Ankara'nın tanınmış möble mağazası
Bursa Mobilya Pazarı
ıYeni çeşit tül masa ve yer muşambalarımızı bir defa
'görmeniz menfaatiniz icabıdır. Anafartalar cad. No. 198
Tel: 14091
Yıl: 2 — No. 552
★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi —
6/KASIM/1950 PAZARTESİ Fiyatı Her Yerde 10 Kuruş ★
Ankara *
Maliye Bakanının demeci
Devlet kesesinden sağlanan milyonlar
Halil Ayan Meclise sunulan bir tasarı hakkında mühim izahat verdi
Ben kalemimi
C.H.P. si menfaati umumiyeye hâdim cemiyetlerden sayılarak, Damga Resmi Kanununun hükümlerinden istisna eden bir kanunun mevcudiyetini uzun zamandan beri türlü tartışmalara yol açmış bulunmaktadır. Eski iktidar partisine tanınan bu imtiyazın kaldırılması yoluna gidildiği haberi üzerine kendisinden malûmat rica ettiğimiz Maliye Bakanı Halil Ayan şu beyanatta bulunmuştur:
«Büyük Millet Meclisine bu konuda bir maddelik bir kanun tasarısı sevkettiğimiz doğrudur. Bu tek madde, Damga Resmi Kanununun Cumhuriyet Halk Partisine muafiyet veren hükmünün kaldırılması hakkındadır'. Bu bir maddelik kanunun mânası çok büyüktür. Bir muafiyeti ilga ederken hakikatte devlet hâzinesini şahsî ve hususî menfaatlere en lâubali bir tarz da kullanmakta tereddüt etmiyen (Sonu Sa. 4 Sü. 5 de)
Meclis bugiin toplanıyor
Denizciler Cad. No. 2 de
GÜNEŞ MATBAACILIK T. A. 0.
Güneş Matbaası
her türlü baskı ve dizgi işleri için sipariş kabulüne başlamıştır.
Temiz iş — Ehven fiat
Telefon : 15619
Telefon: 15619, 15315 ve 16 882 ★ Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu : 193
Cumhurbaşkanımız Celâl Bayar, Hukuk Fakültesi Dekanı, profesörleri ve diğer davetlilerle bera ber
Hukuk Fakültesinin 25»yılı
Dün Fakültede güzel bir tören yapıldı
C. H. P. Başkanı orada tedarik ettiği bir profesör cübbesiyle törene katıldı
Geçenlerde bir zat bana bir mektup göndererek 1939 senesinde neşrettiğim «Bu Harbin Kitabı, ismindeki eserimde, dış politika hakkındaki yazdıklarımla bugün yazdıklarım arasında büyük bir tezat olduğunu söylüyor ve o zamanki bazı cümlelerimle bugünkü cümlelerimi karşılaştırıyordu. Kendisine gazetemizde bir cevap vermeyi, eskiden sarih olan dış politikanın senelerden sonra değişmiş o-lacağını nasıl aklına getirmediğini sormayı düşündüm. Fakat baktım ki imzasını atmaktan çekinmiş ve onun yerine Demokrat Partiye küfür savurmakla iktifa etmiş; bunun üzerine bu ruh hastası ile meşgul olmaktan vazgeçtim. Çünkü çok iyi biliyorum ki, bu nevi insanlara mantık kâr etmez. Onlar bir defa kafalarına koyduklarına taassupla bağlıdırlar. Demek ki, bana mektup yazan zat. Demokrat Partiye düşmandır; yazısını hüsnü niyetle değil, belki bu ruh haletinin tesiri altında yazmıştır! Kâğıdı yırttım ve sepete attım.
Fakat şimdi görüyorum ki, aynı zat, bana yazdığı mektubun bir suretini Ulus gazetesine de göndermiş ve böylelikle, onlara da şahsıma çatmak için vesile vermiştir. O halde bu mevzu üzerinde konuşmak bana farzol-du demektir.
Mektupçunun karşılaştırdığı cümleler şunlardır: Ben 1939 senesinde neşrettiğim «Bu Harbin Kitabı* nda dış politikadan şu satırlarla bahsetmişim:
•Türkiye'nin dış siyasetinin ana hatları sarihtir! Sulh ve emniyet. Bunda hiç bir zaman bir değişiklik yapmış değiliz».
*«... Bu da ispat ediyor kİ, bizim politikamız daima açık, daima dürüsttür. Onda hiç bir kayma ve gizli taraf tasavvur edile-
Aynı Mümtaz Faik Fenik şimdi eski iktidarın dış politikada takibettiği usulün işleri daima savsaklamak, tereddütlü, muhte-rız davranmak olduğunu yazıyormuş!. Bir insanın bu kadar birbirine zıt fikirleri ileri sürebileceğini — görmek, okumak de-
Mümtaz Faik FENİK
Times'e göre
Akdenizin
emniyeti
Ankara ve Atmada • temaslar yapılıyor ■ Londra, 5 (Basın - Ya- ; yın) — Times gazetesi, hu- ! susî muhabirine atfen An- ; kara menşeli şu haberi ; yayınlamıştır:
«Ankara'daki siyasî çev ; reler, Cumhurbaşkanı Ce- ; lâl Bayar’ın çarşamba gü- I nü Büyük Millet Meclisinde verdiği nutkun Ak- : deniz’in müdafaasiyle il- i gili kısmına bilhassa bü- ; yük ehemmiyet atfetmek- i tedirler. Cumhurbaşkanı, i nutkunun bu kısmında ; Doğu Akdeniz’in müda- i faası hususunda Atlantik j; devletlerinin plânlama grupu ile birlikte yapıla- ; I cak Türk - Yunan işbir- I• liğinin ehemmiyetini' te- ;; barüz ettirmiştir. !1
Türk ve Yunan hükü- ■; ! metlerinin bu husustaki ; ! ! temaslarının eylül orta- 1! ; larında yeni Yunan Bü- ;; ; yük Elçisi Kontumas’ın , I : Ankara'ya gelmesiyle baş-1! (Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)!,
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Hukuk Fakültesinde kendisini alkış
Kahramanlarımızla beraber
ANKARA’DAN KORE’YE
Serendip’ten ayrılış
Rıhtım bir mahşer haline gelmişti, Türk sigaralarının üzerindeki ay yıldızları öpenler görülüyordu
— Yazan

Bir gazetenin yalan haberi
Halk Partisi neşir vasıtalarının türlü tezvir ve uydurmaları devam etmektedir. Bu arada İstanbul'da çıkan «Zaman - Akşam Postası, gazetesinin 31 E-kin^ tarihli sayısında «Yağma Haşanın böreği — Başbakanın emriyle bir müteahhide ödenen
POYRAZOĞLUI
«Kore Harp Muhabirimiz»
Büyük Camiin imamından Sey lân hakkında izahat aldım. Adanın nüfusu 8,5 milyon kadardır. Bunun 3,5 milyonu müslüman-dır. Geri kalanı Budist, Brahman, Katolik ve sair dinlerdendir ki en kalabalık cemaat Müs-lümanlaıdır. Müslümanlar daha ziyade şehirlerde yaşarlar.
Adada her türlü sıcak iklim mahsulü yetişir. Kauçuk, muz, portakal, limon gibi mahsuller gayet boldur. Fakat esas mahsulü çaydır. Ve dünyanın en meşhur, en ğüzel çayı burada yetişir. Gördüğümüz bahçelerin ekserisi çay bahçeleridir.
Şehir baştan aşağıya asfalt, Toprak kırmızı renkte... Yer yer gölcükler var. Fakat bunlar bildiğimiz şekilde su birikintisi değil... Asfaltları beton, rıhtımları beton... Şehrin içinden geçen çay bu gölcüklerden geçerek denize dökülüyor. Göllerde bembeyaz kazlar, ördekler (Sonu Sa- 3 Sü. 5 de)
Böylece bir kültür töreni siyasî bir propagandaya alet edinmek istendiysede muvaffak olunamadı ?
Dün Ankara Hukuk Fakülte-
sinin 25 inci yıldönümü idi. Bu
lıyan talebeler arasında
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, profesör cübbeli İnönü'yü kabul ettiği esnada
Üniversite konferans salonunda bir tören yapılmış, ve bazı kimseler, C.H.P. Genelbaşkanı İnönü’nün gelişini mürettep bir şekilde parti propagandasına âlet etmiye kalkmıştır.
Bu törenin tafsilâtını aşağıda aynen veriyoruz:
Daha çok erken saatlerde davetliler, salona gelmiye başlamışlardı. Bundan senelerce evvel, kendisine hukuk tarihi profesörlüğü unvanını tevcih ettiren İnönü de törene saatinden hayli zaman evvel Fakülteye gelmiş, ve kendisini, kapıda, taraftarlarından bir grup alkışlarla karşılamıştır. Halk Partililer tarafından hazırlanan tertip gereğince, İnönü, taraftarlarının yaptığı bu tezahürat arasında profesörler odasına gitmiş, (Sonu Sa. 4 Sü- 3 de)
Müstahsil köylüye yeni kredi yardımı başladı
AKINTIYA---1
I----KÜREK
Kızılları
tel’irı
Konyada dün bir miting yapıldı
Konya, 5 (Hususî) — Bugün sehvimiz tarihî günlerinden birini daha yaşamıştır- Binlerce konyalmm candan iştirakile komünizmi telin, Bulgarlara protesto mahiyetinde muazzam bir miting yapılmıştır. Miting, saat 14 te Cumhuriyet alanında başlamış, Alâattin caddesini takiben (Sonu Sa. 4 Sü. 6 da'
Hoca merhum!
Halk Partisinin Genel-başkanı dün Hukuk Fakültesinde yapılan törene profesör cübbesiyle iştirâk
Bilmem Nasrettin Hocanın hikâyesini hatırlar mı-
Hoca merhum bir ziyafete alelâdo kıyafetle gitmiş, fakat itibar görmemiş. Sonra dönmüş, kürkünü giymiş!. Bu sefer iltifat gırla!.. Hoca baklavanın başına oturunca kürkünün yenini tepsiye uzatmış ve de-
— Yo kürküm ye!..
Şimdi politika tepsisi;
— Ye cübbem ye!
YEDEKÇİ
6/11/1950
HAYVANIN
Hukukî Bahisler
marifeti
uecerK
Vecizemsi sözler
yer hoşa gidecek fikirler söylüyor. O fikirleri alıyorum, kendim de bir şeyler katarak, aşağıdaki notları çıkarıyorum. Yaptığını iş, yazarın ilk paragraftaki düşüncesine de uygun:
İlkin her şeyi karma karışık etmek lâzımdır, diyor. E-vet her şeyi birbirine karıştırmak. Uykuyu uyanıklıkla, hayali gerçekle, sahiciyi sahte ile, sevgiyi nefretle düzene koymanın yolu ve mânası ondan sonra bulunur. Fakat işin bir noktasını önceden kavramak gerek. O da şu: Zaten karman çorman olanı biteviye karıştırıp durmada bir fayda yoktur. Aksi halde, bu ameliye akıllı bir insanın uğraşı olmaktan çıkar.

Çocuk trajedide güler, ihtiyar komedide ağlar, diyor. Bizim ata sözü kadar derin değilse de, yine de güzel ve doğru: Güleriz ağlanacak halimize. Gülünecek yerde ağladığımız da pek çoktur a, asıl mesele yaşadığımız devir, yahut zamane insanları. Trajedide gülen büyükler, şimdi çocuklardan fazla. Üstelik öyle de komedilerimiz var ki, — tiyat-
Muhip Dıranas
rodan değil hayattan bahsediyorum — çocukları bile ağlatıyor.

Vurmak için vurmak bir divaneliktir. Bu, olsu olsu bizi, ruhumuzu çirkinleştiren kinden kıırturınıya yarar. Çünkü intikama susamış, kinle dolmuş niceleri, öfkelerini aldıktan sonra kinlerinden vazgeçmişler, kurbanlarına karşı merhamet, hattâ sevgi duy-
Şüphesiz, akıllı adamın rağbet edeceği bir metod değil, çünkü sonu mağlûbiyete varıyor. Okşama ise düşmanlarımızı bir daha kalknıamaca-sına yere vurur. Belki daha ildi bir silâh. Amma, politikada... Hele bir dâva, bir ideal uğrunda, rahatça kullanılabilir. Madem ki ikisinden biri: O halde en tesirlisi ve, geriye tepmeyeni!

