Şiddet İsnadlarına Kat'i Cevap
Celâl Bayar dün Çankırı’da yeni bir konuşma yaptı
» 'Bilsinler.. Haksızlık etmiyeceğiz, ama bize yapılan haksızlıklara da mütevekkil bir surette hiçbir zaman eyvallah demiyeceğiz,,
Bayar halka “şiddete mi uğradınız, şiddet mi tatbik ettiniz?,, diye sordu ve hep bir ağızdan “şiddete uğradık,, cevabım aldı
) t
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar Çankırı kongresinde konuşurken
Mütefekkirler, politikacılar, gazeteciler hata mı ediyorlar?
A. FENİK
Çankırı, 5 (Hususi surette giden arkadaşımızdan) — Çankırı İİ kongresi münasebetiyle bu sabah bir Jeep arabası ile beraberinde İçel Milletvekili Dr. Celâl Ramazanoğ-lu olduğu halde hareket eden Celâl Bayar, Çankırı’ya 40 kilometre mesafeden itibaren otomobil ve kamyonlarla Çankırı D. P. lileri tarafından karşılanmış ve şehre girerken çok büyük bir kalabalık kendisini istikbal ederek kurbanlar kesilmiştir.
Bayar, D. P. il merkezine kadar takriben 2 kilometrelik bir mesafeyi halkın coşkun tezahüratı ve «Yaşa varol- sesleri arasında yaya olarak katetmiş, kısa bir istirahati müteakip de kongrenin yapılacağı binaya gitmiştir.
Kongre, delegeler ve bir dinleyici kitlesinin saat 15 de açılmıştır.
Başkanlık divanı seçiminden sonra. Başkanlığa Bölge Müfettişi Dr. Reşat Tuncer, ikinci başkanlığa Kastamonu İl Başkanı Said Kan-tarel ve kâtipliklere de Süleyman Aydemir ve Maharrem Oğuztüık getirilmişlerdir.
İl Başkanı Kâzım Arar tarafından yıllık faaliyet raporu okunmuş ve Haydar Karaçınar, Mehmet Uusoy, Memiş Danacı, Muhsin Fazlı, Haşan Köse, Feyzullah Dalyan rapor üzerinde konuşmuşlardır.
Raporun kabulünden ve idare kurulunun ibrasından sonra Genel Başkan Celâl Bayar, hazır bulunanların şiddetli alkışları arasında ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
İzmir’de
Seçim propagandasına
aday gicişen Genel Müdürler
Demiryollarında Genel Müdürün
C.H.Pde listeler üçe yükseldi i
İzmir, 5 (Telefonla) — C. H. Partisi içinde hasıl olan ihtilâf günden güne genişlemek istidadındadır. Bil hassa önümüzdeki günlerde bu ihtilâfın geniş akislerini görmek müm kün olacağı anlaşılıyor.
Şimdiki halde sızan haberlere gö re, İzmirde C. H. Partisi içinde üç liste hazırlanmaktadır. Bunlardan birincisi C. H. Partisi İzmir il baş kanı Nazif Çağatay’ın hazırladığı liste, diğeri eski Ticaret Bakanı A-tıf İnan taraftarlarının hazırladığı (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
adaylığı için faaliyet arttı
Üzerinde ayrıca durulacak bir
Devlet dairelerindeki seçim pro- 1 pagandasını yapmak üzere, bilhassa I _______________ _______ , ___
ı pagandaşı ve adaylık temini için işçi kesafeti olan vilâyet ve kazala- nokta da bu zevatın propaganda ge-faaliyetier gittikçe artmaktadır. Ha- | ra dağılmışlardır. . — ~ ...
Urlarda olduğu gibi Sivas cer atol- | yesinde ve diğer bazı işletmelerde I
C. H. P. nin lehinde propaganda 1 yapan işçilere oylarını iktidar pâr tisine vermeleri için nutuklar irad ! eden ve baskı yapan bizzat D. D. I Yolları Genel Müdürü idi. İnanılır' kaynaklardan öğrenildiğine göre D.
D. Yolları Genel Müdürü Galip Gür an’ın C. H. P den adaylığını Eski-şehirden koyması katî gibi görülmektedir. Esasen başta Genel Müdür olmak üzere D. D. Yolları erkânının hemen hepsi C. H. P. nin pro-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. C da)
Amerika Dışişleri Bakanı
Acheson ihanetle
itham ediliyor!
er hangi bir partinin seçim j**ıK Propagandası yaparken dik-® ■ kat edeceği en esaslı nokta, memleket hayrına yaptığı ve yapacağı faydalı işleri millete izah etkimesidir. Halbuki Halk Partisi Genel Başkanı ve bu partinin Ankara ve Malatya adayı İsmet İnönü, propaganda nutuklarında bunun tamamiyle aksi bir metot tutmuş ve doğrudan doğruya muhalefete ve bilhassa Demokrat Partiye hücumu bir usul ittihaz etmiştir. Bilmiyoruz, Halk Partisi Demokratlara şiddet politikası isnat etmekle ne netice alabilecektir? Kaldı ki bu şekle dökülen mücadele, fikir, program ve iş başarma münakaşasının da dışına çıkmaktadır. Ayrıca seçim zamanında, vatandaşları şid detçi ve sakin diye iki kısma ayırmak, iktidar partisine bir fayda temin etmekten uzaktır. Bilâkis onu çok zayıflatacak bir âmildir.
Eğer hakikaten bugün, Halk Partisi fiilî Genel Başkanının iddia ettiği gibi, muhalefet bir şiddet po litikası takip ediyorsa, iktidar neye susuyor da, harekete geçmiyor? Bütün kanuni ve hukuki imkânlar ellerinde değil midir? Yoksa, şid-detçilere karşı hiç bir şey yapamı-yacak kadar aciz içinde midirler?
O halde, dost düşman, uzak yakın, dünya efkârına, memlekette hiç yok yere huzursuzluk olduğunu ilân etmenin sebep ve saikı nedir?
Işiıı esası şudur: Ortalıkta ııe şiddet, ne de vatandaşlar arasında huzursuzluk vardır. Yalnız yıllar boyunca mütemadiyen alkışlanmağa alışmış olanlara, muhalefet çevrelerinden gelen tenkitler vardır. Şimdiye kadar, her söyledikleri ay- l m keramet, mahzı isabet diye ! -^telâkki edilenlere karşı yapılan ve' kanunun müsaadesini aşmıyan ten ! kitler, şiddet politikası telâkki e- 1 dilmeğe başlanmıştır: Mesele budur. 1 Sayın İnönünün şiddet misali o- ' larak aldıkları hâdiselere bakınız:
Keskin’li Demokratlar Sayın İn-önünü, Çankayada ziyaret etme-
mişlerdir. Dört beş sene evvel, vatandaşlar böyle bir âdet bilmezlerdi. Yoktu. Fakat bugün Çankaya-ya bir kaç vatandaş fazla giderse, memleket refah ve saadete mi kavuşacaktır? Toprağa ekilen buğdaylar daha çok mahsul mü verecektir? Madenlerimiz, altın gibi fışkıracak mıdır?. Köprüler, yollar, kanallar mı açılacaktır?
Aksini düşünelim, Demokratlar Çankayayı ziyaret etmezlerse, memlekette kıtlık âfeti mi başlıyacak-tır? Bütün Bayındırlık hareketleri, kalkınma hareketleri duracak mıdır? Amerikalılar, Marshall yardımını mı keseceklerdir? Vatandaşlar, birbirinin boğazına mı sarılacaklardır?
Hayır! Bunların hiç biri olmıya-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Doğu Endonezya’da isyan
Bir yüzbaşının kumanda ettiği asiler
merkez bölgesini ele geçirdiler
Cakarta, 5 (a.a.) (Afp) — Eski Endonezya - Hollanda kraliyet ordusu mensuplarından olup geçenler de Endonezya ordusuna kabul olunan 150 kişilik bir grup Selebesler deki Makaşiar’da bu sabah saat 6 da bir hükümet darbesi yaparak bir kaç dakika içinde Maliye Bakanlığını vc Endonezya kara kuvvetleri komutanı nın genel karargâhını ele geçirmişlerdir. 1
Asi grup birdenbire kara komutanının ikametgâhına girmiş ve komutanla birlikte 4 subayı kaçırmışlardır.
Doğu Endonezya Devlet Başkanı nın eski yaveri Abdülaziz tarafından komuta edilen âsiler aynı zamanda askerî polis kışlasına hücum etmişlerdir.
Bunu takip eden kısa çarpışmalar neticesinde her iki taraftan henüz
Güreşçilerimiz Ankaraya döndüler
Dun An karaya dönen güreşçiler garda kar şılajıdıkları sırada
Adliyede kibar bayanlar
Bir aile eğlencesi davaya sebep oldu
Bir yıldönümü münasebetiyle Ye nişehir sosyetesine mensup bir kısım ailelerin karşılıklı hakaretinden doğan hâdise dün Adliyeye intikal etmiş ve Ankara Adliye binasında gör meye alışılmamış şık ve kibar kadınlar Adliye koridorlarını doldurmuşlardır.
Karşılıklı hakaret dâvasının başlaması üzerine sanıklardan M. T,
) (Devamı Sa. 6 Sü. 3 de)
Uçan dairelerin resmi alındı
Madrid, 5 (a.a.) (Afp) — Sabah ' gazeteleri, İspanyol sinema aktü.r I litelerj muhabiri tarafından Balear 1 adasında alınap bir uçan dairenin : fotoğrafını neşretmektod:r.cr. | Geçen gece. Paİms ‘adası civa , rında güneşin Doğmasını filme çek-. mek için giden iki film operatörü I * (Devamı Sn. 6 Sü. 4 de) I
Bir ayan üyesine göre bakan Rus taraftarı imiş
Vaşington, 5 (a.a.) — .United
Press»: İndiana eyaleti Cumhuriyetçi ayan üyesi William Zenner, Dışişleri Bakanı Dean Acheson’u komünist taraftan olmakla Birleşik Amerikaya ihanetten suçlandırmış ve tamamiyle aksi bir dış siyaset takip etmediği takdirde istifasının elzem olduğunu dün bildirmiştir.
Hükümetin dış siyasetini şiddetle tenkit eden Cumhuriyetçilerden ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
F aM&tfCaŞMtu/z. YEDEKÇİ HafZio'tie&L
Yar bana bir iş medet !
Yeni Belediye
Başkanı
! Balaajya meclisi Fuat Börekçiyi seçti
İstifa etmiş bulunan Dr. Ragıp I Tüzünün yerine yeni belediye baş-kanını seçmek üzere Belediye Mec-I lisi dün sat 17 de olağanüstü bir toplantı yapmıştır.
Bu toparjtıdar) .evvel hepsi C. H. ı H. ye mensup olan belediye meclisi üyeleri Ankara Parti Müfettişi MuzitI fer Akpınaıın iştirakiyle parti gru . ı pu halinde toplanarak belediye baş-kanını aralarında, seçmiş bufunu-yordu.
i Saat 17 de toplantıyı meclisin en 11\ y|.şlı üyesi sıfat,iyle açan emekli
* (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
I I taştırma Bakanı deyip geç-meyin! Kendisi çocuk doktorudur ama, aksiliğe bakın ki o, Vedat Dicleli gibi çocuk bakımından ve hamur açmaktan zevk almaz!
Ona varsa iş, yoksa iş!
Ulaştırma Bakanlığını da sırf hareketli bir Bakanlık diye kabul etmiş!»
Eli... Ulaştırmada hareket ol-nnyacak da nerede olacak?
Tren onda! Vapur onda! Uçak yine onda! Bir de atlı karınca ile dönme dolap olsa değme keyfine! Nerede hareket orada bereket!
Yalnız bir sözü, bana pek dokundu!
Efendini -Ulaştırmada yapılacak çok işler varmış!»
Demek ötekilerde, yapılacak İliç iş yok! Yan gel, safa eyle!
İlâhi Satır! Arkadaşlarına hiç mi acımadın da böyle satırı vurup kıyma yaptın? —
Yedekçinin YEDEĞİ
Z A F E R
Sayfa : ?,
I
I
4 1951
Portreler:
Avrupa sulhu için çalışan adam: Spaak
Andr© Vison'djn çeviraa •
S. Tekyeli ■ Ban
geçmesi lâzım geldiğine kanidir Bununla beraber, Guillaume d’O ıonge’ın meşhur sözünü tekrar etmekten hoşlanır: Teşebbüs etmek için ümit etmeğe hacet olmadığı gi-__ı._x -*—)- :.,jn çip muvaffak
MEMLEKETLERİNİ en kuv vetle temsil edebilen AVrupa siyasi simaları 1949 senesinde Strasbourg’da toplandıkları zaman, _ Avrupa lstişarî Komitesi başkanlı- j . ğına PaulTIcnri Spaak’ı ittifakla bi, sebat etmek içir. seçtiler. 1946 da, Birleşmiş millet- | olmaya lüzum yoktur . İşte, bunun ler Umumî Heyetinin ilk içtlmaına içindir ki Birleşmiş Milletlerin mü-riyaset etmek şgrel'inc. nail olan Bel tQadc‘Üf. muvaffakfiyetsizliklerine .n.âı. ı-),„ ı.» in«).!h a.4;lan rağmen Spaak’ın cesareti kırılma-
mıştır.
Paul - Henri Spaak iki ırkın terkibidir. Şair ve Brüksel Kraliyet Operası müdürü olan babası Fla- ( ınand idi. Liberal partinin liderlerinden birinin kızı olan annesi Wol-lon’ludur ve senatonun ilk Belçika- ■ lı kadın azasıdır.
1911 - 1918 harbi sırasında 17 yaşında olan Paul - Henri, Fransada çarpışan Belçika ordusuna iltihak etmek istemiştir. Alfnanlara esiı düşerek iki senesini bir esir kampında geçirmiştir. 1918 de es :i bir harp esiri olması dolayısiyle, bes scnelik hukuk tahsilini iki buçuk yılda ikmal etmek imtiyazını kazandı. Ailesinin mevki ve tanıdıkları vasıtasile parlak bir avukat olabilecekken, annesinin izinde yürümeği tercih eden Spaak siyasi hayata atıldı. 1832 de mebusan meclisine seçildi.
O sıralarda Avrupanın göklerinde bir ihtilâl fırtınası dolaşıyordu. Rus-yada komünizm, İtalyada Faşizm , ve Almanyada yeni doğan Naziziın, f Demokrasiyi eski dünyadan atmaya ' çalışıyordu. Her yerde sosyalizmin yeni şeklinden bahsediliyo-rdu. Demokrasinin ihtilal ile kökleştiğini ahtırlıyan Spaak, sosyalizmin ihti-lalsiz yerleşemiyeceğine kani idi. Fakat bu yeni ihtilal kuvvetlerinin , antiliberal olduklarını ve totaliter bir zihniyetin mahsulü olduğunu anlamakta Spaak gecikmedi. Halbuki Spaak, liberal ecdatlarının el- I de ettikleri serbestiden feragat et- ( memek kat'i azminde idi. Mos.\o- ' vaya yaptığı bir seyahat, totaliter I rejime karşı olan husumetini kuv- , vetlendirdi. Sosyalizmin dünya yü- | zünde yerleşebilmesi için bir tekâ-1
çıkalı Devlet udamına tevcih edilen j bu itimat nişanesi Spaıık'ı Avrupa Birliğinin kurulmasında ön faal rolü alan inşan olarak vasıflandıran Amerika ve Avrupa diplomat vc gazeteeileı in n görüşünü teyit etmiştir.
Elbet ki Spauk vatanının Ve diğer Avrupa memleketlerinin istik halini daima ileriye doğru seyreden iktisadi ve siyasi bir birlik ile mücs ses olduğunu kabul eden yegâne Avrupa devlet adamı değildir, lfa-Jcat o d.ı Vinston Churchill gibi, halk topluluklarına ve fertlere ima nını telkin etmek vc onu dinliyen-lcı e. yakın bir istikb ılde-çalışkan in sanların gayret ve fedakârlıklarının semeresini elde edeceklerini ümit ett ımck hasletine maliktir. Diğer taraftan, Avrupa'nın bütün facialarına iştirak ettiği halde hiç bir şamarı Avrupa’yı idare etmek iddia sında buluhmıyan Belçika gibi küçük bir memlekette doğmuş olması. Spaak’ın Avrupa birliğinde büyük bir Avıunâ Devletinin temsilcisinden daha kolaylıkla temayüz etme sine vesile olmuştur. Vinston Chur chill yahut Edouard Ilerriot, Paul -Henri Spaak kadar-iyi birer AvrupalIdır, fakat diğerlerine hangi dev jetlerin temsilcileri olduklarını u-nutturmıya muvaffak olamazlar. Bilâkis, Spaak hakkında Amerikalı bir şahsiyet şöyle söylemiştir:
— Bize milliyetini unutturmıya muvaffak olmuştur. Nazarımızda o bir Belçikalı değil bir AvrupalIdır.
Spaak. 1.82 boyunda iri varı bir insandır. 105 kilo ağırlığındadıı- vc Vinston Churchill ile olan benzerliği şayanı hayrettir. Şişkin alnı. kaş kaldırışı, kalın çerçeveli gözlüğü, alt dudağının sarkışı, çift çenesi vc hattâ beliğ konuşmalarını ifadelendiren kolunun hareketi bile, İngiliz meslekdaşma benzemektedir.
Spaak’ın kuvvetli hitabesi edebiyattan aridir. Spaak bilhassa dinleyenlerin sağdugusuna hitap eder. Bununla beraber. Paristc Marshall Plânının müdafaasını yaparken heyecanını gizliyememiştir:
— Yarın sabah, bana Amerikan Emperyalizminin uşağı yahut Wall Street'in satılmışı denecektir. Bunu rağmen, Marshall Plânı olmazsa Avrupa batacaktır iddiasında bulunmaya cesaretim vardır.
Marshal Plânının Avrupada tatbiki için Paris'te kurulan İktisadi İşbirliği Komitesi, Spaak için, yeni doğacak olan bir Avrupanın ilk müjdecisi olmuştur.
Siyasî hayattaki muvaffakitlerine dair bir gün kendisine sual sorulunca, tereddütsüzce şöyle cevap vermiştir:
— Siyasî muvaffakiyetimi -müşterek mahreci» bulmaktaki sabır ve azmime medyunum. Muhtelif fikir, iman ve milliyette ;i insanların müştereken kabul ettiklerini kıymetlendirmek, onların görüş farklarının sebeplerini tetkik etmekten daha mühimdir.
Bu hakikaten doğrudur. .Müşterek mahreci* bulmak arzusu Spaak ın bütün hayatına tesir etmiştir. Spaak -evvelâ bunu bizzat kendi partisinin içinde tatbike çalışarak, sadece münevveri».’le send:kalist* leri birleştirmekle kalmamış, Fla-mand'laıla Wallon’ların arasını bulmuştur. Bu netice mühimdir, çünkü 1914 e kadar, Farnsız dilini konuşan ve nüfusu elinde tutan Wallon’lar-la, Flamand dilini konuşan ve kültür esrbestilerini talep eden Fla mingant'lar arasında gittikçe ar.Uu anlaşmazlıklar, iki dünya harl?j, şuasında Belçikayı ciddi olar,ak tehdit etmiştir.
