Şık avizeler
BULAŞIK MAKİNESİ
English Electric Buz Dolapları AMERİKAN GAZ OCAKLARI


Parasız Hizmetçi
Veli Canda r ve Oğlu
Anafarialar Cad. No. 146 — Telefon: 14671
DEMOKRASİNİNDİR
Yıl: 2—No. 551
Telgraf adresi: Zafer Gazetesi — Ankara
5/KASIM/1950 PAZAR Fiyatı Her Yerde 10 Kuruş *
l'J.
KOPUK
Telefon: 15619, 15315 ve 16882 * Denizciler Caddesi 2 * Posta Kutusu : 193
Muhalefetin Bugünkü Çehresi
Başbakan yardımcısı Sanıed Ağaoğlunun Zafer’e beyanatı
“ Bugünkü durum, muhalefetin tahakküm ihtirasile hasta insanların elinde ne kadar soysuzlaşabileceğini göstermiye kâfidir.. „
Ağaoğlu: “Mecliste onların gölgeleri hile göktür. Şimdiye kadar hükümetten tek sual sormaya cesaret edememişlerdir „ dedi Muhalefetin iktidara karşı ta-:mdığı tavır ve hücumları karısında düşünce ve görüşünü sor. duğumuz Devlet Bakam ve Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğ-İU bir muhabirimize şu beyanatta bulunmuştur:
«— Muhalefetin bu son haftalar içinde izhar ettiği ruh ve zihniyet haleti bilhassa dikkate şabandır. Artık tenkid sahasının tamamen dışında, yalnız küfür, isnad ve iftira vâdisindedirler.
Demokrat Partinin muhalefette bulunduğu zaman ittihaz ettiği hareket hattı ile muhalefetin ve P. nin tuttuğu yolu muka-tmek, muhalefet gibi ha-(Sonu Sa. 4 Sü- 3 de)
Ankara Hu kuk Fakültesinin profesörlerind en bir grup
I
meydana çıksın!
Eski iktidarın yüz milyonluk et kombinası meselesinde milletin parasını nasıl har vurup harman savurduğu gazetelerde çıkan son resmi beyanatla bir defa daha sabit olmuştur. Evet, biliyoruz, şimdi diyeceklerdir ki, Marshall Yardım teşkilâtı Başkanı Russell Dorr da kim oluyor? Ne demeğe bizim iç işlerimize müdahale ediyor? Bir yabancının sözünü delil olarak ortaya koymak vatan hiyaneti değil de nedir?
Kendi suçlarını meydandan kaldırmak için bize bu şekilde bühtan etmeğe kalkanlara şunu hatırlatalım ki, bu et kombinası meselesinde, yapılacak masraflar için hemen yarı yarıya yardım vadinde bulunanlar Amerikalılardır. Ve eski iktidar bu iş için sarfedilecek meblâğın 45 milyonunu bu yardıma güvenerek göz önüne almıştır. O halde elbette ki, Amerikan yardım heyetinin bu mevzuda soyliyecek sözü olmak lâzım gelir. Bunu da zaten sabık iktidar kabul etmiştir. Şimdi işler sarpa sarınca, bunun aksine ileri sürecekleri
Mümtaz Faik FENİK
mütalâalar sadece bir mugalatadan ibaret değil de nedir?
Evet, Amerikan yardım heyeti başkanı Russell Dorr yapılan tetkikler sonunda şu neticeye varmıştır ki, bu et kombinası şebekesi için hazırlanan proje mübalâğalıdır. Yapılacak siparişler mübalâğalıdır. Bu iş (Sonu Sa. 4 Sü. 4 de)
Başbakanın sıhhati
düzeliyor
Ankara, 4 (T.H.A.) — Başbakan Adnan Menderes’in sıhhati git gide iyileşmektedir. Bugün de muhtelif heyetleri evinde kabul etmiştir. Bunlar arasında kendisine şifalar temenni etmeğe gelen Ankara Belediye Başkanı Benderlioğlu’nun başkanlığındaki belediye heyeti ile Ankara Demokrat Parti İl İdare Kurulu heyeti de bulunuyordu.
vvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvv-»
Adalet
i
Devletin
temelidir
î s
( Yazan:
$ Ord. Prof. Dr. HİR$
i
’ Ankara Hukukunun 25 in-{ci yıldönümü münasebetiyle »hazırlanan bu kıymetli makaleyi yarınki ZAFER’de ! bulacaksınız.
CUMHURİYETİN MÜEYYİDESİ OLACAK BU MÜESSESENİN KÜŞADINDA HİSSETTİĞİM SAADETİ HİÇBİR TEŞEBBÜSTE DUYMADIM, BAHTİYARIM
. '' ■. / - K. ATATÜRK
yiımıbeşinci yılı
Fakültenin eski mezunlarından Samet Ağaoğlu, Prof. Faruk I Erem, Prof- Muvaffak Akbay, Prof. Osman Berki, ihtisaslarım anlatıyorlar.
Başbakan Yardımcısı Samed Ağaoğlu
Sıtma ile savaş bütün yurda teşmil edilecek
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin açılışının 25 inci yıldönümü münasebetiyle bugün saat 10.30 da Fakülte salon larrnda büyük bir kutlama töreni yapılacaktır.
Ankara Hukuk Fakültesi 25 sene evvel büyük Atatürk'ün bir nutku ile açılmış ve ilk dersi de zamanın Adliye Vekili tiirkçü ve kıymetli hukukçu Mahmut Esat Bozkurt merhum vermişti.
25 seneden beri memleketin adlî ve idari teşkilâtında vazife görmek üzere binlerce genç bu ilim müessesesinden yetişmiştir. Yetişen bu gençler arasında idari mekanizmanın en yüksek mevkiine çıkmış elemanlar bulunduğu gibi yine bu (Sonu Sa- 4 Sü 1 de)
Sağlık Bakanı genel evlerin kapatılması, hastalıklarla savaş hakında beyanatta bulundu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakam Ekrem Hayri üstündağ Türk Haberler Ajansına muhtelif meseleler hakkında aşağıdaki be yanotı vermiştir:
«— Genelevlerin kapatılması uzun zamandanberi muhtelif nes rivata yol açtı. Fuhşun men'i me selesi Cemiyeti Akvam zamanında hükümetimiz tarafından ileri sürülmüştü. Bu mesele etrafında Cemiyeti Akvamın 1940 da yapılan bir toplantısında bu ta
sanda bazı tadilât yapıldı- Fakat birçok milletler bu tasarı esasına itirazda bulundular ve kabul edilemiyeceğini ileri sürdüler. 1948 de Birleşmiş Milletler teşkilâtı bu meseleyi tekrar ele aldı ve ilk oturumda görüş-mek üzere âza devletler noktal nazarlarım acele bildirmeye dâ-vet etti.
Mesele İçişleri Bakanlığı ile, Bakanlığımıza tevdi olunduğun-(Sonu Sa. 4 Sü- 3 de)
250 bin Türkün tehciri
Kore Birliğimizin Alay Komut an
muavini. Pusan limanında kendilerini çiçeklerle karşılayan Koreli çocuklarla beraber
1
Truman’ın
mesajı
Amerikan Cumhur Başkanı bayramımızı tebrik etti
Cumhuriyetin 27 nci yıldönümü münasebetiyle Birle-
• şik Amerika Devletleri Baş-; kanı tarafından Cumhur-) başkanımıza çekilen tebrik [telgrafiyle cevabının metin-; leri aşağıdadır:

• Ekselans Celâl llayar,
) Türkiye Cumhurbaşkanı
Ankara

! «Türkiye cumhuriyetinin ;27 nci yıldönümü vesilesiyle ) Birleşik Amerika halkı ile !beraber size ve vatandaşla-
! riklerimi sunarım. Türkiye ■ ve diğer hürriyetsever mil Jetlerin Birleşmiş Milletle ' Anayasasının gaye ve pren ; siplerine gösterdikleri kuv-; vetli ve faal müzaharetin, i sulhün sağlanmasını ve insanların ve milletlerin haiz (Sonu Sa- 4 Sü. 5 te)


Kahramanlarımızla berabeı
i
ı
Serendıp adası
Askerlerimiz, Türkleri Seyfülislâm diye tanıyan islâmlar arasında
Türkçe bilen, Türklere hayran Amerikan sefiri -Kolombo’nun büyük oteli- Birlik Komutanımızın kolunda bulunan Ay Yıldızı öpenler
— Yazan
büyük turistik oteli Grand Oriental Hctel
Mekteplerde mecburî din {dersi ve vicdan mes elesi
Bu dersler için bugünkü şartlar altında mümkün olduğu kadar dindar münevverlerden ve meselâ memur, zabit, avukat ve doktorlar arasında hoca tedarik etmek lâzımdır. Bu kimselerden bu kutsi hizmeti ücretsiz bile yapacakların çıkacağını tahmin ederim.
Kolonıbo limanı cıdde kalâde... Uzak Doğudan Batıya geçen bütün gemilerin uğrağı... Hint Okyanusunun hemen tam ortasına düşen büyük limanda iç tarafta 16 kadar büyük gemi yatıyordu. Bundan başka biz ve arkamızdan da üç gemi daha geldik... Daha da o kadar gemi alabilirdi. Biz doğru rıhtıma yanaştık. Büyük borulardan mazot almaya başladık. Limanda doklar, antrepolar, soğuk hava depoları, bir kaç fabrika ve tamirhane, iki büyük havuz.. Baştan aşağı demiryolu, Ve akla gelebilen bütün tesisat tamamdı. Havuzların birisinde tamir (Sonu Sa. 3 Sü- 7 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Tamamı tamamına intibak !
Yazan : Ord. Prof, t li Fuad Bcşgil
Geçenki yazımızda gösterdik [ diyanet buhranının doğurduğu ki (ö) mecburî din dersleri, bu- bir zarurettir vc, Medenî Kanun gün Türkiyemizde hüküm süren ile, çocuk velilerine tanınmış bir
Bakanlar konseyi bize manevi müzaherete karar verdi
Roma, 4 a.a. (özel muhabirimizden) — Bugün Roma'da Türkiye için son derece ehem-(Sonu Sa- 4 Sü. 5 tc)
Din derslerine
hakkın istimalini fiilen mümkün kılma vazifesinin devletçe yerine getirilmesidir.
Filhakika eğer bugün, gayri nıüslım vatandaşlar gibi, müslü-nıan halkımız da kendi vasıtala-riyle çocuklarına din bilgisi ve terbiyesi verebilme imkânına malik olsaydı; o halkın da dinî tedrisat yapan, din hocası yetişti-(Sonu Sa. 2 Sü 4 te)
Millî Eğitim Bakanl liğ edilmiştir:
Bakanlar Kurulu kararı muci-
ılığından teb-1 bince, 1950 - 1951 ders yılı başın-
I dan itibaren ilkokulların 4 ve 5 (Sonu Sa. 4 Sü. 4 de)
(• Zafer’in 30/10/1950 tarihli sayısında çıkmıştır.
u el kombinası hikâyesine Vedat Dicleli cevap veriyor:
Bu işin esası yüz milyon lira değilmiş de 26 milyon dolarmışl
Peki ama neden dolar hesabı? Sierlinge vursanız daha az etmez mi?
Evet doğrul Russell Dorr-un beyanatı karşısında hesap mı kaldı dersiniz?
Bu beyanat bayları hayli sılçiıl
Beyanat değil Russell kemeri!.. — YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
5/11/1950
iki zihniyet
Me - De
Dikmen cinayeti
Günün Mevzuu
İngiltere'de yeni yapılan parlâmento binasına, eski binadan arta kalan malzemeyle bir de kemer yapmışlar ve a-dına «Çörçil kemeri» demişler. Yeni binada Başbakan Attlee, verdiği ilk nutukta bu kemerden bahsederken sözlerine şunları da ilâve etmiş: «Eski kamaradan kurtarılan taşlarla yapılan Churchill kemeri, mü-essesemizin devamlılığının sembolüdür.»
İmdi, bu olayı ele alan bizim muhalif yazarlarından biri makalesini şöyle bitiriyor: ■ W. Churchill sağdır. Her gün iktidara zehirli oklar yağdırmaktadır. Bütün bunlar Başbakan Attlee'nin onu övmesine, ve Avam Kamarası üyelerinin Churchill kemeri altından geçerek yerlerine oturmalarına mâni değildir».
Yani demeğe getiriyor kİ:
Bakın İngiltere’ye, orada muhalefet liderinin adınıf ve şerefine kemerler kurulurken bizim memleketteki muhalefet liderinin adını taşıyan levhaları bile sokaklardan indiriyorlar.
Bir arkadaş dedi ki: Birinci ve İkinci dünya harbinin eşsiz adamına İngiltere’nin bugüne kadar yaptığı tek cemilekârlık budur. Türkiye’de ise, hangi
şehre veya kasabaya gitseniz, bir tane değil bir kaç tane sokak, mahalle veya meydan isminin dünkü milli şef, bugünkü muhalefet liderinin adını taşıdığını görürsünüz.
Daha düne kadar, resmî dairelerden lokanta ve meyhanelere kadar her duvarda fotoğrafları, büyük meydanlardan, küçük parklara, bahçelere, resmî hollere kadar yüzlerce yerde heykeli veya büstü vardı. İki büyük meydan muharebesini ve koskoca bir millî sulh muahedesini partizanları onun adına tescil etmişlerdi ve halâ da bunda ısrar ediyorlar. Nerdc bir yapı yapılmışsa temel taşına atılandan cephesine asılan kitabelere kadar her tarafına onun adı kazınırdı.
Tarihin hakkında vereceği hükmü beklemeden bir kazıyı bu kadar ebedileştirmeye kalkışan bir zihniyetin karşısında, ChurchiH'e yıllardan sonra, ömrünün son demlerinde, ve o da kendi isteğinin dışında olarak, tek bir kemer kuran zihniyeti, elbette alkışlamak lâ-
Evet Ulus yazariyle birlikte ben do aynen tekrarlıyorum: «tngilizlere gıpta etmekte ve kendi acıklı halimizi gözönün-de tutarak üzülmekteyim».
İki kişiyi öldüren İsmail 8 seneye mahkûm oldu
Bundan bir müddet önce, İsmail Ozbey isminde birisi, karısını zorla Dikmende bir eve
kapatarak bir kaç gün yanlarında alıkoyan Hakkı ve İsmail i-simlerindeki iki şahsı bıçaklamak suretiyle öldürmüştür- Bir müd dettenberi Ağırceza Mahkemesinde yargılanmakta olan İsmail Ozbey dünkü duruşmasında, mahkemenin vereceği karara
intizar ettiğini söylemiş ve avukatı son müdafaasını yapmış-
Mahkeme, evvelâ kaatile ölüm cezası vermiş ve Af Kanununu
tahriki göz önünde bulundu-
rarak cezayı 8 seneye indirmiş-
tir. Ayrıca sanığın 30 lira mahkeme haremi ödemesine karar
verilmiştir.
Havacılık derneği açılıyor
Havacılar arasındaki birliği kuvvetlendirmek, havacı amatör çocuklarımızın bu sahadaki bil-
gilerini artırmak ve sivil cılık faaliyeti hakkında teknik malûmat vermek
onlara
Ankara hukuku
kurulmuş olan Türk Havacılık Derneği Ankara Kulübü; b^gün Türk Hava Kurumu Genel Merkez binası altında hususî suret-
niş lokaline taşınacak ve bu
ge-
25 yaşında
nasebetle bir tören yapılacaktır. Gençliğe her alanda faydalı
olacak olan Havacılar Kulübü,
başlıca şu bölümleri ihtiva et-
Mekteplerde mecburi din dersleri
5 Kasım Ankara Hukuk Fakültesi mensuplan ve mezunlan için mutlu bir gündür. Çünkü Türk inkılâbının ilk yüksek tahisl müessesesi olan Fakültemiz, Atatürk’ün ölmez ve değeri çok büyük olan tarihî bir nutku ile 25 sene evvel bugün açıldı.
25 sene evvel Ankarada bulunanlar, böyle bir fakülte kur mak ve onu yürütmek ve geliş
Bu sütunda takdim ettiğimiz makalenin sayın müellifi, bugün yirmi beşinci yıldönümünü kutlayan Ankara Hukukunun «1» öğrencisi ve «1» diploma sahibidir.
numaralı] numaralı]
Prof. Dr. H. Cahit Oğuzoğlu
mektedir:
Yayın, modelcilik, uçuş (plânörcülük dahil), mekanik ve mo-törcülük, Türk ve dünya sivil havacılığı etrafında araştırmalar.
Ayrıca, her dilğe çok zengin bir kilap|ığı olan bu kulüpte genç-
lere, her akşam ve
muayyen gür
tirmek bakımından iktihamı zaruri olan güçlükleri çok iyi bilirler. Müessesenin başına getirilen rahmetli hocamız Cemil
Bilsel bu zorlukları yenmek i-
çin gece gündüz bıkmadan
usanmadan çalışmıştır.
Hocala-
bir kısım hocalarımız hayat -tadır. Bunlardan başka yerde vazife alanlar, aramızda kalmış olanlar veya emekliye ay-rılanlar var. Hoca veya idareci olarak fakültemize hizmet e -
lerde konferanslar, nazarî ve a-n.elî dersler verileceği gibi, ha vacılıkla ilgili filimler de gösterilecektir-
Bugün yapılacak
programında
olan tören
Serginin
şunlar vardır: gezilmesi, Kulübün
açılması; T. H. K. öğretmen a-
rın her hususta gençlere model ve örnek olması lâzım gel-
diğine kaani idi. Yüksek öğretimde de olsa bir hocanın va-
denlerin hepsini bu mutlu günümüzde şükranla anmak isterim. Fakültemizin mezunları
daylan plânör brövelerinin dağıtılması ve sinema.
zifesinin yalnız ders vermekten ibaret olmadığına, gençliğin mürebbisi bulunduğunu u^' nutmaması gerektiğine inan -mıştı. Çalışmağa ve disipline âşıkdı; hocaların ve talebenin
çok çalışmasını, saatinde ve
da-
kikasında vazifesi başında bu-
lunmasını isterdi.
memleketin her tarafında iş | başındadırlar; hâkimdirler, sav cıdırlar, avukattırlar, müsteşar d;rlar, umum müdürler, vali veya kaymakamdırlar; yahut da diğer mühim devlet hizmeti ndedirler, serbest işlerde çalışıyorlar. Bugün aramızdan Başbakan Yardımcıları yetişmiştir.
Hırsız genç kızın dünkü duruşması
Bundan bir müddet evvel, E-mine Kulu isminde bir kız Ye
nişehir Karanfil sokağında
ran bir Amerikan


Fakültenin bugünkü vaziyete gelmesinde Cemil Bilselin bu çalışmalarının büyük rolü ve te siri bulunduğuna şüphe yok -tur.
Fakültenin bir de yatılı kısmı vardı. Adalet Bakanlığı mev cut yargıç ihtiyacını yatılı öğrenci okutarak karşılamayı dü-
Hulâsa her sahada çalışıp muvaffak oluyorlar. Memlekete borçlarını ödiyorlar. 5 Ka-s'mın her yıl fakültece olduğu kadar bütün mezunlarımız tarafından da fakülte bayramı o-larak toplu bir halde tesit edilmesini, böyle mutlu bir günümüzün sükûtla geçiştirilmemesini temenniye şayan bulurum.
ne girerek muhtelif kıymette spor eşyası çalmış ve yolda şüphe ü-zerine polis memurları tarafından yakalanmıştır. Emine Kulu ilk sorgusunu müteakip tevkif edil-
miş ve duruşmasına dün 2 inci Asliye Ceza Mahkemesinde mev-
kufen devam edilmiştir.
Hırsız kadın eşyalan çalmadığını, ev sahibi tarafından ken-
disine verildiğini söylemiştir. Mahkeme karar için bir başka
güne bırakılmıştır-
(Başı 1 inci sayfada) rip din kitapları yazan ve okutan mektep ve müesseseleri bulunsaydı; Rumlar, Ermeni ve Museviler gibi, onun da dinî vakıfları, gayesine uygun bir surette, muhtar bir diyanet teşkilâtı elinde ve emrinde olsaydı; yirmi beş sene evvel yıkılan dinî talim ve terbiye müesseseleri-nin yerine modern ve mükemmel müesseseler kurulup da bunlar mahsullerini vermiş ve bu sayede bugün neslin özünü kemiren din terbiyesi noksanı ve maneviyat buhranı hüküm sürmemiş olsaydı lâik mektepte mecburi din derslerine asla taraftar olmazdım. Çünkü, evvelâ, lâik mektebin hakkiyle din terbiyesi verebileceğine kani değilim. Saniyen, diyanetin politika metaı olmaktan behemehal ve bir an evvel kurtarılmasına taraftarım. Fakat ne çare ki, şahsî garez vo ihtiras uğruna sade bir tarih değil, bütün bir istikbal bile pervasızca feda edildi ve yok yere memlekette, benzerini bugün yalnız Sovyet Rusya’da gördüğümüz, karanlık bir fetret devri yaratıldı.
Bu vaziyette hükümet müslü-man volilere: Benim mekteplerim lâiktir, Medenî Kanunun sizleı-e tanıdığı hakkı, gayri müslim vatandaşlar gibi, siz de kendi vasıta ve imkânlarınızla temin ediniz, diyemez. Bunu demek, can çekişen bir yaralıyı kolundan tutup kaldıracak yerde, onu çiğneyip geçmektir. İs-•âmî vakıfların, diyanet teşkilâtı ve din adamlarının sımsıkı politikaya bağlandığı ve diyanet sahasında her türlü teşebbüsün senelerce irtica ile damgalanıp en şiddetli takibata uğratıldığı bir memlekette ve terör saçan kanunlar karşısında bunu demek şimdiye kadar güdülen müs lümanlık düşmanlığı politikasını devam ettirmektir. Bunu dar-ağaçları gölgesine sığınıp saltanat sürenler yaparlar ve seneler boyunca hem lâikiz derler, hem de diyanet teşkilâtını, camilerdeki ibadet ve duaya varıncaya kadar tahakkümleri altı nd- tutarlar. Fakat 14 mayıs ınkılâbiyle İş başına gelen ve yegâne mesnedini memleket ekseriyetinin umumî menfaat ve selâmet inanında bulan bugünkü iktidar bunu yapamaz. Lâiklik pıensipi namına böyle bir zulüm çamuruna saplanamaz. Prensip insanlar içindir, insanlar prensip için değil. Eğer lâiklik prensipi-ni kurtarmak, bütün bir memleket ekseriyetini inim inim inletmeye bağlı ise, bilmem ki makul olan nedir? Bir elma, yemek için koca bir elma ağacını yıkmak lâzım gelirse, her halde makul olan elmadan vaz geçip ağacı muhafaza etmektir.
Kaldı ki, her kaide ve prensip gibi, lâiklik de memleketlerin tarihî seyrine ve millî zaruretlerine göre mâna alır ve tatbik şekli bulur. Lâik İsviçre’nin lâik Anayasası, büyük harflerle yazılmış «Allah adına..» diye başlamaktadır. Bununla beraber,
Yazan
İsviçre vatandaşları bunu lâikliğe aykırı bulmayı akıllarından bile geçirmiyor. Bugün en muazzam memleketlerin devlet ve hükümet reisleri, dünyaya yayınlanan nutuklarını Allahtan inayet duasiyle bitiriyor. Daha dünkü gazetelerde okuduk ki, İngiliz imparatorluğunun lâik hükümdarı VI ncı George, yeni İngiliz Ayan Meclisi binasının a-çılma merasiminde verdiği nutkunu .Ulu Tanrı daima bu binayı ve içerisinde çalışanları takdis eylesin» duasiyle nihayet-lendiıiyor. Alman askerlerinin kasaturalarına ve zabit kılıçlarına hâkkedilmiş .Allah bizimle» ibaresini unuttuk mu? Yoksa, din maneviyatının cemiyet hayatındaki rolünü anlamak için yeni bir millî felâket mi bekliyoruz? Hayır, düşündükçe ve zaman geçtikçe iyi anlıyorum ki, bizde diyanet düşmanlığı ve maneviyat buhranları yaratanlar, bu işte garp hukuk medeniyetinden ziyade Moskova tesiri altında kalmış ve maalesef Türkiye’yi bir çıkmaza sokmuştur. Mektepte mecburî din dersleri, bu çıkmazdan kurtulmak için ilk
bir adım olabilirse, ne müslüman halkımıza.

