Çarşamba 5 Başmuharriri! Mümtaz Faik Fenik 1 Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA ı Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara || Başmuharrir tel; 15619 |'
NıSAN 1950 Yazı İşleri, İdare: 15315
1 YIL : 1 No. 341 Fiyatı her yerde 16 kuruştur.
ZAFER
[~D E M O K R A S I N I N D I R |
Sabahları ilk dostunuz
PAL
Istanbuldaki seçim
faaliyeti çokhızlandı
AliFuad Cebesjy namzetliğinin D. P tarafından desteklenmesini istiyor
Şükrü Kayanın Halk Partisi tarafından Istanbuldan namzet gösterilmesi muhtemel, Faik Öztrak siyasi hayattan çekiliyor
Bundan bir müddet evvel Amerik aya giden 28 Türk Tarih sırada Vaşingtonda bulunan Amerikanın Ankara Büyükelçisi Wacl-worth tarafından karşılanmıştır. Resimde Türk uzmanlariyle yapılau bir toplantıda Wadworth ko nıışurken görülmektedir.
Koalisyon Kabinesi
Ve Celâl Bayar
A. FENİK
Oünkü Ulus gazetesinde «hü kûmetle yakın teması olan salâhiyetdar bir zatın» koalisyon kabinesi fikrine dair bir beyanatı var. Bu yazı, «maksat, hükümette vazife almış bir parti haline gelerek D. P. ye itibar sağlamaktır» diye, bir serlevha ile belirtilmiştir.
Bu salâhiyettar zata göre, koalisyon kabinesi fikrini ilk defa ortaya atan «Hürriyet» gazetesi değil, Celâl Bayar'dır. Yeniasır Başmuharriri Şevket Bilgin’i de, Başbakan Yardımcısı ile görüştürmeğe «zorlayan» Demokrat Parti Genel Baş-
Biz, bu salâhiyettar zatuı aşağıda cevaplandıracağımız diğer uluorta sözlerine gelmeden evvel, Sayın Nihat Erim’in, koalisyon kabinesi fikri üzerine evvelce Hürriyet ve Yeniasır gazetelerine verdikleri beyanatları karşılaştıralım.
Hatırlardadır; Sayın Başbakan Yardımcısı, Yeniasır refikimizin Başmuharririne, koalisyon kabinesi fikrini şahsan memnunlukla karşıladığını, böyle bir işbirliğine taraftar olduğunu söylemişti. Fakat sonraları, bu fikir yerli ve ecnebi mehafil ve matbuatta büyük bir ü-mit ve hüsnüniyetle yer almağa başlayınca, o da sözlerini değiştirmişti. Hürriyet refikimizin seçimler arifesindeki anketine aynen şöyle demişti:
• Yeni Seçim Kanunu hükümete iş bırakmadı. Hükümetin seçimlerle alâkası ancak iki noktada toplanabilir. Bunlardan ilki, seçmen kütüklerinin hazırlanmasında muhtarlara kaymakamların nezaret etmesidir. İkincisi ise vatandaşların emniyet ve huzur içinde sandık başına gidip vazifelerini yapmalarını temindir.»
Biz, dünkü Ulus'ta hükümetle yakından teması olan bu salâhiyct-t.ır zatın sözleriyle, Sayın Nihal Erim’in evvelce Hürriyet gazetesine verdikleri beyanatın bazı cümleleri arasında tim bir uygunluk gördük. Hakikaten Ulus'ta da, yem Seçim Kanunu ile hükümete iş kalmadı, fikri ileri sürülmekte ve koalisyon kabinesi reddedilmektedir. Yalnız bu beyanatta Demokrat Partiye pek uluorta hücumlar yapıldığı için salâhiyettar zatın hüviyetini belli etmemesi mazur görülmelidir.
Bu salâhiyettar zat, demokrat Partinin tarafsız vatandaşlar üzerinde itibarının adamakıllı zedelendiğini ancak hükümette, vazife almış bir parti haline gelirse hu itibarının sağlanacağını, ve işte bunun için Celâl Bayar’ın en makul |
bir sebep olarak koalisyon kabinesine taraftar olduğunu iddia et-■k (Devamı Sa: G Sü: 4 de)
İstanbul, 4 (Telefonla) — Yurdumuzun her tarafında olduğu gibi şehrimizde de genel seçim hazırlık lan her gün daha artan bir hızla devam etmektedir.
Diğer taraftan İstanbul il Seçim , Kurulu, siyasî partiler mensuplarının ve adayların hangi meydanda propaganda nutku söyliyebilecekle rini kararlaştırmak üzere Belediye den meydanların listelerini istemiş ve bu liste kurula bildirilmiştir. Yarın kurul üyelerinin yapacağı toplantıda hangi meydanların propagan daya elverişli olduğu tesbit edilecek tir.
Ayrıca Seçim Kanununa göre kurul, şehrimizde merkezleri veya şul beleri bulunan partiler arasında kura çekerek mevcut meydanların hangilerinin hangi partilere tahsis edileceğini tesbit edecektir. Bütün partiler ve müstakil olarak adaylığını koyacak olanlar müracaatlarını doğrudan doğruya İl Seçim Kuruluna yapacaklar ve listelerini de yine il seçim kuruluna vereceklerdir.
Şimdiye kadar hiç bir siyas parti milletvekili adaylarını kurula bildirmemiştir. C. H. Partisinin yoklama kurulu 9 Nisanda toplanacak ve adayları seçmeğe başlıyacaktır. 24 Nisanda ise, listeler seçim kurullarına tevdi edilecektir.
Şehrimiz İl Seçim Kurulu bu sabah yaptığı bir tebliğde şunları bildirmiştir :
.— Adaylık için vukubulacak müracaatlar ve İl Seçim Kurulunca a-daylığın kabul veya reddine dair verilecek kararlar Yeni Ppstahanede-ki İstanbul Adliye Dairesinin kapısı içinde ve vestiyerin yanına asılmak suretiyle bugünden itibaren yayınlanmağa başlanmıştır. Adaylık için müracaat müddeti 24 Nisan saat 17 ye kadardır.»
I
Şehrimizde bağımsız olarak aday lıklarını koyacaklar İl Seçim kuruluna müracaata başlamışlardır.
Bugün öğeye kadar kurula racaat edenler şunlardır :
Kânnran Saka (Şeker Şirketi büro şefi), Kâzlm Uran (Emekli askerî yargıç), Hikmet Çankaya (Hukuk mezunu) Reşat Reisoğlu (Bakırköy sakinlerinden). Halil Güden (ihtira Yurdu Cemiyeti Kurucusu), Orhan
* (Devamı Sa: fi Sii: 1 de)
D. P. Başkanı Celal Bay ar dün sabah garda
Otel ve lokanta işçileri sendikası foplandı
İşçiler bir kerte daha Çalışma Bakanının istifasını istediler
Haklarını arayan işçileri komünistlikle itham eden Çalışma müsteşarına sert cevaplar verildi
Ankaradan D. Parti
listesine girecekler
Müracaat müddeti dün aksam sona erdi. Adaylar ancak 9 Nisandan sonr
Demokrat Parti Ankara İl teşkilâtında, Milletvekilliği için adaylığının konulmasını istiyenlerin müracaatları dün akşam saat 19 da sona ermiştir. Müracaatın son günü olması münasebetiyle dün İl İdare kurulunda ve ilçe idare kurullarında hummalı bir faaliyet göze çarpmakta idi.
Adaylık için müracaat eden zatların isimleri ve tercümei halleri ilçelere gönderilecek, 9 Nisan Pazar günü bütün ilçelerde yoklama ve denemeler yapılarak Demokrat Parti tarafından aday gösterilecek olan zatlar anlaşılacaktır. Bilindiği gibi bu şekilde teşkilât tarafından adaylıkları gösterilecekler, umumî listenin yüzde yetmişi nisbetinde
★ (Devamı Sa: C Sü: 4 de)
Yabancı
r 10 Mayısta gelecekleri J) haber veriliyor
İzmir, 4 (Telefonla) — Burada çıkan Ticaret gazetesinin Vaşing-ton hususî muhabirinin bu akşam telsizle bildirdiği bir haberde şöyle denilmektedir:
— «Türkiyede yapılacak seçimler burada geniş bir ilgi toplamış bulunmaktadır. Muhtelif gazeteler Demirperde kenarında tam bir hürriyet havası içinde demokratik bir seçim yapılacağı ümidini izhar etmekle ve 54 Amerikan gazetecisi l»v susî otomobilleriyle seçimleri Tür-kiyenin muhtelif yerlerinde takip
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
olacak
tahkikatı
Ankara D. P. II İdare Kurulu
Başkanı Çiçekdağ
Dünkü toplantıda Sendika Baş kanı İsmail Araş konuşurken
Ankara, Otel, Lokanta ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası kongresi dün Halkevinde toplandı. Toplantıda Bölge Çalışma Müdürlüğü ileri gelenleri İşçi Sigortaları Genel Müdür yardımcısı ve bazı iş verenler bulunuyordu.
Kongre başkanlığına sendika müşavir avukatı Cevat Muammeroğlu-nun seçilmesini müteakip idare heyeti raporu okundu.
Raporda isçileri istismar eden, onlara hiç bir hak tanımayan mah-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
sin Ağırceza hâkimi iken e-mekliye ayrılan İbahim Etem Tatlı-oğlunun .Demokrat Partinin hüviyeti veya köyde bir orman dâvası* adlı eseri hakkında savcılık tahkikatını bitirmek üzeredir.
Mahut kitap, Ulus matbaasında basıldıktan sonra C. H. P. si tarafından satın alınmış ve ilk olarak Ordu vilâyeti C. H. P. kongresinde dağıtılmaya başlanmıştır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
İzm irde İktisadî buhran arttı
İflâs eden iki büyük tüccarın
«Carmen» rolünü temsil etmek üzere şehrimize gelmiş olan Yunan Opera saıı’atkârı Madam Kitsa Da-massioti şerefine dün akşam Büyük Tiyatroda Devlet Tiyatrosu tarafından bir kokteyl verilmiştir. Resmimizde Yunanlı san’atkâr Yun an Elçisi ve diğer davetlilerle bir arada görülüyor. Madam Damassioti il k temsilini bu akşam verecektir.
çıldırdıkları
İzmir, 4 (Telefonla) — Son günlerde İzmirde başlayan ekonomik kriz hâd bir hale varmış ve buna muvazi olara ; işsizlik de başlamıştır. Fiat düşüklükleri bilhassa, bakliyat, yağlı tohumlar, kuru meyva-lar ve nebatî yağlar üzerinde oldu-
söyleniyor
ğundan bunların ticaretiyle iştigal edenler büyük para kayıplarına uğramışlardır. Hattâ fasulye tüccarlarından biri Menemende, biri de İzmirde olan iki kişinin büyük malî kayıptan sonra akli muvaze-■k (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
Günün yazısı :
“şiddet politikası,, isnadile nereye varılmak isteniyor
Ciıcd baban i
rİ ikkate şayan bir ısrar ile, ı cağından bahsederek, seçimlerin .'il, Partisi Genel Başkanı, ar)f-sinde, memlekette nahoş biri her gezdiği, dolaştığı yerde, Muha- tereddüt ve bulanıklık havası yarat- I lefctin .iddet politikasına başvura- I * (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
C. Bayar dün geldi
D. P. Başkanı bu sabah Çankırıya
J gidecek
Bir müddettenberi İstanbul-ı da bulunan Demokrat Parti I Başkanı Celâl Bayar dün sabahki ekspresle şehrimize gelmiştir.
Celâl Bayar, dün sabah garda İl, İlçe, ocak ve bucak idare kurulu üyeleri ve bir çok Demokrat vatandaşlar tarafından karşılanmıştır.
Bayar, bu sabah saat 9 da ' otomobille Çankırıya hareket ı edecektir. D. P. Başkanının Çankırıda mühim bir nutuk i söylemesi kuvvetle muhte-I meldir. Bayar, akşama yine otomobille avdet edecektir.
Nâzım Hikmet
17 avukat affı için dün İnönü’ye müracaat etti
Dileklerinin bir sureti de Başbakanlığa verildi
Bazı Ankara avukatları Cumhur Başkanlığına ve Başbakanlığa dün verdikleri bir dilekçe ile Nâzım Hikmetin affını istemişlerdir. Dilekçede aynen şöyle denilmektedir
Şair Nâzım Hikmetin 8 Nisan 1950 tarihinde Açlık Grevi yapmaya karar verdiğini, büyük bir üzüntü ile gazetelerde okuduk. Sanat şöhreti memleket sınırlarını aşan ve 12 yıl-danberi Bursa Cezaevinde yatan bu değerli sanatkârın bir adlî hataya kurban olduğu ve halen şifa bulmaz bir hastalıkla malûl bulunduğu şayi dir. •
* (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
Ordudan yeni ayrılan
Kurmay Albay Seyfi Kurtbek in |lk siyasî makalesini okuyucularımıza takdim ediyoruz
Anayasamızın zaif tarafları
Yarın Zaferde
AKINTIYA~~\
I.... KÜREK
Yaşasın ecnebi meslekdaşlarımız I dPfc iiııkü Ulus gazetesinde yi-ne «salâhiyettar bir zat» ağzından baklayı çıkardı: «Demokratların bâzubendli polis kuvvetleri yine görünmeğe başladı!» dedi.
Görüyor musunuz dostlar! Demek bir senedir, hükümet bu bâzubendli polislerle, milislerle uğraştı, uğraştı, bir türlü baş e-demedi!
Yoksa, bunun için de Mar-shall yardımı mı bekliyorlardı, dersiniz?
Öyle olacak! Tevekkeli değil, seçim zamanında memleketimize 500 ecnebi gazeteci gelecek, diye duymuştuk. Demek, bu iş için olacak!
Öyleyse, sade Amerikan yardımı değil, Ingiliz ve Mısır yardımı da beraber gelecek! — Yedekçiııin YEDEĞİ
I
SSerbest sütun:
Bir ihtilâs
Barlasın sanayi politikası lıakkındaki görüşleri
dâvâsı karara
Günün Meseleleri
I
İktisat Müaşvi'j
bağlandı
evlet Bakanı sayın Cemil Sait
1 Barlas Antep ve civarla-(ı-ında verdiği nutuklardan birini, Demokrat Parti Başkanı sayın Ce-H-lâl Bayarın Konya'da yaptığı bir y^onuşmaya tahsis etmiş bulunuyor. zv Ulus gazetesinin 31.3.1950 talihli y* nüshasında çıkan bu cevabı hak-mkmda düşüncelerimizi kısaca arzet-n‘meyi faydalı buluyoruz. m Dürüst ve sempatik bir şahsiyet molarak tanıdığımız. Barlas dostumuz teme3İekten bir husukçu olmasına Mrağmen İktisadî mevzulara çok ya-’ km alâka gösteren bir siyaset ada-n’mıdır. Hattâ son günlerde Alman mMaliyecisi Dr. Schocht’dan terciı-lanıe edip, neşretiği bir kitapla, ikti-SGsat ilmini ne dereceye kadar bo-tGnimsediğini göstermektedir.
,cnimsediğini göstermekledir. J |)b
Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas, | (i
imkânları aramak ihtiyaç*, ticaret ve sanayi erbabının dernekleşerelt . kendi ihtiyaçlarını ısrarla müdafaa etmelerinden ve bir do Amerikalılarla münasebetten sonra, hissedilmiştir. Yoksa devlet kurduğu bankalarla, (bilhassa Sümerbank ve Elibankla) hususî teşebbüse bir santim bile kredi vermemiştir.
Zâten nutuklarınızın birinde «Dev let fabrikaları olmasa idi bir kaç hususî teşebbüsün halkı istismar edeceği muhakkaktı» şeklinde bir cümle sarfetnıekle, ve buna benzer bir formülü hemen hor nutkunuzda tekrarlamakla, hususî teşebbüse nedense daima bir istismarcı nazariyle bakıyorsunuz. Memleketimizde bazı hususî teşebbüs hakikaten istismarcılık yapmış ve hattâ hâlâ yapmakta ise, bunun kabahati, biraz da bu nevi istismara meydan veren hükümet teşkilâtında aramak ioabotmoz mi?
«Bugün Kilislc belediye elektrik işletmese idi hangi hususî teşebbüs gelir ve bu işi görürdü» diyorsunuz... l-Iususî teşebbüs dünyanın her tarafında kâr gayesi güder, Kiliste I elektrik sarfiyatı muayyen dcrcce-,-lediği nutuk- y, bulduğu zaman, elbette ki oraya u_.ı„.._ hususî teşebbüs gelir. Aksi tak-! dirde, bu iş bir âmme hizmetidir, ve bir çok yerde olduğu gibi, evvelâ belediye yapar, ve gerekirse sonradan hususî teşebbüse terkedor.
«Dünyanın her yerinde ağır sanayi, harp sanayii, demiryolları, denizyolları ve posta ve telgraf gibi işler devletin elindedir» buyuruyorsunuz. Bir defa her memlekette bu saydıklarınız tamamen devlet tarafından yapılmaz. Demiryol ve posta ve telgrafın daha ziyade devlet tarafından işletilmiş olmasına mukabil, deniz yollarında, ağır sanayide ve hattâ harp sanayiinde iş değişir. Bunların hususî teşebbüsler tarafından yapıldığı memleketleri, siz de tetkik ederseniz, bulursunuz!
Fakat devlet fabrikalarımız bun-ı—j— *’sa, yine bir derece-
ye kadar anlaşırız; pamuk ve yünlü mensucat fabrikalarımız, sunî yün ve ipek fabrikalarımız, kâğıt fabrikalarımız, çimento ve ateş tuğ lası, tuğla ve kiremit fabrikamız, inhisar elinde çalışan müskirat fab. rikalarımız, kurulması derpiş edilen vagon ve elbise fabrikaları hu-ımız da pek yer
1040 senesinde Devlet Ziraat İş- , letmelori Kuı uınunun muhasibi Sav j ni Altıparmağın ihtilâs suçundan sanık olarak duruşmasına dün Bi rinci Ağırceza mahkemesinde devam olunmuş ve karara bağlanmıştır.
Sav/ıi Altıparmak, bundan bin müddet evvel 24 bin lira ihtilâs yaptığı iddiasiylo mahkemeye sev-kedilmiş ve Ağırceza mahkemesi suçu sabit gördüğünden Savniyi beş sene 1 aya mahkûm etmişti.
Yargıtay mahkemenin vermiş olduğu bu kararı bazı noktalardan bozarak iade etmiş ve duruşma yeniden başlamıştı.
Propaganda mevzuu
olan isnadlar
Şiddet politikasına sapan muhalefet değil, doğrudan doğruya vatandaş reyinin çoğunluğunu kazanama-_______ma endişesini taşıyan iktidardır
Seçim mücadelesi, günler ilerledikçe şiddetini arttırmaktadır. De-
cıiKçe şıcıaerını ar ııırnıaKiactır. ue-
Dünicij duruşmada 24 bin liralık mokrat Parti Kongrelerini bitirme-
Kayırma politikasına parlak
bir misal
er zaman yazılmakta, her vakit söylenmektedir. Bizim an’anevi huylarımızdan birisi ve en mühimi olan «kayırma» .siyasetinin alıp yürümesinden, bir türlü ilerlememiz ıniimkün olaına maktadır.
mher vesileden faydalanarak kuv-si vetli bir devletçi olduğunu iddia dlcder. Sayın Barlas, devletçilik ide- | faolojisini izah etmeğe çalışan bir C* parti nazariyecisi sıfatıyla bütün d* samimiyet ve cesaretiyle bu husus-gjta fikirlerini yaymaktan yorulmu-h;yOF'
Fakat irticalen söyl. . w Şiarında bazı tezatlarla garabetlere r', tesadüf ediliyor.
