ÖZEL albümleri geldi
KONTES
KONTES
KONTES
Yıl : 1 — No. 251 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
PERŞEMBE 5 Ocak 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuru»
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta Kutusu »193
Başkan Truman'ın Mühim Nutku
Truman Kongrede dedi ki:
“Amerika istilâ ve tecavüze
müsamaha göstermiyecektir,,
“ Avrupanın ve Akdeniz bölgesinin Komünizm önünde yenilgeye uğraması ihtimalinden doğan hiiyük tehlike artık sona ermiştir,.
Vaşington, 4 (a.a.) — «Usis»? Başkan Truman bugün söylediği nutukta Amerika Birleşik devletlerinin dünya sulbü bakımından gayelerini bir defa daha te-' yit etmiş ve -Başlanılmış olan barışçı ' programlara- devam edilmesini istemiş,
Dünya şimdiki durulmartuş vaziyette ı»:en bizim ve hür dünyanın istediği müddetçe kuvvetli ve iyi ayarlanmış bir savunma teşkilâtını da ayakta tutacağız» demiştir.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 5 de)
Başkan TRUMAN
Asıl husumetçiler meydana çıkıyor !
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
ugünkü iktidarın istediği muhalefetin Şekü, biçimi, ‘~ artık aşaği yukarı belli olmuştur: Bir defa bu muhalefet. Büyük Millet Meclisinde çok ufak bir
sumete maruz bulunmak tehlikesini göze almalıdırlar. Bu tarzda bir düşünce, seçim zamanında hak yolunur (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
fllmanyanın feci durumu
Alman Başbakanı 47 milyon Alman adına teminat istedi
Bonn, 4 ta.a.), (Afp) ■—%Bugün' tertip edilen bjr ,İrasın konferansında söz alan Başbakan Adepaüer ezcümle demiştir kİ:
.Alman federal cumhuriyeti batilı müttefiklerden güvenliğinin sağlanmasını istemektedir. 47 milyon Alman için Birleşik Amerika ve müttefikleri ile Sovyet Rusya ve peykleri arâsına sıkışmış bir nafcada güvensizlik içinde ve ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
Dışişleri Bakanı Sadak Bütçe Komisyonunda izahat verdi Hâriciyeden şimdiye kadar
43 memur açığa çıkarıldı
Abidin Potuoğhınun itiraz ve tenkitlerine rağmen Dışişleri Bütçesi de kabul edildi
Bütçe Komisyonu dün toplanarak -Dışişleri Bakanlığı bütçesini müzakere etmiştir. |
Demokrat Partiden Abidin Potu- 1 oğlu Dışişleri Bakanlığı hakkında ' çıkarılmış olan Tasfiye Kanunu ge- ı reğince kaç memurun tasfiye edildiğini, Amerikada elçilik mensuplarından başkaca daimi olarak bulunan delegasyonumuzun gereken I masrafının neden ibaret olduğunu, hariçte bulunan Türklerin yurdumuza hicreti hususunda hükümet politikasının ne merkezde bulunduğunu, Hacca gitmek istiyenlere pasaport verildiği halde ancak 100 lira İle gitmelerine müsaade verildiğinden dolayı masraflarını tamamen karşılıyacak kadar bir para götürmelerine müsaade olunması gerektiğini ileri sürmüştür.
Haşan Polatkan da demiştir ki: «Demokrat Parti muhtelif vesile-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
ekseriyetle temsil edilecektir. Fazla etliye sütlüye kanşmıyacaktır. A-rada sırada tenkit yapacak, eğer iktidar partisi bu tenkitler içinde işine yarıyanı görürse, bunu derhal kendisi kabullenecek, beğenmediklerine şiddetle cevap verecek ve böylelikle memlekette sanki demokrasi idaresi varmış gibi bir lıava yaratacaktır. Ondan ötesi kolaydır. Çünkü nasıl olursa olsun bu çark dönecek, ve iktidar da sandalyasında rahat rahat kurulup kendi keyfine bakacaktır.
Memlekette bu şekilde bir muhalefet teessüs edecek olursa, Halk Partisi saflarından buna ses çıkarmak şöyle dursun, bilâkis belki şükran hisleri yükselir; ne Şemsettin Günaltay’ın, ne Bakanların, ne de diğer erkânın muhalefete karşı bu şekilde bir yaylım ateş açmalarına İliç dehizum kalmazdı!
Halbuki, bugün mevcut muhalefet, onların istedikleri, kafalarında bina ettikleri şekilde değildir. Bilhassa Demokrat Parti, memlekette taazzuv etmiş, teşkilât kurmuş, ve her tarafta itibar kazanmış bir partidir. Gelecek seçimler, eğer dürüst yapılacak olursa, Halk Partisinin karşısında mühim bir rakiptir. O zaman, bugünkü iktidarın idare emanetini belki Demokrat Partiye teslim edip kendisinin muhalefete geçmesi gerekecektir. İşte hazmedemedikleri nokta budur. Onun için şimdiden var kuvvetleriyle Demokrat Partinin ü-
Y. Doğu yakında Pakistan’a gidiyor
14 Ocakta İstanbul’da Türkiye - Fransa güreş şampiyonası yapılacak
Türkün gözbebeği Yaşar Doğu bu ayın 24 ünde İstanbulda Fransızlara karşı güreşecek ve ayın 19 upda Pakistana giderek Türk ğü^güûjralara da tanıtacaktır.
İstanbulçla bulunan meşhur Amerikalı kadın artist Elaine Sİmphârd, îçel Yardımlaşma’^Derneğinin toplantısında Türk'e olan sevgisinden bahsetmiş ve hemen Yaşarı hatırlıyhrak demiştir ki:
— En büyük emelim Yaşarla bir dansetmektir.» Bilmiyoruz, Yaşar kendisine bu zevki tattıracak mı? Güreşçi olup da sırtının yere gelmesini isteseydi, Yaşar kendisini herhalde bu zevkten mahrum et-
Yandaki resimde kıymetli güreşçimizi görüyorsunuz. Diğer güreş haberlerimiz ve Fransızlara çıkacak kadromuz 6 ncı sayfamızdadır.
Mısır seçimleri
Seçimleri Wafd Partisi -kazanıyor
Kahire, 4 (a.a.) (United Press) — Bu akşam saat dokuza kadar gelen resmi seçim neticelerine göre, parlâmentodaki 304 yerden 104 ip nü daha şimdiden Vaft Partisi kazanmıştır. Liberaller sekiz, Saadi Partisi mensupları 8, milliyetçiler dört, sosyalistler biı“, bağımsızlar on iki saylavlık elde etmişlerdir.
10 Ocak tarihinde yapılacak olan ikinci bir seçimde parlâmentpdaki yirmi yere de kimin seçileceği belli olacaktır.
Waft partisinin parlâmentoda ekseriyeti elde etmesi için daha 56 saylavlık kazanması lâzımdır.
C.H.P. İzmir Kongresi
Ankaradan 3 Bakan Kongrede bulunmak üzere İzmire gitti İzmir, 4 (Telefonla) — Eylül a-yındanberi iç politika bakımından çok sakin vaziyette giden İzmir şehrinde yeniden hararetli parti münakaşaları başlamıştır.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 5 (le)
Kıbnsta karışıklıklar hüküm sürmektedir. Rumlar ayın 15 inde hir plebisit yapmak istemektedirler. Yukarıdaki resimde Magıısa’da ailesi efradı öldürülen bir kadının fecî durumu görülmektedir.
Kıbrısa ait dün tayyare postasiyle aldığımız bir yazı lnıgüıı,5 inci sayfamızdadır.
Fikri Tirkeşin Meclisteki
garip beyanatı
Roportörlük için alınacak memurları küçümseyen Gl. dedi ki:
“ Roportörler yüksek mektep mezunu olsun lâelaltayin memur parçası olmasın
Büyük Millet Meclijşi, dün saat 1, de Başkan vekillerinden Feridun Fikri Düşünsel’in Başkanlığında toplandı.
zerine yüklenmeğe başlamışlardır; hattâ o kadar ki, bu işde parti bir tarafta kalmış, vc bizzat icra kuvveti, Initün propagandayı kendi uhdesine almıştır. Çünkü bütün mekanizma onun elindedir. Radyoya sahiptir; ajansa sahiptir. İdare âmirleri ona merbuttur; bütün ulaştırma vasrta-lan emrindedir, telefon, telgraf lıatları emrindedir. Ve nihayet para vc kuvvet de ondadır.
Gündemin birinci maddesini Munis Milletvekili Emin Soysalın Elbistan, Afşin, Göksu ve Gürün ilçelerinden kuraklık dolayısiyle göç eden ailelerin durumu ile bu ilçe-
O halde vur, Demokrat Partiye!.
Vur da nasıl vurursan
neresine
vurursan vur!
İktidar partisi, buııun İçin evvelâ, birinci büyük kongrede kabul edilen Hüriyct Misalimi istismar etmiştir. Şimdi de ikinci Büyük Kongrede bahis mevzuu cAan bir ibareyi ele alarak, ortalıkta sanki bir husumet
havası varmış, bunu da Demokrat
Parti yaratıyormuş gibi geniş bir savaşa girişmiştir. Fakat hakikatte tatbik ettikleri şey, normal bir mü-
cadele değil, belki bulundukları mevki dolayısiyle haiz oldukları
malzeme üstünlüğüne dayanarak bir ezme, sindirme siyasetidir.
İzah edelim:
Demokrat Partinin kararı sudur: Eğer seçimler dürüst yapılmıyacak, ve halkın namus bildiği rey hakkı- 1 na tecavüz edilecek ulursa, bu gibi hareketlere ciir’et edenler millî hıı-
Radyo ücretlerine neden zam yapıldı?
Kemal Özçcbcn dün
Meclise bir tokrir verdi
Demokrat Parti Afyon milletvo-kili Kemal Özçoban aşağıdaki sual takririni Meclis başkanlığına ver -
T. B. M. M. Başkanlığına:
Aşağıdaki sorunun Baş^iğkpn tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını rica ederim:
1950 yılı Bütçe Kanun tasarısı 32 inci sayfasının 36 inci bölümündeki izahattan da anlaşıldığına göre hükümetin 1950 yılı radyd ücretlerine bir misli zam yapmayı -derpiş ettiği görülmektedir.
Sırf bütçe açığını kapamak gibi bir mülâhaza ile bugün zaruri bir ihtiyaç ve bir kültür vasıtası olan radyo ücretlerinden indirme yapılması gerekirken zam yoluna gidilmiş olması doğru mudur.
Afyon Milletvekili Kemal Özçoban
Bir facianın hazin hikâyesi
Oıumden kaçan
Mehmet ölı me nos I kavuştu ?
Dün sabah şehrimizde feci bir zehirlenme hâdisesi olmuş ve 26 yaşlarında bir genç açık bulduğu bir taksinin içinde yanına aldığı ateşle ısınırken zehirlenmiş ve aynı zamanda bacakları da yanarak fecî bü- şekilde ölmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre hâdise şöyle olmuştur:
Bir müddet evvel Niğdeden An-karaya gelen Mehmet Baran is-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
Ölümden kaçmak için girdiği takside kömürden zehirlenerek ölüme kavuşan zavallı Mehmet karlar üstünde ebedî uykusunda...
ler ovalarının sulanması ve zirai
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 3 dc)
AKINTIYA---1
i____KÜREK
Arz-ı Hulûs !
Bilmem, C. H. P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran’uı İstanbul Parti kongresinde söylediği ııııtku okudunuz mu?
O ne nezaket, o ne incelik, o nc mahviyet!
Sayın Başbakanımız Bakan
arkadaşlariyle birlikte kongreye şeref vermişler! Günün hâdise-
leri hakkında kongreyi lütfen tenvir buyurmuşlar! Bu da ü-yelcr için ayrı bir kazanç ol-
Başka yarlerde, hükümet partiye kur yapar; bizde parti, hükümete kur yapmakla meşgul! Çünkü 1916 da parti, erkânın kazanmasına-ydrdım etmişti; şimdi 1950 de erkân, partinin kazaıı-masuıı temin edecek! Eh para ile dejll Mr» İle: — VEUEKÇİ
Sayfa: Z
ZAFER
5 1- 1950
GUN G
İktidar hasisliği
olyer’in «Cimri» sini bilirsi-■ ■ niz. Daha doğrusu, hasis de
nen adamın değişmez ruh haletini bilirsiniz. Biriktirdiği altınları saya saya ya çıldırır, yahut öleceğini sezinler sezinlemez, onları, bir gece yarısı, evinin, bahçesinin bir yerine, kimsenin bulauuyacağını sandığı bir köşesine gömer, öyle ölür.
Hasisin hikâyesini, yani paraya tapan hastanın teşhisini, bizim Mü Cahit Topalak'ın emsalsiz ))ir dır yıışla • Yerle Gök Arasında. diy bir eserini gazetemize tercüme ettiği A. S. Exsupeı-y, benim tercüme, daha da neşretmediğim «Küçük Sultan., adlı gûya çocuklar için yazılmış eserinde bambaşka, hem de pek güzel anlatır.
Hasis, pataya tapan adam, orada, gökyüzünün herhangi bir yıldızın da. bütün öteki, çil çil altınlara bentiyen, yıldızların milyonluk hesabını yapmakla meşgul btr kraldır. Yıldızına inen «Küçük Sultan» uı, masumluğundan habersiz, gökyüzündeki yıldızların sayısınca, milyarlar üzerine yaptığı «toplama işinin, bilmem kaç milyarda birinin rakamını şaşırttığı için, gönlnrai kırar, onu tersler. Küçiik Sultan, masum, sorar, der ki: Yıl dızlar saymakla bitmez. Milyara bir tane daha katarsanız, yahut milyardan bir eksik olursa ne çıkar, ire olacak? Bu yıldızların duı madan arttırdığınız yekûnu sizin nc işinize yarıyor?»
Kral, büyük bir ciddilikle hesabım yapmakta devam ederken şu
Muhip DIRANAS
cevabı verir: «Yıldızların tam yekûnunu tesbit edip kasaya kilitll-yeccğiın; bir bankanın kasasına. Kâinat bilsin ki, bütün bıı yıldızlar, ne fazla, nc eksik, benim malimdir ve onları bir bankanın kasasında, olduğu gibi saklıyacağım. Her yeniden keşfettiğim yıldız, benim zenginliğimi arttırır. Bu gökyüzünün bîitüıı yıldızlarına sahibim. Söyleyin, neye geldiniz, benden kaç yıldız istiyorsunuz, bir tane bile veremem!.»
Hcy'hat, bu memleketi, böyle bir cimri bileti rphiyesiyle, beyhude, boş bir -Hayali hamla» kasaların da kilitlemeğe uğraşan sevgili ve mcvzuluk iktidar partisi erkânı gözlerimin önüne geliyor. Bizler demokrasi aşkına düşmüş «Küçük Sultanlar-. onları kıt’a kıt’a apar-tımanİDiında, yıldız yıldız altınlarında göz’.imüz yok. Sadece, Vatan. denen serveti cimrinin, ölümünden evvel, bizim bulanıyaca-ğınıız bir köşeye gömmesinden korkuyoruz, anlaşıldı mı?
Bu güzel şev, vatan hasisliğidir şüphesiz-, sınır bekleyen Mehmetçiğin duyduğu hasislik. Fakat ha-: i iliğin, alini hasisliğinden de kötü Olanı, iktidar hasisliğidir.
Her gece sandalyasınıu adedini sayan bu iktidar partisine, yıldız Lan kasaya kilitlediğini sanan. Fssuperv nin Kralını hatırlatırım. Yıldızların söz de yekûnu bir kalemlik rakam halinde, belki kasa, da. Ama yıldızlar gökyüzünde! I-şıl ışıl yanıyorlar. Göze görünmeyenler de caba.
İSTANBUL HABERLERİ:
Başbakan fabrika fabrika dolaşıyor
Günaltay dünde Bakırköy Bez fabrikasını
gezdi ve işçilere
İstanbul, 4 (a.a.) — Başbakan
Şemsettin Günaltay beraberinde vali ve belediye başkanı Dr. Fah -rettin Kerim Gökay olduğu halde bu sabah şehrimizdeki înkilâp Müzesini gezmiş ve öğleden sonra saat 15 de Sümerbankın Bakırköy bez fabrikasına gitmiştir.
Başbakan fabrikada iplik ye dokuma kısımlarım gezerek işçilerle hasbıhalde bulunduktan sonra, iki aya kadar işletmeye açılacak yeni kısımda iplik makinelerinin montaj çalışmalarını takip etmiştir.
Fabrikanın bez istihsalini, 7.5 mil yon metreden 30 milyon metreye ve iplik imâlini 8.000 iğden 30 bine yükseltecek olan bu yeni tesisler hakkında izahat almış ve (fabrika-ve harice dövizlerimizin çıkmamalarımızın istihsallerini arttırmaları sı bizi memnun ediyor) demiştir.
Fabrikanın hastanesine de giderek hastaları ziyaret eden ve onlara âcil şifalar dileyen Başbakan, mü -teakiben işçi mümessilleri ile konuşarak kendilerine şunları söylemiştir;
•Çalışnialannızı memnunlukla gördüm. Bundan evvel Anadoludaki fabrikaları da gezmiş bulunuyorum. Gördüklerim beni çok sevindirdi. Fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlar
Komünist propagandası yapan asistan
iltifatta bulundu
memleketin temiz evlâtlarıdır. Çün kü onlar hem kendileri hem de vatan için çalışıyorlar.
Memleketin en çalışkan çocukları olan işçilerin yaşayışını, ailesini, vt geleceğini düşünüyoruz. Bu sebeple hükümet işçiye faydalı o-lacak hastalık, kaza, ve ihtiyarlık sigortalan hakkında kanunları çı -kardı. İş Kanununu da işçi lehinde tâdil ediyoruz. Başka memleketlerde zorla ve zamanla tanınan hakları biz kısa zamanda işçiye sağlamış bulunuyord.
Sîzlerden, vatan için çalışmanıza engel olacak yabancılan aranıza almamanızı rica ederim. Bu suret-vatan için tam ve güvenle çalışabilirsiniz. Arkadaşlarınıza selâm -larımı bildirin..
Başbakan fabrikayı ziyaretine £it intihalarının ifadesi olarak fabrika defterine şunları yazmışlardır:
.Baku-köy bez ve iplik fabrikasındaki müşahedelerim bu mües-sesenin istikbali hakkında ümit ver mektedir. Yeni tesislerin işe başla-malajile fabrikanın bugünkü verimine nisbetle, memleketin muhtaç olduğu bezin daha büyük mikyasta temin edilmiş olacağına eminim. Mü essesedeki bütün çalışanlara başarılar dilerim..
Başbakan, daha sonra fabrika civarında yapılacak işçi evleri üzerinde de izahat almış ve çalışmalarından dolayı idarecilere teşekkür e-derek fabrikadan ayrılmıştır.
Bir günde 5 yangın
Dün ve evvelki gün şehrimizin muhtelif semtlerinde 5 yangın vak’a-sı olmuştur.
Bunlardan birincisi Devlet Demiryolları anbarı önünde durmakta olan servis vagonunda aynı vagonun bekçisi Haşan Gürsoy tarafından aynı vagonun içinde y alalan sobadan yangın çıkmıştır.
İkinci yangın da Hamamönü semti Divan sokakta oturan Satı Bilge I ismindeki bir şahsın evinde maltız-I dan etrafa sıçnyan kıvılcımlar oda-I daki bezleri tutuşturmuş ve bu suretle yangın çıkmıştır.
Üçüncüsü yangın İncesu deresi I tahta köprü yanındaki İsmail Bay-ı ram isminde bir şahsa ait bakkal 1 dükkânı, odun deposu ve odun satış I ardiyesinde yangın çıkmıştır.
I Her üç bina da az zamanda tama-1 miylo yanmış ve itfaiye târafından j ancak etrafa sirayetinin önüne ge-' çilmiştir. İsmail Bayrama ait depo ardiye ve bakakl dükkânı 20 bin liraya sigortalıdır.
Dördüncü yangın İsmetpaşa mahallesi Ulucak sokağında oturan Zeynep Gökbulut isminde bir kadın sobasını gazla yakarken ani olarak gaz şişesinin patlamasiyle orada bulunan bir kısım eşya yanmış ve Zeynep de vücudünün muhtelif yerlerinden yanarak yaralanmıştır.
Beşinci yangın vak'ası da Saman-pazan semtinde oturan Salih Sami Altekin ismindeki bir şahsın evinin bodrumundan çıkmıştır.
Beş yangın vak’ası da itfaiyenin müdahalesiyle söndürülmüş ve ayrıca savcılık tarafından tahkikata başlanmıştır.
Feci bîr kaza
Dün sabah saat 8 sıralarında Kurtuluş köprüsü üzerinde feci bir kaza olmuş ve bir memur süratle giden trenden ve aynı zamanda 15 metre yükseklikteki köprüden kaldırımlar üzerine düşmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü şube müdür muavinlerinden Necmi Çeliker isminde bir memur sabahleyin trenle evinden dairesine giderken anî bir kriz geçirmiştir. Necmi Çeliker trenin kapısından etrafı seyrederden ve tren Kurtuluş köprüsü üzerine geldiği sırada trenden aşağı yuvarlanmıştır.
Necmi Çeliker aynı zamanda köprünün parmaklıklarına çarparak o-ıadan da aşağıya ve kaldırımların üzerine düşmüştür. Müdür Muavini Çeliker bu fecî düşme neticesinde başından ve vücudünün muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmış
Nümune hasatahanesine kaldırılan Necmi Çeliker, derhal tedavi altına alınmış ve kendisne ameliyat yapılmıştır.
Ağır yaralı Necmi Çelikerin hayatı tehlikede olmakla beraber 5 bin lira borçlu olduğu söylenmektedir.
Savcılık hâdiseye el koymuş ve tahkikata başlanmıştır.