Bilahare, Belçiicanjp, belli ba*şlı üç partisinin iştirak etti koalisyon hükümetlerinde Spaak’ı sosyalistler, liberaller ve muhafazakârlar veyahut, terakkiperver katolikfer arasında anlaşmayı temine mecbur olmuştur. Bu. Spaak'.a göstermiştir ki Millî Birliği, harpten evvel ve hzvap-ten sonra.ü müşkül senelerde,, emniyet altında tutabilmek içi», kendi partisinin sosaylLst programı- ile di-( H.f'leıinin kabul ettiği,UkeYalizm na-zûiiyclcrini telif etmek lazımdır.
Bazılat'inıi). a(«.y olsun diye *Spa-( ak stan, diye- adlandırdıkları Bcî , çika, Huflanda ve Luxcmbourg iktisadi birliği olan Bcnelux’ün ya pıcısı, Şpaak olhıuştur.
iıkiriei dünya harbinin hemer» ertesi, Batı Avrupanın mutlali teş- ' kilûd.-mması lâzım geldiği, fikrin i müdafaa eden Spaak, 1913 dfe-bu n:ı-zariyesinin kısmen tahakkuk etti-V- ni görmüştür.
Bir Avrupa Birliği kurulması yo-hm a vazifelendirilecek bir Av’ru--p I -,eşeyinin ili: önderi Spaak ol t Bır;il:h-rin tekamülüne sed n engellere- tamamile vakıf ola- ; ra! bunların izalesi için bir onslirst
Mü«si[bir hata | |Mese|e|eI. Tetki|(ler
jefik Hüsnü adiyle Tevfik Rüştü ismini karıştıran Zafer» değildir
4/4/950 tarihli nüshamızda Nev york Tayuıs'in iftiraları başlığı | altında çıkan yazıda şöyle bir etimle vardı: , |
I -Tiirkiyede komünist parti, kanundışı edilmiştir. Bu partinin sabık başkanı Şefik Hüsnü, şimdi lıapis-I tediı1.» I
4/4/950 tarihli gazetemizde aynen yukarıda görüldüğü şe .cilde intişar eden bu cümleyi, gazetemizden ik- 1 libas suretiyle sütunlarına geçiren bazı İstanbul ve Ankara gazetelerinin, yanlışlıkla müessif bir hataya düştükleri ve Şefik Hüsnü yerine Tevfik Rüştü ismini geçirdikleri hayret ve teessürle göürlmüştür. |
İstanbul ve Ankara gazetecilerinin sehven düştükleri bu hatadan dolayı ınes’ııl olmamakla beraber, gazetemizden iktibas sureliyle sobe biyel verdikleri yanlışlıktan dolayı onlar namına özür dileriz.
Anayasamızın zaif tarafları
Anayasanın en zaif tarafı memlehelin harpte muhtaç olacağı fevkalâde tedbirlerin süratle alınmasına emniyetli bir imkân vermeyişidlr..
Kur. Alt». Seyfi Kurtbeta
Seçim ekmeği
(inya kadar lafı oldu idi. Kuraldık dolayısiyle IM9 ııialısiilimiiıı noksan olduğu lürlıi tiiılu illiler dökülerek lıllılirildi. Sağa sola başvuruldu. Kanada-(lan, Sııriyeılen tonlarca buğday gelirtlldiydi. Bu sebeple diiııya- ı ııın lıiç bir yerinde ekmek sıkın- | tısı diye bir mesele yokken, biz. I de tek (ip namı altında acaip bir | ekmek cinsi peyda olmuştu.
Yok, rutubet derecesi şu kadar olacaktı, yok, gı-amajı bu kadar olacaktı diye münakaşalar süre- ı ■ im .on. diğer taraftan h.ıiu, önü- | ne konulan çamur gibi (tövbe es-tağiürııllah) ekmeği yiyip durıı-
Bu yüzden, bir sürü de müşkülât mevdana çıkmıştı. Bir çok ek- I mek işinden anlamıyaıı mütelıasMs I
zevat bir arava gelmiş, somun .
halinde mi olsun? Fıı-ancaia şekillide ıııi olsun? 750 gram olup da, :ıı» kuruşa mı satılsın? Yoksa ■7! gram olup da yirmi beşe mi piyasaya çıkarılsın diye, aylarca akademik münakaşalar yapmış-- 1 laı- ve sonunda da bir netice ala- ] mamışjardt.
Fırıncılar da bu arada, sayın mütehassısları istedikleri gibi oy- ! ıratmışlar ve bize yedireceklerini 1 yedirmişlerdi.
Adamın birisi, fal baktırıyor
— ( ok sıkıntıdasınız, bu yedi • scııe devanı edecek! Fakat, sonra .. diye anlatmağa devanı ederken, adam, sonra kelimesinden ü-
— Evet... Sonra?...
-- Sonra... Bıı sıkıntıya alışa- j çatasınız! demiş.
Bu hikâyede olduğu gibi, ekmek işinde de, oldukça uzun bir zaman çekmediğimiz sıkıntı kalmadı. I-çirnizde mide hastalığına, kaşıntı illetine uğrayanlarımız da çok oldu. Fakat, sonra, işte alıştık ve *es şada da kesilmişti.
Fakat, yine siyaset yapıyorsunuz, diyecekler bulunacak, ama, kusura bakmasınlar! Nihayet seçimlerin giinü yavaş yavaş yaklaşmağa başlayınca, iktidar cenapları sade vâid ile işlerin yürii-yemiyeceğiııi anlamış olacak ki, icraatı geçti. İlk iş olarak ekmeği ele aklı.
Henüz mahsul idrak edilmediği ve yeni istihsalâtın az mı, cok mu olduğu belli olmadan anbarlarnı ağzını açtı vc beyaz ekmek meydana çıktı. Fakat, ne beyaz, ya... Çikolata beyazı. Lâkin aldırma ı -1 yın yemenize bakın... Eğer bu/ beyaz ekmeğe aldanıp, C. II. P. nin iktidarda kalmasını sağlayacak gibi reyinizi kullandığınız takdirde, suna emin olun ki, tanı mahsulün idrak edildiği aylarda yine kara ekmek, tek tip halinde karşınızda olacaktır. Çünkii, seçim kazanılmış, maksat hasıl ol-
bitirdiğinden, v
man hedefi meydana getirmişlerdik İşte bu şartlar altında Meclislerin ve hükümetlerin rahatça top lanıp, müzakere etmek ve kararlar alına': için ağır zorluklara uğrayacağını kabul etmek lâzımdır.
Harp tehlikesi karşısında bulunan milletler, harp ânî olarak baş-. luyınca fevkalâde tedbirlerin otomatik olarak yürürlüğe girebilmesi için salâhiyet ve mesuliyetleri A-nayasalaıında tesbit etmek mecburiyetindedirler. İste bu sebeplerledir ki Anayasamızın en büyü.; zaafı, memleketin harp zamanınd ) —bugünkü haıp şartlarına göre— ■ muhtaç olacağı fevkalâde tedbirlerin süratle alınrpasına emniyetli bir imkân vermeyişidir.
Seyfi Kl'RTBEK
rtıki harplerde, ana tedbirler üzerinde (liişünır.ek. müzakere- ölmek ve karar vermek için cok zaman bulma'; ümidine kanılmamak lâzım dır. GelocCk harbin başladığını mil lot. hiikûmpl merkezinin, politik v(. ekonomik mühim yerlerinin bir g( -cc içinde kuvvetli surette bombardıman edilmesiyle öğrenecekti. Atom bombasından sarfı nazar, bizim şehirlerimizde büyük çapta âdi bombalar veya füzeler bile esaslı .tahribat yapabilir. Hususiyle Anka rayı imar edenler muhtemel düşmanlarımıza bu hususta bulunmı-yaca’.c bir yardım da yapmışlardır: Yâni hükümet dairelerini ve meclisi daracık bir saha içine sıkıştırmakla dünyada eşine tesadüf edil-miyecek mükemmel bir bombardı-
ulk Pcıtisi Başkanı İsmet İnönü, Polatlıdaki seçim-nutkunda şöyle söylemişti :
I -Bugünkü Anayasamızın büyük kuvveti ınernlc :elin bir harp zuma nıntla muhtaç olacağı fevkalade tedbirleri süratle alabilmesidir.
Anayasamızın değiştirilmesinin lâzım olup olmadığı, hususiyle bugünkü şartlar içinde esaslı bir tadile girişmenin faydadan ziyade bazı çok mühim mahzurları meydana getirip getiremiyeceği üzerinde ciddiyetle durmak lâzımdır.
Fikrimce, Anayasanın değiştirilmesi ancak meşruiyetinde zerre kadar şüphe olmıyan bir çoğunluğun teşekkülü şartiylc doğrudur. Aksi ta ;diıde Anayasa sadece bir zümrenin eseri olur. Ben burada, Anayasanın harp bakımından kısa bir tetkikini yapmakla iktifa edeceğim.
| Harp zamanında fevkalâde tedbîrlere ihtiyaç vardır. Bu tedbirler, modern harpte sahasını o. kadar genişletmiştir ki, sadece askerî seferberliği ve bunun icabı olan ba-, zı vatandaş mükellefiyetlerini alâ- ( |u kadar etmekle kalmayıp politik, ekonomik ve sosyal sahalara da derinliğine nüfuz edici bir karakter almıştır.
Modern bir harbin bütün fevka- | lâde tedbirlerini barış zamanında kestirmek kabil değildir. Bununla , beraber pek mühim bir çok ana tedbirler vardır ki bunların harpten çok evvel iyice takdir edilmesi ve harp zamanında emniyetle alt-nabilmeleri garanti edilmelidir. Bt . tedbirlerin garanti edilmesi, Anaya t sanın, onları alacak otoriterlerin - barış zamanında tesbit ederek ken i dilerine,- otomatik olarak işleyecek j \etki ve vazifeler vermesiyle ka-
. bildir.
I Anayasanın sadece Meclise kolay ( tıkla ve suratla toplanıp karar ver mek imkânı vermesi bu maksadı , temine asla kifayet etmez. En karışık ve ağır işleyen parlâmento-ların bile bu harpte kolaylıkla ve süratle kararlar verdikleri göriil-' mü.ştür. İcra kuvvetleri, halk ve ı parlâmento efkârını daha önce kâ-1 fi derecede hazırlayabildikleri za-| manlar, kararlar çabuk alınabilmiş-
| Mühim olan şudur ki, bir Mec-, lis ne kadar kolay ve çabuk top-
• lanmak ve karar vermek imknları-ııa malik olursa olsun, modern harp
' şartları içinde, fevkalâde tedbirler 1 Yılmak hususunda icra kuvvetim. , salâhiyet ve imkân vermekte zor j luklara uğrayacaktır. Bir harp başladıktan sonra veya ona takaddüm 1, eden sinirlilik, telâş ve gerginlik halinde kime ne gibi salâhiyetler . verileceğini düşünebilmek ve bu
• hususta en salim kararı vermek 1 kolay bir iş değildir. İkinci Dünya
Harbi içinde bir çok devletlerde ol-J duğu gibi bizde de bu yolda hayli
I
1 7 gazete aleyhine açılan dava
Komplo iftirasından sanık Reşat Aydınlının Başbakanla konuşmalarını tesbit ettiği bildirilen plâkın muhteviyatını, iddianame yayın -lanmadan evvel bazı İstanbul gazeteleri yayınladığı için İstanbul savcılığınca takibata başlanmıştır.
17 gazete aleyhine açılan dâva dolayısiyle İstanbul savcılığı plâk muhteviyatını Ankara Birinci asliye ceza mahkemesinden işlemiştir.
Mahkeme ayrı ayrı 17 zabıt ha-zırlıyaıak İstanbul savcılığına göndermiştir.
Frans'z profelör nün kcnteransı
Paris Hukuk Fakültesi Dekanı Profesör Mollandier dün Hukuk Fakültesi konferans salonunda Fransız Medeni Kanunu hakkında bir konferans vermiştir. Konferans
I
|
I Yargıtay üyelerinden bazıları, Fran ' sız Elçiliğinden bazı şahsiyetler ile Fakülte profesör ve öğrencileri tarafından büyük bir alâka ile dinlenmiştir.
I
yarışları
Bir avukat oleyhina cçılan dava
Bundan bir müddet evvel ikinci sulh hukuk mahkemesinde garip bir hâdise olmuş ve bir avukat hakkında, kararın bildirilmesinden son ta asabına hâkim olamıyarak mahkemeye karşı tecavüzkârane lisan , kullanmak suçu ile zabıt tutulmuştu.
İkinci sulh ceza mahkemesi hâkimi de vakayı bir zabıtla savcılığa, savcılık da Adalet Bakanlığına bil direrek avukat hakkında dâva açıl masına müsaade edilmesin' talep et-nrsti.
Bu | Bakanlık,
Bu hafta İzmirde yapılacak- Al zunue ycrıeşeuıımesı için uır teKU" • ,, ,
müle muhtaç olduğunu, bu seyaha- J proeramra. asagt yazr
tinde anladı. Müfrit dostları ile alâ- ; y(‘r,,v kayı keserek, muhafazakâr koalisyon hükümetinin teşkili üzerinde , İsrarla durdu.
— Siyasî ve İktisadî hakikutlar. bütün siyasî ideolojilerden ' ’ çok mühimdir, diye Spaak İsrar etmiştir.
1935 senesinin Martında, o ayan azası olan annesine şöyle telefon etmiştir: .Anne, cğCr telefonun iyi işlemiyorsa kabahati yalnız bana atfedebilirsiniz, zira yeni münakalât bakanı benim.- O sıralarda başbakan olan Van Zeeland ' nakliyatı P. T. T., bahriyesi ve ha- | vacılığı ihtiva eden münakalât kıs- I inim, Spaak’a tevdi etmişti. Bir sene sonra 37 yaşında Spaak dışişleri' bakanı oldu. O zamandanbeai, harp esnasında, yurt dışında ve Belçika- ' nın kurtuluşundan sonra 1949 dahi' ] sen seçimlere kadar, memleketinin , dış siyasetini idare etmiştir. |
Hâriciyede iken Spaak müteaddit defalar marksist zihniyetinin başlıca yanlışlarından birinft foba- ’ rüz ettirmek fırsatını bulmuştur.’j Spaak demiştir ki: «MiUfi. menfaat ler, işçiyi mesleki menfaatlerinden , daha çok alâkadar eder*. Sendika- j ların gürültülü toplantısında Spaak, ' eğer. Birliğin Milli menfaatleri la- 1 yikile müdafaa «dilmezse, sendika- I lamı işçinin mesleki menfaatlerini! 1 koruyarnıyacağmı, bıkmadan tekrar ’ etmiştir. Eski marksistlerin hüep-1 muna uğrayan Spaak, Bclçıtaarnn refahım temin ettikçe hususî te-
fDevamı Sa:------ ‘ ‘ 1
daha
zaman
Birinci koşu: Safkan Arap tayları J000 metre.
1 — V. 1
2 — Karasalkım
İkinci koşu: A. Grupu Jarı 2000 metre.
1 — Tufan
2 — Kovboy
3 — Dabi II
4 — Havari
5 — Pehlivan
Üçüncü koşu: B. Grupu lan 2000 metre.
1 — Maşaallah
2 — Donjuan
3.- Çınar
4 — Akkent
5 — Buket
6 — Barış
7 — Macera
8 — 1 Nisan
.Dördüncü koşu: 4
I kan yaşlı safkan
1 — Roket
2 — Des'dernona
3 — Göznc
4 — Princcsse
5 — Artık
j 6 — Fleşdor
1 Beşinci koşu: 3 yaşlı
I .'1400 metre.
1 — Amber
2 — Duc
* 3 — Altık
I 4 -- Mitoloji
I Çifte bahis 2—3 üncü
i
60 i
60 I
60 i
60 :
60 ı
60
60
54.5 I ve daha yu-1 ingil izler 1600
I
, avukat hakkında iste u | nilen müsaadeyi verdiğinden duruş
I maya dün üçüncü asliye ceza malı . kemesinde başlanmıştır.
Duruşmada sanık avukatı Halıt Sor.gün ve vekili Ali V. sfi Atahan hazır bulunmuşlardır.
İddiaya nazaran hâdise şöyle ( 1-
. muştur:
Bir dâvaya müdahil olarak giren avukat Halit Songün, kararın bildirilmesine geçildiği sırada red talebinde bulunmuştur. Ilâkim’in karar sırasınc mâna ifade
etmiyeceğir vukat redd
Aıkara radyosunda İngilizce dersi
Ankara Radyosunda İngilizce deıslcrine 8 Nisan 1950. Cumartesi gününden itibaren başlanacaktır.
Cunıartesi 19.45, Pakar 9.15, Salı 8.15, Perşembe 19.45.
Her ders izahiyle birlikte 15 da-1 kika sürecek ve müteakip derste teki ar edilecektir. Bazan aynı çev,-rek saat içipde bir dersi iki defa tekrarlama mümkün olacaktır. İri I giliz Kültür Heyetince B. B. C. usu! terine göre hazırlanmış \ .■ . Mi.'.: Eğitim Bakanlığınca tasvip edimi.?
Radyo ile İngilizce, isimli yardımcı kitap da satışa çıkarılmış bulun maktadır. . I
ı
Pievne rr üdafiinin fürbssi aç İdi
İstanbul, 5 (Hususi) — Pievne müdafii Gazi Osman Paşanın, Fa-
tih camii yanındaki türbesi bugün saat 12.15 te törenle halka açılmıştır. Törende, Gazi Osman Paşanın oğlu Hüseyin Pievne, sancaktarı 99 yaşındaki İsmail Hakkı ve kalabalık bir halk kitlesi hazır bulun-
63.2
63
60
52.E
51 uula.O.»a.m vU.1U9. İngilizler devletlerde bu huliı ı lan vardır.
56 I İşte bu bakımdan mütalaa edilir
54.5 se, bizim Anayasamız —kuvvetli
54.5 | olmak şöyle dursun— tehlikeli su-
âl | ıctte zayıf ve kifayetsizdir, koşular yasamıza bu noktada kuvve ----- Orasında, ikili bahis 4 üncü koşu- dilmesi ancak eski harp usu Sü: i) 4e) * iladır. I göre doğru olabilir. Bundan şon-
— 3 —
Beni kucakladı, mes’uttum. |nun kolları arastada olduğum; n*an saadet içinde yüzerdim.
— Marc, Paris'e yakın ufak bir evimiz olmasını ne kadar isterdim.
— Oylo bir evimiz olacak, sevgilim.
