Şfamilia
KONTES
ÖZEL albümleri geldi
Yıl : 1 — No. 252 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
CUMA 6 Ocak 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
Demokrat Partide
yarınki toplantı
Hey'etler dün şehrimize geldi
Vilâyet delegeleri Genel Kurulla beraber siyasî hâdiseleri gözden geçirecekler
Demokrat Partinin büyük kongresinde kararlaştırılan esaslara göre her altı ayda bir bütün vilâyetlerden gelecek üçer delegenin iştirakiyle yapılacak olan toplantılara yarın başlanacaktır.
İktidar partisi bu toplantılara bü-
! | yük bir ehemmiyet atfetmiş ve bunu son büyük kongrede alman kararları değiştirmek için yapılacağı hakkında bir yığın havadis yaymıştır. Halbuki bu toplantı bilâkis büyük kongrede alınan kararların tat-bi.( şeklini kontrol etmek ve son hâdiseler karşısında demokratik hayatın yürüyüşü tarzını gözden geçirmek üzere yapılacak olan toplantı-' »ilidir.
ir (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Amerikan Tarım uzmanı Robert Eckhardt, Amerika Büyük Elçiliği İktisadî İşbirliği Merkezinde dün bir basın konferansı yapmıştır, Mr. Eckhardt iki hafta evvel Türkiyeye gelerek bu müddet zarfında Türk çiftçilerine malez mısır yetiştirmek tarif etmekle meşgul olmuştu. Bu, Türklyede Marshall Plânı Tarım Programının en son gevşemesidir..
Yukarıdaki resimde Mr. Eckhardt’i görüyorsunuz.
Yunan
Kabinesi
istifa etti
Kontes Bisküiti Türkiyenin en fazla besleyici bisküitidir.
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta Kutusu 1193
Amerikan kongresinde
truma’nın nutku çok iyikarşılandı Bu r.utuk, Komünizmi ve saldırganlığı durdurmak
hususundaki azmi gösteriyor
VajlnçUn, 5 (a.n.) (U. is) — A-mc-rikan kongresinin üyeleri'imıu-nuyel itibariyle aış mürrasebetıer ' mesajı i.(- muttum'. görünüyorlar. Trumanın 43 dakika süren nutku 29 kere alkışlanmıştır. Totaliter bas kışı altında Avrupanın ve Akdeniz havzasının çökmesi ihtimali hak -dında bundan üç yıl önce mevcut olan tehlikenin artık geçtiği hak -kındaki beyanat bilhassa şiddetle alkışlanmıştır.
Nutuk hakkında bazı üyelerin yo-
nasip, cesaretli bir mesaj dinledik. Bu mesaj, Trumanın komünizn)i ve saldırganlığını durdurmak huşu -sundaki azmini ispat etmektedir.
Mümessiller meclisi çoğunluk partisinden Whip Percy Priest: Baş • kan Amerikanın geleceği'hakkında k (Devamı Sa: 5 Sü: 5 de)
Okka -her yerde
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
aşkan Truman kongrede bütün dünya barışını ve demokrasi âlemini çok yakından alâkadar eden mühim bir beyanat vermiştir. Bu beyanatın şimdiye kadar komünizmin tehdidi altında bulunan bütün memleketlerde büyük bir inşirahla karşılanacağına «Sphe yoktur. Traman’ın sözlerinden şunu anlıyoruz ki, medenî dünyada huzur imkânları artık günden güne inkişaf etmekte, ve Rus emperyalizmi, meş’um emellerini tahakkuk ettiremiyecek bir duruma girmektedir. Bu, tabiî basireti, ve daima hazırlıklı bulunmayı elden bırakmak için bir sebep değildir. Fakat eğer bütün dünya milletleri totaliter zihniyete karşı mücadelede tam işbirliği yapacak olurlarsa, 1950 yılının, 1949 dan çok daha iyi olacağına şüphe edilemez.
Başkan Trumanın kongre huzurunda söylediği şu sözler üzerinde e-hemiyetle durmak gerektir:
«Totaliter baskı altında Avrupa ve Akdeniz havzasının yıkılması ihtimali artık sona ermiştir.)
Bu, Türkiye için de çok güzel bir haberdir. Başkan Truman bunu söylerken her halde çok kuvvetli delillere dayanmış bir yığın hâdiselerden neticeler çıkarmıştır. Gerçekten, Avrupada Rus baskısı hayli gerilemiştir. Bu arada Tlto ile Komin-forma arasındaki anlaşmazlığı bilhassa kaydetmek yerinde olur. Bu suretle Yugoslavya gerçi komünizmi muhafaza etmiştir; fakat Rusyanın boyunduruğundan kendisini kur -tatmıştır. Böylelikle Rusyanın Adriyatik kıyılariyle irtibatı kesilmiş bulunmaktadır. Yunanistanın da komünist çetelerinden temizlenmesi, Rub baskısını Rodop dağlarından ö-teye atmış, ve böylece, büyük ejderin, Dedeağaç yoluyla Ege denizine inmesi önlenmiştir. Eğer demirperde arkasında hâlâ esir vaziyette ıztırap çeken milletler varsa, bunların da içinde yer yer kaynaşmalar olmakta, ve ilk fırsatta hürriyete kavurmak İçin hareketler başgöstermektedir.
Akdeniz havzasına gelince, Türkiyenin sağlam durumu, bütün Anadolu yarımadasını, Rus emperyalizminin Akdenize doğru yapmak istediği savlete karşı kuvvetli bir dalgakıran haline koymuştur. Bunda Türk milletinin bütün dünyaca teslim edi len cesaret ve kahramanlığı başta olmak üzere, kıymetli dostumuz A-merikanın bize yaptığı yardımların mühim bir tesiri vardır. Ayrıca İngiltere ve Fransa ile olan ittifaklarımız, bizim için, dünya barışına yardım etmekte mühim bir kuvvet kaynağı olmuştur. Tarih günün birinde elbet Türk milletinin medenî dünya içinde buğün ifa ettiği mühim vazifeyi takdirle kaydedecektir.
Nitekim, Başkan Truman da «To-
Londra radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Diomldes’in başkanlığındaki Yunan koalisyon kabinesi bu sabah istifa, etmiştir.
Muhabirlerin bildirdiklerine göre, aralarında liberal parti başkan yardımcısı Venizelos bulunan liberal üyelerin hükümete karşı takındıkları muhalif tavır, kabinenin istifasına sebep olmuştur. İhtilâf 'seçicilerden çıkmıştır. Liberaller,'. NI; sun ayında yapılması lâzım gelen Beçimlerin daha evvel; yapılmasını istemişlerdir.
Diğer taraftan başkomutan general Papagos da istifa etmiştir. Bün-
toliter baskı altında Avrupa ve Ak- r__________________________,________
deniz havzasının yıkılması ihtimali 'dan bir müddet evvel,, gelecek se-
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de) -fr (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
iki Bakan aynı fikirde değil
Birbirine zıt
iki beyanat
ihracatımız artıyor mu yoksa geriliyor mu ?
Halk Partisi içinde bir Bakan’ın Dışişleri Bakanı bu sözleri Meclis bugün ak dediğine yarın kara de- kürsüsünde beyan ededursun, aynı diği ilk defa vaki olan bir hâdise gün C. II. P. il kongresinden Anka-değildir. Ayrı ayrı iki Bakanın da, raya hareket eden, Ekonomi ve Ti-birbirlerine tamamen zıd şekilde caıct Bakanı Vedat Dicleli gazeteci-beyanat verdikleri malûmumuz - lere, Dışişleri Bakanının sözlerinin dur. Fakat arada gün ve 6aat farkı tamamen aksi mahiyette bir demeç olmadan, aynı günde-, hemen hemen, vermektedir.
aynı saatte ve aynı mevzuda i}ci Bakanın birbirine tamamen zıd. bir şekilde beyanat vermeleri bilemiyoruz, gerek partileri ve gerek mensup oldukları hükümet namına, ne dereceye kadar şayanı itimat bir hâdisedir.
Mesele şudur: .
Büyük Millet Meclisinde, Dışişleri Bakanımız dış ticaretimiz hakkında şu mütaleayı serdediyor: • .
— İhracatımızın durmasında başlıca sebep, ihraç ınallarınuzın pahalı ve bazılarının da bir lüks si haline gelmiş olmasıdır.
YURTTHARA KIŞ
Bütün yurtta şiddetli bir kara kış hüküm sürüyor
Yurdun bir çok yerlerinde olduğu gibi kış şehrimizde de- bütün şiddetiyle devam etmektedir.
Ankaraya ilk kar yağdıktan bir iki gün sonra hava lodosa çevirmiş ve.5 santimetre kalınlığındaki kar tamamiyle erimişti.
Dün havanın değişmesi üzerine sabaha kprşı tekrar kar yağmağa başlamış ve karın kalınlığı 10 santimi bularak Ankara tek-
rar beyazlara bürünmüştür. Sokaklar ve caddeler karla kapanmış günün bir çok saatlerinde temizlik a-meleleri yolları temizlemeğe çalışmışlarsa da bir fayda temin edilememiş ve kar sularının istilâ ettiği yollar geçilmez bir hal almıştır.
Diğer taraftan fazla miktarda yağan kar Ankara ile civar kaza ve vilâyetlerin münakalesini de sekteye uğratmıştır.
Alâkalılardan aldığımız malûmata göre Ayaş, Haymana, Kızılcahamam Bâlâ ve Kalecik yolları tamamen ir (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Dünkü, Akşam haberlerinin ikinci sayfasında .Dış ticaretimiz gelişiyor- başlığı altında yayınlanan bu • tekzip, beyanat!, aynen şöyledir:
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Vedat Dicleli dün akşam İstanbuldan hareketinden evvel verdiği bir demeçte, dış ticarette gelişmeler kaydedildiğini, dış ticaret bilançomuzun açığının gittikçe azaldığım, ihracatımızın geçen yıla nazaran geniş ölçüde aı-tnuş bulunduğunu ve alınan tedbirler sayesinde buğday darlığının önüne geçildiğini söylemiştir.
Kutupların sevimli hayvanlan penguenler, seyyahları güler yüzle karşılıyorlar. Resimde buz denizinde bir çıkarma gemisi ve penguenleri görüyorsunuz
Türkiye'ye yapılan yardım
Marshall Plânından Türkiye’ye
33 milyon dolarlık makine 12milyon 700bin dolarlıkta hububat tahsis olundu
Vaşington, 5 (a.a.) (Usis) — Marshall plânı memleketlerinin 1949 senesi içindeki takını ve endüstri talepleri eşit olarak karşılanmıştır.
Geçen senenin 20 Aralık tarihine kadar muhtelif memleketlerin 1.810.072.000 dolarlık endüstri maddesi ve 1.767.233.000 dolarlık ta tarım maddeleri satın almaları müsaadesi verilmiştir. Nakliye için 278.962.000 dolar, teknik uzmanlar i- . çin 10.982.000 dolar tahsis edilmiş- ; tir. 1949 yılı içindeki tahsisat ye- ■ ir (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
rumlarını aşağıda bildiriyoruz:
Ayan dışişleri komisyonunun baş kanı Tom Connally: mesaj, Başkanın dış münasebetlere verdiği önemi ve hür milletlerin savunmasiyle Avrupa kalkınma programının ba -rış ve istikrar dâvası lehine olarak devamı lüzumunu göster -mektedir. Başkan tarafından gösterilecek azimli bir hareket dünya
barışma »ve batı Avrupanm kalkınmasına hizmet edecektir.
Cumhuriyetçi partiden Jaeob Ja-vits: iki taraflı dış siyiaset güven-
liğimiz için şarttır.
Temsilerciler meclisi dış münasebetler komisyonunda azınlık .partisinin ijeri ■ gelen üyesi Charles Ea-
ton: Avrüpa kalkınma programının büyük amacına ulaşıncaya kadar devamına kati olarak taraftarım.’ Ko münizmi, dühyayı fethetmek olan teşebbüsünde akim bırakmağa matuf her gayretin’lehirtdeyim. fakat bunun sadece iyi niyetle başarılabileceğini sanmıyorum.
Mümessiller meclisinde çoğunluk lideri John Mc Cormack: Trumanın
önder vasıf ve meziyetleriye müte-
Türk- Yugoslav ticaret anlaşması imzalanırken
Türkiye-Yugoslavya
Ticaret anlaşması
Bugünkü
Meclis
Bugün 6 sözlü soru Mecliste görüşülecek Meclisin bugünkü toplantısında 6 sözlü soru önergesi vardır. Bugün müzakere edilecek' sözlü sorular. şunlardır:
Rize Milletvekili Dr. Fah- ' , ri Kurtuluş’,un, «Vadiıjı» adlı kitap hakkında ne gibi işlem yapıldığına dair-Millî Eğitim Bakanlığından sözlü , sorusu. "■
Rize Milletvekili Dr..Fah. ri Kurtulurun, İstanbul pğ- . renci yurdu binasının.durumu ile yeni yapılacak yurt hakkında Millî Eğitim Ba- ■ kanlığından sözlü sorusu.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: S de) i
Bir milletvekilinin oğlu bankayı dolandırdı
Uğur ismindeki bir genç Beyoğlunda çalıştığı bankadan 10 bin lira çekmiş
İstanbul, 5 (Telefonla) — Zabıta ve diğer alâkalı makamlar bir SUİ" istimal hâdisesinin tahkikatına el koymuşlardır.
Şehrimizde, bilhassa banka muhitinde bir hayli dedikodu yaratan bu hâdisenin faili bir milletvekilinin oğludur. Uğur adındaki bu genç milli bankalardan birinin Beyoğlu şubesinde servis şefliği yapmakta' dır. Ve henüz bulnamamış olan Meh met adında bir de suç ortağı var -dır. Söylcndiğinei göre Mehmet ran devu evi işleten biridiir. , . , (
★ (Devamı Sa: 5 Süs 3 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
anlaşma merasimle imza edileli
Türkiye ile Yugoslavya arasında len Türk emlâ.ûne mütedair anlaş-«ı,—m.. miMÜA«anh.ri «ro. malar dün Dışişleri Bakanlığında, j Hükümetimiz adına Dışişleri Umumi I Kâtibi Büyükelçi Raik Zihni Akdur ve Yugoslav Hükümeti adına Yugoslav Heyeti Başkanı Dr. Mirko Mer-moija tarafından imzalanmıştır.
| İmza merasiminde Yugoslavya Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Ticaret ve İktisat Dairesi Reisi Fatin Rüştü Zorlu, Yoguslav ve Türk Heyeti üyeleri hazır bulunmuşlardır.
Ticaret Anlaşması mütekabilen umumi rejimler dahilinde işlemek üzere ve listeleri muhtevi olarak tanzim kılınmıştır.
Bu listelere göre Türkiye Yugös-lavyaya pamuk, küçük baş hayvan derileri, manganez, tuz, yapağı, kenevir tohumu, kuru meyveler, tütün vesaire maddeleri ihraç edecek Yugoslavyadan ise her nevi kereste, maden direği, sud kostik, göztaşı, küçük alât ve edevat, kimyevî ve-I sair maddeler ithal edilecektir. 1 ir (Devamı ba: 5 Sü: 4 de)
Ankarada bir müddettenberi cereyan etmekte olan müzakereler neticelenmiş, Ticaret ve Tediye Anlaş-ınalariyle Yugoslavyada millileştirt-
Her şey yerli yerinde I
İktidarın Mihenk Taşı
Yazan : Sıtkı Yırcalı
Yüz yıldanbeıi memleketimizde devam edip gelen iç hürriyet dâvasının ilerleyişinde, Müli Mücadeleden sonra, ilk defa halkımız mev* cut iktidara karşı teşkilâtlı bir muhalefetin kadrosunda, mücadeleye girmiş bulunmaktadır.
Bundan evvelki tecrübelerin hemen pek çoğunda; bir avuç münevver veyahut asker iktidara galebe çulrtıış ve kendisi memleket idaresini eline almıştır. Fakat bir defa işbaşına geçince, geniş halk tabakalarına kadar inmeğe ya lüzum görmemiş veyahut da onları memleket idaresine karışmağa kifayetsin addederek yine onlar narhmia kendi iktidarına kendisini fuzuli bir mütevelli nasbetmekte gecikmemiştir. ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
| stanbuldaki gazeteci arka-
1 taşlarımız Başbakana bir fabrikayı ziyaret ettiği sırada sormuşlar:
— Seçimler daha evvele alına-
Başbakan sinirlenmiş:
— Şimdi fabrikadayız, demiş.
Seçimler gelsin onu da zamanın-
da görüşürüz!
Halbuki o sırada Başbakan
be
fabrikasında imiş. Acaba
kendini, cam fabrikasında sırça
köşkte mi sandı idi?
Öyle ya, deri fabrikasında rugandan, glaseden, köseleden, bez fabrikasında pamuk ipliğinden bahsetmek yerinde olur!
Hele seçimler gelsin, şı» rey fabrikasına bir girelim! O raman da tomar tomar kâğıtlardan, sıra sıra tamimlerden belki lâkırdı açılır! — YEDEKÇİ
| İLMÎ BAHİSLER
Bu kar kıyamet
Takvim!
Muhip DIRANAS
W
guuuL₺j'..uaaa«» Yazan : mmcoıoMm
! Dr. Aziz Yer gök I rakmız. | Çocuk Hast. Müt. | Hınf)l

1^ :ırakış ııc fcııa bastırdı! Ger-çi, sıcak bir salonun penceresinden beyaz tabiatı seyretmek hoş bir şey. Ama. fakır fukarayı düşünmemek elde değil. Ayağımla papucu, sırtında abası yahut soba-sii»tl:ı, ıhanğafuıda kömürü,' hattâ, hattâ, dün bizim gazetede fotoğrafını gördüğünüz ölüler gibi. şını sokacak bir ilam altısı, bir kovuğu bıılunıniyaıı vatandaşlarımız, Vıç değilse büyük şehirlerde, bilmeni ki, çoğunluğu teşkil etmiyorlar mıî* Mangalında bîr avuç kö Hıiirü. sırtında paltosu buhınmıya-nın zaten midesi de boş değil midir? Ya çacukiar, hele onlar!
Görünüşü o kadar muhteşem ve şairane olan şu beyaz dekorun altında yatan büyük yoksulluk ve ıztırabın burada edebiyatını yapacak değilim. Politikasını İliç! Memleketimizin fakir oluşundan, mah-rumluğundan, geriliğinden, geniş çaptaki ıztırabındaıı ştı veya bu partiyi mes’ııl etmek, su veya bu ferdi günahkâr saymak acı taraflarımızı hafifsemek olur. Bunda ters dönmüş bir tarihi kaderi, bi takım çileleri, elde olmıyan imkânsızlıkları ve nihayet yüz iki yüz yıldan aşağı düşnıiyen uzun bir çöküntü devrinin bu milletin maddi ve mânevi bünyesinde yaptığı
hırpalamaları asla unutmamak lâ-
Her şeyi hükümetten beklemek, her şeyi hükümetin sırtına yüklemek bir nevi milli sorumluluktan kaçınmak olur. Koskoca bir başkentimizde. bir ihsâııın başını sokacak blı-da maltı bulamayıp, rast-gele boş bir taksi arabası içinde soğuktan donmamak için ısınmaya çalışırken ölmesi, osla olsa biz şehirlilerin yüzünü kızaftmalıdır.
Bizim gibi, kalkınmaya fakir fukarası, sefaleti, normalin pek üstlünde bulunan bir memlekette, tek kurtuluş yolu ancak bütün milletin elele verme-sindedir. Oysa aksine, merhametin bile sadece adı kalmak üzere; ne Terdi insaf ve fedakârlık var, ne (le bir fakire bir tas sıcak çorba verecek bir sosyal yar-bir «Mahalle» iniz da bir fakirin burnu kanasa, ma
Yüksek Sağlık Şurası üyeleri
1 5305 sayılı kanunla değiştirilen
’ mumi HıfziSSlhha Kanununun 12 im ; ci maddesine göre yeniden seçilen ; Ordinaryüs Prof. Dr. Fahrettin Ke-rim Gökay, Prof. General Dr. Zeki Pamir ve Prof. General Dr, Zeki Fajk Ural’ın Yüksek Sağlık Şûrası üyeliklerine tayin edilmişlerdir.
SamS Alaçam iktifa ç.Vi
Ankara Belediyesi Başkan yardım , ollarından Sami ATaçâm dün vazi- • fesirldon- istifa' etmiş Ve bü istifası İçişleri Bakanlığına gönderildiği ha. bfer alınmıştır’. 1 (
muhtaç, (jç senedenberi bu işinde foragat-ıztırabı ]c çahşan kıymetli belediyecimizin ,”r istifası muhitte derin teessür uyan» dırmiştır.