Din ve vicdan hürriyeti reşit vatandaşlar içindir. Velayet altındaki küçükler, meslekî terbiyelerinde olduğu gibi, dinî terbiyelerinde de velilerinin kanaat ve takdirine tabidirler (Medeni Kanun, madde 265 ve 266). Şu halde mektepte mecburî din derslerinin vicdan hürriyeti ile münasebetini çocukların değil, velilerin şahsında aramak lâzım gelir. Bu mecburiyet velilerin vicdan hürriyetine bir tecavüz teşkil eder mi? Bu sualin cevabı, mecburiyetin vüsatine ve tatbik şekline göre değişir. Eğer mektebe yazılan her çocuğu, din ve mezhep ayırmaksızın ve velisine sormaksızın, mecburî din derslerine tabi tutarsak, evet. Fakat, mecburiyeti ancak arzu eden velilerin çocuklarına tatbik edersek, aşikâr ki hayır. Bilâkis, bu mecburiyet vicdan hürriyetinin adalete eD uygun teminatı olur.
Böyle olduğu içindir ki, Garbın Lâik memleketlerinde çocuğunu mektebe yazdıran veliye, mektep idaresi, çocuğa din dersleri ve dinî terbiye aldırıp al-dırmıyacağını ve hangi din ve mezhepten olduğunu sorar. Cevaba göre deftere kayıt düştükten sonra, haftanın muayyen günlerinde, din dersleri almak üzere, çocukları mensup oldukları Diyanet müesseselerine gön derir. Gerçi mektepte ve mektebin hocaları marifetiyle din dersi verilmez. Esasen o memleketlerde buna ihtiyaç yoktur. Çünkü Katolik ve Protestan mabetleri bu hizmet için o ka-
şünmüştü; hakikaten bugün Türk adliyesinde yargıç Veya savcı olarak vazife almış olan arkadaşların mühim bir kısmını yatılı olarak okuyanlar teşkil eder.
Onlar herkes içinde birbirlerini bulmuş, istiyerek seçmiş, birbirlerini sevmiş, birbirlerinin olmuşlardı... Onlar birbirlerinin idiler.. Öylesine sevişi-
-«S S
Hocalarımızdan ve arkadaş-
larımızdan bir çokları aramız
dan ebediyen ayrılmışlardır, hepsi nur içinde yatsın. Diğer
Ziraî Donatımın yerinde bir teşbbüsü
Ziraî Donatım Kurumu, Adapazarı fabrikasında imal ettiği pullukları çiftçiye tanıtmak ve icabında yerlerinde tecrübeler yapmak için kamyonlarla köyle ri dolaşan gezici satış ekipleri ihdas etmiştir. Bu ekipler geçen ay zarfında yaptıkları gezi neticesinde 10.311 pulluk satılmıştır.
Tokad'ın iki ilçesinde son defa yapılan iki günlük gezi esnasında ekipler 26.974 lira değerinde 596 pulluk satmışlardır-
Yeni Danimarka Elçisi geldi
Danimarka’nın yeni Ankara Elçisi M. Hbts Poul Hoffmeycr dün şehrimize gelmiş ve garda Protokol Umum Müdür Muuvini tarafından karşılanmıştır.
yorlardı ki Selim ona: «Seni çıldırasıya.. Seni ölesiye sevi-
yorum..» diyebilmiş.. ve dudakları buluşurken ikisi de zevkten hıçkırmıştı. Harikulade bir aşktı onlarınki... Vücutları ve ruhları ta ebede kadar birbirine bağlayan aşklar-
Selimi, Selim olduğu için sevmezden evvel Gülşen onun sayesinde aşkı sevmişti. Onu, bir kadına karşı duymakta olduğu o büyük aşkı yüzünden sevmişti..
Evet, onları, birbirlerinin kollarında gördükten sonra idrâk ettiği aşk yüzünden ıstı-
rap çekecekti. Fakat ne pahasına olursa olsun onu inkâr edemezdi.. İçinde ona karşı duyduğu saygı hissi inkâra imkân vermezdi bir kere...
Seviyordu.. Ebediyen sevecekti- Asla sevilmiyeceğinı
de biliyordu. Hayata doğru attığı ilk adımda önüne geçile-
mez büyük bir felâketle kar-
şılaşmıştı..
Kaderine boyun başka elinden ne
dar mükemmel surette teşkilât iunmıştır ki, her bakımdan devlet mekteplerini imrendirir. Hattâ bazı yerlerde mektebe ücretle din dersi hocası bile tutulur. Bu suretle elli, yüz çocuk mektepten kiliseye gönderileceğine, bir hoca kiliseden mektebe gelir. Görülüyor ki, hükümetin halka düşman olmadığı ve, ekmeğiyle beslendiği halka karşı, hükümet adamlarının vahşi hayvan mürebbisi rolü oynamadığı memleketlerde halledilmiye-cek prensip ihtilâfı yoktur.
memur, zabit, avukat, doktorlaı arasından ücretle hoca tedarik’ edip okutmaktır. Bu kimselerden bu kutsî hizmeti ücretsiz bile yapacakların çıkacağını tahmin ederim.
İlâve edelim ki, bütün bu tasavvur ve tedbirler muvakkattir ve günün âcil ihtiyacına bir ce-yaptır. Kurulmasına gönül bağladığım .İslâm ilimleri külliyesi» gün görüp de mahsullerini verdikçe ve diyanet hizmetleri, medenî memleketlerde olduğu gibi bizde de, ehil ve mütehassısların himmetleri sahasına girdikçe tabiatiyle hem din dersi hocası aramağa, hem de devlet mekteplerinde din dershanesi açmağa lüzum kalmıyacaktır.
Politika ihtiras ve taassuplarından sıyrılarak, Panslaviz-, min doğrudan tehditleri al-• tında bulunan memleketimizin ı menfaatlerini ve neslimizin selâmetini düşünürsek, bizde de ı prensip ihtilâfına düşmeden me-, seleyi kolayca halledebiliriz. : Şöyle ki:
Çocuğunu mektebe yazdırmağa gelen veliye, mecburî din dersi ı aldırmayı arzu edip etmediğini sorarız. Cevap menfi ise, mesele yoktur: Bir kısım çocuklar , din dersi alırken, berikiler de ya mektep bahçesinde koşturmaca oynar, yahut muallim nezareti altında müzakereye otururlar. Cevabı müsbet olduğu takdirde, yalnız devamın mı; yoksa hem devamın, hem de imtihanın mı mecburî olmasını arzu ettiğini tekrar veliye sorarız. Yalnız devamın mecburi olmasını arzu ediyorsa, çocuğun din dersleri günlerini mektebin umumi devam nisabına dahil etmek suretiyle hesaplarız. Fakat bu çocuğu ya din dersleri imtihanına tâbi tutmayız, yahut tâbi tutsak da sınıf geçmesine müessir kılmayız. Yok eğer veli hem devâmın, hem de imtihanın mecburî olmasını istiyorsa, deftere bu yolda kayıt düşüp veliye imza ettirdikten sonra, bu 'kabil çocukları hem devama, hem de din derslerinden sınıf geçme imtihanna tâbi tutarız.
Kalır din derslerinin kimler tarafından verileceği noktası. Bu dersleri mektebin normal kadro hocalarına verdirmeye —zaruret olmadıkça— taraftar değilim. Çünkü, bunun Lâiklik umdesiyle telifi kabil olup olmadığı cihetini bir tarafa bırakalım, bugünkü mektep kadrolarında mevcut hocalar arasında din dersi verebilecek ehliyetler pek nadirdir. Halbuki bu dersler ancak duyan ve inanan adamlar tarafından verilirse faydalı olur. Aksi takdirde korkarım ki, sınıfta din dersi, öz-Türkçe dersleri gibi, Karagöz oyununa döner ve bundan fayda yerine zarar doğar.
Bu hususta ve bugünkü şartlar altında akla gelen, bu dersleri mümkün olduğu kadar dindar münevverlerden ve meselâ emekli veya muvazzaf muallim,
Bahse son verirken, bazılarının ileriye sürdüğü müşterek bütçe noktasına da temas etmek isterim. Devlet bütçesi müslim ve gayri müslim hattâ Allahsız vatandaşların vergisiyle beslenmektedir. Bundan yalnız Müslüman dini tedrisatına masraf ayırmak haksızlık olur, di-
Buna karşı, imparatorluk devrimizin Meşihat bütçesi teamülünü bir tarafa bırakarak, bugünkü Diyanet işleri bütçesini misal gösterebilirdim; fakat bâtıla kıyas ile hüküm verilemez denileceği için bunları geçiyor ve esasa geliyorum:
Filhakika bütçe, âmme hizmetlerinin görülmesi için, memleketin umumî gelirinden devlet hükmî şahsına ayrılan ve vergi kanaliyle biriken müşterek bir servet payıdır. Bu paydan herhangi bir işe masraf ayrılabilmek için, o işin bir âmme hizmeti olması şarttır. Şu halds bütün mesele, ne nevi hizmetin bu mahiyeti taşıdığını tayindedir. Hukuk bu hususta zaman ve mekân içinde değişmez, sabit ve umumî bir ölçü verememektedir. Bunu muayyen bir zamandaki memleket şart ve ihtiyaçları tayin eder. Bugün Müslüman dini tedrisatı, memleket ekseriyetinin telâkkisine göre. Türkiyemizin hayatî ihtiyaçlarına cevap verecek bir teşebbüstür. Binaenaleyh âmme hizmeti mahiyetindedir ve bu hizmete ayrılacak masraf, bütçe hukukuna aykırı değildir.
Kaldı ki, her birimiz devle'o verdiğimiz vergiyi muayyen b'.ı din, meslek ve cemaat mensubu sıfatiyle değil, sırf Türkiye vatandaşı sıfatiyle veriyoruz. Bütçeden çıkacak masraflara da ayni sıfatla iştirâk etmemiz tabiîdir. Binaenaleyh bütçenin teşekkülünde olduğu gibi, sarfında da, köylü, şehirli, işçi, memur meselesi gibi, Diyanet meselesinin de bahis mevzuu olmaması icabeder.
Maamafih, bu nokta üzerindeki hassasiyeti asabiyet derecesine kadar götürmeğe karar vermiş olanları tatmin ve tesk'n için, mekteplerdeki Diyanet Ted risatı masrafını .Evkafı İslân.i-ye» kesesinden temin etmek de mümkündür.
:t
Büyük nutkun büyük lokması
Büyük Celâl Bayar'ın Büyük Millet Meclis imizi açış nutkunu (büyük lokma) sayıp göstermek iötiyenler, kendi bakımlarından haklıdırlar. Çünkü 14 Mayısa kadar bu memleketin bütün büyük lokmalarını yalnıfc kendilerine ayırmağa a-hşmışlardı. Nasıl alışmamış olsunlar ki, şu koca ülkede kendilerinden başka hiç bir vatandaşın — büyük lokma şöyle dursun — bir dilim bazlamaya, bir çamçak ayrana; bir sahan yağsız bulgura, bir soğan cücüğüne hakkı yoktu! Gırtlaklarına ayırdıkları lokmaların en küçüğü Kopda-ğindfln iki defa ve Allahüekber dağından sekiz defa daha büyüktü. Cenabı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak Hazretleri — kendisine bağlı olan — bu millete a-clyıp kurtarmasaydı, hafazanallah bütün Türkiyo’yi yarım kaşık aşure niyetine hopurdatmaları işten değildi. İnanmazsanız lütfen birader bendenize
Ecdat meğerim ne demiş? Büyük lokma yut, büyük söz söyleme... Halbuki hafızlarım hem balaban lokmaları hallettiler, hem büyük lâf söylediler. Azametli ve acıklı neticesi de ibret gözlerimizin önünde hüt-tâ duruyor. Hayallerde büyütülen lokmalara hırs ve haset beslemek, küçüklüktür. Amma, ne kadar küçük olursa olsun her lokmayı eşit olarak bütün millete pay etmeği ideal edinmek, büyüklüktür. Ruh büyüklüğünden nasibi olmıyanlann ölçüleri, işte böyle yutulacak lokmalar üstünedir. Bazı yerlerdi» bir kimsenin irtihalinden kırk gün sonra lokma dökülür. Râhıpetli canı için. Fakat ölmezden önce ölenler için lokma dÖktîirülmcsi usulden değildir. Boşuna lokma! lokma! deyip sayıklamamak. Ve Peygamberimiz efendimiz (sofradan tam doymadan kalkınız) buyurmuş. Lokmacılar bu sırre ermişlerdir, henüz doymamışlarsa ve asla doymağa niyetleri yoksa suç, günah bizde mi? Kırk yılda bir Peygamber buyruğuna uyup sevaba girmekten de mi çekiniliyor? Allah korkusu bilmiyenin sevaptan, günahtan çakmıyacağı bedihinin bedihisidir.
Büyük Bayar bir büyük nutuk söyliyerek vatanın nimetlerini büyük lokmalar halinde, tele İıak sahibi olan bütün millete sundu. Ne yapalım? Bu sefer de ve bundan sonra da böyle oluversin!
Aka GÜNDÜZ
T’ren katarlarında sivrisinek savaşı
Sıtfria mevsimlerinde bataklık sahalardan geçen veya istasyonlarda trenlerin tevakkufu sırasında sivrisinekler vagonlara hücum etmekte ve bu hal yolcular arasında sıtma vakalarına sebe-bibe'y vermekte, aynı zamanda büyük şehir ve kasabalarımıza da katarlarla külliyetli miktarda sivrisinek naklini kolaylaştırmaktadır.
GBK KIZ MAILBÎ
Nakleden: Ş. TAYLAN
Tefrika No. 17
saatlerden örülmüş koskocaman yıllar.. Bütün bir hayat.. Sürüklemekle bitmeyen bir ()-mür... Yalnız hâtıralarından
kuvvet alarak bu ağır yükü nasıl taşıyabilmişti bu ihtiyarcık?. Nişanlısı bildiği adama
verdiği söze sadık kalmıştı. Bütün varlığını vaktiyle ona
adamamış mı
gelirdi ki?..
Ebediyen.. Asla..
Mutlakiyete hevesli olan tazecik kalbi bu kelimelere bağlanmıştı. Onları mütemadiyen tekrarlamaktan haz duyuyordu.
Okulu bitirme töreninde öğ-
retmenlerini!
söylediği sözle-
ri bir bir hatırlyordu. Aklına
takılan ve nereden bellediğini çıkaramadığı bir cümle üzerinde ciddî ciddî ve gayet ehemmiyetle düşünerek:
«Uçuk renkli bir yaz günü idi... Daha şimdiden sonbaharı andıran bir gün...» diye
kendi kendine tekrarlıyordu.. İşte benim hayatımın, gençli-
Gülşen eve dönmüştü. Yeniden, evin, o eskilikten sararmış kymetli tahta kaplamala-
rna, yüz yaşını çoktan doldurmuş ve ailenin bir uzvu gibi yer tutmuş güzel eşyalara, solarak daha samimileşmiş renklere kavuşmuştu. Burada sakin bir hali hazır, hareketsiz duran geçmişle öylesine kay-naşmş bir- halde idi ki onları birbirinden ayırd etmek hakikaten güçtü... Bu dekorun içinde, Seviye teyze de yüzünün tertemiz saf çizgileri, ağırbaş-
lı, vakur duruşiyle, sanki o de-korden bir parça idi. Duvarları süsleyen yağlı boya tablolardan dışarı fırlamış gibi bir hali vardı.
Evin bütün içindekiler. Gül-şenin oradan uzak kaldığı iki ay zarfında o kadar değişmemişler, o kadar ayni olarak kalmışlardı ki onlar için vakit durmuş ve zaman hiç geçmemiş gibi idi..
Değişen yalnız Giilşenin kalbi idi.
Sevmeği yeni öğrenen bug kalb şimdi her şeyi yepyeni I bir gözle görüyor, ötedenberi I aşinası olduğu bu eve, bu eş-J yalara karşı bile içinde bir ya-T kinlik duyuyor, onlardaki gizli mânaları kavrayarak sırlarına daha iyi eriyordu.
Bu eski püskü gibi duran .eşyada hazin bir hikâyenin, alelâde, basit bir aşk hikâyesinin izleri vardı.. Gülşen şimdi onlara biraz da saygının karıştığı bir hisle bakıyordu. Meselâ şu konsolun gözü hiç bir zaman gözünde şimdiki ehemmiyetini bulmamıştı. Teyze onda mektup zarfı gibi, kurdele parçaları gibi, kurutulmuş çiçekler gibi, anlamayanın anlayamıyacağı mânâsız gibi görünen şeyleri saklardı.. Bir de Seviye teyzenin fazla izahata girişmeden «Bu benim için kıymetlidir..» dediği bazı
şeyler vardı ki, Gülşenin içinden, şimdi, onları hep okşayıp sevmek geliyordu. Sonra dört
bir tarafı dolduran Turgut Enişteler... Genç kız Turgut eniştenin her halinde bir başkalık bulmağa başlamıştı. Hele bakışlarında öyle masum bir derinlik vardı ki.. Nasıl olmuş-
tu da şimdiye kadar bunu far-kedememişti.. Şu tombul yanaklı, güleç yüzlü delikanlının ruhu şefkat ve cesaretle yoğu-rulmuştu.. Bunu anlamak için onun şu temiz gülüşünü görmek kâfi idi.. O da sevmiş, hem ölene kadar sevmişti. Ö-lürken son sözü belki de Seviye Teyzenin ismi olmuştu. Gül
şen onu, ölüm halinde sevdiğinin ismini tekrarlarken görür gibi oluyordu.. Sonra Seviye
Teyzenin çektiklerini de şimdi âdeta kendi içinde duyuyordu.. O geçmek, tükenmek bilmiyen
idi?., olmağa

