pazar ftfARE VERİ UtİMu) jydtavosmanrge No M Telfffrt Yepiaai6wh gazete^ ' ^4/8 N B U L Telefon — 20795 Birinci yıl — No. 334 YENİ SABAH GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ ABONE ŞARTLARI „ Türkiye Ecnebi N »00 Kr. 2400 Kr. 500 Kr. B âylıfı 1200 Kr. 260 Kr. 3 aylıftı 600 Kr. i 90 Kr. 1 aylıfı 300 Kr. Posta ittihadına girmemi) meal- | loketler için 26, 14, 7.5 ve 4 lira ) ER YEROE 3 (URUŞ
îtalyanlar; Arnavutluk Hükümet Merkezi ile
6 Şehri Aldılar. Zogo Yunanistana Sığındı
Vatanları İçin Kahramanca Çarpışan Arnavutlar,
Arkada Bıraktıkları Her şeyi Tahrip Ederek Çekiliyor
Balkanlar Tehlikede
Yasan: Hünyi» Cahld YALÇIN
Bütün dünya bilhassa Balkanlılar Arnavutlukta cereyan eden dramı büyük bir alâka ile takip ediyor. îtalyanlar ileri hareketlerine askerî bir tenezzüh şeklinde devam ediyorlar. Dün Arnavutluğun hükümet tarafından terkedi-len payitahtını işgal ettiler. Biraz sonra Tirana radyosundan akseden davul zurna seslerinin Faşist medeniyetine kasideler okuduklarını Faşist hürriyetine kavuşan vatan ;haini bazı Arnavutların yahut para ile satın alınmış bir takım sefillerin neş’e ve saadet avazeleri çıkararak bütün dünya ufuklarını çınlattıklarını duyduk. Ve bunları işittikten sonra artık inandık ki İtalya Arnavutluğa bir gâsıp ve mes’ul sıfatiyle girmiyor, hiç bir hakkı çiğnemiyor; bilâkis 'bir ha-lâskâr feragati, bir medeniyet naşiri hulûsu ile geliyor. Çünkü teşrifinden dolayı Tirana ahalisi ve Arnavut kavmi işte şenlik yapıyor!.
Fakat bu ne garip bir medeniyet ve adalettir ki etraftaki kavim-lerde derin bir endişe ve infial u-yandırıyor ve herkesi istikbal düşüncesiyle bir çare aramağa sev-kediyor. Çünkü Balkanlar üzerine bir ateş ve kan selinin ilk şerbetleri dökülmüş olduğunu herkes idrak etmektedir. 1914 de, Sera-jevoda Avusturya Arşidükünün katli nasıl dünyayı dört sene felâketlerin en müthişi içine atacak ıbir garip kasırganın ’ilk işaretini teşkil etmişse Arnavutluk istiklâlinin uğradığı suikastta yine ilk alevini Balkanlarda püskürerek bütün dünyayı sarsacak ve 'belki şu köhne ve müraî medeniyeti kökünden tamamen yıkacak bir yanardağın zarurî ve içtihabı imkânsız indifaının bir müjdecisidir. Bugün Arnavutluğa çıkan İtalyan kuvvetleri yarın Balkanlıları birer köle haline sokmak emelini takip edecek istilâ ordularının pişdar kuvvetlerinden başka bir şey değildirler. Arnavutluğun istilâsı ancak bir maksattan İbarettir. Milletlerarası siyasetinde bugünkü basiretsiz, hodkâm ve ■dar görüş devam ettikçe dramın! müteakip perdelerinin az çok sü-l ratle inkişaf etmemesi için hiç bir' scbeb yoktur. Müşterek emniyeti yahut kuvvetler muvazenesi sis- I teminin şimdiye kadar şöyle böy-l Je tevkif edebilmiş olduğu hırs ve istilâ dalgası, bütün sedlerin yıkılmış olmasından istifade ederek, on az mukavemet hatları üzerinde yayılıp gidiyor.
Balkanları esaret altına almanın kolay bir iş olmıyacağına eminiz. Balkan devletleri nüfus ve Baha itibariyle küçüktürler. Fakat onlarda büyük bir şey de vardır ki b da vatan ve hürriyet aşkıdır. Balkan devletleri milliyet ve istiklâl ideali uğrunda harp etmesini öğrenmişlerdir. Ve icabederse askerî aahada'ki kahramanlıklarını
Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 (lncü sayfamızda)
TİRANADA BÜTÜN BİR İTALYAM ALAYI İMHA OLUNDU
İtalya; Kral Zogoyu İdama Mahkûm Etti
îtalyanlar “Tirana,, Ve Diğer Bazı Yerleri Tayyarelerden Paraşütlerle Binlerce Aske' İndirerek Aldılar! Romaya Göre Italyan Zayiatı 50 Ölü Ve 108 Yaralıdan İbaret!.-
Son Haberlere Nazaran Muhtelif Cephelerde Kanlı Muharebeler Devam Ediyor
İtalyan zırhlılarının akdenizde bir harp manevrası
İşgal Karşısında
Dünya Gazeteleri
Londra; Amerika; Paris ve Dünya Matbuatı Hâdiseyi Takbih Ediyor , k “ ltalyanın Arnavutluktaki hare-
keti hakkında malûmat veren Daı-
(Sonu 3 üncü savfada)
Londra: 8. (A.A.) — (Müdafaa-"
sız küçült bir memlekete karşı bariz yeni bir taarruz,)
Casus Mustafa Sagir
Nasıl Yetişti ? (
istanöula neden geldi?
kimlarle Temas Etti?
Bulgaristada Niçin Gitti ?
Yunanlılardan hüviyetini nasıl gizledi ? Ankaraya nasıl ve niçin gitti ?
Nasıl Tutuldu Ve
Nasıl Asıldı ?
Pek Yakında Neşre Başlıyacağız
r
'asuâ Mustafa Sağır
Herhangi bir müdahale halinde :
Almanya, İtalya ya Yardım edeceğini Bildirdi
Roma: 8 (A. A.) — Stefani Ajansı bildiriyor:
Dün Draç'ta yapılan ihraç hareketi esnasında dalyanlardan 11 kişi ölmüş, 48 kişi yaralanmıştır.
Aya - Sarandide İtalyanlardan bir kişi ölmüş, 10 kişi yaralan-; iniştir.
Tayyarelerle nakledilen İtalyan ' kumbaracı âlâyı halihazırda Ti - ; randa karaya inmektedir.
İtalyan kuvvetleri bu sabah saat 11,45 de Tiranın radyo istasyonunu işgal etmişlerdir.
Tiranda soygun!
Roma: 8 (A. A.) — Stefani Ajansının Tirandan bildirildiğine göre, dün öğleden sonra vaziyet vahimleşmiş, Tiran zimamdarları payitahttâ kalamayacaklarını an -lamış ve meçhul bir istikamete pek (Sonu 3 üncü sayfamızda) ,
İtalya; Kortoya da Taarruz mu Edecek?
Korfo: 8. (A’A’) — Burada yar kın günlerde birdenbire bir İtalyan hareketi vukua gelmesinden endişe edilmektedir.
Yunanistanın Paris elçisinin zi yare ti
Paris: 8. (A.A.) — Hariciye nazırı Bonnet, bu sabah Yunanistanın Paris elçisini ve Polonya sefirini kabul etmiştir. Öğrenildiğine göre birkaç hafta sonra Beck, Parise gelecektir.
İtalya ve komşuları
Milâno: 8. (A.A.) — Regime fa-cista yazıyor:
Arnavutluğun işgali hiçbir devlete ve komşu devletlere karşı değildir. İtalya bu komşu devletlerde samimî münasebetlerin idamesini arzu etmektedir.
Şehrimizdeki Arnavutlar gönüllü Yazılmak İstediler!
Şehrimizdeki birçok Arnavutların Arnavut konsolosluğuna müracaat ederek müstevli ile karşılaşmak üzere Arnavutluğa gönüllü gitmek istediklerini bildirilişlerdir. Bu şekilde müracaat edenlerin sayısı beş yüzü geçmektedir.
Resmî bir iş’ar olmadığı için konsolosluk bu müracaatlara bir cevap vermemiştir.
Romanya Hariciye
Nazırı Dün Geldi
B. Gafenko Hariciye Vekilimizle
4 Saat Süren Bir Mülâkat Yaptı
Görüşmeye Bugün de devam edilerek nazır akşama dönecek
Mimar Sinan İhtifali
Bugün büyük Türk mimarı Koca (Sinan) ın ölümünün 851 inci yıl dönümüdür.
Bu münasebetle, her sene olduğu gibi bugün de muhtelif şehirlerimizdeki halkevlerinde ihtifaller yapılacaktır. Şehrimizdeki ihtifale saat 16 da Süleymaniyede başlanacak tır. Okuyucularımız, bu büyük Türk nfimarmın hayat ve eserlerine aid muhtelif mimarların ve salâhiyettar kalemlerin yazılarını bugün 4 üncü sahifemizdo tertip ettiğimiz (Sinan sahifesi) nde bulacaklardır.
B. Gafenko dün hariciye vekilimizle görüşürken
Dost Romen hariciye nazırı M. Gafenco ile Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu dün şehrimizde birbirine mülâki olarak her iki memleketi alâkadar eden haricî meseleler üzerinde dört saatten fazla devam a-
den uzun bir görüşme yapmışlar «w-, , Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu Ankara ekepnatlne bağlanan hususi vagonla dün aabah şehrimize muvasalat etmiştir. Vekil, istasyon-
(Soau 3 üncü tayfada)
TENtSABAH
9 NİSAN 1939
Sayfa f M
Tefrika No 55
Yazan ı M. SIRIR

R

POLİTİKA
“Rıhtım Bekçilerile Anlaşabilecekmisin „
“Kasavet Çekme Mehmet. Hepsi de Elde Edilmiştir Onların „
Son günlerde bu görüşmelere artık ben de alışmış ve yavaş yavaş onlara yanaşıp karışmıştım. Medreseye sokulup sığındığımızın tam yirmi birinci günü akşamı idi. Hava yağmurlu, biraz da soğuktu. Ziyaretimize gel^n hemşerilerin getirdikleri şeker ve saire ile bizim hoca Bekir un helvası basıyordu. Biz de eski günlerin hatıralarını dirilterek görüşüp, gülüşüyorduk. Ansızın hücremizin kapısı vuruldu. Ardın -dan da bizim Salih reisin gür ve kalın sesi duyuldu:
— Hoca Kara Mehmet efendi burada mı?..
Birikirimizle bir hayli şakalaştıktan, şuradan buradan konuştuktan sonra reis beni bir köşeye çekti ve yavaşça:
— Kardeş, dedi. Çubukluda, börekçi İbrahim beyin köşklerinde karargâh kuran Yunan taburu için Yunanistandan, yüz kadar orta boyda sandık geldi. Ağırlıklarına bakılır ise bunlar ya cephane ya bomba olacak. Dört beş gün sonra bunları Çubukluya götüreceklermiş.. Vapurdan rıhtıma bizim uşaklar çıkardı. Şimdi, rıhtımın Tophane başındaki sığır antrepolarında duruyor. Başında da bir tanecik nöbetçi var. Kaldıra-mazmıyız şu sandıkları acaba?..
O sözüne devam ederken ben de tarif ettiği yeri gözümün önünden geçirmiştim. Gerçi tenhalığına tenha idi amma çok ta göz önü idi, öyle pek serbest çalışılacak bir yer değildi. Sordum:
— Tophane nhtımmda geceleri eskisi gibi çok nöbetçi var mı?
— Kaldırdılar. Nöbetçi yerine bir hücum botu bekletiyorlar.
— Öyleyse .dediğin iş çok güç olur.
Salih reis gevrek gevrek güldü ve :
— Gözünde büyültme be kardeş, dedi. Bottaki askerler de, polisler de her gece zevklerinde. Dün akşam daha yatsı vaktinde bizim Kadir oğlu Mehmet bir sandal ile yanaştı, üzerlerine de koca bir kangal halatlarını alıp getirdi. Ruhları bile duymadı.
— Motor buldun mu reis?,.
— Buldum. Uzun Mustafa ile lâz Osmanm motörleri elde.
— Ne diyorlar, konuştun mu ken dileri ile?..
— Ne diyecekler be Kara Mehmet. îşden kaçarlar mı hiç o erler. Siz yüklerseniz götürürüz biz diyor lar.
— Rıhtım bekçileri ile anlaşabilecek misin reis?..
— Kasavet çekme Mehmet. Hepsi de elde onların. Muhafaza müfettişi Abidin beyle de görüştüm. O d'i denizden gözleyip koruyacak bizi.
Vaziyet oldukça müsaitti. Düşünmeğe, zihnen işin enini boyunu ölçmeğe koyulmuştum. Ve bu şartlar dahilinde olabileceğine de kani olmuştum hani. Tam, peki diyeceğim sırada Salih reis ağır elile omu zuma dokundu. Hayret fışkıran gözlerini gözlerime dikti ve:
- Kara Mehmet be. dedi. Seni hiç te böyle görmemiştim şimdiye-dek. Ne oldu sana. Medresede otura otura cesaretin de vücudun gibi gev şemiş, köhneleşmiş galiba?..
Güldüm ve:
— Ağa, dedim. Sen de bizim gibi yiye idin başçavuş (Maks) ile gardiyan Todorinin sopasını, benim gibi gocunur, ince eler sık dokurdun. Daha geçmedi sırtımızın, tabanlarımızın çürükleri.
Gülüştük ve tabiî anlaştık. İşi Hoca Bekirle Hemşinli Nuriye de açtık. Ataklık, gözü peklllik bakı-
mından birbirine eş yaratılan bu iki babacan, teklifi bir hizmet müjdesi saymakta bir an bile tereddüt göstermemişler, Sait Molla işinden vazgeçmişlerdi. Günlerdenberi tenbel tenbel oturmaktan sıkılan Hemşinli Nurinin o dakkada yüzü gülmüş, Hoca Bekirin de rahattan katmerleşen boynu bükülmüştü. Bu münasebetle basılan helva gerçekten canlı ve sevinçli bir sohbete vesile olmuştu. Salih reisi de alıkoymuştuk o gece medresede. Gece yarısından sonraya kadar görüşmüş, gülüşmüş ve hattâ söz aramızda, Hemşinli Nuriye aldırdığımız küçük bir şişeyi de helva arasında göçürerek bir iyice şenlenmiştik te.
Biz, iş yerini bir kere gözden geçirmek, motörcülerle bir daha görüşmek ve ona göre son kararları vermek üzere sabahleyin medreseden çıkarken, köcreye gömülüp sindiğimiz gündenberi, karın ağrısına tutulmuş, tüyleri dökülmüş bir ispinoz gibi daima düşünen Hoca Bekir, şenlenmiş ve keyiflenmişti. Kah kahalan höcrenin taş dıvarlarını çın latıyor, arkamızdan haykırıyordu. Ve :
, — Salih reis, diyordu. Ne olur ne olmaz, avukat Müsyü Leona da bir uğraşıver ve ağzına da bir parmak bal çalıver de şimdiden göz, kulak oluversin bize.
İki saat sonra, ben, Salih reis ve motörcü Uzun Mustafa, bir sandalla iş yerini gözden geçirmiş, rıhtımın Tophane başındaki muhafaza kulübesinde bizi hekliven Abidin beyle birleşmiştik. Baş başa vermiş, danışıp düşünüp işi pişirmiştik. Motor lerin rıhtıma yanaştırılmasını tehlikeli ve netice itibarile zararlı gör müştük. Sandıkların Uzun Musta-fanın bulup getireceği iki eski kömür mavnasına yükletilmesini ve çekilip boğaza çıkarıldıktan sonra motörlere aktarılmasını her cihetçe uygun bulmuştuk.
Bir cumartesi günü akşamıydı. Bol yıldızlı ve çok ışıklı bir gece idi. Hık ve hafif bir lodos esiyordu. Salih reis, kâtibi Ömer Sonal ile beraber daha gündüzden kirli kömür mavnalarını rıhtıma bağlamışlardı. Etraf ve civara emniyet vermek için de mavnaların içine bir çok kömür küfesi ve küfe sopası koydurmuşlardı. Motörler, birinci şamandıra hattında bulunan bir İtalyan şilepinin bordasında bağlı duruyorlardı. Bizim fedakâr muhafaza müfettişi A-bidin bey, bir motörle kıyı sularda geziniyor, etrafı gözlüyordu. Muhafaza kulübesinde bulunan iki memur da, sandalyalarını rıhtımın kenarına dayamışlar, tatlı bir muhabbete dalmışlardı. Sandıkların başında nö bet bekliyen iki Yunan neferi de, ıslık ile parçalar çalıyor, çaldıkları parçaların ahengine uyarak danse-der gibi, iki tarafa sallanıyorlardı.
Sen bunları nereden mi görüyordun, dediniz sevgili dinleyicilerim? Söyliyeyim. Ben, Hooa Bekir, Hemşinli Nuri ve Mipavrili İbrahim daha gündüzden mavnalardan birine girmiş, baş altında sinmiştik. Sitine suları içinde, aç, susuz, sigarasız, âdeta çileye çekilmiş bir derviş sabır ve tevekkeli İle çökmüş ve çömelmiş-tik. Arasıra kalkıyor, üzerimizdeki ambar kapağını aralığından etrafı gözlüyor, ve dinliyorduk. Fırsatını bulunca nöbetçilere saldıracak, ağız larını tıkayıp, ellerini, ayaklarını bağlayıp baş altına atacaktık. O sırada muhafaza memurlarından biri de Salih reise haber salacak ve taşıma işi başhyacaktı. Siz de tasdik edersiniz ki, işin en tehlikeli ve nazik kısmı bizim üzerimizde idi.
(Devamı var)
Kurnazca Yapılmış bir Kaçakçılık
Bazı komisyoncuların vesikaları alındı
Gümrük ve muhafaza teşkilâtı memurları dün kurnazca yapı -lan bir kaçakçılık hâdisesini meydana çıkarmışlardır:
Şehrimizdeki Ford acentesinden hurda malzeme satın alan iki komisyoncu evvelki gün Ford fabrikasından tekrar külliyetli mik -darda satın aldıkları hurda malzemenin gümrüğünü verdikten sonra harice çıkarırlarken memurlar şüphe üzerine bunların içinde bulunan boru ve motor gi'bi parçaların içini birer birer aramışlar ve bunların içinde külliyetli mikdar-da otomobil lâstiği mevcut olduğunu görmüşlerdir. Bu lâstikler derhal müsadere edilerek korniş -yoncuların ellerinden vesikaları a-lınmış ve haklarında kanunî takibat başlamıştır.
Zorlu bir aşıkm yaptığı marifetler Bir genç kızı kendine vermlyen bir bakkalı vurdu ve dükkânı alt üst etti
Dün akşam Kurtuluşda bir hâdise olmuştur:
Yani isminde bir genç, çılğınca sevdiği, Feriköyünde Avukat caddesinde bakkal Tornasın kızını, müteaddit defalar babasından istemişse de Torna, buna razı olmamıştır.
Nihayet Yani, dün akşam eline bir tabanca almış ve Tornanın dükkânına giderek üzerine atılmıştır.
Fakat, Torna ile oğlu Koço, daha evvel davranarak Yaniye hücum etmişlerdir. Bu suretle başlı-yan boğuşmada, Yani, tabancasının kabzesile Tornanın başına vurmuş, ve yaralamıştır.
Yani, bundan sonra eline geçirdiği keserle dükkânın camlarını parça parça etmiştir. Gürültüye yetişen halk, ve polisler, Yaniyi, firar etmek isterken yakalamışlardır-.
DENİZLERDE :
Dün sabahki sis
Limanımızı dün sabah erkenden bir sis tabakası kaplamıştır. Sis bilhassa boğazın yukarı taraflarında çok kesif olmuş ve bu yüzden ilk vapur seferlerinde hayli tehirler olmuştur. Kavaklardan ilk kalkan vapur köprüye yarım saat teehhürle gelebilmiştir.
BELEDİYEDE :
Ankara caddesinin asfaltlanması
Ankara caddesinin asfatlan -masına devam edilmek için İstanbul Belediyesi sular idaresi, elektrik idaresi ve telefon şirketi tarafından oradaki tesisatta icabe -den yenilikler yapılması için emir vermişti. Yenileştirilen bu tesisat biter bitmez asfaltlanma işine başlanacaktır. Bütün tesisatların icabeden yenileme ameliyesi yapıl, ması işi bir mayısa kadar devam edeceğinden Belediye ancak bu tarihten sonra asfaltlama işine başlıyabilecektir.
KadıköyUnde yeni bir park
Kadıköy ilkele meydanının tan zim ve oranın güzel bir park haline ifrağına başlanmıştır. Belediye bahçeler müdürlüğü bu işle e-saslı şekilde meşgul olarak sahaya şimdilik ağaç dikmeğe başla -m ıştır.
Yugoslavyadan istenen broşürler
Yugoslav Turizm bürosu ts -tanbul Belediyesinden Tiirkiyeye ait buroşürler ve afişler istemiştir. Belediye Turizm müdürlüğü kâfi mikdarda afiş ve buroşür gönder -iniştir.
Sıhhî Müze Tamir ve Tevsi Ediliyor
Burada Birde “ Gençlik Sinema Salonu „ Yapılarak Sıhhî Filmler Gösterilecek