|^| er işimizde olduğu gibi, sosyal yardımlaşma mevzuunda da geri kalmış bulunuyoruz. Bu mevzuda kurulmuş bulunan derneklerden gözle görünen ve faaliyeti hissedilenler, aşağı yukan Kı-ıy. Çocıık Esirgeme Kurumları-
Eğlence yerleri işçileri
sendikasının toplantısı
Ankara Lokanta Otel ve Eğlence ;ekkülü. Eskiden hiç değilse Yerleri İşçileri Sendikası idare h‘eJ “:z vardı. Bir basın- yeti 19/1/1950 Perşembe günü saat; ..... ------ 15 de Ankara Halkevi könferans sfi-, hallenin öbür başından bir tutanı fonunda olağanüstü bir körigre yap-pamuk koştururlardı. ■ • .
Kızılay mı? Çocuk Esirgeme
Kurumu mu? Onların sefaletin, ıztırabın çanı yanında devede kulak kabilindeııdir. Ne diyeyim? Dileğim birbirimizi severek, birbirimize yardım eli uzat- I inak olsun.
İstanbul haberleri
Öpüşmek suç mudur?
Çiftler otomobilde öpüştükleri için mahkemede beraet ettiler
İstanbul, 5 (Telefonla) — Aksa- Hasanpaşa fırınının önüne geldiği-rayda bindikleri bir takside öpüşen miz.zaman yol tıkanmıştı, açılmasını çiftin, taksi şoförünün müdahalesi ’ üzerine zabıtaya teslim edilerek | hakferında takibata geçilmesi şeh- i Timimde alâka ile karşılanmıştır. Ad- i üyeye intikal eden ve Sultanahmet i 3 Üncü Sulh Ceza Mahkemesinde duruşması yapılarak karara bağlanan hâdisenin tafsilâtı şudur:
Aynı zamanda hâdise mahiyeti i-tibariyle enteresan Ve adliyemizde nadir râstlanan suçlar nevindendir.
Öpüşmek bir suç mudur ve nerelerdi ne gibi ahvalde öpüşülebilir, herklerde öpüşülmez? İşte Sültanah met 3 üncü Sulh Ceza Yargıcı sevişen iki gencin duruşmalarını yap -tıktan sönra verdiği karar ile bütün bu Sualleri kanunun çizdiği hudutlar dahilinde cevaplandırmış oldu.
Sanık mevkiinde oturanlar bir delikanlı ile iki kızdan ibaretti. Kız ların isimleri Annâ ve Yorgiça, erkek de Şinasi adında kamarotluk yapan bir gençti. Aleyhlerindeki iddiaya göre içkili ve kafaları du -manii bir halde geç vakit Aksaray-dan Hamdinin otomobiline binmişler. Biner binmez de öpüşmeğe başlamışlar. Şoför Hamdı:
«Bu iş. Aksaray şoförlerinin kafasına sığmaz, demiş ve arabayı durdurup gençleri polise teslim etmiştir.
Şahit mevkiinde bulunan şoför Hamdi mahkemede şunları söylemiştir:
«— Şu bayla yanındaki iki genç kız Aksaraydan arabama bindiler.
! maya karar veı-miştir. Bu münasö-1 betle dün sendika trterkez'irtde gayretlen, sendika başkanı İsmail Ai-as şeh-rimizin ahçıları ile bir toplantı yap-
, mış ve «ahçılara içinde bulundüklafı . durumun giderilmesi'için ye khnu-| ni haklatın aranması ancak’ seridikâ ! etrafıhda toplanmakla kabildir» diyerek 19 tarihli olağanüstü genel kongreye sendikaya mensup kahve, bar, pastahane, otel, han vû lokantalarla eğlence yerlerinde çâlişan bütün işçilerin katılmalarinı tavsiye etmiştir.
Sendilcd olağanüstü olduğundan bu kongrenin öhemrhiyetitfr dikkeiA alariik milletvekfllörîrii. hâsın' rri'eh' supla'rmı davet etmeğe karar verilmiştir1. Kongrenin çok heyecanlı d-lacağt tahmin edilmektedir.
emleketimizde çocuk ölüm- ; lort en riyadö iki rrtevsifhde
kendini gösterir. Biri yaz, diğeri rh- I İtişindir, Yazın çocuk ishalleriyle | kışın bir çök sari hastalıklardan başka »— Rahitis — denilen keiriik Hastalığı zemini üzerine iıUsule ge-lbft ğö'ğüs hastalıklarıdır. Bü yüzden doğan çööuklârimizın heinört yarışım kaybettiğinizi iddia edersem buna I dsla Şaşmamalıdır. Çünki gerek elimizdeki resmî istatistikler Vö gerek ıe -senelerden beri doğu Anadolu-daki müşahedelerim bühlata eanlı birer misaldirler. Bizde çoeûk ölüm İlerinin korkunç bir şekil almasının en büyük sebebi annelerimizin ço-cük bakimma ait en basit bilgilerden’ mührüm olîîıâsıûü. Sîz, uühu bir yaşma kadar olan çocuklarımızın fenhî beslenmesini lâyıkiyle ! bilemiyoruz. İşte sırf bü yüzden çocuklarımızın vasati olarak yüzde yetmişi hafif veya ileri dereöedc bir kemik hastalığı geçirmektedir’ ler. Bunlar da ekseriya iki yaşından sonra bilhassa kış mevsiminde nezle, bronşit, zatürree gibi göğlis has
açık ye sıcak olması çocukla hastalığa yakalanmasına irnkâ
Hem suçlu hem güçlü
Suç üstü mahkemesine intikal e-den bir hakaret dâvasında önce davacı mevkiinde olan bit şahıs bilâhare sanık durumuna düşmüş ve son ra da tevkif edilmiştir:
Hâdise şöyle olmuştur:
Altındağ mahallesinde seyyar seb zeellik yapan Haşan Sahil- evvelsi gece bir hayli içtikten sonra gene o mintakadaki Şeref Balamlrin kahvesine gelerek etrafa küfretmeye başlamıştır. Bunun üzerine Şeref sarhoş Haşanı dışarı çıkarmak iste2 mişse de Haşan tekrar küfürlere başlamış ve müteakiben de kahvenin 15 metre ilerisindeki polis noktasına giderek Şerefin kendisini döv düğünü; Şereften dâvacı olduğunu söylemiştir. Polis memuru Haşanın fazla sarhoş olduğunu anlayınca tarafları barıştırmak İstemişse de Haşan dâvasından vazgeçmeyeceğini söylemiştir. Bunun üzerine polis orada bulunan bekçilerle Haşanı karakola gönderirken Haşan bu sefer de bekçilere küfretmeğe başlamış ve kendisi zorla karakola götü-rülebilmiştir. Haşan burada da bekçilere hem tehdit hem de hakaret etmiştir.
Dün nöbetçi olan 4 üncü Asliye Ceza Mahkemesinde bu hakaret ve dövme dâvasına bakılmış dinlenen şahitlerin ifadelerinde dövüldüğünü iddia eden ve dâvacı olan Haşan Sa-hir bekçilere hakaret etmesinden dolayı tevkifine karar vermiştir.
bekliyordum. Bu sırada önümdeki arabanın şoförü birdenbire korna çalmaya başladı, dikkat ettim eli ile bizim arabadaki müşterileri i-şaret ediyordu. Dönüp baktığım za man bu bayla küçük bayanlardan biri dudak dudağa gelmişlerdi. Biraz evvel mandalina yemişlerdi, anlaşılan mandalina faslı bitmiş, şimdi dİ de yeni bir fasıl başlamıştı. Kendilerine ihtar ettim, ayrıldılar. On-dari sonra EminÖnünden geçerken tam Nimet Abla g i ş es i n i n önühde fasıl tekrar başlajnnca arabayı durdurdum.' Hâdiseyi polise haber verdim.»
Kardeş oldukları iki genç kızdan öpüşeni küçüğü idi. Yorgîça adındaki bu kız mahkemede demiştir ki:
«— Ben ve ablam Anna aslen İm-rozluyum. Halen Galatada bir otelde ikamet ediyoruz. Bu gençle iki senedenberi tanışıyorum ve sevişiyorum, sözlüyüz yakında nişanlanacağız. Otomobilde bir aralık başım döndü, başımı Şinarinin omuzların? bırâktım. O da ağzıma bir mandalina verdi. Mesele bundan ibarettir, yoksa öpüşmüş değHiz!.'» 11 ' ' ' 1
Denizyolları vapurlarında çalıştığını Söyllyen ve ’ûtaıigaç biı- gence benziyen Şinâsi de i'fâdösiride hâdiseyi aynı Şekilde anlaftiktüh' sönra demiştir ki:1 ' 1 ' ’1 ’ :
—Bü genç kızla İmrozda tanıştım, Nişanlanacağız; fakat öhufı Ortodoks beriıüı de Müslümart' oltışinh bugüne kadar bu' rilşâhi geciktirdi emellerimiz' Öâmirhîdlr:»
Yargıç tarafları dinledikten sonra öpüşhıeyi rrieVcüt delilleri göre sabit' gorinekle be?âber, feü 'sıiÇÜn kariunun1 tâ'skh ettiği şekilde Halk huzuruhda ve alenen yapiTm^toiŞj olmâsinı nazâra alarak gençlerin beraetlerine karar vermiştir.
Ziya Ateş tekaüt oldu
D. D. Yollan Beden Terbiyesi; Müdürü Ziya Ateş kendi arküs ü-; zerine tekaüt olmuştur. Demirspor kulübünün kuruluşunda büyük hissesi olan Ziya Ateşin Türk sporunda yazı ve çalışmaları ile hizmeti bulunmuştur.
Ziya Ateşe bundah sonraki ser -best çalışmalarında öa başarılar dileriz.
Dohiliyede foyinler
Bergama ilçesi kaymakamı Necmettin Kuteş Mplatya vali muavinliğime, Karaburun ilçesi kaymakamı Fevzi Öncel Çeşme ilçesi kaymakam lığına, Çeşme ilçesi kaymakamı Selçuk Akat Posof ilçesi kaymakamlığına, Çine ilçesi kaymakamı Ya-kup Akman Şereflikoçhisar ilçesi kaynfakarhlıjfıha, Bor ilçesi kaymakamı Şevket Yurdakul Çatalca ilçesi kaymakamlığına, Keşan İlçesi kaymakamı Hakkı Ülen Bor ilçesi kaymakamlığın^ naklen tayin edilmişlerdir.
Kcpeimon Kuvprtet Konseri
Birinci keman Enver Kapelınan, ikinci körriâri Kemâl Şfenfer, Viyola Zeki Berk(ıı‘en, Viyolonsel Enver Kakıcf dan müteşekkil1 (Kapılman Yüyif' Sâzliır'Küvarteti) ikinci konserini 17 Öâak 195Ö Şalı günü ak-şami' sat 21 de Büyük Tiyatro salonunda verecektir. Her yer elli kürüdür. Programda. J. 1-Iaydn; L. van Beethoven ve A. Dvorök'dan 'seçil -mlş parçalar vâtdir.
Ayrtı tokluluk bundan önce birinci kön'serihi' VCrmiş; alâka ile takip! öluhâ'rak haşan' kazanmıştı.' Bilet-1 lerlriin satışına' başlarları1 Kâpelman KuViırtetiniri bu konserinde de mü-üaffakiyet kdüariacâğın'dah şüpHe yoktur.
Kiralık Daire Aranıyor
Büro için kullanılmak üzere Yenişehir'de iki veya tiç odalı bil- apartjman dairesi aranıyor.
İş saatleri dahilinde müracaat Tel: 22007.
İnsan vücudünün derisi veya arzın jeolojik teşekkülü gibi mütemadiyen kendi kendini ye niliyen maddeden başka bir şey mevcut değildir. Yıpranmış kısımların yerini, büyük «bütün» için gerekli diğer kıymetleri ihtiva e-den başka hücreler alır. Yalnız kâinat mevcuttur ve onunla da ebediyyen yaşarız. Yıpranmağa başladığımız günden itibaren genel davaya artık faydalı olamayız ve ferdî hayatımızın da manası kalmaz. Ölürken duyduğum sevinç, son dakikasına kadar uhdeme düşen vazifeyi umumî maddenin bir parçası sıfatiyle yapmış olmamdan ileri geliyor.»
/T
V
FERD KENDİNİ UMUMUN
MENFAATİNE HASRETMELİDİR
Şüphesiz Umanov bu plâna göre hareket etmiyordu. Bununla beraber onun muhakeme tarzında, yukarda zikrettiğim yazarın ki ile müşterek bir nokta vardı. Bu görüş zaten bugünkü Sovyet vatandaşının yarısından fazlasının muhakeme tarzını aksettirmektedir, Umanov’un nazarında Rusya’da yapılan her şey doğru idi, çünkü ferd kendini umumi menfaate hasretmelidir. Başka türlü hareket ederse mantıkan kaybol-nuya mahkûmdur.
Albay olmasına rağmen gardiyan girdiği zaman N. K. V. D. A-tayından basit bir subay vekili -Umanov hazrr od vaziyetini alı-
Bunlar, teberrii kabul etmek, •zaman zaman piyango, balo tertip etmek suretiyle gelirlerini çoğaltmağa ve bu nisöette de muhtaç, vatandaşlara yardıma çalışmaktadır lar.
Fakat, memleketteki iktisadi seviyenin düşük olması ve yardım talebinde bulunanların ekseriyeti teşkil etmesi karşısında bocalayıp durmaktadırlar. Bununla beraber, faaliyetten geri kalmamakta ve varidat temini bakımından muhtelif tedbirlere de başvurmaktadır -lar.
Bunlar arasında, banka gişelerine, postahanelere vesair müessese-Iere konulan kutulardan oldukça verimli neticeler alınmaktadır. Ayrıca resmî muamelelerde ihtiyari olarak kullanılan muhtelif kıymetteki pullar da bir hayli gelir sağlamaktadır.
İs sahipleri, bu gibi pullan seve seve kullanmakta ve kutulara da diledikleri kadar para atmakta v*e biç bir «lirette bu işden infial duymamakladırlar.
ÇÜU14Ü, ekseriyeti münevver zümreyi teşkil eden bu iş sahipleri; yapıştırdıkları bir pula verdikleri Veya kutuya attıkları beş kuruşların, bir yetime elbise olacağını, bir kimsesizi doyuracağını düşünmekte ve vicdanî bir huzura da kavuşmaktadırlar.
Buna mukabil, iktisadı vaziyetin bozukluğundan mı, nedendir? Bu belli başlı hayır kurutulanınızın vatandaş kitleleri uğruna çalışmalarının, bazı kimseler tarafından benimsendiğini görmekle de üzüntü duymaktayız.
Meselâ, Ticaret Bakanlığında çalışan bir iki memur tarafından tabettirfldiği söylenilen ve üzerinde alâka çekici resimler bulunan takvimler, umumî evraka veya sair yerlere iş takibi için gelenlere arzedilmekte ve asbabı mesalih tarafından da reddedilmesine imkân bulunamamaktadır. Yani sizin anlayacağınız, iş için gittiğiniz vakit bir tane takvim almadan dışarı çıkmak elinizden gelmemektedir.
Yüksek makamların, her halde bu hareketten bihaber bulunduklarına kani olduğumuzdan hâdiseyi şûrada açıklıyor ve alâkadarlardan bu işe mâni olunmasını istiyoruz.
Hindistan'da muazzam m loş salonlarında kapalı bir sözde itina ile- yetiştirilen cuklarıhda bu hastalığa çok tesadüf edilmektedir.
16 ncı asırdan evvel bu hastalık pek malûm değilken kemik hastalığı arazları o zamanın ressamlarına tabiî örnek olmakta idi. Nite -kim eski ressamların tablolarındaki çıplak küçük çocukların beden lerine dikkatlice bakarsak yaşına göre tombul, bileklerinin şişkin, ba caklarının kısmen mukavves olduğunu görürüz ki bu hafif kemik hastalığının tevlit ettiği sekellerden başka bir şey değildir. Ayni yaşta I bugünkü sıhhatli bif, çocukla mu kayese edilirse bizim kanaatlarımı za uygun farklar derhal müşahed* edilecektir.
Biraz da tarihin derinliklerine dalarsak bu hastalığın ırklar üzerinde de tesirlerini görebiliriz. Biz biliyoruz ki FTünler kısa boylu koca kafalı, elmacık kemikleri çıkık, bacakları mukavves adamlarmış. Ta rih kitapları böyle yazar. Gerek bu vücut biçimsizliği ve gcrekSe yaşadıkları -iklim itibariyle bunun ne sillere yerleşmiş bir kemik hasta2 lığı olduğu fikrini vermez mi? Bugünkü Çin ve Japon milletinin vücut nisbetsizliğinin bundan ne far-ki vardır? Nepolyonun kısa boyıi. Mussolini’nin şekilsiz kafası küçükken geçirdikleri kemik hastalığının neden tabii bir neticesi olmasın?
Şimdi biz geçmiş tarihi bir tarafa bırakıp kendimize bakalım. Kalabalık mahallerde tesadüf ettiğimiz bacak şekilleri bozuk lâkin çok güzel ve zarif kızlarımızın bu bedbahtlığında kendilerinin ne suçu vardır?
Bizde bacak bozukluklarının yüz de yetmişi kemik hastalığı, yüzde o-tuzu da yeni yüryüyen çocuklarımıza hazır ayakkabı giydirmekten ileri gelir. Bizde nedense çocuk papUç-larına hiç dikkat edilmez. Halbuki ayak düzgünlüğü için ısmarlama ayakkabı çok mühim roi oynar.
îşte her tarafta tesadüf edilen endam bozuklüğu, biçimsiz boy kısalığı, baş büyüklüğü; yüz çirkinliği burun çarpıklığı, bilhassa ba-câk eğrilikleri hep küçük yaşta ge çivilen kemik hastalıklarının eserleridir.
Artık kısa sinsi sinsi giri -; yoru?. Şimdiden çocuk anne -lerini yavrulan için ikaz etmeyi faydalı görüyorum. Çünkü çocuk nekadar küçükse o kadar bakıma —-------- .----- — — .muhtaç olduğu unutulmamalıdır,
yemez. Bundan başka onbeşinci ay , Bilhassa bir yaşına kadar1 olan ço- ‘ 'da sertleşmesi lâzım gelen bıngıl- —r ■ '........................... . ı
! dak yumuşak kalır. Bilek kenıik-110ri bilezik gibi şişer. Göğüs kemik-
1 talıklarına yakalanırlar. Hattâ bü-lıyük yaşlarda zatürree geçiren bir j adamın küçükken az veya şiddetli | bir kemik hastalığı geçirdiği dik-1 kate şayandır. Kışın sıhhatli bir ço I cük doğrudan doğruya soğuktan has ta olamıyacağı gibi mevsimin birçok hastalıklarına da mukavemet gösterirler. Öyle olmasa şimal mem leketlerindeki bütün çocukların kı şın hasta olmaları icap ederdi.
en nnm. nug.ıer- , Ş‘,mdi ÇoeuMBnmızm hemen bir elmasıdır. BİZ deha ğeçımıektc olduğu ke-
mik hastaıiKİanndan bahsedelim.
1 Kemik hastalığı, büyümekte o-lan kemik nescinin kireçlenmesinde husule gelen gecikmeden ileri geür. Bu bir neşvünüma hastalığı olduğundan şişman çocuklarda da ha fazla görülür. Lâkin bu tombulluk koftur. Çünki bunlar kansız ve kuvvetsiz çocuklardır. Herhangi bir I hastalıktan çabuk müteessir olarak balon gibi sönerler. Buna sebep, bil hassa ille yaşlarda çocuklarımızı i fennî bir surette besleyemeyişimiz-( dir. Bunda vaktinden evvel doğmanın büyük bir rolü vardır. . Bünye
- ve irsiyet meselesi hâlâ münakaşa I edilmektedir.
Demokrat Partinin | aile toplantısı
Demokrat Parti Ankara il idare kurülundan!
Partimizin kuruluş yıldönümünü „ ,
kutlamak Üzere 7 Orak 1K0 Cuman I Çocuk «h“W« W‘‘r ka-
lesi günü saat 20 de Bomonti gazino- 1 ‘ao.ger.nde altıncı aya kadar kr sunda bîr aile toplântröf tertip e-dilmiştir.
Arzu eden arkadaşların giriş kartlarım merkez ve Çankâya ilçe idaTe
, ' racjiğerinde altıncı aya kadar | fayet edecek derecede (demir, vitamin, kalsiyum v.s.) depo eder. An -ne sütünde bunlar fazla miktarda ..™, bulunmadıgıridan çocuk, ihtiyacı
kurullarından temin bu vurmalarını oldukça bu maddeleri yavaş yavaş riba ederiz. I sarfeder- Altıncı* aydan sonra bun-
ları telâfi etmek için mamalara baş lanır. Sekizinci aydan sonra mamaJ
I lar çoğaltılarak yumurta sarısı ve | Hür. Onbirinci aydan sonra da ço-1-laber aldığımıza göre Ankara cuk sütten kesilerek yemeklere ge Lise, Orta ve İlkokul öğretmenleri Bu suretle vitamin, kalsiyom
' içirt yaz tatilinde geziler ve kamplar , demir noksahı mamalar ve hıey tertip edilmiştir. ! valarla telâfi edilir. Aksi takdirde
Bu gezilerden biri Ege diğeri Mar ziya ve güneşten de mahrum
mara bölgelerinde yapılacaktır. Ege ^0,an bu biçareler derhal kemik gezisi on sekiz gün Marmara ise on ı hastalığına yakalanabilirler beş gün devam edecektir. Öğretmen | Bu hastalığın husulünde güneş zi-İftr bu gezi ■ müddetlerinin birer yasının büyük bir rolü vardır, haftasını o mıntakaların en iyi yer', Çünkü güneşin ültra-viyole denilen terinde- kaırip hayatı yaşamakla ge . mavi şuaıhda «D» vitamini vaı'dir.
' ' Bu çocuğıin cildine nüfuz edetek
ve | deverana karışır ve vücuttaki
, kalsiyomu lâzım gelen organlara göndererek tesbit eder.
Kemik hastalığı üçüncü aydan sonra, çocuğun ensesinin terlemesile kendini gösterir. Eğer vaktinde tet bir alınmazsa çocuk altıncı ayda oturamadığı gibi yaşında da yürü-
Öğretmen kamplorı
Haber aldığımıza göre
gireceklerdir.
Diğer taraftan öğretmenler . -öğrenciler için de Kızılcahamam ve Gerede de sağlık kampları kurulacaktır. Bu husustaki çalışmalar iler lemektedlr.
Vefa yangını tahkikatı bitti
İstanbul, 5 (TeletaüaJ - Yedi e- Ew, 5,s„. u„gus KenuK.
vın tamamen yanması M ailenin a- , lcri va çukura batar vpvabut kaba. çıkta kalması ve üç vatandaşımızın rll, fenası bacaklannln havatl ölümü ile neticelenen SuTeymanç e. \ b„yunca cğri biçimsiz kalma-
vefa yangını tahkikatı bitmek uze , sfojr
«.Seb.e“.!’.5k!t.İ:la“ I *«* hastalığı iklim itibariyle

I
Hikmet YAZICIOĞLU
cuklahmızı kemik hastalığından kurtarmak için lâzım gelen tedbirleri şimdiden almamız icabeder.
Vakıa yeni nesil eskiye nisbetle daha serbest, açık havaya daha düşkün olduklarından vücutları inkişaf halindedir. Bu hal memleketimiz . .. , «■ ■ " ı t. I nasıuugı îKum ıuDarıyıe de kemik hastalığı arazlarını git-
ehlı vukuf keşfi şu neticeyi vermiş- | memleketimizin de dahil bulunduğu , tikçe azaltmakta ise de hâlâ kor-| 40-60 derece şimalde yaşıyanlarda I kunç vasfından uzaklaşmış sayıla-*-.................................................................. I mayız. Vaktinde tedavi edildiği tak
dirde vücutta hiç bir eser bırakmr yacak olan bu hastalığa karşı bir mücadele açmak çok yerinde bir hareket olur. Aksi takdirde, bu yüzden bacak gözettiğinden mahrum .sevimli kızlarımızın bu bedbahtlığını ancak uzun etek modasından başka hiç bir şey gizliyemi-yecektir.
tir:
«Ateşin çıktığı 8 numaralı evin ikinci ve üçüncü katlarını işgal e-den Mehmet ve Cevdet isimlerindeki şahısların şehir cereyanından elektrik çaldıkları ve gelişi güzel bir tesisat yaptıkları anlaşılmıştır. Bu tesisatın gayrı fennî ve bozuk oluşu yüzünden vukubulan bir kontak yangını ve dolayısiyle faciayı tevlit etmiştir.
Sanıklar yakalanmıştır.
görülür. Çünki bu mmtakalarda kr ' i şın güneş nisbeten azdır. Daha şi-‘ malde güneş ziyasının çok azalmasına rağmen halk bol miktarda balık yediklerinden bu hastalığa kolayca yakalanmazlar. Çünkü balık «D« vitamininden en zengin bir gıdadır. Hattâ kemik hastalığı tedavisinde balık ' yağı kullanıldığını bilriiiyenimiz yoktür.
Cepup Vilâyetlerinde havaların

