Çok feci ve müthiş bir suikast daha!
Yugoslav kralı Marsilyada öldürüldü
Yevmi makale
Biz sofyayı istemiyoruz!
Sofyada çıkan ve galiba Bulga-ristanın en nüfuzlu gazetesi olan (Zora) nın geçenlerde (Zaman) ın neşriyatından şikâyeti mutazammın bir yazısını sütunlarımıza nakletmiştik. (Zora) bu yazısında, mabut (Şipka) zaferi (!) münasebetiyle vu-kubulan neşriyatımızda haksızlık ettiğimizi ve bu gibi neşriyatın iki memleket arasındaki münasebata tesir etmek ihtimali olduğunu söylüyor.
Bir kere şurası muhakkaktır ki Balkanlarda Bulgar hükümetiyle durup dururken mesele çıkarmı-yacak yegâne hükümet Türk hükümetidir. Çünkü sulha bizim kadar samimi surette taraftar olan başka bir millet yoktur. Bu taraftarlığımız da, Avrupanın ekseri hükümetlerinin yaptıkları gibi, yalnız sözden ibaret değildir. Türk hükümeti, her ne pahasına olursa olsun, Balkanlarda sulh ve sükûnetin esaslı ve devamlı surette istikrar bulması için maddî ve manevî fedakârlıktan çekinmiyen yegâne hükümettir. Balkanlarda Yunanlılar da şüphesiz sulha taraftardırlar. Fakat Yunan hükümeti bu taraftarlığın hesabına Bulgurlara bir karış toprak vermek fedakârlığına razı olamaz. Ve Bulgarlar, bizim şahsî kanaatimizce, meselâ Dedeağaçtan çok haklı olarak Ak-denize bir mahreç istemeğe kalkışacak olsalar Balkanlarda derhal çok kanlı bir harp zuhur edeceği de muhakkaktır. Türk hükümet ise kimseden bir karış toprak istemiyor ve daha dün denecek kadar yakın bir zamanlarda Balkanların en kıymetli yerleri elimizde iken o yerlerin üzerinde manevî bir hak iddiasından bile tamamiyle vaz geçmiş bulunuyor.
Türk gazetelerine gelince onların da keza durup dururken, Bulgarları kızdıracak ve tahrik edecek bir tek satır yazmalarına imkân yoktur.
Bizim bu iddiamızla (Zaman) ın bazı neşriyatı arasında belki bir tenakuz görmek istiyenler bulunabilir. Fakat Bulgarlar hakkında şimdiye kadar olan neşriyatımız bitarafane gözden geçirilirse bütün yazılarımızın ancak bazı Bulgar gazetelerinin neşriyatına cevaptan veyahut mahut (Trakya komiteleri) nin icraatını tenkitten ibaret olduğu görülür.
( Zaman ) m neşriyatından şikâyet eden ( Zora ) ya soruyoruz. Gazetemizde şimdiye kadar meselâ “ Filibe,] Sofya esasen bizim top-raklarımızdır. Oraları, topu yarım asır evvel Tuna vilâyetimizin birer küçük kasabası idi, o yerleri nasıl olsa tekrar alacağız,, gibi manasız bir tek satır çıkmış mıdır ? Hatta Sofya ve Filibeden vazgeçtik, Edir-nenin yanı başında olan ve onun muhafazası için elzem olan (Cesir Mustafapaşa) kasabasından bile şimdiye kadar bir defa bahsettik mi ? Halbuki mahut (Trakya) gazetesi, bizden yalnız Trakyayı değil İstan-bulu da istemeğe başladı. Hudutlarımızın yanıbaşında çıkan bir Bulgar gazetesinin küstahlığı bu kadar ileri götürmesi karşısında Türkçe gazetelerin mukabelesini şiddetli değil, hatta çok hafif, çok dostane ve nazikâne telâkki etmek lâzımdır. Bahusus, ki bu neşriyat ( Görgiyef ) hükümeti zamanında vukubuluyor.
Sofyadaki (Zora) refikimiz (!) ise Müsyü (Görgiyef)in idaresi altında gazetecilik ne demek olduğunu zannederiz, bizden iyi bilir. Bütün fırka gazetelerini kapatmış ve kalan gazetelere de galiba göz açtırmamakta bulunmuş olan yeni Bulgar kabinesi, kendisine karşı bukadar dostluk göstermiş ve bu derecede mü-samahakârane davranmakta bulunmuş olan komşu Türkiye hakkında böyle neşriyata müsaade ederse biz bunu ne ile tefsir edebiliriz?
Ebiizziay Zade
Devamı 2 inci sahifede
fi Kral Marsilvaya çıktıktan sonra açık bir otomobilden atılan kurşunlarla |g kalbinden ve karnından vurularak ölmüştür — Refakat eden Fransa Ha-8 riciye Nazırı Bartunun kolu kırılmıştır — Katil (Zağrep) li Petrus Kalesi men isminde bir tüccardır. İkisi kadın olmak üzere aitı yaralı daha vardır.
ı,
Bu cinayet, Yugoslavyayı inhilâle ve Avrupayı da bir harbe sevkedebilir
Yerin jehrimiza gelece* otan ve dünyanın en sür’atlı törpitolarından batanan "Cossard* mnhribi
İzmir limanı hâdisesi
“Hâdise dostane suret
te bertaraf edilmiştir,,
Fransız sefiri beyanatta bulundu — Torpi-tolar yarın limanımıza geliyorlar
Zevcinin elim surette katli üzerine üç çocuğu yetim ve kendisi dul kalan felâketzede Kraliçe Marya
Dü Marsilyada elim bir suikaste kurban giden ve vefatı büyük hâdiselere sebebiyet vereceği muhakkak olan Yugoslavya kralı Birinci Aleksandr 1888 de doğmuş . heDÜz 46 yaşında idi
Dün akşam geç vakit Marıil-yadan galen bir telgraf Yugos-lavya kralının feci bir suikasta kurban gittiğini haber vermiştir. Kral Aleksandr, Fransa kükû-metinin daveti üzerine Parise gitmekte idi. İki gün evvel Yugoslavya sahillerinden bir torpitoya binerek hareket etmiş ve dün saat dörtte Marsilyaya muvasalat etmiş ve karaya hemen çıkmasının akibinde suikaste] uğramıştır. Kralı öldüren (Zağrep) li (Kölemen) isminde bir adam olduğuna göre cinayet Yugoslavyadan ayrılmak istiyen Hırvatların hesabına yapılmış olduğu anlaşılıyor. Kral Aleksandr (Yugoslavya) nın ittihadını muhafaza eden en büyük amil idi. Fedakâr ve vatanperver bir adam olduğu için şahsına hürmet ve muhabbet vardı. Şimdi vefatiyle Yugoslavya tahtı
arm da derhal mukabeleten ahlan kurşunlarla ölmüştür. Kral yaralandıktan sonra bir müddet yaşamıştır. Kralın refakatinde bulunan Fransa Hariciye Nazırı M. Bartu’un da atılan kurşunlardan kolu kırılmıştır.
Vaka şu suretle cereyen etmiştir:
Kral ve maiyetini teşkil eden zevat otomobillerle Borsa meydanına muvasalat ettikleri vakit, a-çık bir otomobilde bulunan birçok eşhas Kralın üzerine müteaddit defalar ateş etmişlerdir. Üçüncü arabada bulunan bir Ceneral de yaralılar meyanındadır. Katilin YugoslavyalI olduğu zannolunuyor.
Halen tngilterede bir kollejde bulunmakta olan Yugoslavya veli-ahtı 11 yaşındadır.
Yugoslav kralının katlinin Yugoslavya dahilî vaziyetinde veya beynelmilel vaziyette ne tesir yapacağını
Devamı 2 inci sahifede
Anadolu ajansının dünkü tebliğlerinden ve Fransız sefiri Müsyü (Kamerer) in karşı gazetelerine vu-kubulan aşağıda görülecek beyanatından anlaşılacağı üzere İzmir limanı hâdisesi gayet kolay ve ço-buk surette halledilmiştir.
Halbuki haddizatında bukadar ehemmiyetsiz olan bu hâdise, bidayette gazetelerin bundan bahsetmemesinden dolayı, dünde yazdığımız veçhile, İstanbulda bir hayli manasız ve mübaleğalı şayialar çıkmasına sebep olmuştur. Hattâ istihbarımızda yanılmıyorsak İstan-
buldaki bazı İngiliz gazetelerinin muhabirleri, daha evvelki gün Lon-draya, bu hâdise hakkındaki şayiaları mübaleğalı bir surette bildirmişlerdir. Eğer ilk günden itibaren bizim gazetelerimiz de * hâdisedenı bahsetmiş olsalardı m bu lüzumsuz şayialar çıkar, ue de İngiliz gazetecileri h-yecanlı haberler göndermeğe imkân bu.'alirlerdir.
Bu mesele münasebetiyle Fransız sefirinin beyanatı çok dostane-dir. Bu dostane ve samimi sözlerden dolayı sefir cenaplarına beya-Lûtfen sah if ey i çeviriniz
Süt işi ne olacak ?
Sütçüler lâyıkıyle kontrol edilmediklerini söylüyorlar ! — Depolar ay başında işliyecek
dabasının elim surette katli üzerine *1 yaşında omuzlarına tarihin en büyük yükü yüklenen Prens Piyer
■'Bu resim, küçük prensin üç hafta evvel lngiltcreye tahsile giderken mürebbisi ile beraber alınmıştır,,
büyük oğlu ve veliahtı (Piyer) e kalıyor, ki bu henüz 11 yaşında bir çocuktur. Bu küçük çocuğun (Yugoslavya) ittihadını muhafaza edebilmesi hemen hemen imkân haricindedir.
Şu halde bu feci suikastın Yu-goslavyayı inhilâle sevketmesi çok muhtemeldir. Yugoslavyanın inhi-lâli ise Avrupada yeni bir harbin patlak vermesini intaç edebilir. Vaktiyle harbiumumiye Bosna sarat da yine bir Şırplının attığı bir kurşun sebep olmuştu. Yirmi sene sonra Avrupa yine bir Sırp kurşunu ile karışacak olursa tesa-
Hâdisede kolu kırılan Müsyü Bartu "Son resimlerinden biri,,
düfün bu derecesine cidden şaşılır. Her halde bu suikast çok feci olduğu kadar çok mühim hâdi-sata sebebiyet vereceği de muhak-gibidir.
Fakat her ne de olsa, (Yugoslavya) dost bir millet olduğu için uğradığı bu felâket Türk milletini çok müteessir edecektir. Bahusus değerli bir Hükümdar olan Kral Aleksandrın bu feci akibeti cidden elimdir. Zavallı Kral, geçen sene Gazi Hazretlerini ziyaretinde çok iyi hatıralar bırakmıştı. Yugoslav milletine beyanı taziyeti bir vazife addederiz.
Ajansın telgrafı
Marsilya 9 (A. A.) — Buraya muvasalat eden Yugoslavya Kralı Aleksandr bir şahıs tarafından atı-lap'kurşunlarla öldürülmüştür. Müte-
Maktul Kral Aleksandr ile Müsyü Bartu Bir arada
Geçen 28 Haziranda Müsyü Bartunun Belgrat seyahati esnasında alınmıştır
Son zamanlarda sütçüler arasında tahaddüs eden gerginlik gittikçe şiddet ve ehemmiyetini arttırmaktadır.
Bu hususta hergün gazetelerde yekdiğerini nakzeden haberler çıkmaktadır. Dün de bu hususta gazetelerden birinde Belediyenin süt müstahsillerini birleştirerek sütleri pastörize edilmiş bir halde ve şişeler içinde piyasaya çıkarmak istediği yazılmıştır.
İstanbulda süt işi cidden bir “mesele,, halini almıştır. Bir memleket ve sıhhat meselesi. Bu işin biranevvel halli ve medenî memleketlere yakışacak bir şekle kalbi lâzım olduğu noktasında bütün alâkadarlar müttefiktir.
İbrahim bey ne diyor?
Dün bu hususta fikrini soran bir muharririmize, esnaf mürakabe bürosu sütçüler muhasebecisi İbrahim bey demiştir ki:
Sütçülerin 'iyi kontrol edilemediğini söyliyen sütçülerden Fer han B.
“— Altı Teşrinievvel bayramında biz merasime iştirak etmiştik. Avdette bir kısım arkadaşlar toplanmışlar, bir ta-kim kararlar ittihaz etmişlerdir.
Devamı 2 inci sahi fede
İttihat Yeni Tarihî Tefrikamız Hürriyet
ve w ve
Tarakki He İtilâf
Karşı Karşıya
Mahmut Şevket Pş. vakasının içyüzü
Perde arkasında elebaşılar
Kralın katledildiği
Marsilyada. Borsa dairesi ve meydanı
Bu yakın faciasını Pek Yakında, Sütun arımızda bulacaksınız

Teşrinievvel 10
_ - Z A M AN — _
Yugoslav Kralı Marsilyada öldürüldü
^SON^İHABERLERi|
Suikast nasıl oldu? - Prens Piyer Kral ilân edildi - Her tarafta halk heyecanlı tezahürat yapıyor...
Birinci sahifeden devam tahmin henüz vakitsiz olmakla beher cinayet ve M. Bartu„nun yaralanması Londra diplomasi meha-fılinde derin heyecan tevlit etmektedir.
Suikastten sonra
Marsilya 9 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: Yugoslavya kralına atılan kurşunlardan biri kalbine, bir diğeri de karnına isabet etmiştir. Kral derhal belediyede bir divana nakledilmiş isede ibzal edilen ihtimamlar faydasız olmuş ve kral ölmüştür. Orada hazır bulunan zabitler ağlıyorlardı. M. Pietri ile Fransız memurları elim bir heyecan içinde kalmışlardır. Bir tüccar olan katil Petrua Kalemen 1899 da Zağ-rep’de doğmuştur.
Jeneral Jorj’den başka ikisi kadın olmak ürere beş yaralı daha vardır.
Suikast nasıl oldu ?
Marsilya 9 ( A.A ) — Suikastın tafsilâtı aşağıdadır :
Yugoslav Kralına yapılan suikast Kral ile maiyeti Bersa meydanına muvasalat ettikleri zaman vukubulmuştur. Birinci otamobilde
Yevmi makale
Biz Sofyayı istemiyoruz!
Birinci sahifeden devam
Hem Trakyanın, İstanbulun Bul-gariık ile ne alâkası vardır? Biz Rumelini geçip istilâya başladığımız vakit Bulgar milleti nerede idi? Hangi Bulgariardan bir karış toprak aldık ?
Böyle yalnız komşuluk münase-batına değil, akıl ve mantıka ve hakayıkı tarihiyeye de münafi mec-nunane iddialar karşısında Bulgarların aklı başında olanlarının susması yalnız şayanı hayret değil, hassaten ca^bi dikkattir.
Herhalde (Zora) gazetesine şurasını ihtar ederiz, ki biz Türkler Bulgarlarla aramızın açılmasına katiyen taraftar değiliz. Bulgariardan bir karış toprak değil, bir bakraç ayran bile istemiyoruz. Fakat şurasını tekrarlamağa lüzum görüyoruz, ki (Trakya) komite ve gazetelerinin şimdiye kadar gösterdikleri faaliyet ve yaptıktan neşriyat aynı tarzda devam edecek olursa aradaki münasebetin bir gün bozulmak tehlikesi vardır. Bu mü-nasebatm bu kadar bedava bozulmasından ise hangi tarafın zarar göreceğini söylemek bize düşmez. Binaenaleyh (Zora) gazetesi behemehal şikâyet vesilesi bulmak istiyorsa herşeyden evvel kendi hükümetinden, kendi komitelerinden ve kendi gazetelerinden şikâyet etsin ve onları akıt ve mantık dairesine rücua davet etsin!..
Ebüzziya Zade
nı teşekkür ederiz. Türklerin hepsinde - hattâ bizim gibi fazla milliyetperver olanlar da bile - Fransa-ya karşı daima dostluk hisleri vardır. Bu hislerin her vakit her yerde alabilen bukadar ehemmiyetsiz bir hâdiseden dolayı, velevki cüz’î surette eksilmesine cidden teessüf olunurdu. Bu münasebetle hâdiseye sebebiyet vermiş olan torpitolardan birinin resmi ile her iki torpito hakkında icap eden malûmatı veriyoruz.
Fransız sefirinin beyanatı Karşıda münteşir Fransızca (Beyoğlu ) gazetesi bu hâdise mü-nasebetiyle Fransız Sefiri Müsyû ( Kamerer ) ile görüşmüş ve sefir cenapları atideki beyanatta bulunmuştur :
“ — Meselenin pek iyi bir surette ve pek çabuk halledildiğini Büyüyebilirsiniz. Haddizatında pek | ehemmiyetsiz olan bu hâdise, Türk hükümetinin cevabını, (Pire) limanını terk ederek denize açılmış olan torpidolara, bildirmeğe imkân 'bulamamış olmamızdan ileri gelmiştir. Torpidolar ise müsaade verildiğini zannederek İzmir körfezine '{girmek istemişler ve bunun müm-ı kün olmadığını görünce geri dön-
f, müşlerdir.
[I Par isten alınan bir telgrafna-| 'nede, körfezin medhalinde sis buji unduğu da bildirilmektedir, işte rıâdise bundan ibarettir. Mesele ga-!’•* kolaylıkla ve dostane bir su-
M. Bartu da öldü!
Paris halkı heyecan içinde
Marsilya 9 (A. A.) — M. Bartunun nakledildiği hastanede evvelâ, yalnız bir kolu kırılmış olduğu için, vaziyeti pek vahim görülmemişti, fakat ameliyat esnasında seylânıdem vuku bulduğundan kendisine kan zerkedilmiş lâkin Nazırın her an daha ziyade zayıflamasına mani olunamamıştır. M. Bartu saat 17/40 da ölmüştür. Bu ölüm hudutsuz yeni bir heyecana sebep olmuştur.
Ölüm haberini Kaneliyer caddesine asılan ilândan haber alan halk hiddetten köpürmüştür.
Bahriye nazırı M. Pietri ile belediye reisi, emniyeti umumiye müdürü, jeneral ve amiraller cesedi selâmlamağa gelmişlerdir.
Kral Aleksandr ile M. Lui Bartu -Louis Barthou - ve Jeneral Jorj bulunuyordu. Ahlan kurşunlar bunların her üçüne de isabet etmiştir.
Bir şahıs halk arasından ansızın fırlıyarak otomobilin çamurluğuna atılmış ve otomobilin yanında at üzerinde durmakta olan kaymakam kendisini kılınçla yere sermeden evvel Kralın üzerine birkaç defa ateş etmiştir. Kılınç darbesiyle yer e dü-
şen katil ateşe devam ederek İki polis memurunu ve ikisi kadın olmak üzere halk arasından üç kişiyi yaralamıştır. Polis ve süvari müfrezeleri, katili linç etmek istiyen halkı zorlukla tutabilmişlerdir.
Katil Yugoslavdır. İsmi Petrus Kalmendir. 1898 de Zağrepte doğmuştur. Mesleki ticarettir, üzerinde mayıs ayında Zağrepte verilmiş bir pasaport vardır. 28/9/934 tarihinde
Süt işi ne olacak?
Birinci sahifeden devam
Sütçülerin bir teşekkül haline konulması ile malların pastörize edilmesi, bu kararlar arasındadır. Maamafih bu, bir hayli masrafa mütevakkıf olduğu gibi aynı zamanda pek zor ve kabiliyeti tatbikiyeden uzak bir keyfiyettir.