Tamir edilmekte olan Divan
Divan yolundaki (Sıhhî müze) nin esaslı bir şekilde tamir ve tev-siile tanzimine başlanılmıştır.
Öğrendiğimize göre burada bir de (Gençlik sinema salonu) vücude getirilecektir.
Bu sinema salonunda gençleri-
yolundaki sıhhî müze binası mize ve halka, sıhhî ve terbiyevî filimler gösterilecektir.
Diğer taraftan (Sıhhî müze) ye bütün mekteplilerin ve gençlerin gitmeleri için de mektepliler nezdinde teşbbüsler yapılacaktır.
Belediye Masraf Bütçeşijdazır
Yeni BUtçednkl masrallar mey anında bir hâl İn,an, İçin ıso bin; Cerrah paşa hastanesine bir pavyon ilâvesi İçin de 90 bin lira ayrıldı
îstanbul Belediyesi 1939 senesi masarif bütçesi daimî encümen -den çıkmıştır. Yeni bütçe varidat bütçesiyle mütevazin olarak 12,423,674 dür. Vilâyet bütçesi de şöyle tesbit olunmuştur. 858290 lira Nafia, 2,041,424 lira Maarif, 44128 Veteriner ve ziraat, 137036 vilâyet sıhhiyesi 843.966 masraflara.
Vilâyet fevkalâde bütçesinden de 510000 lira vilâyet yollarına, 180000 lira klüp inşasına 15000 lira köy okullarına 13000 ziraat işlerine 436036 lira hastaha-nelere ve 67000 lira da Beden Terbiyesine ayrılmıştır.
Belediye âdi bütçesi geçen se-neki bütçeye yakın olarak tanzim olunmuştur. Diğer taraftan Belediye fevkalâde bütçesinde de ya-
pılan işlerin ehemmiyetine göre şu şekilde tahsisat ayrılmıştır.
773000 lira şehir dahilindeki yollara, 150,000 lira gazi köprü -sünün ikmâli için, 150,000 lira hâl inşasına ve hâlin tamamlanmasına,! 50000 lira şehir plânına, ve yeni bir gardenbar inşası için 164000 I lira istimlâke, 90,000 lira Cerrah-' paşa hastahanesinde yeniden inşa olunacak pavyonlara ve 30.000 lira da mezarlık işlerine.
Beden Terbiyesi için vilâyet bütçesinden ayrılan 67,000 lira', ve Belediye fevkalâde bütçesinden' ayrılan 245,000 lira birleştirilerek! Dolmabahçe stadının inşasına sar-| folunacaktır. Ziraat ve temizlik işlerinde çok mühim yenilikler yapılması için de bu fazla ilâveler l yapılmıştır.
Arnavutluk meselesi
Arnavutluktaki İtalyan harekâtı, bugün Avrupa siyasetinde yeni bir sarsıntı husule getirmektedir.
İngiliz başvekilinin Arnavutluktaki bu harekâtın, memleketini doğrudan doğruya alâkadar etmiyeceği-ni bidayette beyan etmiş olmasına rağmen, bu mesele yalnız Adriyatik meselesi olmaktan çıkacak mahiyettedir.
Şüphesiz ki 1921 de toplanan elçiler konferansı tarafından kabul e-dilen ve bilâhara 1926, 1927 senelerinde aktedilen Arnavut- İtalyan anlaşmalarının teyid ettiği bir İtalyan müdahalesi- Arnavutlukta emniyet ve nizamı temin zımnında- ken dişini o zaman meydana koyabilecek bir imkâna mâlik bulunuyordu. Zaten o zamandanberi Italyanın Arnavutluktaki müdahalesi fiilî bir şekilde tezahür etmişti.
Şimdiki halde İtalya bu fiilî hareketi daha ziyade genişletmek ve hattâ işgal hakkı ile birlikte hakiki bir himaye tesisine karar vermiş bulunuyor. Fakat Arnavutların mukabelesi, bunu Almanların yaptığı gibi kan dökmeden icraya pek müsaade etmemektedir. Bu sebepden Balkanların garb tarafındaki köşesinde kanlı bir çarpışma olmaktadır.
Romanın bu şekildeki hareketinden İtalyanların Balkanlarda, Almanların Romanyadan Karadenize doğru inişine muvazi olarak, bir siyaset takip etmek istediği de müşahede edilebilir.
Bu faaliyetten, Berlin Roma mih verinin Balkan yarım adasını prensip itibarile, ltalyaya bıraktığı ve Berlinin de Merkezî ve Tuna Avpa-sında hareket serbestisine malik olduğu da bu siyasî zümrenin tesbir ettiği prensipler dahilinde bulunduğu görülüyor.
Arnavutluğun işgali ve siyaset haritasından silinmesi, komşuları i-çin nazik bir vaziyet tevlid etmekle beraber ayni zamanda büyük bir im paratorluk yollarına malik devletleri de yeniden daha dikkatli bir siyaset takibine sevkedecek mahiyettedir.
Bu noktai nazardan Arnavutluk meselesi, Akdenizde içtinabı mümkün olmıyan bir statüko muvazenesizliği vücude getirmektir. Bu suretle geçen sene 16 nisan tarihinde imzalanan İtalyan- İngiliz anlaşmasının yeniden mevzuubihis edileceği ve bu siyasî vesika hükümlerinin bozulacağı şüphesizdir. Şimdi, Akdenizde büyük hayatî menfaatlere sahip olan İngiltere ve arkasından, da Fransa bu vaziyet karşısında "alacakları tavır ve girişecekleri diplomasi faaliyet, dikkatle müşhede e-dilecek bir keyfiyettir.
Dr. Reş.d SAGAY
FHorya Plâjı
Belediye, bu yaz esaslı tertibat yapacak
Yaz ve dolayısiyle plaj mevsiminin yaklaşması münasebetiyle İstanbul Belediyesi Florya plâjla-rında halkın rağbetini celbedecek esaslı tedbirler almak üzere tet-kikata başlamıştır. Bu arada e -saslı bir tetkik mevzuu olan mesele plâj fiatlarında tenzilât imkânlarıdır.
Belediye bu imkânları araştırmaktadır. Florya plâjları haricin, de ve yapılan dükkânlarda satı -lan yiyecek eşyanın da çok pahalı olduğu görülmüş ve bu gibi dükkânlarda da tarife usulü kabul edilmesi etrafında tetkikata baş -lanmıştır.
TOPLANTILAR :
Davet
Menafii umumiyeye hadim cemiyet lerdeıı olan Türkiye Turing ve Otomobil kulübü senelik heyeti nizamnamesinin 16 inci maddesi mucibince nisanın 29 una müsadif cumartesi günü öğleden sonra saat 4 de Be-yoğlıında Perapalasta toplanacağın dan vasıflan mezkûr maddeden münderiç azanın teşrifleri saygı ile rica olunur.
Delinin Arzusu
Müzede namaz kılmak Istiyen bir deli tıbbı adliye gönderildi |
Bakırköy Emrazı Akliye ve A-sabiye hastahanesinde uzun müd-dettenberi kaldığı anlaşılan Osman isminde bir adam, evvelki gün (A-yasofya) müzesine girmiş ve yüksek sesle dualar okuyarak sonra da namaz kılmağa başlamıştır!..
Bu vaziyeti gören bekçiler Os-mana, burada namaz kılınamıyaca-ğını söylemişlerse de o dinlememiştir.
Nihayet, çağrılan polisler, Osma-nı alarak Tıbbı adlîye götürmüşlerdir!..
Otobüs davası şahitlerinin dinlenmesi salıya haşlıyor
Eski Vali ve Belediye Reisi B. Muhiddin Üstündağın suçlu bulunduğu otobüs davasından dolayı, altmış kişilin şehrimizde şahit olarak dinlenmeleri, Temyiz dördüncü ceza mahkemesi tarafından kararlaştırılmıştı.
Bu şahitlerin listesi, müddeiumumiliğe verilmiştir.
Salı günü Aslij’e 1 inci ceza malı kemesinde dinleneceklerdir,
VİLAYETTE :
İstanbul mülhakatında domuz mücadelesi
İstanbul vilâyetindeki za ve köylerde domuz mücadelesi devam etmektedir. Yâpılan mücadele neticesinde Şilede 55, Silivride 7, Çatalcada 21, Beykoz-da 13, Üsküdarda 2, Sarıyerde 5, Eyiipte 7 domuz öldürülmüştür.
Şehir Tiyatrosuna 80 bin lira yardım ediliyor Belediye bütçesinden Şehir tiyat rosuna bu sene ayrıca 80 bin liralık bir yardım yapılmaktadır. Bundan başka yeniden bir jüri heyeti seçilerek eserleri ayıracaktır.
9 NİSAN 1939
TENİS ABAH
Sayfa ( 9
SON HABERLER
İspanya Antikomintern Pakta Dahil Oldu
Bu karar;
mahiyetinde
Berlin 8. (Hususî) — İspanya lükûmeti, Antikomintern pakta girmiştir.
Bu husustaki protokol, Burgos-4a imzalanmıştır.
Bu sabahki Alman gazeteleri, 3u hâdiseyi büyük bir sevinç içinde haber vermektedirler..
Kararın akisleri
Paris: 8. (A.A.) — Arnavutluk Takasının ciddî bir gerginlik tevlid ittiği şu sırada İspanyanın komin-»m aleyhindeki pakta girdiğinin -esmen ilân edilmesi bir korkutma ^şebbüsü mahiyetinde telâkki edil-nektedir. Bu teşebbüs Innsbrük’te 'apılan Italyan- Alman askerî gö-iüşmelerile de sarih bir şekil almış-ır.
Salâhiyettar Fransız mahfelle-inde öğrenildiğine göre halihazırda iararetle bir İtalyan- Alman- İs-
İşgal Karşısında Dünya Matbuatı
(Baştarafı 1 inci sayfada) ly Telegraph gazetesinin bu cümlesi bugün çıkan gazetelerin tefsirlerini telhis etmektedir.
Gazetelerin büyük bir kısmı ltal-yanın bu hareketinin İngiliz- İtalyan itilâfına bir tecavüz olduğunu yazmaktadır. Bu gazeteler, senenin Hıristiyanlar için en mukaddes olan gününde yapılan bu taarruzun sinsiliğine işaret etmektedirler.
Times gazetesi Ingilterenin Av-rupamn bu kısmında müdafaa edilecek hayatî menfaatleri bulunduğunu ve icabederse bu menfaatleri mü dafaa edeceğini yazmaktadır.
Londra: 8. (A.A.) —Gazeteler, İtalyanm Arnavutluğa karşı sebeb-Biz yaptıkları hareketi müttefikan takbih etmektedir.
Amerikan gazetelerinin infiali
Nevyork: 8. (A.A.) — Arnavutluğa karşı yapılan taarruz bütün gazeteler tarafından nefret ve infial ile karşüanmaktadır.
Nevyork Times diyor ki:
Zayıf, küçük ve müdafaasız olan Arnavutluk, blöfünün suya düştü günü gören Mussolini için tam bir kurban îdi. Fransayı korkutmaya kulak asmadığı gibi Ingiltere de de mesuliyetleri deruhde etmeğe ha-
Romen Hariciye Nazırı Geldi
(Baş tarafı 1 inci sayfada) da Vali ve Belediye reisi Lûtfi Kır-dar, Emniyet Md. Sadrettin Aka Ro Hanya konsolosu ile hâriciyeye bağlı 'teşekküller erkânı karşılamışlardır. Şükrü Saraçoğlu kendisini karşılı-yanlann ellerini ayrı ayrı sıkarak teşekkür ettikten sonra Haydarpaşa iskelesinden bir vapurla köprüye geçmiş ve beraberinde Vali olduğu halde Perapalas oteline gitmiştir.
Dost Romanya hariciye nazın nı getiren Daçya vapuru saat 11 de boğaz haricine muvasalat etmiş i-ee de sabah çok erkenden etrafı kaphyan kesif sis yüzünden içeri giremlyerek bir müddet Karadeniz-de kalmak mecburiyetinde kalmıştır.
Saat 12 den sonra sis hafiflemiş olduğundan vapur da limanımıza gelmiş ve saat tam 13.10 da Galata Yolcu Salonuna yanaşmıştır. Romanya hariciye nazırına Romanya büyük elçimiz Ham dullah Suphi de refakat etmekte idi. Misafir nazın istasyonda dün sabah şehrimize gelen Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu, Romanyanın Ankara orta elçisi ve İstanbul konsolosu, Vali ve Belediye reisi Lûtfi Kır-dar, Emniyet müdürü Sadrettin A ka ve Romanya sefaret erkânı karşılamışlardır. Her iki vekilin nhtım-da karşılaşmaları çok samimî bir şekilde cereyan etmiş ve her ikisi müddet müsafahada bulunmuş-
bir korkutma teşebbüsü Görülüyor
panyol askerî işbirliği hazırlanmak-tadır. Fakat bu işbirliğinin nihaî şekli henüz tesbit edilmemiştir.
Komintern aleyhtarı paktı imza eden devletler, İspanyanın da bu pakta iltihakını Arnavutluk vakası na tesadüf ederek daha büyük bir tesir bırakması için, şimdiye kadar ilân etmemişlerdir.
Salâhiyettar Fransız mahfelle-rinde vaziyetin son derecede ciddî olduğu, çünkü İspanyanın totaliter devletlerin her hareketine iştirak e-deceğine şüphe olmadığı kabul edilmektedir.
İspanya Cebelüttankı tehdid e-deceği ve Fransa ile şimalî Afrika arasındaki nakliyata mani olabile ceği için umumî bir ihtilâf halinde pek büyük bir rol oymyacak vaziyettedir.
raretli bir surette hazırlandığından Mussolini hükûmti İtalyanm çok büyük ve müthiş bir millet olduğunu göstermek için Arnavutluğa dönmüştür.
Paris gazetelerinin nefreti
Paris: 8. (A.A.) — Bütün gazeteler, italyanm Arnavutluğa karşı yaptığı tecavüz karşısında nefretlerini büdirmekte müttefiktir. ’ ' x
Amerika Îtalyaya Silâh Ambargası Koyuyor
Vaşington: 8. (Hususî) — B.
Hull, B. Rooseveltle yaptığı bir telefon görüşmesinden sonra matbuata aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
Arnavutluğun istilâsı hiç şüphesiz dünya barışına karşı munzam bir tehdittir.
B. Hull italyanm Kellog misakı-nı bozduğunu söylemiştir.
Diğer taraftan nazır, kanunu mucibince îtalyaya silâh ambargosu meselesinin halen alâkadar makamlar tarafından tedkik edilmekte olduğunu ve fakat meselenin henüz resmen derpiş edilmediğini ilâve eylemiştir.
lardır.
Galata rıhtımında İstanbul matbuat mümessillerinin dost nazıra sorduklan suallere mumaileyh şu cevabı vermiştir:
(— Romanyadan Istanbula geldim. Esasen bu seyahatim mukarrerdi. Burada gördüğüm samimî hüsnü kabulden çok memnunum.)
Sonra vekiller beraberlerinde bu lunan zevat otomobillerle doğru Perapalas oteline gitmişlerdir. Her iki vekil otelde bir müddet istirahat ettikten sonra yemeği birlikte yemişler ve müteakiben dört saat süreD bir görüşme yapmışlardır.
Müteakiben her iki vekil beraber lerinde Bükreş sefirimiz Hamdullah Suphi ve Romanya konsolosu olduğu halde Ticaret mektebi talebesinin büyük salonda verdikleri çaya şeref vermişlerdir. Romanya hariciye nazın ve Hariciye Vekilimizin salona teşriflerini müteakip bütün talebeler kendilerini şiddetle alkışlıya -rak çok samimî tezahürat yapmışlardır. Misafir nazır talebeye iltifatta bulunmuştur.
Dün Perapalasta yapılan görüşmelere bugün de devam edilecek ve misafir hariciye nazırı bir ihtimale göre bu akşam memleketine avdet edecektir.
Hariciye vekili bugün saat 15 de İstanbul matbuat mümessillerini kabul ederek buradaki görüşmeler etrafında izahat vereceklerdir,
Balkanlar Tehlikede
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) tekrar tekrar göstermekte tereddüt etmiyeceklerdir.
Fakat Berlin - Roma mihveri müthiş bir kıskacın iki ucu gibi, Orta Avrupayı da ihata etmek ü-zere, Balkanların üzerinde bir kapatma hareketi tersim etmek istidadını gösteriyor. Bu uçlar, evvelce mevcut bir anlaşmayı fiile çıkarmak maksadiyle, birîbirleri-ne yardımcı olarak faaliyete geçseler de yahut biribirlerinin yerini kapmak için çabuk davranmak arzusiyle harekette bulunsalar da Balkanlılar için bu mihverin her hangi bir ucunda 'bir istinadgâh noktası temin etmek imkânı yoktur. Çünkü, Türkçedekı darbımeselin dediği gibi, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak tehlikesi göze çarpacak derecede açıktır.
Balkanlılar en müessir yardımı yalnız kendilerinden ve biribirle -rinden bulabilirler. Bazı telgraf haberlerinin Duce’nin Arnavutlu -ğa medeniyet ve adalet getirmesi ile ayni zamanda Bulgaristanı Dobrucayı istemeğe başlar gibi göstermeleri bu bakımdan çok alâkaya şayandır. Bulgaristanın Balkan misakını içeriden torpillemeğe kalkacağını düşünmeyi bile komşumuza karşı bir nezaketsizlik sayanz. Fakat meseleyi "Aca-dânıique” surette mülâhaza edersek, Bulgaristanın millî talebleri-ni ileri sürmek için psikoloji bakımdan ‘bu kadar münasebetsiz bir zamanı intihap etmesine zor ihtimal verilebilir. Dobrucayı istemek ve Balkanları karıştırmak neye yarar ki ötede kendisini gösteren tehlike bütün Balkanları silip süpürecektir?
Gürültüsü dünyayı sarsacak bu inhidam içinde ne Dobruca kalacaktır, ne Bulgaristan. Binaena -leyh, bugün, her şeyden evvel, Balkanları kurtarmak mevzuübahis -tir. Balkanlar kurtulabilirse ancak ondan sonradır ki bir Dobruca olabilir.
Balkanlılar şimdiye kadar ağır yürüdüler; uzağı ve hattâ yakını göremediler. Hariçten gelebilecek bir istilâ tehlikesine karşı müttehit bir cephe vücude getirmediler. Yakın Şarkta eski muazzam OsmanlI imparatorluğu en sağlam 'bir sükûn ve istikrar temeli idi. Bu imparatorluk âdeta tarihin bir ifadesi, şüun ve tabiatın bir zarureti idi. OsmanlI imparatorluğu yıkıldıktan sonra, onun parçala -rından terekküp eden muhtelif devletler ancak büyük emperyalist hükümetlerin bir oyuncağı olmak şartiyle yaşıyabilmek imkânını buldular. Çünkü ayn ayrı kuvvetsiz idiler. Bugün siyaset kuvvetsizlere hayat hakkı tanımıyor, işte, son devirde Osmanlı imparatorluğuna ilk hiyanet hançerini sapkyan Arnavutluk şimdi onun harabeleri üzerinde ilk can çekişen devlet oklu. Dostu ve müttefiki îtalyanlar onun ölüsüne bile hürmet etmediler. Cesedi muh-tazır ve mütakâllis bir halde yerde yatarken, başucunda yine Ar-navutlardan bir kısım halka davul dümbelek çaldırdılar!
Hüseyin Cahid YALÇIN
Bir müdahale halinde Almanya Îtalyaya yardı n edecek
Berlin8. (A.A.) — D.N.B. bildiriyor:
İtalyanm Arnavutluğa karşı harekâtını mevzuubahis eden Berliner Lokal Anzeiger diyor ki:
Mussolini, Arnavutluğa karşı büyük sabır göstermiştir. Vaziyetin ge nişlemesi, Italyan müdahalesini mec burî kılmış ve iş bitirilmiştir.
Diğer memleketlerin ve ezcümlo Ingiltere ve Fransanın menfaatleri haleldar değildir. Eğer buna rağmen yine İtalyan hareketi ile alâkadar olurlar ise, bu her halde hiç de yerinde olmıyan bir müdahale teşeb büsü olacaktm. Harekâtından dolayı îtalyayı tebrik eden Almanya, başka bir devletin bu işe müdahalesini anhyamaz ve bu müdahaleye müsamaha gösteremez. Bu ihtar, bütün Avrupa memleketlerine racidir.
îtalyanlar; Arnavutluk Hükümet Merkezi İle 6 Şehri Aldılar.
(Baştarafı 1 inci sayfamızda ; muhtemel olarak Elbasana hareket etmişlerdir.
Stefani Ajansı, bu haberinde şu malûmatı da vermektedir:
Son günler zarfında mütema-
diyen fikir değiştiren Kral, zaman kazanmak istemiş ve General Guz-zoni’nin nezdine Italyan ataşemi-literinin refakatinde ekonomik nazın Gera’yı göndermiştir. Kralın müzakereleri uzatmak suretiyle Italyan askerlerinin yürümesine karşı koymak istediği sarihtir.
Bir muvakkat hükümet kurulmak üzere olduğu şayiaları dolaşmaktadır. Bu hükümet, memlekete, italyanm himayesi altında hakikî adalet esaslanna dayanan bir rejim vermek için mes’ul unsurlar tarafından kurulacaktır.
öğrenildiğine göre, İtalyanm müdahalesine sebeb olan gayri mesul unsurlar şehirde soygun yapmakta ve bilhassa İtalyan elçiliği etrafında silâh sesleri işitilmektedir.
İtalya elçisi ve elçilik memurları, sefaret binasında silâhlı müdafaaya hazır bir vaziyette beklemektedir.
Yugoslavyanın Korna elçisinin ziyareti
Roma: 8 (A.A.) — Kont Ciano bu sabah Yugoslavyanın Roma elçisi ile uzun bir mülakat yapmıştır.
TİRANIN İŞGALİ
Roma: 8 (A. A.) — Stefani Ajansı, Italyan kıtaatının Ama. -vutluğun payitahtına muvasalat etmiş olduklarını haber vermektedir.
Tiran: 8 (A. A.) —Saat 11.45 de îtalyanlar Tiran radyosunu işgal etmişlerdir. Radyo askerî harekât hakkında hiç bir haber vermeden Italyan millî marşını çalmıştır.
İŞKODRA DA ALINDI
Roma: 8 (A. A.) — Stefani Ajansı Tirandan bildiriyor:
Italyan kıtaatı îşkodraya gir -miştir.
KRAL ÎDAMA MHKÛM EDİLDİ
Belgrad: 8 — İtalya hükümeti Kral Zogoyu adî mücrim ve idam mahkûmu ilân etti.
36 saattenberi dört cephe üzerinde Arnavutlarla îtalyanlar arasında kanlı muharebeler olmakta ve Italyan kıtaatı müşkülâtla ilerlemektedir.
PARAŞÜTLC İNDİRİLEN ASKERLER
Belgrad: 8 — Draç limanına bir buçuk saat mesafede 'bulunan ve Arnavutluğun merkezi olan "Tiran” saat 11,45 de işgal edil -miştir. Sıkı bir bombardımandan sonra tayyarelerden paraşütle indirilen bir piyade alayı da ayrıca Tiranda işgal kuvvetleriyle birleşmiştir.
îtalyanlar Tiran’ın işgali sıra -sında külliyetli zayiat vermişlerdir. Tahmin edildiğine göre tayyare ile indirilen bir kumbaracı alayı hemen kâmilen imha edilmiştir.
Arnavutlar Draç ile Tiran arasındaki büyük köprüyü berhava ettikten sonra işgal müsademeleri yaparak çekilmişler ve Tiran önlerinde hemen hiç müsademesiz karşılanmışlardır. Şehre ilk giren ve havadan inen alay bundan sonra etraftan yaylım ateşine tutulmuş ve sokak muharebeleri olmuş ve şehir yağma edilmiştir.
İhraç zamaninda İtalyan
ZAYİATI
Roma: 8 (A. A.) — Stefani Ajansı Draçdan 'bildiriyor:
Draçda vukubulan muharebe -lerde sekiz deniz neferi ölmüş ve 34 deniz neferi de yaralanmıştır.
îhraç kıtaatından 30 nefer ölmüş, 9 nefer yaralanmıştır. Santa karanta da bir deniz neferi ölmüş ve 10 kişi yaralanmıştır.
KRAL ZOGO HÂZİNEYİ DE BERABER ALARAK YUNA-NİSTANA GEÇTİ
Belgrad: 8 (Hususî) — Kral Zogo Koriça yakininde Arnavut -luk _ Yunanistan hududunu geçmiştir. Atinaya gitmektedir. Keıı dişine 16 otomobil ile bazı erkân refakat etmektedir. Kral Zogo hâzineyi de beraber götürmüştür.
Müslümanlık Aleminde Nefret Ve Derin infial
Tunus: 8. (A_A)-----Havas-Ar-
navutluk hâdisesine sayfalar dolusu yaa tahsis eden Tunus matbuatı, Hitler prensiplerinin Roma tarafından taklit edilmesini nefretle infialle karşılamaktadır.
Müslüman noktai nazarından, sa bah gazetesi, İtalyan politikasının İslâm dünyasına bol bol yaptığı beyanatla nekadar mutearız olduğunu kaydediyor.
Mussoliniyi müslümanlığm hamisi olarak gösterenlere gelince kısmen müslümanlarla sakin açık şehrin bombardımanı üzeirne bunların hayalleri suya düşmüştür.
Beyrutta nefret
Beyrut: 8. (A.A.) — Efkârıu-
35 S
Atina: 8 (A. A.) — Havasın muhabiri bildiriyor:
Kral Zogo ve maiyeti Florine ye varmışlardır.
KRAL VE KRALİÇE SELÂNİKTE
Atina: 8 (A. A.) — Havas A-jansının hususî muhabiri bildiri -yor:
Kral Zogo ve kraliçe Jerdaldin geceyi Florinede geçirecekler ve muhtemel olarak yarın sabah Se-lânige hareket edeceklerdir. Se-lânıkte büyük otelde kendileri i-I çin odalar tutulmuştur.
Son Dakika .
İTALYAN HARİCİYE NAZIRI TİRANDA
Tiran: 8 (A. A.) — B. Ciano buraya gelmiştir.
MUSSOLİNİ YUGOSLAVYA YA TEŞEKKÜR ETTİ
Belgrad: 8 (A. A.) — İtalyan kaynağından öğrenildiğine göre, Duce, Yugoslavyanın Arnavutluk meselesindeki dostane hattı hareketinden dolayı Belgrad hükümetine teşekkürlerinin iblâğına Ital-yanın Belgrad orta elçisi B. îndel-
SÜMER Sinemasının Bugünkü Programı Mutlaka herkes taralından görülmelidir. 2 güzel ve büyük film birden 1 - SONUNCU BAL A YI John Boles ve Doris Nolan taraf.ndan Fransızca «5zlü »e izdivacın bütün sırlarını ifşa eden çok g"ızel ve aJâkabah; film
2 - Pamuk Prenses ve 7 cüce Senenin Sinema harikası ilâvete ı ;
Ekler Jurnal da: Son dünya haberleri Bugün sıat 11 ve 1 de tenzilâtlı mat.neler.
SARA Y Sinemasında
2 Büyük ve çok güzel filim birden:
1- VENEDİKTRENİ
2- Mr. MOTONUN YEMİNİ
Kalabalığa maruz kalmamak için lûtf n tam seans zamanlarında teşrif edilmesi hasseten rica ol mur.
Seanslar: 11,45. 2,30 ve 5,25 de Venedik Treni 10,40. 10,20 4,20 ve 7,15 de Mr. Motoaun Yemini suarede saat 8,30 da her iki film birden
FOKS
JUKNAL: M. Daladyenin nutku ve Madritin zaptı
■ Üç gündenberi m
LÂLE
nin salonları TİNO ROSSİ'nin ateşli sesinin ahengi halkın alkışlarile çınlıyor ;
PARİS IŞIKLARI
İlâve : Renkli mlkl ve metro Jurnal
i Her paz r saat 11 ve 1 de tenzilâtlı halk mati eleri .
Anna Bellâ - Tyrone Pover - Loretta Yung [] gibi 3 Büyük Yıldız ve On binlerce Figüran tarafından yaratılan [] senenin en muazzam, en güzel şaheseri
SÜVEYŞ FEDAİLERİ!
Türkçe sözlü Fransızca sözlü
nüshası nüshası
IPEK’te MELEK’te
Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler. !
Dikkat: Tenzilâtlı biletler saat 1 e kadar verilir.
mumiye, Arnavutluktaki İtalyan taarruzuna karşı nefret ve infialini göstermekte berdevamdır.
Suriye (Ulema komitesi) İtalya, tarafından bir müslüman devletin bütünlüğüne karşı yapılan bu hareketten pek müteheyyiç olan azasım bu akşam fevkalâde bir toplantıya davet etmiştir.
Diğer taraftan Cemil Mardam şu beyanatta bulunmuştur:
Italyan taarruzu vahşiyane bir hareket ve barbarlara lâyık bir is-tilâ olarak telâkki ediyoruz. Bunun bütün Arap ve İslâm âleminde çok vahim bir tesir hasıl edeceğin® kani bulunuyoruz.
âg âg
1
T E N I S A ■ A H
9 NİSAN 1934
Sayfa i 4'*)
Koca Sinan Günü
Bugün Büyük Türk Mimarinin
Ölümünün35linçi Yıldönümüdür
Mimar Sinan Niçin Muvaffak Oldu?
Mimar Sinan San’atkâr Doğmuş ve 18 inci Asra Kadar Talebeleri Tarafından Yaşatılmış Bir Dehadır
Bugün ölü-münün 351 inci yıldönümü müna-sebetile yurdu -muzda hayatı va Eserleri bilhassa büyüklüğü hakkında yeniden konuşulan Mimar Koca Sinanın ni-(in muvaffak olduğunu araştıracağım.
Hayatı hakkında bizzat nakkaş ve şair Sâî Mustafa Çelebiye yazdırdığı (Tezkeretülbünyan) mdan başka elimizde kalmış vesika bulunmamakla beraber büyük mimarın yüzlerce canlı eseri büyün güzellik ve büyük haşmefile hâlâ gözümüzün ö-nündedir.
(28 mayıs 1490 - 9 Recep 895) de doğan ve (9 nisan 1588,12 Cema-ziyülâhir 996) da vefat eden koca mimar yüz seneye yakın yaşamıştır.)
Büyük Sinan nasıl yetişti, nasıl çalıştı ve niçin muvaffak oldu.
23 yaşında îstanbula gelerek 98 yaşma kadar durmadan ve dinlenmeden çalışan Sinan hayatta muvaf fak olmak için icap eden, tahsil, tetkik ve olgunluk devirlerini büyük bir sabır ve dikkatle takip ederek yetişmiştir. Büyük sanatkârlarda doğuş ve istidada mühim bir yer a-yırmakla beraber asıl muvaffakiyet sırlarını da yetişme ve teşvik yollarında aramalıdır. Sinan Osmanlı sal tanatınm en yüksek devirlerinde yetişmiş Yavuz, Kanunî, İkinci Selim, ve üçüncü Murad zamanmda memlekete hizmet etmiştir. Tahsiline çocuk iken babasının yanında tüccarlık yaparak ve biraz serpilince sarayda acemi oğlanlar kışlasında başlamış ve muzaffer Türk ordularile dolaştığı, İran, 920 - Mısır 922 - Bel-grad 929 - Rados 933, Buğdan 951, İtalya 944 şehirlerindeki kendinden evvel yapılmış, Yunan, Roma, Mısır ve İran sanat eserlerini tetkik ede-