Dr. Aziz VERC.İK
Tarsus'ta müthiş bir fırtına
Tarsus, 5 (Telefonla) — Bugün öğle üzeri ilçemizde başlıyan çok şiddetli Pir yağmur ve onu müteakip Çıkmış olan fırtına bir çok tahribata sebep olmuştur. îki ev yıkılmış ve yüzlerce ağaç devrilmiştir. Biı- çok evletin de damları ve kiremitleri uçmuştur. Fırtına üç saat sürmüştür. Şimdi haya sakilidir. '
Tarsus’un kurtuluş bayramı
Tarsus, 5 (Telefonla) — Tarsus bugün müstesna günlerinden birini yaşadı.
Kurtuluşun 28 inci yıldönümü münasebetile yapılan törende Tar stıs baştan başa heyecan içindeydi. İçel milletvekili Dr. Aziz Kökâal’ın da hazır bulunduğu bu törende azî2 şehitlerimizin hatıraları da anılarak merasime İstiklâl Marşile nihayet Verildi.
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
Yftxan : Stypulkovsky (Polonya Milli Partisi Gizli Konsey Başkanı
yor ve onun en ufak düşüncesini keşfe çalışıyordu. Sorgu hakiminin kendisine yaptığı bütün tebligat doğru idi. Fakat bütün esirler gibi bazan onun da isyan ettiği oluyordu. Bir gece, ellerini örtünün üstüne çıkarması veya başını ışığa doğru çevirmesi içiıı üçüncü, dördüncü defa uyandırıldı ğı zaman artık sabn tükendi. En uygunsuz zamanlarda isyan ediyor, küfürler savuruyor, sanki kendisine işkence edenin üzerine atılacakmış gibi hareket ediyordu. Bu hal kısa bir zaman sürü yordu, az sonra sükûnet buluyor, sakin mütevazı haline dönüyor ve zindana atılmasını bekliyordu. Bu cezayı ne kadar haketmiş olduğu nu daha kuvvetle söylemekten ge ri kalmıyordu.
Umanov bana Sovyet hapishanelerindeki hayat şartlarını da. aıı laltı. 3 yıllık hapishane hayatında her çeşit mahpuslarla, bttlıassa siyasî mahkûmlarla temas fırsatı tı bulmuştu, Rusya’da bu sınıf
mahkûmları dalla ziyade casusların teşkil ettiği kanaatinde idi. Bu lunduğu her hapishanede Uma nov, aralarında bir çok yahudiler de bulunan Polonyaldara rastlamıştı. Hepsi de istisnasız Polonya vatansevenleri idi. Albay buna şa sıyordu s
«— Polonya bugün zayıftır, o-nun bağımsızlığım müdafaa etmek neye yaratr?»
«Tanklarımıza, uçaklarımıza karşı ne ile mukabele edeceksiniz? diye soruyordu.
Ona, bir milletin zenginliğini yalnız tanklarla, uçakların teşkil etmediği cevabını veriyordum, fa kat Umanov, delillerimi istihfafla reddediyordu.
Bir çok hususlarda beni tenvir etmiş olmasından hücre arkadaşıma nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum. Oııa yapabileceğim tek tardım cigara temin etmekti. Uma nov mühiş bir cigara tiryakisi idi. Başka biı- hapishaneden getirdiği tütün köleleri tükenince tii-

No. 20
tünsüzlükten hali haraptı.
Ben hiç cigara içmezdim. Tali kikatın sonuna doğru savcı, zaman zaman nefis altın tabakasını uzatarak beni cigaraya alıştınnr ya teşvik ediyordu. Uuıanov’u dü şünerek arka arkaya bir kaç ci-gırra yakıyordum, sonra gösterme den onlan (söndürüyor ve cebime koyuyordum. Bu andan itibaren Umanov, sabırsızlıkla dönüşümü beklemekten geceleri gözüne uyku girmiyordu.
Nihayet istisnai olarak bana u-fak bir cigara tayını bağladılar. Gardiyan onlan benim içtiğime emin olmak İçin kapının eşiğinden dikkatle beni takip ediyordu.
Bir keresinde giUümsiyerek: Beni kafese koyamazsın!» dedi.
Fakat sonraları ses çıkarmaz oldu ve Omaııov da artık bu zev-Idne kendini istediği gibi verebiliyordu. Lâkin bu İş benim zararıma oluyordu, zira ben de bundan zevk airnıya başlmnışhm.
IX — ÖTEKt ARKADAŞIM SS ALBAYI
Aynı zamanda diğer hücre ar kadaşım SS albayını da tetkik e-diyordum. Daha hâlâ Alman ü-nîformasmı giyiyor ve nişanlanın taşıyordu. Bazan acaba bîr o-yuna mı kurban edildiğimi soruyordum. Filhakika harbin sonunda bir Alman askeri ile birlikte bir Rus hapishanesine kapatılacağımı asla tasavvur etmezdim.
O, Allaha inanır gibi Hitler’e iman etmiş olduğunu inkâr etmi yordu. Bu sihir ancak daha sonra, esir düştüğü zaman bozulmuştu. O vakit çök sevgili Şefinin Almanya’yı ve bütün insanlığı nasıl bir felâkete sürüklemiş olduğunu anlamıştı. Hadiselerden çıkarmış olduğu sonuçlar onu, bü tün gün hapishane kütüphanesi nin Almanca olarak kendisine verebildiği Mars’ın »Kapital» i ile Lenin’in eserlerini tetkike sevke-diyordu. Acaba bunlar da yeni hakikatler mi arıyordu?
Bu Albaydan Rusya’daki Alman kampları hakkında pek çok şev öğrendim. Bu devirde, yanı 1944 ile 1945 yılı başlarında Rusla) harp esirlerini dikkatli bir seç meye tâbi tutmıya başlamışlardı Evvelâ tecrit edilmeleri şart olar koyu Hitlercileri bir tarafa ayın yorlardı. Esirlerin geri kalan kr mma gelince, bunlara, sayıları br hayli yüksek olaıı Alman komü nistleri Bolşevik doktrinini öğre tiyorla'rdı. Bunlar İçin hazırlanan doktrin aşağı yukarı şu idi:
(Devamı var)
Taksim Hamamı
1/1/1950 den itibaren açılmıştır. Temizlik sıhati ve rahatı sevenlerin emirlerine amadedir. Bir defa tecrübe kâfidir.
Dışkapı trolleybüs durağı benzinci karşısında. (34k
SATILIK DİKİŞ MAKİNASI
Elektrikle çalışır SİNGER marka yeni bir dikiş makinesi yolculuk dolayısiyle 500 liraya acele satılacaktır. Müracaat: Yüksel caddesi No. 7. Yenişehir.
FOR SALE
Singer Sevving Machine, Electric. Perfect, Cost T.L. 600 liras, one year ağo. Accep 500 T.L. 7, Yüksel caddesi, Yenişehir. (40)-
| TAKVİM |
Hicrî» 1369 — Rebiül’evvel: 17
Rumî: 1365 — Aralık: 24
6 OCAK 1950 CUMA
Vasati Batınî

