleri arasında kubbe ve kemerlerine mavi sırça ve mineler sıvanmış, sarı fildişi renginde mermerlerle yapılmış küçük, büyük ve fakat hepsi de birbirinden zarif villalarile, şehrin bu kısmı gerçekten çok hoşa gidecek bir manzara arze-derdi. Bu sebeple, Pişaverin, Avrupai hayat yaşamayı özenen yerli zenginleri de, birer ikişer kasırlar yaptırarak bu kısma geçmişler, mahalleyi genişletip şenlendirmişlerdi.
Mister «Kıresti» ye ait villanın sağ tarafında, Pişaverin zengin ve asilzadelerinden, Vahabî mezhebi âlimlerinden «Molla Ahmet Kutup» namında birinin kasrı, sol tarafında da Pişaverde bulunan İngiliz kıt’ası-nın hekimi binbaşı (Forst) un vil-
lası bulunuyordu. Tuhaf değil mi, bizim küçük şeytanı bu iki komşular da çok seviyorlardı. Hele çocuğu olmıyan «Molla Ahmet Kutup» pek fazla alâka gösteriyordu. Hattâ çağırıldığı (Sagir) isminin başına Mustafayı o ilâve etmişti. Küçük şeytanın ismi o günden sonra «Mustafa Sagir» olmuş, mahallî nüfusuna da bu isimle kaydolunmuştu.
Mustafa Sagir, artık yedi yaşma girmişti. Bir sene evvel anası Mira-neyi kaybetmişti. Mister Kıresti de altı ay evvel Londraya gitmişti. Gi-deken küçük şeytanı, kendi yerine ajan politikliğe tayin edilen mVter «Şa» ya emanet etmişti. Bülbül gibi İngilizce konuşan, tabiî ordu lisanını da bilen Mustafa Sagir terbiye ve zekâsile kendini yeni efendisine de sevdirmişti. Onu da kendine şefkatli bir velinimet edinmişti. Mister (Şa) bu kimsesiz çocuğun zekâsını, çalışkanlığını, öğrenmeğe karşı gösterdiği heves ve istidadını pek beğenmiş, talim ve terbiyesini ihmal etmemişti. Bu çocuk ile meş-n müstesna bir zevk duy muş ve onu büyütüp adam etmeyi zihnine koymuştu. Küçük şeytan on yaşına girdiği zaman, temiz pak kıyafeti, cidden kibar tavrı, hele terbiye ve nezaketi ile minimini bir cen tilmen olmuştu. Herkes, ve bilhassa Pişaverdeki bütün İngilizler onu tanıyor, seviyor, küçük Mister diye çağırıyorlardı.
Pişaverdeki yerli ahalinin çoğu müslümandı. Fakat aralarında Sünnilik, Şiilik, Vahabilik gibi mezhep farkları vardı. Diğer bir kısmı da Mecusi idi. Hindistanm her tarafında olduğu gibi Pişaverde de, islâm-larla Mecusiler arasında çok şiddetli bir zıddiyet ve ihtilâf vardı. Bu yüzden sık sık hâdiseler olur, kan dökülür, ve iki taraftan da bir çok adamlar ölürdü. İngilizler îslâmlar-dan ziyade Mecusilerden yana görünürlerdi. Her hangi bir hâdiseyi bahane tutup İslâmları ezer, üzerlerdi.
Bir Ramazan ayı idi. Küçük mister de tam on iki yaşma girmiş, artık iyiliği, fenalığı tamamile bilip a-yırt edecek bir hale gelmişti. Ramazandan bir kaç gün evvel şehirde yine hiç yoktan bir hâdise çıkmıştı îslâmlarla Mecusiler birbirlerine gir mişler, her vakitki gibi yine birbirlerini yemişlerdi. Ramazanın ilk haftasının bir gecesinde, «Ram» adında sarhoş bir Mecusi eline geçirdiği bir köpek leşini parçalamış, her par çasını da bir camie atmıştı. Hâdise, pek tabiî olarak islâmlar arasında büyük bir hiddet ve infial uyandırmıştı. Şehirde bulunan Ingiliz kıtaları, Islâmlann Mecusi jnahallesine yaptıkları hücumu, çok güçlükle dağıtabilmişler, fakat sükûnu bir türlü temin edememişlerdi. Pişaver müftüsü (Müftü Davut) Mister (Şa) ya müracaatle suçlunun bulunmasını, şiddetle cezalandırılmasını ısrarla istemişti. (Devamı var)
Bu akşam lale Sinemasında BÜYÜK GALA En Büyüle Fransız Yıldızı VİVİANE ROMANCE’ın en tanınmış Fransızca muharriri Francis Carco’nun görülmemiş şaheseri KADINLAR HAPİSHANESİ Programa ilâve olarak Metro Goldvin Mayer Jurnal RENKLİ MıKî VVALTDiSNEY yerlerin evvelden kapatılması rica olunur. Telefon; 43595
4 MAYIS 1939
YENI8ABAH
' Sayfa ı •
Güzel Olmanın
- 59 - İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Ermeni Mezalimi
Divanıharp Ermenilerden Korktuğundan Birini Mahkûm Edemiyordu
Bu Yüzden Ermeniler Cüretlerini Gitgide Arttırıyorlar, Türklere Her Zulmü Reva Görüyorlardı
eden Osmanlı Rus mütareke murahhasları
Erzincauda içtima
Şubat ortalarında uzak mevzilerdeki toplarm kamaları ve rasat ve nişangâh dürbünleri kâmilen toplanıp merkezdeki depoya cemedilmiş, yakın mev-zidekilerin dahi nişangâhları çıkarılıp sıra kamalarının alınmasına gelmişti. Palandövendeki toplar hakkında dahi emri yevmi verilmiş idiyse de henüz icra edilememişti. Yalnız Kürtlerin taarruzunu def’e tahsis edilmiş olan toplarm nişangâhları üstünde idi. Osmanlı kıtaatının yakın zamanda taarruzu beklenmiyordu. Osmanlı kıtaatı yaz gelmeden evvel harekete gayrimuktedir ve kuvvei maneviyesi bozuk zannediliyordu.
12 şubatta tepeden tırnağa kadar müsellâh olan Ermeni eşkiyasının da on, on iki kadar Türk’ü istasyon civarında alenen kurşuna dizdiklerini gören iki Rus zabiti bunları kurtarmağa teşebbüs etmişse de bunlar da silâhla tehdit edildiklerinden bu biçareler kimse tarafından muavenet göremeyip telef olmuşlardır.
13 Şubatta ordu kumandanı idarei örfiye ilân ve divanıharp teşkil ederek eski kanun mucibince idam cezası tatbikini emretti. Miralay Morel Erzurum mevkü müstahkem merkez kumandanı ve Ermemden birisi de divanıharp reisi tayin olundu. Başkumandanla birlikte mevkii müstahkem kumandanı General Gerasimof ta bu gün Erzurumdan hareket ettiler. Bunlar icabında topçu çekilirse geride hangi mevkide içtima edeceğini tayin edeceklerdi. Mevkii müstahkem topçu kumandanlığı vazifesini ifa etmek üzere kaldım. Miralay Morel’in karargâhı ekseriyetle Rus zabitlerinden müteşekkildi.
Alay erkânıharbi erkânıharp yüzbaşısı Şenör »di. Ordu kumandanı gidince miralay Morel başka bir tavır takındı. Erzurum son dakikaya kadar müdafaa edileceğinden zabitan ile eli silâh tutan erkeklerden kimsenin şehri terketmelerine müsaade etmi-yeceğini söyledi. Erzurumdan hareket etmek arzusunda bulunan zabitaa hakkında divanıharbe malûmat verdiğim zaman divanıharp azasından Sohum-yan yüksek sesle bağırarak Erzurumdan çıkmak is-tiyenlerin hepsini bizzat kendisi vuracağını ve gizlice kaçanların ise Köprüköy ve Hasankalede ikame «dilen kuvvetli Ermeni kıtaatı tarafından bizzat ken-, fli vesikasını haiz olmıyacaklanndan dolayı yakalanıp divanıharbe irsal edileceklerini söyledi. Kurtulmak güç olan bir kapana tutulduğumuzu anladım, idarei örfiye ve divanıharp Ermeni eşkiyası için olmayıp bilhassa Rus zabitleri için teşekkül ettiği tezahür etti. Şehirde cebir ve tazyik eskisi gibi devam etti. Her zamanki gibi silâhsız ve müdafaasız oldukları halde taarruza duçar olan Türk ahalisini Rus zabitleri imkân dairesinde müdafaada bulundular. Maiyetimde bulunan zabitlerden bir çoğu sokakta yakalanmış .soyulmuş olan Türkleri cebren kurtarmışlardır. Fen memuru vazifesini ifa eden Karayef gündüz sokakta bir Türk’ü soyup kaçan bir Erme-
niyi silâhile vurmuştur. Silâhsız muti ahaliyi telef edenlerin cezalandırılacağı vâdinden hiç bir şey çıkmamıştır.