Meselâ 30.3.1950 tarihinde verdiği bl bir nutukta -Muhalefet parti lideri j İktidar partisinin bir iktisadi plâ-P nuım yokluğundan ve varlık vergi-sinden şikâyet ediyor» dedikten ja sonra, sözü derhal varlık vergisine ■y getirerek bu kanunun çıkarılma-J sında Celâl Bayarın da rey verdide ğini söyledikten sonra bunun bi-’ dj zaruret olduğuna işaret etmekle rj iktifa ediyor, te Halbuki harbe bile iştirak etme-y. miş olan bir hukuk devletinde mat al rahsız bir verginin gelir sağlanma-n( sı mevzuunun en son çare olup ol-d.- madiği hususunda bir hayli rnüna-gi kaşa edilebilir. Ve naçiz kanaatimize o) göre ihdas ettiğimiz, varlık vergisi, bı Cumhuriyetin malî tarihinde itti- , y) har edilecek bir eser olmasa gerek- lardan ibaret ölse t« Fakat Barlas, Bayarın sorduğu k birinci suale, yani Halk partisi hü-h; kümelinin son dört sene zarfında dahi, memleket ölçüsünde bir i.(ti-h' sat plânı vücuda getiremediği yo-di lundaki tenkide cevap vermeden yı bermutad devletçilik telâkkisinin ri izahına geçiyor. y Antep nutkunda da temas ettiği . si sc veçhile, «Bizim Devletçiliğimiz 1 c£ memleketin iktisadiyatı bakınıuı-h' dan zarurî olan bir devletçiliktir» „----- -------.— „—
S1 diyor. Sayın Barlas, hangi hükûme sîııi» istiyorsunuz! Cumhurı vı tin tatbik ettiği rejimi, memleketi d için faydalı ve zarurî saymaz! a---------- -o-
Diyorsunuz İli -Biz halkı devle. ' kadar toplu olarak . , tin elinde esir olarak çalıştırmak kati olarak tayin edememiş bl isteyen bir p .rti değiliz.» I
_ Böyle bir esareti, rengi ne oluı- | Ş sa olsun, hangi parti halkına reva y görür?.- -Gözümüzü 16 sene evve-n. iine çevirecek olursak, memlekette P tüten ne tek baca ne de işleyen fabrika vardı, devlet birtakım sana-fî yi hareketlerine girişti, eğer bu 11 yapılmasa idî, memlekette ne şe-y ker, ne kumaş bulunurdu» diyor-n sunuz! '
Bir kere devletçiliği münhasıran devlet fabrikaeılığı olarak anlamak bilmem ne dereceye kadar doğrudur. Böyle anlaşılsa bile,, fabrika kurmak ve işletmek, gaye değil, gayeye erişmek için bir vasıtadır. Gaye, geniş halk tabakalarının iştira kuvvetini yükseltmek, • milletin refahını artırmaktır. Bir defa mesele, fabrika kurmakta değildir.
Devlet eliyle kurulmasına lüzum 1) gördüğünüz mensucat fabrikaları-i; nin mamulleriyle memleketin en ( geniş tabakasını teşkil eden köylii-t nün giyimini temin veya ıslah cde-v bildik mi?
c Saniyen, birçok imtiyazlardan is-r tifadc- eden fabrikalar yüksek kârlarla çalışıp hayat pahalılığının r artmasına yardım etmediler mi? Ç Çok yükse?, maliyetle çalışan kâğıt
* ve demir fabrikalarımızda da du-z rum böyle olmamış mıdır? Eğer r devlet fabrikaları bizzat kurmâyıp ® bunun yerine hususî teşebbüsleri, 1 çeşitli tedbirlerle, teşvik, takviye
ve murakabe etmiş olsaydı (ki bize r göre asıl iktisat politikası da budur) memlekette yine kumaş istihsal edilecek, yine şeker imal edilecekti. Yalnız şu farkla ki, hususî müteşebbisler tarafından vücuda geti-t rilecek fabrikalar, siyasî kuruluş - yerlerine göre değil, İktisadî kuru-
* luş yerine göre kurulacaktı!
Devam edelim, «Biz memlekette c hususî sermayeye de yer vermek
* için her türlü imkânı aramaktayız» 1 diyorsunuz. Müsaade ederseniz bu
j susundaki itirazların ( siz olmasa gerektir!
h P g
Si a k b
t
I
ihtilâs nihayet 11 lira 50 kuruşa kadar inmiştir.
Mahkeme 11 lira 50 kuruş ihtilas değil adî bir zimmet olarak kabul ederek sanığı vazifede ihmal, adî zimmet ve karpit parası olan 867 liranın tediyesine mahkûm etmiştir.
Sanık 11 aydanberi mevkuf oldu- ; ğundan derhal serbest bırakılmış-
Bir kere, Barem isimli bir kanunun mevcudiyeti, memurların vazifeye karşı bağlılıklarım hiçe indirmiş, çalışma şevkini kırmış tır.
sini takip edecek propagandacılara da işaret teşkil edecek olan Devlet Başkanı tarafından değil de, kazara Muhalefet tarafından söylenmiş olsaydı, kıyamet kopmaz mıydı?
Sayın İnönü, ister Halk Partisi i Genel Başkam, ister alelade bir parti namzedi olarak konuşmuş olsun tarafsız bir Devlet Başkanı sı-latl İİ0 V£|ktiyle yayınlanan 12 seçimlerin yenilenmesini iste- | Temmuz Beyannamesini senet itti-
Hayrı Alpar
Bir işde, bir ihtisas mevkiinde bulunan, askerî olsun, sivil olsun her ınemur, ağzı île kuş tutacak kadar maharetli, işgüzar olsa dahi muayyen kademeleri geçmeden, yani senelerce sefalet çekmeden’ fazla maaş alamamaktadır.
İhtisas, iş bilirlik, ikinci dereceye alınmış, yalnız şenlerin geçmesi, bu işe esas tutulmuştur. P»u sebeple, genç, faal, kafası işliye», dünyanın dört köşesine gidip dağarcığını ilmin en yeni esaslariyle doldurmuş, kalbi memlekete hizmet aşkiyle çarpan vatandaş maalesef karnını doyuracak kadar bir »ara alamamaktdır. Buna mukabil, masasının başında gelen giden evraka imza koymakla senelerini dolduran ve hiç bir vakit yukarıda tarif ettiği iniz genç kadar faydalı olamıyan zevat ise, Baremin en yüksek derecesinden müstefit olabilmekte dir.
ğe çalıştığı için, henüz resmî be-| yanname yayınlamamamla beraber, toplantılarda yaptıkları konuşmalarda, vekarlı bir eda ile gidiş yollarını aydınlatmaktadırlar. Bu konuşmaların çoğu vâki isnatlara kısaca cevap teşkil etmektedir.
İktidar Partisi tarafında ise, hissedilir bir telâş müşahede olunmak-| tadır. Bu parti, bir yandan içten içe kaynamakta; sayısı akla durgunluk verecek dereceyi bulan namzetlerin küskünlüğe meydan vermeden nasıl muayyen miktara | bağlanacağı meselesi, cidden endişe verici bir hal almaktadır. Mahallî teşkilât tarafından namzet gösterilmeleri zayıf olanlar merkeze başvurmakta; merkezden yüz bulamıyanlar vilâyetlere yayılmak-| fadırlar. Buna mukabil vilâyetlerde de ortaya çıkan yeni namzetlerin miktarı bir kaç mislini bulmuştur. Bu bakımdan İktidar Partisi-| nin durumu cidden şayanı dikkattir. İşin içinden nasıl çıkılacağını, j önümüzdeki günler gösterecektir.
_____x__________ „„____________ | Diğer taraftan partinin muhale-ı'oni Beledive Reisini sececek- feti hangi yoldan bertaraf edeceği İde başka bir meseledir. Ileı- ıie kadar sayın İnönü gerek Genel Başkan ve gerekse Malatyada söyle-Idiği gibi alelade bir namzet sıfatiy-le sevgi kazanmak için devam elti-I ği seyahatte, birbirini takip eden ve her gün Anadolu Ajansı ve radyo marifetiyle yayınlanan nutuklarında bazı vaâdlerde bulunmuş ise de; az sonra eski taktiğe dönmekte gecikmediği gözden kaçmamaktadır.
I İşin iç yüzünü böylece belirttik-. ten sonra, iktidar partisinin seçimlerdeki isticalinin mânasını anlamak daha kolaydır. Nitekim Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayan İstanbul Kongresinde dinlerken,
ğundan derhal tır.
Reled ye bugün
Reisi seçimi yapılacak
C. II. P. tarafından Milletvekili
aday; gösterildiği için Ankara Belediye Başkanlığından istifa eden Dr. Ragıp Tüzünün yerine bugün saat 17 de yeniden Belediye Reisi seçilecektir.
Yeni Belediye Reisinin kim olacağı kafi olarak bilinmemekle beraber bazı isimler üzerinde durulmaktadır.
Bugün saat. 17 de Ticaret ve Sanayi Odası salonunda toplanacak o-lan Belediye Meclisi üyeler arasından yc ‘ ’ ’’ — - • ■
tir.
Bif
Sayın Bakan bu nutkunuzu bitirirken, «Muhalefetten, önümüzdeki yıllar içinde ne yapacağını söyleme ’ ~ ‘ ıyc-t İn ik
partisi kendi teşkiiâtiylc birlikte | çalıştığı devlet teşkilât’.yle bugüne I karlar tonlu olarak ne yapacağını
I ve elân memleket ölçüsünde bir | iktisat plânı yapamamış iken, ne ' şartlar altında kurulduğunu ve finanse edildiğini pekâlâ bildiğiniz, çok genç bir teşekkülden, Demokrat partiden nasıl bir tedbirler man ' zumesi, ne şekilde bir plân istiyorsu nuz! Kaldı ki, Demokrat Partinin İktisadî tezi, bizzat yapmak değil, I yaptırmaktır. Bunun prensipleri ise programında belirtmiştir. Plânı kendi yapacak, birinci derecede ö-nem verdiği hususî tcşeb.büsle, İktisadî Şûrada anlaştıktan sonra, vij ’ cüda getirecektir.
Bütçe tasarrufları lıakkındaki fikirlerimizin bir kısmı Mecliste, bütçe tenkidlcri münasebetleriyle ! söylenmiştir, başka tenkidlcri de bugünlerde sövliyecek ve bu suretle arzularınızın yerine getirilme-sine çalışılacaktır.
Şahsiyata girişmeden yapılacak bu gibi tenkidlcri yine ayni şekilde cevaplandırmanın memleket bakımından faydalı olacağına sizin gibi biz de inanıyoruz.
öldürmeye Teşebbüs vakıası • kan adliyeye intikal elti
Bundan bir müddet evvel Eti- | mesğut bucağının Sehitali köyünde bir öldürmeye'teşebbüs vak’ası olmuş ve sanık Ali Atahan yakalanarak dün birinci Ağırceza mahkemesinde duruşmasına başlanmıştır.
İddiaya göre, Ali Atahan bir gün tarladan köye gelirken uzun za- j mandanberi araları açık olan baca- ‘ nağı Muhiltine rastlamış ve bu sırada cebinden çıkarttığı tabancasını çekerek! (Ben bu tabancaya seni ortadan kaldırmak için 400 lira sajldım; seni sağ bırakmıyacağım- | şeklinde evvelâ tehdit etmiş mü- ; teakiben kaçan Muhittinin üzerine iki el ateş etmiştir. Fakat kurşunlar iyi bir tesadüf eseri olarak isa- ' bet etmemiştir.
Muhittin arazinin girintili çıkıntılı olması sebebiyle hayatını zorba bacanağının elinden güçlükle kurtarmış’ bu sırada etraftan yetişenler muhakkak bir cinayetin önüne geçmişlerdir.
Dünkü duruşmada sanık Ali Atahan, kendisine isnat olunan suçu reddederek asıl tabancayı Muhittinin kullandığını ve kendisinin kaçtığını söylemiştir.
Duruşma, tanıkların dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır.
sayın Bayarın bu husustaki sözle-1 ri bizi derin derin düşündürdü...
Genel Başkanın bir kere daha tekrarladığı gibi, 1946 danberi seçim mevzuu üzerinde duran bir parti- I nin Sv.,1—1—-- u———---------- '
memesi kadar mânâsız bir hareket olamazdı. Fakat madem ki, İktidar ' partisi zevahiri kurtarmak maksadı ile, memlekette garp mânasında bir demokrasi hayatı yaratmak istiyor ve bu isteğinde de samimî olduğunu bildiriyordu; o halde neden böyle emrivaki yaratma cihetine gidiyordu?
Elde söz verilen ve hor türlü ser-bestiyi temin edecek olan bir basın kanunu, işçilerin ücretli pazar tatili kanunu, İstanbulun vilâyetle belediyesinin ayrılmasına dair kanun ve nihayet Af Kanunu gibi cidden mühim ve hayatî değeri haiz tasarılar varken, memleketimizin iklim ve coğrafî şartları malûm iken alelacele dağılıverdiler? On on beş gün daha bekliyemediler? . Bütün iktidarı ve iktidarın verdiği bilcümle vesaiti elinde tutan bir partinin bu şartlarda müsavat iddia etmesi kadar gülünç bir hareket olamazdı.
Bugün, karşılıklı partili münasebetlerinde samimiyetten bahsedip, bundaki mesuliyeti do muhalefete yüklemek isterken, memleket efkârı umumiyesi yaratılan isticalin cevabını beklemez mi sanki?
Yine Bayarın dediği gibi, şu kadar seneden beri girişilen bir çok teşebbüslerde muvaffak olmuş bir eseri misal olarak vatandaşın önüne sermek mümkün olamadığından ortaya «şiddet politikası» diye bir hayal atılmıştır. Eğer bu sözler, süratle yer yer dolaşan ve kendi-
Vali er orpsmda yeni tayin'er
Halen açık bulunan Muğla Vali-' ligine merkezde bu vazifede çalışmakta olan Cavit Kınay, İsparta I Valiliğine de îzmir Vali muavini Mustafa Bağrıyanık tayin cdilmiş-
Isparta Valisi Ali Rıza Türel de merkez valiliğine tayin edilmiştir.
Fanila çalmış
Tahiı- Polat isminde bir genç seyyar tuhafiyeci Numan Dumanın işportasından iki fanilâ çalıp kaçarken yakalanmıştır.
Fanilâ hırsızı savcılığa teslim e-dilmiş ve tahkikata başlanmıştır.
Tavuk hırsızı
Mehmet Öztjemir isminde 21 yaşlarında bir genç İsmetpaşa pazarında seyyar tavukçuluk yapan Ilamdi Delinin dört tavuğunu çalmıştır.
Tavukçunun şikâyeti üzerine sanık yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Bohçacı kadının marifeti
Dün Yenişehir Adakale sokağında garip bir hırsızlık vak’ası olmuş ve ihtiyar bir kadın kumaş satmak için girdiği evden 60 lira çalarak kaçmıştır.
Eskidenberi bohçacılık yapan ve kapı kapı dolaşarak kumaş satan Meryem isminde bir kadın Adakale sokağında oturan Emel Mersinli ismindeki kadının evine giderek ucuz kumaşları olduğunu söylemiştir.
Emel, .seyyar manifaturacı kadı-
Beyoz ekmek imaline dûn başlandı
Uzun müddettenberi devam eden tek tip ekmek imaline dünden itibaren son verilmiş ve yerine yarısı Amerikan ve yarısı da yerli un o- ' lan 84 . 8G randımanlı beyaz ekmek imaline başlanmıştır.
Fırancala şeklinde olan ve 25 kuruşa satılan yeni tip ekmek eskisine nisbetle daha beyazdır.
166 lirayı alıp kaçmış
Yenişehir Çek piyango gişesinde çalışan Ahmet Fırat isminde bir genç gişe sahibi tarafından başkasına ödenmek üzere verilen 166 lirayı alarak kaçmıştır.
Piyango gişesi sahibi Yaşar Çan-kayanın şikâyeti üzerine sanık yakalanmış ve tahkikata başlanmıştır.
Hayırsız evlât
ısıııeı, .seyyar mannaıuıacı Kauı- „
m içeri ata.ş, kumaş beğenmeğe Erzurum mşhaMes.nde olura» şo-başlamıştır. Meryem bir aralık E. I lor Ahmet Ispir ile kardeşi Hacı Is-
haz etmekte ve madde zikretmiye-haksız ittihamlarda bulunmaktadır. Zira : .12 Temmuz politikasının Muhalefet tarafından terki ve tahribi, siyaset hayatının muhtaç olduğu ve bir gün daha ziyade muhtaç olacağı itimat temelini, ta-mamiyle çökertmiştir., diyen beyanname sahibi, eğer böyle bir hareket varsa, bugüne kadar verilen teminatın çoğunu yerine getirmiyc-rek hayatî ehemmiyeti haiz bir çok işleri yüzüstü bırakıp gayri müsait iklim şartlan altında vatandaşı seçim sandıklarının başına koşturacak olan kendi partisinin idarecilerine sual sormak değil mi idi?
Halbuki sayın Genel Başkan böyle yapmıyor. Cumhuriyet adını taşıyan bir nlbnılekette, İktidar ' partisi olarak yaptıkları işlerden dolayı hesap soran ve yanlışlıklar hakkında tenkidlerde bulunanları takbih etmektedir.
İşin cereyan tarzı böyle olmasına rağmen : -Hakikate uymıyan ve hakikatin zıddı olan telâkkilere müstenit politika, elbette şiddet politikasıdır, hükmüne varan sayın İnönü'nün, bizzat kendileri, hakikatin zıddı olan telâkkilere sahip değil midirler? Çünkü, olagelen hâdiseler bir tarafa, sadece seçimlerin bir emri vâki halinde yenilenmesi hususunda istical gösterilmesi, hakikate aykırı bir endişenin ifadesinden başka nedir? Eğer şiddet politikasının tarifi bu ise, o halde şiddet politikasına sapan muhalefet değil; doğrudan doğruya vatandaş reyinin çoğunluğunu kazana-mama endişesini taşıyan iktidardır.
Evet sayın İnönü haklıdır : Demokratik rejimin salim bir istikamette ilerleyip feyiz getirmesi, iç politikada şiddet unsurunun tamamı ile itibardan düşmesine bağlıdır...»
Senelerden beri bunun mücadelesi yapılmaktadır.
Kim tarafından gelirse gelsin hiç bir ittiham ve hiç bir isnat, hakikati bertaraf edemiyeceğinden, vatandaşlarımızın sağ duyusu akla karayı ayırıcı kuvvettedir. Binaenaleyh dört, beş yıldanberi şiddet unsuru yaratmakta çeşit çeşit tezahürler gösteren İktidar partisi de milletin reyini isterken, hakikati setretme yoluna sapmamasıdır.
Memlekette İktidar partisi ile başlıca Muhalefet partisinin münasebetleri ve mücadelelerinin garp usulü bir demokrasi tekâmülü yolunu tutması, İktidar partisinin şu veya bu şekildeki yersiz endişelere kapılmıyarak anlayış göstermesine bağlıdır. Aksi takdirde uzun zamanadnberi taşıdığı vebalden kurtulamıyacak ve notunu millet reyi ile verecektir.
Oturup, düşünüp, bunun memlekete ne kadar zararlı olduğunu anlayıp değiştirmek için bir tek adım, dahi almağa gayreti, ortalıkta gözükmezken, tekaütlük zamanı gelmiş, fakat maaşı az olan bir lakım hatırlı zevat için türliı kombinezonlar bulunmakta ve bunun için de Devlet İktisadî Teşekküllerinin nisbelen geniş olan imkânlarından faydalanılmaktadır.
Bıı gibiler, ya tekaüt olduktan sonra veya tekaüt olmadan evvel, o güne kadar bulundukları vazifelerle asla kıyas kabul elnıiye-cek bir takım ihtisas mevkilerine getirilerek çoktan herkesin ağzının açılmasına sebep olmaktadırlar.
Meselâ uzun seneler hariciye mesleğinde çalışan ve son olarak Sofyada hükümetimizi temsil vazifesini ifa eden sefirlerimizden Şefkati İstinyeii’ııin Bakırköy bez fabrikası müdürü olmasına ııe dersiniz?
Genıiyi duvarda, suyu bardakta görmeğe alışık olanlar gibi, bu zatın fabrika denilen nesneyi ancak açılış törenlerinden veya resimlerden başka zamanlarda görmüş olacağına inanmak islemiyoruz.
İktidarın bütün reklâm ve propagandalarına rağmen işlerin nc için iyi gitmediğini, bu ufacık memuriyet değişimi dokıyısiyle anlamak, her halde hepimiz için kolaylaşmış demektir.
