1b
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
İDAREHANE
Denizciler Caddesi 2 Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Telefon: 15315 Fiyutı her yerde 10 Kuruştur
Yarınki Sayımızda
Elaine S hepe a i
Türk Filmcilik
Hakkında bir ma
Hava kuvvetlerinin iştirakiyle
Âkdenizde bugün manevralar başladı
Manevraya 34 gemi daiıii!
ingiliz Savunma Bakanlığı Genelkurmay Başkanı da Akdenizdeki hareketleri ve deniz piyadesini teftiş etti
Güdümlü adalet!
Mümtaz Faik FENİK
Ker Türk münevveri için irtica ve komünizmle mücadelede en ön safta vazife almak, mukaddes bir borçtur. Bu memlekette artık hiç bir zaman bir Menemen faciası ol-mıyacak, ve burada asla bir Enver Hoca çıkmıyacaktır. Ne sağ ne sol! Bizim yolumuz doğru yoldur!
Hükümet, irtica ve komünizmle mücadele için bir kanun projesi hazırlamıştır. Burada böyle sırf vicdan üzerinde tahakküm yaratan fikirlerle mücadelede kanunun ne dereceye kadar müessir olabileceğini uzun boylu münakaşa edecek değiliz. Bizim kanaatimize göre tel'in ettiğimiz yeşil irticaın köküne kibrit suyu ekmek için, kanundan daha müessir yol, memlekette umumi kültür seviyesini yükseltmek, maarif ışığını her tarafa yaymak, ve nesilleri hurafelerin korkunç örümceklerinden temizlemeğe çalışmak lâzımdır. Takdis ettiğimiz vicdan hürriyetini irticaın istibdadından ancak maarif ve bilgi nuru kurtarabilir.
Komünizme gelince, bunda da tutulacak yol, doğrudan doğruya memleketteki geçim zorluklarını önlemek, iktisadi kalkınmayı temin etmek, vatandaşlara iktisadi hürriyetlerini vererek onları her türlü baskının ağırlığından masun bulundurmaktı. Komünizmin daima sefalet, ıstırap yuvalarında -vasat, bularak gelişen bir mikrop olduğunu artık bilmeyen kalmamıştır Komünizmin baş düşmanı bilgi, basiret ve refahtır.
Evet komünizmle daha esaslı bir surette mücadele için bir kanunun lüzumunu anlamıyor değiliz. En ileri memleketler dahi, komünizm âfetini önlemek İçin kanun yollara» baş vurmuşlardır; fakat bununla beraber, yukarıdan beri saydığımız, mühim esasları da asla İhmal etmemişlerdir. İrticaa karşı da aynı şey düşünülse yeridir. Eğer biz vatandaşı okutamazsak, ona dünya hakkında bir bilgi veremez-sek, onu ortaçağın zindan karanlığı ve cehaleti içinde bırakırsak, birkaç tahrikçinin iğfaline kapılan biçareleri nasıl suçlu görebiliriz?.. O halde evvelâ esaslarda yürümek prensipleri kurmak gerektir.
Mademki şimdilik bunu yapamıyoruz; o halde bir kanunun müey-yideslyle irtica gibi, komünizm gibi korkunç âfetlere karşı baraj vücuda getirmeği biraz tabiî görmek kabildir; fakat bu iş tanzim edilirken hedef, daima, bu iki korkunç canavar olmalı, iktidar kendi bekasını temin için bundan istifade etmek çaresi aramamalıdır. Çünkü meselâ bir seçim zamanında bu kanuna dayanarak, muhalif partilerin sandık başlarındaki temsilcilerini, hattâ muhalefete rey verebileceği tahmin olunan vatandaşları kütle halinde baskı altına almak pekâlâ kabildir. .Daha henüz böyle bir kanun ortada yokken geçen seçimde dahi birçok demokratların -komünist- diye damgalandığını vc karakollara tı-kıldığını görmedik mi?.
Şimdi de duyuyoruz kl, bu kanuna ek olrvrak, bir de Memurin Kanununda tâdiller yapılmaktadır. Bu tadillere göre, bir memur eğer bu suçlardım dolayı Ceza Kanunundaki maddelere göre takibata uğra-mazsa, birinci derecedeki sicil âmirleri tarafından, inzibat komisyonlarına verilecek ve alâkalı Bakanın tasdiki ile meslekten dahi çıkarılabilecektir!
Bu nasıl iştir? Bu nasıl hükümdür? Kanunun suç saymadığı bir hareket için -Vâzıı Kanun- un üs-
Londra, 5 (a.a.) — Vanguard zırhlısı da dahil olmak üzere 34 ingiliz harp gemisi orta Akdenizde manevralara başlamıştır. Bu manevraların gayesi ticaret donanması kafilelerini müdafaa etmek ve taarruz gösterilerinde bulunmaktır, ingiliz hava kuvvellerine mensup uçaklar da bu manevralara katılmaktadır.
Londra, 5 (a.a.) (Reuter) — ingi-
liz Savunma Bakanlığı Genel Kurmay Başkanı General Sir Lesli Hol-k .'in Malta ve Trablus da dahil olmak üzere Akdeniz'de bir teftiş se-yahatına çıktığı amirallik dairesinden haber verilmiştir.
20 Mayısta deniz piyadesi genel komutanl'ğma tavin edilecek olan general, müstakbel birliklerini iş başında görecektir.
Berlin ablukası
Bevin teftiş için Berline gidecek
Bevin ablukanın kalkması hakkında alınan karar
tebliğ halinde
eşredildi
Paris, 5 (a.a.) (Atp) — Berim ablukasının kaldırılması ve dışişleri Dakanlan konseyinin toplantıya çağrılması hakkındaki tebliğin metni aşağıdadır :
Fransa, Sovyet Rusya, Birleşik Kıratlık ve Birleşik Amerika hükümetleri şu anlaşmaya varmışlardır:
1 — 1/3/1948 taııhindenberi Sovyet hükümetince müesses ve Berlin ile Almanya'nın batı bölgeleri arasında ve doğu bölgesile batı oölgeleri arasında ulaştırma, nakliyat ve ticarete dair bilcümle tah-didler 12 Mayıs 1949 da kaldırıla-
2 — 1/3/1948 tarihindenberi Fransa, Birleşik Kırallık ve Birleşik A-meı-ika hükümetlerince yahut ara-
Istaııbul, 5 (Telefonla) — Sümer-bank İplik ve Dokuma Müessesesinin ve bu müesseseye bağlı fabrika-arın müstakil birer müessese olma-!arı hakkında verilen kararın dedikoduları devam etmekledir. Bilhassa Sümerbank İdare Meclisi tarafın lan verilen raporun başında fabrikaları hükmî şahsiyeti haiz birer müessese haline ifrağ etmenin daha

V;.
ingiliz filosu Amiral gemisi
Sadak'ın istifası yalanlt
Sadak değil ka istifasını verme
Günaltay'ın son beyanatı kabinenin Sade yapılan teşebbüsleri tasvip etmediğin
Bir istanbul gazetesi, Atlantik Paktı ve Akdeniz Paktı meselelerinde birbirine zıt beyanatlar veren ve esasen hasta bulunan Necmeddin Sadak'ın istifasına dair bir haber neşretmiş ve bu haber, tâ Londra'ya kadar aksettiğinden Necmeddin Sadak tarafından bizzat yalan-lanmıştı. Dün bu hususta Başbakanlık şu tebliği neşretmiş-tir :
• Ankara, 5 (a.a.) — Başbakanlıktan tebliğ edilmiştir :
Vazife ile seyahatte bulunan Necmeddin Sadak'ın istifası hakkında basında görülen haberler
her türlü asıl \ Yukardaki t dığına göre N istifa etmek ıı ve belki de b bakanlığa mür le bir tebliğiı istemiştir.
O halde Is Sadak'ın istifa haberi nereder Bize kalırsa kat şemnıesi Hatırlardadır Sadak Atlanti sa Akdeniz p:
Sor
lafından birisi tarafından müesses ve Berlin ile Almanya'nın batı bölgeleri arasında ve doğu bölgesiyle batı bölgeleri arasındaki ulaştırma, nakliyat ve ticarete dair bilcümle tahdıciler de 12 Mayıs 1949 da kaldırılacaktır.
3 — 1 ve 2 nci paragraflarda zik-rediieıı tahditlerin kaldırılmasından 11 gün sonra yani. 23 Mayıs 1949 da Dışişleri Bakanları Konseyi Almanya'ya ve Berlin'deki durumdan doğan meselele.» ve ayni zamanda Berlin'deki para meselesine müteallik hususları incelemek üzere Paris'te toplanacaktır.
Toplantı bir ay sürecek Paris, 5 (a.a.) — İyi haber alan (Sonu Sa. 6 Sü. 3 te)
İngiliz Dışişleri Bakanı Bcvin
Gelsin zam!