rek bitiriyor. Böylece zamanının en ileri tahsil ve tetkikini yapan ve e-sasen doğuş itibarile büyük bir sanatkâr. olan Koca Mimar Sinan ça Iışmasının ve acemiliğinin tecrübele rini küçükten başlayıp her gün biraz daha olgunlaşarak tamamlıyor. Nihayet 48 yaşında iken (944 - 1538) mimarı hassa Acem Alinin ölümile boşalan hassa mimarlığına tayin o-lunuyor.
Hassa mimarlığı memlekette inşaat, su, yol, lçöprü gibi bütün fennî teşkilâtı içine alan bir makam olduğundan bu günden itibaren ölünceye kadar 50 sene imparatorluk hudutlarının her köşesinde, hattâ, yakın ve uzak şark memleketlerinde ta Hindistana kadar Mimar Koca Sinanın adım adım takip edilen medenî şah eserlerini, yollarım, köprülerini, su bendlerini, dinî, sivil ve askerî binalarını görmekteyiz.
Sinan Türk dünyasının itilâ devirlerinde yaşamış ve bütün etrafındaki üim ve fen adamları ve sanatkârları ile beraber yetişmiş olmasına rağmen bütün muvaffakiyetini bence kendisine memleket büyükle rinin gösterdiği itimat ve teveecühe borçludur. Zaman zaman hakkında yapılan dedikodular ne kendisini yıl dırmış ve ne de sanat ve sanatkâra itimat eden ve daima neticeyi bekli-yen büyükleri şaşırtmıştır. Sinan daima itimat edilmiş, o ne derse yapılmıştır. Vilâyetlere -mimar başı-namı altında itimat ettiği mimarlar göndermiş ve bütün imparatorluğun işlerini sıkı bir disiplin, ve geniş bl ? sanat zevkile başarmağa çalışmıştır.
Bu gün taş olarak yaptığı eserlerin çoğunu muhafaza etmekteyiz. Ne yazık ki sivil mimarideki kıymetli ahşap eserleri harap olan Mimar Sinanın muvaffakiyet sebeplerinden biri de kendisile beraber muhitin yetiştirdiği, nakkaş, hakkâk, taşçı, ülçı pencere yapan büyük sanatkârların yetişmiş olmasıdır.
Mimar Sinan sadeliği, inceliği (Sonu 6 ncı sayfada'
*
Mimar Sinanın Ankaradaki Şaheseri
Sinanın OsmanlI İmparatorluğunun İ’t'lâ devri hudutları dahilindeki eserleri-içinde şimdiye kadar tetkik edilmemiş olan bir çok yapıları vardır. Bunların hep-
si mahalleî maze- “ menin hüsnü is-tî’malini ve şaî kıymetleri marî tarihimizde mühim mevkiler işgal ederler. Bu güzel Âbidelerimiz, den biri de Ankaradaki Cenabî Ahmet Paşa Camiidir.
Ankarada mevcut binalarla Türk mimarisinin seyrini, muhtelif devirlerini takibe imkân yoktur. Hemen bütün eserler |Türk mimarisinin son teâli devrinden evvelki eserlere ben-
mimarî ve in-itibarıyle de J^i-
Ûtltüdar iskelesi karşısında Mihrimab camii
sınanın ilk şaheseri Şehz-de cami;
Mimar Sinanın
Eserleri
Sinan Cihanda Niçin Emsalsiz Bir Dehadır ?
Sinan âbideleri, uzaktan gü-sel, yakından güzel, içerden güzeldir.
Çinisinden, nakşından bütün tezyinattan ayrılmış olsa da siluet ve hacim itibariyle de çok güzeldir.
Mimar Sinan yirminci asır mimarisinin ve yirminci asır şehirciliğinin istediği bütün prensipleri e-serlerinde dört asır evvel tatbik etmiştir.
Mimarlığın en mütekâmil bütün prensiplerini bir arada taşıyan başka eser bilmiyorum. Onun için bence Sinan cihanda emsalsiz büyük Türk mimarıdır.
Mühendis
Ziya Kocalmam
Koca Sınanın
Yarattığı Mimari
Edirne asfalt yolu üzerinde Trakya umumî müfettişliği tarafından yenisen tamir odilerek ihya edilen Sinan köprüsü zer. Gerek plân ve gerek teferruatı inşaiye ve tezyiniye itibariyle Selçuk mimarisinin devamından ibarettir. Ankarada Osmanlı sultanlarına ait Camilerde mevcut olmadığından Edirne ve Îstanbulda Osmanlı Türk-leri eliyle vaz olunan mimarî esaslar buraya giremedi. Yalnız Mimar Sinan üç eseriyle Ankarayı tezyinden geri kalmadı. Bu eserler Cenabi Ahmet Paşa Camii, Hüsrev Kethüda Medresesi ve bir de hamamıdır.
Hamam beş altı sene evvel yıkılmış, Hüsrev Kethüda medresesinin nerede yapılmış olduğu bile bugün bilinmez olmuştur. Bunlardan yalnız Cenabi Ahmet Paşa Camii ayakta durmaktadır.
Süleymanı Kanunî vezirlerinden Cenabi Ahmet Paşa namına 1565 senesinde inşa olunan bu bina Sinanın îstanbulda vucuda getirdiği binaların vüs’atine nazaran daha küçük ise de mahallî malzemeden istifade ve kavaidi inşaiye ve tezyiniye itibariyle güzel ve mühim bir eserdir.
Dört adet porfir sütûna istinat ettirilen kemerler üzerine çevrilmiş üç kubbeli bir son cemaât mahalli mevcut olup burada cami beden duvarlarına işlenmiş üst kısımları istalaktitli niş halinde iki mihrap ve bunların vasatmda gene üstü istalaktitli ve püsküllü umumî methalden bir basamakla Cami içine girilir. Cami dahilen dılı’ları 13,9 metre buu-dunda bir murabba’ üzerine dört köşelere çevrilen dilimli müselles küre-vilerle sekiz köşeye irca edilen kaide üzerine bir tanbur ve bunun üstüne de kubbe inşası suretiyle cücuda getirilmiştir.
Beden duvarları muntazam kesme halinde işlenen Ankara civarmda Bağlumdan getirilen kostere taşı ile işlenmiştir.
Menberi ve minaresi de ayni taştandır. Umumî kapının sağ tarafında dört menşurî ayak üzerine bel kemerleri ile çevrilmiş üstü ahşap döşemeli ve kenarlan hendesî eşkâl ile oyma korkuluklu bir müezzin mah-
Koca Sinanın Büyüklüğü
Türklerîn cihan kültürüne da. na derin söyliye -rek insanlığa gösterdiği yol ve verdiği hız daha he. ıüz tamamiyle bi-linmiş ve anlaşılmış değildir.
Türkler bütün tarihlerince yaşa ’dıkları ve ulaştık lan yerlerde en i bulma'k ve yapmak için dinlenmediler, ölümden bile korkmadan mutlak istiyerek çalıştılar.
Büyük Asyada gömülü kalan hayat eserleri başka, Asyayı doldurup taşan ve ayn ayrı yollardan izlerini yaparak akan dondurulmuş, taşlaştırılmış, düşünceler, duygularla yu-ğurularak işlenen, büyültülen ve insanlığı söyliyen bu günkü şeklini al • mış kültürün içinde erişilmiş bir yük seklik var:
Türklüğün bu yüksekliğe kadar çalışarak ve Sinanı yaratarak ona yaptırdığı ve ortaya koyduğu eşi bir daha yapılmaz eserler. Dâhi Sinan, Türklüğün bu yükseklikte dehasını, yaptığı bu İlâhi eserlerle yaşatıyor.
Mühendis Salim Derin
iyi ve en güzeli
Koca Sinan, -Türk sanatının tamamlanmış cid-iî esaslarına ta-tnamiyle sadık kalarak vücuda getirmiş olduğu tiplerinde, plânların da en yüksek bir tekniğin, en mükemmel bir tarzı tertibin hususiyetlerini göstermişti.
Sinanın (incelik, yücelik) fesinle imtizaç eden güzel sanat örnekleri içinde ük dehası, ilk eserile görülür. Şehzade camiini inşa ettiği zaman en yüksek kuruluş manzumesini, merkezi kubbe etrafında dört nısıf kubbe, her nısıf kubbe üzerinde yarım kürevîler, daha alçak satıhlarda süs zümreleri halinde destekceler, bend-payeler ile yekpareleştirmişti.
Sinanın muhtelif şekiller üzerine yeni tarzı taksime mahsus meydana koyduğu kıymetli âbidelerinde:
1 — Üsküdar ile Edirnekapısm-daki (Mihrimah) 1ar.
2 — Topkapı civarmda Ahmet paşa camii
3 — îstanbulda ve Galatada So-kullu Mehmet Paşa Camileri.
4 — Eyüp Sultanda Zal Mehmet Paşa Camii.
5 — Fatihte Nişancı Boyalı Mehmet Paşa ile Mesih Ahmet Paşa camileri.
6 — Silivrikapıda Hadım İbrahim Paşa Camii
7 — Yemiş civarında Rüstem Paşa Camii
8 — Kasımpaşada Büyük Piyale Camii
en karakteristik tipleridir.
Sinan inşa ettiği büyük camilerinin, -hâkim manzarasını ihlâl etmemek üzere- dış avlusu etrafında araları yollara ayrılmış, muntazam sıra ve mesafe dahilinde muayyen irtifak binalardan müteşekkil medenî bir camia vücude getirmiştir. Her biri ayrı teşkilâta malik olan sivil mimariye mahsus bu eserlerle imar ve şehircilik bakımından Sinanın mimarlıktaki erişilmez kudretini buluruz. Sinanın en parlak sanat izleri (İstanbul, Edirne) muvasalası üzerindedir.
Lüleburgaz kasabasında, bu gün şehircilik plânına esas ve nümune gösteren Sokollu Mehmet Paşa ya ait Sinan sitesi halinde bir medeniyet kurumu görülmektedir. Sinanın engin sular üzerinde vücude getirdiği çok sanatlı köprüleri, yol durak-(Sonu 6 ncı sayfamızda)
r
feli mevcuttur. Bilhassa bu mahfel döşemesi altındaki ahşap tavan gayet kıymetli ve güzeldir. Camiin dahilinde eski nakış ve yazılardan hiç bir şey kalmamış olmasına rağmen bu tavanda el’an eski Türk nakışları görülüyor.
Camide tezyinî unsurlar bilhassa-sa istalaktitli taş mihrabın tarafeyninde ve mihveri istikametinde mevcut alçı pencereler Sinan devri Üstat larmı hatıra getirmektedir. Umumi medhal küçük murabba, ve müsta-
( Sonu 6 ncıde )
Sinanın 351 inci yıldönümünü bugün kutluluyo-aız.
351 yıl öne? ölen bu büyük Türk sanatkârının yarattığı yük eserler buğu mimarînin kudretli bir sanatkâr eliyle ne kadar
yükseldiğini ve nasfî harikalar yarattığını bize gösteriyor. Ve hepimiz istisnasız olarak Sina-nın her hangi bir eserini emsalsiz güzelliği ve mimarî tenasübü itibariyle çok güzel ve hudutsuz buluyoruz bu da başlı başına Sinanın sanatındaki yüksek kudretinin bir delili olabilir.
Güzellik mefhumunun muayyen bir kaidesi olmadığına göre bir sanatkârın eserinin herkes tarafından ayni nisbette beğenilmesine imkân bulunamaz. Fakat Sinan için bu bir istisna teşkil eder. Hakikatte de böy ledir. Fakat Sinan bir mimarî yaratmış ve ortaya yeni bir mimarî de koymamıştır. Ve Sinan Türk mimarîsindeki muayyen esaslardan harice de çıkmamıştır.
Bence Sinanın muvaffakiyeti yalnız onun kudretli dehasında değildir. Daha ziyade mimarîdeki pren siblere sadık kalmasındadır.
Büyük milletlerin mimarîlerinde ki her sitil gibi Türk mimarisinin de kendisine mahsus, bir sitil ve karakteri vardır.
Bu karakter Yeşilden Üç şerefe-liye ve Üç şerefeliden Beyazıda ve hattâ Beyazıttan Süleymaniye ve Selimiyeye kadar değişmemiştir.
Bunun içindir ki yalnız Sinanın e-serleri değil, bütün Türk mimarîsinin eserleri güzel ve kusursuzdur.
Selimiyenin karşısında duyduğumuz hayranlığı, Yeşilde de Üç şere-felide de, Beyazıtta da, Sultanahmet ve Yenicamide de duyarız. Türk mimarîsi karakterini büyük ve asîl mil letinin ruhundan aldığı için büyük ve asildir. Ve her büyük ve asil ruhun güzelliği gibi Türk mimarîsi de güzeldir.
Kemalettin, Hayrettin, Alâettiu gibi, Sinan gibi, Davut gibi, Kasını gibi, Mehmet ağa gibi büyük sanatkârlar elinde Türk mimarîsi dünya nın en büyük bir mimarîsi olarak tanınmış ve yükselmiştir. Bu şeref bu sanatkârların olduğu kadar Türk mimarîsiniııdir'
Mimar
Mazhar Alta
VATAN ; fAUUAP PERTOG LÜ
Bu Adamın Gözlerini Oyun!,,
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
L.,;zururB::
İleri Harekâta Devam İçin üç Düşmanla Çarpışmak Lâzım Geliyordu]
Tâki Bunun ve Emsali Gibi Başka Cüretkârlar Ortaya Çıkmasın! Herkes Şiddetimden Korksun!,,
Birinci Açlık Tehlikesi idi. ikinci Tehlike Ermeni lerdi. Ücüncüsü İse Havanın Sertliği idi
ERZURUMUN
Erzurumu kurtarmak için neferlerimden bana kadar bütün kalplerin çırpındığını duyuyordum. Kıtalarımı teftiş ederken yüzlerindeki izthaplardan, Erzurumlular kolay kolay seçiliyordu. Bunlarla göz göze geldikçe ben de onlar gibi duygulanıyordum. Bunun sebebi, yalnız onların kumandanı bulunuşumdan veya Erzurumu kurtarmak vazifem olduğunu düşünüşümden ibaret kalmıyordu: Ben pek küçük iken Erzurumun suyunu içmiş, ekmeğini yemiş, havasını koklamıştım. Hattâ işin daha mühimmi yaramazlık neticesi bir havuza düşerek başım da yaralanmış ve bir avuç kanım Erzurum topraklarına karışmıştı. Bu kadar dolgun tesirlerle ben de kendimi bir Erzurumlu sayıyordum.
İleri harekâta devam için üç düşmanla uğraşmak mecburiyetinde idik:
1 — Açlık tehlikesi idi: Açlık herkesin her zaman için ve bilhassa orduların harpte en büyük düşmanıdır.
2 — Ermenilerdi: Bulundukları yerlerde umumî katli âmlar yaptıklarından bunlar, düşmandan daha feci bir varlıktı.
3 — Kış mevsimi idi: Şarkın kışı bilhassa Erzurum ve havalisinde bu aylarda pek korkunçtu.
Azmimizi ve kudretimizi: her üç düşmanı da haklıyacak kadar canlı görüyordum. İçimizden coşan ileri hareket arzularımızı; her türlü tedbirleri de ince ince hesaplıyarak, muvaffakiyetle başarmayı bir lâhza hatırımdan çıkarmıyordum.
Her üç düşmana karşı hâkim vaziyetim şöyle idi:
1 — Açlığa karşı: Erzincanda tahrip ve yağma edilmesine meydan vermeden elde ettiğimiz depolar bizi açlık düşmanını yenecek vaziyete sokmuştu. İlerilere doğru mevı ut iaşe merkezlerini de seri darbe lerle elde etmek surtile kolordumu bütün kudret ve kuvvetile Erzurum karşısına ulaştırabilirdim. Husu-sile Yerhana kadar menzil vasıtalarının günde 12 ton yem ve yiyecek taşımasını da ordu kumandanından rica ederek muvafakatini almıştım.
Gerçi bütün kolordumun gündelik sarfiyati 31 tondu. Fakat 10 uncu fırka ordu ihtiyatında olduğun dan 20 ton bana kâfi idi.
2 — Ermenileıe karşı: İki fırka ile kolordu kıtalarımı Erzurumu kurtarmağa kâfi görüyordum.
Ermenilerin en büyük mukavemeti Erzurum mevkii müstahkeminde yapacaklarını ve yollarda bizi ancak oyalamağa çalışacaklarını kuvvetle tahmin ediyordum. Çünkü karın ve soğuğun çokluğu do-layısile rastgele dağ başlarını bütün kuvvetlerde mü-dafaya kalkışarak Erzurumu da tehlikeye düşürmek Ermenilerin menfaatlerine uygun düşemezdi.
Bundan başka bu kış kıyamette bizim de büyük kuvvetlerle Erzurum karşısına geleceğimizi ümit et-miyeceklerinden ufak kuvvetlerle müdafaa edebilecekleri bir çok yerlere güvenerek depoları da yakmamalarını pek varit görüyordum. Eğer Ermeniler benim gibi düşünmezler de Erzurumdan uzak her han-
ŞAAfe
KZURUM
«aatKÜA T"1-*
Kiıom«ht
Erzincan • Erzurum aran
tRZHTCAN

