Yevmi makale
“1934,, medeniyeti!
Fransa’da bugünlerde zabıta vukuatı ve cinayetler pek ziyade arttı. Gün geçmiyor ki efkârı umumi-yeyl heyecana sevkedecek kanlı ve esrarlı bir vaka ''olmasın. Halbuki her günkü vukuat, böyle birbirinden korkunç bir şekilde tevali ederken diğer taraftan da (Staviski) meselesinin dedikoduları bütün şiddetiyle devam ediyor. (Staviski) reza- . letini müteakip, malûm olduğu üzere, bir parlâmento tahkik heyeti teşkil edilmişti. Bu heyet el’an işini bitiremedi ve hâlâ ortaya müs-bet birşey çıkaramadı. Bu mesele Fransayı, adeta (Dreyfüs) meselesi gibi ikiye ayıracak kadar bir aralık vahamet kesbetmişti. Bundan başka bir de İstinaf âzasından Müs-yü (Prens) in katli meselesi vardır. Bu Müsyü (Prens), (Staviski) rezaletleri esnasında birgün bir şimendiferin altında esrarengiz surette parçalanmış olduğu halde bulunmuştu. O va-kittenberi Fransada iki mühim fikir ceryani_ vardır. Sosyalistler ile Radikal Sosyalistler Müsyü (Prens)in hayatı hususiyesinin kirliliğinden dolayı kendi kendine öldüğünü iddi? ediyorlar. Muhafazakârlar, yani Cümhuriyetçiler ise bilâkis Müsyü (Prens)in ( Staviski ) meselesine dair mühim ifşaatta bulunmak üzere olduğuna ve bundan korkanların kendisini, bir tuzağa düşürüp elini ayağını bağladıklarını ve bir trenin altında parçalattıklarını ileri sürü-yorlar/Bu kanlı hâdise hakkında da üç aydır tahkikat devam ediyor. Bu tahkikat esnasında da or-'aya birçok kirli çamaşırlar çıkıyor. Derhal bir taraf bu çamaşırlar diğer tarafa maletmek istiyor, diğer taraf ta ayni suretle mukabelede bulunuyor. Müsyü (Prens)in bu çok feci akıbeti, okadar karşılıklı siyasî ithamlara vesile ittihaz ediliyor, ki arada biçare adamın vefatı büsbütün unutuluyor ve katiller bir türlü bulunamıyor.
İşte bir taraftan bu siyasî ihtilâflar devam ederken geçen gün Marsilyadan Parise gelen bir trenin birinci mevkiinde genç, zengin ve yakışıklı iki yolcu katledilmiş olduğu halde bulunmuştur. İlk tahkikatta bu yolculardan birinin arkadaşını katlettiği ve sonra da kendi kendine öldüğü anlaşılmıştır. Bidayette pek esrarengiz görünen bu çifte ölüm vak’asının mahiyeti ertesi gün kısmen tenevvür eder gibi olmuştur. Filhakika zabıta bu iki adamı teşhise muvaffak olmuş ve bunların ikisinin de on sene evvel birer kadın öldürdüklerini, binaenaleyh birer katil olduklarını ve şimdi de o yüzden birbirlerini öldürdüklerini meydana çıkarmıştır. Maa-mafih zabıtanın bu tefsirini d( gazeteler kabul etmemiş ve va’ a esrarengiz şeklini muhafaza etmekte bulunmuştur.
İşte Fransada cinai vakaların bu kadar kesretle ve esrarlı bir surette tevali etmesi münasebetiyle (Pöti Parizyen) gazetesinin maruf muharrirlerinden (Moris Praks) bir makale yazarak, Fransadaki bakikî zabıta vakalarının, dehşeti, esrarengiz olması ve tevali etmesi itibariyle polis roman ve hikâyelerini çok geçtiğini, tahayyül ve tasavvur kuvveti en fazla olan romacıların bile her günkü hakikî vakayii cinaiyeye benzer vakalar düşünüp yazmaktan aciz kalacaklarını söylemektedir. (Moris Praks) daha bu yolda bir çok mütalâat yürüttükten sonra bütün bu hadi-satın bir kelime ile telhis edilebileceğini ilâve adiyor ve işte (1934 medeniyeti) budur diyor.
Fransanın en büyük gazetelerinden birinde en maruf gazetecilerinden birinin ağzından çıkan bu söz, ve bütün Fransayı saran ve sarsan siyasî, adlî ve adi cinayetlerin yegâne ve hakiki sebeplerini (medeniyetlerinin) bugünkü haline isnat etmesi çok ziyade calibi dikkat değil midir ? Zaten garp âleminin son sekiz on senedir uğradığı siyasî, içtimai ve iktisadi buhranlar üzerine, Avrupa medeniyetinden şikâyeti mutazammın pek çok neşriyat olmuştur. Dünyanın maddî ve manevi huzur ve rahatını kaçıran bütün hâdisatın, garp medeniyetinin inhitata uğramasından ileri geldiğine dair pek çok Devamı 2 inci sahifede
33 kişinin boğulması faciasına sebep olan “Afitap» motora ve “Fâruzan» şilebi Heybeliadada
Tüyler ürperten bir facia!
Heybeli sularında Fruzan vapuru bir mavnayı parçaladı, 33 kişi boğuldu!
Gece yansından sonra vukubulan faciadan kurtulanlar 22 kişidir — Motor kaptanı uyuyor! —Vapur kaptanı sarhoş mu idi? —Kurtulanlar ne diyorlar?
Hazin bir intiba: Kazadan sonra Yalovada Heybeliadaya gelenler, kurtulanlar ile kucaklaşıyorlar
“Yalova,, dan kalkmadan evvel
Bu elim kaza hakkında dün bir muharririmizin icra ettiği tahkikatın neticelerini aşağıya yazıyoruz :
Yalvvanm Baltacı çiftliği önünde demirli bulunan “Afitap motörü, cuma günü îstanbula getirmek üzere 4 bin kilo sebze yüklemiştir. 4 bin kilo, bu mo-töre nazaran çok bir hamuledir’ Halbuki sebzelerin sahipleri de herzaman olduğu gibi, aynı mo-törle îstanbula gelmek emelin-dedirler. Bunlardan başka, yine
Devamı 7 inci sahifede
İsveç Veliahtı ve Prensesler
Dün gece Mudanyadan şehrimize geldiler
Misafirlerin bugün abidelerimizi gezmeleri ve Yalovaya gitmeleri muhtemeldir
İsveç Veli-ahtı Prens Güstav Adolf Hazretler i y 1 e refikaları ve kerimeleri pren sesler hazretleri dün akşam saat 7,5 da Mudanyadan Ertuğrul yatıyle hare-
ket ederek ge- Veliaht Hazretleri Ankarada İsmet Paşa Kız Enstitüsünde
ce saat on bire doğru limanı- zevat refakat etmekte idi. miza muvasalat etmişlerdir. Limana muvasaleti müteakip
Veliaht Hazretlerine mutat ' Devamı 2 inci sahifede
“Harp, en yüksek mahkemedir,,
“Mücadele ruhunu kaybeden millet ölmüştür,,
M. “Musolini,,, yalnız eğlence ve rahat düşünen milletlerin yaşıyamıyacağmı söylüyor
Evvelki gece saat 2,5 ta, Heybeliada açıklarında tam manasiyle bir facia olmuş *‘Fi-ruzan,, şilebi Yalovadan gelmekte olan “Afitap,, motörü-nün yedeğindeki mavnaya çarpmış, mavnanın içinde bulunan elli beş kişi denize dökülmüştür.
Koca Bahrimuhitte vukubulan vapur kazalarında bile ekseriya pek az insan ölürken bu kaza tüyler ürpertici bir netice vermiş, dördü kadın ve biri çocuk olmak üzere 33 yolcu, gecenin karanl ğı arasında sular içinde kaybolup gitmiş, boğulmuştur.
Heybeli açıklarındaki facia
Kazadan kurtulanlar neler söyliyorlar?
“ ... baktım, hep beraber boğulacağız, Hediyenin karnına bir tekme vurdum, kurtuldum ... „
lara reğmen, dün, bütün İstanbullular, moda bahsini tutturmuş kadınlar gibi, başka hiçbir şeyle alâkadar otamadan bir tek mevzuun yani Marmara faciasının dedikodusunu yaptılar :
— Yüz kişi boğulmuş!
— Ne yüzü yahu, yüz yetmiş kişi i
— Kaptan sarhoşmuş!
Devamı 7 inci sahifede
t---------------------------
Yeni Tarihî Tefrikamız “İttihat ve Tarakki,, ile “Hürriyet ve İtilâf,, karşı karşıya
Fürazan„ın kaptanı jandarmalar arasında Heybeliadada ilk isticvaba götürülürken
Dün, İıtanbulun kurtuluş bay-ramiydi... Dün muazzam bir resmi geçit yapıldı... Dün, İsveç Veliahtı Güstav Adolf Hazretleri îstanbula teşrif buyuracaklardı... Hülâsa, dün takvimden, içine birçok ehemmiyetli hâdiseleri sığdırmış rtarihî bir yaprak kopardık. Fakat bütün bun-
LFMahmut Şevket vakasının içyüzü
Bu kanlı vnk’anın bilinmi-yen tarafları, fedaileri, saik-leri... ve daima perde gerisinde iş gören asıl elebaşılar... Pek yakında neşre başlayacağız
_______________________________________(
İtalyan Başvekili ‘‘Sinyor Musolini “harbe^ niçin hazırlanıyorum,, ser lavhası ile yeni bir makale yazmış ve sekiz yaşından başlayarak 55 yaşına kadar İtalyanları asker-leştirmek tedbirlerine niçin müracaat ettiğini izah etmiştir.
Sinyor Musolini bu son kararını faşizm ihtilâlinin ysni ve en mühim safhasını saydıktan sonra bu tedbirin hemşehri ile askeri 47 sene bir tek cüzitam] sayacağını söyliyor ve İtalyadan başka hiçbir milletin milyonlarca insanı kırk yedi sene askerliğe bağlıyacak tarihî, siyasî ve manevi şeraiti haiz olmadığını anlatıyor, muvaffakiyetten emin olduğunu da ilave ediyor.
Sinyor Musolini bu makalesinde İtalyayı dünyanın en disiplinli milleti sayarak son tedbirlerin bundan Devamı 2 inci sahifede
Yeniden harbin faziletlerinden bahseden İtalya Başvekili M. “Musolini»
İstanbulun kurtulduğu gün!
Bütün İstanbul dün kurtuluş bayramını heyecanla tes’it etti ve büyük bir geçit resmi yapıldı
Kurtuluş bayramı münasebetile dün yapılan geçit resminden muhtelif intibalar
16 Mart 1920 senesinden itibaren 6 Teşrinievvel 1923 tarihine kadar şehrimizi işgalleri altında bulunduran müttefikin kıtaatı, bundan tam on bir yıl evvel bugün İstanbulu tahliye
etmişlerdi. Ayni gün saat tam onda Şükrü Naili Paşanın kumandasındaki Millî ordu bu güzel şehrimizi ikinci defa fethederek halkın coşkun tezahüratı arasında İstanbul^ girmişti.
İstanbul halkı bu tarihî ve şerefli günü, her sene olduğu gibi, dün de parlak şekilde tes’it etti.
Devamı 6 inci sahifede
ZAM A N
___________Teşrinievvel 7
İspanyada vaziyet vahim
^SONe^IHABERLER^
Yeni hükümet İspanyada karışıklığı düzeltip vaziyete hakim olacak mı?
Reisicumhur, işin kurşunla değil, milletin reyile halledilmesini istiyorsa da bunu dinliyen olmadı
Ispanya Meclisi toplandıktan sonra, ilk iş olarak, Başvekil Samper kabinesini iktidar mevkiinden düşürdü. Katoliklerin kendisine itimattan vazgeçmeleri, solların yardıma koşmamaları üzerine İspanya Başvekilinin başka birşey yapmasına imkân kalmamıştı. .
Samper kabinesinin iatifasile Lpanyada cumhuriyet rejimi buhranlı bir devre daha girmiş oluyor. Esasen memleket yarı örfi idare altında yaşamakta idi. Çünkü hükümet vasi mikyasta ihtilâl tertibatı keşfetmiş ve sol müntehasma mensup olanlar tarafından kullanılacağı anlaşılan hır sürü bomba, tüfek, mühimmat vesaire ele geçirmişti. Diğer taraftan I.-panyada bir ekseriyet hükümeti teşkil edebilmek için katolıklerle çiftçilerin ve radikallerin anlaşmaları lâzımdır. .
Yalnız katolikler mevkilerinden istifade ederek ış başına gelecek olursa bütün memleketin ihtilâl içinde yüzeceğinde şüphe yoktur. Çunku bunlar sol fırkalarınca faşist ve cümhuriyet düşmanı sayılmaktadırlar Bu sebeple memlekette ihtilâl çıkmaması için solun memnun edilmesine ve yeni hükümetin ekseriyet sahibi olmasına pek ehemmiyet verılmıyeccktır.
Birkaç gün evvel Reisicümhur Zamora fırkaların daha muvazeneli ve daha makul çalışmalarını tavsiye etmiş ve işin kurşunla değil, reyle halledilme.ini i.temijti. Bun» rağmen birkaç gOndenberı ispanyadan gelen haberler ortalığın karmakarışık olduğunu göster inektedir. Bu kan-şıklık ortasında yeni bir hükümet teşekkül etmiş ve sabık Başvekil bu hükümet içinde Hariciye Nazırlığını deruhte etmiştir.
Yeni hükümetin vaziyete hâkim olup olamıyacağı önümüzdeki günler-de anlaşılacaktır. ’ ~
O. R.
Yevmî makale
“1934,, medeniyeti!
Birinci sahifeden devam kitaplar çıkmış, pek çok tetkikler yazılmış, pek çok makaleler intişar eylemiştir. Hatta bu fikir buhranı yüzünden ne söyliyeceklerini şaşıran ve (Garp medeniyeti artık iflâs etmiştir. Hakiki medeniyet uzak As-yadadır. Binaenaleyh kendi medeniyet ve mezhebimizi bırakıp “Buda,, mezhebini kabul edelim) diyen muharrirler ve mütefekkirler bile zuhur etmiştir. Fakat hiç bir muharrir, hiç bir gazeteci Müsyü (Praks) ın yazdığı gibi bir memleketin bütün vakayii cinaiyesini böyle müthiş bir kelime ile telhise kadar varmamıştır. Bir şimendiferde iki yolcunun birbirini öldürmesi veyahut esrarengiz surette ölmeleri üzerine “Bu cinayetler 1934 medeniyetinin eseridir !„ demek için Garp âleminin hakikaten pek çok şaşırmış olması lâzım gelmez mi? Bizce Av-rupanm içinde bulunduğu en vahim hal, bugün kendi hatası olarak çektiği maddî ıstıraplardan ziyade böyle kendi medeniyetinden yine kendisi şüphe etmesidir. Çünkü bu şüphe kuvvei maneviyenin kırılmış olduğuna, itimadı nefs kalmadığına delâlet eder. Nefislerine itimatlarını kaybedenlerin ise istikballeri daima çok muzlimdir.
Herhalde Avrupanın bugün içinde bocaladığı fikir buhranı ve bu buhranın hergün tevlit etmekte olduğu yeni yeni ve garip garip te-celliyat bizler için çok dikkat ve ibretle takibe sezadır.
ZAMAN
Harp, en yüksek mahkemedir
7 inci saihfeden devam dolayı muvaffak olacağını söylemekte ve hayatın konforuna kendilerini veren, fazla incelen insanların bu yaşayış tarzına yabancı kalan insanlara mukavemet edemiye-ceğini izah etmektedir.
İtalya Başvekiline göre Roma imparatorluğunun inhitatı genişlemesinden ve genişlerken derinliğini kaybetmesinden ileri gelmiştir. Roma genişlediği sırada kendini sefa-hete kaptırmış, Şarktan sızan se-fahet Romayı kaplamış, bunun üzerine Roma rahata alışarak para île asker tutmağa başlamış, nihayet, Roma hududu üzerindeki daha az medenî, fakat daha çok canlı milletler onun hududuna dayanarak tarihte yeni bir devir açmışlardır. Onun için bir insanın askerce yaşaması, harp zamanında olduğu kadar sulh zamanında da en faydalı şeylerden biridir.
Sinyor “Musolini,, bugünkü milletleri bu bakımdan tahlil ederken Sovyet Rusyanın askerî - İçtimaî bir felsefeye doğru gittiğini, Japonyanın bütün kudretini geniş bir imparatorluk vücude getirmeğe hasrettiğini, İngiltere imparatorluğunda doğumların azalması meselesinin mühim olduğunu, Amerikada askerliğe çağırılanların az olmakla beraber Amerikalılarda cengâverlik ruhunun kuvvetini muhafaza ettiğini söylemiş ve şu sözleri ilâve etmiştir:
“ Bir insanın elde edeceği imanın en kuvvetlisi millî toplulak uğrunda canını feda etmesidir. „
“ Musolini „ makalesine şu sözlerle nihayet vermektedir:
“ Mücadele ruhunu kaybeden
İsveç Veliahtı ve Prensesler
Birinci sahi fadan devam polis beşinci şube müdürü Da-niş bey bir motörle yata giderek Prens Hazretlerine beyanı-hoşamedi etmişler ve emirlerini istifsar eylemişlerdir. Veliiaht Hazretleri ve ailesi erkânı karaya çıkmak arzusunu izhar ettiklerinden emirlerine hazır bulundurulan Sakarya motöriy-Ie Seyrisefain rıhtımına çıkmışlar ve hazırlanan otomobillerle şabık İsveç sefiri müsyü Vali an ber gin ikâmetgâhına azimet buyurmuşlardır.
Veliahtı Hazretleri Prensler seyahat dolayısile yorgun bulunduklarından dün gece kimseyi kabul etmemişlerdir.
Bugün şehir dahilinde bir tenezzühte bulunmaları ve başta camiler ve müzeler olduğu halde tarihî abidelerimizi ziyaretleri muhtemeldir.
Bu gece şereflerine Perapa-las otelinde Vali ve Belediye Reisi Muhittin Bey tarafından hususî bir ziyafet keşide olunacaktır. Aynı zamanda İsveç Sefarethaneside şereflerine hususî bir çay ziyafeti verecektir.
Veliaht Hazretlerinin şehrimizde bulunacakları müddetçe, askerî müesseselerimizi ve bu meyanda Harbiye mektebini, Harp Akademisini, Deniz harp mektebini ve Üniversiteyi ziyaretleri muhtemeldir.
Malûm olduğu üzere prens Güstav Adolf Hazretleri ve aileleri Ankara - Karaköy tariki-le muvasalet ettikleri Bursada bir gün bir gece kalmışlar ve bu müddet zarfında Gazi Hazretlerinin ikametlerine mahsus köşkte ikamet at-mişlerdir.
Misafirlerimiz Bursa da bulundukları müddetçe tarihî mahalleri ziyaretten sonra Ulu dağa çıkmışlar, ve tstanbula avdet etmişlerdir.
Veliaht Hazretlerinin yarın Ertuğrul yatıyla Yalovaya giderek akşama avdetleri de muh-temldir. Mamafi henüz kararlaşmış birşey yoktur. Bu seyahatin icrası veya ademi icrası tamamen arzularına tabidir Ayni zamanda Boğaziçinde ve Adalarda tenezzühte bulunacaklardır.
Misafirlerimiz mütenekkiren 3 günlük ikameti mütaakip İzmir ve Bergama tarikile Afyona gidecekler ve Toros trenine ra-kiben Halebe azimet edeceklerdir.
bir millet ölüme mahkûmdur. Devletler arasındaki münasebetlerde son kararı harp verir. Harbi “milletlerin en yüksek mahkemesi,, diye tarif ediyorum. Bu, böyledir. Çünkü zafer ve hezimet, devletlerin birbirine karşı mevkilerini ve derecelerini tayin eder. Harbin hükmü, nihaîdir, kat’idir. Bu hüküm, ancak yeni bir harp ile temyiz edilir.
Bir devletin zaferi, yalnız askerî bir mahiyeti haiz değildir. Zaferin neticesi her sahada hUsolunur.
Bu yenilmemezlik yüzünden her Romalı gurur ile “ben bir Romalı hemşehrisiyim,, diyordu.