Siimerbank 3 milyonu halka ödetecek!
İslahat yaparken 3 milyonluk vergiyi karşılamak için zam yapılacak
muvafık olacağı hakkında Bakanlıktan bir tebliğ alındığından bahsedilmesi de İdare Meclisinin bu mesuliyeti tekabbül etmek istemediği şeklinde tefsir edilmektedir.
Ankara'dan şehrimize sızan haberlerden anlaşıldığına göre Parti Gıupunda da iplik dokumaya verilen yeni şekil ve fabrikaların alaca-(Son ıı Sa. 6 Sü. 2 de)
Yeni Emeklilik Kanununun esasları
Eski tekaütler zam alacaklar
Yaş haddi 65 oluyor Bakanlar artık tekaüdiye diye bir şey alanııyacaklar
Yeni Tekaüt Kanunu lâyihasının basılması bitmek üzeredir. Kanunun bugünlerde Büyük Millet Mcclisinde görüşülmesine başlanacaktır. Yeni Tekaütlük Kanununda hizmet müddeti 30 seneye çıkarılmıştır. Bu 30 seneyi dolduranlar son aylıklarının o günkü tutarının bir seneliğini ikramiye olarak ala-(Sonu Sa. C Sü. 3 te)
Hollanda takımı geliyor |
Memlekette zirai vaziy*
Haziran sonuna ka gelecek ziraat âlei
Tarım Bakanının İstanbuSda verdiği
istanbul, 5 (Telefonla) — Ziraat Bakanı Cavit Oral bugün Gazeteciler Cemiyetinde bir basın toplantısı yaparak memleketin riraî durumu hakkında aşağıdaki beyanatta oulunmuştur :
— Bu sene kış 933 deki gibi uzun ve şiddetli geçtiği için müstahsilin bir kısım tohumluğunu vaktinde yetiştiremedi. Fakat ilkbahar faydalı yağmurlariyle tehlikeyi önlemiştir. Bazı zararlar müstesna heyeti umumiye itibariyle tohumların soğuktan ve dondan müteessir olmadığı görülmüştür. Çukurova'dan Urfa'ya kadar mahsul durumu gü-:el ve Ege, Söke, Trakya'da da iyi-iir,
Orta Anadolu için endişe kalmamıştır. Yalnız mayıs ve haziran •ağınurlarına İhtiyaç vardır. Tetki-(Sonu Sa. 5 Sii 4 te)
Tarım Bakanı İstanbul'daki ziraat aletlerinin tescil
Yuna barış i
Lake sacces, £ leşmiş Mılletleı Yunanistan ve c rı Yugoslavya, garistan temsili müddet evvel şuluk ınünasebe kında yapmış bugün yeniden gelerle görüşmı
AKİNİ
İstifa haberleri doğru çıkrradı
Dün akşam Cemil Sait Barlas'ın Ticaret ve iktisat Bakanlıklarından istifa ettiği şayi olmuşsa da bu haberin aslı olmadığı anlaşılmıştır. Bu haberi bizzat Cemil Sait Barlas tek-ZıL etmiştir.
Yine Maliye Bakanı ismail Rüştü Aksal ın evvelki gün Büyük Millet Meclisinde hizmet erbabı vergilerine 1951 den sonra yüzde yirmi be; zam edilmesi hakkındaki ısrarına rağmen maddenin kabul edilmemesi üzerine istifa ettiği söylenmiştir. 3u husustada teyid edici bir haber , çıkmamıştır. Bunların yakıştırma 1 haberler olduğu tahmin edilebilir.
Birleşmiş Milletlerde İspanya meselesi ele alındı
Ziraat aletleri boşaltılırken
(İran'ın Urfada'ki propaganda nutku
Urfalıfar C. H. P. metodlarım başkalarına atfeden nutku büyük bir hayretle dinlediler
Urfa. 5 (Hususi)
Zayıflayan memurlar ve aileleri önünde siyasi
Kendi g m
Halk Parti: kahramanları yııı Hilmi Uı nıokrut Parti bahsetmiş, -k bölgeden baş daş taşımak yaratılıyor- g
Doğrudur; mak için janı lav kapalımın ntuııauıler çıt leı- bekçilerle Dahası ila has Toplantılar; dağıtılmalı, h tirak edenler giliz kumaşı
i
"Herhangi bir Bakan
Şamaroğlam değildir !„
Muhip DIRANAS
Diiıı not defterimi karıştırıyordum. Dil üzerine rasgele notlar tutmuşum; okudum; sonra, bunları sayın Cemil Sait Barlas'a ithaf etmeyi akıl ettim:
Bir kaç ahbap, bir masa başında, dereden tepeden konuşuyorlardı. Fakat hjj öyle bir konuşmaydı ki, kimse kimsenin ne dediğini anlamıyordu. Hem zaten buna lüzum da yoktu; çünkü, içlerinden hiç biri, karşısındakini dinleyebilmek için lâzım gelen esaslı bir fazilete: tevazua sahip bulunmuyordu. Zaten asıl maksatları da başkaydı ya: Bunlar, dillerini terbiye ediyorlardı. Evet!
İlk anda, bu nasıl olur, diye düşünülebilir. Anlatayım: Dil dediğimiz nesne, pek öyle keyfimize, isteğimize boyun eğer takımdan değildir. İrademize en çok bağlı uzvumuz gibi görünür ama, aldanmamalı; dil aslında bir aca-ip yabani hayvandır. Eğer lâyi-kınca terbiye edilmemişse, ikide bir gemi azıya alır; sahibine etmediğini komadıktan başka, karşısını'., kine de. öyle oyunlar, öyle kötülükler eder ki, bazaıı, silâh tutan el bile öylesi korkunç bir suç işlemekten hazer eder.
Gel gelelim, bir de şöyle, terbiye edilmiş, bakımlı, besili bir dilse o dil, o zaman hem başkaları yanında efendisinin sevgi ve itibar kazanmasını sağlar, hem de ona her işte başarı, şan ve şeref getirir.
İmdi, dilin iyiliği, kötülüğü bi-
zim ona vcrcccğinıiz terbiyeye bağlı olduğuna göre, bu gibi sohbet masalarını dilin bir çeşit manej yeri olarak kullanır da onu burada söze, sohbete vc susmaya alıştırarak terbiye edebilirsek, mukadderatımız bakımından hayırlı bir iş görmüş oluruz.
Çünkü söyledik; dildir bu, aca-ip bir hayvandır, dedik: Küfretmek de ister. Ama, dilin bu defi hacet kabilinden ihtiyacını, elbette ki. ulu orta, herkesin gözü önünde gideremeyiz. Böyle bir ihtiyacı hissettik mi, hemen, ya kimsenin kimseyi dinlemediği içkili bir söyleşi sofrasına koşacağız, yahut da bir odaya kapanacağız. İlle bir de muhatabımız olsun diyorsak,, bir aynanın karşısına geçip, öyle konuşacağız.
Bu eksersizi sık sık, gerekirse lıer gün, yapmakta büyük fayda vardır. Çünkü hıı suretle, önüne her gün bir parça et atmak kabilinden. hem bu yabani hayvanın açlığını gidermiş, hem de - bu da çok mühim - ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymasını öğrenmiş oluruz. Bir üçüncü fazileti ise, bu boşalmadan sonra içimizde duyacağımız rahatlıktır. Bundan sonra o insan, istrese, Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıksın; korkmaz ki! Çünkü artık, sinirlerini son haddine kadar ger-seler de o, usturuplu konuşmaktan şaşmaz, böylece de, savunduğu dâvayı kazanmayı hak eder. Meşhur kelâm:
•Lisan ayniyle insandır.»
I^=fcj=81=lrl.l=m
Kabine buhranı şayiaları
-Son Posta» da Selim Ragıp Emeç, Şemsettin Günaltay Kabinesinin istifası şayialarını inceleyerek, mem leketin iç işlerinin lıer zamanki keşmekeşinde vazife almış hükümetlerin nasıl ayakta durduğuna hayret etmektedir.
İçişlerinin aksaklıklarını kısaca belirten başmuharrir bu buhranın âmili olan hayat pahalılığını teşrih etmekte ve şunları yazmaktadır :
«Şayet bizim busün İstisnasız olarak sıkıntısını çektiğimiz buhran; tabii iktl-
olsaydı, buna, knılseiıin bir diyeceği kalmazdı. Fakat bizim pahalılık sıkıntımız, bir takım dolambaçlı kararlardan ve. ya çok bilgili olmaktan veyahut ta hiç bir * ) bilmemekten Heri geldiği İçin: her Uç ihtimali de lıesap dahili eden vatandaş, mukadderatının iyi İdare edilmediği veya edilemediği kanaatine ulaşmıştır.»