KURTULUŞU gi bir mevzide boy ölçüşmeğe kalkışırlarsa bu bizim için daha kolay hallolunur bir mesele olacağından bu tarzı çok arzu ederdim.
3 — Kışa gelince: Artık buna karşı idmanlı idik. Bundan başka kaç yıldır Rusların karşısında mütemadi geri gitmeler ve dağların başlarını müdafaa edeceğiz diye maddî ve manevî donukluk herkesin canına tak demişti. İleri yürüyüş için artık kışı en hafif düşman görüyorduk.
Bu güzel hesaplarla hareket hazırlığı yapıyordum. Ordu kumandanımıza da tasavvurlarımı bildiriyordum.
Hiç hesaba katmadığım şöyle bir cevap aldım: Sağ ve sol cenahlardaki kolordular henüz hizamızdan pek gerilerde olduğunaan şimdilik bu güzel tasavvurunuzdan vaz geçersiniz. İleri hareket zamanını ben tayin ederim!
Ben ileri atılmayı yalnız hissimle istemiyordum. Hesapta bunu istiyordu. Elimizdeki erzakı durduğumuz yerde yemek bizi bitireceği gibi Ermeniler de Erzurum halkını bitirecekti. Bunun için pek büyük mesuliyetlere katlanarak işi hoşa gidecek emri vaki-lerle yürütmekten başka çarem yoktu.
Şimdilik ordu kumandanının Sansa boğazı garbı diye çizdiği ileri emniyet hattını ben 60 kilometre daha şarka iterek Kütür köprüsüne kadar sürmüş bulunuyordum. Niyetim Mamahatunu bir baskınla elde etmekti. Orada da çok şey bulacağımı ümit ediyordum.
18 Şubatta aldığım haberlere göre bazı Ermeni kıtalarının Bicanda toplanarak Sansa boğazına yürüyeceklerini anlaymca derhal iaşa vaziyetinin müsaade ettiği bir alayı daha (10 makineli tüfeğile birlikte 28 inci alay) Halit beyin emrine gönderdim ve evvelki "Ruslardan kalan erzak depolarını elde et-mak vazifesini de„ ilâve olarak şu emri de verdim:
"Müfrezenizle Sansa ve Cebice boğaklarının şark methallerini setredecek ve Kütür köprüsü - Piris -încedağ - Mirzalik Komu hattını keşf ve tarassut ettireceksiniz.,,
19 şubat sabahı ordu kumandanı Vehip Paşa maiyetile birlikte karargâhı olan Su şehrine hareket etti. Kendilerini teşyi ettik. Ermeni mezalimine dair tesbit ettiğim vesikaları fotoğraflarile birlikte takdim ettim. (1)
(Devamı var)
(l)Erzincandan bavlıyarak Erzurum - Kars ve bütün şarkta geçtiğim yerlerde Ermenilerin yaptık ları katli âmlarını ve yakıp yıktıklarını fotoğrafla tesbit ve günü gününe vakaları görenlerden tahkik ve tevsik ile hazırladığım bir eser; mütarekede Ab-miralay İsmet beyin delâletile türkçe ve fransızca dullah paşanın harbiye nezareti zamanında müsteşar neşrolunmuştur.
— Seni assam mı, ^oksa karnına bir pala batırıp barsaklarını mı yere düksem? Yahut kuru bir ağaca bağlayıp diri diri kebab mı etsem? Ne yapayım, ne eyliyeyim? Sana öyle bir ders vermek isterim ki Bolu yaşadıkça, bu, yad edilsin, Herkes hışmımdan, gazabımdan korksun.
Aklıma da bir şey gelmiyor ki? Ha buldum. Mükemmel bir usul keşfettim. Şimdi görürsün sana oynıyacağım oyunu... ömrün oldukça bunu unutmıyacaksın! Bu, hem senin, hem de başkaları için mükemmel bir ders olacaktır.
Bolu Beyi hemen ellerin biribirine vurup bir hizmetçi çağırdı. Ve kendisine, baş vezirini tezden göndermesini emretti. Deli Yusuf. Bolu Beyinin karşısında tiril tiril titriyor, bu zalim adam, acaba bana nasıl bir oyun edecek diye düşünü-
Az sonra baş vezir odaya girdi. Bolu Beyinin eteğini öpüp karşısında divan durdu. Bolu Beyi seyisi işaret ederek emretti:
— Bu nankör ve mel’un adamın derhal kızgın şişle gözlerini oyduracaksın. Daha evvel, davullarla, dellâllarla halka bunu ilân edip herkesi topla ve Bolu Beyine karşı gelmenin ne kadar fena olduğunu ve bu cezanın bir dersi ibret olduğunu söyliyeceksin. Mel’unun gözlerini oyduktan sonra kendisini zinhar öldürmeyin, salıverin. Salıverin ki onu her gören benden korksun, bana karşı gelmeğe cesareti kalmasın. Ta ki, bir daha bunun ve emsali gibi başka cüretkârlar ortaya çıkmasın!
Deli Yusuf, bu sözleri dinlerken taş gibi donmuş kalmıştı. Zalim Bolu Beyinin kendisine karşı tatbik etmek istediği bu alçakça ceza, onun tüylerini diken diken ürpertti. Bolu Beyi sözlerini bitirince:
— Fakat bu senin yapmak istediğin, çok alçakça bir şeydir diye söze başladı. Böyle zalimlik yaparak halkı korkutacağını zannediyorsan çok aldanıyorsun. Zulümle değil, iyilik yaparak ahaliyi kendine bağlamağa çalışmalısın.
Bana gelince, belki beni öldürmeğe hakkın var. Ve ben, kendi hesabıma ölümden kıl kadar korkmam. Fakat kör olarak zelilâne yaşamaya da dayanamam. Buna hakkın yok. Burvu yapacak kadar aşağılık, it bir herif olduğunu zannetmiyorum.
Bu sözler, Bolu Beyini büsbütün kudurttu. Ve adamlarına deli Yusufun gözlerini oyarlarken büsbütün işkence yapmalarını, canını mümkün mertebe acıtmalarını emretti. Ve sözlerini şöyle bitirdi:
— Bu köpeğin gözlerini oyduktan sonra kendisini iki yüz atın içinden seçtiği o merkeb bozuntusu taya bindirip bütün kasabayı dolaştırdıktan sonra taşra atacaksınız. Böylece herkes, hainin bana karşı işlemiş olduğu suçu gözleriyle görsün!