— Şimdiden bir şeyler arayabilir miyim? Arkadaşım.' Hölâne’i bilirsin, ya, işte o bizim için bir yer olduğunu söyledi İkimizi bir gün ı yemeğe çağırmak istiyor. Marc:
— Alâ! bir giin. gedibilirz, şekerim, dedi.:
— Gelecek Pazara gidelim, isterin isin?
Bana büktj ve:
— Pazar günü sizinkilerde yeme!; | yemeliyiz. Claudine, daima onları reddeder gibi bir halimiz var. Dün gelecek Pazara yemeğe onlara gideceğimizi söyledim.
ı Hiddetten kıpkırmızı kesildim:
' — Ya! Artık çok oluyorsun Marc!
Benim de fikrimi sorabilirdin.
Sihirli ve sert biı- hareketle, tabağını itti, ayağa kalktı ve:
— Allaha ısmarladık, münakaşa ■etmeğe niyetim yok, dedi.
O gidince öfke içinde telefona sarıldım ve bizim evin numarasını çevirdim. Büyük annem vecap verdi.
— Büyük anne, dedim gelecek Pazar yemeğe gelemiyeceğiınizi bildirmek için telefon ediyorum.
bocalamalar olmuştur. Harbe giren ılcvlcdurûv bu îıulin büyük mahzur
onun onıın-
r s
Trenden düşmüş
ıh saat 6.40 da Sincan-eket eden banliyö trende bulunan Hüseyin Arı] indeki biri muvazenesiı k trenden düşr laı- alan Hüseyin .-ve kaldırılmıştı
Ü Z t M L U I E L K E O N f A M
Belediye Başkanı Fahret-Gökay, türbenin halka münasebetiyle bir hitabede bulunmuş, bundan sonra t bulunanlar tarafından
İzmir çimento fabrikası 1951 faaliyete geçecek
Haber aldığımıza ton istihsal kapasite: İzmir Çimento fabri! dört buçuk milyon liralık hisse s netleri tamamen satılmıştır. Baş ca hisse sahipleri Ali bayrak ve arkadaşları yon 350 bin liralık hiss ıKışlai'dır.
Çimento fabrikası 1951 yılında fa aliyete geçecektir.
Resim sergisi
Kıymetli ressamlarımızdan Esi Subaşının gayretiyle klâsik
Kuran Şirine ile
Yüksek Mimar
Abdi Bilgen
Nikahlandılar
f w UZUN HİKÂYE -MJ
"SAADET ALLAH VERG'Si DEĞılDiR, ELDE EDıLR.
'17
I
çektiklerini beyaz ekmek yüzünden lacaklaruıa inanıyorsa, çekil-i zamanı esasen ’ gelmiş demektir. I-’azla söze ne lıacot!..,
Hikmet YAZICIOÖL'J
NOT.
Dünkü yazımızda bahis mevzuu zatın eski Sofya Sefiri olma-öğrenmiş bulunuyoruz,
—- Uzun bir sessizlikten sonra büyük anne:
— Bu kararı kim verdi, sen mi yoksa Marc mı? dedi.
Yalan söyliyemiyecek kadar samimi idim.
— Ben, dedim.
— Haklı olduğunu, sanmıyorum,
— Ama, artık büyük anne, diye bağırdım, evi neres’i, burası mı,
— Onu evine bağlıyacak şekilde hareket ettiğini sanmıyorum, Claudine. Şunu unutana ki sen de evinde değilsin.
Telefonu kapayınca yaptığım hareketin çilkjnliği bütün çıplaklığı ile anladım. Geceden ve Marc’ın dönüşünden ürkmeğe başladım. Ona cevap verecektim?
ı ■! ■ (.'eviren: » ■■■■
I Gülseren Gönenç |
Bir koltuğa oturdum, başımı ellerimin arasına alıp bir hareket tarzı düşünmeğe başladım. En iyisi ona itiraf etmek ve bilhassa dediğimden dönmemekti.
Marc akşam gelince, hemen beni kollarının arasına, aldı.
— Sevgilim, bütün gün busenden mahrum kaldım. Kavga etmemeliyiz, değil mi? dedi.
Gözlerimi kapadım, damdan düşer gibi:
— Marc, bu sabah büyük anneme telefon ettim ve Pazara gelemi.ve-ceğimjzi söyledim, dedim.
— Bunu yaptın demek Claudine?
laıak kardeşimi
rie anıyordum.
. Sarardı ve üzerime yürüdü:
— Çok nahif ve hasta idi, Öyle munisti ki, dedi.
Dudaklarım titriyerek ilâve et-
— Ve sen, sen de, Betty’i sevdiğin gibi beni sevmiyorsun.
Sesinin tonunu yükselterek:
— Sus, bu şekilde konuşmaya , hakkın yok, dedi.
— Her şeye rağmen diğru bu, doğru diye gözlerim dolu dolu haykırdım.
— Demek böyle,, kardeşini kıskanıyorsun, kardeşinin hatırasını! Bu çok ayıp.
— Hayır Marc, kıskanmıyorum. Bana isan. Fakat seni seviyorum. Kendime ait olmahı isterdim. Şen | ise daima benden uzaklaşıyorsun. I Hiçbir zaman yalnız değiliz. Bunu
Marc omuzlarını silkerek:
— Hayal, dedi, Kıskançsın, hiçbir şeyi paylaşmak istemiyorsun, her-şeyin kendi keyfine göre olmasını istiyorsun. Ben ise seni iyi, doğru ve anlayışlı zannederdim.
—•’ Eğer bu kadar fena isem niye benimle evlendin? Ayrılmamızdan başka çıkar yol yok, bırak, tcr!;et
Bâna bile sormadan.
— Marc, anla beni, hayatımızın düzgün olmasını ne isterdim!
— Ne demek istiyorsun? Normal yaşayamıyor muyuz? Hareketlerini, akıl almayan sensin.
— Ailemin yanına bu kadar sik.
gitmek istemiyorum.
— Neden?. Onlara güceneceğin birşey mi oldu? Bize karşı fevka-lâde iyi değiller mi?
— Ben,... ben onların yanında hiçbir zaman bahtiyar olmadım,
— Kabahat senin! Saadetini tak-
dir etmeği bilememişsin. Gayet mu-
niş ve şefkatli insanlar.
İçim karıştı, kalbim çarparak:
—Daima Betty’i tercih ederler- Ağır ağır.
di, dedim. P»:r gün .gelecek bu da olacak
Evlendiğimizden beri ilk defa o- dedi. (f»*v»m) vnrı
Yangın ...................
Sıhhi İmdat.........
Trenler ................... Hav* Yolları ........
Yataklı vagonlar Su irııa .................
rektrtk ..................
Havagaaı .............
’aluri ...
B İ N f « A L A K
EÖLENCK YEKLERİ (15031) : Kaliforniya Fatihi (23432) : Er Meydanı (22294) : Haklbelcr (14040) : Vatan Kahramanı (11131) Gönülden yarakla (11072) : Büyük macera. lıİr dolıgot kinde (14071) : Yelim, nln nylu (18840) : Gönülden yaralılar
Büyük Ankara Ulus Yeni Park Sürner
Sus CelH-ı
ECZAHANELER
AnKaıa, oayer, ııayaı
_J~TAKVİnT|
Perşembe. 6 Nisan 1950
Rumi: 366 — Malt 24
Hicri 1369 — Cemaziyel’âhır 18
VanlI
Eıu
hastı
I
I
0-4 1950
ZAFER
Sayfa : 3
Talihsiz
Endonezya...
fcinci cihan harbi bitip Japon heyulâsı Asya üzerinden çekilince, ilk ilânı istiklâl eden devletlerden biri Endonezya olmuştu. Sayısız adalara taksim olmuş 70 milyon kişi -ki çoğu Müslümandır- hür nefes almanın sevinciyle teşkilâtlarını tamamladılar; eldeki vasıtalarla bir devlet kadrosu kurmağa çalıştılar. Bu bittabi, boyuna bosuna bakmadan sömürgecilik dâvası güden bir hükümetin hoşuna gidemezdi.
Ondan sonraki hâdiseler malûmdur. Dört yıl süren bir tavassut devresi geçti. Bu arada Hollanda, Almanlara tek bir kurşun bile a-tamamış olan »kahraman» askerlerini müteaddit defalar Endonezya-—^Iılar üzerine saldırttı. Bunun adı •polis harekâtı» idi.
İşbu polis harekâtı vaziyeti ıslah edecek yerde büsbütün çapraşık bir hale koydu. Çünkü, kan döküldükçe, adalılar kana kanıksıyorlardı. Aslında âlicenap bir tabiatın bağrında yetişen ve hayatlarının başlıca motifini san’attan alan EndonezyalIlar, kan görünce, «demek adam öldürülebilirmiş...» gibi bir fikre saplandılar ve ondan sonra, hudutsuz, ölçüsüz bir tethiş hareketi başladı. Bunun üzerine, bilindiği gibi, Uzakdoğunun elebaşısı İngiltere tavassutta bulundu. Sonradan işe Birleşmiş MiHetler düdaha-le ederek, Hollandanın iki defa silâhlı müdahalesini durdurdu.
Nihayet, partinin kaybedilmiş olduğunu idrak eden Hollanda hükümeti, 949 Ağustos - Kasım aylarında bir yuvarlak masa konferansına rıza gösterdi.
Endonezya, kan ve ıstırabın istiklâlini kazanıyordu. Nitekim kazandı da... 24 Aralık 1949 da Hollanda Kraliçesi Juliana, Endonezyahm hükümranlığını ilân eden kanun metnini imzaladı.
Lâkin sömürgeciliğin asırlık ve muannit derdi bu noktada kalmadı. Adalar istiklâllerini ilân ettikten bir kaç ay sonra AVesterling namındaki haydut ile karşılaştılar. Bu a-dam Türk ve Müslüman olduğunu iddia ediyor ve Endonezyada, dinî esaslara müstenit bir devlet kurmak iddiasını güdüyordu.
VVesterling’in -ki zaten eski bir Hollanda subayıdır- bir Hollanda ajanı olduğundan asla şüphe edile-miyeceğini biz bu sütunlarda müteaddit defalar ifade etmeğe çalışmıştık. Cavanın güneyinde mühim bir merkezi, Bandong’u basarak bir hayli kan dökülmesine sebep olan ve isminin başına bir «Türk, ün-vanı yapıştırarak fiyaka satan bu aşağılık maceraperest, nihayet, son kurşununu da attıktan sonra kaçtı. İngilizlere sığındı. Singapurda, yüzbaşı VVesterling memlekete izinsiz girmekten ötürü bir ay hapis cezası giydi. ' Endonezyamn iade talebi nazarı itibare alınmadı.
Halbuki VVesterling, üzerinde vebali bulunan suçlan hükümran ve müstakil bir devlet topraklarında işlemişti. Gerekirdi ki suçluyu, suçun islenmiş olduğu topraklardaki adalet cihazı cezalandırsın. İngiltere, buna aldırış etmedi. VVester-ling’i eğer isterlerse, Hollanda makamlarına teslim edeceğini bildir-
Çünkü tVesterling casustu. Nitekim bugün, Endonezya hükümeti dahilinde de bir takım, kirli işlerin meydana çıktığı anlaşılıyor. Sultan Hamit namında bir Bakan, HollandalI yüzbaşıya yardım etmiş olmak töhmetiyle tevkif edilmiştir.
Bu, memlekete hizmet etmek isti yen bir vatanseverin akıbeti midir? Yoksa, HollandalIların, giderken, arkalarına serptikleri bir u-ğursuz mudıır? Şimdilik bilinemez. Bilinen bir şey varsa, o da şudur: Küçük Hollanda, büyük dâvalar peşindedir. Hal böyle iken, ve bu maskaralığa göz yumulurken, bir de kalkıp geri kalmış bölgelere yardım vesaire fasıllariyle, Asyayı ve adalarını komünizmden kurtarmağa teşebbüs olunuyor. Hangi Asya, hangi yardım, hangi komünizm?
Asya, henüz komünist olmamış kısımları varsa, bu kısımlar, Batıya kanlı bıçaklı düşmandır. Bu düşmnalık muhakkak ki komünizmden daha korkunç, daha amansız bir hava yaratmaktadır.
Komünist veya milliyetçi, hangisi olursa olsun, Asya elden çıkmıştır- Nasıl çıkmasın ki, bir asırdan-beri sömürgeciler elinde inleyen Asya, artık bugün tercih hakkına malik değildir. Kendisine istiklâl veren veya en azdan verir gibi gözüken her rejime canügönülden sarılacaktır. Nitekim hâdiseler böyle cereyan etmektedir. Bugün, Asya-üstün bir Sovyet nüfuzu hâkim ouluııduğuna göre, millî emeller bu mecraya dökülmekte geeihmiye-cektir.
Bize öyle geliyor ki, bir yıla kalmaz, Asya baştan başa kızıl ola-
maz, Asya
MOcahif /OPAEAK
Amerikanın Asya siyaseti
Uzakdoğu için yeni birplân
Acheson, Jessup ve Butterıvorth gizli celsede beyanatta bulundular New-York, 5 a-a. (Afp) — New- I
York Times gazetesinin Washington daki diplomatik muhabirine göre, bir Hazirandan itibaren Macaristan . ve Romanya’da bulunan Amerika diplomatik heyetleri mevcudu yarıya indirilecektir.
Prag ve Varşovadaki büyük elçilerden de personellerini asgarî had de indirmeleri rica edilmiştir.
Vaşington, 5 a.a. (United Press)
— Dışişleri Bakanı Dean Acheson ve Uzak - Doğu işleri mütehassısları dün kongrede komünizmin Çin den diğer Uzak - Doğru memleketlerine yayılmasına mani olmak için, Birleşik Amerikanın gayret sarfet-miye devamı gerektiğini bildirmişlerdir.
Fevkalâde Müyükelçisi Philip Jes
sup ve r‘ .
Walton Butterworth, temsilciler Meclisi Dışişleri Bakanlığı komisyonu ile yaptıkları gizli bir toplantı esnasında uzak - doğudaki duru- | mu müzakere edeceklerdir.
Bu toplantıdan sonra yayınlanan ' ,
bir beyannamede Dışişleri Bakanlı- [ ve bunun için kongre komisyonun ğı szcüsü, iki devlet adamının U-( üyeleri ile müzakerelerde bulun-zak Doğudaki durumun ciddiyetini maktadır.
ve bilhassa komünizmin Güney - | Doğu Asya memleketlerine sızmasının doğurduğu gizli tehlikeyi belirt tiklerini bildirmektedir.
Beyannamede, bu bölge halkının millî bağımsızlık arzusunu tahakkuk ettirmek için Birleşik Amerika tarafından destleklenmesi ve yardım görmesi hususunda müsbet bir programın devam ve gelişmesi istenilmektedir.
Beyanname Amerikan yardımının Kore, Japonya, Filipinler ve Endonezya gibi memleketlerde kaydedilen ilerleme üzerindeki tesirini zikretmektedir.
Bu toplantı, Jessup ve Butter-worth'un geçenlerde Bangok’da yapılıp her ikisinin iştirak ettiği U-
Dua bereketi !
İstanbulda bir kilisede C.
H. P. için dualar edilmiş; ve papaslar, cemaate dönüp, Halk Partisine rey vermelerini tavsiye etmişler!
Evet, hiç olmazsa Ortodoks-lar, Ruhül-Kudüs, oğul ve baba hakkı için Halk Partisine rey vermelidirler. Hiç olmazsa baba, oğul, Halk Partisine, Ruhül-Kudüs de millete kalsın! Böylece de «tesis» tamamlansın!..
Neyse, kilise işi halloldu; bir de ayazmaya müm dikitse!... Ondan sonra sıra, elbette Havraya gelir! — A. F.
Afom enerjisinin kontrolü meselesi
Lake Success, 5 a.a. Bu akşam iyi haber alan çevrelerden verilen haberlere göre, Rusların geçen Ocak ayının 19 unda atom enerjisi komisyonundan ayrılmaları ile kesilmiş olan atom enerjisinin kontrolü üzerindeki konuşmalara Rusların toplantıda bulunmalarını iste-
I medikleri milliyetçi Çinlilerin işti-I râki olmaksızın buna mukabil Rus-
ıaae ıvıuyuıceıçısı rıımp ues ......» ....-
Dışişleri Bakan yardımcısı zak Doğudaki büyük elçiler toplan-____________m tısı hakkmdaki ranorlarını Dışişleri komisyonum için yapılmıştı.
| Zannedildiğine göre, Dışişleri Ba kanlığı- Uzak - Doğu için yeni bir ' yardım programı hazırlamaktadır
tısı hakkmdaki raporlarını Dışişleri komisyonuna vermelerini temin
ların iştiraki ile tekrar başlanacak tır. Bu münasebetle Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine 15 Martta gönderilen mektupta milliyetçiç Çin’in Birleşmiş Milletler nezdinde-ki temsilcisi doktor Çoang'ın atom enerjisini kontrol meselesinin halline mani teşkil ettiği yazılmaktadır.
HER GÜN BİR HÂDİSE
Bir şehri birbirine katan ayı yavrusu
Geceleri camlardan bakan güler yüzlü hayvan yenir mi yenmez mi?
Endonezyada isyan hareketi
Dördüncü madde kabul edildi
Bir Bakan daha tevk f e d İdi
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Endonezya’da Bakanlardan biri bu sabahın erken saatlerinde tevkif edilmiştir. Sultan Hamit a-dındaki bu bakanın Bandung civarındaki son isyan hareketiyle alâkadar olduğu zannedilmektedir. Hü kûmet tarafından yayınlanan bir tebliğde iki ay evvel Wasterling a-dındaki Hollanda Yüzbaşısının çıkardığı isyanın Sultan Hamid tarafından bilindiği, hattâ plânlandığı bildirilmektedir. Tebliğde, şüphe ü-zerine yapılan araştırmalardan Endonezya kabinesinde Bakan olan Sultan Hamidin bu ihtilâlin liderliğini yapmakta olduğunun anlaşıldığı açıklanmaktadır.
Komünist Çinliler havadan hücuma geçiyorlar
Taipeh, 5 a.a. — Milliyetçi Çin Haber Kaynaklarından bildirildiğine göre, Urss remzi ile Çin komünistlerinin Kızıl Yıldız işaretini taşıyan 20-30 kadar son model Sov yet uçağı Hsu Tcheou, Hang Tcheou ve Şangay’da görülmüştür.
Milliyetçi kaynaklara göre, bunlar şimdi kurulmakta olan komünist hava kuvvetleri filolarına mensup uçaklardır.
Hindisfando kolera salgını
Kalküta, 5 a.a. — Resmî raporlara göre, Kalküta’da ciddî kolera ve çiçek salgınlan hüküm sürmektedir. Son üç ay zarfında ölü sayısı 2385 e baliğ olmuştur.
Serbest Fıkra
Ya-
İndirme teklifi reddedildi
Londra Radyosu, 5 (Basın -
yın) — Senato’ Dış Münasebetler Komitesi, dün dünyanın geri kalmış bölgelerine 45 milyon dolar yar dım yapılması hakkında Başkan Trumanın teklifini tasvip etmiştir. Bundan önce Temsilciler Meclisi bu tahsisatı 25 milyon dolara indirmişti. Bu programın kanunlaşması için şimdi her iki meclisin tasvip etmesi icabetmektedir.