Asilere karşı topçu ve tayyare kullanıldı
Üç, dört ay evvel İspanyada vukubulan karışıklıklardan biı sahne ve İspanya Reisicumhuru M. “Zamora,,
ve
Katalonya, ispanyadan ayrılıyor, müsademeler ve karışıldıklar esn İsında ölenler yüz kişiyi buldu Londra 6 (A.A.) —
Royter ajansının Madritten öğrendi-diğine göre, As-turi eyaletindeki ihtilâl hareketi korkulacak bir şekil almıştır. Asturide örfî idare ilân e-dilmiştir. Bu eyaletteki bütün jandarma kışlaları ihtilâlciler tarafından işgal edildiği ve karışıklıkları bastırmağa teşebbüs eden zabıta kuvvetlerinin Madrite doğru çekilmeğe mecbur edildiği söy lenmejktir.
Oviedoda tüfeklerle müsellâh grevciler ile polis kuvvetleri arasında kanlı çarpışmalar olmuştur. Hastaha-nelere beşi ölü ve onu polis memuru olmak üzere, bir çok yaralı kaldırılmıştır. Bir tayyare filosu asker kıtaları gelmiştir.
Katalonya, İspanyadan ayrılıyor
Barselonda da örfî idare ilân edilmiştir. Katalonya Parlâmentosunun, Katalonyanın istiklâlini ilân etmesi bekleniyor. Zabıta 300 kişi tevkif etmiştir. Posta ve telgraf muhaberatı durmuştur. Asker kuvvetleri sokaklarda devriye gezmektedir. Bazı karışıklıklar olmuş ve altı kişi yaralanmıştır.
Her taraf müthiş karışık
Sensepastiyen’de birçok ölü ve yaralı olduğu bildiriliyor. Bilbao ile bütün münakalât ve muhaberat kesilmiştir.
Valansiya'da şehir susuz
elektriksiz kalmıştır. Şehirde yiyecek de yoktur.
Sen Sebastiyan 6 (A.A.) — Bil-baodan bildiriliyor: Asiler, zorlu bir çarpışmadan sonra, Eibar silâh fabrikasını ele geçirmişler ise de sonra askerler bunları dışarıya atmışlardır. Eepeyce ölen ve yaralanan vardır.
Topçu havaya ateş ediyor
Sen Sebastien 6 (A. A.) — İntizamı muhafaza ve grevci gruplarını dağıtmak için topçu efradı çağırılmıştır. Topçu havaya ateş etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Şehrin muhtelif noktalarına mit-ralyoz bataryaları konmuştur.
Grev Vilâyetin birçok şehir ve köylerine yayılmıştır. Mondragov da hücum kıtaatı dündenberi asiler tarafından muhasara altında bulunan bir karakolu kurtarmışlardır.
Birçok kimseler tevkif edilmiştir.
Tayyareler asilere bomba atıyor
Madrit 6 (A. A.) — Altı tayyarenin Meresde dün asilerin üzerinde uçtuğu teyit ediliyor. Asiler bombardıman korkusile yerlerini terk etmişlerdir.
Mauzaneda da dağlarda ihtilâl-cılar tüfek belkide mitralyozlarla müsellâh oldukları halde bir p.iyade bölüğü ile takviye edilmiş olan muhafızlara saatlerce mukavemet etmişlerdir.
Asiler bugün trenle takviye kıtaatı gelmesine mani olmağa çalışacaklardır.
Müsademeler oluyor
Madrit 6 ( A. A. ) — Tam sayısını meydana çıkarmak mümkün olmamışsada, bugüne kadar epey ölen olmuştur. Asturiyosta vaziyet çok ağırdır. Ve asiler buradaki köylere kakimdirler.
Miyereste gerek asilerden ve zabıtadan on kişi kadar öldürülmüştür. Tüfek ateşi saat sekize kadar sürmüştür. Silâhlı asker kıtaatı, asileri kuşatmak için Aviedo, Val-ladoit ve Leon şehirlerinden ileriye çıkmışlardır. Birçok şehirlerde grev teşebbüsleri haber veriliyor.
Madritte fevkalâde tedbirler
Madritte, hükümet fevkalâde tedbirler almıştır. Her geçen yol-
İspanya Reisicumhuru M. “Zamora,,
cunun üstü başı aranmaktadır. Başlıca resmî dairelerin bulunduğu yerlerle civar sokaklar projektörlerle taranmaktadır. Varoşlara asker yerleştirilmiştir. Mühim sokaklarda makineli tüfek müfrezeleri bulunduruluyor.
Saat 20 den sonra sokağa çıkılmıyacak
Madrit 6 (A.A) — Dün akşam, radyoda konuşan dahiliye nazırı, halka, ehemmiyetli bir sebep olmadıkça, saat 20 den sonra sokağa çıkmamalarını tenbih etmiştir.
100 kişi öldü
Paris 6 (A.A.) — ispanyadan 8-45 te gelen en son haberlerden, şimdiye kadar 100 kişinin öldüğü anlaşılıyor. Sabahın üçüne kadar resmen itiraf edilen ölü sayısı 31, yaralı sayısı da 46 îdi.
Ankara şilt finali tekrarlanacak
Ankara 6 (Telefonla) — Halk Fırkasının tertip ettiği şilt müsabakalarında Gençlerbirliği galip geldiği halde bir oyuncunun yaşının küçük olması yüzünden hükmen mağlûp sayılmıştı. Yapılan itiraz üzerine Istanbuldaki Futbol Federasyonu gençlerin hakkını teslim etmiş ve şilt final maçının yeniden yapılması kararlaştırıl iniştir.
Tramvay Şirketi dava açtı
Ankara 6 (Telefonla) — İstanbul Tramvay Şirketi, Şûrayı Devlete bir dava ikame etmiş ve mesele Birinci Deavi dairesine havale olunmuştur.
iki tayin
Ankara 6 (Telefonla) — Açık bulunan Birinci Umumî Müfettişlik asa yş müdürlüğüne ikinci sınıf Mülkiye Müfettişlerinden Niyazi, İstihbarat Müdürlüğüne Hukuk Müşavir muavini Burhan Beyler tayin edilmişlerdir.
Nurullah Esat Bey
Ankara 6 (Telefonla) — Sümer Bank umum müdürü Nurullah Esat Bey bugün “dün,, şehrimize döndü.
Emlâk Bankası Müdürlüğü
Ankara 6 (Telefonla)— Açık bulunan emlâk ve eytam bankası Umum Müdürlüğüne merkez bankası Umum Müdür muavini Cevdet Beyin tayini Âli tasdika iktiran etmiştir.
Gazi Hazretleri
Bulgar Kralının cülusu münasebetiyle tebrikâfta bulundular
Ankara 6 ( A. A. ) — Bulgar Kralı üçüncü Borîs Hazretlerinin cülûsu yıl dönümü münasebetiyle Reisicümhur Hazretleri aşağıdaki tebrik telgraflarını göndermişlerdir:
Haşmetlü üçüncü Bor is Hazretler i Bulgaristan Kralı
Sofya
Zatı Haşmetanelerinin cüluslarının yıl dönümü münasebetiyle samimi tebrik terimle beraber şahsî saadetleri ve Bulgı ristanın refahı hakkındaki temennilerimi beyana müsaraat eylerim.
Gazi M. Kemal
Bulgar Kralı Hazretleri aşağıdaki teşekkür telgrafını göndermişlerdir. Reisicümhur Gazi Mustafa Kemal Hazretleri
Ankara
Zatı devletlerinin temenni ve tebriklerinden fevkalâde mütehassis blarak en samimî teşekkürlerimi arzederim
Boris ---------------El------------1—
Fahrettin Paşa Adanaya vardı
Adana 6 (A.A.) — Ordu müfettişi Fahrettin Paşa ve yanlarında bulunan zevat dün şehrimize gelmişlerdir.
Dil Cemiyetinin teşekkürü
Ankara 6 (A. A.) — Türk Dili Tetkik Cemiyeti Umumî Kâtipliği Matbuat umum müdürlüğüne şu mektubu göndermiştir :
“Dil Bayramı günü matbuat, ajans ve radyolar tarafından gösterilen büyük ve içten çalışmadan dolayı bu işi benimseyerek candan uğraşan yüksek makamınızla bütün gazetelere, Anadolu ajansına Ankara ve İstanbul radyolarına karşı duyduğumuz teşekkürlerin iblâğını diler saygılarımı sunarım efendim.,,
Çin Heyeti Ankarada
Ankara 6 (Telefonla) — Çin askerî heyeti bugün şehrimize gelmiş, istasyonda Erkânı Harbiye ikinci reisi Asım Paşa ve askerî erkân tarafından karşılanın ştır. Heyet erkânı İmalâtı Har-biyeyi, Millî Müdafaa vekâletini gezdiler,
Vilâyette yeni memuriyetler
Ankara 6 (A. A.) — İstanbul Vilâyetinin hususî idaresiyle belediyesinin teadül cetvellerinde bazı memuriyetler için kabul edilmiş olan maaş dereceleri bu dairelerin birleşmesinden sonraki vazifelerin ehemmiyet ve şümulüne göre az bulunmuş ve muamelâtın genişlemiş ve çoğalmış olmasından dolayı yeniden bazı memuriyetler ihdası Vekiller Heyetince muvafık görülmüştür.
Baytar ve orman memurları
Ankara 6 ( Telefonla ) — Baytarların, orman memurlarının harcırahları hakkında Şûrayı Devlet heyeti umumiyesince bir karar verilmiştir.
Bu karara göre, bundan sonra baytarlara ve orman memurlarına verilecek harcırah kilo metre esasına göre değil, hakikî masrafları üzerinden verecekleri beyannameye göre tediye edilecektir.
Arttırma ve eksiltme için mühim bir talimatname yapıldı
Ankara 6 (Telefonla) — Maliye Vekâleti, arttırma ve eksiltme kanunu hakkında bir talimatname hazırlamağa başlamıştır.
Bu talimatname, devletle alış veriş edecek müteahhitlerin tatbikatta alman tecrübelere göre, arttırma ve eksiltme formüllerini çok basit bir şekle sokacak, bu suretle müteahitliğe daha çok rağbet temin edecektir. Basit formüllerle devletin ihtiyaçları da daha çabuk görülecektir.
Bu talimatnamenin mühim hükümlerinden biri de şudur : Teminat esasları taahhüt mikdarı yükseldikçe nisbeti azalmak suretiyle bir formüle bağlanmıştır. Külliyetli işler de küçük sermayelerin de iştiraki bu suretle temin edilmiş olacaktır.
Yine şampiyonuz
Güreşçilerimiz yedi sıkletinde şampiyonluğunu kazandılar
Üçüncü Balkan güreş şampiyonasının sonuncu maçları dün gece, yine çok kalabalık bir halk kitlesi önünde Fransız tiyatrosunda yapıldı. Bütün tiyatro, localarından paradisine kadar hınca hınç dolmuştu.
Birinci güreş — ilk güreşi Yugoslav Şneyberge ile Hüseyin yaptılar. Hüseyin ilk denemelerden sonra derhal hücuma geçti ve Yu-goslavı sür’atle bastırdı.
Neticede Hüseyin puvan hesabiyle ve ittifakla galip geldi. Hü-seyinin bu muvaffakiyeti millî Türk güreş takımının üçüncü Balkan şampiyonasında kazandığı ikinci şampiyonluk oldu. Birinciyi evvelki geceki güreşte Yaşar kazanmıştı.
İkinci güreş — 61 kilodan YugoslavyalI Tot ite Yunanlı Salis karşılaştılar. Yunanlı kenai müddetini puvan kazanamadan geçirdi ve neticede puvan hesabiyle yenildi.
Üçüncç Güreş — 66 kiloda, Sa-imle Yugoslav Deluka güreştiler. Saim kısa bir denemeden sonraYu-goslavı bastırdı. Güreş pek heyecanlı bir hale gelmişti. Tefevvukunu güzel bir netice ile tevsik etmek isteyen Saim bütün enerjisile çalışıyor, tuşla yenilmekten olsun kurtulmak gayesini güden Yugoslav ümitsiz bir gayet ve çırpınışla karşı koymaya uğraşıyordu. Çetin ve amansız mücadele yedi dakika beş saniye sürdü ve Saim tuşla kazandı. Bu netice millî ekibimizin kazandığı üçüncü Balkan şampiyonluğu-
Dördüncü Güreş — Dördüncü güreş 72 kiloda Hüseyinle Bulgar
Koef yapacaklardı. Fakat Bulgarin nizamî sıkletten fazla olduğu anlaşıldığı için Hüseyin galip addedildi. Bu suretle takımımız dördüncü şampiyonluğu da kazanmış oluyordu.
Beşinci güreş — 79 kiloda Nuri ile Yunanlı Zamut güreşiyorlardı. İyi bir güreşçi olan Zamutun Nu-rinin karşısında alacağı netice merak ediliyordu. Güreş cidden güzel ve çetin oldu. Neticede Nuri hükmen ve ittifakla galip geldi. Bu suretle takımımız beşinci şampiyonluğu kazanmıştı.
Altıncı güreş — 87 kiloda Mustafa ile Yugoslav Pirşe güreştiler. Mustafa çok hâkim güreşiyordu. Neticede Mustafa puvan hesabile ve ittifakla takımımıza altıncı Balkan şampiyonluğunu kazandırdı.
Yedinci güreş — Ağır sıklette Yunanlı Salaş ile Bulgr Dimitro güreştiler. Güreş heyecansızdı. Neticede Salaş tuşla kazandı.
Sekizinci güreş — Ağır sıklette Çoban Mehmetle Yugoslav Nagi karşılaştılar. Netice de Mehmet puvan hesabiyle ve ittifakla galip geldi. Üçüncü Balkan güreşleri bu suretle neticelenmiş oldu. Türk millî takımımız bu güreşlerde yedi sıkletin de birinciliğini kazanmak suretiyle parlak bir zafer elde etmiştir.
Bohemyans-Fener
Şehrimizde bulunan Çekoslovak-yanın Bohemyans profesyonel takımı ikinci ve son maçını bugün Kadıköy stadında Fenerbahçe-Ateş Güneş muhtelitile oynayacaktır.
7
Teşrinievvel 7
j SÜTUNLAR ARASINDA ]
Halk, sevinç içinde!
Gazetenin birinde bu başlığı görünce İstanbulun kurtuluş günü dolayisile halkın gösterdiği sevinçten bahsolunduğuna rahip olduk. Fakat başlığın alt tarafını gözden geçirir geçirmez bu zehabımızın yerinde olmadığını anladık. Meğer Belediye intihabı sebebiyle halkın sevinç içinde bulunduğu yazılıyormuş.
İntihaplarda heyecan tabiidir. Fakat heyecanın mutlaka sevinç ifade etmesi iktiza eder mi, bunu bilmiyoruz. Çünkü intihap, nihayet bir hak ve bir vazifedir. Hakkını istimal ve vazifesini ifa eden insan, sevinç değil, inşirah duyar: İnşirahın tebarüz şekli vakar olabilir. Se-vincinki biraz daha hafifeedir: Tebessümden kahkahaya kadar değişen bir hafiflik.
Biz, İstanbul belediye intihabı işlerinin tam bir vakar içinde ceryan ettiğine şahit oluyoruz, bunu da tabiî buluyoruz. Fakat intihap sandıkları başına giden halkı sevinç içinde gören gazetenin de bu görüşünde bir sebep ve hikmet bulunduğuna kanaat beslediğimiz için fıkrayı okuduktan sonra düşünmeğe koyulduk.
Acaba halk neden sevinç içinde?.. İlkin hatıra gelen dört senelik faaliyet devresinde - parasızlık sebebiyle- beklenilen işleri görememiş olan eski meclisin tarihe karışmasından dolayı böyle bir sevincin izhar edilmiş olabileceğini düşündük. Fakat yeni meclisin de ayni parasızlıkla karşılaşması mukadder olduğuna nazaran böyle bir ihtimali varit görmedik.
Sonra “ her yeni şeyde tat vardır „ meselini hatırladık, halkın intihap münasebetiyle bu meselin hükmünü isbat eden bir sevinç devresi geçirebileceğini muhtemel gördük. Biraz düşününce bu noktayı da pek varit bulamadık.
Hulâsa boşa koyduk dolmadı, doluya koyduk almadı. Nihayet o gazetenin görüşüne vfe hükmüne iştirak edemedik, önümüzde duran nüshadaki “Halk sevinç içinde „ tik, şu şekle ümit içinde!..
Evet, halk
' Yeni intihap sonunda toplanacak Şehir meclisinin lüzumsuz masraflardan tasarruf suretile hastanelerde yatakları çoğaltacağını, ihtikâr ile mücadeleye girişeceğini, su ve süt meselelerini halledeceğini ve hulâsa candan çalışacağını ümit ediyor.
Sevinç, bu ümitlerin tahakkukundan sonra yüz gösterecektir !
ibaresini düzelt* koyduk : Halk,
ümit içindedir.
Maliye Vekili
Mezunen şehrimize geldi
Maliye Vekili Fuat Bey, dün Ankaradan şehrimize gelmiştir.
Vekil Bey, istasyonda Vali, polis müdürü Beylerle, İstanbul merkez kumandanı paşa, şehrimizdeki resmî ve hususi müessesatı maliye müdürleri, şirket mensupları ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Berayi istirahat 10 günlük bir mezuniyet almış olan Vekil Bey doğruca Büyükadadaki köşküne gitmiştir.
İstiklâl harbi filmi
istiklâl harbinin bütün safhatı-nı gösteren bir filim yapılması kararlaştırılmış ve bunun jiçin İzmire mütehassıs bir heyet gitmiştir.
Hükümet tarafından çektirilecek olan bu filim çok büyük olacak ve İstiklâl mücadelesini bütün azemeti ile gösterecektir.
Öğleden sonra daireler tatil
Alınacak mual lim vekilleri
Tayin işleri bir buçuk ay sonra başbyacak
Şehrimizdeki ilk mekteplere muallim vekili tayinine 15 teşrinisaniden itibaren başlanacaktır. Vazife alacak vekillerin en aşağı orta mektep mezunu olmaları lâzımgel-mektedir.
Bunlar, asker, ağır hasta ve saire gibi mühim mazeretleri bulunan muallimlere vekâlet edeceklerdir.
Sivas meb’usu Rahmi Bey irtihal etti
Büyükadada tedavi edilmekte olan Sivas r S’usu Rahmi Be^ irtihal etmiş, nazesi dün saat on birde kaldırılmıştır.
Cenaze büyük adadan bir istim-pota konulmuş, Eyibe nakledilmiş, orada ikindi namazı kılınmış ve Eyipteki aile makberesine defnolunmuştur.
Cenazede mebuslar, askerî er
kân, Vali ve Belediye reisi Muhittin Beyle Birçok zevat hazır bulunmuştur.
Merhum Rahmi Be^
Merhum Rahmi Bey Sivaslıdır, iyi ve tanınmış bir âiledendir. Tahsilini bitirdikten sonra muallimlik mesleğine girm’şti. Birçok mekteplerde çalıştı, birçok talebe yetiştirdi ve ehemmiyetli, vazifesine bağlı bir muallim şöhreti kazandı. Meşrutiyet devrinde mebusluğa seçildi, bir aralık yine eski mesleğine avdet ettise de Büyük Millet Meclisinin ikinci intihap devresinde tekrar mebus intihap olundu ve bugüne kadar Mecliste vazife gördü.
Namuslu, bilgili, ahlâkı temiz bir insandı. Vefatı teessüre değer.
Demir sanayii
Yeni fabrikalar için tedbirler almıyor
Avrupadaki tetkik seyahatinden avdet ettiğini yazdığımız Sümer bank umumî müdürü Nurullah Esat Bey, Avrupanın muhtelif şehirlerindeki sanayicilerle temas etmiş ve sanayileşme proğramımız etrafında tetkikatta bulunmuştur.
Verilen malumata göre, önümüzdeki bir sene zarfında muhtelif şehirlerimizde ayrı ayrı sanayie ait birkaç fabrika kurulması için icabeden tedbirler alınmıştır.
Bu meyanda 1935 senesi başlarında demir sanayiinin tesisine geçilmesi mukarrerdir. Bundan başka Sümer bank yeni fabrikalarımıza mütehassıs yetiştirmek için her sene Avrupaya on tane talebe gönderecektir. İlk grup yakında yola çıkacaktır.
Haydarpaşa lisesi
Yeni Haydarpaşa lisesi hazırlıkları henüz ikmal edilmediğinden tedrisata başlamamıştır. Bu mektebe kaydedilen talebenin evrakı da Üsküdar ortamektebinde bulunmaktadır.
Mektepteki hazırlıklar bir kaç güne kadar ikmal edilecek ve derhal tedrisata başlanacaktır.