memiş mi idi?., işte ahdini bozmamıştı.. Kendini ona vermiş.. Umduğu saadete kavıışa-
Istıraptan ıstıraba sü-
rüklenmiş ve hiç bir zaman hiç bir şikâyette bulunma-
Gülşen onun hayatına gıpta etmekten kendini alamıyordu. Kendi kendine:
— «Teyzeciğim.. Her şeye rağmen yine de mesut sayılırsınız.. diyordu. Hiç olmazsa siz ömrünüzü bir hâtıraya vakfetmişsiniz.. Benim ise bağlanacak tek bir hâtıranı bile yok.. Teyzeciğinı emin olun ki siz benden daha bahtlısınız.. Hiç olmazsa sevmiş ve sevilmişsiniz.. Fakat ben de mesu-dum.. Hiç olmazsa sevdim.. Sevgiden habersiz yaşamak her şeyden beter...»
(Devam edecek)
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bu durumu önlemek için, Ulaştırpıa Bakanlığı ile yeni bir mücadele sekli tesbit etmiştir-
1951 yılından itibaren bütün yolcu vagonlarının büyük hareket istasyonlarında, yük vagonlarının ise vardıkları yerde boşanmasını müteakip yeniden servise çıkarılacak itasyonlarda hizmete girmezden evvel kalıcı DDT püskürtmesine tâbi tutulması ve bunun vagonların üzerine yazılmcsı suretiyle işaret edilmesi, çıkış ve varış istasyonlarında bu işaretlerin ilgililerce kontrolü suretiyle bu büyük mahzur önlenecektir.
Sarıkamış'ta kar yağıyor
Sarıkamış, 4 a.a. — Havalar bozmuş ve ilçemize kar yağmıya başlamîştir.
-- TAKVİM -
Pazar — 5 11 1950
Hicrî 1370 — Muharrem 24
Ruriıt 1366 — Ekim 23
Sabah 6.15 1.28
ik-tlıçll 1-1.30 9.40
Aksam 16.49 12.00
NÖBETÇİ ECZAHANELER Kurtuluş — Güray — Hayat
5/11/1950
ZAFER
Komünist' Çin tecavüzü
Dış Politika
işin başka cephesi de var!;
Veto ölürken
Birleşmiş - Milletler teşkilâtı Genel Kurulu, Amerika tarafından ileri sürülen ve 7 devlet ta-•ı-afından desteklenen tezi, yani «Sulh için birlik» tezini 5 aleyhte oya karşı 52 oyla kabnl etmiştir. Oy vermede, Sovyet, blo-ku muhalif, Hindistan ve Arjantin müstenkif kalmışlardır.
Kızıl Çinliler Tibet Başkentine yürüyor
Kabul olunan Amerikan teklifinin esası şudıif: Herhangi bir tecavüz halinde, Güvenlik Konseyi, beş büyük devletten birini vetosu üzerine mefluç bir vaz yette kaldığı takdirde. Genel Kurul mütecavize karşı harekete geçmek kararını verebilecektir. Bundan başka. Birleşmiş - Milletlere üye bulunan her devlet, mütecavize karşı tedbir almak üzere askeri birliklerini hazır bulunduracaktır. Takririn, bir tecavüz ihtimali bulunan bölgelerde teftişe ve alınması gerekli tedbirleri incelemekle bir komisyonun ihdasına maddesi de keza büyük lukla kabul edilmiştir. Bıı suretle, herhangi bir tecavüz veya tecavüz ihtimali karşısında alna-cak tedbirler, Güvenlik Konseyinin veto ile muallel olabilecek kararlarının çerçevesinden kurtulup, vetonun işlemediği Genel Kurula intikal etmiş bulunmaktadır. Ve yine bu suretle, denebilir ki. Birleşmiş - Milletler teşkilâtı Sovyet blokuna karşı ikinci bir blok haline gelmiştir. Lâkin, Sovyetlerin bilvasıta veya doğrudan doğruya tahrik ve tecavüz teşebbüslerine karşı Birleşmiş - Milletlerin bu tedbiri tam bir müdafaai nefis mahiyetini alnıış bulunmaktadır.
Bununla beraber, Genel Kurulda alınan kararın mümkün ve muhtemel neticeleri olmak gerekir. Şöyle ki:
Evvelâ, bugüne kadar gelen haberlerde, Genel Kurulun, bir tecavüz karşısında hangi davet üzerine toplanacağı tasrih edilmemiştir. Anlaşıldığına göre, bu davet, Genel Sekreter tarafından yapılacaktır. Fakat, Anayasa gereğince, Genel Sekreter, herhangi bir meseleyi Güvenlik Kon şeyi veya Genel Kurula sevket-mekte takdir hakkına sahip bulunmakta ise de, Kurulun normal içtima dışında toplantıya daveti sarih olarak Genel Sekretere verilmiş değildir. Bu bakımdan, meselenin bir noktası en az şimdilik muallâktadır. Bunun A-nayasada yapılacak bir tâdil i-le mi yoksa Kurul tarafından a-lınacak bir kararla mı, tayin ve tesbit edileceği bugün için belli değildir.
Bu usul meselesinden gayri, Kurulun aldığı kararla ilgili o-larak önemli bir hâdiseyi zikretmek lâzımdır: Hatırlarda olduğu gibi. Amerikan tezini karşılamak üzere Sovyetlerin ileri sürdükleri barış teklifinin bir maddesi beşli bir toplantı ve beşli bir pakt esasına bağb bulunuyordu. Bu teklif. Genel Kurula varamadan Siyasî Komisyonda reddedildi. Fakat Sovyetler tekliflerine başka bir yoldan devam ettiler. Genel Kurulda A-merikan tezinin kabul edildiği gün, Sovyet Dışişleri Bakan Yardımcısı Gromiko, Moskova-daki üç büyük devlet elçisine Sovyetlerin, bu kere beşli değil, dörtlü bir toplantı teklifini bildirdi. Bu teklife esas olarak Almanya meselesinin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
Durumun genel görünüşü şudur:
Amerika ve onu destekliyen milletler, tecavüze karşı veto hakkının sesini susturmağa çalışırken, Sovyet bloku. Birleşmiş - Milletlerin vecibelerinden miim kün mertebe kurtulmağa uğraşmakta ve işi büyükler arasında bir pazarlığa dökmiye çalışmaktadır. Bu pazarlık teklifinin, Sovyetlerce piyasaya vurulan müeyyidelerini biraz cesur bir görüşle, Kore'de, Hindiçini’de ve Tibet'te aramak bir dereceye kadar doğru olur. Zira Kore’de kaybedilmiş bir harbe son daki-
Hindistanın meseleyi Birleşmiş Milletlere vermesi muhtemel
***********************v*****a»
Hindistan Başbakanı Pandit Nehru
t kombinası meselesi hakkında geniş bilgi veren ma- ’ huî mektubun intişarı, yurt içinde büyük akisler « yaratmış bulunmaktadır.
Buna rağmen. C. H. P. erkânı, hâlâ işin inkâr ve tevil î yoluna sapmakta ve icraatını mâkul göstermek için ( kıvırıp durmaktadırlar.
Hal bu şekli alınca, artık onların ne yapacaklarını dü-« şünmek bize ait olmadığından meselenin diğer bir tarafı- • nı ele almak istiyoruz. (
Bilindiği gibi, Amerika'da olsun Avrupa'da olsun, her « fabrikanın yabancı memleketlerde birer mümessili vardır. J Normal olarak bütün dünya memleketlerindeki fabrika- « ların da, Türkiye'de mümessilleri bulunmaktadır. (
Evvelden beri âdet olduğu üzere, her ne nam ve vasi- J ta ile olursa olsun, fabrika bir satış yaptığı zaman, alıcı « memleket nezdindeki mümessili muayyen komisyonunu J almaktadır.
Şimdi, üzerinde ehemmiyetle durulacak mevzu şudur: « Marshall plânı veya herhangi başka bir şekilde satın J alınan mallar, hükümet kanaliyle de olsa Türkiye'deki J komisyoncu bunlar üzerinden muayyen yüzdesini alacağı « bir hakikat olduğuna göre, et kombinası ve sair tesislere J ait malzemeleri ihraç eden fabrikaların Türkiye mümes- « sillerinin aranılıp bulunması ve bunların defterlerinde ; buna dair bir kayıt bulunup bulunmadığının araştırılması J çok doğru olur. (
Bu suretle işin geniş tutulması mevzuunda birtakım J hakikatlerin meydana çıkacağına inandığımızdan bu tek- J lifi yopıyoruz. -
Hikmet YAZICIOĞLU
Kahramanlarımızla beraber
ANKARA’DAN KORE'YE
Londra Radyosu, (Basın Yayın) — Tibet’te komünist Çinlilerin istilâcı hareketi karşısında Dalai Lama başkentten kaçmıştır. Mao - Tse - Tung’un öncü kuvvetleri Lassa’dan 80 kilometre mesafede bulunmaktadırlar. Tibet’in 16 yaşındaki Kralı Lassa’dan uçakla meçhul bir sem te hareket etmiştir. Kendisine Kral Naibi, hükümet erkânı ve en sadık subayları arasından seçilmiş 50 kişi refakat etmektedir. Çando şehrinin düşman eline düş
mesi ile esasen maneviyatı bozul muş olan Tibet kuvvetleri, Dalai Lama’nın kaçması haberi üzerine büsbütün bozguna • uğramıştır. Askerî durum hakkında fazla bir tafsilât elde edilememiştir.
Tibet’teki durumla bilhassa yakından ilgili olan Hindistan ve Pakistan hükümetleri endişe için
Yeni Delhi’de Hintli Bakanlar, Pandit Nehru’nun bu meseleyi Birleşmiş Milletlere arzetmesi için İsrar etmektedirler.
Yakın doğuda komünizm faaliyeti Beyrut. 4 (Nafen) — Lübnan polisi tarafından bir müddetten-beri gizli komünist faaliyeti etrafında yapılmakta olan araştırmaların su neticeye vardığı belirtilmektedir: Lübnan, Mısır, I-rak komünistleri arasında kuvvetli bağlar mevcuttur ve bunlar plânlı bir şekilde ve müştereken çalışmaktadırlar.
Lübnan polisi bu memleketlerin idarecilerini bu vaziyetten haberdar etmiş ve gayet müteyakkız davramlması lâzım geldiğini de ihtar etmiştir.
Afiş müsabakası
Mükâfatı 15 gün İtalya seyahati
Yapı ve Kredi Bankası, 1951 ikramiye plânım en sanatkârane bir tarzda canlandıracak olan afi$ için bir müsabaka tertip et mistir. Müsabakada birinciliği kazanan afiş sahibine İtalya’ya uçakla 15 günlük bir seyahat temin edilecektir.
Tafsilât almak istiyenlerin: İstanbul’da Doğan Kardeş Yayınlan Şirketine müracaat etmeleri rica olunur. Telefon: 42933.
(Ba$ı 1 inci sayfada) edilmekte olan bir gambot vardı. Bu gemi oldukça büyük ve açık deniz gambotları tipinde idi. Bunun iki kardeşi de iç limanda yatıyordu. Geminin deniz tarafını Port Saitte olduğu gibi küçük bakkal kayıkları sardı. Bunların içinde de birçok şeyler vardı. Fakat Port Sait-tekinden çok farklı idiler. Bir defa malları yalnız abanozdan yapılmış fil, arslan, kaplan gibi biblolarla muz, limon, portakal, vesaire... Yâni mallar mütevazı ve mahallî. Satıcılar sessiz, mütevazı ve çok temiz insanlar... Evvelâ hayret ettik, sonra gemiye gelen bir müslüman polisten bunların ekserisinin müs-lür.ı.-.n olduğunu öğrendik...
Renkleri siyah fakat vücut terökkülleıi kr.tiyyen Zenciyi andırmıyordu. Âdeta bizim açık siyaha boyanmış şeklimiz.. «Hindu - Europen» tip... Saçları, elleri, gözleri bizimki gibi...
Şehrin limandan görünüşü fevkalâde zarif, binlerce ağacın içine saklanmış, yer yer ve temiz kırmızı kiremitleri görülen villâcıklar, limanın dışındaki La-rona doğru yer yer muhteşem binalar var. Caddeler asfalt.. Müthiş bir hareket halinde, A-demden beri gelmiş geçmiş bütün nakil vasıtaları burada bağdaşmış sanki... Yalnız merkep göremedim. Sebebini dc sormadım. Belki de buralarda pek bulunmıyordu.
Kendilerine bir «ZAFER» hediye ettik... Çok mütehassis oldu Ve selâmlarını gönderdi.
Askere, subaylara Türkçe konuşarak iltifatlarda bulundu, vb gemiden ayrıldı.
Bu kadar şirin, bu kadar Türklüğe bağlı ve bu kadar kudretli bir kadın dostla Basın , Yayın Umum Müdürlüğünün veya hiç olmazsa bizim (ZAFER) in derhal temasa geçmesini ne kadar isterdim.
Bir Rus teşebbüsü
Sovyetler dörtlü bir toplantı için ısrar ediyorlar
Paris Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Moskova'daki Ingiliz, Amerikan ve Fransız büyükelçileri dün aksam Sovyet Dışişleri Bakan Vekili Gromiko tarafından kabul edilmişlerdir. France Presse Aiansı muhabirinin bildirdiğine göre, Gromiko, Ingiliz ve Amerikan büyükelçilerine dört büyük devlet dışişleri bakanlarının bir toplantı yapmaları hakkında teklifte bulunmuştur. Gromiko, aynı zamanda, Amerikan Büyükelçisi Amiral Kirk'e Doğu Avrupa memleketleri dışişleri bakanlarının yaptıkları toplantı ile ilgili kararların metnini de vermiştir- Bu metin, müttefikerin Almanya'ya karşı tavırlarını takbih etmektedir.
Vaşinglon'un diplomatik çevrelerinde Gromiko'nun üç büyükelçi ile yapmış olduğu görüşmede esas itibariyle Uzakdoğu meselelerinin ve bilhassa Kore -. Mançurya hududundaki halihazır gerginliğin bahis konusu e-dildiği belirtilmektedir. Diğer taraftan bu konferansta, tamamiy-le bir Alman teşriî konseyinin kurulması ve Almanya’yı tek bir hükümetin idaresi altında birleştirmeğe matuf Prag tekliflerinin de incelenmiş olduğu sanılmaktadır-
imtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir MÜMTAZ FAİK FENİK
Sulh için Birlik
Tezi delegemiz memnunlukla karşıladı
Amerikanın sesi Radyosu, (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında Türk Delegesi Selim Sarper, Güvenlik Konseyi veto yüzünden işlemez bir hale geldiği taktirde teşkilâtın barışı korumasına imkân verecek plânın yalnız Birleşmiş Milletlerin kısa tarihinde değil fakat dünya tarihinde de bir dönüm noktası sayılabileceğini belirtmiştir. Sarper, Türkiye’nin «Barış için birlikte hareket» tasarısını ortaya atan milletlerden biri olduğunu kaydet tikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:
■ Barış istiyoruz, fakat hürriyet ve demokratik bir dünya içinde barış istiyoruz. Canımızdan ve her şeyden üstün tuttuğumuz bir şey varsa o da hürriyetimiz ve kendi hayat tarzımıza olan inancımızdııs.
Serbest Fıkra
D. P. Kurtuluş İdare Kurulu Başkanlığından:
Ocoğ)mızın önümüzdeki yapı, lacak 3 No. lu bucak kongresine hazırlık olmak üzere üye arkadaşlarımın ayrı ayrı dilekçelerine müracaat edileceğinden 6 11 1950 pazartesi günü saat 19-30 da teşrifleri rica olunur.
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Falın Fuad
‘ Basıldığı yer: Güneş Matbaası — Ankara *•*» *********** w ******* *-**, ^
ka’da kızıl Çinlilerin müdahalesi veya böyle bir intiba doğuracak harekette bulunmaları; bir senedir sürüncemede bulunan Tibet işine mübaşeret bulunması ve nihayet Ho Şi Minh’in Hindi-çini’de hemen aynı günlerde hücuma geçişi, denebilir ki, Moskova’nın Birleşmiş - Milletlerden ricat hattını korumak için girişilmiş hareketlerdir.
Amerika ve Birleşmiş - Milletlerin bu manevra , karşısında takınacakları tavır, belki de, sulh ve harp şanslarını en az bir müddet için tayin edecektir.
Mücahit TOPALAK,
Gayemiz şu
Yabancı dil
P* bilmedik bir tek
\ Türk münevveri

kalmamak..
Zira insanlar gibi, milletler için de tek başına yaşamak mümkün olmadığını İkinci Dünya Harbi bir kere daha isbat etmiştir. Almanya’yı yıkan sebeplerin en mühimini belki otarşik idare hülyası olmuştur. Aynı prensiple kendini tecrid eden başka camiaları da korkunç âki-betler bekliyor... İşte böyle milletlerarası ticarî, artistik, turistik ve kültürel mübadelenin şart olduğu bir dünyada yabancı dil öğrenmek her Türkün hem kendine hem de milletine karşı bir borcu ve vazifesidir. Zamanımızda bu gayeye emniyetle varmak ileri ve pratik gramofon plâklı LİNGUAFON metoduyla oldukça kolay bir iş haline geldi. Çünkü vakit ayırmadan her sabah evinizde tuvalet yapar veya kahvaltı e-derken yarım saat plâkları dinlemekle Fransızca veya İngilizce fonemleri tıpkı kendi kendinize radyodan şarkı öğrenir gibi, âdeta hissetmeden benimsiyecek sonra., bunları otomatik olarak tekrar edebileceksiniz... Bu bakımdan size tam izahat verecek broşürümüzü adresinize memnuniyetle göndermeğe amadeyiz.
durum
İsrail’de köycülük
Başta hükümet olmak üzere, bütün Türk matbuatı Bul garistan’dan gelecek muhacirlerin yardım ve iskân işleriyle meşguldür. Hepsinden kai kat Allah razı olsun. Hattâ İsrail devletinden dahil İzah edeyim:
Matbaaya gelince, masanın üzerinde kaymak kâğıdı üzerine fürkçe yazılmış resimli bir broşür gördüm.
— İsrail'de köycülükl
İlk bakışta bu iki kelimenin münasebetsizliği kadar bir tezat tasavvur olunamazdı. İsrail'de ticaret, kabul!
Fakat köycülük ve ziraat-çilikl Bunu kolay kolay akla yakın bulmağa imkân var mıydı? Merakla broşürü gözden geçirmeğe başladım.
Efendim İsrailliler; Filistin kendilerine vatan diye gösterilince, bir milletin vatana en sağlam temellerle oturması için çareler düşünmüşler ve şu kanaate varmışlar:
— Bir milletin çoğunluğu.
f Yazan )
Sarıçizmeli j
bir ehramın kaidesi gibi toprağa dayanmazsa, zirvesindeki tüccardan ve iş adamından da hayır gelmezi
Hareket noktalan bu fikir olunca, çeşit çeşit köy tiplerini yüzlerce adet halinde çöllere âdeta serpmişler. Ve binlerce, milyonlarca İsrailliyi refaha kavuşturmuşlar...
Esas şu: Devlet arazi göstermiş ve küçük arazi sahipliği üzerine bir kooperatif kurulmuş. Şimdi, resimlere bakıp anlatalım:
Gözünüzün önüne yusyuvarlak büyük bir tepsi getiriniz. Ve ortadan başlıyarak iç içe üç daire çiziniz.
Birinci yuvarlağın içinde köyün meydanı, kooperatif binası, dükkân, kahve ve si-
ikinci daire: Evler, ahırlar, kümesler...
Üçüncü daire: Tarlalar...
Şimdi bu yuvarlak tepsiyi dörde bölüp ana yolları geçiriniz, oldu size köy!..
Bunun fevkalâdeliği şurada:
Köylü ekinini, köyün müşterek malı traktörlerle ekiyor, biçiyor, mahsulünü alıyor. Fakat satacağım diye tüccar tüccar dolaşmıyor. O günkü piyasa ne ise, köydeki kooperatife teslim edip parasını alıyor.
Yumurta, süt, yağ aynı şekilde doğrudan doğruya kooperatif eliyle müstahsile ucuzca gidiyor. Mutavassıtlar ortadan kalktığı gibi, kooperatifin ziraat mamullerini işleyen tesisleri vasıiasiyle de ayrıca hariç memleketlere ih racat yapılıyor.
Hulâsa; köy değil, çöl ortasında cennet! Bilmem, bizde Bulgar muhacirlerine bu tip köyler tatbik olunabilir mi?
Saat 9 da pek muhterem A-merikan Sefiri (Joseph. C. Satteıthvvatte) ve eşi Miıs. vapurumuzu hususî olarak ziyarete geldiler. Komutanı gördüler. Sayın Bayan (Satterthvvatte) Tüı-kiyede büyümüş, Ekselans Sefir Türkiyede bulunmuş. Sefire ile Komutan Türkçe konuştular. Bayan tatlı bir Ingiliz şivesiyle konuşmasına rağmen bildiği ve unutmadığı kelimeleri gayet doğru söylüyor ve çok temiz cümleler yapıyordu, ilk sualleri şu oldu:
— Pahalılık ne âlemde...
— Şeker ve ekmek şu fiyata indi. Bununla muvazi olarak bir çok maddeler de gittikçe lâyık , fiyatlara doğru gidiyor.
— Ekonomik durum hakkında bizi tenvir edebilir misiniz, dediler.
— Monopol sistemi tedricen yerini liberal sisteme terkedi-yor, diyerek bugünkü kendilerine izah edildi.
Buna pek hoşlandılar. Komutanın sunduğu Türk sigara fondanlarına daha hasretle haha benimseyerek iltifat ettiler. Sefire güzel Türkçesiylc son seçimlerden izahat istedi. Meclisteki 416 lık Demokrat ekseriyete âdeta inanmadı... ve Türk milletine hayrandım, fakat bu güzel demokrasi jesti karşısında hem hayranlığım hem de inancım arttı, dedi. Bu arada Halide Edip Hanımefendinin de milletvekili seçilmesine fevkalâde memnun oldu ve uzun müddet onun eserlerini anlattı, gemi süvarisiyle Amerikan baylarına bu romanların n sularını kısaca hulâsa ederek ilâve etti:
— Ne yazık, dedi. Burada kimse ile Türkçe konuşamıyorum. Ne radyonuzu, ne gazetelerinizi bulamıyorum. Ecnebi radyo ve gazetelerde de size dair hiç bir şey yok gibi... Burada fahri bir konsolosunuz bile yok. Halbuki bura halkı yüzde 35 i müslüman olmak ve en yük cemaat da müslüman maati bulunmak şartiyle aşağı yukarı yüzde yüz sizin aşinâ-nızdır. içlerinde büyük vc münevver adamlar var.. Vazge-çinbu tevazudan,.. dünyanın şek li şemaili değişti, tanışmak birinci şarttır artı
Bu haklı sözle lirdi. Senelerdenberi bile gelmiyen bu incelikleri zaman akıl edecektik... yerde dediğim gibi bahtsız yeni iktidar, tamtakır bulduğu bu hazine ile içerde ve dışarıda ne zorluklarla karşı karşıya idi., ve neleri başarmak mevkiinde idi bir defa daha görüyordum...
Sefire :
— Rauf Orbay, Feridun Cemal Erkin, Ahmet Adnan, Selini Saıper çok hürmet ettiğim zatlardır. Feridun Bey Vnşing-tondıı büyük sükse yaptı. Sizi çok ehliyetle temsil ediyor, dedi. Ve bizim komünistler hakkında aldığımız kararlara pek sevindi. Bu hususta bütün milletlerin Tüıklerden de mnlaı-ını temenni etti.
Yarım saat kadar geçmemişti ki bir sefaret şoförü komutana geldi. Arzu ederse 1( şphri gezdirebileceğini maksatla Sefireni! getirdiğini söyledi, muhterem Türk liüyük lûtuflariyle —bugünkü adıyla beş saat tüm gibi bütün tcferruatiyle size anlatmağa çalışacağım. Evvelâ yemek için bir yer istedik, şoför bizi büyük bir otele götürdü: (Grand Oryantal Otel).... Burası çok muhteşem ve bizim en büyük otellerimizi bir kaç defa içine alabilecek dört katlı muazzam bir bina... Alt katı kemerli... Mağaza, lokanta vesaire, üst katlar otel...
Burada yemek yedik... Dışarısı müthiş sıcak olduğu halde içerisi gayet serin.. Her masanın üstünde büyük bir vantilatör. Servis çok temiz ile hazırlanmış. ~
Her garsonlar peştemal kat çok lar bizim kadn tuvaleti gibi yerlere sürünüyor. Durdukları zaman ayaklarlı görünmüyor. Son derece sessiz insanlar.. Yemek salonu takriben 15X40 ebadında. Buna kemerlerle bitişik ayni e-badda bir dans salonu, buna da bitişik bir içki salonu... Dans salonu ikisinin arasında..
Bu lokanta bile Seylânı propaganda etmek için kâfi... Yemekler tamamen Ingiliz yemek leri. Biz hususî olarak kuzu pirzolası yapardık. Birer şişe bira, birer pirzola, birer salata, birer pilâv, birer dondurma yedik, iki kişi 5 dolar ödedik... Takriben 15 lira eder ki ilk nazarda çoktur. Fakat bahşiş filân bunun içindedir. Acemilik ve dilsizlik de olduğu için bize fazla da gelmedi doğr
kendisine
arabasını Bu suretle dostlarının Seı-endip’in Seylânın— Kolombo şehrini tam dolaştık. Şehri gördü-
ve itina Tuhaf olduğu bir manzara... bir garson,
masada
beyaz ceket, beyaz ve yalınayak. Fa-temiz. Peştemal-
Cuma olduğu için yemekten sonra hemen camilere gitmek istedik. Şoför bizi evvelâ bir camie götürdü, burası en eski cami imiş. Burada (Seyyi-dina Osman Veli) isminde bir evliyanın türbesi var. Son derece temiz bahçe içinde bir cami... Cemaat kalmamış. Namazı bitir mişler.. Yalnız hocaları vardı. Onlarla görüştük. Kısmen Arap ça, kısmen İngilizce epeyce anlaştık. Oradan yeni ve büyük bir camie gittik. Burası daha mükemmel (Süleyman Garden) mevkiinde bir cami. Yanında bir büyük medrese ve içerisinde büyük bir havuz var. Havuzun dört bir tarafı oluk. Buradan taslarla su alıp abdest alıyorlar. Cami meydanında bir bayrak asılı. Kırmızı zemin üzerine ay - yıldız. Yâni bizim şanlı bayrağımız. Yalnız ay yıldız direk tarafına çevrilmiş. Bu bayrağın ne bayrağı olduğunu sordum. İslâmlarmdır, camilerimize asarız, dediler. Hayret ettim. Burada çok kuvvetli ve çok müslüman bir İslâm cemaati vardı.
Seylân Müftüsü orada olmadığından görüşemedim. Camii şerifin içinde Kur’an okuyan bir kaç insan vardı. Yanımıza yaklaştılar. Şoförden Türk olduğumuzu öğrenince sokaktan da birçokları gelerek bizi sual yağmuruna tuttular.
— Ezan Arapça oldu mu, doğ ru mudur, niçin şimdiye kadar dinimizi bıraktınız, tekrar bırakmağa niyetiniz var mı? Vesaire.. İnsanların hasretlerine kavuştukları zaman arka arkaya sordukları gibi mütemadi sual yağmuru altında kaldık. Cevap vermeğe vakit kalmadan camiin gayet güzel Arapça, Farsça, Hintçe, İngilizce ve Seylânca bilen imamı müdahale etti ve:
— Biz sizi, yâni Türkleri a-sırlaıdanberi seyfülislâm olarak tanırız, isterse 500 milyonluk başka bir İslâm devleti olsun, siz bizim yine liderimizsinizdir. Aramızda selâm ve ezan yegâne irtibat ve birlik işaretidir. Bunun Arapça olması zarurîdir. Yoksa her dilde Allaha hitabe-dilebilir. Kul çağırılabilir. Biz bu ezana bunun için bu kadar kıymet veriyoruz.
Çok rica ederiz, milyonlarca İslâm arkanızdadır. Mânen bizimle beraber olunuz... Burala-ı sayfada)
DÜ.VKÜ BULMACAMIZIN HALLİ
I. şohlr/6 — hitap, nota. 7
uber Söyliy
ISTANBUL RADYOSU
PAZAR — 5 11 1950
ANKARA RADYOSU PAZAR — 5 11 1950
,e! 7 ~ o edat, yaratan. 9 —
KE. 10 — Ajfa'cın kısım.
: tjikflr. 11 — Uyku. II eki, ab. 13 — Su. ı- semt, boyaz. 14 -rl. bal yapan. 15 — Ga-
TUrk-çe Tang( . 19.15 — Kıs 0 — Kadınla
20.00 — Bin
Sayfa: 4
ZAFER
5/1171950
Ankara Hukukunun yirmibeşinci yılı
Başmakaleden devam:
(Ba$tarofı 1 inci de) irfan müessesesinden feyzalmış memleketin kaza organlarını idare eden binlerce hâkim ve savcı da mevcuttur.
Bugün yapılacak kutlama törenine, Fakültenin ilk profesörlerinden, halen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı bulunan Şevket Bilgiç de davet edilmiştir.
Törene başlanmadan evvel Ankara Hukuk Fakültesi profesörlerinden bir grup sabah saat 9 da Fakültenin kurucusu olan, Atatürk'ün muvakkat ka’/ rini ziyaret ederek bir buket koyacaklardır.
Merasime saat tam 10.30 da Cumhurbaşkanlığı bandosunun çalacağı İstiklâl marşı ile başlanacaktır. Müteakiben, akademik tören marşı çalınacak ve Fakülte Dekanı Faruk Erem açış nutkunu verecektir. Sonra Fakültenin en kıdemli profesörü Süheyp Derbil, Fakültenin kuruluşu hakkında bir konuşma yapacak ve Fakültenin ilk mezunu Profesör Hüseyin Cahit Oğuzoğlu da bir konuşma yapacaktır. İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Şevket Bilgiç, Ankara Hukuku hakkında intihalarını anlatacaktır. Son olarak Hukuk Fakültesi öğ renci derneği Başkanı da arkadaşları adına bir konuşma yapacaktır.
Merasim, Ankara Üniversitesi Rektörü Hikmet Birant’ın nutku ile hitama erecektir.
Bu merasime Cumhur Baş -kanı, Bakanlar, Milletvekilleri, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan ve üyeleri ile kordip -lomatik davet olunmuştur.
Zafer, bu kültür yuvasından feyz alan ve halen şehrimizde bulunan bazı Ankara hukukçularının, bu mutlu gündeki intihalarını tesbit ederek, okuyu -cularına sunarken, Fakültenin yaşlı ve genç bütün mensuplarını tebrik eder.
Samed Ağaoğlu’nun intibaları
Bir Ankara hukukçusu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Samed Ağaoğlu bj-ze intihalarını şöyle anlatt:
Ankara Hukuk Fakültesinin yirmi beşinci yıldönümü memleketimizde çok hayırlı ve büyük bir hâdiseye rastlamış bulunuyor.
Halkın kendi kendisini idare etmesi prensibinin ilk nazari-yelerinin bu fakültenin o zamanki çok mütevazi binasında, şimdi çoğu ölmüş bulunan profesörlerden öğrenen gençlerin büyük kısmı bugün memle ket mukadderatını çeşitli sahalarda idare etmek mevkii ve mesuliyetine erişmişlerdir.
Onlara vazifelerinde rehber olan millî hâkimiyet, kendi kendisini idare
prensipleri • talebelik sıralarında heyecanla hasretini çektikleri bu gayenin bugün artık tam , ve kâmil olarak tahakkuk etmiş düsturlarıdır.
Ankara Hukuk Fakültesi, dış istilâya karşı bir müdafaa olduğu kadar içinde de halk hâkimiyetini kurmak gayesiyle yapılmış bulunan millî mücade-' lenin en zarurî iki neticesini, hukuk devleti ve halk hâkimiyeti prensiplerini dimağ ve vic danlara yerleştirecek bir mektep olarak kurulmuştur.
Eğer bugün memleketimizde 14 Mayıs seçimlerinin sonunda hakiki bir hukuk devleti, hakiki bir halk idaresi kurulmuş ise bu mesut hâdisede Ankara Hukuk Fakültesinin elbette ki bir hissesi hem de hakikî bir hissesi vardır.
Ben, bu fakültenin mezunlarından birisi olarak bu hakikati ifade etmekle büyük bir bahtiyarlık duymaktayım.»
Prof. Dr. Faruk Erem’in intibaları
Bugün yirmi beşinci yıldönümünü kutlayan Ankara Hukukunun Dekanı Prof. Faruk Erem, diyor ki:
«Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi bugün 25 inci yıldönümünü kutlamaktadır.
İlim tam bir akademik hava içinde gelişebilir. İlim havası fakültemizde mevcuttur. Fakül temizin inkişafında genç hocanın yaşlı hocasından, talebenin hocasından aldığı akademik terbiyenin tesiri büyük olmuştur. Biz hocalar talebemizde yaşadığımıza inanıyoruz. Fakültemizin bir tek sırrı vardır: Ne-sillerarası halkayı koparma -
Fakültemizin kurulması ba his mevzuu olurken Türkiye Büyük Millet Meclisinde şöyle denmişti: Ankarada bir Hukuk