Berlin hadiseleri tedbiri gerektiriyor
Berlin, 5 a.a. — General Max-well Taylor’un dün bildirdiğine göre, Batılı kuvvetler, Mayıs ayında Beirlinde t.oplanaoak komünist gençliğinin meydana getireceği tehdide karşı koymak üzere bir hareket komitesi teşkil etmişlerdir.
Taylor, Fransız, Amerikan ve İngiliz generalleri ile başlıca müşavirlerinin, 27 ilâ 30 Mayıs arasında Batı Berlin’de iktidarı ele almak üzere yapılacak komünist teşebbüslerine mani olacak çareleri tesbit etmek üzere toplandıklarını bildirmiştir.
Bildirildiğine göre, bu komite Batılı komutanlar, emniyet şefleri, siyasî müşavirler ve askerî şeflerden müteşekkildir.
Casusluk itfihamı
Vaşington, 5 a.a. — Ayan Meclisi Dışişleri Talî Komisyonu Başkanı Tydings’in isteği üzerine Mac Carthy elinde bulunan vesikaların büyük bir kısmını talî komisyona vermeği kararlaştırmıştır.
Uçnndoireler hokkında yeni malûmat
Paris Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Bir Amerikan dergisi uçan daireler hakkında bir makale yayınlamıştır. Bu dergiye göre, bu yeni uçak, üst üste yerleştirilmiş olan üç madeni daireden müteşekkildir. Bu daireler tahminen 30 metre kutrunda ve üç metre kalınlıktadır. Dergiye göre, şimdiye kadar görülmüş olan uçan daireler Birleşik Amerika bahriyesi atölyelerinde imal edilmiş olan ilk tipleri teşkil etmektedir. Fakat Amerikan askerî makamları, bu müşahedeleri kesin olarak yalanlamışlardır. Bu a-rada Beyaz Saray sözcüsü, Başkan Truman’ın, Birleşik Amerika’ya veya diğer herhangi bir memlekete ait uçan dairelerin mevcudiyetinden haberdar olmadığım bildirmiştir.
Sovyetlersn cn beş bin uçağı var*
Paris Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Dün Lordlar Kamarasında millî savunma meselesi üzerinde cereyan eden tartışmalardan sonra, eski Hava Bakanı Lord Winson, Sovyetler Birliğinin birinci sınıf hava kuvvetlerinin, av uçakları, ağır ve orta tepkili bombardıman uçakları dahil olduğu halde 15 bin uçağa baliğ olduğunu beyan etmiştir. Lord Winson, Hükümet izahatta bulunmağı reddettiğine göre tartışmalara gizli olarak devam edilmesini istemiştir.
Hrarimon memnun
Londra 5 a.a. — New-York’a gitmek üzere uçağa bindiği sırada Ave reli Harriman, Birleşik Amerikanın, İktisadî yardım programı sona erdikten sonra da Avrupaya yardım etmesinin tabiî olduğunu söylemiş ve demiştir kî :
— Amerikan Milleti, son iki sene zarfında Marshall Yardımının iyi gayelere sarfedilmesinden dolayı Avrupa halkına müteşekkirdir. İktisadî işbirliği teşkilâtının prensibi millî gayret ve karşılıklı işbirliğine dayanmaktadır.
Aynı dalgadan isteriz!
Zaza geceleri mahalle mahalle gezmeyi adet edinmişti. Efendisi uyuduktan sonra uzun bir serenad... Komşu kılzarı ve polis...
Bundan üç ay evvel, Paris’in kendi halinde mahallerinden birinde, kendi halinde bir evde, ana, baba ve çocuk yemekten sonra, tatlı tatlı konuşuyorlardı. Baba: «sana gelirken ne getireyim Jean?» diye soruyordu Jean müşkülpesentti. Ufak hediyeler kabul etmiyor, Cezayir dolaylarında bir tetkik gezisi yapacak olan babasının, kendisine muhakkak olağan üstü bir hediye getirmesini istiyordu. Madam Fernand siparişlerini vermişti: Dantel, küçük işlemeler, hasır sepetler vesaire... Bütün mesele Jean’ın gönlünü almakta kalıyordu. Nihayet, anne ve babasının müte-bessim tazyikleri karşısında on yaşındaki çocuk teslim oldu ve:
— Bana bir ayı getir baba, dedi.
— Aman oğlum, ayıyı ne yapacaksın... O tehlikeli bir hayvandır....
— Büyüğünü getirme baba, küçüğünü getir. Ben sirkte gördüm. Ayıları çok evdim. Hâlâ gözümün önünden gitmiyor. Ben ayı isterim babacığım.....
Mösyö Farnand piposunu bir kaç kere çektikden sonra
— Pek alâ, bir çaresine bakarız dedi.
Bu müphem vbit dahi Jean için en kuvvetli bir senetti. Çünki o, babasının söylediği şeyi mutlaka yaptığına inanmış mes’ut çacuklar-dandı. Nitekim, iki ay sonra, anne ve oğul, Mösyö Frnand’ı Lyon garında karşılarlarken, kompartımanda ikinci bir yolcu buldular: Bu, gözleri kara üzüm gibi siyah ve ufak, tüyleri gri ile kahve rengi arası, minicik bir ayı yavrusu idi. Adı da Zaza.
Zaza Paris’te
Jean, Zaza’yı görünce deli divane oldu. Fakat, Zaza’nın cüssesine rağmen o kadar sert bir tabiatı vardı kı, kimseyi yanma sokmuyor, tırnak, diş, Allah ne verdiyse, kendisini müdafaaya çalışıyordu.
Güç belâ eve kadar gidebildi. Zaza eve girer girmez, bazan dört ayağının, bazan sadece iki ayağının yar-dımile tavan arasına kaçtı. Yemek yemedi, su içmedi. Günlerce orada, bir keşiş gibi oturdu.
Nihayet Jean, bir gün tahammül edemiyerek tavan arasına çıktı. Zaza ile anlaştı. Ailenin hayretli bakışları altında el ele salona indiler, Zaza ilk defa Jean’ın elinden" yiyeceü kabul etti. Ondan sonra yine tavan arasına kaçtı.
Zaza centilmenmiş....
Zaza, sonradan hiç de öyle göründüğü gibi bir «Hayvan» olmadığım isbat etti. Zamanla aileye alışarak, cemiyet hayatına katıldı, Hattâ Madam Feınand’a ufak tefek hizmetleri bile dokunuyordu. Meselâ, bahçede ipten düşen bir çamaşırı alıp getiriyor, düdüklü tenefere ötüp te Bayan duymazsa, ikaz edi-yirdu. Jean, Zaza’nın aşıkı idi. Mektepten gelince hemen Zazayı arı-
Zaza, haylazlık gecelerinden birinde, kuş dostlarıyle beraber.
yor, onu görmezse rahat edemiyordu. Bununla beraber, bir gün, Zaza’-nın bir münasebetsizlik edeceğinden emin bulunan Mösyö Fernand tetikte idi. Çünkü, ayıların, çok genç yaşda bile olsa çiftleşme devirleri gayet tehlikeli devirlerdir. Filhakika Zaza henüz o çaçğa gelmemişti. Bununla beraber, bütün hayvan ve insanlarda olduğu gibi, ihtiyat, en hayırlı bir şeydir. Nitekim, kısa bir zaman içinde Zaza, eve sığmamaya başladı. Kapı pençere açılmasını beklemeden, bildiği gibi, bildiği yerden çıkıp gidiyor, geceli gündüzlü bütün mahalleyi kolaçan ediyordu. Zaza’yı tanıyanlar bu halden ürkmüyorlardı. Fakat, bazı sinirli kimseler, geceleri pençere* den bakan, gündüzleri bahçe du varından hopp-adak çocuklar arasına atlayan bu münasebetsiz misafirin ayağını kesmek için teşebbüste bulundular. Bunun üzerine Mösyö Fernand, oğlunun göz yaşlarına rağmen Zaza’yı Hayvanat bahçesine leyli meccani olarak kaydettirmekten başka bir çare bulamadı.
İlk hasret ve ilk skandal...
Zaza bir kaç gün, Hayvanat bahçesinde, başına gelenleri pek iyi idrak edemeden alık alık dolaşıp durdu. Arkadaşı Jean’ı arar gibi bir hali vardı. Jean, bahçeye, sırf Za-zayı görmemek için gelmiyordu. Çünkü, iki küçük mahlûk o kadar iyi anlaşmışlardı ki, Zaza diyince Jean ağlamaya başlıyordu, da küçük efendisine delice
Sabahlan onun çoraplarını getirir, elbiselerini taşır ve mektebe gidinceye kadar, hiç bir yardımı esirgemezdi.
Zaza, Hayvanat bahçesinde düşüne taşına durumun hal çaresini buldu. Akşam üstü hayvanlara yiyecek verilirken, küçük cüssesile gardiyanı omuzladı ve ziyaretçilerin girdiği kapıdan, bu sefer dört ayağı ile sırra kadem bastı.
İmdat işaretleri...
Hayvanat bahçesi bir ayının kaçmış olduğunu bütün şehre haber verince, bunun nasıl bir ayı olduğunu bilmeyen halk telâşa kapıldı. Halbuki o sırada Zaza, kendi mahallesinde, çok sevdiği yeni evli bir çiftin aşkını pençere kenarında seyretmekteydi. Eve dönmeden evvel bu eğlenceyi haketmiş olduğu ka-naatindeydi. Nihayet polis düdükleri öttü ve bittabi Zaza'da da şafak attı. Doğru efendisinin odasına (baca tarıkile) kapağı attı. Jean ile Zaza arasında bir sarmaş dolaş bir ağlama shnesi oldu ki, sonradan yetişen polislere, Mösyö Fernand: • Bütün mes’uliyet bana aittir. Hayvan benim. Veremem artık», dedi. Bunun üzerine Jean ile Zaza, iki ayaklarının üzerinde manası ancak kendilerince malûm bir nevi dans yaptılar.
Zaza şimdi mahallenin sevgilisidir. Yanlız yemiş kabul eder. Yabancı elinden başka bir şey almaz, mektep
Zaza Akşamları da efendisini aşıktı.' kapısında karşılar.
••
D asın - Yayın ümum Müdür lüğüne, Radyo yayınlarında Seçim Kanununa aykırı gidiyorsunuz, dedik. Madde gösterdik.. Fakat o bildiğinden, okuduğundan şaşmadı. İşine geldiği gibi yayınlarına devam ediyor: Radyo Gazetesi deyip veriyor! Haber deyip, veriyor! Şiddet deyip veriyor! Hülâsa verip veriştiriyor!..
İşin güzel tarafı da, haklı ten kidlere :
— Ben radyoda gazetecilik yapıyorum! diye cevap veriyor!..
Ne dersiniz, hadi, isterseniz, gazetecilik yaptığına da inana-
Devlet Babayı gazeteei diye kabul edelim. Bir san kart temin edelim. Ne olur ne olmaz! Vakıa hususî trenlerde refaket vazifesini gördükleri zaman parasız gider gelirler ama, belki bizim gibi sizin gibi âdi trene de
■n Yazan: r ı
I Sarıçizmeli
rastlarlar. Onun için sarı kartları nı bu müessesenin kapılarına a-salım, tenzilâttan istifade etsinler!...
Yalnız bir mesele var :
Malum ya.. Gazeteciler ve gazeteler Basın Kanununa tâbidir ler! Bu devlet müessesesi, seçim kanununun hudutlarına girmiyorlarsa, istedikleri zaman deve, istedikleri zaman kuş olup elimizden uçmasınlar!.. Hiç olmazsa Basın Kanununun icaplarına uysunlar!..
Şimdi siz :
— Basın kanununa uyacaklar da ne yapacaklar? diyecek-
Müsaadenizle söyliyeyim; gazetelerde çıkan bor havadisin, doğru olsun, olmasın, alâkalıla-
ra tanıdığı bir tekzip hakkı var dır. Hani şu meşhur Basın Kanununun 48 inci maddesi! Ayni sütunda, aynı punto ile tekzip istemek hakkı!
Şimdi aziz kariler! İşte ben bu Radjo Gazetesinde asılsız bir şekilde ortaya atılan Şid det» haberlerinin, şidlıletle tekzibini istiyorum! Ne dersiniz? Yalnız teknik ufak bir müş kül var ; Radyo Gazetesinde, punto ve sütun diye bir şey yoktur. Onu ne yapacağız! Durun, onu da buldum :
Radyoda punto ve sütun yoktur ama, dalga vardır ya! Hem uzun, hem orta, hem de kısa dal ga! O halde, işimiz tamam!... Şimdi Radyo: Basın Kanununun 48 inci maddesine uyarak ayni dalgadan, ayni günde şiddet ha herlerinin asıl ve esası olmadığını ilân etsin! Bu suretle hiç değilse Basın Kanununa uysun!
Fakat zaten sözlerimiz lıava dan dalgaya gitmiyor mu?
Avrupa konseyinde
Paris Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Avrupa Konseyi İstişare Meclisi Sosyal İşler Komisyonu Starzburg’da çalışmalarını bitirmiştir. Komisyon, mesken meselesi ile ilgili olarak üye memleketlerden bazıları tarafından sunulmuş olan raporlara istinaden bir metin vücu-de getirmiştir. Bu arada sosyal güvenlik, muhaceret, el emeği meseleleri de incelenmiştir.
Poncet bi -nutuk verdi
Paris Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Dün ellinci yıldönümü kutlanan İçtimai ilimler Kolejinde söz alan Almanya'daki Fransız Yüksek Komiseri François Andre Poncet şu demeçte bulunmuştur :
«Fransız - Alman anlaşması olmadan Avrupa’da birlik kurulamaz. Alman gençliğinin inkâr edilmez
dinamizmi, bizim lehimize
olarak
kullanılmalıdır. Fransız gençliği ile
birlikte bu esere çalışmağa hazır o-
lan bu Alman gençliğini harekete geçirecek olan hakiki kuvvet Avrupa Birliğinin kurulmasıdır.
Trabzon Valisinin
seçim propagandası
Akçaabat, (Hususî) — Valimiz Necmettin Ergin, Demokrat Partinin teşkilâtını zayıflatmak ve kurulacak teşkilâtı başkı ile yerinde boğmak maksadiyle elden gelen gay reti esirgememektedirler. Bir çok Akçaabat köylerinin Demokrat Par tili ileri gelenlerini hususi surette makamına çağırarak H. Partisi namına propaganda yapmakta, ya tehdit veya rica ile Demokrat Partiden uzaklaştırmağa fiilen çalıştığı görülmektedir.
Valinin her hafta halkın dileklerini dinlemek maksadiyle Tekele gelip, evvelce Akçaabatta yapılan mitingte Refik Koraltan tarafından söylenen tütün mübayaası hakkın-daki sözlerini bahane ederek iktidarın sözcülüğünü yaptığı görülmektedir. Bu meyarida bağrı yanık bir tütüncünün mübayaada az fiyat ve-
rilmesinden şikşyeti üzerine kızarak «Sen, propaganda mı yapıyorsun?» diye adamı susturmuştur. tzmirde D. P. adayı bir köylü
Göçbeyli, (Hususî) — Demokrat Partinin Kınık ilçesinin Göçbeyli köyünden Hüseyin Acar isminde bir köylü vatandaşı İzmirden aday göstermeğe karar vermesi köyümüzde büyük bir alâka ve sevinç uyandırmıştır.
Hüseyin 4327 li ve Göçbeyli doğumludur. Askerliğini İstanbul ve Ankarada Muhabere Kıtalarında yapmıştır. Köyünde çiftçilik ve az miktarda hayvan yetiştiriciliği ile meşguldür. Yalnız köyünde değil, civarda da dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile tanınmış ve sevilmiştir.
Sayfa:4
Z AFE
Haşan biraz düşündü, sonra göğsünü kabartarak:
— Eğer bu dediğin doğru ise, onu, bütün Bozansa karşı değil, bütün dünyaya karşı tek başıma müha-faza ederim.
_ 134 _
Açılan kapıdan içeri girdiler.
Ev zaten küçüktü. İlk girdikleri oda zayıf bir kandille aydınlatılmıştı. Evvelâ Hasan’ın gözleri karanlıkta bir şey göremedi. Sonra yavaş yavaş bir şeyler farket-meğe başladı.
Köşede bir kız, zayıf, renksiz bir kız oturuyordu Falcı Marguerit doğru bu kıza yürüdü, ve büyük bir şefkatle sordu :
— Nasılsın güzelim?
Kız tatlı bir sesle cevap verdi :
— Artık iyiyim.
— Korkmıyorsun artık değil
— Zaten başlangıçta da kork -mamıştım.
— Sen hakikaten cesur bir kızsın..
1-Iasan bu sözleri dinlerken, köşede oturan kıza daha dikkatle bakmağa başladı. Bu kız daha çok gençti. Yüzünde insanı hayrette bırakacak kadar saf, temiz bir ifade vardı. Buna, bir nur denebilirdi.
Haşan gayri ihtiyarî bu güzel kızın karşısında hürmetle bekledi.
Falcı kızı Haşana döndü :
— Bu kızı tanımak ister misiniz?
— Siz nasıl isterseniz..
— Bu, sîzdendir..
— Haşan hayretle Falcının yüzüne baktı •
— Ne demek istiyorsunuz?
— Bu kızın sizden olduğunu söylüyorum.
— Yâni..
— Bu da bir müslümandır!.
Haşan şiddetli bir heyecana kapıldı.
— Mümkün değil.. Nasıl.. Nasıl olur bu?
— Neden mümkün olmasın.. Dün bir hıristiyan rahibesi idi. Fakat bugün bir müslümandır.
— Fakat..
— Bana inanınız.. Dininizin doğruluğuna inanarak, bütün BizanslIların gözü önünde müslü-man oldu.
Haşan şaşırmıştı. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu.
— İşte sizi bunun için çağırdım.
— Ben ne yapacağım?
— Bu kızı alıp götüreceksin.
— Nereye?
— Nereye istersen.. Bu senin bileceğin bir şey.. Çünkü burada kaldıkça hayatı tehlikededir. Bütün Bizans, bütün kudurmuş pa-pas takımı, bütün saray erkânı bu yeni ve samimî müslümanı arıyor. Eğer bulurlarsa param parça edecekler. Onu bugüne kadar ben saklayabildim. Fakat artık saklayamıyacağım. Onu size, din arkadaşlarına teslim etmekten başka çarem yok..
Haşan biraz düşündü, sonra göğsünü kabartarak :
— Eğer bu dediğin doğru ise, onu, bütüı^ Bizansa karşı değil, bütün dünyaya karşı tek başıma muhafaza ederim.
— Esasen böyle olacağını bildiğim için seni çağırmıştım.
— Şimdi ne yapacağız?