Bir mektep daha açıldı
Bu sene ilk mekteplere fazla müracaat vaki olduğundan şehrimizde yeniden birkaç mektep açılacağını yazmıştık.
Haber aldığımıza göre, Kızıltop-rakta yeni bir mektep daha açılmış va buna Kadıköy kırk üçüncü mektep ismi verilmiştir.
Pek yakında birkaç mektepte şehrimiz dahilinde açılacak ve bu mektepler kifayet etmezse mekteplere birer sınıf daha ilâve edilecektir. Diğer taraftan, ilk mekteplere vaki olan müracaatların kabulüne de devam edilmektedir.
Memurlar rey verecek
Bugün bütün memurlar aileleriyle beraber reylerini istimal edecekler
Dün belediye intihabının altıncı günü idi. Dün ayni zamanda İstanbulun Kurtuluş bayramı olması ve halkın sokaklara dökülmüş bulunması hasebiyle intihap yerleri şimdiye kadar görülmemiş kalabalık manzarası arzediyordu.
Bu itibarla dün, reylerini kullananlar diğer günlere nazaran çok daha fazla idi.
Dün sandıklar, Eminönü kazası dahilinde Lânga mektebinde, Fatih kazasında Balatta Ferah camiinde, Üsküdar kazasında Kuzguncuk Belediye hekimliği dairesinde Beykozda ilk mektepte, Kadıköyünde Zühtü paşa ilk mektebinde,Beşiktaşta Or-taköy camii avlusunda, Beyoğ-lunda Taksim eümhuriyet meydanında camb (kahvede, Sarı yerde ve Yeniköyde, Adalarda Burgaz adasında ve Bakırkö-yünde Mahmut bey nahiyesinde bulundurulmuştur. Mamafi
Meclis reisi dün
Büyük Millet Meclisi reisi Kâzım Paşa dünkü trenle Ankaradan şehrimize gelmiştir. Meclis reisi, istasyonda bir bölük asker ve polis tarafından selâmlanmış, Vali Muhittin, muavinleri Hâmit ve Ali Rıza, Emniyet müdürü Fehmi Beylerle, İstanbul Merkez kumandanı Fehmi Paşa, şehrimizde bulunan meb’uslar ve ailesi efradı tarafından karşılanmış ve Sakarya motö-riyle doğruca Dolmabahçe sarayına gitmiştir.
Meclis reisimiz, burada bazı hususî işlerini tesviye ettikten sonra, meclisin küşadına birkaç gün kala, ailesiyle beraber Ankaraya avdet edecektir.
Haşan Âli Bey geldi
Orta tedrisat umum müdürü Haşan Âli ve maarif müfettişi umumilerinden Salih Zeki Beyler An-karadan şehrimize gelmişlerdir.
Heybeliada açıklarında vakubalan faciada boğulmaktan Icurtalabitenlerden ikisi
Şerhler
“Dalâletler, sayısızdır. Fakat hakikat birdir,,
Schiller
Şerh ve izah:
Dalâletler sayısızdır.Buna şüphe yok. Yalan, riya, kazanç hırsı, şehvet düşkünlüğü, kıskançlık, şöhret iptilâsı hep dalâlet doğuran âmillerdir. İhtiras ile zekâyı muvazeneli tutmak, ihtirasın istediklerine zekâ kuvvetile bir had çizmek her insan için kabil olmı-yor, bu suretle de beşerin tarihine sayısız dalâlet nü-muneleri, faciaları giriyor. Fakat hakikat ki hakka sevgi ve saygı göstermekten ibarettir, hep bir şe-
— Ağabey beni de yaz kurtuldu diye, ne olursun ?
— Ne olacak
— “Sırbiyeli Haşan oğlu Vasıf da kurtuldu,, de ki akrabalar meraktan kurtulup çabuk gelsinler 1 Bu arada, onun isteğini de ye-ayın 12 sinde nihayet bulacak rioe getirişimi çok görmezsiniz de-intihabm en hararetli ve en ? *
faal günü, bugün olacaktan P.a,c,D ,a kor.
Çünkü bugün öğle tatilinden tuIan Mehmet oğlu Alinin anlattık-sonra bilûmum resmî dairelerle ]an da sıkıcı değil: müessesat kapanacak, müdür ve memurlar ailelerile birlikte reylerini istimal edebilmeleri için mezun addolunacaklardır.
Bu münasebetle Halk Fırkası intihap hakkında halkı tenvir ve teşvik için yaptığı propagandaya bugün daha fazla kuvvet verecek ve öğleden sonra hemen her sandığın başında birer hatip bulunacaktır.
Bugün bütün memurlar ve aileleri behemehal reylerini vermek mecburiyetinde olacakları ve sandık başlarında bu yüzden kalabalık bulunacağı cihetle sandık yerlerindeki memurların adetleri eskisine nazaran bir misli çoğaltılacaktır Diğer taraftan rey verme müddetininde saat 18 den 21 e kadar uzatılması muhtemeldir.
ğil mi ?
Fransız harp gemileri
Fransız Bahrisefit filosuna mensup 4 torpito muhribi yarın limanımıza gelecek ve iki günlük bir te-vakl ufu m i eakip tekrar üssülha-rekelerine döneceklerdir. Torpito muhripleri limana muvasalâtlarını mütaakip, top atma’c suretile şehri selâmlıyacak, limandan buna mukabele olunacaktır.
Aynı gün karaya çıkacak olan filotila kumandanı şehrimiz maka-matı Tesmiyesini ziyaret edecek ve kendisine bu ziyaret iâde olunacaktır,Akşam Fransız Sefarethanesinde, bahriyeliler şerefine bir ziyafet verilecek, bunu bir resmi-kabul takip edecektir. Filotila kumandanının Ankaraya giderek hükümet merkezimizi ziyareti de muhtemeldir.
Fransızların gemileri Yunanistan limanlarından gelmektedirler.
kilde tecelli eder. Güneş, iki türlü görülemez. Deniz, üç türlü tasavvur olunamaz, kürenin dönüş tarzında ihtilâf çıkamaz. Hakikat te böyledir, iki veya üç cepheli değildir. Her göz onu olduğu gibi görür, her dil onu olduğu gibi söyler. Fakat ona bakan gözün veya onu söyliyen dilin dalâlet esiri olmaması lâzımdır. O vakit te hakikatin kendi değişmez, hikâyesi değişiri..
ZAMAN
tulanlar neler anlatıyor
Birinci sahifeden devam
göğsünü, geniş bir nefesle ferahlatarak ilâve etti:
— Sonra, geminin kayığı geldi
aldı beni... Ecelim yetmemiş daha
demek...
Ben köprüye çıkarken, biletimi alan memzr karşısındakine:
— Yahu, dedi, benim zihnim karıştı ?
Beriki sordu:
— Neden ?
O cevap verdi :
— Neden olacak; kazaya 56 kişi uğradı dedilerdi. Belki yüz kişi oldu ki, “Ben kazazedeyiml „ diye bilet vermeden geçti 1
Bu tüyler ürperten faciadan bile - bir vapur ücreti kadar da olsa -maddî bir istifade temin etmenin yolunu, fırsatını kaçırmıyan “insanlar,, dan ürkmekten kendimi alamadım.
Naci Sadullah
— Sen, diyor, çıplak İsmaili de ördün mü ?.. Hani don gömlek erdin ona... Nah, şu köşeye otu-)yor, hani !..
— Çıpıak İsmail mi derler ona ?
— Öyle demezlerdi amma, di-ıcekler bundan böyle 1
— Neden ?
Gamsız kazazede, ocak başında asrettin hoca hikâyesi anlatır gibi ikindi:
— O, dedi, en açıkgözümüz ıktı... işin kötüye sardığını görür örmez, başlamış ağırlıkları dö-ünmiye.
için'.arek, donuna, gömleğine fakat prutp fa dalmış deryaya... tasdik edilmemesi bu işi uır tiıü( det için tehir etmiştir. Vekâlı projenin tadiline lüzum görmez İBe münakaşa bir aya kadar ilân edilecek, aksi halde bu iş bir müddet daha uzayacaktır. ____
Maamafih şehrin umumî münakalâtı ve tramvaylardaki izdiham itibarile Belediye, Gazi köprüsünün biran evvel yapılmasının taraftarı olduğu cihetle, bu işinher iki şekilde mümkün olan süratle bitirilmesine çalışılacaktır.
Gazi köprüsü peşin para ile yaptırılacağı cihetle bu köprüyü inşaya talip olan ecnebî gruplar gün geçtikçe 'çoğalmaktadır.
Köprünün üç milyon liraya mal olacağı anlaşılmaktadır.
Açılacak münakaşaya girmek için Leh, Çek, Alman, Fransız, İngiliz hattâ Amerika firmaları hazırlıklar yapmışlardır. İnşaat üç senede biteceği cehetle münakaşanın 935 senesi başlangıcında açılmasına gayret edilecektir.
Eski kâğıt paralar
Yırtık kâğıt paraların İstanbul Merkez bankasında değiştirilmesine devam edilmektedir. Verilen malûmata göre bu gibi paraların değiştirilmesinde bazı esaslı noktalar mevcuttur.
Bu meyanda ortadan ikiye bölünmüş paralar numaralan bir birine benzediği ve daha fazla parçaya bölünmüşler ise her kısımda iki veya üç numara ile bir imza bulunduğu takdirde değiştirilmektedir.
Bundan başka pek fazla eskimiş paralar için Maliye Vekâletinin tamimi göz önünde tululmakta ve bir kısım eskimiş kâğıt paraların Ankarada müteşekkil komisyona göndrilmesi icap etmektedir.
Diğer taraftan Merkez bankasında tepdil edilen kâğıt paralar epeyce çoğalmaktadır.
Üniversitede yangın
Diin Üniversite bir yangın tehlikesi atlatmıştır.
Üniversite rektörü Cemil Beyin ikametine tahsis edilen Üniversite bahçesindeki küçük köşkte dün sabah yangın çıkmış fakat mühim hiç bir şey yanmadan itfaiye tarafından söndürülmüştür.
Yangının elektrik kontağından çıktığı söylenmektedir.
Bir sütçü yaralandı
Dün bir sütçü beygirden düşerek ağır surette yaralanmıştır.
İnekçi Kirkorun uşağı Kadri dün sabah saat 9 da Beyoğlunda Neslihan sokağında süt satmakta iken bindiği beygirden düşmüş ve ağır surette yaralanmıştır.
Kadri baygın bir [halde Beyoğlu hastahanesine kaldırılmıştır.
İstanbul Borsası kapanış
fiatleri 6-10-1934
ÇEKLER
Açılış Kapanış
Londra 614,75 614.75
İNev-York 0,80712 0,8005
I Parİ3 12,06 12,05
| Milano 9.0285 9,2775
| Brüksel 3,4082 3,4045 1
Atina 83,5325 83,4618
Cenevre 2,4375 2,4368
j Sofya 66,63 66,575
Amsterdam 1,1730 1,1725
19,0336 19,0175
1 Stokholm 3,154 3,1514
‘ Şu taı.. 4,2660 4,2625
et runmıya imkân yın L 5,8243
insan, umulmıyan birgu-_ umulmıyan bir şekilde kazaya uğrıyabilir. Fakat kazanm birde göze görünürü, elle tutulanı vardır. Bunların lstanbulda en hafifi ve en bolu sokak aralarında pis sularla ıslanmakır. Çünkü hemen her ev, bulaşık suyunu pencereden sokağa döker, böyle bir banyoya uğrıyanlar kazaya uğramış sayılamazlar. Akıllarını başlarına alarak ve etrafı kollıyarak yürümeleri lâzım gelirdi.
Yine lstanbulda hepimizin sıksık maruz kaldığımız kazalardan biri de karpuz mevsiminde kaldırımlara düşüp gülünç olmaktır. Bu da sokaklara karpuz kabuğu atılmasından ileri geldiğine göre kabahat kazada değil, düşendedir.
Fakat lstanbulda gün başına vukuagelip te kaza diye geçiş-tiriliviren hâdiselerin bir de çok acıklı ve feci olanlarını düşünelim. Bunların başında tramvayların çiğnedikleri çocuklar gelir. Tramvay şirketi kuruluş, idare olunuş ve taşıdığı zihniyet itibarile her türlü tarizine lâyık ve müstahak olmakla beraber bu kaza bahsinde suçlu görülemez, zira ezilen çocukların hemen hepsi, ezilmeğe çanak açan zavallılardır.
Kendi kendilerini ezilmeğe mahkûm eden bu küçük avareleri hergün ve her dakika tramvay arabalarının arkasına sıra sıra asılı görüp duruyoruz.
Bu vaziyette şark şairinin tarif ettiği kaza, zahmet edip t parmaklarını elbette kullanmaz. Lâkin polis, kuvvetini ve salâhiyetini şiddetle kullanırsa bir çok aileler matemden korunmuş olur.
İnhisarlar Vekili
Şehrimizde bulunan Gümrük ve İnhisarlar Vekili RanaBey dün öğle den sonra tir müddet İnhisarlar^mü-düriyeti umumiyesinde çalıştıktan sonra gümrüklere gitmiş ve bazı tetkiklerde bulunmuştur. Vekil Bey, seyahlara gösterilen kolaylıklar hakkında tetkikatta bulunmak üzere lskenderiyeye gidip gelmiş olan Gümrükler Başmüdürü Seyfi Beyle Muhafaza Başmüdürü Haşan Beylerden, seyahatleri ve raporları hak-hında şifahî izahat almıştır.
Hümerik yarın geliyor
Dünyanın en büyük ( Transatlantik ) seyyah gemilerinden olup geçen senelerde limanımızı ziyaret etmiş olan İngiliz bandıralı meşhut “ Hümerik „ vapuru yarın 800 ka-, dar İngiliz ve Amerikan seyyahını hamil olarak limanımıza gelecektir,
Hümerlkln 48 saat kadar limanımızda tevakkufu muhtemeldir.
-ZAMAN -
Teşrinievvel 7
I
2
L
Yeni hükümet İspanyada karışıklığı düzeltip vaziyete hakim olacak mı?
Reisicumhur, işin kurşunla değil, milletin reyıle halledilmesini istiyorsa da bunu dinlıyen olmadı
isoanva Mecli.i toplandıktan «onra, ilk i, olarak. Başvekil Samper kabineaini iktidar mevkiinden düşürdü. Katoliklerin kendisine itimattan vazgeçmeleri, solların yardıma koşmamaları üzerine Ispanya Başvekilinin ba’^„b;ryky.=“ es
ve’aol müntehasma mensup olanlar tarafından kullanılacağı anlaşılan bir sürü bomba, tüfek, mühimmat vesaire ele geçirmişti. Diğer taraftan 1 , panyada bir ekseriyet hükümeti teşkil edebilmek için katolıklerle çiftçi-İerin ve radikallerin anlaşmaları lâzımdır. . , . . Ahmet Emin
Yalnız katolikler mevkilerinden istifade ederek ış başına gelecek yakalanmıştır. .... .■ .-ı-ı •_?_i. aftnnsa vnktıır. (ıınkıı _
olursa bütün memleketin imamı ıyıu« --,_r— , - .
bunlar sol fırkalarınca faşist ve cümhurıyet düşmanı sayılmaktadırlar Bu sebeple memlekette ihtilâl çıkmaması için solun memnun edilmesine ye yeni hükümetin ekseriyet sahibi olmaam. pek ehemmiyet verılnuyecektır.
Birkaç gün evvel Reisicumhur Zamora fırkaların daha muvazeneli ve daha makul çalı,malana, tavsiye etmiş ve ışın kurşunla değil, reyle halledilmesini istemi,ti. Buna rağmen b.rkaç gündenken İspanyadan gelen haberler ortalığın karmakarışık olduğunu göstermektedir. Bu karışıklık ortasında yeni bir hükümet teşekkül etmiş ve sabık Bı , hükümet içinde Hariciye Nazırlığını deruhte etmiştir..
Yeni hükümetin vaziyete hâkim olup olamıyacağı önümüzdeki günler-de anlaşılacaktır. ’ ÖT?
İerin ve
Yalnız katoıuuer mevKiıermucu .»u.u-v —l. °r,.. ... bütün memleketin ihtilâl işiod.
Yevmi makale
ıınmHnntrnimrn
Günde bir' Kitap
“1934,, medeniyeti!
Birinci sahi*'' ■ ■ -t
“Çanakkale,, Harbi hatıraları
i
ı
Çanakkale Harpleri İngilterede, tazeliğini kaybetmiyen mevzuların ilk safındadır. Bu harbe dair her münakaşa bittikçe yeni bir eser onu tazeler, bu yolda çıkan en son eserse Çanakkale muharebelerinde hazır bulunan Amiral Sir “ Roger Keyes „ in hatıralarıdır.
Sir Roger Keyes, meşhur “çur-çil„ gibi İngilizjerin Çanakkale harplerinde sonuna kadar sebat etmemelerini bir cinayet sayanlardandır. Kendisi “Çanakkale,, harpleri vukubuluyorken deniz erkânı harbiye reisliğini yapıyor ve Ingilte-renin her halde zafer kazanması davasını inat ve ısrar ile güdenlerin başında bulunuyordu. Bu sebeple de İngiliz donanmasının muhakkak boğazı zorlıyabileceğine ve sulhü tesri edeceğine kanidi.
Onun için Sir “Roger„ , eserinde “Boğazı zorlamanın harbi iki yıl kısaltacağına ve milyonlarca canı koruyacağına, bugünkü malûmat neticesinde, şüphe kalmamıştır.,, Dedikten sonra “ her neye mal olursa aİ6un “ Çanakkale „ de zafer kazanmak hiçte pahalı olmı-yacaktı,, tezini müdafaa ediyor.
Ma'ûm olduğu üzere Çanakkale,, boğazını zorlıyarak İngiliz do-ı nanmasını Marmara denizine sokmak teşebbüsü 1915 senesinin 19 Şubatında başladı ve Martın 18 ine f kadar devam etti. 18 Mart günü iki İngiliz, bir Fransız zırhlısı I torpillere çarpmış, İngiliz harp , krovazörü "İnfleksble,, daradar kur-; tülmüş, diğer gemiler zararlara uğ-, 'ramıştı. Bu, düşmanlar için bir mağlûbiyetti. Fakat bir “Rogerke-
Bugünün
Aşkları
Millî Roman
. — Hizmetçilerin konuşulan süz-
eri dinlemesine müsaade etmek çok ena birşeydir. Bu, Efendilik kud-| .etinin hizmetçiye devredildiğini i 'österir. Eğer siz de bukadar kü-ülmüşseniz acırım. Efendilerin aya-I1' ı hizmetçi yatağından daima yük-' ? ek kalmalıdır.
|| Bukadarı artık fazla idi. Oraya Î e için geldiği belli olmıyan bu alancı sportmenin ziyaretindeki J^ıaksadı söylemeğe lüzum görme-|i,en kendisinin hizmetçi ile olan " ünasebeti derecesini ölçmeğe kal-
sabık Başvekil bu
İsveç Veliahtı ve Prensesi
yes„e göre, bu ancak gösteriş iti-bariie bir mağlûbiyet sayılır. Haki-katta öyle değildi.
Çünkü zayiat, Garp cephesinde metanetle karşılanan zayiata göre pek basitti. 18 mart günü bütün Fransız İngiliz zayiatı 890 zabit ve neferden ibaretti. Bunun sebebi de sabih torpillerdi. Türk müdafaasının ateşi 100 kadar zayiat verdirmo-mişti. Gemilerin uğradığı ziyan da pek mühim değildi. İşin zarar tarafı bundan ibaret olduğu halde Türk müdafaa mevkileri şiddetle döğül-müş, toplar susturulmuştu. Zaten bu topların mühimmatı da azdı.
Sir “Roger,, bu mühimmat azlığının o zaman nereden bilinebileceğini iddia edenlere de cevap vererek 18 Mart günü hücumdan sonra, harp sahnesinde bir muhriple tam dört saat keşif yaptığını anlatıyor ve bu sırada hiçbir hayat eseri ile karşılaşmadığını ilâve ediyor.
Sir “ Roger Keyes „ Çanakkale harbini ta Ingilizlerin tahliyesine kadar hep bu bakımdan anlatmakta ve Ingilizlerin bu harbi kazanmaları mümkün olduğu halde kaybettiklerini anlatmaktadır.