— 2 —
iiıe'l'fn başka bi'r'odaya'ceçnıes'inden ' pir “""ecrine bakmamak için kav-istifade ederek masa üzerinde bul- gaya tutuşmuşlaı- ve neticede Hacı duğu 60 lirayı almış ve derhal ev- I kardeşi Ahmedin vurduğu demirle den uzaklaşmıştır. ı kolundan yaralanmıştır.
Emelin şikâyeti üzerine bohçacı I Yaralı hastahaneye kaldırılarak ruh Ağahan» diye yazılmıştır. Fer-kadın yakalanmış ve tahkikata baş- ‘ tedavi altına alınmış ve Ahmet hak ruh Ağan olarak düzeltir, özür di-lanmıştır. ' kında tahkikata başlanmıştır. ’ leriz.
TASHİH
Bu sütunlarda dün çıkan makalenin muharriri yanlış olarak .Fer-
Ne zamaıı bu kayırma siyasetinden vazgeçip, memlekete hizmet edecek kıymetli ihtisas adamlarımızı işbaşına getireceğiz? Ne zaman, bilgiye anlayışa kıymet vereceğiz?
Senelerce bu işe emek vermiş, yüksek ihtisas yapmış, kıymetli fen adamlarımızı bir kenara bırakarak, sırf adam kayıracağım diye bu gibi tayinleri yapmaktı devam etiğimiz takdirde, yüz sene (İe geçse yine bugünkü halde kalmağa mahkûmuz! İşte o ka-
Sövlenıcsi bizden...
Hikmet YAZICIOGLU
Bir tavzih
Ankara muhtarları geçici idare I kurulu başkanı Enis Oskay imza-siyle aldığımız bir mektupta, muh-f tartarın geçen Pazar günü Halke-vinde y Şıklan toplantıda görüşü-j len ve muhtarlık kanununun tadiline dair tasarının resmî bir baskı olmadığı, Başkanı bulunduğu kurul tarafından hazırlandığı bildirilmekte, bu noktanın tavzihi isten-1 inektedir.
I
Hiç kimse tarafından koıunulmamış olan, hatta evlendiği zaman bile akşam işinden dönünce karısını yorgunluk ve üzüntüden kurtarmak için ona yardım ve hizmet mecburiyetinde olan Marc'a şimdi ben hizmet edeceğim ve işlerini ben göreceğim, hayatımızın programını ben tanzim edeceğim diye düşündükçe sevincimden çıldırıyordum. ,
Evleneceğimiz gün beyaz tayyörümü giyerken yine bunları düşünüyordum. Beyaz tayyörüm, ince çoraplarım ve parlak siyah saçlarımla pek güzeldim. Saadetten, sevdiğim adamın yanında yaşamaktan i kalbinin ve evinin sultanı olmaktan duyduğum haz ile gözlerim parlıyordu. Bununla beraber sabırsızlıkla uzaklaştırmağa çalıştığım ve durmadan önüme dikilen bir hayal vardı. İpek gibi sarı saçlı, zavallı küçük hayal! Aynaya eğilip siyah ve parlak gözlerimin, güzel yüzümün aksinb baktığım zaman orada bu küçük titrek hayali görür gibi olurdum, bana:
— Dikkat et Claudine, bu iş çok zor, saadetini (kendin farketmeli-sin, der gibi idi.
Sabırsız nazarlarım:
— Pek tabii, işte İstediğim zaten hu, diye cevap verirdi.
Zayıf ses şöyle ilâve ederdi:
l ** î UZUN HİKÂYE | «• ]
"SAADET ALLAH VERGİSİ DEĞılDiR, ELDE EDiLiR..
— Tatlılıkla, anlıyarak, duyarak.. İşte böyle endişe içinde şaşırmışken büyük ann6m yanupa ge(-di. Gözlüklerinin arkasından keskin bakışları ile beni süzdü.
— Ne var büyük anne? dedim. Başını salladı ve ben birden öfke
y — Çeviren: ı ■
| GüKeren Gönenç |
mızı sevdireceğim. Kendimden e-min bir halde engelleri yıkıyormuş gibi büyük anneme arkamı döndüm. Aynanın önünde saçlarımı bir daha fırçaladım ve sonra salonda beni bekliyen Marc’ın yanma indim.
Balayı seyahatimiz hudutsuz bir neş'e, saadet içinde geçti. Tatlı ve şefkatli olayım diye kendimi zor-luyordum. Kocamın müşfik bakışlarını gördükçe muvaffak olmak üzere olduğumu hissediyordum.
Buna rağmen döner dönmez aramızda münakaşa başladı. Önce o-turaracığım yer için anlaşamadık. Daima Paris'te oturmayı tahayyül ederdim. Marc’ın şimdiye kadar yaşadığı ve bizimkine çok yakın o-lan küçücük evini bu-akmak iste-
r
Vefat
■■t
»«««o, V»»«» »u-aen S‘“? s?rOn ““"JA 0 EÜ"W‘
ve Şidıleı dolu bil- sesle haykırdım: çehresini görmeğe çalıştım.
-Ne söylemek istiyorsunuz? Ne- ~ B(":
den saadetimi bozmağa geldiniz? Benim de mes’ut olmağa hakkım yok mu?
— Sus, sakin ol, yavrum, biran la-konuşayım. Evet, herkes gibi senih- side bahtiyar olmak hakkın. İşte bu- Marc’ı iyi tanıdığına, nun için bütün kalbimle mes’ut ol-manı istiyorum ve senin, için endişeleniyorum.
Cevap vermedim.
Kendi irime çekilin, nim karım olmayı kabul eder mi-
— Büyük annem devam ejtti:
— Sevgili yavrum, senin için tehlike şu: Bahsettiğin saadete kavuşmak için, canlı, istekli ve sabırsızsın. Fakat bu tatlılıkla kullanılması lâzım gelen solan bir çiçektir, onu iyi anladığına emin misin?
Marc’ın adım duyunca gözlerimi açtım ve bağırdım:
— Beni seviyor, buna inanmıyor-■ Claudne. be- musunuz?
— Ona şüphe yok, seni seviyor,
//
evlâdım, fakat unutma ki Marc bir kere daha evlenmişti.
Bu sözler bana çok dokundu. Büyük annem ağır ağır, üzüntü ile_______________________,_____
adeta bana açıyormuş gibi konu-’ mediğini hissediyordum, şuyordu. Hiçbir şey söylemeden, ellerimi oğuşturdum. O devam etti:
— Seni seviyor, fakat lıorşeyden önce şunu unutmamalısın ki ızdırap çekti ve adetler edinmiştir. Kendi işini idare için bekârken, evlendiği zaman ve izdivacından sonra yalnız ve serbest bir adamın edinCeeği itiyatları vardır. Ve sen bana öyle geliyor ki... Hayatının intizamını bozmamalısın.
Başımı kaldırdım ve sabırsızlıkla omuzlarımı silkerek:
— Bu kadar mı? Hiç korkmayın, büyük anne, ona bütün üzüntülerini untturup, yeni hayatını ve yuva-
İlk hakiki kavgamız bu yüzden oldu.
Bir Perşembe sabahı erken kalkmış ve kavgaya hazırlanmıştım. Çiçekli güzel bir önlük taktım, saçlarımı bir kurdele ile bağladım, gayet temiz olan mutfağımızda işimi gördüm. Sonra bir tepsiye kahve altıyı koydum ve yemek odasına götürdüm. Marc ■ işe gitmeğe hazırlanınca indi ve memnun gülümsedi. w
— Ne güzel koku! Ne güzel küçücük bir kadın! Dedi.
(Devan» var)
Nimet Esentürk’üu eşi, Gülsen, Türkân, Yılmaz ve S uzan E sen t ürk'ün babaları, Bilâl ve Enver Akba’nın enişteleri Mudanya tacirlerinden Maksut E-sentiirk dün akşam uzun za-mandanberi çektiği hastalıktan kurtulamıyarak Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Merhuma Allahtan mağfiret, kalanlara da başsağlığı dileriz.
Cenazesi bugün öğle namazını müteakip Hacı bayram camiinden kaldırılacaktır.
□"takvim
“1
1950 I
23 |
'âhır 16 I
Ezani ’
Çarşamba, 5 Nisan-----
Rumi : 1366 — Mart 23
Hicri 1369 — Centariyel’âhır 16
Ezani
Sabah Öğle İkindi Akşam Yatsı
Vaaat!
Sayfa : 3
HERGUN BİR HADİSE;
Amerikalılar da
Asya davası nihayet hallediliyor
Keyserling
ve ötesi
ADYO-TELEFON*TELGRAF HABERLER
1
arp içinde, mesken inşa ederken, hükümetin talebi üzerine gemi inşaatına başlıyan ve bu işi pekâlâ beceren Amerikalı iş adamı Keyserling, düıı, beyanatta bulunmuş. Halen Başkan Tıuman'ın İktisadî Müşaviri olan Bay Keyserling diyor ki:
.Bütçe açığından korkmayın. Paraları çekersek bu, bizim için felâket olur. Bir kaç yıl daha sabretmemiz gerektir.»
Keyserling, hükümetle alâkası yokmuş gibi görünmesini bilen büyük bir iş adamıdır. Denebilir ki, «Fair deal. in kurucularından biri de odur. Bu iş adamı, 946 kanununu hiçe sayarak, daha o zamanlar , tehlikeyi haber vermiş ve yeni bir
Doğum nisbetini azaltmak lâzım
gülünç tezi
Nevyork, 4 a.a. — Hükümet tefsir-cisi Francis Valeo’ya göre Asyada nüfus meselelerinin haiz olduğu ehemmiyet gözönünde tutulacak o-lursa dördüncü maddenin Uzak Doğuda tatbiki sadece bu bölgede şim di mevcut olan düşük hayat şartlarının daha geniş insan kütlelerine teşmiline yarıyacaktır. Valeo bunu
ol-
Amerikan hükümet tefsircisi bu ileri sürdü
önlemek için üç çare mevcut duğunu söylemiştir:
Amerika siyasî ve İçtimaî ilimler akademisinin risalesinde yazan Vales bu çareleri şu şekilde açıklamıştır :
1 — İstihsali arttırmak,
2 — Geniş ölçüde muhaceretler,
3 — Doğum nisbetini azaltmaktır.
D.P. ye mi kayıtlı ?
nkaradaki fecî uçak kazası üzerine tahkikat yapan
Amerikalı bir mütehassıs rapor vermiş. Bu rapor, ağır tenkitlerle doluymuş!
Felâketten sonra tenkit? Nerede görülmüş? Anlaşılan, A-merikan mütehassısı da Demokrat oldu! Şiddet politikası takibine başladı!...
Eskişehir sel felâketindeki ihmalleri, tedbirsizlikleri tenkid eden Demokratları, şiddet politikacılığı ile itham ediyoruz. Fakat, uçak kazasındaki tedbirsizlikleri tenkit eden Amerikalıya hiffet politikacısı mı diye-
Yook, yook! İster Amerikalı, ister Türk...
Demokrasi icabı, hepsi hakkında eşitlik lâzım! — A. F.
Nylon çorapların garip akıbeti
Çorap ihraç edilmeseydi
durum ne olurdu?
. leoıiKeyı ııauc» —
-T teşekkül kurulması hususunda ıs-u: rar etmiştir. Keyserling’in istediğini
şöyle hulâsa etmek mümkündür:
«Mademki, bizde para var, evvelâ tekaütleri, sonra, işinden ayrılmış işçileri kollamalıyız. Elimizde 40 milyar dolar var.»
Programın esaslı kısmı bugün,artması ihtimali olan Amerikan istihsaline dayanmıştır.
Bilindiği gibi, Amerikanın ihracatı ile ithalâtı arasında 6 milyar dolar kadar bir fark vardır. Keyserling, bu farkın ancak bir kaç sene zarfında kapatılacağını beyan etmekle, kendisini değil, belki de sadece Amerikan hükümetini kurtarmıştır.
Bütün mesele, bugün, istihsal ve hizmet üzerine müesses 260 milyarın ne süretle 300 milyara yükseltilmesi meselesidir. Bu kolay bir mesele değildir. Çünkü, Avrupa iktisadiyatı da canlanmaktadır. Bundan başka, Avrupa, ufak tefek direnmelerle, Amerikaya karşı kafa tutacak duruma girmiştir. Bir noktayı daha ilâve etmek lâzımdır ki, İnsanlar abasındaki flark, affetmi-yen bir farktır.
Mücahit TOPALAK
Hoşiminh Çinle anlaşıyor
Ruslar Denizaltı savaşı hazırlıyor
i )11
ıı
4
İİ
Amerikada duyulan endişe
__________
( Rusya bir baskın
, için hazırlanıyor
Vaşington, 4 (a.a.) — «United
Press»: Temsilciler Meclisi silâhlı kuvvetler komisyonu başkam Car) Vinson, bugün Mecliste konuşarak Rusyanın yeni bir Pearl Harbour baskını hazırladığım ve bu maksatla dünyanın e.ı büyük hava ordusunu kurmaya çalıştığım söylemiştir.
Birleşik Amerikanın Millî Savun ma işlerinde kongre üyeleri arasında en fazla salâhiyetle konuşanlardan biri sayılan Vinson, mecli- , sin hava bütçesini arttırmasını istemiş ve şöyle demiştir:
— Yarın Atom bombasının kullanılması pek muhtemeldir. Bu tehlikeyi karşılamak üzere şididen hazırlanmaktan başka çaremiz yoktur. Aksi takdirde çok geç kalabiliriz.
Bu yıl kongre tarafından teklif 1 edilen savunma bütçesini olduğu gibi kabul etmiyen Truman ve Savunma Bakanı Louis Johnson’a şid-'-5detle hücum eden Vinson? «Bu milletin deniz uçak kuvvetini öldürüyoruz.» demiştir.
Uçan daireler tecrübe cihazları mı ?
Vaşington, 4 (a.a.) — «Afp»: «U. S. News And World Report» adlı Amerikan dergisinin uçan dairelerin tasvirine tahsis edilmiş bulunan makalesine cevaben bahriye sözcüsü, dün öğleden sonra, bahriyenin epeyce evvel yuvarlak biçimde bir deneme cihazı ile tecrübeler yapmakta olduğunu, fakat ilk defa olarak iki sene önce mevcudiyetleri kaydedilen uçan dairelerin görülmesinden sonra bu çeşit hiçbir modelin havalanmadığını bildirmiştir.
Spzcü, derginin makalesinde u-çan daireler için verilen tasvirlere uyabilecek cihazlar üzerinde hiç bir deneme yapılmadığını ve yuvarlak biçimdeki cihaza gelince bunun da gizli bir şey olmadığım, zira gösterilerin 1946 ve 1947 de basın temsilcileri önünde vuku bulduğunu ilâve etmiştir.
Sözcü sözlerini şöyle bitirmiştir:
— Bu cihaz mühendis Zimmer-man'ın plânlarına göre imal olunan 1360 küo ağırlığında bir modeldi. Buna mukabil iki yıl sonra Chance Vought müesseseleri tarafından yapılan cihaz asla uçmamış-tır.
Kavarıgsi yolile Hindiçirıiye silâh gelecek
Londra, 4 a.a. — Vietnam Haberler servisi Çin Hindindeki asi komünist Vietminh hükümetinin lideri Ho Chi Minh’in Peiping’e gittiğini dün bildirmiştir. Haberde Ho ti ile dostluk anlaşması müzakere-Chi Minh’in Çin komünist hüküme-lerinde bulunduğu kanaatinin Say-gonda hâkim olduğu bildirilmektedir.
Saygondan gelen basın haberlerine göre, Vietminch'in Çin komünistlerinden Güney Çindeki Ka-’vangsi eyaleti yoluyla silâh ve teçhizat almağa çalıştığına şüphe yoktur. *
İktisadî işbirliğinin yeni kredileri
Vaşington, 3 a.a. — İktisadî birliği idaresi yeni krediler açmıştır. Buna nazaran Avusturyaya tütün ve haşarat öldürücü maddelerin deniz yolu ile nakli masrafları için bir milyon 353.000 dolar, Yunanista-na lâtin Amerikadan gelen deriler için 500.000 dolar ve orman mamulleri için 55.000 dolar, Danimarkaya dokuma, kimyevî madde ve elektrik malzemesi için 118.000 dolar ve Birleşik Amerikadan alınacak ham pamuk için 2 milyon 200.000 dolar, İsveç kalay ve madenî malzeme için 650.000 dolar tahsis edilecektir.
Yakın Doğuya silâh sevkıyatı
Vaşington, 4 a.a. — Demokrat ayan üyesi Herbert Oconor, dışişleri bakanı Acheson’dan, Birleşik Amerikanın İsrail de dahil olmak üzere bütün yakındoğu memleketlerinde askerî malzeme ihracına dair talepleri kabule hazır olduğu hakkında teminat aldığını söylemiştir.
Dışişleri bakanlığına bu konuda sorduğu bir suale cevaben Herbert Oconor şu malûmatı almıştır:
Birleşik Amerika ancak iç nizamın kurulmasına ve halkı müdafaa imkânlarının temin edilmesine yarayacak askerî malzemeyi ihraç edebilecektir. Yakın Doğudaki durum nisbeten istikrarlı bir manzara arzetmekte ve muhasamatın yeniden başlaması için hazırlıklar yapılmamaktadır.
Serbest Fıkrat
Tiyatro Personeli Grevden
I vazgeçti
Paris, 4 a.a. — Üç haftadan beri grev halinde olan Millî Tiyatrolar Personeli Temsilcileriyle tiyatro direktörleri ve Millî Eğitim Bakam ile yapılan bir görüşme sonunda salı günü işe başlamağa karar vermiştir.
Amiral Sherman Amerikanın durumundan memnun değil Vaşington, 4 a.a. — Akdenizdeki teftiş gezisi akabinde buraya dönen amiral Forrest Sherman, hem kara ve hem de denizde kullanılan harp vasıtaları ile geniş ölçüde harekâta hazırlanmak için bir sebep görmediğini söylemiştir.
Sherman, Rusların denizlerdeki gayelerine dair yeni bir şey öğrenmediğini, şimdiki halde Rusyanın gayretlerini denizaltı inşa programı üzerinde teksif ettğini ve muhtelif tip ve tonajda 270 denizaltı vasi, tasına malik bulunduğunu açıklamıştır.
Beyanatını dün bir basın toplantısında yapan deniz harekâtı şefi amiral Sherman, sahil harekâtında kullanılmağa elverişli küçük gemilerden müteşekkil bir filotilaya malik bulunduğunu söyledikten sonra Birleşik Amerikanın denizaltılara karşı aldığı korunma tedbirlerinin inkişafından ademi memnuniyetini izhar etmiştir.
Fransız Savunma sisteminde değiş klik
Paris, 4 a.a. — Fransız millî savunmasında derin değişikliklere yol açacak olan bir kararname bugün resmî gazetede ilân edilmiştir. Bu kararname gereğince millî müdafaa sahasındaki faaliyetleri âhenkleş-tirmekle vazifeli millî müdafaa daimî genel sekreterliği ile silâhlı kuvvetlerin idaresi ile meşgul olacak bir genel kurmay başkanları komitesi ihdas edilmiş ve bu teşekküller başbakanın emrine verilmiştir.
Güvenlik korseyi «ık sık toplanacok
Lake Success, 4 a.a. — Nisan a-yında güvenlik konseyine başkanlık edecek olan Mısır temsilcisi Mu-hammed Fevzi bey, Birleşmiş Milletler radyosunda yaptığı bir konuş maa, Batı ile Doğu arasında ayrılığa sebep olan ehemmiyetli meseleleri incelemek üzere Güvenlik Konseyinin muayyen zamanlarda toplanması yolunda Trygve Lie'nin ileri sürdüğü teklifi desteklemiştir.
Fo.ter Dulles yeniden sahnede ..
Nevyork, 4 a.a. — New York Times gazetesinin Washington diplomatik muhabirine göre, Başkan Truman sabık âyan üyesi Cumhuriyetçi John Foster Dulles’i fevkalâde Büyükelçi tayin edecek ve Japonya ile yapılacak barış anlaşmasını hazırlamak ve diğer bazı siyaset meselelerini incelemek vazifesini verecektir.