Divanıharp Ermenilerden korktuğundan hiç bir Ermeniyi mahkûm edemedi. Halbuki divanıharbin teşkilini en ziyade Ermeniler talep etmişlerdi. Hiç bir zaman bir Ermeni diğer bir Ermeniyi cezalandı-ramıyacağını Türkler musırren iddia ederlerdi. Rus darbı meselinden (Karga, karganın gözünü oymaz) derler ki doğru olduğunu gözümüzle gördük. Eli silâh tutabilen Ermeniler firar etmekte olan ailelerinin muhafazası kaydile hep beraber firar ettiler. Mahpus bulunan zabit vekili Karagudayef haberim ve müsaadem olmaksızın tahliye edilmiş. Bunun tahliye sebeplerini miralay Morelden sorunca: Yeniden tahkikat icra edilerek masumiyeti tebeyyün etmiş olduğunu söyledi. Halbuki gerek ben ve gerek bir iki zabitim vak’anın en mühim şahitlerinden idik.
Bize buna dair hiç bir sual sorulmadı. Bununla beraber alayca tahkikat ve isticvabat yaptırılarak dosyasını miralay Aleksandrof’a tevdi ettim.
Tafta’da bizzat yakaladığım cani dahi hiç bir cezaya duçar olmadı. Miralay Morel Erzurum Türk halkının ayaklanmasından korkmağa başladı.
17 Şubatta Andranik Erzuruma geldi. Bununla beraber havalii müstevliye komiseri muavini doktor Zavaryef te beraberdi Ermeni mesailelerile hiç meşgul olmadığımız için Andranik’in hükümeti Osmani-yece idama mahkûm bir cani sayıldığından haberdar değildik. Bunların hepsini yedi martta Osmanlı ordusu kumandanile konuştuğum zaman öğrendim. Andranik Rus mirlivası formasile geldi. Dördüncü rütbeden (Sen Vilâdimir) ve ikinci rütbeden (Sen Jorj) salibinin ikinci rütbesini dahi hamildi. Bunlardan başka efrada mahsus (Sen Jorj) salibinin ikinci rütbesini dahi hâmildi. Bunun maiyetinde kendi erkânıharp reisi olan Rus erkânıharp miralayı Zinki-yeviç te beraber gelmişti. Andranik, Erzuruma gelmeden bir gün evvel miralay Morel, Andranikten aldığı telgrafta Erzurumdan firar eden korkakları kâmilen telef etmek üzere Köprüköyüne makineli tüfekler ikame edilmiş olduğu zikredildiğini umuma ilân etti. Andranik gelince miralay Morel’in yerine Erzurum merkez kumandanlığını deruhde etti. Miralay Morel bunun emri altında kaldı. Biz de daima Miralay Morelin kumandasında bulunduk. Andrani-kin muvasalatı günü mmtakam dahilinde bulunan Tepeköyünde bütün ahali kadın, erkek, çoluk çocuk kâmilen Ermeniler tarafından katliâm edilmiş olduğunu o mıntakadaki zabitim vasıtasile haber aldım, tik görüştüğüm hengâmda hemen buna dair yavadisi kendisine söyledim. Benim yanımda emir verip Tepe-köyüne yirmi atlı gönderdi. Hiç olmazsa faillerden bir kişi olsun yakalanmasını emretti. Bundan ne netice çıktığını ben bugün bilmiyorum.
'(Devamı var)
Sinirli Olmamak Bunun İçin
Bu günlerde belki biraz sinirlisi-nizdir? Bunun da şaşılacak bir yeri pek yoktur... Hattâ içimizden sinirlerine hâkim olmayı bilen, sükûnetle duran kimseler de dünyadaki hâdiselerden müteessir oluyorlar... Bu sinirlilik hâletinin âmili ne olursa olsun, bundan haz ve zevk duymak ta mevzuu bahsolamaz. öyle ise buı dan nasıl kurtulabiliriz?
Evvelâ fizik cihetten işe bakmak lâzımdır. Zira manevî cihetten ziyade fizik sahada âni tesir yapmak, müsbet bir netice almak imkânı da« ha galiptir. *
Bu suretle bakarsak, önümüze Hidroterapi çıkar. Mükemmel bir â-sap müvazenesi için su, en esaslı bir unsurdur. Fakat gelişi güzel sıcak veya soğuk banyolar da almak iyi değildir. Sinir yorgunluğu ensenizde, o biçimsiz ağırlığı tevlit edince, en mükemmel ilâç, eğer bir masaj yapan bulunmadığı takdirde, duştur. Evinizde duş varsa, oldukça sıcak bir derecedeki suyun altına girip enseyi bu tazyik altında tutmalıdır. Hattâ başınızı duvara dayıya-rak ve gözlerinizi kapıyarak 4 veya 5 dakika müddetle sıcak duşu sır-tmızda hissediniz. Bundan sonra zevkli bir iç ferahlığı ve sükûnet hissedeceksiniz.
Duş olmaymca, enseniz üzerine da sıkacağınız bir sünger de kullanabilirsiniz.
Bunu müteakip derhal soğuk bir duş alıp almamak meselesi sizin takdirinize kalmıştır. Fazla asabî hallerde, bu, şayanı tercih değildir, sıcak duş daha iyidir, işte duş olmazsa, elinize büyük bir sünger parçası alarak ensenize koyar ve sıkar ve suyu, amudu fıkariniz üzerinden a-kıtırsanız hakikî bir istirahat ve sükûn duymanız muhakkaktır.
Buna mukabil, sinirlerinizin bozukluğu hakikî bir manevî inhitat vukua getirirse, bütün gece uykusuz kaldıktan sonra, gündüz de yarı u-.yanık bir halde gezeceğinizi hissederseniz, sabahleyin uyandığınız zaman soğuk bir duş çok faydalıdır. Fakat, bu duşu yataktan çıkar çıkmaz, vücudun henüz sıcak olduğu bir zamanda yapmalıdır. Ve duşu müteakip, havlu ile kurulanmayıp, ellerin ayasile, sıkı surette friksiyon yaparak kurulanmalıdır.
Bundan sonra tekrar yatıp bir müddet derin derin ve sakinane nefes alınız. Bu teneffüsü yaparken manevî bakımdan da Btıvvetinizi artıracağınızı ve hattâ artırdığınızı da kendi kendinize telkin etmelisiniz, bu ütüsükjestiyon sinir bozukluğu halinde çok ehemmiyetlidir.
Sinirden uyuyamazsanız su, yine hakikî bir ilâçtır. Soyunduktan sonra vücudünüzden bir miktar soğuk su geçirmeniz yani bir tüvalet eldi-venile soğuk su ile bir friksiyon kâfidir. Bunu yaptıktan sonra kurulanıp yatınız. Uyumadan evvel okumağa uğraşmaym. Soğuk su ile frik siyon yaptıktan sonra kitap okumanın uyku getirmediği ve düşünceyi uyumak fikrinden uzaklaştırdığı ve uykusuzluğu ortaya çıkardığı isbat edilmiştir.
Ayrıca, çok şekerli ve sıcak bir fincan sütün de, yatakta yavaşça içildiği takdirde, uyumağa imkân verdiği de müsbettir.
Sinir meselesinde gıda bahsi de mühimdir. Kendi vücudünüz için çok dikkatli olmanız lâzımdır. Şekerli gıdalar, güzel tatlılar ve ara sıra da tatlı bir şarap... İhtiyaç halinde kendisini gösterir, sinirleriniz bozuk olduğu müddetçe şişmanlamaktan katiyen korkmayın.. Fakat her yemekte de fazla miktarda karnınızı doyurmayın., öğle ve akşam yemekleriniz, hafif olsun, yalnız i-kindi vakti, saat beşe doğru bir kahvaltı edin. Yediklerinizi iyi bir şekilde çiğnemek lâzımdır, çabuk yedikçe sinirleriniz bozulabilir, yine ye mek esnasında, âsabmızı bozacak mevzulardan kaçınmağa çalışınız.
Baharın yağmurlu
Yemek yerken bütün vücudünüz, zihniniz uyanık vaziyettedir. Meselâ kızartmanızı yerken fena bir havadis, veya bir kavga, midenizin bozulmasına ve dolayısile sinirlerinizin altüst olmasını ve nihayet maneviyatınızın bozulması neticesini doğurur.
Nihayet, fazla sinir bozukluğunda neşe ve sükûnet bulmak için iki metod vardır: Esnemek veya gülmek. ,
Esnemek, yani tabiatte yaşıyan canlı mahlûkların gerinmek ve uyumak hassası, açık havada dolaşmanın tesirile vukua gelebilir. Bu metod, can sıkıntısı verecek bir kitabın mütaleasına bin kere tercih edilmelidir.
Gülmek te mükemmel bir şeydir; fazla neşeli veya tuhaf bir filme gitmek, veya garip bir kitabı o-kuyaı ak, bîr iki saat her şeyi unutmak lâzımdır. Fakat bu da tabiat meselesidir. Bazıları sinemayı, bazıları sporu, bazıları da musikiyi dinlemeği isterler.
Fakat neticede, en esaslı tedbir, ertesi günü ne olacağını düşünmemek ve eğer... ile başlıyacak cümlelere kulak asmamaktır.
Yağmur?...