En büyük hakikat en basit sözdedir: «Olmak yahut olmamak» gibi, önce hiç bir mâna veremezsiniz, amma düşün-
TASHÎH a
Dünkü yazımda «fanî» kelimesi «kazı» şeklinde çıkmıştır. özür dilerim.
Gazetelerden
Müspe
Yeni Sabah gazetesinde «Müs pet İcraat» başlıklı ve Yeni Sabah imzalı başyazıda muharrir, Halk Partisinin geçmiş zamanlardaki icraatım tahlil ederek demokrat iktidarın son günlerde müspet işlere girdiğini söylemekte ve şöyle devam etmektedir:
icraat
topyekûn hudut dışı etmesini gayri İnsanî ve gayri hukukî buluyoruz.»
Yıkılan engel
«Uzun bir devre zarfında ihmal, israf ve takatin fevkinde sarfyiat yüzünden memleketin çok sıkıntılı bir vaziyete düştüğünü her aklı başında ve kendi gözü ile görmek iktidarına malik olan Türk vatandaşı müşahede etmektedir. Şimdiye kadar saklanan, ört bas edilen veya üzerinde durulmayan bir çok fenalıklar ve hakikatler umumî efkâra en salâhiyetti ağızlar tarafından arzolunmaktadır.
Cumhuriyet gazetesinde «Yıkılan engel» başlıklı başyazısında, Nadir Nadi Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun veto hakkının tâdili ve değiştirilmesi kararından bahsetmekte ve şöyle demektedir:
Demokrat Parti iktidarı bu kötülüklerin müsebbipleri hakkında fiilî bir tecziye temayülünden kaçınmış ve bu kötülükleri bertaraf etmek üzere fiilî hareketlere ve açlışmağa geçmeği ter cih etmiştir. Son zamanlarda işi filen havadisler kasvetli hava i çinde ferahlık uyandıracak mahiyettedir: Faraza İstanbul, İzmir, Samsun ve İskenderun limanlarının inşası için 12,5 milyon dolarlık bir kredinin alınmış olması ve buna muvazi olarak Zonguldak kömür havzamızın inkişafı için de 20 milyon lira tahsis olunacağı içi ferahlatıcıdır.
Bundan bajka ziraî kalkınma için bu sene 15 mil/on liralık tahsisat verilmesi ve yollarımıza yeniden 36 milyon lira kadar bir tahsisat ayrılması ziraî gelişmeyi tamamlayıcı mahiyette teşebbüs v(» hareketlerdir
Müspet adımlar atmak vs eski devrin binbir sebepile yapmak istemediğini veyahut yapamadığım tahakkuk ettirmek demokratlar için büyük bir şeref olacaktır.» -
«İlk bakışta belki o kadar göze çarpmıyan bu değişiklik o derece mühimdir ki bunun atom enerjisinin dünyaya getirdiği yenilikle mukayese etmekte bir mübalâğa olmadığı kanaatindeyiz. Veto engeli yüzünden dünya barışı 5 yıldır çok kahır çekmiştir. Çünkü veto kullanmak yetkisini taşıyan bir hükümet koskoca Birleşmiş Milletler makinesini dilediği zaman bir oyuncak haline getirebiliyor, dünyanın karşısına geçip herkesle alay edebiliyordu. Sovyet Rusya bes yıl içinde elli defa vetoya başvurmuştur. Yedilerin yeni kararı veto meselesini büsbütün ortadan kaldırmadı ise de hiç değilse ezici ve ümit kırıcı tesirini kaybettirmiştir. Teklifi destekli-yenlerin başında Birleşik Amerika’nın bulunması Vaşington'-un milletlerarası eşit haklara ne kadar saygı duyduğunu göstermesi bakımından ayrıca mühimdir.»
Bulgaristan Türkleri dâvası
Son Telgraf gazetesinde «Bul garistan Türkleri Dâvası» başlıklı ve Etem îzzet Benice imzalı başyazıda şöyle denilmektedir:
«Bulgaristan’daki tpydaşları-n'.ızın mecburî hicrete tâbi tutulması hâdisesi diplomatik tedbirler bakımından • iyi . bir gelişme safhası içindedir. Hükümet dâvayı dünya ölçüsünde aksettirmeğe,- insanlığın meselesi yapmağa rtıuvaffak olmuştur. Dâvamız 'basittir ve iki esasa dayanmaktadır:
1, — Mecburi .tehciri 1925 Türk - Bulgar anlaşmasına muhalif buluyoruz. .
2 :— Bulgar Hükümetinin hiç bir hak sahibi olmadan akidler hilâfına 250 bin Türkü malını mülkünü gaspederek
Hep böyle, içinden, kendi kendine, uzun uzun konuşurdu. Kalbini dolduran sırrı hiç kim şeye, Teyzesine bile açmamıştı. Açamazdı da.. Çünkü bu sır yalnız kendine ait değildi. Selimle Gülüz'ü ele vermeden kendinden bahsedebilmesine imkân yoktu ki.. Sonra, bir de, insan içini, böyle durup dururken dökemezdi. Biraz karşısından teşvik görmesi lâzımdı. ve Teyze anne kimse ile dertleşmeyi sevmezdi. Şimdiye kadar hiç bir canlı kula içini dökmüş değildi. Kimsenin de derdini deşmek istemezdi. Mühürlenmiş bir zarfın içindeki-ni öğrenmeyi nasıl heves etmiyorsa kapalı bir kalbe nüfuza da katiyyen çalışmazdı.
Elinde değildi.. Meraksızlıktan,. alâkasızlıktan değil, daha ziyade mahcubiyetten, kendine olan güvensizlikten, beceriksiz olmaktan korktuğundan ileri gelen bir haldi bu.. Herkese -ve herkesin yalnız kendine ait olanına karşı müthiş saygı duyardı.
Yeğenindeki değişikliği far-ketıniş olmamasına imkân yok tu. Fakat hiç bir şey anlamamış gibi davranıyordu.
Genç kadın birçok suçlardan mahkemeye verildi
Bundan bir müddet önce, Havva Bozdemir isminde bir kadın Dikmen’de meçhul şahıslar tarafından kaçırılmak istendiğini ve bu arada bir miktar parasının alındığını polise şikâyet etmişti. Hazırlık tahkikatı sırasında Havva’nın bazı şantaj hâdiselerine ismi karıştığı ve Yenişehir'de bir kaç ev soyduğu tesbit edilmiştir. Evvelâ Çankaya Sulh Ceza Mahkemesinde duruşmasına başlanmış ve bilâhare Ankara Asliye Ceza Mahkemesine şantaj ve hırsızlık suçları sebebiyle nakledilmiştir.
Dün, ilk sorgusu yapılan Havva’nın duruşmasına yakında başlanacaktır.
İstanbul sergisi için bir teklif
İstanbul Ticaret Odasına yapılan bir 1951 İstanbul Sergisiniı hane Parkında açılması mektedir.
Münakale bakımından müsait yerde, Spor ve Sarayından daha geniş Gülhane Parkında serginin milletlerarası bir sıfat taşımasının da lüzumlu olduğu aynı teklifte ayrıca lirtilmiştir.
ve Sanayi teklifte Gül-ist-în-
daha
Sergi olan açılacak
be-
Belediyeye mühim bazı
teklifler
Bazı semtlere hususî otomobil işletilmesi, pazarlardaki satıcılardan yer ücreti alınması isteniyor
Haber aldığımıza göre, Belediye Meclisi üyelerinden bazı ları başkanlığa, muhtelil şehir meseleleri için takrirler vermiş lerdir. Henüz tetkik edilmekte olan bu takrirler arasında oto mobillerin süratlerinin tahdidi, Keçiören, Etlik ve Dikmene hu susî otomobil işletmeğe müsaade olunması, Keçiören yolunun ten viri ve ağaçlandırılması, pazar lorda, satıcıların işgal ettikleri yer kadar ücret ödemeleri ve nihayet lokantalarda memba su larımn muayyen bir fiyatla satılmasına dair pek mühim şehir meseleleri vardır.
Atpazarı cinayeti karara bağlandı
At pazarında bir akrabasını öldüren at cambazı Aziz Özkan ın 17 sene 50 günlük mahkûmiyet karan Yargıtay tarafından bozulmuş ve müteakiben dâva dosyası yeniden İkinci Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
Dün bu dâvanın duruşması sona ermiş ve neticede Aziz Özkan’ın mahkûmiyeti 15 seneye indirilmiştir-
Adalet, Devlet ve Memleketin temelidir
Adalet devletin temel taşıdır (iustitia fundamentum regnorum) derlor. 5u halde adalet sahasındaki tedrisat ve tetkikatı esas vazife olarak benimseyen Hukuk Fakültesi bu bakımdan diğerlerine nazaran en ağır mesuliyeti üzerine almış demektir. Zira, «Fa külte» tabiri her hangi bir ihtiyarilik veya başıboşluk mânasına gelmeyip, belki orta çağın bir çocuğu olan üniversite içinde o zamanın Lâtincesine göre ilmin muayyen bir şubesini ifado etmektedir. Meleke veya zihnî kabiliyet mânasına da gelen Fakül te tabirinden anlaşılacağı veç hile Hukuk Fakültesi ciddî bir çalışma ve araştırma merkezi mahi yetini arzetmelidir, yoksa tale belerin veya hocaların mesai (cızlarını kendi kaprislerine gö re tayin edebilecekleri bir telâkki edilmemelidir. İşte dan yedi sene evvel Hukuk Fa külleinin şerefli daveti üzerine Istanbuldan Ankaraya geldiğim zaman, içlerine katılmakla bahtiyar olduğum kıymetli mesai arkadaşlarımın, Fakültemizi bu bakımdan tekemmül ettirmeğe gayret ettiklerini sevinçle -müşahede ettim ve onların bu ciddî ve azimli gayretlerine iştirak etmek benim için mukaddes bir vafize oldu.
Böylece İlmî çalışmanın mütevakkıf olduğu disiplini kendisine tatbik etmeyen bir öğretim üyesinin veya hukuk öğrencisinin memleket için taşıdığı sıfata lâyık olmıyan fuzulî bir yük teşkil edeceğini kendi küçücük ilmi dünyamızın bütün sakinlerine aşılamıya elbirfliği ile uğraştık-Ayrıca, başkalarından beklediğimiz sabırlı ve devamlı çalışma metodunu her şeyden evvel kendimize tatbik ederek taleb-ferimizde haklı ve kanaatlarr nnzda samimî olduğumuzu göstermeğe gayret ettik.
İlmî çalışmanın ferde düşen şahsî gayret şartlarından başka, doğrudan doğruya müessese-mize terettüp eden maddî ve manevî şartların temini de mühimdi. Bu her şeyden evvel bir çalışma ve araştırma nizamı kurmak, bu nizamı tahakkuk ettirebilecek olan yer, zaman, personel ve materieli temin etmek demekti. Fakültemiz benim bizzat şahidi olduğum yıllarda bütçe darlığı, eleman azlığı gibi sebeplere rağmen bu hususta azami gayret sarfetfi ve itiraf edeyim ki, baştan tahmi/i etmediğim kadar müsmir neticeler elde etti-
Hüsnüniyetli ve gayretli genç elemanların araştırma imkânlarım çoğaltmak için Fakülte kütüphanesini mükemmelleştirmek hususunda bütün kıymetli mesai arkadaşlarımın sabırlı ve semereli çalışmalarım takdirle mü şaede ettim. Ve artık bugün va’ satî bir Avrupa Fakültesinin kütüphanesinden hiç de geri olmı-yan bir zenginliğe erişen kitaplığımız hevesli ve azimli genç
yer bun-
Fakültemiz manevi mahsullerini, tabir caizse, bütün bir ilim dünyasının pazarına ve bu dünyanın kıymetlerde ölçülmek üzere arzetmek mecburiyetindedir ve a tık bunu temin imkânlarına sahiptir.
-------------Yazan--------------------------------
O d. Prof. D(. E. H«rş
arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını kargıyacak duruma gelmiş bulun-1 maktadır-
İdarî görevlorini memulün fev-1
kinde bir gayretle yaptıkları herkesçe teslim edilen mesai arkadaşalrımm kıymetli emekleri ile Fakülte binası bugünkü
Yirmi beşinci yılında
Hukuk Fakültesi ve
tatürk Ankara Hukuk .
Fakültesini açarken irad ettiği nutukta aynen: «Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu büyük müessesenin küşadında I hissettiğim saadeti hiç bir te- ı şebbüste duymadım; ve bunu izhar ve ifade etmekle memnu I num» demişti.
Atatürk’ün yirmi beş yıl ön- ı ce söylediği bu sözünde üç hüküm beliriyordu:
1 — Ankaar Hukuk Fakültesi Cumhuriyetin müeyyidesi olacaktı.
2 — Ankara Hukuk Fakülte- : si büyük bif müessese idi.
3 — Ankara Hukuk Fakülte- i sinin açılışında duyduğu saade- i ti Atatürlç. hİG bir teşebbüste ı duymamıştı.
Bu üç hükümden ilk ikisini, ' Atatürk'ü dinlerken hemen anlamış ve kabul etmiştim:
Ankara Hukuk Fakültesi 1 Cumhuriyetin'müeyyidesi ola- 1 çaktı. Buna inanıyordu. 1
Ankara Hukuk Fakültesi bü 1 yük bir müessese idi. Buna da 1 inanmış, kanmış bulunuyor - 1 dum. Bunu da anlamıştım.
x Fakatf Atatürk’ün Ankara 1 Hukuk Fakültesini açarken duy : duğu sadeti hiç bir teşebbüste ' duymamasının ^sebebini o zaman anlamamıştım. ‘
Ney(e g'iziiyçyim? Ben de An- 1 kara Hukuk fakültesinin açıl- ‘ masına çok sevindim. Fakat 30 Ağustos Zaferi, 9 Eylûl’de Türk ı askerlerinin İzmire girişleri ve c nihayet vatanın kurtarılması, s hilâfetin kaldırılması, Cumhuriyetin ilânı beni daha çok sevindirmişti.
Atatürk neden Ankara Hu- 1 kuk Fakültesinin açılışına, baş 1 kumandanlık zaferinden, vata- ç nın kurtuluşundan, saltanat ve 1 hilfetin kaldırılmasından, Cum 1

Prof. Süheyp Derbil
huriyetin ilânından daha çok sevinmişti?
Bunu anlamağa çalıştım ve bir kaç ipucu buldum. Bulduğum ip uçlarından bir tanesini açıklamağa çalışacağım.
şeklini almı şve gerek öğretim üyelerine ve gerek yardımcılarına her türlü çalışma imkânım sağlamış bulunmaktadır. Bugün Fakültemize intisap etmiş veya edecek olan genç arkadaşlara artık yapılacak bir tek şey kal nnştır: ciddiyetle çalışmak, gayretlerinin neticelerini sabırla beklemek ve eserlerini daima bütün ilim düDyasmda mutebeı olan objektif ölçülerle takdir edilebilecek bir şekilde hazırlamak. Zira artık Hukuk Fakültemizin, ne kendi mezunlarının kailtesi, ne de verdikleri eserlerin değeri bakımından bütün dünyaca kabul edilmiş olan kıymet ve takdir ölçülerinden gayrî «kendisine göre» bir miyar kullanabilmek hakkı kalmamıştır, zira artık hiç bir mezareti yoktur. Fakültemiz manevi mahsullerini, tabir caizse, bü ün bir ilim dünyasının pazarına \c bu dünyanın kıymetleriyle ölçülmek üzere arzetmek mecburiyetindedir ve artık bunu temin imkânlarına da sahiptir.
Ord. Prof. Dr. E- Hırs
irinci Dünya Harbi sıralarında Bismarck’ın hatıralarını okuyordum. «Pensâes et Sonvenirs» başlığiyle Fran-sızcaya çevrilen bu eserde Bis-marek meşhur Berlin kongresini de anlatıyordu. Berlin kongresi sona ermiş, Berlin andlaş ması imzalanmış; kongreye iştirak eden Osmânlı murahhasları Bismarck’a bir veda ziyareti yapmışlar. Bu veda ziyaretinde Bismarck murahhaslarımıza şöyle söylemiş: «İmzalanan aftdlaşma Osmanlı Devletine elli yıllık bir barış devresi sağlamıştır. Bu barış dev resinden faydalanarak gerekli hamleleri yaparsanız memleketinizi bir d^ha böyle felâketlere uğramaktan kurtarmış olursunuz. Fakat sizde bu kabiliyeti görmüyorum» demiş.
Bismarck’ın murahhaslarımıza söylediği bu saygısız sözle-rjne (o şırada fena halde kızmış, öfkelenmiştim.
Cumhuriyet devrinde Bismarck’a hak vermeğe başla -dım: «Acı söylemiş ama doğru söylemiş» hükmüne ulaştım.
Lozan andlaşmasından sonra sağladığımız gelişmeleri ve inkılpları, Berlin and-laşmasmın ardı sıra ele alıp ger çekleştirmiş olsaydık; birbirini 'kovalayan bütün millî felâketlerin arkasını o zaman almış
CBK IHII2 KAILBK
yordu.. Kış inişti. Hava adamakıllı sertti.I Daha sararmış yapraklar yer-l lerden kalkmadan, ağaçların] kuru dallarına buzlar asılmıştı/
Gülşen el işleri yapıyor. Yabancı dile çalışıyor, mutfağa girerek yemeğe yardım ediyor, bazan piyano çalıyor.. Böylece gününü doldurmağa çalışıyordu. Yalnız; nerede bulunsa, ne yapsa, gözleri sık sık uzaklara dalardı.
Uzaklar... Küçükken o uzak larda neler tahayyül etmezdi ki.. Orası esrar dolu bir memleketti. Hoş ve güzel namına ne varsa hepsi orada mevcuttu. Uzaklar.. Gülşenin hayatında şimdiye kadar çok yer tutmuştu.. Nerede hareket halinde bir şey görse, hep uzaklara giderler, ne zaman yeni bir elbise giyse, bebeğini süslese ikisi elele tutuşur, uzaklara
Nakleden: Ş. TAYLAN gitmeğe hazırlanırlardı.. Tabi-atte rastlanmıyan ve ancak ı
rüyalarda gördüğümüz canh parlak yeşillikler vardı orada-Tatlı ’ meyvalar, görülmedik o- i
yuncaklar, en süslü insanlar hep orada idi.. «Büyüyünce ne |
yapacaksın!» diyenlere, Gülşen ,
hep «Uzaklara gideceğim..» diye cevap verirdi... Nasıl gi- |
deceksin?» derlerse «Trene bi- ;
neceğim.. Vapura bineceğim.. |
Tayyareye bineceğim., öyle gi ]
deccğini-» derdi. ]
Şimdi oralara varpıak için tren gibi, vapur gibi bir vasıta olmadığını anlıyordu. İnsanın bakışları biraz dalıp gitti ; mi, kendini o harikulade âlem- 1 de buluveriyordu. j
İşte günler böylece geçip gi- ‘
diyor. Aynı birbirlerine benzi- -
yorlar.. Tıpkı Bcytullahı ziyarete giden hacılar gibi.. Üzer- t
leriııde aynı ehram, dudakla- 1
rında aynı dualar dökülüyor, )
Tefrika No. 18
harekctleri birbirinin eşi.. Yalnız hepsinin yaradılışları ayrı.. Ruhları gizli ve meçhul...
Günler de öyle geçip gidiyor işte..
Selim’le Gülüz’den uzakta bulunduğundan beri Gülşen, sükûna kavuşmıya başladı. Aşkının ümitsiz olduğuna o kadar kani, ve onu olduğu gibi, öylece kabul etmeğe öyle alıştı ki, artık içinde ne isyan, ne heyecan hiç bir şey, duymuyor.. Kalbi huzur içinde..