Şayanı hayret olan bir nokta Şir “ Roger „ in deniz erkânıharp reisi olduğu ve zaferin mutlak, muhakkak kazanılacağına inandığı halde bu fikir ve imanını hiç kimseye anlatmağa muvaffak olamamasıdır. Hattâ erkânıharbiye reisi olduğu Amiral bile onu dinlemek istememiş ve onun teklifleri kabul edilirse felâketin daha fazla büyüyeceğini söylemiştir.
Bunun sebebi Sir “ Roger „ in
Tefrika No: 33 kışması tahammül olunur şeylerden değildi. Fakat Âdilin yaptığı hakaretlere şahit olan bu gence kafa tutmak ta müşküldü. Budala Bülent, bu sebeple bir hayli üzüldü ve bir hayli yutkundu, nihayet bir cür’et hamlesi gösterdi.
— Beyefendi, dedi, buraya gelişinizin sebebini söylemeği galiba unuttunuz ?
O, bir duman sütunu daha püskürttü, alaylı alaylı cevap verdi:
— Müstacel işleriniz mi var, yoksa tek başınıza kalıp Adil Beyin
POLİSTE
H Bir kız merdiven. =ı den düşüp öldü
Dün 8 yaşında bir kız merdivenden düşerek ölmüştür.
Fenerde Tahta minare ma-allesinde yıldırım caddesinde numaralı hanede oturan iultan isminde 8 yaşında bir .tiz dün evindeki üç kat merdivenden düşerek ağır surette yaralanmış ve kızcağız üç saat sonra ölmüştür. Polis tahkikat yapmaktadır.
Hayırlı misafir !
Küçükpazarda Kundakçı hanında odabaşı Haşanın bazı eşyalarını odasına misafir ettiği
;i_ ; eşyalarını odasına mısarır ecugı ' Ahmet Emin çalmış, kaçarken
Bıçağı çeken kimdi?
Unkapanında Velinin kahvesinde şoför Aliye Tahir ismin-' de biri bıçak çekmiş, Tahir yakalanmış, fakat karakolda kendine bıçak çekenin bu olmadığını söyleyince Ali hakında takibata başlanılmıştır.
Çantayı kaçırırken
Kantarcılardan geçmekte olan İbrahimin sabıkalı Muammer tarafından çantası çalınmış, fakat Muammer kaçarken yakalanmıştır.
Bir dayak iddiası
Beyazıtta oturan seyyar çorapçı Şükrü dün Beyoğlunda çorap satarken Muiz ve Lütfi isminde iki kişi tarafından dö-ğüldüğünü iddia ederek polise müracaat etmiştir.
Muiz ile Lütfi derhal yakalanmış ve tahkikata başlanmıştır.
Bir dayak daha
Beyoğlunda Sakızağacı caddesinde 15 numarada sakin çiçekçi Madam Anna polise müracaatla Galatada Kapıiçi sokağında 7 numarada mukim Haşan Efendi tarafından döğül-düğünü iddia etmiştir.
Suçlu yakalanmış ve tahkikata başlanmıştır.
bir bakıma vaziyeti İlmî ve fennî surette mülâhaza etmekten ziyade onu millî gurur gözüyle tetkik etmek istemesidir. Kendisi bunu anlatırken diyor ki:
“Amiral ile cuma günü ve cumartesi günü görüştüm. Kendisi yalnız felâket görüyor ve bir insanın harp sırasında yapmaması lâzım gelen şekilde lâvhalar çiziyordu. Kendisine, atalarımız müşkülâtla karşılaştıkları vakit bu fikirlerin birini bile akıllarına getirmiş olsalardı Nelson’un Nil ve Kopenhag gibi zaferlerden birini kazanmasına imkân kalmıyacağmı anlattım.,,
Sir “Roger Keyes„ Çanakkaleyî denizden ve karadan zorlamak teşebbüsü suya düştükten sonra da bu teşebbüsü yenilemek için uğraşmış ve bu yoldaki iddiasını ispat için Londraya gidip hükümeti ikna etmek istemiştir. Londra hükümeti kepdisine ilk önce söz verdiği helde daha sonraları, anlaşılan bu] işin çıkmayacağını anlıyarak, teklifini reddetmiştir.
Bu e6er şimdi İngilterede yeni bir münakaşa kapısı açmıştır.
iltifatlı sözlerini hatırlayıp neş'e mi alacaksınız ?
— Ne öyle, ne böyle. Yalnız ziyaretinizdeki maksadı öğrenmek istiyorum.
—Bu maksadı evvelce de söyledim : Bir sürpris düşüncesine bağlı. Ben Naciye Hanımın kendi haberi olmadan yağlı boya bir resmini aldırmak istiyordum. Hatırıma siz geldiniz. Bilmem, becere bilir misiniz, Beceremez misiniz? Herşeyden evvel işin gizli tutulması lâzım. Resmi yapacaksınız, fakat Naciye Hanıma sezdirmiyeceksiniz.
— Nasıl olur bu?
— Zeki bir sanatkâr iseniz pek âlâ olur. Yok, sanatkârlığınız da muaşeret kaidelerine vukufunuz kac’ar dar ise olmaz.
— Ezbere resim yapılır mı?... Bunu düşünmeden ulu orta sanat hislerimi incitiyorsunuz.
— Ben size ezbere resim yapacaksınız, demedim. Naciye hanıma, resminin çizilmekte olduğunu sezdirmeyiniz, dedim.
—- Affedersiniz, bir türlü kavrayamıyorum. Resmi çizilecek ada-
Zengin bir kazamız
Bayındır her sene 7,5 milyon liralık ihracat yapıyor
zegtingağı fabrikalarından biri
Zengin Bayındırın pamuk ve
Bayındır 30 (Hususî)— Küçük Menderes çukurunun mün-bit ve mahsuldar arazisinden bir parçasını işgal eden Bayındır kazasının İktisadî, ziraî vaziyeti çok iyidir. Arazi çok verimlidir. Ticaret odasının 9 Eylül panayırında neşrettiği malûmata göre, Bayındır kazasında iki milyon zeytin ağacı, 45 bin hektar çam, kestane ceviz, meşe ormanları ve 20 bin incir ağacı, onbeş bin hektar ekilebilir Münbit arazi, yüz elli hektar yaş üzüm istihsal eden bağları, sanatoryom ittihazına elverişli Hisarlık, Ovacık, Ka-vaklan yaylaları vardır.
Bu arazi ve dağlardan, bağlardan elde edilen mahsulâtın 1934 senesi istihsal miktarlarını şöylece tesbit edebiliriz: Üç milyon kilo zeytin yağı, 900 bin kilo pamuk, iki milyon kilo pamuk çekirdeği, iki milyon beş yüz bin kilo buğday, 3 milyon kilo arpa, 800 bin kilo bakla, 1,500,000 kilo sarı darı 500,000 kilo ak darı, 500,000 kilo kum darı 250,000 kilo lisanı 90,000 kilo kendir, 20,000 kilo yapağı, 30 bin kilo kendir tohumu, 300,000 kilo kuru incir, 500,000 kilo yaş üzüm, iki yüz elli bin kilo salamura zeytin, 1,300,000 kilo kömür, 300,000 kilo sabun 100,000 kilo tütün, beş bin kilo ehlî
a.-—Bugün ■va.-va.
► Türk Sinemasında (
4 En sevilen artistler: ►
► LORETTA YOUNB - DOUGLAS (
( FAİRBANKS Jr. ►
En heyecanlı ve hissî film- 5
Ierinde: r
( KAÇAK t T İlâveten: (F.CLAIR-JOURNAL) 5 k dünya havadisi:
(3352)
mın bu işten haberi olmaman mümkün mü?
— Benim kurduğum plâna göre mümkün. Anlatayım da bakın, «izde nasıl hak vereceksiniz: Sizi ben bu gece Naciye Hanımın evine götürürüm. Benim onunla hususiyetim vardır, içli dışlıyız. Kimi yanımda götür-■em iltifat eder, saygı gösterir. Bu suretle beni memnun edeceğini biliri.. Size de, Mehlika Hanımdan bile fazla güleryüz göstereceğine emin olabilirsiniz. Orada viski var,kon. yak var rakı var ve herşey var. Bol bol içeriz, tatlı tatlı yemek yeriz, şakalaşırız, gülüşürüz. Siz, bu eğlence ^sırasında dikkatinizi gözünüze verirsiniz, Naciye Hanımın yüzünü kafanızın içine geçirirsiniz, evinize dönüşte resmini çizmeğe başlarsınız.
— Bir görüşte bir çehrenin bütün hatlarını zaptetmek müşküldür. Alelâde bir resim yapılacaksa bu, belki bir görüşle mümkün olur. Fakat iyi bir resim için birkaç temas ister.
— Ben Naciyeye fısıldarım, sizi pek sevdiğimi söylerim, sık sık oraya gitmenize müsaade alırım, hatta
deri, yüz bin kilo salça, iki milyon kilo sebze, 250,000 perya yağı, beş milyon kilo bostan, 2,500 kilo kozası, yirmi beş bin kilo bal, beş bin kilo balmumu, 20,000 kilo katran.
Bu rakkamlar gösteriyor ki hakikaten Bayındır çok münbit ve mahsuldar araziye sahip bir kazadır. Ahalisi çalışkandır. Köylüsü diğer köylere nisbeten müreffehtir. Uummî vaziyeti hü lâsa edersek,Bayındırın senelik ihracatı 1,500,000 lira, ithalâtı 800,000 liradır. Şuhalde 700,000 lira kaza lehine kâr kalmaktadır.
Bayındır, İzmire yetmiş kilometre mesafede demiryolu ile bağlı ve aynı zamanda hergün için otomobillerle gidip gelinebi-Ien yabis havalı, yeşil ovalı, güzel memba sularına malik otuz bin nüfuslu bir kazadır. Kaza dahilinde on tane baharlı zeytinyağı, pamuk, un, prina fabrikası, 25 tane el tazyiki ile işleyen yağhane, 12 adet iptidaî yağhane, 25 su değirmeni, beş adet motörle işler un değirmeni, vebir elektrik motörü vardır. Bu müessese ve sanayi fabrikaları kazanın ihtiyacını temin etmektedir.
Ticaret Odasının kayıtlarına göre, Bayındırda on dokuz birinci on sekiz ikinci, 33 üçüncü, 68 dördüncü, 185 beşinci sınıf ticaret ve sanayi erbabı ve bunlardan başka 86 adet küçük esnaf vardır. Çarşamba günleri olmak üzere bir defa kaza merkezinde ve cuma günleri de Çırpı köyünde pazar kurulmaktadır. Bayındır pazarı bu muhitlerde çok meşhurdur. Bayındırda, Ziraat bankası, Akseki Ticaret bankası acenteliği 4 ziraî kredi kooperatifi ile bir alım satım kooperatifi vardır.
Bayındır, bu mühim varlık içinde iken bile yine müzayaka görülmektedir. Bu da malların para etmeyişindendir.
bu müsaadeyi rica şeklinde onun ağzından dahi işidebilirsiniz.
— Eh, o vakit dediğiniz olur!
— Yalnız benim de şartlarım var.
•— Buyurun, söyleyin.
— Bir kere Naciyenin, baııa hürmeten, size göstereceği güler yüzü suiistimale kalkışmıyacaksınız. Ben Âdilden, Muhtardan daha titizim, böyle bir hareketinizi asla affedemem.
— Af buyurun Kâmran Bey, bir yanlışlık olmamak için anlamak isterim: siz de Naciye hanıma mı bağlısınız?
— Bunu sormanız bile abes. Ona tutkun ve vurgun olmasam resmini ne diye yaptırayım! Onunla gönül birliğimiz olmasa sizi ne cüretle evine ve yemeğine götürebilirim?
— Anladım efendim, teşekkür ederim. Şimdi öbür şartınızı dinli-yeyim.
— Naciye Hanımın evine ve benim delâletimle gittiğinizi kimseye söylemiyeceksiniz.
— Ya gören olursa?
Yeşil Tire suya kavuşuyor
Tire 30 ( Hususî ) — Yeşil Tire deyince buz gibi sulara malik yemyeşil bir şehir hatıra gelir. Hakikatte böyle ise de eski devirlerin ihmalciliği yüzünden çok yazık ki Tiremiz susuzdur. Çok nefis olan suların dağdan şehire gelinceye kadar damlası kalmıyor. Dağdan şehre gelebilen su da fennî, sıhhî değildir. Memleketin büyük derdine bir çare bulmak yine memleketliye düşen bir vazife olduğundan belediyemiz bu hayati meselenin bir an evvel halli için uğraşmaktadır. Belediye, ikiyüz küsur bin liralık bu büyük işin başarılması için Belediyeler bankasından yüzbin lira istikraz etmeğe karar vermiş ve bu yolda teşeb-büsata girişmiştir, istikraza hak kazanabilmek için kanunî sıfatları elde eden belediyemiz son talimat mucibince yapılması lâ-zımgelen mazbatanın tanzimi için umumî meclisi toplamış ve bu mesele üzerinde görüşülerek yapılan mazbata imzalanmış ve bankaya gönderilmiştir.
Bu mazbataya göre, belediyemiz senede 10 - 12 bin lira varidattı olan mezbatayı, 20-25 bin lira varidatlı elektrik tesisat ve fabrikasını, 2-3 bin lira akar icar bedelini, 16 bin lira getiren oktruva gümrük hissesini, sinema vesaire varidatını karşılık göstermektedir. Şayanı takdirdir ki belediyemizin hiç bir tarafa borcu olmadığı gibi varidatının yüzde onundan şimdiye kadar su işine ayrılan oldukça mühim bir pa-rasıda bankadadır. Yakında tesisatı münakaşaya verilecek olan suyun bir sene sonra yeşil Tireye hayat bahsedeceği muhakkaktır. Tirenin, Tirelilerin o gün en büyük bayramı olacaktır.
intihap işleri
Adana şehri donandı, fener alayı yapıldı Adana 6 (A. A.) — Belediye intihabı için çok manalı, canlı ve renkli tezahürler başlamıştır. Bu sabah erkenden şehir çarşı ve sokakları, resmî binalar ve evler tamamen bayrak ve yeşiliklerle donatılmış ve her mahalle, fırka ocağına mensup yüzlerce kişi ellerinde bayraklar, önlerinde davullarla şehrin her köşesini dolaşımlardır.
C.H.F. ve hükümet binası, belediye ve diğer birçok binalar elektrikle süslenmiş, gece mekteplilerin de iştirakile büyük bir fener alayı yapılmıştır.
Sokakları sevinç dalgaları halinde dolduran halkımız, yarınki intihaba tamamen hazırlanmıştır. C.H.F. nca ilân edilen belediye âza namzetleri, memlekette çok iyi karşılanmış ve beğenilmiştir.
İntihap tam bir intizam içinde devam etmektedir.
— Olmaz, çünkü benim ziyaret gecelerimde Naciye, başkalarını bulundurmaz.
— Başka?
— Naciye Hanım, beni memnun etmek için götürdüğüm misafirlere pek fazla iltifat eder. Bu sebeple size, vakit çok geçmiş olursa, evinde kalmanızı bile teklif edebilir. Böyle bir teklifi ciddî sanıp ta orada kaimıya kalkışmanızı da istemem. Nekadar İsrar olunursa olunsun itizar edeceksiniz. Evinize döneceksiniz. Ben, resmin hatırı için, yine sizi gelip alırım, götürürüm.
— Başka?
— Başka birşey yok. Dürüst olmanızı, beni kızdırmamanızı, resmi de güzel yapmanızı rica ederim.
— Para için konuşmıyacak mıyız ?
— Onu, vücude getireceğiniz eserin karşısında konuşalım. Şimdilik Allahaısmarladık, akşam tam saat beşte sizi Taksimde tramvay durak yerinde beklerim. O adan bir taksiye atlarız, Nr.ciyenin evine gideriz.
Devamı var
7
Teşrinievvel 7
- ZAMAN —
NASIL KORUHMALI?
Müstakbel harpte tayyare hücumu -----------------------0—-----------
Cephe gerilerindeki şehirler bilhassa seferberliğe takaddüm eden günlerde tehlikeye maruzdur
Ana vatanın üzerinde kurulmuş bulunan şehirlerin her biri ölçülmez kıymetlere maliktir. Yurtdaş-lar; bu şehirleri genişliklerine, ehemmiyetlerine göre milyarlarla millî servetten .yaratmışlardır. Asırlarla meydana gelmiş olan bu şehirlerin muhafazası ve düşman hava hücumlarından korunması, umum yurtdaşlar için hayatî bir borçtur.
Şüphe yok ki yurdumuzun her noktası; millî cevher bakımından aynı kıymet ve aynı şerefi haizdir. Fakat düşman karşısında, yurdu kırılmaz bir ahenk ve sarsılmaz bir intizam ile idare etmek bakımından bazı şehirlerin diğerlerinden ayrı ve çok mühim rolleri rvardır. Bilfarz derlet merkezi, harp sanayii merkezi olan veya deniz kuvvetlerinin bulundukları yerlerle ordularımıza istinatgah teşkil eden müstahkem mevkiler; büsbütün ayrı bir kıymeti harbiyeye malik olduklarından bu gibi şehirlerin müdafaaları da daha geniş vesaitle ve daha başka bir plânla yapılır. Evvelce bahsettiğimiz tayyare toplarından, projoktcrlerdeD, dinleyici aletlerden, sabit balonlarla çelik tellerden başka ayrıca bir veya birkaç tayyare gurubu da bu şehirlerin müdafaalarına tahsis olunur.
Bir hükümet merkezi, bütün devletin idaresini temin eden, bütün nizam ve intizamı, sevk ve idareyi yapan vatan dimağıdır. Harp sanayii merkezi olan bir şehir; orduyu ateş kuvvetile, kudret ve kabiliyet enerjisile besliyen bir kaynaktır. Deniz kuvvetlerini limanında emin bir surette barındıran bir
şehir; ordu kumandanının sağ eli ise, istihkâmlarını orduya istinat-gâh yapan diğer bir şehir de başkumandanın sol eli demektir.
Bütün maddî ve manevî umumî
kıymetlerinden başkaca bir de harp bakımından askerî kıymeti haiz olan bu gibi şehirler; belki de muhasamatı ilân eden notalardan daha ev-
vel ve seferberlik sıralarında fasılasız düşman* hava hücumlarına uğrayacak birinci derecede askerî hedefler arasındadır.
Düşman ’ıava filolarının hareketi; umumî istihbarat şebekesi dinleyici ve gözetleyici postaları tarafından haber verildiği ve uçuş istikametleri taayün eylediği zaman, bu gibi mühim merkezlerin müdafaası için ayrılan tayyare grupları; ya hücumdan evvel düşmanın yolu üzerine çıkarlar ve düşman hava filosunu muharebeye mecbur ederek vazifelerinden alıkoymağa çalışırlar veyahut şehrin hemen muhitinde yakalıyarak şehir havalarına girmelerine mani olmağa savaşırlar. Bu da olamadığı takdirde; n.hayet avdetlerinde ve cn zayıf zamanlarında takip muharebelerde imhaya gayret ederler.
Düşman tayyareleri gündüz hücumları yapacak olursa, bittabi gerek grupların düşman filosunu yakalaması ve gerk şehir muhitinde ve münasip mahallerde bulunan diğer müdafaa silâhlarının vazifelerini yapmaları nisbeten daha kolaydır. Gece hücumlarına karşı müdafaa; daha ziyade ehemmiyeti haiz ve müdafaayı yapacak olanlar için daha başka zorlukları muciptir.
Bazen düşman harekâtını karıştırmak için gece hücumları yapan düşman filosu üzerine yalnız bir tayyare saldırılır.
Böyle yalnız başına düşman tayyareleri arasına sokulmağa muvaffak olabilen cesur bir tayyareci ; gecenin karanlıklarında düşman hücum kolunu darmadağın edebilecek bir rol oynayabilir.
Ancak bir şehrin havalarına girebilmiş olan bir düşman hava filosuna - bir tertibatının faalâne mesaisi maksadiyle - müdafaa tayyareleri müessir olmaktan mahrumdurlar. Böyle bir vaziyette; şehrin bir tertibatı ve evvelden hazırlanmış bütün “Pasif müdafaa,, faaliyetleri düşmanın imhasına veya zedelenip ricat etmesine kadar var kuvvetlerini müdafaa yolunda »arfederler.
Şehirlerin bu müdafaa tayyarelerinin barınması için müdafaa mıntakssının münesip mahallerinde evveiden hazırlanmış tayyare meydanları olduğu gibi harp esnasında düşman nazarından gizli tu-
-4-/7
tutabilmiş diğer tayyare meydanları da bulunur. Burada kemali ehemmiyetle söyliyelim ki; bu son tayyare meydanlarının düşman gözlerinden ku'aklarından saklı tutulması ve askerliğe ait “mahrem,, şeylerden olduğunu herkesin bilmesi lâz’mdır. Bu suretle şehirlerin müdafaasına tahsis edilen tayyareler; bağlı bulundukları şehirlerin en büyük kumandanına tabidirler.