Yağmuru da, her günkü düşünce ve üzüntüler gibi çabucak unutuyoruz. Güneşli geçen üç gün, em-primeli robunuzu, tualden tayyörünüzü düşünmenize kâfi geliyor. Fakat aklı selim, iyi düşünmek bahsine gelecek olursak, yağmur altında da. zarafet ve şıklığı muhafaza etmenin zarurî olduğunu kabul lâzımdır.
«Yağmur yağıyor, bu gün dışarı çıkmıyayım.» veya «şu yağmur sağanağı geçsin de...) gibi cümleleri artık unutmak gerektir. Zira meşguliyetler, faaliyetler, insanın arkasını bırakmıyor. Günün, hattâ gecenin her hangi bir saatinde dışarı çık mak mecburiyetini insan kendisinde hissediyor. Bunun için de, yağmura, kara, fırtınaya göre giyinmek ve hazırlanmak ta zarurî bir keyfiyet halini alıyor. Halbuki daima güzel, şık giyinmek te lâzımdır. Bu suretle eski kalın ve biçimsiz kauçuklara veda edilmiş ve şehir sokaklarında tam spor kıyafeti de hoş görünmediğinden, yeni modellere da yanan, ince, renkler, çiçekli, parde-süler, ve yine kauçuktan olmak ü-zere meydana çıkmıştır.
Şimdi bu bahiste şayanı hayret yenilikler müşahede edilmektedir. İhtisas kazanmış fabrikalar fevkalâde güzel, lüks, ağır empermeabel-
Güzelliğin En Birinci Şartıdır. Sinirli Olmaktan Çekininiz
günlerinde giyilıcek iki kostüm modeli
ler yapmakla ve piyasaya çıkarmak fadırlar.
Bu pardesüler, pratik olduğu kadar da her türlü kumaşa tekabül e-decek şekilde yapılmış, gözleri ok-şıyacak manzaralar göstermektedir-
Bu suretle, daima, şehrin ve sayfiyenin fena oyunlarını, şıklık* ve zarafeti de muhafaza etmek şartile, neticesiz bırakmak İmkânı hasıl olmuştur. Bazı dalgın tabiatlilerin her yerde unuttukları şemsiyeye artık veda etmek zamanı da gelmiştir.
Kırk yaşında da yirmi yaşında imiş gibi boyanınız
Yaşlar ilerleyip yirmiyi, otuzu, kırkı aştıkça, her kadının çehresi ve ifade ettiği manâlarda, dolayısile makiyaj tarzları da değişir. Yirmi yaşmdan evvel bir kadın için (güzel olacak) otuz yaşmda (güzel!) ve kırkını da geçiren (evvelden ne güzeldi!) denir.
Bu sebebtendir ki orta boyanma sanatı denilen bir sanat çıkmıştır. Ve bu sanatın da kendisine mahsus kanunları vardır: Yirmi yaşmda, yapacağınız boyalar, sizi sert ve yaş lı göstermelidir. Otuzunda, kendinizi meydana koyabilirsiniz. Kırk yaşma gelince, makyajı hafifletirsiniz Umumiyetle, bu sahada, yirmi yaşına gelmiyenlerle, kırk yaşını geçmi-yenler bu işin en acemisi olarak görülmekte ve iyi renkleri intihap ede memektedir. Ayni zamanda makyajlarında ifrata varıyorlar. Neticede 20 yaşına gelmiyen genç kızlar olgun ve serbest kadın tavrı aldıkları gibi kırk yaşını aşanlar da birer genç kız karikatürü oluyorlar. Halbuki bu iki yaşm nekadar garip de olsa, ayni şekilde makiyaj yapması lâzımdır. Burada, hafif, belirsiz, aydınlık ve tath bir renk mümkün olduğu kadar tabiî bir vaziyet aranılacak yegâne esastır. Ayrıca yaşlı bir kadın, haddinden fazla kumral veya kızıl saçlar, göz kapakları, kirpikler üzerindeki boyalar, zamanın işaretle, diğer simaları daha yaşlı gösterir.
Bu sebebten her kadının bu hususlara dikkat edip kendi tenine, biçimine, vücuduna münasip gelecek boyaları, rujları seçmeleri evlâdır. Zira rujlar, pudralar, her deri üzerinde, levantada olduğu gibi değişir Hattâ dudaklar da bile şeklini değiş tirir. Sîzde iyi duran ruj bir diğerin de viyolet olabilir,
Prensip olarak, lıerşcyden evvel kırk yaşma geldiğiniz vakit genç kız gibi gayet h*.fif v« sade makyaj yapınız.
&
4 MAYIS 1139
NÂ - BÂ
Yazan : HUsamettln Nuri
Onların saadetleri de bir rüya kadar kısa sürdü. Bir gün; hasret kokan ıhlamur ağaçlarının kümelendiği küçük ormanın mor renkli gölgeliğinde tıpkı birleştikleri gibi ayrıldılar*.
Yalnız sevgileri gözyaşı, kahkahaları birer hıçkırık olarak...
İlk gün birbirlerinin dudaklarından heyeoan, hayat emmişlerdi.. Son gün yine ayni yerden birbirlerine ıztırap, verem, ölüm sundular...

Nâ-Bâ, kanarya sarısı ö rtülü orta masasının üzerine kızıl renkli buhurdanını bırakırken ılık bir amber kokusu odayı koçakladı.
Yine dalgındı... Halinde, acı görmüş talihsin insanların yorgunluğu ifadelenmişti... Yavaş adımlarla pen cereye doğru Derledi.. Gözleri, kd’yu renkli ince tül perdelerin arkasından dışardaki perişan sonbahar akşamına takıldı...
Onu düşünüyordu.. Kırık hayatının bütün yanıldığını çözen bir sesle:
— «Bu akşam Venps yorgun, bu akşam Venüs hasta!»
Diye mırıldandı. On sekiz baharının en çılgın heyecanlarını onun sıcak kucağında tattığı bir dün akşam masalı idi bu...
Şair Faik’in dün akşam ona içirdiği his şarabının bu en içli parçasını mırıldanırken; kadın ruhunun gururdan fırtınalarla sarhoşlandığı gözlerinde okunuyordu...
Demek Venüs kadar güzeldi. Demek ki Faik ona bir mabut gibi tapıyordu.
Sonra saate baktı.. Dün akşamın silinmez hatıralarına bağlanan histerindeki tatlı yorgunluk hâlâ geçmemişti.. Uzaklardan birşey bek-liyen, onu görmek için ıhlamurlu yola takılan gözlerinde bir alev yandı. Ve bu alev bir anda kalbine kadar uzandı.. Can evinin içinde en
Biga - Balıkesir yolundan notlar
Ça pazar Nahiyesi Bir Kaplıca Merkezi
Biga, (Hususî) — Balıkesir - Çanakkale şosesi üzerinde bir iki sene evvel kaza yapılmasına karar verilerek sonradan bütçe darlığı dolayı sile geri bırakılan Çanpazar nahiyesi bembeyaz evlerile zümrüt ovaların ortasında bir inci gibidir. Nahiyede belediye teşkilâtı olmamasına rağmen nahiyenin kıymetli müdürü Zihni Damar’ın gayretile köyün ihtiyar heyeti her bakımdan muvaffak olmaktadır. Nahiyede köy konağı, Halk Partisi, J. Karakolu, mo-derin bir şekilde inşa, köy halkının kültür ihtiyacını karşılamak üzere okuma odası tesis ve radyo temin edilmiştir. Bu sene de aşım durağı binası ile köylünün tohumlarım temizlemek üzere Ziraat Vekâleti tarafından gönderilecek olan selektör binasının inşasına başlanmıştır. Köyün en mühim varidatını teşkil eden ve bilhassa romatizmaya fazla şifalı bulunan Çanpazar kaplıcasının konforlu ve her türlü sıhhî şeraiti haiz bir şekle getirilmesi maksadile nahiyeye bağlı iki köyün iştirakile (Çanpazar Kaplıcaları Birliği) ismi altında bir birlik teşekkül etmiş ve nizamnamesi de tesbit edilmiştir. Bu köylüleri kollektif şekilde yapacakları yardım ve kaplıcanın varidatı 3850 lira kadar tutmaktadır. Kaplıca yıkılarak derhal inşaata başlanacağı için birlik, kaplıcanın su taksimatı projesini yapmak üzere bir mühendisin celbi için lâzım-gelen makama başvurmuştur.
Kaphoa şimdilik iptidaî şekü-de olmasına rağmen civar vilâyet V6 kazalardan mevsiminde epeyce müşteri cezbetuıekledlr*
gizli bir köşeyi kanatan bu kahpe ve kıvrak akışın yakan serinliği göz lerinden istemiyerek iki damla yaş süzdü.
— İşte geliyor... diyebildi..

Ne yapacaktı şimdi? Bütün bir gecesini sabahlara kadar ümitsiz hayallere yoldaş etmiş, fakat yine bir karar verememişti
Çünkü hastaydı.. Tıpkı dışarda-ki sonbahar gibi.. Birer birer dallarından yere düşen sarı yapraklar kadar hasta idi... Belki de pek yakında bu yapraklar gibi derin bir sessizlikle o da hayattan ölüme kopacaktı?..