Seviye teyzenin kendine en yakın bulduğu ahbabı Afife hadımdı.. Ne yaşları ne yaşayışları birbirlerininkine uygun değildi.. Onları birbirlerine yaklaştıran musiki olmuştu.
Seviye teyze musikiden pek fazln bir şey anlamazdı. Gençliğinde onu da, her vakti halı yerinde olan bir evin kızına
olduğu gibi, bir ut hocası tutmuşlar, fakat bir müddet sonra hayatına Turgut eniştesi karışınca, fazla istidadı olmı-yan her genç kız gibi o da u-dunu bir tarafa koymuş, bir daha da eline almamıştı. Alaturka musikiyi severdi.. Garp musikisinin sihrine ancak Afife hanımı tanıdıktan sonra ermişti... Afife hanım Beethoven'in hayranı idi. Konserva-tuvardan mezundu. Harikulade piyano çalardı. Sık sık evinde toplantılar yapar ve misafirlerine musiki ziyafetleri çekmekten aldığı zevki başka hiç bir şeyden almazdı. Piyanosunun başına geç.i mi, artık dünyayı unutur, aşka gelmiş dervişler gibi, kendisinden geçer ve Beethoven'in bütün eserlerini adetâ dinî bir huşu içinde çalar, çalardı... Böylece ut minörden senfoni, mehtabın sonatı, yedinci senfoni birbirini takibederdi.
İdamdan 8 seneye
Bundan bir müddet önce, İsmail Ozbey isminde birisi, karısını zorla Dikmen'd : bir eve kapatarak bir kaç gün yanında alıkoyan Hakkı ve İsmail i-simlerindeki iki şahsı bıçaklamak suretiyle öldürmüştür. Bir müd-dettenberi Ağırceza Mahkemesinde yargılanmakta elan İsmail Ozbey dünkü dur şmasmda, mahkemenin verece/ i karara intizar eniğini söylem:: ve avukatı son müdafaasın yapmıştır.
Mahkeme, evvelâ I atîle ölüm cezası vermiş ve Af Kanununu ve tahriki göz önünd bulundurarak cezayı 8 seneyi indirmiştir. Ayrıca sanığın 3C lira mahkeme haranı ödemes’ le karar
olurduk. Bismarck’ın dediği gibi, 1878 den sonra bir daha tecavüze uğramaz bir daha harp etmek durumunda kalmazdık. Hattâ barış içinde genliğimizi ve bağımsızlığımızı sağlayabilirdik.
İşte Türk vatanın: felâketlerden, Türk hukukunu tecavüzlerden korumak için 1878 den sonra yapmadıklarımızı 1922 den sonra fazlasiyle yapmak zaruretinde idik. Bu bizim için bir ölüm, kalım dâvası idi. Ankara Hukuk Fakültesi, millet olarak varlığımızı vc gelişmemizi sağiıyacak en rr.ühim tedbirlerden biri idi. Bunun için Atatürk hayatının ı.ı büyük saadetini duymuştu.
Partim, dikkat!
Nuri Demirağ bir parti kurmuştu. Neydi onun adı? İşte o hiç de fena bir parti değildi. Demirağ gibi kalûbelâdan beri tara, mâansiyle saf olan bir liderleri vardı. İyi kalbli, mem-lekctsever ve zorbalık devrinden nefret eder üyeleri vardı. Kebaplık kuzuları, ayranlık yoğurtları, salatalık marulları ve tadımlık irmik helvaları bile vardı. Belki şu veya bu cihetten zayıftı. Fakat muhakkak olan nokta, memlekete az çok hizmet edebileceği idi. Ne yazık ki C.H.P. nin başına musallat olanlar tarafından öldürüldü! Nasıl öldürüldü? Bu gibi işlerin mütehassısları için bundan kolay ne vardı ki? (Serbest Fırka) koçunu boğaz-liyanlar Demirağ kuzularını haydi haydi şişlerlerdi. Kasapları gönüllü hafiyeler oldu.
Evet büyük efendilerin kendilerine mahsus gi?li hafiyeleri, gönüllü casusları, satın alınmış veya kiralanmış birtakım ha-zelcsi vardı. İşte onları «sureti haktan» ve muhalif (!) göstererek partiye soktu, üye yazdırdı, makinesini işletti, ve.. Parti şehit oldu!
Diğer ufak tefek kurulmuş partileri de böylece ucuza, bedavaya kurban ettiler.
Bize diş geçiremiyeceklerini anlayınca plânı değiştirdiler. Bu seefr de yandan parçalamayı kurdular. Fakat yanbşhkla bize lâzım olmıyan uzuvları bıçaklayıp budadılar. Bu da neticesiz çıktı. Yani dedikleri oldu amma istedikleri olmadı. Dar, buruşuk ve hasis düşünceli oldukları için rahmetli büyük mareşal ile D.P. nin arasını bozmıya çalışmaktan büyük fayda umdular. Aradılar taradılar. Merhum eskiden tanıdığı birisine büyük bir kalp iyiliği ile itimat ediyordu. Halbuki o emekli onların tutulmuş bir1 hafiyesi idi! Onu saldırdıktı1, plânlanmış, hazırlanmış tezvirlerle ara bozmıya uğraştılar. Bunda da yalnayak ve başkabak kaldılar.
Artık iş işten geçmiş ve kınalı post elden gitmişti. (11 Mayıs 1950».
Bugünkü cascavlak durumda s*on bir hamle plânlarını kargalar bana haber verdi.
Bu habere göre şimdi eski sınanmış fedailerini, gözüpek serden geçtiklerini, melâikei kerimi makiyajı yapmış fitne-fucurlarını aramıza sokraıya ve D.P. çelik kalesini içinden çökerlnıiye teşebbüs edeceklermiş! Partim dikkatlidir. Böyle-lere karşı fazla dikkatli olmasını istemek lüzumsuzdur.
Benim asıl rica ve tavsiye etmek istediğini ince ve şiddetli dikkat (bu gibileri partiye tavsiye etmek) gafletinde bulunacaklara karşıdır. Sırf bunun için partim, dikkat! di-
Aka GÜNDÜZ
Ve naşı lbir müslün.ın mcvlû-dü tekrar tekrar dinier de ona bir türlü doyamazsa, Afife hanım da, muntazaman toplanan şu üç beş kişi de, onun piyanosundan bıkmıyor, usanmıyor, her parça baştan çalındıkça onda başka bir yenilik keşfediyordu.
Seviye teyze belki bu musikiden, san’at bakımından pek fazla bir şey anlamıyordu. Fakat onu öylesine içinde duyuyor, onu öyle şuurlu bir heyecanla, derin ve gerçek bir şevki tabii ile hissediyordu ki, garp musikisinin içinde yetişmiş, küçükten beri sıkı bir müzik terbiyesi almış gibi, onda-ki temiz güzelliği, içli mânayı kavrıyabiliyor, ondtıki üslup ve ahenk inceliğini takdir ediyordu.
Şu kuru ve sert görünüşlü kadın bütün ömrü boyunca hiç bir şeyden hiç kimseye şikâyet etmiş değildi. Dış tesirleri duymıyan kapkara bir man toya bürünür gibi, kendi gam ve kasavetinin içine gömülmüş, içinde kabaran isyanları, mücadeleleri dışarıya göstermemiş, bütün varlığını sarsan fırtınaları koptuğu yerde bastırmıştı. Beethoven’in musikisinde kendi kendini buluyor,
(Devam edecek)
İki aile birbirine girdi
Düo, Yenidoğanda bir dükkân tamiri yüzünden iki aile birbirine girmiştir.
Fatma Emener isminde bir kadın dükkânım tamir için belediyeden ruhsatiye almış ve lüzumlu tamirata başlamıştır.
Bunun üzerine dükkânın kendilerine ait olduğunu iddia eden Ömer Korazan ailesi işe müdahale etmemek istemiş ve taraflar sille tokat birbirlerine girmişlerdir-
Bu arada Fatma Emener, başına büyükçe bir kiremit vurulmak suretiyle yaralanmıştır. Kav gacrfar, hazırlanan evrakla beraber suçüstü mahkemesine sev-kedilmiştir.
Göçmenlere yardım
Yüksek Mimarlar Birliği tarafından bu yıl verilecek Güzel Sanatlar balosunun hasılatının Bulgaristandan gelen göçmenlere tahsis edilmesine karar ve. rilmistir. Bu maksatla birlikte bîr komite kurularak çalışmalara başlanmıştır.
16 Şubatta yapılacan o'on bu balonun evvelkilerden deha iyi olacağı tahmin edilmektedir.
TAKVİM
^Pazartesi — 6 11/1950 !
Hicrî: 1370 — Muharrem 25
Rumî: 1366 — Ekim 24 ı
öğîe'
İkindi Akvam
6.1
NÖBETÇİ ECZAHANELER Merkez, Sağlık, Ismetpaşa
6/11/1950
ZAFER
Sayfa ı 3
DışPolitikg
Birleşmiş - Milletler Genel kurulunda
Ispanya hakkında karar
Birleşmiş - Milletler Genel Kurulu, İspanya hakkında yeni bir karar almış bulunmaktadır. Genel Kurul 10 muhalif ve 10 müstenkif oya karşı 38 oyla, 1946 da bu memleket hakkında verilmiş olan kararın bir maddesini kaldırarak, teşkilât üyesi devletlerin Franco hükümetiyle normal diplomatik münasebetler tesisinde serbest olduklarını ka bul etmiştir. Muhalif oy verer ler arasında Sovyet blokunda başka İsrail ve Yugoslavya, müstenkif kalan devletler safında ise İngiltere ve Fransa dikkati çekmektedir.
Ispanya hakkındaki karar kaldırıldı
Birleşmiş Milletler e Üye devletler General Franco nezdine elçi gönderebilecekler
Bundan başka, Ispanya’nın Birleşmiş - Milletler teşkilâtı ö-zel teşekküllerine iştirak edebileceği de yine Genel Kurul tarafından karar altına alınmış bulunmaktadır.
İspanya hakkında Genel Kurulun 946 ocak tarihli kararında üye devletlerin Franco hükümeti nezdine büyükelçi veya elçi göndermemeleri ve mevcut elçileri geri çekmeleri tasrih olunmakta idi. Buna sebep olarak, Franco İspanyasının, yabancı bir devlet veya devletler yardımiyle kurulmuş bir diktatörlükle idare olunması ve rejimin halk iradesini temsil etmemesi gösterilmekte idi.
yarışlarını
General Franco ve eşi Madrıt Hipodromunda seyreder terken
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir!..
i İktidarı kaybettiklerinden ötürü, itidallerine de sahip o- ; ; lamıyan bugünkü muhalefetin, üzerine aldığı vazifeyi başa- ) ; ramadığı, hükümeti tenkit namı altında bir takım bozgun- ■ ' cu edâ taşıyan fikirler yayınlandığı hepimizin malûmudur.
; Sayın Cumhurbaşkanımız da, Meclisin açılışında iradetti- ' i ği nutukta bunu belirtmişti. Muhalefet basınında fırtınalar ; 1 koparan ve türlü tezviratın ortaya atılmasına sebep otan ; ; Başbakan Yardımcısı Samet Agaoğlu'nun son beyanatı bu i nutkun aşağı yukarı açıklanmasından başka bir şey değildir. ; öyle olduğu halde, bu beyanatı «muhalefet bir türlü haz- ;
; medemiyor!» şeklinde tefsir etmek çok yersiz bir düşünce- i i dir. ;
Hele bu beyanatı tehdit mânasına almak büsbütün abes ;
: bir şeydir.
Bu olsa olsa, yolunu şaşırmış ve iktidar hırsı ile her şeyi ; yapmıya kadir bir hal takınmış bir takım bedbahtları ; : ikaz etmek ve her şeyden evvel bu toprağa hizmetin esns ol- t duğunu anlatmak için bir ihtardır.
Bilindiği gibi, nasihat çok iyi bir şeydir, bu sebeple mu- i halefet yapıyoruz zannında olanların bu beyanata kızma- i lan değil, memnun olmaları iktiza eder.
Hikmet YAZÎCIOĞLU i