Bilmayiz ki, düşmanın hareketi ve hedef istikameti taayyün edince, bu tayyareler de ait oldukları kumandanlıktan emirlerini almışlar ve düşmamn her anda bulunduğu yerlerden haberdar edilmekle vazederine hazır bir halde bulundurulmuşlardır.
Cephe gerisinde ki şehirlere düşman hava hücum'arı, en ziyade seferberliğe tekaddüm eden ilk saatlerde baskın tarzında ve seferberlik sıralarında da orduların teşekkülüne kadar geçecek zamanlarda çok sık, çok anudane ve ccsurane yapılacaktır.
Düşmanın Bundan kasdi; devlet nizam ve intizamını herne pahasına olursa olsun bozmak, şehirler halkını paniğe uğratmakla sefi) ve perişan eylemek ve bu suretle de seferberliği yaptırmamak, bu şıralarda da tefevvuku ele geçirmiş olduğu halde kendi kuvvetli ordularını hasmının arazisine naklederek harbi hasım topraklarında yapmak ve böylece en kısa ve müessir yoldan giderek maksat ve gayeyi teşkil eden zaferi kazanmaktır.
Binaenaleyh harp cepheleri teşekkül ve tekemmül edinciye kadar; ehemmiyetleri derecesinde bütün şehirler ve kasabalar düşman hava filolarının akmlarına maruz kalacağı gibi sevkalceyiş noktai nazarından ehemmiyetli olan şimendifer istasyonları, mühim köprüler, hattâ adi yollar bile düşmart tayyarelerinin hedefleri arasında bulunmaları pek tabiidir.
Harp cepheleri teşekkül ve tekemmül ettikten ve iki taraf karşılaştıktan sonra cephelerdeki askerî faaliyetlerin yarattığı çetin mecburiyetlerle bu gibi tayyare hücumları şüphe yok ki seyrekleşecek ve belki de hiç olmıyacaktır. Olsa bile, o zamana kadar her suretle vaziyetlerini tecrübelerin de inzimamile tekemmül ettirecek olan cepheler gerisindeki halk, bu hücumlardan daha mükemmel sakınmasını bilecektir.
Burada istitraden söyleyelimki; düşman devletin bu hücumlardan ne beklediğini öğrenen her fert, seferberlik emrini duyar duymaz ister gündüz, ister gece olsun hiç vakit kaybetmeden askerlik vazifesinin icap ettirdiği mahalle koşmalıdır. Gerek devlet varlığını, gerek kendi namus ve şerefimizi ve bu meyanda hattâ şahsî menfaatlerimizi korumak ancak ve ancak en kısa zamanda düşman karşısında bulunmakla kabil olacağını hepimiz bilmeliyiz.
Şehirleri ve cepheler gerisindeki askerî heııefleri bombalıyacak olan düşman hava filoları, avcı ve bombardıman tayyarelerinden mürekkeptir, Avcı tayyareleri; bombardıman tayyarelerinin etraflarında uçarlar ve hasmın avcı tayyarelerinin zuhurunda kendi bombar-d.man tayyarelerini muhafaza etmek üzere muharebeye tutuşurlar.
Avcı tayyareleri; büyük süratlere, yüksek manevra kabiliyetine ve mitralyoz silâhlarına malik olmak ve yapıları çok hafif bulunmak dolayısilc fazla ağırlıklara tahammül edemediklerinden bombardıman tayyareleri gibi tonlarla bombalar taşımazlar. Binaenaleyh hepimiz için bombardıman tayya-relerile avcı tayyarelerini herhangi bir zamanda tanımak, korunmak ve tedbir almak bakımından çok fai-delidir.
Bu mülâhazalarla da pek güzel anlaşılıyor ki şehirlerin muhafazaları için; liyakatli kimseler tarafından büyük kabiliyetler ve kıymetli emekler sarfetmek ve binnetice gevşemez bir teyakkuz ve her gün biraz daha tekemmül eden bir sistem dahilinde çalışmak lâzımdır.
Düşman hava filolarının ne zaman ve nasıl hücum edeceklerini ve bu hücümlarda gösterecekleri ısrar ve cesareciıı millî varlığımızda nasıl felçler, perişanlıklar, felâketler yaratmakla maksat ve gayelerine ermek istiyeceklerini öğrendikten sonra, elbette bunlara karsı ko/manın çarelerini bilmek
ve en kısa bir zamanda bu çarelerden istifade etmek üzere fert ve cemaat itibariyle hazırhklar yapmak lâzımgeldiğini hepimiz takdir ederiz.
A. Naci
[1 Bundan evvelki makaleler 21, 28 Eylül ve 3 Teşrinievvel tarihli nüshalarımızda çıkmıştır.
r RADYO PROGRAMI 1 -------------------------------------)
7 İnci Teşrin Pazar
İstanbul.______
18.30 Plâk neşriyatı. 19’20 Ajans haberleri. 19,30 Türk musiki neşriyatı : (Kemani Reşat, Mesut Cemil, Muzaffer Beyler ve Vecihe, Vedia Rıza Hanımlar). 21 Ateş - Güneş kulübünden nakil. 27,30 Radyo caz ve tango orkestrası.
950 Khz. HRESLAU, 315 m.
19 Skeç. 19,25 Aktüalite. 19,55 Edebî musahabe. 20,35 Haftanın yenilikleri. 21 Karışık neşeli ve musikili neşriyat. 23 Haberler. 23,30 Dans musikisi.
686 Khz. BELGRAT, 437 m.
20 Bcethovenden kurtet konseri. 20,30 Reklâmlar. 20,40 Plâk. 21 Musahabe.
21.30 Muhtelif opera havaları. 22 Operetlerden parçalar, 22,45 Muhtelif haberler. 23 Popüler orkestra konseri. 23,30 Dans plâkları. 24 Kahvehane konseri.
841 Khz. BERLİN, 357 m.
19.30 Radyo orkestrası. 20,40 Spor. 21 Hafif musiki. 23 Haberler. 23,20 Dans
5 6 Fİ--». BUDAPEŞTE, 550 m.
78,43 Sigan musikisi. 19,40 Musahabe-Spor. 20,3u Şaııdor potöfinen ■■ JANOS VİTES operası. 21,30 Haberler. 23,50 Dans musikisi.
823 Khz. BÜKREŞ, 364 m.
72 Öğ e konseri. 13 Plak. 13,45 Konferans. 18 Karışık konser. 19 Haberler. 19,15 Jean Marco orkestrası. 20 Konferans. 2ı), 20 Plak. 20,45 Musahabe. 21 Aşk şa kıları. 22 Spor. 22,10 Rus mnsiki. 23 Haberler.
758 Khz LEfPZtG, 382 m.
19 Beethoven (senfonik konser). 20,75 Musahabe. 21 Üç genç operet bestekârlarının eserlerinden parçalar. 23 Haberler, spor. 23,20 Dans.
230 Khz. LÜKSENBURG, 1.-04 m.
Ingiliz akşamı. 20 İngiliz musikisi. 21 Karışık musiki - musahabe. 22 Hafif musiki. 22,30 Dans musikisi. 23 Taganni.
23.30 Dans parçaları. 24 Karışık akşartı musikisi.
1031 Khz. KÖNİGSBERG, 291 m.
19.30 Maodolin musikisi - Musahabe. 20,25 Neşeli neşriyat. 20,35 Musahabe. 27,05 Spor. 21,15 Verdinin " Mecbetlı „ operası. 23 Haberler. 23,30 Musahabe. 24 Dans musikisi.’
638 Khz. PRAG. 470 m.
18.30 Musahabe. 18,45 Plâk. 10,55 Senfonik konser ( M. - Oslravadan.') 20.05 Şiirler. 21,0$ Klasik hafif musiki. (Jrüno-dan.) 27,20 Musahabe. 23 Saat ayarı. Plak. 23,25 Almanca haberler. 23,30 Orkestra konseri.
704 Khz. STOKHOLM. 426 m.
2(\35 Senfonik konse.-. 22 tiyatro. 23 Hafif musiki.
223 Khz. VARŞOVA. 1345 m.
18 Dans musikisi. 18,50 Musahabe. 20 Hafif musiki. 20,45 Musahabe. 21 Popüler tagannili senfonik konser. 21,45 Musahabe. 22 Lumbcrgt.-n ııeşcli/neşriyat. 22,45 Musahabe. 23,15 Bekanı ve konser. 23,50 Baclıin eserlerinden senfonik konser - Musahabe. 24,05 Dans musikisi.
592 Khz. VİYANA 507 m.
18.0i Otto Vacek bandosu. 79,25 Franz Verfel (kendi eserlerinden.) 19,50 Haber-■ er. 20 Şarkılar. 20,45 Johann Strauss’un, Zigeuner haron opereti. 23 Radyonun hakikî tarihinden bahisler. 53,30 Haberler. 23,50 Klâsik oda musikisi opera takımı. 21,40 Schrammel kuarteti.
Zamanın takvimi
TEŞRİNİEVVEL
1934 Ruzıı lıızır 155 7 Hicrî K.sene 1353 t 1350 i Eylül | 24
PAZAR
Sabah S. 1 D.~ 12 | 20 i 6 | 3 Cemaziyülâhır 27 İMSAK ! S. 1 D. | 10 I 42 | 4 1 25 1
öğle İkindi Akşam Yatsı
S. D. S. D. S. D. S. D.
6 18 12 2 9 31 15 15 12 — 17 44 1 30 19 14
Bugünkü hava
Yeşilköy rasat merkezinden aldığımız malûmata göre, dün havanın tazyik derecesi 764 milimetre, en fazla sıcaklık 21 en az 8 derece idi.
Bugün hava kısmen bulutlu olacak ve rüzgâr şimalden mütehavvil esecektir.
Mikrofon(
Mikrofon hat şeyler bi
Mikrofonda kotıuşn
Ma ûmdur ki her sesten mil-ç rofon hoşlanmaz ve mikrofof önünde olmadığı zaman sesle. beğenilen hatip ve mugannikı rin sesleri mikrofondan geçine ekseriya tanmmıyacak kadar fenalaşır. Birçok hatip olmıyî®11 kimselerin sesleri de mikrofor*1 pek uygun gelebilir. Fak. böyle kimselerden istifade ee.^ İemediği pek tabiidir. Muayye bir şada haricinde o'up faz sert veya düşkün sesler mi^ rofondan geçince ya fazla çata' veya karışık gelir.
Böyle seslere ekseriya nalfa şu'etile yapılan neşriyatta ’-t. şadüf edilir. B.r tiyatro sana^ kârlarının sahnede pek ho.c giden sesi mikrofonda çok du-ğişerek bozulur, sesi kısıln hissini verir. Bilhassa “Bas,, sye teminde ki mugannilerin seslcfc radyoda iyi gelmez. Böyle es: sasen kalın olan şadalar ı mil rofon daha kalınlaştırarak adçh ta boş bir fıçının yuvarlanmasından akseden sadaye benzri: tir.
Mikrofon önünde çalışanları -yalnız müsait bir sese malik oi maları da kâfi gelmez. Mikrofo' önünde konuşmak baş'.ıca bi" maharettir. Bunun muhtelif se‘ hepleri vardır.
Radyo stüdyolarında konferanslar bir halk huzurunda verilenlerle
yese edilemez. Çünkü mikrafon hatipleri karşısında şamdana benzeyen ufacık bir mikrofondan başka bir şeyle karşılaşmazlar. Bu itibarla mikrofon hatipleri kimlere ve anlayış kabiliyetleri ne derecede olan insanlara göre söz söylecekle-rini ekseriya şaşırırlar. Bir mektep veya Üniversite muallimi talebesine ders verirken muhataplarının anlayış kabiliyetini bildiği için, burada söyleyeceği sözleri ve mevzu hazırlamakta güçlük çekmez.
Umumî ve yabancı bir muhitte bir mesele hakkında söz söyliyen bir kimse karşısında bulunanların ne dereceye kadar anlayabildiklerini vaziyetlerinden anlar. Hiç olmazsa içlerinde anlamayan bulunursa ona göre ifadei meram eder. Bazı konferanslar halkın üzerinde bıraktığı tesire göre sakin söy-, lenir, bazen yükseltilir. Halbuki-mikrofon önünde söz söyliyen-bir kimse halkın vaziyetinden*-haberdar olmadığı için söyliye-' ceği sözlerin anlatış tarzını ve sadasına vereceği ahengi ta1' mamiyle kendisinin idare etme si lâzımdır. -t
Bazı radyo konuşucuları pelin popüler bir lisan tarzı kulla
veriler kütlesi muka-
rtulanlar neler anlatıyor
Birinci sahifeden devam göğsünü, geniş bir nefesle ferahlatarak ilâve etti:
— Sonra, geminin kayığı geldi aldı beni... Ecelim yetmemiş daha demek...
— Ağabey beni de yaz kurtuldu diye, ne olursun ?
— Ne olacak ?..
— “Sırbiyeli Haşan oğlu Vasıf da kurtuldu,, de ki akrabalar meraktan kurtulup çabuk gelsinler 1
Bu arada, onun isteğini de yerine getirişimi çok görmezsiniz değil mi ?
Patlıcan k defsin e sarılıp ta kurtulan Mehmet oğlu Alinin anlattıkları da sıkıcı değil :
— Sen, diyor, çıplak İsmaili de gördün mü ?.. Hani don gömlek verdin ona... Nah, şu köşeye oturuyor, hani !..
— Çıpıak İsmail mi derler ona ?
— Öyle demezlerdi amma, diyecekler bundan böyle 1
— Neden ?
Gamsız kazazede, ocak başında Nasrettin hoca hikâyesi anlatır gibi sakindi:
— O, dedi, en açıkgözümüz çıktı... İşin kötüye sardığını görür görmez, başlamış ağırlıkları dö-künmiye.
Mübarek, donuna, gömleğine kadar soyunup ta dalmış deryaya... Gemiye anasından doğduğu gibi çıkardılar^. En çok para da onda vardı ha... Caketinin cebinde tam “200„ kâğıt varmış... Bu akşam j balıklara gün doğdu... Denizaltının da para yenecek bir Beyoğlusu vardır elbette I Sonra kulağıma iğildi ve bir sır tevdi eder gibi yavaş sesle fısladı: ]
— Lâf aramızda, oldukça cira-redirde ha... Boğulmaktan kurtuldu amma, “ iki yüz „ ün tasasından kurtulamıyacak korkarım... Şimdi canını kurtarmanın keyfiyle pek umür-lamıyor amma, bakma sen... Bazısına para da can kadar tatlıdır!
Mehmet oğlu Ali, karşıda oturan genç bir delikanlıyı gösterdi : —Şuna bak, dedi, buda yazılacak şey işte... Mevlût oğlu ishale derler ona... Balık gibi yüzer mübarek... öyle ki, kazadan şapkası, hattâ caketinîn bir kısmı ıslanmadan kurtuldu... Parasını kurtarabilende sade odur.. Ağzının içine almış dünyalıkları... Bizimkiler kâğıt helvası gibi dağıldı hep... Bereket ki çıplak İsmail kadar yüklü değildik... Hoş, zaten, olduğumuz, olacağımız da yok ya I
— Desene, şeninde muharrirden farkın yok 1
Mehmet oğlu Ali bu nükteyi anlamamıştı. Yanındaki arkadaşının omuzuna vurarak ilâve etti:
— Bunada* topal Mehmet ler... Ayağı sakat amma, talii lammış ki aramızda şimdi I
der-sağ-
Heybeliye son gelen vapur, kazayı duyup ta Yalovadan koşan muztarip, meraklı ve biçare köylülerle dolu. O kavuşma sahnesini, o sahnenin taş yüreklileri bile hıçkırıktan boğacak heyecanını tasvire yeltenmiyeceğinı. Eminimki en dâhi kalemlerden bile bu maksatla dökülecek kelimeler, Donki-şotun iddialarından daha gülünç kalacaktır.
Yalovadan gelenler içinde oğullarının, kızlarının, kardeşlerinin ölümünü duyan biçare babalar, analar, delikanlılar var. Onlardan İzzet oğlu Mustafa Efendi, gözlerini kör edercesine ağlıyor: boğulanlar içinde; üç çocuğunu öksüz bırakan 27 yaşında bir oğlu varmış.
— Ben diyor, motörle gidecek sandıydım. Kayığa bineceğini bilseydim, dünyada salıvermezdim.
Evlâdım karısından ayrılırken güldü güldü de:
— Ehhh, dediydi, dünya bu, gidip gelmemek var, hakkını helâl et karıcığıml
Biçare ihtiyar, mendiliyle ıslanan lerek ilâve ediyor :
— O bunu alay diye dediydi ama, kaderle şakaya gelmiyor, işte.. Akla gelmeyen başa geliveriyor.
Sonra, Ölen oğlunun ruhunu tazip etmek korkusiyle tevile kalkışıyor :
— Ama kimbilir, belki alay demedi de, içine doğduydu biçarenin!
geniş yazma gözlerini si-
Kazazedeler - bittabi - ücretten muaf tutularak vapura bindirilmişlerdi.
Ben köprüye çıkarken, biletimi alan memnr karşısındakine :
— Yahu, dedi, benim zihnim karıştı ?
Beriki sordu:
— Neden ?
O cevap verdi :
— Neden olacak; kazaya 56 kişi uğradı dedilerdı. Belki yüz kişi oldu ki, “ Ben kazazedeyim!,, diye bilet vermeden geçti I
Bu tüyler ürperten faciadan bile - bir vapur ücreti kadar da olsa -maddî bir istifade temin etmenin yolunu, fırsatını kaçırmıyan “insanlar,, dan ürkmekten kendimi alamadım.
Naci Sadullah
İstanbul Borsası kapanış liatleri 6-10-1934
ÇEKLER
Açılış Kapanış
Londra 614,75 614.75
İNev-York 0,80712 0,8005
i Paris 12,06 12,05
| Milano 9.0285 9,2775
■ Brüksel 3,4082 3,4045
Atina 83,5325 83,4618
Cenevre 2,4375 2,4368
j Sofya 66,63 66,575
Amsterdam 1,1730 1,1725
Prag 19,0336 19,0175
Stokholm 3,154 3,1514
■Viyana 4,2660 4,2625
Madrit 5,8210 5,8243
i Berlin 1,9761 —
Varşova 4,2010 4,20
Budapeşte 3,9816 3,9782
Bükreş 79,6320 79,565
Belgrat 34,6975 34,6675
Yokohama 2,6587 2,6565
'Moskova 1088,50 1089,50
Tahvil ve Senetler
Açılış Kapanış
97
%,75
0/0 5 faizli 1933 ikramiye» (Ergani) 0/0 7,5 faizli Türk [borcu tahvili i
Anadolu D.yolu I II
Ergani A — —
Ergani B - -
; Merkez Bank 58. 58.
' İş bank nama Arslan çimento 10 12.85 10 13,
A. DemirY.O/O 6 27 27
YENİ NEŞRİYAT
Hamle
Bu kültür ve ormancılık ga-
zetesinin altıncı sayısı çıkmıştır.
VAPURCULUK
TÜRK ANONİM ŞİRKETİ
İstanbul Acentalığı
Liman han, Telefon: 22925
Trabzon yolu
Tarı Vapuru
7 Teşrinievvel Pazar günü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zonguldak, İnebolu, Ayancık Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Tirebolu, Görele, Trabzon ve Ri-zeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve Sürnıeneye uğrayacaktır.
Fatih Birinci Sulh Hukuk Mahkemesinden : Bedia hanım tarafından Beyazıtta iktisât ve aile lokantasında mukimler iken halen ikametgâhları gayrı malûm bulunduğu mübaşiri tarafından şerhan bildirilen Şükrü ve Ali Rıza beyler aleyhine ikame eylediği on buçuk lira matlubat davasının cari muhakemesinde müddeaaleyh mumaileyhlerin ikametgâhlarının meç-huliyeti hasebiyle bittalep 15 gün müddetle ilânen tebligat icrasına karar verilerek muhakemesinin devamı 24/10/934 saat 14 de talik edilmiş olduğundan yevm ve saat mezkûrda hazır bulunmadıkları takdirde muhakemenin gıyaben rüyet ve devam olunacağı tebliğ ma- 1 kamına kaim olmak üzere ilân olunur. * 3357,,
2
Yeni hükümet İspanyada karışıklığı düzeltip vaziyete hakim olacak mı?