Bir an titredi... Ne feci bir hakikatti bu.. On sekiz baharının doymadığı tatlı çılgınlığı dün akşam hayat emdiği dudaklara da ölüm a-şüamıştı. Bunu ona söyliyememişti. Yıllardanberi pençeleştiği bir yaşamak arzusu dudaklarını kilitlemiş-ti sanki... Düşündü., düşündü.. Sonra halindeki mütereddit insanlarla durgunluğu birdenbire siliniverdi.
Hayır, dün akşam konuştukları gibi Faik’i penceresinin tülleri arasından görür görmez bahçe kapısına inmiyecekti. Bu karar bütün bir acı ile damarlarım kavurdu. Boğazında bir iki hıçkırık düğümlendi.. Nemli gözlerim silmeğe bile lüzum görmeden yerinden fırladı.. Orta masasına doğru hızla yürüdü. Çiçek vazosunun içinden sarı bir gül ayırdı. Sonra birdenbire; araladığı tül perdeli pencereden, aşağıda hasta bir kalpten hayat bekliyen Faik’a doğru fırlattı...

Nâ-Bâ, ertesi gün iki satır bir mektup aldı.. Faik her şeyi anlamıştı. Tekrar tekrar okudu:
«Dün pencerenden bana sarı bir gül fırlattın.. Toprağa düşmeden tutarak kokladım.. Gözyaşı kokuyordu..»
Binanın modern bir şekle kaİDi, sıhhî şartların tatbiki ve müşterilerin istirahatlerinin temini muhakkak ki büyük bir rağbete mazhar olacaktır.
38 36 86
BİGADA EĞİTMENLERİN ÇALIŞMASI
Biga, (Hususî) — 152 köyü bulunan kazamızda üçü yatılı olmak üzere 40 dan fazla ilk okul ve okulu bulunmıyan köylerde de 24 eğitmen mevcuttur. Bu kere diğer okulsuz ve eğitmensiz köy çocuklarının okuma ihtiyacım karşılamak üzere E-dirne Eğitmen Kursuna 18 namzed daha gönderilmiştir. Kazanın yedi köyünde de okul inşasına devam e-dilmektedir. Bir kaç sene içerisinde kazamızın bütün köylerinde okul veya eğitmen noksanlığının tamamen izale edileceğini (Kültür sever îlçe-bayımız Hikmet Yavuz’un bu yoldaki çalışmalarım görerek) katiyetle söyliyebilirim.
____ OZANGİL Tekirdağda alaylar merasimle ant içtiler
Tekirdağ, 3 (A.A.) — Dün Te-kirdağdaki alaylarda and içme merasimi yapılmıştır. Alay komutanları, alaylarının şerefli mazisini ve and içmenin kudsiyetini anlattıktan sonra bütün askerler takım halinde Tümen komutanının huzurunda yemin etmişlerdir. Bu merasim bittikten sonra Tümgeneral Kemal Balıkesir, heyecanlı bir söylevle Türkün yiğitliğini, atalarımızın meriliğini te barüz ettirmiştir.
Mektebi en çok olan Kazamız: Tarsus
Tarsustaki Mektep Adedi Birçok Vi-lâyetlerimizdekinden Daha Fazladır Buna rağmen mevcut mektepler, yine ihtiyacı karşılayamıyor !..
Tarsus köy okullarından biri
Tarsus, (Hususî) — Türkiyede mektebi en çok kaza hangisidir? diye sorarlarsa hiç düşünmeden (Tar sustur!) cevabını verebiliriz. Hâlen kaza merkezinde bir orta, beş ilk okulla bir Amerikan kolleji ve köylerde kırk mektep vardır. Her sene yirmiden aşağı olmamak üzere millet mektepleri açılır.
Bu kadar mektebe değil kazalarımız bir çok şark ve cenup vilâyetlerimiz malik değildir. Koskoca Mar din vilâyetinde mektep ededi otuzu geçmez. Diyarbakırdan itibaren bütün şark vilâyetleri ayni vaziyettedir.
Tarsuslular zihniyet itibarile ileri ve maarif sever kimselerdir. Köy lülerden yarısından fazlası okuyup yazma bilir. İçlerinde İstanbul gazetelerine abone olanlar ve günlük havadisleri muntazaman takip edenler pek çoktur. Tarsusta şark vilâyetlerinden fazla gazete satılır. Kadro verildiği takdirde mektep binası ya
36 36 88
Erbaada
Kfiçök şehit Millî piyesini temsil eden çocuklar
Erbaa, (Hususî) — 23 nisan mu hitimizde çok neşeli ve hareketli geçmiştir. Günün şerefine «Taşova» ilk okulu yavrulan tarafından tertip edilen müsamere çok güzel olmuştur. Çocuklarımızın yaptıkları «Kü-
Şark Rum Patriği Komaya gitti
Bari, 3 (A.A.) — Antakya, İskenderiye, Kudüs ve bütün şarkın Rum Katolik patriki Monsenyör Cyrill Mogbegab, ayni mezhebe men sup piskoposlarla dün buraya gelmiştir. Patrik, Papaya tazimatını arzetmek üzere hemen Romaya hareket etmiştir.
Yeni bir İngiliz zırhlısı denize İndirildi
Londra, 8 (A.A.) — 35.000 tonluk «Prince of Wales) zırhlısı bugün denize indirilmiştir.
pacaklarına dair köylerden mütemadi müracaatlar vukubulmaktadır.
Hâlen ne merkezdeki, ne de köylerdeki mektepler ihtiyaoı karşılıya mamaktadır. Şehirde Tarsus fabrikatör ve hcmiyetperverlerinden bay Sadık Eliyeşil otuz bin lira sarfile modern bir ilk okul binası inşa ettirmektedir. Değerli vatandaşımız plânını Maarif Vekâletinden getirtmiş ve inşaata başlatmıştır. Bina ö-nümüzdeki ders yılına kadar tamam lanmış olacaktır.
Tarsus un mektep ihtiyacını takdir eyüyen ve maarife karşı daima yüksek ve üstün bir alâka gösteren sayın ilçebayımız bay Mehmet Ali Oran bu sene de on köy okulu inşasını kararlaştırmıştır. Bütün Tarsus muhitinin hakikî sevgi ve saygılarını kazanan ve kazaya sayısız imar eserleri kazandıran güzide idareci mektep sayısını artırmayı kendisi için zevkli bir meşgale addetmektedir. A. O.
36 36
23 Nisan
çük Şehit» piyesi ve millî rakıslar, zeybekler, danslar cidden emsalsiz denecek derecede muvaffakiyetle ba şarılmıştır.
Gönderdiğim resim bu münasebetle alınmış\r.
İki Fransız dlrltnotu
Porteklzde
Lizbon, 3 (A_A.) — Strasburg ve Dunkerque isimlerindeki Fransız saffı harp kruvazörleri bu sabah buraya gelmişlerdir.
Bu münasebetle burada Fransızlarla Portekizliler arasında merasim yapılmıştır.
Şiddetli bir zelzele
İstanbul, 3 (A.A.) — Kandilli ra-sadhanesinden:
Bu gün saat 15 i 33 dakika 7 saniye geçe şiddetli bir zelzele kaydedilmiştir. Merkez üstünün Istanbul-dan 5900 kilometre mesafede olduğu tahmin edilmektedir.
r------------------------
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- 32 - YAZAN : SAMİ KARAYEL
Güreş Bütün Hızile Devam Ediyordu Sülo Alttan Kalktıktan Sonra Has-mına Daha Fazla Hücuma Başladı
Kara Sülo; âkibeti kestirmişti. Haşininin çok kuvvetli ve mahir bir pehlivan olduğunu sezmişti.
Kazıkçının oyunlarından güç belâ kurtularak ayağa kalkabilmişti. Araboğlu,Hüseyinle güreş yaptığını unutmuş, fırsat buldukça çırağına bakıyordu.
Araboğlu, esasen Kara Sülo ile müteaddit güreşler yapmış bir pehlivan olduğu cihetle çırağı ile hasmı arasındaki farkı biliyordu.
Araboğlu, elinden gelse güreşi bırakıp, Bekirle Sülonun güreşini seyredecekti.
Fakat; karşısındaki hsamını mağ
Koca Yusuf un (Sağda) Adalı Haiille güreşi. Yusuf 19, Halil
20 yaşlarında iken
lûp etmek lâzımdı. Eğer, Araboğlu Hüseyini mağlûp eder ve Kara Bekir de Süloyu meydandan çıkarırsa başa, usta ile çırak kalacaktı.
Kazıkçı ile Sülonun güreşi tekrar ayakta başlamıştı, iki pehlivan da hem alttan, hem üstten birbirlerini denemişti.
Sülo, alttan kalktıktan sonra, hasırlına daha fazla hücuma başladı. Durmadan paçaya salıyor, çapraza girmeğe savaşıyordu.
Kazıkçı, sükûnetle hasmmın hücumlarını defediyor ve hiç kendini yormuyordu.Bekirin bu halini gören ler birdenbire duraladığına hükmetmişlerdi. Lâkin; bu kurnaz ve çok mahir olan pehlivan hiç te bu mevkide değildi. Bilâkis hasmının açık bir yerini bekliyordu.