halkın etmesi
Mektebine ihtiyaç vardır. Çanakkale’de Milli Mücadelede münevver, vatandaş saflarında boşluklar husule geldi. Bunların dolması lâzımdır.
Bu boşlukların dolmağa yüz tuttuğunu bugün söyliyebiliriz. Belki saflarda bugün büyük boşluklar yok. Fakat saflar genişledi. Memleketimizde demokrasi dâvası gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu dâva Ankara Hukuk Fakültesinin inkılâpçı fikriyatına duyulan ihtiyacı daha fazla arttırmıştır. De mokıasi kendi hakkını bilen ve hak vermesini bilen vatandaşların rejimidir. Ankara Ü-niversitesi Hukuk Fakültesine yapılacak daha çok iş var.»
Prof. Dr' Muvaffak Akbay'm intibaları
İçinde yetiştiğim ve yedi yıl-dtnberi tedris heyetine mensup olmak şerefine malik bulunduğum Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin kuruluşunun 25 inci yıldönümünü kutlarken müstesna bir heyecan duymaktayım.
Ankara Hukuk Fakültesi, Cumhuriyet devrinin , sosyal bünyemize en fazla müessir o-lan inkılâplarından birinin; Şark Hukukundan garp hukukuna geçişin başarılmasına medar olmak üzere tesis edilmişti. Yeni hukuk sistemine, yeni zih niyette hukukçu yetiştirmekle mükellefti. Fakültemizin ilk tedris heyetini (Kuvvai milliye» ye ilk günlerde katılmış, Atatürk inkılâplarına içten i-nanmış ve bilgileriyle bu yeniliklerin başarılmasına yardım etmeğe karar vermiş bir avuç aydın teşkil eyliyordu. Bugün, Cumhuriyet kanunlarını tatbik etmekte olan hâkimlerin, müddeiumumilerin yarısından fazlasını onlar yetiştirmişlerdir. Fakültemiz, memleketin garplılaşma dâvasında uhdesine düşen vazifeyi yapmıştır. Bunun pek büyük şerefini bizleri de yetiştirmiş olan pek aziz ve pek muhterem hocalarımıza medyunuz. 25 inci yıldönümü-rrüzü kutladığımız bugün, bu örnek inkılâp işçilerinden Allahın rahmetine kavuşmuş o-lanları büyük bir minnetle yad eder ve aramızda şahsiyetleriy le tedris heyetimize büyük değer katmakta olan o neslin bir kaç mensubuna da şükran bor cumuzu belirtmek isterim.
Bugün memleketimiz yine pek büyük bir inkılâbı, tam mânasiyle demokratik idareye geçişi başarma yolundadır. Bu yeni idare tarzına, yeni bir zihniyet gerektir. Zira, halk idaresi, vatandaşın reyine istinad eder. Vatandaşın reyinin daima memleketin nef’ine matuf olarak tezahür edebilmesi için, onun hususi endişelerinden siy rılıp âmme menfaatini idrak e-debilecek kadar bilgi ve siyasî ahlâkla mücehhez olması, doğru yolu ve memleket realitesini görüp sezebilecek kabiliyette bulunması, açık fikirli, medenî cesaret sahibi, fikre fikirle cevap vermeği öğrenmiş olması lâzımdır. Bu yolda, aydınların, memlekete rehberlik .edecekleri şüphesizdir. O ay-d'nları yetiştirmek işinde fakültemiz de vazifelidir.
Hepimiz iş başındayız ve â-tiye büyük ümitlerle bağlıyız.
Prof. Dr. Osman Fazıl Berki’nin sözleri
Çok feyizli ve verimli bilgi kaynağı olan fakültemize karşı duyduğumuz minnet ve şükran borcumuzu, ancak ve ancak bü tün kuvvet ve kudretimizle ça lışmak suretiyle ödiyebiliriz.
Genç öğrencilerin, kalpleri, aziz yurdumuza çok faideli hizmetlerde bulunmak emelinin zevk ve şevki ile dolup taşan ağabeylerinden geri kalmadıklarını görmek, bizler için ne büyük saadet ve bahtiyarlıktır.
bugünkü çehresi
(Başı 1 inci sayfada) yırlı, lüzumlu bir müesesenin yalnız ikbal ve tahakküm ihtirasiy-le hasta insanların elinde ne dereceye kadar soysuzlaşabileceğim göstermeye kâfidir.
Manzara şudur: Memleketimizde ilk defa rak milletin hakiki ve hür ile seçilmiş bir Millet Meclisi içinde onların hattâ gölgeleri bile yoktur; kalkıp konuşmaları nadirdir- Şimdiye kadar hükümetten tek sual sormaya cesaret edememişlerdir.
Meclis dışında ise bir avuç insan ellerinde bulunan ve yıllar-danberi her sene devlet kesesinden yarım milyon lira verilerek meydana getirilmiş olan bir iki gazete ile umumî efkârı durmadan zehirlemeye açlışmaktadır.
Bu bir avuç insan kimlerdir?
Tabutlukları, işkence odaları, sorgusuz sualsiz kitle halinde vatandaş kurşuna dizen usulleri bütün bir vatan parçasını müstemleke sayan zihniyeti, söz ve fikir hürriyetini en ağır cezalarla karşılayan kanunlariyle karanlık bir devrin mutlak hâkimi bugühKÜ muhalefetin başında yer almıştır. Onun ön safındaki sözcüler ise ya vaktiyle kendisinin en ağır kelimeler ve vasıflarla itham ettiği insanlar veyahut da bugün hürriyet heykelinin altına iltica etmiş dün bu heykelin üstüne şal örtmeye çalışan milletçe malûm kimselerdir. Bunların arkasında kalem ve fikirlerini dün devlet kesesinden, bugün de gayri meşru membalarla dolmuş bir parti hâzinesinden aldıkları paralar mukabilinde kullanan gene bütün milletçe malûm şahıslar yer almıştır. Bu memleket-teartık hakiki bir demokratik i-dare kurulması emeli ile çırpınan Türk Milleti bu emel ile geçmişin suçlarım affetmek için bile gösterdiği çok asil ve yüksek müsamahayı suiistimal eden bu insanların hareketlerini dikkatle takip etmektedir Millet bunca eziyetlerle istihsal ettiği neticenin bir takım ikbal düşkünü haris insanlar elinde kaybolmasına elbette müsaade etmiyecektir»

Zongnldaktan bir
Zonouldak Maden Başçavuş Okulunu bitirenlerden dört kişilik bir heyet Millî Eğitim Bakam Tevfik İleri ile temas etmek üzere, Havzadaki işçilere nezaret edenler adına şehrimize gelmiştir-
Rasim Girgin, Mustafa Kaplan, Saadettin Akpınar ve Mustafa Bilgiç'den müteşekkil olan heyet, dün matbaamıza gelerek maddî ve manevî durumlarım M.’llî Eğitim Bakanına arzedeçek-lerini söylemişlerdir. Bu arada kendilerine verilen «çavuş» unvanının kaldırılmasını, onun yerine teknisyen olarak vasıflandı almalarım rica edeceklerdir. i
Sıtma ile savaş
(Başı 1 inci sayfada) dan iki bakanlık arasında görüş birliği temin edilmek üzere nok-tai nazar teati edilmiş, her iki bakanlık da murokabeli fuhşun daha doğru olduğu hakkında mütalâa dermeyan etmişti- Fa kat 1950 martında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında başkalarım fuhşa teşvik sureli ile istismarın men ine dair olarak teklif edilen karar sureti âza devletler tarafından kabul edilmiştir.»
Sağlık Bakam bundan sonra bu evlerin ne zaman kapatılacağına dair bir şey bilinmediğini ve bu yolda verilmiş bir karar da olmadığım belirtmiştir. Bakan diğer mevzular etrafında muhabirimizin sorduğu suallere aşağıdaki cevaplan vermiştir.
«— Zührevi hastalıklar arasında en tehlikelisi olan frengi memleketimizde başka yerlere naza ran çok daha azdır ve her gün biraz daha azalmaktadır.
Sıtma savaşına gelince önümüzdeki yıl mücadele mesaimizi daha artıracağız. Bu mücadele evvelce bazı vilâyetlere teşmil olunmamıştı. Bu yıl bütün memlekete teşmil edeceğiz- Sıtma mücadelesi için Marshall Yardım Plânından 2,5 milyon dolarlık bir yardım da ayrılmış bulunmaktadır. Bu para ile yeniden bazı malzeme temin edilecektir.
Verem mücadelesi mevzuuna gelince: Bir mücadele programı hazırlamış bulunuyoruz- Bu programda veremle alâkalı bütün hususlar ele alınmaktadır. Verem mütehassısı yetiştirilmesi için üniversitede bir karara varılmış, Ankara’da işe de başlanmıştır. Yeni kürsünün İstanbul’da da pek yakında faaliyete geçeceğini ü mit ediyorum.
Istanbulda hem Belediyeye, hem de üniversiteye bağlı hastanelerde zaman zaman bazı ihtilâflar çıktığı doğrudur. Buno bir çare bulmak üzere yakında İstanbul’a gideceğim,- Belediye ve üniversite mensuplarım din-liyerek bir neticeye varacağız.» (T.H-A.)
; Zonguldak Maden Okulunu ı bitirenlerin bu arzularının yeri-
■ ne getirileceği kuvvetle tahmin ı edilmektedir. Filhakika sivil iş-
■ çilere sivil olarak nezaret eden-• lere askerî bir unvan tevcihi öte-
denberi bir tezad teşkil etmekte idi-
Suçlular artık meydana çıksın! böyle yürümezi Eğer Türkiye-de bir et sanayii kurulmak isteniyorsa, daha küçük bir pro-jo ile bu isi temin etmek mümkündür. Mütehassıslar hesap etmişler, kitap etmişler vo bunun için 3.350.000 dolarlık bir ödeneğin kâfi geleceği netico-sine varmışlardır. Fakat eski iktidar kaçamak yollardan işi böyle büyük tutmuştur.
İşte Amerikalıların söyledikleri budur. Her şeye rağmen evliyayı umur efendilerimiz yine büyük projede ısrar elmişler ve 26 milyon dolarlık plân üzerinde siparişlerine devam buyurmuşlardırl.. Bu arada 30 bin tonluk soğuk hava tesisatı yerine 105 bin tonluk tesisat da sipariş edilmiştir! Ne yaparsınız. hovardalık başka şeyi
İşte Amerikan yardım teşkilâtı Başkanı Russell Dorr'un Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Ka-raosmanoğlu'na gönderdiği mek iubun hulâsası budur.
Peki o halde neden dünkü iktidar hâlâ şu yüz milyonluk et kombinası macerasını müdafaa eder? Bu sayede ihracat mı yapılacaktır? Bununla büyük şehirlerin et ihtiyacı kökünden mi halledilecektir? Ha-yırl Bununla halledilecek ve temin olunacak tek şey, Halk Partisi iktidarının bütün bu israflarını ve bütün suçlarını temize çıkarmadırl
Bunun aksini isbat için daha hangi delili istiyorlar? İşte Toprak Ofis'in hesapları, işte Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Ka-raosmanoğlu'nun beyanatı, işle Amerikan Yardım teşkilâtı Başkanı Russell Dorr'un mektubu meydandadırl Milletin parası, ve kredisi, ne idüği belirsiz olan mevzular uğrunda cömertçe sarfedilmek yoluna girilmiştir. Bunun mesulleri meydana çıkarılmak ve ibre-iel lissairin cezalandırılmak gerektir. Zaten mesuller de bu mevzuda bir suç görülürse, tecziye edilmelerini ve hattâ Divan-ı Âli'ye sevk olunmalarını istemişlerdir. Fakat işin garibine bakın ki, daha evvelce bir umumi af ilân edilmişiir; bir çok suçlar hakkında takibat icrası durmuştur. Meselenin hukuki mahiyetini tahlil etmeği pek istemeyiz ama, bu mevzuda da takibat icrası Af Kanunu dolayısiyle imkânsız bir hale girmektedir.
Demek işte suçluların cesareti bundan gelmektedir.
Fakat alâkalılardan bilhassa rica ederiz; bu işi tahkik etsinler; takibetsinler; sorumlular kim ise meydana çıkarsınlar!.. Ziyanı yok. Af Kanuna dcla-yısiyle bunlar cezalarını görmesinler; ama umumî efkâr kendileri hakkında jüri gibi kararını bildirsin!
Evet, biliyoruz, bizde jüri diye bir müessese yoktur. Fakat hakem umumi efkârdır!
Maznun ayağa kalk!
Mümtaz Faik FENİK
250 bin Türkün
(Başı 1 inci sayfada)
niyeti olan iki hâdise cereyan
Evvelâ Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, diğer 14 Dışişleri Bakanı ile birlikte insan hakları ve temel hürriyetler üzerindeki konvansiyonu imzalamıştır. İmza merasimi Barberini sarayının büyük salonunda Stras-bourg daimî komisyonu üyeleriyle bir çok basın temsilcisi -nin huzurunda ve son derece parlak bir şekilde cereyan et -
Daimi komisyon üyelerinden
olan Cihat Baban ve Suat Hay-ri Ürgüplü de merasimde hazır bulunmuşlardır. Bundan böyle
hür Avrupa’nın hukukî temel-
lerini teşkil edecek olan bu
konvansiyonun imzalanması
münasebetiyle konuşan Fuat Köprülü demiştir ki:
«— Bu konvansiyonu imzaladığımdan dolayı son derece mesudum. Bu vesika belki te-
Din dersleri
(Başı 1 inci sayfada) sınıflarında okutulacak din
dersleri hakkında incelemeler yap mak üzere toplanmış bulunan |-lim Heyeti mesaisini bitirmiş ve alman karar Bakanlar Kurulunca da tetkik edildikten sonra din derslerinin aşağıdaki esaslar da. iresinde okutulmasına karar ve-
1) Türk çocuklarının diğer ihtiyaçlarına olduğu gibi din ihti’ yaçlanna da cevap vermek üzere ilkokullarda din öğretimi yapılması ve bu derslerin diğer dersler arasına alınması uygun görülmüştür.
2) Bakanlıkça bastırılmış olup 1950 ders yılı kitap listesine a İmmiş olan ilkokul din dersleri kitapları şimdilik maksada yeter görülmüştür-
3) Bu hususta öğretmenlere rehber olacak bir kitabın hazırlatılması kararlaştırılmıştır.
4) Çok öğretmenli ilkokullarda din derslerinin bu dersleri bilhassa okutmak istiyen öğretmenlere verilmesi, bunlar da çok olduğu takdirde içlerinden daha yaşlılarının tercih edilmesi muvafık bulunmuştur.
5) Çocuklarına din dersleri o-kutmak istemiyen ebeveyn bu hususu sene başında okul idaresine yazı ile bildirdiği takdirde bu çocukların din dersleri ve imtihanlarından muaf tutulması kabul edilmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığınca bu esaslar dahilinde gerekli talimat müesseselere tebliğ edilmiştir.
Spor işleri ve devlet
Yarın teplanacak kogrede iki zid fikir karşılaşacak 1938 yılında teşkil edilen Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün vaziyetini bugünün şartlarının ışığı altında gözden geçirmek ve yeni icapları karşılayacak bir tasarının prensiplerini tesbit etmek üzere Millî Eğitim Bakanlığı tarafından mütehassıs bir komisyonun teşkil edildiğini evvelce haber vermiştik. Yarın saat 9.30 da Millî Eğitim Bakanı Tevfik lleri’nin Başkanlığında toplanacak olan bu komisyona 18 milletvekili, Umum Müdürlük Merkez Danışma Kurulunun 9 üyesi, 12 Federasyon Başkanı ve spor hayatında bilgi sahibi 30 zat ile 14 bölgeden kulüpleri tems 1 e-decek 23 delege davet edilmiştir.
menni ettiğimiz derecede tam ve kâmil değildir. Fakat yakın bir istikbalde onu tamamlayıp
ikmal etmeğe muvaffak olacağımız hususunda kanaatim kuvvetlidir. Aynı zamanda bu kon-
vansiyonu sadece Avrupa kon-
seyi üyelerine değil, fakat bütün insanlığa kabul ve tatbik ettireceğimize de inanıyorum.»
Barberini sayarında cereyan
eden ikinci önemli
hâdise de,
halen son derece ciddî bir ma-
hiyet arzeden muhacirler me -selesiyle meşgul olan Türkiye-yi Avrupa konseyinin manevi bakımdan desteklemesi olmuştur.
Bulgaristan’daki Türk azınlığına mensup 250.000 kişinin Türkiye’ye muhacereti hakkında Bakanlar komitesinin kabul ettiği karar suretinde ezcümle şöyle denilmektedir.
•Avrupa konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye Dışişleri Bakanını dinledikten ve Türkiye ile Bulgaristan hükümetleri a-rasında teati edilen notaları na-ZMİ itibara aldıktan sonra, yetkisi haricinde kalan her hangi bir hukukî tetkikten kaçınmak suretiyle ahdî hükümler ne o-lursa olsun Bulgar hükümetinin 3 aylık bir müddet zarfında 250.000 kişinin tehciri hakkında izhar etmiş olduğu arzuya karşı resmen protestoda bulunmaktadır.
Üstelik bu vaziyet, bir huzursuzluk hali ve Avrupa’nın hür memleketlerindeki iktisadi hayatta bir sefalet yaratmağa da meyyal görünmektedir.
Bu durumda Bakanlar komitesi, bu ihsanların menfaatleri korunmak gerektiğinden Bul -garistan’ın tehcirleri hakkında hiç bir karar almaması ve muhaceret meselesi iki memleket arasında nısfet dairesinde yapılacak bir anlaşma ile halledil -medikçe mallarının tasfiyesi cihetine de hiç bir suretle gidilmemesi gerektiği kanaatindedir.»
Yaptığımız tetkiklere göre, komisyona iştirak edenler arasında iki zıt fikir etrafında münakaşalar yapılacaktır. Spor kulüplerini idare edenler, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün teşkilinden evvelki cemiyetlerde vazife alanlar, Beden Terbiyesi Ümunı Müdürlüğü teşkilâtının lüzumsuzluğuna kanidirler ve teşkilâtın bir kanunla kaldırılarak spor işlerimizin kulüpler tarafından seçilecek amatör idareciler tarafından idaresini istemektedirler.
Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü etrafında toplanan ve daha çok bu teşkilâtta vazife alanlar ise ufak tefek tadillerle Beden Terbiyesi Umum Müdür lüğünün muhafazası tezini müdafaa edeceklerdir.
At yarışları :
Program ve tahmini
Bugün mevsimin büyük koşularından dört tanesi yapılacaktır. Cumhurbaşkanı koşusunun yapıldığı günden başka hiç bir haftanın programında bu kadar j mühim koşular bir araya gelmiş değildir. Koşulara iştirâk edecek at adedi de o nisbette fazla olduğu için bugünkü yarışların meraklıları her bakımdan tatmin edeceğini zannediyoruz.
Birinci koşu At Sahipleri Cemiyeti tarafından İngiltere’den satın alınmış taylara mahsustur. İkramiyesi 7000 lira, mesafesi 1600 metredir.
Komisyon tamamiyle istişari bir mahiyet taşımaktadır. Millî Eğitim Bakanı mütehassıs zevatın mütalealarını dinledikten sonra tebellür edecek kanaate göre kararını verecektir.
Bu hususta malûmatına müracaat ettiğimiz eski spor idarecilerinden bir zat bize şu beyanatta bulundu:
(— Bedçn Terbiyesi Umum Müdürlüğü teşkilâtı 900 küsur bin liralık bütçesiyle sadece kalabalık bir memur zümresinin maişetini temin eden bir lükstür. Hususî idare ve belediyelerden 11 sene zarfında 25 milyon lira alan ve bu suretle olimpiyatlara verilen tahsisat hariç, kurulduğu günden beri n.illetin sırtından en az bir hesapla 40 milyoça yakın bir paranın çıkmasına sebep olan Umum Müdürlüğün lâğvı bir zarurettir.»
Buna karşı Federasyonlardan birinde faal bir vazife sahibi bir memur da:
«— Son yıllarda güreşte, futbolda, atletizmde ve diğer bir çok spor şubelerinde alınan parlak neticeler; bir çok şehirlerimizi süsleyen stadyomlar Umum Müdürlüğümüzün faydalı çalışmalarının bir neticesidir» demiştir.
Toplantının iki gün süreceği tahmin edilmektedir. İçtimaa iştirak edecek delegelerden bir çoğu şehrimize gelmişlerdir.
Kilo
56
56
Kilo
56
56
56
54,5
56
56
%
1) Apaş (ÖrAtman)
2) CengTfc (H. Çağın)
3) Cebiki(j(Karanıehmet)
4) ilkiz (Karamehmet)
5) TaMUk (Ş. Eliyeşil)
6) Toboggan (W. Giraud)
7) Destan (F. Simsaroğlu) 56 ,) Pulat II (F. Simsaroğlu) 56
9) Filiz (Salih Temel) 56
10) Sevgi (Ş. Eliyeşil) 54,5
11) Esmelralda (Ö. Atman) 54,5
12) Canınr (K. Kasar) 54,5
13) Serap (W. Giraud) 54,5
14) Şirin Kız (K.
Yıkılmaz) 54,5
Trıımanın
Bayara mesajı
(Baş tarafı 1 inci sayfada) oldukları hürriyetlerin muhafazasını intaç etmesini te- i nıenııi ederim.»
Harry S. Truman
Kore’deki birliğimiz