Dünya Basınından Hulâsalar
Ankaradan Kore’ye
Genel Kurul kararının, Ispanya’daki Franco rejimini sarsmak veya kuvvetlendirmek bakımından yaptığı tesir dört seneden beri münakaşa edilmektedir. Bir çok müşahitlere göre, bu karar, Franco’nun itibarını haleldar etmek şöyle dursun, bilâkis, mağ-rûr İspanyolları, devlet ve hükümet şefi etrafında daha sıkı bir surette toplanmıya ve birbirlerine bağlanmıya sevkederek İspanyol diktatörünün iktidar şanslarını çoğaltmıştır. Diğer bir noktai nazara göre, İspanyollar, her şeye rağmen Franco’dan memnundurlar, çünkü o düşecek olursa, dahilî harbin bütün felâket ve musibetiyle başgöstere-ceğinden korkmaktadırlar. Nihayet, bir kısım müşahitler de, Sovyet Rusya’ya yapılan muamele ile İspanya hakkında reva görülen hakaret arasındaki farkı belirterek, Birleşmiş - Milletler kararının daha doğrusu bu kararda ısrar etmenin isabetsizliği üzerinde durmakta idiler.
Londra Radyosu, 5 (Basın -Yayın) — Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, üye memleketlerin Franko İspanyasına siyasî mümessiller yollamasını meneden kararın değiştirilmesi hakkındaki müzakereleri dün akşam sona erdirerek teklifi reye koymuş ve _Genel Kurul 10 aleyhte ve 10 müstenkif oya karşı 38 oyla âza memleketlerin Franko İspanyasına elçi yollıyabilmesine karar vermiştir. Aleyhte oy veren memleketler Rusya '-e peykleri ile
Guatemala, İsrail, Meksika U-ruguay ve Yugoslavya’dır. Müstenkifler arasında İngiltere, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan vardır.
Genel Kurulda bundan sonra İspanya’nın Birleşmiş Milletlerin özel komitelerine mümessil göndermesi meselesi reye konulmuş ve 10 aleyhte, 11 müstenkif reye karşı 39 reyle İspanya’nın Birleşmiş Milletlerin özel komitelerine kabul edilmesine karar verilmiştir.
Sovyet teklifleri
Yugoslav takriri
Daha çok, Güney Amerika memleketlerinde başgösteren İspanya lehindeki bu cereyan, nihayet geçen nisan ayında ilk müşahhas semeresini vermiş ve Brezilya, Birleşmiş - Milletler üyesi olduğu halde, Genel Kurul kararma rağmen, İspanya’ya bir büyükelçi göndereceğini ilân etmiştir.
Buna muvazi olarak, Amerika-da da, başta Kongre üyesi Mac Carran olmak üzere, İspanya lehinde bir kampanya açılmış ve Beynelmilel Bankadan, Franco hükümetine 60 milyon dolar kadar bir kredi temin olunmuştur. Bu yarı resmî müzaheret yanında, Amerikan, Fransız ve İngiliz hükümetlerinin Franco İspanyası ile daha çok ilgilenmiye başladıkları ve bu rejim hakkın-daki görüşlerini — bilhassa Avrupa savunması bakımından — değiştirmek temayülünü gösterdikleri müşahede edilmiştir. Lâkin üç büyük devlet idarecileri de, seçim mülâhazasiyle, bu hususta resen harekete geçmiyerek, diğer devletlerin teşebbüste bulunmalarını beklemişlerdir. Filhakika, bugünkü ahvâl ve şerait dahilinde, batılı büyük demokrasiler için, Franco meselesi, her şeyden evvel bir seçim meselesi olmuştur. Çünkü üç memlekette de, hükümetler, Franoc’yu iste-miyen bir kaç milyon işçinin oy puslası üzerine kurulmuş bulunmaktadır. İspanya hakkında, Genel Kurul tarafından, alınan kararda Amerika’nın önayak olma-
Vaşington Rus teklifini müsait karşılamadı
Vaşington, 5 (a.a.) —
kaynaklardan edinilen malûmata nazaran Birleşik Amerika’nın tek hükümetin idaresi altında AJman yanın birleştirilmesi yolunda 4 lü bir konferans teklif eden Sovyet notasını reddetmesi beklenebilir.
Bilindiği gibi bu nota, Mosko-vadaki Birleşik Amerika, Ingiltere ve Fransa büyük elçilerine tevdi edilmişti.
Bu hususta Birleşik Amerika resmî çevreleri Acheson’un Prag beyanatı hakkında ileri sürdüğü şiddetli tenkidlere dayanmakladırlar-
Filhakika dışişleri bakam, şu tebliğin, barış için umumî mahiyette beyanat yapmak değil fakat sulhçu arzularının müşah has delillerini vermek sahasında yeni bir unsur ilâve etmiş olmadığım bildirmişti.
İyi
Ote yandan bazı yüksek A* merikan şahsiyetlerinin özel mahiyette belirttiklerine göre, A-merikan hükümeti, doğu Alman-ycJa Sovyet müsaadesi ile ve Sovyet himayesi altında askerî mahiyeti haiz birlikler mevcut oldukça Rus notasını nazarı itibara alamaz.
Bu şartlar dahilinde, Vaşing-ton’un Rus notasını batı Avrupa müşterek müdafaa plânının hazırlanmasına gayri müsait bir hava yaratmak gayesini güden bir propaganda manevrası gibi telci ki edeceği söylenebilir.
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Faiin Fuad
Basıldığı yer: ,
Güneş Matbaan — Ankara
yışının ve Fransa ile İngiltere-nin müstenkif kalmalarının bir sebebi de budur.
Franco İspanyası, hâdisatın zoriyle şimdi, Birleşmiş - Milletlere yaklaşmış bulunmaktadır. Memleketin, bilhassa Atlantik savunması ve melhuz bir Akdeniz paktı bakımından arzettiği coğrafî ve askerî ehemmiyet ve içinde bulunduğu bozuk iktisadi durumun her an sağcı bir diktatörlükten müfrit solcu bir rejime atlayıvermedi ihtimal ve tehlikesi ve nihayet batılı demokrasilerin, Sovyet politikası karşısında biraz daha seyyal bir hal alan siyasetleri bugünkü durumu yaratmış bulunmaktadır.
Mücahit TOPALAK
Sulhun korunması için otomatik garanti isteniyor
Londra Radyosu, 5 (Basın -Yayın) — Harp vukuunda mütecavize yapılacak muamele hakkında Yugoslavya tarafından ha zırlanan karar sureti, dün Birleşmiş Milletler siyasi komitesinde müzakere edilmiştir- Yugoslav teklifine göre, üye devletler mu hasamat başladıktan sonra 24 saat zarfında ateşi keseceklerini, askerlerini geri çekeceklerini ve Birleşmiş Milletler harekete geçinceye kadar bir mütareke imzalıyacaklanm taahhüt edeceklerdir.
Yugoslav Dışişleri Bakam Kar-dalj’in söylediğine göre, bu ö-tomalik garanti, barışı müdafaa maskesi altında tecavüze geçilmesine kısmen mani olacaktır.
Siyasi komitede müzakereler bunun üzerine başka güne bırakılmıştır-
Amerikan ve Rus hava kuvvetleri Brazzaville Radyosu, (Basın -Yayın) — Amerikan Havacılık Bakam dün verdiği bir demeçle, Amerikanın dünyanın en kud. retli stratejik hava kuvvetine şa-hip olduğunu ve Amerikan hükümetinin bu kuvveti daha da geliştirmek azminde bulunduğunu söyledikten sonra, bu gün Amerikanın 20.800 uçağa sahip ol doğunu, Rusların ise 14.000 harp uçağı bulunduğunu açıklamıştır.
Hindiçinicle komünist tazyiki artıyor
Londra Radyosu, 5 (Basın Yayın) — Hindi Çini'de Vistmin a-silerinin kızıl nehir etrafındaki tazyikleri artmakta ve Hannoy şehrine istinöt eden Fransız mü* dafaa hattına karşı şimdi yeni bir thedit eglişmektedir. Tahmin edildiğine göre komünist asilerin bu bölgede iyi talim görmüş ve teçiz edilmiş 20-000 askerleri vardır.
Ingiliz basını:
Bu sabahki Ingiliz gazetelerinin bir çoğu, Sovyetler Birliğinin dört büyük devlet arasında Almanya meselesi hakkında yeni bir konferans akdetmeleri teklifini ele almaktadır.
Muhafazakâr Sunday Express şöyle demektedir:
«Sovyetler Birliği şimdiye kadar bu konuda bir anlaşmaya varılmasına mani olmuştur. Simdi ise teşebbüs batı devletlerine geçmekte olduğundan Sovyetler Birliği siyasetini değiştirmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple, eskden hayal sukutuna uğramış olmaları, Sovyetler Birliği ile yeni bir konuşmaya girmek bahsinde batılı devletlerin cesaretini kırmamalıdır.»
News of the World bu konuda şunları yazıyor:
«Komünistler Uzak Doğu'daki harekâttan vazgeçmedikçe- herhangi bir barış konferansına teşebbüs edilmemelidir. Avrupa’da banş teklif edenler Uzak Doğu'-da harp açmaktadırlar. En kuvvetli barış garantisi, batı devletlerinin teşebbüse karşı koymala n için çok kuvvetli olmaları ve azimkâıflık göstermeleridir.»
Sol cenah gazetelerinden Fep-lo ise, komünist Çin’in Kore harekâtına katışmasını ele alarak:
«Birdenbire Birleşmiş Milletlerle harbe girmek tehlikesini göze alan komünist Çin'in gayelerini
bilmek faydalı olacaktır.
Bizim kanaatimizce, Çin’in bu karan, Moskova ile Peking arasında varılan yeni bir anlaşmanın neticesidir- Fakat hal böyle bile olsa Moskova bundan ne kazanacaktır ?» diyor.
Sunday Times gazetesinde tanınmış tefsirci Spectatör aynı konuda şunları kaydediyor;
Acaba Çin, Tibeti istilâ etmek le ne düşünüyor. Buna verilecek cevap şu olabilir: Evvelâ bu suretle Kuzey Korelilerin mağlûbiyetlerinin acısını çıkarmış, son ra da, dünya stratejisi bakımından Rusya’nın arzusunu yerine getirmiş olacaklardır. Filvaki Tibet, Hindistan’a hücum edecek uçaklara bir üs teşkil edebilir. Sovyetler Birliği, artık Ingiliz ordusunun himayesinde bulunmayan Hindistan'a iki sebeple sahip olmak niyetini güdebilir: Evvelâ Hindistan Başbakanı Pan-dit Nehru, barış siyasetinde Çinin işbirliğini sağlamağa çalışmıştır- Sonra da Rusya, Basra körfezine çıkmak ve İran’ın petrol kuyularım ele geçirmek arzusundadır- Sovyetler Birliği Batı devletlerinden Hindistan'daki koymalarım arzu etmiyor. Bina-bir üstün bu gayelere karşı enaleyh. Hindistan ile Pakista-mn batı devletlerine böyle bir üs temin etmelrin mani olmağa açlışaçakhr.»
(Baş tarafı 1 i cinslerden başka dişi Merinos koyunlarınm beheri 4 lira iken 6 lira üzerinden krediye bağladık. Böylece küçük sürü sahiplerinin kredisi 800 liradan 1200 lira, ya, orta sürü sahiplerinin kredisi: 3000 den 4500 e yükseltilmiş oldu. Büyük sürüye sahip kim selerin aldıkları kredi miktarı o-lan 6000 lira, böylece bırakıldı. Çünkü büyük sürü sahiplerinin pek o kadar paraya ihtiyaçları olmuyor. Her zaman olduğu gibi yardımda, daha çok ihtyacı olanları ön plânda tutuyoruz. Kıvırcık koyun ve koç da tek koyunun fiyatım 3 lira artırdık. Bu suretle küçük sürü sahiplerinin kredileri: 600 lirdan 1200 liraya, orta sürü sahiplerininki: 3000 liradan 4500 liraya ve büyük sürü sahiplerininki de 4000 den 6000 liraya çıkarılmış oldu-
taraftan ıslahı nat kanuhu gereğince, Bakanlığı tarafından yetiştiricilik belgesi almış olan yetiştiricilere yukarda miktarlarım söylediğim kredi hadleri % 50 nis-betinde artırılabilecektir. Yani yetiştiricilik belgesini haiz olan bu eşhas, belgesi olmayan sürü sahibinin aldığı paranın üstüne yansı kadar eklenerek kredisi daha çok artırılmış oluyor.
Yurdumuzun pek mahdud bir bölgesinde yetiştirilmekte olan Sakız koyunları için rağbet ve yetiştirilmesinin arttırılmasına teşvik maksadı ile yine kredi evrmeyi kararlaştırdık. Bu cins hayvan sahiplerine sahip oldukları hayvan adedi gözetilmeksizin hayvan başına 20 lira ve şahıs haddi kredisi olan 1005 lira dahilinde kredi sağlanması işini karar altına aldık-
Büyük baş hayvanlara gelince, Montafon inek, yarım kan olanlardan Çavdır ve Zavut cinsine eskiden bir baş hayvana 60 lira veriyorduk, bu miktar 100 liraya yükseltildi. Küçük sürü sahiplerinin kredisi: 1000 lira oldu, orta sürü sahiplerininki: 5000 lira ve büyük sürü sahiplerininki de: 8000 liraya çıktı. Eski sürü fiat-ları ile yeni fiatlar rasındaki fark küçük sürüde 500 lira, orta sürüde 3500, büyük sürüde de 5000 liıadır.
Yerli manda, İnek cinslerinde tek ba$ 60 lira olmak üzere küçük sürü: 500 lira, orta sürü sahibi 3000 lira, büyük sürü sahipleri de: 4 er bin liralık krediye sahip oldular.
İlgi at meraları sahipleri de bu yardımlı krediden istifade ede cek. Bunlardan başka kısraklara ve 3 yaşım doldurmuş tay cinslerinden tek başa 100 lira, küçük sürüye 100 lira, orta sürüye 5000 lira, büyük sürü sahiplerine de 6000 ilralık kredi sağlandı-
Memleketimizin dış piyasalarda çok alıcı temin eden gül yağı ve gül suyu sanayiini ve gül yetiştiriciliğini korumak için de kredi tahsis ettik. Bilassa Uluborlu, İsparta, Keçiborlu bölgelerinde başlıca istihsal mevzuunu te; kil eden gülcülüğün inkişafı bakımından gül bahçesi tesis eJe-cek müstahsile beher dekar başına 335 lira hesabı ile 5 dekar bahçe için 1675 lira şahıs hesabı haddi dahilinde bankamız kredi açacaktır.
Hayvan yetiştiricileri kredisi ve gül teşvik kredisi için yapılacak ikrazat kredisinin verilmesi Ziraat Bankası teşkilâtlarına tamim ettik.»
Ücretli hafta tatili tasarısı
Uzun zamandanberi üzerinde çalışılmakta olan ücretli hafta tatili kanun tasarısının alâkalı marnlanarak Çalışma Bakanlığının tasvibine arzedilmiştir.
(Baş tarafı 1 inci de) dolu.. Bunlar ayni zamanda insancıl. Kaçmıyorlar. însanlar göllerin bu süslerini kıskançlıkla muhafaza ediyorlar... Bol güneş ve bol suyun bir araya geldiği bu muhitte tabiat o kadar zengin ki sıcak keyfinizi boz-masa cennet denilen yerde bulunduğunuzu sanırsınız... Hattâ pek yakındaki Adem tepesine inen Adem aleyhüsselâm bile her halde burayı cennete tercih etmiştir sanırsınız.
Şoför bizi şehrin banliyösüne çıkardı. Burada muazzam bir park var. Sanki şehrin bu ka-içinde parka lüzum varmış gibi ■Viktorya Park, veya «Viktor-ya Garden. denilen bu muazzam paık her halde sunî güzelliğin mümessili olacak...
Muhtelif parsellerde rengârenk kanallarla ssülenmiş kısımları geçtikten sonra hayvanat bahçesi, bilhassa uçan hayvanlar kısmı fevkalâde... Buraları gördükten sonra bizim Çiftlikteki hayvanat bahçesinin biçareliğine acırsınız. Parkın bir tarafında bizim Demiryolları Genel Müdürlüğü binası kadar bir binada Islâm eserleri müzesi var. Maalesef Cuma tatili olduğu için kapalı.. Ancak bahçesini gezebildik... Bahçe bir çok emprimelerin serildiği bir meydanı andırıyor, ismini bilmediğim renkler.. Kırmızı ve ince kumdan yolların birbirinden ayırdığı bu tarhlar muhakkak ki Islâm zevkinin de şaheserlerinden biri. Hint Masalı, Bin bir gece mutlaka buralarda cereyan etmiştir.
Bahçeyi, havuzcukları bu kadar güzel tanzim edebilen zevkin, binanın içinde ne cünbüşler yarattığını görmediğimize üzülerek ayrıldık buradan... ve şoförden bizi evvelâ eski çarşıya götürmesini rica ettik.. Eski çarşı tamamen bizim Anadolu dükkânlarına benziyor. Aralarına modern küçük dükkânların da sıkıştığı bu çarşı aşağı yukarı bizim kenar çarşılar gibi.. Kiremitleri bile alaturka...
Sergi, pazar yerleri bizim ser giler gibi... Arada bir fark var. Burada tezgâh yok.. Sepetler vesaire yerlerde, satıcılar da yerde oturuyor. Çarşıda arada bir hanlar da var. Öküz arabalarını buralara çekiyorlar. Tek ve çift öküzlü kağınılar dolaşıyor. Yalnız bizimki gibi saz çatarak yürünüyorlar. Tekerlekler at arabası tekerleğinin daha kabası olduğundan gürültüleri yok.Diğer tertibat ayni, bir de üstleri örtülü... Bu arabaların niçin hâlâ kullanıldığını sormayın. Çünkü arazi kısmen âmilidir. Ve ancak bu arabalar iş görebilirler. Öküzler bizimkiler gibi kısmen küçük yapıda fakat pek toplu ve doyumlu hayvanlar...
Modern çarşı bizim Anafarta-lar veya Beyoğlu çarşısından da güzel... Burada muazzam apartmanlar, ticaret hanları, borsa ve sair binalar var. Bu binaların ekserisi Müblümanla-ra ait...
Şehrin en zengini Abdullah Elgafur isminde bir müslüman.. Kasrülabdullah denilen sarayı —ki Ingilizler Pale Abdullah— diyorlar. Bizim Beylerbeyi sarayı kadar var. Kendisi İngiltere-de olmasa idi ziyaret edecektik.. Oğullarını Oksforda tahsile götürmüş. Nihayet dolaşarak deniz kenarında Lir iuiistik o-tele gittik. Sahilden 100 metro kadar açıkta küçük kayalardan adacıkların süslediği bu otel cidden turistik... Hint Okyanusunu atabildiğine seyrettik. Limana giren ve çıkan bütün gemiler bu otelin önünden geçmeğe mecburdurlar. Karşıdan a-ğaçların içinde pek görünmiyan bu otel pek muazzam v tazanıdıı*. Otelin sağ ve hilleıi Okyanus dalgalar sırlarca döğdüğü hırçın çın kayacıklarla dolu.. Ve sanki deniz suyunda yetişen dallar ve yapraklarla sarılı.. Denizden buralarının kayalık olduğu pek belli olmıyor. insan ağaçların denizin içinden çıktığını zannediyor. Fışkıran ve fışkırtan bi
da hemen her şey var. Bilhassa inci ve elmas pek mebzul... Postaya geçtik.. Bizim yeni postahanenin yarış kadar. Derhal dar güzel ve esatiri manzaraları bozdular paralarımızı ve Mısırdan uçak postasının yarı fiyatına Türkiyeye mektup aldılar.
Buradan çıktık. Biraz yayan yürüyerek limana doğru hareket ettik. Postahanenin karşısında mükellef bir valii umumi binası var. Burada her dominyonda olduğu gibi bir İngiliz genel vali oturmuş.. Daha evvel (Senato) binasını görmüştük.. Pek güzel ve pek muhteşem.. Yayan yürürken nazarı dikkatimi bir şey çekti: Burada hemen herkes yalınayak yürüyordu. Bu arada bir keşif de yaptım. Genç lerin ayak parmakları birbirine çok yakın, ihtiyarlarınki pek açılmış., ve tabiî genişliğin iki misline varmış.
Bir müddet daha kalsa insan bu ayak vasıtasiyle yaşları aşağı yukarı anlayabilecek.. Ve zan nederim burada kadınlar pek o-kadar yaşlarını .saklayamazlar.. Veya genç kalmak istiyenler çok az yürüyüp parmaklarını birbirine yanaşık tutarlar.
Kadın derken aklıma geldi. Bir de burada kadınla erkeği birbirinden ayırdetmek pek oka-dar kolay değil.. Yalnız çocukları belde ve yanda ise o muhakkak kadındır. Saç, göğüs, vücut vesaire ile ayırdedilmele-ri pek mümkün değil...
Sokaklar kadınla dolmuştu. Şoföre sordum. Müslüman kadınlarından gayrisi çok geziyorlar. Bu yüzden ahlâk da bozuldu. Dedi. Hattâ kendisi (Hu-kadınla mantar sandal giyerlermiş. Ben şahsen bu kadar sıcakta ve asfalt üzerinde yalınayak gezebildikleri-ne hâlâ hayret ediyorum.
Limana geldik. Vapurumuzun biraz açığında bir Tankerleşi dikkatimi çekti. Bu gemi Japonların hava akınlarında yanmış... Zaten sahilde de yer yer bataryalar vardı. Demek buraya kadar nüfuz etmişler bu adamlar...
Singapur, Andaman, Birmanya ve Sumatra’ya kadar gelen Japonların burayı ele geçirmeleri pek tehlikeli olurdu.
Septe - Singapur zincirinin bir halkası otan Kolombo muhakkak ki İngiliz imparatorluğunun çok hassas yerlerinden birisi... Fakat Ingilizler burala-
rı şimdi zorla değil halkın ar-zusiyle elde tutuyorlar... Çünkü halk bir müddet için daha, bu şekli tercih ediyor..
isminde müslüman bir evlenmiş. Müslü-mutlaka ya fotin veya
Halk bizi, Mehmetler de halkı öğrenir öğrenmez vapurla rıhtımdaki kalabalık arasında çabucak dostluk başlamış. Geldiğimiz zaman hayret ettim. Birbirlerine sigara atıyorlar. Dualar ediyorlar. Satıcılar fiyatları derhal indirmişler... Sigaraların üzerindeki ay yıldızları öpenler mi ararsınız.. Başka kelime bilmediklerinden mütemadiyen Selâmünaleyküm diyenler mi... Burası âdeta bir mahşer olmuş.. Kelli felli adamlar arabanın etrafını sardılar... Komutandan halkın dileği var:
J — Buraya hiç olmazsa fahrî bir konsolos tayin edin.
2 — Radyolarınızı ve saatlerinizi bize iyice öğretin, dinleye-
Akşamın ataca karanlığında zümrüt gibi diyardan dualar ve selâmet teemnnileri arasında ayrldık ve Hind Okyanusuna daldık. Hava şimdiya kadar gör mediğimiz kadar sert, dalgalar adamakıllı büyük ve fakat bizim gemi de büyük, içindekiler hele...
Mehmet tutturdu Sarı Recebin Türküsünü, inliyor bu sahiller... Dalgaların gürültüsü a2 geliyor bu aratanlara.... Eğil
dalgalar eğil, üstünden aşam... Öyle ya... Yol almak için yalnız dağlar eğilmez ya.. Bazan Okyanuslar da eğilir., ve eğiliyor işte... Daha kimler eğilecek bu aratanlara...
Gece küpeşteye dayandım seyrediyordum. Tam bir buçuk saat ışıklar bitmedi. Şehir ta uzak lardan görünüyor. Ve ışıktan bir bulut gökyüzüne vuruyordu. Hele fenerler.. Ölü gibi değil, âdeta ışıldak gibi...
Saatlerce Cenuba doğru seyrettik, gece yarısından sonra en cenubu dolaşarak Şarka döndük ve 6 derece üzerinden tam So-matra şimalini hizaladık. Artık Hint Okyanusunun doğusuna geçmiştik.
Ve üç gün, üç gece bu rota ile gidecektik...
Sabahleyin erkenden uyandım. Gemide bir telâş var. 3. kaptan böbreğinin biraz altındaki taştan çok ıstırap çekiyor. Müdahale zarurî.. Operatör Yüzbaşı Rahmi Açacak..
Nihayet gemi Hint Okyanu-(Sonu 4 üncü sayfada)
Vapurun hareket zamanı yak İaşıyordu. Postalıaneye uğrayıp geriye dönmeye karar verdik. Postahanenin etrafında kuyumcu, antikacı ve sarraflar var. Karaborsa burada da faaliyette ve daha ziyade dolar üzerine...
Meselâ büyük doları küçük dolarlarla bozuyor, üste de bir iki dolar fazla veriyorlar. Bunun sebebini bir türlü anlıya-madım. Belki de Sterling deği-tirmeğe veya döviz işine bu daha iyi bir şey... Bu dükkânlar-
7.
Kitap Sa ) SöylUy
. 21.00 — Se reya Müzik). 21 luck Operaları 21.30 — Spor Hc
: gökten ya.
I doktor. 9 — Baş, ter. I. — Kedi, değnek.
ıukarıdan asagi: 1 —
— Fa. kelebek, akıl.
. 3 — Zıt. te 4 — Rlt, ta. ke 6 — Caz. ma. . paye 8 — Yir, se. iye, ke 10 — Dal, va
— Hab, Ht 12 — M
yabancı el gelir. Defa. e.
5 — İlâve, 6 — Te.
— inıey dağıtan, sar
ngel 9 — yılın 12 do , pislik, tersi: Birli 10 — içki.
11 — Ara yerde, muzır
12 — Teşbihin başı, ta.
İşçi. emin. 14 — ÜK. rblyeye alt 15 — Bir, başına bir harf gelirse dili peltek olur.
Dünkü Bulmacanın Halli:
Soldan sağa: 1 — Ar. becayiş, ka le 2 — Zayıf, bar 4 Catll.
ANKARA RADYOSU PAZARTESİ — 6,11/1950
7.28 — Açılış ve Pr. S. Ayan. 7.31 — Vals Paso Doble'ler (Pl.) 7. ler. 8.00 — Çeşitli Mel 8.25 — Günün Raporu. 8.30 — serleri (Pl.) 9.0(
12.28 — Açılıt
— S. Ayan. 12.
— Haberler. 13.
lan (Pl.) 13.30 — ögl
Soldan sağa:
— Genişlik, başa giyilir, cerl. hayvani gıda 2 — Ekmek, ada. Nısıf, bir harfin okunuşu 3 — yvan. damı ' ' ı.
— Üzüntü.
ISTANBUL RADYOSU PAZARTESİ 6/11 1950 12.57 — Açılış ve 13.00 — Haberler. 13.lt Hafif öftle MUziftl (Pl
Sayfa ı 4
ZAFER
6/11/1950
Evvelki gece İran Ataşemiliieri Kurmay Albay Hüseyin Siassi tarafından Büyük Elçilik binasında bir kokteyl verilmiştir. Toplantıda. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamui. ordu ileri gelenleri. Kordiplomatik, Basın - Yayın Umum Müdürü. ataşemiliierler. Amerikan Askeri Heyeti, basın mümessilleri olmak üzere seçkin bir davetli kitlesi hazır bulunmuş. Ataşemiliter ve sayın refikası misafirlerini ağırlamışlardır.
Bir gazetenin yalan haberi
(Başı 1 inci sayfada) le 200.000 lira ödendiği yolunda verilen haber katiyen doğru değildir. Ne sayın Başbakandan, ne de diğer bir hükümet makamından, ne bahsedilen nam altında, ne de diğer bir yoldan adı geçen müteahhide herhangi bir meblâğın tediyesi için hiç bir emir alınmamıştır. Bugün tâbi olduğumuz mevzuatın icapları tetkik edilirse; İktisadi Devlet Teşekküllerinin idare ve murakaba terzinin esasen böyle bir harekete de imkân bırakmadığı açıkça anlaşılır.
2) Hâdise hakkında izahata girişmeden evvel bir noktayı belirtmek isteriz:
Aşağıda görüleceği veçhile, tamamen hukukî sebeplere dayanan bir tediyeyi, birtakım politika mülâhazaları ile büsbütün başka bir mahiyette göstermeğe kalkışanların, bahis mevzuu muamelenin bir tara-Lnda kendi kanunlarına göre idare ve murakaba edilen bir İktisadî Devlet Teşekkülü olduğunu gözden uzak tutmaları elbetteki sebepsiz değildir. İktisadî Devlet Teşekkülü olarak kendi mevzuatı dahilinde İdare edilen müessesemizi politikaya âlet etmek gibi bir Eihniyet tezahürünü haklı olarak derin bir teessürle karşılamış bulunuyoruz.
3) Asıl meseleye gelince; Bankamız İstanbul’un kömür ihtiyacını karşılamak maksa-diyle 1949 senesinde Ağaçlı mıntakasındaki kömürlerin mü teahhit eliyle istihsaline teşebbüs etmiş bulunmaktadır. O zamanki programa göre 1949 ve 1950 iş devrelerinde ceman 228.000 ton kömür istihsal ve Ağaçlı’daki ocak stok yerinden Silâhtarağa’daki stok yerine nakledilmesi derpiş olunmuştu. Taşıma işi eksiltme yolu ile yapılan bir ihale ile Ziya-ettin Göktürk ve Ömer Derin firmasına verilmiştir. Yapılan mukavelenameye ekli şartnamenin 7 inci maddesi; mukavele ile tesbit edilen aylık nakliyat miktarlarına tekabül eden kömürün o ay içinde teslim edilememesi halinde Bankamızca müteahhide (Teşkilât, tesisat ve vasıtalarının atıl bırakılmasından doğacak zararını karşılamak gayesiyle) ton başına bir lira tazminat verilmesini, buna mukabil taşınacak miktarda kömür müteahhidin emrine âmade tutulduğu halde, taşınamadığı takdirde Bankamızın maruz kalacağı kayıpları karşılamak maksadiy-le,. müteahhitten ton başına 3 lira tazminat alınması esasını kabul ve vazetmiş bulunmaktadır.
Fakat, istihsal ve dekapaj müteahhidin istihsal faaliyetini idame ettirememesi ve muayyen zamanlarda, muayyen miktarda kömür istihsal edememiş olması yüzünden mukarrer taşıma programının tahakkukuna imkân kalmamıştır.
Bu durum nakliye ıhüteah-hidinde, mukavelesinin hükümlerine dayanarak Bankamızdan tazminat talebinde bulunmağa sevkeylemiştir.
İstihsal faaliyetinin fiilen durmuş olması dolayısiyle nakliye müteahhitlerine kömür temin edilememesi ve tazminat
talepleri muvacehesinde mesele müzakere mevzuu olmuş ve birinci defasında müteahhidin
geçen zaman için tazminat talebinden feragat etmesine mu-
men müteakip devrede de istihsal müteahhidinin istihsale devam edememesi, buna mukabil Bankamızın doğrudan doğruya işletme faaliyetine geçmek maksadiyle Amerikan kredisinden de faydalanarak sağladığı vasıta ve malzemenin memlekete gelmesinin ve montajının tahmin hilâfına gecikmiş bulunması işletmeyi tasarlanan zamanda istihsale baş-lıyamamak ızdırarında bırakmıştır.
Diğer taraftan yaz aylarında linyit kömürlerinin istihlâk sahasının daralması ve Ağaçlı kömürünün bünyesinin uzun müddet stok yapmağa müsait bulunmaması gibi sebepler bu kömürün istihal ve nakli islerinin ihtiyaç ve teknik zaruretlerle muvazi bir surette çok elâstikî bir faaliyet sistemine tâbi tutulmasını icap ettirmektedir- Bir yıllık tecrübeler bunu göstermektedir. Kezalik, son tetkiklere nazaran hiç değilse ilk seneler için yılda 50 - 60 bin ton civarında olabileceği anlaşılan istihsal ve satış vaziyeti, nakliye mukavelesinin daha 4 yıl ve muntazam bir programla devam ettirilmesi zaruretini ortaya koymuştur.
Halbuki, bir taraftan istihsalin satışla olan zarurî ilgisi, diğer taraftan kömürünü doğrudan doğ rüya işletme merkezinde satın almak istiyen büyük mütehlikle-rin arzulan ve bir takım müteşebbislerin daha şartlarla kömürü ayağına götürüp di teşebbüsleriyle gibi işletmemizin laylaştırmağa ve istihsali emniyet altı matuf olarak ileri sürdüğü sebep ler ve bütün bunların sağlıyaca-ğı verimli netiecler bankamızı, nakliye mukavelesinin tasfiyesi yolunda en uygun hal çaresini aramağa sevketmiştir. Nitekim kamyon nakliye fiyatlarında mu kavelenirr akdi tarihine nazaran müşahede olunan tenezzül ve İstanbul piyasasında yaptırdığımız tetkikatın bunu teyid eylemesi bankamızın nakliye işinde serbest kalmasını muhik gösteren sebepleri takviye edici mühim bir âmil olmuştur.
Burada bir noktaya bilhassa işaret ederiz ki; nakliye işindeki aksaklığın saiki itihsalin yapılamamış olması bulunduğuna göre, bu âhl devrenin istihsal mü-teahhidirtin taahhüdünün cari olduğu müddet zarfındaki istihsal eksikliği için istihsal mukavelesinin vazeylediği, ton başına 2,5 liralık cezaî şartın banka lehine tevlid ettiği müspet durumu gözden uzak tutmamak lâ-
İşte bütün bu sebeplerden mül hem olarak, esasen ikinci etab-daki istihsal programında zarurî sebeplerle tahakkuk ettirilmemiş olması neticesinde, mukavelenin kendilerine tanıdığı hakka dayanarak tazminat taleplerini tekrarlıyan müteahhitle tasfiye için temasa geçil-
Neticede, tamamen mukavelenin derpiş ettiği tazminat had leri dahilinde kalınarak, taşıtma vecibesinde bulunduğumuz
215.000 tondan 30.000 tonun 1951 yılı şubat sonuna kadar aynı müteahhide taşıttırılması kabul olunmak ve mütebaki kısmı için 170.000, —lira tazminat verilmek suretiyle mukavelenin tasfiyesi banka idare meclisince karar altına alınmıştır-
Başmakaleden devamı
Ben kalemimi
Ankaradan
kabil müteakip devre için derpiş edilen yeni iş programına göre yeni bir nakliye progra-
mında mutabakata
varılmıştır.
Bütün alınan tedbirlere rağ-
Ankara Hikmet
Fa-
kırmağa hazırım!
müsait müstehlikin yine ken-satmaları istihlâki ko-dolayısiyle ına almağa
Yukarıdaki izahattan anlaşılacağı veçhile, keyfiyet bir mukavele hükmünün tarafeynin rızası ile ve anlaşma yolu ile tasfiyesinden ibaret bulunmaktadır.
Ankara hukuku
(Baş tarafı 1 inci sayfada) ve evvelce fahrî profesör olması dolayısiyle, orada istediği bir | profesör cübbesini giymiş ve böylece senaryo tamamlanmıştır. Cübbeli İnönü, böylece bir profesör edesiyle salona girmiş ve kendisinin kıyafetini görenler tarafından merakla seyredilmişler. İnönü kapıda küçük bir kafilenin tertip ettiği nümayişlerin hiç birisini içerideki muazzam kalabalıktan görememiştir.
Türk hukuk tarihine 21 Tem-aıuı. seçimleriyle bir darbe vuran İnönü, böylece pürvakar ve cübbeli bir halde üçüncü sıralardan birine oturup etrafa gülünı-semeğe başlamıştı!*.
Bundan sonra saat tam 10,30 da, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, coşkun alkışlar arasında salona girmiştir. Cumhurbaşkaniyle beraber, Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koıaltan, Adalet Ba kanı Halil Özyöı-ük, Millî Savun ma Bakanı Refik Şevket İnce, Millî Eğitim Bakanı Tevfik ileri, Ulaştırma Bakanı Seyfi Kurt-bek, Gümrük ve Tekel Bakanı Nuri Özsan, milletvekilleri, Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Konu, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay başkanları, kordiplomatik, profesörler, yerlerini almışlardır. Bunun üzerine İstiklâl Marşiyle beraber törene başlan-
Bundan sonra akademik tören marşı çalınmış ve Üniversitesi Rektörü
Birant, töreni açmış ve Hukuk Fakültesi Dekanı ruk Eren’e bırakmıştır.
Faruk Eren'in nutku
Dekan nutkunda ezcümle şunları söylemiştir:
«Sayın Cumhurbaşkanı aziz davetliler;
Fakültemizin bu mesut gününü kutlamak üzere bu toplantıya iştirak etmek lûtfunda bulunan sayın misafirlerimize teşekkürlerimizi arzetmekle söze başlıyorum.
Türk Cumhuriyeti kuruluşun danberi bir çok irfan müesse-seleri açmış olmakla öğünebi-lir. Fakat Fakültemiz Cumhuriyet devrinin ilk açılan yüksek kültür müessesesidir. .Yedi gün evvel kutlanan Cumhuriyetin 27 nci yılından sonra bugün Fakültemiz 25 nci yıldönümünü kutlamaktadır. Bu iki yıldönümü arasındaki tarih yakınlığı Fakültemizin inkılâpçı vasfını da ortaya koymaktadır. Fakültemizin Cumhuriyet devrinin ilk eseri olması bir tesadüf değildir. Fakültemiz inkılâbının gelişiminde şerefli bir vazifeyi başarmak maksadiyle kurulmuştur. Her işte muvaffakiyet, başlangıçtaki i-sabete bağlıdır. Büyük Türk inkılâpçıları Cumhuriyetin e-sas prensiplerinin devamı için bu işe, Ankara’da bir «Hukuk Mektebi» kurmak suretiyle başlamağı münasip görmüşlerdir. Bu görüşteki isabet, hukuk ilminin her cemiyetin temelini teşkil ettiği fikrin doğruluğunu daha teyideder.»
Dekan nutkuna
Fakültenin ilk açıldığı gün Atatürk tarafından söylenen nutuktan misaller getirmiş, tarih boyunca bu kadar büyük bir adamın bu kadar büyük bir iltifatına mazhar olmuş mü-esseselerin az bulunabileceğini, memleketimizin ileri ve modern kanunlara ihtiyacının, ilk hissedilen ihtiyaçlardan olduğunu, Fakültenin memleket dâvalarına inanmış, bilgili insanlar yetiştirmiş olduğunu, halen Fakültenin kütüphanesinde 24 bin ciltlik hukuk kitabının mevcut bulunduğunu, etraflıca anlatmış ve sözlerini şöyle bitirmiştir:
«Fakültemizin ilk dekanı, pek aziz hocamız rahmetli Cemil Bilsel, Fakültemizin 17 nci yıldönümü münasebetiyle yazdığı bir yazıda şöyle demiş tir: (Yüksek bilgi müesseseleri bir memleketin en büyük kuvvet ve kudret kaynağıdır. Bunun içindir ki; İngiltere’nin serveti donanmasına dayandığı kadar Cambridge ve Oxford’a istinat eder.). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin bu doğru sözdeki şeref payı büyüktür.
Fakültemizin kurulması bahis mevzuu olurken T. B. M. Meclisinde şöyle denmişti: Ankara’da bir hukuk mektebine ihtiyaç vardır. Çanakkale’de, Millî Mücadele’de münevver vatandaş saflarında boşluklar husule geldi. Byplann dolması lâzımdır.»
Dekanın nutkundan sonra, Fakültenin kıdemli profesörlerinden Süheyl Derbil ve Hüseyin Cahit Oğuzoğlu birer konuşma yapmışlardır. İstanbul
yolundaki bir kere
devamla;
ilk açıldığı
«Bu Harbin Kitabı, isimli e-serimdeki imzamı, ben aslâ inkâr etmiyorum. O imza benimdir; fakat 1939 un şartları ile, bugünkü şartların ve bugünkü vaziyetlerin mukayesesini de muhterem karilerime bırakıyorum. Aradan seneler geçmiştir. Eski iktidar, Atatürk'ün çizdiği dürüst dış politika esaslarından sapmıştır; dış politikada beraber olduğunu söylediği halde Kore harbinde aldığı vaziyet meydandadır. Ben 1939 da İngiltere ile yaptığımız ittifakı, dün olduğu gibi, bugün do överim fakat eski iktidar, dış politikuda eski yolundan inhiraf edip de memleket menfaatlerini ihmal c-derse, bizzat altına imzasını koyduğu bir anlaşma hükümlerinin yerine getirilmesini tenkit edip, dış politikuyı bir iç münakaşa, bir iç politika vesilesi yaparsa, vetocularla bir olursu, bunu tenkidetmek vazifemdir.
Ulus gazetesi, kendisine bu yazıyı gönderen mektupçunun, iddialarını benim aleyhime sömürmeğe kalkacağına, Gencl-başkanları İnönü’nün bizzat kendi vaitlerini üç gün içinde nasıl ' alaşağı ettiğini tebarüz ettirse daha iyi eder.
öyle ise dinlesin:
Genelbaşkanları İnönü, 18 Temmuz 1916 da neşrettiği seçim beyannamesinde aynen şunları söylemiştir:
«Seçimin sinirli devrinden geçip, huzura, ve müstakil çalışmaya kavuşmamız, millî iradenin tecellisi ile temin olunacaktır. Bu iradenin hakiki ve temiz bir surette meydana çıkması, hepimizin müşterek muvaffakiyetimiz, kanunî vazifemiz ve şah3Î şerefimiz olacaktır.
Seçimi idare edecek memurlarımız, kanunlann hükümlerini her vatandaş ve her parti hakkında gözlerini kırpmadan tatbik için cesur ve kendilerine güvenir olacaklardır.
Hür vatandaşların serbest oylarının meydana çıkması kanunî ve vicdan borcumuzdur.
Milletin ıızasiyle tayin olun-mıyan iktidar mevkiinin hiç bir kıymeti ve hiç bir meşru tarafı yoktur.»
İnönü bunları 18 Temmuz 1916 da söylemiş ve bundan üç gün sonra 21 Temmuz faciası olmuştur.
Şimdi, bu facianın şahidi olan bütün millete sorarız: Bu irade 21 Temmuzda İnönü’nün söylediği gibi hakikî ve temiz bir surette meydana çıkmış mıdır?. İktidar kanunî vazifesini yerine getirmiş midir?. Kendi şahsî şerefini korumuş mudur?.. Şeçimi idare edenler, kanunların hükümlerini, her vatandaş ve her parti hakkında gözlerini kırpmadan tatbik etmişler midir?
Hür vatandaşların serbest oylarının meydana çıkması için kanunî ve vicdanî borç yerine getirilmiş midir?
1946 dan sonra iktidar milletin nzasiyle tayin olunmuş mudur?. Böyle bir iktidarın kıymeti ve meşru tarafı var mıdır?..
Bunlara «evet, doğrudur; İ-nönü'nün vailleri üç gün sonra aynen 21 Temmuzda tahakkuk etmiştir; diyecek kimse varsa, ben kalemimi kırmıya hazırım!..
Eski iktidarın gözünde bu mertek dururken, şimdi kalkıp, ekmeğini alnının terine banurak yaşıyan ve çalışan dürüst insanlara dil uzatmıya hakkı yoktur.
Hiç bir şey yapamıyorsanız, susmasını ve önünüze bakmasını biliniz!..
Mümtaz Faik FENİK
Kore’ye
(Başı 3 üncü sayfada) sunda durdu. Sallantıyı kısmen azaltırım diye burnunu dalgalara çevirdi. Ve ameliyat başladı. Geminin hastahanesinde uzun süren bu ameliyat muvaffakiyetle neticelendi. Onlar arkadaş larıııı kurtardklaıı için, biz hem bunun için, hem de İlmî şerefimizi kurtardığımız için çok se-/ vinç içindeyi»,..
Zaten operatör Rahmi bir kaç gün evvel de Çanakkalcli bilerimizi apardisitten kurtarmıştı. Geminin mükemmel ameliyathanesi her imkânı veriyordu. Gıpta ettik doğrusu.. Bizim operatöre de onlar gıpta ettiler.
Bilmem ama bu Marşal yardımı işinde de bize yarar bir hâdise... Versinler ve görsünler biz on az onlar kadar kullanabi-
Deniz gittikçe deliriyor. Hattâ biraz da fazla olmağa başladı. Kolombodan çıkalı iki gün oldu. Koca Okyanusta bir biz, bir deniz, bir de Allah var... Vapur tutanlar epeyce.. Fakat tut-mıyanlar daha çok.. Bu dalgada bile güvertede atış, talim ve spor devamda.. Hattâ bir aralık iki taraf subayları arasında atış müsabakaları bile başladı... Bu arada bütün gemiyi eğlendiren balıklar da var. Bunlar sar-dalya kadar şeyler. Fakat hem uçuyorlar, hem de yüzüyorlar.. Kanat teşekkülâtı aynen yolcu uçağı gibix. İstirahat zamanında erler oyun da icat ettiler. Boş bir kibrit kutusunu atıp dikine tutturan kurtuluyor. Otut-turamıyaıı turayı eline yiyor. Ne de olsa vapurdayız. Her ta-r-f pik demir.. Öyle güreş tutmak filân mümkün değil... O-yunlar daha ziyade oturarak ve bu şekilde oluyor.