»Hayat pahalılığı sıkıntısının ağır bir vaziyet ,llı(ia3 ettiği muhakkaktır. îs bacındaki hükümetin de, bu bahiste, bir ): yler yapmaya çalıştığı görülüyor.. Fakat tedbir safhasının çok geç kaldığı ve mevcut durumun memleketi, uzun sürebilecek ıstıraplı bir devreye sürüklediği" de aşikâr olduğuna göre: yapılacak sey. bu devrenin mümkün olabildiği kadar kısa sürmesini temenni ve hükümeti de, seri kararlar almaya davet etmekten ibo-rel kalabilir.
Yoksa, bu gibi hâdiseler karsısında bir hükümet buhranı beklemek abestir. Çünkü bu gibi buhranlar demokratik memleketlerle efkirı umumiyenin baskısı İle vuku bulabilir. Halbuki mevcut gartlar İçinde efkarı umumiyenin. iktidar politikası üzerinde belki manevi tesiri vardır; amma fiili olarak, en küçük bir nüfuzu müşahede olunmuyor.»
İstiklâl mahkemelerinin kaldırılması hakkındaki kanun teklifinin B. M. M. de kabulü dolayısile bir başmakale yazmıştır. Bu iki bağımsız İstanbul Milletvekilinin muhaleket saflarında yer almış olmaları ve tekliflerinin de manidar bir sükûnetle kabulü Demokrasi ihtiyacının tahakkukuna doğru atılmış bir a-dımdır. Davasının zaferini temin e-den Cihat Baban haklı olarak başmakalesini üç sütun üzerinden gös-şu ibareyi başlığa alarak bariz bir tormiş ve yazının can damarı olan şekilde göstermiştir :
Allah göstermesin, bu memleket bir kere daha, kendi mukadderat ve mukaddesatını müdafaa etmek mccburlyfctindc kalsaydı, lıer halde başka fevkalâde tedbirlere başvurur, fakat İstiklâl mahkemelerini yeniden kurarak İşletemezdi. Dün Recep Pekcı-, İstiklâl Mahkemelerinden bahsediyordu, bugün, Rasih Kaplanın çileden çıkmış olmasına rağmen İstiklâl Mahkemeleri tatlı ve acı lıâtirala-rile, artık maziye 'gömülmüş bulunuyor.»
Cihat Baban'ın bu güzel yazısından bir paragraf alalım :
«Bundan banka, İstiklâl Zaferinin muvaffakiyetini, istiklâl Mahkemelerinin şiddetli hükümlerine İzafe etmek, bizce asil Türk nılllelne bühtan ve saygısızlık göstermek olur.
İstiklâl Zaferini. İstiklâl Mahkemeleri yollyle kazandığımızı ifade etmek, milletin vatanperverliğini İnkâr etmek olur. Biz, hazrete, taşıdığı bu düşünceden do-ijyı teessüf ederiz.»
Samur kürk!
•Cumhuriyet, te (Bir Dakika) sütununda D. N. zayıf noktalarımızdan birice temas ederek veciz bir fıkra yazmıştır :
«Dışişleri Bakanımızın Amerika seyahati ve Atlantik Paktı etrafında, arkadaşlarıma:. ileri geri bazı neşriyatta bulunuyorlar. Herkes kendi fikrinde serbest uma bir nokta var; Bu bahiste Necmed-din Sadakın şahsına hücum edilmesini biz doğru bulmuyoruz.
Mademki demokrusi rejimine girmeğe çalışıyoruz, o halde bir seyl İyi bilmeliyiz. Tek adamın hiç bir salâhiyeti yok tur. Ortada kusur varsa hükümette, devlette. ve umum! politikada arayınız.»
308 Yahudi daha gitti
«Demirhisar» vapuru, 308 kişilik bir Yahudi kafilesile Hayfaya hareket etmiştir.
Çeşme'de Alaçatı nahiyesinde çıkan kavga
"Yaşasın komünistler,, diye bağırdıkları iddia edilenlerin muhakemesi
İzmir, 5 (Telefonla — Tahminen iki ay evvel Çeşme'nin Alaçatı nahiyesinde bir kahvede meydana gelen kavga sırasında Nahiye Kara kol Komutanı ile jandarma erlerini dövmek ve tahkir etmekten, kahve içerisinde -Yaşasın komünistler» demek suretiyle komünist propagandası yaptıkları iddiasiyle şehri rniz Ağır Ceza Mahkemesine verilen Alaçatı Belediye Başkanı Yusuf Gençalp ile dört oğlu ve üç akrabasının duruşmaları bugün yapılmıştır.
Beş buçuk saat kadar süren ilk celsede sanıklardan askerde bulunan üç kişi Ankara Genel Kurmay Başkanlığının isteği üzerine Ankara Cezaevine götürülmüşlerdi.
Dâvacı mevkiinde bulunan Alaçatı karakol komutanı ile sanıkların ifadeleri alındıktan sonra Çeşme Sorgu Hükimi tarafından dinlenmiş olan 47 âmme şahidinin ifadeleri okunmuştur. Bu ifadelerde 35 tanesinin Belediye Başkanının oğullarından Nâzım Gençalp ile kardeşinin oğlu Elmas'ın kahvede alenen -yaşasın komnistler» diye bağırdıkları yazılı idi.
Celse sonunda, evvelce Çeşme Sorgu Hâkimliği tarafından kefaletle serbest bırakılan Belediye Başkanı Yusuf Gençalp'ın da jandarma komutanını silâhla tehdit e-1ip tahkir ettiği sabit olduğundan tekrar tevkif edilmiştir.
Duruşma bazı tanıkların dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır.
Üzerinden seneler geçen
bir yolsuzluk nihayet
meydana çıkarıldı
İzmit, (Hususî) — Belediye elektrik şubesinde tahsüdar Vecihi Anıl ile Fuat Kırlı'nın makbuzlar üzerinde tahrifat yaparak 20 bin lirayı zimmetlerine geçirmişlerdir.
Faaliyete geçen mürakabe teşkilâtı, tahkikat dosyasını suçlularla birlikte savcılığa vermiştir. Belediye tahsil memuru Cihat Durak'ın da vaziyeti şüpheli görülmüş, kendilerine işden el çektirilmiştir.
İşin asıl hayreti uyandıran ciheti şudur : Mülkiye müfettişlerinden bir zat İzmit Belediyesini üç aya yakın bir zamandanberi teftiş etmekteydi. Müfettişin İzmit'ten ayrılmasından pek az zaman sonra, üzerinden seneler geçen bu yolsuzluğun meydana çıkarılmamış olması ve nihayet Belediye reisinin ânı bir teftişiyle hâdisenin farkına varılmış bulunması hayretle karşılanmıştır.
Amerikalı muharrir Miss Thompson, memleketimizden gitti
İstanbul, (Hususî) — Memleketimiz hakkında tetkiklerde bulunmak üzere Ankara'ya gitmiş olan tanınmış Amerikan muharrirlerinden Miss. Dorothy Thompson, kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir :
«— Ankara'da devlet erkânınızla temaslar yaptım. Bu arada oradaki Amerikalılarla da görüştüm» Amerikalılar Türkiye'ye devamlı surette yardım yapılması lâzım geldiği kanaatindedirler. )
FİKİR HAREKETLERİ
Demokrasi ve Edebiyat
Demokrasi çokluğun, diktatörlük tekliğin hâkimiyetidir, insanlar, birbirlerinden ayrı yaratıldıkları, ayrı duydukları ve ayrı düşündükleri i-çin, onlara uyan en iyi idare tarzı, hürriyet rejimidir. Tek şahıs, tek zümre, tek parti, tek ideoloji rejimleri, prensip itibariyle insan tabiatıma aykırıdırlar. Bundan dolayı bu rejimler, hiç bir yerde ve hiç bir zaman, insanlar tarafından göpül rı-zasiyle kabul olunmamışlar, cebir ve kuvvet vasıtasiyle empoze edilmişlerdir. Fakat daima hürriyeti ıs-tiyen insanlar, bu rejimleri yıkmak için çalışmışlar ve ergeç yıkmışlardır.
Edebiyat, insanlar arasındaki yaradılış, duyuş ve düşünüş farkları ü-zerinde yükselen bir sanattır. Bu bakımdan hürriyet ve demokrasi ile cevher birliği arzeder. Bu hakikati görmek için uzun uzun düşünmeğe lüzum yoktur. Herhangi bir romanı okumak kâfidir.
Bir romanda çeşitli tipler vardır. Bunlar, çeşitli mizaçların, ailelerin ve içtimai tabakaların mahsulüdürler. Vaka bu şahıslar arasında doğar ve gelişir. Romanı roman yapan, insanlar arasındaki ebedî ayrılık ve e-bedi birleşme isteğidir. Rabia Hatun :
Ben tâ senin yanında dalıi hasre
der. Bunun mânası, en çok birleşmiş görünenlerin dahi, aralarında doldurulmaz bir uçurum bulunduğudur.