Zonguldağın kömür istihsali
Zonguldak, 4 (a.a.) — 2 Ocak tarihinde bildirilen 4.182.705 tonluk havza istihsali, Ocaktan çıkıp he -nüz temizlenmemiş olan briket kömürlerine aitti. Satışa arzı mümkün kılacak şekilde temizlenerek hazırlanan kömür miktarı geçen yıla na-112.080 ton, yani yüzde 4.35 fazlasi-le, 2.685.215 tondur. Piyasaya sev kedilen kömür miktarı ise, geçen yıla nazaran, 244.966 ton, yani yüz dc 10.13 fazlasile 2.662.344 tondur.
Bu neticeler geçen yıla nazaran ı yeni bir artış göstermekte ve havza tarihinde kaydedilen en üstün rakamları teşkil etmektedir. Alı -nan tertipler ve tedbirler sayesinde 1950 yılında bu miktarın çok daha üstünde istihsal elde edilebileceğine şimdiden muhakkak n!a-zarile bakılmaktadır.
YERALTI SERVETLERİMİZ
Modern endüstride
-==Türk Kromu =-
C trateji ve jeopolitik bakımlardan müstesna bir kıymet ve önem taşıyan yurdumuz, sinesinde barındırdığı ham madde kaynaklarıyla da modern endüstri âleminde yüksek bir mevki işgal etmektedir. Her ne kadar bu tabiî kaynaklarımızın mahal, miktar ve imtidatlâ-riyle, istihsal kapasitelerini gösteren dakik yeraltı şebekeleri henüz vücuda getirilmemişse de; civadan alüminyuma, amyanttan petrola ka dar her çeşit mâden filizi ve endüstri maddelerini ihtiva ettiği şüp he götürmez bir hakikattir.
C. K. Leith, (Ham madde kaynakları ve Dünya Siyaseti) adlı ünlü eserinde -Bugün asla düne benzemez. Bir milletin maden kaynakları millî endüstri, millî iktisat, ve millî refah gibi onun yaşama kudret ve gücünü sağlıyan unsurların esasını teşkil eder. Bu hususta daha ileriye giderek iddia e-debiliriz ki. gelecekte bir devletin, kelimenin mecazsız, kinayesiz, tam ve mevzu manasiyle müstakil olabilmesi için, yeter derecede toprak altı servetlerine sahip olması şarttır. Bunun dışındaki bir devletin hakikî bir bağımsızlığa malik olduğu kabul edilemez - der.
Bu satırlardan kolayca anlaşılacağı üzere, klâsik devlet telâkkisini yaratan unsurlardan ülke ye bir de yeraltı servetlerini ihtiva etme vasfını eklemek mecburiyeti hasıl olmuştur. Toprak altı cevherleri bulunmıyan bir ülkede teşekkül eden devlet, rekabet ve genel politika alanında, diğerleriyle ayni seviyede ve hizada değil; daima onlardan daha geri, daha düşük, ve daha zayıf bir durumda bulunacak-
Topraklarımız, endüstrinin var olmasını sağlıyan zengin ve mebzul maden cevherlerini ihtiva etmesi dolayısiyle, bize büyük bir üs tünlükle yaşayabilme imkânını ka zandırmıştır. Bu sayede, milli gelişmemizi temin eden müessesele-rin esas temelleri kendiliğinden a-tılmıs bulunmaktadır..
Valiler arasında nâkiller
Urfa valisi Ali Riza Ünal Gümüşhane valiliğine, Gümüşhane valisi Halis Bilâl oğlu Urfa valiliğine tayin edilmişlerdir.
Tayinler
Başbakanlığa bağ.lı Milletlerarası İktisadi İşbirliği teşkilâtı Paris Türk Heyeti delegeliğine Ulaştırma Bakanlığı Tarife ve Ticaret Dairesi Başkanı Rüçhan Akimcı, Maliye Banka Müşavirliğine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Dış Ticaret İşleri Müdürü Şeref Cerit, Tarım Müşavirliğine Ziraî Donatım Kurulu Genel Müdür Muavinlerinden Mehmet Ali Bağana tayin edilmişlerdir.
Kostümlü Balo
Türk Yüksek Mimarlar Birliği tarafından 28 Ocak 1950 Cumartesi akşamı Ankara Palas salonlarında verilecek kostümlü', balonun hazırlıkları ilerlemekİ^dÂr.
Balonun herkesi memnun edecek bir güzellikte olması için tertip heyetinin büyük bir gayretle çalıştığı da memnuniyetle öğrenilmiştir.
Tasan:
yüksek olan çelikler, Nikrom adiyle anılır; elektrik sobası, ütü teli ve teshin malzemelerinde kullanılır. S tel üt denilen kobalt, krom tungsten ve molibden karışığından saat ve emsali dakik parçalar' imal edilir. Ayrıca, otomobil en- ' düstrisindekı yav malzeme man-gailez, krom ve vanadyum halitasından yapılır. Kromlu tuğlalar, ateş tuğlasından daha fazla hararete mukavim olduğu ıçiıı bakır ve çelik fırınların içerisini, kap • lamada kullanılır.
i Krom mürekkipleri porselen sanayiinde yeşil, sarı ve kırmfzı riJrik li sabit boyaların imalinde kullanıldığı kadar debağ ve tutkalcılık-ta da istimâl -edilir. Tababette en der olarak kromdan istifâde olunur. Sert ve beyaz bir manzara arZedcn krom kaplama, oilâtini andırdığından yalvanoplasti sa -nayiinde geniş ölçüde bir tatbikat sahasına maliktir.
Kromun krokoit, kromit ve pi-kotit adlarında başlıca üç filizi vardır. Bunlardan birincisi kurşunlu, İkincisi demirli olup, üçün-cüsü de alüminyum ve magnezyu i mu ihtiva eder. Krom filizleri, de-... ...... j-:- ve)'a .vanık kahv® ren’ rlı ağır bir taş Sınde ağır, sert taşlar olup, ekse-- -■ riya üzerlerinde zaratit denilen ye-
şil damarlar vardır. Bazan hafifçe miknûtis' ibresini kendi üzerine de çeker. Hemen hemen seıpantin, ve garnet gibi cevahircilikte kullanılan taşlarla beraber bulunur. Ender olarak siyah kumlarda ve plâ-tin yataklarında da rastlanır.
En yüksek krom filizli %60, %72 kromu ihtiva edenidir. Ekseriya % 38 - 55 arasındaki krom filizlerine tesadüf edilir. Bu nisbetten aşağı olanlarla ferrokrom elde e-dilemez. % 60 - 72 kromu ihtiva e* ' den filizlerin tonu 1932 senesinde 132 ve 1939 da 156 ve halen 175 dolar kadardır. Sonuncusunun bizim paramızla kıymeti 493.5 liradır. ,
Başlıca krom filizleri başta Tüı- i kiye olmak üzere Küba, Rodos, Ce- ■ nubî Afrika Birliği, Rusya. Japonya ve Amerika'da bulunur. Halen Amerika’da Texas, Lancasteı-, Pen-nsVlvaı^ia, Maryland, Califomia, Oregon ve Wyoming bölgelerinde zayıf krom cevherleri çıkarılmak-.
Amerika'da (1943 de inşa edilen biç iki harp fabrikası bir tarafa bırakılırsa) krom istihsal ve tasfiye eden yegâne firma «Krom Corp. D. P. C. Plants- dır. Oregon eyaletinin Coos Çountry şehrinde bulunmaktadır. Zayıf krom cevherlerini, ihtiva ettiği mevâddı ecnebi-yeden ayırarak onları bir miktar dalıa kesif hale getiren 1 numaralı fabrikanın günlük kapasitesi takriben 2 bin tondur. Bü fâbrîkadan 15 kiloinetı'c uzakta bulupan ikinci fatsrifca öperasyonâ tabi tutulmuş kesif titizi isler ki, bUnûn da günlük istihsal siası 400 fon fca-dafdrr. Bu fabrikalarda işlenilen filizler, %3 ilâ ,% aramda kromu ihtiva ederler, Banlan, yukarıda nİsbetmi bildirdiğimiz Türk krom filizleriyle mukayese edersek ne kadar düşük bir vasıfta öldüğünü derhâl anlayız, Esasen A-merika'dâki filizler kolite hoksân-hğırtdâf) ferroeröe olmiya müsait âdidirler. . ı ai .
f$te bu Sebeplerden ötürü üstün evsaflı krom filizlerimiz, dış ^îya-sa^â büyük bir rağbete ıfıazhar 01-mâktadıı-.
Bu yazımızda güttüğümüz ana maksat, yeraltı servetlerimizin bü-tüpü üzerine hassasiyetle eğilip en { hurda teferruata kadar onları tet- 1 lcik ve teşhir değildir. Bunlar içerisinden sadece krom cevherini a- ; lıp bunun dünya piyasasındaki dc ğer ve örtefhlyle, haiz olduğu üs- ı tün kalitesini ve kısa bir geçmişini bir iki kalem darbesiyle belirtmektir.
Hemen işaret edelim ki, dünyanın er) zengin ve en üstün evsaflı krom filizleri memleketimizde çıkanlardır. 1938 den itibaren en faz la krom filizi istihdal eden memlc ket TÜtkiyedir. Ve lıaîen dünya luöm filizleri piyasasını rakipsiz olarâk elimizde bulundurmaktayız Tütün ve krom, dış memleketlerde Türk ve Türkiye kelimelerinin müteradifi ölarak kullanılmaktadır.
1797 yılına gelinceye kadar fen ve endüstri alanında krom diye bir 1 maden bilinmiyordu. Bu tarihte -Fransız kimyageri Vauquelin siyah | n}ir siyahı renkli ve yeşil damarlı cğ:r !::r taç ffmrfe â«ır tan ilk defa olarak kromu tasfiye suretiyle elde etti. Saf krom, mavi beyaz renkte, yumuşak ve tel haline getirilebilir evsaftadır. 7.4 kesafetinde olup 2400 santigratta kay nar. Ticaretteki krom cüz’i miktarda ecnebi maddelerini haiz olduğundan nisbeten sert ve gevşektir. Saf olarak kullanılması ancak la-boratuvar sahasına inhisar eder. En fazla demir ve mürekkebatında istimal edilir.
1821 de, yani bizde Etiniki - E-terya Cemiyeti ve Mora isyanlarının bir yangın gibi koca imparatorluğu kasıp kavurduğu bir tarihte Berthier. oek az miktarda çeliğe kattığı kromla meydana gelen cismin gayet sert ve mukavim bir vasıf kazandığını müşahede ve tesbit etti. Bir vıl sonra, meşhur İngiliz fizik ve kimya âlimi Mi-cheal Faraday tarafından çeliğin paslanmasına kromun engel olduğu. ve kromlu çeliğin aşınmaz bir kabi’cvet ve hassayı haiz bulunduğu isbat edildi.
Fakat bir şanssızlık eseri olarak ki, hemen hemen bir asır krom, endüstri sahasında haiz olduğu kıymet ve önemiyle yer alamadı. Ancak yirminci yüzyılın bidayetin-' den itibaren krom, bütüri değer ve' ihtişamiyle sanayie tatbik edilmi-j ye başlandı.
Bugün çelik endüstrisinde Icröm, biri içerisine katıldığı malztefneyi tahammuzdan yarûğ paslanmaktan ' kurtarmak; diğeri Ona gerekçn Sc-labet ve mukavemeti sa'glafnak-, yâ nı, kolayca aşınıp yıpranmaması-; na meydan vermemek gibi iki mü him hassadan ötürü kıülamtmak-: tadır. Çeliğe, yüzde bir ilâ iki İıiS-betindc katılan kı'öm dıiûn mukavemetini yükseltir. Bu hassasi^ı dan ötürü harp sahâjdmde zırh: mermisi, kalkan Ve liamlu intirip'I de; lokomotif bandajİâWûİIâ.; fazla i mukavemeti icap et'ttte'ıi J$«ıt Ve 'e; I devat yapımında Ve tezgâh kâleİn-, ı lerinde önemli tofi' kiyMbti hâiz-:
d ir.
I Yüzde 18 krom Ve ’p niceli hâvi I halita paslanmaz çeliği teşkil, c-1 der- Krom ve nikel miktarı 'dana
Mil
Feraset, başka
şeydir!
T renler, tayyareler dolusu mütehassıs da getirtmiştik. Hem de dünyanın gözbebeği sayılanlarını, avuç dolusu paralar vererek getirtmiştik.
Buniaı- içinde, kibrit çöplerinin nc şekilde tablaya konulacağını öğreteceklere kadar, her cinsten olanı da vardı.
Buna rağmen, verdikleri raporlar henüz tercüme edilmedi mi? Yoksa tasarıları mı hazırlanmadı? Nedir, İliç birisinin fikrinden istifadeye başlayamadığımızı görmekteyiz. Her İşimiz eskisinden daha İhtizamsız yürümekte devam ctDieİıtcdir.
Evvelki gün bunun çok güzel bir misali ile karşılaştık.
Toptancı Halinde yangın var -mış!. Tabii sabahın erken saatinde, bu vak’adan haber almamıza imkan olmadığından kuzu, kuzu durak yerinde efendi değiştiren lı-oleybüsJii beklemeğe başladık! İşin yoksa, bekle. . Bir kaç dolmuş yapan otomobili kaçırdıktan, yarım saate yakın bir zamaıı bekledikten ve sabahın meşhur ayazını da yedikten sonra, bulabildiğimiz bir dolıiıüşa atladık. Ve haberi de aldık:
— Toptancı Hali yanıyormuş!.
Olur a Yangın dediğin çeşit, çeşittir. Kasdi olanı, kaza olatıı, tedbirsizlikle çıkanı bulunur. Fakat yangın ile otobüs seferleri a-rasında bir türlü münasebet kuramadık. Meğerse, yangını söndürmeğe giden itfaiye arozözlerinin depolarındaki sular donduğundan, başka da yangın musluğu olmadığından, Sergievi önündeki musluktan su almak lâzım gelmiş ve koskoca hortum caddeyi ikiye ayırmış. Geçebilirsen, geç... Bütün vesait Sergievine civar sokaklarda birikmiş kalmış.
Hani Nasraddin hoca bir gün vaaz vermek istemiş de kürsüye çıkmış, fakat hatırına biı* şey gelmediğinden oturur, dururmuş. Oğlunun suali üzerine:
— Evlâdım, ne yapayım, aklıma bir şey gelmedi deyince, oğlu:
— Baba, oradan inmek de aklına gelmiyor mu? demiş.
Bu işleri tanzim eden ve idare ettiğini zanneden zevata da s-ormak lâzımdır:
— Bir hortum yüzünden koskoca şehrin münakalâtını bir saate yakın durdurmak içûı bir tedbir bu lamadıkten sonra, oradan çekilmek de aklınıza gelmiyoyr mu?
İnsan, hiç yoksa durak yerlerine telefon eder, vaziyeti bildirir, yolcuların beyhude yere beklemesinin önüne geçer. Dahası var: Mademki hortumu ille o yolun ortasından uzatmağa mecburiyet lıasıl olmuştur. Şirkette eski su borusu da yok mu? Hortumu onun içinden geçirir, istediğin gibi suyunu sıkarsın! Münakâlat durmamış olur.
Bizim bildiğimiz, kaptan fırtınalı havada belli olur. Yangın yok, kaza yok, hırsızlık yok, asayiş mükemmel, öyle işi kim olsa idare eder. Asıl marifet böyle sıkı zamanlarda kendini göstermektir.
Ne diyelim, inşaallah bir daha yaugııı olmaz!-.-
Hikmet YAZICIOĞLU
İstanbul, 4 (Telefonla) — Komünistlik propagandasından sanık Hukuk Fakültesi asistanlarından Şe -hamettin Bakırkan ile Ferit ve Ruhi adındaki arkadaşları bugün dokuzar ay hapis cezasına mahkûm olmuşlardır.
Kıbrıs için yapılan toplantı
İstanbul, 4 (Telefonla; — Talebe Birliğinin tertip ettiği Kıbrıs toplantısı bugün yapılmıştır.
Talebe Birliği reisinin açış nutkundan sonra, Kıbrıs Talebe Derneği Başkanı D. Operatör Derviş Manizade bir hitabede bulunmuş -tur. Bunu İstanbul Milletvekili Cihat Baban'ın verdiği nutuk takip etmiştir.
Marmara Lokalinde yapılan toplantı çok samimi ve şuurlu bir hava içerisinde sona ermiştir.
Bakırköyiinde fecî bir tren kazası
İstanbul, 4 (Telefonla) — Bu sabah Bakırköy ile Yeşilköy arasında feci bir tren kazası olmuştur.
Baruthane istasyonunda Haşan isminde bir genç karşıdan karşıya geçerken tren altında kalarak feci şekilde ezilip ölmüştür.
Bir ioyin
İi|er Bankası Yönetiın Kurplu ü-yeliğinden Utlfa edpu J5uip Örgenin yerine İçişleri Bakanlığı Tetkik Kumlu Başkanlığından emekli Hakkı Br-rknın tayin edilmiştir.
Bu anda Umauov’un yüzünde büyük bir sevinç ifadesi belirdi: •Evvelâ salçalı bir ringa balığı sonra picrojki (1) ve arkasından
da votka ile tuzlu hıyar, yiyece-ğiin, dedi.
Bunları öyle bir heyecan, ahenk ve hararetle tarif ediyordu ki, keıı dimi adeta içine ilham doğmuş bir şair karşısmda sandım. O yalnız aç bir insanın şevki tabiisiyle ko nıışmuyor ayni zamanda Sovyet halkının yiyeceğe karşı duyduğu derin tapma hissini de ifade edi-
yordu.
Sovyet ihtilâlinden sonraki dev
reye mensup tanınmış yazarlar dan bir çok eserler okudum. Bü tün bu yazarların hemen hemen is tisnasız, ziyafet sofralarını büyük bir zevkle tasvir ettiklerini ve ye ineğe müteallik bahislere uzun sayfalar ayırdıklarını gördüm. U-rnanov, bu nevi bir yazıya rastladı mı onu yüksek sesle okumayı İh ıtıal etmezdi, ve bunu okurken İliç değilse yazarı kadar zevk duyuyordu.
Albay Umanov, dediğim gibi o-k uma yi seviyordu, fakat kitaplara karşı en ufak bir saygısı yoktu. Di ğer mahpuslar gibi sigara samıak için kitapların kenarlarını yırtardı.
Bir gü.ı ona şu suali sordum:
— Umanov evinde bir kiitüpha hen var mıydı?
— Kütüphanenin ue faydası var? Okuıha salonundaki bÖtftn kitaplar emrime âmadc UdakUn sonra Kütüphanesi olmak bâtıl bir fllria*. Kitapları evinde «Mü
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirter ? "1
Rus usulü itiraflar
Yasan ■ Stypulkovsky (Polonya Millî Partisi Gizli Konsey Başkam M — — (0. 19
atında çalışıyor. Daha binlerce işçi bu muazzam inşaatta çalışmak tadır. Bunlar arasıpda bir çoklan, o civarda oturan eski çiftçilerin ço cuklandır. Bunlar, her köylünün ruhunda iyice kökleşmiş olan ma-îikiyet hissini öldürmek için köy terinden sürgün edilmişlerdir. Bu gayeye ulaşmak için her vasıtadan faydalanılır.
makla insan bunlardan başkaları nın faydalanmasuıa mani olur.
İyi, zevkli ev eşyası bahsinde de inatla aynı tezi müdafaa ediyordu. Sonra bana:
— Hiç şüphesiz senin güzel bir evin vardı, değil mi? diye soldu.
— Evet, dedim. Seneler boyun ca, kazancını müsaade ettiği nis bette onu güzelleştirmeğe çalışı yordum. Güzel tablolarım vardı, halı koleksiyonu yapıyordum... fa kat şimdi hiç bir şeyim kalmadı!.
Batı medeniyetine dahil olanlar içjn çok tabii olan bu şeyi ona ba sit şekilde anlatmaya çalışıyordum. Fakat o buna kızdı:
— Ne de olsa pis bir burjuvasın. Senin evini acaba kaç kişi görmüş lür? En fazla yüz kişi diyelim. Halbuki bu tablolar, halılar, möb leler bir müzede olsaydı onlar; bin lerce İnsan hayranlıkla seyredebi 11141.
— Ya sen. soıiii) li‘Ç ev eşyan yok muydu? diye sb|ıj.unı.
— Buna lüzum yoktu lü, bıılıın iHoi;ii(h luşlada Jıir-yırh odam, ya
tacak yerim ve möblelerim vardı. Kendisinden önce benim olan bu şeylerden benden sonra bir baş kası faydalanıyordu. Fakat hiç bir şeyim olınadı da demiyorum, bîr karyolam vardı.
BİR ŞEYE MALİK OLMAK HİSSİNİ ÖLDÜRMEK
Görülüyordu ki bu adanı samimi olarak her türdü malikiyet his siliden mahrumdu. Muhafaza e-dilcnıiyecek İliç bir şey onu ilgi lendirmi yurdu.
Sovyet ordularının, bir çok ne siilerin eseri olan ve harap edilmeleri insaniyet için büvük bir kayıp olan şeyleri neden bıı kadar kolaylıkla imha ettiğini, bu zihniyet çok iyi izah etmektedir.
Bazan kendi kendime, Umano-vun harekelerinde âmil olan ma nevi kıymetlerin neler olduğunu soruyordum. Ona yirmi yaşında o kumayı öğretmiş otan, ayni zn mânda, Allah di} e bir şey olma ılığını ve bunun sırf milleti id a ra mlobllınek içJiı p.ıpashr laraiın
dan uydurulmuş bir şey olduğunu da öğretmişti. O da bunu, askeri kanunu ve kudretli Sovyet akidesini nasıl kabul etmişse öylece
büyük bir tabiilikle adeta miha nikî bir surette kabul etmişti.