Dördüncü gün sabahleyin Somatra burnu uzaktan göründü. Saat 9 da Malaka boğazına girmeğe başladık. Dalga azaldı. Uzun yağmurdan sonra uçuşan serçeler gibi bütün erler güvertede... Komutanın Somatra ve umumiyetle Endonezya hakkında hoparlörlerle verdiği dersi dinliyorlar...
Bizim bildiğimiz sahilin ağaçları —varsa— biraz içeride o-lur. Çünl^ji tuzlu su zarar verir. Buranın ağaçları sanki denizde yetişmişler gibi., ve ufak bir açıklığı olmıyan kesif ormanlar.. Tarla var mı, yok mu şüphede kaldık. Her taraf, her taraf ağaç... Çok yakından geçtiğimiz için çok belli.. Dürbünle de gömüyoruz.
Asıl adadan küçük adalara işleyen yelkenli, motorlu koyıklar yanımızdan geçiyorlar. Koca Okyanusu sanki hiç geçmemişiz. İnsana Beşiktaş önlerinden geçiyoruz hissini veriyor. Küçük adalar da Somatra gibi tamamen ağaçlık... Aralarnda yer yer kauçuk kümeleri de görünüyor. Zenginlik asıl buralarda.. Tevekkeli küçük Hollanda buralarda ayak direyip durmuyor....