Diğer taraftan, Güney Amerika-dan avdet eden Dışişleri Bakanlığının müstağfi özel müşaviri George Keenan, Muhabire göre, Afrikada yapmağı tasarladığı seyahatten vaz geçmeyi ve Londra konferansına kadar Dışişleri Bakanlığındaki vazifesine devam etmeyi kabul etmiştir.
Çinde hava savaşları
Talpeh, 4 a.a. Milliyetçi hava kuvvetleri tebliğinde bildirildiğine göre, dün, Han Tcheou koyundaki komünist üssünde bulunan gemileri alçak irtifadan uçarak bombalayan iki milliyetçi, «Müstang» av uçağı, Rus-yada imâl edilen av uçağı tarafından düşürülmüştür.
Öte yandan, Dairen’den gelen hava kuvvetlerinin, şimdi Çin komünistlerinin başlıca üssü ollan Hson Tcheou hava üssüne geldiklerini bildiren tebliğde, Sovyet makamlarının Hsou Tcheou Chanchai ve Hang Tcheou hava alanlarına da kuv vetli radar şebekeleri kurdukları ilâve olunmaktadır.
Amerika Pasifik filosunu takviye ediyor
Vaşington, 4 (a.a.) — «United
Press»: Bahriye çevreleri Pasifikte-ki Amerikan deniz kuvvetlerinin gelecek ay kuvvetlendirileceğini söylemişlerdir. Bu çevreler, başlarında «Vallez Forge» uçak gemisi ve ağır kruvazör «Rochester» bulunan on altı geminin, Guam’da Doğu Pasifik filosundaki dokuz geminin yerini almak üzere 1 Mayısta hareket edeceğini söylemişlerdir.
Batı Pasifikte nöbeti alacak olan filoda «Vallez Forge» ve Rochester-den başka altı destroyer, iki refakat gemisi ve üç denizaltı nakliye gemisi bulunacaktır. Gemiler, yeni üslerine giderken Pasifiğin Doğu bölgesinde sekiz ve dokuz Mayısta geniş ölçüde manevralar yapacaklardır.
Kovadis Bay Barlas?
usura bakmayın sevgili kariler! Kaç gündür Cemil Sait Barlas’ın Gazi Antep -te söylediği nutukları ihmal ettik! Ne yapayım, kabahat bende değil! Araya şehirlerarası mükâlemeler girdi!... Hem ne olsa, Cemil Sait Barlas Bakanımız, yabancımız değildir! Bir kere daha yazmıştım, o, ne zaman ağzını açsa, sözleri makalelere, fıkralara, nüktelere, şakalara vesile olur, hulâsa, bizimdir!..
Evet, bir bakarsınız; devletçiliği davul zurna ile köye götüreceğim, diye tutturur. Bakarsınız, İngiltereden misal alır da, millîleştirmeyi devletçilik ile karıştırır! Ziyanı yok, biz hoş görürüz; yabancımız değildir. Hep somurtacak değiliz ya! Sağ olsun Barlas! Onun limonlarını sıkar, arada bir şerbet yaparız!
Fakat bu sefer Antep’te söyledikleri öyle, böyle içilecek şerbetlerden değil! Buruk mu buruk! Sahiden adamakıllı ciddi! Şakaya tahammülü yok!.. Hattâ söylediklerini okuyanların, şöyle bir başını kaşıyıp, ne-
I Sarıçizmeli |
Yazan:
reye gidiyoruz acaba diye, ciddî ciddî düşünmemesine imkân yok!..
Bakın hazret ne diyor :
-Memleket müdafaasına taallûk eden sanayi işlerini, gıda işlerini, giyim maddeleri sanayiini dünyanın her yerinde devlet yapar.»
Sahiden öyle mi, dersiniz? Yâni, -Dünyanın lıer yerinde devlet yapar, sözüyle yine Rus ya ile, Amerika'yı birbirine mi karıştırdı diyeceksiniz. Hadi yine kusuruna bakmıyalım mı diyorsunuz? Evet ben de sizin fikrinizdeyim. Hay, hay öyle yapalım ama, bakın sayın Barlas sözlerini nereye getiriyor :
— Bizim de bu yola devam etmemiz lâzımdır!
Aman!.. Acaba yanlış mı gör dük, ters mi okuduk, dersiniz? Yooo... Ulus gazetesi aynen böyle yazıyor...
Demek, davul zuma ile gelecek olan devletçilik, böyle bir devletçilik olacak! desenize.. Gıda işlerini, giyim işlerini, sanayi işlerini hepsini, hepsini devlet yapacak. Ferdi teşebbüs merdi teşebbüs de karşıdan, ağzı açık bakacak! Çünkü biz de bu yola devam edeceğiz! Ve bunun ismi de müsaadenizle komünizm falan olmıyacak da devletçilik olacak!. Lâkin edendim aradaki fark şu :
— Biz, mülkiyet esaslarına, tasarruf haklarına riayet edeceğiz!
Oooh! Hele şükür bir nefes aldım!
Sana da geçmiş olsun vatandaş! Varlık vergisi vermedin diye Aşkaleye sürüldün ama, o zamanki devletçiliğin bu şek lini Saraçoğlu bile açıklamamıştı!
Haydi, hep beraber geçmiş olsun! Cemil Sait Ballasın rüyası korkulu da olsa, aldırma!... Hayırdır inşallah, de. Çünkü beyim seçim propagandası yapıyor!...
Onlar da bizim gibi basit fanilerdir, yalnız bir ünvanları var «Nylon kralları», fakat senelik gelirleri bir milyar beş yüz milyon gibi ehemmiyetsiz bir yekûna baliğ olmaktadır!
Her gün Amerikalıların elinde, Du Pont de Nemours fabrikalarından çıkan en aşağı bir cisim bulunur. Vitaminden tutun da arabalara, dinamite kadar hemen hemen her şey imal ederler. Wilmington’-daki E. I Du Pont ve ŞK. Amerikanın en öpemli kimya fabrikasıdır, ezcümle boya, nylon, dudak boyası da dahil olmak üzere 1200 den fazla çeşitli madde imal eder. Tek başına Helena Rubbinstein güzellik Enstitüsü Du Pont’lardan senede bir milyon dolar kıymetinde mal satın alır.
Bundan başka Du Pont, hemen hemen Güney Amerika kauçuk şirketlerinin hepsini, dünyanın en büyük otomobil sanayii olan General Motorsu, Coppervvell Steel Kumpanyasını ve Remington silâh sanayiini kontrol eder. Bir çok Amerikan nakliye şirketlerinde ve Ame-rikan’ın bütün şehirlerinde şubeleri olan büyük mağazalar kartelinde de önemli menfaatleri vardır.
Bu kadar muazzam ve çeşitli gelir kaynaklarının tek bir elde toplanması, hükümet makamlarım telâşlandırmış ve Başkan Truman Trust aleyhtarı kanuna aykırı hareketten dolayı Du Pont’lar hakkında takibat yapılmasına karar vermiştir.
Komünist propagandası muzaffer olmaktadır, zira Du Pont de Nemours, uzun zamandanberi Trust-ler aleyhine girişmiş oldukları bütün hücumların başlıca motifini teşkil etmektedir.
Bu muazzam endüstri imparatorluğunu ellerinde tutan dünyanın bu en kudretli ve en zengin adamları kimlerdir?
Du Pont’lar Hicret ediyor...
Amerika'da bile bu muazzam zenginliğin, bir buçuk asır önce bir Fransız grupunun Amerika’ya hareketi ile başlayan yorulmak bilmez bir çalışmanın mahsulü olduğunu göstermek için sesler yükselmiştir.
Filhakika Du Pont’lar hanedanı sayısız vasat Fransızlar gibi Du-pont ismini taşıyan bir Fransız tarafından kurulmuştur. Fakat bugünkü Du Pont’ların Fransızlıkla isimleri ile bir kaç aile hatırasından başka bir bağları kalmamıştır.
Du Pont’ların, hatip, ihtilâlci, ik-tisadiyatçı ve gazeteci olan dedeleri Pierre - Samuel Dupont, Na-poleonun yıldızı parlamağa başladığı zaman memleketinden şüphelenmeğe başladığım anladı. Gazetesi «L’Historien» e el konulmuş, kendisi de bir kaç kere hapsedilmişti.
«Hür yaşamak ve bir dâvaya faydalı olmak ihtiyacını hissediyorum» diyordu. Fransayı terke ve ailesi ile Atlantik’in öbür kıyısında masun bir yere yerleşmeğe karar verdi. Paris civarındaki arazisini satarak bir şilep satın aldı ve buna tuz yükledi, (o devirde tuz Amerika’da çok aranılan bir mata idi) ve günün birinde iki oğlu, gelinleri ve torunları ile yola çıktı.
«Yalnız gemi eski bir tekne idi, kaptan da dümeni iyi idare edemiyordu, ilk fırtınada tuzların bulunduğu ambar sularla doldu.
Yolcular günlerce yiyeceksiz kaldılar, ölümden kurtulmaları için pek az ümit kalmıştı. Bu çetin anda ihtiyar Dupont geminin karanlık bir köşesinde hemen hemen terkedilmiş bir vaziyette... şiir yazıyordu. Yapacak bir şey kalmadığı zaman bile birşeyler yapmağa çalışmak lâzım geldiğini hapishanede iken öğrenmişti, şimdi de şiir yazıyordu.
Dünyanın en zengin ailesinin A-merika’ya gelişi bu şartlar içinde cereyan etmişti.
Bizzat, Du Pont’ların da bu dalgınlık hastalığına müptelâ olduklarım iddia ederler. Üç Du Pont kardeşlerden biri olan Lammot, trene bindiği zaman hangi istasyonda i-neceğini unutur. Her ne şekilde o-lursa olsun süratten nefret eder, ve Wilmington sakinleri onu bisikletle bürosuna giderken görmeğe alışıktırlar.
Ailenin bazı fertleri —kadınlar— Du Pont’ların zaten pek çok olan şanlı ünvanlanna yenilerini de ilâve ederler. Birisi tenis şampiyonudur. Diğeri Başkan Roosevelt’in gelini olmakla iktifa eder. Hiç değilse bu son aylara kadar, zira Franklin Roosevelt’in eşi iken şimdi boşanma talebinde bulunmuştur.
1914 harbine kadar Amerikalılar Alman kimya sanayiine tâbi idiler. Du Pont’lar «onlara yetişmek lâzım» olduğunu düşündüler. Ve Devlet’den hiç bir tahsisat almadan Wilmington fabrikaları bir kaç sene içinde I. G. Farben’i geçtiler.
Harpten az sonra lâboratuvarlar, otomobiller için çabuk kuruyan bir boya keşfettiler. Filhakika o devirde, boyaların kuruması için bir kaç gün lâzım geldiğinden otomobillerin teslimatında gecikmeler o-luyordu. Tek başına bu boya ihtira brevesi Du Pont’lara akla hayret verecek kazançlar temin etti.
Biraz sonra sıra selofana geldi. Bu bir Fransız keşfi idi, fakat pek tabiî kimse bunu ciddiye almamıştı. Du Pont, Breveyi satın aldı, formülü daha mükemmelleştirdi ve bir kaç ay sonra selofan halk tara-! fından en tercih edilen ambalâj kâğıdı haline geldi.
Günün birinde Wilmington lâbo-ratuvarlarında Nylon’un doğduğu görüldü. Bu yeni madde ile yapılan ilk şey, Lammot Du Pont’a hediye edilen bir diş fırçası oldu. O zaman hiç kimse nylon ipliğinin dokunabileceğini düşünmüyordu.
Bununla beraber, mensucat sanayiine geniş imkânlar sağlayan bu mucize tahakkuk etti.
Harp sırasında bütün kadınlar nylon çorapları hayallerinde yaşatıyorlardı, az bir zamanda dünya piyasasında sigara kadar kıymetli bir geçer akçe haline gelmişti.
Ama şimdi artık nylon devri de geçmiştir. Son zamanlarda Du Pont lâboratuvarlarmda yeni bir sentetik madde keşfedilmiştir: Orlon. Bu madde nylondan biraz daha ağır fakat ondan çok daha dayanıklıdır. Buruşmuyor ve asidler onu bozmuyor. Mütehassıslar, bazı sahalarda nylon ile orlon ipliklerinin birbirlerini mükemmel bir şekilde ta-mamlıyacağını söylüyorlar.
Hiç şüphesiz bunlardan aynı zamanda faydalanmak usulü yine Du Pont lâboratuvarlarmda bulunacaktır. Ve pek yakında fabrikalar, Du Pont de Nemours firmasının on* bininci maddesini istihsal edeceklerdir.
Bu iki büyük kudret arasında, Başkan Truman’la Du Pon de Nemours, açılmış olan mücadeleyi ne büyük bir heyecanla takip ettiklerini takdir edersiniz. Ve belki de halkoyunun büyük bir kısmı, Tröst idarecilerinden birinin yapmış olduğu şu demeci paylaşmaktadır : «Du Pont de Nemours’a çatmak Amerika'ya çatmak demektir.»
Irene Dupont barut imalinde bazı yenilikler yaptı. İstihsalin her safhasını ayırmak aklına geldi ve sık sık zuhur eden yangınların fabrikanın tamamını mahvetmesini önlemek için her kısmı ayn ayrı atölyelere yerleştirdi. Patlayıcı maddeler imalinde bugün de bu sistem tatbik edilmektedir.
Tam 50 yıl Dupont’lar iflâs tehlikesine karşı koymak zorunda kaldılar. İnfilâkler, senelerce çalışmanın mahsulünü bir anda mahveden yangınlara sebep oluyordu. Bir yangın gecesi hasta olan ihtiyar Pierre Samuel Dupont, kurtarma ameliyesinin başında bulunmak i-çin kalkmak istedi. Bir kaç gün sonra da bir zatürreeden öldü.
Alınan bütün tedbirlere rağmen işçilerin ve ailenin hayatını tehlikeye koyan yangınların önüne ge-çilemiyordu. Bugünki üç Du Pont’ ların babası bile bir infilâk’a kurban gitmişti.
Fakat göze alınan bu tehlike ailenin bütün fertlerini birleştiren ve birbirini takip eden nesiller boyunca devam etmiş olan tesanüd hissini arttırıyordu. Dedeleri tarafından yazılmış olan kâğıtları büyük bir itina ile sayıklıyorlardı. Aileye ait bütün vesikalarla birlikte, Pierre Samuel Dupontun Wilming-ton’da oturduğu ilk evde, aile fotoğraflarını ve Fransa’dan getirdikleri bütün möbleleri muhafaza ettiler. Bu bir nevi Du Pont’lar müzesidir. Her sene bütün aile hacca gider gibi bu evi ve Wilmington’-daki aile kabristanını ziyarete gider.
Bugün aile efradı takriben 700 kişi kadardır. Dupont müssesele-rindeki bütün müdüriyetlerin başında aile efradından biri bulunur. Hizmetlerinde çalışan yarım milyon işçiyi «kuşatabilmek için» kâfi derecede kalabalık olmadıkları doğrudur.
İki Amerikan şehri Wilmington ve Delvvare, hemen hemen tama-miyle Du Pont de Nemours’lara aittir.
Fabrikaları Wilmington’da bulunur. Fabrikaların etrafına personelin iskânı için binalar inşa edilmiştir. Bunlar hastahaneler ve okullar gibi, Du Pont’ların malıdır. Wilmington'un en modern hasta-hanesi Pierre Du Pont’un şoförünün hatırasına ithafen yapılmıştır.
Wilmington, kimya sanayiinin hakikî bir krallığıdır. Dünyanın en büyük lâboratuvarları bu şehirdedir. Du Pontlar, -sermayeyi tahvilâta yatırmaktansa araştırma işlerinde kullanmanın daha evlâ olduğunu» teyid ederler ve . genç kimya mühendisleri ile biolojistler, en büyük Amerikan müesseselerinden daha fazla maaş verirler.
Bu genç bilginler Wilmington'da pek çoktur ve dalgınlıkları Amerika’da bir darbimesel haline gelmiştir. Bunlardan biri bir gün yolda rastladığı bir arkadaşına «hangi istikamete doğru gidiyordum»
Başlangıçtaki Zorluklar
Bazıları Du Pont’lardan bahsederken «Ölüm tüccarları» derler, çünkü onlar Birleşik Amerika'nın patlayıcı maddeler istihsalinin yüzde 70 ini kontrol ederler.
Fakat Amerikan halkoyunun büyük bir ekseriyeti, eğer Du Pont, daima patlayıcı maddeler imal ediyorsa bunu biraz da bir aile geleneğine saygı göstermek için yaptığını bilir.
Filhakika Amerika'ya varışından az sonra Pierre - Samuel Dupont barut imal eden küçük bir atölye kurdu. Oğlu irene Paris’te Lavoi-sier'in talebesi idi ve onun bu işteki fennî bilgisi Amerikalılarınkin-den daha iyiydi. 31 yaşında idi. Ne- b, batatçı olmak istiyordu, ailenin bir ı diye sorar. Öteki de «Batıya doğru» ( biyografisini yazdı, fakat ekmek diye cevap verir. Birincisi, «O hal-4 parasını kazanmak zorunda idi. | de yemek yemiş olacağım» der.
Japon barışının gecikeceği anlaşılıyor
Vaşington, 4 (a.a.) — «United Press»: İleri gelen Amerikalı şahsiyetler önümüzdeki haftalar zarfında Japon barış andlaşmasmın imzalanması sahasında esaslı ilerlemeler kaydedilebileceği hususunda pek ümitvar görünmemektedirler.
Maamafih aynı şahsiyetler, mevcut şerait dahilinde elde edilecek netice hakkında lüzumundan fazla nikbinlik göstermenin de basiretli bir hareket olmıyacağını ilâve etmektedirler.
United Press Ajansı muhabirinin alâkalı yüksek şahsiyetlerle yaptığı görüşmelerden çıkan neticeye göre Japon barış andlaşması mevzuunda Birleşik Amerika hükümetinin karşılaştığı mesele iki taraflıdır:
1— 1 lkönce siyasî, iktisadi ve askeri sahada ileri gelen Amerikalı şahsiyetler Japon barış andlaşması hakkında tam bir anlaşmaya varmalıdırlar.
2— İşin diğer bir cephesi de usul meselesidir. Barış konferansına hangi memleketlerin ne gibi şerait dahilinde iştirak edeceği kararlaştırılacaktır.
Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları Japon barış andlaşmasmın ahkâmı hakkında henüz tam bir anlaşmaya varmışlardır.
Sayfa î 4
ZAFER
4 - 1950
TETKİKLER
Köyden gelen ses -—"Bizim Köy
,//
DİLEKLER
Bir tarla
mes'elesi
Harp tehlikesine
5uot T AŞ ER
Biz canı toprağa köklü bir milletiz. Aşımız işimiz, gülersek gülüşümüz, ağlarsak gözyaşımız hep topraktan. Toprağın büyük adı A-nadoludur. Anadolu -dert doludur, sefalet doludur, cehalet doludur. Derdin aslı sefalet, sefaletin aslı cehalet, cehaletin aslı cehalettir; boyu da asırlık.
OsmanlI saltanatından ayrı canlı devraldığımız, yaralarını Atatürk inkılâplariyle sardığımız ve her gün biraz daha sarmıya uğraştığımız bu büyük toprak hangi yoldan, ne zaman iyiden iyiye dirilip te ayağa kalkabilecek? Bulutların lû-fundan, sarı öküzün merhametinden, kara sapanın aczinden, can köklerini kendisine salmış olanların çaresizliğinden kurtulduğu gün sanırım. Ya bu gün ne zaman doğacak? Müspet bilimin, modern tekniğin köye girip yerleştiği za-
Biliyoruz ki, Türk inkılâbının temelleri köyün ve köylünün omuz lanndadır. Köy ve köylü ise, görenlerle bilenlerin anlattıklarına göre, yirminci yüzyılın atom devrinde ortaçağlık bir hayat sürmektedir. Aspirin şeklinde bilimin, kamyon şeklinde tekniğin yüzünü görmiyen; toprak çukurlarda veya kaya kovuklarında mağara devrinin tıpkısı bir hayatı sürdürüp giden köylerimizi ancak binlerle saymak kabildir. İnkılâp, bu köylerin sayısını azaltabildiği ölçüde inkılâp olmuştur.