Nitekim, çok geçmedi. Bir biçimine getirerek Süloya tekrar bir ön çaprazı taktı. Sülo, bereket versin tetikte idi. Derhal çaprazı söktü ve kendini kurtardı.
Seyirciler ve Sülo, Bekirin bu hareketinden çok manalar çıkarmışlardı. Demek Kazıkçı uyumuyordu. Kesilmemişti, pundunu bekliyordu.
Esasen; Bekirin çaprazları namlı ve şanlı idi. Onun çaprazına girip te kurtulan pehlivan çok azdı.
Zorlu Sülo, hasmının kudret ve kuvveti karşısında kendini mahira-ne idare edebiliyordu.
Bir aralık; şimşek süratile Sülonun hasmına çapraz girdiği görüldü.
Sülo, koca Kazıkçıyı kollan arasına almış, meydan yerinde sürüp duruyordu.
Kazıkçı, hasmuıın çaprazı karşısında zorlayıp kurtulmağa çalışacağına kendini salıvermiş gerisin, geriye bütün hızile gidiyordu. Bu derece hafif ve zorsuz yürüyüş herkesin hayretini mucip olmuştu. Hemen, hemen otuz ayak kadar Kazıkçı geri, geri uçar gibi gitmişti. Ha, yenildi. Ha, yenilecekti.
SüJo, hasmını bir an evvel kes-
mek ve budamak için çalışıyordu. Bir an ne oldu bilinmedi?
Sülo, olduğu yerden uçtu. Az kalsın sırt üstü düşüyordu. Hemen toplanıp yüz üstü Kazıkçının önüne uzandı.
Ben, bu oyuna ve manevraya şaşmıştım. Daha çocuk olduğum i-çin ince oyunların içyüzüne vakıf değildim.
Bu hale o derece şaşırmıştım ki; olduğum yerde gayrühtiyari bağırmışım:
— Hah!..
Bu nasıl işti?.. Sülonun önünde sımsıkı çapraza girmiş olan Kazık
4^1
çı, uçar dururken birdenbire Sülo altta ve Kauzıkçı üstte nasıl kalmıştı?
Yanımda daha hâlâ ayakta dinelip duran ihtiyar Cazgır da:
— Aferin pehlivan be!.. Hepten güzel be ahretlik!..
Her halde çok güzel ve ustalıklı bir şey olmuştu. Lâkin, ne idi? İhtiyara dönerek sordum:
— Usta; anlamadım ne oldu?
O, omuzlarını silkerek •
— Daha dur bakalım!.. Sen de bir gün gelir anlarsın?
— Ustam ,çok rica ederim. Nasıl oldu bu iş, anlat?
— Deh misin çocuk be?.. Şimdi sırası mı?.. Gözümü ayı ramam oradan.. Sonra...
Doğrusu, içime kurt düşmüştü. Acaba, diyerek üzülüp duruyordum, ihtiyara tekrar rica ettim:
— Usta; ne olur «öyle be?.
— Ülen ne biçim pehlivansınız?, Nasıl yetişiyorsunuz?.. Ona, yanbaş derler...
— Yanbaş!.. Yanbaş!..
Diye hecellyerek söylenmeğe başladım. Yanbaş ta ne idi?.. Ne biçim oyundu bu karın ağrısı?..
Demek ben bu yanbaş oyununu bilmiş olsaydım, destede süpürmediğim kimse kalmazdı.
Hattâ; küçük ortaya büe güreş tutardım, ihtiyar Cazgırın öyle bir hali vardı ki; bana, yanbaş oyununu kabil değil şimdi tarif eden.cz-di. Hep gözleri Kaakçı ile Süloda idi.
Öyle bir an oldu ki; heyecanımdan yanbaş oyununu da unutmuş tum. Çünkü; koca Sülo birdenbire Kazıkçının kurt kapanına girmişti.
Koca Sıvaslı dev gibi Süloyu upuzun bir çocuk gibi uzatmış, kapanı takmıştı.
Olduğum yerden ikinci bir defa daha bağırmıştım:
— Hah!..
(Devamı var)
4 MAYIS 19M
YENISABAH
Sayfa ı 7
Zehirlenmeler çoğalıyor!
Peynirden 4, Balık Ve Kalaysız Kaptanda ikişer Kişi Zehirlendiler!
Sattıkları Zehirli Sütle 40 Kişiyi Ze' hirleyenler Mahkemeye Veriliyorla^
Meydana Çıkan Bir Dolandırıcılık
Evvelki gün Samatya, Fatih, Ye-dikule ve Aksaray civarında vukua gelen «sütten zehirlenme» hâdisesi tahkikatına dün de zabıta ve adli-yece ehemmiyetle devam olunmuştur.
Zehirlenenlerin miktarının ilk tahminlerden daha fazla olduğu ve 40 ı bulduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan tahkikattan; zehirli süt lerin köylerden îstanbula getirildiği ve bir kısmının Kemerburgazdan bir kısmının da Bakırköyünde Mahmut bey nahiyesi, Ayayorgi köyünden getirildiği anlaşılmıştır.
Sütlerin bir kısmının, Fatihte Ali Kâhya isminde birinin mandırasında depo edildiği de tesbit olunmuştur. Fakat bu mandırada yapıdan taharriyatta tekmil kaplar temiz bulunmuştur.
Bu vaziyet üzerine sütlerin köylerde pis ve kalaysız kaplarakondu-ğu tebeyyün etmiştir.
Zabıta, mevzuu bahis mıntaka-larda zehirli sütleri sattıklarından şüphe olunan Haşan, Kâzım ve Ali isminde üç seyyar sütçü ile diğer bazı kimseleri isticvap etmiştir.
Bunların üçü de zan altında bulunmaktadırlar.
Güğümleri alınarak muayene i-çin adliyece tıbbı adliye gönderilmiştir.
Müsebbipler muhakemeye verileceklerdir.
' Peynirden zehirlenenler
Bu zehirlenme hâdisesinden maada evvelki gün Bakırköyünde İki telli köyünde de bir peyniıden zehirlenme hâdisesi olmuştur:
Mezkûr köy halkından Osman Toprak ile oğlu İsmail, köy bakkalı Ahmetten aldıkları peynirden zehirlenerek Gureba hastanesine kaldırılmışlardır.
Osman Toprağın karısı Seher ile kızı Sıdıka da ayni peynirden yiyerek zehirlendiklerinden Haseki hastanesine getirilmişlerdir.
Sıdıkanın vaziyeti ağırdır.
Genç bir gelinle kaynanası da Balıktan zehirlendiler
Şehzade başında Kovacılar caddesinde oturan Dimitrof isminde bir genç gelin ile kaynanası Lolikniyemi de evvelki gün yedikleri torik balığından zehirlendiklerinden hastaneye kaldırılmışlardır.

Dün şehrimizde yeni bir zehirlenme vak’ası daha olmuştur.
Dün gece saat 20,30 da Cibalide Haydar caddesinde 27/1 numaralı evde oturan Hüseyin, oğlu ile beraber evde yemek yemiştir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra da oğlu İsmail sancılar içinde kıvTanmıya başlamıştır.
Hüseyin, oğlunun ne olduğunu anlamak-için doktor getirmiye giderken birdenbire kendisi de, müthiş bir sancıya tutulmuş ve yere yıkılmıştır.
Komşular vaziyeti hemen polies haber vermişler ve Hüseyinle İsmail derhal hastaneye kaldırılmışlardır.
Yapılan tahkikatta, baba ile oğu-lun kalaysız bakırlı - tencerede pişmiş bir yemek yedikleri ve bu sebeple zehirlendikleri anlaşılmıştır.
Tayyare Sahtekârlığı
| kemenin devamını istedi.
Mahkeme, bu husustaki noktai nazarını nihaî kararında soyliyebile-ceği beyanile tahliye talebini reddetti.
Bundan sonra suçlu, bazı suallere Kaçamaklı ve birbirine zıt cevaplar verdi.
Bilâhara müddeiumumi Zihni Bekir de suçluya bazı sualler sordu ve müteakiben, duruşmaya öğleden sonra devam edilmek üzere celse tatil olundu.
İkinci celse
öğleden sonraki duruşmada, müddeiumumi, esas dava hakkında-ki iddiasını serdetti. Müddeiumumi, Ruhinin yüksek tahsil görmüş bir kimse olmak hasebile, Ekrem Koniğin kendisinden telgrafı istemesinden şüphelenmemesinin imkânsız ol duğunu söyledi ve gerek Koniğin, gerekse Ruhinin vaziyetini uzun u-zadiye tahlil ettikten sonra Ruhinin bu işi «Mücrimane bir niyetle» yaptığını kaydederek kendisinin ceza kanununun 342 ve 365 inci maddelerine göre cezalandırılmasını talep etti.
Muhakeme, avukat Hamit Şevketin müdafaası için cumartesi gü-‘ nüne talik olundu.
I Yugoslavyanın yeni Ankara Elçisi
Belgrat, 3 (Hususî) — Yugoslavya’nın Milletler Cemiyeti nezdlnde-ı ki daimî murahhası olup Ankara Elçiliğine tayin edilmiş olan Mösyö Subotiç mayıs ayının on beşine doğ-’ ru Ankara’da bulunacaktır.