Ekselans
Mösyö Harry S. Truman Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı Washington D.C.
.Tüık millî bayramı mü-
nasebetiyle
ekselanslarının
gerek kendi ve gerek Birleşik Amerika milleti adına göstermiş oldukları tebriklerden çok mütehassis olarak en har teşekkürlerimin ka-
bulünü rica ederim.
Büyük milletinizin refah ve saadeti hakkındaki en j-yi temennilerimi arzederken, hür milletlerin Birleşmiş
Milletler Anayasasının prensip ve gayelerini desteklemelerinin devamlı bir sulbü, ve milletler ile insanların
lürriyetini müemmen kılacağına Türk milletinin katî güveni olduğuna itimat buyurmalarını dilerim.»
Celâl Bayar
Yeşim (Karamehmet)
İzabel (Karamehmet) Etoile d’Argcnt (W. Giraud)
Hatun (Ş. Eliyeşil) Bu koşunun ve Yeşim’dir.
İkinci koşu İngiliz atlarına mahsus Karacabey koşusudur. İkramiyesi 5500 lira, mesafesi 3000 metredir.
4)
56
56 favorileri Hatun
Kilo
1) Rozita (Halim Sait)
2) Arda (A. Kesebir)
3) Citabel (Karamehmet)
4) Modalı (Ş. Eliyeşil)
5) Belle Itose (Eleni
Nikolayidi)
6) Neslihan (Karamehmet)
7) Lady (Ş. Eliyeşil)
8) Şiveli (Ö. Atman)
9) Dorreo (ö. Atman)
10) Nur (W. Giraud)
11) Darling (Ş. Eliyeşil)
64
60
60
60
60
58
58
57
54
54
54
12) Mythologie (W. Giraud) 51
Ziraat Bankası koşusunu kazanan Citadel bu yarışın da büyük favorisidir. Fakat mesafenin uzunluğu, yağmur dolayı-siyle pistin ağırlaşması ve koşunun cereyan tarzı netice üzerine tesiri olabilecek sebeplerdir. Bu itibarla .rakiplerine de şans vermek icabeder. Bu koşuda ikili bahis olduğuna göre geniş bir İhtimalle Darling, Nur ve Dor-reo’yu plase için tavsiye edebi-
Üçüncü koşu A. grubu Arap atlarına mahsus yetiştirme koşusudur. İkramiyesi 9000 lira, mesafesi 3000 metredir.
Kilo
60 60
60
60
60
60
60
1) Tufan (Zekiye Yalçın)
2) Dabi II (Ö. L. Özsoy)
3) Çınar (Nezir Tcmizer)
4) Kasra (M. Türeray)
5) Hâtıra (R. Akdağ)
6) Akkent (A. C. Sümer)
7) Verdan (M. Yetiştirici)
Bu koşuda üçûncüye kadar derece alacak atlardan biri damızlık olarak Tanın Bakanlığı tarafından satın alınacaktır. Koşunun favorisi Tufan, rakipleri de Kasva ile Dabi’dir.
Dördüncü koşu A. grubu A-rap atlarına mahsus handikaptır. İkramiyesi 1500 lira, mesafesi 1800 metredir.
Kilo
Karamehmet ahırının kuvvetli tayı Cebel bu koşunun en şanslı tayfdır., ıRakipleri de sırasiyle Apaş, Tarsuslu ve Serap’tır.
Alltıncı koşu B. grubu Arap atlarına pıahsustur. İkramiyesi 1509 lûa»-mesafesi 1400 metredir.1 .i,;-
Kilo
1) Maşallah (O. Eğinli
oğlu)
2) Uçar r(İ' Çobanoğlu)
3) Canan (Kemal Tamer)
4) Barış,(Eleni Nikola-
yidi) 50
60
60
60
60
5) Murat (K. Yapar)
6) Azizp (Eleni Nikola-
yidi)
7) Cirim (K. Tamer)
8 Kerahet (E. Cumalı)
9) Akan (H. Nurdoğdu)
58,5
58,5
58
58
10) Kanunî (Enver Oğuz) 58
11) Ceylân (M. Kozanlı) 58
12) Maşuka (Özdemir
Atman) 58
13) Noköş (R. Karaköle) 56,5
14) Yadigâr (A. Tüter)
15) Hilâl (Ş. Hardal)
56,5
56,5
Mesafenin kısalığı dolayısiyle bu koşuıepey mücadeleli olacaktır. İlk bakışta şanslı gözüken atlar Cicim, Maşuka ve Kera-met’tirn'Hava yağmurlu olduğu takdirde Maşallah da bunlara katılabilir.
Çifjl$J)phis 4-5 inci koşular arasında, .ikili bahis 2 nci koşudadır.^,.
ATÇI
Harp haline dair hükümlere tâbi olacak
Birleşmiş Milletler emrine verilen Türk Savaş Birliği men supları hakkında kanunlarımızda mevcut harp haline mütedair maddelerin tatbikine ait Bakanlar Kurulu kararı dünkü Resmî Gazetede yayınlanmıştır. Bakanlar Kurulunun kararı Birliğimizin Birleşmiş Milletler emrine girdiği tarihten itibaren tatbike başlanmış bulunmaktadır.
•Böylece Kore’deki birliğimiz mensuplarının terfi, tayin, tecziye, istifa ve emekliye ayrılmalarına dair bütün muameleleri kanunlarımızın harp haline ait maddelerine göre mütalâa olunacaktır.
Ayrıca subay ailelerine birer emir eri verilmektedir.
1) Bahtiyar (Escntiirk) 56
2) Pehlivan (W. Giraud) 63,5
3) Kasva (T. Türeray) 62
4) Atom (Nezir Temizcr) 58,5
5) Arda (Mustafa Turgut) 57,5
6) Mehtap (Ahmet
Coşkun) 56,5
7) Karasalkım (O. Eğinli-
oğlu 56
8) Birnisan (M. Turgut) 55,5
9) Nadide (S. Ortaç)
10) Seyyare (Ş. Eliyeşil) 50,5
11) Burak (Kâzım Atlı)
12) Kovboy (Eleni
51
49,5
47
Nikolayidi)
13) Verdan (M. Yetiştirici) 47
Bu handikopta sikletlerin güzel tesbit olması atların şanslarını denkleştirmiştir. Onun i-çin tek favori seçmek imkânsızdır. Müşterek bahis harici tutulan Arda’yı bertaraf edersek geri kalan atlar arasında şöyle bir tasnif yapmak kabildir. Bir-nisan, Kaı-asalkım, Atom. Koşunun sürprizini yapabilecek at da Nadide’diı*.
Beşinci koşu 2 yaşlı taylara mahsus Çaldiran koşusudur. İkramiyesi 7000 lira, mesafesi 1400 metredir.
r ■
Safkan Ingiliz tayları
İstanbul Simsaroğlu harası mahsullerinden 1949 doğumlu beş (5) saf kan İngiliz fayı 12 Kasım pazar günü saat on üçte Ankara hipodromunda satılacaktır.
Dünkü lig maçları
Şehrimizde lig maçlarına dûn devap)' itilmiştir. Harbokulu üstün bir tçyun oynıyarak Maltepe’yi 7-b yenmiştir.
îkinçj,. ıpaç Havagücü ve Ha-cettepç arasında yapılmış ve Hacet^epelıler ilk devrede üç gol akarak maçı 3-0 kazanmışlardır.
Ankara'da birinci küme lig maçla rınıp en mühimlerinden biri bugün Gençlerbirliği ile De-mirspof arasında oynanacaktır.
İstanbul'daki Maçlar
İstappul, 4 (Hususi) — Lig maçlarına bugün Dolmabahçe stadında devam edilmiş, ilk maç Kasımpaşa ile Fenerbahçe arasında yapılmıştır. İlk devreyi
2- 0 bitiren Fenerbahçeliler ikinci devrççic 5 gol daha yaparak maçı 7*0, kazandılar. Gollerin ü-çünü Lefter, ikisifii Zekeriya ve diğerlerimi Suphi ve Nedim attılar. (,N
İkinci maçta Beşiktaş Beyko-zu 8-2 , yenmiştir. Birinci devre
3- 1 Beşjkfaşın lehine idi.
İzmir’deki Maçlar
İzmir,,4 a.a. — 1950 yılı lig maçlarına bugün başlanmış ve Alsancak Stadyomunda yapılan maçlar, sonpnda, Altay, Kara-gücüne 5-1, Demirspor da Göz-tepeye 4*1 galip gelmişlerdir.
Gençlerbirliği’nin yeni idare Heyeti
Ankarafnın en eski kulüplerinden Gençlei'bîrliği camiası içinde bir kaç zamandan beri bir ikilik başgösterdiği söylenmekte idi. Cumarteşi günü yapılan kongre tam bir tesanüt havası içinde devam etmiş ve azanın sevgisini, itimadını taşıyan yeni bir idare heyeti-seçilmiştir.
250 ye yakm azanın iştirak ettiği kongreye kulübün eski idarecilerinden Konya Milletvekili Saffet Gürol başkanlık etmiştir. Yeni idare heyeti şu zatlardan mürekkeptir;,,Reşat Taşcr, Saffet Gürol, Ruhi Tolunay, Haşan Pulat, Burhan Türker, Akif Er-, tan.
Klasik şiirimizde
— Canan ---------
Yazan : Rüştü ŞARDAĞ
Floransa ve Rönesans
— Bir memleketi sanatın, sanatı da iktidarı, ellerinde tutanların nasıl yükseltebileceklerini gördeğiz ____
Yazan : İhsan Cemal Karaburçak

Dünya yüzünde atefl^p^ç-dik insan gönlü bırpk/P4 yan bu Canan dedikleri de İnsanoğlunun çağ çağ , teıpjyje hissettiği sevgili, derin, dîjŞMflÜ-. lürse, hiç bir devirde ^iç^^ir. âşık tarafından ulaşdam^pjş bir vesvesedir. Her devralınanı ayrı bir hüviyet içinde canlanırken ve en gerçek sevgilisinin hayal\ni şair, larına bambaşka, o sev^lltyâ hiç de benzemiyen bir töllh 4-çinde işlerken özlehileıV^ve aranılan şeyin, sevgilideh ’ğök'' sevgi olduğu muha'KIt *'k değil mi? İnsanoğlu içift’bıT’sfeV gmin görünüşü asırlar boyunca çok değişik olmuştur. Fizyolojik ve ruhî mizaçlara, fertlerin yapışma olduğu kadar rrillf6Ue-' 1 rin sosyal yapılarına göre de 1 değişen bu oynak sevgilidih Mâ * sik şiirimizdeki aksi îsd1 '
başkadır. Hemen altı yüijıMMf ’ bu tarafa gelen enderun şairle- 1 ri hep aynı hasreti çekil ârf'öf-* tak bir sevgi mahsulü OİMaMh ' beraber yine de her şaire ayrı ve derin titreyişler ilhâta öffi. Hangi sihirli el iflah b’ûlfttâfc 5 divan şairinin gönlündâ’ yar l rüzgârını estirdi? ’ * "«unsd t Meselâ açın rastğeIÖ!*'(Bif 1 gazeli; bakın bir mesnevfjttt*®^ I ğilin bir şarkı üstüne. Birbiri- ı ne benzemediği için N^mıkKç- I tnal’in Parça Bohçası a^ıhı ve^ I rip takıjdığı bu ayrı ayrj beyi|j 1 lerin hepsi, gerçekte, birbirine, ' bir Canan ateşinin belli veyta. be ı lirsiz alâkasiyle bağlıdır. 'Dünkü ı şair, 1400 üncü yüzyılda-'OİdU- : ğu gibi 1900 üncü yüzyılda Ra ' hep aynı mürüvvetsin Canan 1 elinden, aynı acıyı 'tatmıştır. ı Bundan 600 sene önce Nösimî:
«Yarin hemşire cevrü cefâsı safa Bize demde safası cefa bize» diyerek nasıl mutad olanın, cefacı yar olduğunu açıklamış sa, 19 uncu yüzyılın ikfcıgij®-rısında yaşayan Hersekıi^Krıf' Hikmet bey de, dünya, İnsanlarının mizaçlarını süzüj)^ f ^|p İnceledikten sonra aypışı £ir görüşte karar kılıyordu:
■Araştırdım hezaran kerr^’ fab’ı ehli dünyayı
Hele yaran ile hubanı gaYet bivefa buiildm*
Klâsik şiirin perişan saçlı; hilebaz gözlü, kirpiklerinirj’Viu baktığı yürekte severek "katlanılır yaralar açan bu anonim sevgilisi kimdir? Onu her^Sfi-gi bir şairin şiirinde, jöyfe'elF mizi uzatıp tutacak gibi oVdVAa diktan kelli ona nasıl yar deriz? Dört budunu tesbitp, bulamadığımız; aradıkça elimizden kaybolan bu firari• ilgiliyi, aziz dinleyenlerim.^feki şiirimizde şahıslandırfriây’a lÇÂIk' mak beyhude bir gayCet’■ :(Wiir. Belki bütün dünyada edöflyat biraz canan demektir; “fdkat klâsik şiirimiz sadece bir Öİİhân edebiyatı olunca, onda ffzik'bir kıymet aramak boştur, *' Sıkı bir harem hayatinıtf’HOk mettiği şehirlerde çevre kuran şairler için, refahın, cizye V& ihsanlarla son hadde '^Cdrğı bu devirde, maddi gariirfi^tlfe£-le dolu hayatî bir şejfj^j^ypr mıdır, Allah mıdır, canan mıdır velhasıl, bir hayalin, 'suSuz kodukça yakan bir’ ‘hayalin aşkı ateşler. Her asrın1, itili '•tı-faklı şairi sanki altîyü2,,sene muammer olmuş bir seVg$liye methiye söylemiş, gazel dkü-muş, şarkı düzenlediklerdir. İşin gerçeği şudur: KJfffiik şiirimizde canan da diğer temalar gibi yalan üstüne kuruludur. Zahiri hiç bir ıstırap sebebi yok ken, aslı yok bir sevgili niîFİcad edilmiş cefasına; âdeta bâbretle aranılmış, sineye sevecek rçokil miş cefasına asırlarca katlanılmıştır. Her yalan ve yapma o-lan gibi öyleyse neden oskâ-şi-irimiz boş değildir? Neden'hâlâ gencimiz ve ihtiyacımızla, dudaklarımızdan zaman (zaman bu edebiyattan kalmak rrttabalar dökülür? Şüphe yok kî her yalan ve yapmacık olari'.glbi klâsik şiirimizin de bir |oküfnah-sulleri perişandır. Fakat ya bu icat edilmiş yar uğruna sanatın
Hiç bilmedik
o kutsal .yalanına bürünüp ortaya çıkan orijinal mısra ve şiir İtri neyleyelim? O şiirlerde canan her çağ insanının gönlünde bir tutam perişan saçını yadigâr k,oyup gitmiştir.
Kaç göçünün hâkim olduğu o rüzgârsız asırlar, divan şairini her vesileyle oynak, ce-facı ve özlenişi tükenmeyen bir canana doğru götürmüştür. Bu vesilelerden biri meselâ feleğe hitabetmektedir, fakat şairin sitem oklarının ucu yine cana-(na dokunur:
«Noldun inlersin felek hercai
cananın mı var
Her makamı, seyreder bir mahi tabanın mı var»
Yok, yok; canan diye bir varlığın peşinden boş yere gideriz; gerçekte içimizde yarattı -ğjmız bu hayal hazînesini kıymetlendiren şey, yar değij, bir vuslat gününün mali hülyasıdır:
«Katar ile çekilir mali hülyayı visal
Derun hâzinesi ey sabit oldu mâlâmal» '■ Klâsik şiirimizde şairi canana götürecek vesile mi ararsın?
Yahyaefendi, müsveddelik divanında son hecesi (T) ile biten gazelini yarıda koyup ay nı sayfada birbiri altına «geda-ların», «belâları», «hevalann» kelimelerini yazmıştır. Hiç şüp he yok ki sonradan basılı divanın da okuduğumuz ve ca -nan üzere yazılmış en güzel gazellerinedn biri olan bu gazel, ruhu hiç beklenmedik anda bir baskın gibi saran o kafiyelerin yüzü suyu hürmetine meydan gelmiştir:
■Adem sayılmaz oldu kapında gedâların Yok mû hesabı padişehîm müptelâların
Dil gitti yîrine kondu hezar gam
Biri gider bini gelür oldu belâların
Dil pür heves nesimi behar îse hoş nefes
Çık bağa kim güzelliği vardır hevalann
Can nakdini alıp ta unutmak
Resmî vefayı bilmediği müptelâların
Yahyadan özge kimseye tek eyleme vefa
Kaildir o ne denlü olursa cefaların»
Bazan divan şairinin şöyle gönlünce duyup bir derin hikmet üzere düşünesi gelir; âdeta onu, bir süzülmüş söz, bir hikmet söylemek ihtiyacı kıskıvrak bağlamıştır. O zaman şairimiz bu âleme veciz söz bırakmak fırsatını vesile bilerek yine canan üstüne en dokunaklı deyişlerini söyler. İşte size bundan 150 yıl önce yaşapnş olan ve belki çoklarınızın adını ilk defa duymakta olduğu İzzetten (İzzet Molla değil) bir kaç beyit... Şair yaşadığı devrin nahzun bir portresini çizmek terken dahi şöyle bir oluruna getirmiş, cefakâr sevgiliye kadar bir boy uzanmıştır. İçki de onu dağıtanlar da eskisinin aynı; gelgelelim, mestedenler eskilerine benzemiyor; gönül var, dilber var ama figan o figan değil; bülbül var, sesinde tesir yok; gül var ama yazîk ki o gülistan yok; âşık o hep eski çilesine uyarak yanadursun, yazık 1 r ki cananda insanı perperi-
n eden o tavır, o eda kalmamış:
«Mey o mey saki o sakî lik mesian ol değil
Dil o dil dilber o dilber ahü efgan ol değil
Kalmamış bülbüllerin tesir feryadında hiç
Gül o gül amma ne hikmettir gülüstan ol değil»
Eski resm üzre yanar külhen-gehî canü gönül
Lik İzzet neyleyim etvarü canan ol değil»
Yalan, hep yalan ama, ne daha sonraki edebiyatımızda ne garpta, bu kadar yalan bir vasat üstünde, bu kadar hülya üstüne kurulu, fakat o nisbette özenle işlenmiş bir canan edebiyatı yoktur.
Vassari’nin yazdığı ilk sanat tarihinin 400 üncü yıldönümü düşüncelerimizi pek tabiî olarak Floransa’ya ve Rönessansa tevcih etti ve bizi bu sütunların imkânı içinde mevzuu ele almağa şevketti.
«Rönessansın beşiği İtalya'dadır» sözü ne kadar doğru ise • İtalyan Rönesansının beşiği de Fioransa’dır» demek o derece doğrudur. Rönessansm ilk büyük ressamı 1336 da ölen Gi-otto’dur. Dante, Giotto’yu Fîo-ransa’da doğmakta olan yeni sanatın yaratıcısı olarak göstermiştir. Politien de Giotto’-nun ağzından şunları söylüyor: Ben sönen tabiatı dirilten ada-
Rönessans kelimesi XV inci ve XVI inci asırlarda Batı Av-rupası memleketlerinde eski Yunan ve Lâtin sanatlarının taklidi suretiyle güzel sanatlarda ve edebiyatta vukua getirilen inkilâptır. Gerçi bu sahada daha Ortaçağda bazı hareketler görülmüşse de XIV üncü asrın ortasına doğru İtalya’da başlıyan hareket iki asırdan fazla devam eden bir şümul kazanmış ve Dante’den Leonardo da Vinci ve Michel Angelo’ya kadar bir çok dahiler yetiştiren Floransa sanat ve kültür sahasında kazandığı yüksek mevkii de bütün bu müddet zarfında idame etmiştir.
Edebiyatla güzel sanatların heykeltraşlık ve mimarî kolları mevzuumuz ve ihtisasımız dışında olduğu için biz burada Floransa’nın rönessans devrinde yetiştirdiği ressamları zikredeceğiz. Yalnız şu kadarını söyliyelim ki Rönessans ve Floransa resim için ne olmuşsa heykel, mimarî ve edebiyat için de o olmuştur. Renan bir gün Floransa’da verdiği bir konferansta şöyle diyordu: «Floransa eski yunancayı dünyanın başka memleketlerinden yüz yıl önce biliyordu ve Yu-nancayı bilmek her şey demektir.» Floransa, Platon’u, Ho-mere'i, Demosthene’i ana metninden okuyordu. Floransa, t-talyan helenizminin merkezi telâkki ediliyordu. Orada Yunanca ile birlikte Lâtince de rağbette idi ve Lâtince eserler yazılıyordu.
Dante gibi bir şairle müfte-hir olan Floransa Politien ve Machiavel gibi muharrirler yetiştirmiş, Roma, Napoli, Milâ-
no ve Venedik’in aynı zamanda yaptıkları hamleye rağmen kendisine edebiyatta da hakiki bir üstünlük sağlamıştır.
Heykeltraşlığa ve mimariye gelince, aşağıda isimlerini kaydedeceğimiz ressamların çoğu aynı zamanda heykeltraş ve birçokları da mimar idiler. E-sasen Floransa ve Rönessans resminin plâstik mahiyeti de bundan ileri gelmektedir.
Rönessans devrinde Floransa ressamlarını kaba bir tasnifle üç grupa ayırmak mümkündür:
Birinci grup: Giotto’dan Fra Angelico’ya kadar olan primitifler. Bunların sanatı Ortaçağ ressamlarının, BizanslIların sanatına yakm_olmakla befa-ber abstraksyondan sıyrılarak realizme geçiş addolunabilir. Rönessans bu grupla ideal güzelliği bir tarafa bırakarak realiteyi tesbite çalışmıştır. Bu sanatta sembolizm mevcut değildir. Bu grupta Giotto ile Fra Angelico arasında ezcümle Orcagna ve Masolino da Pa-nicale vardır.
İkinci grup: Massaccio’dan Verrochio’ya kadar olan bu i-kinci grup yeni bir yola girer. Burada Ortaçağla tam bir inkıta vardır: İfade, hayat ve hareket. Yani teknik: Perspektif, hacım, anatomi. Bu gruptaki ressamlar tekniğe o derece e-hemmiyet vermişlerdir ki, Va-6ari'ye göre, içlerinden biri, Antonio Pallajuolo, anatomi ve adale bilgisi için cesetleri yüzecek kadar ileri gitmiştir. Grupta ezcümle şu ressamlar vardır: Andrea del Castagno, Paolo Ucello, Domenieo Vene-ziano, Fra Filippo Lippi, Re-nozzo Gozzoli, Alessio Baldo-vinetti, Antonio Pallajuolo, Verrocchio.
Üçüncü grup: Boticelli’den Leonardo da Vinci ve Michel Angelo’ya kadar olan üçüncü devredeki ressamlar arasında Verrocchio’nun iki talebesi yani Lorenzo di Credi ve Piero di Cosimo ile Fra Filippo Lip-pi’nin oğlu Filippino Lippi vardır. Bunlardan sonra hepsinin üstünde olan dâhi ressam Leonardo da Vinci gelmiştir. Leo-nardo’nun bir çok şakirtleri vardır: Luini, Ferrari, Fra Bar-tolommeo ve en ehemmiyetlisi olarak da Andera del Sarto.
Floransa bütün bu sanatkârları nasıl yetiştirdi? Bu muazzam artistik harekete nasıl ön
Andrc del Sarie (1486 - 1531) «Madonna»
Elma yiyen kadın
Dudakların elmadan etli Böcek gibi kara gözlerin Sen mi tatlısın? Şaşırdım kaldım Elma mı fallı?
Benim küçük böceğim, baka baka Isır bakalım elmayı dahal Güzel olmıya güzeldin ya Şimdi güzelsin iki katlı.
Cahit KÜLEBt
Yazan: H. B. YÖNETKEN
Ferhan Onal'ın bir başka pozu
‘Rigoletto,, ve yeni bir yıldız