— Nasıl girdiniz ise, ikinizi öylece çıkaracağım. Ondan ötesi size ait..
— Kabul..
Ve Ulubatlı Haşan, hiç tanımadığı bu fevkalâde güzel kızı yanına aldı. Yine falcı kızı ile beraber sûrlara geldiler. Sûrlara yaklaştıkları vakit Falcı Margarit Ulu-batlı Haşana yaklaştı:
— Asilzadem, dedi.
Haşan, Margaritin zekâ fışkıran gözlerine hayranlıkla baktı :
— Ne söylemek istersin?
— Sûrları gezmiştik.
— Ne çıkar bundan?
— Hâfızanız kuvvetli midir?
— Annemin beşiğini salladığımı hatırlayacak kadar..
Falcı Margarit bu neşeli ve le-vend delikanlıya tatlı bir tebessümle baktı :
— Hoş bir delikanlısınız.
— Böyle sözler kadınlara söyle-
— Zarar yok. Hafızanızın kuvvetli olduğunu anladım.
— Söylemiştim.
— Sûrlarda neler gördüğünüzü bana söyliyebilir misiniz?
Haşan irkildi. Margarit’in maksadını anlar gibi olmuştu.
— Ne dediniz? Bir daha söyleyiniz bakalım.
— Bana anlatınız neler gördünüz.
— Sizin gösterdiğiniz her şeyi..
— O halde tamam..
— Acaba bizi kapıdan çıkarırlar
— imparator emrederse..
Haşan bir kahkaha attı :
— Hoppala.. Şimdi ben imparator mu oluyorum?
—1 İmparator sizden daha değerli değildir.
— Vay canına.. Sen benden hoş şeyler söylüyorsun..
— Lâzım olduğu vakit söylerim. Kapı’ya gelmişlerdi. Muhafızlar Margarit’i görünce ihtiram vaziyeti aldılar.
— Bu iki kişi vazifelidir. Kimse görmeden çıkacaklar..
Dedi. Muhafızlar küçük bir tereddütten sonra yol verdiler. Haşan geriye döndü, Margarit’in bakışlarındaki garip parıltıyı gördü. Gayriihtiyarî içini çekerek :
— Allahaısmarladık.
— Dedikten sonra, simsiyah gecede sûrların dışında yürümeğe başladı. Yanında, genç, toy, güzel bir kız da vardı. Fakat onunla konuşmağa cesaret edemiyordu.
ZAMANIN HARİKASI
Şiddetli bir kış hüküm sürüyor, Edirne ovası sert ve yırtıcı bir rüzgârla kasıp kavrulmaktadır. Kar, tipi sade ovayı değil, Edirne-nin sokaklarını da silip süpürüyor. Fakat Edirnede tabiatle mücadele eden bir başka âlem var. Durmadan işleyen imalâthanelerin bacalarından çıkan simsiyah dumanlar, tipinin sert uğultusuna karışıyor.
Edirne’de hiç kimse uyumıyor. Ne asker, ne sivil.. Sultan Mehmet’in yaptırdığı yeni sarayda sabahlara kadar* avizeler yanıyor, kürklü, iri kavuklu, çatık kaşlı devlet adamları caddeleri, sarayın avlusunu, mermer merdivenleri dolduruyor.
Halk, heyecan içinde... Her dakika yeni bir hareket, yeni bir rivayet bekliyor. Kışın şiddetine rağmen sokaklarda adam eksik ol mıyor.
(Devamı var.)
---e DİLEKLER ------------
Tuziuçayır elektrik istiyor
• Mamak, Ankaranın kalabalık bir sayfiye yeri olduğu gibi bu semtte çok eskiden beri e-lektrik mevcuttur. Fakat istas yon karşısı (Tuziuçayır) mevkii geceleri sanki Mamak değil, uzakta bir köy gibi karanlık kalmaktadır. Çünkü Mama-ğın her yerinde sokak lâmbası yandığı halde, bu semte tek bir lâmba konmamıştır. Gece kondu evleriyle teşekkül etmiş Saimekadın, Balkehriz Bağları gibi bir çok yerlere elektrik verilmekte olduğuna göre, bu semte de direk dikilerek birkaç lâmba konulursa evimize rahatça gidip gelebileceğiz. Aynı zamanda evlerimize elektrik almak suretiyle gözlerimizi gayri sıhhî ışıktan kurtarmış, ve mühürlü radyomuzu çalmak imkânına kavuşmuş olacağız. İlgililerden bu semtin aydınlatılması için alâka gösterilmesini beklemekteyiz.
Tuziuçayır No: 23 de Memdııh SEÇİL
Bir seyyar satıcının dileği Sekiz nüfuslu ailemin ekmeğini tedarik için seyyar satıcılık yapıyorum. Fakat son za- 1 inanlarda bu işi yapmama imkân kalmadı. Zabıta ikide birde bizleri çevirip mallarımızı döke saça Emniyet Dairesine götürmekte ve ceza yazmaktadır. Bu vaziyette ailemi geçin- ı diremez hale geldim. Bizim gi- 1 bilerin durumuna bir hal çaresi düşünülmesini rica ederim.
Öncebeci Bilim Sokak No: 155 de Mustafa Pekakıncı
Seçme iktibaslar I
İşçi rejimine tâbi bir işçinin durumu nedir?
Yazan: Norman Angell
Çeviren .- Tekyeli - Ban
G
ARP dünyasında, sanainin dev
letleştirilmesi hususunda
olan büyük
tecrübe,
ya-
dika sistemini bir çıkmazla karşılaştırmıştır. İngiliz sosyalistlerinin
bu neticeyi hesaplamamış olmaları, müstakbel tarihçileri hayli hayret ettirecektir.
Bugünkü İngiliz hükümeti, sendi-kalizmin çocuğudur. Hükümet üyele rinin çoğu eski sendika şefleridir. İşçi partisinin mali membaları tama-mile sendikalardan temin edilmekte-
dır? İngiliz sendikalistleri düşüncesiz jhtlâlcılar değillerdir. Vaktile teşkilâtları, dünyanın en mütesanit çalışkan ve müessir teşkilâtı- idi. Neden bugün Marshall Plânı ve İngiliz Millî kalkınması bir tarafa, sosyalist müessesesini tehlikeye koyuyorlar? Bugünkü çıkmaza nasıl vardık?
dir. Bununla beraber eğer işçi partisi tehlikeler geçirmişse, bu, dahili j bünyesinde zaman zaman zuhur et-. miş olan şiddetli isyanlar yüzünden , olmuştur. Bu gibi isyanlar günden-, güne artmaktadır. Meselâ demiryol-
larının devletleştirilmesinden sonra servislerde yapılması icap eden değişiklikler, binlerce arkadaşları gibi 96 yeni makinisti haftada bir gece
evlerinden uzak kalmaya mecbur
etmiştir. Bazı meslekler sizi evinizden uzaklaştırır, beğenmezseniz başka bir iş arayın. Halbuki 96 makinist yeni vazifelerine tayin edildikten sonra itiraz etmediler ama buna mukabir bir Pazar günü grev ilân
64 1950
rkestr
ANKARA RADY OS U Perşembe — 6/4/1950
M. S. Ayarı.
Haddizatında sendika, işçinin işveren ile münakaşa etmesini temin etmektedir. Sendika işçinin dâvasında, avukatlık vazifesini görmektedir. Bundan başka sendika siyasete de karışır ve siyasî bir partinin nüvesini teşkil eder ve bir zaman gelir ki, o parti bir hükümet kuracak kudrette olur ve ana sanayii dev letleştirir: Kömürü, demiryolunu, hava gazını, elektriği ve hatta İn-
giltere Bankasının. O andan itibaren de bu teşekküllerin mes’ulü o olur. Kömürün ve nakliyat Hatlarının düşük seviyede tutularak dış pazarlardın rekabet etmdk ve bu
suretle temin edilecek olan döviz-
lerle memleketin ihtiyacı olan haya-
tî maddfelerin satın
alınabilmesine
Bno-i i ten--mclı o l ?
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Avam Kamarasında bir işçi saylav hükümetin Hindiçini’deki Bao-Dai rejimini tanımasını tenkid edere :, bu rejimin Hindiçiniyi temsil etmediğini söylemiş ve Bao-Dai-nin tanınmasının İngiliz camiası memleketleri arasında anlaşmazlık doğurabileceğini ileri sürmüştür.
İfalyonın lic retduıumu
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Dün beyanatta bulunan İtal yan endüstri ve ticaret Bakanı Ital-yanın 1950 . 1951 yılında İngiltere-den Sterling bölgesinden 50 milyon İngiliz lirası kıymetinde mal satın alacağını açıklamıştır.
Kr. I Fcruk’un temoslcrı
Kahire, 5 a.a. — Kral Faruk dün öğleden sonra Orta Doğu ve Ak-denizdeki İngiliz kara, deniz ve hava komutanlarını kabul etmiştir. Bu toplantıda üş Mısır komutanı da hazır bulunmuştur.
ederek münakaleyi sekteye uğrattılar ve bu suretle binlerce işçinin hafta tatiline gitmesine mani oldular. Nakliyat servisleri de bu greve katıldı ve neticede Ticaret Birliği Müda-heleye mecbur oldu.
azami dikkat ve itina etmeğe mecburdur. Menşeini sendikalardan almış olan bugünkü hükümetin, etrafında toplandığı fikir: İhraç etmek yahut ölmektir.
Fakat işçilerin de talepleri vardır. Daha az çalışmakla daha çok kazanabileceklerini ve ihracata sek-
Keşmir için ara bıı’ucu
Lake Success, 5 a.a. — Güvenlik Konseyi yakında toplanarak Sir Owen Dixon’un Keşmir ara buluculuğu vazifesine tayinini inoeliye-cektir. Bu toplantı için 12 Nisan tarihi teklif olunmuştur.
Koşinşin sovoşları
Saygon, 5 a.a. (United Press) — Fransız askerî makamlarının bildir diklerine göre, Koşinşin’de kâin Travink’de 9 gün süren bir çarpışma esnasında 500 den fazla asi öldürülmüştür.
Ayrii anda amele sendikası da yevmiyelerin arttırılması talebinde bulundu. Bu, vaziyetin düzelmesine kadar bütün yevmiyelerin ipka edilmesi hususunda hükümet ile sendikalar arasındaki anlaşmanın ihlâl, edilmesi idi. Demiryolcuların grevi İngiltereyi el’an tehdit etmektedir.
Bununla beraber diğer ana teşekküllerdeki grevler gittikçe artıyordu. Liman ameleleri, sebeplerini kendileri de pek anlıyamadıkları halde bir Kanada sendikasını desteklemeğe akıllarına koydukları için grev ilân ettiler. Yüzlerce gemi atıl vazi yette kal'dı ve gıda n)addelerinin tahliyesi için ordu birliklerine baş vu-
Ayni kaynakların ilâve ettiğine ) göre, Travinh’deki askerî hareket fiilen sona ermiştir. Fransızların kayıpları 15 ölü ve 20 yaralıya baliğ olmuştur.
Yüze yakın asi yaralanmış veya esir edilmiştir.
Tehdit yalnız demiryolu ve liman işçilerinden gelmiyor. Solcu bir gazete şu mütaleada bulunuyor: .Maden işçileri kömür madenlerinin idaresinden, demiryolları amelelerinin demiryolu idaresinden kuşkulandıkları gibi kuşkulanıyorlar.»
Bütün bunların arkasında ne var
te vermeden daha fazla tatil yap-
maya hakları olduğunu zannediyorlar. Hükümeti kurmadan, sendikalar da bu iddiada idi. İşçi, bugün
patronla bu mevzuu münakaşa et-
mek istiyor. Fakat patron kimdir? Patron, sendikaların vücude getirdikleri bir hükümettir, yani kendi
Siyasî aletleridir.
İşçilerin başvurdukları mümessiller pek âlâ eski bir sendika lideri olabilir. Ona, yevmiyelerin arttırılmasını teklif edin. Vereceği, cevap, şu olacaktır : Fiatları en düşük seviyede tutmak lâzımdır.
Bu cevap kapitalist bir işverene yakışabilirdi, fakat yevmiyelerin arttırılması imkânlarını iddia etmiş bir sendika liderine pek yakışmı-
yabilir.
Bir çok sendika mensubu, bir insanın iki şefe hizmet edebilir mi? Sualini bugün soruyor. Eskiden olduğu gibi sendikalar işçiyi iş verene karşı nasıl müdafaa edebileceklerdir, mademki hükümet olarak, bizzat sendikalar iş veren mevkiinde bulunuyorlar?
Fakat muvaffak olamamıştı. Pierre onunla alay etmişti: çok uzak, kıymeti kalmamış, unutulmuş devrelerden bahseder gibi Hedvvidge’i ve ötekileri anlatmıştı ve daima temiz ve saf bir yeni hayatın düşüncesine avdet etmişti; Katerin battıkça sanki o, fazileti daha ziyade arzu etmişti. Ve hattâ istediği, yalvararak istediği zevki vermeğe kabul ettiği zaman Pierre gülmüştü ve bunun bir ilk gece olduğunu ve bir daha tekrarlanması lâzım geldiğini söylemişti.
Ah! Tabiî Katerin bu geceyi tekrar etmiyecekti... ne de başka bir geceyi!...
Katerin aşiftelerin elinden sev gilisini almıya yeltenirken, her şeye rağmen onu sevdiğini ve sevgisinin asla onu affctmiyeceği ni fakat onu fethetmek, öldürücü vasıtalarla da olsa ona malik olmak istediğini ikna etmeğe çalışmıştı. Ve Katerin zevkler icadetmişti, uykusuz gecelerinde tahayyül ettiği zevkleri... ve madem ki ölümde yokluk olacaktı, onları çekinmeden fiiliyata çıkarmıştı.
Pierre sefihliğine şaşırarak o-na şefkat ile mukabele etmişti. Katerin sormuştu:
— Böyle mi?...
Ve saadetin nihayetine vardıktan sonra, Pierre’in çehresinde ümitsizliğin ifadesini beklerken,
— Nekadar mes’ut olacağız! demişti.
Bu sözleri işitmemek için onu okadar ezmişti ki, Pierre, Kate-rin’i onu öldürmek kastiyle itham etmişti. Bu sefer de Katerin gülmüştü ve Pierre’in başını a-larak omuzuna dayamış:
— Bekle! diye mukabele etmişti.
Katerin, bir fcikâfc- gibi durmuştu, fakat anî uyku onları a yırmıştı... Şimdi ise Pierre yalnız uyuyordu.
Güzeldi, çok güzeldi... lâkin deliliğe sürükliyen başka güzel ler vardı ve Katerin bu çehrenin esrarına eğilmiş bakarken, perişanlığın en derinlerine inmişti, çünkü, netice ıtibarile baş kalan gelmiş olsaydı, Raymond, Philippe, Armajon ormanlarında aşkı beklediği zamanlar başkala rı gelmiş olsaydı...
Yazan t B. Volmer
Çeviren : NUSAT
Neden, gelen bu adam olmuştu? Birbirine benziyen ruhların daima kavuştuğu hakikat mi idi? fakat eğer bu adamın karısı ise, neılen mücadele etmiş ve zevki aramıya onun gibi alışmamıştı? İhtimal ki öyle olmuş olsaydı, onun gibi kendisi de huzuru, mu habbeti arzu etmiş olurdu! İki taraflı tecrübeleri, hissiyatlarının ve ruhlarının hudutlarını tah dit etmiş olurdu ve ahlâkları bo zulmuş, fakat bu ahlâksızlığın esirj olmıyarak, ikisi yan yana, müsamahakâr ve bahtiyar bir ihtiyarlığa yol almış olurlardı.
Heyhat! bu imkânsızdı... mahremiyetlerinde, Pierre birleşmelerinin fevkalâdeliğine, lıeııdi gi bi Katerin’in de sevişmek için yarattıldığı ve i ka erkeğe ait olmamış idi çünkü Katerin onu sefih olarak duymak istiyordu ve o, onu temiz olarak arzu edi-
Bir an -için olsun Katerin bu gece, Pierre’in yalanlarının arasında samimi olmak, ölmeden evvel kollarının arasında, kendi sini itirafları ile metheden bir hain olduğunu unutarak tekrar
gençliği bulmak veya ihtirası ile yenmeyi şiddetle arzu etiğini farkettiği zaman, güzelliğin en yükseklerine vardıklarını sana-
rak, birdenbire hatırladığı o deh şetli söz ile kendisini vermişti : «Nihayet!»
Altı sene, hattâ altı seneden de fazla, çocukluğundan beri, bir
gecenin zevki için kendisini hazırlamış, izdirap çekmişti. İşte
erkek, bu yolda devam edebilir fakat kadın, bu yegâne saadeti
hissettikten sonra, alçalması,düş mesi, hemen yok olması lâzım ve bu saadete bir kadın ancak bir
erkek ile erişebilir... teşkil ettik leri çift, bir kaç dakika için o saadeti yaşarken diğer insanların çok fevkine çıkarlar, sonra! işte sonra! erkek devam eder ve ka-
dın erkeğin ona yüklediği kabahatlerin ağırlığı altında düşer ve ezilir... Kadın yine çırpınır, başkaları ile bu ilk kucaklaşma nın hatırasını aramıya çalışır ve buna muvaffak olamazsa iste o zaman, yok olması lâzım gelir...
Başı bükülmüş, kollarının arasında, eğilmiş, Katerin bu erkeği yakından seyrediyordu.
Ötekilerle! Evet! intikam alsa, ölecek yerde bu evi terketmese, ona işkencesine işkence verse...
Saçları uyuyan çehreye değdi. Uyanmadan zarif bir hareket i-le, Pierre gıdıklıyan saçları yüzünden çekti... Güzeldi, şirindi, Katerin onun izdirap çekmesine tahammül İdemiyecekti.
~ Onun için, onun için! diye düşünüyordu.
Ve fedakârlığı kabul etti.
Biraz daha eğilerek Pierre’i al nından öptü.
Uyanmadı ve Katerin düşündü:
—• Haydi! bu lâzım..
Pierre’e son bir nazar attı. İhanet etmeden evvel onu anlama-
mış olduğunl bilhassa üzüldü. Oh! Onun için, onun için ölmeyi nekadar isterdi, eğer aşklarının fevkalâdeliğinden onu ölüme götüren Pierre olmuş olsaydı!...
Mavi şafak odaya dolmuştu. Gc ceden kalan yalnız kumlara çarpan bir dalganın sesi idi. Kuşlar daha uyanmamıştı.
Onları hatırlarken Katerin mer
lıamete geldi ve acele kalktı; bi-
razdan
uzun zamandan beri kur-
duğu projeyi tatbik etmeğe cesareti kalnuyacağıııdan endişeleniyordu.
Geceliği ayaklarının dibine kavmış, odanın ortasında çırılçıplak kaldığı vakit üşümedi ve gece yatağa girmeden evvel, beyaz sabahlığını attığı odanın köşesine doğru ilerledi.