İnsanları hayatta veya romanda
üşterek duygulara düşünceler birleştirir. Fakat bu birleşmenin daima karşılıklı olması istenilir. Tek taraflı birleşme olmaz. «Birleşme» fiilinin içinde «müşareket» eki vardır. Birleşme», «birlenme» demek değildir. Keza «anlaşma» kelimesi de karşılıklı olarak birbirini anlamak demektir. Tek başına »anlamak» içtimaî bir hareket ifade etmez.
Bir romanın içinde olan bu «çokluk», insanların birbirinden ayrı o-luşu prensipi, romancılar arasında daha fazla artar. Değerli hiç bir romancı ötekine benzemez. Her kuvvetli romancı, kâinat ve insan hakkında yeni bir görüş, teknikte ve üslûpta yeni bir tarz getirir. Bu ise ancak şahsiyetin temeli olan hürriyet sayesinde olur. Esir ruhlu, ■ mukallit romancıların edebiyat tarihinde yeri yoktur.
Şiir sahasında da böyle değil midir? Şairler ki, daha çok kendi mizaçlarını ifade ederler, onlar arasındaki fark daha barizdir. Namık Kemal'in şiirleri ile Abdülhak Hürriid'-in şiirleri, Tevfik Fikret'inkiler ile Mehmet Âkif'inkiler birbirinden çok ayrıdır. Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi ile Orhan Veli birbirine taban tabana zıd şahsiyetlerdir. Fakat kimse bu ayrılıklardan şikâyetçi değildir. Şairler ve edipler aaısındaki şahsiyet farkları bir milletin edebiyatını zenginleştirirler. Sanatta «Orijinalite» ve «Yenilik» denilen değerlerin kaynağı insanlar arasındaki ayrılıklara varır. Ayni prensip, bütün güzel sanatlar sahasında caridir.
Fikir tarihi de bizi bir «çokluk» karşısında bulundurur. Kültür hayatı canlı olan bir milletin mütefekkirleri, her mevzuda birbirinden ayrı düşünceler ortaya atarlar. Her biri ötekinin fikrini kıyasıya tenkid e-der. Bir nesil, kendisinden önceki neslin düşüncelerini yeniden ele a-lır, tekrar kafa yorar ve ayni mevzu üzerinde yeni görüşler teklif eder.
Son yirmi beş senelik «tek parti», «tek şef», devri, hareket, duygu ve düşünce bakımından durgun bir nesil yetiştirmiştir. Fakat çok partili hürriyet devri başladıktan sonra, yavaş yavaş bir neslin uyanmakta olduğunu görüyoruz
... . Yazan---—-____
Doçent Dr,
Mehmet Kaplan
Bundan dolayı böyle cemiyetlerde fikirler daimi surette gelişirler. Bütün beşeri faaliyetler, esasında duygu ve düşünceye bağlı bulunduğundan, bu sahalarda vukuagelen değişmeler diğer içtimai faaliyetleri de canlandırır ve ileri götürür.
Buna mukabil tek şahıs, tek zümre, tek parti, tek ideolojinin hâkim olduğu cemiyetlerde, fikir ve sanat sahasında umumî bir durgunluk bu-lunduğ gibi içtimai hayat da statik bir manzara arzeder.
Bizim eski cemiyetimiz, Tanzi-mattan önceki içtimaî bünyemiz, bunun güzel bir misalidir. Anadolu-nun fethinden Viyana muhasarasına kadaı geçen devrede çok büyük hamleler yaparız. Bunun sebebi, içtimai hayatımızda birbirine zıd kuvvetlerin faaliyette bulunmasıdır. Sarayın karşısında medrese ve ordu vard'r. ilim, din ve hukuku temsil eden medrese, bizzat kendi içinde hareketli olduğu gibi saray ve yük. sek tabaka üzerinde de otorite sahibidir. Buna mukabil sarayın elinde muazzam teşkilâtlı bir ordu mevcuttur. Maddi kuvvet ile manevî kuvvet tam bir muvazene halindedir. Bu devrede sanat ve edebiyat hayatımız da olgun ve zengin bir manzara arzeder. Bizim en büyük şair, mimar ve mütefekkirlerimiz bu devrede yetişir.
Fakat ikinci Viyana muhasarasından sonra Medrese - Saray - Ordu arasındaki muvazene bozulur. Medrese içinden çöktüğü gibi fetihlerle sarhoş olan saray da ona tahakküm etmeğe başlar, ilim, din ve hukuk kaynağı olan medresenin gittikçe kuvvetini kaybetmesiyle, idare edi-ümrenin istibdadı artar. Bu hal, ordunun saraya karşı cephe almasını ve cemiyette anarşik bir kuvvet olmasını intaç eder. Ordunun bozulması sarayı daha mütehakkim olmağa zorlar. Bu suretle memleket, «tek kuvvetin hâkimiyeti» altına girmiş bulunur. Yüksek tabaka arasında yegâne otoriteye yaranmak istiyen
BİRKa I_5 A
Siyasî I ve den
Bizde vekiller, I ler hep sıhhi se Halta barem zir (luller, istifalar d lıktan doğardı!., •itimatsızlık» re) birleri sanki bire Hele vekiller, ayyen bir müdde mak üzere oturr zetlcri gibi idiler perakende veya rirlerdi. Onlar iç ceriksizlik bahi: Muhakkak beden talanacaklardı. işin garibi,
dalkavuklar ve köleler çoğalır. Ve... sukut başlar. Müstakil şahsiyetlerin nadir yetiştiği bu devrede sanat ve edebiyatımız da taklit ve klişenin e-saretine düşer. Fikir hayatı tamamen söner. İnkişaf ettirici kuvvetlerini kaybetmiş olan imparatorluk, artık, harici kuvvetlerin hücumu ()-nünde zelil ve perişan olur.
Tanzimattan sonra hayatımıza ______f
tekrar birbirine zıd kuvvetlerin gir- marazını dört elli rnesi ile cemiyet ve sanat sahasında , iışırlardı!. Geçe yeniden bir canlanma ve hareket hastalanan Gene başladığını görürüz. Sarayın karşı. Salih Omurtak'ı sında Bâbâli, Babıâli'nin karşısında I güç halle nihaye aydınlar zümresi ve efkârı umumi- iyiden iyiye teda yeyi temsil eden matbuat teşekkül | gönderdik... eder. Bu kuvvetlerin çarpıştığı Ab- I T^k parti ve şe dülâziz devri, edebiyat cereyanlar, rı olan bu -siyasi ve kuvvetli şahsiyetler bakımından demokrasi ilâciyi da zengin bir devredir. Buna muka- dir. Fakat tama bil sarayın Bâbıâli'yı, matbuatı ve mıştır. Pekerii, a; aydınlar zümresini tahakküm altı- tut beşler düşürt na aldığı istibdat devrinde ölgün ve t'fa etti; Günalt yeknasak muhtevalı, hasta Servet-i Simdidcn söylüy( Fünûn edebiyatı doğar. 1908 Meşru- -vaP'P ayrılacağa tiyetinden sonra içtimaî kaynaşma- ^"dalyes.ne yaj larla beraber sanat ve edebiyat sahasında da büyük bir gelişme görürüz. Türk edebiyatının en canlı ve en zengin devri 1908 ile 1923 yılları arasıdır. Cumhuriyet devrinin bütün mühim simaları hep bu devirde hayata atılmış olanlardır.
Son yirmi beş senelik «tek parti, tek şef, tek ideoloji» devri, hareket, duygu ve düşünce hayatı bakımından durgun bir nesil yetiştirmiştiı. Fakat çok partili hürriyet devri başladıktan sonra, yavaş yavaş bu neslin uyanmakta olduğunu görüyoruz. Henüz üzerlerinden yirmi beş yıl süren baskının, empoze edilmiş fikir ve duyguların tesiri tamamiyle kalkmamışsa da, kımıldanış gayet barizdir. Başlıyan hürriyet devri, içtimai hayatımızla birlikte sanat ve fikir hayatımızı 'da inkişaf ettirecektir. Anlatmış olduğumuz sebepler bize
nu bir iğneli ko Bütün ümitler şu iktidar sanda şartiyle lütfen o olur, o günleri d
B.M.
Büyük Millet Kerim İncedayı' toplanarak «Veri zerindeki müzal miştir.