Şubatı ö&le İkindi
Yatiı İmstık
2.33
7.25
İADYO» TELEFON-TELGPAF HABERLERİ
a

Truman’ın mesajından sonra
Radyo ve Ajansa bir hizmet!
YerleGök Arasında
Tefriko No: 37 _MI
Yasan: A. 8. «zsH'J Çevire»: MteaMt TOPALA»
Gaip esirler
| kinci Cihan Harbinin yepye-’ ni bîr moda gibi ortaya attığı çeşitli felâketlerden biri de kütle halinde kaybolan esirler meselesidir.
Muazzam orduların sademesi a-raâında, muazzam kuvvetlerin kaçıp kovalamalarının verdiği hara-bî yüzünden, yurtlarında harmanlayıp dört bir yana kaçışan ve hattâ bıı yüzden, 939 da Fransada olduğu gibi, kendi ordularının mağlubiyetinde âmil olan sivil kütlelerinin gerek harp içinde gerekse harpten sonra sebep oldukları güçlük ve ıstıraptan bn ka, bir de, kütle halinde esir olup da, bir daha, nerede bulundukları bir türlü bilinemeyen. hattâ daha acısı, yerleri malum olduğu halde geri alınamayan; hayatta olup olmadıktan öğrenilemeyen askerler meselesi vardır.
Denebilir ki, İkinci Cihan Harbinde mağlûbiyetler âni, teslimler kayıtsız şartsız olduğu için, bu kadar çok sayıda birden asker esir e-dıilmişâir. Bu. esir düşmenin sebebini izaha belki kâfi ise de, esaretin bu kadar uzun sürmesini elbette ki izah edemez. Galip devletlerin, işgal altında bulundurduktan veya diğer galiplerin işgali altında bulunan memleketlerin harp esinlerini bu kadar uzun za -man muhafaza etmelerinde el -bette ki siyasi ve iktisadi mülâhazalar âmil olmaktadır. Zaten, bu keyfiyet, yirminci asır harp zihniyetinin ahlâki ölçülerden ne kadar uzak ve iktisadiyata ne kadar sıkı suretle bağlı bulunduğunu başlı başına izah ve isbata kâfidir. Kaldı ki, harp haddi zatında, hakikaten müdafaa gayesi gütmediği zaman, gayrı ahlâki bir şey olup, tecavüz harplerini de çok kere totaliter rejimler çıkardığına; ve bugün harpten hâlâ kanlı bir hatıra saklar gibi, yaralı esirleri, kimbilir hangi şartlar a.ltmda sakladıklarına göre; totaliter rejimlerin harpten ne anladıklarını izah yolunda üçlü bif muvazenet çizmek mümkündür.
Harbin son bulduğu gündenberi, milyonlarca Alman, Fransız, Leh, Çek ve diğer Avrupa memleketlerine mensup harp esirinin Sovyet Rusya tarafından el’aıt iade edememiş olması, gerek milletlerarası teşekküller çerçevesi dahilinde, gerekse diplomatik yollardan, müteaddit defalar müracaat ve müzakere konusu oldu. Batıklar, başta galip devletler olmak üzere, esirlerini kısmen geri atabildiler. Fakât çok savıda Alman ve PolonyalInın el’in Çekoslovak hududundaki Uranium madenlerinde ve daha bunâ benzer ağır İşlerde en kötü hayat ve iş şartlan dahilinde çalıştınlmak-ta olduktan malûmdur.
Ruslar, 1945 de Japonyaya karşı harp açtıktan zaman, Mançurya-daki tnağlûn Japon ordusundan Aldıktan esirlerin de hepsini iade etmemişlerdir. Bn es'rlerden müteşekkil birliklerin, Asya memleketlerindeki kargaşalıklara kanş-tırildığı, hattâ Çinde. hakiki bir ordu olarak kullandıktan da bilinmektedir.
Şimdi, Japonya, Rusyhdan, 367.000 kadar tahmin edilen bakiye esirini bir kere daha istiyor ve bu esirlerin akıbetlerini tahkik mak-sadile bernelmile' bir teşebbüs canlanmış bııinnuyor.
Bu teşebbüslere karşılık Tokyo-daki müttefik kontrol komisyonundaki Sovyet murahhası, komisyo -nun bü meseleyi tetkike yetkili olmadığını beyan etmiş ve diğer murahhasların ısran üzerine gösterişli bir hareketle toplantıyı terket-miştir.
Ruslar aynı hareketi Almanyada da yapmışlar. Jest aynı olduğu gibi, Rusların maksattan da birdir. Onu da kısaca şöyle hulâsa edebiliriz: Ucuz adam... Asyada asker kılığında, Avrpada amele tulumu içinde olsun, ucuz, ölümü mü* him olmıyan adam.
Buna karşı denebilir ki Rusya-dakinden daha ucuz adam olabilir mi? Niçin olmasın? Biraz daha u-cuza mal otan İşçi Rusya İçin az çok kâr temin ettiği gibi, daha i -yisl, o esirin memleketinden ayn kalması, yok olması, memleketinin iktisadi ve kültürel hayatına yardım edememesinden doğacak ziyan, kadar Rusyayı faydalandırabilecek bir şey tasavvur edilebilir mi?
Bu bakımdan, Rusyanm bugüne kadar takip ettiği bu -esir almaca» siyasetinin esası askeri olmaktan ziyade iktisadidir. Ve, totalitariz -mln dünyaya tanıttığı yepyeni facialardan biri de budur.
Mücahit TOPALAK
Amerika’nın Çhı siyaseti aydınlanmamış sayılıyor
Acheson salı günü bu konuda izahat verecek
Vaşington, 5 a.a. — Hükümetin. husustaki sorular.1 da cevap vere-Uzak-Doğu politikası ve hususiyle ceği söylenen Acheson’un korniş-milliyetçi Çin karşısındaki duru-1 yofida hayli çetin hücumlara maruz mu şiddetli tenkitlere konu olmak- ’ ’ -• ’ ’*
ta devam ediyor. Dışişleri Bakam Acheson gelecek Salı günü Ayan Meclisi Dışişleri Komisyonunda bü ) tün tenkitlere cevap verecek ve muhtemel olarak Truman Hükümetinin bu konudaki düşünceleri- ■ nin geniş bir açıklamasını yapacaktır. Tenkitlerin bilhassa Cumhuriyetçi partiye mensup muhalefet liderleri tarafından ileri sürüldüğü biliniyor. Bunlardan çoğu, Amerika’nın Çin’deki duruma müdahale ederek -Wait and See- (bekleme) politikasından kesin bir şekilde vazgeçmesine ve daha faal bir hareket tarzı ihtiyar etmesine taraftardırlar. Bunlar bilhassa FoTmoza nın Amerika’nın savunmasındaki önemi gözönüne alınarak komünist I lerin eline düşmesine mani olun-1 masını istiyorlar. Acheson’un komisyonda takınacağı tavır tam olarak bilinmemekle beraber. Dışişleri Bakanlığı ile yakından teması o lan çevrelerde hâkim olan kanaate göre. Bakan, Amerika Formoza adasındaki duruma müdahale ettiği takdirde, bunun yeni bir dünya harbini intaç edebileceğini düşünüyor. Ada Amerikan savunma sistemi için stratejik önemi haiz ol madığmdan bunun savunmasına A-merikanın yardım etememesi ge-j ------------_---------------------------,
rektıği yolundaki mütalâatı ihtiva olan Amerikan Büyükelçisi Jessup, eden Dışişleri Bakanlığı raporunun dün Tokyo’ya varmıştır. Jessup United Press Ajansı tarafından ya- ............................... ’ TT
yınlanması üzerine meselelere de temas
kalacağı daha şimdiden muhakkak addedilmektedir. Bununla beraber bakanın, durumunda ısrar edeceği de kesin olarak anlaşılmaktadır.
Bu arada Ayan üyelerinden bazıları, Truman’ın, dünkü mesajında Çin olaylarına temas etmediğini belirtmekte ve bu sükûtu türlü şekilde tefsir ederek bundan duydukları memnuniyetsizliği açığa vurmakta, başkandan daha açık bir bilgi istemek üzere meseleyi müzakereler esnasında ortaya atacaklarını söylemektedirler. Hattâ bazı üyeler -kongre, Avrupa'nın savunması konusunda taahhütlere gi rişmeden, bu meselenin tamamen aydınlanmasını istemelidir» demek tedirler.
Dışişleri Bakanlığının görüşü
Vaşington, 5 a.a. — Dışişleri Bakanlığı, Formoza adasının savunma Sına Amerikanın müdahale etmesi • gerekmediği hakkındaki raporun mevcudiyetini teyit veya tekzip et-1 memekte berdevamdır. Bakanlık I sözcüsü bu konuda her türlü yomm dan sakınmakta, bu vesika mevcut farzedilirse ihtiva ettiği söylenen mütalâayı Bakanlığın tamamen benimsediğini belirtmekle yetinmek- ■ tedir.
Jessup Tokyo’da
Vazife ile Uzak-Doğu’ya gitmiş
nkarrad.ı Büyük Millet Mcc-
1 i sinde Dışbakan:
— Dış ticaretimiz durmuştur, sebebi mollanınız pahalıdır! diyor.
Fakat aynı gün, Lstanbulda Ticaret Bakanı, Sadağa inat gibi:
— Dış ticaretimiz çok gelişmiştir! diye gazetelere demeç veriyor!..
Allah, Allah!... Gelişti mi, durdu mu? Bu iki resmî ağızdan anlayabilirseniz, anlayın!...
Bir de. Bakanların sözlerini yanlış aksettiriyorlar, diye gazetecilere kızıyorlar, radyoda bir tekzip servisi kurmağı düşünüyorlardı!
Masrafa ve eziyete lüzum kalmadı! Bakanlar, bu işi karşılıklı, Allah rızası için yapıyorlar! — A. F.
Almanya’daki
Amerikan idaresi
İdare hakkında Meclis
Meclis köşesi.
ortaya çıkan edeceği, bu
tahkikatı isleniyor
Vaşington. 5 a.a. (afp) — Demokrat Nevyork temsilcisi Döllinger lün temsilciler Meclisi Başkanlığına müracaatla Almanya’daki Amerikan idaresi hakkında bir Meclis tahkikatı açılmasını talep etmiştir.
Döllinger bu idare tarafından Al nanya’da Demokrasiyi tesis etmek ıususunda sarfcdilen gayretlerin a-cınacak bir şekilde başarısızlığa ığradığını iddia etmektedir.
Döllinger, Amerikan hükümetinin teminat ve taahhütlerine rağmen Almanya faşizminin, yahuni aleyhtarlığının, militarizmi!) ve Kartellerin yeniden doğmasının ö-nüne geçemediğini ilâve etmiştir.
Sürükleniyoruz. Mümkün merteb* çok yol almak için adımlarımızı açtık. Çünkü, hiç bir şey bulamadığımız takdirde gece tekrar tay yarenin olduğu yere dönmemi; lâzım.
Fakat, bir an, mıhlanıp kalıyo
— Prevot...
— Ne var?
— İzler...
Kim bilir kaç zaman var ki, ar dımızda iz bırakmayı unutmuşu Onları bulamazsak, hiç ötesi yol:
Derhal geri dönüyoruz. Faka: dosdoğru geldiğimiz yola değil dr sağa doğru gidiyoruz. Çünkü bu suretle kâfi derecede açıldığımı-/ zaman amuden ilk istikametimize inecek ve bıraktığımız yerde izlerimizi bulmıya çalışacağız.
Sıcak artıyor. Sıcakla beraber seraplar da uyanmıya başladı. A-ma, bunlar daha ilk ve küçük se raplar. Yolumuzun üstünde büyük göller peyda oluyor, kayboluyor. Kum vadisini aşarak tepeye tır manmak, oradan ufka bir göz atmak kararını veriyoruz. Altı saa* var ki yoldayız. Hızlı yürüdüğümüze göre otuz beş kilometre ka-tetmişiz demektir.
Nihayet, siyah taşlarla örtülii tepeye ulaşıp, sesiz sadasız otıı ruyoruz. Kum vadisi dediğimiz çukur, ayaklarımızın altında, taş sız bir çöle dökülüyor. Kumların rengi bembeyaz, o kadar ki, güneş altında göz kamaştırıyor. O-radan ötesi göz atabildiğine, bomboş. Yalnız, ufukta, ışık oyunları oluyor. Gitgide biraz daha çekici, gitgide biraz dalla tehlikeli olmı-ya başlıyan seraplar teşekkül ediyor- Kimi zaman şatolar, saraylar, görüyoruz, kimi zaman minareler yükseliyor. Bazan hendesî kütleler, yahut ufki bir takım hatlar peyda oluyor. Bir ara, büyük bir ağaç kümesini andıran koyu bir leke görüyorum, fakat, bu bir kor uluk değil, hayır, bu gündüzün dağılıp, rengini kaybedip, gece toplanan, kararan bulutlardan biri. Onun gölgesi.
(Devamı var)
Kavrulmuş bir termosda yarım litre kadar kahve, diğer bir ter- I mosta da bir o kadar beyaz şarap buluyoruz. Bu mayilcri süzerek birbirine karıştırıyoruz. Bir | ara, tayyarenin içinde öteyi be- , riyi yoklarken bir portakalla bir I salkım üzüm elimize geçiyor. Hesaplıyorum; Çölde, güneş altın- ; da beş saatlik yol bütün bu mayi j ve mey vay ı tüketir...»
Sabahı beklemek üzere tayyare nin kamarasına yerleşiyoruz. U- j yumak karariyle uzanıyorum. Uy ku rasında, kafamda maceramızın bilançosunu yapıyorum: «Nerede bulunduğumuz hakkında en : ufak bir fikrimiz yok. Elimizdeki I mayi bir litreyi bile blmuyor. A-şağı yukarı müstakim bir hat ü-zerinde bulunuyorsak, bizi sekiz günde, ancak seki2 gün içinde görebilirler. Daha erken kurtulmayı ümit edemeyiz. Sekiz gün sonra da zaten iş işten geçmiş olur... Yok, ters bir istikamete gitmişsek, bizi bulabilmeleri için altı ay lâzım. Uçaklara pek güvenilmez: Üç bin kilometre üzerinde arama yapacaklar.
Prevot, durup dururken:
— Yazık!... diyor, yazık...
— Neye yazık?
— Bu işi bir anda bitirmek mümkünken...
Fakat, bu kadar çabuk teslim olmamak lâzım. Biraz aklımızı başımıza toplamalıyız. Ne kadar zayıf bir şans olursa olsun, havadan gelebilecek bir yardımı kaçırmamalıyız. Sonra, böyle oturup kalmak da doğru değil, çünkü, kim bilir, belki bu yakınlarda bir vaha vardır. Sabah olunca, dolaş-mıya bağlıyacağız. Akşama kadar, bu muhayyel, fakat hiç de muhal olmıyan vahayı aradıktan sonra, akşam, yine tayyarenin yanına geleceğiz. Ve tekrar hareket etmeden evvel, programımızı ma-jüskül harflerle kumun üzerine yazacağız.
Bütün bunları tasarladıktan son ra, yattığım yerde dertop oldum. Fecre kadar uyuyacağım. Ve uyuyacağım için çok mesudum. Sanki yorgunluğum beni sayısız şahsiyetler, sayısız hayat ve varlıklarla Sarıyor. Sanki çölde yalnız değilim. Uykum seslerle dolu. Hatıralar, fısıltı halinde itiraflarla dolu.Daha susamadım. Kendimi iyi hissediyorum ve bir maceraya atılır gibi uyguya koyuveriyorum kendimi. Hakikat, rüya ve hülyanın önünde mağlûp, geriliyor.
Ah bilseniz, gündüz olunca işler ne kadar değişti.
IV
Ben sahrayı vaktiyle çok sevmiştim. Ası kabilelerin hakim bu lunduklaıı yerlerde çok geceler geçirdim. Kaç sefer, gece vakti rüzgârın deniz gibi dalgalandığı bu sarışın kumlar üzerinde uyanmış, ve etrafa kulak kabartını-şımdır. Acaba geliyorlar mı? Diye, imdat geliyor mu? diye... Fa kat o geceler, bu geceye hiç ben zemiyorlardı.
Şimdi, Prevot ve ben, basık te pelerin üzerinden yürümeye baş lıyoruz. Yer, baştan başa siyah ve parlak taşlarla karışık bir kum' örtülü. Dönerken yolumuzu buta bilelim diye ayaklarımızı sürüye sürüye yürüyoruz. Etrafımızı çe viren bütün tepelerde madenî bi ışıltı var. Madenî bir dünyaya düş müşüz. Demirden bir manzaranın içine hapsolmuşuz.
Yüzümüz güneşe karşı, ilerliyo ruz. Bütün mantık ve muhakeme yi bir tarafa bırakarak, dosdoğrı şarka gitmeyi kararlaştırdım, çün kü meteo, uçuş zamanı, rüzgâr her şey bana, Nil’i geçmiş oldu ğum kanaatini veriyor. Bununla beraber, daha evvel garba doğru gitmedim değil. Gittim ama, daha ilk adımlarda öyle bir huzursuz luk, anlatamiyacağım kadâr kan şık öyle bir rahatsızlık hissettim ki, mecbur oldum batı istikametin deki aramalarımızı yarına bırak-mıya. Denize götürdüğü muhakkak olan Şimal yolunu da muvak katen bir taraf bıraktım. Üç gün sonra, bir sayıklama içinde, tayyareyi temelli terkedip düşünceye, ölünceye kadar yürümek kararını vereceğimiz zaman yine şark istikametini seçeceğiz. Daha doğrusu şark - şark’ı şimali istikame tini. Bittabi bu intihap da her tür lü mantıka aykırı, her türlü ümh ten mahrum bir intihap olacak Ve kurtulduğumuz zaman anlıya-cağız ki, bu istikametten başke hiç biri bizi kurtaramazmış... Çünkü, o yorgun halimizle kuze ye doğru çıkıp denizi bulmamı? muhaldi. Ve, ne kadar saçma gö rünürse görünsün, şark istikame tini seçmenin bir sebebi, hattâ a sil sebebi, şuydu: Vaktiyle arka daşun Guillaumet'yi de And dağ l«arma düştüğü zaman yine bu is tikamet kurtarmıştı. O zaman Guillaumet’yi aradığım zamanlar içime sinmiş bu müşahede. O za manlar, içime sinmiş bu müşahe de. O zamandan beri şark istika metini, kendim de farkında olma dan, hayat istikameti saymışım.
Beş saat yürüyüşten sonra mar zara değişti. Sanki bir kum nehi ri bir vadiye doğru akıyor gibi.
Kız mı ağlan rr)ı? meselesi hallediliyor
Frankfurt, 5 a.a. — Dpa Ajansına göre, Wiesbaden’de hekimli^ eden Dr. Witzel dün Frankfurt hastaha-nesinde 35 Amerikalı doktor önünde doğacak çocukların cinsiyetini teşhis için bulduğu metodu izah et-
Bu teşhis müstakbel annelerin gözlerinin muayenesine dayanmaktadır. Doktor Witzel birçok kadınları tetkik etmiş ve doğru okıp olmadığı iki veya üç aya kadar meydana çıkacak otan teşhislerde dr bulunmuştur. Amerikalı doktorlar nü yeni metod hakkında büyiik alâka göstermişlerse de kanaatlerini teşhisin doğru olarak çıkmasına ka dar izhar etmiyeceklerdir.
ÇAĞRI
Adalet Komisyonu:
Tapulama Kanunu tasarısını incelemek üzere bugün saat 10 da;
Çalışma Komisyonu?
İş Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi halikındaki Kanun tasarısını incelemek üzere bugün saat 10 da;
İçişleri komisyonu:
Barsa milletvekili Muhittin Baha Pars’ın, Uludağ’da inşaata müsaade edilmesi hakkındaki kanun teklifini incelemek üzere bugün saat 10 da;
Millî Eğitim Komisyonu:
Maraş milletvekili Emin Soysal’ın şehir ve kasabalar, okul binalarının yapımı ve donatımı hakkındaki kanun teklifini incelemek üzere bu -gün saat 10 da;
Avrupa Parlâmentolar Birliği Türk Grupu Genel Kutulu?
1 — Yönetim komitesi başkanı tarafından açılış.
2 — Genel kurul divanı seçimi.
3 — Yönetim komitesinin faaliyet raporunun okunarak müzakeresi.
4 — Denetçiler raporunun okunup onanması.
5 — 1930 bütçe taslağının müzakere ve onanması.
6 — Yeni yönetim komitesi ve denetçilerin seçimi için bugün saat 10 da. Meclis Kitaplığında, topla -nacaklardır.
Çelik endüstrisi krize gidiyor
Cenevre, 5 a.a. — Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonunun kanaatince, çelik istihsali bugünkü tempo ile devam ederse 1953 yılında Avrupa sekiz milyon tonluk istihsal fazlasından doğan bir buhran ile karşılaşacaktır. Bu
Bissel, geçen yıl Amerikan kon- durum yalnız Marşal Plânı dahilin-bulunan gresi tarafından iktisadı işbirliği i-! de işbirliği eden 17 ülkenin ekono-........................................ misini değil, bütün Avrupa ülkelerinin ekonomisini tehlikeye düşürecek bir mahiyettedir.
Eritreye İngiliz kuvveti gönderiliyor Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Eritre.de güvenliği sağlamak içjn bu memlekete bir İngiliz harp ge I misi ve İngiliz kuvvltleri de gönderilecektir. Ayni zamanda Eritre polis kuvvetleri de geniş ölçüde takviye edilecektir. Bilindiği gibi Eritre Birleşmiş Milletler bir karar verin-ceye kadar İngilizler tarafından idare olunacaktır. İngiliz Dışişleri Bakanlığından bildirildiğine göre çeteciler ve tethişçiler son zamanlarda Eritre.de güvenliği tehlikeye koymuşlardır. İngiliz Hükümeti, bu memleketle alâkalı olan İtalyan ve Habeş hükümetlerine dışardan herhangi bir tesir yapılmasını kesin olarak önleyeceğini bildirmiştir.
memleketinin ne Çin’i ve ne de U-zak - Doğu memleketlerini terket-miyeceğini bildirmiştir.
Yardım hakkında yeni bir karar
Marshall yardımı kısıntıya uğruyor
Krediler memleketlerin sarf ettikleri gayretlere göre dağıtılacak
Vaşington, 5 a.a. — Bir basın, konferansında beyanatta bulunan .9v..u6, *
İktisadi İşbirliği İdareci Yardımcı- daresine tahsis edilen 150 milyon sı Richard Bissell, gelecek yıl için dolarlık özel bıı.
Marshall plânı tahsisatlarının, Avrupa İktisadî İşbirliği İdaresi tara-
fon’dan tahminen rupa «ansadl Uares. tara-. ?? “'İT™
tından tsten.len 3 milyar 776 mü-I ,.5rn’«,"e„ s”rp.,l,lcc^n' 0Sn°y,^™ , o-ı oaa tır- Bissell. Çin’e ayrılan 90 ila 100 yon yerine sadece 2 milyar 800 milyon olabileceğini söylemiş, bu- bilyon dolan kullanmanın idarece nunla beraber kongreden iktisadi °idüğunu zira bu husustaki sa-işbiriği idaresince istenecek kredi-| lah’yeünin gelecek ay sona ereceği-lerin hakiki rakamını açıklamayı ı reddetmiştir.
Bissell, bu kısıntıya rağmen kredi tutarının Avrupa memleketlerinin esaslı ihtiyaçlarını karşılamı -ya kâfi geleceğini ilâve etmiştir.
Diğer taraftan 1950 de krediler muhtelif Avrupa memleketlerinin esaslı ihtiyaçlarını karşılamıya kâfi geleceğini ilâve etmiştir.
Diğer taraftan 1950 de krediler muhtelif memleketlere yalnız, ihtiyaçları nispetinde değil her memleketin kalkınması İçin yaptığı şah-şî gayretler de nazarı itibara alına* râk dağıtılacaktır.
istenecek kredi- I lahiyetinin eclccek ay uru açıklamayı I nı açıklamıştır.
İktisadi İşbirliği İdareci Yardımcısı daha sonra, ticarî muvazeneleri daha iyi ayarlıvacak olan bir Avrupa arası malî birliğe taraftar olduğunu belirtmiştir.
Yunan Kraliçesi Bayan ünaydın'ı kabul etti
Atina, 5 a.a. — Kraliçe Frederika dün sarayda, Türkiye Büyük Elçisi Ruşjen Eşref Ünaydın’ın eşini kabul etmiştir.
Serbest Fıkra
Kardaki kara yazı!
Isroîl. Aroplado onlöşmnvo m^vval
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — İsrail Dışişleri Bakanı Şa-ret, dün parlâmento önünde konuşarak İsrail'in mütareke yapmış olduğu Arap devletlerinin her hangi birisiyle daimî barış anlaşması imzalamak arzusunda bulunduğunu söylemiştir.
Şaret, Batı ve Doğu blokları arasında İsrail’in güdeceği siyasetin tarafsız bir siyaset olacağını belirtmiştir.
D. P. Çiçekdağ İlçe Kongresi
Demokrat Parti Çiçekdağı ilçe' memlekette her şeyden evvel kanu ı . — nu hâkim kılmak, memuru bir züm-
renin veya bir partinin emrine de-t)“) UIMAVVU» .ULUlÇlllK. vC
nihayet iktidarı milletin iradesine bağlamak gayesini güttüğünü lamış ve iktidar partisinin son lerdeki propaganda nutuklarına ve öğünmelerine cefakeş Türl$ milletinin seçim günü sandık başlarında hakikî numarayı vereceğinden aslâ şüphesi bulunmadığını bildirerek sözlerine son vermiştir.
1 Enver Tolun Aykılıç da; İktidar partisi erkânının yer yer Demokrat Partiye yaptıkları haksız hücum-I 1 ardan bahsederek bunlarla hiç bir netice alamıyacaklarını ve çünkü; demokratların haklarına, Türk mil-i letinin tarihine ve hürriyete kar -"k ve imana güvendiklerini ifade ederek sözlerini bitirmiştir.
I En sonra idare kurulu seçimi yapılmış bu seçimde Reşat Akyün, Enver Tolun Aykılıç, Hüsamettin Tanrıöver, Hacı Ergin, Mustafa Erdem, Mehmet Cantekin, Cemal Memiş idare kuruluna seçilmişlerdir.
kongresi bu ayın ikinci Pazartesi günü, her tarafı kaplayan kara ve ..._______
şiddetli soğuğa rağmen köylerden ğil, mîlletin hizmetine vermek ve koşup gelen delegelerin huzuriyle .............-
çalışmalarına başlamıştır.
Delegelerin yoklamasını müteakip ilçe idare kurulu başkanı Reşat Akyün kongreyi açmış ve aziz Atatürk’ün aziz hatırası için yapılan saygı duruşundan sonra kongre baş-kanlığına kasabamızda bulunan Ankara il idare kurulu başkanı Osman Şevki Çiçekdağ, ikinci başkanlığa Mehmet Çakmak, ve kâtipliklere de Cemal Memiş ve Mustafa Kaya seçilmişlerdir.
Gündem mucibince idare kurulunun yıllık çalışma raporu okunarak takdirlerle kabul edilmiştir. Bun--ian sonra muhtelif delegeler dilek —- - - *~’ bahsinde memleket dertleri üzerinde uzun uzadıya durmuşlardır. Bu a- ı ’ rada bir delege, jandarmanın halen I levam eden baskısından bahsetmiş ve misal olarak iki gün evvel jandarmalar tarafından vurulan sopalar neticesinde mosmor olan el ve tır -naklarını gözyaşları arasında» inle-
Hind - Afgan dostluk anloşması
Yeni Delhi, 5 (KHH) — Hindistan ile Afganistan arasında beş senelik bir dostluk muahedesi dün Yeni-delhi’de Hindistan Başbakanı Pan dit Nehru ile Afganistan’ın Yenl-Delhi Büyükelçili Sardar Nacibul-lah Han tarafından imza edilmiştir. Bu muahede her iki memleketin hak ve istiklâllerini tanımakta ve iki memleket arasındaki sulh ve dostluğun devamlı olacağını teyid etmektedir.
ünkü sayımızda yürekler sız-latıcı bir facianın resmi çıktl: 26 yaşında bir genç, iş bulmak i-çbı geldiği Ankara şehrinde, belki günlerce aç ve bîilâç, fakat hepsinden daha korkunç, soğuktan korunayım diye girdiği boş bir taksi içinde, bir teneke mangalın ateşinden zehirlenerek ve ayaklarından yanarak öldü...
Foto muhabirimizin tesbit ettiği resimde, bu bedbaht genç, sığındığı uğursuz taksinin yapında, kar içine upuzun vo sırtüstü uzanarak ebedî bir uykuya dalmış görünmektedir.
Medenî bir dünyada, bir başşehrin medenî hemşehrilerine ve onun yüksek İdarecilerine hayat boyunca, bundan daha korkunç bir vicdan azabı verilemez. Bu bedbaht gencin fecî ölümünden mes’ul olmıyacağımızı nasıl düşünebilir, vicdanımızın acı ithamlarından kendimizi nasıl kurtarabiliriz?
Onun bu hazin ve fecî ölümü-
| Sar içiz meli | ne mâni olmak içîn, ne yaptık ki!...
Dünyanın hiç bir medeni şehrinde, çalışmak istiyen masam ve günahsız vatandaşlar, böyle başıboş bir halde bırakılmaz. En korkunç ve azılı sefil ve sefihlere bile sokakta, ayaz altında gece geçirtilmez. Başta devletin ve halkın yardımlarlyle kurulmuş teşekküller, misafirhaneler, barınaklar, bu gibi bedbahtlara sinesini açar, onlara iş bulur, bulamazsa, yol parası tedarik edip memleketine gönderir...
Kışın soğukluk derecesi sıfırın altına düşen şehirlerin bütün meydanlarında büyük, büytik cehennem ateşi saçan mangallar yanar. Bu sayede değil böyle kimsesiz ve işsiz vatandaşlar, sinemaya giden müreffeh şehirliler bile, soğuğun şiddetinden korunurlar.
Eski devirlerimizde, imarethaneler, hanlar, hamamlar, böyle kimsesiz vatandaşları açlıktan ve soğuktan korumak için vücudc getirilmiş güzel ve İnsanî tesislerdi. Bunlar zamanla yıkıldı veya yıktırıldı. Fakat yerlerine, yenileri kondu mu? Konduysa bile bu gibi faciaları önleyecek bir hale getirildi mİ?
Kıtlık bölgelerimizden, başşehre ekmek aramağa gelen vatandaşlar, karüstüne, karayazılarını mı yazacaklar?...
Bundan bir müddet evvel, Altındağ yarlarından düşerek ölen bir vatandaş da glinlerce başşehirde iş aramış ve sonunda ekmek yerine ölümü bulmuştu...
Medenî bir dünyaya lâyık çalışmalarımız ve müesseselerimiz ue-ierede? Varsa söyleyin de, bu gibi bedbaht vatandaşlara sağlık verelim, hiç olmazsa onların, kedi ve köpek yavrusu gibi açıkta ölmelerine mâni olalım...
yerek anlatmıştır.
Bir başka delege de? Koy mer’ala-rına kadar uzanan ve hayvanlara yaylım yeri dahi bırakmayan Ziraî kombinaların çiftliklerine temas etmiş ve köylüyü topraklandırmak bu mudur? diyerek acı acı feryat etmiştir.
Dilekler bahsini müteakip delegelerin izhar ettiği arzu üzerine Os-mon Şevki Çiçekdağ Demokrat Partinin millet ve memleket hayatındaki ve demokratik hayatın inkişafındaki rolünden, hareketli ve feyizli faaliyetlerinden misaller verdikten ve köylü için zirai bir örnek ve ü-retme vasfını taşıması lâzımgelen Ziraî Kombinaların köylünün mer'a-sına ve küllüğüne kadar uzanmasının iktidarın gerek dev -letçilikte ve gerek köylüyü top -raklandırmada düştüğü tezadın en açık bir nümunesi olduğunu belirttikten sonra: Jandarmadan dayak yiyen köylü vatandaşı işarotle bu faciayı, son zamanlarda yer yer yaptığı seçim propagandası nutuklarında, karşısındakinin şerefini ve hakkını kendi şerefi ve hakkı saymanın lemokrasinin icaplarından olduğunu söyleyen Sayın Başbakana ithaf eylediğini, hür ve şerefli insanların diyarı olan bu aziz yurtta, yarın milletin hürriyeti ve şerefi için düş-manlariyle döğüşecek vatandaşların -.endi yurtlarında, kendi hizmetlerinde bulunan jandarmalar taraf intan haysiyet ve şereflerine haksızca ve kanunsuzca tevcih olunan bu kırı cı ve kanatıcı muameleler karşısında yıllardır hâlâ önleyici en ufak biı tedbir alamıyan iktidarın, milletin efendiliğinden, vatandaşın haysiyet ve şerefinden bahseylemesinin ne kadar acı bir istihza teşkil ettiğini anlatmış ve Demokrat Partinin bu
Düzce’de D. P. kongresi
Düzce, 2 (Hususi) — Düzce Demokrat Parti merkez bucağı yıllık kongresi parti binasında hazır bulunan delege ve sair demokrat ve tarafsız kalabalık bir dinleyici huzurumda ilçe başkanı Adil Sönmezin kısa bir açış hitabesinden sonra başladı. Tüzük gereğince kongre başkan seçimine geçildi. Yapılan seçim sonunda birinci başkanlığa Avukat Mehmet Şevki Baysal, tüccardan Zeki Göle, Başkan vekilliğine, çiftçiden Ahmet Oktay da kâtipliğe seçilerek yerlerini aldılar. Kongre başkanı tarafından, kurtarıcı Kemal Atatürk’ün hatırasını taziz için iki dakika ayakta sükût Vakfesinden sonra hesap işlerine gedildi. Bazı degeleler söz alarak samimi konuşmalar yaptılar. Dilekler yazılı olduğu için idare kuruluna verildiği ve ilçe kongresinde görüşüleceği anlaşılarak Bucak idare kurulu seçimine geçildi. Rey pusulaları delegelere dağıtıldı. Tashif heyetine Ahmet Oktay Hüseyin Alp-men seçilerek tasnife geçildi.' Yapılan gizli oy sonunda Dr. Haşan Basri, Plroğlu Ferid işgüder, Bedrettin Çclikag, Fabrikatör Kâmil Kozak, Rıza Devrim, Adnan Bilgen, Hakkı Çetin’in çoğunlukla kazandıkları anlaşılmıştır. İdare kurulu asli azalıklarına da Muharrem Çam, Ahmet Oktay. Mehmet Bayiğinin ve Enver Göle, Mehmet Taplanın da yedek üyeliğe seçildikleri anlaışldı. Vaktin geç olduğu anlaşıldığından toplantıya son verilmiştir.
w*- (
ZAFER
C - 1 . 193«
ZUHURİ DANIŞMAN
Kadınlar delikanlıya hayretle bakıyordu. Külhanbeyi:
— Merak etmeyiniz madamlar, dedi, eğer cebinde beş on kuruşu daha olsaydı, muhterem papazı köşe başında sızmış olarak bulurdunuz....
RÖPORTAJ:
Ankara’daki Amerika’lı Kadınlarla
ÜÇ MÜHİM MÜLAKAT
— 53 _
Dedi. Halil paşa da, Zağanos paşa da merakla padişaha baktılar. Acaba padişah ne demek istiyordu? .Başka ne engel olabilirdi? Halil paşa hepsini saymıştı.
Sultan Mehmet ağır ağır şunları söyledi:
— Üvey validem Sırp Prensesi Marya cenapları vardır.
Halil Paşa ile Zağanos Paşa birbirine bakıştılar. Halil paşa hatifçe sararmış gibiydi. Yahut da Za--;(anos paşaya öyle geldi. Ve Sultan Mehrnet devam etti:
— Evet lala... Üvey validemiz PrehsesJVlarya cenapları vardır.
Halil paşa üzüntülü bir halde
— Bir şey anlamıyorum şevkettik.. Valideniz Prenıes Maryanın I u işle alâkası ne olabilir?
— Üvey validemiz Marya cenap '..ırı bir Sırp Prensesidir. Bana öy-10. geliyor ki Prenses Marya, bir iiirk valde sultanı olmaktan ziya-ı Ö, bir Sırp kadınıdır.
iki paşa tekrar birbirlerine bakıştılar. Yavaş yavaş Sultan Meh-ı ivdin ne demek istediği anlaşılı-. -ırdu, Sultan Mehmet devam etti:
— Ben, haremi hümayunumda lir Sırp casusu yaşatmak istemiyorum!...
Halil Paşa «ayriihtivari:
— Sev..et..«(-..p... .Uye .lekeledi.
Sult'.n Mehmet dev;.m etti:
■ H&ytr lal;.... Merhum baba-
rmfı hahle-lne karşı hürmet göstermem icap ettiğini ben de biliyorum. Fakat memleket, dip ve devlet işlerinde his ile hareket
etmek niyetinde değilim . Prenses Marya cenapları her vakit bir Sırp kadınıdır. Ve Jorj Uran toviç’in kızıdır. Jorj Brankoviç ise halis bir Sırplıdır ve Türklerin zayıf zamanını -dört gözle beklemektedir., Çimdi maksadımı izah edebildim mi lala!...
Halil Paşaya garip bir üzüntü çokınüşjü:
—'.Madem ;i zatı hümayunları
öjdemiltaleA ediyorlar, her halde i-sijoet itmektedirler.
Hayır lala..'.' Sen , ki tecrübe görmüş, umûrdide bir devlet a-dşniuın. Saıayıhümayunumda ba-n4 nislietf olmıyân bir ecnebi kadifen kalmasını doğru bulur mu-şuri? -
, -- Hakiniz var şevketlû...
Ö halde... Prenses Marya cenapları para, ziynet ye eşya ola-ıjri ne arzu ederlerse alıp Sırbis-tuftu. gitmelidirler. Ben böyle is-Hyurimi. Edirneyö avdet eder et-Turk-ivalide sultanı olmaktan zıya Sıpiştana gönderilmesini beklerim
Bizans Sarayındaki telâş
. Sene 1453... Ve şiddetli bir kıştan. sonra lâtif, ılık bir bahar hayası, Bizans sırtlarını süsleyen kokulu çiçe iler arasında fısıltılarla esiyor.
Bu. ezelî aşk ülkesinin gamsız ro âvâre sa .inleri, istikbal endişesi ile kendilerini üzmeğe lüzum görmeden eğleniyor. Falcıların ö-jiünde. sonsuz hülyalara dalıyor.
Kırlara doğru açılan çiçekli yollarda göğsü ihnıalkârane açılnu.-bit Rum dilberini, şık elbiseli bir Bizaıpi. zabiti kovalıyor, tatlı ve manâlı bir kaçış... Sonra, ağaçların güllesinde billur kahkahalar Doğuluyor.
Bugün Sultanahmet meydanı dediğimiz yerde o zamanlar meşhuı (Hipodrom) vardı. Türlü âbidelerle süslü olan bu muhteşem meydan, BizanslIların sıksık yarışlar, eğlenceler, müsabakalar yaptıkları bir yerdir.
Hipodromun Marmara tarafına r nen dar sokaklarından birinde, bugünkü Divanyoluna bakan bir kö şede, şayanı hürmet bir papa» e-fendinin gaşyolmuş bir halde yürüdüğü görülmektedir.
,I)at ve isli bir kapıdan çıkan bu |)apas efendi, her halde dua ve â yinlerje kendini çok yormuş olacak:/... Çünkü bitlin bir hali var. Kojkırı iki yanına sarkmış, uzun sağalı göğsüne düşmüş, adetâ sallanarak yürüyor.
Onu gören bir iki Rum kadını hürmetle yanından geçerken:
~,yoh zavallı papas efendi... Bijriın için dua ederek kendini ne hple koymuş...
Diye acıdılar. Fakat köşeyi dö npü bir delikanlı alaylı alaylı güldü:
—. Dua çttiği belli dedi, ama njeyhanede dua etmiş.
Kadınlar delikanlıya hayretle bakıyorlardı. Külhanbeyi;
, r— Merak etmeyiniz madamlar, dpdi, eğer cebinde beş on kuruşu daha olsaydı, şimdi bu muhterem papazı köşebaşında sızmış olarak bulurdunuz. Bereket versin parası yetmedi.
Papas bu sırada duvara tutunarak mırıldandı:
,•— Senin yanında beş on kuıu-şun yar mı?
— Var... Ne olacak?
—‘ Bana ver (ie... İsaya bir mum glayım.
— Vazgeç be... İki bardak şa-r?p alsan daha iyi olmaz mı?
Papas canlandı:
— Sahih... Bu daha iyi... İsaya şu kadınlar mum hediye etsinler.
— Vay dinine...
Kadınlar uzaklaştı. Delikanlı da uzaklaşmak üzere iken papas onu durdurdu:
— Bana bak delikanlı... diye ho. murdandı. Sana bir çift sözüm
— Bu halde i :en bir şey söyli-yebileceğine inanmıyorum.
— Söyliyeyim de...
— Söyle...
— Ama, şu on kuruşluk haber ________„
— Hadi canım sen de...
— İsa hakkı için...
Bunu söyler söylemez, güçlükle göğsündeki haçı çıkardı ve onu yüzünde gezdirdi. Yine saçmasa-pan devam etti:
— İsa hakkı için*.. İsanın anası Meryem hakli için... Ne diyordum. Hay şeytan, ne söylıyecek-tını?
t- Bir şey söyliyecektin canım.
— Ver... Ver şu... Parayı... Bir bardak şarap daha içeyim de aklım başıma gelsin...
Delikanlı bu sersem papaza acıdı. Onu bir mahalle bakkalına soktu ve bir bardak şarap içirdi. Bir daha... Bir daha...
muzundan vakaludı. Kendine doğru çekti. Kulağına bir şeyler fısıldamağa haşladı.
Delikanlı gittikçe meraklanıyordu.
— Ya?!., dedi, peki, bunu nereden öğrendin?
Papas bir şeyler daha mırıldandıktan sonra başını duvara dayadı ve muhterem papas sızmıştı.
Delikanlı süratle oradan çiktı. Merak ve telâşla dar sokaklarda yürümeğe başladı. Çok acele ediyordu. Nihayet biraz harap bir e-vin kapısı önünde durdu. Etrafını yokladı, dinledi. Ses şada yoktu. Bu sokak çok tenha idi. Sonra, cesaretle kapıyı çaldı. Bir daha, bir daha... Ses veren olmadı. Delikanlı mırıldandı:
. — Hay budala papaş... Her halde. bir parola olacaktı. Onu bana söylemedi. Fakat, ben bu eve girmeliyim.
Daha fazla durmpğa-başladı. Nihayet o hale geldi ki komşu evlerin pencereleri açılmağa başladı. Delikanlı fena halde sıkılmıştı:
— Acaba dönüp gitsem, şu sersem p^pasa parolayı sorsam mı?
Diye düşündü. Fakat tam bu sırada kapı aralandı. İnce bir ka-
—Ne oluyorsunuz? Bu gürültüye sebep ne ?
— Canım açınız bir kere... İçeriye gireyim, sebebini söylerim.
— Mümkün değil.
— Parolayı bilmediğim için mi?
İçeride bir telâş oldu.
— Ne dediniz?
— Parolayı demiştim.
— Biliyor musunuz?
— Bilmiyorum. Öğrenebilirim a ma, vakit geçer.
— Neler söylüyorsunuz?
— Vakit geçer diyorum. Beklediğiniz haberi getirmiştim.
İçerideki kadın bir çığlık kopardı. Bundan istifade eden deli- | kanh da, kapıyı şiddetle iterek içe- j riye girdi. Diz görünüşü harap olan evin, içi fevkalâde lükstü. Deli- I kanlının hayretten ağzı açık kaldı. (Devamı var) I
kuruşu ver... Bin vereceğim.
Mc Bride in eşi “Türk kadınlarını sevimli ve samimî buldum. Amerikalılardan ayırd etmiyorum,, diyor
Yazan ?
| Perihan Parla |
II
İkinci konuşmamızı askerî yardım i heyeti başkanı General Mak Brayd’ın sayın eşi Misis Mak Brayd la yaptık. İlk sualime gülerek:
— Memleketinize geleli iki sene oluyor, diye cevap verdi,' o kadar mesudum ki, kendimi Amerika'da farzediyorunı. Türkler çok nazik ve misafirperver insanlar. Bize karşı pek yakınlık gösteriyorlar. Bunun için hiç yabancılık hissetmiyorum.
— Türkiye'ye gelmeden evvel memleketimiz hakkında ne düşünüyordunuz?
—Buraya Polonya'dan geldik, daha orada iken Türkiye hakkında iyi fikirler edinmiştim. Gelince tali minimin üstünde buldum. Hele Ankara’yı modern bir şehir olarak
--- Tiiık kadınları haklımdaki fikrinizi öğrenebil r miyim?
— Onları çak sevimli ve samimi byluyorum. Sizleri kendi memleketimin insanları gibi hissediyor, Türkleri Amerikalılardan ayırmıyorum... otuz sene evvel peçe ile dolaşan Türk kadınının bu derece tekâmül etmiş olması harikulade bir neticedir.
— Amerikalı kadınlarla bizim kadınlarımız arasında benzerlik bu İliyor musunuz?
— Bence bütün dünyadaki kadınlar birbirlerine benzerler. Umu mî bir kadın tipi vardır ve nerede yaşarsa yaşasın kadın -kadın» dır.
— Yeni kurulan Türk - Ameri-kpn kadın cemiyetinin muvaffak olacağını zannediyor. musunuz?
— Türk kadınlarının bu işe şevk ve azimle başlamış olduklarını görerek cemiyetin mutlaka muvaffakiyetle yürüyeceğine inananlardanım. Bizler burada misafiriz; gelip geçici insanlarız. Bu cemiyeti yaşatacak esaslı unsur sîzlersiniz. Bu işe ehemmiyetle sarılırsanız muvaffakiyet muhakkaktır.
—. Umumiyetle , Amerikalılar Türkleri nasıl tanırlar?
— Memleketimizin insanları başka memleketlerle fazla meşgul ve alâkadar olmazlar. Bilhassa orta sınıfın, fazla seyahat edemedikleri ve işleri ile meşgul bulundukları için yâbancilar hakkında fikirleri mah duttur. Çok okuyan ve gezen A-nJerikalılar Türkler hakkında bir çok fikirlere sahiptirler. Bilhassa s(jn senelerde alâka artmıştır. Gazete ve mecmualardaki yazılar geç rrjişle kıyaslanamıyacak kadar ço-
I
ğalmıştır.
|— Amerikada ev hanımları mı, y'ksp meslek kadınlan mı ekseriyeti teşkil, etmektedir?
j— Kat'î olarak söyliyemiyeceğim amma, öyle sapıyorum ki, ev kadınları daha fazladır. Genç kızlarımız tahsillerini tamamlayınca ça b ma hayatına atılırlar. Evlenince-v-- kadar bövle devam edip gider. Ehlilik hayatı başlayınca eşinin ve kendisinin arzusuna göre ya vazi-
Boröver hiç ısrar etmedi ve etmek te istemedi. Maksadı sadece ona, konağına girmek hususundaki cüreti söylemekti. Bu suretle, ev sahibinin bulunmadığı bir sırada kendisinin keyfi bir kararla bahçeye girmiş olmasından doğacak şüpheleri bertaraf etmiş oluyordu.
Ferriyer’in Boröver’i görür gör mez gösterdiği sevinç ve neşe birdenbire, bir saman ateşi gibi sö nüvermişti. Konuşmıya devam etmek için sarfettiği gayretlere rağmen dalgınlığı, üzüntüsü seziliyordu. O darecede ki, gözlerini o-nun yüzünden ayırmıyan Boröver, beyhude vere onu neşelendirmiye uğraştıktan sonra:
— Hayrola! Vikont, neniz var? Çehrenizdeki bu endişe bulutunun sebebi nedir?... Yoksa hasta mısınız? Diye sormak mecburiyetinde kaldı.
Ferriyer, dalgınlıktan uyanır gibi bir ürküntü ile:
— Hayır, dedi. Bana bu sözleri söylemenize sebep nedir?
— Sebebi şu: yüzünüz âdeta bîr arşın kadar uzamış... daha kötüsü de; önünüze getirilen yemeklere el sürmem^ olmanızdır... Bak, daha kadehinizi bile içmemişsiniz... amma, ben anlıyorum sebebini... eğer hasta değilseniz — ki buna eminim — muhakkak âşık
siniz... Canım, kızarmayınız öyle... tam sevecek; âşık olacak yaş tasınız ve ben. bunun ne olduğunu bilirim... Çünkü ben de sevi yorum... Kalbimin sultanı olan ve son nefesime kadar seveceğim sevgilimden ayrı bulunuyorum... ...Söyleyiniz ağzımdan, taşları
fesinden ayrılır veya çalışmıya devam eder. Muhakkak olan bir şey varsa ekseri Amerikalı kadınlar