Onu kaldırmak için eğilirken Pierre’in yavaşça:
— Benim küçük Kathleen’im, dediğini duydu.
Doğruldu: Pierre onu kurtaracak mı idi?
Hayır! uykuda konuşmuştu ve sadece Katerin’in korkusunu arttırmıştı: o, uykusunda bile, tahayyül ettiği ve Katerin’in cesaret edemediği yeni hayata hazırlanıyordu.
Sabahlığını giymeğe vakit bile kaybetmeden onu peşinden sü rükliyerek tuvalet odasına kaçtı.
Almıya unuttuğu teılikleriniu yerine, koltuğun yanında duran küçük gümüşî ayakkabıları ayağına geçirdi, ne odaya tekrar gir ineğe, ne de başka ayakkabı al-mıya takati kalmıştı. Fakat kol tuğun üzerinde Pierre’in çıkardığı elbiseler duruyordu, ve, Ka terin sabahlığına bürünerek kapıyı okadar sert açtı ki tokmağı duvara çarptı.
Bu gürültü Pierre’i uyandıracak mı idi?
Hareket olmadı.
Koridora çıktı.
Merdivenin başında, Doude’uıı uyuduğu odayı gizliyeıı perdeye doğru döndü.
Ona veda etmeğe gitmiyecek mi idi? O ne olacaktı?
Küçük çocuklara hir anenin el zem olduğunu ve baba himayesinin on yaşını geçtikten sonra yarar olduğu söylendiğini hatırladı ve sonra Pierre oğlunu sev-nıiye hazır değilmi idi? Eğer onu tamamiylc mahvetmese...
Onlara karşı kendisini şimdi den yabancı hissetti.
Ayağını sürterek ve gayrı mun tazam adımlarla basamakları inmeğe başladı.
Yorgundu, ayağı kayıyordu ve birdenbire küçük gümüşî ayakkabılardan biri ayağından çıktı, onu yakalamak istedi, fakat a-yakkabı basamaktan basamağa yuvarlandı, Katerin atıldı onu yakaladı, yukarıda kapıların açıl (lığını sanarak avluya geçti, kapının kilidini acele açarak, kendini sabahın pembeliğine bürünen bahçede buldu.
Pierre’in gece vakti sevkitabii ile dolaştığı patikada Katerin de şimdi ayııı sevkitabii altında yürüyordu: Lâkin Pierre terasa doğ ru yürümüştü, Katerin ise gün çiçeği ağacına doğru gidiyordu.
(Devamı var)
Bunun -içindir ki çalışanlar, birlikler kurmaya, gittikçe temayül etmektedirler. Arzu ettikleri, müessese idarelerinin hükümete karşı değil, fakat çaçlışanlara karşı mes’ul olmalarıdır. Fakat^o zaman meselâ, kömürün fiatını, millî gelirin kaçta kaçının madenciye isabet edeceğini ve mukabilinde madencinin ifa-ye mecbur olduğu işin mikdannı, kim tesbit etecektir?
Balıkçılar, ziraatçılardan ve ziraatçılar da fabrika işçilerinden üstün bir iaşe talebinde bulundular. Kararı kim verecektir.? Bitaraf bir hakem mi? Bugün bu duruma va-ı ıldıysa bunun vebali ortalığı karıştıran ve alınmış kararlara itiraz edenlerindir. Bu gibi insanlar memleket iktisadiyatının pan alıcı yerlerinde çalıştıkları için hatta daha ileri giderek eğer talepleri red edilecek olursa memleketi açlığa bile mahkûm edebilirler. Grevciler işçinin hakkını korudukarını söylüyorlar. hükümet ise ihanet ettiklerini iddia etmektedir.
iki muhalif kuvvetin arasında kanunları adaletle tatbik etmek isteyen bir hükümet, karşı koymak zorunda kalacağı bir grupun tesiri altında olmamalıdır. Yapısı itibarile, sendikalara dayanan İngiliz İşçi Partisi, tek partili bir devlet kurmak yolunda çalışmaktadır. Umumiyetle, halihazırda İngilterede hiç bir insan bir sendikaya dahil olmadıkça sanai müesseselerde iş bulmak imkânsızlığı ile karşı karşıyadır. Fakat bir sendika üyesi olmak sıfatile işçi daima bir partinin ve bugün, işçi Partisinin desteğidir. Yevmiyesinin bir kısmı -siyasî vergi» namı altında partiye gitmektedir. Bununla beraber, yazı ile bu «siyasî vergiyi» vermekten istinkâf ettğini beyan edebilir? Fakat bu suretle de mimlenmiş olur ve buna teşebbüs edenler de pek mahduttur.
Eskiden, Kapitalizm devrinde, işverenler çalışanlara siyasî baskı yapmakla suçlandınlırdı. Fakat o zaman, çalışan parti değiştirebilirdi ve sendikasından yardım isteyebilirdi. Bugün ise devletleştirilmiş sanaide işçi, patron değiştiremiyor, çünkü patron esasen sendikası ile yekvücud olan hükümettir. Bundan başka, işveren mevkiinde olan devlette, Ingiliz işçisi yevmiyesinden maada iaşe kartı ile yiyeceğini almaktadır. Şarki Avrupada, hükümetine karşı koyan işçi, gündeliğin ve yiyeceğini temin edememek güçlüğü ile karşılaşabilir.
Kapitalist rejimi zamanında işverenlerin bu geniş salâhiyeti yoktu. O vakitler, salâhiyet ve iktidar taksim edilmişti, halbuki halihazır şartlar bunları ortadan kaldırmıştır. Bugünkü usûl aksadıkça da kuvvete daha ziyade baş vurmak icap e-decektir;
İşte îngilterenin bugün karşı karşıya bulunduğu tehlike de budur.
7.31 Müzik:
(Pl.)
7.45 Haberler ve Hava Raporu.
8.00 Müzik: Şarkılar (Pl.)
8.15 Müzik: Hafif Şarkılar (Pl.)
8,25 Günün Programı.
8.30 Müzik: Haydıı _ 6 inci Senfoni (Sol Majör) isserstedt İdaresinde.
Berlin Filarmonik Orkestrası (Pl.) 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Radyo Salon Orkestrası
13.30 Öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Radyo Salon Orkestrasının O Devamı.
11.00 Akşam Programı, Hava Raporu ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: İnce Saz (Şataraban Faslı.)
18.45 Müzik: Sinema Orguyla Melodiler 19.00 M. S. Ayarı ve HatfcrTer.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan Şefler.) İp.45 Müzik: Çeşitli Müzik (Pl.)
20.15 Radyo Gazetesi,
20.30 Sçrbest Saat.
20.35 Mbztkj Tanburla Saz eserleri (M- Cemil.)
20.50 Müzik: Oyun Havalan (Bağlama Takımı.)
21.00 Unesko Gazetesi.
21.15 Müzik: Dans Müzikleri (Pl.)
21.45 Konuşma: (Sağlık Saati.)
22.00 Müzik: Müzikseverin Saati.
22.45 M. S. Ayan ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU Perşembe — 6/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
14.00 Şarkı ve Türküler.
14.40 Dans Müziği (Pl.) 15.00 Programlar ve Kapanıp.
17.57 Açılış ve Programlar, 18.00 Caz Müziği (Pl.) 18.30 Gitat Solo ve Duoları (Pl.)
18.45 Saz Eserleri.
Çalanlar: Mustafa Sunar (Keır
Dürrü Turan (Tambur.)
19.00 Haberler.
19.15 Havayen Gitarla Caz 1
19.25 Keman Soloları.
Çalanlar: Şamili Argeşo (Keman) Ergican Saydam (Piyano)
1 — Kreisler. «Chanson Louis XIII et pa'van» 2 — Sarasate. «Playera» 3 — Peter Çaykovskl, «Serenada melancholidueı- 4 — Kreisler.
«Rondino»
19.45 Şarkı ve Türküler.
20.15 Sünnet Düğünü.
(Radyofonik fantazl)
Oynayanlar: Muammer Karaca ve arkadaşları, Dümbüllü ve arkadaşları, Halide Pişkin, İhsan Balkır, T. Dinletir ve A. Şlriş.
21.15 Fasıl Heyeti Konseri.
«YEGÂH» 1 — Peşrev 2
yadımın benim alemde biç eseri yok 3 — Bais oldu 4 - Ne gülün rengini sevdim 5 — Sad oldu gö. nül 6 — Taksim 7 — Zeyho 8— Ali-slmin kasları 9 - Köşküm var 10 — Karşılama. .
22.00 Küçük. Orkestradan Melodiler.
22.20 Dans Müziği (Pl.)
22.15 Haberler.
23.00 Çeşitli Hafif Müzik (Pl.) 23.00 Programlar vo Kapama.
Fer-
Bir ziyaret münasebetile
Sayın F.Sirmen'e açık mektup
Hemşinli: M. Galip Özkan
Türk Milletinin ve bilhassa bu
■ millet köylüsünün ne' dereceye kadar hassas ve kadirşinas olduğunu ve bu meyanda giriştiği her hangi vatanî vazifeyi hüsnüniyetle hitama erdirdiğini değil, yalnız Türk tarihi, hattâ ecnebi tarihleri bile altın yazılarla kaydettiklerine asla şüphemiz yoktur. Bu meyanda büyüklerimizin Türk köylüsüne karşı yapılan her hangi bir hizmeti de yine bu köylü unutmaz ve böy-lece büyüklerine karşı daima ve daima yapılması elzem olan sevgi ve saygıyı her an ve zaman ödemeği de kendisine bir borç bilerek ifada asla kusur etmez. Bu hal büyük atalarımızdan devren bizlere intikal ede ede gelen millî bir terbiyedir.
Gazete sütunlarında okuduğuma göre Rize Vilâyetine, Çayeli ve Pazar kazalarına, ve oradan da Hem-şin nahiyesine kadar ihtiyarı zahmet buyurmuşsunuz. Bu uzun yolculuktan maksadınız ne idi? Dört senedenberidir Jki Vilâyetimiz adına sizleri bizim vekilimiz olarak seçtin. Bugüne kadar Hemşin halkı nı bir defa olsun ziyaret ettiniz mi? Dertlerini dinlediniz mi? Şayet dinledinizse bu dertlere ne gibi çareler buldunuz? Biz Hemşinliler Allah eksikliğini göstermesin mısırın danesine secde ederken ve bu hali gazeteler yazarken vekilimiz o-lan sîzler ne gibi tedbirlerle bu ihtiyacın önüne geçtiniz? Bizler efradı
ailelerimizin gündelik ihtiyaçları ve devletimize verilmesi lâzım gelen vergilerin sikleti altında inim inim inlerken ve bunları temin etmek için Ankara vesair vilâyetlerimizde beş hattâ on sene kadar uzun bir gurbet kahrını çekerken, merkezi kazada ve Peçealtı nam mahalle kadar, Köy Kanununa dayanarak cebren şose yaptırıldığını halbuki, devletin yapması lâzım olan bu şose hakkında ne gibi bir tedbir aldınız?
Sayın vekilimiz, biz Hemşinliler, yine bildiğiniz gibi fakir Hemşin-lileriz. Neden bugün bizlere bu kadar kıymet veriyorsunuz? Her halde umumî seçimler yaklaştı. Bol rey almak ve yine bizlere vekil olmak arzusunda olduğunuza asla şüphem yoktur. Mevki muhafazası şu suretle temin edilir :
1 — Geçen dört sene gibi muazzam müddet zarfında her sene halk ile temas etmek ve halkın dertlerini dinleyip tedavisi için lâzım gelen' ilâcı hastaya vermek.
2 — Böylece dört sene geçtikten sonra geçen bu müddet zarfında halka karşı borçlu olduğunuz mukaddes vazifelerinizden başardıklarınızı tekrar halkın huzurunda âdeta bir rapor halinde halkın nazarına arzetmek ve yapamadıklarınızın da esbabı mucibesini göstermek.
3 — Bu bilânçodan sonra (Ey Hemşin halkı, uhdeme verdiğiniz mukaddes vazifemi hüsnüniyetle bu
ir (Devamı Sa: « Sü: 7 de)
5
Avrupa sulhu için (Ilışan adam: Spaak
A (Baştarafı 2 nelde) sebbüsü müdafaa edeceğini or^ay® söylemiş vc ilâve etmişti’’- Çünkı işçinin menfaatlerine hizmet etmenin en iyi çaresi budur.»
Spaak.’ Kral Lcopold’un dostu ve smlaşı olmuştur, fı-kat buna rağmen halk tarafından sevilmesine sebep olan Demokratik sadeliği elden bırakmamıştır.
İyi bir tenisçi olan Spaak İsveç Kralı ile kort üzerinde boy ölçüş-miiştür. Gazeteciler oyunun neticesini sorunca, Spaak parmağım dudaklarına götürerek:
— Aman rica ederim baylar! Bu siyasî bir sırdır! demiştir.
Bir dostunun İsrar etmesi üzerine muziplikle şöyle cevap vermiştir:
— Ben bir dalkavuğa mı yoksa dürüst bir tenisçiye mi benziyorum?
Ufuklarda beliren kara bulutlar Spaak'ınçok sevdiği sporuna devam etmesine mani oldu.
]0 Mayıs 1940 sabahı, Alman elçisi haşlamış olan Belçikanın istilâsı nı Spaak’n tebliğ etmeğe geldiği aaman. resmi ilâm harp boyanalım Hkumaya vakit bulamadan Spaak:
— Hayır, diyor ilk konuşacak o-lan benim. Ve sözlerini esirgemeden, nazi tecavüzü hakkında düşündüklerini ve Almanyanın göreceği cezayı ınuhasımına ifade ediyor.
Bakanlar kurulunun diğer üyelerle Spaak anavatanı terkediyor. Harp sırasında Londra’da geçirdiği dört yıl ve. Amerikaya yaptığı dört seyahat, harp sonrası faaliyetlerine onu hazırlamıştır. Mücadelenin neticesinden asla şüphe etmemiştir, fakat sulhün halli meselesi onu daima meşgul etmiştir. Amerikanın harbe dahil oluşunun ertesi Vaş-hington’daki bir dostuna şu satırları yazmıztır: Şimdiden istikbali düşünmemiz lâzımdır. İstikbal bana dehşetli karışık görünüyor ve sulhu kaybedeceğimizden çok korkuyorum. Her şey. sanki harp, insaniyet ve devlet adamlarını değiştirmiş gibi, cereyan ediyor.»
Belçika sosyalist partisinin lideri olmakla beraber, harpten sonra Spaak, memleketinin soyalizm sayesinde değil, fakat hususi teşebbüs ayesincle eski refahına kavuşmasını temine çalışmıştır.
Diğer taraftan, dış bakanı sıfati-le kendisine terekküp eden vazife terden başka, Spaak memleketinin iç işlerine teallûk eden mevzuların halli ile meşgul olmuştur. Vatandaşlarının mütabakatını temin edemediği tek mühim mesele. Kral Leopold'un ana vatana avdet etme-’i, olmuştur.
^Henüz 50 yaşında olan Paul - Hen-ri Spaak. eğer fıtri tevazuu ile şöhretini ilân etmekten kaçınmamış olsaydı, daha çok fazla tanınmış o-lurdu.
— Kendimi fazla yüksek görmeğe iki kişi bana mani olmuştur, diye itiraf etmektedir, biri annemdir, diğeri de şoförüm Albert’dir.
1944 de Spaak istiladan kurtulmuş Belçikaya avdet ettiğinde, senelerdi) hizmetinde bulunan Albert o-nu şu sözlerle karşılamıştır:
— Artık avdet etmeniz lâzımdı1 Şu üç kadını yaşatmaya okadar zorluk çektim ki!
— Hangi üç kadını? diye Spaak sordu. -
— Kim olacak, anneniz, karmi2 ı vc kendi karım!... |
Hakikaten işgal sırasında umumi . kıtlığa rağmen Albert iyi kötü bütün aileyi geçindirmeğe muvaffak olmuştu. Albevl’in, hiç bir şeyini gizlemediği sayılı insanlardan biri olduğunu, Spaak iddia ederek şoförünün şaşmaz görüşünün efkârı ^ımumiyenin aksülârnellerini teşhis etmesine ya-rdnn ettiğini ilâve etmekten çekinmez.
Avrupada iktidarı Spaak’dan daha uzun müddet elde tutmuş devlet «idamı pek azdır. Bir çok defalar hükümet başkanlığını terketmeğe ve kendisini milletlerarası işlere vakfetmeğe teşebbüs etmişse de Spaak daima tekrar geri çağrılmıştır. Buna rağmen yerini kimsenin dolduramıyacağını şiddetle red e-der.
Demokraside, yerine başkası bulunamıyacak ve hata etmlyen insan mevcut değildir. Çok yanlış hareketlerim olmuştur, fakat talih bana yardım etmiştir, çünkü hata ettiğimin her defasında, vatandaş-larmın ekseriyeti, yaptığım hatanın aynını yapmışlardır.
ARI
irwıç vyjlulıılcd
BESLER. NEŞELENDİRİR
iSTANBUL - RIZAPAŞA YOKUŞU ŞARKHAN TFL-24766
15 Mayıs 1950 Çekilişinde
Vadesiz Tasarruf Hesapları ikramiye Tutarı
40.000 Lira
Büyük k'TiHi'yeler: IS.üOOj "İO.OOO Lire Ayr cı 5oo, 25o, İOO Jiral.k 80 ikram’y Bu çekilişe katılabilmek için 10 Nisaıı 1950 de hesaplarda 150 lira bulunması ve bunun çekiliş tarihine kadar muhafazası lâzımdır. Her 150 lira için ayıı bir kura numarası verilir.
Bu çekilişte yalnız para ikramiyesi
3» Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim.
31 Aralık çekilişlerinde ise, bazılarında ikişer üzere, heın ev hem para ikramiyeleri va
T. f. ZİRAAT BANKASI
işler bir vaziyette komple olarak oksijen
makine ve teferruatı satılacaktır
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs işletme Müessesesinden
l — Aşağıda yazılı müstamel makine ve teferruatı komple olarak açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
a — Hava Kompresörü
b — Oksijen: •
c — Oksijen ayırma cihazı
d — Hava yıkama deposu
e — Elektrik motörleri 2 adet komple
f — Kurutma tüpleri 2
g — Oksijen deposu 2
h — Oksijen taksimatı cihazı
1 — Diğer teferruat
2 — Bu makinelerin komple muhammen bedeli 10.300.— liradır.
3 — Makine ve teferruatı ambalajlı olarak müessesemizde teslim edilecektir.
4 ■— % 7.5 geçici teminat akçesi tutarı 1545.— liranın ihaleden önce Müessesemiz veznesine yatırılması lâzımdır.
5 — İstenildiği takdirde, beheri 44.— lira üzerinden ve ufak bir tamirle ıslahı mümkün olabilen 50 adet bos oksijen tüpü dc verile çektir.
6 — Açık arttırma 26/4/1950 Çarşamba günü saat 14 dc Miies sese binasında yapılacaktır.