Köyün ve köylünün akla durgunluk veren bugünkü geri yaşama ve çalışma şartlanndan kurtarılabil-mesinin sözle değil, işle mümkün olduğunu anlıyalı henüz çok olmadı. Ayrıca, köyün dıştan gelen bir kalkınma hamlesine karşı hissiz olduğu da yeni yeni anlaşıldı. Neden sonra, kalkınmanın cehaleti yenmekle, yani alfabe ile başlaması gerektiği de, bütün dehşeti ve acı-lariyle nihayet keşfedildi. Bu anlayışlardan ve keşiften şunlar doğdu : Köy Enstitüleri, ilk öğretim seferberliği, son olarak da, hızını sadece iyi niyetli bir hevesten alan (Anadoluyu • fikren kalkındırma) hareketi. Birincisi, zamanla bazı çarpık görüşlüler ve niyetliler tarafından tahrif edilerek her ne kadar asıl amacından uzaklaştırılmı-ya çalışıldıysa da, gene muvaffak olmuş sayılır., İkincisi, bir çok sebepler yüzünden, sadece nimetsiz bir külfet olmaktan öteye geçememiştir. Üçüncüsü ise, az önce de işaret ettiğimiz gibi, hevesten başlayıp pişmanlıkta sona ermiştir.
Köyün ve köylünün dıştan gelen değil, içten doğan bir hamle ile kalkınabileceği, su götürmez bir gerçektir. Köy Enstitülerinden bilgi ve bilim meşalesini tutuşturup cehaletin zifiri karanlığında kaybolmuş köylere koşmak, hayatı pahasına da olsa bu meşaleyi söndürmemek ancak köyünü seven, Atatürk inkılâbının ve yurdunun kurtuluşunu onun kurtuluşunda gören kimselere vergidir. Köy Enstitülerinin kuruluşunda âmil olan tek düşünce de, işte böyle kimseler yetiştirmekti. Köylü çocukları gelip bu bilgi ocaklarından meşalelerini tutuşturacaklar, sonra köye dönüp kendilerini bekliyen çetin işleri başaracaklardı. Hükümet de
bütün teşkilâtı ve imkânlariyle onların bu uğurdaki çalışmalarını kolaylaştıracak, verimlerini arttıracaktı. Oysaki bugün, enstitüler ilk kuruluş amaçlarından uzaklaştırılmış, mezunlar da köyün eğitim, öğretini ve kalkınma işlerinde cehaletin, kara kuvvetlerin karşısında yardımsız ve desteksiz bırakılmışlardır. Buna rağmen inkılâpçılık vazifelerini, vatan borçlarını tek başlarına yapmıya ve ödemiye kahramanca çalışanları her fırsatta görüyor, biliyor, ıuyuyoruz.
Bir ay önce, Niğde vilâyeti köylerinden, şimdiye kadar işitilmedik bir ses yükseldi. Işıklı şehirlerimizin süsü olan aydınlar ve âlimler bu kuvvetli sese şöyle bir kulak verdiler. Heyecan, hayret, şaşkınlık, öfke, takdir aldı yürüdü. Bu ses, İvriz Köy Enstitüsü mezunlarından, Niğde vilâyeti köylerinden birinde öğretmenlik eden genç Mahmut Makalın (Bizim Köy) ünden yükseliyordu. (Bizim Köy) dediğin nedir, nicedir, ne haldedir? diye sorarsan ve eğer yüreğine Atatürk inkılâbının ateşi yanıyorsa, uydurma edebiyatın dışındaki gerçek köyü ve Anadoluyu tanımak istersen hemen kitapçıya koş, bir tane (Bizim Köy) al, çekil bir köşeye yutkuna yutkuna oku. Okuyup bitirdikten sonra da aynaya bakmayı unutma!
İlk çıktığı günden beri başyazarlarından fıkracılarına varıncaya kadar hemen bütün gazetelerin ve dergilerin en canlı konusu haline gelen (Bizim Köy) ü ibret gözlerimizin önüne serdiği için Mahmut Makal’a, Mahmut akal’ı keşfettiği için Yaşar Nabi’ye en azından minnettarız. Okumak istiyenlere bir rehber olsun düşüncesiyle, kitabın arka kapağındaki satırları aşağıya alıyorum :
«Varlık yayınları, size bu kitapla tamamiyle yeni ve orijinal bir eser sunuyor; ilk defa olarak bir köylü çocuğu, kendi köyünü bütün acı gerçekleriyle gözünüzün önüne çırılçıplak sermiştir. Bu, ne bir bilim eseridir, ne de hayal mahsulü bir hikâye. Fakat, bir hikâye kadar sürükleyici ve pek çok bilim eserlerinden kat kat faydalıdır. Bir orta Anadolu köyündeki hayat şartlarının yerinde müşahedesine dayanan (Bizim Köy) de köy dâvamızın elle tutulur bir vuzuhla karşınıza dikildiğini göreceksiniz. Bu iddiasız eser, anlattığı hakikatlerin korkunçluğu ile hepimizi it-tiham eden bir vesika kıymeti kazanıyor.»
Bizim köyleri kurtaracak Mahmut Makallann çoğalmasını ve kuvvetlenmesini bütün kalbimle dilerim.
Bir okuyucumuz yazıyor :
Niğde ilinin, Bor ilçesine bağlı Ortaköy bucağında 10400 dönüm büyüklüğünde bir tar lamız var. Temmuz 1325 tarihli ve 63 - 64 sayılı tapularla namımıza kayıtlıdır.
Şimdi anlatacağım hâdiseler silsilesi kırtasiyeciliğin en canlı misali olacaktır. .
Bu tarla 10 - 12 yıldan beri Ortaköyün kodamanları tarafından ekilip biçilmektedir. Sanki mal sahibi biz değiliz de onlarmış gibi. Geçen yıl ekip biçenler hakkında men'i müdahale kararı alınmışsa da bu karar —her nedense— infaz edilmemiştir.
Bu melodramın birinci perdesidir. Daha sonra Ortaköy eski belediye reisi tarafından tapulu arazime müdahale edi lip aleyhime -dâva açılmışsa da reddedilmişti.
Şimdiki Ortaköy belediye başkanı ise bununla da,kalmayıp, etrafına topladığı çömezleriyle tarlamızı cebren ekip biçmeye başlamışlardır. Reisin ileri sürdüğü sebep tarlanın mer’a olmasıdır. Tapulu mülkün mer’a olmasını hiç bir aklıselim kabul etmi-yeceği gibi, reis ve avenesinin de niyetleri açıktır :
Tekrar ve ikinci olarak Bor asliye hukuk mahkemesince lehine karar verildiği , halde reis bey gene bildiğini okumuş ve alâkadar makamlar da bu duaya âmin demişlerdir.
B. Haşan Saka zamanında Başbakanlığa yaptığım iki ve içişleri Bakanlığına yaptığım bir müracaattan hiç ses çıkmadı. B. M. M. dilekçe komisyonuna 9.XI.1948 tarih ve 8855 sayılı dilekçeme de hiç cevap almadım.
Adalet Bakanlığı hukuk işleri umum müdürlüğüne olan 11/4/949 ve 61/23/143 sayılı müracaatım da eskileri gibi ha-sıraltı oldu.
Tapu Kadastro genel müdürlüğüne vaki müracaatımdan müsbet cevap geldi ise • de hiç bir reaksiyon görülmedi.
Hal böyle iken kristal masaların başındakiler organizasyonun verimliliğinden dem vuradursunlar.
Ben bu iş için bütün varımı yoğumu sattım ve şimdi de Ankara belediyesinde çöpçüyüm.
Fakat hakkım için çalışacağım.
Ortaköyden Bahri SOYİÇ
karşı Amerika
C ovyet Rusya ile Komünist w Çin Moskovada otuz yıl sürecek bir karşılıklı Yardım anlaşması imzaladılar. Amerika hava kuvvetleri Bakanı Sturat Syming-ton bu münasebetle şimdi bu iki memleketin -Dünyanın en kalabalık ordusuna, en büyük hava kuvvetlerine ve denizaltılarına malik olduğunu ve eğer Amerika Birleşik Devletlerinin her hangi bir parçasına ânî bir atom baskını yapacak o-hırlarsa Amerikanın bunu önliye-cek kuvvetli bir savunmaya malik olmadığını- söylüyor. Diğer taraftan Savunma Bakanı Louis Johnson -Bugün için kâfi derecede kuvvetliyiz» diyor.
Acaba hangisi haklı? Johnson'un sözleri hoşa gidici. Symington’un-kiler ise mide bulandırıcı. Böyle olmakla beraber aşağıda vereceğimiz istatistikler Sovyetlerin askerî bakımdan bizden çok daha ileri du- ' rumda olduklarını göstermektedir.1 Bu bakımdan her iki Bakana da inanmak mecburiyetindeyiz, kurtarabilmek için en az
I İFE mecmuasında çıkan " aşağıdaki makale serisi her hangi bir harp tehlikesi karşısında. Amerika Birleşik Devletlerinin ne gibi tedbirler alması gerektiğini incelemektedir. Makale ayni zamanda Sovyetler Birliği ile Amerikanın bugünkü askeri durumunu, her iki memleketin, —Bilhassa Sovyetler Birliğinin— başdöndü-rücü bir hızla silâhlanma yarışına giriştiklerini, bu yarışta Sovyetler Birliğinin bugün için A. B. D. ini kat kat geride bıraktığını açıklamak bakımından çok enteresandır. Burada okuyucularımıza bu makalelerin esaslı kısımlarını veriyoruz.
____Çeviren :
Rayıp Cangara
İ1C1 im u a Kana aa kararlar almamız icabediyor. 1950 sulhu yI^ Birle§ik Devletlere karar ser-kurtarabitaek"îçin'en”âz onlardan ’ «e inisiyatifi veren son
daha kuvvetli olmamız lâzım. Bu- senedir. Bundan sonra karar ver-nun için de vakit geçirmeden bazı meğe bizi Sovyetler zorlayacaktır.
Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliğinin bugünkü askerî durumu şöyledir:
Millî Gelir
Askerî Bütçe
(Harp uçakları
Hava (Nakliye ve diğer uçaklar kuvv. (Yıllık uçak istihsali Kara (Asker
kuvv. Piyade Tümenleri
(Zırhlı
Deniz (Denizaltı Gemileri kuvv. (Denizüstü
A.B.D.
S.S.C.B.
yapıyorlar. Denizaltıları cihan harbi başında Almanların sahip olduğu denizaltılarından fazladır. 270 denizaltı gemileri içinde Almanların ikinci harpte son icat ettikleri U. Boatlardan da vardır. Buna mukabil A.B.D. nin deniz üstü gemileri fazladır.
Ruslar Amerikalıların çok güvendikleri Atom Bombasına da sahip oldukları için ilerde bir atom harbi zuhur ederse baskına uğrıyacak memleketin Amerika olacağını A-merikalılar da anlamış bulunuyorlar.
Rusya bugün şimdiye kadar hiç bir milletin erişemediği uçak menzillerine erişebilecek durumdadır. Amerika çok kuvvetli birradar şebekesiyle bütün kıtayı emniyet altında bulunduramdığı takdirde uzun menzilli Sovyet bombardıman uçakları ikinci bir Pearl Harbour baskını yapabilir. Fakat bu baskının tesiri çok müthiş olur. Uçaklarla Sibiryadan başlıyarak Alaska’dan Nevyork’a kadar bütün şehirleri atom bombardımanına tutabilir, Batıdan iki kol üzerinde yapacağı kara taarruzları ile avrupayı ve Türkiye’den Mısır ve Arap petrolleri bölgesine inerek bütün dünya istihsal ve münakalâtını elde etmek suretiyle çok geniş çapta bir
: harekete girişebilir.
Fakat Amerikan askerî şahıslarının kanaatine göre Rusya daha iki sene harp açamaz. Amerika bu iki sene içinde çok ciddî gayretlerle Rusyanın kuvvetini sarsacak kadar ve dünyayı tehlikeden kurtaracak kadar kuvvetlenmelidir.
i
Almanya va Avrupa konseyi
Frankfurt, 4 a.a. — Dün akşam Frankfurt radyosu tarafından yayınlanan hıristiyan Demokrat Parti Basın Servisinin haberine inanılacak olursa Batı Almanyanın Avrupa konseyine girme hususunda alacağı kararı daha uzun müddet beklemek lâzım gelecektir.
Muhtelif Alman partilerinin bu mesele karşısındaki hali hazır durumunu gözönüne alan Adenauer 402 mebustan 190 mm Almanyanın Avrupa konseyine girmesini kabul edeceklerini hesaplamıştır.
Bazı istinkâflar hesaba katılırsa, bu rakkam ekseriyeti sağlayabilecektir, ancak bu kadar önemli biı karar için bu çok zayıf bir ekseriyettir.
Bunun içindir ki Hıristiyan Demokrat Parti basın servisi daha büyük bir ekseriyet elde etmek üzere
$ 222,0000.0001.000
% 6
3300
5600
1200
640.000
9
1
74
164
Bu istatistiğe bakılırsa Sovyetle-rin müthiş insan kudreti ve bütçelerinin % 25 i iie harbe hazırlandıkları görülüyor. Çinle peyk orduları sayıca kendi ordularından iki misli daha kuvvetlidir. Dış memleketler deki ajanları ise Hitlerin beşinci kolunu çoktan geçmiştir. Fransa-da Thorez, İtalyada Togliatti gibi komünistler yüksek siyasi mevkilere geçmek arzusuyla partileriyle Sovyet askerî hareketini destekliyorlar.
Yukardaki rakamlar Rusyanın gerek bugünkü kuvveti gerek harp istihsali bakımından Amerikaya ne kadar üstün olduğunu gösteriyor. A.B.D. yılda 1200 uçak yaptığı halde Rusya sanayi işçileri sayesinde 7000 uçak yapıyor. Bunlar arasında en modern tepkili uçaklarla B-29 tipinde uzun menzilli ağır bombardıman uçaklarından daha iyilerini
Çeviren: NUSAT
Yazan ı B. Valme»
hükümetle parlâmento grupları a-rasında uzun müzakereler yapılmak lâzım geldiğini tahmin etmektedir.
ANKARA RADYOSU
5 Nisan 1950 — Çarşamba
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Hafif Uvertürler (Pl.)
7.45 Haberler ve Hava Raporu.
8.00 Müzik: Film Melodileri ve Tangolar. (Pl.)
8.25 Günün Programı.
8.30 Müzik: Çeşitli Melodiler (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Melodiler (Pl.)
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Polkacılar (Pl.)
14.00 Akşam Programı, Hava Raporu ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Konuşma (Çiftçilerle Başbaşa.)
18.45 Müzik: Caz Orkestralarından: Tedy Powel (Pl.)
19.00 M. S. Ayan ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugüıı.
19.20 Müzik: Beethoven - Sonat Appasslona ta Fa Minör
Planlat: Edwin Flsher (Pl.)
19.45 Konuşma (Maliye Bakanlığı Adına.) 20.00 Müzik: Halk Türküleri.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: (Tarihi Türk Müziği.)
21.15 Konuşma: Kanun Konuları.
21.30 Müzik: Dvordak: Dıımky . Trio Opus 90.
Çalanlar: Ferhunde Erkin.
Necdet Remzi Atak.
Aııtonlo Saldarelll.
22.00 Kon.uşma. (Serhat Boylarında Türk-ler) H. Namık Onun.
22.15 Müzik: Varyete Müzikleri (Pl.)
22.30 Müzik: Klasik Saz Eserleri.
22.45 M. S. Ayan ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
İki beyanat ışığında
Vaşington, 4 a.a. — Son iki hâdise, müşahitleri milletlerarası gerginliğin tekrar şiddetlenmesinden endişeye sevketmiştir :
Birincisi Birleşik Amerikanın Al-manyadaki yüksek komiseri John Mac Cloy’un kongrede yaptığı beyanattır.
Filhakika yüksek komiser, Al-manyadaki Sovyet tazyikinin ağırlaşacağını tahmin ettiğini söylemiştir. Bu takdirde bugün askerî ve diplomatik çevikler, sebep olacağı bütün güçlüklere rağmen, Alman-yadaki işgal kuvvetleri mevcutlarını takviye etmek gerekeceğini tayin etmişlerdir.
Yüksek komiser, icabında, beş haftaya kadar Londrada toplanacak olan üç büyükler konferansının bu meseleyi ele alıp müşterek bir hareket tarzı kararlaştırması icap ettiğini ilâve eylemiştir.
İkinci hâdise, Acheson’un Mar-shall Plânının ikinci yıldönümü münasebetiyle yaptığı beyanattır.
Bunda Acheson, Doğu Avrupa memleketlerinin komünist azınlıkların vesayetinden kurtulacaklarını ve Batı Avrupa memleketleri ile işbirliği yapacaklarını daima ümit ettiğini söylemiştir. Bazı müşahitler bu sözde Rusyanınkine tamamiyle aksi bir yönelme işareti görmek tedirler. Bu müşahitlere göre Rus-yanın hedefi dünyanın şimdiki statüsünü tanımaktır. Müşahitler, e-ğer Sovyetler bu gayeyi elde edemezlerse şimdiki durumda lehlerinde değişiklik yapmak için gayretlerini arttıracaklarından endişe etmektedirler.
I
kararları anlattı. Kötü düşüncelere yer olmıyan yeni sevgiliye, samimiyetle hitabetti ve konuşurken, onu dinliyen Katerin, kötü düşüncelerin ezdiği bir Ka terin idi.
— Evet, diyordu, affedildim, fakat mazur görülmedim, seni beklerken düşündüm, evet hareketim mazeret kabul etmez. Beni yaşa tınıya seni mecbur ettiğimi, seni hemen hemen mahvettiğimi düşündükçe, sensiz Doude’un ne olmuş olacağını, hepimizin ne olmuş olacağını dü şündükçe... ve sonra:
— Olduğun kadın olmamış olsaydın, ben sizleri nereye sürüklemiş olurdum?
Bu sözleri duyunca Katerin, iPerre'in eli ile biraz evvel kurtarıldığı boşluğa tekrar atıldığını hissetti.
Bu adanı onu nereye sürüklemiş olacağını soruyordu? Pierre hâlâ anlamamıştı: «Anlat» dediği gibi, aynı hafiflikle «Olduğun kadın» diyordu ve kendini de suçlu görmüyordu. Pierre’in an lamasına kafiyen imkân yoktu, çünkü onun kadar alçalmamış tı; her şeyi uııutmıya, bir şey olmamış gibi tekrar başlamıya hazırdı ve bunu yapabilirdi; bu nu yapamıyaıı yalnız kendisi i-di.
Katerin şimdiye kadar ona değmemiş olan çamurda, bu a-damııı bütün kabahatlerini yüklenmiş battığını hissediyordu. O-nu çocuğu ile bırakıp terkettiği gibi, şimdi de bulaştırdığı ahlâk sizlik ve kötülüklere onu terke-diyor ve yeni fazilet rüyaları ile eskiden metresi ile gittiği gibi gidiyordu, bir kaç itirafın verdiği hafiflikle gidiyordu...
Bu arada Pierre rahat ettiği yatakta lâkayit, istikbal için pro jeler kuruyor, tatlı ve heyecanlı sözlerle onu teshir eden hülyayı tasvir ediyor ve Katerin tit-riyerek dinliyordu.
Farkına vardı:
— Fakat niçin gelmiyorsun?
Ani olarak Katerin başını kal dırdı, vücudunu büktü, etinin çıplklığı daha ziyade göründü ve geri devrilerek düşecek gibi oldu. Pierre, kaçmıya takati olmı yan ona koştu.
Omuzların etrafına çıplak kol
lar kapandı ve onu yatağa götürdü. Pierre yorganları Katerin’in üzerine çekti, vücudu ile, nefsi ile onu ısıtmağa çalışıyordu. Gerilmiş sinirleri yatış-tııamayınca yavaşça:
— Affet beni! dedi.
Kollan kuvvetli ve ateş gibi idi ve Katerin:
— Seni seviyorum! Seni seviyorum! diyebildi ve sonra hıçkırarak ağladı.
Pierre, acımanın ve saadetin verdiği heyecan ile: «O! Kath-leen!» diye bağırdı.
Onun da gözlerini yaşlar bürümüştü.