zannedildiği kadar fazla değildir, «fikrim olamamıştır. Çünkü, | — Dünyada bir aile buhranı ol- ' arkadaşlarla daha ziyade to
, duğuna kaani misiniz?
— Ben bunu bir kriz olarak kabul edemiyeceğim. Fakat harp, tabii ayrılıklara sebebiyet verdiği için aile hayatında bazı sarsıntılara yol açtı. Her şey normal hale dö nünce bütün bunlar zail olacaktır.
— Türk aile hayatı hakkındaki fik rinizi öğrenebilir miyim?
— Maalesef bu hususta esaslı bir

evlerinde kalmayı ve çocuklarına kendileri bakmayı tercih ederler.
— Amerika'da boşanmaların artmış olduğu iddiası doğru mudur?
— Üst tabaklarda ve esaslı ku-
rulmuş ailelerde boşanmalara he-
men hiç tesadüf
edilmemektedir.
Vakıa, artist, aktris gibi mahdut
zümrelerde ve aşağı sınıflarda bun laıa rastlamak mümkündür, ancak
..............—, ,------i, Türk rkadaşlarla daha ziyade topluluklarda beraberiz. Hususi temaslarım azdır ve kısa zamanlara inhisar et-' inektedir. Yalnız sathi olarak edindiğim kanaat şudur: Çocuk sevgisine mühim bir yer veren mesut bir aile hayatı yaşamaktasınız.
Üçünçii konuşmamız için almış olduğumuz randevunun saatini ge çirmemok düşüncesiyle pek nazik muhatabımıza teşekkür edip ayrıldık.

ANKARA RADYOSU
6 OCAK 1950 CUMA
Açık Teşekkür
Şehrimiz Defterdarlık muhasebe müdürünün vatandaşlara zorluk çıkardığından bahisle bir okuyucumuzun şikâyetini dün sütunlarımıza geçirmiştik.
Bugün aynı dairede işi olanlardan, aynı müdürün kendilerine çok iyi muamele etmeğe başladığını öğrendik.
miye 400-600 arasında müracaat e-denlerin aylıkları ödenmekte ve 10/1/1950 tarihinden itibaren de
Ufak bir yazımızın tesiriyle işlerin düzelmiş olmasından memnu-
Yalnız bu arada İl Saymanlık Müdürü de vaziyeti izah eden bir mektup göndermiştir.
Kendisinin mektubunu sütunları-
mıza geçirir ve bu yakın alâkasına teşekkür ederiz:
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Mü-
dürlüğüne:
Gazetenizin 5/1/1950 tarihli nüshasının 5 inci sahifesinin yedinci sü tununun alt kısmında Aziz Bulak A-dındaki vatandaşın maaşını almak için yaptığı müracaatın iyi karşılanmadığını ve işinin de yapılmadığından bahisle yaptığı şikâyete nazarı dikkatimiz çekilmektedir.
3/1/1950 tarihinden itibaren e-mekii dul ve yetimlere Ocak ve Şubat 950 aylıkları numarasına göre verilmiye başlamış olduğundan yev
daha evvel Bankadan maaşlarını al mış olanların tediyesine başlanacağı ilân edilmiş olduğu halde şikâyette bulunan zat 3/1/1950 tarihin de bu maaş farkının istisnaen verilmesini istemiştir.
Kendisine Ocak Haziran 950 ta-
rihine kadar olan maaşları Banka-
dan yeni ödenmiş
olduğuna göre
Ocak ve Şubat aylıklarını tehallük-le bekliyen binlerce maaş sahiplerinin maaşları verilmedikçe ödene-miyeceği anlatılmıştır
Üst makamlara vaki olan şikâyet ve müracaatları tediye prensiplerinin bozulması halinde izdihama ve
karışıklığa meydan vereceği nazarı itibare alınarak onun talebi reddedilmiş ve numara sırası esasına riayet edilmesi de müdürlüğümüze tavsiye edilmiş olmasından maaş farkı ödenememiştir.
Keyfiyeti bildirir ve Matbuat Ka nunu esaslarına göre gereğinin yerine getirilmesi saygı il erica olu-
İ1 Saymanlık Müdürü
Ç. Faik Kural
Myrna Loy Unesco üyesi
Hollywood. 5 a.a. — Tanınmış sinema artisti Myrna Loy, Birleşmiş Milletlerin terbiyevi şubesini teşkil eden Unesko’nun Hollywood temsilcisidir ve kendisi bu sahada büyük bir faaliyet göstermektedir. Bilindiği gibi Unesko’nun gayelerinden biri de, sinema, radyo ve ba sın vasıtasiyle dünya milletleri arasında anlaşmayı temin etmek, ve Birleşmiş Milletlerin yapıcı çalışması hakkında geniş bilgiler vermektir.
İki senedir bu sahada çalışan Mryna Loy, Unesko’nun faaliyetini göstereh ve vesika teşkil edebilecek terbiyevî kısa filmlerin çevrilmesini temin etmektedir.
Birleşmiş Milletlerdeki çalışmasına para ve şöhretten çok daha faz la kıymet verdiğini söyliyen Mryna Loy, hayatı boyunca Unesko için çalışmak tasavvurunda olduğunu açıklamıştır.
Bundan bir buçuk St».e evvel U-nesko'nun San Fransisko mahallî konferansına iştirak eden Mryna Loy, Unesko’nun geçen mayısta Paris'te toplanan milletlerarası konferansında Birleşik Amerika murahhas .Heyeti üyesi olarak hazır bulunuyordu.
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Fİ) — 7.45 Haberler ve hava raporu — 8.00 Müzik: Köçekçeler (Pl) — 8.15 Müzik: (Pl)
— 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) — 9.00 Kapanış.
Ayan — 12.30 Müzik: Şarkılar ve türküler — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: (Pli
— 13.30 öğle gazetesi — 13.45 Miizik: (Pil
— 14.00 Akşam programı, hava raporu
17.58 Açılış ve program — 18.00 M. S. Ayarı — 18.00 Müzik: ince saz (Yegâh faslı) — 18.30 Konuşma — 18.45 Müzik: (Pl) — 19.00 M. S. Ayan ve‘ haberler —
19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: (Tarihi Türk müziği) — 19.50 Konuşma: (Verem Haftası münasebetiyle) Prpf. Zeki Hakkı Pamir — 20.00 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 Serbest saat — 20.35 Müzik: (Pl) — 21.00 Konuşma — 21.15 Müzik: (Pl) — 22.00 Konuşma: B. M. M. Saati — 22.15 Müzik: (Pl)
— 22.45 M. S. Ayarı ve haberler — 23.00
İSTANBUL RADYOSU
6 OCAK 1950 CUMA •
17,57 Açılış ve programlar — 1S.00
Dans Müziği (Pl) — 18.30 Arp Soloları (Pl) — 18.45 Karışık şarkı ve türküler (Pl) — 19.00 Haberler — 19.15 Hafif a-ra miUİŞl (Pl) — 19.20 Radyo Senfoni orkestrası konseri — 20.00 Şarkı ve türküler. (Pl) Yesarl Asım, Sadi Hoşses. Nccmi Rıza Alııskan — 21.15 Opera ar-
PAPAZ ÇAYIRI
■ Yazan t Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı 1 46 ——
şöyle dursun, kuvvetle Boröver'in kolunu tutarak sönük bir sesle:
«çatlatacak, yürekleri parçalıya-çak ahlar, oflar çıktığını işittiniz mi? Şu nefis böreğin karşısında, dili pek lâtif bir surette buruştu ran şu Arjantöy şarabı ile dolu kadehin önünde hiç istiğna gösteriyor muyum ben?...
için pek tehlikeli olduğuna kani bulunduğum Senyör Vidamın bazı tasavvurlarını boşa çıkarmamı sağlıyacaktır.» diye düşünüyordu.
Ve cehren de:
Ferriyer, duçar oluğu ruhi te-
— Sizin gibi güzel, yakışıklı, a-
— Size evlenmeden bahsedilme-
şevvüşün bütün varlığını sarstığı jbu sırada, içini dökerek hafifle-mek, teselli bulmak ihtiyacını his gediyordu. Boröver de kasden o-nun bu hissini kamçılayarak elert yanmasına zemin hazırlıyor-
du. Aşık Vikont, taşları parçalı
yayabilecek derecede
ah çektikten sonra:
candan bir
— Çünki, siz seviliyorsunuz... Halbuki ben!... dedi.
Vidamın Rospinyak ile olan muhayeresinin bazı kısımlarını hatırlıyan Boröver de kendi ken-
•lşte, Sen - Jermen Vidamının hiç de hoşuna gitmiyeceği bir aşk.,. Şu zavallı Vikont, efendi babasının kendisi hakkında neler tasarladığını bilmiş olsaydı, kala bedenlerini yıkabilecek şiddette ahlar çekerdi... Eğer bu sevgi ha |kikî ise benim işime pek yarıya cak..'. çünkü, efendi babamın muhafaza ve himayesine beni memur ettiği küçük kiralın emniyeti
sil bir gencin sevilmeyişi... cidden hayrete düşürüyor...

Ve manalı bir tebessümle:
— Haydi, derdinizi bana söyleyiniz... ben insanı öyle fena yollara sevkedecek mahiyette kötü
bir adam değilim... Hem, söyleyiniz bakayım, sevilmediğinizi nereden biliyorsunuz?... Size bu kanaati kim aşıladı?... Sevgfılinize bu aşkınızdan bahsettiniz mi?
— Açıkça değil!
— O halde, sizi sevmediğine nasıl hükmedebilirsiniz?...
— Daha ilk imada bulunur bu lunmaz... evlenme kelimesi ile karşılaştım...
Zavallı Ferriyer son derecede yeis ve üzüntü içinde idi. Bu itirafının husule getirdiği tesiri sezerek yesi daha ziyade artıyordu. Filhakika. Boröver'in parlak gözleri, bir şey keşfetmek istiyormuş gibi bir noktaya1 dikilmiş, dudaklarındaki tatlı tebessüm kaybei muştu... hissolunur bir soğukluk la cevap verdi:
si, aşkınızı kendisine iyma yolu ile bildirdiğiniz sevgünizin namus lu bir kadın olduğuna delâlet e-der... görünüşe bakılırsa, bu hakikat sizi üzüyor, âdeta kızdırıyor gibi... yaşılacak şey, doğrusu!...
siz sevgilinizle evlenmeyi düşün-
müyor musunuz? Şimdi kafama
dank dedi... işi çaktım: Vikont dö
Ferriyer cenapları, orta halli ve
belki de âdi
bir kızcağıza tenez-
zülen göz koydu ve fakat, karşı-
sında, sarayın en hanımefendileri
namuslu geçinen arasında her va-
kit rastlanmıyan afif, izzeti nefis ve şerefini her şeyin üstünde tutan bir kadının bulunduğunu anlayınca şaşırdı kaldı... Demin ba-
na aşktan bahsediyordunuz... görüyorum ki siz hakikî olarak sevmiyorsunuz... sadece gönül eğlendirmek, asilzadelerin âdeti olduğu üzere hoş vakit geçirmek istiyorsunuz... Bana kalırsa, Vikont
Hazretleri, bundan
vazgeçmeniz
daha iyi olur... gücenmeyiniz ba-
na... sözlerim belki ağıdır...
Ses, sert ve tavır, soğuk idi. U-tçınan Ferriyer başını eğdi. Fakat, darılmadı... sebebi de, ihtimal ki, içinden geçirdiği şeylere Boröver’in sesi alenî olarak tercüman olması idi. Hem, darılmak
— Şövalye, dedi, hissettiğim şeyin, sizin anladığınız manada bir aşk mı, yoksa gönül eğlendirme dediğiniz şey mi olduğunu ben de bilmiyorum... Fakat, bildiğim bir şey varsa o da bu andan itibaren, size bahsettiğim kadından başka hiç bir kadının mevcut olmamasıdır... Matusalem kadar yaşasam bile ömrümün son dakikasına kadar benim için ondan başka bir kadın mevcut olamıyacaktır. Şa-
yet, onun tarafından sevilmemek felâketine uğrıyacak olursam (sesi bıirada boğulur gibi oldu) çok
mutaassıp, dindar bir katolik olduğumdan hayatıma, intihar et-
mek suretiyle son vermek günahını işleye’mem amma, yaşamak
aı-fık benim için tahammül olun-
maz bir işkence olacağından ilk ras
lıyaçağım adama çatar, onu dö-ğiişmiye mecbur eder ve kendimi ona öidürttürürüm.
Vikont, bu sözleri söylerken, Şö valye de onu büyük bir dikkatle
tetkik ediyor ve içinden:
• Vay canına!... sözlerinde, aşkında samimi olduğu aşikâr; buna hiç şüphe edilemez... söylediğini mutlaka yapar... amma, an-
lıyamadığını bir şey var! Yoksa âdi bir fahişeye mi gönül vermiş? Bunu mutlaka öğrenmeliyim!...
Vakıa, babası ile mücadele etmek için oğlundan istifade etmeyi pek
isterim .amma, onu, kibar bir a-
dama yakışrtnyhcak biı- aşk macerasına teşvik etmeyi şerefsizlik addederim,, diyordu.
(Devamı var)
yaları (Pil — 20.30 Dinleyici istekleri (Türk müziği) — 21.00 İktisat konuşma-
sı — 21.10 Hafif ara müziği (Pl) — 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 Konsertolar (Pl) — 32.40 Piyano İle caz parçalan (Pl) — 22.45 Haberler — 23.00 Dans müziği (Pl) — 23.30 Programlar ve kapa-
CEMİYETTE
LÜZUMLUTELEFONLAR
Yangın ....................... 00
Sıhhi imdat .................. 91
Trenler ................... 12028
Hava Yolları ............. 14881
Yataklı vagonlar .......... 11566
Su arıza .................. 21575
Elektrik .................. 24846
Havagazı .................. 24846
Başkent taksi ............. 22222
Yeni Güven Taksi........... 22333
Sızın Taksi ............... 23333
Merkez Taksi .............. 11111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15031): Periler dünyası
Ankara (23432): Pamuk Prenses
. Yedi Cüce
Ulus (22294) :Ilazin Aşk
Yeni (14040): La Traviata
Park (11131):Kahraman kıla-
Sümer (14072): Dişi haydut,
Kovboy Sarlusı
Su» (14071): Kanatlı Zafer,
Ana Istırabı
NÖBETÇİ ECZANELER Güray, Merke», Hayat, _
& . i. ıası
Sayfac 5
ZAFER

iktidarın mihenk taşı
★ (Baştarafı Birincide)
Halbuki 946 danberi gelişen mu halefet ve bilhassa Demokrat Partinin memleket ölçüsünde taazzuvu yeni bir dönüm noktası olmuştur. Halkımız iptidaî yaşayış şartlarına, geri iktisadi durumuna, uğradığı a-ğır külfetlere rağmen vatandaş hakkının cesaret ve azmi ile varlığını iç siyasî hayatımızda bütün ağırlı-ğiyle göstermiştir.
Daha ilk günden itibaren bu mücadelenin bütün ümit veren ve yarına güvendiren en büyük teminatı halkın bu anlayış ve mukavemet ruhunu göstermesi olmuştur.
Nitekim kısa bir zamanda, iktidar partisi; sadece kendi idare etmek, fa.;at zamana uygun bir gösterişle idare etmek heves ve hırtının karşısında rıza gösterir gibi olduğu muhalefeti, böyle memleket çapında bir halk arzusiyle kuvvetlenir görür görmez, plânlarını değiştirmiştir.
Kendi iktidarının devamına faydalı bir muhalefet yerine ciddî, ne istediğini bilir ve her şeyden evvel kanun hâkimiyetini arzulayan D. P. etrafındaki sıkı millet topluluğu iktidar partisinin hesaplarını altüst etmekle kalmamış, onu demokrasinin tek mihenk taşı ve ayarlı ölçüsü bulunan seçim emniyet ve mekanizmasını eliyle kıracak kadar şaşkın bir hale getirmiştir.