Dün gelen Seyyahlar
Yunan bandıralı Ondras vapurile dün muhtelif milletlere mensup 100 ■| kadar seyyah gelmiştir. Seyyahlar dün müzeleri, Kapalıçarşıyı ve şeh-1 rin görülecek bazı yerlerini gezmişlerdir. Bugün de camileri gezdikten »onra Yunanistan'a müteveccihen | fahrimizden ayrılacaklardır.
(Baçtarafı 1 inci sayfamızda) I linden-bile alabileceğini kaydederek telgraf hâdisesini şöyle anlatmıştır-
— «Kendisini dürüst ve emin bir adam olarak biliyordum. Bir gün daireme geldi ve Kanada’dan bir sipariş aldığını ve bu hususta Hariciye Vekâletine telgraf geleceğini söyliyerek:
— Bu telgrafa ittila kesbetmez-sem mahvolacağım. On yedi bin lira ziyan edeceğim. Muhakkak bu telgrafı bana ver!» dedi.
Evvelâ reddettim. Sonra başka bir arkadaşıma havale ettim. O da kabul etmedi. Bu sefer tekrar bana İsrarla yalvardı. Dyaanamadım. ls-temiye istemiye; telgraf gelince ken dişine gösterdim.
— «Biraz sonra sana iade ederim!» diyerek aldı gitti.
Getirince hemen dosyasına koyacaktım.
Bu işte benim rolüm, eski bir arkadaşa yardım etmekten başka bir şey değildir.
Avukatın iddiası
Bundan sonra Ruhinin avukatı B. Hamit Şevket, suçun bir «sahtekârlık» olmayıp belki bir vazifei memuriyeti suiistimal olabileceğini söy ledi ve gayrimevkuf olarak muha-
Sabık Portekiz kraliçesi evlendi
Stokholm, 3 (AA.) — Portekiz Kralı Emanuel’üı dul karısı Hohen-zollem ailesinden Prenses Auguste Victoria, tsveç Kontu Robert Doug-la sile evlenmiştir. Merasim Alman-ya’da Langensteiıv şatosunda ya-pılmıştır.
Fransa İspanyanın İmarına yardım edecek
Burgos, 1 (A.A.) _ Eski Fransız Sefiri Peretti Della Rocoa, buraya relmiştir. Mumaileyh, Fransa'nın upanya*tun İmarına iştiraki Imkâ-iMûi tetkik etmek maksadile Madrid’e gidecektir.
SPOR Bu Hafta Yapılacak Futbol Maçları
Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Futbol Ajanlığından:
6/5/1939 cumartesi güiıil yapılacak maçlar:
Şeref Stadı: îstanbulspor, Beyoğluspor - Top-kapı, Arnavutköy muhtelitleri, saat 14,30. Hakem: İzzet Muhittin Apak. Yan hakemleri: Necdet Gezen ve
Fikret Kayral.
Ankara Gücü - Beşiktaş, saat 16,30 Hakem: Suphi Batur. Yan hakemleri: Şazi Tezcan ve Sami Açıköney. 7/5/1939 PAZAR GÜNÜ YAPILACAK MAÇLAR
Şeref Stadı:
Anadoluhiasrı - Demirspor, saat
12.30. Hakem: Refik Osman Top. Yan hakemleri: Şevki Çanka ve Ziya Kuyumlu.
Süleymaniye, Şişli - Beykoz, Kurtuluş muhtelitleri, saat 14,30. Hakem: Adnan Akın. Yan hakemleri: Feridun Kılıç ve Rıfkı Aksay.
Ankara Gücü - Galatasaray, saat
16.30. Hakem: Tarık Özerengin, yan hakemleri: Ahmet Âdem ve Hallt Galip Ezgü.
Fenerbahçe Stadı:
Galata Gençler - Kadıköyspor, saat 12,30. Hakem: Bahaettin UluÖz, yan hakemleri: Fahrettin Somer ve Halid özbaykal.
Beylerbeyi - Bozkurt, saat 14,30. Hakem: Necdet Gezen, yan hakemleri: Fikret Kayral ve Eşref Kutlu.
Hilâl-Vefa (Şild maçı), saat 16,30. Hakem: Nuri Bosut. Yan hakemleri: Sami Açıköney ve Şahap Şiş-manoğlu.
Haydarpaşa Bursa atletizm müsabakaları çok güzel oldu
30 nisan pazar günü Bursaya giden Haydarpaşa lisesi atletleri o gün Yeni Stadyomda Bursa atletleriyle kalabalık bir seyirci önünde karşılaşmış, 44 puvana karşı 51 pu-vanla galip gelmiştir. Alınan edrece-ler şunlardır:
100 M. — 1. Alâettin, Br., 2. On-bay, H. L., derece 12 s.
200 M. — 1. Baloğlu H. L., 2. Alâ-eddin Br. derece 24 s.
400 M. — 1. Baloğlu H. L„ 2. Hakkı Br., derece 56.9 s.
800 M. — 1. Abdullah H. L., 2. — Nihat Br., derece 2.17 s.
1500 M. — 1. Abdullah, H. L., 2. Cemal Br., derece 4.52 s.
110 mania — 1. Vasfi H. L., 2. Hüseyin H. L., derece 17.3 s.
4X100 Bayrak — 1. Haydarpaşa (Neriman, Baloğlu, Cihat, Nazmi). 2. Bursa (Salâhattin, Sabahattin, Ziya, Alâ).
Yüksek — 1. Haydar Br., 2. Vasfi H. L., derece 1.57 m.
Tekadım — 1, Baloğlu H. L., 2. Vasfi H. L., derece 6.57 m.
Üçadım — 1. Sabah'attin Br.^ 2. Vasfi H. L., derece 12.09 M.
Umumî puvan tasnifinde Haydarpaşa (44) e karsı (51) le Bursayı yenmiştir,
İstanbul atletizm Bayramı
Sekiz senedenberi Robert Kollej sahasında muntazaman yapılmakta olan İstanbul Atletizm bayramı bu sene Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün himaye ve yardımile 28 mayıs tarihinde yine ayni sahada yapılacaktır.
15 gün evvel yapılacak seçmelere 10/5/939 tarihine kadar tertip heyetine ismini kaydettiren bütün atletler iştirak edebilecektir.
14/5/939 günü saat 9 da Bebek-| te Robert Kollej sahasında seçme ı müsabakalarında yapılacşi koşu, atlama ve atmalar şunlardır"; “ Koşular: 100, 20Q, 400, 800, 1500, 3000 ve 110 manialı.
Atlamalar: Yüksek, uzun, sırık, 3 adım.
Atmalar: Gülle, cirit, disk, bayrak yarışı, muhtelit takımlar arasında.
Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Futlıol Ajanlığından:
9/5/939 salı günü saat 18 de Bölgemizde müseccel ve lisansiye bilûmum hakemlerin Cağaloğlunda-
Avukat İrfan Emin ve dolandırılan adam
Belgrad’da çıkan Vreme gazetesinin İstanbul muhabiri 15 nisan tarihli Vremede yazıyor:
«Yugoslav tebaasından Yeli Sa-veta ve oğlu Patrik Anastasi-yeva burada bir miras meselesi hallederken her nasılsa bir dolandırıcının eline düşmüşler ve 30,000 lira kıymetindeki iki evlerini onlara kaptırmışlardır. Avukat İrfan Emin vasıtasile hükümete müracaat ederek çok kısa bir zamanda dolandırıcılar mahkeme tarafından dörder buçuk ay hapse mahkûm olmuşlar ve evler varislere iade edilmiştir. Türkiyenin âdil hâkimleri bu iki tebaaları büyük bir felâketten kurtarmışlardır. Ecnebiler Türkiye’de rahat ve huzur içinde yaşamaktadırlar. Yeni Türkiyede bilhassa Yugoslav tebaları en samimî dost muamelesi görmektedirler.»
ihtiyar Kavgacılar
70 yaşında İhtiyarla B0 yaşındaki kunduracı dönüştüler
Erenköyünde 26 numaralı evde o-turan 70 yaşında bahçıvan Hüseyinle İç Erenköyde bilâ numarada ikamet eden kundura tamircisi 59 yaşında Halil, bir alışveriş yüzünden dün biribirlerini dövmüşler iYakalanmışlardır.
MAHKEMELERDE :
Trenlere taş atan üç çocu’r yakalandı
Trenlere taş atan çocukların şiddetle takip olunmaları hakkında Dahiliye Vekâleti tarafından vilâyete yeni bir emir verildiğini yazmıştık.
Bunun üzerine harekete geçen zabıta memurları; dün akşam Sirkeciden Bakırköye giden 32 numaralı trenin bir camını uçurtma uçurturken taş atarak kıran Mihran, Arşın ile diğer Mihran isminde üç çocuğu yakalamıştır.
Çocuklar ve babalan Müddeiumumiliğe verilmişlerdir.
Üç •■rhoş mahkûm oldu
Cibalide oturan Davut, Sami ve Hüseyin isimlerinde üç arkadaş, bir hayli içtikten sonra sarhoş olmuşlar ve Fenerde otobüs caddesinde rezalet yapmıya başlamışlardır.