Leonardo da Vinci (1452 - 1519) «Joconda» ayak, nasıl sahne oldu?
Floransa buna Ortaçağda Hazırlanmıştı. Daha XIII üncü asırda Floransa Hükümetinin Santa Maria del Fiore kilisesinin yeniden inşası işini Arnolfo di Cambio’ya verirken ısdar ettiği şu emirnameyi o-kuyalım. Bir memleketi sanatın, sanatı da iktidarı ellerinde tutanların nasıl yükseltebileceklerini göreceğiz:
«Mümtaz menşei olan bir milletin en büyük basireti, işlerinde ve icraatında aynı zamanda hem kiyaset hem de uluvvu-cenap gösterecek şekilde hareket etmesinde mündemiç bulunduğuna göre, üstat Arnolfo'ya ve Santa Reparata
I kilisesinin yeniden bina şasi için en yüksek ve azzam debdebe ve tantana ile öyle bir model veya bir plân yapmasını emrediyoruz ki insan sanayi ve kudreti için (âmme menfaatine taallûk eden bir işe, bir tek istek ve arzu ile birleşmiş olan vatandaşların cevherinden müteşekkil. olduğu için çok büyük olan bir kalbin emellerine tevafuk ettirmek arzusu mevcut olmadıkça tevessül edilmemesi) lüzumuna dair bu ülkenin en basiretli adamları tarafından söylenmiş olan sözlere uygun olarak, bun dan daha büyüğünü, bundan d'ha güzelini yapmak mümkün
Devlct Operası bu yıl yeni pera olarak Verdi’nin «Rigo letto» adlı operasını sahney koydu. Rigoletto bizde ikinci Verdi operası oluyor. Kari Ebert zamanında ilk Verdi olarak «Maskeli Balo, oynanmıştı. Rigoletto gibi, opera edebiyatının mühim eserlerinden birinin bizde oynanması, bu opeıanm da pera repertuvanmıza alınması an’at âlemimizde gerçek ve ö-nemli bir hâdise olarak telâkki edilmelidir.
Rigoletto aslında 3 perdelik bir operadır, İtalyanca livresini Piave yazmıştır. Livre Victor Hugo’nun «Kral eğleniyor» adlı eserinden alınmıştır. Yalnız şahıslar değiştirilmiş, Birinci François Mantoue Dükü, Tribou-let Rigoletto, Saint-Vallier Monterone kontu olmuş, vak’a 16 ncı yüz yılda Mantoue’da geçirilmiştir.
Bilindiği gibi Hugo’nun «Kral eğleniyor» adlı dramı, kesin e-deoı güzelliklerine rağmen, piyesin konusu ve piyesteki bazı açık tasvirlerden dolayı ilk sahneye konuluşunda ancak bir defa cynanabilmişti. Piave, piyesin esas epizotlarını muhafaza etmek şartiyle şahısları değiştire-
Rigoletto dolayısiyle
FERHAN ONAT’A
Meseleler adamı
George Bernard Shaw
Yazan: Mücahit Topalak
İngiliz edibi İrlandalI Shaw, 94 yıllık uzun ve gürültülü bir ömürden sonra, bundan üç gün evvel öldü. Tenkid ve tiyatro eseri olarak, roman olarak kabarık bir külliyat bıraktı. Fakat geride bıraktığı isim, Bernard Shaw adı, bütün eserlerini hulâsa edecek kadar, iğneli bir zekânın, bir İrlandalI inadının kültürle bezenmiş sembolü halinde yeter bir mânaya sahiptir.
Shaw ile ilk defa temasa gelince, yıkıcı bir kafanın menfi kudreti karşısında ürpermemek mümkün değildir. Bu kafa, âde ta bizim tabirimizle, hangi taş sert ise oraya burmaktadır kendini, Cemiyet hayatının mukaddes, sarsılmaz, ebedî saydığı ne varsa, aşk, vatan, izdivaç... her şey, Shaw’ın kaleminde ve dilinde, ezilip büzülmekte, daimî bir mizah sahnesi ortasında aslını, faslını belli etmektedir. B. Shaw, 94 yıl süren bir mudhikede, insanları itip kakmasını, uyandırmasını bilmiş ve kendi hiç uyumamış bir sanatkârdır. O kadar uyanık kalmıştır ki, öleceğine yakın, «haydi artık ben öleyim» demiş ve küçük ümitlere, fanilerin dört elle sarıldıkları beka ümidine el uzatmadan sönüp gitmiştir.
Bu, şüphesiz, biraz da, dünya yüzündeki vazifesinin, tam olmasa da, büyük ölçüde ifasından gelen bir huzurun eseridir. Zira Shaw, ilk karşılaşma da hasıl ettiği intibaın aksine olarak, yıkıcı değil, kanaatimizce, kurucu bir müelliftir. Bergson’un «duran şey, gülünç şeydir» parolasını herkesten iyi o anlamış, tortulanmış hükümleri, tortulaşmış insanları, geçmişleri ve gelecekleriyle beraber yakalarından tutup o sar-salamıştır. Aşkları, peşin hükümleri, küçük endişeleri ve küçük hayatlariyle beraber... Shaw'a verilen mizah müellifi unvanı, hayatı ve cemiyeti bugünkü haliyle çok ciddiye alan
Koloratur Soprano Ferhar Onat Gilda rolünde
eseri oynanabilir bir
ların marifeti olduğu gibi, kendisinin de bu şöhreti beslemekte geri kalmayışmın sebebi o marifeti işleyenlerle biteviye alay etmek ihtiyacındandır. Lâkin bu istihza kısır bir istihza değildir. Bernard Shaw, tarihin Cleopatra’sını tahrif ederken, Pigmalion’da bir fahişenirç de bir hanım efendi olabileceğini anlatırken, bugünkü Cleopatra' lan, bugünkü hanım efendileri, sıcak bir kürk gibi içine büründükleri daracık hayatın sınırlarından öteye bakmağa teşvik, hattâ icbar eylemiştir.
Onun nazarında her şey bir meseledir. Ve bu meselelerin ucu bucağı yoktur. Her şey tah lile ve tenkide mütehammildir. Cemiyet hayatının büyük hat-lariyle en küçük, en ehemmiyetsiz noktalarının birleştiği (Sonu 6 ncı sayfada)
getirmiştir. «Kral eğleniyor» edebî bir eser olarak daima o-kunabilir, fakat bir daha sahneye konulamaz. Lâkin Verdi’nin dahiyane müziği ve Fıave'nin değiştirmeleri sayesinde eser başka bir isim altında ve başka bir sanat eseri halinde tutunmuş daha da tutunacaktır.
Rigoletto ilk defa 1851 yılı Mart ayının 11 inde Venedik’te, 1852 yılı Mayıs ayının 12 sinde Grünbaum’ın Almanca adaptasyonu ile Viyana'da, 1857 de Paris’te İtalyan tiyatrosunda, 1863 te Edouard Duprez'nin Fransız-ça adaptasyonu ile Paris’te Teatre Lyrique’te oynandı. Avrupa prömiyerinden tam 99 yıl sonra da Ferid Alnaı-’ın Türkçe adaptasyonu ile Türkiye başkenti Ankara’da Devlet Operası artistleri tarafından temsil olundu. Rigoletto’da bazı sahne ve pasajların, meselâ Mozart’ı ve daha başkalarını hatırlattığına inananlar varsa da Rigoletto partisyonunun gerçek ilham mahsulü bir eser olduğuna şüphe yoktur. Rigoletto büyük opera sahneleri repertuvarında yer almış belli başlı operalardan biridir.
Mantoue dükü çok çapkın bir adamdı, bir çok maceralar arasında Kont Monteron’nun kızını da baştan çıkarmıştır. Kont bu işte mesul tuttuğu Rigo-(Sonu 6 ncı sayfada)
Yazan: Adalet SÜMER
Her şeyden önce sizden özür dilemem lâzım. Haksiz yere kafamda kıvrılan o kocaman sual işareti için tabii...
Rigoletio'yu seyretmeğe gitmeden önce «keşfedilen bu yeni kabiliyet» hakkında bir yığın methiye işitmiştim. Fakat şimdiye kadar biz sahnede pek öyle büyük büyük mucizelere alışmadığımız, öyle hayırlı sürprizlerle sık, sık karşılaşmadığımız için bu söylentileri, itiraf ederim ki, yarısını atarak kabul etmiştim. Yüzüm kara çıktı. Yüzüm kara çıktı diye de bir sevindim, bir ürperdim ki sormayın, insana her zaman böyle utançlar nasip olmalı. Sudan yere böbürlenip de eli boş dönmekiense, eli boş döneceğimizi sanıp da -güzel» ile karşılaşmanın zevkine diyecek
Hakikaten bu yılki opera temsillerinin ilkinde siz seyircilerinize çok güzel bir süpriz hazırlamış oldunuz Ba^an Onat. Şimdi ilk defa duyduğumuz genç, tecrübesiz bir «sanatkâr» ın bu kadar mükemmel bir Gilda verebileceğini doğrusu hiç ummuyorduk. Bakın, şimdi de size ilk hamlede «sanatkâr» demekte hiç tereddüt etmiyorum. O güzel, berrak sahibi aynı zamanda bu kontrolde, mânâlandır-makia da o kadar usta olunca «sanatkâr» demekten neden çekinelim? Hakettiğiniz şeyi sizden esirgemeğe kimsenin hak-k. yoktur.
Rigoletto'yu iki defa seyrettim. Sizi de Bayan Onat, ikinci perdeden başlayıp son perdede nefesinizi verene kadar o eşine nadir rastlanan derin hazzın ruh hâli içinde dinledim. İkinci perdedeki aryalarınızdan sonra, üçüncü perdedeki o meşhur düette de, son perdedeki kuartette de kendinizi hiç sıkmadan bütün diğor seslere hâkimdiniz. Üstelik sahneye yıllarca emek vermiş o-yuncular kadar da rahat..
Ben sesten hemen hiç anlamam. Müzih bilgim de yoktur. Fakat seziş dediğimiz kuvvet bizi -güzel» ve «iyi» olan hakikate götürmekte asla yanılmıyor vo siz sanatınızda bu hakikatlere sahipsiniz. «Güzel» ve «iyi» ye tutkun herkes size teşekkür borçludur. Ben gelecek için bütün iyi temennilerimle beraber bu borcumu ö-demek istedim. İstikbal sizin görünüyor. Ümit ederim ki yet kili kişiler size lâyık olduğunuz önemi verir ve «iyi» yi ■kötü» den ayırmakta pek de yanılmıyan seyircileri, geçen geceler bize verdiğiniz, aynı zevkten mahrum bırakmazlar. Siz de, herhalde artık karşısına çıktığınız bu topluluğa ait olduğunuzu unutmazsınız.
Bizlere kendinizi unutturmamanız temennisiyle Gilga için size tekrar teşekkür.


ince
İncelsin istiyorum dünya.
Saplasın ince ince mızraklarını güneş Essin inceden inceye bir rüzgâr. İnce olsun sözleri insanların.
Türküler tutturulsun her yerde öylece Çeksin meyvaları ince dallar Sevgilimin kollarından ince. Başka düşünüyor insan sevince Gözümde gönlümde tütüyor ince
Oğuz Kâzım ATOK
y
Sayla: 6
ZAFER
5/11/1950
yeni bir yıldız
(Başı 5 nci sayfada) letto’ya lânet ve beddua eder. Rigoletto ebediyen bu lanetin tesiri altında kalır. Dük, soytarısı Rigoletto'nun herkesten gizledi-1 ••i kızı Gilda’yı da bulur, onun -la gönlünü çeler. Sefih ve ayyaş arkadaşları Gilda’yı kaçırarak saraya getirirler. Rigoletto kızını ister, nedimler onun ıstırabı ile alay ederler. Çapkın dük Gil-daya da sadık kalmaz, ötede beride sefihane eğlenir. Maddole-na’ya gider. Rigoletto kızının bu ihanet sahnesine şahit olmasını istiyerek Gilda’yı getirir ve sahneyi ona gizlice seyrettirir. Rigoletto, kızının her şeye rağmen hâlâ sevmekte olduğu dükü o-v.ıda kaatil haydut Sparafucile’e öldürtmeye karar verir. Fakat haydudun kız kardeşi Maddalena dükten hoşlanmıştır, kardeşine ûir. :ı yerine bir başkasını öldürüp cesedini bir çuval içinde soytarıya teslim etmesini rica lider ve bu hususta kaatili kandırır. Dükün öldürüleceğini bilen Gilda sevgilisini kurtarmak için onu öldürmeye memur Spaı-a-fucile’iıı bıçağı altına kendisini atar, kaatil kızın cesedini bir çuvala koyar ve Rigoletto geldiği zaman çuvalı ona teslim e-der. İntikamının alındığını sanan Rigoletto çuval içine konulmuş olan cesedi nehre atmıya götürdüğü sırada birden dükün sesini işitir, dün Maddelena ile beraber sabahın ilk saatlerinde (La donna e mobile) şarkısını söyliyerek rahatça Minçio köprüsünden geçerek uzaklaşır. Zavallı Rigoletto neye uğradığını bilmez, çılgına dönerek çuvalı a-çar, bir de görür ki çuval içindeki dük değil, can çekişmekte olan kızı Gilda’dır, adetâ cansız bir halde cesedin üzerine ka-
Kçnusunu hulâsa ettiğimiz Rigoletto operasını Devlet operası sanatkârlarımız 18/10/1950 çarşamba akşamı büyük başarı ile oynadılar. Artistlerimiz olgunlaşmakta, mesleklerinde i-lerlemektedirler. Opera koro şefi Mo. A. Camozzo tarafından hâkimiyet ve dirayetle idare e-dildi. Rigoletto temsili, ileriye doğru bir hamledir. Şef, rejisör, ressam, bütün artistlerimiz, o-pera ve koro tebrike lâyıktırlar. Rigoletto temsilinin başka mühim bir özelliği bize yeni bir eleman tanıtmış ve kazandırmış olmasıdır. İlk Türk Gilda’sı koloratur soprano Ferhan Onat, temsilde herkesin ilgisini çekmiş ve aryaları sonunda hararetle ve uzun uzadıya alkışlanmıştır. Operamızın yeni yıldızı Ferhan Onat halen Bn. Hidalgo yanında çalışmaktadır, başka fırsat ve rollerde seyircilerinde daha yüksek hayranlıklar uyandıracak, daha parlak başarılar gösterecektir. Bu opera onun koloratur sanatının yüksek derecesini gereği gibi göstermeye fazla müsait değildir. Ferhan Onat büyük çapta koloraturlarm yaratılışına malik, beynelmilel bir istikbale namzettir. İyi bir çalışma ve pedagojinin kendisini lâyık ve müsteit olduğu ideale ulaştırmasını candan diler, doğuştan müstesna bir koloratur hançeıeye sahip değerli kızımızı hararetle tebrik ederiz.
Eskişehirde müstahsil
memnun
Müdahale üzerine pamuk fiyatları yükseldi Eskişehir, 4 (Hususi) — Evvelki gün Bursa'dan gelen «Bursa Koza Satış Kooperatifleri Birliği» Umum Müdürü İrfan Koca-oğlu, İdare Heyeti Reisi Sabri Pozam ve Fen Müşaviri, Mayıslar, Sarıkaya, Gömele mınlaka-lanna giderek, mübayaa teşkilâtım genişletmiş, satış kooperatifinin kurulması esasım hazırlayıp ortak tesbitine başlamışlardır.
Amerikali izabe mütehassısı dün geldi Amerikalı izabe mütehassısı R. C. Rutherford, dün uçakla şehrimize gelmiştir.
Marshall Plânı teknik yardım uzmanı olan Rutherford, memleketimizde üç dört ay kalarak Bolkardagı ve Keban madenlerinde kursun izabesi mevzuunda elüdler yapacaktır.
Sarkıntılık yapan iki kişi yakalandı
İkinci Şube, ekipler halinde sarkıntılık edenlere karşı faaliyetine son günlerde hız vermiş ve bu meyanda Anafartalar cad. desinde genç kız ve kadınlara lâf atan Keberrus ve Ahmet i-simlerihde iki kişi yakalanmıştır-
Ankara Kız Teknik jYeni Neşriyat: Öğretmen okulu öğrenci Derneği Başkanlığından
10/11 1950 cuma günü saat 20 de Ismefpaşa Kız Enstitüsü konferans salonunda Genel Kuru! toplantısı yapılacağından sayın üyelerin hazır bulunmalarını ö-nOmlo rica ederiz.
GÜNDEM:
Başkanlık divanı secimi
Yönetim Kurulunun yıllık raporunun okunması.
Denetleme Kurulu raporunun okunması.
Genel Korulun ibrası-
Yeni yönelim ve denetleme ku rulu seçimi.
İstek ve temenniler.
Hisar
Ankara'mızda ayda bir çıkan, gerek baskı ve tertip, gerek mündericat bakımından her sayıda biraz daha güzelleşerek mükemmel bir fikir ve sanat dergisi haline gelmiş olan HİSAR’ın 7 nci sayısı da çıktı.
Ankara 3. Sulh Hukuk
Mahkemesinden
H. B. Y.
Bernard Shav
Bir ay evvel çiğitli pamuk 40 kuıuşla 60 kuruş arasında satılırken, on gün evvel giden mubayaa teşkilâtının müdahelesi sayesinde 80 kuruşa çıkmıştır- 120 kurusa çıkan pamuk piyasasını, Birliğin kuvvetli alıcı olmasını gören alıcıların « —Birlik müba-yaat kesecek, yanda bırakacak. O zaman biz daha ucuza alacağız» diye fikirleri mübayaah kısmen durdurmuşsa da, Bursa Koza Satış Kooperatifleri Birliğinin mahallinde teşkilât kurması ve enerjik hareketi, köylü lehine piyasayı kararlı bir hale getirmiştir. Köylü vatandaş tereddütten kurtulmuştur.
Ziraat Bankasının Birliğe yaptığı yardımlar sayesinde harekete geçen Bursa Koza Satışları Birliği, mevzuu olan koza ile de alâkadar olacağından, ilerde koza satışları da iyi olacak, düşük fiyata sahlmıyacaktır. Ziraat Ban kasının ve Birliğin bu yerinde gayretleri köylüyü pek sevindir-
Bir taksi hırsızı yakalandı
Dün, Cankın Caddesinde, boşta gezer takımından Necati Sandal, şoför Ahmet Soylu’nun sigara almak üzere yol üzerinde bıraktığı 3462 plâka sayılı teksisini kaçracağı sırada suçüstü yakalanmış ve adalete sev-kedilmiştir-
Ankaradan
Kore’ye
(Baş tarafı 3 üncü sayfada) artık eskisi gibi müstemleke Buralarda büyük bir uyanmıştır.
İslâm mefküresi
Taksi kazasından bir kişi yaralandı
Dün akşam üzeri saat 16.30 da ucuz arsalarda bir taksi kazası oimuş ve bir kişi yaralanmıştır. Şoför Tahir Dağdeviren’in idaresinde 3386 plâka sayılı taksi civardaki su kanalında çalışan Haydar İpek isminde birisine çarpmış ve yaralanmasına sebep olmuştur.
Şoför Tahir yakalanmış ve yaralı Haydar hastaneye kaldırılmıştır.
Bir veznedar bayana ihtiyaç vardır
Lisan ve tercüman İngilizce bilen bayanların Zafer Meydanı Hamamcıoğlu müesseseleri T. F. A. Şirketine müracaatları.
Ziraat Fakültesi öğrencilerinin gezisi Ziraat Fakültesi son sınıf ta lebelerinden otuz kişilik bir grup; Prof. Dr. Sait Tahsin Tekeli, Prof. Dr. Ömer Tarman ve Prof-Dr. Tevfik Eşberk'in refakatinde şeker fabrikasını ve ziraî müesseseleri incelemek maksadı ile Eskişehir’e hareket etmişlerdir. Bunların dönüsünü müteakip diğer bir grup geziye çıkacaktır.
DEVLET TİYATROSU KÜÇÜK TlYATRO'da Çocuk Temsilleri:
12 Kasım Pazar günü saat 11 de KARA BONCUK
Müzikli Çocuk Komedisi Tablo 5
Yazan: Mümtaz Zeki Taşkın Müzikler: Nazım Olgen
Sahneye Koyan: Agâh Hün Dekor - Kostüm: Turgut
Not: 12 ve 19 Kasım Pazar günlerine ait biletler 7 Kasım Salı günü satılmağa başlanacaktır-
Yarın matinelerden itibaren
Cebeci Sinemasında
İki büyük Türkçe film birden
Düşünün 100 milyonluk Pakistan ve 100 milyonluk Endonezya müslümanı tam mânasiy-le meydana gelmektedir. Bu 200 milyonluk Türk âşıkı, Türk dostu din kardeşlerinizi ihmal etmek her halde hakkınız olmasa gerek, dedi...
Ben kendisini ikna ettim. Bizim de ayni hislerle yaşadığımızı, artık Türkiyenin bu tarihî ve zaruri rolünü takdir etmekte olduğunu anlattım.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA Bu akşam saat 20-30 da (Yeni bir rol tevziatile) R î G O L E T T O Opera 4 perde G. Verdi Müzik idaresi: Adolfo Gamozzo Sahneye koyan: Aydın Gün
1 — KALİFORNİYA FATİHİ
Türkçe sözlü
Baştan başa heyecan dolu, kahramanlık ve macera filmi.
2 _ HAYDUT ISTIRABI
Türkçe sözlü
Bir haydudun sonsuz aşkı, ıstırabı, heyecan dolu hayatı, korku, işkence, macera fil-
Yr
farın akşam saat 20,30 da
HAMLE!
Dram 5 perde (Son temsiller)
Yazan: W. Shakespear Sahneye koyan: Muhsi Ertuğrul
KÜÇÜK TİYATROM»
Bu oksam saat 20 30 do Bugün gündüz saat 15,00 (1
ŞAKACI
(Son temsiller)
Piyes 3 perde
Yazan: Sabahattin K- Aksal
Bu sayıda merhum Fâik Âli Ozansoy’un hiç bir yerde neşredilmemiş son şiirleri, G. J. Say nam, Saip Tuna, Hikmet Dizdar-oğlu, Miraç Katırcıoğlu, Mehmet Çınarlı ve Musiafa Necati Ka-raer'in yazıları, Enver Naci Gök-şen'in hikâyesi, Vehbi Kızılgün, Halil Soyuer, Nurettin Artam, Selâhattin Bafu, Rıza Polat Ak-koyunlu, Oğuz Kâzım Atok, |1 han Geçer, Sedat Ümran, Sual Üzer, Nevzat Yalçın ve Ahmet Sentürk'ün şiirleri ve Fâik Âli hakkında Türk matbuatında intişar eden yazılardan eçilmis parçalar yer almış bulunuyor-
Bu kıymetli dergiyi okuyucularımıza tavsiye ederiz.
Satılık irat
Ankara’da, Yenişehir'in en mû tena yerinde, Atatürk Bulvarında 1$ Bankası Şubesi arkasında, Selanik Caddesiyle Tuna Caddesinin birleştiği köşede kâin 1670 metrekarelik arsa, üzerine yapılmış üç katlı ev satılacaktır.
5974
ZAYİ: Karabük Belediyesinden almış olduğum şoför ehliyetini zayi ettim- Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını ilân ve beyan eylerim.
İzzet oğlu Remzi Altındağ Karabük- 5580
Parasız kiralık ev
İki oda, hol, mutfak, banyo, helâdan ibaret bir daire ipotek suretiyle 5000 lira verildiği takdirde üç sene müddetle kira verilmeden oturulabilir. Ayrıca büyük daire de vardır. Akşamları saat 17 de görülebilir- Adres: Oncebeci Siyasal Bilgiler Okulu arkası Köylüler sokak Na. 25.
5975
D. P. Maltepe Ocağı Baş- E kanlığından:
Ocağımızın yıllık kongre- t, sinin bugün saat 10 da yapılacağı üyelerimizin bilgileri-arzolunur-
Kiralık daire
Maarif Koleji karşısında İncesu köprü yanında 39 No. lu Kaplaır oğlu apartmanının alt katı, müştemilâtiyle.
ve Bakanlıklara safededir,
itibaren
(Başı 5 nci sayfada) yerde ağrıyan yeri o bulur. Azılı bir sosyalist olduğu halde, işçilere ev yapılması için taze bir prensesin zambak kadar beyaz gerdanındaki inci gerdanlığın çıkarılması meselesinde henüz bir karara varmış değildir. Tıbba inanmadığı halde, anestezinin bir çok ahmaklara cerrah olmak imkânını vermiş elduğunu da kabul etmektedir. Bununla beraber, kendisine, «sıhhatiniz iyi mi Mr. Shaw?» diyen bir delikanlıya, «şunu biliniz ki çocuğum, benim yaşımdaki bir adam ya sıhhattedir, ya ölmüştür» demesini bilecek kadar da tıp hakkında neler bildiğini ifade etmekten geri kalmamaktadır.
Denebilir ki Bernard Shaw’m eseri, hımbıl kafalara ve hımbıl köpeklere vurduğu tekmelerde hulâsa edilebilir. Biraz daha ileriye, mümkünse biraz daha doğruya gitmek için; olgunluk denen şeyin mevcut olmadığını, her şeyin «olmakta olduğunu" anlatabilmek için vurulmuş hayırhah tekmelerdir...
«Olgunluk yoktur. İnsanın bir yanı sertleşir, bir yanı çürür, olgunlaşmaz...»
Shaw, bunu anlatmak istemişti.
Hep birden dua etmeğe başladılar. Hele bizim Kore’ye gittiğimizi duyunca cemaat çoğaldı.., Komutanın sağ kolu mütemadiyen öpüldü. Biliyorsunuz, burada ay yıldız vardır. Ne kadar isterdim görülsün bu manzara ve ne kadar isterdim birkaç gafil görsün bu manza-
r-™—............
Büyük Tiyatro: Opera: U-muma, Parter 250, Balkon 200. Memur ve öğrencilere, Parter 150, Balkon 100.
Büyük Tiyatro: Dram: U-muma Parter 200. Balkon 150. Memur ve öğrencilere. Parter 100, Balkon 75.
Küçük Tiyatro: Umuma: Parter ?00, Balkon 15Ö. U-cuz Halk Parter 150, kon 100. Memur v( ci Parter 100. Balk
Dikkat: Memur ve öğrenciler her akşam tenzilâttan faydalamrlör.
Büyük Tiyatro Tel. .10370 Küçük Tiyatro Tel- 11169
10
Gazinosunda
matine saat 17 de Tekmil programın iştirakile Matinede çocuklar da kabul edilir.
Pazartesi saat 21 de
Senenin çok zevkli ve heyecanlı renkli şaheseri
KANLI IRMAK
«The Autrıders»
(Renkli)
Başrollerde: Joel Mc Crea - Arlene Dahi -Claude Jarmen jr. - Ramon Novarro Amerikanın kuruluş tarihlerinde adları altın sahi-folere yazılan kahramanların hayatı.
Not. Bu film Türkiye'de ilk defa sinemamızda gösterilmektedir.
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesı fl-nvaro Şubesinden
Kok Kömürü Tevziatı
Bu hafta kömürleri verilecek beyanname numaraları aşağıdadır. Gününde kömürlerini 1 almayanların sırası geriye bırakılır. Kömür parası yatırırken ve kömür alırken hüviyet gös tcrilmesi lâzımdır. Bu ilânlar pazar günleri sabah gazetelerinde yayınlanır.
Müracaat günlen Müracaat yerleri- 6/11/1950 Pazartesi Beyanname No. 7/11/1950 Salı Beyanname No. 8/11/1950 * Çarşamba Beyanname No. 9/11/1950 Perşembe Beyanname No 10/11/1950 Beyanname ’ No. 11/11/1950 Cumartesi Beyanname No.
ULUS 5451-5474 9401-9425 14476-14500 22301-22325 26351-26375 33376-33400
Sanayi Cad. Belediye Mü- 6301-6325 11476-11500 16176-16200 23201-23225 26526-26550 33576-33600
zayede Salonu karşısı No. 16 7451-7475 12576-12600 17276-17300 23376-23400 27151-27175 34151-34175
8451-8475 13251-13275 21401-21425 24201-24225 33151-33175 34376-34400
YENİŞEHİR 302501-302525 182476-182500 183351-183375 184176-184200 184626-184650 185076-185100
Necatibey Cad. No. 58 302902-302925 182601-182625 133450-183475 184301-184325 184776-184800 185176-185200
ŞUBE MERKEZİ Anbarlar Cad. Kok Kömü- 43851-43875 45801-45825 47451-47475 49801-49825 160701-160725 170251-170275
rü deposu. 44801-44825 46801-46825 48501-48525 159301-159325 166775-166800 171201-171225
(827D—2428
DİKKAT: Kok kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 45 liradıj. Linyit kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 30.— liradır.
■-
95Q - 951 minin ilk büyük filmi meşhur Fransız Edibi Gustavo Flau-bert’in ölmez eseri Madama Bovary
Baş rollerde: Jannifer Jo-nes - Van Heflin - Louis Jourdan * James Mason
Seanslar: 14 - 16.15 - 13.30 21
10 - 12 de ucuz matine En son dünya habereri Gece için numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel. Gişe: 15031 Müd. 24075
Not: Bu filmin Türkçe kopyası Cebeci Sinemasında gösterilmektedir •
Elmas, Ankaralı Satılmış Altıntop, Ayaşlı Keziban Yılmaz, Bey pazarlı Mahmut Akgün Ayaşlı Sadık Cavus, İstanbullu Sabri Arif, Nallıhanlı Cemalettin Özel, Çankırılı Ali Osman Çetintaş, Ankaralı Medine üçgül, llgazıl Zülfiye Yıldız, Polatlılı Emine Baykuş, Kalecikli Haydar Kolu-kısa, Kalecikli Elif Karatas. Ço-buklu Mustafa Akyar, Keskinli Mustafa Ulusan, Sungurlulu Yıldız Aksaç, Beypazarlı Osman Çiftçi, Ankaralı Ömer Metin, Nevşehirli ’Saliha Kele$, Anka-ralı Hüseyin Sümer, Ankaralı Emine Çelin, Kırşehirli Fettah Tekeli Kırşehirii Cemal Çetinkaya, Kütahyalı Kadın Gürcan, Nevşehirli Ihsan Ataman, Kırşehirli Kadife Kozan, Nallıhanlı Min-la Durak, Haymanalı Osman Yıldız, Kalecikli Gülüzar Yücel, Cankmlı Satılmış Babacan/ Çan-kirili İbrahim Dağlı, Kalecikli Elif Karataş, İstanbullu Selâhal tin Gürsel, llgazlı Cemile San kaya Develili Muzaffer Dendik, K Hamamlı Imail Göksu, Kırşehirli Hamide Yiğit, Bâiâlı Zül-fi Ersans, Polatlılı Mahmut Ak-tay, Ankaralı Habibe Topal, İstanbullu Zeki Oklaz, Ankaralı Haşan Ozfürk, Ankaralı Hüseyin Ozdemir, Afyonlu Atika Demi-rel, Ankaralı Rahime Kilik, Ada pazarlı Hayrullah Tez, Hayma-nalı İsmet Kara, Bâiâlı Yusuf Şahin, Bâiâlı Bekir Kurt, Sungurlulu Sabi), Adanalı Nazmiye Nevşehirli Ihsan Ataman, Aydın-Metin, Haymanalı Nimet Demir, lı Hatice İz, Nallıhanlı Ismaii Doğan, Haymanalı Hilmi Işbiti-ren, Bâiâlı Cemile Ünal, Zirli Zeliha Karagöz, Haymanalı Ha-cıkız Karabay, Polatlılı Bağış partalı Leman Yurdagel, Çubuklu Düriye Yetişken, Oıgüplü E-Kalm, Kırşehirli Emine Alan, İsmin Onalan, Bâiâlı Fatma Ak-kız Kaya, Ankaralı Halime (onbul, Ankaralı Zeynep Sezgin, llgazlı Halim Karaman, An-karalı Hanife Yücel, Ayaşlı Ha san Yıldırım, Kayserili Mehmet Kora, Hopalı Ali Kılınç, Ankara-l) Mustafa Kahraman, Polatlılı Sultan Ozcan, Kırşehirli İbiş Me-miş, Ankaralı Enise Bahçıvan Ankaralı Mehmet Çavuş, K. Hamamlı Osman Çalışkan, Akşehirli Oman Yılmaz, Ankaralı Ihsan Bağcı, Çubuklu Mustafa Ko çak, Etimesğutlu Halil Aydoğan, Arapsunlu Fatma Simsek, K. Hamamlı Haşan Ünal Beypazarlı Halil Sazdk, Akşehirli Süleyman Köse, Kırşehirli Musa Delibağ, Ankaralı Hatice Yerlikaya, Ava-nozlu Mehmet Ali Göven, Keskinli Mehmet Yılmaz, Keskinli Kasım Imyurt, Ürgüplü Kadir Yavuz, Sivaslı Nail Köse Ayaşlı Hatice Türe, Araçlı Tevfik Kaynak, Cihanbeyli Al: Tunçay, An-karalı Hatice Yetişgül, Nallıhan-lı Cemal Kıvas, Ankaralı Vehbi Bulkur, Keskinli Hacı Semiz, ErzincanlI Cemil Atalay, Ankaralı Yaşar Pek Sungurlulu Meryem Köylü, Kastamonulu Mustafa Ya vaş, Kalecikli İsmail Ura!, Çer-keşli Yunis üye, Polatlılı Ayşe Tuna, Mucurlu Kasım Demir, An-tclyalı Haşan Kula, İstanbullu Şerife Avdukkadir, Ankaralı Yaşar, Beypazarlı Hüseyin Teker, Haymanalı Kadriye Selek, Hay-monalı Osman Kılıç, Etimesğutlu Kadın Ozdemir, Polatlılı Akmet Danacı, Tarsuslu Dursun Alıcı, Eskişehirli. Çevriye Susoy, Sivri-hisarlı Kezban Yavuz, Cerkeşli Hafize Çırak, Tokatlı Muharrem Güveç, Amasyalı Ali Polat, Bur salı Halime Oztürk, Cihanbeyli Çevriye Ünal, Ispartalı Fatma Ka-rabey, Kalecikli Hatice Genç-türk, Milâsli Ali kızı Gülsüm, Bolulu Şükrü Aklaş, Akşehirli Kâmil Yıldız, Ayaşlı Muçleba Mutlu, Beypazarlı Haşan Namlı, Konyalı Mehmet Yasar, Zirli Fatma Baykal, Cankınlı Yıldız Mercan, Nallıhanlı Osman Çe-tinkaya, Zirli Mehmet Yüce, A-yaşlı İsmet Uluğ, Polatlılı Emine Kömes, Ankaralı Hatice Din-çer, Sivaslı Haşan Keskin, Bur-salı Ramize Girginer, Yozgatlı Ramazan Kavgadar, Ankaralı
Dosya No.: 945/105.
Aşağıda isim ve memleketleri yazılı kimseler 1945 senesinin muhtelif aylarında Ankara Nü-mune Hastanesinde ölmüş ve mahkemece de vereseleri malûm bulunmamış olduğu gibi bugüne kadar bir mücareat mamiş bulunduğundan lannm ilân tarihinden
üç ay zarfında sıfatlarını tayin etmek üzere veraset ilâmı ile birlikle mahkememize müracaatları aksi takdirde alâkalıların istihkak dâvası açmak hakkı mahfuz kalmak şartiyle terekenin Hâzineye devir olunacağı Medenî Kanunun 534 ncü maddesi gereğince ilân olunur
Nallıhanlı A Osman Aslan, Si vaslı Şevket Tunca, Kemaliyeli Yusuf Turhan, Polatlılı İbrahim Ozsoy, Nallıhanlı Ali Özen, Cihanbeyli Ahmet Samancı, Arapsunlu Ali Kaya, Polatlılı Kamer Ertürk, K. Hamamlı Hüseyin Al-demir, K. Hamamlı Ebekız Ak-yol,, Kastamonulu Mehmet Yaman, Çankayalı Fevziye Yıldız, Aya$lı Mehmet Gökcan, Antal-ya|ı Emine Yüksel, İstanbullu Fülye Ayşe Arman, Haymanalı Mustafa Karabacak, Beypazarlı Faik Ozgör, Mudurnulu Sadık Acar, Alacalı Halil Aslan, Nal-lıhanlı Haşan Koya, Sivalı Cemil Yiğittürk, Mucurlu Atika Canpı-nar, Çerke$li Emine Tuğcu, K. Kaleli Cevahir Borazan, Geredeli Hüseyin Halıcı, Kalecikli Osman Babaoğlu İbrahim, Çorumlu Lûtfi Alamet, Ankaralı İrfan Bozok Refahiyeli Recep Büyükbaş, Çubuklu Şerife İçel, Haymanalı Tahsin Dülger, Çubuklu Ulviye Aslan, Ankaralı Ay-ten Çaltekin, K- Hamamlı Mustafa Çevik, Yozgatlı Nuri Bulut, Haymanalı Durmuş Doğan, An-karalı Necibe Kızılay, Ankaralı Mehmet Kabak, Beypazarlı Sultan Aksoy, Ayaşlı Ali Dikmen, Ayaşlı Mehmet Keser, Haymana-lı Canime Uğurlu, K. Hamamlı Emir Balcı, Yozgatlı Mustafa Kı lıç, Bâiâlı Haşan Korkmaz, Siv-rihisarlı Fatma ipek, Ankaralı Mehmet Ateş, Yozgatlı Hüsnüye Sarı, llgazlı Sefer Kalaycı, Koç-hisarlı Kâmil Yücel, Keskinli Mustafa Demirtuğ, Aksaraylı Yusuf lyigör, Ankaralı H. Abdullah Bayrak, Etimesğutlu Rahime Oz-demir, Kırşehirli Mustafa Göçmen, Keskinli Ali Bozyıl, Anka-ralı Nazife Ozarslan, Erzurumlu Haşan Yılmaz, Eskişehirli Hüseyin Bütur, K. Hamamlı Fatma Kaya, Ayaşlı Selâhattin Telli, Çeıkesli Galip Alagöz, Ankara-|ı Mustafa Bozkurt, Polatlılı Dursun Ulukısa, Çiçekdağlı Osman Makit, İskilipli Mehmet Demirel, S- Koçhisarlı Sabri Şenol, Kırşehirli Durmuş Doğan, Seyhan-lı Sıdıka Alkaç, Polatlılı Kaya, Siirtli Mahmut Hamm Özgür, Inebolulu Haymanalı Şevki Koç, Yozgatlı Mert, İstanbullu Barika Ka$ar, Ankaralı Azime Arıdur, Çubuklu Zekâi Bezci, Kemaliyeli Mehmet Ataş, Yerköylü Nazife Caner, K. Hamamlı Müşerref Uzun, Siirtli Ağıt Aynaş, Sungurlulu Gü-lizar Tannverdi, Ankaralı Cemal Kiraz, Ankaralı Mustafa, Kastamonulu Cemal Göncü, Çorumlu İsmail Tanık, Kırşehirli Fatma Gözel, Sungurlulu Ali Koca, Bolulu İsmail Ahi, Ayaşlı Muhterem Çakman, Zirli Fa‘ma Özgün, II-gazlı Güllü Kiremitçi, Merzifon-lu Emine Oz, Çubuklu Veli Ça-kşkan- Zirli Erkan Atalay, Oflu Mehmet Gürsoy Darendeli Hilmi Eser Haymanalı Meryem Topçu, Erzincanlı Hüseyin Çobanlar, Keskinli Nebi Ilıman, Sun-lu Rıza Savaş llgazlı Gülpe-Ates Tokatlı İbrahim Koç, Ş. Koçhisarlı Şemsettin Atak, Ankaralı Fatma Birici, Çankırılı Gülüzar Güney, Trabzonlu Ayşe Keleş, Kayserili Kiraz Ozyü-rek, Havzalı Şeker Seker, Samsunlu Satı Turhan, K. Hamamlı İbrahim Eroğlu, Kalecikli Fazlı Çakır, Ankaralı Yüksel Takıl, Kayserili Mehmet Korkmaz, Çorumlu Fatma Ozüölgün, Elma-daglı Haşan Hüner, Kırşehirli Şükrü Koçak, K- Hamamlı Ayşe Yaşar Gökcan Çivrilli Adile Se-
Ayşe
Salih