Reisicumhur, işin kurşunla değil, milletin reyıle halledilmesini istiyorsa da bunu dınlıyen olmadı ispanya Meclisi toplandıktan sonra, ilk i, olarak B.jvekil Samper kabinesini iktidar mevkiinden düçürdü. Katolıklerın kendisine itimattan vazgeçmeleri, solların yardıma ko,mamaları üzerine Ispanya Başvekilinin b”^mb‘rerykyab=
^mlkta^ bSe^aTmTkTa'su' i/tîlâ! tertibatı keşfetmi,
ve^sol müntehasına mensup olanlar tarafmdan kullanılacağı anlaşılan hır sürü bomba, tüfek, mühimmat vesaire ele geçirmişti. Diğer taraftan 1.-panyada bir ekseriyet hükümeti te,kıl edebilmek için kalohklerle çiftçilerin ve radikallerin anlaşmaları lâzımdır. .... , ,
Yalnız katolikler mevkilerinden istifade ederek 1, ba,ına gelecek
Yevmi makale İsveç Veliahtı
“1934,, medeniyeti! ve Prenses'"
pili
Birinci sahiL, kitanh
Günde bîr^ Kıîap
“Çanakkale,, Harbi hatıraları
Yalmz katolikler mevkilerinden istifade ederek ış Daşına geıeceıc ya
oluna bütün memleketin ihtilâl içinde yüzeceğinde ,0phe yoktur. Çünkü Jedır. 28 Temmuzda neşrettık-bunlar «ol fırkalarınca faşist ve cumhuriyet düşmanı sayılmaktadırlar Bu Her, fahmin raporlarında ise bu ■ ebeple memlekette ihtilâl ç.km.maa, ‘î'" "^""verdmTve'cekt" m.ktari 110.000 vagon göster-
yeni hükümetin e^et a^h olm«» pek^emm^et v«d^ektm.
.'^.’k "JenMaSkt^ 10°-000
veni hükümetin eıaenyeı aamuı vıuıaa..— —------------'
Birkaç gün e».el Rei.icümhur Zamor. fırkaları^ daha muvazeneli ve daha makul çahşmalannı tavsiye etmi, .e Ij... iurşu...= «y.e
halledilmesini istemi,ti. Buna rağmen b.rkaç gündenken İspanyadan gelen haberler ortalığın karmakarışık olduğunu göstermekledir. Bu kanıklık ortasında yeni bir hükümet te,ekkül etmı, ve sabık Ba,vekil bul hükümet içinde Hariciye Nazırlığını deruhte etmiştir........
Yeni hükümetin vaziyete hâkim olup olamıyacağı önümüzdeki günler de anlaşılacaktır. ' &
I
a
Çanakkale Harpleri İngilterede, tazeliğini kaybetmiyen mevzuların ilk safındadır. Bu harbe dair her münakaşa bittikçe yeni bir eser onu tazeler, bu yolda çıkan en son eserse Çanakkale muharebelerinde hazır bulunan Amiral Sir “ Roger Keyes „ in hatıralarıdır.
Sir Roger Keyes, meşhur “çur-çil„ gibi Ingilizjerin Çanakkale harplerinde sonuna kadar sebat etmemelerini bir cinayet sayanlardandır. Kendisi “Çanakkale,, harpleri ▼ukubuluyorken deniz erkânı harbiye reisliğini yapıyor ve İngilte-renin her halde zafer kazanması davasını inat ve ısrar ile güdenlerin başında bulunuyordu. Bu sebeple de İngiliz donanmasının muhakkak boğazı zorlıyabileceğine ve sulhu tesri edeceğine kanidi.
Onun için Sir “Roger„ , eserinde “Boğazı zorlamanın harbi iki yıl kısaltacağına ve milyonlarca canı koruyacağına, bugünkü malûmat neticesinde, şüphe kalmamıştır.,, Dedikten sonra “ her neye mal olursa alsun “ Çanakkale „ de zafer kazanmak hiçte pahalı olmı-yacaktı,, tezini müdafaa ediyor.
Ma'ûm olduğu üzere Çanakkale,, boğazını zorlıyarak İngiliz donanmasını Marmara denizine sokmak teşebbüsü 1915 senesinin 19 ,Şubatında başladı ve Martın 18 ine kadar devam etti. 18 Mart günü iki İngiliz, bir Fransız zırhlısı torpillere çarpmış, İngiliz harp krovazörü “Infleksble,, daradar kurtulmuş, diğer gemiler zararlara uğramıştı. Bu, düşmanlar için bir mağlûbiyetti. Fakat bir "Rogerke-
I
Bugünün
Aşkları
Millî Roman
I — Hizmetçilerin konuşulan sÖz-eri dinlemesine müsaade etmek çok ena birşeydir. Bu, Efendilik kudretinin hizmetçiye devredildiğini '] 'österir. Eğer siz de bukadar kü-
II ölmüşseniz acırım. Efendilerin aya-U|1 hizmetçi yatağından daima yük-
’* ek kalmalıdır.
' Bukadarı artık fazla idi. Oraya ji e için geldiği belli olmıyan bu {yalancı sportmenin ziyaretindeki Ujtaksadı söylemeğe lüzum görmeden kendisinin hizmetçi ile olan I ünasebeti derecesini ölçmeğe kal-
yes„e göre, bu ancak gösteriş iti-barile bir mağlûbiyet sayılır. Haki-katta öyle değildi.
Çünkü zayiat, Garp cephesinde metanetle karşılanan zayiata göre pek basitti. 18 mart günü bütün Fransız İngiliz zayiatı 890 zabit ve neferden ibaretti. Bunun sebebi de •abih torpillerdi. Türk müdafaasının ateşi 100 kadar zayiat verdirme-mişti. Gemilerin uğradığı ziyan da pek mühim değildi. İşin zarar tarafı bundan ibaret olduğu halde Türk müdafaa mevkileri şiddetle döğül-müş, toplar susturulmuştu. Zaten bu topların mühimmatı da azdı.
Sir “Roger,, bu mühimmat azlığının o zaman nereden bilinebileceğini iddia edenlere de cevap vererek 18 Mart günü hücumdan sonra, harp sahnesinde bir muhriple tam dört saat keşif yaptığını anlatıyor ve bu sırada hiçbir hayat eseri ile karşılaşmadığını ilâve ediyor.
Sir “ Roger Keyes „ Çanakkale harbini ta İngilizlerin tahliyesine kadar hep bu bakımdan anlatmakta ve İngilizlerin bu harbi kazanmaları mümkün olduğu halde kaybettiklerini anlatmaktadır.
Şayanı hayret olan bir nokta Sır “ Roger „ in deniz erkânıharp reisi olduğu ve zaferin mutlak, muhakkak kazanılacağına inandığı halde bu fikir ve imanını hiç kimseye anlatmağa muvaffak olamamasıdır. Hattâ erkânıharbiye reisi olduğu Amiral bile onu dinlemek istememiş ve onun teklifleri kabul edilirse felâketin daha fazla büyüyeceğini söylemiştir.
Bunun sebebi Sir “ Roger „ in
Tefrika No: 33 kışması tahammül olunur şeylerden değildi. Fakat Âdilin yaptığı hakaretlere şahit olan bu gence kafa tutmak ta müşküldü. Budala Bülent, bu sebeple bir hayli üzüldü ve bir hayli yutkundu, nihayet bir cür’et hamlesi gösterdi.
— Beyefendi, dedi, buraya gelişinizin sebebini söylemeği galiba unuttunuz ?
O, bir duman sütunu daha püskürttü, alaylı alaylı cevap verdi:
— Müstacel işleriniz mi var, yoksa tek başınıza kalıp Adil Beyin
—ZAMAN—
İKTİSAT İSLERİ
HF Romanyadahububat
Teşrinievvel 7
îstanbulun kurtuldu
ğu gün
Birinci sahifeden devam
«Romanyada buğday fiatîerini düşmekten korumak için başvurulan çareler
jiy
Romanya ihracatçılar birliği Adare heyetinin neşrettiği tah-,^ıninlere göre, bu senenin alâ *%ins buğday hasadı beheri 10 j^onluk 200.000 vagondur. Ar-yapa rekoltesi de 100.000 vagon soolarak gösterilmektedir. Son yayağmurlar mısır vaziyetini çok ;ılah etmiştir. Zengin rekolte alınacağı söylenmektedir. Ihra-nıcatçılar birliği bu sene harice f eşyjönderilebilecek hasat fazlasını ' ai170.000 vagon tahmin etmek-
■‘‘mislerdi. İhracat miktarları tas-
ka^ır, 40.000 vagon arpa ve di‘30000 yagon da muhtelif hu-ğ|rbubata isabet etmektedir.
tai Buğday ihracat memnuiyeti halâ devam etmektedir. Dahilide hububat fiatîerini tutmak İbriçin yeniden ihtas edilmiş olan tarkomisyon emrine hükümetin kaVerdiği tahsisat için muayyen lanVe sabit bir yekûn zikredilmek-edir. Bu tahsisat lüzum ve ih-piyaca göre artırılabilecektir. rap3u komisyonun . fevkalâde ko-çOrpiseri Müsyü Trimesko köylü-ismi ğüle mür
jy. Ingiltere ve. Amerika piya-]aQIjilannda buğday alış verişlerin-e hararet fiatlerde de tereffüe □ğru bir temayül vardır. Ar-d pintinde yağan yağmurlar mah- 1 çekç vaziVetini düzeltmiş olmakla racaîra^er Avusturalyada fena • _ Tvalar devam ediyor. Nısıf ırei cenubide buğdayın Kâ-jj.wjnuevvel ve sani aylarında «^ildiğini herhalde bilirler. İşte katainun için şimdi ve önümüz-eki aylar zarfında Avustural-bir b) ve Arajantinden gelecek surettan rekolte vaziyetine dair onu ıhan piyasalarına ve buğday mek itlerine tesir eder,
uy Kanada da yağmur vaziyeti martfjğday harmanlarını geciktir-yalni’iştir. Kanada istatistik daire-sanıtnin neşrettiği iptidaî tahmin ^e*ebpoları memleketin 1934/35 ^*“*uğday hasadını 6.138.000 ton biri^östermektedir. 1933/34 mev-lardıiminde alınan hasat 7.282.6838 gibi.on ve 1932 / 33 ün hasadı •ma’ 1.962,647 tondu.
. ? Avrupanın aldığı küçük ha-şe,jpatlar buğday ticaretinin ge-bu aişlieyeceğine delâlet etmektir. ra?r Avrupa buğday piyasalarının barometresi olan Liverpol p -kû^asasında Liverpol gradosu di^buğday bir ay vade ile teslim buj kilosu 3 kuruş 80 santimdedir, tek, Şikago borsası vadeli muamele kısmında Hart vinter buğ-bir dayları bu ay teslim kilosu 4 ^'arın ise mahkûm olunca, artık curtulamıyacaklarına kanaat getirince birdenbire bir canavar hali-^ani aldıklarına ve kendilerini haklı ^surette mahkûm eden hakimlere dpIPyet ağır sözler söylediklerinede _ şahit oldum.
Bf
o|! (Vertemil) bu sözleri sakinane dinledi, dedi, ki:
g* — Böyle kadınlar bulunabilece-niğinden şüphe etmiyorum, fakat evMatmazel (Seli Harlan) o kadın-Relardan değildir.
Ht. — Bende zaten daha şimdiden böyle bir iddiada bulunmıyorum. Fakat şimdi benim bu iş’e meşgul âlâılmam güçtür. Çünkü Müstantik muMüsyü (Flöryo) benim burada ol-ka9uğumu biliyormuş. Cinayet vuku »ulur bulmaz bu işle meşgul olma-^.u«ıı bana teklif etti. Bende kendime buraya tatil müddetini istira-k'atle geçirmek için geldiğimi, bi-resnaena^eyb böyle karışık ve yorucu dlrn^er^e me5£ul olamıyacağımı söy-dim. Maamafih vaka hakkında ç malûmat almadım değil. Bütün rayanrüm taharri memurluğu ile geç-
Dünya buğday piyasaları
dan [hiç durmaksızın buğday satın alınacağını söylemiştir. Ancak bu satın alınan buğdayların hepsini dahilde sarf ve istihlâk etmek imkânı yoktur. Buğday için tesbit edilmiş olan fiat şudur :
Beher kentalde 75 kilo sıkleti tabiiyeli ve yüzde 5 ecnebi mevadlt malların 10 tonluk vagonu 43,500 leydir. Bu seneki rekoltenin buğdayları 78 ve 80 kilo tabiî sıkletlidir. Ecnebi mevad da yüzde 3 den fazla değildir.
Son gülerdeki fiat hareket istasyonunda teslim şartile vagon 46,000 leydir ki bizim paramızla kilosu 3 kuruş 85 santime gelmektedir.
Hububat ihracatı yok denecek derecede yavaş gitmektedir. Çünkü cihan piyasalarındaki fiatler Romanyanın dahilî fiatlarından aşağıdır.
Hususî takas vasıtasiyle hububat ihracat yapabilecek firma ve tacirlere prim vermek için hükümetin bundan evvel almış olduğu karar kaldırılmıştır Çünkü Romanya takas sistemlerini lâğvetmek niyetindedir.
kuruş 67 santimde muamele görmektedir.
Kanadanın Manitoba borsa-sında 1 numaralı Manitobalar Teşrinievvel vadesi 3 kuruş 75 santimdir.
Pamuk piyasası
Bir kaç haftadır pamuk fi-yatlerinde bir değişiklik kay-dedilmemekle beraber gevşekliğe doğru bir temayül vardır. Piyasalar İskenderiye borsasm-da Sakel cinsi pamuklarının tesiri altındadır. İskenderiye borsacıları Sakel pamuklarından durmadan satışlar yapmaktadır. Amerikada ise fiyatlar 12 çent etrafında tutulmaktadır. Hükümetin pamuk ek:cilerine yaptığı yardımlar fiatlerin yüksek tutulmasına sebep oluyor. Ame-rikadan pamuk ithali, fiat yüzünden zorlaşmaktadır.
Liverpol borsacıları Amerikan pamuğu vadeli mübayaat kontratlarını diğar menşeli pamuklara da teşmil etmek niyetindedir. Malûm olduğu üzere spekülâtif mübayaatta kullanılan bu kontratlar yalnız Mid-dle Amerikan pamukları esasına müstenittirler.
Brezilya pamukları üzerine hararetli muameleler kaydedilmektedir.
iniştir. Bir vaka oldumu tabiatiyle merak ediyorum.
Müstantik Müsyü Flöryonun teklifini bana buranın polis komiseri getirmişti. Komiser ile biraz konuşarak vak'a hakkında tafsilât aldım. Benim anladığıma göre bu iş çok karışık ve çok karanlıktır.
— Karanlık ve karışık olan neresidir ?
Hano iskemlesini biraz daha yaklaştırdı, dedi, ki :
— Evvelemirde, katillerin evin içinde bir kadın veya bir erkek şerikleri olduğu muhakkaktır. Kendilerine bir- kapı veya pencere açılarak içeriye girmeleri teshil edilmiştir. Çünkü ne pencerelerin, ne kapıların zorlandığına dair en ufak bir alâmet görülememiştir. İşte tahkikatın başlangıcında öğrenilen bu mühim noktadır.
(Vertemil) müteessirane bir surette başını iğdi. Hano sözünde devam ile :
— Şimdi Madam ( Dovre ) nin adamlarını tetkik edelim. Bunların adedi çok değil. Bu kadın evinde yemek yemediği, öğle ve akşam ye-
Halk daha sabah saat yedi buçuktan itibaren Sultanahmet-ten Taksime kadar merasim alayının güzergâhını ve bu sahadaki binaları doldurmuş kahraman ordumuzu bir defa daha alkışlamak için büyük bir sabırsızlık ve heyecanla bekliyordu.
Merasim geçidine iştirak edecek olan askerî' kıtalarla sivil ve askerî mektepler saat tam dokuz buçukta Sultanahmet meydanına gelerek evvelce ha-z ranan krokide tayin edilen yerlerini aldılar.
Merasim topları
Saat tam onda; Onbir sene evvel Millî ordu kumandanının Sirkecide İstanbul toprağına ayak basdığını ve bu anı kutlula-mak için şehrin muhtelif yerlerinden yirmi birer pare top atıldı. Bu esnada bir taraftan limanda bulunan bütün deniz nakil vasıtaları düdük çaldılar, diğer taraftanda bütün halk ve kara, deniz nakil vasıtaları oldukları yerde ikişer dakika durarak lstanbulu bu saadete kavuşturan aziz şehitlerin mübarek hatıralarını bir defa daha yadettiler.
Alayın hareketi
Saat onu beş geçiyordu. Geçit resmine iştirak edecek kıtaat ve mektepler Sultanahmetten hareket etmişlerdi.
En önde motosikletli polisler, sonra askerî bando ve bunu takiben de Harbiye, Deniz harp, Askerî Tıbbiye, Kuleli ve Maltepe askerî liseleri, Deniz gedikli küçük zabit mektebi ve bandosu, Fırka bandosu bir piyade taburu, süvari bölüğü, sahra bataryası, şehir bandosu, polis müfrezesi, etfa-iye, Üniversite, alfebe sırasile yüksek mektepler ve yine aynı sıra ile izciler ve lise talebeleri ve şehrimizde bulunan esnaf cemiyetlerinden müntehap birer heyet geliyordu.
Bu suretle teşek kül eden alay Sultanahmet parkının sağ cihetini takiben yanan adliye sarayı istikametine sapıp Ayasofya camii önünden bir kavis çizerek halkın heyecanlı alkışları arasında tramvay yoluna çıktı ve Salkımsöğüt, Sirkeci, Reşadiye caddesi, Köprü, Karaköy, Voyvoda Şişhane, Tepebaşı ta-rikile İstiklâl caddesini takiben saat onbiri çeyrek geçe Taksime yaklaştı.
Taksime muvasalat
Alay burada durduruldu. Harbiye bandosile, Harbiye talebesi Cümhuriyet abidesinin etrafındaki küçük meydanlıkta cepheleri tribüne karşı mevki aldılar.
Abidenin karşısında Ayas-meklerini daima lokantada yediği cihetle sabah kahvaltısını vermek, akşamları yatarken de ıhlamurunu hazırlamak için bir oda hizmetçisi kendisine kâfi geliyormuş. Bundan başka Hanri Servettaz isminde bir de şoförü varmış. Bu (Servettaz) evvelki akşam, yani cinayet gecesi köşkte değilmiş, ancak dün sabah avdet etmiş.
Rikardo anlayışlı bir tavırla bir: — Ya !
Dedi. (Vertemil) e gelince onun siması gittikçe büsbütün mahzun oluyor, hiç «es çıkarmıyordu.
Hano, Müsyü Rikardoya dönerek :
— Acele etmeyiniz, hemen şoförden şüpheye kalkışmayınız.
Dedikten sonra sözünde devamla :
— Servettaz, o akşam ailesinin ikamet ettiği ( Şanberi ) de imiş. Oraya öğleden sonraki tren ile gitmiş, vaktini akşama kadar ailesiyle geçirmiş ve geceyi de yine ailesi ile beraber geçirmiş.
Devamı var
paşaya dönen köşedeki apartmanların önünde büyük ve süslü bir tribün yapılmıştı. İstanbul Kumandanı Halis, Fırka Kumandanı Galip, Merkez Kumandanı Fehmi Paşalarla diğer askerî erkân Vali ve Belediye Reisi Muhittin, Halk Fırkası Reisi Cemal Emniyet Müdürü Fehmi Beyler ve Vilâyet, Belediye, Fırka ve cemiyetler erkân ve mümessilleri ile İstan-bulda bulunan meb’uslardan birçoğu ve Şehir Meclisi âzaları saat on birde tribündeki mevkilerini işgal etmiş bulunuyorlardı.
Bayrak çekme merasimi
Harbiye talebesi, Harbiye bandosunun bir işareti ile vaziyet alırken abidenin önündeki direğe de bir bahriye müfrezesi tarafından şanlı bayrağımız çekildi ve bunu istiklâl marşı takibetti.
Şehir namına nutuk
Bundan sonra şehir namına, şehir meclisi âzasından Refik Ahmet bey bir nutuk söyledi. Refik Ahmet bey bu nutkunda ezcümle dedi ki :
“ — Türk tek başına da olsa, yer yüzünün neresinde olursa olsun değer biçilmez bir varlıktır. Onun karşısında sevgi ve saygı duymıyacak kimse yoktur.