Malûmdur ki bir müddetten-beri bir süt tozu fabrikası tesis ve inşasiyle meşgulüz. Böyle olduğu halde henüz hiç bir müsbet netice almış değiliz.
Buna sebepte Cemiyetimizin fakirliği, ve zaten fakir olan satıcı esnafının da geçen şirketten zarar gördüğü cihetle emniyetsizliği ve bu işi, aleyhlerinde bir teşebbüs addetmeleridir.
10 bin lira gibi bir cemiyet için ehemmiyetsiz bir sermaye addolunabilecek bir meblâğ tedarikle bir fabrika inşa edemiyen bir teşekkülün yeni baştan santralize edilmesine imkân var mıdır ? Bilmiyorum. Yalnız şurasını biliyorum ki Cemiyetimiz ne hükümetten, ne de başka cihetlerden yardım ve müzaheret görmemiştir.
Bilâkis Belediye, harekâtı ile bu karışıklığı teshil ve adeta ihdas etmiştir, denilebilir. Zira, Belediye kanununun İS inci maddesi sarahatla satıcı güğümlerinin temiz, içindeki südün cinsini gösterir etiketlerle mücehhez bulunmasını âmir bulunduğu halde bugün buna riayet edilmiyor. Şayet, Belediye memurları haftada bir veya ayda iki defa bu işi kontrol etse satıcıların ihtikâr yapmasına imkân kalmazdı. Belediyenin lâkaydisidir ki bugünkü şikâyetlere yol açmıştır.
Binaenaleyh, bu işi bu dere-cs ihmaleden makamatın yeniden bir birlik ihdası ile vaziyeti ıslaha muvaffak olabilmesini uzak bir ihtimal gibi görüyorum.,,
Diğer taraftan, uzun sene-
rette halledilmiştir.
Fransız-Türk dostluğunun hiçbir veçhile haleldar olmadığını ve aradaki samimiyetin tam olarak devam ettiğini göstermek üzere, torpidoların* litanbula gelmesi münasebetiyle bazı merasim ve eğlenceler tertip edeceğiz.„
Torpidolar yarın geliyor
Fransız torpidoları yarın limanımıza geleceklerdir. Bunlardan “Kep«r„ muhribi ( 1928 ) senesinde inşa edilmiş (2436) tonilato maimah-recinde son sistem bir gemidir. Beş tane (13,8) santimetrelik, dört tane tayyarelere karşı seri ateşli top ve (550) çapında altı tane torpido ko-vaniyle mücehhezdir. Sürati saatte (38) mildir.
“KaBsar,, a gelince aynı sınıftan ve aynı şekilde olmakla beraber arkadaşından biraz daha büyükçe-dir ve (2480) tonilato maimahrecin-dedir. "Kassar,, saatte “43,4,, millik bîr surat temin ederek dünya sur’at rekorunu elde etmiş bir muhriptir ve tarihi inşası da (1930) dur.
lerdenberi bu işle meşgul olan ve son ihtilâflar dolayisile sütçüler cemiyetinden istifa etmiş bulnuan satıcılar mümessili Fer-han Bey de muharririmize demiştir ki:
“ — Mesele ile bilfiil alâkadar bulunmadığımdan son ihtilâf safhatını lâyikile takip etmiş değilim.
Sütçülerin santralize edilmesi mütaleasına gelince size şu kadarını söyleyebilirim ki her teşekkül muayyen bir ihtiyaca cevap vermekle payidar olur. Ve her infisah eden birlik te, bir görenek ve taklitçilikten doğduğu ve hiç bir ihtiyaca tekabül etmediği için dağılmağa mahkûm kalan cemiyettir.
Filhakika Avrupanın bazı yerlerinde böyle teşekküller vardır ve sütler pastörize edilerek piyasaya sevkedilir. Fakat, bu oralarda bir ihtiyaçtır. Bir kere şehir kalabalık, binaenaleyh süt ihtiyacı fazladır. Sonra, halk önüne gelen sütü içmez.
Bu vaziyet dahilinde böyle bir teşekkül, mübrem bir ihtiyaca cevap vereceği için yerinde olmuş olur. Bizde ise vaziyet böyle midir? En yakın mandra, Kasımpaşada, Malte-pede ve buna mümasil şehre yarım saat, bir saat uzaklıktaki köylerdedir. Vesaiti nakliye ile sütler pek kısa bir zamanda şehre getirilmekte ve hiç bir tertibata lüzum kalmaksızın süratle tevzi edilmektedir. Bugün bu ihtiyaca tetabuk ediyor.
Çünkü gaye halka ucuz süt temin etmek olduğuna göre meselenin bu şekilde olması lâzımdır. Öyleleri var ki sütü yirmi dört saat müddetle idare etmek ister. Halbuki pastörize süt çabuk bozulur ve kapağı açılır açılmaz kullanılmak zarureti vardır. Tabiî süt ise böyle değildir.
Tabiî süt temiz olmak şar-tiyle uzun müddet kullanılabilir. Bence yapılacak iş yeni bir teşekkülle pastörize edilmiş süt satmak değil, kontrol ve cezadır.
Öyle zannediyorum ki bu iş- I te en müessir çare ve tedbir ceza olacaktır. Ben, İngilterede olduğu gibi Kürek cezasından vazgeçtim. Şöyle beş altı aylık bir hapis cezası ihdas edilse mesele kendiliğinden düzelecek ve bütün şikâyetler dinecektir. Avrupanın hiç bir yerinde sütçülük ve satıcılık bizde olduğu kadar başıboş bırakılmış değildir.
Bugün Yunanistanda mağşuş süt satan sütçü için 1500 -2500 Drahmi ve para üç ay ile üç sene arasında hapis cezaları konmuştur.
Bizde ise bu iş vicdana terk
Vallorbeden Fransaya geçmiştir.
Kralı hamil bulunan otomobil belediyeye doğru yoluna devam etmiş ve kalbinden ve karnından yaralanmış olan kral belediyeye muvasalat eder etmez ölmüştür.
Kralın gözlerini orada mevcut ve derin bir heyecana düşmüş olan bir kaç şahsiyetin önünde Buş Dü Ron “belediye reisinin karısı,, kapamıştır.
Kralın cesedi şimdi belediye salonlarından birinde geniş bir divan üzerindedir. Kralın yüzü sanki uykudaymış gibi sakindir. Kralın iki tarafında iki kişi ayakta selâm vaziyetinde beklemektedir ve hali üzeri çiçeklerle doludur.
Odanın bir köşesinde aksaçlı biri ağlıyor, bu, Aleksandr'a çocukluğundan beri hizmet etmekte olan uşağıdır. Hariciye Nazırı M. Bartu, kolunu kıran kurşun çıkarılmak üzere hastaneye nakledilmiştir. Kendisinin yarası bidayette ağtr zannedilimiyordu. Fakat Kraldan biraz aonra o da ölmüştür.
Binlerce halk belediyenin önünde bekliyor. Hepsinin yüzünde derin bir elem okunmaktadır. Bütün bayraklar yarıya indirilmiştir.Polis tarafından meydandaki kulübeye ihtizar halinde nakledilen katil biraz sonra ölmüştür.
Reisicümhur Marsilyaya gidiyor
Paris 9 (A. A.) — Reisicümhur M. Löbrön-Lebrun, Kral Aleksandr ile M. Bartu - Batthou’nun cesetlerini selâmlamak üzere bu akşam Marsilyaya hareket etmiştir.
Katil şüpheli eşhastan
Paris 9 (A.A) — Kralı öldüren Hırvat Petrus Kalemen, Yugoslav Kolisi tarafından Fransız polisine ildirilen şüpheli eşhas meyanında bulunuyordu. Kralın muvasalatı münasebetiyle çok sıkı tedbirler alınmıştı.
Otellerin bütün kuyudatı tetkik edilmiş ve her tarafa şüphelilerin fotoğraflarlyle birlikte iki yüzden fazla tamim gönderilmişti.
Londra 9 (A. A.) — Kral, Fransız Reısicümhuru M. Löbrön’a Bar-tu’nun Ölümü münasebetiyle samimî bir taziye telgrafı çekmiştir, kraliçe Pariste
Paris 9 (A. A.) — Yugoslav Kraliçesi Bal - Bale - den Besansona gelmiştir. Belediye reisi kendisine mülâki olarak emirlerine amade olduğunu bildirmiştir.
Prens Piyer Kral ilân olundu
Belgrat 9 (A.A) — Kral Alek-aandr’ın vefatı haberi burada muazzam bir teessür uyandırmıştır. Derhal toplanan Meclisi Vükelâ elyevm berayi tahsil Londrada bulunan 11 yaşındaki Veliaht Prens Piyer’i Kral ilân etmiştir.
Teşkilâtı esasiye kanunu mucibince niyabet Kralın vasiyetnamesinde gösterilmiş olan üç kişi tarafından idare olunacaktır.
Müteveffa Kralın tercüme! hali
Dün feci bir suikaate kurban giden Yugoslavya Kralı birinci Aleksandar Kral birinci Petronun oğlu olup 1888 senesinde doğmuştur. Şimdi 46 yaşında idi. 1918 senesinde babasının hükümdarlıktan çekilmesi üzerine naibi hükümet olmuş 1921 de bilfiil Krallık makamına çıkmıştı. 1922 senesinde de Romanya Kralanın kızı (Marya) ile evlenmiş ve ondan üç çocuğu dünyaya gelmiştir. İlk çocuğu ve Veliahtı (Piyer) 11 yaşındadır ve şimdi babasının yerine geçecektir.
Kraliçe dün yola çıkmıştı
Paris 9 (A.A.) — M. Bartu ile M. Pietri, bugün Dubrovnik kruvazörü ile gelecek olan Yugoslavya Kralını Marsilyada karşılamağa gitmişlerdir.
Kraliçe de kocasına yetişmek üzere dün sabah Belgrattan trenle yola çıkmıştır.
edilmiştir. Kontrol meselesine gelince bunu imkânsız görmekteyim.
3-4 bin seyyar satıcıya mukabil kaç tane belediye polisi vardır ve kontrolün bu şekli matlûp neticeyi verebilir mi ? Bu, üzerinde çok düşünülecek bir meseledir.
Diğer taraftan süt müstahsillerinin açtıkları iki depo henüz faaliyete geçmemiştir. Süt müstahsilleri ay sonunda satıcılarla hesap kesecekler ve ondan sonra bu depolardan dükkânlara ve halka toptan fiatine süt satmağa başhyacaklardır.
SON DAKİKA
Gazi Hazretleri taziyet telgrafı çektiler
Ankara 9 (A. A.) —* Yugoslav Kralı Haşmetlû Aleksandr Hazretlerinin suikast neticesi olarak vefatı üzerine Reisicümhur Hazretleri tarafından Yugoslav Prensi Fehametlû Paul Hazretlerine aşağıdaki taziyet telgrafı çekilmiştir :
Yugoslav Prensi Fehametlû Paul Hazretlerine Belgrad.
Yugoslavya Kralı Haşmetlû Alksandr Hazretlerine karşı yapılmış olan vahşiyane suikasti büyük bir teessürle haber aldım. Sadık bir dostu ve samimi bir kardeşi olmakla müft-dıir bulunduğum büyük Kralının ve-fatıyle Yugoslavya'nın duçar olduğu elim ziya bütün Türk milleti tarafından da ayni şiddetle hissedilecekt r.
Ben katiyetle eminim ki Yugoslav milleti, asırlarca gösterdiği yüksek kabiliyetlere istinaden ve zatı fahin. melerinin münevver idaresi altında olarak, kaderin kendisine tahmil ett Ji bu acıklı tecrübeden de muzaffe-rane çıkacak ve insaniyete refah b.-ıhşedici sulha doğru çizdiği yolda ilerlemesine büyük bir sükûn ile de\ am edecektir.
Zat' fahimanelerinden sadık bir dostu, ve dostluğuna daima sadık kalmağı bir şiar addeden ve Yugoslav milletinin büyük kederine iştirak eyliyen bir millet mümessilinin en muteheyylç taziyetlerini kabul buyurmalarını rica ederim.
Türkiye Reisicumhuru
M Gazi. Kemal
Ankarada matem
Ankara 9 (A.A) — Yugoslav kralı haşmetlû Aleksandr Hazretlerine karşı yapılan suikast havadisi Ankarada büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Belediye intihabatı münasebetiyle baştan başa donatılmış olan şehir bu feci haber üzerine hemen aydınlıklarını söndürmüş ve dost milletin matemine iştirak eylemiştir.
Bu elim habere biraz sonra dost
Fransanın hariciye nazırı M. Bartu cenaplarının da aldığı yaralardan mûteessiren vefat ettiği havadisi
inzimam edince
hissolunan umumî
teessür azamî dereceyi bulmuştur. Gerek Reisicümhur Hazretleri ve gerek hükümet erkânı tarafından Yugoslavya ve Fransaya taziyet telgrafları çekilmiş ve milletin hissettiği teessür kendilerine bildirilmiştir.
Tetkik bürosu işe başladı
Vergilerin tatbik şekilleri tetkik edilecek
Ankara 9 (Telefonla) — Maliye vekâletinde yeni ihdas olunan tetkik bürosu hakkında salâhiyettar bir zat şu malûmatı vermişitr:
“ — Maliye vekili Fuat beyin geçenlerde İstanbulda söylediği tetkik bürosu teşkil edilmiştir. Büronun kadrosu beş kişidir. Bunlar bir müşavir, iki raportör ve iki mütehassıstan mürekkep olacaktır.
Heyeti Vekileye arzedilen kadro tasdik edilmek üzeredir. Büroya Maliye teftiş heyetei reisi Cezmi Beyle iki maliye müşaviri iştirak edecektir. Diğer iki âza da işe başlamaları biraz gecikecek olan ecnebi mütehassıslardır.
Büronun vazifesi Maliye Vekâletin hazırhyacağı kanun lâyihalarını, nizamname ve talimatnameleri gözden geçirmek ve Vekâlet makamınca tevzi olunacak işlere dair mutalea beyenetmek, hulâsa Malî Müşavirlik olacaktır.
Büroya ilk verilecek vazifeyi yeni vergiler üzerinde yapılacak tetkikatın teşkil edeceği anlaşılmaktadır. Bu tetkikat, yeni vergilerin tatbikatı dolayisile hâdis olan vaziyetlerin islâhında ve icap eden tadilâtın hazırlanmasında âmil olacaktır.
Büro şimdiden faaliyete başlamıştır.
Başvekil bir gezinti yaptı
Ankara 9 ( Telefonla ) — Başvekil İsmet Paşa refakatinde Başvekâlet müsteşarı Kemal Bey ve hususî yaverleri olduğu halde bugün şehir dahilinde yaya olarak bir tenezzüh yapmışlardır.
Ankarada kış sporları
Ankara 9 (Telefonla) — Ankarada da kıç sporları için hazırlık yapıldığını ve merkezî Ankarada bulunan Dağcılık Federasyonunun faaliyete giçtiğini bildirmiştim.
Bug ün dağcılık federasyonundan Hüseyin Naili ve İlyas Beylerle Ziraat enstitüsü beden terbiyesi mütehassısı Her Rider kış sporlarının yapılacağı Elma dağında tetkikatta bulunmuşlardır. İki ay zarfında bütün hazırlıklar ikmal edilecektir
-------□--------
Kayıklarda fener bulundurulacak
Ankara 9 (Telefonla) — İstanbul liman nizamnamesinin 13, 17, 26 ve 55 inci maddelerinin tadili hey’eti vekilece kabul edilmiştir.
On üçüncü maddede yapılan tadilâta göre, limanda geceleri sefer eden kürekli deniz vasıtalarının bordalarında 80 santimetre yüksekliğinde birer gönder üzerinde her taraftan görülebilir beyaz bir fener bulundurulacaktır.
Balık avı kayık ve vasıtalarında bulunan kimselere bu fener engel ol-
girmeden gösterilmek üzere daima yanan beyaz fenerlerini deniz vasıtalarının münasip bir tarafına asacaklardır.
Bir kamyon uçuruma yuvarlandı
İzmir 9 (Hususî) — Kuşadaamdan Izmire gelen 16 numaralı bir kamyon Selcikahve önündeki köprüden uçuruma yuvarlanarak parçalandı. Kamyonda bulunan sahibi, şoför ve şoförün muavini ağır surette yaralandılar. Ölüm halinde uçurumdan çıkarıldılar. Facianın sebebi tahkik edilmektedir.
Teşrinievvel 10
-ZAMAN—
3
SÜTUNLARDA SEYAHAT
Yazıklar olsun!
Dünkü gazetelerde en umulmı-facak bir haber okudum. Yurdumuzun say ıh zenginlerinden Celâl Muhtar Bey, Pariate Paatör yurduna yarım milyon frank vermiş. Bunu bir kere değil, bir kaç kere değil, bir çok kere okudum. Anlamadım dedim, okudum; gözlüklerim beni aldatıyor dedim okudum. İş değişmedi. Evet Celâl Muhtar Bey, dünyanın belki en şişkin kasalı bir yerine yarım milyonunu boşaltmış. Altında bunu niçin yaptığını anlatan satırlar da var: Türk zengini, bilgiye orada kavuşmuş, o hastanelerde doktorluğunu bilemiş ve galiba kendisini altın babası yapan yaman tutumluluğu da orada öğrenmiş.
Celâl Muhtar Bey, benim her zaman saygı ve sevgi ile andığım, Varlığında imrenilecek değerler sezdiğim bir yurttaştı. Onu hasta başında çalışkan bir hekim, bankada iflâsların seromunu bulmuş bir kurtarıcı, **HilâIiahmer„de yokluktan varlık çıkaran keskin bir zekâ olarak görüp alkışlamıştım. Frengi için ne yaptı bilmem ; fakat tutum yolunda kurduğu “ Yahudi gibi kazan, Bulgar gibi yel,, Sözünün eski ata armağanlarını andıran bir tazelikle başlarımızda yaşadığına ant içerim.
O, cimriliği akılla yaldızlamanın yolunu bulmuş ve başkalarında yanlış sayacağımız şeyleri bize doğru göstermenin sırrına ermişti.
Pek eski olmayan günlerde bir vakıf işi yüzünden de adının dillerde dolaştığını unutmadım. Demiş-lerdiki Celâl Muhtar Bey, Kazancından pay- ayırmış, onunla yurdun çocuklarını okutacak. Ne yazık ki iş apansız suya düştü ve sevinmemizle yerinmemiz bir oldu. Ya şimdi ne yapalım ? Türk çocuklarının payı böyle yad illerde denize damla katar gibi savrulurken gönlümüzü yakan ateşe nasıl dayanalım?. Celâl Muhtar Bey, pastör yuvasında bilgisini bezemiş olabilir. Orayı sevmesi de yüreklerimizde kıskançlık yaraları açmaz.
Fakat bu yersiz, biçimsiz yardım karşısında ta can evimizden vurulduğumuzu söylemezsek, kendi içimizle yüzyüze bakamayız. Doktor bu parayı nerede, kimden kazandı ? Pariste Fransızlardan mı ?.. Yoksa burada inliyen Türk hastalarından mı ?.. Istanbulda, Anado-'uda yardımına koşulacak yer mi, yurt mu yok?.. Memleketin değerli öksüzlerini bağrına basıp yetiştiren hır yıl gürbüz yapılı, dolgun beyinli ve altın yürekli gençler çıkaran “ Darüşşefaka „ Celâl Muhtar Beye daha mı uzaktı ?