Davullar, çalıyor, münadiler köşe başlarında avazları çıktığı kadar bağırarak Bolu Beyinin bu kanlı hükmünü halka ilân ediyorlardı:
— Deli Yusufun gözleri ibret olsun diye meydanda oyulacak! Herkes toplansın!
Deli Yusufun gözlerinin kör edildiğinin resmidir
Zavallı Deli Yusuf, Bolu Beyinin iri yarı merhametsiz cellâdları arasında gözlerinin oyulacağı yere doğru yürüyordu. Az sonra iki korkunç delik halini alacak olan gözlerinden, durmadan yaşlar boşanıyordu. Gözleri kör olunca bir daha ağlıya-bilecek miydi, bir daha gözlerinden yaşlar döküle-bilecek miydi, bunu hiç bilmiyordu.
Nihayet, meydana geldiler. Ortada yüksek bir yerde tepeleme ateş dolu bir mangala iki uzun şiş sokulmuştu. Şişler, ateşin şiddetinden kıp kızıl kesilmişlerdi. Buna rağmen hâlâ posbıyıklı, iri yarı bir adam, ciğerlerini körük gibi şişirip ateşi üflüyor, kıpkızıl kesilen şişleri büsbütün kızdırmağa çalışıyordu.
Deli Yusuf etrafa biriken ve kendisine korku ile bakan yüzlerce ahaliye uzun uzun baktı. Bunu müteakip arkasında duran Bolu Beyinin ileri selen adamlarına, ağalara döndü.
Sonra aldı Deli Yusuf, bakalım ne söyledi: Ne suçum var, bilemedim ben bunu Küçük Alim yetim kalur ağalar /' Çok emekler çektim, hep zayî oldu Malım, mülküm yare kalur ağalar

Berî nettim paşaya, ağalar, beyler Ak gövdemi kızıl kana boyarlar Dostlar ağlar, düşmanlarım gülerler Zulüm bana hayf olur ağalar

İki sene gurbet elde gezdiğim Ak alnıma 'kara yazı yazdığım Boş yerlere kara bağrım ezdiğim Bir gün olur, karşı durur ağalar

Deli Yusuf diler ulu Mevlâdan Paşam kurtulmasın türlü belâdan Akalnıma böyle yazmış yaradan Beni gören ibret alur ağalar