Res'en vergi t uncu madde üze malar olmuştur, gi matrahının t lunamayan halle dir hakkı tanım gını söylemiş : — Bu şekil,
bu ümidi veriyor. Tezadlı kuvvetler Demoklesin kılıç çarkı tekrar dönmeğe başlamıştır, tır, demiştir. Ona alışalım ve onu sevelim. Zira Saat 16.30 da bizim bütün mukadderatımız buna boşalmış bulunı bağlıdır. İçtimai birlik çokluğun bir 60 - 70 kadar n muhassalasıdır. releri takip etrr
diğer bir çc
İsrail Devletiyle ticaret anlaşması yapmak için hazırlıklar
İstanbul piyasasına gelen haberlere göre pek yakında yeni İsrail Devleti ile memleketimiz arasında bir ticaret ve tediye anlaşması için hazırlıklara başlanmıştır. Bugüne kadar israil ile yapılmakta olan cüz'i miktardaki ticaret münasebetleri imzalanacak, yeni anlaşma ile her iki tarafı da tatmin eder bir hale getirilecektir. Bildirildiğine göre israil Türkiye'ye makine aksamı ile i-lâç gibi memleketimizin muhtaç bulunduğu maddeleri vermek, buna mukabil Türkiye'den bol miktarda gıda meddeleri almak istemektedir.
Bisikletten düşerek yaralandı Çankırı caddesinde Demirel a-partımarunda oturan ve bu apartı-manın sahibinin oğly İhsan Demirel şehirdeki kalabalıktan şaşırarak muvazenesini kaybetmiş ve yuvarlanmıştır. Küçük bisikletçi hafifçe yaralanmıştır.
a
ıkere ve kabul Meclis yarın i na devam edeı
Sabaha' katili m
İstanbul, 5 (T lareli Ağır Ceza
Kırklarelinde büyük pehlivan güreşleri
Kırklareli, (Hususi) — Demokrat Parti ilçe idare kurulu tarafından tertiplenen ve 15 Mayıs Pazar günü yapılacak olan yağlı ve iddialı pehlivan güreşleri burada büyük bir alâka toplamıştır. Bütün tanınmış başpehlivanlarımızı bir araya toplayan bu güreşler Kırklareli spor ristan'a kaçarke sahasında yapılacaktır. haddin AU'"» h
Mısırlı gazetecinin ziyareti müşahede altını;
Kahire - istanbul hava seferleri- vermişti, nin açılışı münasebetiyle İstanbul'a Katd Alı Erte! gelen heyet arasında bulunan gaze- ve silâhlı iki ja tecilerden Celül Hamamcı ve eşi Kırklarelinden istanbul Gazeteciler Cemiyetini zi- "üş ve savcılığı yaret etmişlerdir. Mısırlı meslek- Savcılık Ali Eı daşımız Cemiyette şehrin muh- m yaparak Adlî' telif gazetelerine mensub muharrir- 6ünc göndermiş lerle tanışmış ve Türk gazetecile- altına alınmıştır lini Mısıra davet etmiştir. Celâl Koyun yüzü Hamamcı memleketimizden sita- tabanca i
yişle bahsetmiş, çok müspet hatı- Balıkesir (H ralarla Mısıra döndüğünü söylemiştir.
Maliyemiz
«Hürriyet» küçük başmakalesini Maliyemiz gibi geniş bir mevzua tahsis etmiştir. Muharrir bütün mali pUrüzlerin Bakanın tebessüm etmesile hallolunacağını ileri sürerek şunları yazıyor :
«Scnelerdenberl maliyemizi İhmal ettik ve Maliye Vekili olrııak İçin çatık kaçlı olmanın kifayet edebiicceRtni zannettik. Yirmi bcç senedenken hâkloı olan bu zihniyetin yeni Maliye Vekili ile zail ol-•nınunlyetle «örUyoruz Konuyoruz. fakat gazetelerde çı-
Tefrika No. 7 ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI
[TorkJld yıllardanberl ayrı yaşadığı kardeşi Asel'in avdetinde bagbaga kaldıkları gece annesinin ölümünden bahsetmiş ve sonra da tabiatı seyrederken Rose'a dalmıştı.

Sabahın Uçü çaldığı an odasından sıkılan Torklld sokağa fırladı. Fakat yine Rosc beraberinde, kendi kendine konuşuyor,]
Bir an gözlerini kapadı. İçi neşe ve sevinçle kabararak tatlı hatırasına daldı. Bir ilkbahar akşamı Madam YVagner'in, Sten sokağındaki evinin küçük salonunda idi. Günün son ışıkları pencereden içeri doluyor, kızıl renkli sardonyaları alev gibi sardıktan sonra, bütün takati tükenmiş gibi, yorgun, silik bir halde ku -maşları üzülmüş ve solmuş Ampir koltuklara kadar uzanıyordu. Odanın her tarafında vazolara konmuş çiçeklerin ve taze yaprakların kokusu genzi gıcıklıyordu.. Rose pencerenin yanında duran annesinin geniş koltuğuna oturmuştu. Iiemen yanıbaşında-ki masanın üzerinde bir çanakta bir demet menekşe vardı... Genç adam şu anda onun parlak saçlarına vuran güneşin ışıklarını bir

tı, arada sırada da yağmur çiseliyordu...
Yürürlerken Rose konuşmuştu. Bazan, öyle, yalnız Torkild için konuştuğu oluyordu. Genç kızın sakin ve durgun görünüşünün ardında nasıl bir ateşin yandığını, bir endişenin kaynadığını ondan başka bir kimsenin sezmesine imkân yoktu. O gün de, belki dc mevsimin, zamanın, havanın, yağmurun altında titreşen küçücük solgun yüzlü çiçeklerin, toprağı ve nebatları sarsan bütün kuvvetlerin o ağır tesiriyle, genç kızın içini sonsuz bir keder kaplamış, bütün varlığında duyduğu gençlik kuvvetini harcıyamadan günlerin gelip geçtiğini farket-meııin verdiği ıstırap kavramıştı. Belki de bu sadece, hareketsiz kalan sağlam ve genç vücudü-nün isyanı idi... Bütün gün parmakları durmadan dinlenmeden
onu dinlemişti.. Onun duyduğu şekilde acı duyamadığı için müthiş üzülüyordu.
Eve dönerlerken bulutlar yavaş yavaş ufuktan sıyrılmış, güneş gümüş kubbenin ardından süzülmeğe başlamıştı.. Genç kızı solgun ı-şık huzmeleri sarmıştı ve Torkilde sanki onu takdis etmek istiyorlarmış gibi gelmişti... Rose'un, annesiyle beraber oturdukları küçük eve öylece varmışlardı.. Bütün o-dalara ışık dolmuştu. Genç kız, pencercnin önündeki gianeşli yere, kendisi de geride, biraz gölgede kalan kanapeye otu rmuşlar... İşte orada, Torkild, içimden gelen kuvvetli bir hisse uyarak ona, bir kaç saat evvel kardeşine söylemiş olduklarının hepsini anlatmıştı..
iler şeyi anlattıktan sonra bir zamaıı öylece, sessiz kalmışlardı. Açık pencereden içeri ısla.k toprak
taliyle sokak kapısını açtığını duymuş, fırlıyarak yerden kalkınıştı.
Rose'un annesi odaya girmiş, onları selâmlamış vc Torkild'e yemeğe kalması için ısrar etmişti. Fakat o ertesi giin için derslerini hozırlıyacağını söyliyerek Madam'tVagncr'in teklifini kabul etmemişti. Ağzından çıkan bu sözleri o unda kendisi duymuyordu bile.. Nc söylediğini de biliniyordu.. Yalnız gözlerinin önünde, zaman ve tnekân mefhumunun ötelerinden gelen bir hayal gibi, iki kadının gölgesi duruyor ve onlar yan-yana, yavaş yavaş akşam karanfilimin bastığı odada, karşısında biıtün hayatının timsali imişler gibi dikiliyorlardı: Biri, bütün çocukluğu boyunoa sevmiş olduğu kadındı.. Diğeri: Erkek hayatının sonuna kadar seveceği kadındı... O akşaır, o dakikada sanki hütiin
ararken daha az masumane şeyler aradıkları muhakkaktı... Kendisi, kaderine rastlamış, onu bulmuş ve kabul etmişti.. Şimdi artık tam erkek olduğu şu sırada bile o günkü hâdisede kaderin rolü bulunduğuna inanıyordu. Eğer günün birinde, Rose karısı olursa, (ve bunun böyle olacağından zerre kadar şüphesi yoktu) bu, o gün başlıyan maceranın tekâmülünden başka bir şey olmıyacaktı.. Hayatının sonuna kadar da kendisini Rose'e bağışladığı günü, Rose'un kendini ona verdiği günden çok daha ehemmiyetli bir gün olarak telâkki edeceği muhakkaktı.