Devlet hastanelerinin yükünü azaltacak bir “Gelâl Muhtar Şifa Yurdu „ daha mı az uğurlu ve kutlu sayılacaktı ?
Burada kazanılan, bu Yurdun etinden, tırnağından toplanan Türk parasının zengin Paris kasasına boşalışı karşısında ben bütün sesimle yazıklar olsun diye haykırıyorum. Bunun kadar acı ikinci bir yasım daha var: Bu yas, gönlümden sevgili bir adın silinişidir.
Seyyah
Mektep müdürleri toplandı
Dün öğleden sonra İstanbul kız lisesinde, şehrimizdeki bütün orta mektep ve lise müdürlerinin iştirakiyle büyük ve mühim bir toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda orta tedirsat müdürü umumisi Haşan Âli, başmüfettiş Salih Zeki, umumî müfettişlerden Ekrem ve Refik Beyler de bulunmuşlardır.
Dünkü toplantıda, lise ve orta mektep muallimlerinden bu sene askere gidecek olanla, rın yerine tayin edilmesi lâzım gelen namzetler; bu sene namzet olarak kaydedilen talebenin hakiki vaziyeti, mekteplere lüzumu olarak ders levazımı ve bilumum mektep işleri etrafında uzun uzadiye görüşülmüş ve bu esaslar dahilinde mühim kararlar verilmiştir. Toplantının neticesi dün geç vakit Vekâlete bildirilmiştir.
Rıhtım şirketinin alınması işi
Tediye şartları üzerinde görüşülüyor
Rıhtım şirketinin hükümetçe müba-yıası şartlarını tesbit etmek üzere Ankarada Saraçoğlu Şükrü beyle müzakere ve temaslarda bulunan rıhtım şirketi müdürü Müsyü Ka-noj şehrimize dönmüştür. Haber aldığımıza göre, şirketin mübaya-sına ait esaslar hemen lı^men hal edilmiş olup müzakereye tediye şartlarına ait müteferri noktalar üzerinde iierilemektetir. Müdür Müsyü Kanonj şehrimizde buluduğu müddetçe şirket idare meclisi ile temas edecek ve nihaî karan An-karaya kâmilen göndereektir.
Teferruata ait meselelerde hal edildiği taktirde mübayaa mukavelesi şirket namına Saraçoğlu Şükrü Beyle müdür arasında imzalanacaktır.
Haber aldığımıza göre, şirketin hükümete devri için kısa bir intikal müddeti kabul olunmakta ve şimdiye kadar yapmağa mecbur olup ta tahakkuk ettirmediği taah-hüdab da yapılacak tasfiye nv^-tSİ'nde nazarı dikkate alınmaktadır.
Rıhtım işleri hükümete geçtikten 6onra, her türlü asri tekemmülâtı haiz rıhtımların inşası, ve nakil, seyrisefer ve gümrük ambarları işlerinin kolaylaştırılması kararlaştırılmıştır.
Tramvay altında kalan çocuk
Ölen çocuğun hüviyeti hâlâ anlaşılamadı
Evvelki akşam Saraçhanebaşm-da vukubulan tramvay kazasını dün tafsilâtiyle yazmıştık.
Kazaya uğrıyan 10 yaşlarındaki çocuk kaldırılmış olduğu Cerahpaşa hastahanesinde evvelki gece sabaha karşı ölmüştür.
Müddeiumumilik cesedi dün morga naklettirmiştir.
Çocuğun hüviyeti henüz polisçe tesbit edilmiş değildir. Morgda çocuğun teşhisi muhtemeldir. Ceset birkaç gün teşhir edilecektir.
Kazayı yapan tramvay vatmanı Alâaddin Efendi de polisçe nezaret altına alınmış olup hakkındaki tahkikat evrakı tanzim edilip dün ad-liyeye verilmiştir.
Morg raporu, ölümün sebebini daha kat’î bir surette tesbit edecektir.
Çin heyeti gitti
Şehrimizde bulunmakta Çin olan askerî heyeti dün sebah İzmir vapu-riyle Portsaide müteveccihen hareket etmişlerdir.
Sinemacılar
Yeni bir elektrik tarifesi istiyorlar
Dün Ticaret Odasında toplanacak olan sinemacılar toplantılarını gelecek Salı günü saat 14,5 a tehir etmişlerdir. Sinemacılar bu toplantıda çok mikdarda elektrik sarfettikleri halde kilovat başına her abone gibi para verdiklerini bu yüzden çok masrafa girdiklerini ileri sürerek kendilerine mahsus yeni bir tarife yapılması için Ticaret Odasının tavassutunu istiyecek-lerdir.
Diğer taraftan film başına çok mikdarda gümrük alındığını iddia eden sinemacılar, film gümrük resimlerinde de tenzilât yaptırabilmek için lâzımgelen makamlara müracaat edilmesini talep eyliye-ceklerdir.
Millet Meclisi
Ayın 24 ünde mi açılacak?
Bu sene müzakere olunacak kanunların fazlalığı ve ehemmiyetli bazı harici mesailin mevcut bulunması dolayısıyle Büyük Millet Meclisinin, bir Teşrinisaniden evvel, bu ayın 24 ünde açılacağı haber alınmıştır.
Şehrimizde buluemakta olan Reis Kâzım Paşa ayın 17 sinde Anka-raya avdet edecektir.
Çantanın geçirdiği macera!
Pantantif ve 415 lirayı meğer kim çalmış!
Bazı polis vakalarının tahkikatında öyle şekiller olur ki bir delile istinaden suçlu olarak yakalanan bir adamın, günün birinde hakikî suçlu olmadığı anlaşılır ve asıl maznun meydana çıkıverir.
Bundan üç gün evvel Kuledi-binde bir Musevi havrasında geçen mühim bir hırsızlık vakası kaydetmiştik.
"Madam Morono ismindeki Mii-sevi kadını havrada dinî merasimini ifa ederken içinde 415 lira ile bir pantantifi bulunan çantası aşınl-mıştı.
O zaman madamın şüphesi üzerine Madam Lida isminde biri suçlu olarak yakalanmış, polisçe isticvap altına alınmıştı.
Madam Lida ısrarlara rağmen bu hırsızlıktan malumatı olmadığını kuvvetle söylemekte idi.
Polis, bu hal karşısında tahkikatı derinleştirmeğe lüzum gördü. Ve nihayet dün asıl hırsız meydana çıktı.
Yeni bulunan açık göz hırsız kale dibinde oturan kâğıtçı Avra-mın oğlu 10 ci^öndur. Si-
mön polisçe sorguya çekilir çekil-
İsveç Veliahtı Hz.
Dün de müzeleri gezdiler, Boğaziçinde bir te-nezzühte bulundular - Bugün Izmire gidecekler
Veliaht Güsiav Adolf Hazretleri
Şehrimizde bulunan İsveç Veli-ahtı ve refikalariyle kerimeleri dün öğleden evvel, tekrar müzeleri ziyaret ederek tetkiklerine devam etmişlerdir. Veliaht Hazretleri refakatlerinde, sefir cenapları, mihmandarları, müzeler müdürü Aziz Bey ve Amerikalı mütehassıs olduğu halde Asarıatika, Topkapı müzelerini ve Çinili köşkü bir daha gözden geçirmişler, Topkapı sarayı müzesinde uzunca bir zaman tevakkuf ederek "Osmanlı,, devrine ait eserlerle yakından meşgul olmuşlardır. Bilhassa, Harem dairesi ve Hazine kısmı alâkalarını celbet-miştir.
Veliaht ve Prensesler Hazeratı
— Şerhler
“Tarih, cesareti kırılmış milletler hakkında merhametsizdir. Hakikî milliyetçi, milletini daima yükselir gören ve yükseltmeğe çalışan kimsedir,, Emerson
Şerh ve izah :
Amerikanın en ünlü şairlerinden biri olan Emerson, “Dostluk, muhabbet ve sınaat,, adlı kitabında olduğu gibi "Les sur - hu-mains - Beşerden üstünler,, isimli eserinde de birçok kuvvetli vecizeler sıralıyor. Yukarıya kaydettiğimiz söz, o eserden alınmıştır. Bu ve-cizenin şerhine bilmeyiz ki lüzum var mıdır?.. Milletini daima yükselir görmek, elbette milliyetçi bir ruhu inşirah içinde bırakır, bu inşirahtan parlak bir şevk, yani milliyet için çalışmak şevki doğar, bunun neticesi de yurt için, millet için elbette hayırlı olur.
Vecizenin tahlilinden çı-
Cerrahpaşa halkının dileği
Komiserlik Nafia Vekâletine bildiriyor
Cerrahpaşa ve civarı halkının belediyeye bir mazbata vererek Tramvay şirketinin kendi mıntaka-larırra tramvay işletmesini istediklerini dün yazmıştık.
Belediye Şirketler komiserliği yaptığı tetkikat neticesinde buna şirketin bugünkü mukavelesi icabı imkân olmadığını görmüş, fakat Ankarada Nafıa vekâletiyle şirket arasında cereyan edecek olan müzakerelerde bu cihetin de nazarı dikkate alınması için keyfiyeti Nafia vekâletine bildirmeğe karar vermiştir.
mez çantayı çaldığını ve eve bıraktığını bülbül gibi itiraf etmiştir. İki polis memuru kendisi ile beraber eve gitmiş ve çantayı saklandığı yerden meydana çıkarmıştır.
Çantanın içinde gerek 415 lira para, gerek kıymetli pantantif olduğu gibi durmaktadır.
Polis, Simon ile velisini nezaret altına almış, 415 hra parayı, pan-tantifi ve çantayı da Madam Moro-naya iade etmiştir.
müzeni hatıra defterini imzalarlarken öğleden sonra Sakarya motöriyle Boğaziçinde bir tenezzüh icra etmişler, avdette Büyükdereden otomobile binerek Tarabya - Şişli yo-liyle sefarethaneye gelmişlerdir.
Veliaht Hazretleri bugün Eyüpte İsveç Lâstik fabrikasını ziyaret edecek ve o civarda tenezzühte bulunduktan sonra akşam üstü Ertuğrul yatına rakip olacaklardır.
Yat, gece yarısı İzmire müteveccihen hareket edecektir.
Veliaht Hazretlerinin teberruu
Veliaht Hazretleri Heybeliada açıklarında vukubulan facia kurbanlarının aileleri için 100 lira teberru etmiştir.
kan mana yalnız bu değildir. Emerson, bir milliyetçi için böyle bir görüş ve seziş tavsiye etmekle bedbinlik denilen ruhî illetten uzak kalmayı da tavsiye etmiş oluyor. Çünkü bedbinlik yapıştığı insanın İçtimaî seviyesine göre derece derece hududu genişli-yen sirayet kabiliyetine maliktir. Bedbinler, temas ettikleri kimseleri de aşılarlar ve en azından onların neşelerini kırarlar. Halbuki millet işlerinde, yurt işlerinde bedbin olmak hastalıktan da artık birşeydir, suçtur, masiyettir. Her milliyetçinin bundan kendini koruması lâzımgelir.
ZAMAN
Otobüs meselesi hallediliyor Belediye yeni bir fiat tarifesi yapacak
Otobüsçülerin gerek kendi aralarında ve gerek belediye ile kendileri arasındaki mevcut vaziyet ve ihtilâfları dünkü nüshamızda uzun u* radıya yazmıştık. Dün aldığımız mütemmim malûmata göre, Belediye reisi Muhittin Bey, otobüs işlerini kökünden ıslah etmeğe karar vermiş ve bu hususta faaliyete geçmiştir. Bu cümleden olarak evvelâ şimdi mevcut olan bütün otobüsler, mevcut hatlara taksim edilecek, sonra bunlar için kat’î mahiyeti haiz olmak üzere yeni bir seyrisefer tarifesi yapıldıktan sonra otobüsler içinde müşteri olsun olmasın muayyen olan saatlerinde behemehal hareket edeceklerdir. Aksi halde kendileri ağır cezalarla tecziye edileceklerdir.
Fiat tarifesi ise bugünkü fiat-larla hayat şeraiti bir kere daha tetkik edildikten sonra tanzim olunacaktır. Bu takdirde fiatlarda bir ınıkdar daha tenzilât yapılacağı zannedilmiş.^,.
Bundan başka bir (hattan diğer bir hatta otobüs nakli menedilecek. Piyasaya yeniden otobüs çıkarılmasına müsaade olunmıyacak, mevcut otobüslerin de behemehal Belediyenin otobüs talimatnamesine tamamiyle muvafık olmasına ve yeni arabalardan müteşekkil ve çift şoförlü olmalarına dikkat edilecektir. Aksıhalde alâkadarların ruhsatiyeleri istirdat olunacaktır.
Heybeli faciası tahkikatı
Yeni bir ehli vukuf heyeti toplanacak
Heybeliada açıklarında vukua gelen feci deniz kazasının tahkikatına hararetle devam edilmektedir. Dün de sabahtan akşama kadar bu işle uğraşılmıştır.
Dün müddeiumumi muavini Nurettin Bey Heybeliadaya giderek müddeiumumi Kenan Beyden aldığı direktif dahilinde son vapur zamanına kadar çalışmıştır. Nurettin Bey ehli vukuf raporunu tetkik etmiş ve ehli vukuftan Hamit Naci Beyle uzun uzun görüştükten sonra yeniden bazı tetkikat yapılmasını ve bunların neticelerinin de raporda gösterilmesine karar vermiştir.
Nurettin Beyin bu talebi üzerine Heybeliada da eski ehli vukufa yeniden bir iki mütehassıs zatın ilâvesiyle teşekkül edecek yeni bir heyet tekrar toplanarak icap eden noktaları tesbit ve tetkik edecektir.
Bundan başka Füruzan vapurunun birinci kaptanı Hüsnü Bey ile ikinci kaptan Mustafa Beyin tekrar dinlenilmesine ihtiyaç his edilmiş olduğundan Hüsnü ve Mustafa beylerden de bugün tekrar bazı izahat alınacaktır.
Evvelki gün dinlenen vardiya nöbetçisi ile dümen nöbetçisinin ifadeleri kanaatbahş görülmemiş, bilhassa vardiya nöbetçisinin motor sesini işitmemesi şüpheli görülmüştür.
Füruzan vapurunun çarkçı ba-şısı Talât beyle ikinci makinist Muammer beyler de dün Heybeli-adada isticvap edilmişlerdir.
Dün polis tarafından Adaların etrafında araştırma yapılmış mağ-ruk cesetlerden suyun üzerine çıkmış olanlar aranmış ise de neticede hiç bir ceset bulunamamıştır.
Müddeiumumilik ayrıca, Deniz Ticaret Müdürlüğü, Liman idaresi ve Seyrisefain memurluklarına bir tezkere ile müracaat ederek facianın istinat etmekte olduğu alelû-mum liman nakliyatı ve seyrisefer esasatı hakkında noktainazarlarını sormuştur. Bunlardan gelecek cevap ve yeni ehlivukufun yapacağı keşif hâdiseyi tamamen aydınlatmış olacaktır.
İnhisarlar Vekili
Dün inhisarlar ve gümrükler vekili Rana Bey refakatinde inhisarlar umum müdürü Hüsnü Bey olduğu halde Paşabahçeye giderek inhisar idaresine ait olan ispirto fabrikasını vezmîştir.
j Ç*öylesem tesiri yok usıam gönül razı değil
Tartılı çocuk!
Geçenlerde yine bu sütunda “Zayıf Cuma,, başlıklı bir fıkra yazmıştık. Rahipler ve Misyonerler tarafından idare olunan mekteplerde Cuma perhizi münasebetiyle çocukların yarı aç bırakılması adetine temas eden o fıkrayı neyretnıkten maksadımız, ecnebî mekteplerinin yemek cephesinden de kontröl edilmesi lüzumunn hatırlatmaktı.
Bizim bu fıkrayı okuyan çocuk babalarından biri dün yanımıza geldi:
— Yazınız, dedi, dikkatimi uyandırdı. Bir ecnebî mektebine leylî olarak devam eden oğlumu tatil devresinin bitimi dolayısiyle geçen gün yanıma aldım, kayıt tazeletmek üzere mektebe götürdüm. Fakat kafamda hep sizin o “ zayıf cuma,, fıkrası dolaşıyordu. Gözümün önüne de yine sizin tasvir ettiğiniz o sahne geliyordu: Bir tarafta iri ıstakozları atıştıran mektep hocaları, beri tarafta çıjsi şcTerine yağsız kuru fasulye yiyen talebe!... Kendi çocuğumun da bu midevî ve sıhhî faciadan müteessir olacağını ve olmakta bulunduğunu düşünerek üzülüyordum. Mektep idaresi üzerinde müessir olacak bir hamle şekli arıyordum. O sırada gözüme bir eczane ilişti ve zihnime bir tedbir geldi. Hemen çocuğu eczaneye soktum, teraziye çıkardım, ağırlığını tarttırdım ve bir vesika alarak cebime yerleştirdim.
Mektebe girince, kayit tazelemek için geldiğimiz ve binaenaleyh para getirdiğimiz malûm olduğundan, gayet nazik karşılandık, çocuk ayakta durmakla beraber ben en baş koltuğa oturtuldum, bol bol iltifat gördüm. Sıra parayı vermeğe geldi. Sükûnetle banknotları saydım. Direktör efendi “mersi !„ Diyerek paraları çekmeceye yerleştirirken cebimdeki siklet vesikasını çıkardım.
— Buyurun, dedim, bunu da çocuğun dosyasına koyunuz. Bence büyük bir kıymeti var.
Direktör şaşırdı, tarh vesikasını evirdi, çevirdi ve sordu:
— Bunun dosyaya ne münasebeti var?
Cevap verdim:
—Zayıf Cumalara karşı ihtiyatî bir tedbir. Çünkü görüyorsu nuz ki çocuğu tarttırmış bulunuyorum, vesikanın içinde bugünkü ağırlığı yazılı, Her ay sonunda ve huzurunuzda oğlumu yine tarttıracağım. Eğer ağırlığında eksiklik görürsem kendisinin zorla perhiz tutlu-rulduğunu anlayarak şikâye edeceğim.1
Bize bunu söyliyen zat, mektep müdürünün ne cevap verdiğini anlatmadı. Fakat biz, heı hangi sakim veya müstakim mülâhaza ile. çocuklarını frenk mektebine gönderen yurttaşlara aynı tedbire müracaat etmelerini tavsiye ederiz!
L.
Elektrik parası
Yeni faturalar aybaşınd kullanılacak
Elektrik faturalarının mevcutlaij bitinceye kadar üzerlerine müşteri den istenilen paraların ne mikda, sarfiyatın bedeli olduğunun sarahat ten yazılması kararlaştırılmıştj Fakat bu şekil de maksadı temin kâfi gelmemiştir. Yapılan teşebbd üzerine şirket komiserliğinin arz ettiği formül dairesinde yeni fatv ralar bastırılmağa başlanmıştı!
. Yeni faturalar 1 teşrinisaniden it baren kullanılacaktır.