Vapurumuz bugünü Somatra-ya yakın seyrederek geçirdi.. Gece ve gündüz ertesi gün de gittikten sonra Singapuıa gece yarısı varacağız. Fakat buraya uğramak yok. Şu meşhur milletlerarası şehri görmek isterdik tabiî.. Maamafih gece de olsa biraz görünüşten, biraz hikâyelerden, biraz da tayfadan bir-şeyleı- öğrenmek mümkün olacak.. Şimdilik bunu bekliyorum.
POYRAZOĞLU
Devlet kesesin
An-
.Hukuk Fakültesi Dekanı kara hukuku hakkında balarını anlatmış ve son rak Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı da arkadaşları adına konuşmuş ve törene son verilmiştir.
Törenden sonra Cumhurbaşkanı Celâl Bayar hazır bulunan davetlilerle beraber, hukuk tarihi profesörü kıyafetindeki cübbesiyle törene iştirak eden C.H.P. Genelbaşkanı İnönü’nü, Dekanın odasında kabul etmiştir. Yapılan konuşma, Hukuk Fakültesinin tarihçesi üzerinde olmuştur.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, bundan sonra Fakülteden ayrılmış, ve candan tezahürlerle ve alkış arla uğurlan.ıtıştır .
Diğer davetlilerle beraber törenden çıkan C.H.P. Genelbaşka-m ır’nü ise, cübbesini (■ '.sn iıt ve talebenin mürettep bir şekilde kendisine tezahürler yapan kırk elli kadar genç talebeden
den milyonlar
(Başı 1 inci sayfada) bir zihniyetin sayısız eserlerinden birini daha yıkmış bulunuyoruz. Geçen iktidar bir zamanlar hükümetle kendi teşkilâtını birleştirmekte perva etmemişti. Son Büyük Millet ne şekilde seçildiği malûm ekseriyetine dayanarak, çeşitli imtiyaz ve muafiyetleri kanunlarla kendisine temin eylemek cüretini göstermişti. Bugün bu teşekkülün elinde bulunduğu tahmin edilen yüz milyondan fazla servetin menbalarından en büyüğü işte bu suretle devlet kesesi olmuştur. Bütün bu menbalan kurutmak ve şimdiden sonra bu çeşit gayri meşru yolları ebediyen kapatmak kararındayız.»
Meclisinde
yine aynı şekilde teşyi edilmiştir.
Dünkü törende, C.H.P. Genel-başkanı için bir politik tezahür vücuda getirmiye çalıştırılanlar particinin otomobilini havaya kaldırmak istemişlerse de, buna güçleri kâfi gelmemiştir.
Gençlerbirliği
3-4 galip geldi
İstanbulda Vefa Galata Sarayı 5-1, İstanbul spor Emniyeti 3-0 yendiler
Demırspor kalesine Genç lerbirliğinin bir akını
Şehrimiz lig maçlarına dün 19 Mayıs Stadında, oldukça kalabalık bir seyirci kitlesi ö-niınde devam edilmiştir.
İlk maç, Karagücü ile Emni-
yet arasında idi. Maç 4-2 Ka-
ragücü lehine sona erdi.
Gençlerbirliği — Demirspor
Ankara lig maçlarının en mühim karşılaşmalarından biri, şüphesiz dün Gençlerbirliği
ile Demirspor arasında oynanan ikinci maç idi. Tribünleri
10.000 e yakın bir seyirci kitlesi doldurmuş bulunuyordu.
Akdenizin
emniyeti
4Başı 1 inci sayfada) ladığı ve her iki memleketin Atlantik devletleri Akdeniz Komitesiyle işbirliği yapmaya dâvet e-dilmesiyle hızlandığı anlaşılmaktadır. Bu Türk -Yunan temasları halen her iki memleketin Ankara ve Atina’daki ataşemi-literleri vasıtasiyle yapılmaktadır. Bunlar Türk ve Yunan genelkurmaylarının ne şekilde teşriki mesai edebileceklerini a-raştırmaktadırlar. Bu a-raştırmalar neticelendikten sonra, mesele daha yüksek askeri ve siyasî makamlar tarafından incelenerek tekemmül ettirilecek ve nihaî muhtıra Türkiye ve Yunanistan tarafından Atlantik Devletleri Akdeniz Komitesine verilecektir. Türk ve Yunan resmî çevreleri ilk neticelerden memnundurlar. Çünkü bunlar yalnız Akdeniz’in müdafaasında rol oynamakla kalmıya-çak, aynı zamanda Türk -Yunan dostluğunu kuvvetlendirecektir.»
da
Kızılları tel’in
Takımlar şu kadrolarla sahaya çıktılar:
Demirspor:
Abdülkadir - İskender, Kemal - Kadir, Mehmet, Muzaffer - Sabahattin, İsmail, Fıiat, Naci, Rıdvan.
Gençlerbirliği:
Orhan - Muzaffer, Ahmet -Oğuz, Haşan, Ayhan - Kemal, İsmet, Ali, Hadi, Mustafa.
Hakem: Faik Gökay.
Maç oldukça süratli ve her iki tarafın tehlikeli akınları ile başladı. Gençlerbirliği nisbeten ağır basıyordu. Beşinci dakikada, Demirspor santraforu Fuat, muhakkak gollük bir pozisyon kaçırdı. 14 üncü dakikada, Rıdvan’ın soldan sürdüğü top Naci’nin ayağına geldi. Naci güzel bir şutla topu Gençler kalesine soktu. Gençlerbirliği oyuncuları, bu gole şiddetle itiraz ettiler. Münakaşa, |)ir kaç dakika sürdü. Hattâ, bir aralık Gençler santraforu
Ali gazetecilerin tribünün önüne
bulunduğu gelerek, ga-
zetecilerden bunu bilhassa be-
lirtmeleri hususunda
ricada
bulundu. Gençler, şu noktaya itiraz ediyorlardı: Bu gol olurken, Demirşpor santraforu Fuat, Gençlerbirliği kalesine bir kaç metre mesafede yerde yatıyordu. Gençlerin iddiasına göre, hakem, Fuat sakatlandı
ise oyunu durdurmalı idi; eğer Fuat yaralı değilse ofsaytta bulunuyordu. Bu takdirde yapılan gol sayılmazdı. Hakem, bir kere Fuat’ın yerde yattığını görmemiştir ve Fuat'ın bu gölün olmasında hiçbir rolü yoktur. Hakem, Gençlerin itirazlarına rağmen kararından dönmedi ve bu golü saydı. Maç, 1-0 Demirspor lehine.
Bu golden sonra, Gençlerbirliği nisbeten sinirli, fakat daha canlı oynamaya başladı. Beş forun bir hat halinde yaptığı akınlar, Demirsporlulara "tehlikeli dakikalar yalatıyordu.
(Başı 1 inci sayfada) Atatürk heykeline kadar gidilerek heyecanlı hitabeler veril*
Mitingle komünizmin zararları anlatılmış, Bulgarların ırkdaşlarımıza reva gördüğü zalimane muameleler şiddetle protesto e-dilmiştir- Miting, intizam içinde bitmiş ve Konya gençliği tarafından Cumhurbaşkanı Celâl Ba-yar'a, Başbakan Adnan Menderes’e ve Millî Eğitim Bakam Tevfik İleriye telgraflar çekilmiştir.
Rizede bu yılın çay mahsulü
Rize, 5 (a.a.) — 1950 yılı çay kampanyası sona ermiştir. Bu yıl Rize çay fabrikasında ikiyüz beş ton kuru çay istihsal edil-
Dr. Celâl Ertuğ
Doktor Doçent Celâl Er-
tuğ, seyahatten avdet etmiş
ve hastalarını kabule başlamıştır. Atatürk Bulvarı Za-
fer Apartmanı.
Otuzuncu dakikada, Demirspor Rıdvan vasıtası ile güzel bir akın yaptı. Bu akından kurtulmaya muvaffak olan Gençlerbirliği, Demirspor kalesine aktı, Ali topu Ismet’e geçirdi. Ismet’in güzel volesi avuta gitti. Gençlerbirliğinin devre sonlarına doğru akınları arttı.
Gençlerbirliği akınlarından bir an kurtulan Demirsporlu-lar, topu Fuat’a geçirdiler. Fuat topu süratle sürdü ve 18 pas çizgisi üzerinde bulunan İsmail’e pas verdi. İsmail, güzel bir şutla takımının ikinci golünü attı.
Devrenin bitmesine bir dakika kala, Gençlerbirliği sol taraftan yakın mesafeden bir hentbol kazandı. Ayhan bu hentbolü gole tahvil etti ve böylece devre 2-1 Demirspor lehine sona erdi.
İKİNCİ DEVRE
İkinci devre Gençlerin akın-ları ile başladı. 8 inci dakikada, hakem Demirspor aleyhine bir penaltı verdi. Hasan’ın çektiği penaltıyı Abdülkadir nefis bir şekilde kurtardı. 15 inci dakikada, Mehmet sakatlandı, fakat biraz sonra oyuna girdi. 19 uncu dakikada, Demirspor aleyhine korner oldu. Soldan atılan korner ile top, Gençler-
birliği 1 sağaçığı Kemal’in ayağına geldi. Kemal topu Demirspor kalecjsi Abdülkadir’in ü-zerinden aşırtarak takımının ikinci gölünü attı. Maç 2-2 berabeie..
Gençlerbirliği, şimdi daha rahat bir oyun oynuyor.. 26 nci dakikâââ, Gençlerbirliğinin bir akıpı esnasında Hâdi’nin çektiği şuÜa top direğe çarptı ve İsmet’ih' ayağına geldi. İsmet, nefis bir vole ile topu rakip kaley^ .şoktu. 30 uncu dakikada, İşmçt Mustafa’nın verdiği pasla,, takımının dördüncü golünü de yaptı.
İkinci* devrenin sonlarında, Gençler .müdafaaya çekildi. Bun dan istifade eden Demirspor a-kml^nı^.arttırdı. Maçın bitmesine,; yedi dakika kala, De-mirspor soliçi Naci, Hasan'ı atlatarak bir gol daha attı. Maç, Demirspor’un akınları arasında 4-3 Gençlerbirliği lehinö söna erdi.
Kalespor da - Hilâli 2-0 yendi. (
Orhan BÜLEND
Diğer kümeler arasında yapılan lığ maçlarında, iandarma-güçü - Metespor 2’0, Ahfbey -Uluçıpar .3-1, Mamak - Kayaşı 61, Puıarspor - Eğeyi 6-1, Al-tınordu - Vefayı 3-0 mağlûp ettiler. Başkent te - Cebeci ile 1-1 berabere kaldı-
Vefa - Alhnordu maçında Vefalı' bir ' oyuncunun kolu kırıldı. İdarecilerin gayretiyle oyuncu hestahaneye kaldırılarak lüzumlu tedavi yapılmıştır.
İstanbul’daki Maçlar
İstanbul, 5 (Hususî — İstanbul lig ilaçlarına bugün Dolnıa-balıçe stadında devam edilmiştir. İlk ma'ç'lstanbulspor ile Emniyet takımları arasında idi. Bu maçı İstnabulsjıor 3-0 kazandı.
İkinci maç Galatasay - Vefa takımları arasında idi. Bu maçı da Vefa 5-1 kazanmıştır. îlk devrede Vefa 3-1 galip vaziyet-
Milli Boks takımımız tesbit edildi
Halen kampta bulunan Millî Boks takımımızın son kadrosunu tespit etmek üzere, dün bölge boks salonunda seçmeler yapılmıştır-
Millî' boks takımımız 20 kasımda Napolide Italyan, 24 kasımda da Viyanada Avusturya mîllî boks takımları ile karşılaşacaktır.
Millî takıma seçilen boksörler şunlardır:
51 Kiloda Sevindik Erciş
54 Doğan Karaca
57 a, Hüsnü Ozan
60 Mustafa İnci
63,5 -i», Vural İnan
67 » Ali Melek
71 3i Ayhan Eryılmaz
75 » ı Kâmil İçli
80 ı Suphi Okur
Ağırda Sadan Minasyan
Millî boks takımımız çarşamba günü Istanbula, oradan da cuma günü llalyaya hareket e-decektir. ...
6/11/1950
ZAFER
Yazan: Franccs Noyes Harl Çeviren: S. Yazıcıoğlu
— 129 —
At yarışları
Halk dün de
Birdenbire canlanmış gibi serî adımlarla yazıhanesinin başına geçti. Lâmbalar yanmıştı. Parlak fanusun üzerinde tıpkı aynaya aksetmiş bir hayal gibi piposunun aksini, sigara tablasının koskocaman şeklini, ve aralık kalmış kibrit kutusunun esneyen kocaman bir ağıza benziyen hayalini gülerek seyretti.
Sırtındaki cübbe birdenbire ağır gelmeğe başladı, elini kal dırıp cübbeyi çıkarmağa hazırlandı. Fakat o anda önündeki bir yığın evraka gözü takıldı ve daldı. Jüri heyetine hitaben söylediği sözler orada yazılı duruyordu. Dalgın ve düşünceli nazarlarla onlara göz gezdirirken kapı vuruldu. Girinizl Demeğe mecbur oldu.
Kapı yavaşça ve çekine çe-1 ne rçılır gibi oldu. Beyaz han.ıaniyeli adalet timsalinin altında çilli yüzlü, mavi gözlü, siyah saçlı küçük bir çocuk, gümüşî üniformasiyle göründü. Bu, mahkemelerde haber getirip götüren çocuklardan biriydi. Çocuğun arkasında mahkeme kâtibi ihtiyar Mar-tin'in üzüntülü çehresi belir-
ziyet sözle ifade edilecek şekilden çıktı, bundan sonrasını ancak hareketlerle ifade etmekle itkifa edelim.
Steve’in şüphe edeceğini düşünmek mânâsız. Onu ben nasıl olsa aldatırım. Bu akşam teferruatı tesbit ettikten sonra, her an hareket edebiliriz. Düşün bir defa Pat! Kaliforniya! Artık sabrım kalmadı, bekliyemiyorum! Bizim ne derece mesut olacağımızı düşünürsen yaptığın işe nadim olmazsın. Hem sen her zaman beni mesut görmek istediğini söylemez miydin ? Hatırlıyor musun?
Hâkim Carver koltuğunu lâmbaya yaklaştırmak üzere çekti; elindeki kâğıdı gözlerine doğru kaldırarak yerine iyice yerleştirdi. Birdenbire yorgun ve ihtiyar bir hal alıvermişti.
«Pek muhterem Hâkim Car-
iflâs ettirildi
Büyük atların beklenmedik mağlubiyetleri yüzünden Burak birinci geldi
Genel Kurul Toplantısı Başbakanlık Umumî Murakaba Heyeti; Başkanlığından
! Sermayesinin tamamı devlet tarafından verilmek su- I ) retiyle 3460 sayılı kanunun hükümlerine tâbi iktisadi Dev- ; ; let Teşekküllerinin 1949 yılı hesap ve muamelelerini tet- ! ! kik etmek için Genel Kurulun 20/Kasım/1950 pazartesi ■ ; günü saat 10 da Türkiye Büyük Millet Meclisi Kitaplık sa- ; ! lonunda toplanması Yüce Başkanlıkça kararlaştırılmıştır.
j Keyfiyet ilân olunur. (8221) 2432 ;
*************************»****»********»*»»*V****%^^*^w
| Devlet Orman İşletmesi
Dün mevsimin büyük koşulan yapılacağı için Hipodrom geçen haftalradan fazla kalabalıktı.
Büyük ikramiyeli koşuların dürüst cereyan ettiğine inanmış olan halk güvene güvene favorilere oynadı. Fakat Arap atlarına mahsus handikapı Burak’ın kazanması tahminleri
alt üst etti ve çifte bahis bir liraya mukabil 60 lira 90 ku-
Dünkü koşularda komiserler
heyetinin dikkat nazarını çek-
mesi icabeden bazı
hâdiseler
cereyan etti ise de maalesef üzerinde bile durulmadı.
Hipodromda koşularımızın normal cereyanını temin mak-
sadı ile alınmış yegâne tertibat
sonra Kasva ile yaptığı mücadelede bir boy geri kaldı, Hâtıra üçüncü oldu.
Ganyan 255, plâseler 120, 125, 160 kuruş.
Dördüncü koşu günün sürprizli koşusu oldu. Arap atlarına mahsus olan handikapta Burak meşhur Arda'yı bir baş geçerek birinciliği kazandı. Müşterek bahis harici tutulan Arda’nın arkasında Nâdide ü-çüncü, Seyyare dördüncü oldu.
— Affedersiniz efendim, bu çocukla bir türlü başa çıkamadım. Pek meşgul olduğunuzu, hiç kimseyi kabul etmiye-ceğinizi, bu hususta katı emriniz olduğunu söyledim. «Yemin ettim, kendi eline teslim edeceğim, içeri sokmazsanız sabaha kadar kapısının önünde bekliyeceğim.) diye ısrar etti.
Küçük, korkudan titreyen, fakat buna rağmen inat ettiğini tamamiyle ifade eden titrek ve ince sesiyle söze ka-
— Söz verdim, yemin ettim; bunu size vereceğim.
Hâkim Carver sabrı tükenmiş gibi:
— Pekâlâ, pekâlâ, bırak da çık, çocuğum, diye meseleyi halletti.
Size bu mektubu yazmakla ne derece alçakça bir hareket yaptığımı tamamiyle idrâk ediyorum. Bu suretle kendi o-m uzlarıma yüklenen ağırlığı bir başkasının omuzlarına devrettiğimi biliyorum. Halbuki bugüne kadar artık bu ihtiyar omuzların bu ağırlıklara alışmış olması lâzımdı! Fakat bu yük o kadar garip, o kadar ağır, o kadar müthiş bir şey ki, gururuma, namus ve şerefime, hattâ sizin huzur ve sökününüzü tehlikeye koymasına rağmen sırtımdan atmak mecburiyetini hissediyorum.
Yarın verilecek hüküm maz nunların mücrim olduğu şeklinde tecelli edecek olursa, bu mektubu göndermiyeceğim, ve meseleyi olduğu gibi savcıya anlatacağım. Fakat bir de mücrim olmadıkları şeklinde bir hüküm verilmesi ihtimali var ki, işte ona binaen bu gece bu mektubu yazıyorum.
salya muayenesinden ibarettir.
Fakat koşulan anormal hale sokan yalnız doping yapılan atların birinci olması değildir. Büyük favori olarak tutulan atların beklenmiyen mağlûbiyeti de halkı zarara sürükler.
Şimdiye kadar bunun envaina şahit olduğumuz halde komiserler ne bir at sahibine, ne
antrenörüne ve ne de jokeyi-
ne bu hususta bir su£l sormak
lüzumunu hissetmemişlerdir.
Bir hafta evvel geçtiği rakiplerine ertesi hafta perişan bir halde geçilen bir atın koşusu veya bunun aksi normal mi telâkki edilmelidir?
— Elinize teslim etmeğe ye-
Hâkim ince uzun elini uzat-
tı, soğuk yüzünü bir anda a-teş gibi ısıtan sıcak bir tebessümle gülmeğe başladı. Öteki
Madelaine Bellamy’yi öldüren benim. Bugüne kadar bunun herkes tarafndan keşfedilmemiş olmasına doğrusu hayretler ediyorum.
elini de derhal cebine sokmuş-
tu.
— Al bakalım. Her zaman
böyle sözünde durmakta devam edersen, her işte muvaffak olursun. Haydi Martin, sen de güle güle. Küçüğe yol göster. Fakat bu gece kimse beni rahatsız ederse, kendini koğnhnuş bilsin.
— Hayır efendim, kimse rahatsız etmez. Bundan emin, o-labilirsiniz.
Kapı kemali hürmetle kapandı; ve sajun hâkim, biraz
/elki tebessümü hâlâ yüzün-
den dağılmamış dalgın bir çeh reyle elindeki mektuba baka-
kaldı. Yassı, kısmen buruşuk bir zarftı. Kapağının üzerine
üç adet kocaman kırmızı bal-mumiyle mühür basılmıştı. Pek ehemmiyet vermiyerek üzerindeki yazıya baktı, ince, okunaklı, işlek bir yazıya benziyordu. «Sayın Hâkim Car-ver’e. Şahsen eline teslim edilmek üzere.»
Kathleen Page, Melonie Cordier, Laura Roberts, Pat-rick, Sue, hattâ ben kendim vaziyeti tekrar tekrar ve o kadar açıkça anlattık ki.. O gece, saat onda, çiçek odasında ellerimi yıkadığımı kendisine açık ça izah ettiğim halde, o mütecaviz, o buluttan nem kapan Farr dahi şüphe etmedi. Şayanı hayret değil mi? Buna rağmen, bu ifademden bir kaç dakika sonra, zavallı yavrucuğum Sue’nün Mimi Bellamy-nin kanlarını temizlemek üzere ellerini yıkayacağı musluğun kilerde mevcuc olup olmadığını öğrenmek istedi. Mah keme salonunda bulunan herkes böyle bir fikrin dehşeti karşısında ıstırap içinde kalmıştı.
(Devam edecek)
Koşuyu kazanan veya kaybeden atın salyasında hiç bir ilâç bulunmayabilir. Fakat ü-zerindeki jokeyin bileklerine .ileri veya geri ilâcı sürülmesine lüzum yoktur. Buradaki a-normalliği görecek komiserler ise yukarıda işaret ettiğimiz gibi bu işin üzerinde durmak lüzumunu hissetmiyorlar.
İhtisas ve bilgilerine hürmet ettiğimiz muayene heyeti âzalarının da bilhassa dikkat nazarlarını çekmek isteriz: Her hafta ilâçlı koştukları katiyetle ifade edilen muhtelif at isimleri söyleniyor. Bu atlar ara-smda kazanan da kaybeden de olabilir. Onun için muhtelif koşularda salya muayenelerinin yalnız birinci gelen atlara inhisar ettirilmesi lâzımdır.
Günün en
enteresan hâdisesi
de haradan reforme edilerek
satılmış olan Kasva’nın ikinci
defa yetiştirme koşusuna kabul edilmiş olmasıdır.
Haralar ancak damızlık evsafını haiz olmayan atları reforme ederler.
Bu da ne demek oluyordu!
Mühürlü kapağı derhal yırttı
içindekileri masanın üzeri-
ne döküldü. Allah Allahl Üç ciltlik romana sermaye olacak kadar yazı! Sayfalar dolusu, matbaa harfleri gibi ince ve
muntazam bir el yazısu Kâ-
ğıtları merakla kaldırdı. Ara-
larından, buruşmuş, kirlenmiş, ufacık bir mavi kâğıt parçası düştü.
19 Haziran, Saat 10
Pat, bu akşam, sekiz veya sekiz buçuk otobüsüne yetişeceğim....
Hâkim Carver ağır ağır kâğıdı kaldırdı. Gördüklerine inananı lyan gözlerinde biraz evvelki tebessüm artık kalmamıştı. Okumağa devam etti:
• Pat, ya sekiz, ya sekiz buçuk otobüsüne yetişeceğim. Yâni dokuzdan evvel küçük köşkte bulunurum. Seni dokuz buçuğa kadar beklerim. Ne gibi bir sebep bulursan bul, Sue’yü ikna et, mutlaka gel... Vaadettiğin şeyi getir. Bu mesele üzerinde konuşulacak bir şey kalmadığını senin de benim kadar takdir etmiş olacağından şüphem yok. Artık va-
Satılık ev
Bu şerait dahilinde Kasva’-nın yetiştirme koşusuna kabul edilmemesi icabederdi. Kaldı ki henüz hangi atı satın alacağına karar vermemiş olan hevetin Kasva üzerinde durduğu ve memleketin baş atı olan Tufan’a tercih etmesi ih-
Içcebeci Tellikoya sokakta 700 küsur metre kare parsel üzerin-
timali olduğu da söylenmektedir.
Birinci koşu Ingiliz taylarına
de üç daireli bir ev (19) ya acele satılıktır. Aynı 15 No. lu apartmanın 8
sına müracaat.
bin lira-sokakta numara-5967
mahsus koşuda masına ara ile
teşvik koşusu idi. Bu İzabel’in çok güzel koş-rağmen Hatun bir boy birinciliği kazandı.
Ganyan 150, plâseler 110, 120
İlân
Ankara İli merkez kazasının Etimesgut bucağına bağlı Sa-raycık köyünün tapulanmasına 8/11/1950 çarşamba günü başlanacaktır. •
İlgili gayrimenkul sahiplerince bilinmek üzere 5602 sayılı kanunun 7 nci maddesi gereğince ilân olunur. (8265) 2435