Torkild'in hislerinin o kadar çabuk uyanmasına (çok vaktinden evvel) sebep belki de çocuğun durmadan mütemadiyen annesi i-le babası arasındaki münasebetleri düşünmesindendi- Sonraları, merakının uyandığı çocukluk zamanlarını hatırladıkça bir kâbus görür gibi olurdu. Bu kâbusun, en deriıı zevkleri vicdan azabından ayırdetmek mümkün olamaz ve bir çok kararların sonu bozgun ve utanca varırdı. Annesinin ölümünden evvelki yaz mevsiminde kendinden büyük arkadaşlarla-çıktığı bir seyahatten yaya olarak dönerken Christiania'dan geçmiş-
bağlı Kurucuoğ met ile Çoban I ekilmiş tarlaya selesinden kavı tabancasını çeke dan ağır suretti tahaneye kaldıı durumu çok ağı Kaza kur Balıkesir. (H gün Kavaklı kö; bir delikanlının nen bir hâdise c ı ildiğine göre bı nak kendi tabar lâh ateş almış, n sun kasığına s hastaneye kaldı: bağırsakları del ra vefat etmişti Holanda ı
ge
Tüıkiyenin H reti yakın bir tır. Türkiye iç pazarı olmak 1 Holandadan'ith; 2.240.000 liralık Bu memlekett ler, sanayi han muhtelif demir I motörler ithal ı . Diğer taraftar manda memlekr ' ka'ya 500 bin
edilecektir Ihrn
RADYO•TELEFON•TELGRAF HABERLERİ
Almanya
Meselesinde
güçlükler
Berlin ablukasının kaldırılması VC Almanya Meselesinin bütünü üzerinde müzakerelere girişilmesi için Ruslarla müttefikler arasında yapılan konuşmalar nihayet bulmuş, ve dört devlet e-sas meseleler üzerinde mutabık olduklarını bildiren bir tebliğ: neşretmişlerdir. Bu, Avrupa sul-hü üzerine mühim tesirleri olacak bir hâdise gibi görülürse de bu hususta pek hayale kapılmamalıdır. Hatırlardadır ki, Ruslar, Almanya dâvasını hal için, ablukayı ellerinde hir koz olarak kullanıyorlar, böylece müttefikleri, Almanya hakkında kendi görüşlerine ilhak edeceklerini zannediyorlardı. Batılı müttefikler ise, abluka devam ettikçe, Almanya i-şini katiyen görüşmiyeceklerini bildirmişler, ve aylarca. Rusya'nın bu meselede iyi niyet göstermesini beklemişlerdir. Simdi bu iyi niyet kendiliğinden mi meydana gelmiştir? Hayır, çünkü Rus'lar, ablukanın artık müessir bir silâh olmadığını ve bununla, istediklerini elde edemiyecek-lerini anlamışlar, abluka dolayı-siyle zarar gören Alman halkının da kendilerine karşı daha çok düşmanca hisler besliyebileceğini düşünerek nihayet ablukayı kaldırmağa yanaşmışlardır. Şimdi böylece Almanya meselesinin bütünü müzakere edilecek bir durumda olgunlaşmıştır.
Rusya'nın endişesi
Harp Almanya ile başlamış, fakat Almanya'da bitmemiştir. Ateş kes emrindenberi, dünya hâlâ büyük bir emniyetsizlik içindedir. Çünkü çıban başların-uan biri olan Almanya meselesi müzmin bir şekilde işlemeğe devam etmiştir. Bu huzursuzluğun bütün mesuliyeti doğrudan doğruya Rusya'nın üzerindedir. Nitekim harbin birinci derecede mesullerinden biri olan İtalya bugün sükûn içindedir. Demokrasiler cephesinde yer almış, bir hükümete sahip olmuş, sanayi ve ticaretini işletmeğe başlamıştır. Çünkü italya ne Rusya tarafından işgal edilmiş, ne de italyan işlerine Rusya'nın burnunu sokmasına müsaade olunmuştur. Bu açık misal bize gösteriyor ki, Rusya'nın girdiği yerde sulh ve sükûn yoktur. Onun olmadığı yerde ise, herhangi ihtilaflı bir meseleyi hal ve fasletmek çok daha kolaydır. Almanya işinde de vaziyet böyle olmuştur. Fakat ablukanın kaldı-nlmasiyle, Almanya'nın çok yakında gül gülistan olacağı hayaline kapılmamalıdır. Çünkü Rusya'nın burada oynamak istediği çok geniş oyunlar vardır. Kremlin, müttefiklerin Almanya meselesinde âzimli davranmalarından ve karşıya her türlü sanayii ile, ticaretiyle kuvvetli bir Almanya çıkmasından endişe duymuş, buna mukabil Rusya'nın idaresinde bir Doğu Almanya Devleti kurmaktan endişe etmiştir. Çünkü böyle bir Almanya ne de olsa, Batı Almanya'dan zayıf olacak, üstelik Çekoslovakları ve Polonya'-lıları da korkutacaktır.
Netice
g ğer Rusya vadettiği gibi ab-
™ lukayı kaldıracak olursa, o zaman Almanya meselesi bütün çıplaklığı ile ortaya dökülecek, ve ihtilâf bu memleketin müstakbel idare şekli üzerinde bas gösterecektir. Fransa, hudutlarında kuvvetli ve birleşik bir Almanya kurulmasından daima endişe etmektedir, çünkü 1870 denberi kendi memleketi üç defa Alman istilâsı "görmüştür. Onun için Fransa'nın Almanya'ya dair politikası bu memleketi küçük parçalara ayırmak. ve ona aslâ bir -ittihat) şekli vermemektir, ingiltere ise, Fransa'nın bu arzusunu, federal bir Almanya ile telif etmek fikrindedir. Amerika'ya gelince, Almanya ister müttehid olsun, ister federal olsun bu, onun pek umu. runda değildir. Görülüyor ki Rhin kıyılarından uzaklaşıldığı nispette Almanya'dan endişe azalmakta ve zayıflamaktadır. Rusya ise, tam ve birleşik bir Almanya'nın müdafii görünerek bir taşla iki kuş vurmak hevesine kapılmıştır. Rus'lar Berlin'in merkez olması fikri etrafında toplanan bütün Alman halkını memnun ederek bir propaganda yapmak, hem de böylece kurulmuş bir Almanya'yı bir peyk devlet haline getirmek ar-
İtalyadaki feci kaza
Uçakla parçalanan Torinolu oyuncular
Dünyanın en seçme futbolcuları olan bu gençlerin ölümü her yerde büyük acı uyandırdı
Roma, 5 (R.) — İtalyanın en seçme oyuncularının feci bir şekilde ölümü üe neticelenen uçak kazası italya'nın ve dünyanın her taralında büyük bir heyecan uyandırmışıtr. Uçak kazası hakkında açılan tahkikatın ilk neticelerinden anlaşıldığına nazaran Lizbon - Torino yolunu muntazam bir şekilde kateden tayyare Torino hava alanına inmeğe muvaffak olmamış ve bunun üzerine istikametini Milano üzerine çevirmiştir. Bu sırada yükseklik aletlerinin 2000 metreyi göstermesine mukabil uçak ancak 600 metre yüksekten uçmaktaydı.
Yağmur ve sis, pilota şehre hakim bir tepede bulunan Superga klişesinin kubbesini görmek imkânını vermemiş ve uçak kubbesine çarparak derhal ateş almıştır.
Uçakta bulunanların hepsi derhal yanarak kömür haline gelmişler yalnız çok ağır yaralı olarak kurtulan iki kişide az bir zaman sonra ölmüştür.
Torino kulübü oyuncularını taşıyan uçak dün öğleden sonra Bibre-gat hava meydanına da uğramıştı. Lizbon'dan 14 ü 7 geçe gelen bu u-çak hava alanında 15.15 te hareketle İtalyaya doğru yola çıkmıştı.
İtalya'da sel felâketi
Torino, 5 (a.a.) — (afp) PiemonVde yağmakta alan yağmur su basmalarını her an biraz daha tehlikeli bir vaziyete sokmaktadır. Yatağından çıkan Po nehrinin sulan bütün Moncalierest ovasını basmış bulunmaktadır.
Bauducha ve Baranda köyleri tamamen sularla çevrilmiştir ve Torino - Cenova devletyolu-nuıı iki kilometrelik bir kısmı da kesilmiş bulunmaktadır.
İki bin kişi suların tazyikiyle yıkılmak tehlikesi arzeden evlerini terketmişlerdir.
Türkiye ile Suriye arasında silâh kaçakçılığı
Beyrut'ta çıkan Savt ul - Ahrar Gazetesinin yazdığına göre, Ankara - Türk emniyet memurları, Suriye'ye geniş ölçüde silâh kaçıran bir teşkilât ortaya çıkarmışlardır. Gazetelerde bildirildiğine göre bu silâhların karşılığında Suriye'den Türkiye'ye muhtelif inallar kaçırılmaktadır. Tr«cüâtın Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde kolları bu-'unmaktadır.
20 bin kişiyi evsiz bırakan yangın
Şanghay, 5 (a.a.) (United Press) — Şanghay'da senelerdenberi görülmemiş bir yangın dün gece 6 saat devam etmiş ve halâ da söndü-rülmemiştir. Bu yangın sırasında, fakir ahalinin oturduğu 4000 kulübe yıkılmış ve 20.000 kişi evsiz kalmıştır.