- ZAMAN —
Teşrinievvel 10
4
/
İZaman Ansiklopedisi
»San’at — sanaat
Aldığımız bir mektup üzerine san’at ve sanaat kelimelerinin dilimizdeki mevkileri hakkında şu bir kaç satırı yazıyoruz: Bizde elli senedenberi san’at kelimesi Fransızcada ki “art,, in mukabili olarak kullanılmaktadır. Art, eski Yunancada ki Are-ti lûgatından alınmadır, kudret ve hüner demektir. Evvelleri san at kelimesi bugünkü mana ile kullanmazdı. Eski muharrirler, san’-atı hilkat eserlerine tahsis etmiş ve fakat onu Sun’î şeklinde istimal etmiştir. Yani ona isim fiil mevkii vermiş ve sanım iş görmesi manasında kullanmıştır. Güzel bir iş, bir hüner eseri hakkında da daima sanaat kelimesi kullanılmıştır. Fakat bu gün san’at güzel eser manasında istimal olunmaktadır. Hatta Fransızcanm Beanx - arts ter
kibide -zamaniıu:2d2“^^l 8an " atlar diye tercüme olunagel- I
Uyku ve bozuklukları
Muharriri: Doktor Esat Raşit
Uyku insanların yemek, içmek gibi en tabiî ihtiyaçlarındandır. Hatta uyku, vücude ve fikre hizmeti .1 itibariyle insanlara brlki yemekten daha ziyade lâzımdır. Çünkü bir gün aç kalan adamın çalışma kuvveti azalmaz, fakat bir gece uykusuz geçiren adamdan ertesi gün gerek bedenî, gerek fikrî bir iş beklememelidir.
Fakat bu tabiî ihtiyacın insanlar kıymet ve ehemmiyetinin çok defa farkında değildirler. Hele uykuları muntazam olanların bunun ne büyük bir nimet olduğu hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktur. Fakat insan biraz yaşlanıp ta devamlı uykusuzluğa müptelâ olunca, II ekseriyetle sinni kemale, yani kırk fi yaşına kadar hiç düşünmediği bu * • tabiî ihtiyacın, hayat üzerinde ne I kadar büyük bir müessir olduğunu _ anlar. Filhakika uykusuzluk, hele
i1 devamlı ve marazt bir hal aldığı İt vakit, aşağı yukarı hastalıkların en I’ ağırı, tahammülü en müşkül olanı 'I ve Hayatı maddeten ve manen S en ziyade yıpratanıdır. O cihetle Î. uykusuzluk, tebabetin başlıca uğ-raşması, esaslı surette tedavisini I {bulması iktiza eden dertlerden biri bl.Dİmak lâzımgelir. Frenkçede uyku-mzluk hakkında doğrudan doğruya »ti bbay a mahsus asardan başka i,'balkın anlıyacağı, okuyup istifade edeceği yolda muhtasar ve |mufassal eserler neşredilmiştir ve n »dilmekte de bulunmuştur. Fakat biz-| 'l'le şimdiye kadar - bizim bildiğimi-|»jie göre - tıbbi mecmualarda veya
i ıl
;■
Millî Roman
Uykusu bu düşünceler içinde
1 .zaçmıştı, geniş yatağında dört yatına dönüp duruyordu. Bir aralık lyuyamıyacağına |kanaat getirdi, *t*izmetçisini uykudan kaldırdı, kar-(■ /olasının dibine oturttu, konuşmaca koyuldu. Bu, Mehlikanın hizmetlerle kıyas kabul etmez bir mah-; ûktu. İyi yemek pişirirdi, iyi sofra kurardı, ev [işlerinin her çeşidini tl^ecerirdi. Fakat ne erkek tanırdı, Iy&e aşk. İşten kurtulur kurtulmaz J atağına atılırdı, gün doğana ka-ar uyurdu. İş ve uyku. İşte onun
mektedir. Bu takdirde san’at başka ve sanaat yine başka oluyor. Meselâ adi bir iskemle tasavvur edelim.
Odun parçalarını, sazları çöpleri bir araya getirip te iskemle yapan adam, nihayet sanaat sahibidir. O iskemlenin hasır kısmını renkli sazlardan ören, ağaç kısmına nakışlar işleyen, yani onu süsleyen adam da öyledir. Lâkin araya boya girince, tezyini emekler çoğalınca, daha doğrusu iskemlenin faydalı olması ciheti bırakılıp ta güzel bir eser, zevk verici bir şey haline geçmesi istihdaf olununca iş değişir, iskemleyi yapan adam sanaat sahibi olmaktan çıkar, san’atkâr olur!..
Şu izahtan anlaşılıyor ki sanat başkadır, sanaat başkadır ve bediiyat esthetique denilen ilim de ancak sanatla meşgul olur, sanaatı kendi çerçevesi içine almaz.
yevmi gazetelerde neşredilmiş olan uzun veya kısa birkaç makaleden başka, uyku meselesine dair esaslı bir eser çıkmamıştır.
İşte (Tıp fakültesi Sinir hastalıkları Doçenti) Doktor Esat Raşit Bey tarafından (Uyku ve Bozuklukları) ünvanile budefa neşredilmiş olan risale bu noksanı telâfi edecek ilk eserdir. Uykusuzluk rahatsızlığının ne dsmek olduğunu işite işite öğrenmiş ve belki de nefsen tecrübe etmiş olduğumuz cihetle Raşit Beyin dün elimize geçen eserini dikkatle gözden geçirdik.
(Normal uyku-uyku bozuklukları -muhtelif hastalıklardaki uyku bozuklukları- çocuklardaki uyku bo-zuklnkları - uykuya benzer haller -uyku bozukluklarının tedavisi) gibi bahisleri muhtevi olan eser uykusuzluk hakkında esaslı malûmat is-tiyenlerin bu ihtiyacını tatmin edecek mahiyette olup tam bir vukuf ve salâhiyetle yazılmıştır.
Uykusuzluktan mustarip olanlar bir doktora müracaat etmeden[ev-vel bu eseri tetkik ederlerse hasta-liklarını bilerek ve anlayarak tedavi ettirmek imkânını elde etmiş olurlar. Yalnız esere ufak bir kusur bulacağız, Esat Raşit Bey [kitabını halktan ziyade galiba meslektaşları -ve talebesi için yazmış olacak, ki tıbbî ıstılahları fazla kullanmıştır.
Maamafih Esat Raşit beyi böyle kıymetli ve lüzumlu bir eser çıkardığından dolayı tebrik eder ve bu mesele hakında ileride daha mufassal tetkikler çıkarmasını da temen-
Tefrika No: 36 hayatta tanıdığı şeyler. Yüzce de çirkindi, çil bozuğu ve aplak bir çehresi vardı.
İşte Naciye onu gece yarısından sonra karşısına alarak soruyordu.
— Kız, erkek güzeli nasıl olur, bana anlatabilir misin ?
— Bilmem ki Hanımcığım!
— Amma yaptın ha. Kadın olup ta erkek güzelini anlamamak, tanımamak kabil mi hiç. Sıkılma da söyle, ben öyle istiyorum.
Göz bebeklerinde hep boş kalan
POLİSTE
Bir adam derede boğuldu
Dün akşam üzeri Üsküdarda Merdivenköyde kaza neticesi bir ölüm vakası olmuştur.
Merdivenköylü Arif isminde biri, arabasiyle beraber, Merdivenköyde yaya caddesi arkasında dere kenarından kum çıkarmakta iken muvazenesini haybederek dereye yuvarlanmıştır.
Arifin yuvarlandığı kısım , boğulacak kadar derin olmadığı halde henüz tesbit edilemiyen bir sebeple anî olarak oluvermiştir. Hâdiseden Üsküdar Müddeiumumiliği haberdar edilmiş, ceset muhafaza altına alınmıştır.
Karşılıklı döğüş
Yedikule de Gazlıçeşme de oturan Fethi ile metresi Nuriye ve komşuları Remziye isminde bir kadın, elbirliğile kavga etmişler ve birbirlerini döğmüş-lerdir.
Polis üçünüde yakalamıştır. Haklarında tahkikat yapmaktadır.
Bir amele iskeleden îJüstü
Pangaltıda bir yapıda çalışmakta olan Haydar isminde bir amele, bir aralık bulunduğu yerden muvazenesini kaybederek düşmüş ve ağır surette yaralanmıştır.
Haydar Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır.
Kazada, herhangi bir şahsın alâkası olup olmadığını araştırmaktadır.
Arif tevkifhaneyi boyladı
Kasımpaşada Mehmet ve Abdurrahman isimlerinde iki kahveci ile börekçi Haşan isminde diğer birini yaralayan ameleden Arif hakkında Kasımpaşa polis merkezince yapılan tahkikat ikmal edilmiş ve carih dün adliyeye teslim olunmuştur.
Arif, müstantiklikçe isticvabı müteakip hakkında tevkif müzekkeresi kesilmiş ve tevkifhaneye sevkolunmuştur.
Bir kaza
Şoför Burhanın idaresindeki 2058 numaralı otomobil dün Beyoğlu caddesinde ilerlemekte iken, Dolapdere de Macar caddesinde oturan Lrodomos efendi isminde birine çarparak yaralamıştır. Şoför Burhan tutulmuş, Lrodomos efendide tedavi altına alınmıştır. * *
ni ederiz, kitabın sonunda, bu bahsi tamik istiyenler işin bir (Bibliyografya) da vardır. Kitabın fiati 20 kuruştur, yani mutedil bir fiat-tir. Yalnız müellif kitabın nerede satıldığını üzerinde yazmamıştır.
Alelumum kitapçılarda bulunması iktiza eder.
ılık yatakcağızı dolaşan hizmetçi, uzun uzun düşündükten sonra cevap verdi:
— Bizim köyde boğa gibi, aygır gibi, teke gibi, koç gibi erkeğinde güzelini boyda posta ararlardı. Güçlü erkek güzel erkektir.
— Fena söylemedin amma boy güzelliği kadar, kuvvet kadar yüz yakışıklığı lâzım değil mi?
— Koçun yüzüne bakan koyun görmedim ben Hanımcığım!
Bu muhavereden ilham alan Naciye, belki iki saat zavallı 'kadını sıkıştırmış, hayvan aşkları hakkında bir sürü tafsilât almıştı. Hizmetçinin saf bir uysallıkla anlattığı o sidik kokan tekkeler, o tosçu koçlar, o köstek tutmaz aygırlar, o kırlara çıkmaz boğalar, ayrı ayrı ve fakat daima ressam Bülendi hatırlatıyordu. Onu düşünmekten kurtulmak için hizmetçisinin tatsız sohbetine can atan Naciye, bu müsahabenin de yine onu hatırlattığını görünce kızı savdı, yorganına sarıldı, yarı uyanık ve yarı uykulu sabahı buldu.
Şimdi, kafasında bukadar yer
Anadoluda seyahat notlan Akşehirde bir gün Muntazam bir imar programı çerçevesi içinde şehir günden güne güzelleşiyor — Nasrattin Hoca da ihmal edilmemelidir
Akşehirde "Nasrattin Hoca»
Konyanın güzel kızı “ Akşehir,, hiç şüphesi* anayurdun en zengin kazalarından birisidir.
On sene evveline kadar yalnız büyük irat getirir bir ticaret kaynağı olan “ Akşehir „ ufuklarında bugün Cümhuriyet programının verimli ışıkları aynı zamanda yepyeni bir “güzellikler beldesi,, kurmak üzere.
İyi düşünüştü bir hükümet ve iyi görür bir beledeye, dürüst bir program çerçevesi içinde, yorulmak nedir bilmeksizin, çalışıyor. Geniş caddeler, güzel meydanlar, büyük müesseseler bu programın iftihar verici abidelerinden.
Akşehir, Afyon ve Konyaya muntazam şoselerle bağlı. Aynı zamanda demiryolu üzerinde.
Çok çekici hususiyetleri var. Yeşildağlara yaslanmış güzel bir kız hissini veren şehir baştanbaşa tabiî cevherlerle dolu.
İstasyondan şehre uzanan, emsali her yerde kolay buluna-mıyacak kadar muntazam, ağaçlarla tünellenmiş bir cadde sanki bu cevherleri savak inci bir gerdanlık.
“Akşehir,, in nüfus adedi on beş bini bulmıyor. Bununla beraber umumî görünüş şehir içinde daha fazla insan yaşadığı hissini veriyor. Burasının nasıl değerli ve ünlü bir ticaret merkezi olduğunu anlamak için müesseselerine, mağzalarına, depolarına bir göz gezdirmek yeter.
Şehir ferah ve temiz. Sudan bol bir şey yok. Her sokak küçük su damarlarile çevrelenmiş. Yarım saat mesafede bulunan ve büyük fedakârlıklarla Belediye tarafından şehre dağıtılan mükemmel bir men-ba suyu da bir iki seneden beri umumî sıhhat üzerinde faydalar doğurmuş.
tutan genci, evinde ve karşısında görüyordu.
Artık üzüntüleri, gelir mi gelmez mi endişesinden doğma iç sıkıntıları ve geceki kararsızlığın izleri hep silinmişti. Şen ve şuh, ona el uzatıyordu. Aşk ilân eder gibi titrek, fakat yürekten gelen bir sesle iltifat ediyordu :
— Aman ne saadet, ne bahtiyarlık ? Eğer bunu Kâmran düşünmüşse, sizi o getirmişse kendisine ömrüm oldukça minnettar kalacağım.
Ve salona girince, kırk yıllık dostu imiş gibi, yanına, kalbinin bulunduğu tarafa oturmuştu, Kâmrana yer göstermeği bile hatırına getir-miyerek mütemadiyen konuşuyordu.
—Bilmem, burada sıkılacak mısınız? Benim evim boş bir yuva. Siz ona kuşsuz bir kafes te diyebilirsiniz, ben kendi evimde kendimi bile gölge gibi görürüm. İçime okadar ıssızlık sinmiştir. Siz de onun farkında olacaksınız, belki geldiğinize nedamet getireceksiniz. Hakkınız da var. Benim evim, Mehlika Hanımın-kine benzemez ki. Orada şakrak
in bir görünüşü
Şehirde güzel lokantalar, temiz oteller büyük gazinolar vâf. ° H*?1 Emin Lokantası „ gibi müesseseler büyük şehirlerde bile nadir rastlanılacak derecede muntazam. Bunların çoğu radyo, “Oparlör,, gibi asrî vasıtalarla mücehhez.
Biri yazlık, diğeri kışlık olmak üzere iki sinema ve tiyatro mahalli var. Büyük bir banka yeni bir tiyatro binası daha yaptırtıyor. Otuz kırk bin liradan fazla bir meblâğın bu işe ayrıldığı düşünülürse bu binanın ne kadar şık bir şey olacağı anlaşılır. Darül-bedayi heyetine varmaya kadar bütün ciddî temsil heyetlerinin uğrağı olan; şehre de ancak böyle bir müessese yaraşabilir.
“ Akşehir „ in biricik kusuru belki gece hayatından mahrumiyetidir. Münevver bir kütlenin yaşadığı bir şehirde bu ihtiyaç, azamî derece de kendisini hissettiriyor.
Maarif hayatı da canlıdır. Gençlik, her sahada büyük varlıklar gösteriyor. Umumî terbiye her türlü takdire değer. Halk-cidden nazik.
Şehrin kıyılarında, aylardan-beri kurumuş bir çayın yanı ba-
Bu akşam [ftfl E İL E Sinemasında Güzelliği - Gençliği - ve tatlı sesi ile RAMON NOVARRO
Gençlik, güzellik ve enfes şarkılar filmi olan ASRİ TALEBE
Filminde herkesi teshir edecektir.
( Fransızca sözlü Metro - Golduıyn - Mayer filmi) ilâve olarak:
HANIMLAR SİZİN İÇİN, Paris moda gazetesi
kızlar var, kahkaha var, çapkın nükteler var, dans var ve herşey var, burada....
Bülent, durmadan söyliyen bu güze! kadının sinir buhranı [geçirmekte olduğunu sezmekte gecikmedi. Bu kadar gevezelik, dolmuş bir kalbin boşalışından başka bir şey olamazdı. Seven ve sevileceğinde tereddüt taşıyan kadın daima böyle geveze olur. Onu biraz sıkıştı -mak kelimeleri göz yaşı yapmak neticesini verir. Evet. İçinde kaynayan hisleri gevezelik tufanı içinde boğmak istiyen kadınları susturmıya çalışmamalıdır. Böyle bir hareket onları mutlaka ağlatır.
Bülent, o inceliği bir çok tecrübelerle kavramış bulunuyordu. Bu sebeple ve biraz da ahmak bir hayretle kadını dinliyordu. Onun birdenbire sustuğunu görünce şa-şırdu. Ne yapmak lâzım geleceğini tayin edemedi, alık alık bakınmıya başladı. Bereket versin ayakta duran Naciyenin şuursuz söylenişini dinliyen Kâmran müdahele etti :
— Ey, dedi, burada ne var?
Naciye Hanım, gamlı gamlı içini
Filistinden muhacir geliyor
Gaziayıntap 4 (Hususî) — Bundan elli sene evvel Aydın vilâyetinden Filistinin Salta kazasının Romanlı köyüne göç eden Karate-keli aşiretine mensup ırkdaşları-mızdan 19 hanede yetmiş bir nüfuslu ilk Türk muhacir kafilesi şehrimize gelmiş ve iki gün müddetle misafir edilen muhacirlerimize Hilâliahmer, Himayeietfal gibi cemiyet ve teşekküllerle halk tarafından yardımlarda bulunulmuştur.
Irkdaşlarımız bir sıhhiye memurunun refakatinde gönderildikleri İslâhiye kazasında iskân edilecekler ve bu kazanın Güllü hüyük nam mevkiinde bir köy tesis edilecektir. Muhacirlerin çabuk iskân ve İstirahatleri için vilâyetçe İslâhiye Kaymakamlığına icap eden emirler verilmiştir. 31 hanelik ikinci bir muhacir kafilesi de yola çıkmış olup şu günlerde gelmeleri beklenmektedir.
şında, ovalara doğru yayılan hazin bir mezarlık var.
Hafif bir rüzgârın okşayışla-riyle her an beşiklenen ağaçlar, sebilleri andıran küçücük bir kubbeyi gölgeler. İşte bu, Nas-rattın hocanın türbesidir.
Bütün dünyada, bütün budunların edebiyat meydanlarında ismi anılan neşe kahramanı şöhretli insan ile ovaların bu metruk ve hazin türbesi arasında ne kadar da büyük bir tezat varL..
Bu türbe bir çok defalar tamir edilmiş. Belediye, tarihin neşe filozofuna karşı ihmalkâr olmadığını isbat etmiş. Bununla beraber merhametsiz yabani çalılar, Nasrattin hocanın ebedî yatağını her dakika tehdit ediyor.
Daha fazla bir alâka istemek, Nasrattin hocanın elbette hakkı. Onun bir tarafı kırılmış koca sarıklı türbesini korumak için yapılacak çok iş var.
Kadirşinas insanların beklediği de bunların bir an evvel başarılması.
“Akşehir,, in genç ve iyi görür Belediye Reisinin, çok verimli güzel işler arasında, bu kadirşinasane işi de ihmal ede-miyeceği muhakkaktır ve Nasrattin hoca bunu bekliyor.
Vedat Ûrfi
çekti, gözlerini yanık bir iştiha içinde Bölendin gözlerine dikti, inledi:
— Burada yalnız ben varım. Demek ki birşey yok I
Kâmran, Bülendin bir söz söylemesini, kompliman ve hattâ teselli bekliyen kadına icap eden karşılığı onun vermesini bekledi. Fakat budala ressamın sustuğunu görünce o vazifeyi de kendi yaptı:
— Nezaket gösteriyorsunuz hanımefendi. Sizin bulunduğunuz yerlerde herşey vardır. Biz, si.in bulunmadığınız yerlerde boşluk sezenlerdeniz. Değil mi Bülent Bey?