Bugün, üç buçuk yıl sonra, aynı şaşkınlığın nutuklarda, isnatlarda, iftirayı şahıslara kadar indirmek suretiyje, meseleleri bile ölmadığmı isbat eden kimselerin. Demokrat Partiye karşı kin ve garaz püsküren hücumlarında rastlıyoruz.
Hattâ bir yerde suç işlemiş bir muhtarı affettirmek bahanesiyle, faları yerde ta İtip edilecek dâvası ol-mıyan (600) liralık bir avukatlık kadrosunu bir «Halk Partisi başkamdir» diye israf etmekle, şurada ba na hizmet etmedin diye bir memuru kadro dışı etmekle, burada iktisadi ve idari bir husumeti bir vatandaş üzerine yöneltmekle eski â deflerine devam edip gidiyorlar.
Elbette ki bu hâdiseleri birer mün ferit hata olarak kabul edemeyiz. Bütün bunlar bir geri düşünüşün ve kaybedilmek korkusu belirmiş o-lan menfaatlerin müşterek zihniye tinin birer işaretidir.
Fakat bu devam edip gelen ve devam edip gideceğinden yine de şüphe etmediğimiz geri zihniyete ve iktidar partisinin geriye tepen gayretlerine rağmen üç yıdanberi bü yük merhaleler geçilmiştir. Artık millet buyruğu almıyan bir siyasî ik tidam yaşamıyacağı belli olmuştur. Belli olmuştur ki; millet iradesinin serbest tecellisine dayanmak iktidarın meşruiyeti için birinci şarttır. Kanunî şekli ne olacağını henüz bilmemekle beraber ve ilmi heyetin hazırladığı esaslardaki tadillerine rağmen iktidar partisi seçim tasarısiyle bu prensibe üç sene geç de kalsa, gelmiş bulunmaktadır.
Diğer bütün neticeler ve gerçek demokrasi arzusu yanında varılan bu sonuçlar elbet kâfi değildir. Fakat aynı zamanda büyük bir ilerleyiştir.

Demokrat Parti bu devreye varan büyük millet arzularının teşkilâtlı, programlı, şuurlu ve memleketse-ver bir mütevazi rehperidir. Bu sıfatla sadece şikâyetçi, küskün bir ruh hâletini hiç bir zaman kendisin-çe silâh olarak benimsememiştir. Bugün ve yarın da kendisini böyle bir mücadele yoluna sapmağa lüzum görmiyecek kadar kuvvetli, azimli
Demokrat Partide yarınki toplantı ir Baştarafı Birincide)
Yannki küçük kongrede umumî kongrede genel idare kuruluna verilmiş olan vazifelerin tatbik şekli gözden geçirilecek ve memleketin umumî siyasi durumunu alâkadar e-den mevzular etrafında son günlerin hâdiseleri tetkik edilecektir.
Bir çok vilâyetlerden bu kongrede bulunacak heyetler şihrimize gelmiş bulunmaktadır. Bugün de diğer vilâyetlerden gelecek heyetler beklenmektedir. Küçük kongre yarın toplantısını, yapacak ve gündeminde mevcut olan mevzuların müzakeresine başlayacaktır.
Seyfullah Esin Telâviv' de
İsrail Dışişleri Bakanı maslahatgüzarımızı kabul etti
Telaviv, 5 (a.a.) (Afps) — İsrail Dışişleri Bakanı Moshe Sharett bu gün Türkiye maslahatgüzarı Sev fuliah Esini kabul etmiş, maslahat güzar kendisine İsrail hükümet nczdine tayin edildiğine dair vesi kaları ibraz etmiştir.
Hilmi Uran, Recep Peker'i ziyaret etti
İstanbul, 5 (a.a.) — C. H. P. Ge nel Başkan Vekili Hilmi Uran, İs tanbul milletvekili Ekrem Amaç ve C. H. P. İstanbul il başkanı Avu kat İlhaml Sancar’dan müteşekkil bir heyet bugün saat 11 de esk Başbakan Recep Pekeri evinde zi yaret ederek kendisine sağlıklar di lemiştir
| Yurtta karakış
★ (Baştarafı Birincide) kardan kapanmış ve dün de buralara otobüs ve kamyon nakliyatı yapılamamıştır.
Bayındırlık Bakanlığı 4 üncü bölge müdürlüğü ekipleri Ankara ile ka------------- jv.x«(rın bir an evvel münakaleye açılması için çalış, malara başlamıştır. Kar. aynı şekilde yağmadığı takdirde yolların bir ! iki gün içinde açılacağı tahmin edilmektedir.
îykırı görecek kadar harekeli- , . B.U .SarJt vilâyetlerine de
a'...“a..... ____ ; «azla miktarda kar yağmış ve Ka
; rakoseye yağan karın miktarı yarım metreyi bulmuştur.
1 Ankara, 5 (a.a.) — Devlet Meteoroloji işleri umum müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son 24 saat ısDet Dir yoıaa iÇ‘nde yurdumuzda hava bütün böl-yretlerini teksif ^dG çok bu,utlu ve yağışlı geçmiş-mucaaeıeıerae ve varuması hedef _ .......... —
tutulan gayelerde gerçekleşmesi i- , «4» \ şcklinde
cap eden esaslı prensip seçim enini-1 tın ça!,t ,r,nHo H.ıcnn
yeti yani imillet iradesinin serbest çe tecellisidir.
Bir memlekette ve demokraside seçim emniyeti veya millet vadesinin serbest tecellisi demek millet çoğunluğunun (serbest reyle iktidara gelmek» yine «aynı yoldan iktidarı tevkelmek- zaruretini kabul etmek demektir.
Bu ayarlı ölçü, bu mihenktaşı serbestçe işlemedikçe bütün geri kalan siyasî hak, hürriyet, gayreti, feda-kâıhk hepsi boşadır.
Mesele bu ölçüyü kurup koruyabilmektir. Seçim emniyetinin mânâsı da budur. Kurucu, yanıcı, isterse yıkıcı densin tenkidin varmak iste-
görmekte ve milletin güvenine sahip olduğuna inanmaktadır.
Diğer taraftan elde edilen netice- mutrarlugu elu lerı An lenn. kurulmakta bulunan büyük zillarl arasindaki yolları demokrasi eserinin butun bir mille- ., , ■
demokrasi eserinin bütün bir milletin müşterek gayret ve iradesiyle ve fedakârlığiyle meydana geldiğine de kani bulunmaktadır. Onun sahiplik ve mütevelliliğini kendine tapulamağa kalkmayı ise takip ettiği dâ-ni aydın esaslara dayamış bulun -maktadır.
İşte bunun için de, seçim kampanyasının başlamış olduğu farzc-dilen bugünlerde, en büyük bir.iç ferahlığı ve huzuriyle milletin karşısında ileri ve müsbet bir yolda onun hizmetinde gayretlerini etmeketdir.
Çünkü yapılagelmiş olan mücadelelerde ve varılması
Başmakaleden devam ı
I
Basın hürriyetini nasıl anlıyorlar?
Devlet Demiryollan ve ti manla ri'fştelmeteıthdi çalışanlar hakkında
Okka her yerde dört yüz dirhemdir! artık sona ermiştir» diye kat’î bir İfade ile konuşurken, muhakkak Türkiyeııin bu kuvvetli durumunu da bilhassa nazarı dikkate almıştır. Milletlerarası vaziyet bu şekilde gözönünde bulunurken, artık bizim de demokrasi dünyası içinde lâyık olduğumuz mevkii almamız zaruridir. Bunun içindir ki, iktidar partisi mensuplarının, kendi mevkilerini tarsin etmek için, mütemadiyen dış tehlikeyi bir umacı, gibi öne sürmelerini anlamağa imkân yoktur.
Evet, dış politika sahasrnda kate- ... _...._________ _____
dilecek dalıa bir çok merhaleler şu beyanatta bulunmuştur: vardır. Başkan Trumanın çok güzel — Ulus’taki yazıyı okudum. Ger-ifade ettiği gibi «hâlâ büyiik mesele- • çekten hükümet bazı gazetelerin islerle karşı karsıjryısr.» Salâha (loğ .............
ru yol alan Milletlerarası dunun, bizi asla avutnıamalıdır; bunun için teyakkuz ve basireti elden bırakım yacağız. Daima kuvvetli, daima dik • katli durmak ve her ihtimale karşı hazır bulunmak en birinci vazifemizdir. Elbette ki, millî kuvvetimizi idame edeceğiz. Bunun için de bütün milletin iradesine dayanan, ve serbest bir seçimle işbaşına gelen bir iktidar, birinci şarttır.
Demokrasinin beşiği olan Birleşik Amerika Başkanınm sözlerinde bir millet kuvvetinin hangi unsurlardan müteşekkil olduğunu gösteren kuvvetli bir ifade vardır. Bu ifadeyi burada tekrar edelim. Başkan Truman diyor ki:
«Millî kuvvetimizi idame etmeliyiz. Küvet, sadece silâh demek değildir. Kuvvet iktisadi gelişme, sosyal düzenlik» resmî ve hususî mü-esseselerin tam verimine bağlıdır. Verimli enerjimiz, demokratik mû-esseselerimiz ve şahsî hürriyetlere olan inancımızla ancak sulhu temin edebiliriz.»
Başkan Truman’ın bu sözlerini dikkatle okumak gerektir. Görülü* yor ki demokratik müesseseler ve şahsî hürriyetlere olan bağlılık her memlekette sulhu temin eden unsurlar arasında mühim bir yer almaktadır.
. - ..«... --------,Truman bu fikrini ayrıca şu şfe-
mışlardır. Yolculardan bir grup bin kjje(ı izah ediyor: bir güçlükle Orhangazi ilçesine gı .Bütün insanların eşit olarak ya-derek vaziyeti ilgili makamlara bil- ratılmış oldukları ve hayat, hürriyet ” ve saadeti aramak yolunda müsavi
bulunduklarına ait imanımızı gozö-nünde tutarak kararlarımızı vermeliyiz. Hükümetin vazifesi de bu gayelere yardım etmektir.»
Bütün demokrasiler için prensip mahiyetinde olan bu sözler, bizim için de aynen caridir. Boy 1 ece memlekette hakikî demokrasiyi kurmak, ve barışın muhafazasına hizmet etmek istiyorsak, evvelemirde barteî tehlikeyi hir korku halinde milletin ruhuna salıp tek parti zihniyetini devam ettirecek yerde, biz de bu prensipleri aynen kabul etmek ve millî iradenin tam tezahürüne çalışmak mecburiyetindeyiz. Ve hükümetin vazifesi Amerikada olduğu gibi bizde de budur.
Çünkü Amerikaya göre demokrasi, İngiltcreye göre demokrasi, Tür-kiyeye göre demokrasi diye ayrı ayrı ölçüler yoktur. Eski bir darbımesele göre okka her yerde dört yüz dirhemdir.
Mümtaz Faik FENİK
Bakanların sözlerini
yazmıyan gazeteler
Emin Erişirgil de bozı gazeteleri yalan haber yazmak ve tahrifcilıkle ittiham ediyor
İstanbul, 5 (a.a.) — Gazetelerde çıkan yalan havadisleri tekzip et-inek için radyoda bir saat tahsis e-r- | dileceğine dair Ulus gazetesinde çı-.an bir haber üzerine içişleri Bakalı Emin Erişilgil Vatan gazetesine
Mühim bir
tir.
Yağışlar Ege ve Akdenizde yağ. mur, Marmarada kar - yağmur, di-
sözlü soru
Kemal Zeytinoğlu, Devlet Demiryolları ve Limanlan İşletme Umum Müdürlüğünde çalışan bilumum memur, müstahdem ve işçiler hakkında ileridenberi bir türlü halledilmemiş meselelere temâs ederek Ulaştırma Bakanından sualler sormaktadır. Bu sorunun cevabı memlekette büyük bir yekûn tutan ve her türlü mağduriyete rağmen feragatle çalışan vatandaşlarımızı ilgilendirecektir’.
Sözlü sorunun metni aşağıdadıf:
—-Devlet Demiryollan ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğünde çalışan memur, müstahdem ve işçilerin ücretleri hakkındaki bir sualime cevap olarak, yeni bir barem kanununun en geç 1950 yılma kadar getirileceği Sayılı Ulaştırma Bakanı tarafından 30/5/1949 tarihinde Bü-
eden ve kendilerini en ziyade ilgilendiren işlerden bahsetmeyen gazeteleri hiç hoş görmüyorlar. Ben, nüfusu 59.000 den aşağı kasabaların içme suyu ve elektriği için İller Bankasının 50 milyon liraya yakm bir yardımda veya belediyelere ikrazda bulunduğunu bu sayede iki yüze yakın kasabanın su veya elektrik tesislerinin yeniden yapılma veya mevcudu ıslah edilme yoluna girmiş olduğunu, münasip fırsatlardan faydalanarak söyledim. Ve bono vermek suretiyle ihaleye çıkardığımız kısımları da taliplerine ihale e-debilirsek, bir yılda 88 milyon liralık bir teşebbüse girmiş olacağız, de- ...uunue du-
dim. Ayrı zamanda, küçük kasaba- ' yük Millet Meclisi kürsüsünden be-lara içme suyu ve elektrik tesisi i- yan edilmişti: çin bu nisbette yardım edildiğine 1
i Türkiye imar tarihinde tesadüf edil-miyeceğini ilâve ettim. Bu sözlerim, dir?
I 2 — Devlet Demiryolları ve limanları Umum Müdürlüğünde çalışan işçilerden terfi müddetleri gelip de terfie liyakatlarını isbat eden ve fakat terfi ettirilmemiş bulunan personel var mıdır, varsa terfi etti, rilmemelerinin sebepleri nelerdir, bunlar hakkında ne düşünülmekte dir?
3— Devlet Demiryollarının bazı işletmelerinde katar personelinin hizmet tazminatlarını ve meselâ kilometre primlerini zamanında alamadıkları şikâyet edilmektedir. Halen tazminatlarını va.ıtinde alamamış personel var mıdır, varsa sebep leri nelerdir?.
4— Devlet Demiryollan ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü atölyelerinde ağır işler üzerindi* çalışanlara tahsisatlar nizamnamesi gereğince verilmesi icabeden tazminatlar veriliyor mu, bu haklardan aynı işleri yapan yol atölyesi mensuplan da istifade ettiriliyor mu?
Yukarıdaki sorularımın Sayın U-laştırma Bakanı tarafından sözlü o-larak cevaplandırılmasını rica ede-
varla yalan havadis yaymasından, bu havadise dayanarak fıkra ve hatta başmakaleler yazılmasından, bazı nutukların mânâsı değiştirilecek surette neşredilmesinden bilhassa İstanbul dışında yaşayan vatandaşları yakından ilgilendiren iyi havadisi sütunlarına geçirmekten kaçınmasından müteessirdir. Bu hali yakından bilen vatandaşlarımızda umumî efkârı aydınlatmak için tedbir almadığından dolayı hükümeti mes'ul addetmektedirler. Ulustaki ,ıu.acuc&ıaii ».***»... —- o— yazı, benim kanaatimce, bazı ted- hükümetin başarısını belirteceği i- j birleı-in düşünülmesi lâznngeldiğini çin oımahdn- ki, Halk Partisi An-haber vermekten ibarettir. Şu nok- | kara u kongresindeki veya bütçe tayı kesin olarak belirtmeliyim ki, komisyonundaki sözlerimi yazan ba-bazı gazetelerin bu tarzdaki hare- ' ’ « j-r—
ketlerine rağmen hükümet yayın hürriyetine dokunmağı asla düşünmemiş ve düşünmiyecektir. Fakat, umumî efkârın yalanla, tahriflerle, yanlış istikametlere sürü denmesine de müsade edilemez. Onun için, hükümet, kendi elindeki bütün vasıtalarla görüşünü ve yaptığı işleri halk kütlelerine yayacaktır. Sanıyorum ki, onun bu hakkını kimse inkâr edemez.
Bir meslektaşınız sıfatiyle şu noktayı da belirtmeyi vazife bilirim: Vatandaşlarımız, doğrusunu öğrenmek kabilken, yalan yazmakta ısrar
j tur. 24 saat içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metre karede Osma-| niyede 41. Muğlada 32, İspartada 27, QC Şile, Aydın ve Adanada 24, Dörtyol-ıin ’ da 22‘ Uşakta 20, Bodrumda 18, Bur-
1 d urda 17, Antakyada 15, Siirtte U, Kacaeli ve Göztepede 13, Çanakkale, Balıkesir ve Yozgatta 12, Diyarba-lorda 11, Karakösede 10, Çorluda -, Ankara, Sivas, Eskişehir( Afyon ve Kuşadasında 8, diğer yağış alan yerlerde 1 ilâ 7 kilogramdır.
En düşük sıcaklık sıfırın altında Karakösede 12, en yüksek sıcaklık sıfırın üstünde Fethiyede 18 derecedir .
Kar kalınlıkları Karakösede 49, Sı-vasta 40, Karsta 39, Erzincanda 35, xr----o, n::_ıx. ıo n.k.jj Jg,
Çorluda 14, Edirnede 13, Lüleburgaz, Kastamonu ve Eskişehride 12, Bilecik, Ankara, Urfa ve Diyarbakırda 10, Kütahyada 9, Çorumda 8, Afyon ve Malatyada 7, Çankırıda 6, Erzurum ve Elâzığda 5, Brudur ve İspartada 1 santimetredir.
Bugün Ankarada saat 13 deki sıcaklık sıfırın altında 1 derece idi.
Bursa. 5 (a.a.) — Son kar fırtınası yüzünden Yalova yolu üzerinden Bursaya gelmekte olan 6 otobüs ile 4 otomobil yolda kalmışlar ve donmak tehlikesiyle karşılaş -
I — Bu tasan hazırlanmınş mıdır?
II — Hazırlandı ise halen nerede-
yiKicı ueıısın teuKiaın vaımaK ısıe- ----------- „ o _
diği netice budur. Millet iradesinin, I Yozgatta 21 , Sıırtte 18 Bo uda
..... ... . .. Cnrl ıırln 14 Prlirnarlr» 13 T.lllphin
milletin mukadderatını kendi eline alması meselesi de bunda münde-
Bizce iktidar partisinin son zamanlardaki şahsî kavgaları, yaratmak istedi.deri nifak ve korku havası; bu ölçünün böyle bir mihver etrafında ayarını bozmak için, sun’î olarak meydana çıkardığı tedbirlerdir. Halkın ehliyetsizliği, münevver diktatörlüğü, inkılâpların imtiyazlı bekçisi, kalabalığın geri ruhu diye ortaya fırlattıkları sebepler ise bu ölçünün normal işleyişine taham-mülsüzlüklerindendir.