Benzin almak için uçak hava meydanına indiği zaman, sporcular, idareciler ve gazeteciler, meydanın büfesinde biraz bir şeyler yemişlerdi.
italyan futbolunu büyük kayba uğradan feci uçak kazasının torino' da uyandırdığı derin heyacan akşam geç vakte kadar devam etmiştir.
Gazete ve radyolarda teessür
Evvela özel bir baskı yayınlamağı kararlaştırmış olan torino gazetecileri matem işareti olarak bundan vazgeçmişler ve hadise hakkında merakla havadis bekleyen halk da bir çok gazete idarehanelerini dol-lurmuştur.
Lizbon da yaptığı bir maçtan sonra uçakla hareket eden sporcuların ölümü Lizbon da da büyük bir heyecan uyandırmıştır.
Bütün gazetelerin özel baskıları derhal tükenmiştir. Daha bir gün evvel yapılan ve İtalyanların 4/3 mağlub iyetiyle neticelenen maçı 50.000 kişi seyretmiş olduğundan bu felaket haberi Lizbon halkını fazla-siyle ilgilendirmiştir.
Ansa ajansının bildirdiğine göre, milli takım oynamaları kararlaştırılmış bulunan 7 Torinolu oyuncunun uçak kazasında ölmelerine rağmen 22 mayısta Floransa'da yapılması mukarrer olan İtalya Avusturya futbol maçı geri bırakılmayıp oynanacaktır.
Viyana ajansının bildirdiğine göre İtalyan, milli takkımının milli maç programıda bir kere daha gözden geçirilecek ve Yunanistanla yapılacak karşılaşma başka bir güne bırakılacaktır.
Ölenlerin sayısı 31
Düşen uçak mürattabatının 4 kişi olduğu bildirilmektedir, bu suretle ölenlerin sayısı 31 i bulmaktadır.
İtalyan spor mahfilleri ölen milli sporcuların hatırasını taziz ve İtalyan sporunun itibarını yükeltmek için milli futbol takımının faaliyeti hakkında bundan evvel alınmış kararlardan dönmemek gerektiği fikrini ileri sürmektedirler.
Floransa'da bulunan Başbakanlık müsteşarı Giuglio Andreotti «To rino» takımı oyuncularının ölmele? riyle neticelenen uçak kaazsının vuku bulduğu Torino'ya hareket etmiştir.
Londra radyosu :
Dün akşam İtalyan radyoları uçak kazası haberi alınır alınmaz bir dakika yayınlarını tatil etmişlerdir. İtalyan Senatosu da toplantısını kesmiştir.
Ölenlerin listesi
Superga'daki tayyare kazasında 30 kişi ölmüştür.
Ölenlerin resmi listesi :
Futfolcular : Bacigolupo, Balla-din, Martelli, Ballarin 2, Maroso, Grezar, Rigamonti, Castigliano, Fa-dini, Menti, Loik, Grava, Gabetto, Bongiorni, Mazzola, Schubert, Ossa-la ve Operto.
Torino klübü idarecileri : Agni-setta, Civalleri ve erbstei.
İngiliz Antrenör Livesley, Masör Certino, organizatör Bonaivti, Gazeteci . Casalbore, Tosatti ve Ca-vallero ve nihayet uçağın üç kişilik mürettebatı da ölenler arasında bulunmaktadır.
Evvelâ iş, sonra resim !
1 Nisan Çocuk Bayramını kutladık. Nutuklar söyledik. Kabuller yaptık : Neşeli resimler çıkarttık. Olı!.. Müsterihiz!.. İstikbale karşı emniyetteyiz!.. ★
Şimdi 19 Mayıs Gençlik Bayramına hazırlanıyoruz.
Nutuklar söyliyeceğiz, kabuller yapacağız. Neşeli resimler çıkartacağız. Ooh!. Müsterihiz!...
İstikbale kurşı emniyetteyiz!.. ★
Sağlık Bakanlığının istatistiklerinde çocuk doğum nispeti binde 44.. Ölüm nisbeti binde 26.. Bu işin resmisi diyeceksiniz. Evet çünkü bizde doğanlar senede 800 bin, ölenler 400 bindir. Düşürtü-leııler hariç....
Diğer memleketlerde çocuk ö-lüııı nispeti binde 10 u buldu mu kıyametler kopar.. Acaba gençlik çağına kadar ölmiyenlerin ne kadarını sıtmadan, veremden, gençlik zehirlerinden kurtarabiliyoruz?
Nutuklar söyliyebiliriz, kabuller yapabiliriz, neşeli resimler çıkartabiliriz, fakat :
Çocuk hastanelerini, bakımev-lerini, sütdaınlalarını, dispanserleri, kimsesiz çocukları barındı, racak yurdları, ıslahhaneleri, bu işe seferber doktorları, hemşireleri, öğretmenleri ve daha bir sürü, bir sürü imkânları, bol bol yurdun her tarafına dağıttıktan sonra... — A. F.
Başmakaleden devam
Güdümlü adalet!
tinin adamıdır. Vc her türlü icraatı da daima siyasî olacaktır!
Evet, hayrettir, icra mevkiinde bulunanlara nasıl kaza hakkı tanı-lır?.. Bu nevi bir karar hangi hukuk prensipleriyle izah edilebilir?...
Eğer maazallah böyle bir kanun çıkacak olursa, memurlar siyasi kanaatlerini sadece alâkadar oldukları âmirlerin ve Bakanın siyasî kanaatlerine uydurmağa mecbur olacaklar, ortada siyasi hürriyetten eser bile kalmıyacaktır!
Türkiye'de memurlar, münevver sınıfın büyük ekseriyetini teşkil etmektedirler. Bu arada Aııkara gibi, baştan başa memur şehri olan yerler de vardır. Bu memurları böylece istikballeriyle, çotukları çocukları ile, bir başka zümrenin elinde siyasi bir esir haline sokmak, siyasi irticaın tâ kendisidir. Biz irtica'la mücadele ederken, asıl bu korkunç siyasî irticadan işe başlamalıyız. Memurların istikbalini, ve mesleklerini kanun dışında bir kaç kişinin keyfine bırakmak, sadece faşist ve komünist rejimlerinde görülen bir harekettir. O halde mücadele ettiğimiz bu mevzuu kanunlaştırmak kadar bir bidat tasavvur eylemeğe imkân var mıdır?
Dünyada demokrasi cereyanları bu kadar gelişirken hukuk prensiplerini bu şekilde baltalamak, asgari ortaçağın karanlıklarına dönmek demektir. Bu şekilde .güdümlü adalet, i başka türlü nasıl tefsir edebiliriz?
Gazeteler, memurlara karşı girişilen bu yeni baskı hareketine dair tafsilât verirken, komisyonun şimdi de irtica ile, komünizm suçlarının askerî mahkemeye mı, yoksa sivil mahkemeye mi verilmesini incelediğini bildirmektedirler. Eğer bu lıaber doğru ise, vaziyet tasavvur edildiğinden de daha fecidir. İstiklâl Mahkemelerinin kalktığı bir zamanda yeniden mahkemeler mi kuracağız? Bizim bildiğimize göre askeri mahkemeler tamamiyle askerî suçlara ve askerlere ait suçlara bakar. Bizde .vahdeti kaza. diye bir esas vardır. Bu esası nasıl çiğneye
Temenni edelim ki, basiret vı sağduyu, bu işle hâkim olsun, ve herkesin tel'in ettiği şeyleri öııliye-lim derken faşist usuller. ıı kurbanı oltıuyalım!..
Hayır efen lim h yır, bu memlekette sadece kanun ve adalet hâkim olmalıdır. Kanun dışındaki -güdümlü adalet- de irtica vc komünizm kadar korkunçtur.
Mümtaz Faik FENİK
Viyana'nın yerine Filistin
Türkiye İsrail'i çoktan tanımıştır
Filistin şimdi Babil Kulesi halini aldı her dilden konuşan insanlar doldu
Ilayfa - Telaviv yolu her zamanki gibi kalabalık. Yahudiler bu Aız-ı Mev'ul-u, bir dünya cenneti haline sokmaya çalışıyorlar.
Otobüsler o kadar ucuz, otomobiller o kadar bol ki, insanın harp i-çinde bir memlekette olduğuna hayret edeceği geliyor. Hepsi pür sıhhat!.. Güneş emmiş vücutleriyle mütemadiyen çalışıyorlar. Her yerde bir fabrika bacası tütüyor. Daldan düşen portakal şişede saklanıyor ve portakal suyu, Yahudiye sıhhat ve Filistin'e servet sağlıyor. Orange Juice (Portakal suyu) bugünkü Fi loLstin'in başlıca ihraç maddesi ve meşhur Yafa portakalları şimdi Avrupa'nın kral sofralarının baş tacıdır.
Telaviv*e gidince hayret edersiniz Bütün oteller dolu, bütün kabareler neşe içindedir.