Etraftan çıt yükselmiyordu. Bu yüzlerce insan, sanki dilsizdiler. Hiç kimse ağzını açmağa ce( saret edemiyordu. Hakikaten Deli Yusuf şimdi kendisini unutmuş, en fazla biricik oğlu küçük A-lisini düşünüyordu. Onun esasen başka kimsesi yoktu. Türkistandan da küçük Alisini atının terkisine alarak gelmişti. Çok yiğitçe bir kan taşıyordu bu oğlan. Henüz on beş yaşında olduğu halde en sağlam, en iri delikanlıları bile yerden yere vuruyor, en huysuz atları üstüne binince kuzuya çeviriyordu.
(Devamı var)
AKDENİZDE HARP KOPACAK OLURSA-
Salı gUnkU nüshamızda bulacaksınız
YEN İSA» AH
9 NİSAN 1939
S«H«. «
Beklenilmeyen Netice
— 3 —
Yazan; M. ŞEREF OKTÜRK
Bir Çılgın Delikanlı
Nişanlısını on yerinden Ağır Surette Biçakladı
r Sabaha karşı horoz seslerile yatağına giren Saffet az bir zaman sonra daldı. Talih, bu gece tama ma-nasile seyrini değiştirip genç doktoru harap ediyoıdu. Mektubu okurken beklemediği cevap karşısında beynine fırlıyan kan, burnundan fışkırıyor, yastığa akıyordu. Uyku seı -semliğile uyanan Saffet yastıkta ıslaklık hissediyordu. Elektriği yaktı. Ellerine ılık bir şeyin damladığını hissetti
Yastığı, bütün üstü kan içinde kalmıştı. Kuvveti kesildi, gözleri karardı, dışarı ya çıkamadı. Zile bastı. Artık iradesine hâkim olamıyarak taşlar üzerine yıkıldı.
İçeri giren hasta bakıcı Saffet beyi yerde kanlar içinde görünce derhal nöbetçi doktoru kaldırıp getirmişti. Doktorun burnundan hâlâ kan akıyor. Taşların üzerinde ilerli-1 yor, pıhtılaşıyordu.
Lâzım gelen tedavi yapıldı. Saffet bey başka yatağa yatırıldı.
Artık Saffet halsiz kalmış, hasta gibi olmuştu. Her şeye karışıyor, Hemşirelere, arkadaşlarına bağırıyor, hırçınlaşıyordu.
Aradan bir hafta geçtikten sonra. hemen iyileşmiye başladı ve kalk ta. İki ay izin için müracaat etmiş, istediği kadar izin alabilmişti.
îstanbula bir telgraf çekerek has ta olduğunu söyliyerek, geleceği günü bildirdi
Belma, gelecek mektubun bir hafta geçmesinden üzülmiye, merak etmiye başlamıştı. Mektepten gelirken Saffetlere uğradığı zaman işittiklerine inanmıyordu. Demek hastalandı, Îstanbula gelecek..
Yaptığı hareketten, yazdığı mek tuptan pişman oldu; genç doktordan utanmıya başladı. Saffetin temi?. sevgisini şimdi anlamış ve ona acı-mıştı. â
Ertesi gün, hep birlikte rıhtıma gittiler. Vapur geldi, yanaştı. Merdiven indirildi. Saffet ailesine, Bel-masma kavuşmuştu. Fakat o, Bel-manın geleceğini ümit etmemişti Şu anda ne kadar seviniyordu. Yakıcı gözlerin tesiri artmış, konuşmasındaki ahenk fazlalaşmıştı Bel-manm bu hareketlerde hiç bir şeyin eksilmediğini anlıyordu.
Saffetin sararmış yüzü, gözlerin-
Parti Kurultayı
Tespit edilen dilekler; umum merke-e verildi
Ankara: ? (Telefonla) — Ö-nümüzdeki mayıs ayında toplanacak olan Büyük Parti Kurultayı için Halk Partisinde hazırlıkla^ başlamıştır. Parti, vilâyet, kaza ve nahiye kongrelerince tes-bit edilmiş olan dilekler Parti U-mumî merkezince hükümete verilmiştir. Hükümet dilekleri tetkik ederek neticelerini bildirmekte -d ir.
Vilâyet ve kaza parti 'başkan-larının Vali ve kaymakamlıklar uhdesinden alınması mevzuu hak-kmdaki karar Kurultayın tasvibini müteakib tatbik edilecektir.
Ankaranın ekmek ihtiyacı
Ankara 7 (Telefonla) — Ankara şehrinin ekmek ihtiyacı için lüzumu olan buğdayı toprak mahsulleri ofisi kendi satın aldığı fiyat üzerinden verecektir.
YENİ İDARE MECLİSLERİ AZALARI
Ankara: T (Telefonla) — Balıkesir mebusu Cemalin Sümer-bank eski Ordu mebusu Faiğin Etibank. Emekli General Cafer Tayyarın Denizhank idare meclisi azahklarına tayini yüksek tasdikten geçmiştir.
deki parlaklığın azalması, elbisesinin bol duruşu etrafrodakilerin kalbini sızlatıyor, Belma için için vicdan a-zabı duyarak eriyordu.
Eve geldiler Saffet odasına girip soyunmıya başladı. Genç doktor, bugün Belmanın yüzüne bakamamış ondan sıkılmıştı. Yaptığı hareketi, yazdığı r^ektvbu düşünerek âdeta idi kendinden utanıyordu. Fakat Belmayı ymc seviyor, Bu sevgisinin daha ziyadeleştiğini anlıyordu.
Belma. hiç bir şey düşünmiyerek doktorun odada yalnız kalışından istifade edip içeri girdi. Koşarak bovnuna sarıldı. Ağhyarak:
— Saffetciğim, beni affet. Seni çok üzdüm, müteessir ettim. Bana inan. İşte bu günden sonra şeninim, hep seninle yaşayacağım..
Genç kızın, gözlerinden sevinç yaşlan akıyor. Doktorun bu haline acıyarak ağlıyordu.
Saffet, gördüğü bu iltifata hayret etmiş, şaşırmıştı. Geyri ihtiyari gözlerinden akan bir kaç damla yaşla mukabele etti. Belmanın boynuna sarıldı ve:
— Belma canım. Beni çok üzdün. öldürüyordun. Artık her şeyi im utalım yavrum. Ağlama böyle i-çim sızlıyor—
Diyerek onu, kendine doğru çekti: göğsüne bastı. Başlan birbirinin omuzuna düşmüş, kollan dolaşmışta- Bir müddet bu şekilde ayakta ses siz durduktan sonra kapının açılma-sile kendilerine gelip ayrıldılar.
Saffetin kardeşi, bu vaziyeti gör müş, kapıyı tekrar örterek kahkahalarla uzaklaşmıştı.
Belma, bir ay sonra imtihanlarının muvaffakiyetli neticesini öğrenerek kimyadan mezun olmuştu. Ayni gün nişan yapıldı. İki sevinç üstüste geldi. N» kadar mesuttu. Kı sa bir zaman içinde nikâh ve düğün-yapmışlardı. Artık iki ay izin de tamamlanmıştı. Kan koca, İstanbul-da ailelerinden ayrılarak lzmire dön düler. Mesut bir yuva kurarak rahat ve refah içinde yaşamıya başladılar.
Uzun zamandanberi döktükleri göz yaşlan yerine şimdi günden güne artan sevgi, neşe hâkim oluyordu.
M. Şeref Oktürk
Safranboluda
Zelzele
Safranbolu (Hususî) —Çarşamba akşamı saat 22,30 da yer deprenmesi olmuştur.
Beş saniye devam etti ise de hiç bir hasar yoktur. Fakat ani ve şiddetli olan bu deprenti halkı korkutmuştur. ozan
Hikâye müsabakasını kazananlar
AnKara: ' (Telefonla) — C. H. P. sinin açtığı hikâye müsabakasını kazananlar yarın anlaşılacaktır.
MÜTEFERRİK 1
Yüksek İktisat Mektebi mezunlarının çayı Yüksek iktisat ve Ticaret Mek. tebi mezunları cemiyeti dün mektepten *bu sene mezun olacak talebe şerefine Perapalas salonlarında ■bir çay ziyafeti vermiştir. Ziya -fette bütün talebe ve cemiyet azalan ile güzide bir davetli kitlesi hazır bulunmuştur.
Ziyafet çok samimî bir hava içinde geç va'kite kadar devam etmiş ve eski mezunlarla bu sene-ki talebeler biribirleriyle tanışmışlardır.
İzmir (Hususî) — Evvelki gece Karantinada, Halil Rifat paşa caddesinde müessif bir hâdise olmuş, azgın bir nişanlı, çıldırasıya sevdiğini iddia ettiği nişanlısını on yerinden bıçaklamak suretile ağır surette yaralamıştır.
Hüseyin kızı Gülizar on yedi yaşlarında bir kızdır. Hüseyin oğlu Neşet Gülizann nişanlısıdır. Bu iki genç bir müddet evvel nişanlanmışlar ve iddiaya göre bir arada kan koca hayatı yaşamağa başlamışlar.
Maksatları evlenmek... Fakat Neşetin nüfustaki muamelesi bir türlü ikmal edilemiyor. Bu yüzden evlenmeleri uzayıp -gidiyor. Bu vaziyet karşısında Gülizar, iğfal edildiğini sanarak nişanlısının evini terk ile Halü Rifat paşa caddesindeki annesinin evine gidiyor. Hayatını kazanmak için de tütün mağazasına devama başlıyor.
Neşet evvelki akşam Pahın ba-
Mimar Sinan Niçin Muvaffak Oldu
(Başta rafı i cü sayfada) fennî ve bediî güzellikleri itibari le daima üzerinde durulacak olan ve bu gün Türk mimarisinin ekolü dediğimiz sanat bölümündeki en muvaffak eserlerini yaparken kendinden evvel yetişmiş büyük Türk mimarlarından bilhassa Kemalettin, Hayrettin ve Alâettin (Acem Ali) den istifade etmekle beraber bütün bun lann sanat bağlarım bir araya toplamış ve ekolünün şah eserlerini yap mağa muvaffak olmuştur.
Mimar Koca Sinan sanatkâr doğ muş, ve mesleğinin bütün tahsil ve tetkik devresini geçirmiş, memleketin itimadına lâyık olarak çalışmış ve daima adım adım üerliyerek yükselmiş, ve muvaffak olmuş ve sanatı ölümünden sonra da 18 inci aşıra kadar talebeleri tarafından yaşatılmış bir Türk sanatkârı olarak ölmüştür.
Mimar Faruk Çeçen
İKTİSAT İŞLERİ :
İktisat Vekâleti teşkilatlandırma müdürü
Yugoslavya ile afyon anlaşmasını imza eden heyetimizle şehrimize dönen İktisat Vekâleti teşkilâtlandırma müdürü Servet dün aksam An karaya gitmiştir. Ham-za Osman Erkanın da bu akşam hükümet merkezimize gitmesi muhtemeldir.
Köyiüye el dokuma tezgâhlan tevzi ediliyor
Köylümüzün daha müreffeh bîr şekilde yaşıyabDmesi için hükümetimiz yeni bir iş sahası olarak köylere el dokuma tezgâhları tevziine karar vermiştir. Bu işin tedvirine İstanbul Sanayi Müfettişliği memur edilmiştir. Kamçılı tezgâh tabir edilen bu dokuma âletlerinden ilk plânda 100 adet kadar yaptırılıp köylüye tevzi e-dîlecektir. Bazı vilâyetlere sev -kiyat başlamıştır. Vilâyetler bu tezgâhlan mahallî kaymakamlıklar vasıtasiyle köylere göndereceklerdir.
Beher tezgâhın maliyet fıatı 30 ilâ 60 lira arasındadır. Tevziat şimdilik meccanen yapılacaktır.
Hâmlt İhtifali
Büyük Türk Şairi AbdüDıak Hâ-mıdin ölümünün yıldönümü müna-sebetile bu ayın on dördünde Üniversite konferans salonlarında bir (Hâmid ihtifali) yapılacaktır. İhtifalde doçent Bay Ali Nihad, Bay Sadi ve gençlerden bazılan büyük şairin hayatı ve eserleri etrafında söz söyliyeceklerdir. Ayni gün şairin mezarı ziyaret edilerek çelenkler konulacaktır-
ba parkındaki kahvehanelerden birinde oturarak Gülizann geçmesini bekliyor, ve görünce arkasından takibe başlıyor. Genç kız tam evine yaklaştığı sırada Neşet yanına gidiyor. Kız, diyor: Benim ne kötülüğümü gördün. Benimle beraber gel..
— Seninle artık yaşıyamam.
Bu cevap üzerine Neşet, ekmek bıçağını çıkararak Gülizann vücudu nun rastladığı yerlerine saplamağa başlıyor. Tam on yerinden bıçaklıyor. Gülizar baygın surette yere düşünce, öldüğünü sanarak kaçıyor ve yakalanıyor. Yaralı Gülizar memleket hastahanesindc tedavi altına a-lınmıştır. Yaralarından üçü göğ-sündedir, biri kalbinin yanında olduğu için hayatı tehlikededir. Suçlu verdiği ifadede seviyordum, benden ayrılmak istedi, vurdum demiştir. Hâdiseye Müddeiumumi muavini Bay Celâl Varol el koymuştur.
Mimar Sinanın Ankara dahi Şaheseri
(Baştarrfı 4 öncü s yfamızda) tile tabLalann aralarına kubbeler konması ve geçmeleri suretiyle yapılmış olup mükemmeliyetini muhafaza etmektedir. Pencere kanatları üçer tablardan mürekkep olarak ve daha basit bir işçilikle yapılmış olmakla beraber aralıkları ve teknik vaziyetleri itibariyle Sinan devrinden sonra yapılmış oldukları kanaatini vermektedir, pençerelerin demir parmaklıkları dövme Türk parmaklıkları olup gayet güzel ve temizdir.
Bu Camiin diğer Sinan Camilerinden farklı minare ve müvezzm mahfeline çıkan merdiven yollarının bir galeri vasıtasiyle birleştirilmiş olmasıdır. Bu suretle Camiden açılan bir kapıdan hem minareye hem müvezzin mahfeline çıkıla bilmektedir.
Minare yukarıda zikrettiğimiz taşlarla ve gayet mevzun olarak inşa edilmiş olan külah altındaki Türk nişleri sonradan dokunulmadığmı göstermektedir. Yalnız şerefe altındaki istalaktitler taşın biraz yumuşak olduğundan mürura zamanla erimiştir.
Son cemaat mahallîne sonradan yapılmış bulunan ahşap ilâve kaldırılır ve dahilindeki sakil yazılar ve nakışlar kazınarak eski naşkışlar meydana çıkarılırsa Ankara Sinanının bu güzel eserini sinesinde taşımakla iftihar edebilir.
^/ecnıe-ddin Emre
Mimar Sinanın Karakteristik Eserleri
( aş(ar fı 4 üncü sayfada) lanndaki plânlı kervansarayları Rumeli bölgemizde ta sınır uzaklarını kadar sıralnmaktadır.
Eski topraklarımız üstünde Türk lüğün nişanesini böyle rekzederek ebedileştiren medeniyet alnına silinmez şerefli Türk damgasını vuran, Türklerin sanat hâkimiyetini şaheserlerde dünyaya tanıtan Koca Türk Mimar Sinana, bütün Türk gönlünden hudutsuz hürmetler....
Mimar Kemal Alfan
İstanbul Cumhuriyet Müddeiumumîliğinden :
îst. Adliyesinde açık bulunan maaşlı ve ücretli mübaşirlikler» orta mektep mezunlan arasında bilmusabaka münasipleri alınacağından isteklilerin memurin kanununun (4’ üncü maddesinde yazılı belgeleriyle imtihan günü olan (11 Nisan 939 salı günü saat on buçukta bir gün evvele kadar bir dilekçe ile Adliye encümenine müracaatları
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
- • - YAZAN: SAMİ KARAYEL
Amasya Ovasında Müsabakalar Başlamıştı
At Yarışını Amasyahlar, Cirit Oyununu Sivaslılar Kazanmıştı