7 — İlgililerin, makine v seaerrüzde görebilecekleri \ ihalede hazır bulunmaları il
itini ihale gününden evvel Mücs-teminal
Ankara Elektrik,Havagazı ve Otobüs
İşletme Müessesesinden:
Kirâlık Ev
İller Kooperatifinde Anıt - Kahire nazır beş odalı bir ev kiralıktır. Peşin istenmez. 23775 e te- , lofonla müracaat.
Defaten 20 ton ve müteakip aylarda 1015 ton verilmek üzere ve _ sene müddet içinde takriben 180 ton ham benzol teklif verme usulü ile satılacaktır.
1 —Teklifler, 12/4/1950 akşamına kadar müossesemize verilmiş o-lacaktır.
2 — Hef teklif sahibi alacağı fiyatı mektubunda bildirecektir.
3 — Satışımız kendi depomuzda teslim şartiledir.
4 — Ham benzole ait tahlilî raporun Müessesemiz Alım, Satım Şu
besinden parasız olarak verileceği İlân olunur (2101)
1
KİRALIK
»Mobilyalı üç oda. mutfak, ban yo ehven fiyatla kiralıktır. Bab çelievler 32 İnci sokak No. % Telefon: 31666.
Hava Kuvvetleri K.
Lv. D. Bşk. lığından
Haciz Kararı
10/9/1948 tarilıindenberi Ank. ra As. Pos. 18196 No. Askerî birliğinden firar eden Darendenin aşağı Çetrek köyünden 928 doğumlu Meh met oğlu Mustafa Çetinin arandığ ve isbatı vücut edinceye veya yakalanıncaya kadar Türkiye dalıiliı deki mallarının haciz olunduğu As. Y. Usulü Kanununun 215 ve 210/2 maddeleri gereğince ilân olunur. (2017)-(224)
DİKKAT»
Vistra Emprime
500 krş.
İnşaat ve Esnafın dikkat
nazarına
AT MARKA
Meşhur Sentetik İngiliz
Yağlı Boyalan
Sentetik AT marka boyalarımızın her rengi mevcuttur. 1 kiloluk kutularda ve perakende satılır. İstanbul ithal fiyatına,
Fırça ve tabanca ile kullanılrnuya gayet elverişlidir. Çabuk kurur, çatlamaz. parkık renk mukavim her renk bulunur.
Satış yeri: Posta Cad. Alıınct Erk-men Han No. 11 Te). 14390 • 14.374
• (646)
En iyi gtd ı Yağ ve Zeytindir
llem İyi, hfem ucuz Yozgat Pazarında bulursunuz.
Bir kilo hurma zeytin Tıızlu Trabzon yağı Kahvaltılık tereyağı Diyarbakır, Urfa
110 Krş 500 .
600 .
600 •
Bir buçuk asit Ayvalık zeytinyağı 220 .
Bu ucuzluğu ancak müessese miz temin eder Yeni Hâl No. 13 Tel- 12766.
Zayi
İstanbul Giriş Gümrüğünün 13637 sayılı 7/5/1948 günlü beyanname ' muhteviyatı için İstanbul Giriş Gümıüğünden aldığımız 92362 sa yılı 7/5/1948 günlü Gümrük Mak bu tunu ve mezkûr işe ait £ 284.1 1.2 kıymetindeki tasdikli faturayı zayi ettik Yenisini alacağımızdan eskisi nin hükmü yoktur. |
Sına Tıbbî Müstahzarat
Laboratııvan
Cağaloğlıı Tasvir Sokak 7 ı
Voridotı Süleyman’ı!
piyasada mevcudu azaldı.
Merhum Şair Enis Behiç’in
• Varidatı Süleyman» adlı eseri, kitapçılara tekrar getirtilmiştir. Okuyucularımıza, bu müstesna eseri tavsiye ederiz.
k..........................A
Zayi
1-Iolantze Bank Uni N. V. İstanbul .şubesinden almış olduğum 3933 Ster i ne ait 20/12/1496 tarihli 60526 sasılı 23/12/1946 tarihli 60548 sayılı ve 26/12/1946 tarihli 21123 sayılı üç .det Kambiyo Bordrosunu zayi «etlim. Hükmü yoktur.
Davit Hajim Belıar : İstanbul Taksim Şelıilnnıh lar, Laınartin Cad. 9 Gevrek Apartmanı I
Dırî ve Ahlâkî
İMAN
■ Risalesi yayınlandı. Fiyat elli kuruştur. Yazan Ali Remzi
| Uzbark. Kitapçılardan arayı-
1 LÂN
flor cins Yazı vc Diki:; Makina-ları iyi fiyatla alınır.
Anafartalar Cad. İsabey Ap. No. 282 Adliye karşısı Tel: 1406G.
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR AnafarlaUr Vakıf İ* Uaı kat ] I 1. Na. 111 - Tel: 1«MI.
ı (177)
Satılık
946 model Şevrole marka bir kamyon satılıktır. Müracaat: Etfai-ye Meydanında Emniyet Bakkaliyesi Tevfik Öztürk’e müracaat edilmesi.
Prof. Dr. Burhan URUS
Deri ve Tenasül Hastalıkları
Mütehassısı
Hastalarını Anafartalar Toygar Apartmanı 1 inci Noter üstündeki muayenehanesinde her gün saat (16 - 19) arasında kabul etmektedir. Tel. 15151
Tarus’un hikâyeleri
Kâzım Özalp C. Sencer Ap. 15 numaraya 1 liralık posta pulu gönderene yollanır.
Paris Revü Heyeti
HALLET KELLENROC
Yeni programını takdim eder Ankarada ilk defa olarak
FRENÇ KANKAN
Endülüs Riilhülü
PAOUITA SERRANO
Fevkalâde İranlı akrobatlar
TRİO MAFFI
Atraksion tixik orkestrası
SOLERA ESPANOL JOSE CASTRO ifitfaUlk
Her Pazar Saat 17 den Matine
Belediyemize ve ilimiz ilçeleri Belediyelerine kayıtlı Motörlü vasıtaların muayene zamanları
Muayene ayları Muayene tarihleri Vesaitin cinsi Ne muayenesi ?
Ocak 1—15 Ocak 16-31 Ocak Resini, Hususi, Taksi vc Motosikletler ' ilenini Vc. eylıasa ait kamyonet, kamyon (■amperler Yalnız fren muayenesi
Nisan 1 -15 Nisan 16—30 Nisan '.Tolosiklntlcr Umumi, Fenni ve Fren muayeneleri birlikte
Tenlimiz 1- 15 Temmuz 16—31 Temmuz - - Yalnız fren muayenesi
Ekim 1—15 Ekiın 16—31 Ekim Umumi, Fennî ve Fren 1 muayeneleri birlikte 1
Hakiki ve kabule şayan mazerete mebni ve zamanında nıuaye -neye getirilmiyecek vesait sahip ve şoförlerinin keyfiyeti vaktinde bir dilekçe ile Belediye Başkanlığına bildirmeleri, aksi takdirde cezai muameleye tâbi tutulacakları Bele diye Komisyonunun 17/3/950 gün ve t588 sayılı kararı iktizasından olduğu ilân olunur. (2016) (223)
Ankara Sular İdaresinden:
Su Abonelerine
İnşaat yaptırmak üzere yeniden su alan abonelerin, inşaatlarının sonunda idareye malûmat vermeleri ileride çıkacak herhangi bir ihtilâfın önlenmesi bakımından bu hususa riayet etmeleri rica olunur.
(2092)
ünver Komisyon Evi
1 — Yıllık kirası 30.000 vc 23 000 (Eski kira) liradan 7500 liraya
kadar Ankaıanın muhtelif semtlerinde evler. L
2 — Muhtelif büyüklükte ve her semtte kıymetli ucuz arsalar.
3 — Çiftlikler.
4 — İstanbulda ucuz arsalar ve Süreyya Plajında kiralık birjcöşk.
5 — İstanbulda arsaları parsellenmiş bulunan Kartal Plaj Evleri
Kooperatifinde satılık hisseler.
6 — Arsaları iskân hududuna alınmış bulunan Ankara Şenyuva
Kooperatifinde satıhk hisseler,
7 — Bilumum kira işleri.
Bütün bu mevzularda sayın halkımızın büromuzu bir defa leş rifleri menfaatleri icabıdır. Telefon: 21762. Yenişehir Kızılay karşısında Soysal Han No. 9 ' (642)
Ankara Sular idaresinden:
1 — İdaremiz için 1000 (bin) adet su tevkif musluğu pazarlıkla satın alınacaktır.
2 — Pazarlığı 17.4.1950 tarihine rastlayan Pazartesi günü saat 16.00 da Yenişehir - Kızılay karşısındaki İdare binasında yapılacaktır.
3 — Bunlara ait mühürlü numune ve fennî şartname İdaremizin Levazım Servisinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatta İdareye başvurmalurı lâzımdır.
(2043) (225)
Emniyet Otoları
Her gün için Ankara - Zonguldak arasında sîzlere rahat ve güzel bir yolculuk yaptırır.
Ankara telefon: 12909 Zonguldak telefon: 220
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi kar jıında. Nirameddin apartmanı No. 2 - Tel: 16343.
.JorjetKrep Emprime Tual Keten Empirme
260 krş.
290 krş.
I
Empirme Çamaşırlık
375 krş.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TIYATRO’da
Bu akşam saat 2ı) de PEER GYNT
Dram: 14 Tablo
Yarın akşam saat 20 de Yunan Devlet Operası Sanatkârlarından Mme. KITSA DAMASSİOTİ nin iştirakiyle C A R M E N Opera: 4 Perde
KÜÇÜK TIYATRO’da
Bu aksam saat 20 de KISKANÇLAR Komedi: 3 Perde (Öğretmen ve Öğrencilere)
9 Nisan Pazar günü saat 11 de
KELOĞLAN
Masal: 5 Tablo (Velilerle Çocuklara)
Büyük Tiyatro. Tel: 10370
Küçük Tiyatro. Tel..' 11169
ZAVERTm Ab&M* 8*rflart
U aylık ™X8 £Jf*
U tyuk N Lir*
0 » W »
ZAPKB’ia ÜAa S*ril*r,
--------------Lir*
1. v« S anca uyUda Um. — — 4 »
4. cS vaytada Sin. 8 »
I. ₺ m **yf*d* Bra. — 1 »
Du£wn, Nlkkb, «I»*d, ölüm ve Hovlût il&nlan I uftutUni recmemek •artlyle ’S ltn.
Devamlı İlânlar İçin huuual tarife tatbik edilir.
Oaıetove o'mdsrilm evrat» ** yanlar nutreMUİn sdflJMek» Ma MUleun. fıaniav«ian raeaülfyet kabul edllaıes.
Sahibi
Adviye FENİK
Vazıişlerini fiîlan İdare eden:
HİKMET YAZICIOĞLÜ
Basıldığı yer:
Gfinea Matbaam
ORTAÇ :
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11185 Ankara
Rar*-
Sayfa : 6
ZAFER
Şiddet isnatlarına kat’i cevap
Başmakaleden devam
1
n
3e
•9'
v. ğı
,rl kİ
I-,
Ö2
n)
V€
sü
ni
b
★ (Baş tarafı birinci de)
aşağıdaki nutku irat etmiştir: Celâl Bayar'ın nutku
■ Delege arkadaşlarım, çok sayın vatandaşlarım; geçen sene de kongrenizde bulunmuştum. Orada konuşurken din ve lâiklik bahis konusu olmuştu.. O zaman demiştim ki, dinî siyasete âlet etmek kötü bir şeydir. Din mukaddes bir mefhumdur, politikaya ve beşeri ihti raslara vasıta olmamalıdır. Bu sözlerimde aynı zamanda lâikliğin mânasının yanlış anlaşıldığını, bunun devletle din işlerinin ayrılması demek olduğunu da anlatmıştım. O vakit görüyorduk ki, çocuklarımız; ne suretle dinî terbiyeye tabi tutacağımız mesele halinde ortada du yuyordu. Hulâsa bu konuşma üzeri ne, mevzu Ankarada toplanan Büyük Kongrede bahis konusu oldu..
Celâl Bayar bundan sonra, mezkûr mevzu ile ilgili olarak Büyük Kongrede alınan karara ittibaen programdaki maddeye yapılan ilâveleri okumuş ve bu suretle il kongrelerinde izhar edilen arzu ve dileklerin Büyük Kongreye aynen ar-zedildiğini ve Büyük Kongrenin de bunlar içinden muhik görülenleri ayırarak programa ithâl ettiğini söylemiştir.
Bayar, sözlerine devam ederek demiştir ki:
— Bu mesele üzerinde daha çot durmak istemiyorum. Maksadırr evvelemirde burada millet namına yaptığınız konuşmaların ve aldığınız kararların programınıza geç tiğini belirtmek ve size hesap vermektir. Elhamdülillâh Müslümavz ve Allah huzuruna da Müslüman o larak çıkacağız. Takdir esasiniz k)-biz bir siyasî partiyiz. Bir siyasî par tinin din meselesini esa alarak ve sade ona dayanarak program ve pr.» pagandasını yürütmesi de doğru değildir. Çünkü tekrar ediyorum. Din mukaddes bir mefhumdur, dini politikaya âlet edenler Allaha karşı mesul olurlar, dine hürmet etmemiş olu rar.
Arkadaşar, 1946 seçimlerinde hükümetin nasıl hareket ettiğini bu radaki delege arkadaşlar ifade ettiler. Hiç kimse çıkıp da 1946 se çimleri tam milletin arzu ve iradesine göre yürümüştür, haksızlık 1 olmamıştır, diyemez. Dediği takdir ( de bu 18 milyon insan onun doğru ( söylemediğine derhal hükmeder, s Biz 1946 da seçimlerin dürüst çere- 1 yan etmediğini baskı ve haksızlık- t ların .ver yer görüldüğünü daima i söyledik ve aynı zamanda dedik ki: Millet iradesi şunun ve bunun taz- r yiki ile yürümemelidir. Eğer bu taz c yik tekrar edilirse millet, mukad- 1 des olan rey hakkını yine Cumhuriyetin kanunlarına dayanarak koru yacak ve kendisini müdafaa edecek tir. Esas iddiamız menbaında bu kadar saf olduğu halde bize şimd diyorlar ki: -Demokratlar şiddet kullanıyorlar..
Burada sîzlere soruyorum arka- s daşlar: .Şiddete mi uğradınız, yok- 4 sa siz mi başkalarına şiddet tatbik ettiniz?. 1
Kongrede bulunan yüzlerce delege ve dinleyici bir anda şöyle ba- s girmiştir:
— Şiddete uğradık..
— Demek oluyor ki, şiddete uğ- f rayanlaıa şiddet yapıyorsunuz demek eu büyük haksızlıktır. Eğer bu, bilerek ifade olunuyorsa bunun al- r tında gizli bir mâna aramak hepimizin hakkı ve vazifesidir.
Arkadaşlar, Demokrat Parti ga- s ye ve vazifesine erişmek için açık r \ e mertçe mücadele etmiştir. Onun 1 hiçbir suretle gizli fikri yoktur. Hiç r bir gizli hareketin âmili olmamıştır. s İstediklerini daima açıkça söylemiş e ve mertçe müdafaa etmiştir. (Bravo sesleri ve alkışlar). Demokrat Parti kimseye haksızlık etmek niyetinde değildir. Hele şiddete baş vurmayı 1 aklından bile geçirmez.
Bilsinler, haksızlık etmiyeceğiz. ( Ama, bize karşı yapılan haksızlık- -lara da mütevekkil bir surette ey- j vallah demiyeceğiz. (Bravo.sesleri) Eyvallah demiyeceğiz de ne yapaca ğız? Kanun her vatandaşa hakkını müdafaa imkânlarını sağLamıştır. Bu kanunları rehber ittihaz ederek haksızlık yapanların karşısına çıkacağız. Haksızlık yapanlar ergeç hadlerini bileceklerdir?
1946 da eğer dürüst hareket edil- t ıııiş olsaydı ve fenalık yapanlar ka- t ııun müvacehesinde terbiye edilse- t leıdi bu mevzu üzerinde durmaya ] hiç ihtiyaç kalmazdı. Bize derlerse r ki: -Efendiler 1946 senesinde seçim r lerde haksızlık yapılmıştır. Bunu itiraf ediyoruz ve yine katî olarak vadediyoruz ki, o günahlar tekrar edilmiyecektir.. O zaman ne husumetten, ne şiddetten, hattâ ne de ihtilâftan bahse yer kalmaz.-
Bayar bundan sonra, -Ben şimdi bir valinin not defterinden bahsedeceğim ve bu defteri İsmet İnönü-nün ittılauıa arzedeceğim. diyerek bu valinin kırmızı ve mavi işaret-I lerle defterine C. H. P. ve D. P. rıin kuvvetli olduğu yeğleri ayrı | ayrı işaret ettiğini, ayrıca da buna göre seçimlerde tedbir alacağını bildirdiğini anlatmış ve sözlerine şöy Je devam etmiştir:
— .Seçimlere müdahale hiç bir valinin hakkı değildir. Valinin vazifesi sadece asayişi temindir. Fa- ı kat Türk milletine karşı asayiş | tedbirine bile lüzum yoktur. Ham- ' gi asayişin ne suretle ihlâl olunacağını tevehhüm ediyorlar? Soru-yorum, bir tanenizin içinden siya- , ğını söylemiştir.
si maksatla bu memleketin huzurunu bozmak geçmiş midir? (Asla sesleri). Şu halde bize şiddet isna-deden zevat hayale kapılacaklarına bu nevi valilerin bu gibi notlarına dikkat etsinler. Ben onlara bunların kimler olduğunu söylemeyi dahi fuzûlî buluyorum. Onlar bunların kimler olabileceğini benden iyi bilirler. Biz, memlekette seçimlerin emniyetle yapılabilmesi için bir an’anenin teessüsünü istiyoruz. Metin olacağız ve asla vehme kapılmıyacağız..
Bayar, bundan sonra eski ve yeni seçim kanunları arasında bir mukayese yaparak yeni kanunun eskisine nazaran lehte kaydedilecek hükümleri ihtiva ettiğini söylemiş ve sözlerine şöyle devam et-
— -Şu halde bu aradaki farkı mütalea ederek cesaret ve metanetle sandık başlarına gidip reylerimizi kulandığımız takdirde özlediğimiz zaferi elde etmiş bulunacağız. Niçin bu zaferi istiyoruz? Fa-lân veya filân zata sandalye temini için mi? Hâşâ. Kendi irademizi yürütmek için vekil kullanacağız. Ancak, rey toplama zamanı yanımıza gelirse, ondan evvel de bizi unutmuş görünürse onu da bir dahaki seçimde alaşağı etmekte tereddüt etmiyeceğiz. ister Demokrat olsun, ister kim olursa olsun, bize düşen vazife budur. Zaman kazanmaya, bu milletin arzu ve ihti yaçlarını süratle halle mecburuz.