Sovyet halkının büyük bir çoğunluğunun bundan memnun olduğunu sanıyorum, ihtilâlden son ra yazılmış kitaplarda boş yere, in san, insanın mevcudiyeti, kıymet
«Komsonıol» un (2) inanmış bîr üyesi olan hikâye kahramanı bu gaye uğrunda çlışıyor. Bu uğurda yakınlarının ve dostlarının hayatını feda ediyor. Zira bu gayret sonucunda Sovyet milletinin ekonomik kudreti dünyaya hakim o lacak ve insanlığın saadetini sağ-lıyacakür. Yaptığı iş kuvvetinin fevkindedir. Veremdir ve kan tü-
kürüyor. Arkadaşları, onun çalışmasına son vermezse öleceğini a-çıkça görüyorlar. Fakat o, Kırımda bir sanatoryuma gitmeyi red-
leri ve bir parçasını teşkil ettiği insaniyetle münasebetleri hakkında bazı fikirler aradım. Sovyet â
teminde, hayatın sırrını anlamak arzusunun tamamiyle sönmüş o-lup olmadığını araştırdım. Bazı
felsefi kitapların bana verilmemiş olması mümkündü. Elime ge çen kitapları da din aleyhtarı basil propaganda eserleri idi.
Bu hikâye kısaca şöyledir:
Sovyetler Birliğinde Komünist partisinin ..faal» denilen kısmına mensup bir genç ameâe, bölgenin büyük bir kısmına elektrik sağlı yaeak olan biiynk Oh İKMiıj înş:ı
dediyor. Ve ertesi giiıı, civar tepeden kaya parçalarını sürüklemek olan işine başlıyor. Arkadaş-
larına bir fedakârlık örneği vermek için en büyük kaya parçalarını seçiyor. Nihayet bir emorajı başlıyor ve delikanlı ölüyur. Ö-lümünden önce, büyük bir keder
içinde olan arkadaşlarına şu iza-
hatı veri yor ı
«Ferdî mevcudiyet diye bir şey
yoktur.
(Devaııu var)
İzmir memleket hostahanesi modern bir hale gelecek İzmir, 4 (Telefonla) — İzmir {Memleket lıastahanesinin modern bir hale getirilmesi için, teşekkül eden «Memleket hastahanesine yardım cemiyeti» on ay zarfında bir milyon lira toplamış ve bu parayı hastâhane emrine yermiştir.
Diğer taraftan İl Genel Meclisi de 400 bin liralık bir yardımda bulunmayı kararlaştırmıştır.
İzmir’de izinsiz inşa edilen 48 ev
İzmir, 4 (Telefonla) — İzmir'in Hatkpınar semtinde izinsiz olarak İnşa edilen 43 evin yıkılması için belediyece verilen emir yarın tatbik edilecektir.
Bu evlerde oturanların bugün vilâyet makamına yaptıkları müracaat hiç bir netice vermemiştir.
İzmir'de açıkta kalan işçiler
İzmir, 4 (Telefonla) — İki gün evvel Şeker Sanayii kombinasında açığa çıkarılan ^7 kişinin protestoları haklı görülmüş ve 15 gün içinde tekrar işe alınacakları bugün Valinin yaptığı basın toplantısında açıklanmıştır.
_T TAKVİM 1—
Hicri: 1369 — Rebiül’evveİJ 16 Rumi: 1365 — Aralık: 23 5 OCAK 1950 PERŞEMBE
(.1) Et veya lahana ile yapılmış küçük börekler.
(2) K'iuıiinjrt Gençlik Taglcilflh I
Sabah 7.20 2.33
öftle 12.19 7.25
lldudl 14.41 9.47
Aksam 1664 12.00
1
ZAFER
Sayfa; 3
5 -1^1950
ADYO • TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
Tereddüt devri
A merikan hükümet ve kongre muhitlerinde komünist Çinin tanınıp tanınmaması; Çaııkayşek'e yardıma devam veya bu yardımın tamamen kesilmesi; ve nihayet For-moza’nın, Amerikanın elinde bu lunan ner türlü vasıta ile müdafaa edilmesi yahut aksine, islerin oluruna bırakılması şıklan müzakere edile dursun; bu konularla ybkın dan ilgili iki yeni inkişaf görün müş bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, halen Mos-kovada bulunan Cin komünist lideri Mao Çe Tung’un beyanatı, diğeri de Japonyadaki Amerikan işgal kuvvetleri Başkomutanı General Mac Arthur’ün bu hâynhuy arasında dikkat nazarları çekmemi-olmakla beraber, fikrimtzce büyük ehemmiyet arzeden nutkudur.
Hâdiseleri kısaca hatırlatalım:
Bilindiği gibi, Mao Çe Tung, bir müddet evvel Moskovaya gitmiş bulunmaktadır. Komünist lideri -nin bn seyahati, Amerikanın Çin karşısında takınacak olduğu tavrı tayin etmek bakımından gayet ö-uemlidir. Zira, her şeyden evvel, hu seyahat nekresinde Mao’nun hakiki rengi anlaşılacak, yani komünist Çinin ileride takip edeceği hareket hattı az çok belirecek: sonra da, komünist Çinlilerin tasarladıkları ıslahatı başarabilmek için muhtaç bulundukları malî yardım bakımından Moskova’ya ne dereceye kadar güvenebilecekleri malûm olacaktı; ki, Amerikanın Çin muvacehesindeki siyasetini başlıca bu iki husus tayin edecekti. Yani; daha evvel de izaha çalıştığımız gibi, Ameı ikanın komünist Çine karşı silâh veya para kullanmasını tayin edecek olan şey, Mao (’c Tung’un Moskova’ya bağlılık derecesi ve Moskovadan güvenebilecs ği malî yardımın tutan olacaktı.
Şimdi, Çin meselesinin Vaşiug-tongda gürültülü müzakere ve münakaşalara sebep olduğu şu sırada, Mao Çe Tung. Moskovada beyanatta bulunarak, Çin - Rus dostluğunu takviye etmek ve Ruslardan malî yardım istemek için geldiğini; bununla beraber, henüz işlerini bitiremediği için. Rusyada daha bir müddet kalacağını bildiriyor.
Komünist liderinin bu beyanatı, şu ih$maSIeri hatıra getirmektedir!
1 — Mao Çe Tung, henüz, Sov-yetlerden istediklerini koparama-mıştır; yahut, istenen bu yardım, bilhassa makine, âlet ve diğer donatım malzemesi karşılığı olarak Çinlilerden ağır tavizler ve ezcümle Çinin, deri, tuz ve kalay gibi başlıca ihraç maddelerinin mün -hasıran Rusyaya şevki talehedil -miştir.
Pazarlıkta henüz uyuşulamadığı için komünist Çin liderinin Mosko-vadaki ikameti de uzamaktadır.
2 — Diğer bir ihtimal, iki tarafın da, yani hem Çinin hem Rusya-nın, Vaşington tarafından alınacak cilan kırara intizaren işi savsaklamalarıdır.
3 — Nihayet son bir ihtimal de, Mao Çe Tung’un. zannedildiğinden daha kurnaz çıkıp. Amerikan umumi e*kârmı Stalin’e karşı bir tehdit olarak kullanması ve bu suretle, Ruslardan istediğini asgarî taviz mukabilinde temin etmeye çalışmakta olmasıdır.
Tabiatile, bütün bunlar bugün i-çin birer ihtimal olmaktan Meri gidemez. Bununla beraber, Mao Çe Tung Moskovaya gitmesinden sonra. General Mac Arthur tarafından vaki beyanat, bu ihtimallerle karşılaştırıldığında, hâdiseleri kısmen olsun aydınlatabilir.
Bilindiği gibi, Formoza’nın komünistlere karşı müdafaa edilip edilmemesi bahsında, diğer bir çok mülâhazalarla birlikte başlıca iki tez çarpışmaktadır. Bunlardan, birincisi Formoza müdafaasının, Pa-sifikteki diğer Amerikan mevki ve mevzilerinin ve bilhassa Japonya-nın elden çıkarılmaması için esa3 olduğu merkezindedir. Diğer tezi tutanlar ise buna lüzum bulunmadığına kanidirler. İşte son beya-natile, İşgal kuvvetleri Başkomutanı General Mac Arthur de bu tezi müdafaa etmiş ve Japonyanm kendi kendisini savunabileceğini söyli-yerek Formoza müdafaasının lüzumsuz olduğunu ihsas etmiştir. Hal buki aynı general, geçen Temmuz ayında Vaşfngton’a vermiş olduğu ranorunda, eğer Kore’den komünist tehlikesi defedllmiyecck olursa Japonvayı da vaktMe tahliye etmek gerekeceğini iddia ediyordu.
Uzâkdağu rr(f sel elerini çok iyi bilen, ve aynı zamanda bir komünist düşmanı olduğu herkesçe müsellem bulunan generalin. Mao Çe Tung Moskovada pazarlıkta iken hövle bir avans vermesi mânadan hali değildir. Bir askerin, her türlü siyasî mülâhazadan uzak hareket edeceğini ve düşüneceğini far-zetsek bile, bu generalin, tam mâ-nasile başının olan 10 milyon
.Taponu geçindirmek için, yazının başında bahsettiğimiz ve bugün tamamen Sovvet Rusyaya akmak tehlikesini gösteren Çin iptidai maddelerine ihtiyacı vardır.
Mac Arthur’ün bu demeci, Ame rikanın Uzakdoğu siyasetine kuvvetli bir tesir ieta edebil;r.
Müca W TOPALAK
Sovyet tehlikesi karşısında
Amerikan petrol siyasetideğişiyor
Orta Doğuda yeniden petrol
tasfiyehanesi
Beyrut, 4 (a.a.) — Orta - Doğuda petrol istihsalinin artması ve buna mukabil ayni bölgede petrol istihlâkinin azalması, Amerikan -Arab petrol kumpanyasını, Lübnan'da inşası düşünülen petrol tas fiyehanesine ait projelerinden vaz geçmiye zorlamıştır. United Press Ajansı muhabirine bu açıklamayı yapan ve petrol şirketine mensup olan önemli bir şahsiyet tasfiyehane projesi hakkında şunları söyle- i miştir:
«Piyasa, bugün istihsal ettiğimiz petrolü bile zorla istihlâk ederken Lübnan’da bir petrol tasfiyehanesi inşa etmek ve işletmek son derece kârsız bir iştir
Bahis konusu olan zat bugün,
Rusya Japon esirlerini vermiyor
hurulmıyacak
ı Orta-Doğuda mevcut şirketlerin faaliyetleri neticesinde ve batı yarım küresindeki kaynakların istih-, şalinde vâki artıştan dolayı yakın-| da bir istihsal fazlası ile karşılaşı-; lacağını da belirtmiştir
i Bu arada, United Press Ajansı
1 muhabirinin Beyruth'un iyi haber | alan çevrelerinden edindiği bilgi-| ye göre, tasfiyehane inşasının durdurulmasına askerî mülâhazalar da sebep olmuştur Gerçekten Amerikan ve İngiliz petrol menfaatlerinin vüs'atına dair bir fikir vermek için şunu söylemek kâfiir ki, bu bölgenin en ufak şirketi olan «Kuvety Amerikan OiL Kumpan yasının sermayesi 100 milyon dolardır
Çekoslovakyadan firar edenler
Rus delegesi müttefik konsey loplonbsını terketti
Vaşington, 4 a.a. — İyi haber a-lan mahfillerden bildirildiğine göre, Birleşik Amerika Moskova’ya diplomatik yollarla gönderdiği bir protesto notasında Rusya’nın, Sov- i yet esir kamplarından Japnya'ya dönmemiş olan 376.000 Japon harp esirinin akıbetlerini izah etmesini istiemiştir.
Bu teşebbüsün Çarşamba günü Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Tokyo'daki müttefik genel karargâhı tarafından resmen ilân edilmesi beklenmektedir. Bu Acerikan teşebbüsü, Rusya Amerikan notasına tatmin edici bir cevap vermediği takdirde, memleketlerine dön-miyen Japonlar hakkında malûmat elde etmek maksadiyle milletlerarası bir tahkikat açılması hususunda atılan ilk adım olarak telâkki edil mektedir.
Bazı Amerikan şahsiyetlerine gö re, Mançurya’daki kuvvetli Japon ordusunu teşkil eden bu 376.000 e-sir Rusların fena muameleleri sonunda ölmüştür.
Rus delegesi yine kaçtı
Londra Radyosu (Basın - Yayın) — Japonya'daki müttefik yüksek konseyindeki Sovyet heyeti konseyin dünkü toplantısını yine terket-miştir. Heyet Başkanı salonu ter-ketmeden evvel Rusya'da bulunan Japon esirlerinin memleketlerine iadesi meseelsini münakaşa etmek hususunda Amerika’nın yaptığı te şebbüslerin gayri kanunî olduğunu söylemiştir. Konseyin Amerikalı o-lan başkanı, Amerikanın Rusya’ya bir nota göndererek hâlâ serbest br rakılmıyan Japon esirleri hakkında malûmat istemiş olduğunu bildir mişti.
Yüzme şampiyonları
Regensburg, 4 (a.a.) — Hududa
nezaretle vazifeli polis makamlarının bildirdiklerine göre, 2 Çekoslovak yüzme şampiyonu memleketlerinden kaçtıktan sonra Almanya-yg iltica etmiştir. Bunlar Çekoslo -vak milli yüzme takımına mensup Jaromir Marik ve Grentisek Medek-tir.
Diplomat, siyasî ve sporcudan mürekkep bir kafile daha
Londra Radyosu (Basın - Yayın)
— Londradaki Çekoslovakya Elçiliği memurlarından bir kısmı raem leketlerine geri çağrılmışlardır. Fa kat bunlar Ingiltere’de kalmak istediklerini dün bildirmişlerdir.
Çekoslovak elçiliği sözcüsü, bu şahısların uzun zamandır Ingiltere-de kalmış olduklarını, bunların memlekete çağrılmalarında siyasî bir mana bulunmadığını bildirmiş ve bunların siyasî mülteci olarak İngiltere’de kalmak istiyeceklerini zannetmediğini söylemiştir.
Eski Başbakan Yardımcısı da kaçtı
Çekoslovakya'nın eski Başbakan Yardımcısı Lauschnann Çekoslovakya’dan kaçarak Almanya'nın A-merikan bölgesine sığınmış ve ken dişi Frankfurt’a getirilmiştir.
Bir sosyalist olan sabık Başbakan Yardımcısı komünistlerle çalışmayı reddettiğini söylemiştir. Harpten sonraki kabinede yer alan Lauschmann, iki sene evvel komünistler iktidara geçince siyaset hayatından çekilmiştir.
Ingîlterede Atom borojları
Londra, 4 (a.a.) (United Press)
— Daily Herald gazetesinin dün gece yazdığına göre, devriye gezen kuvvetler, îngilterenin Harwell a-tom araştırmaları merkezinde bir hır sizlik teşebbüsünde bulunduğundan polisi haberdar etmişlerdir. Gazeteye göre, atom araştırma merkezini çeviren 5 kilometre uzunluğunda ve üç buçuk metre yüksekliğindeki parmaklıklarda delikler açıl -dığı keşfedilmiştir. Bu deliklere yakın bir yerde 200 ton kadar olduğu ve 20.000 İngiliz lirası tuttuğu tahmin edilen kurşun parçalan bulnmakta idi. Laboratuvarda per sonelin radyo aktif şuaata karşı korunmasını sağlıyan kurşun parçalarını çalmaya teşebbüs suçiyle dün 4 kişi tevkif edilmiştir.
Serbest Fıhra ;
Millî veya değil I
D iı- İngiliz Şirketi Olimpiyat müsabaklarının sinemasını alırken Olimpiyatlarda derece kazanan Türk sporcularını ıska geçmiş!...
İngiliz sporculuğuna veya centilmenliğine yakışmaz! diyeceksiniz! Tıpkı bizim iktidar gibi diyeceksiniz! O da radyoda olsun, Ajansta olsun, seçimde olsun muhaliflere yer vermeyip kendi propagandasını yapmıyor mu? diyeceksiniz!.
İyi, güzel ama, İngiliz sinema şirketinin bu inhisarcılığına nihayet «Millî gayret» diyebiliriz! Fakat berikilerin gayretini nasıl isimlendirmeli?
Yoksa Nihat Erim, bu Olimpiyat filmi üzerine mi, biz İngiliz hükümeti İcatlar propaganda yapmıyoruz, demişti? — A- F-
Meclis köşesi.
ÇAĞRI
Adalet Komisyonu:
İş Mahkemeleri Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Geçici Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Avrupa parlâmentolar birliği Türk grupu genel kurulu;
6/1/1950 Cuma günü saat 10 da, Meclis kitaplığında toplanacaklardır.
★
O. P. Meclis grupundan
Demokrat Parti Meclis Grupu Şaşkanlığından:
Grup idare kurulumuz bugün •5 Ocak 1950» saat 15 de umumi heyetimizde saat 16 da parti merke -zinde toplanacaklarından arkadaşların teşrifleri rica olunur.
Endonezya’da isyan mı ?
Çeteciler Endonezya ordusile çarpıştı
Londra radyosu, 4 (Basın - Yayın) — Henüz bağımsızlığına kavuşmuş olan Birleşik Endonezya devletleri dahilinde kuzey Cavada iki bin çetecinin dün gece Endonezya ordusunun bazı ileri mevzilerine hücum ettikleri bildirilmektedir.
Anlaşıldığın,a göre hücuma uğ-rıyan şehirde çeteciler bazı hükümet dairelerini ellerine geçirmişlerse de sonradan Endonezya ordusunun karşı hücumiyle bu yerlerden atılmışlardır.
Bu çeteciler eskiden HollandalIlara karşı savaş açmış olan Müslüman teşkilâtına mensupturlar. Bu teşkilât geçen Ağustosta tekmil Endonezya Müslüman bir devlet haline getirilinceye kadar savaşa devam edeceğini bildirmişti.
İngiltere Macaristan münasebetleri
ondra, 4 (a.a.) (Lps) — Bildirildiğine göreğ İngiltere hükümeti Macar hükûmetile yapniakta olduğu ticarî müzakereleri durdurmuştur. Bunun sebebi Macar hükümetinin, bir tüccar olan İngiliz temsilcisini tanımak istememesi ve baltalama ve casusluk suçundan tevkif edilmiş olmasıdır.
Fatihin Ak Şemseddini
T ürk tarihinde, bugünkü Başbakan Şemsettin’den başka, bir Şemsettin daha vardır. O da şimdiki adaşı gibi, dindar, alim ve fazıldı; fakat Ak Şemset tin namiyle maruftu!
İşte bu Ak Şemsettin, İstanbu-lun fethi sıralarında yaşamış, Fatihin büyük bir teveccüh ve i-timadına mazhar olmuştu. Sultan, başı sıkıldıkça onun rey ve fikirlerinden, hattâ İstihare ve tahminlerinden istifade ederdi. İs-tanbulun fetih tarihini, günü gününe, saati saatine Ak Şemsetti-nin, evvelden keşfedip haber verdiğini söylerler...
Soiakzade, tarihinde, Ak Şemsettin ile Fatih'e epey bir yer ayırıyor. Müverrihin bugünkjü üslûba çevrilmiş bir fıkrasını, hep beraber okuyalım:
— İstanbulun fethi muvaffakiyetle bitince, Padişah, Ak Şemsettin hazretlerini ziyaret etmeği bir kadirşinaslık bildi. Veziri Ahmet Paşa ile birlikte hemen şeyhhı
çadırına gittiler. Dereden tepeden kanuştular... Bir müddet sonra Padişah veziriyle beraber «Otağ hümayuna» avdet ettiler.
Dönüşte Fatih Sultan Mehmet, Veziri Ahmet Paşaya mahzun bir eda ile:
— Şeyh Ak Şemsettin, kendisine vardığımızda «kiyam» etmedi. Bu yüzden «hatırım münkesir ve mahzun olmuştur» dedi.
Vezir Ahmet Paşa, İstanbulun Büyük Fatih'ine şu cevabı verdi:
— Padişahım, bunun sebebi aşikârdır; Ak Şemsettin size şunıı hatırlatmak istedi:
— Gelip giden bunca padişahlar, İstanbul gibi bir şehri zaptetmek için çok çalıştılar, fakat hiç biri buna muvaffak olamadı. Bu büyük şeref, ancak siz padişahımıza nasip oldu. Sakın ola ki,
bu yüzden bir gurur ve azamete düşmiyesiniz! Kendinizi büyük görmiyesiniz!
İstanbul Fatihine, beş yüz sene evvel bunu söyliyecek vezirler, a-yağa kalkmıyacak âlim ve fazıl Ak Şemsettinler vardı.
Nitekim yine tarihte. Ak Şem-settiniıı atından sıçrıyan bir çamuru, Fatih Sultan Mehmedin şerefli bir hatıra diye sakladığı meşhurdur!
★
Bugünkü Türk tarihi, azamet taslayacak Fatihlerden ve fütü-hatlardan çok uzaklardadır. Fakat, eskiden kalma bu bir avuç toprak üzerinde bile Sultanlar gibi saltanat sürmek, azamet ve büyüklük taslamak istiyen mukka-lid Fatih’ler çıkacak olursa, onlara ders verecek bir (Ak Şemset-ten) i nereden bulacağız?
Bugünkü Şemsettin, âlim ve fazıl olarak iyi, güzel!...
Fakat o da bir «mütevelli» azametiyle ortaya çıkarsa, üırlhi ııe olacaktır? Ak mı, kara mı?