Fakat Demokrat Parti bunu kendisine ideal edinmiştir. Sağlam temelli halk iradesinin ve milletin yarınki kalkınma ve sosyal mukadderatının buna bağlı olduğuna emindir.
Tek taraflı idarelerin, zora, tazyı-ka, şahsî ve keyfî idareye dayanan sistemlerin bütün şaşaasına rağmen millet çoğunluğunun hiçbir dâvasını esaslı bir şekilde halledemidiğıni her gün görmekteyiz.
Bunun için bütün mücadele ruhumuzun azmi ve cesaretiyle müşkülleri, geçmişte olduğu gibi yenmesini bileceğiz. Müsbet yoldan bu milletin hasret çektiği, tazyiklere, tahakkümlere rağmen sabır ve ta-hamüle muhafaza ettiği sağduyusu sayesinde mesafeler kazandırdığı iradesinin serbestçe tecellisini sağlayacağız.
Hakikî mal sahibi olan millet bu memlekette «reyle gelinen ve reyle terkedilen» bir siyasî iktidar ölçüsünün bütün mes’uliyetini taşıyacak kadar müdrik ve sağduygulu olduğunu, efendi bulunduğunu bu yoldan bir kere daha isbat edecektir.
Demokrat Parti ise bu yoldan şaşmadan, iktidarın bütün tahriklerine rağmen muvaffak olmanın çaresini bulacak ve milletin çoğunluğuyla be raber bunu gerçekleştirecektir.
dirmiş ve bövlece kara saplanan yolcular kurtarılmıştır. Kar ve tipi yüzünden Bursa ile ilçeler arasındaki muhaberat kesilmiştir ve yollar kapanmıştır. Şehirde de bazı hasar olmuştur.
Bir milletvekilinin
dolandırdı
Amerikan
Kongresinde
Yunan Kabinesinde istifalar
ir (Baştarafı Birincide) çimlerde adaylığını koyabilmek için general Papagos’un istifa edeceğine dair söylentiler çıkmış, fakat generalin yakınları tarafından keyfiyet tekzip edilmişti.
Atina, 5 (a.a.) — Liberal «Nea» gatezesinin hususi tabında yayınladığına göre, Mareşal Paragos Savunma Bakanına, milli ordu baş -komutanlığından istifasını vermiştir.
Papagos. Başbakan yarduncısı ve halkçı parti lideri Tsaldaris’in Mo-redaki demecine alınmıştır, Tsal-dfiris bu demecinde milli ordunun yeniden teşkilâtlandırılması işi, Papagos’un değil, hükümetin işidir, depişti.
Kahraman
Adana’nm
kurtuluş günü
Adana, 5 (a.a.) — Bugün Adana büyük bir heyecan içinde 28 inci kurtuluş yıldönümünü kutlamıştır. Şiddetli bir yağmura rağmen sabahın erken saatlerinde yollara çıkan halk, milli kıyafetlerle şehre giren mücahitleri alkışlamış ve yine yağmur altında askerî kıtaların, okulla-' rm yapmış olduğu muntazam resmî geçidi gurur ve heyecanla seyretmiş tir. Resmi geçitten sonra şehitliğe gi dilerek, aziz şehitlerin hatırası taziz edilmiş ve bu büyük bayram gü nü münasebetile akşam halkevinde, bir müsamere tertip edilmiştir. !
ir (Baştarafı Birincide)
Son günlerde banka servis şefinin yaşayışı, etrafındakilerin nazarı dikkatini çekecek kadar değişimi.ş. bazı günler de işine geç devama baş lamıştır. Bu vaziyet Uğurun karısının bile gözünden kaçmamıştır. İddiaya göre bedbaht koca randevucu Mehmet tarafından iğfal edlimiş ve Mehmet Uğur’un toyluğundan, tecrübesizliğinden istifade ederek onu, tertip ettiği kadınlı içkili âlemlerde bu akıbete düşürmüştür. Nihayet genç bankacının evine devamdaki intizamsızlığı, tavırları karısının şüphesini arttırarak bayan Uğur zabıtaya müracaat etmiş, şüphesini bildirmiştir.
Bu ihbardan hemen bir kaç saat önce de yine emniyet müdürlüğüne başka bir ihbar yapıldığından banka şefinin aranmasına başlanmıştır. Bunu sezen Uğur sırra kadem basmış, üç gün kadar arandıktan sonra nihayet bu sabah bulunabilmiş-tir. Uğur defterleri tahrip etmediğini, on para bile zimmetine geçirmediğini söylemiştir. Derhal banka hesapları kontrol edilmesi için keyfiyet banka umum müdürlüğüne bildirilmiştir. Alınan cevapta; bütün hesapların kontrolünün ancak bir ayda bitirilebileceği anlaşılmıştır. Hâdisenin ehmemmiyetine binaen beş kişilik bir ekip banka hesaplarını bu sabaha kadar tetkik etmiş ve neticede carî hesaplar üzerinde 10 bin liraya yakın paranın çekildiği tesbiti olunmuştur. İddiaya nazaran bu para Uğur tarafından bazı resmî evrak tahrif edilerek kasadan çekilmiş, bir kısmı ise randevucu Mehmet tarafından çekilmiştir.
Hesap ve defterlerin tetkikine halen devam edilmekte ve şefin suiistimalinin daha da fazla olması muh temel görülmektedir.
Uğur bu sabahki sorgusunda demiştir ki:
•— Ne yapalım oldu bir kere can sağlığı.»
Suç ortağı Mehmet aranmaktadır. Bugün, yarın yakalanması muhte -meldir. Münevver ve asil bir aile çocuğunun tecrübesizlikle içki ve kadın âlemleri uğrunda işlediği ve mesut bir yuvayı sarsan bu hâdise alâkalı muhitlerde büyük bir teessür uyandırmıştır.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TÎYATRO’da
Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti İkinci konseri
17 Ocak 1950 Salı sat 21 de
Her yer 50 kuruş Biletler bugünden itibaren satılmaktadır.
Telefon: 10370-40
Türkiye-Yugoslavya ticaret anlaşması ir (Baştarafı Birincide) Tediye anlaşması ile 500 bin dolarlık mütekabil finansmanı ihtiva i etmektedir. Yugoslavyada millileştirilen Türk emlâkine ait anlaşmaya gelince bu anlaşma gereğince, Yugoslav hükümeti Türk emlâkinin tazminini kabul etmiş ve kurulacak müşterek bir Türk - Yugoslav Komisyonun tazminat miktarını tesbit etmesi tekarrür etmiştir. Bu müşterek Komisyona eksperler ve Türk emlâk sahiplerinin iki mümessili de iştirak edebilecektir. Yapılan anlaşmalar neticesinde Türk - Yugoslav tizarî münasebatının ve dostluğunun gittikçe inkişaf edeceği ümit edilmektedir.

Haber aldığımıza göre Dışişleri Umumî Kâtibi Faik Zihni Akdur Yugoslav heyeti şerefine bir öğle ye- ] meği vermiştir. Yemekte Yugoslav Büyükelçisi ve Türk ve Yugoslav ı Müzakere Heyeti üyeleri hazır bulunmuşlardır.
Anlaşmanın imzası münasebetiyle Büyükelçi Faik Zihni Akdur kısa bir hitabede bulunmuş ve anlaşmanın iki memleket için hayırlı olmasını temenni etmiştir.
Yugoslav Elçisi de Faik Zihni Ak-dura cevap vererek teşekkürlerini bildirmiştir.
Türkiye’ye yapılan yardım
★ (Baştarafı Birincide) kûnu 3 milyar 867 milyon 349 bin polardır.
Geçen yıl verilen tahsisatların en büyük kısmı îngiltereye veril -miştir. Bu miktar sadece hububat için 196.400.000 dolar tutmaktadır.
Türkiye’ye geçen sene içinde 33 milyon dolarlık makine ve malzeme verilmiş ve hububat olarak da I 12.700.000 dolar tahsis olunmuştur. I Yunanistan’a tahsis edilen hubu 1 bat endüstri mallarından daha fazladır. Hububat için 26.400.000 dolar, makine ve malzeme olarak da |
I 14.200.000 dolar verilmiştir. I
zı gazeteler, su ve elektriğe dair o-lan kısmı yazmakta veya belirtme-mekte hususî itina gösterdiler.
Bütün bu hallere rağmen ümit e-derirn ki, kendini müstakil addeden bazı gazetelerimiz bu huylarından vazgeçerler ve kendileri ile hükümet arasında daha yakın haber alma ve haber yayma münasebetini iyi bir niyet ile tanzime çalışarak umumî ef.cân aydınlatmak vazifelerini hakkı ile görürler.
Hükümet bu münasebeti kuvvetlendirmek istiyen her gazeteye elinden gelen yardımı yapmağa hazırdır.
ir (Baştarafı Birincide) parlak bir inan göstermiştir. Amerikanın dünyayı barışa götürmek i-' çin oynadığı rolü belirtmesi ve bu huşustaki iyimser edâsı bende bü-1 yük Jıir tesir ve intibah hasıl etti.
Londra, 5 (a.a.) — (Lps) — Times ı gazetesi, Amerika Cumhurbaşkan’ 1 Trumanın dün kongreye gönderdi ği meşajı yorumlıyarak şunları ya zıyor:
Amerika bugün bütün dünyadak sorumluluğunu artık tanımıştır. A . merika, mütecavizlere karşı ik dünya harbine karışmak ve bu ka rışıpa harbin neticeleri üzerinde ge niş bir tesir yapmıştır. Bugün barış içinde, Atlantik paktı, Avrupay? yardım programı ve Trumanın ye ter derecede gelişmemiş bölgeler' desteklemek plânı, hep gösterir k Amerika dünyanın istihsali ile mü temadiyen meşgul olmaktadır.
Bundan iki asır evvel başlıyar ilim ve endüstri inkılâbı son elli yi’ içinde bütün insanları tek bir ka der birliği içinde toplamıştır. Ya pılacak iş, prensipleri fiiliyata dön inektir. Hürriyet âleminin istikbal istihsalleri arttırmak ve komünist ,lik tahribat yapmadan doğu mil letlerinin hayat şartlarını yükseltmek hususunda batı devletlerinir gösterecekleri cesarete bağlıdır Trumanın nutku da gösteriyor k' işin esası ele alınmıştır. Muvaffaki yet, diğer milletlerle birlikte barış ve refah içinde çalışmakla sağlana çaktır.
News Chronîcle gazetesi de şöyle diyor: «Truman’ın nutku, Amerika nın ne iç siyasetinde ne de dış si yasetinde büyük değişimeler olma dığmı gösteriyor. Truman, yalnı-barış ümitlerinin bu yıl geçen yıl dan daha fazla olduğunu söylemi' tir. Komünistliğin Avrunadaki iler levlşi durdurulmuştur. Batı Avru I canın hür milletleri birlesmislerd’r I Ve bu vıl içinde dünya biraz rahat-j kavuşacağa benziyor.
Amerika Çini terketmiyecek Tokyo, 5 (a.a.) — Basına verdiği beyanatta Uzakdoğruda vazife görmekte olan Büyükelçi Philip Jessup kısaca şunları söylemiştir:
«Birleşik Amerikanın Asya ve bütün Uzakdoğruda siyasetine hâkim olan prensipler üzerinde durmak istiyorum. Bu prensipler bir çok defa resmen tekrar edilmiştir. Fakat bunlar Amerikalıların olduğu gibi diğer milletlerin de gözden u-, zak tutmamaları lâzımdır.
1— Birleşik Amerika Çini, Asya-nın ve Uzakdoğunun diğer memleketlerini terketmiş değildir.
2— Mevcut ve müesses hükümetleri kuvvet ve fesat hareketlerine başvurmak suretiyle devirmeğe çalışmaktan ibaret bulunan kbmünist nazariyle ve tatbikatına muhalifiz.
3— Emperyalizme muhalifiz. Bunun ne kendi siyasetimizde, ne de başkalarının siyasetinde yer almasını kabul edemeyiz.
4— Milletlerin yabancıdan emir almadan kendi hükümetlerinin şeklini tayine hakları olduğu kanaatindeyiz.
5 — Birleşik Amerika gayet tabii alarak Japonyanın istikbaline özel bir alâka göstermektedir. Ameriak, liberal, demokrat ve barışçı bir Ja-aonyanuı milletler camiasında ken-îine düşen yeri işgal etmesini beklemektedir.
6— Biz bu durumumuzu muhafaza edeceğiz. Çünkü böyle hareket etmekle yalnız Asya ve Uzakdoğu nemleketlerinin değil aynı zamanda Birleşik Amerika ve Birleşmiş Milletler menfaatine hareket etmiş o-lacağımıza kaniiz. _________
Kasım Gülek
Uzak doğuya hareket etti
Paris, 5 (Radyo) — Kasım Gülek bugün Uzakdoğüya hareket etmiş -tir. Kasım Gülek Birleşmiş Milletler Kore tahkik komisyonunda üye olarak bulunacak ve Kore işini yerinde inceliyecektîr. *............
Endonezya karışıyor
ir (Baştarafı Birincide'
Maraş Milletvekili Emin Soysal'n Elbistan, Afşin, Göksün ve Gürün ilçelerinden kuraklık dolay isiyle göç eden ailelerijx durumu ile bu ilçeler ovalarının sulanması ve zirai kalkınması hakkında ne düşünüldü, güne dair Başbakanlıktan sözlü so-
Kars Milletvekili Hüsamettin Tu gaç'ın, Kars'ın iğdir ilçesinde ve A-ras Nehri üzerinde 1927 anlaşması gereğince yapılmış olan Sedaraba Barajı hakkında Başbakanlıktan sö İÜ sorusu.
Kars Milletvekili Dr. Esad Okta-yın, Devlet Ziraat İşletmeleri Kuru-rumunun Kars’taki çalışmaları hakkında Tarım Bakanlığından sözlü sorusu.
Mardin Milletvekili Yusuf Mardin'in, İş Kazalariyle Meslek Hastalıkları ve İhtiyarlık ve Hastalık Sigortaları kanunlarının uygulanmasında yabancı müesseselerde çalışan yabancı uyruklu şahısların durumla, rı hakkında ne düşünüldüğüne dair Çalışma Bakanlığından sözlü sorusu.
Ankara’daki basketbol maçları
Ankara. 5 (a.a.) — Atatürk ve
3aZ) Lisesleri İle basketbol kargı-aşmaları yapmak üzere bu salph ehrimize gelen İstanbul özel Zağ-afy^n Lisesi basketbolculan, bu-■ün Siyasal Bıilgller Okulu salonunda ilk maçlarını takviyeli Ata ırk Lisesi lehimi Ue yapmışlardır.
,ça daha bü-ık \. Himbulur mühim kulüple-; ■rte menâup oyunculardan müte ■ ekkil olan Zagrafvan Lisesi takımı, i hu maçı 51 ■ 19 gibi büyük bir 'fafk-.1 kazanmıştır.
Misafir takım yarın Atatürk Li- | esile ikinci maçını yapacak ve Cu , nartesi günü de Gazi Lisesile kar- j ulaşacaktır.
Milletlerarası Basketbol Müsabakaları
Nice, 5 (a.a.) (Afp) — Milletlerarası basketbol turnuvasının döv -lüncü günü ilk maçında Finlandiya Avusturyayı 38/34 mağlûp etmiştir.
Nis, 5 (a.a.) (Afp) — iriste yanılan milletlerarası basketbol turnuvası dördüncü günü neticeleri şunlardır:
İtalya İspanyayı 41.35 yenmiştir ' oyunun yarısında vaziyet 18 e 15 idi.)
Belçika Yugoslavyayı 38/24 mağ-
300 k'şi tevkif edildi ça pışmada ölenler var Jakarta, 5 (a.a.) — Aneta ajansının haber aldığına göre, barışın ve asayişin Sağlanmasına matuf ola ■ rak Cavanın doğusundaki Malang Çin mahallesine yapılan baskında cumhuriyet ordusu 300 kişi tevkif etmiştir. Üzerinde silâh taşıyan veya hakları olmadığı halde ordu üniforması giymiş 70 kişi bulunmuştur.
Öte yandan, egemenliğin devrin-denberi hatırı sayılır derecede azalmış bulunan cinayet salgını son 24 saat içinde tekrar başlamıştır.
Djok Jakarta, 5 (a.a.) (Afp) — Cheribonun 60 kilometre doğusu ve Semarang'm 140 kilometfe batısındaki Brebesten birbirine zıd haberler gelmektedir. Cidden itimad edilir bir kaynağa göre Brebes 2 Ocak-tanberi Darülislamın elindedir. Orta Cava askerî valisinin tebliğine göre ise şehre girmeğe muvaffak olan çete derhal püskürtülmüştür. Tebliği çarpışmalarda iki sivilin ve 2 askerin öldüklerini bildirmektedir; Osemarâng'dan takviye olarak En-donezya kıta ve polisleri gönderil -mistir.
Darülislamın mühim tahşidatı kaydedilen Cavanın kuzey kıyısm-l daki Cheribion bölgesinde de dü-I rum gergindir. Cavanın doğunda da, ı komünist tahriki olduğu sanılan kargaşalık nüksetmiştir.
Djok Jakarta, 5 (a.a.) (Afp) — Endonezya kabinesinin ilk toplantı* I sı bugün yapılmış ve dört buçuk | saat sürmüştür. Toplantı sonunda basına beyanatta bulunan Başbakan Hatta, kabinenin bütçeyi müzakere ettiğini bildirmiştir. Devlet Bakanlarına ayrıca, tejnsilciler ve ayan meclislerinin kuruluşlarını hazır * lamak vazifesi verildiğini söyliyerek beyanatına devam eden Hatta, Yeniğine meselesiyle Endonezyanın dışarda temsili meselesinin ele alın madiğini ilâve etmiştir. Diğer taraf tan, Başbakan, dündenberi Avustral ya Dışişleri Bakanı Spencerile yaptığı görüşmelere dair her hangi bir açıklamayı reddetmiştir.
Barbakan Soekarno'nun da işti -............. toplantısına 10 O-

lûp etmiştir (ilk yarıda sayılar rak ettiği kabine toplantısına 10 20/16 idi.) I cak Salı gün/ devam edecektir.
Sayfa: «
ZAFER
;po» ENDONEZYA
I
Kartal ve QUADRAT
Maçlar tehir edildi
B. T. Ankara Bölgesi Futbol A-janlığından:
1— Birinci Küme Lig Maçlarının birinci devresi sona ermiş bulunmaktadır.
19 Mayıs Stadyumunun iç sahal vaziyeti gözönünde bulundurula-
Endonezya'nın tarihi - Bir avuç biber hikâyesi -İstanbul'a gelen Endonezyalılar - Somatraya yerleşen Türkler-Endonezya'da Türk kolonileri
Çizmelerini tercih ediniz
Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir.
Vatandaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal Birinci mal Quadrat
22 No. dan 29 No. ya kadar 8 lira 19 No dan 26 No.ya kadar 5.50 lira
30 » 34 )10
35 ) 38 . )15
39 ) 45 ) )20
Kiralık
Möbleli müstakil bir oda, iki bekâr arkadaş için de olabilir. Buket Lokantası üzeri No. Ki - Kızılay.
(48)
Yazan
Endonesia; Cava, Somatra, Bor
neo, Selbes, Balı, Sunba, 4»/ jr /)• a ± ı* vtLuyeu Banka, Billiton adalariyle birlikte Alt VtlSjl A IH il rİ II
rak, ikinci devre maçlarına, yeni irili pfaklı 3000 adadan mürekkep-
bır tebliğe kadar ara verilmiştir. 1 ti*
2— Dış saha vaziyetinin de maç yapmağa müsait bulunmadığı il-
(Avukat)
i tir. Finlandiya’da Göl, lndonesia’da ise ada rekoru vardır. Nüfusu yet- -------
yapmağa müsait uuiuiuiiuuik» u- , iki milyondur. Yarım milyonu çeh arazisinde bir ocak gibi yerleş-gililerden alman rapordan anlaşıl- ı müstesna bu nufusun tamamı mus miştir. Bu mmtakada yaşıyan ' dığından, bu haftaki ikinci ve ü- lümandır. Halk pek dindardır. Kur’a günkü nesil, sima ve renk, guzer çüncü küme liğ maçlan tehir edil- nı Kerinıi öğrenirler, uysal, sakin İtibariyle bariz bir şekilde Türk miştir. I yaşıyan bu ülke halkı 3 asır evvel Atalarım temsil etmekte bulun-
İlgililere tebliğ olunur. başlıyan sömürgecilik neticesi, Hol maktadır. Bu savaşlarda şehit dü-
L ---- landa: yavaş yavaş adalara hulûle §en Türklerin kabirleri hâlâ mu-
ı/ | i başlamış ve bu azîm ülkeyi eline kaddes birer ziyaretgâhtır, göz ya
Kayak yapmak [geçirmiştir. Sumatra’nın şimalin-18artıcı bu sözleri sövhven Kardas
isteyenlere
B. T. Ankara Bölgesi Dağcılık ve
Kayak Ajanlığından:
1— 8 Ocak 1950 Pazar günü saat
7,30 da Bahçelievlerden ve 8.00 de de Kızılaydan kalkacak otobüslerle Dikmene gidilerek kayak çalışmaları yapılacaktır.
2— Bu çalışmalara katılmak isti-yenlerin; Cumartesi günü saat 10 ile 13.00 arasında telefonla 11568 numaraya müracaat ederek otobüste yer ayırtmaları rica ve tebliğ olu-
dığmdan, bu haftaki ikinci ve
. — ------------—A bu-
günkü nesil, sima ve renk, güzel-
landa: yavaş yavaş adalara hulûle sen Türklerin kabirleri hâlâ başlamış ve bu azîm —* ■h,i—...................
geçirmiştir. Sumatra’inn şmıuon • şartıcı b de Açeh Sultanlığı ile HollandalI-1 İndonesij lar arasında 1873 te başlıyan sa- • vaşlar 1906 da bitii. Açeh Sultanı Osmanlı padişahından istimdad etmek üzere İstanbul’a bir heyet gön deriyor, bu heyetin bindiği gemi biber yüklemiş, kıyı kıyı lstanbu- ■ m ua6„ulr.
la gelmiş, fakat bir türlü Padişah tün köy ve şehirlerimizde çarşı ile temas edemiyen bu heyet bu u- ~ •
zun sefer sonunda parasız kalınca biberleri kısım kısım satmış ve ellerinde bir tek avuç biber kalmış CJuma nazamı merasimini seyre ge-’şn bu SomatraU .nlar. Padişa-ı hin pazarı dikkaı, ( betmiş. Ara-lu----- j.._j---- r) bunlarla |
ş ve
Ertesi günü huzuruna almış, Huzura gelen bu heyetin elinde kalan I bir avuç biberi az veren candan 1 verircesine itizarla Padişaha sun-ı muş ve HollandalIların tasallutunu
basını durduran P l ş?h bunlz
IsfanDü’da yopilûcak konpşmuş, onlum iltifat etmiş
basketbol furrıuva«ı
İstanbul 6, 7 ve 8 Ocak tarihinde
Teknik Üniversite tardından ter, ve „„u«„aa,„arm rasauutunu tiplenen Muhenduder Kupası Bas- Padi h bunun üzerine
ketbol maçlarına şehnnuzden Harp Soraatra.ya bir h isi önder
okulu ve Teknik Uıuversue t m m| ancak OsraanI, Dev|etlnin tu. lannm iştiraki ile X«Pila««k olan bir fcu
müsabakalar lığ usulu olacaktır.
Harpoklu Basketbol takımı bugün
trenle İstanbula gidecektir.
Harpokulu santrhafı
Necdet hastaneye
şimalin- şartıcı bu sözleri söylıyen Kardaş ıll.ındaiı , îjyjonesia Müslüman Devletinin Ankara’da bulunan pek değerli ve çok sevimli mümessili Dr. Hilmi Bey 29/12/1949 günü Ankara Palasta verdiği kokteyldeki tarihî nut kunda istiklâlimizi Ankarada tesid etmemizin manası yok değildir. Bü
. - . _ .yi ve
j evlerde eski Osmanlı Padişahlarının ve Atatürkün resimleri asılıdır, millî içtimai ilginin neden doğduğunu anlamak pek basittir. Türk-, 1er Somatra’da bizim için temiz kanlarını dökmüşler, kurbanlar, şe hitler vermişlerdi. Son millî halâ-, simiz esnasında yine o Türklerin nesli olanların da ve hakikî vatandaş olarak savaştıklarını tebarüz ettirmek pek yerinde olur. Hülâsa bütün bu heyecanlı tatlı sohbetleri nakleden Dr. Hilmi’nin güzel sözleri, yüzünün gözünün nuru bana indonesianın parlak istikbalinin bir ışıldağı olarak görünüyordu.
tnd konuştuğu dil Ma-
laya dilidir. Müstakil bir Asya dilidir. Sanskritçe ile alâkası yoktur. S.ir \e edebiyatı pek incedir. Garp J ııne tercüme edilmiş parçala-zardır. Dünya cenneti olan ada-
i tuştuğu bir harp üzerine bu gemi,
; memlekete dönmüş, harpten sonra ;
| da Padişah Somatrada'ki Açeh Sul
tanı na üç gemi göndermiş, bu ge- dil! miler oradaki savaşlara iştirak et ' n • __________________„
miş, HollandalIlarla döğüşmüş ve I ların insanı şair yapmamasına im nihayet bu gemiler Anayurda dön- kân yoktur. Malaya diliyle bir a-memiş, mürettebat Somatra’da A-' vuç biberin manası —( Lada Siçu-
Harpokulu gücünün genç ve kıymetli santrhafı Necdet Arbak Cumartesi günü yapılan maçta yediği bir tekme ile sakatlanmış ve bir a-delesi kopmuştur.
Teessürle öğrendiğimize göre, Necdet Arbak, Mevki hastahanesine kaldırılmıştır.
Genç sporcumuza âcil şifalar di-
v=
il
Rugan İskarpinler,,
Hileli yarış
Yazan: Perihan PARLA
Dop'ngli hoyvanların ikramiyeleri verilmiyecek 1/1/05- gününde yapılan koşularda ikinci koşuda birinci gelen Recai Farkaşa ait Ankara, üçüncü koşu da birinci gelen Şadi Eliyeşile ait Okşan ve dördüncü koşuda birinci gelen Kemal Tamere ait Canan isimli hayvanların Dopingli olduğu tesbit edilmiştir.
Yüksek komiserler heyetince kat'i karara varılıncaya kadar bu hayvan ların ikramiyelerinin verilmemes durdurulmuştur.
Yeni Neşriyat i
îslam Ansiklopedisi
42 nci ve 43 üncü cüzler
İslâm Ansiklopedisinin 42 inci ve 43 üncü cüzleri de çıkmıştır. Bu cüz lerde Barizin (Zeki Velidi Tcgan) Harımı (Abdülhak Adnan Adıvar). Harizmşah, Harızmşahlar (M. Fu-ad Köprülü) Harput (Besim Dar -kot) Harünürreşid. Haşan, Haşan Paşa (M. Tayyib Gcgtilgın) Haşan Paşa Haşan - Beyzade (Orhan Köprülü) Haşimiler Haşiş, Haşmet (Mehmet Kaplan) Hatem, Hatib, Hatt-ı Hümaıün (t. H. Uzunçarşılı) Hayreddin Paşa Hazarlar makaleler' yanlarında isimleri yazılı müellifler tarafından yeniden telif olun muştur. Her cüz Milli Eğitim Ba kanlığı yayınevleriyle bütün kitap çilarda 2 şer lira fiyatla satılmaktadır.