O, sanki uykudan uyanıyormuş gibi sersem bir tehalük gösterdi, kekeledi:
— Hayhay efendim, doğru söylüyorsunuz efendim.
Naciye Hanım, yine aynı bakışla onu ihata ettikten sonra gülümsedi ve hafifçe mersi! dedikten sonra başka mevzua geçti. Havadan, tenezzühlerden, sinemalardan, oyunlardan bahse girişti. Deminki gibi şuursuz bir teselsüle kapılmamakla beraber yine gayrı tabiî görünüyordu, bir bahsin üzerinde
Devamı var
7
Tr,rmieWel 10
—ZAMAN—
MASIL KORUNMALI
Yarınki harplerde kati neticeyi tayyareler temin edecektir
'İstikbalde vukubulacak harplerde; havalardan yağacak belâlara karşı korunmak için her çareye baş vurmak ve milletleri i ebedî esarete kadar surük-| leyecek olan bu felâketlerden 1 kurtulmak yolunda her tedbire I baş vurmak bir zarurettir.
Harpte ölmemek için öldürmek, hem de en geniş mikyasta kıttaller yaparak zaferi kazanmak askerî düşüncelerin başında gelirken, ne yalan söyleyelim ki, burada İnsanî prensiplerden şifa beklemek en kestirme bir ifade ile hamakattır. Dıvarda asılı silâh; hırsızın uğramasına engel olduğu gibi harp I yolunda tam ve hazır olan, taş ' taş üstünde bırakmıyacak kadar ] kudretli bulunmak ta elbette sulhun en sağlam kefilidir.
Harp belâlarına maruz kalmak istemeyen millet, şedit “mukabele bilmisil,, hareketine geçebilecek iktidarıda bulunmalıdır. Müdafaa; her zaman kırılmış, müdafalar her zaman öldürülmüş, perişan ve esir edilmiştir. Taarruz; bütün varlıkların üstünde en parlak ve en canlı bir kuvvettir. TâafTUZb^Lilûye-tini kazanabilen millet, yer yüzünde efendi yaşamak hakkına malik olan ve hasmının en de-
rin dostluklarına, hürmetlerine istihkak kesbeden bir heyettir.
Vurulmadan vurmak, ölmeden öldürmek bugünkü yaşayışın en birinci şartıdır. Zayıfı; gözle görmediğimiz mikroplar bile yer ve öldürürken, kocaman ordulara, donanmalara, hava filolarına malik olan devletler elbette acizleri yutarlar, müdafaası çabuk kırılan vatan-j ları alırlar.
Harbi tasmim eden devlet; t pek uzun hesaplara, hakikaten ehemmiytli tetkikata ve derin | istihbarata dayanır. Hasmın bütün kuvvetlerini, liyakat ve mazhariyetlerini kendininkilerle ölçüye urur. Nasıl ve ne gibi tefevvukleri hasmında görürse bunların iptalini, zafa düşmesini temine çalışır. Harpten evvel senelerle devam eden ve bu gayeye doğru sevk ve idare edilen siyasî hareketler; evvelemirde bu yolda siyasî bir zafer teminine matuftur. Meselâ:
1— Hasmının etrafını alan komşularının türlü türlü menfaatlerle gizliden tahrik edilmesi ve binnetice hücuma maruz kalacak devletin bu komşulardan muavenet görememesi ve hatta onlardan emin olamaması ve ürkmesi,
2— Enaz: Bu komşular için-de tedbir almak mecburiyetlerde; hasmın harbe girişecek ana kuvvetlerinin kabil olduğu kadar bazı akşamının - hücum istikametinden uzaklarda - mücavir devletler hudutlarında bağlanmak suretile parçalanarak zayıflatılması,
3— Kendi komşularının ve dünya Lahengini tutan büyük devletlerin; bu harp [esnasında müzahir ve hiç olmazsa seyirci kalmalarının temini,
4 — Hücuma maruz kalacak tarafın mağlûbiyetinde; evvelden tasarlanmış menfaatlerin galibe ve galibin vaitlerine göre mağlûbun komşularına verilmesine büyük devletlerin de muvafakatleri veya bu surete
I mütemayil görünmelerinin temini,
5 — Hücum edilecek devle-L tin; memnun olmayan dahilî
anasırının elde edilmesi ve harp «ırasında mütemadi karışıklar lı Çıkaracak olan bu anasıra yar-I dımlar yapılmasının imkân da-I biline alınması.. İlh gibi.
-5- [1
Siyaseten bütün bunların veya bir kısmının temininden sonra; harp ilânından evvel düşman seferberliğini bozmak, toplanmasını akim bırakmak veya hiç olmazsa toplanmak ve hücum etmek bakımından basma tefavvuku temin eylemek gayeleriyle hava hücumlarını tasarlıyan taraf, en son hasmının hava kuvvetleri önünde çok derin hesaplar yapar.
Böyle bir hava hücumiyle baskın' yaparak harp etmeğe karar veren devlet; kabil ol-olduğu kadar sıhhatle : hasım avcı ve bombardıman tayyarelerinin adedini ve nerelerde bulunduklarını, bunların sürat-kr n , derecei mükemmeliyet ile yola tahammüllerini, manevra kabiliyetlerini, pilotlarının cesaret ve maharetlerini, her türlü bomba ve mitiralyoz kullanın ıkta talim ve terbiyelerini, harp harici kalacak tayyarelerle pilot, hava zabitan ve efradının yerlerini doldurmak mecburiyetlerindeki kolaylığın derecesini ve hücum olunacak memleket halkının hava hücumlarına karşı hassrhk derecelerini ve nihayet mukabele bilmisil yapabilip yapamıyacağını evvelden yaptığı etraflı istihbaratiy-le nazarı dikkate alır.
Şayet hücum olunan taraf; hava baskını yapan devleti kendi hava kuvvetleriyle karşılayamaz ve onun anavatanındaki şehirleri tahrip edebilecek kuvvet ve kudrette bulunamaz sa harbi tasmim eden devlet “atı almış ve Üsküdarı geçmiş,, sayılabilir.
Fakat hücum olunacak devlet; kahir bir surette mukabele bilmisil} yapmak kuvvet ve kudretinde olursa ve halk ta hasmın hava hücumlarından korunmak hususlarında faalâne çalışmış, hazırlanmış bulunursa harp kolay kolay patlamaz ve binaenaleyh harbi ve hava hücumlarını tasarlıyan devlet; başka kozlar hazırlamak mecburiyetlerde zahirî sulhte ve görünüşü kurtaran devlet münasebetlerinde devam eder. Buna en güzel misal :
Son Rus-Japon vaziyetleridir. Eğer Japonlar; Rusyanm hava kuvvetlerinin imha edici azametli varlığını Japon şehirleri için tehlikeli görmeseydi ve havalardan gelecek olan bu ölüm kasırgalarından ana vatan Japonyanın masun bulunacağ-nı takdir etseydi harp çoktan olmuş ve bugün beynelmilel münasebat kim bilir nerelere varmış ve nekadar milletler ateş, kan ve ölüm sağnaklarına tutulmuş olacaklardı.
Görünüyor ki; mukabele bilmişi!, sulhun dayandığı çok kuvvetli bir temel ve devletlerin bu vadide hazırlanması lâzım gelen en mühim bir vazifedir. Mukabele bilmisil yapabilmek keyfiyeti :
1— Ordunun beraberinde kullanmağa mecbur bulunduğu ve ordudan ayrılması caiz ola-mıyan avcı ve bombardıman tayyarelerinden başkaca kâfi tayyarelere malik bulunmak,
2 — Bu tayyarelerin adedi düşmanın bu bakımdan mevcut tayyarelerinin adetleriyle hiç olmazsa müsavi bulunmak, silâh, sür’at, kabiliyet dereceleri de düşman tayyarelerinden aşağı olmamak,
3 — Tayyareleri kullanacak pilotların ve indelhace hava
harplerini yapacak hava muhariplerinin cesur, iyi talim görmüş, her veçhile meharet ve iktidarları mükemmel bulunmak,
4 — Harpten hariç kalacak ) tayyarelerin, pilotların ve hava muharebe zabitan ve efradının yerleri kolaylıkla doldurulabil-mek,
5 — Mukabele bilmisil için gidilecek düşman memleketi; yapılacak vazifelere müait zaman bırakacak bir mesafede bulunmak... ilh gibi şeraite bağlıdır.
İşte yarınki harp için tayyarenin ne demek olduğunu anladıktan sonra Tayyareye olan derin ihtiyaçları takdir ederek Tayyare Cemiyetine gerek ferden ve gerek cemaatle elden geleni yapmalı ve yarınki düşman karşısına zayıf çıkmamak için bu yaman kuvvete dört elle sarılmalıyız.
A. Naci
[İJ Bundan evvelki makaleler 27, 28 7 Eylül ve 3 ve 7 Teşrinievvel tarihli nüshalarımızda çıkmıştır.
RADYO PROGRAMI ? _______________________________i 10 Bîrine: teşrin Çarşamba
İstanbul.
18.30 Eransızca ders. 79 Plak neşriyatı : (Ekrem, Ruşen, Cevdet, Necati, Şevki Mustafa Beyler ve Vecihe Semiha Hanımlar) . 21,20 Ajans ve Borsa haberleri. 2130, Stüdyo caz ve tango orkestrası.
950 Khz. BRESLAU, 315 m.
18,35 Plak. 19,25 Aktüalite. 19,50 Musahabe. 20 A’ şam konseri. 21,35 Millî neşriyat. 22 “ Sanssauci’de sakin saatler „ isimli skeç. 23 haberler. 23,20 Dans musikisi.
686 Khz. BELGRAT, 437 m.
20 Plak-Reklâmlar-Plak 20,30 Konferans 21 Jühliyanadan naklen bir opera temsili.
841 Khz. BERLİN, 357 m.
19'30 Ev musikisi. 20,40 Aktüalite ve liderler. 21,10 Neşeli musiki 21,35 Millî neşriyat. 22 Orkestra konseri. 23 haberler 23,2) Neşeli gece musikisi.
5- 6 h l-z. BUDAPEŞTE, 550 m.
18,35 Orkestra konseri,-Amele neşriyatı. 20,30 Operadan nakil. 23,30 Sığan musikisi. 24,20 Dans musikisi.
823 Khz. BÜKREŞ, 364 m.
13,75 Gündüz neşriyatı. 18 Neşe'i musiki. 19 saat ayarı vesaire 79,15 Radyo orkestrası. 20 Konferans. 20,20 Piâk.20,45 Konferans. 21 Piyano konseri. 21,15 Te-garini. 22,5 Orkestra salon musikîsi. 1031 Khz. KÖNİGSBERG, 291 m.
79,25 Musahabe. 19,50 Şiir saati. 20,20 Org musikisi. 21 haberler. 21,70 Kemen musikisi. 21,35 Millî neşriyat. 22 Karışık neşriyat, 23 haberler. 24 Gece musikisi. 738 Khz LÇİPZİG, 382 m.
19,20 Viyana dansları ve yeni halk şarkıları. 20 Muhtelif bahisler. 27,35 Millî neşriyat. 22 Popülerler operet parçaları. 23 haberlea. 23,23 Dans musikisi. 230 Khz. LÜKSENBURG, 1304 m.
İspanyol akşamı. 20,35 Akordeon musikisi. 21 haberler. 21,20 Radyo orkestrası. 21,35 Borsa. 21,40 Radyo orkestrası. (İspanyol musikisi) . 22,35 Viyolonsel ve piyano Jle , parçalar. ( tagannili ) . 23,05 Valslar. 2335 Dans parçaları.
638 Khz. PRAG. 470 m.
19,05 Plâk. 19,10Amcle neşriyatı. 19,25 Almanca neşriyat. 20,10 Bir elektrik atel-yesinden reportaj (Ostravadan nakll)20,55 Verilecek koıjper hakkında izahat. 21 S-matâna salonundan naklen filharnonik konser. 23 haberler. 23,75 Plak. 23.30 Fransızca haberler.
704 Khz. STOKHOLM. 426 m.
20.30 Hafif musiki.”^ Shakespear (Şeykesplr) in eserlerinden "Colorianus,, isimli piyes. 23 Yeni dans musikisi.
223 Khz. VARŞOVA. 1345 m.
78 Keman konseri - Musahabe. 18,35 Plak, Muhtelif 79,75 Orkestra-Musahabe 20 Eski piyano musikisi - Musahabe. 592 Khz. VİYANA 507 m.
18,05 Kuartet konseri. 19 Musahabe. 20,20 Kaernten halk şenlikleri nakil 21,05 Richard Vagner’in eserlerinde konser Arturo Toscaninİnin idaresinde ve Lotte Lehmann'ın iştirakile. 23 Aktüalite. 23,20 Esperantoca. 23,30 haberler. 23,50 Şaranı-mel musikisi. 1 Plâk.
İsveç ve İsveçliler
Yarın akşam saat 9 da İstanbul radyosunda Selim Sırrı Bey bize İsveç ve İsveçliler hakkında bir konferans verecektir.
Ateş üz
Okyanusun cem Amerikalı seyv
*. . İdReİ,
1
Ruam mücadelesi
Savaş memurunun bir izahı
Nüfus işleri
Adana 9 (A. A.) — Geçen eylül ayında şehrimiz evlenme memurluğunda 27 çiftin nikâhları yapılmıştır. Gizli nüfus işleri kayıt muamelesi bu ayın onbeşinci günü bitecektir. Şimdiye kadar evlenme doğum ve ölüm kayıtlarını yaptırma-mahalle mümessillerine müracaat etmeleri tebliğ edilmiştir.
Geçen Perşembe günkü nüshamızda Ruam mücadelesi hakkında çıkan bir yazı münase-betile aşağıdeki tezkereyi aldık: , mı4 olanların bir an evvel Gazetenizin 4/Teşrinievvel/934 tarihli ve 116 numaralı nüshasının beşinci sahifesinin altıncı sütununda Doktor Osman Şevki imazasile Ruam mücade-delesi başlığı altında yazılmış olan tıbbî ve sıhhî musahabe mücadelemizi kolaylaştırmak mahiyetinde görülmüş ve halkı tenvir maksadile yazılmış ve bilvasıta yardımı dokunmuş olması itibarile şayanı şükran görülmüştür. İlmî ve vakıfane olan bu yazının bir yerinde ( Halbuki bugün İstanbulda mangafa savaşı yapılıyor o halde bunun münteşir bir halde bulunduğunu kabul etmek doğru olacaktır. ) denilmektedir.
Bahse mevzu mangafa hastalığı ile yapılan savaşla mezkûr hastalıkla malûl velevki tek bir hayvanın dahi mektum ve mevcut kalmamasını istihdaf etmekteyiz. Vakıa mücadele kelimesi yeknazarda İstilâ! bir hastalığın söndürülmesine matuf bir kareket gibi fikirlerde intiba uyandırmasına rağmen mezkûr hastalıktan İstanbul ve hatta Tiirkiyede yapılan mükerrer Filiyasiyonların verdiği nisbet açık ruamlarda binde birden daha az ve kapalılarda beş binde bire yakındır.
Tevsik edilmiş bu rakamlar karşısında mücadelenin yapılması mutlaka bu hastalığın münteşir bir halde bulunduğunu hüküm ve kabul etmek mecburiyetini icap etmez. Yukarıda da arz eylediğim gibi ruam savaşında gayemiz velevki malûl ve musap bir hayvanın dahi kalmamasını istihdaftır. Keyfiyetin tavzihi sadedinde yazılan bu yazının ilk çıkacak nüshanıza dercile memlekette hastalık münteşirmiş gibi hasıl olacak bu fikrin izalesini rica ve bilvesile arzı hürmet eylerim Bf.

Huzur ve
rahat içinde
100
defa traş olmak ancak bir adet
HAŞAN
Traş bıçağile mümkündür Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar mükemmel bir traş bıçağı yoktur. Haşan markasına dikkat taklitlerinden sakınınız.
Tepebaşı Şehir Tiyatrosunda Bu
Saat 20 de
Cürüm
ve
Ceza
akşam
İstanbul ütudhjtsl
JehirT'aatrosu
Ziraat Vekâleti baytar umum Müdürlüğü (hıfnsaıha [şubesi mütehasaısı ve latanbulda ruam savaşına memur.
Muzaffer
Yeni bir silo
Tekirdağ 6 (Hususi) — Şehrimizde 22 kilometre mesafede bulunan inanlı Aygır depolarına ilâve inşaatı olarak (12650) liraya yeni bir silo yapılacaktır. Silo inşaatı müteahhit Hakkı Beye ihale edilmiş ve inşaata başlanmıştır.
Yazan: F. M.
Dostoyevsky
Illııılll ııııııııııl
Tercüme eden : Reşat Nuri Localar 250 - 300, Koltuk 50, Sandalye 40, Galeri 30.
VAPURCULUK
TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentalığı Liman han, Telefon: 22925

Karabiga yolu Cumartesi, 1 günleri saat Vg'CLl'ŞCnnbCl 20de Tophane rıhtımından bir vapur kalkar. Gidiş ve dönüşte mutat iskelelere uğrar.
İzmit Yolu Cuma, Pazar, Salı, Çar-şamba^’^ rıhtımından kalkar.
Bora - Bora adasında kızgın kaya yapanlara
Büyük Okyanosun cenup sula-^ .
rındaki adaların biri Bora - Bore. ’ adını taşır. Ve buranın halkı her s' yıl çok tuhaf merasinl Ha
buna Umuti der. Bu kelimeden maksat ateş üzerinde yürümektir.
Amerikalı Seyyah Vilman MenaroQ bu merasimi şöylece anlatıyor:
Ateş üzerinde yürüme merasimî-yapılmadan evvel büyük bir fırın hazırlanır, ağaçlar kesilir ve odunlar yığılır. Sabahleyin saat dörtte odunlara ateş vermek âdettir. Onur için yerlilerin kâhinleri fırının e₺^ rafında dönüp dolaşarak birşeyle. okurlar, daha sonra ölülerin ruhla-’* rina münacat ederler ve [onlardaşıi-ateş üzerinde yürümek için ruhsaü-isterler. ö»
Bu merasim yapılmadan evve ilân olunduğu civar adaların halk’!’ da buraya koşar ve merasimde h^er zır bulunur.
Buralarda gezdiğim sıralarda araladığıma göre, bu ateşte yürün\n. merasimi ya kuraklık, yahut şidnj detti bora ve fırtınaların koptuğoi-sıralarda yapılıyor. *u-
Fırııı hazırlandıktan, odunlaer yığıldıktan sonra oduna ateş veril d . Ateş yanarken^ toplanaı yerlilerin hepsi bir şeyler okuyorlardı. Fırının [etrafı hep kayalıktı Ateş bu kayaları kızdırıyordu. Fırın iki gün yandı. Bunu üzerine yerliler, kendi adamlarıma mahsus bir takım nebatların yapraklarını
Lisesi Müdürlüğünden: (====
b,r koku yapıyorlardı dolmıyan birkaç sınıf için kız ve erkek leylî ve neharî
Daha sonra muz yaprakları ge- * *
tirilerek kayaların üzeri örtüldü, 'unmaktadir. Kayaların harareti eksilmesin diye üzerlerine gübre konuldu. Daha sonra halk ateşte temizlenmek için hazırlanmağa başladılar. Buradaki yerlilere göre, hastalık, felâket, günah yüzünden gelir. Onun için ateşte temizlenmekle günah meselesinden kurtulmak imkânı vardır.