Polis, üç sarhoşu yakalamış ve dün cürmü meşhut mahkemesine vermiştir.
Sarhoşlar, para cezasına mahkûm olmuşlardır.
Mendirekler tamir ediliyor
Deniz Ticareti Müdürlüğü Fenerbahçe, Kumkapı, Bostancı ve Heybeli mendireklerinin bazı kısımlarını tamir etmiye karar vermiştir. Bundan başka bu mendireklerin haricî akşamlarına bütün taş kalıplar; dökülecektir. Müdürlük bu müna- j sebetle icabeden tası tedarik etmek için yakında bir münakaşa açacaktır.
Fliorya plâj arının kirası
Florya plâjlarının mevsimlik kira bedeli 26 bin lira tahmin edilerek arttırmaya konulmuştur.
ki merkezimize gelmeleri lüzumu e-hemmiyetle rica olunur.
6 MAYIS KOŞULARI
7 Mayıs 1939 pazar günü yapılması lâzungelen koşu müsabakaları 6 mayıs 1939 cumartesi günü saat
15,15 te ve üç katagori üzerinde olmak üzere yapılacaktır.
| RADYO ~|
PERŞEMBE: 4/5/989
12.30 Program. w * 1 2 3 * 4 * 6
12.35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik (Karışık program - PL)
17,80 inkılâp tarihi dersleri-Hal kevinden naklen.
18.30 Program.
18.35 Mtizik (Konserto - Pl.) 19,00 Konuşma (Ziraat saati)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti )
Tahsin Karakuş, ve arkadaşları.
20,00 Memleket saat ayan, *-jans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği:
Çalanlar: Cevdet Çağla, Fahire Fersan, Refik Fersan.
Okuyanlar: Sadi Hoşses, Radife Neydik.
1 - Suzinak peşrevi.
2 - Sadullah ağanın - Suzinak ağır semaisi - Kapılır her gören.
3 - Udi Eşrefin - Suzinak şarkı-Günden güne efsun oluyor.
4 - Lâtif ağanın- Suzinak şarkı-Benim yarem gibi yare bulunmaz.
5 - Cevdet Çağla - Keman taksimi.
6 - Yesari Asımın - Nehavent şarkı- Yaz geldi cicim.
7 - Rahmi beyin - Bayatiarabsn garkı - Bana noldu değişti.
8 - Sadettin Kaynağın - Bayati-araban şarkı - ömrümün neşesiz.
9 - Sadettin Kaynağın - Kürdi-lihicazkâr garkı - Bir gün yaşadık.
10 - Halk türküsü - Senin yazın kışa benzer.
21,00 Konuşma.
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkın)
1 - Brusselmans - Felemenk rak sı.
2 - Freire - Ay, ay, ay (Melodi)
Devlet Demiryolları İlânları
Karabük istasyonunda yapılacak kömür deposu ve yolları ile makine deposu inşaatı kapalı zarf usulile ve vahidi fiat üzerinden eksiltmeye çıkarılmıştır.
1 — Bu işin muhammen bedeli 120,000 liradır.
2 — İstekliler bu işe ait şartname vesair evrakı Devlet Demiryollarının Ankara ve Sirkeci veznelerinden (6) lira mukabilinde alabilirler.
3 — Eksiltme 22/5/939 tarihinde, pazartesi günü saat 15 de Anka-rada D. D. yollan yol dairesinde toplanacak merkez 1 İnci komisyonunca yapılacaktır.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin teklif mektupları ile birlikte aşağıda yazılı teminat ve vesaiki ayni gün saat T4 e kadar korniş-yona tevdi etmiş olmaları lâzımdır.
A — 2490 sayılı kanun ahkâmına uygun olarak 7250 liralık muvak-kat teminat.
B — Bu kanunun tayin ettiği vesikalar.
C — Muhabere ve Münakale Vekâletinden musaddak ehliyet vesikası (ehliyet vesikası için ihale tarihinden en az sekiz gün evvel bir istida ila müracaat edilmesi ve bu vesikanın verilmesine esas olacak belge ve bonservislerin istidaya raptı lâzımdır.) (1595) (3006)
Eskişehir Vasayei dairesinden:
Terekesine el konulan Raif İşman Eskişehirin Huşnudiye mahallesinden istasyon civarında demiryolunun birinci geçitte kâin yemini A-rif Bey hanesi, yesari şimendifer, arkası müfrez arsa, cephesi yol ile mahdut ve 1200 lira muhammen kıymeti üç oda ve arsayı muhtevi bir bap hane ve yine o mahalleed kâin yemini Arif Bey hanesi, yeasrı şimendifer hattı, arkası kumpanyanın müfrez arsası, arkası yol ile mahdut 500 lira muhammen kıymeti tahtanî üç oda ve bir mutbak* ve ar-! sayı muhtevi bap hanenin Eskişehir vesayet dairesinde 29/5/939 günü saat 14 den 16 ya kadar birinci ve 14-6-939 günü ayni saatta ikinci .arttırma suretile satılacaktır.
1 — işbu gayri menkulün arttırma şartnameleri 23/5/939 tarihinden itibaren herkes Eskişehir Vesayet Dairesinde veya İstanbul Sultanahmet Beşinci Sulh Hukuk Mahkemesinde görebilir.
2 — Arttırmaya iştirak edenlerinin iştirak edeceklerine evlerinin muhammen kıymetlerinin yüzde yedi buçuk nisbetinde peyi veya bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri.
3 — Gösterilen günde arttırmaya iştirak edenler arttırma şartnamesi
Günde 3 hırsızlık
Eminönü mıntakasında
4 hırsız suç üstü yakalandılar
Dün Eminönü polis merkezi mın-iakasmda üç hırsızlık vak’ası olmuştur:
1 — Üsküdarda Toygartepe’de o-turan Mustafa oğlu Yaşar Çakmakçılarda Valide hanında 50 numarada oturan Ali oğlu Esgann pantalo-nunu çalıp kaçarken yakalanmıştır.
2 — Karagümrükte Kabakulak yokuşunda yirmi iki numaralı evde oturan sabıkalı İsmail, çarşıda Fesçiler caddesinde elbiseci Armana-ğın dükkânından palto çalarken yakalanmıştır.
3 — Tahtakalede Nalburcularda iki yüz doksan üç numarada yatan Yunus, Muzaffer, dükkânının kapısını açık bıraktığı sırada Ali ve Salih İsminde iki sabıkalı içeri girerek yatak, yorgan ve çamaşırlarını çalarlarken cürmü meşhut halinde yakalanmışlardır.
HALKEVLERİNDE »
TEMSİL \
4 mayıs perşembe, 5 mayıs cuma ve 6 mayıs cumartesi akşamları saat (20,30) da Evimizin Cağaloğlundaki salonunda Gösterit şubemiz amatörleri tarafından (Tipi) piyesi temsil edilecektir. Davetiyelerin Ev bürosundan alınması rica olunur.
3 - Hruby - Viyana operetinden (Potpuri)
4 - Ganglberger - Benim küçük’ teddi ayım (Saksafon parçası)
5 - Kutsch - İspanyol kaprisi
6 - Ziehrer - Viyanalı küçük kız vals.
7 - Schott - Marş.
22,30 Müzik (Aryalar - Pl.) 23,00 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45-24 Son ajans haberleri v( yarınki program.
okumuş ve tamamen kabul etmiş sayılır.
4 — Tayin edilen zamanda gayri menkul üç defa bağınldıktan sonra en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, birinci artırma için verili son bedelin yüzde yetmiş beşini geçmiş olmak şarttır.
3 — Birinci arttırma için verili bedelin yüzde yetmiş beşi olmadığı takdirde İkinci arttırmaya çıkarılır. Şu kadar ki, birinci arttırma için son peyi verenlerin taahhüdü baki kalacaktır.
6 — Birinci arttırmada verilen bedel haddi lâyık görülür ve son alıcının üzerine bırakıldığı takdirde bedel! ihalenin hemen Vesayet Dairesine teslim ve aksi takdirde ihale fesh ve üst müşteriye teklif ve kabul halinde ihale olunur. Üst müşteri kabul etmez veya bulunmaz ise 15 gün müddetle tekrar artırma ile bedeli mikltanna bakılmaksızın son müşteriye ihale olunur ve her iki ihalede aradaki fark bedel ve yüzde beş faiz tahakkuk ettirilir ve hem bir hükme hacet kalmaksızın müşteriden tahsil olunur ve bundan fazla izahat almak isteyenlerin Eskişehir Vasayat Dairesinde ve memuru mahsusasına müracaatları i-lân olunur. (938-135).