YerleGök Arasında
____ Tefrike No: 36 I
Dünya Basınından
Hulâsalar j
___ 4/1/1950 I
Yı
: A. S. Kxup6ry
Çevrin; Mhcahlt TOPALAK
îkiyüz yetmiş kilometre süratle I toprağa çarpmışız. Sademeyi takip eden saniyede, her ikimizi de kömür edecek olan infilâkın kızıl renginden başka bir şey görme- * dim. Ne ben, ne de, sonradan' anlattığına göre, Prevot, hiç bir he yecan duymadık. Ben şahsen, ken dimde hudutsuz bir beklemenin, lâhzada, uçup kaybolarak ulaşacağımız parlak bir yıldızı bekleyişe benzer bir intizarın uzamakta olduğunu hissediyordum. Fakatj o kızıl ışık nedense görünmedi. Yalnız, oturduğumuz yeri harap eden bir deprem oldu. Pencereler' yerlerinden fırladı. Sac levhalar uçuşarak vüz metre öteye düştü -' ler. Bu, tâ içimizde duyduğumuz ' bir uğultu, bir gümbürtü idi. Tay j yare, uzaktan sert bir tahtanın üzerine saplanmış bir bıçak gibi ihtizaz ediyordu. Bu hiddet, bu gazap, bizi de tutmuş sarsalıyor du. Bir saniye... İki saniye... Tay yare hâlâ titriyordu. Ve ben, mec nunane bir sabırsızlıkla; bunca c-nerjinin, onu bir bomba gibi havaya uçurmasını bekliyordum. Fa kat, yer altından gelir gibi safsın tılar devam ediyor, son, beklenen indifa vuku bulmuyordu. Ben, gizli gizli olup biten bu işi bir türlü kavnyamıyordum. Bu hiddet ve gazabın manasını, bu uzun gibi görüıjen bir kaç saniyelik intizarın sebebini de aniıyamıyoı-dum. Bes saniye, altı saniye geçti. Sonra birden bire bir dönüş ı hareketi başladı. Bir sademe ol du. Sağ kanadın üzerinde, bu kanadı tuzla buz ederek sürükleniyorduk. Ve nihayet, her şey durdu. Buz gibi biı- sükût bastırdı.
Prevot'ya bağırdım:
— Çabuk atla...
O da aynı zamanda haykırıyordu:
— Yangın... Yangın...
Kendimizi kopan pencereden dışarı attık. Yirmi metre kadar uzaklaşarak tayyareyi seyrettik. Prevot’ya:
— Sana bir şey oldu mu? de-
— Hayır, dedi, hiç bir şeyim yok.
Fakat, bunları söylerken bir yandan da dizini uğuşturuyordu.
— Yokla kendini, dedim, hareket et, bir yerinde kırık çıkık olmadığından emin misin?
— Yok bir şey, yok, diyordu... Yangın tulumbası...
O kadar perişan bir hali vardı ki, tepesinden tırnağına kadar her yeri lime lime olmuş bir vaziyette, lâhzada düşüp ölecek sanıyordum. O ise, hâlâ dizini uğuştu-rarak ve bana sabit nazarlarla ba karak:
—Yok bir şey, diyordu. Yangın tulumbası...
Deli oldu zannettim. Şimdi, nerede ise şıkır şıkır oynamıya baş-lıyacaktı. Fakat Prevot öyle yapmadı. Şimdi artık yangın tehlikesini atlatmış bulunan kırık tayyaremize bakarak:
— Yok bir şey, diye tekrarladı. Yalnız, dizimi yangın tulumbasına çarpıp acıtmışım...
istikamet değiştiriyorum. Yine yürüyorum. Kaybolmuş bir yüzüğü arar gibi, gözüm hep yeı de. Fenerimin ışığı toprak üzerin de aydınlık bir daire çiziyor. An laşıldı... Olan oldu... Tekrar, yavaş yavaş, tayyarenin bulunduğu yere geliyorum. Oturup, başlıyo rum düşünmiye. Bir ümit aramış, bulamamıştım. Hayattan bir işaret beklemiştim. Hayat bana hiç bir işarette bulunmamıştı.
— Prevot, tek bir ota rastlaya inadım...
Prevot susuyor. Bilmem, ben? anladı mı? Bu bahsi, bu karanlık perde kalkınca, sabah olunca konuşuruz. Şimdi bütün duygum büyük bir yorgunluk ve bir bez ginlikten ibaret. Düşünüyorum: «Dört yüz kilometre çöl içinde yiz.... Sonra birden bire yerim den fırlıyorum:
— Su...
Benzin ve yağ hazneleri delinmiş. Su deposu keza. Kum olanı biteni içmiş.
(Devamı var)
Kongre açılırken
Amerikada ıktısndî
İngiliz Basını:
İngiliz gazetelerinden muhafazakâr Daily Telcgraph, bugünkü başyazısında Fransa’daki siyasi du rumu ele almakta ve Bidault hükümetinin istikbalini karanlık görmektedir. Gazeteye göre Milli Meclis muayyen tekliflerden ziyade, muvazeneli bir bütçe prensibini tasvip etmiştir. Saylavlar Meclisinde de bütçe meselesinde çetin tartışmaların cereyan edeceğine mu hakkak gözüyle bakılmaktadır.
Bağımsız Times gazetesi İran’a hasrettiği başyazısında. Şahın u mumiyetie halk tarafından sevildi ğini yazmakta ve şunları ilâve etmektedir:
«İran Şahının Amerika’dan memleketine dönüşünde halkın kendisini hararetle karşılamış olması, bunu açıkça göstermektedir. Şahın Amerika'yı ziyaretindeki mâk-I sad İran’ın bir tecavüze karşı ko-ı runabilmesi ve sosyal kalkınma da I vasmı gerçekleştirebilmesi için ne 1 gibi yardımlara muhtaç olduğunu I selâhiyetli Amerikan devlet adam | larına izah etmekti. Muhtelif vesilelerle söylemiş olduğu nutukların da İran Şahı, kuvvetli ve muhtakar bir İran’ın Orta-Doğunun barış ve ! nizamının korunması hususunda sarfedilen gayretler bakımından e* . saslı bir unsur olacağını belirtmiştir. İran şahı, memleketi bir teca-vüze uğradığı takdirde Amerika'dan yardım göreceğine dair Baş kan Truman’dan vaad almıya ıhu-vaffak olmuştur. Şah keza, geri kalmış memleketlere yapılan yardımlar faslından İran'a teknik ve malî yardımlar teminine de muvaffak olmuştur.
in
Nasıl oldu da hayatta kaldık, bunu bir türlü izahedemiyorum.
Elektrik lambamı alarak, tayyarenin toprak üzerinde sürünerek meydana getirdiği izleri takip ettim. Tayyarenin durduğu yerden iki yüz elli metre mesafeye kadar her yerde döküntüler vardı. Toprağa çarptıktan sonra parçalandığımız noktaya gelinceye kadar, kumun üzerine türlü türlü parçalar, saçlar, demirler ekmişiz. Gündüz gelince anlıya-cağız ki, çırçıplak bir tepenin tatlı meyline adeta raümas çizer gibi oturmuşuz. Yalnız ilk temas noktasında sapanla açılmış gibi bir delik peyda olmuş. Bu ilk sa-demeden sonra, tayyare tepe takla olmadan, kuyruğunu timsah gibi bir sağa bir sola hiddetle çarpa çarpa bu meyil üzerinde yoluna devam etmiş. Yani, saatte ikiyüz yetmiş kilometre süratle yerde sürünmüş. Şüphesiz ki, hayatımızı, kum üzerinde kolaylıkla kayan ve bu suretle adeta bir bil-ya sahası vücude getiren siyah, sert ve cilâlı taşlara borçluyuz.
Prevot, kontak neticesi sonradan yangın çıkmasın diye akümülatörleri çözüyor. Ben sırtımı motora dayamış, vaziyeti muhakeme etmiye çalışıyorum: -Yükseklerde dört saat on beş dakika müddetle rüzgâr hiç kesilmedi Sarsılmamdan belliydi. Fakat, rüz gârın süratini yanlış hesap ettimse eğer, yahut hangi istikamette esmekte olduğunu kestirememiş sem... O takdirde, demek oluyor ki, her bir dıl’ı dört yüz kilometre olan bir karenin içinde bir yerdeyim.
Prevot, gelip yanıma oturuyor
ve sosyal durum
İşsizlik |statistik bürosu, geçen ' ay işsiz sayısının 3.489.000 olduğu- , nu bildirmektedir. Bu rakkam ge-1 çen ay kaydedilen işsiz sayısından daha azdır. Filhakika geçen yaz Birleşik Amerika’da 4 milyon işsiz vardı. Diğer taraftan ayni büronun bildirdiğine göre, iş sahibi olanların sayısı ise 58.556.000 dir.
Grevler
Birleşik Amerika Çalışma Bakan lığı, 1949 da vukubulan grevlerin takriben 53 milyon istihsal gününe mal olduğunu bildirmektedir. Bu rakam, yalnız, 116 milyon istihsal gününün kaybedilmiş olduğu 1946 senesinde aşılmıştı. İşsizliğe sebep olan grevlerden yarısı maden ve çelik işçileri tarafından yapılmıştır.
Mahsul fiyatları: Temsilciler
Meclisi Bankacılık İşleri Komisyonu Başkanı Brent Spence, 1950 mah sül fiatlarıru aynı seviyede tutmak maksadiyle Commodity Credit Cor poration’a yeniden 2 milyar dolar-verilmesini derpiş eden bir kanun tasarısı sunmuştur. Bu tasarı, bu teş kilâttan 4.750.000.000 ilâ 6 milyar 750 milyon dolar arasında istikraz da bulunmak yetkisini de vermektedir
Su: Başkan Trurnan memleketin su depolarım genişletmek ve korumak gayesini güden federal bir plânı kaleme alacak olan 7 kişilik bir heyet teşkil etmiştir. Beyaz Sa ra/la yakından temas halinde bulunan bir kaynaktan bildirildiğine göreğ bu kararın alınmasında kısmen Nevyork şehrinde sorı zamanlarda kaydedilen su buhranı olmuştur. Diğer taraftan ayni kaynak, su meselesinin diğer bölgelerde ve bilhassa batı bölgelerinde nazik ■bir durum aldığını haber vermektedir.
Başkan Trurnan, bu heyetten gelecek aralık ayma kadar kati bir rapor hazırlanmasını istemiştir.
İskân ve kiralar? Başkan Trurnan dün, mesken meseleleriyle ilgilenen kongre liderleriyle görüşmüş ve kiralar üzerindeki kontrolün bir sene daha uzatılmasını istiye-
Kanserden ıstırap çeken hastalarını öldüen doklar
Manchester, 4 (a.a.) (United
Press) — Kanserden ıstırap çeken bir hastayı öldürmekten suçlu olduğu dün mahkemece kabul edilen ı Dr. Sander yarın yüksek mahke-| me huzuruna çıkacaktır. New Hamp shire’de jüri sanığın birinci derece katilden suçlu olduğuna karar ver-! diği takdirde sanık otomatik olarak müebbet hapse mahkûm edilecektir. Maamafih jürinin ölüm cezası vermesi de mümkündür. Bununla beraber mahkeme başkanı jüriye hük münü daha hafif bir isnada, meselâ ikinci derecede katil suçuna dayanarak vermek fırsatını temin edebilir. Savcı sanığı, hastanın damarlarına 40 santimetre küp hava zer-ketmek suretile ölümünü tacil eylemekle itham etmişti. 25.000 dolarlık teminat yatırdıktan sonra tahliye edilmig bulunan Dr. Sander yarına kadar serbest kalmakta devam edecek ve yarın yüksek mahkeme huzuruna çıkarılacaktır. Bu hareketini bizzat Dr. Sander. ölüm ilmühaberine ölüm sebebini yazarken açıklamıştı.
Düuyaouı en büyük radyo istasyonu
Vaşington, 4 a.a. — Amerikan bahıiyesinden bildirildiğine göre, Vaşington eyaletinde Jim Creek’tc 30 güne kadar dünyanın en kudretli radyo istasyonunun inşasına başlanacaktır. 1.000 kilovat takatte o-lacak olan bu istasyon her türlü hava şartları içinde bütün Pasifik-le irtibat teminini sağlayacaktır.
rek böylelikle ücretlerin arttırılması huşunda sendikalar tarafından jjeri sürülen sebeplerden birinin daha ortadan kalduılmış olacağını bildirmiştir.
Trurnan bundan başka vasat ge-lü-li ailelere ev yapabilmeleri ifcin yapılacak kredi hakkındaki kanun tasarısının mümkün olduğu kadar sür'atle kabul edilmesini istemiştir. (a.a.).
Ceyhan D. P. Kongresi
— Ne harikulâde şey hayatta olmak, diyor.
Hiç bir cevap vermiyorum. Hiç bir sevinç duymuyorum. Kafama ehemmiyetsiz bir fikir gelip saplandı. Kafamda ilerliyor ve beni
daha şimdiden meraklandırıyor.
Prevot’ya lambasını yakmasını söylüyorum, ben de el lâmbamı yakarak yürümeye başlıyorum. Dikkatle topruğH’Lakûiak. ağır u gır yüıüyoruty Geniş bir yanın ılniiY- çizdikten ıonra bir kaç del'a
Adana, 2 (Hususi) — Adana böl | gesinin en büyük ve hareketli şehri olan Ceyhan, yeni yılın ilk günü, Demokrat Parti ileçe kongresi münasebetiyle müstesna bir gün yaşadı. Adana, Mersin, Tarsus, Ka raisalı, Osmaniye, Bahçe, Erzin ve Kadirli'den sırf bu kongre için gelen heyetler arasında D. P. Milletvekillerinden Dr. Aziz Koksal ve Seyhan il idare heyeti üyeleri de bulunuyorlardı.
Yeni sinema salonunda yapılan kongre başkanlığına Ömer Başeğ-mez, 2 nci başkanlığa İsmet Uslu, kâtipliklere Yusuf Ayhan. Mustafa Akçalı, Necati Erdem, Celâl Çokça seçildikten sonra D. P. Ceyhan ilce başkanı Dr. Sedad Ban idare heyeti çalışma raporunu okudu. C. H. P. müfettişlerinden Hikmet Fr , vat tarafından Kurdalan'da Düş-1 manimiz olan Ruslara karşı nasıl cephe alıyorsak, seçimlerde D. P ye karşı’da cephe alacağız- şeklinde sirfolunan ağır sözler -düş manca sözler olarak ele alınıyor. Dnlnni Sodad Barı idare heyeti ra '
poru ile bu ittihamlara cevap veriyordu. Raporun bu kısmı okunurken delegeler ve samiin arasından:
«— Demokrat Parti için o sözü söyliyenler kahrolsun! Biz ne Rus, ne de düşmanız!, nidaları gür bir ses çağlıyanı halinde yükseliyor, salonda samimi, şuurlu bir miting havası esiyordu.
Bir çok memleket meselelerini içine alan rapor, Adana bölgesinde, bilhassa Ceyhan’da D. P. aleyhine cereyan eden hâdiseleri, bunun akislerini, bu hâdiseler ve akis leri karşısında D. P. nin görüş ve miitalealannı da ihtiva ediyordu. Rapor sık sık -Bravo- sesleriyle takdir ve umumî bir tasvib görüyordu.
Sıra seçimlere geldiği zaman gizli reye baş vuruldu ve Dr. Sedad Barı ittifakla olmak üzere aldıkları rey sayısı sırasiyle Haşan Tuna, Mesrur Pâksoy, Hayri Öz-türk. Yusuf İşık. Hüseyin Dağça. Nedim Atıl idare heyetini- seçildiler. İdare heyeti başkanlığına tekrar Doktor Sedad Ban getirildi
Tetkikler
120*1; ZUMÜRIDANIŞMAN
neler olacak?
( Newes Europa ) dan
u sıkıya bağlı olan Acheson plâ-. d) bile geçmeden mühim değişiklik-1 tedir.
I
kuruoı
nasıl ihtimal
Dr. H. Malik EVRENOL
Sullan Mehmet düşünceli bir tavırla sordu
— J m Hunyotla üç senelik bir mütareke akdel’i n.
O yandan bir hücum geleceğine veri-sin z ?
Padişah ona garip bil itimatla baktı:
— Söyle... Seni dinliyorum.
— Bizanstır şevketlû hünkârım. Bir buçuk asırdır iki kıt adaki Os-mânlı ülkesini birbirinden ayıran, fesat, entrika ve ahlâksızlık kaynağı olan Bizanstır!..
• Sultan Mchmedin yüzü gülmü-tü.
Bunu söyleyen Zağanos paşa i-di. Ve Sultan Mehmet, coşan bir deniz gibi, secilerini yıkan bir sol gibi boşandı:
(Evet... Bizanstır!... O Bizans ki ceddim yıldırım Beyazıt N’gbolu önünde bir düşman cihaniyle savaşırken, onun mağlûbiyeti temennisi He âti için Türk milletine felâketler hazırlamakla meşguldü. O Bizans ki... Her yeni tahta çıkan Osmanlı hükümdarına karşı, uydurma bir şehzadeyi müddçii sal-tahat olarak çıkarıp, memleketi şuriş içinde bırakmıştı.
Ö Bizans ki babam Sultan Murat zamanında, bütün Avrıma orduları hirlcşcrck bir sel gibi, bir belâ seli gibi Balkanlara sıırkt -ı vak i, vatanım müdafaa için (-)rdu( ı île A nâdoludan koşuo ge’cn babamı, Rumeli yakasına geçirmemek için binbir engel çıkarmış, az dahp, Türk vatanı telâfisi mümkün ol-mıynn bir felâ -ete sürüklenmek üzere bulunmuştu.
O Bizans, ki BTir.; ve! istihkak, tahtı Osmaniye cülus ettiğim halde, hanı karşı bir şehzade Orhonı ma-k’ftfnı tehditte fesadına âlet etmektedir.
Ö Bizans ki, ben Amdoluda Ka-ramanoğlu ile meşgul :en devletin sarsılması için elinden geleni bı-ı-â kınamaktadır:...
Ben Biransa sulh vâdetmiştim. Eğer Bizans sulhu hrzma..s:( be rüm tarafımdan bozulınıyacağm-ı Süz vermiştim. Fakat Bizans mı sözünde duracak? B ıı yıllık fesat ve şer membaı olan bu mütefessih imptuatörluk mu ahdinde vclak&r olacak?
■ İ^ayır paşalar., ağalar... hayır..
.Bûfıju dalına cibilliyetinde: olahı yapacaktır. O, riyanm, slıhtc ;ğr-ahlâksızlığın, fesadın çocuğudur. Öyle doğmuş -öyle yaşıya-efe,.-.
Den, tpfrâklarııpıp üzerinde hiç • bi^ jÇhgc’e maruz, kalmadan, gelip geçmek isterim.
Biians, Türk milletinin olmalı-dır'!. .
Paşalar!.. Bizans Türk miletinin olacaktır!..
}.:İ kıtanın birleştiği noktada bıUünan bu şehirlerin incisini Ce-nftbi Hak Türk milletine vadet-mîftif!...
Ifüda şahidim olsun ki, Bizans milletimin eline geçmedikçe rahat ve huzuru kendime haram ediyorum. Benim için artık ne uyku, ne eğlence, ne rahat yoktur. Ayasof-yada ezan sesi duymadıkça rahat yatakta yatmıyacağım!..)
Tarihî hiddet biraz yatışmıştı. İçi, boşalan Sultan Mehmet, şimdi daha şakin, daha müsterihti. Vezir ler, Sultan Mohmedin günlerdir devam eden hiddetinin sebebini nihayet gnlamışlai-dı.
Gece yarışma kadar Sultan Mehmet vçzirlçriyİe hep bu mevzu ü-ZCfİnde konuştu. Gece yansı olduğu vakit vezirler birer birer yerlerine çekilmek üzere izin aldıklan vaK'ıt Sultan Mehmet:
.(Halil... Zagancs .. Siz kalınız!) .Dedi. Kimse kalmadıktan sonra Sultan Mehmet bu iki vezirle bam-bnykâ bir mevzu üzerinde konuştu:
('.leni dinleyiniz. Büyük emelimde muvaffak olmak için hiç bir engelin beni yolumdan alıkoymasını istemiyorum. Söyleyiniz, ne gibi engellerle karşılaşabilirim?.)
Zağanos paşa atıldı:
— Ilamdolsun hiç bir engel yoktur, şevketlû... Hemen Bizans tahtına mübaşeret buyurulmahdır.
Pâdişâh, Halil paşanın yüzüne baktn Ihtivar ve torrübeli vezir tereddüt ediyordu. Ciinkü padişa. hin İstanbul fethinden vazgcçıni-ycceğini biliyordu. Buna rağmen fikrini söyledi:
Şevketlû hünkârım. Bizansın Devleti Osmaniyeniz hudutları içi- : ne girmesi tarihî bir zarurettir. ( Ama, bundan evvelki hâdiseleri bir k,ere gözden geçirmeden bu büyük I işö başlamanın hatalı olacağı kanaatindeyim.
Zağanos paşa şiddetli bir hare- ! ket yaptı, fakat Sultan Mehmet o-nun bir-şey söylemesine vakit bırakmadan; aşikâr bir memnuniyetsizlikle
— Fi:rini izah et lala!...
Dedi. Halil paşa izah etti:
— Şevketlû!... Bizans, dünyanın I eri tamnnuş bir şehridir. Bin yıl- j lık mazisi vardır. Bugünedeğiıı ! muhtelif milletler tarafından yirmi' sekiz, defa muhasara edilmiştir. Sade ecdadınız tarafından beş defa 1 muhasara edilmiştir. Fakat bütün engeller bertaraf edilmediği, iyi ı hesap olunmadan işe başlandığı i- ı cin her defasında da muvaffakiyet-sizliğe uğranıldı.
Ceddiniz Yıldırım Beyazıt tara- 1
52 —
fından şiddetle kuşatıldığı vakit, tâ İngiltereden, Fransııdan kalkan bir haçlı ordusu, bir çığ gibi üzerimize yüklendi. Nigbolııda tarihin en kanlı savaşı oldu. Her ne vakit Bizans muhasara edildiyse, Avrupa devletleri yerinden oynamış, Bizansın a :ıbeti ile bütün dünya alâkadar olmuştur. Macaristanda Jan Ilunyat hâl’ı Varna ve Kasova harplerinin intikamiyle yanıp tutuşmaktadır. Arnavutlukta İskender Bey gailesi olduğu gibi veba- * metini muhafaza etmektedir. Av-rupada Papa, Hıristiyanlık asabiyetle Bizansa yardım edebilir. Venedik ve Cincviz, her an bize faik olan donanmalariyle i!u kıt'a arasındaki geçişimizi sekteye uğrata- 1 bilir. Nihayet Şarkta Akkoyunlu hükümeti, Trabzondn Rum Puntos imparatorluğu, Anadolunun göbeğinde Karaınanoğulları her dakika fırsat gözlemektedirler.