Avusturalyada da buna benzer itikatlar besleyen kabileler bulunuyor.
Iranlılar, evlerinin içinde biri hastalandı mı balkonların birinde ateş yakarlardı.
Baş Kâhin ile arkadaşları yü-rüye yürüye ortaya vardılar. Sonra sona kadar ilerlediler ve geri döndüler. Ayni yürüyüşü üç kere tekrar ettiler. Kayaların hâlâ narıbey-za halinde olduklarını görüyorduk. Üçüncü geçişten sonra Baş Kâhin :
— Atira I Yani kâfil Diye bağırdı. Hepsi de kenara doğru geldiler ve çıktılar.
Seyyahlar bunları yakından görmek ve muayene etmek i için ilerlediler. Baş Kâhin bunlara doğru ayağını uzattı. Ayağına dokunduk. Ayakta hiç bir yanık izi bile yoktu. Biiâkis ayak serindi.
Arkadaşımızdan biri mendilini çıkararak kayaların üzerine attı. Mendil bir lâhzede kül oldu. Hepimiz ağzı açık geriledik.
Başkâhin, bu sefer hasta olanları, temizlenmek istiyenleri çağırdı.
n saat ondan on yediye kadar müracaat edilebilir, ebin kayıt şartlarını bildiren tarrfname gönderilir, ebaşı, polis merkezi arkası. Tel. 22534 m» (3
kası Gay r imübadil komisyonundan:
1
ı
i
Cinsi Hissesi Emlâk Hisseye göre mu- No. sı hammen kıymeti ;
Arsa metresi 89,50 Tamamı 15 895 T. L.
Ahşap hane ve bahçe 28/4536 16 10
6/32 247 195
(| 1/4 112 288
Arsa metresi 97,50 Tamamı 16 E. 18 Y. 120
Ahşap hane ve bahçe 19 768
2,50/8 344 695
1/3 12 E. 14 Y. 650
Kâgir hane Tamamı 8 2317
Ahşap hane 12/240 46 60
Kâgir hane ve dükkân 19/24 2-14 6334
suretindeki
zu.. ------------ şartlar dairesinde
rf usulile satışa çıkarılmıştır, ihaleleri 15/10/934 tarihinde (Pa tû/akÖyde eski Kredi Liyone Bankası binasındaki sabş^konıis-
ad
°nıkamızın kapısında asılı şartname
—ZAMAN—
Teşrinievvel 10
i.
»San’at — sanaat
Aldığımız bir mektup üzerine san’at ve sanaat kelimelerinin dilimizdeki mevkileri hakkında şu bir kaç satırı yazıyoruz: Bizde elli senedenberi san’at kelimesi Fransızcada ki “art,, ın mukabili olarak kullanılmaktadır. Art, eski Yunancada ki Are-ti lugatından alınmadır, kudret ve hüner demektir. Evvelleri san’at kelimesi bugünkü mana ile kullanmazdı. Eski muharrirler, san’-atı hilkat eserlerine tahsis etmiş ve fakat onu Sun’î şeklinde istimal etmiştir. Yani ona isim fiil mevkii vermiş ve samın iş görmesi manasında kullanmıştır. Güzel bir iş, bir hüner eseri hakkında da daima sanaat kelimesi kullanılmıştır. Fakat bu gün san’at güzel eser manasında istimal olunmaktadır. Hatta Fransızcanın Beanx - arts ter-
kibide -zamaniıu.-td"""^6! ®an " atlar diye tercüme olunagel-
Uyku ve bozuklukları
Muharriri: Doktor Esat Raşit
Uyku insanların yemek, içmek gibi en tabiî ihtiyaçlarındandır. Hatta uyku, vücude ve fikre hizmeti (ıitibariyle insanlara brlki yemekten daha ziyade lâzımdır. Çünkü bir gün aç kalan adamın çalışma kuvveti azalmaz, fakat bir ğece uykusuz geçiren adamdan ertesi gün gerek bedeni, gerek fikrî bir iş beklememelidir.
Fakat bu tabiî ihtiyacın insanlar kıymet ve ehemmiyetinin çok defa farkında değildirler. Hele uykuları muntazam olanların bunun ne büyük bir nimet olduğu hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktur. Fakat insan biraz yaşlanıp ta devamlı uykusuzluğa müptelâ olunca, ekseriyetle sinni kemale, yani kırk yaşına kadar hiç düşünmediği bu ■ tabiî ihtiyacın, hayat üzerinde ne kadar büyük bir müessir o'duğunu anlar. Filhakika uykusuzluk, hele devamlı ve marazt bir hal aldığı vakit, aşağı yukarı hastalıkların en ağın, tahammülü en müşkül olanı ve hayatı maddeten ve manen ı en ziyade yıpratanıdır. O cihetle . uykusuzluk, tebabetin başlıca uğraşması, esaslı surette tedavisini i bulması iktiza eden dertlerden biri i 0almak lâzımgelir. Frenkçede uyku-!. ''»uzluk hakkında doğrudan doğruya * Etıbbaya mahsus asardan başka [Mınlkin anlıyacağı, okuyup isti-L jfade edeceği yolda muhtasar ve Jjl' (mufassal eserler neşredilmiştir ve El ‘edilmekte de bulunmuştur. Fakat biz-‘|le şimdiye kadar - bizim bildiğimi-■ rjze göre - tıbbı mecmualarda veya

Millî Roman
I Uykusu bu düşünceler içinde »açmıştı, geniş yatağında dört yatına dönüp duruyordu. Bir aralık lyuyamıyacağına (kanaat getirdi, hizmetçisini uykudan kaldırdı, karyolasının dibini oturttu, konuşmaya koyuldu. Bu, Mehlikanın hizmet-,i;isile kıyas kabul etmez bir mah-İ|lûktu. İyi yemek pişirirdi, iyi sofra vkurardı, ev işlerinin her çeşidini necerirdi. Fakat ne erkek tanırdı, me aşk. İşten kurtulur kurtulmaz i atağına atılırdı, gün doğana ka-I M*r uyurdu. İş ve uyku. İşte onun
mektedir. Bu takdirde san’at başka ve sanaat yine başka oluyor. Meselâ adi bir iskemle tasavvur edelim.
Odun parçalarını, sazları çöpleri bir araya getirip te iskemle yapan adam, nihayet sanaat sahibidir. O iskemlenin hasır kısmını renkli sazlardan ören, ağaç kısmına nakışlar işleyen, yani onu süsleyen adam da öyledir. Lâkin araya boya girince, tezyini emekler çoğalınca, daha doğrusu iskemlenin faydalı olması ciheti bırakılıp ta güzel bir eser, zevk verici bir şey haline geçmesi istihdaf olununca iş değişir, iskemleyi yapan adam sanaat sahibi olmaktan çıkar, san'atkâr olur!..
Şu izahtan anlaşılıyor ki sanat başkadır, sanaat başkadır ve bediiyat estheticjue denilen ilim de ancak sanatla meşgul olur, sanaatı kendi çerçevesi içine aimaz.
yevmi gazetelerde neşredilmiş olan uzun veya kısa birkaç makaleden başka, uyku meselesine dair esaslı bir eser çıkmamıştır.
İşte (Tıp fakültesi Sinir hastalıkları Doçenti) Doktor Esat Raşit Bey tarafından (Uyku ve Bozuklukları) ünvanile budefa neşredilmiş olan risale bu noksanı telâfi edecek ilk eserdir. Uykusuzluk rahatsızlığının ne dsmek olduğunu işite işite öğrenmiş ve belki de nefsen tecrübe etmiş olduğumuz cihetle Raşit Beyin dün elimize geçen eserini dikkatle gözden geçirdik.
(Normal uyku-uyku bozuklukları -muhtelif hastalıklardaki uyku bozuklukları - çocuklardaki uyku bozuklukları - uykuya benzer haller -uyku bozukluklarının tedavisi) gibi bahisleri muhtevi olan eser uykusuzluk hakkında esaslı malûmat is-tiyenlerin bu ihtiyacını tatmin edecek mahiyette olup tam bir vukuf ve salâhiyetle yazılmıştır.
Uykusuzluktan mustarip olanlar bir doktora müracaat etmeden[ev-vel bu eseri tetkik ederlerse hasta-liklarını bilerek ve anlayarak tedavi ettirmek imkânını elde etmiş olurlar. Yalnız esere ufak bir kusur bulacağız, Esat Raşit Bey [kitabını halktan ziyade galiba meslektaşları -ve talebesi için yazmış olacak, ki tıbbî ıstılahları fazla kullanmıştır.
Maamafih Esat Raşit beyi böyle kıymetli ve lüzumlu bir eser çıkardığından dolayı tebrik eder ve bu mesele hakında ileride daha mufassal tetkikler çıkarmasını da temeıı-
Tefrika No: 36
hayatta tanıdığı şeyler. Yüzce de çirkindi, çil bozuğu ve aplak bir çehresi vardı.
İşte Naciye onu gece yarısından sonra karşısına alarak soruyordu.
— Kız, erkek güzeli nasıl olur, bana anlatabilir misin ?
— Bilmem ki Hanımcığım!
— Amma yaptın ha. Kadın olup ta erkek güzelini anlamamak, tanımamak kabil mi hiç. Sıkılma da söyle, ben öyle istiyorum.
Göz bebeklerinde hep boş kalan
İktisat konferansı ve Altın
Di
JWer( Ticarete düzen vermek için müzakereler
İktisadî buhrana karşı mü-
bir ' N biri, divenr.adele etmek gayesiyle bundan sındaiki sene evvel Lozanda bir çıkarkonferans kurulmuştu. İşte bu haybkonferanstan beri böyle bir işe mıştıyardım elini uzatacak devletler ^meydanda görülmiyor. Altın boğyblokuna dahil memleketlerin halde!5011 zamanlarda para hususun-sıda değil aynı zamanda ticaret
. sahasında da yardıma koşacak-m,y1’ları havadisleri ortalığı memnun deiurietmiştir. Belçika, Fransa, İtal-cesetya, Lüksemborg, Holanda ve lİsviçrenin gönderdiği murahhaslar Don Jenevde toplanansak bir de tebliğ neşretmişler-otııraJir, ve k( Bu tebliğin ilk bendi altın bir kmemleketlerinin altın mikyasını mişlefnuhafaza edeceğini söyliyor. ıpzj-ikinci bent daha alâkaya şaptandır deniliyor ki: Altın u . | memleketleri ortalığa düzen ver-j inek için yapılmakta olan umu-tadır^î jşiere iştirake ve milletler Bİ arasında ticareti genişletmeği kendilerine esas gaye olarak ele almağa karar vermişlerdir.
Paı“Mümkün olduğu kadar çabuk maktve müsbet bir netice almak amek“zere” muhtelif altın memleket-,'lerinin murahhaslarından bir y , komite seçilmiş, bu heyet te ti-re careti teshil çarelerini müzake-yaralÇeye başlamıştır. İlk konuşma-Halar alâkadar memleketler ara-kald sında “Turizm,, ve “münakalat,, K işlerine hasredilmiştir.
alâka Bu müzakereler şimdilik ay-tırmanı Para siyasetini güden mem-.leketler arasındaki ticarete dü-•^zen vermek gayesiyle yapılmaktadır. Buralarda rayiç akçeyi kıymetten düşürmek meselesi Kahiç te konuşulmıyacaktır. Esa-Abduaen böyle bir mevzua yanaşmak kahvetaraftarlığı da gösterilmemekle mindtberaber her yerde ayrı ayrı amele^an Para s*stem^er‘n^en dünya ticaretinin gördüğü zararlara a,mPa)are bulmak üzere altın fiatı-lan ttm tedricen düşürülmesi akla carih çelmektedir.
muştu Altın blokuna dahil memle-Arifetlerde adetâ rekabet eder-mütea!esine yapılan deflâsyonlara zekke^ayet verddiği takdirde kam-»iyo istikrarı için gözetilen ga-neye s.eye jaba ziyade yaklaşılacağı sanılmaktadır.
Şof; 2058 Beyoğ iken,
Yumurta
Fiatları yükseliyor
İhracat mallarımız arasında desinrnü^*m ’3İr yer tutan Yumurta-jsrnın fiatları, artan talep karşı-raiapSmda boyuna yükselmektedir, muş P*yasa(ia fazla mal olmadığı altın dahilden müvaridat ta az-----' dır.
ni ec1 Son günlerin piyasası şun-11 ta lardır.
y°?* /rı- yumurta 1440 adetlik bütün san-20 k 28 ile 30 lira, iri gamurta 720 âdettir. i ilk garım »andık çifti 30 [ile 32 lira. satlj Ufak yumurta 1440 adetlik bütün
| sandık 19 ile 20 lira, ufak "yumurta 720 | ıdetlik yarım sandık çifti 21 ile 22 lira.
eliyle masanın üstüne vurarak devam etti:
— Şurasını haber vereyim, ki bir kere işe giriştikten sonra artık ne olursa olsun, hatta sizin için gayet iyi neticeler de olsa sonuna kadar devam etmeden bırakmam.
(Vertemil) de yerinden kalktı, o da çok ciddî ve metin bir hal almıştı, dedi, ki :
— Benim de zaten isteğim bu-dur. Hakikati olduğu gibi öğrenmek istiyorum. Bu hakikat neka-dar acı olsa tahammül edeceğim muhakkaktır.
(Hano), elindeki iki kâğdı büküp cebine koydu. Ve odadan çıktı, bir iki dakika sonra tekrar avdet etti dedi, ki:
— İşe ta başlangıcından başlamak lâzım. Şimdi polis komiserliğine telefon ettim. Cinayeti ilk keşfeden polis memuru [Perrişe] biraz sonra buraya gelecektir. Onunla beraber ( Pembeköşk )e gideriz. O bize yolda cinayeti nasıl keşfettiğini teferrüatiyle anlatır. Orada tahkikata başlamış olan
ikti
İŞLERİ ]
Y ugoslavyada ticaret işleri
Burada umumiyet itibariyle vaziyet iyidir
İtalya ile Yugoslaya arasında soğuk hava dalgaları geçerken, Yugoslav - Alman münasebetlerinde gittikçe iyiliğe doğru yürüyen bir inkişaf vardır.
Yugoslavya, harici siyasetinde esas itibarile Fransanın dümen sularında yürümekle beraber, kendi yolunu da tayin de tam istiklâlini kullanmaktadır.
Almanya sanayi mamulâtını satabileceği bir piyasayı ihmal edecek kadar tedbirsiz değildir. Nitekim Yugoslavyada bol bol yetiştirdiği ham maddeleri yerleştirebileceği bir piyasaya karşı mühimsememezlik edemez. İşte bu bakımlardan iki memleketin ticareti biribirine çok yaklaşmış bulunmaktadır.
Memlekette paranın bolluğu hükümete kredi kolaylıkları temini imkânını biraz daha ileriye götürmeğe müsaade etmiştir. Ağustos ayındanberi devlet ipotek bankası faiz haddim yüzde 8 den 7 iye indirmiş bulunmaktadır. Ziraat bankasının faizleri yüzde 7 den 6 1ya enmiş diğer hususî bankalarda eskiden aldıkları yüzde 12 faiz yerine yüzde 10 almağa başlamışlardır. Bankalar haricinde borç veren adamların alacakları faiz haddi azamî olarak yüzde 8 tesbit edilmiştir.
Umumiyet itibariyle vaziyet iyidir. Muvazeneli bir bütçe, millî bankada boyuna artan altın karşılık ve ihracat için gayet müsait vaziyet memleketi hiç şüphesiz salâha doğru götürmektedir.
Pirinç fiatları
Prinç fiatlarında son günlerde tereffüe doğru bir hareket kaydedilmiştir. İstanbul piyasası şimdi hemen hemen tamamiyle yerli mahsulü istihlâk etmektedir. Ufaktefek ecnebi malı satışları da olmaktadır. Fiat seviyelerini gözden geçirelim: Mersin malı kilosu 16 buçuk ile 17 buçuk Antalya prinçleri 19-20, Tosya 18-20, Bursa 20, İzmit 20, Edirne 20, yerli malı bombay 25-26 ecnebi pirinçleri 35-37 kuruş arasındadır.
Türkiye bütün dahili istihlâk ihtiyacını giderecek miktarlarda pirinç yetiştirmeğe başlamıştır. Evvelcede haber vermiş olduğumuz gibi istihsalâtımız 3500 vağonu bulmaktadır. Binaenaleyh ecnebi memleketlerden pirinç ithalâtı artık yapılmıyacak bir vaziyete girmiş bulunuyoruz.
mustantik Müsyü (Filöryo) ile komiseri bulacağız. Onlarla beraber köşkte esaslı araştırmalar yaparız. Sabahleyin komiserin bana bildirdiğine nazaran yalnız Madam (Dov-re)nin cesedini salonda boğulduğu yerden kaldırarak yatak odasına götürmüşler. Bir de pencereleri açmışlar. Ondan başka köşkte hiçbir şeye el sürmemişler, herşey i yerliye-rinde bırakmışlar.
İngiliz mühendisi âdeta memnun bir tavırla dedi, ki:
— Demek bizim de beraber gelmemize müsaade ediyorsunuz, öyle mi?
(Hano) nun biraz evvelki amirane vaziyeti tamamiyle değişmişti. Şimdi misafirlerine daha ziyade samimî birer arkadaş gibi muamele ediyordu. (Rikardo) ya dedi ki:
— Siz icabında evvelki akşam gazinonun bahçesinde gördüğünüz şeyler ile sonra gazinonun içinde işittiğiniz sözler hakkında yemin ederek şehadet etmeğe hazır mısınız ?
Rikardo :
— Tabii bütün bildiklerimi ol-
Konya lik maçları
Konyada idman Yurdu Gençler birliğini 4-0 yendi
Konya 6 (Hususî) — Mınta- | ka lik maçlarına başlanmış, ilk maç 30/9/934 Pazar günü, Ilgın Gençlerbirliği ile Konya İdman Yurdu arasında olmuş ve ilk devrede 0-7 gibi yüksek bir farkla İdman Yurdunun lehine tecelli etmiş ve ikinci devrede vaziyetin aynı olacağı için Gençlerbirliği sahayı terke mecbur kalmıştır.
Bu Cuma öğleden sonra mın-taka sahasında lik maçlarına devam edilmiş, Konya İdman yurdu ile Konya Gençler birliği arasında bir maç yapılmıştı. Sahaya her zamankinden fazla seyirci toplanmıştı. Tam saat 15 te saha kapısının önünde Gençlerbirliği onu müteakip İdman yurdu göründü, alkışlandı.
Hakem Rıfkı bey idi.
Evvelâ Gençler birliği ve onu takiben İdman yurdu ikinci takımı göründü, her iki takımda alkışlar arasında sahaya çıktı. Fakat, Gençler birliğinin birinci takımı çıkmasına rağmen İdmanın ikine; akımının sahaya çıkmasına, gençler fena halde kızmışlar ve “biz ikinci takımı istemiyoruz; birinci takımla çarpışmak istiyoruz,, avazları yükselmiş ve buna halk ta iştirak etmiştir.
Fakat zabıtanın müdahalesi işin bir kavga şeklini almasına ve hâdisenin büyümesine mani elmuştur. İki takım kaptanları münakaşayı büyütmüş, buna bazı spor meraklıları da karışmıştı. Halk ise tribünlerden inmiş neticeyi bekliyorlar.