Sayfaı B
YENİSABAH
4 MAYI8 1939
MAZON MEYVA TUZU
Hazımsızlık, şişkinlik, bulantı, gaz, İn[/|hn7 sarılık, safra sancı, mide bozukluğu,barsak ataleti IIIMuUL. karaciğer Rflifin ekşilik ve yanmalarında ve bütün IV İDE, BARSAK. MİUU bozukluklarında kullanınız. HOROZ markasına dikkat
Son derece teksif edilmiş bir tuz olup yerini tutmayan mUmasil müstahzarlardan daha çabuk, daha kolay, daha kat’î bir tesir icra eder
Boğaziçinin En Güzel Ve Kullanışlı YALISI
İstinyede iskeleye bir dakika mesafede otobüs durak yerindedir. Ehven fiyatla satılıktır. Görmek ve gezmek istiyenler İstinye iskele memuru Cemile yahut Galata rıhtımında Kefeli Hüseyin han dördüncü katta Sünusiye müracaat edebilirler.
■ Türkiye ——-
5ISE ve CAM FAMRIKALAR
Anonim Sosyetesinden ;
Paşabahça Şişe ve Cam Fabrikamı», Memlekette »Bccaciye
Ticareti ile uğraşan herkeıe tek Hat ve müeavi şartlarla satış yapmağa başlamıştır.
Taliplerin aşağıdaki adresimize müracaatları .*
ra Galata Perşembe pazarı Samur Sokağı tş Han ■■m
r.
KANZUK
İstanbul Belediyesi ilânları
Keşif bedeli 3430 lira 88 kuruş olan Beykoz fidanlığında yaptırılacak motor ve santrifüj tulumba ile tesisatı açık eksütmeye konulmuştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. Isteklüer 2490 sayılı kanunda yazılı vesikadan başka Fen İşleri Müdürlüğünden bu iş için alacaktan fen ehliyet vesikasile 257 lira 32 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 22/5/939 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (t) (3073)
SAÇ EKSİRİ
HOMOJEN
Saçtan besler, köklerini kuvvetlendirir, dökülmesini önler, kepeklerini giderir.
İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ
Beyoğlu - lataaba!
İSTE Briyantin PERTEV ile alıştırılmış bir
Saç Tuvaleti
TAŞRA HALKINA MÜJDE
Beklediğiniz
H AS AG
Cildine Kıymayan
POKER
TRAŞ BIÇAĞINr kullanır.
HeryerdePOKERT”^”
Siirt Belediyesinden:
1 — Usulü dairesinde ilân edilmiş ve Siirt Belediye Encümeninde ihalesi yapılacağı tesbit edümiş olan Siirt şehrine isale edilecek suya ait eksütmeye nisanın yirminci günü saat 11 re kadar talip zuhur etmediğin-'den ihale bir ay sonraya tehir edümiştir.
2 — Keşif bedeli yüz yirmi bin lira olup 2490 sayılı kanunun 16:17 inci maddelerine uygun yedi bin iki yüz elli liralık muvakkat teminat.
3 — Bu müddet zarfında teklif edilecek bedeller haddi lâyık bulunduğu takdirde ihale 20/5/939 gününe raslayan cumartesi günü saat 11 de Siirt Belediye Encümeninde yapılacaktır. Şartnameler altı lira mukabilinde verilir.
4 — Bu husus hakkında fazla izahat almak istiyenlerin Belediyeler
İmar Heyeti Fen şefliğine Siirt belediyesine müracaat etmeleri ilân olunur. (3056)
Beyoğlu Vakıflar Direktörlüğü İlânları
Lira
60 Bedeli tahmin
Şişli Ermeni Katolik mezarlığında yetişen yaş otların biçilmesi ve nakledilmesi alıcıya ait olmak üzere satışa çıkarıldığı 28/4/939 günü bedeli muhammini bulunamadığından 3/5/939 tarihinden itibaren bir hafta müddetle temdit edilmiştir.
Taliplilerinin görmek üzere her gün mahallinde ve 8/5/939 pazartesi günü ihale olunacağmdan saat 14 te yüzde yedi buçuk pey akçesile Levazım Memurluğuna müracaatları üân olunur. (3020)
LÜKS LAMBALARI GELMİŞTİR.
Çok hassas, çok dayanıklı ve çok ucuzdur. Y dek parçaları daima mevcuttur.
Satış yeri Tahtakale No. sı
Galatasaray Lisesi Alım Satım
Nevi Komisyonu Muhammen Tahmin İlk t Başkanlığından :
sminat Kr. Eksiltmenin gün ve saatleri
Mikdar Fiyat Kuruş Lira
Patiska 1000 metre 58 64 50 8 Mayıs 1989 pazar-
Peçete 1000 tan» 28 tesi saat 14 de.
Karyola 50 „ 900 38 75 ..
Tabak çukur 1000 .. 24
Tabak düz 500 24
Çay fincanı 500 .. 22
Bardak 500 „ 10 49 45
Reçel tabağı 500 .. 8
Tuzluk “kapaklı” 100 .. 9 ,
Sehpa “cam” 500 .. 18
Bıçak 150 „ 55
Kaşık 150 „ 35 17 90 W M
Çatal / 150 „ 85
Çay kaşığı 800 .. 17
İstanbul Defterdarlığından:
Adı işi Adresi Hesap ihbar- Vergi Sene
name
Mustafa Kunduracı MP. Yarım HN 43 2457 4/69 440.46 935
Emin Adana
Refik Hafta gazetesi Ankara C. 42 42 2/36 8.31 935
Nadir Otelci H. P.
Ayıntaph Orhaniye 138 16/1 6.93 937
Kuli Asri Çaycı H.A.Tahmis
sönü 18 419 10/79 162.83 935
Hatioe Itriyat Sabuncu H.C. 86 978 8/52 7.05 935
Agavni Diyori Manifatura M. P. 178 2845 5/82 9.09 935
Jak Mücelllt T . K. Fındıkçı-
lar 804 9/93 11.70 937
Mehmet Ziya Manav H.B. Ha-
midiye C. 25 325 16/72 3.42 937
Osman Garaj Karaki Toprak sokak 60 19/21 7.02 935
R. Salamon Patikçi H.A. Çarşılı
H. 4039 6/56 15.79 935
Boğos Emir Demirkapı
47 N. 57 19/11 9.36 935
Sami Kıraathane Emir Vezir
iskelesi 33 N. 10 19/13 17.24 935
Sütçüler âleminde bir hâdise... SÜT MAKİNELERİ 1939 modelleri gelmiştir
Dünyanın en sağlam ve en ucuz
M İ EL
SÜT MAKİNELERİ dir.
Paslanmaz, lekelenmez ve bozulmaz. Yedek akşamı daima mevcuttur. Anadoluda acente aranmaktadır.
TAŞRA SATIŞ YERLERİ ı Konyada Necati Kaşıkçı, Erzurum-
da Neş’et SoLakoğlu.
Türkiye uıfıum deposu Jak Dekalo ve Şsı. İstanbul Tahtakale No. 51 Ankara acentemiz:^ Yusuf Esendemir ve oğulları Adana „ Ömer Başeğmez
Konya „ Mehmet, Şükrü, Necati Kaşıkçı
Ceyhan „ Said Akman
Gazianteb ; Mutafoğlu M. Şakir özşeker
Erzurum „ ^efet Solakoğlu
PolatlI „ «Süleyman Uzgeneci
Eskişehir „ Alanyalı Abdurrahman Şeref
Trabzon „ Polathaneii kardeşler
Trabzon „ Kurumahınut oğlu Hafız Salih
Galatasaray lisesine lüzum olan yukarıda nevi mikdarı ve ilk teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı eşyaların Beyoğlu İstiklâl caddesi 349 numarada Okul Alım Satım komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır.
İstekliler nümune ve şartnameyi görmek ve Liseler Muhasebeciliğine yatıracakları teminat müzekkeresini almak için Okul idaresine ve teminat makbuz ve yeni yıl Ticaret Odası vesikasile birlikte belli gün ve saatte mezkûr komisyona gelmeleri. “2625”

Dr. Hafız Cemal
Lokman Hekim
Dahiliye Mütehassısı
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç her gün 2,5 - 6 salı, perşembe ve cumartesi sabahları 9 - 11 ■ fukaraya T. 22398 ■
Yukarıda adı, işi ve eski ticaret adresi yazılı Hocapaşa Maliye Şubesi mükelleflerinin yeni ticaret ve ikamet adreslerini bildirmemiş ve yapılan araştırmalarda bulunmamış olduklarından hizalarmda gösterilen yıllara ait vergileri ihbarname ile bizzat tebliği mümkün olmadığından Hukuk Usulü Muhakemeleri kanununun 141 inci maddesi mucibince tebliğ yerine geçmek üzere ilân olunur. (3051)
M'»— Çocuk Hekimi «■
! Dr. Ahmod Akkoyunlu
I Taksim - Talimhane Palas No. 4 E Pazardan mada her gön ı M Sa.t ten tonra
Deniz Hastahanesi cilt ve zührevî hastalıklar mütehassısı
DOKTOR
Feyzi Ahmet Onaran
Pazardan maada her gün 3 den sonra hastalarını kabul eder. Adres: Babıâli Cağaloğlu yokuşu köşebaşı 43 Numara.
Zührevî ve cilt hastalıkları
Dr, Hayri Ömer
öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii
karşısında No. 33 Telefon 41358
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya
TÜRK HAVA KURUMU
27 „ci TERTİP
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadın Büyük ikramiye: 40.000 Uradır. Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi ihmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes’ucî ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz... jg
j