Katcrin:
— Oh! Niçin! Niçin! diyordu. Ve Pierre nefsinde tekrar ediyordu: «Evet, niçin?» Aşktaki bu merhamet, hiç bir zaman eri* şilemiyen gaye değil mi idi?
Pierre nadim, geri kalan seneleri iyi geçirmeğe, sadık ol-mıya hasretmeğe, onları tekrar elde etmeğe azmediyordu. Kate-rin’e azap çekmenin bitmiş olduğunu, yarının güzel olacağını, aynı adam olmadığını yemin ediyordu.
Zihninde, cümlelerinde, tahay yül etiği yeni hayatın rüyası de vam ediyor ve Katerin’i ikna i-çiıı bu yakın istikbalden bahsederken, onun büyüttüğü oğulla-ları ile, kendilerinden daha ziyade meşgul oluyordu.
Bu suretle ona yeni bir ayıp yüklüyordu: Pierre çocuğunu se viyordu ve Katerin, hiç- bir zaman oğlunu sevınemişti, dikkat li ve meraklı bir anne olarak davranmış lâkin onu hiç ibir zaman sevmediği gibi onun yüzün den de namuslu bir kadın olarak yaşamamıştı. Şerefli bir ha yat geçirmişse, oğlunun bu safiyetine ve neş’esine dahli olmamıştı. Sadece vazifesine olan hürmetinden onu iyi yetiştirmiş ve büyütmüştü, fakat ona yak-
laştığı vakit içi titremiyordu. Ka terin tabiatın haricinde bir canavardı ve Pierre’in onu tekrar içine atmak istediği yalnızlığın korkusundan mütemadiyen ve titreyerek)
— Seni seviyorum! Seni seviyorum! diye haykırıyordu.
Titreyen bu kadının halinden korkan Pierre susmuştu ve gayrı ihtiyarî vücudunu ondan uzak taştırıyordu, fakat Katerin onu yatağın içinde takip ediyor ve birdenbire yüzüne doğru çehresini yükselterek:
— Anlat! dedi.
Pierre, delirdiğini zannetti fakat Katerin tekrar etti:
— Anlat! anlat! ötekilerle... Pierre:
— Sus! dedi ve şiddetle ağzını eliyle kapadı.
Katerin yastıkların arasına yıkıklı ve hıçkırıksız, sinirleri gevşemiş, titremesi durmuş, u-zun uzun ağladı.
Pierre onunla meşgul olmadı. Sorulan sual kendi sualini hatırlatıyordu ve kıskançlık, hakikisi, tahkir edicisi avdet ediyordu.
— Katerin, dedi, bütün bu seneler zarfında beni aldatmadın
Katerin yalan söylemek istedi lâkin nihayete fazla yaklaşmıştı ve eğer Allahın mevcudiyeti olmasa idi, eğer o anda, şafakla beraber yokluğun onun i-çin açılacağına emin olsaydı... fakat yok olmaktan şimdiden korkuyordu. Fikri, bırakacağı ha tıraya takılıyordu, aşkına hâlâ hürmeti vardı, daha alçak bir ruhun vereceği cezaya tenezzül etmedi, hattâ mücadele etmeğe bile mecbur olduğunu itiraf etmedi ve sadece bir an için güzel günlerin çehresini bularak:
— Senden başkasını hiç bir za man sevmedim, dedi.
Pierre Katerin’in doğru eğildi...
Gözler, Katerin’in bütün sevgisini, ilk pusenin hicabını, ertesi sabahların minnettarlığını, ilk şüphelerin endişesini, heyecanlı kıskançlığın, zinanın karşısındaki bütün dehşetin ifadesi ve uykusuz gecelerdeki bütün mazinin hatırasını taşıyordu.
Pierre bu büyük gözlerde oku yordu: Onlar, ona aynı şeyi düşünmeğe cebrediyor, ona korkuyu, unutmak ihtiyacını zorla kabul ettiriyor ve kendi eski bakışlarını aksettiriyordu. Sonradan, onların eski arzunun kıvılcımı ile parladığını ve tekrar karardığını gördü.
Bulgaıistanın yeni bütçesi
Londra, 4 (a.a.) — .Lps.l .Demir pepenin bütçesi» başlığı altında haftalık Economist mecmuası şunları yazmaktadır:
Geçen ay yeni Bulgar Maliye Bakanı M. Lazarov tarafından Sob ranyaya sunulan 1950 senesi bütçe tahminleri Doğu mâliyesinin girintili çıkıntılı yollarında bazan eğlenceli ifşaata yol açmaktadır. Diğer peykler gibi, bütün bir sene Bulgaristan bütçe tahminleri hakkında tasfilât vermemiştir. Geçen sene aşağı yukarı her Bakanlık için bir bütçe tahmini yapmak mümkün dü. Şimdi bu imkânsızdır.
Bazı bütçelerin aarttırılması aşikârdır. Savunma bütçesini fazla artırmakta mânâ yok. Zira lâzım olduğu zaman Ruslar buna yardım " ederler. Fakat memleketteki mem- ' nuniyetsizlik yüzünden İş Bakanlığındaki esir adedi artmaktadır. Propaganda ile meşgul olan Bakanlığa gelince onun bütçesinden bir tek kuruş bile indirilmez. Bilâkis lâzım geldiği kadar sarfedilmelidir. Bu -masraflar fuzûlî olsa dahi. Zira artık Bulgaristanda komünizmin «iyilikleri» hakkında herkes ne düşüneceğini bilmektedir.
İSTANBUL RADYOSU 5 Nisan 1950 — Çarşamba
2.57 Açılıy ve Programlar.
3.00 Haberler.
3.15 Şvkı ve Türküler (Pl.)
3.30 Hafif Orkestralardan Melodiler (Pl.)
3.50 Şarkı ve Türküler.
4.30 Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik)
14.45 Operetlerden Valsler (Pl.) 1
15.60 Programlar ve Kapama.
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Çift Mandolin Kuarterl Konseri.
18.20 Okullarda Spor Hareketlerine dair
18.30 Dans Mftzlgl (Pl.)
18.45 Saz Eserleri. 19.00 Haberler.
19.45 Hafif Ara Müziği (Pl.)
19.20 İstanbul Konservatuvarı Türk Musi. kişi İcra Heyeti Konseri.
idare eden: Eyûbl Ali Riza Çengel »Hicazkdr» 1 — Peşrev (Tanburl büyük Osman Bey) 2 — Bir kere iltl/a. tın ile (Zekâi Dede) — Benim servi hiramanım (Bol ahenk Nuri Bey) 5 — Mızrabı gamı aşk ile (Bol ahenk Nuri Bey) 6 — Saz semaisi (Tamburi Cemil Bey.)
20.00 Piyano Soloları (Pl.)
20.15 Radyo Salon Orkestrası Konseri.
20.45 Dinleyici İstekleri.
(Halil Batı Müziği.)
1.15 Şarkı ve Türküler.
1.45 Operada Bir Saat.
1.45 Haberler.
1.00 Dans Müziği (Pl.)
:.00 Programlar ve Kapanış.
12.1
13.1
13.:
13. :
13.1
14. :
21.
21.
22..
23J
23.1
İstanbul Manzaraları
İstanbul’da bir
Tramvay safası
XXV
Katerin uyandığı zaman, perdeleri açık kalmış olan pencereden hafif bir aydınlık giriyordu, fakat bu aydınlık, her sabah gelip Katerin’i çağıran berrak aydınlık değil iniydi? Ona hemen cevap vermiyerek, gözlerini açmadan bacaklarını uzatır, kollarını açar ve vücudunun çevikliğinden, sihhatinden sevinirdi. O kadar geniş olduğu için kendisini yalnız sandığı yatakta, Ka terin gözlerini açmadı, bacaklarını uzattı, kollarını açtı ve onu, yanında uyuyana doğru dönmemeğe mecbur eden, onların yorgunluğu oldu.
Şafak henüz kül renginde idi, ancak mavileşmişti ve erken saatlerin hüznü, bu yatan yorgun adamın derin uykusu karşısında, Katerin’in heyecanını daha feci bir hale sokuyordu. j
Maamafih bu adam uyuması- | m ve uykusunun arasında bile ' zarafetini ve kvvetini muhafaza etmesini biliyordu.
Onu seyredebilmek için Kale- I rin ellerine dayanarak doğruldu. ' Gecelik omuzlarından kaydı, fakat aldırmadı. Kendisine karşı nasıl hürmeti olabilirdi, madeni ki kirlenmiş ağzı, yorgun göğsü, bütün eti, kendi sukutunu ta- • marnlamak ınaksadiyle, sabahı | olmıyacak olan bu dehşetli ve ' fevkalâde geceye Pierre’i sürük- ' liyebilmek için sarfetiği okşayış ’ lan, birer birer hatırlıyordu. (
gözlerine
(D«tmlu var.)
«Zıngı zıngı zıngı zıngı zıngı!»
• Dan dan dan dan dan dan! Dan dan dan dan dan!..»
Önde iki atlı yük arabası ve eşyaların üzerine kurulup âlâyı vâ-lâ ile sigarasını tüttüren arabacı! Yokuş yukarı çıkan tramvayın yolundan çekilmeyi düşünmez bile...
O, beygirlerinin kudret ve kuvvetinden emin, arkadan gelen tram vay için rahatını bozacak değil ya!..
Vatman, dizine 90 ar derecelik zaviyeler vererek çan üzerinde tepinmekte :
• Dan dan da dan dan!...»
Arabacı hiiiiiç oralı bile değil!
Tramvay yokuşta pes etmiş ihtiyarlar gibi, mitörü ile birlikte yük arabasını, sesli sözlü protestoda:
• Zıngı zıngı zıngı zıngı zıngı!...» Vatman nihayet dayanamaz. Büyük bir hışımla el frenini bağladıktan sonra önündeki camı açıp feryadı koyuverir.
— Çekilsene be!... Bir saattir çan çalıyor, sağır mısın?...»
)— Deeeeeh!» Bir kamçı şaklar! Sonra arabacı yetiştirir.
•— Acelen ne? Tabakhaneye mi gidiyorsun? İşte çekiliyoruz. Babanın yolu mu burası?...»
Tramvayın ânî ve sırasız duruşundan telâşa düşen yolcular kapıyı açıp ön sahanlığa dolarlar.
.— Ne var? Ne oluyor?»
•— Hiç bayım, ne olsun? Böyle densiz herifleri arabacı diye kapıp sokağa koyuverirlerse elbet böyle olur.»
Bu sırada araba raydan çekilmiş, tramvay da yoluna revan olmuştur.
t
Emel Derya
— İçeri girelim baylar! Kapı kapanacak!...»
Sahanlığa taşan yolcular, yeniden sıkışırlar.
«Takkk!» kapı kapanır.
Geriden bir çatlak ses...
«— Huuu! Oğlum! Piletçi efendi!" Ben iniyorum paranın üstünü ver-
(— Geliyorum valde!... Bileeet! Bilet alalım baylar!...»
Bu sırada, deminden beri biletçiye arka veren bir yolcunun j'anı-na yanaşır.
Adam yine hiç oralı olmaz, arkasını dönüp bir eli arkada, bir eli gazetesinde okumasına devam eder.
Biletçi mesleklerine has psikolojik taktiği kullanır. Gözü bu yolcuda olduğu halde, hemen onun yanındakine;
-— Bilet verelim!.. Bileeeet! Siz aldınız mı efendim?»
Beriki abûsül vecih biletini gösterirken, kaçak yolcu da, artık ka-çınılamaz vaziyete düştüğü zehabına kapılarak, dönüp demindenberi elinde sakladığı iki çeyreği biletçiye uzatır.
«— Kes bir Mecidiyeköy!»
«— Size vermemiş mi idik? Ben verdim sanıyordum.»
Biletçi kaçak yolcunun içine hiç olmazsa o kadar kurt düşürmekten bir zevk duyar. Beriki ise telâştadır. «Tuh! Enayi gibi tava düştük. Kendimizi ele verdik!» diye hayıflanır.
Bu sırada geriden bir ses :
«— 61, kâğıdım ver!»
Ikış ıkış tramvaya sanki yer çok-
★ (Devamı Sa: 5 SÛ: 1 de)
Hep beraber surun uzevınevy ) ı v
Su Abonelerine
lit ÇlİK ( AHİ HESAPLARA MAHSUS
Ankarada Futbol nasıl
kalkındırılabilir ?
100.000 Lira
28 Nisan 1950 Çekilişinde:
SÜRURİ SAYARI
ı
Ve oyricı 100 lira ile 25 lira arasında
BaûkaLır caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12682
sip olarak kabul edilmelidir. Böyle-ce bok, güreş, basketbol ve Atletizmle meşgul olacak kulüplerin te-
spor kulüplerinin adedi ile j mevcut kulüplerin birleşmeleri hu
• yeni teşekkül edecek kulüplerin fut | boldan gayri diğer spor kolları ii-
inşaat yaptırmak üzere yeniden su alan abonelerin, inşaatlarının sonunda idareye malûmat vermeleri ileride çıkacak herhangi bir ihtilâfın önlenmesi bakımından bu hususa riayet etmeleri rica olunur.
(2092)
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
Birinci kümeyi iki grupa ayırmak ve kulüp sayısını arttırmamak lâzımdır
Bugün Ankarada beş yıl öncesine I gücü tescil etmemesi lâzımdır Hatta1 nazaran İl-
muhtelif spoı-hareketlerinin hayret 1 susunda önayak olmalıdır, edilecek kadar artmış olduğu mem- ’ ’- »*••’«-
nunlukla müşahede edilmektedir. . -
Bu durum, Ankarada sporun geliş zerinde faaliyet göstermeleri pren-jnesi bakımından cidden takdir edi _î ’ '• -Jî’ ,!J:-
lecek bir keyfiyet olmakla beraber, halen mevcut olan saha imkânsız- ---------- ------------------..........-
1 ıklan dolay isiyle, bu derece geniş şekkülü mümkün oacaktır. olaıtf-faaliyet in devamlı olması hu-1 Diğer taraftan. Askerî güçlerin ■.usu'şimdilik müphem görülmekte-' yeniden liğ maçlarına katılmaların dir. Bu sebeple başta Beden Ter- dan sonra, kümeler arasında da kuv ( biyesi Genel Müdürlüğü ile Ankara vet esasına gö:.- trfrl’
bölgesinin şimdiden tedbir almaları lüzumu hasıl olmaktadır, zarurî ihtiyaçları elbirliği ile karşı- ~ lamaları lâzımdır.
Bir zamanlar liğ maçlarının fazla■ cenin es kulüpler arasında oynanması Aske-. tedir. ıı güçlerin katılması ile mümkün I Halen olurdu. Şimdi ise bu durum artık ' yapılacak olar ortadan kalkmış, yalnız takımlar ara 'sında kuvvet muvazenesi temin edilememiştir. Bugün mevcut gençlik kulüpleri arasında kuvvet muvazenesinin temin edilememesi, muhakkak ki kulüp adedinin fazla oluşundan ileri gelmektedir. Halen o- ) tuza yakın gençlik kulübünün bulun ’ Maltepe, Kalospor ması birçok eski kulüplerimizin i- )- «
kinci takım dahi yapmalarına imkân vermemektedir. Zi.c, AöLmI.. t merak saran her genç bilinci takımda oynamak arzusu ile hemen yeni teşekkül etmiş olan klüpleri tercih etmektedir.
» Bu şekilde zayıf kadrolar arasın , da oynıyan gençlerden iyi kaliteli az futbolcu yetiştirmektedir. Çünkü saha imkânsızlığı ve rtılıhtelif se-1 hepler dolayısiyJc. takımlar munta ' zam olarak çalışmak imkânını bulamamaktadırlar. Bu yüzdeh de gençlerin ene.jileti fuzulî yere israf e-dilmekteclir.
Ankara Bölgesinin, halen çekmekte olduğu bu saha sıkıntısına karşı ! tedbirler alması ve Ankara sporumun katılmakta olan 35 kulüp ve güçten başka, artık hiç bir buliip ve
nin kuvvetli ekiplerle karşılaşmak imkânını bulmalarında aramak lâzımdır. Bunun için alınacak olan kararlarda daha ziyade umumî düşünmek zarureti vardır.
Bu sebeple artık Ankara Bölgesinin çalışmalarına istikrarlı bir veçhe vererek, tanzim edeceği program ve alacağı prensip kararlarının şahıslarla veya makamlarla değişmesine müsamaha edilmemesi icap etmektedir. Aksi halde bütün bu çalışmalar hizmetten ziyade bir külfet olur.
ire bir tefrik yapmak*
Bıı tefrikte, tabiî olarak kulüplerin lığ maçlarında aldıkları dere-tutulması düşünülmck-
mevcut üç küme arasında _ . ' ' bu tefrikte birinci
küme (A) ve (B) olmak üzere iki grupa ayrılmalıdır. (A) grupuna alan Gençler birliği, Demirspor, An-karagücü, Harbokulu, Hacettepe, liglerde birden sekize kadar derece i- Muhafızgücü, Havagücü ve Emniyet r| takımları alınmalı, (B) gurupuna . j- r ve Atıfbeyle.
i- ikinci kümeden beş takım alınmak ....uav...». a..r suretiyle yine .sekize iblâğ edilmeli. Zira, futbola tkinci kümeye de mütebaki yedi ta-............ r kim ile üçüncü küme şampiyonu dalı il edilmeli.
Üçüncü kümevi de geri kalan takımlar teşkil etmelidir.
Bu esas üzerinde yapılacak bir *»r..:ı.4.e takımlar arasında kuvvet muvazenesi hasıl olacağından yapacakları karşılaşmaların da o derece çetin ve zevkli geçeceği muhakkaktır.
Bilhassa (A) grupu arasında yapılacak olan karşılaşmalar büyük b)r alâka ile takip edileceği gibi. Ankara gutbolunun da kalkınması pekâlâ mümkün olacaktır.
Nitekim İstanbul futbolunun An-karadan üstün olmasının sebeplerinin biri. İstanbul takımlarının dai-
Haydar ÖZAKMAN
haftaki maçların hakemleri
hafta şehrimizde Fenerbahçe ve Vefa ile yapılacak olan Milli E-ğitim müsabakalarını idare etmek üzere. İzmir Bölgesi Hakemlerinden Bedri Kaya ile Sıtkı Eryal- seçilmişlerdir. Sıtkı Eryar izin alamadığı takdirde yerine Sabri Armağan gelecektir.
İzmir takımlarının istanbulda ya-pacakları akrşılaşmaları da Bölgemiz hakemlerinden Faik Gökav İh-Refik Güven idare edeceklerdir.
Bn
Bu
Demirspor takımı dün geldi
Milli Eğitini Mükâfatı maçları ı çin İzmire gitmiş olan temirspor futbol takımı dünkü trenle şehrimize dönmüştür.
Genglerbirliğinin de bugünkü E-ge ekspresi ile şehrimize gelmesi beklenmektedir.
Lkınbul msnzaıalan
I
♦
Istanbulda bir
bayan görme-
tramvay satası
. ★ (Baştarafı t üncüde)
muş gibi, şimdi bir de kontrolör gelmiştir.
-— Müsaade efendim. Müsaade! Siz şöyle geçiniz. Böyle bavulla da I tramvaya binilir mi? Haydi 61, kâ-ğını gönder.»
— Hiiii! Hay Allah müstahakkı-nı versin. Dikkat etsene canım!
(• Böyle basılır mı? Gitti işte!.. Gitti!»
•— Ne oldu? Ne var?»
— Bir de soruyorsun? Çorabım 4 gitti! Daha da yeni almıştım. Ne o-. lacak şimdi?.
(— Affedersiniz
(— Şimdi bilet kontrolü pek mi
( lâzımdı!...
7 -^Aışık bir genç :
(— Doğru ya! Sayın bayanın hakkı var! Bu kalabalıkta da oradan oraya dolaşılır mı imiş. Neresi . kaçtı efendim?
■— Münasebetsiz sende!..»
» — Huuu piletçi efendi! Nerde-
sin ayol? Para kesem elimde bek-
• liyor. Al şu piletini de ver paramı
1 ineceğim.»
— Geliyor valde! Geliyoooor r Baylar, şu kâğıdı bay kontrola geçirir misiniz? Elden ele!... Tamam
• hah! Öyle! Mersi!..,.