İstanbujuıı fethi için bütün kuvvetlerimizin surlar önünde toplanması gerektir. Ya maazallah bu sırada bir iki taraftan birden hücuma maruz kalırsak..
Halil Pasa sustu. Sultan Mehmet de derin derin düşünüyordu. Halil paşanın söylediklerinde büyük hakikatler vardı.
Zağanos kendini »utamadı:
— Ya böyjed.r diye İstanbul fethinden vaz mı geçeceğiz?
Halil paşa yine aynı sükûnetle cevap verdi: (
— Esbabı istikmal edilmedikçe böyle bir emri âzime mübaşeret en tehlikeli ve büyük bir hatadır
Sultan Mehmet düşünceli bir tavırla sordu:
— Jan (HiinvatH üç senelik bir mütareke akdettim. O yandan bir hücum geleceğine nasıl ihtimal ve-
— Merhum pederiniz zamanında da papanın vekili Kardinal Sez'a-rini, Macar Kralı ve Jan HünVat, sulhu bozmayacaklarına dair Incil üzerine el basarak )emin etmişler
-Sultân Mehmet bozuldu. Bu tarihî vnk’ayı gayet İyi-biliyordu.
— Peki, Kâramancğlu bir daha baş kaldırabilir mi? Onun bütün kâdiı* ve itibarını" hiçe indirmedik
— Şevketlû hünkârım, Kara-manoğulları sıtmaya benzer. Vücudu zayıf bulursa başkaldırmakta tereddüt etmez.
— Katolik olan papa, Ortodosk Bizans "için haçlı seferi hazırlar mı?
— Mezhep ayrı olsa da, aslında hepsi de Hırlstiyandır. Hıristiyanlık gayretiyle tehlike anında birleşmeleri muhtemeldir.
— Venedikten bize ne zarar gelir?
— Donanma hususunda onlardan çok geriyiz. Boğazlan tamamen kapayabilirler.
— Başka ne gibi engeller vardır lala?
Halil paşa hayretle padişahın yüzüne baktı?
— Kulunuz başka bir şey hatırlayamıyorum.
Zağanos paşa atıldı:
— Bu saydıklarınız da padişahımın kudreti kahiresi karşısında bi rcr hiçtir paşa...
Fakat Sultan Mehmet onu sus-durdu:
— Bir engel daha vardı-
1950-1951 yıllarında
Garp memleketlerinin âdetleri bize de geçmeğe başladı. Bizler de artık Yılbaşı kutluyor ve çocuklarımıza hediyeler ve oyuncaklar veriyoruz. Ancak çocuklarımıza vereceğimiz oyuncakların terbiyevi kıymetlerini düşünmemiz ve tahlil et-1 memiz lâzımdır. Çocuk oyuncağı hakkındaki eski fikirlerimiz pek o kadar takdire şayan değildir Biz onların kıymetini küçük görürüz, o kadar ki birisine gücendiğimiz veya kızdığımız zaman ona: -Bu iş senin sandığın gibi çocuk oyuncağı değildir» deriz. Halbuki iyi bir çocuk oyuncağının kıymeti iyi bir kitabın kıymetinden aşağı olmama-, sı icabedcr.
| Terbiye psikologlarına göre oyun cağın çocuk terbiyesinde rolü büyük ve önemlidir. Çocuk seciye -' sının işlenmesinde, inkişafında ve ,
tekâmülünde dikkate değer dere- Ordu idaresinin cede mügssir olur. Binaenaleyh bu' '
I konuda güdeceğimiz gaye oyuncağın çocuk hayatındaki önemini göstermekle beraber onun nasıl seçil-1 mesi lâzım geldiğini de kısaca an-1 tatmaktır.
Çocukları ilgilendiren ve hoşlarına giden oyuncak hakkında il-1^,,..^, mî ve fennî bir tarzda iyice tesbit tagor.-edilmiş kafi bir usul yoktur. An- Avıupalı üyelerin... 8a... mm
cak her çocuğun gürültüyü, faali- lunsn Fontainebleau’de şimdi Ren yeti ve hareketi scvdJğ1 — ••n„ı.. ... ...................
kaktır. Bununla beraber şu veya bu ilginin çocuk hayatında başladığı j zamanı tesbit edecek bönüz mevcut' İlmî bir usul yoktur. Şurası doğrudur ki iyi bir muhit ve oyun ile i-vico seçilmiş oyuncak çocuğun e ğitiminde okul ve kitap derecesinde önemli birer âmildir.
Çocuğun ruhi hayatında faydalı olacak eşyayı ve bilhassa ovuncak-' ları kontrol etmek elimizdedir. Bu kontrol iki zaviyeden yapılabilir:
1 — Çocuğun çekici bulduğu ve
ınüsbet tesirini gösterecek faydalı oyuncakları teinin ett
2 — Bu türiü faydalı oyuncakla-1 «e larlkl hususunda çocuğa fırsat vermek ve onlarla oynarken azamî terbiyevi eğlenceyi ve fay-day temin etmektir.
Oyuncakla temasta bulunan bir çocuğun çevresindeki hareketli veya hareketsiz eşya hakkında doğrudan doğruya bir fikir edinir. O-kumaya yeni başlamış bir çotuğun lokbmatif veya tren katan ile oynaması faydadan hali değildir. Çüriki çocuk makineyi' ellemekle, ileride mâkinalar hâkkıhda okuyacağı kitapları daha iyi ıınlahıa^ına yardûnı olur.
Oyuncak bir elektrik trainvayını1 işletmek için sarfettiği gayretten sonra tramvayı hareket getirebilen ve işletmeye muvaffak olan bir çocuk, beş altı kitabı okuyarak öğreneceği şeyleri bu tek ameliye sayesinde öğrenmiş olur.
Oyuncakların, çocukların müsbet hayallerini hikâyelerinden, masallarından, çocuk tiyatrolarından ve hatta güzel sanatlardan fazla kamçıladığını söylersek mübalâğa etmiş olmayız.
Bir kukla, beşik veya küçük bir sandalya kız çocuğuna evini, ana babasını hajrlatır. Bunların üzerinde hayalini genişletir ve kuvvetlendirir. Yapma bir kuzu, ayı, arslan vesaire erkek çocuğuna ormanları, dağları, tüfekleri canlandırır ve tahayyül ettirir. Bir kaç parçadan iba ret mukavva, bir iki tuğla, dört köşeli bir buçuk metre kalınlığındaki tahtalar çocuğa mimarlık, sıvacılık, kiremitçilik işleri hakkında bir fikir ı verir. ;
Çocuğunuza oyuncak satın alırken ( şu noktalara dikkat ediniz:
ı alınacak oyuncak ne! 1 fin inkişafına yarar? I
Et aruclı plânı UNO da sessizce uğraşacaktır. Kati neticede de Av-"^gömüldü, — tıpkı Mongentau | rupa’da değil Asyada alınacaktır, plânının 1946 da Vaşington’da ay- (Onun için Batı Avrupa’yı silâhlan-ni sessizlikte gömüldüğü gibi. Mar- dırmak yolunda bundan böyle haı-şal plânının, hiç değilse ilk şekli ayacağımız her dolara yazık ola-ilc, tarihe karışması için de çok çaktır. Batı Avrupa devletlerine zaman kalmadı. Atlantik paktı ile verdiğimiz her silâh bir gün ken-I sıkı sıkıya bağlı olan Acheson plâ-, di göğsümüze çevrilebilir!, demek-m b::. ...
lere uğrıyacak gibi gözüküyor.
Bütün bu değişmelerden cnçok orta ve batı Avrupa zarar edeceğe benzer; çünkü şimdiden Amerikan ' gon. Vaşington’da »Elbe liattı'ndan ; söz edilmez olmuştur. Elbe müdafaası fikri, Trumanın Ruslarda da I üstün atom bombası ve benzerleri [ bulunduğuna dair beyanatı üzerine. atom silâhlarının kontrolünü he I def tutan Bruch Plânı ile birlikte gürültüsüzce terkedildi. Gerek -Pcn ı- da, gerek Atlantik Paktının inin karargâhı bu-
I
vardır lala.. 1 _ Satın
(Devamı var) | gibi itiyatları
Bu hal, onu üzdü... çünkü, kızın alclekser orada falcılık ettiğini bildiği, kapısı yalnız meşru bir kocaya açılabilecek o saadet yuvasına bu yoldan gidilebileceğini farz ettiği, hülâsa ona rastlamayı, velev bir saniye bile olsa yüzünü görmeği ümit eylediği için gayri ihtiyarî oraya gelmiş okluğunu anladı.
Nefsini cezalandırmak istiyormuş gibi nehrin kenarına gitti ve dik sahilde akıntı boyunca yürümeğe başladı. Bu hareketi takdire şayandı; çünkü, bu suretle, kendisini büyük bir kuvvetle çektiği anlaşılan o meşhur loiutnta-dan uzaklaşıyordu.
Ama, bir taraftan da beyhude bir zahmetti; çünkü, bir veya iki saat s^nra tekrar geri dönmüş, lokantaya doğru yürümüş ve içeriye girivermişti.
Birden bire hatırladı : Sabahtan beri bir gey yememişti. Yorgunluktan, açlıktan mecalsiz kaldığını ve konağına kadar gitmeğe takati olmadığını düşündü... Kendince, lokantaya can atmasının sebebi bu idi. Ya, Fiyorinda?.. bunu d“ düşünmemişti dersiniz... karnı açtı, hararetten içi yanıyordu, lokanta da yolunun üzerinde idi, oraya girdi... Bundan tabii ne olabilir...
Ama, ayağını eşikten içeri a-tar atmaz büyük salonu gözden geçirdi ve şevki tabii ile aradığı kızı göremeyince derin derin içini çekerek mahzun ve dalgan bir lıalde solduki şöminenin yanına gitti ve bu hikâyemizin bag-tarafında Boıöver’in oturduğunu göı-
sevdiği muhak- j hattı Strateji mülahazalarının ba-ı... şjna gpçmjs. gibidir.
1 Hartaya bakan, kurmay subayı olmadan da anlar ki, Elbe hattı zaten baştan beri kuruntudan ibaretti: Elbe Hattının ancak dörtte biri batı Birleşik Cumhuriyetinin , sınırları içinde olup, dörtte üçünün Bay Pieck ve Grotewohl vasıtasiy-le Sovyetlerin nüfuzu altında bulunduğu düşünülürse bunu anlamaktan kolay bir şey yoktur. Kaldı ki son Ingiliz - Amerikan manevraları Hamburg - Danncnberg bölgesinde değil, çok daha batıda | yapılmıştır ve taarruz hareketleri "’arak değ'l, çekilme çarpışmaları olarak tertiplenmiştir. Hele Ingi üz manevralarında hiç saklanmadan 1911 Mons savaşiyle ve 1940 yazının Dunkerk olaylariyle mukayeseler yapılmıştır.
Öyle ki, meşhur İngiliz dergisi ■ Economİst. in dediği gibi: Batı ile doğu arasında harp patlıyacak olursa batıklar çarpışarak geri çekileceklerdir. Çünkü Atlantik Pak tı devletleri Sovyet istilâsına başarı ile karşı koyabilmek için 1955 ten önce kâfi derecede kuvvetli ol-mı-yagâklardır.., Econoinist böyle diyor.
Kari Vevgand -Los Angeles Exa-miner» de belirtiyor ki: «Yarınki umumi vaziyet bilhassa uzak, orta ve yakın doğuda, gözönünde tutulursa Avrupa’yı batıdan ikinci bir defa işgal etmenin imkânsızlığı anlaşılır.. Senatör Taft ise: «Doğu ile batı arasında askerî bir çatışma olursa, Amerika Avrupa'dan ziyade Hindistan ve orta Asya'da
Senatör Taft bu sözleriyle Amerikanca bir mübalâğa yapmış olsa dahi, birçok başka yetkili Amerikan çevrelerince söz konusu edilen bir soruya dokunmaktadır ki o da herşeyden önce Hindistan, uzak -doğu ve Avrupa l)pkkında uzak görüşlü ve açık bir Amerikan politikası bulunmadığı hakikatidir. Amerikan senatosunun aydın görüşlü üyelerinden Foster Dulles diyor ki: Eğer orta ve doğu Avrupa milletlerine mümkün olduğu kadar uzun bir zaman için dürüst, ümit ve güven verici bir istikbal vadedemezsek onların bütün gayretlerimize karşı gittikçe artan bir çekimserlik göstermelerine şaşmamalıyız.» Aynı zat gelecekte bilhassa Almanya’da beklenecek hâdiseler dolayısiyle daha açık konuşarak Vaşington’a şu öğüdü veriyor: -Batı Almanya Birleşik Cum huriyetine öteki Avrupa milletlerinden başka türlü davranmak im kansızdır. Bu bakımdan dünkü ve bugünkü hatâlarımıza yenilerini ilâve edecek olursak Almanlar öyle bir durum alacaklardır ki, bundan eninde sonunda yeni bir Rus-Alman ittifakı çıkacaktır; belks kısa bir müddet için, fakat hemen hemen muhakkak olarak..
O halde Vaşington'un, uzun vadeli bir Avrupa poltikasına karar vererek bütün bu farklı görüler karşısında üzüntü duyan bizleri teskin edebilir miyiz? Yine uma-bilirmiyiz ki, Amerika Dışişleri Ba kanlığının şimdiye kadar Çin'e karşı güdegeldiği, bugün de Avrupa'ya ve bilhassa ALmanyaya karşı baş-
gösteren tereddütlü ve karar -sız politikası bütün batı leketleri lehine radikal revizyona tâbi olacaktır?
ümit boşa çıkarsa, yani yarınki dünya umumî vaziyeti Amerikan dış siyasetinin bütün zahmet ve gayretlerini uzak - orta ve yakın -doğuya teksif etmesini zaruri kılarsak, biz AvrupalIlar için kaderin ağır darbelerini tevekkülle beklemekten başka çare kalmaz.
Önümüze çıkan perspektifler hiç te memnun edici olmamakla beraber, Vaşington'un bizi safra gibi a-tacağını ben sanmıyorum. Çünkü Ruslar bir kere Pirenelere ve Atlantik Okyanusuna dayanırlarsa Amerikanın içinde dahi söz sahibi olmaları sadece bir zaman meselesi olacaktır. Şu halde «1950-55 de Avrupa’da neler olacak?» sorusuna bence şöyle cevap verilebilir:
«Economİst, Kari Wiegand, Senatör Taft ve Senatör Foster Dul-les’in okadar kötümserce açığa vur dukları korkular, ne 1950, Ne de 955 de Avrupanm başına gelmiye-
Çünkü hem Vaşington’da, hem de Moskova’da üçüncü cihan harbinin hiçbir taraftan kazanılmıya-cağı pek iyi biliniyor. Moskova Sov yet ordularının Amerikayı yene-miyeceğini takdir edecek kadar realist olduğu gibi, Rus askerî kuvvetinin Amerika’ya asla bir barış diktası zorlıyacak durumda bulun-mdaığmı da Vaşington biliyor.
Ne Amerika Rusyayı Amerikalı-laştırmıya. ne de Rusya Amerika-yi Ruslaştırmıya muktedirdir. Önceden hesaplanamıyan vukuat araya girmezse işaret edilen kötümser gelişme asla olmıyacaktı. Amma her hangi umulmaz bir vak'a Atom bombalarını infilâk ettirecek mekanizmayı harekete getirecek olursa, felâkette nekadar mesuliyet pa yımız olduğunu bile düşünmiye fır sat bulamadan öte dünyayı boylı-yacağımıza şüphe yoktur.
DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ
1 — Karine, bar 2 — kitara, caka 3 — Atina, mekik 4 — RAna, Terabl 5 — ıra. seviye 6 — Na, te 8 — ceride, lls 9 Akibe. bltab 11 —
— Kartal ve GUADRAT
Çizmelerini tercih ediniz
Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir.
Vatandaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal Birinci mal Quadrat
22 No. dan 29 No. ya kadar 8 lira 19 No dan 26 No.ya kadar 5.50 lira
30
35
39
10
15
20
Kötü itiyatların inkişafına meydan
2 — Çocuğun üstün ilgilerini inceleyiniz. İstenilen huyların inkişafını teşvik ve tahrik edecek oyuncakları bulup satın alınız.
3 — Çocuğun yaşına göre oyun cak almakta ne gibi faydalar var dır? Satın alınacak oyuncağın sağlam olmasına dikkat ediniz.
Oyuncakla oynamasını öğrenen bir çocuk yalnız meşgalesinden değil, fakat müstahsil bir hale geldi ğinden dojayı»memnun olur. Birşey yapabilmek muvaffakiyeti ve zevki, çocuğu işin önemini ve büyüklüğünü düşündürür ye ona göre de hü-I küm vermesini öğretir.
Dr. II. Malik EVRENOL
23 . 29 » 8.75 .
30 * 34 ) ) 11.00 »
35 » 38 » » 16.00 »
40 » 44 » » 21.50 »
SABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası, Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 Te): 11919. (1519)
Çukurova Gecesi
Adana'nın Kurtuluş Bayramı dolayısiyle 5 Ocak 1950 Perşembe günü akşamı Gar Gazinosunda!...
1950 senesinin en güzel ve en zengin gecesi
Vakıf İŞ Hanı No. 302 Çukurovalılar Derneği
(38)
PAPAZ ÇAYIRI
Yatan( AAişol Zevako — Çeviren t Ragıp Rıfkı
45
ANKARA RADYOSU 5 OCAK 1950 PERŞEMBE
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Pl) —
7.15 Haberler ve hava raporu — 8.00 Müzik: Şarkılar — 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) — 9.00 Kapanı.?.
12.28 Açılı? ve program — 12.30 M. S. Ayarı — 32.30 Müzik: Şarkılar — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: Kadyo Salon Orkestrası — 13.30 ö&le gazetesi — 13.45 Müzik: Radyo Salon Orkestrasının devamı — 14.00 Aksam programı, hava raporu ve kapanı?.
17.58 Açılı? ve program — 18.00 M. S. Ayarı — 18.00 Müzik: (Hüseyni faslı) — 18.45 Müzik: (Pl) — 19.00 M. S. Ayarı ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: (Yurttan sesler). — 19.45 Konuşma: (Verem Haftası münasebetiyle) (Dr. Celâl Ertug) — 20.00 Müzik: (Fİ) — 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 Serbest saat — 2aS5 Mteik: Tanburla-saz eserleri (M. Cemil) — 20.50 Müzik: Halk türküleri — 21.00 Unesko Gazetesi —
21.15 Müzik: (Pl) — 21.45 Konuşma — 22.00 Müzik: Müzikseverin saati — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler — 23.00 Program
İSTANBUL RADYOSU 5 OCAK 1950 PERŞEMBE
12.57 Aİılt? ve programlar — 13.00 Haberler — 13.15 Karışık garkı vc türküler (Pl) — 13.30 Dans müziği (Pl) — 13.50 Yeni doğan cocu&un bakımı — Konuşan: Molûhat Akkoyanlu — 14.00 garkı ve türküler Okuyan: Muştala Kovancı — 14.40 Çeşitli haftf müzik (Pl) — 15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılı? ve programlar — 18.00
Dans müziği (Pl) — 18.20 Operalardan orkestra eserleri (Pl) — 18.40 Memleket türküleri Okuyan: MalatyalI Coşkun Kar deşler — 19.00 Haberler — 19.15 Caz müziği (Pl) — 19.45 Şarkı ve türküler (İnce saz heyeti — 20.15 Temsil — 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 Küçük orkestradan melodiler — 22.20 Varyete müziği (Pl) — 22.30 Piyano soloları — 22.45 Haberler — 23.00 Dans müziği (Pl) — 23.15 Hafit gece müziği (Pl) — 23.30 Programlar ve kapanış.
CEMİYETTE
düğümüz yeşilliklerin husule getirdiği perdenin arkasındaki masaya oturdu.
Şuna da inanmak lâzımdır ki, aşk, onun ruhunda, tasavvur ettiğinden daha büyük bir tesir hu şule getirmişti. Sen - Jerve meydanından artık bunu düşünnıiye-lim» diye ayrılmışken şimdi kendi kendine «niçin düşünmiyecek? Acaba saraydaki kadınların ve hattâ bunlardan doğuş, mertebe ve asalet itibariyle en yüksek mev kide' bulunanlara arasında zara fet, güzellik, kibar tavırlılık, a-sil ruhluluk bakımından bu falcı kızına üstün olabilecek bir tane var mı?... Ben bunlardan bir çoğunu bilirim ki, kibar bir hanımefendi olması için sadece bir asalet ünvanı eksik olan bu güzel Fiyoıinda'nın yanında adî bir kadın gibi kalırlar.... demesi ruhunda husule gelen bu inkılâbın bariz bir delilidir.
Aşk, onun varlığını öyle çabuk sarmıştı ki, her dakika biraz da ha artan bu şiddetli sevgi şimdi
•Acaba efendi babam ne diyecek?» diye düşühüyördu.
Derken daha il,«fiye gitti -Ba-(■ ' basından, ' ' ' • ■ ■■
öimıyan
hiç bir asalet ünvanı bir kazla evlenmesine
muvafakat etmesini istemek imkânını araştırmayı zihninden ge-
Vakıa, babasına böyle bir ricada bulunmayı düşünmek onu kor kudıın titretiyordu. Amma, içinde yanan aşk ateşi dolayısiyle bu korku, onu uzun müddet yolundan alıkoyonııyacVğı anlaşılıyordu.
Şimdi, derin bir üzüntü içinde kıvranıyordu... O derece ki, ö-nüne getirilen dumanı üstünde om leti bile unutmuştu.
İşte tam bu anda, Boröver, yanında dört arkadaşı: Trenkmay, Burakan. Korpodibal. Strapafor olduğu halde salona girdi ve sevdiği o'köşeye doğru yürüdü.