Resmi geçitten sonra; SivaslIlarla, AmasyalIlar arasında at yarışı oldu. Yarışı AmasyalIlar kazandı. Akşam üstüne doğru yanş bitmişti Sıra, atlı cirit oyunlarına gelmişti. SivaslIlarla AmasyalIlar karşılaştılar. Sıvaslılann at yarışını kaybetmeleri onları epeyce sinirlendirdiği görülüyordu. Fakat; Amasya bam-yacılan çok çetin bahadırlardı. Ç- -lebi Sultan Mehmedin, daha hâlâ tarihi varlığını üzerlerinden silmedikleri görülüyordu.
Lâkin, saatlerce süren çetin bir cirit düellosundan sonra; Srvaslıli-un galip geldikleri görüldü. Sıvasl. ciritçilerin bu galibiyeti kazanmak için üç tane edeğerli at çatlattıklarını söylersek mübalağa etmemiş o-luruz.
Ne ise; tarafeyn at yarışlarında ve cirit oyunlarında denk düşmüşlerdi. Bu oyunlar fasılalar ile pazartesi gününe kadar devam etmişti.
Sıra rakıslara gelmişti. Millî ra-kıslara vüâyetten gelenler gurup,
gurup iştrak ediyordu. Rakıslarda 1 en ziyade Kasamonıılular göze çar- i pıyordu. Bunların oyunları daha j kıvrak, daha cazibeli idi.
Rakıslardan sonra; destiye piştov sıkmak ve nişan atmak oyunları başladı. Bu oyunlarda Çorumluların Tokatlıların yaman oldukları görülüyordu.
Nihayet; nişancılıkta, Tokatlılar birinci, Çorumlular ikinciliği kazan-1 mışlardı. Şimdi, sıra pehlivanlara gelmişti. Pehlivan güreşleri iki gün devam edecekti.
Evvelâ; üçüncü ve ikinci derecede pehlivanlar birbirierile çarpıştı. Bu çarpışmalar usulden olduğu veçhile SivaslIlarla AmasyalIlar arasında oluyordu. Diğer yerlerden gelenler seyirci kalmışlardı.
Nihayet; son cuma namazından sonra; Akkoyunlu ile Ayıboğan ortaya çıkacaklardı. Amasyalılarl t, Sivaslılar arasında kaynaşmalar başlamıştı. İki tarafın ağalan, bey-j leri güreşin nasıl cereyan edeceğini I kararlaştırmakla meşgul oluyorlar- i d).
Davullar, zurnalar sustu. Ovaya yayılmış olan on binlerce halk bir ı yere toplandı. Ortada büyük re yeşillik bir meydan kalmıştı.
Ortaya ilk evvelâ, Ayıboğan çıktı. Ayağında keçi lalından yapılmış boz bir güreş donu vardı. Uzun boylu ; ablak çehreli, fazlaca gür ve iri bıyıklı, karayağız, elleri, ayaklan bü yük, haddinden fazla adaleli, keskin bakışla, geyik yürüyüştü, çevik bir adamdı.
Ayıboğan: ayak baş parmaklarının üzerine basarak yürüyordu. Tıp kı bir balet gibi topuklarım yere bas mıyordu. Meydanda bir aşağı bir yu-kan dolaşıyor, hasmrnı bekliyordu.
Biraz sonra; Akkoyunlu Bekir gözüktü. Bu bahadır da, Ayıboğan gibi uzun boylu, karayağız, adaleli elli, ayaklı bir adamdı.
Fakat; yeknazardan Ayıboğan m Akkoyunluya nazaran daha dik ve iri olduğu fark ediliyordu.. Lâkin, pehlivanlık sanatını bilenler iyi göz
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık va blltUn ağrılarınızı derhal keser S8S M İcabında gUnde a kaşe alınabilir. M w
gezdirirlerse Sıvash pehlivanın kal çalarının ve uyluklarının AmasyalI dan fazla olduğunu farkederlerdi Ayıboğanın aşağılan, hasma naza ran daha narin idi.
Ortaya bir ihtiyar pehlivan çık. tı. iki pehlivanı birbirine tanıtta. Peb livanlar birbirlerine sanlarak ku caklaştılar ve öpüştüler.
Bu merasimden sonra; şu yolda ihtiyar bağırdı:
— Ey ahali... Karşınızda dikilen balladır (Elile göstererek) meşhur Sıvash Akkoyunlu Bekirdir..
Diğerini işaret ederek:
— Bu da; Amasyalı meşhur Ayı boğandır... Güreşe dışandan müdahale etmek katiyen memnudur. Kav ga ve dövüş edenlere, ağalar ve beyler ağır ceza vereceklerdir. Herkes güreş hakeminin vereceği hükümlere itaat edecektir, dedi. Ve ortaya çıkan bir imam kısa ve veciz bir dua okudu. Bu da bitmişti îmam ortadan çekilir çekilmez güreş başladı.
îki hasım; aralarında on metre kadar bir mesafe olduğu halde birbirlerinin etrafında bir ceylân çe-rikliğile harekete başlamışlardı. Bir birlerine yaklaşmak için türlü, türlü hünerler yapıyorlardı.
Bazan; ellerini yere vurarak birdenbire üç dört metre yerden hızlanıp biribirine hücum ediyorlar., ve daha yaklaşmadan boşalan bir yay gibi doğrularak sağına veyahut soluna aldığı hasmrnı gözliyerek ve sıçrıyarak takip ediyorlardı.
Her iki hasmın hareketleri çok mahir an e ve hadden fazla çevikti.
Güreş başlıyalı on dakika olmuştu. İki hasım birbirlerine ancak iki defa yanaşıp kapışmışlardı. Her iki yanaşıp kapışma da bir an içinde ve yıldırım süratile kopup kaybolmuştu.
Nihayet; Akkoyunlunun beş met re kadar uzaktan gömülüp hakanının üzerine göz kamaştırıcı bir süratle atıldığı ve belinden kavradığı görüldü.
Akkoyunlu hasmının ayaklarına dalmıştı. Maksadı, şikârının topuklarını ele geçirerek mağlûp etmekti. Fakat; çok tetik olan Ayıboğan ken dişini toparlamıştı. Lâkin, topuklarını kurtarayım derken belini ele vermişti.
Akkoyunlu; arkadan kavradığı hasmını köstekliyerek yere vurmağa çalışıyordu. Ayıboğan da haininin elinden kurtulmak için bileklerine yapışmış, ayırmağa savaşıyordu.
îki hasım arasında goğuşma bir kaç dakika sürdü. En nihayet: Ayı boğan, Bekirin elinden güçlükle kur tulabildi. Kari ve demir pençelerde hasmın kemanesini sökmüştü.
Tekrar güreş, maneiTaya binmişti. Pehlivanlar birbirlerinin etrafında dolaşıyorlardı. Akkoyunlunuıı çok geçmeden tekrar ânî bir hareketle harekete geçtiği görüldü. Bu sefer de hasmmın sağ kolunu bileğinden tutmuştu. îki taraf arasında zorlu bir mücadele başladı.
(Devamı var)
9 NÎSAN 1939
YKNISABAH
Sayfa ı 7
SPOR
Okullar Arası Voleybol Müsabakalarına Başlandı
parüşşafaka - istiklâl - Galatasaray - Buğaziçi Liseleri Rakiplerini Tasfiyeye Uğrattılar
Futbolda Darüşşafaka Yüce Ülküyü Işık, Şişli Terakkiyi 2 - O Kabataş Ticareti 2 - 1 Mağlup Etti
Geçen hafta başlanılan okullar arası futbol müsabakalarına dün Taksim stadında devam edilmiş ayrıca Kabataş erkek okulu sahasında da voleybol müsabakalarına başlanılmıştır. Büyük alâka ve dikkatle takıbedilen dünkü karşılaşmalarda şu neticeler elde edilmiştir.
Boğaziçi lisesi- Vefa lisesi
Okullar arası voleybol müsabakalarının ilki Boğaziçi lisesi ile Ve fa lisesi arasında ve hakem Ferhat idaresinde oynandı. Takımlar:
Boğaziçi takımı: Cihad, Niyazi, Süreyya, Halil, Sabri Saruhen.
Vefa takımı: Mecdi, Semih, Orhan, Fikret, Muhsin, Kemal içlerinde millî atletlerden yüksek atlayıcı
Süreyya, kaleci Cihat gibi kıymetli elemanlar bulunan Boğaziçi lisesi Vefanın canla, başla çalışmasına ve güzel oynamasına rağmen (3-15 15-0) galip gelmiştir.
istiklâl lisesi- Yüce Ülkü lisesi
Bir numaralı sahada günün ikinci karşılaşması İstiklâl lisesi üe Yüce Ülkü arasmda ve Necati idaresinde yapıldı. Takımlar:
Hakem Necati bu halin nizamname harici olduğu söyliyerek Darüş-şefakayı hükmen mağlûb saydı.
Pertevniyal lisesi- Galatasaray Lisesi
2 numaralı sahadagünün karşılaşması Pertevniyal ile Galatasaray arasmda ve hakem Hayri Ra-ğıp idaresinde oynandı. Takımlar:
Galatasaray: İsmail, Vahdet, Ihsan Muakkar izzettin Celâl.
Pertevniyal: Fethi, Kadri, Saba-hettin. Aydın, Belend, Nizami den müteşekkildi.
Her iki taraf da canla başla oynadı. Galatasaray (15-6 ve 15-0) kazandı.
istiklâl lisesi: Haşan, Fethi, Mu-hiddin, Nureddin, Hikmet, Faruk.
Yüce Ülkü lisesi: Süleyman, Kemal, Oğuz, Hikmet, Mustafa, Behçet
Bu maç günün zevkle seyredilen alâka ile takibedüen maçlardan biri oldu. Her iki taraf da çok güzel oynadılar ve çetin bir çarpışmadan sonra (15-12, 15-13) istiklâl lisesi kazandı.
Darüşşefaka- Ticaret lisesi
iki numaralı sahada ilk karşılaş ma Darüşşefaka ile Ticaret lisesi a-rasında yapılacaktı. Darüşşefakalı-lar; Muammer, Celâl, İsmail, Orhan Nuriden müteşekkil bir takımla Ticaret lisesi de bir kişi noksan olarak Muharrem, Cezmi Oktay, Ab-Burrahman, İsrail şeklinde sahaya çıktılar.
98 r se
Pazar günü Barut Gücü sahasında yapılacak maçlar
Tıp Fakültesi- Barut Gücü A takımları] saat.' 16
Paskalya münasebetüe Bakırköy Rum takımları Iddealı maçı: Sattı 14.30
Bezezyan lisesi- Beşiktaş tayyare spor, takımları Saat: 12.
Boğaziçi ve Vefa fileleri voleybol takımları hocalarile berabeı
Yüce ülküyü 2 • 0 yenen Darüşşafaka takımı
Futbol Müsabakaları
Kabataş: 2 Ticaret : 1
Okullar arası futbol müsabakalarının ikinci haftasının ilk oyunu Kabataş lisesi ile Ticaret lisesi arasmda yapıldı. Takımlar:
Kabataş takımı: Nafiz, Bahaed-din, Hikmet, Cevad Necmi, Faruk Hüseyin, Kemal, Nevzat, Vahi Kenan.
Ticaret lisesi: Orhan, Halûk, Mümin, Lûtfi, Ekrem, Behzat, Ale-ko, Mustafa, M. Alı, Haşan Muzaffer.
Oyuna saat tam 14 de Tank idaresinde başlandı. Her iki taraf da enerji ile oynıyordu. Ticaretlilerin bütün gayretlerine rağmen rüzgârdan istifade eden Kabataşlılar birinci devreyi 2-0 galip bitirdiler.
İkinci devrede çok güzel bir o-yun çıkaran Ticarettiler de ikinci devrede bir sayı çıkardılar. Oyun bu suretle 2-1 Kabataşın galibiyetile neticelendi.
Işık: 2. Şişli terakki: 0
Günün ikinci karşılaşması Işık lisesi ile Şişli Terakkî lisesi arasında yapıldı.. Takımlar:
Işık: A. Kaynar, N. Tankut,
S. Şabraglu Y. Çakmakkaya, R. Fayda A. Tekin, A. Taneri, N. Başak, S. Bilge H. Baran, N. Taner.
Şişli Terekki: Merih, Hüsnü, Hüsnü, Ahmet, Halûk, Ömer, Halıd Nejat, Ahmed, Muammer, Mustafa, Ihsan hakem Şazi Tezcan idaresinde ve saat tam 15,10 .da başlanan bu oyunda rüzgârı arkalarına alan I-gıklılar birinci devrenin ortalarına doğru sağ içleri vasıtasile ilk sa-yılannı ikinci devrenin son dakikalarında da 2 inci sayılarını yaparak maçı 2-0 kazanmışlardır. Mağlûb takım da, Galip takım da iyi oynamış zevkle seyredilen bir oyun göstermişlerdir.
Darrügşefaka:2 Yüce ülkü:0
Günün son maçı Darüşşefaka I-
’---------------------------
Bugün yapılacak müsabakalar:
ATLETİZM: (Hay d arpa-şa sahasında) İstanbul mm-takası teşvik müsabakaları saat 10 da.
FUTBOL:
Şeref Stadında:
Anadoluhisar . Beylerbeyi saat 13 de hakem Sami Açıik-öney, yan hakemleri: Fikret Kayral ve Fahreddin Somer.
Topkapı, Arnavutköy - Kasımpaşa, Galataspor muhtelitleri. saat 14,45 de hakem Eşref Mutlu, yan hakemleri: Halid Galib Ezgii ve Feridun Kılıç.
Fenerbahçe - Beşiktaş, saat
16,30 da Hakem Şazi Tezcan, yan hakemleri: Ahmet Âdem Gögdün ve Adnan Akın.
Fenerbahçe Stadı:
Demirspor - Kadıköyspor, saat 11 de hakem Rıfkı Aksoy, yan hakemleri: Şahap Şişman oğlu ve Talip Gürkan .
Vefa - Hilâl şilt maçı saat 13 de hakem Refik Osman, yan a'kemleri: Şahap Şişman oğlu ve Rıfkı Aksay.
GÜREŞ:
Bugün Taksim stadında serbest güreş müsabakaları yapılacaktır. Müsabakalara sat 15 de başlanacaktır. Günün en mühim müsabakası Tekirdağlı Hüseyin ile Manisalı Halil arasında olacaktır. Bunlardan evvel Receb ile Mustafa, Ahmet ile Bekir, Servet ile Şükreddin, Ali ile Pomak Mustafa güreşeceklerdir.
Orta hakemliğini Sami Karayel yapacaktır.
BİSİKLET:
Seri bisiklet yarışlarının ye-dincisi saat 9 da Topkapıdan. başlamak ayni yerde bitmek üzere 125 kilometre üzerinde yapılacaktır. i
le Yüce Ülkü arasında oynandı.
Takımlar; Darrüşşefaka: Faruk, Muammer, Murat, Vahdet, Tarhan,
Nuri, Hikmet, Galip, Yakup, İlha-mi, Sabahettin.
Yüce Ülkü: Fatin, Besim, Semih Galip, Faruk, Kemal. Murat, Süreyya, Baki, Abdi.
Hakem: izzet Muhiddin Apak, Oyuna saat 16,10 da Darüşşefa-kalıların bir hücumile başlandı. Her iki taraf da seri oynıyor. Darüşşefa kakların nisbeten hâkim bir vaziyet aldığını görüyoruz. Devrenin ortalarına doğru Sabaheddinin ortaladığı topu Galip kaleye çekerken Celâl çok güzel bir kafa vuruşile ilk sa jnyı çıkarıyor. Birinci devre müte-vazin bir oyundan sonra 1-0 Darüşşefaka lehine bitiyor.
İkinci devrede oyun oldukça sert «eğiyor, hakem Darlişşefakadan Ya-
[ RADYO PROGRAMI
PAZAR: 9/4/939
12.30 Program.
12.35 Müzik (Küçük orkestra -
Şef: Necip Aşkın)
1 - Bruöselmans - Felemenk süitinden (Aşk gölü)
2 - Leopold - Yeni dünyanın eski şarkıları
3 - Pachernegg - Viyananın cazibesi.
13,00 Memleket saat ayarı a-jans ve meteoroloji haberleri.
13JL5 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkın)
4 - Shlik - Ispanyol dansı
5 - Hanns Löhr - Memleketten memlekete - Muhtelif memleketlerin melodileri üzerinde Rapsodi.
6 - Amold Meister - Bohemya rapsodisi.
7 - Heuberger - Şark isimli süitten "Çeşmede,, parçası.
13,50 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kam, Cevdet Kozan.
Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan.
1 - Osman beyin - Hicazkâr peş revi.
2 - Lûtfi beyin - Hicazkâr şarkı - Sana noldu gönül.
3 - Rakımın - Hicazkâr şarkı -Bekledim ta fecre kadar.
4 - Haci Arif beyin - Nihavent garkı - Ben buyi vefa.
5 - Nuri Halil Poyrazın - Nihavent şarkı - Bir goncei terdir o peri
6 - Faize Kapancının - Nihavent garkı - Gel güzelim.
7 - Nihavent saz semaisi.
14,20-14,30 Konuşma (Kadın saati - Çocuk terbiyesine dair)
17.30 Program.
17.35 Müzik (Pazar çayı - Pl.)
18.15 Konuşma (Çocuk saati)
18,45 Müzik (Şen oda müziği -İbrahim Özgür ve Ateş böcekleri)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Basri Üfler, Ham di Tokay.
Okuyan: Celâl Tokses.
20,00 Ajans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer Ruşen Kam, Cevdet Kozan.
1 - Muhayyer peşrevi.
2 - Haci Aarif beyin - Muhayyer şarkı - Humarı yok.
3 - Haci Arif beyin- Muhayyer şarkı - iltimas etmeğe.
di eller gözüne.
4 - Muhayyer şarkı - Efem şinı
5 - Ruşen Kanı - Kemençe taksimi.
6 - Türkü - Bahçe dıvarını aş-dım.
7 - Muhayyer saz semaisi.
8 - Nasibin - Mehmet - Hicazkâr şarkı - Görmezsem eğer.
9 - Lavtacı Ovrik - Hicazkâr şarkı - Mestim bu gece.
10 - Halk türküsü - Karşıda ka ra yonca.
21,00 Memleket saat ayarı 21,00 Neşeli plâklar - R.
21,10 Müzik (Riyaseti Cümhuı Bandosu - Şef: Ihsan Künçer)
1 - Walter Meier - Marş.
2 - J. Strauss - Mavi Tun (vals)
3 - M. Moussorgsky . Çıplak dağda bir gece.
(Senfonik parça)
kubu, Yüce Ülküden Niyaziyi çıkarıyor. Bu devrenin ortalarına doğru Murat ayağile Darüşşefakalılar, ikinci sayılarını çıkarıyorlar. Cid den canlı bir oyun oynıyan Yüce Ülkülülerin bu gollere mukabeleye Darüşşefakalıların galibiyeti kaçırmamağa çalışmaları oyunun daha zi yade sertleşmesine sebep olmuşsa da izzet Muhiddinin yerinde müdaha leşi muhtemel bir hâdiseyi önlemiş bu suretle maç 2-0 Darüşşefakanın galibiyetile neticelenmiştir.
Voleybol müsabakaları İçin bir kupa koyduk Gazetemiz, mektepler arasındaki spor temaslarını teşvik etmek için Voleybol müsabakalarında birinci gelecek takıma bir kupa hediye etmeğe karar vermiştir. Turnuva şeklinde yapılan maçlar nihayet-lendiği zaman şampiyon çıkacak olan takıma bu kupayı merasimle vereceğiz.
4 - G. Puccmi - ”Lo Tosça,, adlı operasından Seleksiyon.
22,00 Anadolu ajansı (Spor servisi)
22,10 Müzik (Cazband - PL)
22,45-23 Son ajans haberleri ve yarınki program.
Leh Hariciye Nazırı
Londradan Varşovaya döndü
Berlin: 8 (A. A.) — Varşovaya gitmekte olan Beck, bu sabah “Nord - Ex - press” katariyle Berimden geçmiştir.
Polonyanın Berlin elçisi istasyona gelerek mumaileyh ile gö -rtişmüştür. Beck, kompartımanından çıkmamıştır.
Varşova: 8 (Hususî) — Beck bugün şehrimize dönmüş ve derhal Başvekille mülâki olmuştur.
Macarlar
Son İtilâfla kendilerine verilen araziye girdiler
Budapeşte: 8 (A. A.) — Macarlar, 4-4 tarihli Budapeşte itilâfı ile Macaristana terkedilmiş
olan araziyi bugün işgal etmiş -lerdir. *
Japonlar ilerliyorlar!..
Çunging: 8 (A. A.) — Gazete-ler, Nançangn cenubi garbisinde ve şimali garbisinde şiddetli muharebeler vukua geldiğini bildir -mektedir. Japonlar, Kiangsi - Ho-nan yolu boyunca ilerlemektedir. Nançang’ın 110 kilometre cenu -bi garbisinde Çankeu’da büyük bir çarpışmaya intizar edilmektedir.
Galatasaray balosu
Senelik Galatasaray balosu dün gece Tokatlıyan salonlarında verilmiştir. Güzide bir davetli kütlesinin
hazır bulunduğu balo çok güzel olmuş ve sabaha kadar eğlenilerek hoşça vakit geçirilmiştir.
% 7,5
Cinsi:
Muh. Bedeli Muvakat Te. Eksiltmenin
Miktarı Lira Kr. Lira Kr. Şekli Saati
Teknik âleti 20 kalem
Sarı toz yaldız Çıralı tahta Çıralı kalas
Uzun ve kısa konçlu
1258 10
300 Kgr. 345 —
18 M3 1426 74
14,426 M3
94 35 Açık eksiltme 14
25 87 ” ” 15
107 — ” 15,30
lâstik çizme
840 çift 3540 —
265 50 ° * 16
I — Şartname ve nümuneleri mucibince yukarıda cins ve miktarı
yazılı 4 kalem malzeme ayrı ayrı eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedelleri, muvakkat teminatları ve eksiltme sa-
atleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 11—4—939 salı günü hizalarında yazılı saatlerde
Kabataşta Levazım ve Mübayaat komisyonunda yapılacaktır. j
IV — Liste ve şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şube-
den alınabileceği gibi yalnız nümunesi de görülebilir.
V_ — isteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde yüzde 7,5 güvenme paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri.
(2023)
Cinsi: Mikdarı: Muhammen Muvakkat Eksilt.
Bedeli Teminatı menin
Lira K. Lira K. Şekli Saati
Makine şeriti 2000 adet
(mavi - kırmızı) Makine şeriti (Siyah - kırmızı) 3000 adet 1250— 93 75 Açık 14
Sabrt toz mürekkep 2000 paket 224— 16 80 Pazarlık 14.30
Yazı makine yağı 500 şişe
Takriben 25 Kg. 40— 8 00 14.45
Sarı kalem ucuc 2000 kutu 379— 28 49 Açık 15
Mürekkep lâstiği 5000 adet 272.50 20 44 Pazarlık 15.80
Stampa mürekkebi (mavi) 2000 şişe „ „ (kırmızı) 500 şişe 93.70 7 03 n 16
Sünger kâğıdı 20000 tabaka 393.96 29 25 Açık 16.80
Takriben 600 Kg.
I — Şartname ve nümuneleri mucibince yukarıda oins ve mikdan yazılı (7) kalem kırtasiye hizalarında yazılı usullerle ayrı ayrı satın alınacaktır.
II — Muhammen bedelleri muvakkat teminatları eksiltme saatleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 17—4—939 pazartesi günü Kabataşta Levazım ve Mülbayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınacağı gibi numuneler de görülebilir.
V — Eksiltmeye girmek istiyenleriu yüzde 7,5 güvenme parala-
riyle adı geçen komisyona gelmeleri. °&088’1