İşte vatandaşlar, burada toplanıyoruz, çalışıyoruz, uykusuz kalıyoruz, yarın intihapta kazanmak için
i mesai sarfediyoruz, Bütün bundan maksadımız müstakar bir hayat yaratmaktır. Bunun için uğraşmak istiyoruz. Ne Ahmede, ne Mehmede sandalya temin etmek niyetinde değiliz. Kendimize Allah rızası için hasbetenlillâh hizmet edecek insanları bulup ortaya atmak istiyoruz.
Daha fazla vaktinizi almıyaca-ğını. Tuttuğumuz yol çok şerefli aynı zamanda çok mes’uliyetlidir. Bunun için gözümüzü dört açmamız lâzımdır. Dört senede bir yapılan seçimlerde bu kırk gün zarfında, daha doğrusu bir günde sandık başında netice alacağız. Gaflet gösterirsek hem emeklerimiz heba ola-I cak, hem millete karşı deruhte ettiğimiz vazifeyi yapamamak gibi manevî bir mes’uliyet altına gire ceğiz.
Şunu da sözlerime ilâve edeyim ki, bundan evvel şiddet gösterenleri bile eğer bundan sonra dürüst davranırlarsa affa hazırız. Biz bu memlekette hiç bir zaman kardeş kavgası çıkarmak niyetinde değiliz. Düşünce ve fikirlerimiz ayrı o-labilir, fakat bu asla bir husumet havası, sevgisizlik yaratamaz. Yalnız hükümet memurları kanun dahilinde ve bitaraf kalacaklardır. Ve bu millî an'ane bu memlekette teessüs edecektir. Millet efradı kimseden çekinmeden vicdanından kopup geldiği gibi reyini kullanacaktır. Milletin iradesiyle, ekseriyetiyle ortaya çıkan her netice o milletin lehine olmuştur. Demokrasi bu suretle tecelli eder. Biz de de bu. böyle olacaktır.
Hepinize başarılar dilerim..
I
Sovyet havacılığı kuvvetli değildir
Amerikalılara göre Rusya'nın denizaltı filosu mühim bir kuvvettir
Vaşington, 5 (a.a.) — -United
Press-: Temsilciler meclisi üyesi George Mason, Sovyet Rusyanın çok az sayıda uzun menzilli uçağa sahip olduğunu ve bunların da bi-r harp vukuunda bir kaç gün içinde tahrip edilebileceğini dün bildir-
Cmhuriyetçi temsilci Birleşik A-merikanın 5000 i mütecaviz bombaı-dıman uçağına malik olduğunu söylemiştir.
Doğu Endonezyada
★ (Baş tarafı birinci dc)
Hükümet darbesi bir çok günden beri Doğu Endonezyada hüküm süren gerginliği en hâd noktasına getirmiştir.
Son 24 saat zarfında Mahaşirde bir çok tevkifat yapılmıştır.
Cakarta, 5 (a.a.) (Afp) — Makas sardan gelen haberlere göre Doğu Endonezyanın merkezi tamamen yüzbaşı Abdülazizin komutasındaki âsilerin elindedir. Bu hâdise, geçen Ocak ayında Bandoeng’da Westeı-ling'in idareyi ele almasını hatırlat-1 maktadır.
Makassar radyosu tarafından yapılan yayında Yüzbaşı Aziz, gayesinin Endonezya birlik devleti taraftarlarının tehdidi altında bulunan Doğu Endonezya devletinin mevcudiyetini korumak olduğunu söylemiştir. Şehirde sükûnet avdet etmiştir.
Bu sabah gelmesi beklenen mer kez birlikleri henüz gözükmemiştir. Durum, Başbakan Hattâ ile Çakar-tadaki Doğu Endonezya hükümeti temsilcisi arasında müzakere mev zuu olmuştur. Temsilci, devlet polisinin âsilerle işbirliği yapmadığını ve bunların eski Hollanda krallık ordusundan olduklarını bildir -miştir.
Amerika Dışişleri
Temsilciler meclisi tahsisat talî komisyonu başkanı Mahon, askeri meseleler komisyonu başkanı Car] Winsonun hava kuvvetlerini takviye için savunma bütçesinde 583 milyon dolarlık bir arttırma yapılması yolundaki teklifinin reddedil meşini ısrarla istemiştir.
Mahon, savunma bütçesinin arttırılması hususundaki telkıflerin iktisadi bir çöküntüyü intaç edeceğini ve böylelikle memleketi mağlûbiyete sürükliyeceğini söylemiştir.
Mahon, Rusyanın, Amerikan B-36 lan ayarında ağır bombardıman u çaklarına sahip olmadıklarını bildirmiştir.
Sovyet Rusyanın B-29 tipinde 300 ilâ 400 uçağa malik olduğunu belirttikten sonra Mahon ezcümle demiştir ki:
■ Sovyet Rusyanın bu memlekete tevcih edebileceği tehditlerden en önemlisi Sovyet denizaltı filosudur. Buna rağmen Amerikan bahriyesi denizaltılara karşı yeni bir cihazı tekemmül ettirmiştir.
Adliyede kibar
★ (Baş tarafı birinci
Mütefekkirler, politikacılar, gazeteciler hatamı ediyorlar ?
çaktır. Giincş yine Şark’tan doğacak Garp'tan batacak, ne bu vatan toprakları üzerinde ve ne de kâinatta değişen hiç bir şey olmıya-caktır.
Fakat Sayın İnönü, iktidar partisine bağlı kimseler tarafından dövülüp, sövülen, çeşitli hakaret ve haksızlığa uğrayan vatandaşların halini «şiddet- misali diye almaktan uzaktırlar. Sadece, mensupları arasında bir nevi ağır muamele lere uğramış kimseler bulunan bir muhalif partinin şahıslarına karşı biraz muhteriz davranmasını bir düşmanlık eseri telâkki etmektedirler. Bu, tamamen şahsi görüşleridir. Tabiatiyle etraflarında kendisine hoş görünmek istiyeıı mahdut bir zümrenin de telâkkisi olabilir. Fakat asla bir politika mevzuu olamaz.
Malatya ve Ankara Milletvekili adayı Sayın İnönü, son nutuklarının memlekette umumi bir merak ve ilgi uyandırdığını söylemişlerdir. Elbette ki uyandırmıştır. Nasıl uyandırmaz ki, muhalefetin şiddet ve düşmanlık politikası takip ettiğine inanan, iktidar partisi ileri gelenlerinden başka kimse yoktur.
Ayrıca Sayın İnönü Adanada şöy le demişlerdir:
— «Mütefekkirlerimiz, politikacılarımı/ ve gazeteler, beyanatım üzerine vaziyet almışlardır.»
Demek ki ortada, mütefekkirlerimizin, politikacılarımızın ve gazetecilerin vaziyet alacakları bir mesele vardır. Bu memlekette mütefekkirler, politikacılar ve gazeteciler siyasi hâdiseleri hep birden yanlış bir zaviyeden görürler de, yalnız bir tek şahsın görüş ve fikri mi doğrudur?
İşin dikkate değer olan tarafı da, hatalı ve yanlış noktalar üzerinde inatla ısrar edilmiyeceğini bizzat Sayın İnönü ifade buyurmuşlardır. O halde, realitelere uymıyan şiddet politikası görüşlerinde ısrar etmektedirler?
Gönül isterdi ki, bunca bir politika tecrübesinden olan Sayın İnönü, rey için vatandaşlar yaparak biı inağı bir tarafa bıraksuılar, doğrudan doğruya kendi partisinin yaptığı ve yapacağı işleri umumî efkâr önüne sermeğe çalışsınlar. Şayet, hakikaten partiler arasında şiddete taraftar olanlar varsa bunları uzlaştırmağa gayret etsinler. Hattâ cezaya müstahak olanların kanun yoliyle tecziyesine delâlet etsinler. Fakat bu arada kendi partisi ve muhalif parti diye ayrılık gözetmesinler. Devlet Reisliği makamının yüksek hakemlik mevkiini tarafsızca istimal buyursunlar.
Fakat, insafla düşünülecek olursa, muhalefetin bütün gayreti, memlekette şiddet politikasını hâkini kılmak değildir; bilâkis, onu ortadan kaldırmak; vatandaşlar a-rasında tam bir eşit muamele kurmak azmi etrafında toplanmaktadır. İşte bunun içindir ki, mütefekkirler, politikacılar ve gazeteciler Sayın İııönünün nutukları üzerine vaziyet alınışlardır. Bütün memleketin kültür ağırlığının mühim bir kısmını temsil eden bu kitleyi bir tarafa bırakıp, yalnız Sayın İnöııü-niin görüşünün tam hakikate uygun olduğunu kabul etmek, umumî efkârı biraz olsun, hiçe saymak değil midir?
Temenni ederiz ki, iktidar partisi mensupları bundan sonra, kendi hatalarını örtmek için başkalarına hata isnat etmek usulünü ter-kederler. Çünkü bu, politikada çok kullanılmış ve yıprandıkça da tesirini kaybetmiş bir usuldür.
Adviye FENİK
senelik geçmiş kazanmak arasında tefrik taraflı hücumlar yap-
görmeden çıkacaklar..
* (Baş tarafı birinci de) olan Zenner, âyan meclisinde verdiği bir nutukta müttefikler tarafından Batı Almanyada tatbik edilen fabrikaların sökülmesi programının Batı Avrupadaki bütün komünist aleyhtarı kuvvetleri tehdit ettiğini belirtmiştir.
Âyan üyesi Zenner, Acheson’un bir taraftan Rusyanın Asyadaki hareketlerini takbih ederken diğer taraftan Stalin ile bir görüşme yapılmasında ısrar etmesini kelimenin bütün mânâsı ile mürailik olarak vasıflandırmıştır.
Sözlerine devam eden Zenner, ezcümle demiştir ki:
— Amerika âyan meclisi doğrudan doğruya müdahale edip bir değişiklik yapmazsa hiç bir şeyin Almanyadaki çöküntüyü pada komünist zaferini mıyacağı aşikârdır.
Zenner, sözlerini bitirirken Mc. Gloy’un âyan meclisi Dışişleri ko-j misyonu huzurunda verdiği ifade-| nin açıklanmasını istemiştir.
Nebrasko ile Cumhuriyetçi Ken-' neth Wherry, fabrikaların sökülmesi programının komünist faaliyetine elverişli bir saha hazırladı-
durdura-
... de)
Enstitüsü Sekreteri Haluk Yılgör ve Haşmet Orbay ve Reşit Mercan’ın mahkûmiyetiyle neticelenen cinayet hadisesinde maktul Dr. Neşet Naci Arzanin eşi Nilüfer Arzan ve yine ayni hâdise ile ilgisi olan ve hem davacı ve hem sanık durumunda bulunan Petrol Ofis memurlarından Sahih Akbulut salona alındılar.
Bn. Nilüfer Arzan gözlerini iri ve siyah bir gözlükle kapatmış bulunuyordu. Sanıklardan Salih Akbulut ifadesinde Yenişehir Menekşe sokağı Arzan Apartımanında oturduğunu, hâdise günü gece yarısından sonra Nilüfer Arzan ve davetlilerinin plâk çalarak ve dans ederek kendisini rahatsız ettiklerini, bekçiye şikâyet ederek artık eğlenceye son vermelerini söylediği halde bütün ev halkının hakaretiyle karşılaştığını, aynı zamanda Halûk yılgörün de kendisine ağır sözlerle hakaret ettiğini söyledi.
Bundan sonra dinlenen Halûk Yıl gör de Nilüferin doğum günü münasebetiyle bir eğlenti tertip ettiklerini, fakat aynı apartımanın alt katında oturan Sabih'in bekçiye şikâyet ederek bu eğlencelerine mani olmak istediğini ve aynı zamanda küfür ederek kendisine hakeret ettiğini söyledi.
Bundan sonra dinlenen Nilüfer de hâdiseyi böyle anlattı ve Halûk un küfür ve hakaret etmediğini ifade etti.
Müteakiben şahit olarak salona alınan Nuran Yılgör, Mübeccel Si-ber, Mahmut Siber ve Feriha Per-tan hâdiseyi tekrar anlatarak Sabi-' hin aleyhinde şahadette bulundu-ı 1ar.
Şahitlerden gece bekçisi Haydar
■ ise Sabihin lehinde şahadette bulun-' du.
1 Neticede mahkeme bekçi Hay-I darın şahadetini nazarı itibara ala- ......... .
rak her iki tarafın da hafif para ce- hepsi de beş ışık huzmesi ile çevril , zahiriyle mahkûmiyetine ve cezala- f miş bir Ellips resmini göstermekle 1 ruam teciline karar verdi. dirler.
Bayar’ın Çankırı ziyareti intibaları
Kongre salonunda yer bulamıyarak müzakereleri pencerelerden takibedenler
Başkan Celâl
Demokrat Parti Çankırı İl kongresinde bulunanlardan bir kısmı
Çankırıda karşılayıcılarla beraber şehre girerken
Güreşçilerimiz Ankaraya döndüler Stokholmdaki dünya greko - ro-men güreş şampiyonasına iştirak e-den ve dünya ikinciliğini alaıı güreş çilerimizden AnkaralI Celâl Atik, Adil Candemir, Tevfik Yüce ile Ali Özdemir tür. sabahki, ekpresle şeh rimize dönmüşlerdir. Güreşçileri îs-tanbulda karşılamak özere giden , Yaşar Doğu da kafile ile Ankaraya dönmüştür.
Güreşçilerimiz Garda güreş federasyonu temsilcileri, Pakistan basın atasesi, basın mümessilleri ve kalabalık bir halk kütlesi tarafın dan karşılannyşlardn.
Halk güreşçilerimize karşı sevgi tezahüründe bulunmuştu!.
Yeni Belediye Başkanı
★ (Baş tarafı birinci de) General Sadettin Savgan evvelâ yoklama yapılacağını bildirdi. Yoklamayı müteakip seçime geçildi ve gizli oyla yapılan seçim neticesinde Ankara C. H. P. il başkanı Avukat Fuat Börekçinin ittifakla belediye başkanlığına seçildiği anlaşıldı.
Alkışlar arasında reislik makamına gelen Fuat Börekçi gösterilen r ( timada teşekkürle Ankara belediye hudutları içinde oturan hemşehrilerin mümessilleri karşısında ve on-ların şahıslarında bütün şehir halkını hürmet ve minnetle selâmladı. Eski belediye başkanını methetti.
Yeni belediye başkanı Fuat Börekçiyi müteakip söz alan eski başkan Dr. Tüzün bu sözlere heyecanla teşekkür etti.
Bundan sonra gündemde görüşülecek başka bir şey olmadığından olağanüstü toplantıya son verildi.
Seçim propagandası
it (Baş tarafı birinci de)
zilerlnin D. D. Yollarının
den ödenen harcırah ve
lerle yapılmış olmasıdır.
bütçesin-yevmiye -
Bundan başka geçenlerde Etibank Genel Müdürünün Zonguldaktan a-
daylığını koyacağını bildirmiştik. Zonguldaktan gelen son haberlere göre, C. H. P. adaylarının tesbitine devam edilmekle beraber ve bazı
ihtilâflar yüzünden katî aday listesi taayyün etmemiş olmasına rağmen, I
şu isimlerin C. H. P. nin katî namzetleri olacağı söylenmektedir: Eti-
bank Genel Müdürüğ Ferit Nazmi j Gürmen, particiliği ile tanınan Ercğ- j
li İşletmesi Müdürü ve eski C. H. P. Zonguldak il başkanı İhsan Soyak,
işletme sertabibi ve işletme hukuk
müşaviri ve
aynı zamanda Niğde-
den de adaylığını koyan İçişleri Bakanı Erişirgil C. H. P. Çankaya ilçe kurulundan Avni üzsün da nam zetler arasındadır.
Uçan daireler
it (Baş tarafı birinci de) ve iki yardımcısı kesik bir ıslık sesine benzeyen bir seda duymuşlar ve gökte bora ile karışık şiddetli bir ziya görmüşlerdir. Gazetelerde çıkan fotoğraflar birbirine tama - , men mutabık olmamakla beraber
Izmirde aday bolluğu
it (Baş tarafı birinci de) liste, üçiincüsü de Şehir Meclisi u-yelerinden ve Ödemiş civarında nüfuzu bulunan Muammer Akar ( tarafından hazırlanan listedir, . ı
Eski Ticaret Bakanı Behçet Uzun [ büyük gayret sarfetmesine rağmen bu ihtilâfın bastırılamıyacağı ve ö-j nümüzdeki günlerde en geniş şekil de patlak vereceği muhakkak görülüyor. ı
Bütün bu faaliyetlere rağmen, C. H. P. saflarından yeni çözülme ve istifalar olacağı kuvvetle tahmin e-dilmektedir. Suat I-Iayri Ürgüplüden sonra, C. H. P. milletvekillerin-
den daha bazı istifalar olacağı söylenmektedir.
İzmir Belediye Başkanı
İzmir, 5 (Telefonla) — İzmir Belediye Başkanlığına' seçilen Avukat Hulusi Selek bugün Demokrat Parti il başkanı Ekrem Hayri Üstün-dağı ziyaret ederek kendisi ile bir saat kadar görüşmüştür - ■
Bir ziyaret münasebetile
Sayın F. Sirmen’e açık mektup
A (Baştarafı 4 üncüde) suretle bir kısmını ifa edebildim. Daha fazla yapmak istediğim bu arzularınızdan bir kısmını da açıkladığım şekilde, şu ve şu sebepler dolayısiyle ifa edemedim. Çünkü Büyük Millet Meclisinde söz yalnız benim değildir, bütün milletvekilleri arkadaşlarımındır. Bu hususta beni mazur görün, affınızı dilerim, gibi.)
Yukarıda arzettiğim hususları dört sene zarfında yine yerine getirebilirsiniz. Fakat, evvelâ çalışın, görelim. Sonra, müsterih olunuz: Türk Milleti büyük millettir. Sizin kadrinizi bilir. Seçim zamanında memleketimize gelmeseniz bile yine sizi milletvekili seçer, fakat bunları yapmadan, bugün tatlı dil dökmekle kimseden rey alamazsınız.
Bu itibarla, Ankaradaki güzel koltuğunuzu ve İstanbuldaki eğlence ve zevklerinizi bırakarak ihtiyarı zahmet ettiğinizden dolayı bütün sizi tanıyanlar hem üzüldük, ve hem de halinize acıdık, sayın
19 imzalı mektup
Rizenin Hemşin bucağından 19 imzalı bir yazı aldık. -Sayın Adalet Bakanı Fuat Sirmen'e. hitap eden bu yazıda ezcümle şöyle deniliyor!
-Rize’nin bir milletvekili olmanK' dolayısiyle dört uzun sene bizi ha-tırlamayıp da tam seçim sırasında Pazar’da, oradan da zavallı Hem-0-ı’de görünmeniz bizleri pek mütehassis etti. Yalnız bu ziyareti milletvekili olmanıza kâfi sanmayınız, aldandığınızı bildirmek isteriz.»
Comments (0)