— Bir şey değil..., ■— Ayol kazulet gibi ne abam yorsun öyle? Biraz kenara gitsene!»
— Ne yapayım teyze itiyorlar.
■ Hem bana ne hakla kazûlet diyorsun? A?»
• *— Hadi hadi terbiyesiz! Sus!.
— Baylar baylar itişmiyelim!
• Bileeet?
»Şşşşşaak Paaat!»
*— Aman n,e oluyoruz!...,
, Kondüktör sahanlığa gider. Vatman ile biraz konuştuktan sonra, dönüp yolculara :
•— Baylar, bayanlar, arkadaki a-rabaya geçin. Bu tramvay bozuldu?...Sigortası atmış!...»
, ‘— Aaaa! Para verdik ya!...»
— Zararı yok! O biletler öteki arabada da geçecek!....
— Eh. inelim bari!...»
Yolcular müttefikan İ.E.T.T. idaresinin münasebetsizliğinden dem vururken tramvayı da boşaltmaya başlarlar.
■ işte bizim tramvaylarımız da
_
Ankara İcra Gayrimenkul Satış Memurluğundan
Mahcuz olup satılmasına karar verilen Ankara’nın Dikmen, Aşağı Öveç mevkiinde 1680 ada 38 parsel 26810 metrekare miktarındaki bağın 1® hissede 4 hissesi aşağıda yazı lı şartlar içinde açık arttırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumu:
Karabiber çiftliği evlerinin cenuo kısmında ve yukarı Övece giden yolun doğusunda tarladır. Halen bağ ve ağaç yoktur. Belıc-r metrekaresine bir liradan heyeti umumiyetine 26810 lira ve satılacak 16 hissede 4 hisseye 6702 lira 50 kuruş kıymet takdir edilmiştir.
Satış şartlan:
1 — Satış 28/4/950 Cuma günü saat 10 dan 11,30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şart ile yapılacaktir. () gün istek bu değeri bulamazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartil 8/5/950 Pazartesi günü saat 10 dan 11,30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Arttırmaya girenler talimi.-, edilen değerin yüzde yedi buçuğunu güven akçası olarak vereceklerdir. Satış peşin para iledir. İstenildiğinde yirmi gün kadar süre verilebilir. Dellaliye ve birikmiş vergiler satış parasında ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı verecektir.
3 — Satış parası zamanında ödenmezse icra kanununun 133 üncü maddesi gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdüklerini belgelerde billikte 15 gün içinde daireye bildirmeleri gerekli cJ’r- Bildirmezlerse satış parasının üleştirilmesine glremiyeceklerdir.
5 — Şartlaşma bugünden bavlıyarak dairemizin 949 - 288 numaralı dosyasında görülebilir, istekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır. İlân olunur.
Satılık
946 model Şevrole marka bir kamyon satılıktır. Müracaat: Etlai-ye Meydanında Emniyet Bakkaliyesi Tevfik Öztürk’e müracaat edil-
1950 Yılı İkramiye Plânı
3 Apartman Dairesi
2 Adet 1.000 Liralık
3 „ 500 „
250 „
150 „
3
4
33 adet çeşitti para ikramiyeleri Her 1OG liraya ayrı bir kura numarası
Bankamızda hesabınız yoksa ACELE EDıNİZ!
Genel Müdürlüğümüz Ankara Radyosunun Etimesgut'ta bulunan 100 kilovattık kısa dalgalı verici Radyo İstasyonuna mes’ul Teknik şeflik vazifesini yapmak üzere 550 lira ücretle hir jeneratör uzmanı alınacaktır.
Taliplerin dilekçelerine bağlıyacakları hal tercümesiyle Genel Mii düdüğümüze müracaatları. . (1548) (158)
Piyasanın EN TEMİZ PİK
DİKKAT
Belediye Başkanlığından
Belediye komisyonu 3 üncü sınıf lokantaların içki ve birinci sınıf lokantaların tabldot Hatlarını tesbitetmiştir.
Alâkadarların İktisat Müclürlüiüğünc müracaatları ilân olunur.
(2098)
Belediye Başkanlığından
Çok dik ve meyilli olan Çıkrıkçılar yokuşunda bulunan taksi durağı, nın bu mevkideki polis noktası yanında bir hususî ve (Park) levhasının altına iki taksinin durması ve diğerlerinin de Işıklar caddesinde sıralanmak suretiyle durmaları Komisyonun 29/3/950 günlii toplantısınd 1777/1806 sayı ile karar altına alınmıştır. İlân olunur. (2075)
Bugün yeni devre derslerine baş. laniyor. Bir an evvel kayıtlarınızı İsmctpaşa cad. No: 4 de yaptırmalı-
Telefon : 21649.
BORU ve Parçaları sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6-810 milimetre Demir Boru — Plân ve Proje Teksiri (530)
İLÂN
ATABAY Kooperatifi ortaklarına davet Ortaklığımızı ilgilendiren
Genel Kurul Toplantısı Ankara Memuriar Kooperatifi Şirketinden
2/Nisan/195P günü toplanan j kooperatif genel kurulunda çoğunluk olmadığından toplantı 16/Nisan/ 1050 tarihine raslayan Pazar günü saat 15 e bırakılmıştır. Toplantı Maliye Okulunda yapılacaktır. Mezkûr günde ortaklarımızın hisse senedle* rini hamilen teşrifleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim kurulu ve ' raporunun okunması. ! 2 — Şirketin 1949 yılı bilânçoşu,
j kâr ve zarar hesaplarının tetkikiyle yönetim kurulu ve denetçilerin ib-
3 — Müddetleri bitmiş olan beş yönetim kurulu üyesi yerine yenilerinin seçilmesi.
■I — 1050 yılı için denetçiler seçilmesi ve ücretlerinin belirtilmesi.
651
I
_____________________ işleri görüşmek üzcıe bugünki Çarşamba günü saat 17 den itibaren Halk Evi salonuna gelmeleri ortaklardan ri-
Yöııetiın Kurulu Başkanı Ali Vasfi Atabay (
denetçiler
Makîoa ve Kimya Endüstrisi Kurumu
Sermayesi: 400.000.000 TL
Merkezi: ANKARA
Tel: MAKKİM
Askerî Fabrikalar 5591 sayılı,kanunla 31 Mart 1950 tarihinden itibaren ikttsadî devlet teşekkülü statüsünü iktisap etmiştir.
KURUM:
Çelik sanayiinin sağlayabileceği en yüksek evsaftaki bilumum Simens - Martin ve Elektrik ocakları Çelikleri, Pik ve Çelik dökümleri, çeşitli hadde mamulleri.
Pirinç, bakırdan muhteiif profilde hadde mamulleri, Saçlar, Borular, Telleri.
En yüksek hassasiyette Ziraat, Bokuma, Sulama makine ve t zgâhları. geniş ölçüde avadanlıklar, en yüksek evsafta yedek parça, dişli ve emsali mamulleri.
Saf ve istenilen kesafette ^sit Nitrik, Asit Sülfirik, Avrupa Standartlarında Akkü asitleri, eter, Endüstriyel aktif kömür, Sodyum, Sülfat, Bisulfat, çeşitli sanayi maskeleri, Yangın söndürme cihazları.
En iyi tarzda fırınlanmış kerestelerden her nevi doğrama işleri ve arabaları ve çok geniş imalât yapacak fabrikalardan teşekkül etmektedir.
KURUM, millî sanayiimizin asırlık tecrübelerini taşıyan bünyesinde en kuvvetli Mühendis, Usta ve San’atkârları toplamıştır.
KURUM, sayın halkımızın, Tüccar, Müteahhit, Devlet Daire, Banka ve hususî müesseselerin her au emir ve siparişlerine amadedir.
(1968)
Voridcfı Süleyman’ın
piyasada mevcudu azaldı.
Merhum Şair Enis Behiç’in
Varidatı Süleyman» adlı eseri, kitapçılara tekrar getirtilmiştir. Okuyucularımıza, bu müstesna eseri tavsiye ede-
i CEM/ycrrE
LÜZDMLUTfLKFONLAR
Y e tığın ................
Sıhhi imdat ..............
Trenler ..................
Hava Yolları .............
Yataklı vagonlar .......
Su Arına ................. !
Kektrik .................. !
Havagazı ................ !
Bagkent taksi ............ !
SİNEMALAR VI BÖLENCE ¥EKLEKl
(15031) : Kaliforniya Fatihi (23432) : Er Meydanı (22294) : Rahibeler (14040) : Vatan Kahramanı (11131) Gönülden yaralılar (11072) ? Büyük macera, Şehir dehşet içinde (14071) : Yetimenln askı (18846) : Gönülden yaralılar
Büyük Ankara Ulus Yeni Park Sümer
Sus Cebeci
KCZAHANE2LEK
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Empirme Empirme Çamaşırlık
500 krş. 560 krş. 260 krş. 375 krş.
00
•1 12028 14881 11M8 21678 :*84fl 24840
Nûmune, Yenişehir. Yeni
ORTAÇ :
Aııafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Ankara
Sayfa s 4
..
I
★
Şık Bayanlara
Cihat BABAN
Istanbulda seçim hazırlığı
tahkikatı
kurula baş vuracakar, aksi takdirde nın Halk Partisi tarafından I* haklarında itiraz yapılmıyan aday-1 vekili adaylığının konulacağı ların durumlrı, sekiz gün sonra, ka-, la söylenmektedir. Şükrü Kay
DOKTOR
İzmirde iktisadi
İdil Biret Pariste
Ankaradan D. Parti
Konser verdi
mekanik
Nâzını Hikmet
Hangi vilâyetten adaylığımı koya cağımı henüz kararlaştırmış deği-
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karsında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
beraber keyfetmemiş olmak isnadı, na bakınız...
Aziz Tevfik Yegînsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
En son mevsimlik Paris modası Patron modeller gelmiştir, (587) Tel: 21545
vakıalar, gülünçtür, ve kimseyi aldatacak mahiyette şeyler değildir. Bir 1946 daki seçimlerde yapılan bir de İnönünün
Plevne Kahramanı
KİRALIK
Mobilyalı üç oda, mutfak, banyo ehven fiyatla kiralıktır. Bah çelievler 32 inci sokak No. 9 Telefon: 31666.
Lewis Clark’ın yeni vazifesi
“ Şiddet Politikası „ isnadı
gımı Koyacağım, ruazanıııam için uıı
parti teşkilâtı tarafından desteklen- miş, bu devrede milletvekili adayı mem lâzımdır. Demokrat Partili ar- gösterilmemesini C. H. Partisinden kadaşlarım bana yakınlık göstermek istemiştir.
Otel ve Lokanta işçileri Sendikası
★ (Baş tarafı birinci de) dut bazı işverenlerden şikâyet edilmekte, çalışma hayatını kontrolle mükellef bazı memurların vazifelo lerini suiistimal ettiklerinden ve bu gibileri adalete teslim olunduklarından bahsolunmaktaydı.
Rapor bilhassa Sendikalar Kanununun kifayetsizliği ve bu kanunun sendikaları basit bir dilekçi vaziyetinde bıraktığını tebaTÜz ettiriyordu. Bu arada iş müfettişlerinin işçi şikâyetlerini işverenlere ifşa etmek yüzünden meslektaşların kovulmalarına sebep olduğu n-çıklanıyordu.
Rapor, Çalışma Müdürlüğüne yazılan 16 evraktan 6 sına, Bölge Müdürlüğüne yazılan 83 evraktan ancak 24 üne cevap verildiğine işaret ederek teessürle son buluyordu.
Raporun okunmasını müteakip Başbakan Şemsettin Günaltay ile Balıkesir Milletvekili Eminettin Çe. liköz tarafından gönderilen telgraf lar okunup bunlara cevap verilmesi kabul edildi.
Denetçilerin raporlarında sendikanın malî durumu şöyle izah edi- . lüyordu: vermiştim. Beni, bu beyanatımın
Sendikaca bir yıl içinde aidat ve benim tarafımdan verilip verilme-diğer suretlerle 6225,5 lira tahsil o- | diği hakkında isticvap ettiler. Bun-
iunrnuş ve muhtelif masraflara ve yardım işlerine 51415 lira sarfedi-lerek gelecek yıla 1084 lira devredilmişti.
Bu arada iki deleğe, Çalışma Bakanının istifaya davet edilmesi, Çalışma Müsteşarı ile sendika Başkanı arasındaki ihtilâf ve başkanın sorguya çekilmesi meselelerinin raporda izah edilmediği için bu hususların açıklanması hakkında birer önerge verdiler.
Önergeler üzerine İsmail Araş söz aldı. Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’in Bakan olunca bir yıl içinde tahakkuk ettireceğine söz verdiği işçi dileklerini yerine getirmediği için istifası istenildiğini, Çalışma Müsteşarının kon grede hak istiyen işçileri komünistlikle, kominformâ ajanlığı ve siyasî partiler uşaklığı ile itham etmesi üzerine kendisine gerekli cevabın verildiğini anlattı ve şiddetle alkışlandı ve İsmail Araş devamla dedi ki :
•— Ben bir gazeteciye Çalışma Bakanlığının sendikaya sudan cevaplar verdiği yolunda beyanat vermiştim. ” _
benim tarafımdan verilip
lara lâzım gelen cevabı verdim. Filhakika Bölge Çalışma Müdürlüğü savcılık değildir ama, ben cevap vermekte mahzur görmedim..
Bundan sonra 14 bin liralık yeni borç kabul edildi.
İdare heyetinin hazırladığı yevmiye baremi geniş münakaşalara yol açtı. Başkan: Sendika üyeleri bu barem üzerinde katî kararını verdikten sonra bunların tahakkıı ku için yeni idare heyeti 5518 sayılı kanunun ,, . ..
toplu hakkı dedi.
Bazı sual ve cevaplardan sonra muhtelif iş kolları için 3-15 lira gün lük isteyen barem ittifakla kabul edildi.
Esas nizamnamede, bir spor kolu teşkiline, sendikanın her branştaki üyelerini temsil etmek üzere yönetim kurulunun 11 den 15 üyeye çıkarılmasına ait bazı tadiâlt yapılarak seçimlere geçildi. Kongre tarafından aşarı reyle ve ittifakla Sendika Başkanlığına İsmail Araş seçildi.
Diğer üyelikler seçiminin de yapıl masını müteakip kongre mesaisine son verdi..
78. maddesi gereğince iş ihtilâfı çıkaracak ve bu elde etmeğe çalışacaktır,
★ (Baş tarafı 1 İncide) I kasından yakasını sıyırmak gaye-mağa çalışıyor. Ayni zamanda Dev- [ sini gütmektedir. Türk milletinin let Başkanı olmanın kendisine ver- mağdurlara karşı rahim olduğunu diği masuniyetlerden de istifade bilen, Başkan, vatandaştaki bu necip ederek, Demokrat Partinin karşısın- ve ulvi hissi, kendi lehine istismar da sarih olarak vaziyet almış bu- etmenin çarelerini aramakta ve bir lunuyor. ] —--------------J-------------*■'- —
Şiddet politikası mevzuunda pa-. rola verilmiş olduğu için, İçişleri Ba kanı da ayni havayı tutturarak, gez diği, dolaştığı yerlerde, bir hürriyet havarisi gibi, «Reylerinizi bize vermezseniz, hürriyet rejimi kalmaz!» demek cesaretini kendisinde görebiliyor.
1946 dan evvel de böylece seçim kampanyasına çıkan İnönü, «Demok raflara rey vermeyiniz. Çünkü on lar, Bolşeviklere âlet olmuşlardır.» 1 diye haykırmıştı. I
İsnatların, ve iftiraların yersızli-1 ği sabit olduktan sonra, Şark Usulü politikanın hayli kuvvetinden kay-1 bettiğini tahmin ediyorduk. Fakat İnönü, bir şeyin, sık sık tekrar edil- 1 ru çıkmasa bile geride ne de olsa iz' bırakacağını, iyi bildiği için, ısrarda devam etmektedir. Bu ısrar karşısında, sayın Genel Şefin neyi istihdaf etmek istediğini düşündük.. Ve şu kanaate vardık : j
Manevra gayet büyüktür. Bunun, la Halk Partisi, evvelâ memleket ve Dünya huzuruna mağdur olmuş gibi bir rol takınmak istemekte, ve beş senedenberi güttüğü şiddet politi-
Düşünmüyorlar ki, muhalefet iste se de şiddet yapamaz, şiddet silâhlı kuvvetlerle, devlet nüfuziyle, polisle, jandarma ile olur, bu kuvvetler ise Halk Partisi Genel Başkanının elindedir. Düşünmiyorlar ki, Muha-
| neticeye ulaşmak için de mantık ve lefete, şiddet olarak isnat ettikleri esbabı mucibenin zayıf olmasına1 1 -1
rağmen bu mevzu üzerinde ısrar etmektedir. Yalnız bu kadar değil, BİI bize kalırsa, bu parolanın altında baskıya bakınız, seçim günlerini takip edecek za- baskl di-ve §,kâyet ettiği şeye bakr manlarda kullanılan bir taktiğin dt nız-— B*r) sıkl yönetim şiddetine esrarı gizlidir. Halk Partisi seçimi bakınız, bir de, millî bayramlarda i kaybedeceği ihtimalini gözlerinin beraber keyfetmemiş olmak isnadı. ' önünde bir gerçek olarak artık göı ! ' mektedir. Dürüst seçimler neticesinde, iktidarı kaybettiği takdirde, ı ortaya çıkacak, «bize şiddet tatbik ettiler, baskı yaptılar» diye feryat edecektir.
Beş seneden beri, karşısındakile-! rinin, şiddet tatbik edeceklerini hay - - - - . kıra, haykıra ilân ettiği zamanlarda
n"^U°»|t,ahİ Sülmekte IS™ att® bu P°H n maca ) a c»orı » ne e n «a 17 rağmen, bir melek kadar sal
görünmenin cesaretini kendilerinde gören kimselerin, zihniyetlerinin 1 çok tehlikeli olduğuna işaret etmek I isteriz. Cesaret ve cüreti bu çapta | ileri götürebilmek, her babayiğıtin . kârı değildir, bir taraftan şiddet po-: litikası takip ederken, bir taraftan, 1 da şidete maruzuz, diye bağırabil-1 i mek herkesin yapabileceği marifet değildir.
■fc (Baş tarafı 1 incide) tedirler. Bu itibarla müstakil aday-Tugay (Adana Belediye mhasebesi lığımın Demokrat Parti tarafından eski memrlarmdan). | desteklenmesini arzu etmekteyim.
İl Sekim Kurulu yarın saat 17 de' Hangi vilâyetten adaylığımı koya yapacağı toplantıda bu adayların cağım; hcr.üz kcrarlcçt:r~.:ş deği* durumlarını tetkik edecektir. Aday- ] lim.» lıklarını koyanlar hakkında itirazlarda bulunacaklar iki gün içinde [
Şükrü Kaya’nm adaylığı
Eski Dahiliye Vekili Şükrü Kaya-Halk Partisi tarafından Millet------ -------------- jı ısrarla söylenmektedir. Şükrü Kaya :
— Memlekete faydalı olmak için hizmet etmek isterim.Fakat milletve kili adaylığı için henüz verilmiş bir . ’ . kın ım adaylığımın konulma-için ısrar etmektedirler, demiştir. Faik Öztrak siyasî hayattın çekildi
Sabık İçişleri Bakanlarından ve
.o.ın aurumırı, seKiz gun sonra, Ka-, nunî telâkki edilecek ve adaylıkları I kesinleşecektir.
Ali Fuat Cebesoy’un demeci ~.....y
Geçenlerde C. H. Partisinden isti- )(aranm''yüktür. Yalnız çok yakı fa eden emekli General Ali Fuat C.e-1 arkadaşlarım -J—1-s------’-----’ —•
besoy bu sabah gazetecilere şunları' sı ---------
söylemiştir ’■
(— Demokrat Partiye intisap et-i mek tasavvurunda değilim. Yalnız müstakil olarak beni iyi tanıyan ve ——--------------------------------- ._
seven vilâyetlerden birinden adaylı-, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ğımı koyacağım. Kazanmam için bir siyasî hayattan çekilmeye karar ver
Paris, 4 (a.a.- — «Hususî muhabirimizden):
Dün akşam Numan Menemenci-oğlu tarafından Türkiye Büyükelçiliğinde verilen gayet parlak bir kabul resmi esnasında Kordiplomatik mensupları ve Paris sosyetesinin tanınmış şahsiyetlerinden 100 kadar mümtaz davetli iki Türk harika çocuğunu dinlemek zevkine nail olmuşlardır.