îstanbulun kurtuluşunu kut-lulamakla milletin kurtuluşunu kutlulamış oluyoruz. Çünkü İstanbul Türkten ve Türk İstan-buldan ayrı ve başka değildir.,, Abideye çelenk
Bu nutku müteakip Belediye, Halk Fırkası, Halkevi namına abideye gayet güzel, büyük birer çelenk konuldu ve merasimin bu safhası da böylece kapandı.
Saat onbir buçuğa geliyordu. Taksime doğru yaklaşmış olan merasim alayı geçit resmine başladı ve yukarı da yazdığımız sırayı takiben tribünün önününden geçerek Cümhuriyet meydanını dolaştı.
Saat yarımda merasime nihayet verildi ve askerî kıtaat ve mektepler yerlerine döndüler.
Kumandanlıkta tebrikât
Saat tam on beşte, Fındıklıdaki İstanbul kumandanlığı karargâhında, kumandan Halis Paşa tebrikâtı kabule başladı.
Vali ve Belediye reisi Muhittin Bey beraberinde Şehir meclisi âzalarından bazıları olduğu halde İstanbul Kumandanı Halis Paşaya, İstanbul halkının orduya tebrik ve teşekkürlerini bildirdi. Halis Paşa da, ordunun daima halkın teveccüh ve muhabbetine lâyık olmıya çalışacağını söyledi.
Bundan sonra Halk Fırkası namına İstanbul Halk Fırkası Reisi Cemal Beyin riyasetindeki üç kişiden mürekkep heyet ordu namına Halis Paşayı tebrik etti. Müteakiben de esnaf cemiyetleri namına üç zat teb-rikâtta bulundular.
Ordu şerefine ziyafet
Saat yirmi buçukta kahraman ordumuz şerefine Maksim salonlarında İstanbul Vali ve Belediye reisi Muhittin Bey tarafından mükellef bir ziyafet verildi.
Bu ziyafete şehrimizde bulunan bazı mebuslarla, askerî erkân ve ümera, İstanbul kumandanı Halis Paşa ve maiyeti erkânı, merkez kumandanı Fehmi Paşa, vilâyet ve belediye erkânı, Fırka reisi Cemal bey davetli bulunuyorlardı.
Bundan başka İstanbul Halk, evinde bir danslı çay, Beyoğlu Halkevinde konser ve Alay köşkünde de güzel bir müsa-mere verildi. Ve Taksimde Cümhuriyet abidesi meydanlığında da Şehir bandosu geç vakte kadar halka müntehip bazı parçalar çaldı ve İstanbu-lun kurtuluş bayramı bu suretle tes’it edildi.
Teşrinievvel 7
- ZAMAN
7
Tüyler ürperten bir facia
7 inci sahifeden devam
“Afitap,, motörile İstanbula gelmek istiyenlerin mecmuu “55„ i buluyor. Hem 4 bin kilo yük, hem 55 yolcu... “Afitap,,m bunları İstanbula getirebilmesi mümkün değildir.
Binaenaleyh yolcular bir çare düşünüyorlar :
“ — Bir piyade (mavna) tutalım, "Afitap,, bizi yedeğine bağlasın, böylece İstanbula gideriz,, diyorlar.
“Afitap,, ın kaptanı, bu tarzı tesviyeyi kabul ediyor ve yedi liraya bir mavna kiralıyor. 55 yolcudan on dörder kuruş toplanarak mavnanın kirası da ödeniyor.
Meş’um hareket saati
Gündüzden halledilen bu işlerden sonra, “Afitap,, motörü-ne sebze tahmili işi de bitiyor ve evvelki gece saat tam İlde “Afitap,, motörü, dördü kadın, ikisi çocuk, kırk dokuzu da erkek olmak üzere elli beş yolcu bulunan mavnayı arkasına bağlıyarak istanbula müteveccihen hareket ediyor.
Deniz sakin , hava yıldızlı ve mehtapsız, bu itibarla da etraf karanlıktır. Motor ve yedeğindeki mavna, bir kaç Jsaat sonra vukubulacak faciadan bihaber yolcuları muhabbet ederken yavaş yavaş yoluna devam eyliyor.
Kaptan, bir acemi!
Biraz sonra yolcular uyuyor, motor ve mavna Heybeliada açıklarına doğru ilerliyorlar. Saat gecenin ikisi var.
“Afitap,, motörünün kaptanı bile uyumuş, dümen başına bu işten hiç anlamıyan, yolculardan Safran köylü Mustafa onbaşı geçmiştir.
Tehlike baş gösteriyor
Bu esnada, Vapurculuk şirketinin “Füruzan,, isimli şilebi de, çimento almak üzre Istan-buldan Kartala gitmektedir.
Saat 2,5 "Füruzan,, vapuru Hekbeliada açıklarına gelmiştir.
“ Afitap ,, motörünü idare eden denizcilikten bihaber Mustafa onbaşı, birden bire “Füruzan,, vapurunu karşısında görüyor.
Gerek motörde ve gerek yedeğindeki mavna da ışık namına içlerinde yakılan birer lâmbadan başka birşey yok. Bunun için “Füruzan,, vapurunun karşıdan gelenleri daha evvel görmediğine hükmetmek lâzım...
Ne olursa olsun, bunu düşünecek sıra değil. Mustafa onbaşı, tehlikeden kurtulmak için “Füruzan,, vapurunun önünden kaçmak isterken bilâkis önüne düşüyor ve “Füruzan,, şilebi, olanca hızıyla “Afitap,,m yedeğinde bulunan mavnanın baş tarafına çarpıyor.
Müsademeden sonra...
Derin bir uyku içinde bulunan mavnanın bedbaht yolcula-ları bu şiddetli müsademenin tesiriyle uyanıyorlar ve neye uğradıklarını birdenbire kavrayamıyorlar.
Fakat mavnanın baş tarafı parçalandığı ve mavnayı “Afitap,, motörüne bağlayan ipin de koptuğu anlaşılmakta gecikmiyor. Zaten sular, azgın bir savletle mavnaya hücuma başlamıştır*
Can kurtaran yok mu?
Karşılaştıkları müthiş akibet karşısında mavnanın elli beş yolcusu feryada, koşuşmağa başlıyorlar. Aradan beş altı dakika geçmeden mavna içindekilerle beraber batıyor.
Etrafı da tüyler ürperten feryatlar dolduruyor.
— İmdat, imdat!
— Can kurtaran yok mu ?
— Boğuluyoruz ?
33 yolcu boğuldu
Bu esnada “ Füruzan,, da, “Afitap,, ta yollarına devam ediyorlar. Elli beş kişi, denizin üstünde hayatla pençeleşiyor ve “İmdat!,, diye afaki inletiyor.
Nihayet Şilep te, motor de 300 - 400 metre kadar ilerledikleri kaza sahasına geri dönüyorlar.
F akat facia artık bir emrivakidir, “Afitap,, motörü ancak oeş kişi, “Füruzan,, da onyedi
kişi kurtarabiliyor ve otuz üç yolcu boğulup gidiyor.
Kaza kurbanlarının isimleri Bu elim kaza neticesinde boğulan zavallıların isimleri şunlardır:
Yalovamn Kadıköyünden Hüseyin oğlu Süleyman usta, Ezni-kin Bekir mahallesinden imam oğlu Ahmet, yine aynı yarden Veli dayı ve beş yaşındaki çocuğu, Orhangaziden İsmail oğlu Musa, Yalıvanın Kadıköyünden Kefeli Haşan.
Yalovamn Kadıköyünden Besim oğlu Mümin, Şaban oğlu çolak Ali, Hüseyin oğlu Ali, Haşan oğlu İsmail, Yalovamn Hacı Mehmet köyünden Süleyman, Süleyman oğlu Hüseyin, Yalovamn Kadıköynden Halil oğlu Salim, Salih oğlu Ahmet, İznikli arap Mehmet, Yalovamn Kadıköyünden Hüseyin oğlu Haşan, Yalovamn Hacı Mehmet köyünden Tahir oğlu Naci, Musa oğlu Çolak Hüseyin, Hüseyin oğlu Ömer, Osman oğlu Ahmet, Mümin oğlu sapancı Ali, Yenişehirli Ali, Köse , oğlu Mehmet, Bursamn Ka-raköy ün den Rıza çavuş, Karaköyden çoban Mustafa oğlu Hüseyin, Bursamn Yenişeh-rinden ve Babasultan mahallesinden izzet oğlu Mustafa, Ya-lovanın Safran köyünden Tevfik, Safran köyünden Molla paşanın Haşan, Yenişehir Kı-vılhisarından Mehmet oğ. Aziz, Yenişehir Seymen köyünden Nazım ile Bursamn Yenişehir Toprak Ocak köyünden Hediye ve aynı köyden şerife, Menteşe köyünden Kabak Alinin baldızı Hayriye Hanımlar. Diğer bir kadın daha boğulmuşsa da hüviyeti henüz anlaşılamamıştır.
Kurtulanların isimleri
Kazadan kurtarılabilenlerin isimleri de şunlardır:
Yalovamn Akköyünden Ahmet oğlu İsmail, Yalovamn Ka-dıköyünden Salih oğlu Harun, Yalovamn , Hacı Mehmet köyünden Haşan oğlu Mustafa, batan kayığın kaptanı Gemlikli Karaçaali köyünden İrfan, Yalovamn Kurt köyünden Mustafa oğlu Saf er, Yalovamn Kadıkö-yünden Melût oğlu İshak, Yalo-vanm Kurt köyünden Hüseyin oğlu Kadir, Yalovamn Safran köyünden Haşan oğlu Salih, Yalovamn Kadıköyünden Tevfik çavuş oğlu Hüseyin, Niğdenin Semendere köyünden Hanefi oğlu Mahmnt, Bursamn Yenişehir kazasının Öcak köyünden İsmail oğlu Necip, Bursa Yenişehir kazasının Kaya Çınar köyünden Mustafa oğlu Salih, Yalovamn Kadıköyünden Hüseyin oğlu Yusuf, Yalovamn Kadıköyünden Ali oğlu Hüseyin ve Elmas oğlu Mehmet, Kütahyalı, İstanbul da Yemişte tüccar Hüseyin oğlu Hakkı, Kütahyalı Mehmet oğlu Ali Yalo-vanın Çınarcık nahiyesinden Mustafa oğlu Hüseyin ve Mustafa oğlu Kâmil, Yalovamn Ak-köyünden İsmail oğlu Raif, Yalovamn Safran köyünden Mustafa oğlu Haşan, Yalovamn Kadıköyüden Hüseyin oğlu Ahmet, Kıvılhisar kazasından İsmail oğlu Ahmet.
Kazadsn sonra
Kazadan yarım saat şonra “Füruzan,, şilebi kurtardığı yolcularla beraber Kartala, “Afitap,, motörü de keza kurtardığı yolcularla Heybeli Adaya gitmiştir. Bilâheae “Afitap,, motörü hamulesile beraber İstanbula gelmiştir,
Füruzan vapuruda Kartaldan Heybeliye getirilmiş ve Heybeli açıklarında yana yatmış olduğu halde demirlemiştir.
Kaza haberi, Kartaldan telefonla etrafa bildirilmiş ve bütün şehirde umumî bir teessür uyandırmıştır.
Tahkikata başlandı
Kaza tahkikatına ilk evvel Heybeliada komiserliği vasiyet etmiş, nöbetçi Müddeiumumi muavini Nurettin beye de hemen haber verilmiştir.
Nurettin Bey derhal Heybeliada-ya gitmiş, kazadan kurtulanları ve kaptanları isticvap etmiştir.
Gerek Nurettin Bey, gerek kazadan kurtulanlar dün akşam son
vapurla İstanbula gelmişlerdir.
Tahkikatın ilk Neticeleri
Tahkikatın verdiği ilk neticeler şunlardır:
Vapurculuk şirketinin malı olan "Füruzan,, vapuru 1888 tarihinde yapılmış, 6 sene evvel Türkiyeye gelmiştir. 1240 tondur ve telsizi yoktur. Kaptanı Hüsnü Efendi 48 yaşındadır. 30 senedenberi kaptandır ve şimdiye kadar hiçbir kaza yapmamıştır. Beş ay evvel “Bartın,, | vapurundan "Füruzan,, a nakledilmiştir. [Beş senedenberi içki içmedi-' ğini söylemiştir. Halbuki kurtarılanlardan "Füruzan,, a almanlar, Hüsnü Efendinin sarhoş olduğunu zöy-lemişlerdir.
“Afitap„ motörü 4 tondur, kaptanı Şerif oğlu Salih Efendi hastalıktan dolayı iki aydanberi motö-rün idaresini sahibi ve makinist Faik Efendiye bırakmıştır.
Faik Efendinin kaptanlık ehliyetnamesi yoktur. Üstelik uyumuş ve kaza anında motörü bu işten hiç enlamıyan köylü Mustafa onbaşı idare etmiştir.
Gerek Hüsnü, gerek Faik Efendiler ve gerek Mustafa onbaşı nezaret altında bulunmaktadırlar.
Neden geceleyin hareket edildi? ı
Motörün niçin gecenin on birinde Yalovadan hareket ettiği de tamike şayan görülmüştür.
Bu gibi motörlerle yolcu taşımak, yedekte kayık ve mavna bulundurmak, deniz nizamatına göre memnudur. Gecenin onbirinde hareket edilmiş olması, bu memnui-yeti alâkadar memurların gözünden saklamağa mı matuftur ?
İşte bu cihet te tahkik edilmektedir.
"Füruzan„ın kaptanı ne diyor?
“ Füruzan „ m kaptanı Hüsnü Efendi bir muharririmize şunları söylemiştir:
“ — Eskiden rakı içerdim. Şimdi fazla kullanmam. Kazadan mesul olanı mahkeme tayin edecektir.,, Afitap kaptanının söyledikleri
“ Afitap „ motörünün kaptanlığını yapan ve kaza esnasında uyuduğu iddia edilen Faik Efendi de bir muharririmize demiştir ki:
“— 15 senedir denizde gezerim, hiç kaza başıma gelmedi. Kazadan mütevellit kabahatin kimde olduğunu soruyorsunuz.
Kabahat belli. Onlar İstanbul-dan, biz Yalovadan geliyorduk. Onlarda, bizde sancaktan gelmekte idik. Onlar birden iskeleye kırınca kaçmağa vakit bulamadık.
Fener yoktu diyorlar. Hem mavna direğinde, hem de motörde. fener vardı. Tabiî herkes kendini kurtarmak maksadiyle söz söyler.,, Kurtulanlar neler söylüyor?
Kurtulanlardan Ahmet oğlu İsmail Efendi, ancak yüzme bildiği için kurtulabildiğini söylemiştir.
Mustafa oğlu Haşan Efendi de bir muharririmize demiştir ki:
“ — Denize batıp çıktıktan sonra bir tahta parçasına tutundum. Bu sırada motörden sebze küfelerini de atmağa başladılar. Bunlara tutunabilenler kurtuldu, ötekiler boğuldu.,,
Elmas oğlu Mehmet Efendi de, ayağı topal olmasına rağmen yüzmeğe çalıştığını, denize dökülenlerin kendisine sarıldıklarını, nihayet sandala alınarak kurtarıldığını anlatmış, Mükrimin oğlu Yusuf Efendide aynı şeyleri söylemiştir.
Kurtulan yolculardan Safer Efendi de bir muharririmize şunları söylemiştir :
" — Daima Yalovadan saat on birde hareket edilir ve herkes malı ile beraber gelir. Bu sefer içimizde, mal getirmeyen alelâde yolcularda vardı. Kadınlar, asker olan çocuklarını görmeğe geliyorlardı. Bir kısım çacuklarda İstanbulu göreceklerdi.,,
Denizdeki elim mücadele
Müsademeden sonra denize dökülen 55 kişi, boğulmamağa çalışırken birbirleriyle de gayrı şuurî bir mücadeleye girişmişler, yüzme bil-miyenler bilenlere sarılmışlardır.
Tevfik çavuşun 9 yaşındaki oğlu Hüseyinde yüzerken üç kişi birden beline, ayaklarına, boynuna sarılmış, fakat Hüseyin denize dalıp çıkmak sayesinde bunlardan kurtulmuş ve hayatımda kurtarmıştır.
Hazin karşılaşmalar
Feci kaza Yalovada da derhal duyulmuş Afitap motöriyle yedeğindeki mavnada bulunan yolcuların aileleri muhtelif vasıtalarla Hey-beliadaya gelmişlerdir. Bunlardan akrabaları boğulanların vaveylası hakikaten ciğerleri parçalanaçak mahiyette idi. Buna mukabil kazadan kurtulanlanların aile ve akrabası da sevinç göz yaşları dökmüşlerdir.
Tahkikat devam edecek
Heybeliada Hilâliahmer şubesi, kazazedelere ilk yardımda bulunmuş, bunlara yiyecek ve ekmek dağıtmıştır,
Kaza hakkmdaki tahkikata bugün de devam olunacaktır.
Kazadan kurtulanlar neler anlatıyor
Birinci sahifeden devam
— Hayır, motor çok yüklüymüş...
Kabilinden yüzlerce mütalâa duymaktan (edep) icabı içine yalnız girilen hücrelerde bile kortu-lamadık.
Açıkgöz müvezziler, bugün hâdise hakkında malûmat verecek gazeteleri satmak için seslerini daha dün akşamdan akorde başlamışlardı:
— Yazıyorrr... Marmara faciasını yazıyor.
— Marmara kazasını yazıyorrr..
Ve işte yazıyor... Siz, [faciayı yazan sütunlarda hâdisenin bütün tefsilâtmı en ince teferruatına varıncaya kadar okuyun.
Dün bende Heybeliye akın eden gazeteciler arasındaydım. Dün bende, kazanın henüz cürümleri sübut bulmamış maznunlariyle konuştum. Dün bende, burunları hâlâ yosunlu sulu, ve feci bir ölüm kokuslyle sızlayan biçareler arasına girdim.
Ve size, hâdisenin, havadis çerçevesi bancında kalan safhalarından bazı lavhalar, bazı Bahneler çizebilmek isteğindeyim.
Vapur Heybeliye yaklaşırken, gösterdiler:
— İşte, mahut şilep budur I
Baktım. Utangaçça, mahçupça boyun bükmüş bir suçlu gibi yana yatmış bir gemi... Daha doğrusu bir gemi eskisi, bir gemi mütekaidi ki, sefil bir yatağa uzanmış, yaklaşan ölümü bekliyen bitkin bir çaçayı andırıyor. Şüphesiz on şirketten, on kumpanyadan arta kalan bu köhne tekne, kim bilir kaç limandan sürüldükten 6onra; - her restgeldiğine başka bir isim ver-miye alışmış kaldırım yosmaları gibi - İstanbulda “Finızan,, olmuş.
Bunu gördükten az sonra karakoldaki kaptanından yaşını 6ordum:
— Fazla fazla yirmi beş senelik gemidir I Dedi.
Gayriihtiyarî güldüm :
— Desene.. Kadınların yaşları gib gemilerin yaşları da saklanıyor I
Bu “yaş sâklamak„ta şaşkınlıkla pek ileriye vardığını hisseden kaptan:
— Pek pek, otuz beş olsun beyim 1 Dedi. Belki daha fazla insafa gelecekti daha fazla çıkacaktı amma, ben müzayedeyi dinlemedim.
—Ben asıl çocuklarımın kutulu-şuna sevindim I
Bunu kazazedelerden gemiye ilk evvel alınan Niğdeli Hanife oğlu Mahmut söyliyordu. Sordum:
— Neredeler şimdi ?
Parlak, içten, ve sıcak bakışlı ihtiyar, kır ve kırçıl sakalını kaşıyarak, ummadığım bir cevap verdi:
— Köydeler 1
Ve sual sormağa vakit bırakmadan tecessüsümü tatmin etti:
— Onlara ben bakıyorum. Benden başka kimsecikleri yok yavrularımın. ölseydim düşecekleri vaziyeti düşündüm de, tüylerim diken diken olup gitti...