Ganyan 655, plâseler 295, 360 ‘ v^ 350 kuruş.
Beşinci koşu 2 yaşlı taylara mahsus Çaldıran Koşusu idi. Koşunun başından itibaren Es-meralda’yı takip eden Sevgi düz yolda fevkalâde bir kuvvet göstererek başa geçti ve Apaş’ın önünde birinciliği kazandı. Tarsuslu üçüncü oldu.
Ganyan 390, plâseler 235, 120, 160 kuruş.
B. Grupu Arap atlarına mahsus son koşu karanlıkta yapıldı.
Bu koşuda Cicim ve Maşuka favori idi. Son metrelerde
kırmızı formayı önde görenler Cicim zannettiler. Halbuki aynı forma ile koşan Cânan başta, yanı sırada Maşuka geli-
yordu. Koşu da bu şekilde sona erdi, Kanunî üçüncü oldu.
Ganyan 17,05, plâseler 315, 210, 445. Çifte bahis: Burak -Sevgi 60 lira 90. İkili bahis: Citadel - Darling 5 lira 10 ku-
ATÇI
Model Salonunda çalışmak için bir bayan aranıyor Dolgun maaşla, kız enstitüsü mezunlarından ve İngilizce konuşan bir bayana ihtiyaç vardır.
Adres: Atatürk Bulvarı No- 215 Aksoy kitabevi Tel. 22564.
Hamamönü — Yeni Do- ; ; ğumevi Çocuk Hastalıkları 1 Mütehassısı
Dr. Ihsan Can ^Hastalarını hergûıı saat ; I 45 ten itibaren kabul eder. i Anafartalar caddesi Kur- : ştınlu Cami karşısı No ■ 394 Bekmaıı Apartmanı ; Muayenehane ve ev Tel : 15888
DEVLET TİYATROSU
BÜYÜK TİYATRO'da Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 1 inci Filarmoni Konseri Şef: Dr. Hans Hömer 11 Kasım 1950. Cumartesi günü saat 16 da
1 — C. M. Weber (1786-1826) Euryanthe Uvertürü.
2 — R. Strauss (1864-1949) Don Juan.
10 Dakika Ara
3 — L. von Beethoven (1770-'1827) 5 nci Senfoni Do Minör Op. 67. a) Allegro con brio. b) Andante con moto. c) Allegro ve Finale.
NOT: 2 nci Filârrnoni Konseri 25 Kasımdadır.
Karacabey koşusuna 11 at iştirak etti. Startta başa geçen Citadel, jokeyi Reşad’ın çok güzel binişi sayesinde, favori olduğu bu yarışı kazandı, Darling ikinci, Mythologie üçüncü oldu.
Ganyan 150, plâseler 110, 120, 135 kuruş.
Yetiştirme koşusuna 7 at iştirak etti. Tufan düz yolun ortalarına kadar başta geldikten
DEVLET TİYATROSU KOÇOK TİYATRO'da Çocuk Temsilleri:
12 Kasım Pazar günü saat 11 de
KARA BONCUK Müzikli Çocuk Komedisi Tablo 5
Yazan: Mümtaz Zeki Taşkın Müzikler: Nazım ülgen
Sahneye Koyan: Agâh Hün Dekor - Kostüm: Turgut
12 ve 19 Kasım biletlerinin satışına Salı günü başlanacaktır.
ZAYİ — Ankara Belediyesinden almış olduğum 7510 sayılı şoför ehliyetimi kaybettim. Ye-

alacağımdan
hükmü yoktur.
eskisinin
Abdullah Taşkın
Avanos Cami Ke-
bir Mahallesi.
Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden
1 — Yolcu vapurlarının hareket gün ve saatleri Ankara-da aşağıdaki yerlerden öğrenilebilir.
13137 D. Denizyolları Ankara Bürosu Şefliği
12045)
12028) D- Demiryolları Danışma Bürosu.
11572)
11565)
Yataklı Vagonlar Bürosu.
12797 Ankara Posta Cad. Antaş Seyahat Bürosu.
2 — Yabancı memleketlere sefer yapan vapurların bilet ücretleri 13137 No. dan sorulabilir.
3 — ket gün
Yabancı memleketlere sefer

vapurların hare-
ve saatleriyle bilet ücretleri bütün talî acentelerimiz
den öğrenilebilir.
(15132)—(8290)—(2437)
Bayındırlık Bakanlığından
Eksiltmeye konulan iş:
1 — Malatya Sulama işletme Mühendisliği bölgesi içinde bulunan Çağçağ suyupdan faydalanılarak Nusaybin ovasının sulanması, sulanacak saha ile Çağçağ suyu ve ana kanallar boyunca harta alınması ve gerekli etüdlerin ikmal edilerek kesin projelerin hazırlanması işleri olup tahmin edilen keşif bedeli fiyat birimleri esası üzerinden (299.999) lira (88) kuruştur
2 — Eksiltme 10/11/1950 tarihine rastlıyan cuma günü saat (15) de Ankara’da Su İşleri Reisliği binası içinde toplanacak olan Su Eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartlaşmasını, Sözleşme tasarısını özel teknik şartlaşma, fiyat birimleri ve keşif cetvellerini. Bayındırlık işleri genel şartnamesi ve su işleri umumî fenn’ şartnamesini (15) lira karşılığında Su işleri Reisliğinden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (15.750) liralık geçici teminat vermeleri ve bu işin teknik ehemmiyetinde bulunan diğer bir işi muvaffakiyetle başardığını veya idare ve denetlediğini isbata yarar belgeleriyle birlikte eksiltmenin yapılacağı günden en az (tatil günleri hariç) üç gün evvel yazı ile Bayındırlık Bakanlığına başvurarak bu işin eksiltmesi ne girmek için yeterlik belgesi almaları ve bu belgeyi göstermeleri şarttır.
5 — isteklilerin teklif mektuplarını 2 inci maddede yazıl saatten bir saat öncesine kadar Su işleri Reisliğine makbuz karşılığında vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (7790) 2325
Devlet Orman İşletmesi Bolu Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz Çele bölgesi Hızarderesi istif yerinde mevcut 388 adede denk 135.226 M3. ve 115 adede denk 53.264 M3 köknar tomruğu ile 50 adede denk 20.627 M3. (karşılığı 12 ton 376 kilo) köknar odunu 3 parti halinde 1/11/1950 tarihinden itibaren 15 gün müddetle ve açık artırma suretiyle satılığa çıkarılmıştır.
2 — Açık çrtırma 15/11/1950 çarşamba günü saat 15 te Bolu Belediye binasında toplanacak komisyon önünde yapılacnl-tır. Köknar tomruklarının muhammen bedeli 51 lira ve kökn odunununki ise tonu 10 liradır. Her parti İçin % 7.5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname ve listeler Orman Genel Müdürlüğü Ankara Merkez İşletmesi ile İstanbul, Adapazarı Düzce, Gerede, Kızılcahamam isletme müdürlükleri ile işletmemizde’ ve Çele Bölge Şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatları ile birlikte komisyona müracaatları. (8182) 2391
Devlet Orman İşletmesi Düzce Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz kereste fabrikası istif yerinde mevcut 23381 adet karşılığı 403,025 metreküp normal köknar kerestes: beş parti ve 4581 adet karşılığı 27,405 metreküp anormal köknar kerestesi ise bir parti olmak üzere 6 parti halinde açık artırmaya konulmuştur.
2 — Açık artırma 15/11/1950 çarşamba günü saat 15 d" İşletmemiz binasında toplanacak komisyon huzurunda yapıla-
3 — Artırmaya konulan normal köknar kerestelerin'n
metreküp muhammen bedeli restelerinin ise metreküpü 60
108 lira ve anormal köknar ke-lira olup her parti için % 7.5 he-
sabiyle teminat alınır.
4 — Bu satışa ait şartname ve ebat listeleri Orman Genci Müdürlüğü ile İstanbul, Ankara, Adapazarı, Bolu ve İşletmemiz müdürlüklerinde görülebilir.
5 — İsteklilerin belli gün ve saatte geçici teminat akçala-riyle birlikte mezkûr komisyona müracaatları. (8184) 2392
Sümerbank Nazilli basma sanayii müessesesi müdürlüğünden
Müessesemiz sağlık koruma servisi 550,— lira ödenekli çocuk uzman doktorluğu münhaldir.
Taliplerin müessesemiz müdürlüğüne müracaatları.
(14937)—(8216)—(2431)
Karayolları Genel Müdürlüğünden 1 — Karayolları Genel Müdürlüğü karla mücadele ekip-
leri ihtiyacı için hamisen bedelli Miktarı aşağıda cins ve miktarı yazılı 109.890 lira mu-giyim eşyası pazarlıkla satın alınacaktır. Eşyanın cinsi
72^ Adet İçi kurt dışı şaplı deri gocuk
2152 „ Yün çorap
1058 „ Lâstik çizme
1157 „ Kar gözlüğü
210 „ Deri ceket ve kasket
404 „ Balıkçı muşambası
350 Kat Kışlık kumaş elbise (Montgomeri ve kilot pantolon)
100 Adet Üç kiloluk yün battaniye
2 — Eşvaya ait izahat, şartname ve nümuneler Karayolla-
rı Genel Müdürlüğü Malzeme Şubesinden temin edilecektir.
3 — Eksiltme pazarlığı 13/11/1950 pazartesi güpü saat 15 te Ankara’da Karayolları Malzeme Şubesinde yapılacaktır.
İsteklilerin 16483,53 liralık kesin teminatla daha önce mii--acaatları lâzımdır. (8245) 2434
Cumhurbaşkanlığı Filârrnoni Orkestrası Şefliğinden
Orkestramız ihtiyacı için yaptırmak istediğimiz 75 adet maroken sandalyenin 3/11/1950 tarihli Cuma günü saat 15 de Ankara Okullar Saymanlığından yapılan ihalesine istekli çıkmadığından ihale tarihi 10 gün müddetle uzatılmıştır.
13/11/1950 tarihli Pazartesi günü saat 15 de ihalesi tekrarlanacağından isteklilerin orkestra şefliğine müracaat ederek şartnameyi, nümune ve resimleri görmeleri bir defaya mahsus olmak üzere ilân olunur. (8264)—(2436)
Dışişleri Bakanlığından
Dışişleri Bakanlığına alınacak meslek memur namzetleri için 20 Kasım 1950 Pazartesi günü icrası mukarrer bulunduğu ilân olunan müsabaka imtihanının 27 Kasım 1950 Pazartesi gününe talik olunduğu ve müracaatların 22 Kasım 1950 günü akşamına kadar Zatişleri Dairesi Sicil Şubesine yapılması ilân olunur. (8247)—(2433)
Maliye müfettiş muavinliği müsabaka imtihanı
Maliye Teftiş Kurulu Başkanlığından:
I — 35 lira maaşlı Maliye Müfettiş Muavinliği için 27 Ka-s-m 1950 Pazartesi günü Ankara, İstanbul ve İzmir’de, Maliye Teftiş Kurulunda, müsabaka imtihanı yapılacaktır.
1 — Taliplerde aranılan şartlar aşağıda gösterilmiştir.
a) Memurin Kanununun 4 üncü maddesinde sayılı evsafı haiz olmak.
Kızılay Genel M"rkezinden Türkiye Kızılay Demeği Genel Merkez Kurulu 7 Kasım 1950 günü saat 10 da Yenişehir’deki Genel Merkez binasında toplanacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri rica olunur. 2878 Bu hafta Ulus Sinemasında Uçakla gelen son Paramunt jumalda Kore'ye giden Türk Savaş Birliğinin geçidi — Amerika güzellik kraliçeleri — Dünya boks şampiyonları
Kiralık daireler 3, 4, 5 oda birer hollü, kon forlu daireler kiralıktır. Selânik caddesi nihayetinde Kızılırmak sok No. 26 bitişiğinde Tel: 26440. (2886)
Cebeci Sinemasında İki büyük Türkçe film birden 1 _ KALİFORNİYA FATİHİ Türkçe sözlü 1 Baştan başa heyecan dolu, kahramanlık ve macera filmi. 2 — HAYDUT ISTIRABI Türkçe sözlü Bir haydudun sonsuz aşkı, ıstırabı, heyecan dolu hayatı, korku, işkence, macera fil- Haydut: 14 . 17,45 - 21.45 Kaliforniya: 15,45 - 20
1 1 Devlet Demir Yollan ( 1 ' Diş Tabibi ! / Nevzad ESENER | Her gün saat 16-20 ara- ( ı smda hasta kabulüne baş- ( I lamışhr. Adres: Sağlık Ba- ( kanlığı yanında İsmet Paşa ? J caddesi No. 6 4 Telefon: S 26111. 5934 )
b) İmtihan açıldığı senenin Ocak ayının başlangıcında 30 yaşını ikmal etmemiş bulunmak;
c) Siyasal Bilgiler, Hukuk ve iktisat Fakülteleri ve Yük--ek Ticaret Mekteplerinden (veya bunlara muadil ecnebi o-kullarından) mezun olmak.
d) Yapılacak tahkikat neticesinde karakter itiharile müfettiş olabilecek vasıfları haiz olduğu anlaşılmak.
2 — İmtihana talip olanlar 20 Kasım 1950 akşamına kadar Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına bir dilekçe ile müracaat edeceklerdir. Dilekçeye talibin sarih adresi yazılacak ve aşağıdaki vesikalar eklenecektir.
a) Nüfus cüzdanının aslı veya tasdikli sureti.
b) Kendi el yazısiyle hal tercflraesl
c) Askerliğini yaptığı veya imtihan tarihinden itibaren bir sene tecil edilmiş olduğunu gösterir resmî vesika, (bu vesikayı getiremiyenler imtihana kabul edilirler ise de tayinleri, fiilî askerlik hizmetini tamamladıktan sonra, kadro imkânb--’na göre yapılır.)
d) Okul diploması veya tasdiknamesi;
e) Sağlam ve yolculuk zahmetlerine mütehammil oldu-Tinn dair tam teşekküllü bir Hastahaneden alınacak sıhhî
"vet raporu;
3 — Taliplerden aranılan şartları haiz olanlar tahriri v« 'ifahî olmak üzere iki imtihana tabi tutulcaklardır. Tahrirî imtihan Ankara, İstanbul ve tzmirde; bunda muvaffak olanların şifahî imtihanı Ankarada yapılacaktır.
II — İmtihan programı aşağıda gösterilmiştir:
1 — Maliye,
a) Bütçe,
b) Vergi nazariyeleri,
c) istikraz
2 — İktisat;
a) İstihsal, inkisam, tedavül ve istihlâk bahisleri.
b) İktisadi meslekler.
3 — Matematik, (Geometri ve aritmetik).
4 — Ticarî ve Sınaî Muhasebe usullerile Devlet Muhase-
besi hakkında nazar! ve tatbikî malûmat.
5 — Hukuk;
a) idare hukuku.
b) Ceza Hukuku ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun esasları ve tahkikata müteallik hükümleri.
c) Medenî kanun, Borçlar kanunu.
d) icra ve İflâs ve Ticaret kanunularının Maliyey; alâkadar eden hükümleri.
BU AKŞAM 21 de
M. G. M. Film Şirketinin iftiharla takdim ettiği çok zevkli ve heyecanlı renkli süper film KANLI IRMAK
«The Oytriders» (Renkli) Baş Rollerde: JOEL Mc CREA — ARLENE DAHL CLAUDE JARMEN Jr. — RAMON NOVARRO
Amerika’nın kurtuluş tarihinde adları altın sayfalara yazılan kahramanların hayatı Avrıca en son dünya haberleri.
Seanslar: 14 - 16.15 - 18.30 MADAME BOVARY Son seanslarından istifade ediniz.
Suvare: 21 KANLI IRMAK.
Tel. Gişe: 15031. Müd.: 24075.
6 — Ecnebi lisanı;
Almanca, Fransızca, İngilizce lisanlarından biri, (Devlet
isan imtihanı verenler ayrıca imtihana tâbi tutulmazlar).
ITI — İmtihan neticesinde müfettiş muavinliğine almanlar {iç sene sonra vaoılacak ehliyet imtihanında muvaffak olur-’nrsa Maliye Müfettişliğine tâyin edilecekler ve tetkikat için Hir sene müddetle ecnebi memleketlere gönderileceklerdir.
(7984) 2430
Sayfa i 6
ZAFER
6711/1950
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Memur ve Subaylara Kolaylık
Adres: Anafarialar Adliye Sarayı, yeni mağazalar karsısı No.
BÜYÜK Mağazanın
; ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk, Bebe Tekmil GıYıM EŞYA Çeşitlerini
)300 — Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı Kollektif Şirketi
■ Mutlaka görünüz
BÜYÜK Mağazanın | BÜYÜK Mağazanın
İthal Ettiği Avrupa Kumaş
; ve yerli kostümlükleri müşterilerini mjmnun edecek vasıftadır;
Ankara Şubc'i
Hususî surette getirttiği Paris diplomalı teni Niko NİKOLAİDÎS
Garantili
Sipariş, her türlü giyim ihtiyacınızı karşılamak üzere emrinizdedir. Reklâm değil hakikattir.