Mmtaka reisinin ciddiyetle işe vaz’ıyeti her iki tarafın arasını bulmuş ve yurdun birinci takımı sahaya çıkarılmıştır.
Bunun üzerine reis ufak bir nutukla oyunun teahhurunu izah etmiş ve sebep olanların cezalandırılacağını söylemiştir.
Saat dörette maç başlamış, İdman Yurdu akınlarla hasım kalesini sıkıştırmıştır. Bu hücumlardan kurtulmak isteyen Gençler bütün kuvvetlerini sarf ediyorlardı. Faka üstüste yapılan bu akınlar Gençlerbirliği kalesini şaşırtmıştı.
Bu akınların birinde Adnan, yurdun ilk golünü güzel bir şutla yaptı. Tekrar hücumlar başladı ve top; kaleden kaleye gitmekte devam etti Bekin topu kaçırması Adnana fırsat verdi ve yurdun ikinci golünü yaptırdı. Bu suretle birinci devre İdman yurdunun lehine olarak 0—2 ile bitti.
duğu gibi söylemeğe hazırım. Zaten hâkim huzurunda yemin ettikten sonra başka türlü hareket etmeme de imkân yoktur.
Maamafih Rikardo Matmazel (Seli) yi daha evvel bir yerde görüp tanıdığı hakkındaki kanaatinden bahsetmeğe lüzum görmedi. Halbuki Rikardo birçok düşündükten sonra bu kıza ilk defa ne suretle tesadüf ettiğini fyavaş yavaş (hatırlamağa ve tesbit etmeğe beşlamıştı. Bu tesadüfün bir akşam Londra tiyatrolarının birinde bir (spirtizme) tecrübeleri esnasında vuku bulduğunu zannediyordu. O akşam tiyatronun en meraklı sahnesi bu] (spirtizme) tecrübesi olduğu için herkes gibi Rikardo da gösterilen şeyleri çok merakla seyretmişti. Sahneye uzun boylu, asker tavırlı bir erkek çıkmıştı. Bu erkek çok güzel, genç kumral bir kızın elinden tutup seyircilere takdim etmişti. Kızın arkasında uzun etekli siyah kadifeden bir elbise vardı. Bu siyah elbise kızın güzelliğini birkat daha göze çarptırmakta idi. Bu kıza o akşam birçok şayanı hayret (''spir-
İkinci devre başladığı zaman İdman yurdunun kalesi sıkışıyor, geçen seferkinden daha canlı bir oyun takip ediliyordu. Fakat, yurt kalecisininin fedakâra ne oynaması yüzünden gol olamıyordu. Beşinci dakikada yudun akını ve Hikmet’in bir şutu üçüncü ve bir az sonra yine Adnan’ın güzel bir vuruşu idman yurduna dördüncü golü kazandırdı. Netice de İdman yurdu 0-4 galip gelmiştir.
Grup birincilikleri
Haber aldığıma göre; mınta-kamızın teşebbüsleri üzerine bu sene grup birincilikleri Konyada yapılacaktır.
12/Teşrinievvelde başlayacak olan bu müsabakalara Türkiye-nin en kuvvetli mıntakaların-dan Ankara, Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Diyarbekir şampiyonları iştirak edeceklerdir.
Zamanın takvimi
TEŞRİNİEVVEL
1934 Ruzu hızır 158 1 0 licrî K.sene 1353 ] Rumi sene 1350 Eylül 27
ÇARŞAMBA
Sabah Recep 1 İMSAK
S. D. S. D. 1
12 28 10 4 _50_l 28 j
6 6
ÖğlB ikindi Akşam Yatsı Zoral!
S. D. S. D. S. D. . D.
6 21 9 33 12 30
12 1 15 11 17 39 9 9
Bugünkü hava
Yeşilköy hava rasat merkezinden aldığımız malûmata nazaran dün hava tazyiki 766 milimetre idi. En fazla hararet 24, en azda 11 derece idi. Rüzgâr lodostan esmiştir.
Bugün hava kapalı olacak, rüzgâr batıdan ve mutedil olarak ese-dektir.
I Haftalık
Sinema ve Tiyatro Programları
SÜMER : Prensin Çılgınlıkları
İPEK : Görünmigen Adam
MELEK : Kadın Asla Unutmaz
TÜRK : Kaçak
SARAY : Unutulmuş Senfoni
ALHAMRA : Çin geceleri ve Kadın
ŞIK : Gizli muharebe
ALKAZAR : Arştan Tarzan ASRİ : Serbest Ruhlar
MİLLÎ : Sana Tapıyorum
HİLÂL : Asri Robenson FERAH : Harp ALEMDAR : K)z mısın Erkek misin ŞEHİR Tl -
YATROSU ; Cürüm ve Ceza RAŞİT RIZA
HEYETİ : Hedefsiz Buseler
SÜREYYA : Büyük Katerina
HALE r Genç Kızlar Klubü
, HALE : Sefiller
tizme) tecrübeleri yaptırmışlardı. İşte şimdi Müsyü (Rikardo), (Eksle ben) de gazinoda gördüğü genç kızın, vaktiyle Londra da bir tiyatro da gördüğü ( spirtizma ) ci kız oldu-nu nihayet hatırlayabilmişti.
Üçüncü fasıl
Polis memuru
(Perişe) nin anlattıkları
Polis memuru ( Perişe) henüz genç, iri yapılı, kumral saçlı, uzun bıyıklı ve bütün Fransız polisleri gibi sevimli tavırlı bir adam idi.
(Hano) kendisini görünce laubali bir taıurla dedi, ki:
— Buyurun bakalım polis efendi. Siz dün gece şüphesiz pek geç yatmış olmanıza rağmen bu sabah yin erken kalkmışsınızdır ve eibet gazeteleri de okumuşsunuzdur. Binaenaleyh cinayet münasebetiyle büyük bir şöhret kazanmış olduğu-nızı tabii biliyorsınız. İşte şimdi ben bu cinayet işinde sizinle beraber çalışmak şerefine nail olacağım.
Devamı var
“Teşrinievvel 10
- Z A M A N —
7
İspanyada vaziyet
Tethiş ve kıtaller devan^ ediyor!
Bir taraftan asiler teslim olurken diğer taraftan yeni isyanlar çıkıyor — Dahilî harp devam ediyor
Madrit 9 (A.A.) — Dün akşam çıkarılan bir istatistik, ihtilâl kurbanlarını 500 ölü ve 2,000 yaralıdan ibaret gösteriyor.
Faştan asker bekleniyor
Barselon 9 (A. A.) — Vaziyet değişmemiştir. Faştan asker gelmesi bekleniyor.
Cumartesindenberi, Barselon-da 2.000 den artık adam tevkif edilmiştir.
Barselon asilerini sorguya çekecek olan divanıharpler bugün işe başlıyacaklardır.
Bu divanıharplerin ölüm cezasına hükmetmeleri, ihtimal haricindedir deniliyor.
Muharebe devam ediyor
Madrit 9 ( A. A. ) — Santa Katelina dağına sığmmış olan asiler, teslim olmağı teklif etmişler ve Libertad kruvazörünün ateş kesmesini dilemişlerdir.
Asturiyas’da asiler, 52 neferi taşıyan bir kamyonu dinamitle havaya atarak neferlerin hep birden ölümüne sebep olumuş-lardır.
Ceneral Batet, asilerin barındıkları barakalar üzerine ateş açmak emrini vermiştir. Bu dört barakadan ikisi tutuşmuştur. Asiler hâlâ içindedirler. Diğer iki barakada bulunanlar teslim olmuşlardır.
Grevciler, Sebile’deki tarihî Frinidad kilisesini yakmışlardır.
Saat 22 de Madrit’te sükûn vardı.
Şimendiferciler grevi başladı
Madrit 9 (A. A.) — Umumî şimendifer grevi bugün başlayacaktır. Hükümet ihtiyat sınıfından olan bütün şimendifer amelesini silâh altına davet etmekle buna mukabele etmektedir. i-
Silâh patırtıları
Barselon 9 (A. A. ) — Dün ikindi üstü, riyaset konağı etrafında yine silâh patlatılmıştır.
Ceneral Batet, asilerin kurşuna dizildiklerinin yalan olduğunu söylemiştir.
Asiler teslim olurken yeni isyanlar da çıkıyor
Madrit 9 ( A. A.) — Dün gece bütün caddeler tenha idi . Gecenin sükûnu asilerin tüfek ateşleriyle ona mukabele eden mitralyozların çatırtılariyle ihlâl ediliyordu. Madrit’de polisle asiler arasında bir çok müsademeler oldu. Cenup şimendifer itasyonunun imalâthanesindeki müsademede altı kişi ölmüştür.
Grev hareketi Cenuba doğru yayılmaktadır. Şimalde Assuri vilâyetinde askerî tayyareler dağlık araziye iltica etmiş olan asileri bombardıman etmektedir. Bir çok asi grupları teslim olmuşlardır. Bazı mıntaka-larda asiler şiddetli tethiş harekâtına mücaseret etmektedirler. Ezcümle Valence vilâyetinde jandarma kışlasını berhava ederek civarda oturan bir çok ailelerin toprak altında kalmasına sebebiyet vermişlerdir. Yine aynı vilâyet dahilinde maden amelesinin çocuklarına mahsus olan yetimhaneyi berhava etmişlerdir. Bu hadisede bir çok sörler ve çocuklar telef olmuştur.
Hiç bir ecnebi gazetesi İspanyaya girmemektedir.
Gihon'da, balıkçı mahallesinde bannan son asiler, silâhları ile teslim olmuşlardır.
Sendikalistlerin ileri gelen-
lerinden doktor Valina, Çiudad Real’da tevkif olunmuştur.
Lizbon 9 (A. A.) — Rejime düşman olan bazı unsurlar, tevkif edilmiştir. Madrid ile telefon muhaberatı, geceleyin gene kesilmiştir.
Barselonda sükûnet
Barselon 9 ( A. A. ) — Şehir normal halini almıştır. Tramvaylar, otomobiller ve yeraltı demiryolu işliyor. Tiyatrolar, sinemalar da bugün açılacaktır.
Afrika kıtaatından bir alay piyade ile bir tabur Lejiyon askeri bu sabah gelmiştir.
Barselonda, ölenler 33 kişiden ibaretmiş.
Asiler en modern silâhlarla mücehhez
Madrit 9 (A. A.) — Sosyalistlerin önderi, mebus M. Hi-menyez de Asua, Madrit te tevkif olunmuştur.
î Sebile de şehrin birçok noktalarına makineli tüfek yerleştirilmiştir.
Bilbao’da gene karşılıklı tüfek ateşi olmuştur. Dört ölü vardır. Grevciler birçok fabrikaları tahrip etmişlerdir. Elce-zir’de umumî grev ilân edilmiştir.
Asilerin en modern silâhlarla mücehhez olduklarına dikkat edilmiştir. Sosyalistlerin bu ihtilâli hazırlamak için 40,000,000 peseta harcettikleri tahmin ediliyor.
Bulunan silâhlar
Barselon 9 (A. A.) — Kata-lonya dahiliye nezaretinde yapılan araştırmada 1,000 kadar tüfek, 8 sandık dolusu bomba, 125 sandık dinamit, daha da birçok silâh ele geçmiştir.
Umumî hayat hâlâ meflûç
Madrit 9 (A. A.) — Gün oldukça sessiz geçtiği halde öğleden sonra, şehirde tekrardan sokak muharebeleri başlamıştır. Birçok yerlerde bombalar atılmıştır. Şehrin iaşesi gittikçe güçleşiyor. Yiyecek taşıyan arabalar, bazan ateşe tutuluyor.
Orta istasyonda sıkı bir çarpışma olmuş ve 6 kişi ölmüş, birçok kimseler de yaralanmıştır. Puerta del Sol’da da, ayni surette kanlı hadiseler olmuştur.
Asturiyas’da ordu ilerlemektedir.
Palençia yakınındaki bir köyde, asiler bir kışlayı uçurmuşlardır, sivil muhafızların çoluk çocuklarını kesmişler ve bir öksüz yurdundaki çocuklarla rahiplerin çoğunu öldürmüşlerdir.
Madrit ile hudut arasındaki şimendiferler yeniden işlemeğe başlamıştır. Yabancı gazetelerin memlekete girmesi yasaktır.
Divanıharpler işe başlamıştır.
Müesseselerde sıhhî şerait
Bilumum müesseselere belediyeler tarafından kuşat ruhsatiyeleri verilirken bunlardan sıhhî meselelerle alâkadar olanların evrakları Sıhhat Müdürlüğünce, diğer-lerininki ise İktisat Müdürlüğünce tetkik edilmekte, sonra ruhsatiyeler verilmekte idi. Badema bütün ruhsatiye talepnamelerinin evvelâ Sıhhat Müdürlüğü tarafından tetkik olunması ve şayanıkabul olanlara bilâhara Belediye tarafından müsaade verilmesi kararlaştırılmıştır.
Vergi kaçırılmış
Feldman müessesesi 416 bin lira verecek
Bağırsak ticaretiyle meşgul olan Feldman müessesesinın 931 senesi muameleleri tetkik edilirken mühim bir kazanç vergisi meydana çıkarılmıştır. Bu müessesenin, Fled-man komandit şirketine devrettiği bazı hukuka, imtiyaz ve tesisatı için yaptığı muameleden husule gelen kârı kazanç beyannamesinde göstermediği anlaşılmıştır.
Galata maliye şubesi bu yüzden bu müesseseye 208 bin lira vergi, 208 bin lira da ceza tarh ederek 416 bin liralık bir ihbarnameyi müesseseye tebliğ etmiştir.
Müessese bu vergi ve cezayı muayyen zaman zarfında vermezse hakkında kanuni muamele tatbik olunacaktır.
İzmir vapuru
Dün ilk Portsait seferine hareket etti
Dün saat onbirde Portsaite ilk seferini yapacak olan İzmir vapuru limanımızdan hareket etmiştir. Daha ilk sefer olduğu halde Portsaite birçok mal gönderilmiştir. Bu-mallar Portsaitten ait oldukları diğer limanlara gönderilmek üzere aktarma edilecektir. Bu şekilde mallarımıza yeni mahreçler açılacaktır.
Çünkü Portsait tarikiyle Asya ve Amerika şehirlerine yollanacak malların eskiden İskenderiyeden tekrar aktarma edilerek Portsaide yollanması icap ediyordu.
Halbuki iskenderiyeden Portsaide kadar navlın İstanbuldan İz-mirden İskenderiyeye kadar olan navlına müsavi idi. Binaenaleyh busuretle maliyet fiati hayli yükselen mallarımız diğer ecnebi malları ile rekabet edemiyordu. Şim-den sonra mallarımız yeni mahreçlerinde ecnebi malları ile rekabet edebilecklerdir.
Tarama dergisi
İstanbul 9 (A. A.) — T. D.
T. C. Umumî kâtipliğinden:
Tarama dergisinin dağıtmaları bitmiştir. Kurultaydan beri yeniden dergi isteyenlerin son listesi ile bu listedekilere verilecek dergiler Devlet matbaası satiş yerine verilmiştir.
Tarama dergisinin ciltletilen takımları, Türk Kitapçılık Limitet Şirketi tarafından satılmaktadır. İki cildin fiati 10 liradır.
Dilimizin yarınki açılmasına temel olan dergiden yazarlarımızın pek çoğuna dağıtılmış olduğundan, artık yeniden dağıtmağa yol kalmamıştır. Bugünden yazılarda kullanılmağa başlanılan öz Türkçe sözlerini ve daha bir çoklarını toplıyan dergiyi almak üzüre cemiyete ve devlet matbaasına müracaat edilmiyerek doğrudan doğruya Türk kitapçılık limitet şirketinden satınalmması rica olunur.
İstatistik
Muvaffak olan talebe miktarı anlaşılacak
Maarif Vekâleti bu sene mezuniyet imtihanları için bir istatistik neşretmeğe karar vermiştir.
Bu istatistikte, bu sene yapılan bakaloryalarda muvaffak olan ve olamıyan orta mektep, lise talebelerinin isimleriyle miktarı gÖsteri-lecekttr.
Muallimlerin maaşları
Ortamektep ve lise muallimlerine bu ay maaş verilemediği yazılmıştı.
Haber aldığımıza göre, bu muallimlere ait maaşların muameleleri divanı muhasebatça hitam bulmuştur. Bu münasebetle bir iki güne kadar yeni zamlar da dahil olduğu halde maaşların sahiplerine tevziine başlanacaktır.
Nazırlar
İstikbal programı hazırlanıyar
Balkan misakını imzalayan Haricîye nazırlarının her üç ayda bir içtima ederek memleketlerini müştereken alâkadar eden meseleleri beraberce müzakere etmeleri mutat bulunduğudan bu ayın 27 sinde Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Hariciye nazırları, Anka-rada Tevfik Rüştü Beyin nezdinde içtima edeceklerdir.
Hariciyö nazırlarına parlak karşılama merasimi yapılması mukarrerdir. Hariciye vekâleti protokol müdiriyetince bu hususta icabeden* program hazırlanmaktadır.
Haydarpaşa lisesi
Yeni Haydarpaşa lisesinin muak' lim ve talebe kadrolariyle mektep^ dahilindeki tadilât ve bilumum ders' levazımı hazırlıkları bitmiş, dünden itibaren de tedrisata başlanmıştır.
Bu münasebetle dün öğleden evvel orta tedrisat umum müdürü Haşan Ali ve baş müfettiş Salih Zeki Beyler Hardarpaşa lisesine giderek mektebin bütün yeni işlerini tetkik etmişlerdir.
Belediyede zam
Belediye hesap işleri müdür muavini ile daimî encümen muamelât müdürü ve belediyenin muhasebe kısmı şube şeflerinden bazılarının maaşlarına zam yapılmış ve ikisinin aslî maaşları yedişer bin kuruşa diğerleri beşer bin beşer yüz kuruşa çıkarılmıştı.
Barem kanunu mucibince âlî tahsil görmiyen memurlar beşer bin beşer yüz kuruştan fazla maaş alamıyacakları cihetle yeni yapılan terfilerden bu şeraiti haiz olmıyan-lar istifade edemiyeceklerdir. Ancak bu makamların maaşları yeni zam üzerinden mahfuz kalacak, bilâhara bir tebeddül vukuunda bu-ralare son mikdara göre tayinler yapılacaktır.
Pamuk fiatları
Adana 9 (A.A) — Birkaç gün-denberi kilosu 32 kuruştan muamele gören mısır pamukları dün-denberi 33, 33,5 kuruş olmuştur.
Ruam mücadelesi
Uşak 9 (A. A.) —Tek tırnaklı hayvanata ariz olan ruam hastalığına karşı hükümet baytarlığınca tedabir alınmış ve mücadeleye başlanmıştır.