Ve, hayali zengin roman muharrirlerinin sahlfelerde canlandırdıkları "ideal,, babalarda bile bulunmayan engin, asil bir şefkatle: ilave etti:
— Kurtuldular biçare yavrularım I
Yenişehirli İsmail oğlu Ahmet, kazada en fazla macera atlatan biçaredir. Anlattıklarını dinlemek istemez misiniz I
— Ben, diyor, rüya görüyordum. Göya zengin olmuşum da, Bursa kaplıcalarından birinin havuzunda yan gelmişim... Gözümü açınca anladım ki yan gelmenin sırası değilmiş. Zira vücudümü saran sular, kaplıcaların kükürtlü, şifalı sulan değil, marmaranın dalgalariymiş... Çabaladım, daldım, çıktım, bir daha dalıp çıktım. O zaman boynuma iki kadın birden sarıldı:
Bizim köyden Hediyeyle Şerife... Ben de can kurtarmasını severim beyim ama, evvelâ canım lâzım... Baktım hep birden gidiyoruz, Hediyenin karnına bir tekme vurdum. Onun elleri zaten gevşemişmiş ki, kolay bıraktı... Fakat gelglelim Şerifeye... Mübareğin parmakları boynumda kıskaç kesilmiş... Kadında bu kuvveti benim hiç görmüşlüğüm yoktu... Bîr de beraber dalıp çıkınca, ben de onun boynunu sıktım, kurtuldum.
Birazda yalnız becelleştim sularla... Sonra baht elime bir kalas geçirdi. Yapıştım ona...
Yenişehirli İsmail oğlu Ahmet saheleri hatırlamakla daralan
göğsünü, geniş bir nefesle ferahlatarak ilâve etti:
— Sonra, geminin kayığı geldi aldı beni... Ecelim yetmemiş daha demek...
— Ağabey beni de yaz kurtuldu diye, ne olursun ?
— Ne olacak ?..
— “Sırbiyeli Haşan oğlu Vasıf da kurtuldu,, de ki akrabalar meraktan kurtulup çabuk gelsinler I
Bu arada, onun isteğini de yerine getirişimi çok görmezsiniz değil mi ?
Patlıcan küefaıne sarılıp ta kurtulan Mehmet oğlu Alinin anlattıkları da sıkıcı değil :
— Sen, diyor, çıplak İsmaili de gördün mü ?.. Hani don gömlek verdin ona... Nah, şu köşeye oturuyor, hani !..
— Çıpıak İsmail mi derler ona ?
— Öyle demezlerdi amma, diyecekler bundan böyle 1
— Neden ?
Gamsız kazazede, ocak başında Nasrettin hoca hikâyesi anlatır gibi sakindi:
— O, dedi, en açıkgözümüz çıktı... işin kötüye sardığını görür görmez, başlamış ağırlıkları dö-künmiye.
Mübarek, donuna, gömleğine kadar soyunup ta dalmış deryaya... ] Gemiye anasından doğduğu gibi çıkardılar... En çok para da onda vardı ha... Caketinin cebinde tam j "200„ kâğıt varmış... Bu akşam j balıklara gün doğdu... Denizaltının da para yenecek bir Beyoğlusu vardır elbette 1 Sonra kulağıma iğildi ve bir sır tevdi eder gibi yavaş sesle fısladı: "]
— Lâf aramızda, oldukça cim-redirde ha... Boğulmaktan kurtuldu amma, " iki yüz „ ün tasasından kurtulamıyacak korkarım... Şimdi canını kurtarmanın keyfiyle pek umür-lanrıyor amma, bakma sen... Bazısına para da can kadar tatlıdır!
Mehmet oğlu Ali, karşıda oturan genç bir delikanlıyı gösterdi : —Şuna , bak, dedi, buda yazılacak şey işte... Mevlût oğlu ishak derler ona... Balık gibi yüzer mübarek... öyle ki, kazadan şapkası, hattâ caketinin bir kısmı ıslanmadan kurtuldu... Parasını kurtarabilende sade odur.. Ağzının içine almış dünyalıkları... Bizimkiler kâğıt helvası gibi dağıldı hep... Bereket ki çıplak İsmail kadar yüklü değildik... Hoş, zaten, olduğumuz, olacağımız da yok ya 1
— Desene, şeninde muharrirden farkın yok 1
Mehmet oğlu Ali bu nükteyi anlamamıştı. Yanındaki arkadaşının omuzuna vurarak ilâve etti:
— Bunada* topal Mehmet derler... Ayağı sakat amma, -talii sağlammış ki aramızda şimdi 1
Heybeliye son gelen vapur, kazayı duyup ta Yalovadan koşan muztarip, meraklı ve biçare köylülerle dolu. O kavuşma sahnesini, o sahnenin taş yüreklileri bile hıçkırıktan boğacak heyecanını tasvire yeltenmiyeceğim. Eminimki en dâhi kalemlerden bile bu maksatla dökülecek kelimeler, Donki-şotun iddialarından daha gülünç kalacaktır.
Yalovadan gelenler içinde oğullarının, kızlarının, kardeşlerinin ölümünü duyan biçare babalar, analar, delikanlılar var. Onlardan İzzet oğlu Mustafa Efendi, gözlerini kör edercesine ağlıyor: boğulanlar içinde; üç çocuğunu öksüz bırakan 27 yaşında bir oğlu varmış.
— Ben diyor, motörle gidecek Bandıydım. Kayığa bineceğini bilseydim, dünyada salıvermezdim.
Evlâdım karısından ayrılırken güldü güldü de:
— Ehhh, dediydi, dünya bu, gidip gelmemek var, hakkını helâl et karıcığım!
Biçare ihtiyar, geniş yazma mendiliyle ıslanan gözlerini silerek ilâve ediyor :
— O bunu alay diye dediydi ama, kaderle şakaya gelmiyor, işte.. Akla gelmeyen başa geliveriyor.
Sonra, ölen oğlunun ruhunu tazip etmek korkusiyle tevile kalkışıyor :
— Ama kimbilir, belki alay demedi de, içine doğduydu biçarenin!
Kazazedeler - bittabi - ücretten muaf tutularak vapura bindirilmişlerdi.
Ben köprüye çıkarken, biletimi alan memur karşısındakine:
— Yahu, dedi, benim zihnim karıştı ?
Beriki sordu:
— Neden ?
O cevap verdi :
— Neden olacak; kazaya 56 kişi uğradı dedilerdi. Belki yüz kişi oldu ki, “ Ben kazazedeyim! „ diye bilet vermeden geçti I
Bu tüyler ürperten faciadan bile - bir vapur ücreti kadar da olsa -maddî bir istifade temin etmenin yolunu, fırsatını kaçırmıyan “insanlar,, dan ürkmekten kendimi alamadım.
Naci Sadullah
İstanbul Borsası kapanış fiatleri 6-10-1934
ÇEKLER
Açılış Kapanış
Londra 614,75 614.75
Nev-York 0,80712 0,8005
j Paris 12,06 12,05
Milâno 9.0285 9,2775
1 Brüksel 3,4082 3,4045
Atina 83,5325 83,4618
| Cenevre 2,4375 2,4368
Sofya 66,63 66,575
Amsterdam 1,1730 1,1725
Prag 19,0336 19,0175
Stokholm 3,154 3,1514
Viyana 4,2660 4,2625
Madrit 5,8210 5,8243
i Berlin 1,9761 —
Varşova 4,2010 4,20
i Budapeşte 3,9816 3,9782
Bükreş 79,6320 79,565
Belgrat 34,6975 34,6675
Yokohama 2,6587 2,6565
Moskova 1088,50 1089,50
Tahvil ve Senetler
Açılış Kapanış
'o/O 5 faizli 1233 . . Ikramiyeli (Ergani) %,75 97
0/0 7,5 faizli Türk borcu tahviH i 29,10 29,15
Anadolu D.yolu I ii 45,10 45,40
„ m
0/0 7,5 Türk B II 28, 28,
Ergani A - -
Ergani B - -
I Merkez Bank 58. 58.
İş bank nama 10 ıo 1
Aralan çimento 12.85 13, :
A. DemirY.0/0 6 27 27
YENİ NEŞRİYAT
Hamle
Bu kültür ve ormancılık gazetesinin altıncı sayısı çıkmıştır.
VAPURCULUK
TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentahğı Liman han, Telefon: 22925
Trabzon yolu Tarı Vapuru
7 Teşrinievvel Pazar günü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zonguldak, İnebolu, Ayancık Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Tirebolu, Görele, Trabzon ve Ri-zeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve Sürmeneye uğrayacaktır.
Fatih Birinci Sulh Hukuk Mahkemesinden : Bedia hanım tarafından Beyazıtta iktisat ve âile lokantasında mukimler iken halen ikametgâhları gayrı malûm bulunduğu mübaşiri tarafından şerhan bildirilen Şükrü ve Ali Rıza beyler aleyhine ikame eylediği on buçuk lira matlubat davasının cari muhakemesinde müddeaaleyh mumaileyhlerin ikametgâhlarının meç-huliyeti hasebiyle bittalep 15 gün müddetle ilânen tebligat icrasına karar verilerek muhakemesinin devamı 24/10/934 saat 14 de talik edilmiş olduğundan yevm ve saat mezkûrda hazır bulunmadıkları takdirde muhakemenin gıyaben rüyet ve devam olunacağı tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur. “3357,,
—ZAMAN—
teşrinievvel 7
8
Haşan öksürük Pastilleri
Öksürük, nezle, bronşit, boğaz ve göğüs
hastalıklarile sesi kısılanlara şifaî tesirleri çoktur. 30 kuruştur. HAŞAN ECZA DEPOSU
İstanbul Ziraat Bankası Satış
Komisyonundan
MÎNORA
Sıra No. su
1361
1362
1365
1366
1368
1370
Semti
Beyoğlu Samatya Eyüp Fener
Beyoğlu
Ayvansaray
Mahallesi
Sokağı
Cinsi
Hissesi
Tozkoparan Hacı Hüseyit Hacı Hüsrev Abdisubaşı Yenişehir Hüseyinağa
Mezarlık
Kalpakçı koltuğu
Savaklar
Kireçhane
Kasap
Valde çeşmesi
Eski Mustafapaşa Çınarlı çeşme
Ahşap üç hane ve bir dükkân 2,5/14 Ahşap hane Bostan ve odalar Kâgir hane Ahşap hane
115 metre arsa şimdi maa dükkân ahır
Kâgir hane Tamamı
satışta müşteri bulunmadığından satışları
3/5 84/960
1/2
2/3
2/3
Emlâk 1
No. su 16-18-20-22
39 42-45-47-49
3
42
34
► Edebiyat Tarihi dersleri ◄
İTANZİMAT
► EDEBİYATI j
Liselerin on birinci sınıflarına d K mahsus J
► Yazan : AGAH SIRRI 4 b Birkaç güne kadar çıkacaktır. 4
► Tevzi yeri: 4
b İstiklâl Lisesi talebe Kooperatifi 4
müddetle uzatıl-
Hisseye göre mu- * hamınen kıymeti
59
bir hafta
1373
Yukarıda evsafı yazılı gayrimenkuller 1-10-934 tarihindeki . _ .
mıştır. İhaleleri 8-10-934 Pazartesi günü saat on dörttedir. Şartname Bankamız kapısına asılmıştır. Taliplerin Galatada Gümrük so-
kağında eski Kredi Liyone Bankasına müracaatları lâzımdır.
Adapazarı Türk Ticaret Bankası
1934 SENESİ MART BİLÂNÇOSU
AKTİF
Tz a hTt
PASİF
İZAHAT
T. Lirası Kuş.
MINORA
Tıraş bıçağı herkesin bıçağıdır. Boenos Ayres'in tekmil ahalisi Minora bıçağı kullanır.
10 adedi 50 kuruştan 35 kuruşa indirilmiştir.
Her yerden arayınız.
Toptan satış: Galata Kürkçü-başı Han No. 4
3 Perde Yazan : Birabeau Nakleden : Feridun Dekorlar: (D) grubu Gişeler her gün açıktır.
I SARAY (eski Glorya)
I 9, ve 10 Birinci Teşrin SALI ve ÇARŞAMBA
Raşit Rıza tiyatrosu
|| ( Hedefsiz Buseler )
II
T. Lirası Kuş.
. 907.485 59
Dahildeki muhabir Bankalar 83.526 52
SENEDAT CÜZDANI . . . 1.536.334 23
Vadesine üç ay kalan 1.536.334.23
„ üç aydan fazla kalan 0.00
ESHAM VE TAHVİLÂT CÜZDANI . . . ; 238.389 90
Borsada kote olanlar 94.810.00
„ „ olmıyanlar 143.579.90
AVANSLAR ...... . 695.408 73
Emtia ve vesaik üzerine avanslar 533.055.24
Sair mütenevvi avanslar 162.353.49
BORÇLU HESABI CARİLER 1 1 1.137.258 43
Kefalet mukabili krediler 741.943.29
Teminatlı krediler 395.315.14
MUHTELİF BORÇLULAR . . i ! 762.188 52
ipotek mukabili avanslar 334.333 31
İştirakler 354.394 41
MENKULLER . . . ! I } 132.394 41
Makineler 11.400.00
Kasalar 10.368.41
Tesisat 39.065.12
Mefruşat 51.619.25
GAYRİ MENKULLER . . . ! : 285.344 49
Banka binaları 98.791.30
Diğer gayri menkuller 186.553.19
NÂZIM HESAPLAR . . . . . 1.262.732 38
7.729.846 29
SERMAYE
İhtiyatlar
1.200.000
131.376
00
45
Havaleli eşya nakli
ı Devlet Demiryolları Umum
Müdürlüğünden:
Fevkalâde ihtiyat
Kanunî ve Nizamî ihtiyat Muhabir bankalar . . .
Mevduat................
Cari hesaplar . . . .
Tasarruf mevduatı .
Vadesiz
Vadeli
0.00
131.376.45
................... 85.276 .................. 195.561
............... 1.578.656
............... 2.408.959
145.682.10
2.263.277.11
948.629.71
21
50
62
2.1
Havaleli oldukları için seyrüseri ücrete tâbi tutulmakta olan mobilya, pamuk, banyo, fidan gibi maddelerden seyri hafifle nakledilmek şartiyle seyri hafif birinci sınıf ücretleri alınacaktır. Bu suretle ücretlerde yapılan tenzilât nisbeti % 65 (yüzde altmış beştir). Bu tenzilât mobilya nevine da-hil eşya için (10) diğer havaleli eşya için (20) Birinci Teşrin 934 tarihinden itibaren tatbik edilecektir.
^İnhisarlar^^Müdürlüğünden^^
Bir ay kadar
Bir aydan bir seneye kadar 82.182.27
Bir sene ve bir senden
fazla vadeliler 1.225.465.13
Tediye emirleri: ...................... â 39.442
Sair muhtelif alacaklılar . . ............ 694.834
İtfa tahsisatı..............................12.710
Talep olunmamış temettüler ve koponlar . . . 120.296
Nazım hesaplar »•«•*•••«••• 1.262.732
Nümune ve şartnamesi mucibince ratip mahallerde kullanılmağa mahsus 240,000 metro çift kordelalı fitil pazarlıkla satın alınacağından vermek isteyenlerin 10/10/934 tarihine müsadif Çarşamba günü saat 15 te % 7,5 teminatlariyle birlikte Cibalide Alım, Satım Komisyonuna müracaatları. “5985,,
7.729.846
93
00
02
97
38
79
İstanbul Ziraat Bankası Gayrimüba diller Emvali Satış Komisyonundan:
Sıra No' sı
1433
1434
Semti
Mahalleli
Sokağı
Koca Mustafapaşa Hacı Hamza Ortaköy
Ortaköy
Paşabahçe Müskirat fabrikamıza teslim şartiyle muhtelif eb’atta “55500,, sandıklık “1027,450,, metre mikabı kereste mü-bayaa edilecektir. Şartnamesi dairesinde pazarlığı 10-10-934 tarihine müsadif Çarşamba günü saat 15 te icra kılınacağından taliplerin tayin olunan gün ve saatte % 7,5 muvakkat teminat parasiyle birlikte Cibalideki alım satım komisyonumuza müracaatları. "6061,,
Üniveriste Mübayaat
Komisyonundan:
Üniveriste Tıp Fakültesi Hayatî Kimya Enstitüsünde yapılacak olan tamirat ve tesisatı 29 - 9 - 934 Cumartesi gününden 20 - 10 - 934 cumartesi gününe kadar kapalı zarf usulile ihale edilmek üzere münakaşaya konulmuştur. Talipler hergün Mübayaat komisyonuna müracaatla dosyasını tetkik edbilirler. Münakaşa günü olan 20 - 10 • 934 Cumartesi günü saat 15 te Komisyonda teminat mektuplarile birlikte hazır bulunmlan ilân olunur. “6169,,
Emiâk
No. sı
19
3-5-7-9-11
Hisseye göre muhammen kıymeti : 50 T. L.
919 „
Cinsi Hissesi
Ahşap baraka 1/6
Kagir dört hane ve bos- 1,50/10 tan ve saire Me. 6127 Ahşap hane
Arsa metresi 57
Kftgir hane ve bahçe Arsa metresi 103
Kârgir iki apartıman
Arsa metresi 22
Arsa metresi 47
Saray içi
Anbarlı dere tarlabaşı ve dere yolu Ayakapu iskelesi Alipaşa
Tiyatro
Ayayani
Makri çıkmazı Kürkçü
Papas köprüsü
Fener
Bebek
Kumkapı Tarabya Beyoğlu Edirnekapı Beyoğlu
Yüzde yedi buçuk g y __s________________________________
menkullerden 1439 sıra numaralının mülkiyeti kapalı zarfla, , _ ______________________ _
leşi 11/10/934 Perşembe günü saat on dörtte icra edilecektir.
Müzayedeye gireceklerin kapalı zarflarını mezkûr günü saat on dördüne kadar komisyona tevdi etmiş bulunmaları lâzımdır. Daha fazla izahat almak istiyenlerin her zaman Galatada Gümrük sokağında eski Kredi Liyone Bankası binasında müteşekkil satış komisyonuna müracaatları ve pey akçaiarını dahi müzayede gününden evvel yatırarak makbuzunu komisyona ibraz eylemeleri lâzımdır.
Belediye rusumu ile bu sene vergisi ve dellâüye ve masarifi sairesi müşteriye ait olup şartnamesi de Bankamız kapısına asılmıştır.
1435
1436
1437
1438
1439
1440
1441
Gülcami Bebek Esir Kemal Tarabya Müeyyetzade Hacı Muhiddin Kamer hatun pey akçeleriyle ihale bedelleri nakden
1/2 Tamamı 3/16 Tamamı
1/7 Tamamı
2
2-4
13 18-20
4
7
38 E. 14 Y. E. 4-6 YM E. 11 Y. E. 16-18 Y.
1250
68 1500 618 11092
220
188
Bir mühendis aranıyor
Ereğli - Zonguldak vasatında Kireçlik mevkiinde Kireçlik kömür madenleri mühendisliğini ifa etmek üzere mektep mezunlarından bir Türk mühendisine ihtiyaç vardır. Şeraitini anlamak üzere arzu eden'erin İstanbulda Yağ iskelesinde BASMACI ZADELER TİCARETHANESİNE müracaatları.
veya gayrimübadii bonosile ödenmek üzere yukarıda evsafı yazılı gayri-diğerleri de açık arttırma suretile satılığa çıkarılmıştır. Umumunun iha-
Tr Dis suyu ve macunur*u kullanı-[] 11 nız zira dişlerinizi temizler,
kuvvetlendirir ve ağzınıza nefis bir ko-
BELSOĞUKLUĞU
VE FRENGİYE YAKALANMAMAK İÇİN EN İYİ İLAÇ
PROTEJİN ’dir
50 KRŞ, HER ECZANEOE BULUNUR.
I
arı ve umum I kırtasiye ve |
Amasyada Cemalettin Kitaphanesi ve kırtasiye deposu Amasya ve havalisi umum orta ve ilkmektep kitapları ve umum yevmî ve haftalık gazete ve mecmualar her nevi I...
mürekkepli kalemler fotoğraf levazım deposudur
Davet
Yaz tatilini bitiren İstanbul Tüberküloz cemiyeti mutat aylık İçtimaını, 8 Birinci Teşrin pazartesi günü saat 18 de Ca-ğaloğlunda Etıbba odası salonunda aktedecektir Muhterem meslektaşların teşrifleri rica olunur.
G _ OOLx- oooogc oooc oooc oooocooo
8 Cilt, Zührevi hastalıklar 8 mütehassısı
§ Dr. Feyzi Ahmet 3 g Babıâli Ankara caddesi No. 43 S 2 Cumadan başka lıergün sa- 2 bahtan akşama
O Telefon : 23899
8ooooooooocOOOOOOOO X oooooo 8
İmtiyaz sahibi: Ali • Umumî neşriyatı idare eden yazı işleri müdürü: C. Hikmet Matbaai Ebüzziya