Her zaman oturduğu o yeri başka birinin işgal ettiğini gördü ve bunun Ferriyer olduğunu tamdı. Fakat, delikanlının yüzündeki hüznü ve dalgın halini görünce oradan sessizce ayrılmak istedi... Bu anda, Ferriyer başını kaldırdı ve Boröver’i görünce sevinçle bağırdı:
— Mösyö Boröver!... Sizi Allah gönderdi buraya!... Rica ederim, karşıma oturmak lûtfunda bulununuz, bana ıefukat ediniz... pek büyük bir üzüntü ve ıstırap içindeyim.., daha bir müddet yal
nız kalacak olursam çıldıracağımı hissediyorum!
Boröver, bu teklifi evvelâ reddetmek niyetinde idi; fakat, garibi şu ki, o da Ferriyer’i görünce içinden:
«Şaşılacak şey. Bunu da yolumun üstüne şeytan çıkarıyor!, dedi ve:
— Görüyorsunuz ya, yalnız değilim.... cevabını verdi.
— Canım, ne olacakmış... mahzur bu ise, hiç ehemmiyeti yok...
Ve kendisini daima sevdiren a-sılzadelik nezaketi ile:
— Bu efendilerle ben, asla unu-tamıyacağım bir hadise esnasında tanışmıştık... O hâdisede, hayatımı onlara ve size borçluyum.. O gibi şartlar dahilinde başlıyan bir tanışma, ancak masa başında kadehler tokuşturulmak suretiyle perçinlenir. Eğer burada da, er meydanında gösterdikleri o müthiş kahramanlığı gösterirlerse bu hususta onlarla aşık atmaktan vaz geçmekliğim lâzım geleceğini şimdiden alıyorum... sözlerini
Bu nezaketten memnun ve haklarında söylenen iltifatkârane söz terden son derece mahzuz olan bu efendiler, hürmetle eğildiler. Fakat, bu iltifatlardan mütevel
lil" şaşkınlıkları arasında, saray adamlarının kiabrane tavır ve ha raketlerini taklit etmeyi unutmuş olduklarından yaptıkları bu reverans, tam manasiyle kendilerine mahsus bir şekilde olmuştu; Yani, sade, biraz sertçe ve gururluca idi.
Gördükleri iltifata mukabele et mek üzere ağızlarını açmak istediklerini anlıyan Boröver, amirane bir bakışla buna mani olarak alaycı bir tavırla:
— Size, onlarla aşık atmıya kalkmanızı tavsiye etmem, Vikont... arkadaşlarım, doymak btf-miyen obur, içmekle kanmıyan ayyaşlardır... cevabını verdi.
İki masa yanyana getirildi... o-turuldu, yiyip içmiye başlandı.
Efendileri tarafından, bir göz işaretiyle serbest hareket etmelerine izin verilen bu dört babayiğit, gülerek, birbirleı-iyle yarenlik ederek, yüksek sesle konuşarak atıştırmıya, tıkanmaya koyuldular. Hep birbirleriyle konuşuyorlar ve sanki orada değillermiş gibi, iki gençle hiç meşgul olmuyorlardı. Bu suretle, karşı karşıya oturmuş olan Boröver’le Fer-riyer serbestçe konuşabiliyorlardı.
Boıöver’in ilk işi, iki defa konağına geldiğini ve bahçesinde dolaşarak epey müddet beklediğini Ferriyer’e söylemek oldu. Ferrinyer, biraz kızardı ve mühim bir işin kendisini, arzusu hilâfına, dışarıda alıkoyduğunu söy liyerek özür diledi.
(Devamı var)
LÜZUMLUTELEFONLAR Yangın .......t.......... 00
Sıhhî imdat ............ 91
Trenler .............. 12028
Hava Yolları ........ 14881
Yataklı vagonlar .... 11566
Su arıza .......... 21575
Elektrik ............ 24846
Havagazı .......... 24846
Başkent taksi ........ 22222
Yeni Güven Taksi .... 22333
Sizin Taksi ......... 23333
Merkez Taksi ........ 11111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büvük Ankara
Ulus
Yeni
Park
Sümer
Sos
(15031): Periler dünyası (23432): Pamuk Prenses Yedi Cüce
(22294) Hazin Aşk (14040): La Traviata (11131): Kahraman kıla-
(14072): Dişi haydut, Kovboy Sarkışı (14071): Kanattı Zafer, Ana Istırabı
NÖBETÇİ ECZANELER Çankaya, Halk, Yeni,
Sahibi ve Başmuharriri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZICIOĞLU Dizildiği yer:
ONAN MÜRETTİPHANESİ Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Sayfa: 5
I ■ 1 - 19&0
Kıbrıs Mektupları
1 F.Tirkeşin Meclisteki
garip beyanatı
■fa (Baştarafı Birincide) kalkınması hakkında ne düşünüldüğüne dair sözlü sorusu teşkil edi-j-ordu.
Bu soruya cevap verecek olan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanının Mecliste hazır bulunmaması sebebiyle bu soru tailk edildi ve gündemin ikinci defa görüşülecek işler bölümündeki maddelerin müzakeresine geçildi. Hastalık sigortası, Giresun Milletvekili İsmail Sabuncunun bina yapımını teşvik kanununun 10 uncu maddesinin değiştirilmesi hakkındaki, Türkiye ile Çekoslovakya arasında imzalanan ti-. ------------------------------ , car et ve ödeme anlaşmalariyle ek-
................ Bu durum tahtında 15 Ocakta Kili- lerinin onanması hakkındaki, Tür-taktiğe. yani 1 senin yapacağı plebisitin tam bir fi- kiye Cmhuriyeti hükümeti ile Batı malumdur. | yasko ild neticeleneceğine muhakkak Almanyanın Amerika Birleşik Dev-konseyindeki I nazarile bakılmaktadır. . letleıi, Birleşik Krallık ve Fransız
........ r | Kıbrıs hükümetinin son Zamanlar askeri hükümetleri arasında imzada Rum taşkınlıklarını önlemek için lanan ticaret anlaşmasının ikinci ciddi tedbirler almak azminde oklu maddesinde mezkûr A ve B listeleri ğuna dair işaretler vardır. I yerine kaim olmak _ vc 1 Temmuz
Sağcıların organı olan ve durma-'ile 30 Haziran 1950 devresi için-dan ilhak tahrikleri yapan Ethnos de muteber kalmak üzere yeniden „ gazetesinin başyazarı Bistis’i geçen- tanzim olunan ithalât ve ihracat lis- | kasına lerde Lefkosa polis komiseri arata-; telerinc ait anlaşma ile eki mek-
Yünan tebaası oldlı-. tuplarınuçı onanması hakkındaki, Türkiye ile Belçika - Lüksemburg ekonomik birliği arasında ticaret ve ödeme anlaşmaları ile eklerinin yürürlük sürelerinin uzatılması için yapılan anlaşmanın onanması halikındaki, Türkiye - İtalya ticaret anlaşmasının 8 inci maddesindeki fesih haberi yerme süresinin bir aya indirilmesini sağlamak üzere teati e-dilen mektupların onanması hakkin-daki kanun tasarılariyle, 4598, 4620 ve 4621 sayılı kanunlara ek kanun tasarılarının ikinci müzakereleri yapılarak kanunlukları kabul edildi.
Birinci defa görüşülecek işler bölümündeki maddelerin müzakeresine geçildiği zaman ilk sözü Ankara Milletvekili Emin Halim Ergun almıştır. Emin Halim Ergun, idareci üyeler kurulunun, Büyük Millet Mec lisi memurları teşkilâtı hakkındaki kanunlarda değişiklik yapılmasına, devlet memurları aylıklarının tevhit ve teadülü hakkındaki 3656 ve 3888 sayılı kanunlara bağlı cedvellerle 3552 sayılı kanunda değişiklik yapılması hakkındaki 448 sayılı kanuna bağlı cedvelde değişiklik yapılmaı-na daiı kanun teklifi münasebetiyle söz aldığını bildirdi.
Hatip sözlerine devamla, Büyük Millet Meclisi komisyonlarındaki işlerin pek fazla olduğunu, böyle olmasına rağmen memurların feda-kârarie bir şekilde çalıştıklarına, onların mesailerini takdirle karşıladıklarını, fakat kadronun genişletilerek dalja ferah bir şekilde çalışma imkânları sağlanmasının gayet doğru olacağını beyajıla dilekçe ko-
Kıbrısta Plebisitini?
Kıbrısta Plebisit tam bir fiyasko ile neticelenecek Kıbrıs Hükümt*t'nin sabrı sona eriyor - Sürülen başyazar - Plebisit hakkındaki
müsaodelerı
yazan: Nazif Süleyman
Kıbrıs Rumları istemek ve bağır-; Plebisit fiyasko ile neticelenecek mâkla ilhaka kavuşamıyacaklarnu Bu durum tahtında 15 Ocakta Kili- lerinir anlayınca yeni bir • •• :
plebisite başvurdukları Plebisit işi Avrupa '■ Yunan delegesi Kassimadis'm konseyde Avrupayı alâkadar eden bir , meselede plebisitten bahsedilirken , mis-al olarak Kıbrısı ortaya atmasından sonra patlak verdi. Rumlar bunu fırsat bilerek, bu vasıta ile nazari ilhak meselesini fiilî bir şekilde denemek istediler.
Uk olarak plebisit yapılması fikrini solcu Rumlaı- ortaya attı ve bu maksat için imza toplantıya başladılar. İlhakçılfkda onlardan geri kalmak istemiyen Kilise vc Kilise yi desteklıyen müfrit millici teşekküller de hemen harekete geçerek, hakiki plebisiti kendilerinin yapa-calarını ve Rumların solcu propagandalarına kulak asmamalarını i-lân ettiler. Plebisit günü olarak da 15 Ocak, 1950 gününü seçtiler.
Bu vaaiyette Kolcularla sağcılar iki ayrı plebisit yapmak istiyorlar ' dı. Bunun üzerine solcular sağcı- 1 larla anlaşmak yoluna saptılar, de- : diler ki: «Mademki dâva millidir. " yani Kibrisin Yunaniştana ilhakı ' dâvasıdır gelin muvakkaten birle- ' şelim. İdeolojik ayrılığımızı plebi- 1 sit tahakkuk edinceye kadar unu- 1 vazgeçiyoruz, ve muakiplerimize Ki-talun. Biz yapacağımız plebisitten lisenin yapacağı plebisite rej' vermesi için talimat vereceğiz.»
Bu suretle birbirine can düşman . olan sağcı ve solcu Rumlar, lngilte re eymukabil cephe almak ve ilhak meselesinde sarmaş dolaş oldular ve birleştiler.
Bunların kararı şudur: 15 Ocak 1950 günü bir plebisit yapılacaktır. Bunun neticesi milletvekilleri seçilecek ve Yunan Parlâmentosurıa gönderilecektir. Diğer taraftan a-lınan netice bir memorandum ha -linde Birleşmiş Milletlere gönderilecek. ve Birleşmiş Milletlerin harekete geçmesi istenecek1.tr. Mamafih Kilise plebisit yapmasını evvelâ Kıbrıs hükümetinden istiyc -cek, hükümet buna muvafakat etmediği takdirde Kilise kendi kendine bir plebisit yapacaktır.
Kıbrıs hükümetinin sabrı sona eriyor
Kıbrıs hükümeti Rumların diğer taşkınlıkları gibi bu taşkınlığa da bir müddet soğukkanlılıkla seyirci kalmış ve bıyık altından gülerek sükûn etmiştir.
Bunun ürerine Kilise hazırladığı plân çerçevesi içinde faaliyete geçmiştir. Başdespot, Vali Sir And-rew Wright’a bir mektup göndererek, İngiliz hükümetini «Kıbrıs halkının hakiki arzusunun tayini için-bir plebisit yapmıya davet etmiştir. Hükümet bu plebisiti yapmadığı takdirde Kilisenin bunu yapacağım da ilâve etmiştir.
Kıbrıs Valisi verdiği cevapta, plebisiti hükümetin yapamıyacağını, bunun mânâsız bir şey olduğunu, Ingiltere ve Yunanistan resmî makamlarının Kıbrıs meselesinin daha fazla tahrik edilmesinin Yunanistan için vahim neticeler doğurabileceğini belirttiğini Başdespot kesm olarak bildirmişi; Kıbrıs meselesinin kapanmış olduğunu, İngiltere-nin bu meseledeki noktai nazarın -da hiç bir değişiklik olmadığını, yani diğer bir ifade ile İngilterenin Kıbrısı elinden çıkarmak niyetinde olmadığını bilhassa belirtmiştir.
Vali hükümetin memleketin asayiş ve nizamını korumakla mükellef bulunduğunu da ilâve ederek. Kilisenin yapacağı bu plebisit bu a-sayişi ve nizamı tehdit eder mahiyet te olduğu takdirde hükümetin icab eden tedbirlere tevessülden asla kaçınmıyacağını da bildirmiştir.
Kıbns Türklerinin protesto mitingi
İBu arada Kıbrıs Türkleri de hareketsiz kalmamıştır. İç meselelerde bazı fikir ayrılığına sahip olan, nüz partiler, ilhak ve w ____
karşısında (bu tehlike nazari bile hğmdan 43 memurun muhtelif
râk, kendisine gündah Muhaceret Nizamatı muci bince, bir haftaya kadar Kıbrısı ter-ketmesi emredilmiştir. Halbuki Bis-tin yirmi senedenberi Kıbrısta oturmaktadır. Bu tahrikçi başyazarın sür gün edilmesi, bir çok tefsirlere yol açmıştır.
Hükümet DÎebisit için yapılacak toplantılarda verilecek söylevler için verdiği ruhsatları da geri almış bulunmaktadır.
Bütün bunlar başlangıç tedbirler olarak kabul edilmektedir. Maamafih bazı Türkiye gazetelerinde plebisitin yapılmasına hükümetin müsaade etmiyeceğine dair nakıs haberler çıkmıştır. Şimdilik böyle bir şey yoktur. Hükümet böyle bir harekete memleketin nizam ve asaişini tehdit ettiği takdirde müdahale edeceğini ve esasen böyle keyfi bir hareketin hiç bir müsbet netice vermiyeceğini belirtmekle iktifa etmiştir.
Makul düşünüldüğünde bittabi Rumların kendi kendilerine imza toplamaları hiç bir pratik netice ver mez ve saçma bir hareketten başka bir şey olamaz. Memleketin nizam ve asayişi haleldar edilmedikçe hükümetin onların bu -akıllariyle bayram, etmelerine karışacağı zan nedümiyor.
Kıbrıs meselesi şimdilik bu izah ettiğimiz durumdadır, ve resmî makamlar noktai nazarında Kıbrıs me selesi diye bir mesele ne mevcuttu ve ne de bugün mevcuttur. Mesele Rumların taşkınlık ve tahrikçiliğinden ibarettir.
Türkler vaziyeti soğukkanlılıkla takio etmekte ve icab ettikçe her karşılayıcı tedbiri almaktadır. Bu arada Anavatan matbuatının. Türk efkârı urnumiyesinin ve bilhassa Türk gençliğinin Kıbrıstaki millet-daşlarına karşı gösterdikleri yakın alâka ve destekleyici hareketleri minnetle anmak bir vazifedir. Bunu yaparken Kıbrısta bulunan 80 bin Türkün her ferdinin hissiyatına tercüman olduğuna eminim.
Dışişleri Babının
ZAFER
misyonuna ilâvesi istenilen ilçi ja-. *
portörün az olduğunu ve bunlara •
Asıl husunıetçiler meydana çıkıyor! dan sapacaklara karşı bir ikazdan başka biT şey değildir.
Fakat iktidar, ancak dürüst hareket etmiycnlerc bir ihtar mahiyetinde olan bir sözü ele almış, onun | mânâsını değiştirmiş ve kendisi, e-' ger tâbiri caizse, milli husumeti, muhalefet ve bilhassa Demokrat Parti nin üzerine tahrik etmeğe başlamıştır.
Şemsettin Günaitay'm nutuklarım ele alınız: Seçimlerin iyi bir kanunla yapılacağını söyledikten sonra halka, şunlara veyahut bunlara rey vermeyin! Yoksa vatanı izmihlale sürüklersiniz! Bcıı buna müsade et-' meni, demesi, Demokrat Partinin I aleyhinde, 1946 danberi devam ede-gclen İdari husumete dayaparak, şimdi de bir milli husumet tahrik etmek değil ne nedir?
Bu sözlerin içinde ayrıca şu mânâ 1 gizlidir: Eğer Halk Partisinden baş-; rey verirseniz, memleketi iz-
ı nıihlâle götürürsünüz! Buna ben müdahale ederim! Çünkü vatanı iz-miblâle sürükleyenlere karşı müdahale etmek herkesin vatan borcudur.
Bu demektir ki, Demokrat Partiye karşı şimdiden hasım vaziyeti alınız! Eğer siz, bugünden bu milli husumeti göstermezseniz biz de seçim zamanında idari husumeti tatbik ederiz!
:Görülüyor ki, seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Demokrat Parti a-leyhhne husumet »körükleyen, oiz-zal bugünkü iktidardır. Hattâ buna yer yer söyledikleri nutuklardaki bir çek telkinleriyle milli husumet mahiyeti vermek istiyen bizzat kendileridir.
Atatürk inkılâpları üzerinde Halk Partisini mütevelli ilân etmek, bu parti dışında hiç kimseye hak tanımamak ve bütün idareye tesahup etmek değil midir?.. Halk Partisinin iman partisi olduğunu söylemek, ve hâşâ sümme hâşâ bunu Peygamberimiz Hazretk Muham -med’e teşbih etmek, karşı partiyi imansızlıkla suçlandırmak, millî husumetle beraber, bir nevi dini husumeti de ortaya atmak sayılmaz ıpV?
Halk Partisinin âlimler, fazıllar, profesörler, vatanperverler partisi olduğunu söyleyip Demokrat Parti mensuplarına demagoglar sıfatını lâyık görmek, ve iktidarın bütün kudret unsurlarına ve malzemesine dayanarak, onları her şekilde kötülemeğe çalışmak, vatandaşlar arasında nifak tohumları yerine dostluk, kardeşlik, uhuvvet hisleri saçmak
Başkan Trumanın mühim nutku
★ (Baştarafı Birincide) lerle yazılı olarak sözlü olarak dış . siyasette hükümet politikasına iştirak ettiğini açıklamış ve bunu vatanperverlik duygulan içinde • bir vazife saymıştır. Esasen dış si-yasetimizin bir jjarti siyaseti değil ' millî bir siyaset olmasını her zaman arzu ettik.»
Haşan Polatkan sökerine devam- 1 la dış siyasetin umumi hatları hak- I kında Bakanın kdmîsycAıu aydınlat 1 masını rica etmiştir.
Dışişleri Bakanı Haşan Polatka ! nın temas ettiği noktaya cevap o- ' larak muhalefetin dış siyasette hü- ' kûmeti desteklemekte olduklarını 1 her vesile ile olduğu gibi bu defa ' da arkadaşımın ağzından işitmiş bulunuyorum. Muhalefetin bu hareketi dışanda her zaman bizim için bir kuvvet unsuru olmaktadır.» diyerek Halk Partisi Grupunda parti hükümeti olarak zaman zaman i-zahat ve hesap vermek ve tenvir etmek mecburiyetinde bulunduğunu söylemiş ve dış politika hakkında geniş izahat vermiştir.
Bundan sonra verilen izahat için de: Sterlin devalüasyonundan sonra o sahadaki elçilik mensuplarının aylıklarından indirme yapılmadığı he-
- j nüz tetkiklerde bulunduklarını, ^plebisit tehlikesi | Tasfiye Kanunu ile Dışişleri Bakan-beplerle çıkarıldığını, ihracatımızın durmasında başlıca sebebin ihraç mallarımızın pahalı ve bazılarının da birer lüks madde haline gelmek te olduğunu, bir kısım elçilik me -olurlarımızın da filhakika ticaret işlerinden anlamadıklarını, Amerika daki daimi delegasyonumuzun senede 284 bin lira masraf etmekte bulunduğunu, hariçten toplu muhacir kabul edebilmenin bir bütçe meselesi olduğunu hükümetin karşısında bulunduğu malî müzayaka dolayısiyle şimdilik böyle bir akına müsaade olunmadığını, ancak Tür-kiyeye gelince kendilerini geçindi rebilecek ve hükümetten bir yardım istemiyecek durumda olanlara müsaade olunduğunu ifade etmiştir. Bundan sonra maddelere geçilmiş yeniden ihdas olunan umumi kâtiplik ikametgâhı giderleri olarak ayrılan 12 bin liralık tahsisata haricî
olsa) memnuniyetle söyliyebiliriz ki birleşmiş, ayrılmaz ve kuvvetli bir cephe halinde hareket etmişlerdir. Hemen muazzam bir protesto mitingi tertip edilmiştir. İki parti de yani İstiklâl Türk Birliği ve Milli Türk Birliği Partileri bu protesto mitingini ellerindeki bütün vasıtalarla desteklemişlerdir, ve bu suretle Anavatanda olduğu gibi, milli bir tehlike anında daima birleşmeye hazır olduklarını ispat etmişlerdir. Bu, Kıbrıs Türkleri arasına genel bir memnunluk uyandırmıştır.
Ayasofya Meydanında toplanan on binlerce Türk ilhak, muhtariyet ve plebisiti protesto etmişler, ve Kıbrıs Türkleri için büyük tehlike arzeden bu üç idari sistemden her hangi biri olursa olsun, bunu ellerindeki bütün vasıtalarla önlemiye azmettiklerini belirtmişlerdir.
verilecek 70 liranın da kifayetsiz o-lacağını bildirdi. Diğer komisyonların çalışmalarına da işaret eden E-min Halim Ergun Adalet ve Anayasa Komisyonlarına da birer raportör ilâvesini istedi.
Bu arada söz alan Fikri Tirkeş bütün Meclisi üzen bir cümle sar -fetti ve dedi ki:
«Bu raportörlükler için mektep mezunu kimseleri Raportörler lâalettayin bir paı‘çası olmasın.»