YENİ BİR TENİ GÜZELLİĞİNE
doğru atılacak
5 ADIM
Buruşuklar izale edilebilir.
Viyana üniversitesinden bir Profesör-Biocel — Tabir ettikleri Gençliğin calip bir unsurunu keşfetmiştir. Bu cevher halihazırda peube renkteki To-kaloo Kremi terkibinde mevcuttur. Cildin bu yegâne unsurunu akşamları yatmazdan evvel tatbik ediniz «iz uyurken, o ; cildinizi besler ve gençleştirir.
kadife gibi yumuyak ve siyah noktalardan kurtarmak içio her sabah beyaz Renkdeki Tokalon Kremini sürünüz.

9 NİSAN 1939
TBNİSABAH
: B
Radyolin Kullanmak
Ve sabah, öğle ve akşam her yemekten Sonra niçin onunla dişleri temizlemek Lâzımdır ?
e--------------------------------\ı
BAKER Ayakkapları ,
Rahat ve sağlamdır.
Bu ayakkapları almakla ik-tisad etmiş olacaksınız. Halihazırda yerli ve ecnebi malı zengin çeşidkrimiz vardır. Geliniz, görünüz ve intihap ediniz.
Beyhude iztırab Çekmeyiniz!,
Ağız mütemadiyen faaliyette olan ve daima mikropların yaşadığı bir uzuvdur. Her yemekten sonra dişlerin boşluklarına kırıntılar dolar. Onların tahammürü hem dişleri çürütür, hem diş etlerinde iltihap husule
getiren ifrazat yapar, mikroplar çoğalır. Geceleri hasıl olan ifrazat ise sade dişleri değil hütün hazım cihazını bozar. Dişlerinizin sağlamlığını midenizin bozulmamasını ağzınızın güzelliğini istiyorsanız :
f Dr. Hafız Cemal 1
Lokman hekim
j Dahiliye Mütehassısı •
Divanyolu 104
! Muayene saatleri pazar hariç Ş
S her gün 2,5 - 6 salı, perşembe • • ve cumartesi sabahlan 9 -12 ■
fukaraya T. 22398 ■
Bütün ağrıların panzehiridir.
Sabah-Öğls ve Aksam, ber yemekten sonra günde 3 defa dişlerinizi
Diş macunu iie muntazaman fırçalayınız

Mühim Bir Tavsiye1
Baş, Diş ve Romatizma Ağrılarına
Nezle, Grip ve Soğuk Algınlığına
Karşı tesirini en çabuk gösteren en emin ve ka'ti İlâç
Neokürin
Emlâk ve Eytam Bankasından :
SATILIK
EMLAK
Kıymeti Nevi: Mesahası: Depozito
Esas Yeri: T. L. T. L.
Esas Yerij
Satılık Ev
Kabataşta Dolmabahçe caddesinde (177) sayılı ev altındaki kârgir ev iki mağaza ile satılıktır. İsteklilerin Galata-da Bahtiyar hanında mübadele komisyonunda Bay Macide müracaatları.
BİR TEK KAŞE
NEVROZİN
Bu muannid baş ve diş ağrılarını süratle izaleye kafidir. Romatizma avcaı, sinir, mafsal ve adale ıztırrpları NEVROZİN’le tedavi edilir.
Nezle, Grip ve Bronşite karşı en müessir ilâç NEVROZİN’dir.
nevrozin’İ tercih ediniz.
İcabında günde üç kaşe alınabilir.
İsmine dikkat, taklidlerinden sakınınız ve Nevrozin yerin başka bir marka verirlerse şiddetle redded niz.
Bütün ağrı ve sızılara karşı en müessir ve mütekâmil kaşe DERMAN Kaşeleridir. Lüzumunda günde 1-3 kaşeye kadar alınır.

İYİ BİR HAZIM
Rahat bir uyku temin eder.
Kıymeti Nevi; T. L.
Mes ıhası; Depozitc T. L.
580 Rumelihisarı Arpa 135.— Evin 1/3 hissesi — 27 —
Emini mah. Halim paşa
sc/kak eski 8, yeni 12,
taj 12. (?•
133 Aksaray Yenikapı 431.48 Bostan 18/120 , — 86—
yalı mah. Bostan arkası hissesi
ve Namık kemal cad
17, 17 taj 1
504 Bostancı Erenköy, 99— Arsa 198.84 M2 20—
Çatal çeşme sokak eski
16 mü. 23 harita.
689 Büyükada Yalı mah. 97.— Arsanın 2300/ 52.50 M2 19—
Ayayani sokak 15, taj 8 6240 hissesi
690 Büyükada Yalı mah. 61.— Arsanın 2300/ 41.M2 12—
Ayayani sokak No. 17 6240
995 Bakırköy Cevizlik 700.— îki dükkânı — 140—
mah. hat boyu sokak müştemil ev. /'
eski 10, 12, 14, 16, 18,
20 taj 10, 12. 14, 16.
,756 Topkapı Beyazıd ağa 150— Ev 30—
mah. eski Kuyulu yeni
Kaynata sokak eski 6 yeni 8 taj 8

697 Kadıköy Bostancı 502.— Arsa
Bağdat cad. eski 54,
taj 54.
501.ro v»
T
877
767
970
851
724
826
833
1211—
Kuruçeşme kireçha-ne ve Zencirlikuyu sokak kireçhane No. 2 zencirli kuyu eski 1, 2, 4, 1, 6 yeni 2, 1, 6, 4, 1 taj 4 Çarşı satarcı han alt kat eski 19 yeni 17 taj 1-9, 20, 21 Heybeliada Yalı mah. bülbül ve mızrak sokak e^ki yeni 4 Aksaray yalı mah. çorbacı 1 aşı sokağında eski 43 yeni 73 Kadıköy Cafer ağa 2700.—
mah. eski Papas oğlu yeni Dumlupınar sokağı eski 12 taj 12.
Sarıyer, Büyükdere 115.—
yeni Ligor sokak eski 74/6 yeni 35/6
Bir evi maştemil 20218 M2 242.___
arsa ve tarla
35.-
80—
tki goz bir dükkân *4 M2
Bir evin 7/80 hisse»,
Araş 35 M2
Hi, 09.16 M2
Arsa ,674.60 M2
16—
7—
540—
28—
Aksaray Guraba Hü- 378.— Ahşap ev 88 M2 şeyin ağa mah. Şeyh Os- yan hissesi
76—
man sokak eski 3 yeni
3 taj 23
751 Fatih, Baba Halan 495.— Odalı dükkânın
Alemi mah. Şehzadebaşı 275/360 hissesi
cad. eski 329 yeni 187.
752 Fatih Baba Haşan 495.— Odalı dükkânın
Alemi mah. Şehzadebaşı 275/360 hissesi cad. eski 239 yeni 187/1 taj 187/1
753 Fatih Baba Haşan 495.— Odalı dükkânın
Alemi mah. Şehzadebaşı 275/360 hissesi
cad. eski 239 yeni 187/2 taj 187/2
905 Kadıköy Bostancı 114.— Arsa Bağdad cad. Demir yolu
No. 2 yeni 57/1
1030 Yeşilköy' Şevketiye 1
mah. İstanbul cad.
No. 54.
1086 Eminönü binbir direk I mah. Mehmet paşa yokuşu ile su terazisi sokağı yeni 10, 12, 30
1078 Eminönü sarı demir 623.— Arsalı dükkânın 83 M:
mah. eski hatap kapı 1/3 hissesi
yeni keresteciler ayazma cad. eski 453, 455,
1, 3, 5, 7, 9 yeni 43, 45
815 Beyoğlu eski yazıcı 1600.— Kagir a
yeni Müeyyet zade mah. eski topçu başı yeni saray çıkmazı sokağı eski 9, taj 9.
836 Aksaray Guraba Hü- 320.— Barakah bir ■ şeyin ağa mah. Ordu cad. arsanın nısıf eski 23 Mü. yeni 193 hissesi
taj 378
703 Lâleli Kemal paşa 504.— Arsanın mah. Fethi bey ve 6/24 hieseai
çukur çeşme sokağında 77, 79
906 Kadıköy Bostancı 14.— Arsa
Bağdat cad. demir yolu
tariki yeni 57/4
Yukarıda adres ve tafsilâtı yazılı gayri menkuller peşin para ile ve açık ,arttırma usuliyle satılacaktır.
İhale 26—4—939 çarşamba günü saat ondadır. İsteklilerin bildirilen gün ve saatte depozito akçesi, nüfus tezkeresi ve üç adet vesikalık fotoğrafla bankamız emlâk servisine gelmeleri. (769) (2415)J
Her yemekten sonra alınacak 2-3 tane
PERTEV KARBONAT KOMPRİMESİ
28
28
M2
Ma
28
M2
1138 M5
.99—
.99—
.99—
23—
213.— Arşımın 12/90 8036 M2 43.—
hissesi
506.— İki evin 252.50 M;
1/9 hissesi
128 Ma
101—
İl
125—
320—
64—
101—
Her türlü hazımsızlığı ve mide ekşiliğini giderir Pertev Karbonat Komprimesini her ı c aneden arayınız.
Üniversite Rektörlüğünden :
Tıb Fakültesi Çocuk hastalıkları ve bakımı kliniği asistanlığı açıktır. Asistanlık talimatnamesinde gösterilen şartlan haiz olanların Tıb Fakültesi Dekanlığına müracaatları. (2369)
Büyük Piyangosu
Altıncı Keşids; 11-Nisan-939 dadır.
Büyük İkramiye. 200.000 Liradır,
Bundan başka 40.000,25.000,20.000 15.000 10.000 liralık ikramiyelerle ( 200.000 ve 50.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır
DİKKAT:
Bilet alan herkes 7 Nisan 939 günü akşamına kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır..
S — *-
İI Rıza KÖŞKÜN |
İ I ZZ BASIMEVİ :
■ İstanbul: Vilâyet Karşısı No. 21 î Kitab, Mecmua ve her türlü S
S tabı işlerini en temiz, en gü- ! S zel ve en ehven şeraitle seri bir ! S surette yapar.
k.
BASIMEVİ

GÜMRÜKLERDE İŞLERİ OLAN MÜESSESELERE
Çaker Yazaroğlu
Gümrük komisyoncusu Galata, Ziraat Bankası
Karşısında Çanakçık han No. 34-35 Telefon: 35,95
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Baaıldığı jrerı Matbaa! Ebüzziya