Mağazamızda yapılacak tadilât ve tevsiat münasebetiyle
Fevkalâde UCUZ satış başladı

Yeni fiyatlarımızı sunuyoruz
İpekli kumaşlar
Lira Kr.
ipek Birman Çamaşırlık Mongol lpekiş Krep Saten Anver Saten Ağır lpekiş Amııroza Bonje gömleklik Sire Saten
♦ ♦ ♦
♦ ♦
♦ ♦ ♦
♦ ♦
Yünlü kumaşlar
Ingiliz ipliği Düvitin Mantoluklar
Lira Kr.
23.50
16.50
16.75
27,—
9,90
11.75 30' — 05,—
Aopluklnr 15 — 17,—
„ Fantezi lpekiş ı-opluklar Fnntazi topluklar Avrupa mantoluk
jpekişi
♦ ♦ ♦
♦ ♦
♦ ♦ ♦ ♦

Erkek kumaşları
Ilerekc kumaşları Merinos kumaşları Milline kumaşları Paltoluk „ Palt-luk „ Purdöaülük „ Kaşeler
Lira Kr.
• • • •
Yunışı
(5944)

Nakliyat yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Anlara Bölge Müdürlüğünden
İ1 1 — Aşağıdaki müfredatlı cetvelde adlan yazılı anbarımızda mevcut veya bundan sonra mübayaa edilecek Ofisimize ait hububat, bakliyat vesair maddelerin hizalarında gösterilen mahallere nakli işi kısa vade ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme anbarın hizalarında gösterilen günlerde Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin karşılarında gösterilen geçici teminatlarını eksiltmeden bir saat önceye kadar Ankara silosu yanındaki Ankara İşletme Şefliği veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile ihale saatinden evvel komisyona baş vurmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşma vesözleşme tasarıları beş lira karşılığında Ankara Bölge Müdürlüğü Ticaret Servisi ile cetvelde yazılı anbar Şefliklerinden temin edilir.
Hububatın
'alınacağı
mahal
4________
Sorgun
Yozgat
Haymana
Taşınacak istasyon Miktarı
Eksiltme tarihi Gün

Saat

Haftalık nakil tonajı
I
T. C. ZİRAAT BANKASI
Vadesiz Tasarruf Hesabı İkramiyeleri
30 Aralık 1950 Çekilişinde :
1 EV
Siz de İngilizce öğrenmek ’ istemez misiniz^ İngilizce öğrenelim
Bedia Avunduk Arda (Polis Enstitüsü Inoilizce öğretmeni)
SİZ'e İngilizceyi çok kolay ve kısa zamanda öğretir.
Akba, Berkalp, Ha$et, Akay kilabevleri veya Posta K. 2018 e müracaat. (5942)
Bankalar C. 23-25 Tcl:12180
Ji
Yerköy Yerköy Ankara
3000
1200
1000
8/11/1950 Çarşamba
8/11/1950 Çarşamba
9/11/1950 Perşembe
13.30
15.30
15.30
3000
1200
1000
350
350
350
*********************************************
(Ankara'da, Kavaklıdere'de», 3 oda, 1 hol)
1 tane 10.000, 15 tane 1.000 lira
Bu çekilişe katılmak isterseniz 10 Kasım 1950 tarihine kadar Bankalarımızda 150 liralık bir hesap açtırmanız vc bu parayı 30 Aralık 1950 akşamına kadar çekmemeniz lâzımdır. Her 150 liraya ayrı bir iştirak hakkı verilir.
(8258) 2421
Karacabey Harası müdürlüğünden!
Kurumumuz yetiştirmesi 949 doğumlu üç baş safkan İn- ' giliz tayı ile 948 doğumlu bir baş safkan arap tayı 12.11.950 1 pazar günü Ankara yarış Hipodromunda yarıştan önce açık I arttırma ile satılacaktır.
Satılacak taylar Doğumu Anası Babası

Irkı
I

Metresi 14 liraya
Yeni B. M. Meclisi bahçesi karşısında, Güven Evleri asfalt caddesi üzerinde satılık Tel: 22684. (5962)
Ankara Tenis İhtisas Kulübü İdare Kurulundan:
1 — Üyelerimizin Fenerbahçeliler Kulübü lokalinden istifadeleri için bir anlaşmaya varılmıştır, devam etmek is-tiycnlcrin her gün saat 17 den sonra Selanik Caddesi No. 36 da bulunan Kulüp Sekreterliğine müracaatları.
2 — Aynı kulüpte bulunan beton korttan istifade edilebi-
İlgililere duyurulur.
5973
11 Kasım 1950 cumartesi gecesi saat 21 de Fransız kadın keman virtüözü
Colette FRANTZ
Apeleakin Yuconia Stafenette Sübeyha
Legal Fare Legal Fare Legal Fare Hedban
Erkek Erkek Erkek Erkek
emirgân cta
YALI
Sayın Yolcu;
GÜVEN SAMSUN
İKRAMİYESİ
SON PARA KABUL TARİHİ
; Yolcu Nakliyat Anbarını bir defa görmek
menfaatiniz icabıdır
;; Otomobillerimiz son model ve lükstür.
Anhara'dan^Hopa’ya',
;I kadar yolcu ve eşya alınır.
Hareket saati her gün muntazaman 8.30 dur.
; Her yolculuk ve nakliye işlerinizde yegâne emniy*
S ve rahatlığın «GÜVEN SAMSUN» Anbarında
olacağını unutma.
I Adres: Sannyi Cad. Konfor Palas altında No.17. Tel: 16990
BU KEŞİDEYE ■HESAPLADINDA
EN AZ
12-12-1950
200
LİRASI BULUNANLAR VÇ BU PARAYI TAHİHİNE KADAPÇÎKMt-. *SULlRlİP,R*"(
;-'r' ‘
BALKONDAN,BOGA^rçTT.. -; 1 » ■ M»
EMLAK BANKASI
Etibank Genel Müdürlüğünden
Bankamızın ticarî servislerinden birinde çalıştırılmak üzere İngilizce veya Almanca lisanlarına vakıf veya her iki lisanı da bilir bir memur alınacaktır. Ayrıca Fransızca da bilmek tercih sebebidir.
İsteklilerin Genel Müdürlüğümüze müracaatları rica olunur. (7927) 442
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Ankara deposu müdürlüğünden
Türkiye Ziraî Donatım Kurumunun Gazi istasyonunda bulunan Ankara deposunda 714 metrekare Arnavut kaldırımı pazarlık suretiyle yaptırılacaktır.
Şartnamesi Depo Müdürlüğünde her zaman görülebilir ve temin edilebilir.
Pazarlık günü 10/11/1950 saat 14 olup, isteklilerin aynı gün ve saatte Depo Müdürlüğünde bulunmaları ilân olunur. Tel: 31121. (8193) 2393
Stajyer bayan memur alınacak
Ankara Telefon Müdürlüğünden:
1 — Ankara Telefon Müdürlüğünün işletme servisine telefoncu yetiştirilmek ve telefonculuk yapabilecek duruma geldikleri zaman telefoncu kadrolarına geçirilmek suretile ücretleri arttırılmak üzere (95) lira ücretle ve yapılacak deneme ve ve müsabakada kazanan bayanlardan (20) stajyer alınacaktır.
2 — Müsabakaya gireceklerin;
A) 788 sayılı Memurin Kanununun 4 üncü maddesindeki vasıf ve şartları haiz.
B) En az orta okul mezunu.
C) 17 yaşını bitirmiş, en çok (25) yaşını geçmemiş olmaları, Ç) 18 yaşını tamamlamamış olanların müsabaka ve hizmete girmeleri için velilerinden alacakları muvafakat senetlerini dilekçelerine bağlamaları.
D) Bilfiil işletme servisinde çalışmağa, gündüz ve gece nöbetlerine girmeğe rızaları bulunduğunu verecekleri dilekçelerde tasrih etmeleri.
E) Sağlık durumlarının işletme servisinde çalışmağa, gündüz ve gece nöbetlerine girmeğe müsait olduğunun idarece sağlık kuruluna yaptırılacak muayene sonunda tahakkuk etmesi lâzımdır.
3 — Müsabakaya girmek üzere müracaatta bulunacaklar telefonculuğa elverişli olup olmadıklarının anlaşılması için evvel emirde Ankara Telefon Müdürlüğünce bir denemeye tabi tutulacak ve deneme sonunda muvafık görülenler müsabakayr iştirak ettirileceklerdir.
4 — Müsabaka 20/11/1950 Pazartesi günü saat 14 de Ankara Telefon Müdürlüğü binasında yapılacaktır.
5 — Deneme sonunda müsabakaya girmeye hak kazananların müsabaka saatinden on beş dakika evvel müsabaka yerinde hazır bulunmaları lâzımdır.
6 — isteklilerin nihayet 16/11/1950 Perşembe günü saat
17 ye kadar Ankara Telefon Müdürlüğüne baş vurmaları ilân olunur. (8097)—(2356)

133 (Otuz üç) ton levha kurşun alınacaktır
Bayındırlık Bakanlığından:
18/K ;sım/1950 tarihine tesadüf eden cumartesi günü saal de Bakanlık binası içinde Malzeme Müdürlüğü odasında ılanan Malzeme Eksiltme Komisyonunda 33 (otuz üç) ton lev-kurşunun kapalı zarf usulü ile eksiltmesi yapılacaktır.
Sözü edilen işin muhammen bedeli 52800 (elli iki bin sekiz z) lira hesabiyle geçici teminat akçesi 3890 (üçbin sekiz yüz ksan) liradır.
Bu işe ait şartlaşma Malzeme Müdürlüğünden 2 lira 64 ku-5 bedelle temin edilebilir.
İsteklilerin yukarıda yazılı gün ve saat (10) a kadar teklif mektuplarını Komisyon Başkanlığına ibraz etmeleri lâzımdır
Postada olan gecikmeler ve para benzeri şeylerle mühürlenen zarflar kabul edilmez. (Ö16) 2390
İtfaiye makine ve aletleri için teklif isteniyor
Erzurum Belediye Başkanlığından:
Erzurum Belediyesince sekiz mevcutlu bir itfaiye takımının teçhizi için gerekli bilumum itfaiye makine ve aletlerinin satın alınması düşünülmektedir.
Bu âletlerle mücehhez bir takımın başka hiç bir âlet veya makineye lüzum görmeksizin yangını söndürmesi mümkün olmalıdır.
Şehirde tazyikli su .şebekesi mevcut olmakla beraber, yalnız su depolarından veya havuzlardan istifadeyi zarurî kılan durumlar da olabilir.
En gayri müsait bina irtifakları on beş, derinlikleri yirmi metre kabul olunabilir.
Aletlerin kullanışları lâtın çalışması ekoonmik olmalıdır. Bunların dar yollara girebilmeleri de lâzımdır.
Satışa talip olanların katalogları, lüzum gördükleri tafsilâtı, satış şartarını ve fiyatlarını Erzurum Belediyesine bildirmeleri. (8167)—2388
fabrikaları müessesesinden
(Karabük)
Müessesemiz Ticaret servisine bir mütercim daktilo alınacaktır.
Emeklilik hakkı tanınmış daimî kadrolu olan bu göreve alınacak kimseye barem dışı 300 liraya kadar ücret verilir. Ayrıca sair memurlarımızın istifade ettirilmekte oldukları hak ve menfaatlerden faydalandırılır.
isteklilerin lüzumlu belgelerini ekliyecekleri dilekçeleriyle en geç 20.11.1950 gününe kadar müessesemize müracaatları ilân olunur. (8195) —2397
basit ve yedek parçalan bol ve teşki-~ ’ ve ivicaclı
Ankara Telefon Müdürlüğünden
1 — Ankara Telefon Müdürlüğü binasının aydınlatma neon tesisatının müteahhit tarafından noksan bırakılan kısımlarının ikmal ettirilmesi işi açık eksiltmeye konmuştur.
2 — Tahmin edilen bedel (2614) lira 50 kuruştur.
3 — Bu işe ait keşif özeti Ankara Telefon Müdürlüğünde görülebilir.
4 — Eksiltme 15/11/1950 Çarşamba günü saat 15 de yapılacaktır.
5 — Geçici teminat 196 liradır.
6 — Eksiltmeye gireceklerin geçici teminat makbuzları ile diğer kanunî vesikalarını eksiltme günü olan 15/11/1950 Çar-
amba günü saat 15 e kadar Ankara Telefon Müdürlüğüne vermeleri ve eksiltme saatinde hazır bulunmaları ilân olunur.
(8096)—(2355)
Piyanoda Mithat FENMEN
HALKEVİNDE TEK RESİTAL
Biletler: 6 kasım pazartesi günü saat 9 dan itibaren Ulus Meydanı, Bankalar caddesi Millî Piyango gişesitıde satılacaktır.
Tel: 11048. Fiyatlar: 500 - 300 - 200. öğrenci: 50 krş. Nüvit Beriker konserleri
*
Sayın Ankara halkına
Son zmanlarda Ankara şehri dahilinde ve dolaylarında tek tük tifo vakaları görülmektedir. Adet itibariyle dikkate değer miktarda olmamakla beraber mevsim dolayısiyle bu vakaların artma temayülü göstermesi mümkündür. Bulaşıcı ve salgın yapma vasfını haiz olan bu hastalığa yakalanmamak için en emin krunma çaresi, hastalık için muafiyet temin eden tifo aşısı ile aşılanmaktır. Bu itibarla sayın halkımızın kendilerini bu hastalığa karşı aşılı bulundurarak hastalığa tutulmaktan korunmaları tavsiye edilir. Bu aşı aşağıda gösterilen yerlerde pazar gününden gayri günler çalışma saatleri dahilinde parasız yapılmaktadır.
Aşı istasyonları:
1 — İl Sağlık ve Sosyal Yafdlm Müdürlüğü (Vilâyet konağı yanında)
2 — 11 Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğü (Anafartalar Orman Çiftliği üstünde)
3 — Çankaya Hükümet Tabipliği (Çankaya Kaymakamlığında)
4 — Çankaya Belediye Tabipliği (Çankaya Belediye şubesi)
5 — Dışkapı’da Belediye şube tabipliği.
6 — Yenidoğan Belediye şube tabipliği (Bucak Müdürlüğji
binasında). (8287)—2429
İzmir belediye başkanlığından
1 — Kocakapı mahallesinde 1078, 1090, 1091 sayılı sokaklarda yeniden kanalizasyon ve 1078, 1091 sayılı sokaklarda da yeniden kesme taşlarla döşeme yaptırılması işi Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 20108,31 lira ve geçici teminatı 1510 liradır. Bu işe girmek istiyenler ihaleden üç gün evvel Fen İşlerinden belge almaları lâzımdır, isteklilerin teminatlarım belediye veznesine yatırarak makbuzlariyle ihale tarihi olan 13/11/1950 pazartesi günü saat 14 de encümene başvurmaları.
2 — Mithatpaşa mahallesinde 179 sayılı sokağın 177 sayılı
sokakla 211 sayılı sokak arasında yeniden kanalizasyon yapılması 207 ve 211 sokak arasında da mevcut âdi döşemelerin kesme taşlarla esaslı tamiri işi Fen işleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltme ile yaptırılacaktır. Keşif bedeli 17637,36 lira ve geçici teminatı 1323 liradır. Bu işe girmek istiyenler ihaleden üç gün evvel Fen işlerinden belge almaları lâzımdır, isteklilerin teminatlarını belediye veznesine yatırarak makbuzlariyle ihale tarihi olan 13/11/1950 pazarto-günü saat 14 de encümene başvurmaları. (8127) 2381
, Teklif toplama ilânı
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Umum Müdürlüğünden :
12 adet vinç satın alınacaktır. İlgililerin Umum Müdürlüğümüzle İstanbul transit ve İzmir Depo Müdürlüklerimizden alacakları teknik ve ticarî şartnamelere göre hazırlıyacakları teklif mektuplarını en geç 4/12/1950 günü saat 9 a kadar Umum Müdürlüğümüzde bulundurmaları ilân olunur.
Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tabi değildir ve işbu malları satın alıp almamakta serbesttir. (8190)—2402

Ayda 25 ve 40 li ra orrs'ndı Taksitle Satış İstanbul Mağazasında:
Pilli, elektrikli radyoları, meşhur Fransız Alcyon bisiklet- İ ka kol, cep, duvar, masa saatleri, elmas, pırlanta, altın yü-} akordeonların zengin çeşitlerini mağazamızda bulacaksınız^ No. 239/1 Adliye üstü yoni mağazalar Tel: 14761 ler, tekli, otomatik pikaplar, ütüler, gramofonlar, her mar- $ zük, kolye, broşlar, bavul, ovrak çantaları, radyo pillori, 5 Merkez: Bahattin Ataiuğ, Tovfik Ertaş. Anafartalar Cad.j Şubesi: Anafartalar No. 201 İstanbul kuyumcusu - Ankara

Comments (0)