Görüşmeler neticesinde ,
komisyonuna ilâvesi istenilen 70 liralık iki raportörlük kadrosu 80 er liradan kabul edildi. Aynca bu komisyona bir daktilo kâtip ilâvesi de kararlaştırıldı.
Verilen önergeler arasında Anayasa ve Adalet Komisyonları için 80 er liralık kadrodan birer raportör ilâvesi de istenmişti. Bu teklif te kabul edildi.
Böylelikle bu tasarının birinci müzakeresi bitirildi ve Manisa Milletvekili Faik Kuıdoğlu ve yedi arkadaşının Gördes kasabasının nakledileceği Kocamutlu mevkiinde yaptırılacak binalar hakkında kanun teklifinin müzakeresi ilgili Bakanın hazır bulunmaması dolayısiyle tehir edildikten sonra, Hollanda üzerine tanınan trap hakkının kullanılma şeklini tayin için mektup teatisi suretiyle yapılan anlaşmanın onanması hakkındaki tasarının birinci müzakeresi yapıldı.
yüksek alalım.
memur
dilekçe
Bütün bunlardan çıkarılan netice şudur: Biıgünkü iktidar, her ne pa hasına olursa olsun, mevkiinden ayrılmamak gayretiyle, 1946 danbe-ri devam ettirdiği idari husumete dayanarak, millî husumet tahrikçiliğini bizzat ftendisi yapmaktadır.
Şurasını hemen söyiyeyim ki, demokraside bizi selâmete götürecek yol bu değildir; partiler kanun dairesinde istedikleri gibi karşılıklı mücadele edebilirler, çalışabilirler, propaganda yaparlar, fakat icra mevkiinde bulunanların birinci vazifesi, tarafsız olmak ve hele bunun üstlünde büyük vatandaş kitlelerini temsil eden bir muhalefet partisine karşı bu şekilde, husumetler tahrik etmemektir.
Âyan ve Temsilciler,)M^c|Mfindeıı I mürekkep olan kongrpâırç» bugünkü 1 toplantısında yaptığı- l^meçte I Başkan Truman, geçen yıl içinde memleket iç, ve dışında barış ve gü-j ( vçnlik temellerini kuvvetlendirmek gayesiylo ehemmiyetli ilerlemeler kaydolunduğunu, yeryüzündeki hür| insanların barış, yolunda yeni ümit-: lere ve gayretlere malik bulunduklarını söylemiştir.
Karşımızda büyük meseleler vardır, fakat üç sene önce karşılaştığımız, Avrupa ve Akdeniz havzasının totaliter Komünizm önünde yenilgi-j e uğraması ihtimalinden doğan bü- • yük tehlike artık sona ermiştir» diyen Başkan Truınan, bilhassa dahili islere temas etmişse de, nutkunun, ilk kısımları Amerikanın dış siya-, seti, ile ilgilidir. . (
Amerika Birleşik Devletleri Baş-kanv geçen yıl kongreye , arzedilen: . Dördüncü nokta».ı .programından! ; bahisle iklısaden kalkınmaları geri1, kalmış memleketlere teknik ve seı-j maye yardımının daha geniş ölçü-; de olmasını tcpıin için kongreden birkanıun tasarısının kabulünü talep! eylemiştir.
Başkan Truman, Beşeri sefalet vç fakirliğin şimdi hâkim olduğu b.öl gelerdeki kaynakların kalkındırılması ve gelişmesi, genişleyen dünya ekonomisi için zaruridir. Böyle bir kalkınma olmadan dünya ekonomisi ve bizim ekonomimiz emniyet altında değildir. Program bütün insanların menfaati icabıdır. Bu porgra-mın geçen asırdaki eski emperyalizmle veya bugünün yeni emperya-lizm( olan komünizmle müşterek hiç bir tarafı yoktur.»
Devamlı barış için dünya refahının en emin temel olduğunu» söyleyen Başkan, «Dünya kalkınması i-çin ilk adım olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa kalkınma programım desteklemeye devam etmelidir» dedikten sonra şunları i-; lâve etmiştir; ,
..Bu program, tatbikilin ilk iki yu jlı iğinde çpk büyük başarılar kaydetmiştir, fakat daha tamamlanmış değildir, şimdi bu programın tatbi-kine son verirsek veya muvaffak o- | luj|or diye programı sakatlarsak demokrasi düşmanlarının istediklerini yapmış oluru?. Bu tıpkı hakikî Ynânâ ifadp etmiyen tasarruflar peşinde koşan bir abamın evinin te-«*me],ve duvarlarını kurduktan sonra çttısîhı ^rtmçk bahsinde tasarrufa girişmesine benzer.»
Amerika, Birleşik Devletlerinin Birleşmiş Bfclletler teşkilâtım desteklemesi içi^ taleplerinden bahse-derr'Eaş.can Truman şöyle demiştir: «Bu teşekkülüm varlığından mahrum olduğumuzyakdirde beşeriyetin yaşıygmıyacagına ve bu kurulun Milletlerarası hukt|k ve ahlâk pren-- riplcrİTri irtikbaldcr çizebilecek vc yaşatacak bir teşekkül olduğuna i-
«Birleşmiş Milletler, insan hakla - meydan okumadır.
rı lehinde ve bir ırkın kütle halinde Ben kendi hesab»..^, bu ...cy-çr. imhası aleylıindeki beyannamesinde okumayı memnuniyetle karşılıyo-milletlerin hareket tarzları hakkın- havatî do-
da bir takım yeni esaslar koymuştur.»
«Kurul, kültürel, ekonomik
hai çaresi bulmada! Birleşmiş MİL letler .kispetini Jaüar göstermiş bul uîftrfflktadır: i
Biz İdile halinde İnsanları irfıha edebilecek olan silâhların Birleşmiş t Milletler tarafından kontrol edıllrek , Milletlerarası kanun ve nizamı idame edecek kuvvete malik olacağımız devre doğru ilerlemekteyiz.»
«Birleşmiş Milletler Anayasası i prensipleri içinde biz, ,hür memle- , ketlerin müşterek savunmasında hissemize düşeni yapmaya devam etmeliyiz.»
Başkan Truman, demecine devamla, .Dünyadaki gayemiz barıştır, memleketimiz bu maksadı sağlamak ,üzere faaliyetlerinde diğer memleketlerle işbirliği yapmak vazifesini almış ve onlarla birleşmiştir. Bu va7 zifeniıi kolay başarılır bir iş olma- i dığmı biliyoruz, fakat bunu sonuna kadar bitirmek azmindeyiz. Enerjimizi ve. kaynaklarımızı bu gaye uğrunda harekete geçirmeye hazırız, çünkü biliyoruz ki insanlığın istik-f bali ile birlikte bizim güvenliğimiz de tehlikededir.» ,
»Biram çok büyük kuvvetimiz yf-ne kendi omuzlarımıza çok ağır sorumluluklar yüklemektedir. Son elli yıl içinde dünya işlerinin mihrakı olan dairenin muhitinden şimdi tam merkezine gelmiş bulunuyoruz. Milletler, askeri ve iktisadi kuvvetimizi akıllı ve ölçülü kullanmamızı ve hür cemiyet ve temsilî hükümet ideallerini kuvvetlendirmemizi bizden beklemektedir. Onları hayal kırıklığına uğratmıyacağız.»
Başkan Truman Amerika Birleşik devletlerinin dış siyaseti temelinin, «İstilâ ve tecavüze müsamaha göstermemek» olduğunu söylemiş ve «Amerika bütün ağırlık ve kuvvetini, daha geniş hürriyetler ve bütün insanlar için daha iyi hayat temini için çalışmak yolundaki gayretlerile ' gösterecektir.» demiştir.
«Bugünkü dünyada yeni bir tehlike karşısındayız. Her tarafta milletlerin artan hürriyet ve iyi hayat isteklerini komünizmin yalancı va-| idleriyle aldatılması ve bu emellerin akim bırakılması tehlikesi ile karşı karşıyayız. Komünisler, ikti-dari .ele geçirmek için yaptıkları â-mareuViTiücadelede, bizim noksan-lanmiîYdûh istifade ediyorlar ve demokrat. ûl.celerin, kendi, vatandaşları işin daha. iyi bir hayat sağlamak yolunda giriştikleri gayretlerde , gösterdikleri bataati sömürüyorlar. . Komünistler bize meydan okuyor-
muhtemel bir çal miyeceklerine dair teminatları olmadan yaşamak cidden çok müşküldür. , ,
Batı Almanya hükümetinin Av-rupanın birleşmesine bütün kuvveti ile yardım edeceğini spyliyen Başbakan sözlerine şöyle devam etmiş-ıtir;
«Biz Almanlar, nasyonal sosyalizmle harp felâketinin mirası sılan bu yolda bu sene de sabır ve tahammülle ilerlemek mecburiye tindeyiz. Pek yakında hükümet har bin Almanyada sebebiyet verdiği zarar ve tahribatın bir listesini yar pacaktır. Şimdiye kadar böyle bir bilânço yapılmamıştır.
Mart ayından sonra 250.000 meskenin inşası yolunda tatbik edilecek imar hareketi batı Almanyada mevcut 1.500.000 işsize iş sağlıya-riilecdktir. Maamafih Almanyanın dış krediye ihtiyacı vardır.
Müttefikler önümüzdeki 6 ay zar fında Almanyanın eski borçlar meselesi ile yabancı yatırımlar işini halletmek için ellerinden geleni yap malıdırlar. Yoksa Almanyanın durumu çok zorlaşacaktır.
Hava Raporu
Ankara, 4 (a.a.) — Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son 24 saat içinde yurdumuzda hava Trakya, Marmara ve Ege bölgele-rile İç Anadolu ve Güney - Doğu Anadoluda çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde ise az bulutlu geçmiştir.
Yağışlar İç Anadolu ve Trakya ile doğu ve güney - doğu Anadoluda kar, diğer yerlerde yağmur şeklinde olmuştur. Yağışların metre kareye bıraktıkları su miktarı Antakya ve Aydında 15, Bodrum ve Bandırmada 14, Tekirdağ ve Isla-hjyede 10, Burdur ve Floryada 9, Yeşilköy, İsparta ve Malatyada 8, Mardinde 7, Niğdede 6, Kuşadasıp-da 5, Sürt, Diyarbakır, Urfa ve E-dirnede 4, Çorum, Konya ve Yoz* gatta 3, diğer yağış gören yerlerde ise 1 ilâ 2 kilogramdır. :
En düşük dereceler sıfırın altında olmak üzere Karaköse’de 32, en yüksek sıcaklık sıfırın üstünde, olmak üzere Bodrumda 13 dereçedir. I Kar kalınlıkları Karakösede 43, **** Yozgatta 40, Erzincanda, 38, Kara-
lar. Bu, yalnız askeri bir meydan ta 31, Siirtte 29, Sıvasta 25, Mardım okuma değil, bizim demokratik se- de 14. Kastamonuda 13, Diyarba^ır-ciyemize de bir meydan okumadır, da 12, Konya i 1 «*)-
Bu iktisadı sistemimizin tesirine ve istikrarına karşı yönetilmiş bir ha-rakettir. Bu, bizim diğer memleket- I terler dünya barışının kurulması ve dünya refahının gerçekleşmesi hususunda işbirliğimize karşı da bir
I
Ben kendi hesabıma, bu meydan
Mümtaz Faik FENİK
İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığından:
Dâvacı Haşan Sevilir, mahkememize verdiği 28/12/1949 tarihli dâva dilekçesinde ve açıklama dilekçesinde: İstanbul Lâleli Fethibey caddesi Taşhan numara 5 de Abra-ham Ovanes adına yazılı ve aynı Bankanın İstanbul merkezi veya Kapalıçarşı ajansı tarafından ödenecek olan, İzmir Yapı Kredi Ban -kası Balcılar ajansından aldığı 6/12/ 1949 tarih ve 334737 sayılı bin beş yüz liralık çekin kaybolduğunu i-leri sürerek sözü geçen çekin bulanlar tarafından 45 gün içerisinde mahkemeye veya dilekçiye teslim olunmadığı takdirde Ticaret Kanununun 640 inci maddesi uyarınca iptaline karar verileceğii ilân olunur. (42)
ir (Baştaraf* Birincide) nünde bir genç uzun müddet An-karada iş aradığı halde iş bulamamıştır. Mehmet Baran .handa yatmak için para bulamadığından geceyi bir taksi içinde geçirmeğe karar vermiş ve böylelikle sokaklarda sahipsiz ve boş taksi aramağa başlamıştır.
Nihayet Yenidoğan semtinde bir sokak kenarında gördüğü taksiye giren Mehmet Baran bir müddet sahipsiz taksinin İçinde o-turmuş fakat soğuğun şiddetinden uyuyamamış ve dışarı çıkarak bir teneke ateş tedarik etmiştir.
Baran, içerisinde ateş bulunan tenekeyi bacaklarının arasına koymuş ve bu vaziyette bir daha uyanmamak üzere derin bir uykuya dalmıştır.
Sabahleyin caddeden gelip geçenler taksinin içinden duman çıktığını görmüşler ve kapıyı açtıkları zaman Mehmet Baranı kömürden zehirlenmiş ve aynı zamanda bacaklar) da yanarak ölmüş olduğunu görmüşlerdir.
Zehirlenen ve bilâhare yanarak ölen Mehmet Baran, morga kaldırılmış ve tahkikata başlanmıştır.
_ a ve Erzurumda 11. Es-kişehirde 7, Urfada 4, Çankırıda 3, Afyonda 2 santimetredir.
Bugün saat 14 de Ankaradaki sıcaklık sıfırın üstünde 7 derece i^i, .
Tütün salş'arı
İkinci dünya harbi içinde ve bunu takip eden yıllarda tütün piya-
mayı memnuniyetle naışuıyu- — ---------, ------------- - .
rum Cihan tarihinin bu hayatî dö- satarutuzda nazımlı* vazifesiyle gönüm noktasında memleketimin bu- revlendirilmiş olan Yerh Ürünler na muvaffakiyetle karşı koyacağı- Türk Anonim Ortaklı»,. 1946 - 1947 ■ Kurul kültürel, ekonomik ve ,m imamm vardır. Henüz demokrasi y)l. Utun mahsulu muba^az, hte-teknik sahalardaki geniş faliyetile nimetlerinden tam olarak fgydalan-(Jtinya kardeşliği telâkkisine yeni bir mayan diğer milyonlarca insanı da I mânâ vermek gayesiyle ilerlemekte- bu nimetlerden faydalandırmak yo- , % mşbetındokomisj on ve
dir lunda bütün hur milletlerle işbirliği meşine Karar veninuşur. - -
.aooAn conoki faalivetleri arasında ' yapacağımıza ve insanlığı diktatör-
«Geçen seneki faaliyetleri arasında ' yapacağımıza ve insanlığı diktatör-Endonezya ve Filistin’deki Millet- lükten ve istibdattan koruyacağımı-lerarası anlaşmazlıklara barışçı bir za inanıyorum.»
C. H. P. İzmir
Memlekette
m 1946 - 1947 ibayaası hiz-
Boluda yemek parası yerine dayak
Bolu (Hususi) — Yılbaşı için şeh rimiz Orman Okulunda tertibedi-len eğlencede çok müessif bir hadise olmuştur. Büfenin idaresiyle, vazifeli Orman Okulu memurlarından Lûtfi, orman işletme müdürü Kemal Çelik ve arkadalarından yemek parası isteyince orada hadise çıkmış ve Lütfi dövülerek ağır su-’ - ■. de.
kongrelere iştirak edenlerin yollukları için ayrılan 310 bin liralık tah-sisata, Abidin Potuoğlunun itiraz - , larına ve indirme tekliflerine rağmen bu madde de diğerleri gibi , komisyonca aynen kabul olunmuştur.
Komisyon yarın Millî Eğitim Ba- ç.......„ - ----------
kanlığı bütçesini müzakere edecek- ıette yaralanmıştır. Tahkikat tir. I vam etmektedir.
Kongresi
it (Baştarafı Birincide) I
7 Ocak günü açılacak olan C. H. ' Partisi İzmir İl kongresinde hazır bulunmak üzere bugün Ankaradan hareket eden üç Bakan için büyük ■bir Karşılama töreni hazırlanmıştır. Yâlnız il kongresi için Izmire üç Bakanın gelmesi C. H. Partisi tarafından hiç de iyi karşılanmamış ve İştanbut kongresine Bakanlar Kurulu göç ederken, îzmire ehemmiyet verilmiyerek, İzmirin seçimlerde yalnız bırakılacağı kanaatini u-yandırrruştır.
Muhalefet çevreleri ise, şu kanaat tedirler:
«Cumhuriyet Halk Partisinin Şark tâki ufak vilâyet kongrelerine bile kalabalık bir Bakan grupu ile giderken, îzmire üç kişi göndermesi. İzmirde mağlûbiyeti kabul ettiğini, tam heyetle gelse dahi vaziyeti kur-taramıyacağını bildiği için böyle hareket ettiğini göstermektedir..
Demokrat Partinin kongresine gelince: 28 Ocak saat 14 de Ankara Palasta başlıyacak ve bir çok bakımlardan hararetli münakaşalara sahne olacak ve il idare heyeti seçimi çok mücadeleli geçecektir. Demok- ı rat Parti Genel Merkezi de bu top- . lantıya çok ehemmiyet verdiğinden | genel kurul âzalarından bir çoğu İzmir Demokrat Parti il kongresinde 1 hazır bulunacaklardır.
Millet Partisinin il kongresinin m I zaman yapılacağı hakkında en ufak bir emare dahi yoktur. Millet Par- | tilileı- şimdi bütün ümitlerini Demokrat Parti ile birleşmeğe bağlamışlardır. Ve ancak bu suretle önümüzdeki seçimlerde Mecliste iskemle sahibi olabileceklerine inanmış bulunmaktadırlar.
kara kış
Bingöl, 4 (a.a.) — Bu yıl kış diğer yıllara nisbetle daha sert geçmektedir. Şimdiden ilin bazı bölgelerinde karın kalınlığı iki metreyi bulmuştur. Genç ilçesi hariç, diğer iİıçeierle münakalât kesilmiştir.
■Erzurum’dan gelmekte olan iki kişi yolda donarak ölmüştür:
Bahçe, 4 (a.a.) — Dün akşamdan beri fasılasız yağan kar kasabada yirmi santimi bulmuştur. İskende -run - Erzurum şosesinin geçtiği 1200 rakımlı Gökçe dağ geçidi kapanmış ve burada karın bir metreden fazla olduğu görülmüştür. Yolu kar makinesi açamıyacağından grayder makineleri istenmiştir. Fev-zipaşada 10, Hasanbeylide dört kamyon beklemektedir. Kar devaıj) etmektedin
Ankara Ticaret Odasından
Sicilli Ticaretin 2546 numarasında müseccel olan Tahir Plümer'in 23/12/1949 tarihinden itibaren terki ticaret ettiği vaki olan müra-caatinden anlaşılmakla bu hususun sieilli ticarete 29/12/1949 tarihinde tescil edildiği ilân olunur. (44)
Zayi
İstanbul giriş gümrüğünden aldığım 298804 sayılı 10/4/1947 günlü 3p lira 38 kuruşluk vezne makbuzunu zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını i-lân ederim-
Ömer ,Şölt (10002)
| OKUYUCU ŞİKÂYETLERİ |
ZAFER’iıı Abone Şartları
Memleket içi
12 aylık .............. 3#
Memleket dışı
12 yhk .............. 56
Dışkapı Talebe Yurdundaki Talebeler soğuklan donacaklar Dışkapı Yüksek Öğrenci Yurdu talebelerinden bir grup matbaamıza gelerek idareden şikâyette bulunmuş ve bu soğukta, yurtda bir soba dahi yakılmadığmı söylemişlerdir.
Talebelerin bu haldi şikâyetini sü-tunlarmza geçiriyor ve idarenin derhal bir tedbir alacağnl ümit ederek fazla bir şey ilâve etmiyoruz.
★ ( |(n
Defterdar muhasebecisinin
Hiııclistan - Afganistan dostluk andlaşması
Yeni Delhi, 4 (a.a.) (Afp) — Hindistan ile Afganistan arasında bugün bir dostluk pnlaşması imza e-dilmiştir. AnlaşmaVi Başba-
kanı Pandit NeA'ıju'^te Afganistan elçisi imza etıru^tlV»
ZAFER’hı Hân Şartları
Dofeuın, ’ Nikfth. Nisan. ÖlUın. vU' uuıliylü 15 lira.
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir
Gazetene (lÖHdırilan evrak vc w.ı, lar neşredilsin edilmesi iade cdllmeı:.
ITlıııIût^kn uıcmıllyot kabul edilmez
dikkat nazarına
Ankara. Koyunpazarı Güllük Sokak No. 1? de oturan harp malûlü Aziz Bulak, dün matbaamıza gelerek emekli maaşlarının tevzii sırasında Ankara Defterdarlığına .mü racaat ettiğini ve muhasebe müdürü tarafından iyi karşılanmadığından ve işlerini yapmadıklarından-Şikâyet etmiştir.
Ankara Defterdarlığının yakın ır lâkasına mazhar olacağım tatugin ettiğimiz bu şikâyetin nazarı itibara alınacağını ümid eder ve ‘vatandaşlara her yerde kolaylık göstermesini rayın T^fterdârlık Muhasebe Müdüründen rica ederiz.
Sayfa: 6
ZAFER
5 1- 1950
Fransada güzel bir oyun çıkaran Ordu takımımız tam kadroslyle
Celâl Atikle güreşen
İsveçli öldü ;mü?