Satılık Apartman
Yolculuk dolayısiyle uygun fi yatla verilecektir.
Cebeci İstasyonu yanında Ev ren sokak No. 9 11 5951
merci, Keskinli Firdes Kodak, Bâ-lâlr Hüsamettin Taşkın, Divrikli İbrahim Erdoğan, Çorumlu Ömer Aykuf, Kalecikli Âdil Aydogan, Ankçrâlı Zeynep Mergüner, An-karalı Akif Nar, Ankaralı Hüseyin Sunal, Yozgatlı Hamza Surlu, Erzurumlu İsmail Güzel-gün, Erzurumlu Hayriye Harman-lı, Niğdeli Emine Arık, Ispartalı Mustafa Sayın, Tercanlı Haşan Karababa, Polatlılı Sah Eriş, Mudanyalı Sait Kayan, İstanbullu Dimih-aki Dertalmaz, Geredeli Mehmet Ozcan, Bolulu Halice Erçetin, İstanbullu Mehmet labuş, İstanbullu Halit Demirsoy, Nallıhanlı Mustafa Öner, Bey-pazarlı Mustafa Tekel, Ankaralı Mutafa Akkeçi, Ankarglı Mehmet Akbay. Cankmlı Satılmış Duman, Ankaralı Sadriye Babul, Çorumlu Ali Kırdı, Küreli Reyhan Gül, AnfakyaJı Mehmet Dağlı, Ankaralı Mükerrem Atış, Po-lotlılı Fatma Ünal, Yozgatlı Ali İbiş, Çubuklu Mustafa Koç, Si-vaslı Ayşe Demir, Beypazarlı Ayşe Akdemir, Kayserili Mahmut Şahna. Mihalıççıklı Emine Kızılca, Kalecikli Hidayet Güler, Çubuklu Murat Yılmaz, Ankaralı Muharrem Yönel, Adanalı Meryem Alcı, Cerkeşli Selime De-mirdelen, Bâiâlı Mahmut Pençe, Erzurulmu Cemile Ergün, Keskinli Bekir Vural, Araçlı Gülsüm Nazlı, Divrikli Mahmut Arslan, Kalecikli Seyit Çavdar, İstanbul lu Emine Araz, Kozanlı Hacı Türkmen, K- Hamamlı Tahir Çul-pa, Çankmlı Fatma Sağlam, Yozgatlı Kâmil Salmanlı. Ava-nuslu .“lürmüz Utku, Ankaralı A-tiye Koç, Ankaralı Sabriye Br narlı, Erzincanlı Nimet Sarıba-tur, Yozgatlı Hacı Acar, Divrikli Erdal Ateş, Bâiâlı Gürbüz Ecel, Ayaşlı Ömer Okmen, Ayaşlı Zekiye Ozçelik Safranbolulu Emine Baltacı, Ankaralı Halil Bece-rik, 'Polatlılı Sultan Loğan, An-karalı Sadık Karalı, Kalecikli Haydar Çağlayan, Üsküdarlı Ra şit Aifındağ, Sivaslı Fatma Ge-tiner, Ankaralı Ahmet Babaoğlu, Cankmlı Ahmet Kaya, Çankırı-!ı Zeynep Tırtn, Sivaslı Kemal Sirmaa, An(ara!ı Kıymet Kavak, Polalbiı Satılmış Ördek, Etifnes-ğutlu Mardin Hatice, Cankmlı Ayşe- Oztonbul, Konyak Veysel Yalçınkaya, Haymanalı Raşii Güzeller, Keskinli Ali Gümüş, Siv rihisarlı Ulviye Köse, K. Ereğli-sili Ali Göçlü, Sungurlulû Hüseyin Urfa, Aksaraylı Kezban Koşkuner, Yozgatlı Seyit Bölük-baş, Niğdeli Sıdıka Balkaya, Su-şehirli Halim Yılmaz. Ankaralı Abdullah Önder, Çankırılı Yu-nis Ercikan, Keskinli Ali Erturan, Sivrihisarlı Nesi,ha Ayvaz, An-karalı Reıııiye Uslu Hopalı Hatice Seşen, Zirli Mehmet Yar, $a-banözlülü İbrahim Akbaş, İstanbullu Halim Tuncer, Ayaşlı Emine Iğdeci, Güdüllü Halise Beşler, Eskişehirli Nuriye Alış, AksaraylI Mustafa Eşmen, Beypazarlı İsmail Ünal, Çubuklu Hatice Çakır, Kastamonulu İzzet Tok, Po-latlılı Zeliha Aydın, Devrekli M. Zeki Anadolu, Sungurlulu Ahmet Danabaş, İskilipli İsmail General, Yozgatlı Haydar Ozdemir, Hay-manalı Halil Doğan, Bâiâlı Duran Işıkdemir, Havzalı Ali Erkul, Kırşehirli Durmuş Gül. 5978
Türkiye Garanti Bankasından
Türkiye Garanti Bankasının her ay yapılmakta olan ikramiye keşidelerinden ekim sonu keşidesi. Bankanın Karaköydeki binasında ve Altıncı Noter tarafından çekilmiştir.
Bu keşidenin büyük ikramiyeleri aşağıda No. lan yazılı hesap sahiplerine isabet etmiştir.
Balıkesir şubesinden
Balıkesir şubesinden
Kadıköy Ajansından
Ankara şubesinden
İstanbul şubesinden
İzmir şubesinden
Bundan başka Bankanın muhtelif şube ve ajanslarında kayıtlı 39 müşteri de kıymetleri 150.— liraya kadar değişen çeşitli para ikramiyeleri kazanmışlardır. 2889
1875 numaralı hesap sahibine 1886 » » »
1613 » » »
6325 » ) )
9019 » » »
1506 » ) »
1000.— Lira
1000.— )
500.— »
500.— »
250.— »
250.— )
5/11/1950
ZAFER
Sayfa: 7
KIŞ Yaklaşınca
Herkesçe ısrarla aranan SOBA
Yirmi beş yıllık maziye sahip, yurdumuzun en eski ve ilk soba fabrikası
İ9 Şakır Zümre Fabrikasının
Zonguldak, Halk, Plevne, Ağaçlı, Köylü Düz Siyah ve Krome sobalarıdır.
Şakir Zümre Fabrikaları
Ankara Mümessilliği CEMAL OKTAY
■ Batıkalar Cad. Yurt sokak No. 19 Telefon: 12248 2891
MABEL
ENİYİ EN NEFiSÇiKOLATA
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden
Ankarh’da Cebeci’de Kızılay Hemşire Okulu ve Hastane ı) .ıasının pencere doğramaları kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
Eksiltme evrakı Kızılajj Genel Merkezinden alınabilir.
Talipler daha önce bu kabil bir işi başarmış olduklarına la ir vesikayı teklif mektuplarına eklemelidirler.
Eksiltmeye iştirak için geçici teminat 1'0.000 lira olup teklif mektupları 20 Kasım 1950 pazartesi günü saat 12 ye kadar lızılay Genel Merkezinde kabul olunacaktır.
Dernek ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. Teklif mektuplarının postada vaki olan geciktnesi nazara alınmaz. 2888
Maraş Defterdarlığından ilân
Esas No. 301, Dosya No. 4070. Cinsi: Yılankırkan namı diğeri Kilepazar hanının 40 da 35 hissesi Şih Adil ve Antab caddesi. Mahallesi: Bostancı, Tapu tarihi: Teşrinievvel 332, Tapu numarası: 74, Tahrir numarası: 83, Zirai: 600, Muhammen kıymeti: 35.000 liradır. Son teklif edilen fiyat: 53700 liradır. Temi nat akçesi 2825 liradır. Hududu: Sağı tariki âm, solu Katolik kilisesinin kahvehanesi, arkası Bardakçı Buğus ve kahveci Salih haneleri, cephesi: tariki âm.
Yukarda hudut ve evsafı yazılı bir parça hanın tapu kaydına müsteniden 40 da 35 hissesi hâzineye ait bulunduğundar işbu hissenin satışı 2490 sayılı Kanunun 40 inci maddesi mucibince peşin bedelle kapalı zarf usuliyle arttırmaya çıkarılması na ve bu müddetin hitamı olan 21.11.1950 perşembe günü saal
15 de Defterdarlıkta müteşekkil satış komisytyıunda satışı icrr "dileceğinden almak isteyenlerin 2825 lira teminat akçelerim müzayede saatinden evvel teslimi sandık ederek mukabilinde alacakları makbuzlarla ve teklif zarflariyle birlikte müzayede saatinden bir saat evvele kadar adı geçen komisyona müracaat t tmeleri ilân olunur. (8186)—2386
Nazarı dikkate
Toptancılara yaptığımız tenzilâtlı satış gibi, müstehlikleri de gözönünde bulundurarak perakende satışlarda da tenzilât yaptığımızı sayın hemşehri ve müşterilerimizin dikkatine arzede-riz. Bir defa teşrifiniz menfaatiniz icabıdır- Toptan Bak kaliye Mağazası.
HELVACIOĞLU KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Koyunpazan, Saraçlar sokak No. 32 Telefon: 11279.
5956
Alâka kesme
İbrahim Bayman ■asiye mağazası, cad. No. 83.
ve ortağı Kır Anafartalar
Celâl Cündoğlu Kırtasiye Mağazası Bankalar cad- No. 28
«Acar» ithalât, ihracat ve mü-
messillik şirketi unvanlı firmalarımız namına tahsilat ve diğer
muamelâtı takibe
vekâletname-
BOMONTİ GAZİNOSU
V
Zehra BİLİR
Kışlık salonunda her akşam
Harikulâde saz ve fasıl heyeti
BÜYÜK YENİLİKLERLE
Mevcut Kadroya ilutâeve
Biricik Halk Tlirküleri Sevimli Sanatkârı
ZEHRA BİLİR
HER AKŞAM SAHNEMİZDE
HER PAZAR SAAT 15 DE
TEKMİL kadro ile ve KARA BÖCEKLER büyük'içkisiz AİLE ATİNESİ Tel: 21355 5844
fcaaagtam yi ' m" ■»■■■»■■■■ggaK» ■ 't nw
t
İ
Sayın1 Ankara • halkına
Son zmanlarda Ankara şehri dahilinde ve dolaylarında tek tük tifo vakaları görülmektedir. Adet itibariyle dikkate değer ı*. i.'.arda olmamakla beraber, mevsim dolayısiyle bu vakaların artma temayülü göstermesi pıümkündür. Bulaşıcı ve salgın yapma vasfını haiz olan bu hastalığa yakalanmamak için en emin krunma çaresi, hastalık için muafiyet temin eden tifo aşısı ile aşılanmaktır. Bu itibarla sayın halkımızın kendilerini bu hastalığa karşı aşılı bulundurarak hastalığa tutulmaktan korunmaları tavsiye edilir. Bu aşı aşağımla gösterilen yerlerde pazar,..gününden gayri günler çalışma saatleri dahilinde parasız yapılmaktadır.
Aşı istasyonları:
1 — İl Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü (Vilâyet konağı yanında)
2 — İl Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğü (Anafartalar Orman Çiftliği üstünde)
3 — Çankaya Hükümet .Tabipliği (Çankaya Kaymakamlığında)
4 — Çankaya Belediye Tabipliği (Çankaya Belediye şubesi)
5 — Dışkapı’da Belediye şube tabipliği.
G — Yenidoğan Belediye şube tabipliği (Bucak Müdürlüğü binasında). (8287)—2429
Kapalı Zarf ilânı
lerimizle salâhiyetli bulunan Turan Dincerin müesseselorimiz.e alâkası kesildiğinden, bu tarihten itibaren bütün vekâletnameleri-
hükümsüz
olduğunu,
AnkaraTıcaret Odasından
c ' illi Ticaretin 2568 numarasında kayıtlı bulunan Kontioto Türk Ltd. Ş. nin umumî heyetçe ittifakla ittihaz olunan karar m. ibince şirketin 20/10/1950 tarihinde aktif ve pasifi ve bil-cü ile vecaibi ve bilumum mameleki ile birlikte merkezi İs-
^»-tanbul’da bulunan Hamamcloğlu müesseseleri Ticaret Türk A. Ş. ne iltihak suretiyle infisah ettiği ve bu suretle Ankara’da Posta caddesinde 42 numarada mukim ve sicilli ticaretin 2568
numarasında müseccel olan şirket şubesinin de mezkûr tarihten itibaren faaliyetine son verildiği ve şubeye ait bilcümle muamelelerin karar mucibi adı göçen anonim şirkete devrolundu-ğu beyanı ile gereken işlemin ifası tasfiye memuru Nihat Ha-mamcıoğlu imzası ile verilen 24/10/1950 tarihli dilekçe ile istenmiş olmakla hususu mezkûrûn dairede saklı vesaika müsteniden 4/11/1950 tarihinde tescil edildiği ilân olunur.
(8272)—2427
Vrkıflar Genel Müdürlüğünden:
1 — Kırşehir’de Cacebey Camii onarımı hakkında bundar "vve! yapılmış olan ilânlar hükümsüz sayılarak bu iş kapal zarf usulü ile yeniden eksiltmeye konulmuştur.
2 — Keşif tutan (10122) lira (36) kuruştur.
3 — îhale 15/Kasım/1950 çarşamba günü saat 15 de Anka n’da Vakıfiar Genel Müdürlüğü binasında înşaat Müdürlüğün
do toplanacak komisyonda yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı kâğıtlar Vakıflr
Genel Müdürlüğü înşaat Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne görr (759.18) lira geçici teminat vermeleri ve eksiltme şartnamer' gereğince ticaret odası vesikası ve Vakıflar Genel Müdürlüğün den 1950 yılı için âbidat onaranına ait olarak aldıkları yeterli! belgelerini ibraz etmeleri lâzımdır.
6 — Talip olanların yukarıki maddede yazılı belgelerle bir ’iyte 3 üncü maddede yazılı tarihte saat 14 e kadar adı geçer komisyona müracaatları ilân olunur.
7 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez.
(8111) 237'
miza lahsilât yapmağa, muamele takibine salâhiyeti kalmadığını sayın müşterilerimizin nazarı dikkatine arzederiz. 1.11.1950
Celâl Cündoğlu İbrahim Bayman
Kiralık daireler
3, 4, 5 oda birer bollü, kon forlu daireler kiralıktır.
Selanik caddesi nihayetinde Kızılırmak sok- No. 26 bitişiğinde Tel: 26440. (2886)
Basın-Yayın ve Turizm Genel müdürlüğünden Ankara Radyosunun kısa, dalga neşriyatında çalışmak üzere orduca bilen bir mütercim - spiker alınacaktır.
Taliplerin izahat almak için Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü Îdarî İşler Müdürlüğüne müracaatları.
(8227)—2423
-
Elbis* Diktirilecek
Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünden:
1 — Genel Müdürlüğümüz odacı ve hizmetlileri için pazarlıkla 38 takım elbise diktirilecektir.
2 — Beher takım için 2.90 metre hesabiyle kumaşı Dairemizce verilecek diğer harç Ve sair malzemesiyle dikişi terziye ait olacaktır.
3 — Elbiselerin dikişi işin tahmin edilen bedel 874 lira vc muvakkat teminatı 65.55 liradır.
4 — îhale 11.11.1950 tarihine tesadüf eden cumartesi günü saat 11 de Ankara’da Çankırı caddesinde Nurettin Baki Ersoy apartmanında Genel Müdürlüğümüz Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır
5 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istıyenlerin Genel Müdürlüğümüz İdarî işler müdürlüğüne ve taliplerin muayyen gün ve saatte satın alma komisyonu başkanlığına mü -racaat etmeleri ilân olunur. (8228)—2422
Maliye Bakanlığı ve Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasından
% 7 gelirli Sivas - Erzurum Demiryolu istikrazı II - VII nci tertip tahvilleri hâmillerine:
Özel Kanunu gereğince tedavüle çıkarılan yüzde 7 gelirli Sivas - Erzurum Demiryolu İ6tikrazı II - Vll nci tertip tahvillerinden bu sene itfa edilecek tahvillerin numaraları kura keşidesi suretiyle tesbit edilecektir.
Kura keşidesi:
II - III üncü tertip için 6. Kasım. 1950 Pazartesi IV - V inci tertipler için 6. Kasım. 1950 pazartesi, VI - VII nci tertipler için 7. Kasım. 1950 salı, Günleri Türkiye Cumhüriyet Merkez Bankası Umum Mü | düdüğünde Noter huzuriyle yapılacak ve arzu edenler hazır bulunabileceklerdir.
. Bu suretle numaralan tesbit edilecek olan tahvillere 5. A-
_ 5 ıalık. 1950 tarihinden itibaren faiz yürütülmiyecek ve on sene 'artında tahvil bedellerini almıyanların hakları zamanaşımına ağrıyacaktır.
Binaenaleyh keşide neticesini gösteren ilânda numaralar yazılı tahvil hâmillerinin 5. Aralık. 1950 tarihinden itibaren te diye gişelerine müraçaatla tahvil bedellerini almaları ilân olunur- (8240)—2424
Devlet Orman İşletmesi Beypazarı Müdürlüğünden:
Satılacak mal: Çam tomruk satışı 1 parti, Çam tomruk sat' şı 2 parti. " ”
Mahal ve mevkii: Eğrioba bölgesi öküz çayırı orman içi istif yerinde.
Miktar ve cinsi: 610 adet muadili-202.395 M3. çam tomruğı-l parti. 640 adet muadili 200.367 M3. çam tomruğu 2 parti.
Muhammen bedeli: Beher M3. 30 liradan.
îlk teminat: 455 lira 40 kuruştur. 1 nci parti. 450 lira 83 ku ruştur. 2 nci parti.
Müddeti: 10 gün
îhale şekli: Açık arttırma.
İhale tarihi: 20/11/1950 pazartesi günü saat 15 de. îhale yeri: Beypazarı İşletme Müdürlüğü binasında.
1 — Yukarıda cinsi yazılı çam tomruklar açık arttırma ilr satılacaktır.
2 — Buna ait şartname Orman Genel Md. İstanbul, Anka ra Merkez, Bolu, Eskişehir, K. Hamam Karaman işletme Mü dürlükleriyle İşletmemizde görülebilir.
3 — Taliplerin ihale gününde evrakı müsbite ve ilk temi
natları ile komisyona müracaatları. (8137)—2382
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Umum Müdürlüğünden
Bankamızın Ankara ve İstanbul Şubelerinde çalıştırılmak üzere İngilizce, Fransızca ve Almanca lisanlarına vâkıf olanlar arasından müsabaka ile memur alınacaktır.
İmtihana iştirak için askerliğini yapmış olmak ve evvelce Bankamızca açılan lisan imtihanlarına girmemiş bulunmak lâzımdır.
Yazılı imtihan günleri aşağıda gösterilmiştir.
27 Kasım 1950 Pazartesi saat 14 te İngilizce
28 Kasım 1950 Sah saat 14 te Fransızca
29 Kasım 1950 çarşamba saat 14 te Almanca
30 Kasım 1950 perşembe saat 14 te Türkçe kompozisyon Yazılı imtihanda kazananlar ayrıca sözlü imtihana çağırılacaklardır.
Kazananlar, lisan bilgileri, tecrübe ve kabiliyetleri gözönünde tutularak ücret veya maaşla tayin edileceklerdir. îmti hanlar Ankara ve İstanbul'da yapılacaktır.
İsteklilerin 25 Ksım 1950 tarihine kadar Ankara'da Umum Müdürlük Personel Servisine, İstanbul’da Şube Müdürlüğün müracaatları. (8222)—2405
"Otomobil satılacak,,
Devlet Demiryolları Ankara 2 inci İşletme Komisyonun-
1 — İdaremizin Ankara motor atölyesinde bulunan 1 adet . «Pejo» marka otomobil açık arttırma ile satılacaktır.
2 — Muhammen bedeli (1500) bin beş yüz lira, geçici inancası (112,50) yüz on iki lira elli kuruştur.
3 — Otomobil mesai saatlerinde motor atölyesinde tetkik edilebileceği gibi şartnamesi de komisyon kaleminde görülebi- ' lir.
4 — İsteklilerin satışın yapılacağı 21 kasım 1950 salı günü
saat 15 te teminat makbuzları ve kanunî vesikaları ile komisyonumuza müracaatları. (8209)—2412
Maliye Bakanlığından
1 — 35 lira maaşlı Hesap Uzman Muavinliği için 8/1/1951 pazartesi günü müsabaka imtihanı yapılacaktır.
Aranan şartlar şunlardır:
a) Memurin Kanununun 4 üncü maddesinde yazılı evsafı haiz olmak.
Çuval satışı hakkında
Toprak Mahsulleri Ofisi Afyon Bölge Müdürlüğünden:
1 — Eskişehir ambarında mevcut 38000 adet tamamen ye kaneviçe un çuvalı açık artırma suretiyle satılacaktır.
2 — Açık artırma 7/11/1950 tarihine müsadif salı günü sar’ 15 de Eskişehir Ambar Şefliği binasında teşekkül edecek ko misyon önünde yapılacaktır.
3 — Artırmaya girebilmek için aşağıda yazılı her partir' hizasındaki teminatı yaptırmak şarttır.
4 — Artırma saatinden bir saat evveline kadar teminat acf-larını yatırmaları ve alacakları makbuzlariyle komisyona mü racaatları lâzımdır.
5 — Bu işe ait şartlaşma Ankara, İstanbul bölge müdür'
Yün keçe alınacaktır
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Satınalma Komisyonun-
1 — Muhtelif ebatta 1000 metre murabbaı (takriben 273P kilo) yün keçe kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 24642 lira olup muvakkat teminat-1848 lira 15 kuruştur.
3 — Şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmakladır.
4 — Eksiltme 16/Kasım/1950 perşembe günü saat 11 d( Haydarpaşa Gar binası dahilindeki Haydarpaşa Satınalma Komisyonunda yapılacaktır.
Teklif mektuplarının o gün saat 10 a kadar makbuz mukabilinde komisyona verilmesi veyahut muayyen olan saatten evvel ele geçecek tarzda iadeli taahhütlü olarak pjsta ile gönderilmesi- (8008) 481
b) 1951 yılı ocak ayının başında 35 yaşını doldurmamış
bulunmak, ' iK-''
c) Siyasal Bilgiler Okulunu, Hukuk ve İktisat Fakültelerinden birini, Yüksek İktisat ve Ticaret Okulunu veya bunlara eşitliği Millî Eğitim Bakanlığınca kabul olunan yabancı bir okulu bitirmiş olmak.
d) Yapılacak soruşturma neticesinde Hesap Uzmanlığının gerektirdiği nitelikte bulunduğu anlaşılmak,
e) Yolculuk zahmetlerine katlanmağa sağlık durumları elverişli bulunmak,
II — İmtihana talip olanlar en geç 10 Aralık 1950 akşamına kadar Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığına dilekçe ile müracaat edeceklerdir.
Bu dilekçeye şu kâğıtlar bağlanacaktır:
a) Nüfus cüzdanının aslı veya noterlikçe onanmış sureti
b) Kendi el yazısı ile hal tercümesi özeti, açık iş ve ev adresi,
c) Fiilî askerliğini yaptığına veya müeccel olduğuna dair
resmî belge veya
leriyle Eskişehir Ambar Şefliğinde görülebilir. Teminat
Adet
Tamamen yeni kaneviçe un çuvalı 10000 1050
Tamamen yeni kaneviçe un çuvalı 10000 1050
Tamamen yeni kaneviçe un. çuvalı 10000 Î050
Tamamen yeni kaneviçe un çuvalı 8000 600
(8116) 2414
Torbalı kazasında 135 sayılı Tepeköy Tarım Kredi Kooperatifinden
Kooperatifimizce Tepeköy mevkiinde yaptırılacak kooperatif binası kapalı zarf usulü il» ve birim fiyat üzerinden eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltme 13.11.1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 16 da kooperatif binasında toplanacak eksiltme komisyo nunda yapılacak.
2 — Eksiltmeye girebilmek için İsteklilerin (3075) lira 73 kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltme mevzuunu teşkil eden bu inşaat ayarında bina inşaatını muvaffakiyetle başardığına dair resmî makamlardan alınmış vesika ibraz et mesi veya yüksek mühendis, yüksek mimar, mühendis vey mimar olması şarttır.
3 — Eksiltme evrakı her gün mesai saatlerinde kooperatif Müdürlüğünde tetkik edilebilir.
4 — isteklilerin teklif mektuplarını ve eksiltme şartnamesinde gösterilen evrakı imza ederek teminat vesikalariyle birlikte kapalı zarf içinde 13.11.1950 tarihindeki pazartesi günü Saat 15 e kadar eksiltme komisyonuna vermiş veya gönderm’-olmaları lâzımdır. Postada olacak gecikmelerden dolayı bir hak talebinde bulunulmaz.
■r* — Komisyon en müsait teklifi yapan istekliye İnşaatı ihale edip etmemekte serbesttir. (8286)—2425
Menemen Belediye Başkanlığından
1 — Menemen belediyesine ait eski Postane binasiyle altın daki iki dükkânın mülkiyetinin satılması kapalı zarf usulü ilr arttırmaya konulmuştur.
2 r- Arttırma 17 Kasım 1950 tarihine müsadif cuma günü saat 15 de belediye dairesinde icra kılınacağından taliplerin bir saat önce saat 14 e kadar teklif mektuplarını ve sair evraklar imza mukabilinde Belediye Başkanlığına teslim etmeleri şart tır.
3 — Bu işin muhammen bedeli «20000» Türk lirasıdır.
4 — Muvakkat.teminat bedeli .1500» liradır. .
5 — Bu ire ait şartname bedelsiz olarak muhasebeden alınabilir. (8825)—2406
Diyarbakır Valiliğinden
1 — Ergani ilçesinin Zengetil bucağında olan Zengetil çay üzerinde betonarme köprü inşaatı kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Keşif bedeli 38580 lira 71 kuruş olup ilk teminat 289? lira 55 kuruştur
3*— Kapalı zarf usuliyle yapılacak eksiltme ihalesi Divjır bakır il daimi komisyonunda 11 Kasım 1950 Cumartesi günü .aat 11 de icra kılınacaktır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunda ya zili vesaikle birlikte teklif mektuplarını 11 Kasım Cumartos: günü saat 10 a kadar komisyon başkanlığına vermeleri şarttır Posta gecikmeleri kabul edilmez.
4 — isteklilerin ihaleden nihayet üç gün evvel Bayındırlık Müdürlüğünden alacakları ehliyet vesikasiyle Ticaret Odas kayıt vesikası ve ilk teminat makbuzunu teklif zarfında bul -lundurmaları lâzımdır.
5 — Keşif, proje ve diğer evrak parasız olarak il daimî
komisyonda görülebilir. (1447)—(8003X2343)
(Bu vesikayı de tayinleri, fiilî
noterlikçe onanmış sureti,
getiremiyenler imtihanlara kabul edilirlerse hizmetlerini tamamladıktan sonra ve kadro
müsaadesine göre yapılır.)
d) Okul diploması veya tasdiknamesinin aslı veya noterlikçe onanmış sureti,
o) Sağlam ve yolculuğa mütehammil olduğuna dair fotoğraflı resmî rapor.
III — Taliplerden aranılan şartlan haiz olanlar yazılı ve sözlü olmak üzere iki imtihana tabi tutulacaklardır. Yazılı îmti han Ankara’da Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığında; İstanbul ve İzmir’de Hesap Uzmanları Bürosunda ve bunda muvaffak olanların sözlü imtihanı Ankara’da Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığında yapılacaktır.
IV — Yazılı ve sözlü imtihanlar aşağıdaki ders gruplarına giren mevzulardan yapılır.
1 — Maliye (Maliye ilmi ve Türkiye’de cari başlıca vergi kanunlarının esasları)
2 — Muhasebe (Ticaret Muhasebesi, Bilânço ve ticarî hesap).
3 — İktisat (Umumî iktisat ve işletme iktisadı)
4 — Hukuk (Ticaret hukuku, Medenî hukuk, Borçlar hukuku, İcra ve İflâs hukuku)
5 — Lisan (İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca lisanlarından birinden yazdırılacak bir mevzuun türkçeye çevril-
Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan lisan imtihanına girmek suretiyle belge almış olanlar ayrıca sonuncu gruptan imtihan edilmezler.
V — İmtihan neticesinde Hesap Uzman Muavinliğine alınanlar üç sene sonra yapılacak yeterlik imtihanında muvaffak olurlarsa Hesap Uzmanlığına tayin edileceklerdir.
VI — Durumları 3656 sayılı Teadül Kanununa göre 35 li--a maaş almağa müsait bulunmayanlara mezkûr kanun hükümleri dairesinde alabilecekleri maaş verilecektir.
VII — İmtihana girebilmek için ikinci maddede yazılı belgelerin 10 Aralık 1950 tarihine kadar eksiksiz gönderilmiş ol-
ması şarttır.
İmtihana girme şartlarını haiz olanlara yazı ile tebligat yapılır. 2337
Sayfa: 8
ZAFER
5/11/1950
Ayda 25 ve 40 li ra arosmdo Taksitle Satış îstanbu! Mağazasında I
I Pilli, elettirildi radyolar1, meşhur Fransız Alcyon bisiklet-( ka kol, cep, duvar, masa saatleri, elmas, pırlanta, altın yü-ler, teldi, otomatik pikaplar, ütüler, gramofonlar, her mar- Ş zük, kolye, broşlar, bavul, evrak çantaları, radyo pilleri.
İr
Ankara’nın Eğlence Merkezi Jf; --
Ger
Gazinosu
Beynelmilel Şöhretli
BRYMA^S
ReVİİSÜ muvaffakiyetle devam ediyor
Telefon: 15190 — 12603 ■
Not: Çocuklar yalnız pazar
M ATİN ELERİNDE kabul
olunur
Kısa bir müddet için hususî yemek ve ziyafetler müstesna öğle yemekleri kaldırılmıştır.
akordeonların zengin çeşitlerini mağazamızda bulacaksınızJ No. 239/1 Adliye üstü yeni mağazalar Tel: 14761 Merkez: Bahattin Aiaiuğ, Tevfik Ertaş. Anafartalar Cad.} Şubesi: Anafartalar No. 201 İstanbul kuyumcusu - Ankara
ANKARA PALAS PAVİYONU
Her Akşam GEZ A SEYDL Viyana Atraksyon Orkestrası Cumartesi Akşamı Tanınmış Şantöz KULA EFSTRATOPULOS Telefon: 10-100.
DİKKAT
Tiryakilore müjde
Kah ve 10 liraya Halis temiz ince vo iazo kahvo ancak Tiryaki kahve ve çay ticarethanesinde bulunur
Sahibi: SAMİ SAZLIK
Merkezi: Anafartalar, Hükümet caddesi, Orman Çiftliği karşısı Tel: 12966.
Şube: Hamamönü No. 138 — Tel: 13345.
Mağazamızda yapılacak tadilât ve tevsiat mürasebetiyle
Fevkalâde UCUZ satış başladı Yeni fiyatlarımızı sunuyoruz Yünlii kumaşlar
I.ira Kr.
İpekli kumaşlar
îpek Birman Çamaşırlık. Mongol İptkiş Krep Saten Anver Saten Ağır tpekiş Amaroza Boııje gömleklik Sirc Saten
♦ *