Toplantıda Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak da bulunmuştur.
Piyanist İdil Biret, dinleyicilerin hayranlığını toplayan bir mükemmeliyette önce Bach, Schubert ve Debussy’nin eserlerinden parçalar
Biret, yaşamış olduğu hatıralardan mülhem «Ayasofya», «Filler, ve -Şimendifer» adlı kendi eserlerini çaldığı vakit salonda bulunanlar büyük bir heyecan ve hayranlık
hissetmişlerdir.
Ancak 7 yaşında olan bu esmer mat tenli, bukleli saçlı küçük kızı, misafirlere bizat Büyükelçi takdim etmiştir.
Menemenciolğu tebessüm ederek demiştir ki: «İdil Biret, şimdiye kadar 37 eser bestelemiştir. 4 seneden-beri bestekârlık yapmaktadır. Dinlediğiniz eserlerinden bazıları 3 seneliktir.»
İdil Biret'ten sonra 13 yaşındaki Suna Kan, Paganini'nin ve Kreut-zer'in eserlerini kemanla müstesna bir mükemmeliyette çalmıştır. Bir çokları bu küçük genç kızda müstakbel bir Menuhim sezmişlerdir.
Bu fevkalâde konserden sonra misafirler akşam yemeğine davet edilmişlerdir. Şimdiden sanatlarında yıldız olan iki harika çocuk, bütün misafirlerin tebriklerini büyük bir tevazu ile kabul etmişler-
★
Sayın İnönü, Demokra’t Partiye mensup vatandaşların kendisini ziyaret etmediklerinden ve buna mani olduklarından şikâyetçidir. Eğer bu hareket bir şiddet hareketi ise, kendisine haber verelim ki, daha bir kaç sene evvel, ortada Demokrat Parti yokken, kendilerini Çankaya-da ziyaret etmek muhal idi, ve buna kendileri vatandaşları kabul etmemek suretiyle, âmil oluyoıardı... O zaman millete karşı şiddet politikası mı güdüyorlardı?..
★
Son dört senelik siyasî hayat, bize çok şeyler öğretti. Milletin gözü önünde eskimiş ve yıprarRnış politika oyunlarının oynanması, artık kimseyi kazandıramıydr.
★ (Baş tarafı birinci de)
Ordu Demokrat Partisi, mahut kitabın C. H. P. müfettişlerinden Niyazi Aksu tarafından köylere kadar dağıtıldığını haber almış ve savcılığa müracaat etmiştir.
İbrahim Etem Tatlıoğlunun kitabı bu sefer de Doğu illerimizde dağıtılmaya başlanmış; bu sırada Büyük Millet Meclisinde Tahtakı-lıç bu hâdise hakkında bir sual takriri vermiş, fakat Niyazi Aksu kitabın dağıtıldığından ve basıldığından haberi olmadığını söylemiş, A-dalet Bakanı da savcılığın bu hususta takibata başladığını bildirmiştir.
Önümüzdeki günlerde başlıyacak olan bu dâvanın hayli enteresan o-lacağı tahmin edilmektedir.
★ (Baş tarafı birinci de) nelerini kaybettikleri yolunda bir haber de ortada dolaşmaktadır. Ayrıca ilâve edildiğine göre bu tüccarlar, 50 kuruştan topladıkları fasulye stoklarını 18 kuruşa dahi satamamak vaziyetine düşmüşlerdir. Fiat sukutu hudutsüzdur. Önümüzdeki günlerde de zeytinyağ ve nebati yağ tüccarlarının büyük zararlara uğrayacakları söylenmektedir.
Koalisyon kabinesi Ve Celâl Bayar inektedir. Salâhiyettar zat, sözleri-’ ııi şöyle bitirmektedir:
1 «Demokrat Partinin kanunî yollardan yürüyeceğine tam bîr güven beslemek de güçtür. Aksine bu tereddütlü vaziyet, bütün vatandaşların yüreğinde yeni endi-
1 şeler doğurmasına sebep olabilir. Çünkü Husumet Kararının muhtelif ölçülerde tatbikine geçildiği hâdiseler olmuştur ve onların bâzu-1 bendli polisleri bir çok yerlerde ■ şimdiden görünmüştür..
Anlıyamadık; acaba Demokrat ı Partinin itibarının adamakıllı zede-ı İçilmesine sebep nedir? Demokrat Partinin »bâzobeııdli polisleri» bu memlekette bir Sınırkent, bir Ars-ı laııköy faciasına mı sebep olmuşlardır? Demokrat Parti İzmirde silâhlar mı patlatmıştır? Demokrat Parti, jandarmaları, idare âmirlerini, muhtarları para ve mevki kuvvetiyle elde edip vatandaşlara şiddet politikası ve işkenceler mi tatbik etmiştir? Demokrat Parti seçimlere, hile ve fesat mı karıştırmıştır? I Hayır, bunların hiç birisini De mokrat Parti yapmamıştır. Ve.yapmasına da ihtimal yoktur. Çünkü savaştığı dâva, tamamen aksi istikamettedir. Sadece kanunun verdiği haklara dayanarak, reyimi çal-dırmıyacağım, millet iradesinin tezahürüne hizmet edeceğim, kanun hükümlerine göre, 946 facialarını bu memlekette tekrar ettirmiyeceğim, diye masum ve ıılvî düşüncelere sahip çıkmıştır.
Fakat bu defaki seçimlerde mükemmel bir kanun varmış. Seçimlere hükümet müdahale etmiyecek-miş. Müsaadeleriyle söyliyelim: Daha dün Kırıkkalede Hacılar köyünde seçim kabiliyeti olmıyan ve i-çinde 12 yaşında çocuklar bulunan 32 vatandaşı, bu arada iki ölüyü diri gösteren muhtarlar görülmüştür. Memleketin dört bir tarafından gelen yeni baskı haberleri, her gazetede yer almıştır.
Şayet Demokrat Parti, koalisyon kabinesine girmek fikrini iyi karşılamışsa, bu ancak ve ancak kendisinin yüksek bir hüsnüniyeti diye kabul olunmalıdır. Şahsî kanaatimizce, bu, sırf vatandaşlara emniyet sağlamak için göze alınmış bir fedakârlıktır. Çünkü Büyük Millet Meclisinde, Belediye ve İl meclislerinde ekalliyette kalan Demokrat üyelerle, tam demokrasi prensipleri sağlanamadığı da bir hakikattir. Kabineye girecek olan iki Demokrat Vekil ile de —ekseriyette iyi niyet hâkim olmazsa— millî iradenin tam tahakkukuna hizmet edileceği muhakkak değildir. Bu vaziyette Demokratlar, kabinenin mes’uliyetiııe iştirak etmekle ancak kendilerine has bir fedakârlık nişanesi göstermek istemişlerdir. Yoksa seçim mekanizmasının iyi işliyeceğine yalnız Halk Partililer bile pek az inanmaktadır.
Bu hususta eski Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cebesoy’un istifasını müteakip gazetelere verdiği beyanat da şayanı dikkattir.
Sayın General, millî menfaatlerin, politika menfaatleri üstünde tutulması icabeylediği, mevcut şartlar dahilinde bu gayeye hizmet et- ' mek imkânını bulamıyarak istifa ettiğini bildirmiştir.
Bu beyanat esnasında yeni Seçim Kanunu hakkında söylediği sözler daha şayanı dikkattir. Sayın General, Halk Partisinin yeni Seçim Kanununu çıkarmakla iyi niyetini izhar ettiğini söyledikten sonra:
■*— Fakat bu işin bir de mekanizma meselesi olduğu unutulmamalıdır. Halk Partisi mensuplarının bu husustaki iyi niyetlerine rağmen, bu mekanizmanın itiyatları ne tesir yapar, şimdilik kestirilemez» demiştir.
Demokrat Partiyi vatandaşlar arasında düşmanlık tohumlan ekmek gibi ağır bir töhmet altında bırakmak için propaganda yapanlar, asıl düşmanlık hislerinin nereden geldiğini, anlamalıdırlar. Çünkü »politika menfaatlerini» ■.millî ( menfaatlere tercih etmek vatandaşlar arasında dostluk hisleri yaymak değildir. Maahesef, Sayın Cebe-soyun şahadetiyle, sabittir ki, iktidar partisi bunu bir itiyat haline . getirmiş bulunmaktadır.
Adviye FENİK
listesine giıecekler
★ (Baş tarafı Wrinci de) olacak, geri kalan yüzde otuzu Genel merkez gösterecektir.
Adaylıklarının konulması için müracaat edenlerin isimleri gizli tutulmakta ise de sızan haberlerden bu zatların hepsinin AnkaralIların sevdiği ve takdir ettiği kıymetli şahsiyetler, oldukları anlaşılmaktadır.
Arnavut komünistleri
arasında isyan çıktı
İçişleri Bakanı, Endüstri Bakanını bir toplantıda tabanca ile öldürdü
Roma, 4 (AP) —İyi malûmat alan Arnavut mülteci kaynaklarının bildirdiğine göre, Arnavut komünistleri arasında, Rus hâkimiyetine karşı isyan başlamıştır. Arnavutluğun, Moskovada eğitim görmüş içişleri bakanı Mehmet Şehu, «Troçkistleri ve milliyetçileri, temizlemek için merhametsizce bir mücadeleye giriş miştir. Şehu, isyanın dal budak salmasını biran önce önlemek istemek tedir.
Arnavutluğu kurtarma hareketinin halihazu’da sürgünde bulunan mensuplan bir muhabire, geçenler de Arnavutluktan Yunanistana kaç mış sözüne itimat edilir bir şahsın bizzat şahit olduğu hâdiseleri nak-letmişlerdir:
Geçen Ocak ayında bir Rus komisyonu, siyasî ve mânevi yardımda bulunmak için, Arnavutluğa gel miştir. Bu komisyon - Birleşmiş Mil letleı- Güvenlik Konseyinin asla mü saade etmiyeceğini düşünerek - Rı yanın Arnavutluğa İktisadî ve kerî yardım
haleye mecbur etmiş ve Meclis tatil edilmiştir. Arnavutluk Komünist Partisi ise hâdiseyi incelemek için devamlı celseler halinde toplanma ,va başlamış, fakat «Şehu buhranı» bir türlü halledilememiştir.
Nihayet 6 Mart tarihinde Abidin Şehu, diğer iki bakan ve halk lider lerinden bir grup «Troçkizm’le ve milliyetçi teşkilâtlarla ilgileri olmakla» itham edilmişlerdir. Bu ithamlar, merkez komisyonunun bir toplantısında okunmuş, aynı toplan tıda Abidin Şehu söz alarak yeniden Rusya aleyhinde bulunmuştur. Bu nun üzerine İçişleri Bakanı tabanca sini çıkarmış ve Abidin’i öldürmüş tür. İsyanın diğer elebaşıları ise derhal tevkif edilmişlerdir. Bu o-layları takiben Arnavutlukta, bütün memlekete şamil bir temizleme hare keti başlamış. Tiran'a da 4 büyük bina hapishane haline konulmuştur, ıs I * Merkezi Komite'de Arnavutluk’ta -----------------as- yeniden genel seçim yapılmasını, ---- „------yapmamayı kararlaştır , Rusya ve Kominformâ sadık Komü miştir. Bu karar üzerine Arnavutluk nistlerin saflarını sıklaştırmak için, Parlâmentosunda Endüstri Bakanı karar altına almıştır.
Abidin Şehu söz alarak Rusyayı İha 1 Arnavut mülteciler, temizleme ha net ve Arnavutluğu terketmekle it- reketinin bilhassa dağlık bölgeler ham etmiştir. Bu sözler Arnavutluk de, bütün şiddetiyle devam ettiği devlet Başkanı Enver Hocayı müda ni söylemişlerdir.
Unfsco ortaşark mümessili geldi
İstanbul, 4 (a.a.) — Unesco’nun
müşavirlerinden olan ve Unesco Genel Direktörünün Ortaşark mümessili bulunan Dr. J. A. Raadi, memleketimizde kısa bir müddet kalmak üzere şehrimize gelmiştir.
Dr. J. A'. Raadi, memleketimizde bulunduğu müddet zarfında Unesco Türkiye Millî Komisyonu, resmî makamlar ve Unesco ile ilgili çevrelerle temaslar yapacak ve bu arada Unesco programının Türkiye-deki tatbik şeklini tetkik edecek-
Dr. J. A. Raadi, yakında Ankara-,ya gidecektir.
Istanbula gelecek Yunan seyyahları
İstanbul, 4 (a.a.) — Atina Üniversitesi profesör ve öğrencilerinden mürekkep 47 kişilik bir grup yarın şehrimize gelerek müzeleri ve tarihî âbideleri gezeceklerdir.
Ankarada yapılacak olan Türk - İn giliz müzik festivalini idare edecel olan musikişinas Norman Delmaı dün şehrimize gelmiştir. İngiltcredı yeni nesil müzik san'atkârlarmdaı olan Norman Delmar’m müzik ha. yatında görülen gelişmede büyü! ölçüde rolü vardır.
Faik Hozar Viyanada
Viyana, 4 a.a. (Avusturya Ajansı) — Türkiyenin yeni Viyana Elçi- ı si Faik Hozar dün Başbakan Figl tarafından kabul olunmuştur. Faik Hozar geçen Perşembe günü Dışişleri Bakanı Gruber'i ziyaret etmişti. Yarın Avusturya Cumhurbaşkanı Renner’e itimatnamesini tevdi edecektir.
Vaşington, 4 a.a. — Dışişleri Bakanlığından bildirildiğine göre, Le-wis Clark Birleşmiş Milletler Libya Konseyinde Birleşik Amerikayı temsil edecektir. Konsey dört Nisanda Cenevrede toplanacaktır.
izmirde bir kadın trenden düşüp öldü
İzmir, 4 (Telefonla) — Bugün Basmahaneden Bornovaya gitmekte olan trenden 40 .yaşlarında kadar tahmin edilen ve henüz hüviyeti tesbit edilemiyen bir kadın düşmüş ve tekerlekler altında can vermiştir.
Hâdisenin cinayet mİ, kaza mı olduğu araştırılmaktadır.
Çocuğunu atan ana hasretin dayanamadı
İstanbul, 4 (Telefonla) — Bir ki din gayri meşru olarak peydahlad] ğı üç aylık erkek evlâdını Şişlidı bir arsaya bırakıp kaçmıştır. Soğul tan ve açlıktan mosmor olan yavru nun ağlamasını oradan geçenler duy muşlar, çocuk alâkalı mercilere tes lim edilmiştir. Fakat hâdise şayi ol! duktan sonra, bir kadının aynı an sa civarında melûl ve mahzun dol laştığı görülmüş ve bulunan çocuj ğun anası olduğu halinden anlaşılaı rak keyfiyet zabıtaya haber verilmiştir. Zabıta bu ihbar üzerine ismi Ayşe olan bu kadını yakalamış ve adliyede evlâdını kendisine teslim etmiştir. Bu konuşmada ana ve evlâdın karşılıklı ağlayışları orada hazır bulunan kimselerin de ağlamasına vesile teşkil etmiştir.
★ (Baş tarafı 1 incide)
Anayasanın zatı devletlerine tanıdığı yetkiye istinaden mumaileyhin cezasını bağışlamanızı derin saygımızla dileriz.
Prf, Bülent Nuri Esen, Prf. İsmail Hakkı, Prf. Vasfi Raşit, A. Ruacan, H. Şevket, S. Nezihi Bölükbaşı, î. H. Balamir, Oktay Rifat, Ferruh Ağan, Muvaffak Özens, Şerafeddin Aydınlık, N. Anasan, Sevinç Düşün sel, Nejat Sav, Mehlika Dumlu, Şeref Mengü, M. Üçer.
Yabancı gazeteciler
(Baş tarafı birinci de) etmek kararı ile Türkiyeye gitmek üzere hazırlandıklarını j yazmakta-
Aynı haberde ilâve edildiğine gö re gazeteci, fotoğrafçı ye sinemacıların otomobil ve makineleri vapurla, kendileri de hususî bir uçakla 10 Mayısta İstanbula gelecekler ve oradan Türkiyenin muhtelif yerlerine dağılacaklardır.
Marmaracık gölü kurutulacak
Bursa, 4 (a.a.) — Yenişehirdeki Marmaracık gölünün kurutulması, Karacabey ve Mustafakemalpaşa dereleriyle sedlerinin tanzim ve inşası işleri Bayındırlık Bakanlığınca »ki milyon liraya müteahhide i hale edilmiştir. Marmaracık gölünün kurutulmasiyle 15 bin dönüm arazi ekilebilir hale getirilecek ve Köylüye dağıtılacaktır. Ayrıça bu havali sıtmadan tamamen'kurtarılmış olacaktır.
Cumhur Başkanı
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü seçim propagandası seyahatinden dün Ankaraya dönmüştür.
Izmirden bir aylık ihracat
İzmir, 4 (Telefonla) — Mart ayı içinde İzmir limanından yapılan ihracat 12,785 ton ve 1V4?,191 olarak tesbit edilmiştir. *
İhraç edilen mallar arasında 4,674,339 lira ile pamuk başta gelmektedir.
Amerikalı bir filmci geliyor
Tanınmış film mütehassıslarından Amerikalı G. Peaslee Bond’un film müşaviri olarak üç ay müddetle Türkiyeye geleceği bildirilmektedir.
' Türkiyede kalacağı müddet zarfında Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde vazife görecek olan Bond, Türkçe dökümanter ve terbiyevî filmler hazırlanması ile ilgili usuller ve teçhizat hakkında bilgi verecek ve bu nevi bir kaç filmin çekilmesinde Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü teknisyenleri ile bizzat işbirliği yapacaktır.
Amerikalı mütehassıs on seneden beri bu sahada çalışmış olup muhtelif Amerikan Bakanlıkları ve Milletlerarası şöhreti haiz bir çok hususî müesseseler hesabına film- j ler çevirmiştir.
Türkiyeye Nisan ayında gelmesi beklenmektedir.
için ihtifal
İstanbul, 4 (a.a.) — Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın ölümünün 50 inci yıldönümü münasebetiyle merhumun Fatih camii yanındaki türbesi yarın saat 12.20 de merasimle açılacak ve aynı gün Tokat Okutma ve Yardım Derneği tarafından saat 14 te Eminönü Halk-evinde bir anma töreni yapılacaktır.
Emlâk Alım Satımı
Ankara’nın her köşesinde bol gelirli ev, apartman, arsa almak re satmak istiyen sayın müşterilerin müracaatları rica olunur.
Ulus Meydanı, Mühendis Hanı No. 5, Musa Yılmaz. Tel: Büro: 16668, ev: 15233
En iyi gıda Yağ ve Zeytindir
Hem iyi, hem ucuz Yozgat Pazarında bulursunuz.
Bir kilo hurma zeytin 110 Krş. Tuzlu Trabzon yağı 500 »
Kahvaltılık tereyağı 600
Diyarbakır, Urfa 600
Bir buçuk asit Ayvalık zeytinyağı 220 »
Bu ucuzluğu ancak müessese-miz temin eder Yeni Hâl No. 13 Tel: 12766.
Ölçü Aletleri Tamir Atölyesi
Ölçüler mevzuatına göre, her nevi Başkül, Kantar ve Teraziler en sağlam bir şekilde tamir edilir. Ölçü âletinin muayene ve damgalan tekemmül ettirilerek sahiplerine teslim edilir.
ADRES:
Mehmet Ali Demirel - Çocuk Sarayı Caddesi No. 273/A. Züca* cive Mağazası yanında ■ Ankara
Demokrat Partinin Ankara Sayma kadın ve Balkeriz ocaklarında Pazar günü bir toplantı yapıldığını yazmıştık. Resmimiz bu toplantıda bulunan vatandaşlardan bi r kısmını gösteriyor.
Sahibi
Adviye FENİK
Yazıişlerini fiîlan İdare eden; HİKMET YAZICIOĞLÜ Basıldığı yer:
Güneş Matbaan
Comments (0)