MUTFAK BEYNELMİLEL ŞÖHRETLİ AHÇ1BAŞ1 İDARESİNDE
15190
12603
CfirnOŞIRLORiniZI
HOR GİBİ
BEYRZLflTIR
Askerlik vazifesini yapan futbolcular kendi takımlarında da oynamalıdırlar
Son günlerde sporcu çevreleri çok meşgul eden hâdiselerden biri de, askerlik vazifesini yapan futbolcuların kendi takımlarında oynaya-mıyacakları hakında bir karar verilmiş olduğu söylentilerinin kuvvetli bir şayia halinde ortaya çkması, hatta bu hususta İstanbul Bölgesine tebligat dahi yapıldığının ortaya a-tılmasdr.
Bu haber başta İstanbul olmak üzere Ankara ve İzmir gibi bölgeler klüplerinde büyük bir endişe yaratmş, fakat bölgelere henüz bu yolda bir tebligat yapılmadığının öğrenilmesi üzerine hava biraz yatışmıştır.
Bu yolda gerçekten alnmış bir karar varsa hiç şüphesiz bunun tesirleri yalnz klüpleri müteessir etmekle kalmıyacak, Millî Takımımıza kadar tesir edecektir. Bunu göz-önünde tutan İstanbulun belli başlı klüpleri Ankaraya birer mümessil göndererek ilgili makamlarla temasa dahi geçmişlerdir.
Bu temaslardan nasıl bir netice alındığı henüz malûm olmamakla beraber, asker olan futbolcuların klüplerinde oynamamaları büyük mafrzurlar doğuracak bir mahiyet taşımaktadır. Yeni askerlik kanununa göre liseyi bitiren bir futbolcunun hemen askere alınması icap öttiğine göre futbolda en verimli çağı olan bir buçuk - iki senesini kaybetmesi demektir. Her ne kadar bu oyuncular mensup oldukları askerî birliğin spor teşkilâtı içinde spor yapabileceklerse de bunların arasında Millî takıma yükselecek ka biliyette olanlar için bu devre içinde takımlarından uzakta kalmaları, kalitelerinin düşmesini intaç edecektir.
Futbol cem'î bir oyundur. Ve bugünkü modem futbolun esasını tam bir beraberlik teşkil eder. Bunu elde etmek için de metodlu bir çalışmaya ve takım halinde çok maç yapmağa ihtiyaç vardır. Bugün futbolumuzu beynelmilel âlemdeki seviyeye eriştirebilmek için istidatlı elemanları daha okul çağından seçip yetiştirmeyi düşünürken, okulu yeni bitirdiği ve mensup olduğu takıma ancak intibak edip en olgun devresine girdiği bir sırada o oyuncuyu altı ay için dahi olsa saf dışı bırakmak, istidadı öldürmek olur, Kaldı ki, bugün bile Milli Takımımıza dahil bulunan futbolcuların beynelmilel temaslarda takımlarında oynamaları icap ettiği zaman idman noksanlığı kendini derhal göstermekte ve her zaman beraber oynadıkları takım arkadaşları yanında yerlerini yadırgadıkları görülmektedir.
Yabancı memleketler ordu karmaları temaslarının büyük rağbet gördüğü bu son sene içinde ordu kar mamızın Fransa temaslarında elde ettiği büyük başarı, göğsümüzü iftiharla kabartacak mahiyettedir. Bu temaslar önümüzdeki senelerde de olacaktır. Muvazzaf askerlerin arasında ve tam bir disiplin içinde klüplerinde oynayabilen ve tam mânâsiy-le formunda bulunacak olan yedek askerlik hizmetindeki futbolcuların ordu karmamız için başlı başına bir kuvvet unsuru teşkil edeceğini de ayrıca gözönünde tutmak lâzımgelir.
Türk futbolünün dünya memleketleri futbol seviyesine erişmesi ve kendini göstermesi için büyük gayretler sarfedildiği bir devrede bulunuyoruz. En büyük temennimiz . bunun bir an evvel gerçekleştiğini görmektir.
Yazan: Niyazi SEL
Ankaranm En Şirin Eğlence Yeri GAR GAZİNOSU Üst Kat Salonu Açılmıştır.
K. KELLER ORKESTRASI
1ır=
Kederli Adam
o
JOSEPII R. SİZOO
cumartesi gecesi bizim kanti-kapisına vardığım zaman ev-
Basın - Yayın ve Turizm
Genel Müdürlüğünden:
1 — İstanbul Radyosu için yazıhane, koltuk, dolap ve emsali 18 kalemden İbaret 218 parça madeni eşya kapalı zarf usuliylc satın a-lınacaktıı.
2 — Muhammen bedeli 88180 lira ve geçerli inancası 5659 liradır.
3 — Eksiltme 20/1/1950 tarihine tesadüf eden Cuına giinii sa..t 15 de yapılacaktır.
4 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak ve bu eşyaya ait resimleri görmek istiyenlerin Ankara’da Çankırı caddesin-le Nurettin Baki Eı-soy apartmanında Genel Müdürlüğümüz İdari Ller Müdürlüğüne müracaatları ve talip olanların muayyen gün ve saatten bir saat evveline kadar Ticaret Odası belgesini dc koyacakları kap-(lı zarflarını Nurettin Baki Ersoy apartmanındaki Genel Müdürlüğümüz
Alma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân
| sahibi beni heyecanla karşıladı ve: I — Gel, Allah aşkına bak. Bu ge-I ce içeride bir misafir var, fena bir haldedir. Lütfen git, konuş ve gönlünü hoşetmeye çalış., dedi..
Duman dolmuş ve havası ağırlaşmış olan dans salonuna girdiğim zaman bir köşede, pençerenin önünde oturmuş geııç bir Bahriyeli gördüm. Saçları kıvırcık ve gözleri yarıkapalı bir halde idi. Sanki korkunç bir şey yakalamış ta kaçmasından korkuyor gibi ellerini sıkı-[ ca ve yumruk şeklinde kapamıştı, i Yanına gittim ve ellerimle omuzu-
-- A ışamlar hayrolsun, teşekkür ederim... dedi.
Sesi beklenmedik derecede nazik ve hafifi ıdı. Kısaca beni bir süzdü ı ve tekrar yüzünü pençereye çevir- 1 di.. Yumuşak bir sesle sordum:
— Dansetmek istemez misiniz? Seni arkadaşlara takdim edebili- ,
Beden Terbiyesi Ankara Bölgesi Başkanlığından:
— Hayır, teşekkür ederim.
— Bir sigara içmez misiniz?
— Hayır, teşekkür ederim.
— Bir fincan kahve, bir sando- ■ iç?..
— Teşekkür ederim.
Bu sefer de gülerek son sualimi
7 Ocak 1950 tarihinde yapılacak olan sınav neticesinde; mü düriyetimize, askerliğini yapmış, Orta Okul mezunu vc seı ı daktilo yazan bir memur alınacaktır.
Ücret 125 lira olup bilâhare gösterilecek liyâkata göre bu miktar arttırılacaktır.
İsteklilerin dilekçelerine ekliyecekleri hal tercümeleri ve nüfus kftıtları ile birlikte, 6 Ocak 1950 Cuma günü saat 17.00 v kadar, 19 Mayıs Stadyumunda bulunan bölge merkezine mür; caat etmeleri ilân olunur.
; GAZİNOSUNDA
j 8 Ocak 1950 Paiar Saat 15-
T. E. D. Yenişehir Lisesini
Bitirenler Demcği'nln
ÇAYI (Amerikan Kulübü Dans Orkestrası) Davetiyeler: Foto Naim -Görenden temin edilir.
Celâl Atikle güreşirken minder kenarına düşen Goete Ekstroem’in öldüğü bildiriliyor
Ayaş Kültür Derneği Başkanlığından
Derneğimizin 28 Aralık 1949 Çarşamba günü yapılan ikinci genel kurul toplantısında ekseriyet nisabı bulmadığından, genel kurul, 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 14.30 da Ankara Halkevinde toplanacaktır, üyelerin teşrifi
Teessürle öğrendiğimize göre Stokholm radyosu evelki akşam tanınmış İsveç güreşçilerinden 79 kilo Gre'.co - Romen dünya İkincisinin bir beyin kanaması neticesinde öldüğünü bildirmiştir. Henüz etraflı
Demirspor klübünün yeni lokali
Demirspor klübünün yeni Sergie-vi binası yanında yaptırmakta oldukları klüp binası inşaatı tamamlanmıştır.
Yeni binadaki bazı noksanlar tamamlandıktan sonra bir haftaya kadar törenle açılacaktır.
Fransızlara karşı çıkacak Türk Güreş takımı
B. T. Ankara Bölgesi Güreş Ajanlığından:
Ocak ayının 14 veya 15 inde İs. tanbula gelecek Fransız Güreş takı-miyle İstanbulda temsili maç yapılacaktır.
Aşağıda adları yazılı güreşçilerin rpuhakkak surette Halkevi antrenman salonunda Perşembe günü öğleden sonra gelmeleri rica olunur.
Yaşar Doğu, Celâl Atik, Ali Öz-demir, Adil Candemir, Halit Bala-mir, Kemal Ay, Mehmet Koç, Kadir Akat, Haşan Bozbey, Şevket Be-. tan, Mustafa Beton, Cemil Sarıba-cak, Cemal Öztürk, Ahmet Bulut, | Tevfık Yüce.
surette tahakkukuna imkân bulamadığımız ve inanmak istemediğimiz bu haberi kaydı ihtiyatla verirken büyük ölçüde tessür duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Yaşar Doğu Pakistana gidecek
Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin coğrafya bölümü öğrencilerinden bir grup Afganistan, Hindistan ve Pakistana gitmek üzere 19 Ocak tarihinde hareket edeceklerrir.
Meslekî bilgilerini arttırmak üze- . re öğrencilerin yapacakları bu seya- 1 hate, Pakistan Elçisinin ve öğrencilerin de vaki daveti üzerine Millî Güreşçimiz Yaşar Doğu da iştirak e-decektir.
Yaşar Doğu, bu seyahati esnasında PakistanlI güreşçilerle müsabakalar yapması da muhtemeldir. Seyahat 40 gün kadar devam edetektir.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’DA
Bu akşam saat 20 dc
Bir Komiser Geldi
Piyes 3 Perde
OPERA TEMSİLLERİ
İki ayrı rol tevziatı ile
İKt AYRI İLK TEMSİL
M Ocak Çarşamba
15 Ocak Pazar
P. Mascagni’nin
KÖYLÜ NAMUSU (Cavallerla Rıısticana) , ile
R. Lcoııcavallo'unun
PALYAÇO
(Pagliacci)
11, 13 ve 15 Ocak Opera biletlerinin satışına devam etmektedir.
Kiralık Daire Aranıyor
Yurd için kullanmak üzere Yenişehir’de iki veya üç odalı bir apartıman dairesi aranıyor.
İş saatleri dahilinde müracaat Tel: 22007.
SATILIK DİKİŞ MAKİNASI
Elektrikle çalışır SİİfÖER marka yeni bir dikiş makinesi yolculuk dolayısiyle 500 liraya acele satılacaktır. Müracaat: Yüksel caddesi No. 7. Yenişehir.
FOR SALE
Singer Sewing Machine, Electric. Pçrfect, Cost T.L, 600 liras, one year ago. .Accep 500 T.L. 7, Yüksel caddesi, Yenişehir. (40)
Demirspor Klübünün getireceği antrenör
Demirspor klübünün İngiltere-den getirmeğe teşebbüs ettiği antre, nör için İngiltere futbol federasyonu ile yapılan muhabere devam etmektedir.
Federasyonun şimdilik ileri sürdüğü namzetler arasında halep İs-veçte antrenörlük yapmakta olan Hopklnste bulunmaktadır.
Son defe Demirspor klübüne gelen bir telgrafta, yeni Antrenör ayda 1.400 Türk lirası istemektedir.
Bu teklif klüp idare heyetince İncelenmekte olup, yakında mukabil bir teklif yapılarak bir anlaşmaya varılması muhtemeldir.
MAVİ GİŞE
7 Ocak Cumartesi günü saat 15 de
7. IIALK KONSERİ
BÜYÜK TİYATRO’ya Pazar gündüz temsilleri ilâve olunmuştur.
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de İki temsil birden
ANTİGONE
Yazan: J. Anouilh
ve
SCAPİN’in DOLAPLARI
Yazan: Moliâre
Öğretmen ve Öğrencilere
NOTı (Yıldız Ece) çocuk piyesinin 8 Ocak Pazar temsili için bilet satışına haşlanmıştır.
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
7. HALK KONSERİ
7 Ocak 1950 Cumartesi günü Saaf 15 te
Şef: Ferld ALNAR
1 — G. Rossinl (1792 1 «68)
11 Signor Brııschiııo Uvertürü
- B. Viotti (1753 • 1«24)
Keman Konçertosu, No. 22, La miııör
a) Moderato
b) Adagio
e) Agitato assai
Çalan: Necdet Remzi ATAK
10 Dakika ara
3 _ h Wienıawski (1835 l«H0)
Keman Konçertosu, Re minör, op. 2: al Allecro m«»rferate
b) Komaııza 'Andante n(»n tTojıpo)
(•) Allegro (on fııoco Çalan: Necdet Remzi ATAK
2 —
— Benim susarak buradan gitmeli ister misiniz?.
— Hayır..
Söylediklerim onu alâkadar etmiyor gibiydi, çünkü bir şey söylemiyordu.. Şu halde rahatsız etmemek lâzımdır dedim.. Lâkin onu kenetlenmiş elleriyle ve bu inzjva . köşesinde kederli olarak bırakıp ı itmeyi gönlüm tutmadı.. Kendimi ine zorladım:
— Siz lngilizsiniz değil mi?...
— Convalliyim.
Onun söylediği memleketi gençliğimde görmüştüm, gönlünü hoş etmek için St. İves'ten Falmouth’-den, Penzance'den bahsettim ve , oranın güzelliğim, muhteşem ab. : delerini ve taş şatolarını uzun uzadıya anlattım. Hoşuna gitti ve söy- . (ediklerimi hep tasdik etti. Fakat , benimle tek bir cümle ile dahi ku- i nuşmudı. Güneşten yanmış olan yumruklan yine eski halde duru-1 yordu.
Arkadaşları kırmamak için üç, j döı t kere onların yanına gittim ve onlarla da alâkadar oldum. Her I i dönüşümde tekrar söz açtım, bir şeyler sordum ve konuşturmağa I uğraştım.sâ da bahriyeli genç (evet) I veya (hayır) dan başka bir şey ı lemedi-
Geç vakit eğlenti bitti ve herkes 1 dağıldı. Kendisine yine sokuldum:
■— Arkadaş, şenini bir iztu-abın ■ var, yüzünden okunuyor. Vakıa I tecessüsten hoşlanmam, lâkin sana acıyorum. Sende, kederden, geceleri uyku uyumamış adamın haii var.. Öyle değil mi?..
—■ Evet, doğrudur..
— İnsanlar derdini söyleyince üzüntüden kurtulurlar. Şeninde der din vardır, salim ve rahat bir kafaya malik değilsin.. Bak, burada kimseler de kalmadı. İçini bana aç, | belki sana yardım edebilirim.
Gözlerini bana çevirerek ümitsizlikle baktı ve;
— Peki, sana söyliyeceğim, dîye fısıldadı..
Bir iskemle çekerek bana biraz daha yaklaştı ve ellerini dizlerinin üzerine koyup «gözlerini yerde, sabit bir noktaya dikti, tatlı ve yu muşak bir spslâ^anlatmağa başladı:
— St. İVES’te oturuyorduk, kapı komşumuzun güzel bir kızı vardı: JANİE.. Ailece tanışıyor ve görüşüyorduk, kızla da arkadaşdık-Harp çıktığı zaman ben, vazife alarak oradan ayrıldım, Pasifik' Denizinde bir kaç çarpışmada bulun -dum. Bir gün evim, mahallem ve Janie aklıma geldi, tutup kıza bir mektup yazdım ve benimle evlenmek isteyip istemediğini sordum. Çok geçmeden gelen cevapta, bundan anek memnuniyet vc sevinç duyacağını yakıyordu. Ondan sonra da mektuplaşarak evlenmemiz ve kuracağımız yuva hakkında plânlar ve fikirler hazırladık.. Bir aralık bir koç gün izin alarak eve döndüm. Hemen hazırlığa başladık.. Evvelâ kilise merasimi yapılacaktı, sonra da Janie'nin evinde büyük bir çay ziyafeti verecektik, ondan sonra da bizler evlenmiş bulunacaktık.. Fakat bu işlere başlamadan önce, şehirden uzak olan, Amirallik Dairesine gidip eve, izinli geldiğimi haber vermem lâzımdı, kalkıp gittim ve kayıdımı yaptırdım, acele vc heyecanla müstakbel eşimin evinin yolunu tuttum. Lâkin hayret.. Gördüğüm manzara feci idi: evvelâ gözlerime inanmadım, fakat hakikat meydanda idi...
Bahriyeli burada sustu. Gözleri I nemlenmişti.. Odaya öyle derin bir
Çeviren :
ABDULLAH COŞKUNÖZER
biliyordu. Bir iki sefer de sert sert yutıcuntu ve kederini dağıtmağa : çalışarak devam etti:
Ortada ikimizin dc evleri yoktu... Y erlerinde sadece bir çöküntü göze çarpıyordu.. Annem, babam, Jenie ve cvimdekilerin hepsi kaybolmuşlardı. Bu, bir yeısarsıntısı • neticesi miydi, bilmiyorum..
ikimiz dc susmuştuk.. Tazelenmiş yaraya tuz - biber olur korkusu} la on- şey söyleınlyuruum. Halbuki böyle keder anlarında teselli içm söylenebilecek çok şeyler var.. Ben de onun -adar üzgündüm şimdi.. Gözlerimiz yerde, bir noktada bıricşıyordu.. Pençercden sabahın ilk parıltıları fatkediliyordu. Nihayet ben sessizliği yırttım:
! — /ukadaş, dedim. Benim de oğ-
I lum var, şimdi o da denizlerde vâ-ziiehdir. Haydi kalk, bize gidelim, j Karım,- senin gelişine sevinecek. ' Oğlumun yatağını sana veririz, biz-’ de yatarsın bu gece..
I — Hayır, teşekkür ederim.
I —r İstersen seni bir eğlence.yeri-| nc götüreyim. Bir kaç saat eğleniriz. Bplki açılırsın..
—- Hayır, teşekkür ederim.
■; — Şu halde araba ile biraz ge-
! zip hava alalım.. Benim arabam i var aşağıda. Gece serinliğinde oto-
i rnobil gezmesi insana neş'c veriri ve muhakkak İçini açacak, uykunu getirece ıtir.
— Hayır, teşekkür ederim.
Bürada da Bahriyeli arkadaşı ikna edemedim.. Ne yapacağımı bilmiyordum. Unun uğruna bütün bit gecemi, eğlence saatlarımı heba ettiğim hale gönlünü hoş edemediğimden dolayı üzüntü içinde idirrt.
I Biraz, daha konuşmak ihtıyaciylc atıldım:
—Hiç illseye gitti mi?.
— Eevet, çok kere kiliseye gider ve muganniyelerle kasideler okurdum.
— Hatırında kalmış kaside yok-mu hiç?..
■ — Çoklarını bilirim-
— En çok hoşlandığın hangisi idi?.
— (Şefkatle Işık Ver) adındaki
. parçalardır.
j — Unu şimdi söyliyebilir misin?..
i Gözleri yerde idi. Bifaz düşündü, I sonra istifini bozmadan okumağa I başladı: . ■ / ,
| — 4 Şef tatle ışık veri bizi, çevrc-
liyen zulmete. - ■ '
I bu gece pek karanlık, ben de b'â-
’ ba evimden yok uzakta.
11 Gittikçe sesi kuvvetleniyor vc derinleşiyordu. Bu seste Öyle bir sy soy- | |jj8 Aj, musikiden, başka hiç
I bir şeyin bunu ifade edebilmesine imkân yoktu.. Göçleri büyüyerek uzaklara, CORNWAL'daki .acı hp-' tîrayı, -ilısedeki Muganniyeler l’mahfiline, kasideler okuduğu çocukluk çağına bakar gibi, kantinin boyalı duvarlarına takıldı, kaldı. Sonra bana dönerek sordu:
— (Yanımda kal) şarkısını bilif-
— Sen söylersen ben de berâber gelmeğe çalışırım..
Fakat bu yuşımda ve bu sesimle şarkı okumak benim için ağır bir | vazife olacaktı. Onun berrak ve j güzel sesi benimkinin sevimsizliğini giderdi ve beraberce başladık: ! Jler kes yanımdan kaçtığı zaman, ; Ve etrafta r.ılıat yüzü kalmayınca. Çekinme, sak’.ıı, kimsesizlere yardımdan. Gel dc yanımda kal vc sokul hana eyicc...
Böylece uzun bir zaman seslerimizi birbirine karıştırarak şarkı ve .asideler okuduk. Geçen zamanın farkında bile değildik- Eyice sabah olmuş vc gün, etrafa parlaklığını vermeğe buşlaımştı. Bahriyelinin gözleri şimdi neşeden gülüyordu, bütün acılarını unutmuştu.. Ona-sor
— Şimdi uyuyabilirsin, değile
— Evet, teşekkür ederim.. Dışarıya çıktık vc ikimiz kolkola, güneşin altın ışıkalımın arasına daldık-.
sessizli'; çökmüştü ki, kol saatimin 'tıkırdıları kulağıma kadnı- aksede-
1950 YILBAŞI PİYANGOSUNDA — —
LİRAYI 220555 No. lu BİLET SAHİBİNE KAZANDIRDI
Ulus Meydanı Yeni Sinema Karşısı No. 22 Taşradan sipariş kabul edilmez.
Dış tabibi
II i.İD SUNGUR ç ınkırıdaki muayenehanesini An3favt;ıh*r Vakıf İş Hanı kat ı \o 115 e nakletmlştir.
(1579)
Otomobil ve toksi
sahip erinin dikkat nozarına
TçıyübeH ve bilgili şoför isteyenlerin daima Haeıbayıatu caddesinde Ticaret Hanında Umum Otoıno-feıı n üraraal etmeleri rica ulunur. Telefon 14203.
Şoförler Cemiyeti Başkanlığı
(41)
Comments (0)