IngTiz ipliği Düvitin
Mantoluklar
„ Fantezi
İpçkiş ropluklar
Eantazi ıopluklar
Avrupa mantoluk
„ Aopluklar 15 — 17,-
(pekîşi
I « ♦ ı ♦ 9
4 ♦ ♦ ı
Erkek kumaşları
Lir? Kr.
«JT • • • •
Yunışı
10 Liraya
Halis ve taze
Brezilya Kahvesi
İbrahim Melek
müessesesi
Merkez ve Şubelerinde Telefon. 13241 (5858)
Satılık ev
Topraklık, Misafir sokak No. 249. Tapusu vardır- Ost katta 2 o-oda, 1 mutfak, helâ ve koridor; alt katta 1 oda ve 1 hol. Ayrıca bir miktar bağı vardır. Boş teslim edilir. Konuşmak için İtfaiye Müdür yardımcısı Hüseyin Onat'a müracaat edilmesi- (5949)
3- TERTİP Sİ/fl/WZCÖMLEKLERİNİN PİYANGOSU
^{İe: t EV. 2 OTOMOBİL, 2 AVWPÂ SEYAHATİ, 9 RADYO, t BUZ DOLABI VE 5000 DEN FAZLA EŞYA DAĞITACAKTIR
• t." 'r— °
Aranıyor
Olomobil döşemecisi aranıyor. Maltepe Fort Tamirhanesine müracaat.
Telefon: 21841.
SÜRPRİZ GÖMLEĞİ HER
ERKEĞİN ÇÖMLEĞİDİR
UMMADIĞINIZ BİR ANDA SİZİ SEVİNDİRİR
Daktilo alınacak
Müessescmize barem dışı 175,— lira aylık ücretli bir daktilo alınacaktır.
lacak imtihana girmek üzere saat 9 da Müessesede bulunmala-İyi ve çabuk yazanların 6 k^sım 1950 pazartesi günü yapr-(81651—2389
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesi ndon:
İKRAMİYESİ
12-12-1950
200
K İ İ Txl l I
DEVAKİN
YALI
BALKONDAN, BOĞ A^IÇ
EMLAK BANKASI
:■ t
MÜJDE
Boğaziçi Bozası Çıktı
Hususi şişelerle, gündüz ve gece Yenişehir mıntakasında-ki evlere gönderilir.
Merkez: Atatürk bulvarı No. 90. Tel: 24355
Şube: Meşrutiyet cad. No. 63
Bahçelievlcr satış yeri: Günaydın şarküteri mağazası
DOKTOR
Muammer Bayülker
Dahiliye Mütehpssı Hastalarım hor gür 15 ten 19 o kadar Anafor-talar Cad. Köklü han kal 2 No. 3 de kabul eder.
TcL 13335
Ev; Dört yol aile bahçesi karşısı Kestane Sok- No. 32
'.'Tl'30 BLSS3EE QESZSü3BBB E
Satılık ev
Içcebeci Te'likcı^a sokakta 700 küsur mclre karo parsel üzerinde üç daireli bir ov (19) bin liraya acele satılıktır. Aynı sokakta 15 No. lu apartmanın 8 numarasına müracaat. 5967
İrat Salrp'.erine
Ankara ve Yenisohirde birinci sınıf cadde üzerindç 10 - 15 daireli bir mülk alınacaktır. Salmak isleyenler 3522 No. lu posta kutusuna mektupla bildirmeleri rica olunur. f 5957

Trençkot - Pardesü - Manto ve tuhafiye ;
iniz evsaf ve fiyatta ancak
E ve TUHAFİYE EVİNDE 11/1 1 • j
BULABİLİRSİNİZ İli3 11 İT i
za bir ziyaret, menfaatiniz icabıdır. J
1 ADRES: Anafartalar, Alsâncak sokak No. 27 Telefon: | ; 16475, 1 inci Noter karşısı (Belediye evlenme salonu ya- £ ’ nında), (2861) )
Ankara Tenis İhtisas Kulübü İdare Kurulundan:
1 — Üyelerimizin Fenerbahçeliler Kulübü lokalinden istifadeleri için bir anlaşmaya varılmıştır, devam etmek isteyenlerin her gün saat 17 den sonra Selanik Caddesi No. 36 da bulunan Kulüp Sekreterliğine müracaatları.
2 — Aynı kulüpte bulunan beton korttan istifade edilebi-
İlgililere duyurulur.
5973
Sağlığınızı tehdit ediyor
Korunma ve Tedavi için
Mükemmel piyano
Alman Bretschnieder —
Leipzia- Tel: 23728. 5968
Metresi 14 liraya
Yeni B. M. Meclisi bahçesi karşısında, Güven Evleri ’ asfalt caddesi üzerinde satılık Tel: 22684. (5962)
Güzel ve çift yataklı yatak odası satılıktır. Avrupa malı.
Kavaklıderede, re sokak No. apartımanı 7.
Kavaklıde-
249 Birlik
(5963)
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Memur ve Subaylara Kolaylık
Adres: Anafartalar Adliye Sarayı, yeni mağazalar karşısı
ı BÜYÜK Mağazanın
: ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk, Bebe
: Tekmil GıYıM EŞYA Çeşitlerini
Loo — T.b ISI49 Hikmet Üns'l re Ortağı KoBekHf Şirketi
), * Mutlaka gölünüz
yazıhaneler
Adliye Sarayı sırasında, Işıklar caddesi başında her üç cephesi, cadde üzerinde, inşaatı yeni ikmal edilmiş bulunan birinci katta yüksek tavanlı, bol ışıklı avut doktor, dişçi, müteahhit ilere elverişli odalar kidir.
Müracaat: Her çıün saat | 15 e kadar altındaki Ak-manifatura ticarethanesi saat 16 - 19 da üst katta saibine- Telefon 12159,
Satılık kıraathane
Ankaranın en işlek ve mc yerinde yolculuk dolayısiyle devren acele satılıktır- Müracaat: Telefon: 25637. (5943)
Satılık çocuk arabası
Az kullanılmış Phoenix marka çocuk arabası satılıktır.
Adres: Cebeci sineması b karşısı No. 233,1 5966
SON PAQA KABUL TARİHİ:
BUrK€SIÜÇ'/f
SAPLARINDA
EN AZ
LİBASI BULUNANLAR VÇ BU PARAYI TARİ«İN€ KAPAR ÇtKM€-YÇNLERMŞTİRAK ÇD^RLVR.
Çifteler Harası Müdürlüğünden
1 — Hara yetiştirmesi angajmanlı koşulara kayıtlı 948 doğumlu sekiz baş safkan erkek Arap tayı 12 Kasım 1950 Pazar günü saat 12 de Ankara Hipodromunda açık arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Tayların beherinin muhammen kıymeti ikişer bin lira olup teminatı 150 şer liradır.
3 — Taylar Ankarada Atlı Spor Kulübünde 6 Kasım 950 gününden itibdren her gün gösterilecektir.
4 — Taliplerin belirli günde saat 11 e kadar Hipodromda hara memuruna teminatlarını yatırmaları lâzımdır.
BÜYÜK Mağazanın j
İthal Ettiği Avrupa Kumaş İ
ve yerli kostümlükleri müşterilerini mamnun edecek vasıftadır j
Ankara Şubesi
Satılık fevkalâde arsa
Tasarruf evlerinde 1 nci £ad. üzerinde 644 metrekarece 10 No. lu parsel ayrılış dolayısiyle, maktuan 11.000 liraya şahlıktır-
İş saatlerinde telefon: İstanbul: 23576; Ankara 31086 (5954)
BÜYÜK Mağazanın
Hususî surotie getirttiği Paris diplomalı tersi Niko NÎKOLAÎDÎS
Garantili
Sipariş, her türlü giyim ihtiyacınızı karşılamak üzere emrinizdedir. Reklâm değil hakikattir.

Comments (0)