İstanbul Ziraat Bankası Gay rimübadil ler Emvali Satış Komisyonundan:
Sıra Semti Mahallesi Sokağı Cinsi Emlâk Hisseye göre mu-
No. aı Hissesi No. sı hammen kıymeti
1453 Edirnekapı Hacı Muhiddin Yağhane Arsa metresi 89,50 Tamamı 15 895 T. L.
T454 Kuzguncuk Kuzguncuk Tahtalı bostan Ahşap hane ve bahçe 28/4536 16 10
1455 Üsküdar Yenimahalle Nuh kuyusu 6/32 247 195
1456 Yeni mahalle 1/4 112 288
1457 Hacı Hasna hatun Servili Arsa metresi 97,50 Tamamı 16 E. 18 Y. 120
1458 Murat reis Dudu oğlu Ahşap hane ve bahçe 19 768
1459 •Kadıköy Hasanpaşa Söğütlü çeşme 2,50/8 344 695
1460 Büyükdere Büyükdere Kefeliköy 1/3 12 E. 14 Y. 650 „
1178 Beyoğlu Kamerhatun Efeni Kâgir hane Tamamı 8 2317
1255 Yedikule Hacı Haraza Ağaç kakan mektebi Ahşap hane 12/240 46 60
1014 Galata Bayazıt Yenişehir ve gümüş halka Kâgir hane ve dükkân 19/24 2-14 6334
Mevkilerde evsafı yukarda yazılı gayrimenkullerin mülkiyeti Bankamızın kapısında asılı şartnam* suretindeki şartlar dairesinde açık arttırma ve 1014 Dosya numarasına ait gayrimenkul kapalı zarf usulile satışa çıkarılmıştır. İhaleleri 15/10/934 tarihinde (Pa zartesi) günü saat on dörtten itibaren yapılacaktır. Taliplerin Karaköyde eski Kredi Liyone Bankası binasındaki satış komisyonuna müracaatları. ' 6062 )
Ruam mücadelesi
Savaş memurunun bir izahı
Geçen Perşembe günkü nüshamızda Ruam mücadelesi hakkında çıkan bir yazı münase-betile aşağıdeki tezkereyi aldık: Gazetenizin 4/Teşrinievvel/934 tarihli ve 116 numaralı nüshasının beşinci sahifesinin ak tmcı sütununda Doktor Osman Şevki imazasile Ruam mücade-delesi başlığı altında yazılmış olan tıbbî ve sıhhî müsahabe mücadelemizi kolaylaştırmak mahiyetinde görülmüş ve halkı tenvir maksadile yazılmış ve bilvasıta yardımı dokunmuş olması itibarile şayanı şükran görülmüştür. İlmî ve vakıfane olan bu yazının bir yerinde ( Halbuki bugün İstanbulda mangafa savaşı yapılıyor o halde bunun münteşir bir halde bulunduğunu kabul etmek doğru olacaktır. ) denilmektedir.
Bahse mevzu mangafa hastalığı ile yapılan savaşla mezkûr hastalıkla malûl velevki tek bir hayvanın dahi mektum ve mevcut kalmamasını istihdaf etmekteyiz. Vakıa mücadele kelimesi yeknazarda istilâî bir hastalığın söndürülmesine matuf bir kareket gibi fikirlerde intiba uyandırmasına rağmen mezkûr hastalıktan İstanbul ve hatta Türkiyede yapılan mükerrer Filiyasiyonların verdiği nisbet açık ruamlarda binde birden daha az ve kapalılarda beş binde bire yakındır.
Tevsik edilmiş bu rakamlar karşısında mücadelenin yapılması mutlaka bu hastalığın münteşir bir halde bulunduğunu hüküm ve kabul etmek mecburiyetini icap etmez. Yukarıda da arz eylediğim gibi ruam savaşında gayemiz velevki malûl ve musap bir hayvanın dahi kalmamasını istihdaftır. Keyfiyetin tavzihi sadedinde yazılan bu yazının ilk çıkacak nüshanıza dercile memlekette hastalık münteşirmiş gibi hasıl ola-' cak bu fikrin izalesini rica ve bilvesile arzı hürmet eylerim Bf.
Ziraat Vekâleti baytar umum Müdürlüğü ^hıfnsaıha [şubeli mütehaaaısı ve İstanbulda , ruam savaşına memur.
Muzaffer
Yeni bir silo
Tekirdağ 6 (Hususî) — Şehrimizde 22 kilometre mesafede bulunan İnanlı Aygır depolarına ilâve inşaatı olarak (12650) liraya yeni bir silo yapılacaktır. Silo inşaatı müteahhit Hakkı Beye ihale edilmiş ve inşaata başlanmıştır.
■ju.istiklâl Lisesi Müdürlüğünden: ı
1 — Henüz kadrosu dolmıyan birkaç sınıf için kız ve erkek leylî ve neharî talebe kaydına devam olunmaktadır.
2 — Kayıt için hergün saat ondan on yediye kadar müracaat edilebilir.
3 — İsteyenlere, mektebin kayıt şartlarını bildiren tarîfname gönderilir.
Adres: Şehzadebaşı, polis merkezi arkası. Tel. 22534 —i(3106)»m
Nüfus işleri
Adana 9 (A.A.) — Geçen eylül ayında şehrimiz evlenme memurluğunda 27 çiftin nikâhları yapılmıştır. Gizli nüfus işleri kayıt muamelesi bu ayın on beşinci günü bitecektir. Şimdiye kadar evlenme do-I ğum ve ölüm kayıtlarını yaptırmamış olanların bir an evvel mahalle mümessillerine müracaat etmeleri tebliğ edilmiştir.
Huzur ve
rahat içinde
100
defa traş olmak ancak bir adet
HAŞAN
Traş bıçağile mümkündür
Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar mükemmel bir traş bıçağı yoktur. Haşan markasına dikkat taklitlerinden sakınınız.
Tepebaşı Şehir Tiyatrosnnda
Saat 20 de
Bu akşam
Cürüm
ve
Ceza
Yazan: F. M.
Dostoyevsky
İstanbul BtMiıjtsI
JehirT'yatrüSU
îllllllllllll
Tercüme eden : Reşat Nuri
Localar 250 - 300, Koltuk 50, Sandalye 40, Galeri 30.
VAPURCULUK
TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentalığı Liman han, Telefon: 22925
Karabiga yolu Cumartesi, ’ yv I günleri saat
Çarşamba de Top- I hane rıhtımından bir vapur kalkar. Gidiş ve dönüşte mutat iskelelere uğrar.
İzmit Yolu Cuma, Pazar, Salı, Çar-_ ~ A günleri bir vapur
ŞUTHDCL aaat 9 da Tophane rıhtımından kalkar.
—ZAMAN—
Teşrinievvel 10
Asipirol Necati;
grip, nezle, kat’i ilâcıdır.
baş ve Deposu
diş ağrılarının
: Bahçekapıda
Salih Necati eczanesi
Sümer Bank
Haşan Özlü Unları
Yerli Mallar Pazarları
Beyoğlu şubesi 14 Birinciteşrinde yeni mağazada açılacaktır
Yeni mağaza, İstiklâl caddesinde Tünele doğru giderken sağda 320 numaradır
Eski mağaza, nakil muamelesi için bugünden itibaren kapatılmıştır
Acele alacağınız eşya varsa Bahçekapıda
İSTANBUL YERLİ MALLAR PAZARINA
Müracaat etmeniz rica olunur
| » | Devlet Demiryolları İlânları | ★ [
Maden kömürü nakliyatına fevkalâde tenzilât
5 Birinci teşrin 1934 tarihinden itibaren Devlet Demiryollarında tam vagonla nakledilecek hernevi maden kömürlerinden ton ve kilometre başına 1 kuruş ücret alınacaktır. Kok kömürü için bir vagonun asgarî hamulesi 10 tondur. Bu tarifeye göre muhtelif merkezler arasında bir ton kömürün nakil ücreti şudur. (6600)
Vitamin Kalori Gıda Kuvvet Kudret Kan Can Hayat Sıhhat Neş’e Nefaset
Çocuklarınıza yediriniz. İstediklerini ve sevdiklerini bıktırmıyarak değiştire degiştire yediriniz. Vitamini ve kalorisi çok olan bu mükemmel özlü unlarla yavrularınız neşeli, sıhhatli, tombul, kanlı canlı olurlar. Çabuk büyürler, çabuk diş çıkarırlar, kemikleri kuvvetlenir, ishal olmazlar. HAŞAN ÖZLÜ UNLARÎLE YAPILAN MAHALLEBİ ve ÇORBALARIN ve tatlıların ve pürelerin Jve yemeklerin lezzetine payan olmaz. Haşan Ecza deposu. Taklitlerinden sakmımz. Haşan markasına dikkat.
HAŞAN
Arpa özü
Yulaf özü
İrmik özü
Tiirlll özü
Bakla özü
Nohut özü
Pirinç özü
Çavdar özü
Nişasta özü
Patates özü
Bezelye özü
Fasulye özü
Mercimek özü
Beyaz Mısır özi
Hilâliahmer
Merkezi Umumîsinden:
Eskişehir Hilâliahmer Anbarında :
Bakır kazan, Ot ve Kıl fırçalar, halat, başlıklı eğer takımlar^
11 Teşrinievvel 934 tarihinde satılacağından taliplerin müracaatları.
(3324)
Bir mühendis aranıyor
Ereğli - Zonguldak vasatında Kireçlik mevkiinde Kireçlik kömür madenleri mühendisliğini ifa etmek üzere mektep mezunlarından bir Türk mühendisine ihtiyaç vardır. Şeraitini anlamak üzere arzu edenlerin İstanbulda Yağ iskelesinde BASMACI ZADELER TİCARETHANESİNE müracaatları.
* | İstanbul Evkaf Müdürlüğü İlânları | *
Kıymeti
Muhammenesi
Hacıbayram-dan Değirmiş dan Haydarpaşa-dan Mersinden
Eskişehir 1122 166 314 823
Ankara 859 429 577 694
Sivas 305 1031 İ17İ 564
Adana 802 837 1117 67
Keyseri 479 809 957 343
Konya 899 467 748 390
Malatya 1194 1229 1509 459
Elâziz 1313 1348 1628 578
Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmelidir.
O^nhişa^^^r^^^^^^ndenT"^
Şartnamesi mucibince muhtelif eb’adda üç bin kilo Fıçı çen-beri 13/10/934 tarihine müsadif cumartesi günü saat 15 te pazarlıkla satin alınacaktır. Taliplerin % 7,5 muvakkat teminat pa-ralariyle birlikte Cibalide Alım Satım Komisyonuna müracaatları. " 6092 „
Hukuk Hâkimliğinden :
Tarihi vefatı Mahalli
Havaleli olmaları dolayısile seyriseri ücrete tabi olan aşağıdaki eşya, seyrihafifle nakledilmek şartile, seyrihafif birinci sınıfa nakledilmiştir. Bu suretle ücretlerde yapılan tenzilât nisbeti % 65 tir.
Bu tenzilât; mobilya nev’ine dahil eşya için 10 Birinciteşrin ve diğer eşya için de 20 Birinciteşrin 1934 tarihinden itibaren tatbik edilecektir.
Ağaç (zihayat. Küçük ve büyük)
Araba (çocuklara mahsus)
Araba (el arabası. Sökülmemiş)
Asma çubuğu (zihayat)
Ayna (çerçeveli ve mobilya halini iktisap etmiş)
Banyo (demir, çelik, tahta)
Mobilya (kerevet minderler. Sökülmemiş)
Dut yaprağı
Eşyayı beytiye (dolap, konsol, döşeme, gardrop ve emsali hacimli eşya)
Fıçı (boş ve cesim bombalar)
Fidan (garsedilecek zihayat fidanlar)
Hasır mamulâtı (her nevi)
Hububat sapları (tazyik edilmemiş)
İpek kozası
iskemle (sökülmemiş)
Kamış (boyalı veya mamul)
Karyola (aomyalı. Sökülmemiş)
Kızak (ağaç ve madeni. Hayvanla cerrolunur)
Koza (taze, kuru, delik, İpek kozaları)
Koza talaşı (ipek böceği kozası artıkları)
Lavabo ve emsali
Mantar şişe tıpaları
Ot (kuru ve tazyik edilmemiş)
Pamuk (tazyik edilmemiş)
Peynir (taze, tussuz)
Saman (tazyik edilmemiş)
Sandalye (sökülmemiş ve portatif olmıyan)
Saz (boyalı zaz ve kamışlar. Demet halinde)
Sepet (müzeyyen lüks sepetler)
Süt ve mamulâtı (taze)
Süpürge (her nevi)
Talaş (tazyik edilmemiş)
Tereyağı (taze ve tussuz)
Yaprak (zihayat. Dut yaprakları gibi) Yosun (tazyik edilmemiş) (6599)
Portakal, Limon ve emsaline tenzilât.
15/10/934 Tarihinden itibaren, en aşağı beş ton olmak veya beş ton ücreti verilmek şartile, bir istasyondan diğer her hangi
Fatih Sulh Üçüncü
934/76 Hastane İsmi No.
vefatı
=□ 579 Ali Halil 13-2-934 Cerrah Paşa hastanesi
= 358 Mehmet Ali 25-2-934 „ »» )•
748 Alber Simko 1-3-934 ,, ,, ,
=s 5107 Hakverdi Tahir 2-3-934 „ / „
= . • • 235 Hüseyin tsa 14-3-934 ,, „ „
1182 Mustafa Fevzi 28-3-934 „ „ „
Abdullah
= 1222 Muharrem Hüseyin 3-4-934 •»
2859 Halil İbrahim 7-4-934
= 1392
1318 Hüseyin Arif 12-4-934
= 1101 Mehmet Niyazi B. 4-4-934 „ ») »»
==■ 1494 Haşan Ahmet 9-4-934
1627 Hamdi llyas 18-4-934 »» M *
= ■ 375 Sabri Haşan 19-4-934 )» »I „
= 1886 Leonida Aleksi 22-4-934 M
=/51 102 Hrütyun Dergu- 21-5-934 Ermeni „
mik Sebyan
Bâlada N. ra ve esamisi yazılı ölülerin terekesine mahkememizce vaz'iyet edilmiş olduğundan tarihi ilândan itibaren alacak ve borçluların bir ay ve iddiayı veraset edenlerin üç ay zarfında mahkemeye müracaatları lüzumu beyan ve bu müddet zarfında müracaıt vukubulmadığı takdirde tereke mebaliğin hâzineye devir edileceği ilan olunur :
Lira K.
200 00 Büyük çarşında eski yağlıkçılar yeni örücüler caddesinde 14/j8 No. lı dükkânın 1/8 hissesi.
915 00 Oraköyde Uncu sokağında yeni 38 ilâ 44 No. iı kârğir hane ve altında bir fırın ve bir dükkânın 1/16 hissesi.
385 00 Şeyh Mehmet Geylâni mahallesinde arpacılar caddesinde 34, 36 No. İr iki dükkân tarzında bilâ hava dükkânın 1/4 hissesi.
41 67 Küçükpazar da Hoca Hayrettin mahallesinde Kazancılar sokağında 8 No. lı kârğir dükkânın 1/12 hissesi.
110 00 Küçükpazarda Hoca Hayrettin mahallesinde Kazancılar sokağında 36 No. lı dükkânın 3/15 hissesi.
138 50 Kasımpaşada Camiikebir mahallesinde Debbağ-hane caddesinde 24, 26 No. lı fevkmda odaları müştemil dükkânın 1/6 hisesi.
208 38 Hocapaşa mahallesinde Muradiye caddesinde 46/21 No. lı maa hava dükkânın 129600/3110400 hissesi.
97 52 Boğaz içinde Kandillide Mezarlık sokağında tapu kaydı mucibince 11700 küsûr metre ter-biinde bulunan Taşhbağ denmekle maruf bağ mahallinin 458/1440 hissesi.
233 00 Beyoğlunda Kamerhatun mahallesinde Kalyoncu kulluğu caddesinde 29/37 No. lı gazinonun 30/840 hissesi.
56 25 Beyöğlunda Hüseyin ağa mahallesinde Sultan çeşmesi sokağında tamamı 129 metre terbiinde bir kıt’a arsanın 1/4 hissesi.
Yukarıdaki emlâk satılmak üzere dört hafta müddetle muza-
yedeye çıkarılmıştı ır. ihalesi 27/10/934 Cumartesi günü saat on
beşte icra kılınacağından taliplerin pey akçalarile beraber Mah-lûlât kalemine müracaatları. "6086,,
SARAY ( eski Glorya) 9, ve 10 Birinci Teşrin SALI ve ÇARŞAMBA Raşit Rıza tiyatrosu ( Hedefsiz Buseler ) 3 Perde
Yazan : Birabeau Nakleden : Feridun Dekorlar : (D) grubu Gişeler her gün açıktır.
Fatih sulh 3 üncü hukuk hâkimliğinden:
Mahkememizce terekesine va ziyet olunan Davutpaşa mahallesinde Hekimoğlu Alipaşa cad-desinda 125 numarada sakin iken vefat eden bahçıvan îs-tavrinin tarihi ilândan itibaren alacak ve borçlularının bir ay ve iddiayı veraset edenlerin 3 ay zarfında mahkemeye müracaatları aksi takdirde terekesinin hâzineye devrolunacağı ilân olunur.
İstanbul Ziraat Bankası Gayrimübadil-ler Emvali Satış Komisyonundan:
Sıra Semti Mahallesi Sokağı Cinci Hissesi Emlâk Hisseye göre mu-
No. su No. su hammen kıymeti
1323 Boğaziçi Yenimahalle Bakkal 66 metre arsa Tamamı 5 100 T. L.
1326 Kadıköy Caferağa Orta Kagir hane 1/2 3 2000
1327 Boğaziçi Yenimahalle Pazarbaşı ve Fıçıcı sokakları Ahşap hane ve dükkân 1/2 124-1 E. 900
ihale bedellerde yüzde yedi buçuk pey akçeleri nakten veya gayrimübadil bonosıle ödenmek üzere açık arttırma ile müzayedeye çıkarılıp talipleri çıkmadığından ve verilen bedel haddi lâyık görülmediğinden dolayı ihaleleri bir hafta sonraya talik kılınan yukarıda evsafı yazılı gayrimenkullerden 1323 ve 1327 numarahlara ihale tarihi olan 18-9-934 tarihinde yine • talip çıkmamış ve 1326 numaralı mala da verilen bedel haddi lâyık görülmemiş olduğundan bunlar bir ay müddetle pazarlıkla satışa konmuştur.
İhaleleri 18/10/934 Perşembe gününde saat on dörtten itibaren yapılacaktır. Talip olanların ve izahat almak isteyenlerin bu müddet zarfında Galatada Gümrük sokağında eski Kredi Liyone Bankası binasında müteşekkil satış komisyonuna müracaatları ve pey akçelerinin dahi ihale gününden evvel yatırılarak makbuzunun ibrazı lâzımdır.
Bu sene vergisiyle Belediye resimleri vesair masraflar müşteriye ait olup şartname de banka binası kapısına asılmıştır. “5915,,
bir istasyona yapılacak nakliyattan maktûan :
Beş tona kadar olan ağırlık için ton başına 20
Beş tondan fazlası için beş ton ücreti olan 100 7,5 lira
liraya, ilâyeten beher fazla ton başına ücreti alınacaktır.
Bu ücret, Payas, Dörtyol ve Toprakkale kısmını da ihtiva etmektedir. Bu nakliyata, daha ucuz düştüğü münasebetlerde, şartlarile beraber, meyva ve sebze tarifesi tatbik edilir.
10 Ton veya daha fazla olan mersulelere ayrı vagon verilir.
Ambalajlı olmıyan dökme mallardan asgarî 10 ton ücreti" alınır. Bu nakliyatın ücretleri muvasalatta verilebilir. Bu tarifeye tabi maddelerden karışık olarak bir mersule tertip edilebilir. Tam hamuleli vagonlara, üçüncü mevki bileti olmak şartile, bir muhafız konulabilir. “6552,,
İmtiyaz sahibi: Ali ■ Umumî neşriyatı idare eden yazı işleri müdürü: C. Hikmet Matbaai Ebüzziya