RESSAM LEVNİ (Hayatı ve Eserleri)
Milli Eğitim Bakanlığı, son manlarda, her bakımdan çok kate değer bir eser yayınlamıştır. Büyük Türk ressamı Levnî’nin hayatını ve eserlerini inceliven hu e-serin dokunduğu bahisle, arasında-(Türk resim tarihine giriş. Levni nin yaşadığı asırda resim zevk Levnî’nin hal tercümesi, tekzipleri) teknik hususiyetleri, imzaları, Lev-nî Qzerine çalışmalarımız, eserleri) gibi bahisler bilhassa dikkate lâyık tır. Levnî’nin en güzel eserlerinden: (Oğlu ile beraber Üçüncü Sultan Ahmed, Rakkase, Fasıl Heyeti, Gül koklayan ve başına karanfil takan kız, süvari) gibi tabloları renkli bir şekilde veren ve Profesör. D. A. Süheyl Ünver tarafından kaleme a-İman «Ressam Levni. göğsümüzü kabartacak bir nefasette basılmış olup, 320 kuruş fiyatla her yerde satılmaktadır.
za • dik-
Uçuk mavi renkteki sabahlığının kuşağiyle oynıyarak odadan odaya dolaşıyor, kapa.dan açık bekleyen iki valize yerleştirmek için en iyi eşyasını seçiyordu. Gardrobu o kadar doluydu -ki esvaplarının ancak . bir kısmını, en güzellerini götürmek mümkün olabilecekti. Kürklerinden ve İskarpinlerinden hangisini alacağına bir türlü karar veremiyordu. Yol için her halde spor tayyörlerinden birini giymeliydi. Sevgilisi mümkün olduğu kadar az eşya ge-1 tirmesinl tekrar tekrar tenbih etmemiş miydi?
Suphi klmbilir ne heyecanlıydı!.. Bir kaç saat sonra kalkacak olan tayyare onları uzak diyarlara, kimse nin tanımadığı yerlere alıp götürecek, birbirlerinin olacaklardı.
Altı aydanberi tanışıyorlardı... Genç adama ilk günler hisleri kuvvetli takdir kelimelerde ifadeye başlamış, cnu çok beğendiğini söylemişti. Zaman, aralarındaki yakınlığı daha başka kalıplara dökecek kadar acul davranmış, bir gün aynı zamanda sevgilerini itiraf etmişlerdi.
Pakizenln kocası ellisini aşmış bir adamdı. Evliliklerinin ilk senelerinde tenç kadın bu farkı düşüne-mlyecek kadar mes’uttu. Hayat şartları, içinde bulunduğu dekor, peri masajlarında yaşadığına hükmettirecek kadar baş döndürücü idi.. Şehzadebaşının bir çıkmaz sokağında! Taksimin en lüks apartımanına taşınmış, muhayyelesinin bile takati üstünde muhteşem bir ömür sürmeğe başlamıştı.
Pek mutavazı, hattâ fakir denecek bir ailenin kızıydı. Zengin müteahhitlerden olan Nazımı bir mektep arkadaşının evinde tanımıştı. İki hafta sonra babasından istediğini öğrenince kulaklarına inanamadı. Böyle bir adamın kansı olmak! Tereddütsüz kabul etti...
Kocası çok müşfik ve nazik bir erkçkti. Onu mesut ve memnun etmek için hiç bir şeyi ihmal etmiyordu. Fakat, seneler geçince Pakize kendinde bir boşluk hissetmeğe başladı. Bunda arkadaşlarının ikazı mühim rol oynuyordu. Bazan: «Çok j genç ve güzelsin... Bu hal sana lâvık i değil!...» diyorlardı. Başka bir gün: ]
kalbi daha hızlı atmağa başladı...
Birdenbire kızlığında yazmış olduğu hatıra defteri aklına geldi. O- | nu her zaman açılmıyan sandıkla-1 rından bir.ne koyduğunu hatırladı. I | Yanına alması lâzımd.ı Bohçaları birer birer çıkardı, defteri ararken gazete kâğıdına sarılmış bir paket I gözüne ilişti. Evvelâ ne olduğunu j anlayamadı. Kâğıdı yırtmağa başladı. Bunlar, kocasını ilk tanıdığ gün ! giymiş bulunduğu iskarpinlerdi. Hatıra olarak senelerdenberi saklıyordu. Yere oturup, teneke tokaları paslanmış, topuğu çarpılmış rugan pa-I buçlara dikkatle bakmağa başladı.
Altları pençeliydi. Onu yaptırabilmek için eskiciye bir bilûzunu sattığını hatırladı. Çıkmaz sokağın yamrı yumrmu taşlan pek özenerek aldığı pabuçlarını çabuk eskitmiş, ta mir ettirinceye kadar da kaç gün ' evde kapalı kalmıştı!
Maziyi vuzuhla canlandıran iskarpinleri evirip çevirirken gözleri tırnaklarına takıldı: Evinde çamaşır . ve bulaşık yıkadığı zamanlar ne kadar biçimsizdi. Bir an için eski Paki-zeyi düşündü: Permanantsız saçları at yelesi kadar sert ve düzdü. Rimel sürünmemiş kirpikleri hiç de o kadar uzun görünmüyordu. Biçimi bir kaç defa değiştirilmiş lâcivert elbisesi vücudünün bütün güzelliklerini örtecek kadar fena dikilmişti. Kuyudan su çekip tahta fırçalamaktan daima beli ağınrdı...
Onu bu talihsiz hayattan bir mucize kudretiyle çekip kurtaran el kimindi? Biraz şişmanca, altın yü-züklü parmaklar gözünün önüne geldi: «Ona, dedi, her şeyi ona borçluyum..»
Güzel iskarpinlerin üzerine darpla damla yaşlar akıyordu. Bir zaman öylece kaldı. Sonra her şeye karar vermiş insanların cesaretiyle birdenbire yerinden kalktı, valizleri boşaltmağa başladı... İçinde bir ferahlık duyuyordu. İşini bitirince kapıyı açıp hizmetçiye seslendi:
«— Ütü masasını hazırla... Beyin kuruyan gömleklerini de getir... Bugün onları ben ütüleyeceğim...)
«Bütün gençliğini bu ihtiyar adama j mı vakfedeceksin? ) diye daha ileri gidiyorlardı...
Bu sözleri birer hakikat gibi ka- ( bule başladığı sıralarda karşısına çıkmış olan Suphinin sempatisine lâkayd kalamadı ve her şeyi fedaya karar verdi.
Heyecandan yanakları penbeleşe-rek acele acele hazırlanıyordu. Ar tık sabahları gözünü açtığı zaman yanında saçsız bir baş, çizgili bir yüz görmiyecekti. Suphinin kum -, rai başı, parlak gözleri Yunan heykellerini andırıyordu. Genç kadının
DIŞ TABİBİ
HaLID SUNGUR
Çarıkındaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat L No. 115 e nakletmiştir.
(1579)
Kaloriferli daire
3 oda, hol. Her gün sıcak su, tam 1 konfor. Müracaat:
No. 10/10.
pak)— dır. Bu hikâyenin remzi o-lan bu iki kelime söylenince lndo-nesialıların aklına hemen Türkler gelir.
lndonesia’da küftür iğine gelince: Rurada modern tedrisatta kullanılan alfabe lâtin alfabesidir. Ve Hollanda hakimiyeti sırasında biri Hollanda, diğeri de yerli teşekküllere ait ilk, orta İlse vardır. Bundan sonra tedrisatın müstakil olan Devlet eliyle idare edileceği tabiîdir, HollandalIların ve yerli siyasî teşekküllerin tedrisatı garptakin-den farksızdır. Yerli siyasi teşekküllerin okullarında din tedrisatı vardır. Ve mecburidir. HollandalIların okullarında son «Pendidikan İslâm, yani İslâm terbiyesi namını alan siyasî bir teşekkül HollandalIların okullarında Haftanın muayyen saatlerinde din dersleri verme hakkını Hollanda oteritelerinden almış ve böylece yerli diğer okulların tedrisatındaki ahengi temin etmiştir. Yerli siyasî teeşkküller-den re’sen okul kuranlar biri Mu-hammadiah, diğeri Şarikât İslâm İndonesia cemiyetleridir.
Bu cemiyetler şimdi yeni olarak Üniversitet İslâm İndonesia na mında bir üniversite kurmuşlardır. Bunlarda tedrisat Lâtin alfabesiyle olmakla beraber Din tedrisatının esası olan Arap alfabesi de Öğretilmektedir. Pandidikan İslâm teşekkülünü kuran zat Muhammad Natsir namında kültürlü bir zat bulunmaktadır. Kuran’ı Kerimi o kuyanlar hariç olmak üzere lâtin harfleri ile okuyup yazanların nis-beti % 8 dir. Bu mes’ut İstiklâl bu mesut milleti medeniyetin en yüksek zirvesine yükselteceğine şüphe yoktur. İndonesianın İstiklâlini temin eden hareketin başında bulunan Ricalin yüksek kültür ve kabiliyet leri İndonesianın tekâmül ve taali-slne hizmet edecektir.
1945 senesinde patlıyan Milli Mü cadelenin yanardağ gibi yayılmasının sebepleri üzerinde durmak yerinde olur. Başta; devam eden bu Hollanda hâkimiyetinden çağlıyan bir hoşnudsuzluk vardı. Japonlarda 1942 de bütün adaları ellerine geçirdiler. Gerçi Adalılar, HollandalIları sevmiyorlardı. Asyalı olan Japonların kendilerine hüsnü muamelede bulunacaklarını ümid ettiler. Ancak gelenler gidenlere ran met okuttu. Japonlar, yerli halka o kadar gayrı insani muamelelerde bulundular ki binlerce insan an-garyelerde kullanılmış, açlıktan hastalıktan, bakımsızlıktan, öldürülmüş, köyler, kasabalar yağma edilmiş, halkıı çileden çıkarmış Avrupa ve AsyalIlardan katiyen kurtulmak azmiyle ihtilâle başlamıştır. Ayaklanma sırasında elde silâh yoktu, kazma, kürek, balta bıçak ile başlıyan bu ihtilâl büyümüş ve Japonların mağlûbiyetiyle serseri bir hale düşen Japon ordusu ile mücadeleye geçen yerlilerin eline Japon silâhları geçtikçe kuv-lenmiş olan çeteler, birlikler teşkil etmişitir. Bu sıralarda îngilizlerde Adaları işgale teşebbüs etmişlerse de yerlilerin mukavemetiyle karşılaşmış, yine kanlar dökülmüş, ni hayet îngilizlerin maksadının Japonları toplamak olduğu anlaşılmış ve ihtilâlciler, bu temizleme ve toplama işini üzerlerine almış ve topladıkları Japonları sahillerde tngilizlere teslim etmek suretiyle bir İngiliz istilâsına mani olmuşlardır. Adaların bazı kısımlarına çıkan HollandalIlarla bundan evvelki yazımızda izahına çalıştığımız savaşlar, mütarekeler, dönüşmeler neticesinde istiklâllerine kavuşmuşlardır. Başlangıçtan son zamana kadar büyüyen birlik ve çetelerin yekûnu 300.000 kişiyi bulmuştur. Endonezya’nın başkumandanı gayet cesur olan Sudirman a-dinda Cavalı bir kahramandır Veremli, bir tek ri’esi olan bu zat 948 de Mütarekenin HollandalIlar tara findan ihlâli üzerine tekrar hastalığına ve hayatına kıymet vermiye-rek askerlerinin başına geçmiş ve son günüpe kadar savaşmıştır.
Bugün'ölüm döşeğinde bulunan bu zatın tıbben şimdiye kadar yaşaması bir mucize ve bir lûtfu İlâhî olarak telâkki edilmiştir.
İndonesianın evvelce kadim mer kezi olan Jakarta Hollandalılarca Batavia olarak adlandırılmış ise de 27/12/1949 tarihinde Hâkimiyetin İndonezyalıların eline geçmesiyle eski hakikî ismi Jakarta olarak konmuştur.
Yeni Gine Adasının Avustralya-va ait olan sarp arçasından gayrisi İndonesia ülkesine dahil ise de bir sene sonra Plebisit yapılmak üzer© halen HollandalIların elinde kalmıştır. Bizim Hatay hadisesine ben zer muvakkat bir halin İndonesia lenine halledileceği kuvvetle ümit edilebilir. Bu yeni İslâm devletinin mesut ve müreffeh yaşaması duası hepimizin ağzındadir. Orada ) genç kız ve kadınların erkekler gibi dö-ğüştüğünü ve çolt şehit verdiğini yazmaktan geçemeyeceğim, lndons-sla'yı bu şerefli mücadelesinde mus llhane bir vol ile destekllyen Bir-
Sümer sokak leşmiş Milletler Müessesesinln yar (37) i dunlan da şükrana şayandır.
Gündem: 1
23 . 29 . 8.75 .
30 . 34 . . 11.00 •
35 ) 38 . 16.00 .
40 . 44 . » 21.50 .
ŞABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası, Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 Tel: 11919. (1519)
Bakanlığına eksili gösterir
İller Bankasından
Hidroelektrik Tesisatı Su ve Yapı kısmı inşaatı yaptırılacaktır
1 — Ödemiş kasabasına bağlı Birgı bueug.n n hidroelektrik te salının su ve yapı kısmı inşaatı yaptırılacaktı)
2 — İşın keşif bedeli 111676.18 lira ve geçici teminatı «833.81 lira dır.
3 — İhale 10 Ocak 1950 Salı günü saat 15 de Bankamız ihale ko misyonunea yapılacak ilk İnceleme sonucunun idare meclisince tasdi kini müteakip ^esmleserektu
4 — Teklif mektuplarının en u’eç 10 k 1950 Salı günü saat 1 ye kadar Bankamıza makbuz mukabilinde teslimi şarttır. Postada vev sair surette vaki olabilecek gecikmeler nazarı i'ibarp alınmaz.
5 — Bu ı?e ait -vrakı 5.— lira bedel mukabilinde Bankamız
dan veya belediye alınabilir
6 — Eksıltmey lilmek içir
gününden en elerde müraca air yeterlik be 7 — Banka İh.
evvel yap tiki
Anadolu A. T. Sigorta Şirketinden :
Şirketimzin Ulus Meydanı Koç Handaki teşkilâtile Anaf talar caddesindeki Vakıf İş Hanındaki Şubesi, bu kere toplu b halde çalışmak gayesile, evvelce Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünün işgal etmiş olduğu Ulus meydanındaki Koç apartmanının ikinci katına nakledilmiştir.
Bundan böyle yeni Lokalimizde sayın müşterilerimizin her türlü emirlerine amade bulunduğumuzu arzederiz.
Telefon : 10109 ve 13152 — Posta kutusu ; 262
Samanpazarı Askerlik
Şubesi Başkanlığından ' '
1 — 931 doğumluların ilk yoklamaları 1 Ocak 950 den itibaren 30 Haziran 950 tarihine kadar yapılacaktır.
a) Yerli ve yabancılar ikişer fotoğraf, nüfus cüzdanları,
b) Yabancılar ayrıca ikamet teskeresi getireceklerdir.
c) Bu meyanda ihtiyat erat yoklamaları da 31 Ekim 950 tarihine kadar yapılacaktır.
2 — Bu süre içinde yoklamalarını yaptırmayanlar hakkında As. Kanundaki ilgili maddesi uygulanacağı ilân olunur. (64) - (13)
r
KIZIL 1Y DERNEĞİ GENEL
Elli bin adet çadır kazığı satın alınacaktır. Şartname ve sözleşme tasarısı Genel Merkez Tekel Servisinden ve İstanbul Deposu Müdürlüğünden verilir. Örnekler aynı yerlerde görülebilir Teklifler kapalı zarfla yapılacak ve 500 liralık geçici .eminat mektup veya makbuzu eklenecektir. (27 Ocak 1950 Ocak akşamı) na kadar tekliflerin Genel Merkezde bulundurulması lâzımdır.
Postada vaki olacak gecikmeler kabul edilmez. (160-)
İller Bankasından
su
Hidroelektrik Tesisatı Su ve Yapı kısmı inşaatı yaptırılacak
1 — Sivas iline bağlı Divriği kasabası hidroelektrik tesisatının ve yapı kısmı inşaatı yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 221.909.96 lira ve geçici teminatı 12345.50 11 -
radır.
3 — İhale 10 Ocak 1950 Salı günü saat 15 de Bankamız ihale komisyonunca yapılacak ilk inceleme sonucunun İdare meclisine tasdikini müteakip kesinleşecektir.
4 — Teklif mektuplarının en geç 10 Ocak 1950 Salı günü saat 12 ye kadar Bankamıza makbuz mukabilinde teslimi şarttır. Postada veya sair surette vaki olabilecek gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
5 — Bu işe ait ihale evrakı 5.— lira bedel mukabilinde Bankamızdan veya Divriği belediyesinden alınabilir
6 — Eksiltmeye girebilmek için Bayındırlık Bakanlığına eksiltme gününden en az üç gün evvel yaptıkları benzeri işleri gösteril belgelerle müracaat ederek bu işi yapabilecek kabiliyette olduklarına dair yeterlik belgesi almak şarttır.
7 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta veya işi dilediğine vermekte
serbesttir (10589) ’ (621)
İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığından:
Dâvacı Haşan Sevilir, mahkememize verdiği 28/12/1949 tarihli dâva dilekçesinde ve açıklama d lek-çesinde: İstanbul Lâleli Fethibey caddesi Taşhan numara 5 de Abra ham Ovanes adına yazılı ve aynı Bankanın İstanbul merkezi veya Kapalıçarşı ajansı tarafından ödene cek olan, İzmir Yapı Kredi Ban -kası Balcılar ajansından aldığı 6/12/ 1949 tarih ve 334737 sayılı bin beş yüz liralık çekin kaybolduğunu i leri sürerek sözü geçen çekin bulanlar tarafından 45-gün içerisinde mahkemeye veya dilekçiye teslim olunmadığı takdirde Ticaret Kanununun 640 inci maddesi uyarınca iptaline karar verileceğii ilân olunur. „ (42)
Toplantı
Heıuşhı Kalkındırma Derneği i dnre Kurulundan:
Derneğimizin yıllık adi Genel Kurul toplantısı 8/1/1950 Pazar günü saat 14 de Ankara Halkevi salonunda yapılacaktır.
Aynı gün ve saatte bütün üyelerin teşrifleri rica olunur,
İdare Kurulu
(47)
ANKARA TİCARET ODASINDAN
Ticaret sicillinin 2351 numarasında müseccel olup Anafartalar caddesi 290 numaralı mağazada icrayı ticaret eden Kâmil Ege’nin ticareti terkettiği vaki müracaatından an taşılmış olmakla işbu hususun 12/ 12/1949 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (50)
Mülkiyeliler Birliğinden
Birliğimizin mutad senelik Genel Kurulu 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 15.00 de Birliğin Yenişehir, İsmet-paşa caddesi 31 No. daki Lokalinde toplanacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu
Yönetim Kurulu raporunun okunması,
2 — Denetçiler raporunun okun
Yönet'm Kurulunun ibrası, görüşmeler, dllek’er,
4 — vönefim Kurulunun seçimi, — Denete’ley’n seçimi,
• Haysiyet Divanının Seçimi.
(26) -
Öğretmen ve Öğrencilt
lııırb ( kanlığı F. Orkestrası 7. HALK KONSERİ
FF.MSİI I FHI ‘al-şacHİiiı 13 Ocak Cuma : 9( . k l’.zui
VRf İLK îEMSll
Vf-.çrnern'-n.-..
Könu NAVU(U
ı( ^vallrrı., K ,ixiı,-, ,
R. Leoııcavallo'unun
Palyaço
Pagtiacci)
riv»
Bu akşam saat 20 de İki temsil birden
ANTİGONE
SCAPIN’In DOLAPLARI
Ucuz Halk Geceni
8 Ocak Pajar saat 11 de
ÇOCUK TİYATROSU YIIyDlZ ECE (Velilerle Çocuklara)
KAPELMAN
Yaylı Sazlar Kuvartçti BÜYÜK TÎYATRO’da İkinci konseri
17 »Ocak 1950 Salı saat 21 de Çalanlar:
Birinci keman: Enver Kapelman İkinci keman: Kemal Şener Viyola: Zekî Berkiiren Viyolonsel: Enver Kakıcı 1 —J. Haydn (1732 - 1809)
Op. 76 No. 2 Kent Fû majör Yaylı Sazlar ” Müziği) u) Allegro b) Andante e
ıettp
fi) Menueıto troppo d) Finale - Vivace assai
• L. van Beethoven (1770 ■ 1827) Op. 18 N ). 4 Do minör Yaylı Sazlar Kuvarteti
:ı) Allegrp ıpa nun troppo
b) Sr’.herzo - Andante seherzoso quasi Allegrette
c) Menuetto - Allegretto
d) Allegro
DİNLENME
3 — Ante n Dvorak (1841 - 1904) C-.. 96 Fa majör Yaylı Sazlar Kuvarteti
n) Allegro ma non troppo
b) Lento
c) Molto viyace
d Finale • Vivace ma non t roppo.
Kuvarteti (Köy
piuttoste AUeg*
Allegro ma nnn
2 — :
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
28 lir ıp »
12 ylık ....................... M Hra
G » .................. 30 »
3 » ........................... 15 »
ZAFER’ln İlân Şartları »44lık ................. «...: 15 lira
3 ve 8 üncü »aylada cni........ 4 »
4 tindi sayfada »m........ .3 s
5. vo 6. ct sayfada »m. ......... 2 »
Doitum. NlkAlı, Ni«un. Ölüm, ve Mevlfıt llAnfarı 5 »antİmi geçmemek «artlyle 15 lira,
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir
Gıueteue i'ömtrrUe» evrak ve va: lor n((redl/»bı adUmeM iade taUlmes.
İMnlarrtnn mrauliyet kubul edilme
Sah(b) ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yüzüşlerini fiilen tcjfire eden Hikmet VAZICIOÖLU Dizildiği yer.
ONAN MURETTÜ’H ANFSİ Basıldığı yer;
GÜNEŞ MATBAASI

Comments (0)