Filistin'de yaşadığınıza bir an inanamazsınız bile... Bir yahudi diyarında değil, harpten evvelki bir Avrupa şehrinde yaşıyormuşsunuz gibi gelir. Her taraf doktor, operatör tabelâlariyle doludur. Dünyanın en meşhur doktorları şimdi Filistin'de-ler. Viyana'nın şöhreti dama atılmışa benziyor. Öyle tahmin ediliyor ki, bir gün gelecek Viyana'lı hastalar, hastalarını tedavi için Filistin'e koşacaklar.
İğnesinden sürmesine kadar her-şeyi kendi yapan bir memlekettesiniz. Dünya devletleri «tanıyalım mı, tanımıyalım mı?, diye düşününceye kadar o kendisini çoktan tanıttırmış bile...
— Peki amma biz tanımadık! diyeceksiniz.
Evet haklısınız. İlkönce ben de sizin gibi düşünmüş ve ayni suali tekrarlamıştım.
O zaman bana nasıl tanımadınız' demişler ve elime Türkiye'den gelmiş bir kaç mektubu uzatarak :
— işte bak. Şu zarfların üzerindeki Türk pulları bile Filistin'in Türkiye tarafından tanındığını göstermez mi? diye sormuş ve ilâve etmişlerdi :
•Filistin'le posta muhaberatı kuruldu. Türk pullariyle mektup Filistin'e geliyor, Filistin pullariyle mektup Türkiye'ye gidiyor. Türkiye'nin posta idaresi Filistin posta idaresini çoktan tamdı. Posta idareleri anlaştıktan sonra hükümetler anlaşmaz olurlar mı?.
Telaviv yepyeni bir şehir. Oraya şimdi küçük Berlin diyorlar. Buna rağmen Telaviv'de her şehri bulmak mümkündür. Geceleyin sokağa çıkınız. Kulağınızı radyolara veriniz. Derhal anlıyacaksınız.
İşte şimdi Budapeştedeyiz. Macar Müziği çalıyor. Köşeyi kıvrılınız. Viyana'dasınız.
Ajans haberleri veriliyor. .Allo, allo! Radyo Bukarest.. demek Rumen yahudileriyle meskûn mahalleye geldik.
«Şimdi Radyo gazetesini dinliye-ceksiniz. Ohö! Öhö! Araplar bütün cephelerde yeni muvaffakiyetler kazandılar. Telaviv yeniden bombalandı. Aziz dinleyicilerimiz, şen ve esen kalınız..
Radyonun haberlerine kahkahalar karışıyor.. İçerden Türkçe bir ses :
Son zamanlarda Yalcın Şark ta buulnmuş ve bu bölgede tetkikler yapmış olan bir arkadaşımızın birinci yazısını dün vermiştik. Buqün de Filistin'deki yeni hayat şartlarını belirten ikinci makalesini neşrediyoruz
-Rebeka alaturkayı kaçırmıyalım. Kapat şu salon orkestrasını....
Demek Türk mahallesindeyiz!
Buradaki yahudiler, daha ziyade İzmir'den gelmişler. Kapının önünde bakın neler konuşuyorlar: izmir'deki Ankara Palas'ın kapıcısı Mar-ko'nun akrabası imişler. Kendisinden mektup almışlar. Kurataş'ın bütün yahudileri de burada... Telaviv'i de Kokaryalı'ya çevirmişler.
istanbul'dan gelenler daha lüks yerlerde yaşıyorlar. Bunlar herhalde harpten evvel gelip buraya yerleşmiş olacaklar. Elmas kesicilerin çoğu istanbul'dan gelmişler. Çoğu belli ki Kapalı Çarşı esnafından. Elmas işinde çalışanların yüzde sekseni İstanbul yahudisi. Aralarında bir cemiyet kurmuşlar. Reisleri bile Istanbul'lu. Hey gidi Kuledibi hey!.. Yepyeni bir vatan, hürriyet, herşey var amma, İstanbul'un uskumrusu yok. Telaviv'in yahudisi en çok balığa hasret. Meyit Yokuşunu, yüksek Kaldırımı da özlemiyor değiller. I-nişsiz, yokuşsuz Telaviv'de Lütfi Kırdar'ın merdivenlerini öyle özlü-yorlar ki...
İşte bak bir tane şapka ütücüsü. Yüksek Kaldırım'daki meşhur Pe-po'nun akrabası olacak. Onun da ismi Pepo... Birisi İstanbul'u, diğeri Telaviv'i teshir etmiş.
Fakat ah bu yahudiler... 5000 se-nedenberi dünyaya dağıldıkları sersefil oldukları halde yahudiliklerini unutmamışlar. Türkiye'de her sabah evlerinden çıkarken; «İnşallah bugün bir Türk kandırırız, diye dua ederlermiş. Şimdi burada kandıracak Türk bulamıyorlar. Çoğu işi ticarete dökmüş. Sözle kandıracak Türk bulamadıkları için olacak galiba, istanbul'a, İzmir'e, şuraya buraya mütemadiyen mektup yazıp duruyorlar.
Bugün Filistin'den en çok mektup Amerika'ya, sonra Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya'ya gidiyor. 300 bin nüfuslu İsrail Milleti yüzde itibariyle, bugün, dünyaya en çok mektup gönderen millettir. Nüfus başına günde aşağı yukarı bir mektup düşer.
Bir kısmı Filistin'i sanayi şehri yapmak isterken diğer kısmı ihraç imkânları araştırıyor.
Bugün Filistin'de ne ararsanız vardır. Frigidaire'den daha güzel buz dolapları, Telefonken'den daha hassas radyo makineleri, motör, ziraat âletleri, optik levazımatı, her tüı-lü kimyevî ve tıbbi madde.er. Velhasıl aklınıza gelecek her şey 1 u-gün Filistin'de yapılıyor.
Filistin'i dünya cenneti haline so.r-mak istiyorlar. Bakalım başkalarır-cehennem hazırlamadan kendilerine bir cennet kurabilecekler mi?.
* Hilmi Uranın 1 do politik bir ı vo kamyon kar bujka bölgeye reliyle kalabal mitingler de b arzusunu asla kis bazan birk bunlar, coğunl reketi diye bili riyc; Bayram» rise getirilirkeı rilen C. H. P. ölümünü hüzü
k Bir resmî ilân: şalima işi yapı da dağıtma 15:
k Amerika'da 8î baba oldu. Bo | ut bir hadise!.
k Ankaraya gel i dırgamaması tildi.
k Amerikadan tt Y.M.C.A. de y edilecek mi?
k Istanbula gele mütehassısına da denizci mc yede de Ame
* Gece kondule dışı... Fakal Be resmî durak: (Gece konduk
k Adapazarı Ca hakemesinde: tim.» demi?. B kendine gidip mandanına te
* Yeni bir kitap kat). Bu gidişi başvuracağı I
General Cİay'a göre
Almanya'da işgal 20 sene devam ekmeli
Frankfurt, 5 t ın.) — Almanya-daki Amerikan kuvvetlerine hita-oeıı sü^-eiıgi veda demecinden sonra, General Clny, Graienwoehr'de yaptığı bir basın toplantısında müttefiklerin Almanya'yı daha 5 ilâ 20 sene müddetle işgal etmeleri lâzım olduğunu söylemiştir. Generalin
Rusya'da Yahudi aleyhtarlığı başladı
Londra, 5 (Nafen) —Sovyet Rusya'da beklenmedik bir yahudi a-leyhtarlığı haşgöstermiştir. Bu yahudi aleyhtarlığının bilhassa son aylar zarfında büsbütün arttığı da ilâve edilmektedir.
Birleşmiş Milletler delegelerinin toplanmakta olduğu Lake Success-de şimdiye kadar devamlı surette yahudileri müdafaa etmiş ve fırsat düştükçe yahudi siyasetini desteklemiş olan Ruslar burada da siyasetlerini değiştirmişler ve hattâ yuhudilere çatmaya da başlamışlardır.
Sovyet matbuatında ise yahudi aleyhtarı yazılar gün geçtikçe artmaktadır. Rus mizah gazetelerinde rastlanan karikatürler yahudilere şiddetle hücum etmektedir. Bu Rus gazeteleri yahudilerden bahsederken devamlı surette şu tâbiri kullanmaktadırlar : «Yahudi nasyonalist burjuazivi. on günlerde, yahudi lisanı ile Rusya'da intişar etmekte olan gazete de hükümet emri ile kapatılmıştır. Diğeı' tarfatan faşist aleyhtarı yahudi gençliği teşkilâtı da dağıtılmış ve yahudilerin bu kabil teşkiller kurmaları katiyetle yasak edilmiştir.
Hava yolculuğunda emniyetin temini
Londra, 5 (a.a.) '— Yapılmakta olan İngiliz hava kuvvetlerine mensup uçaklarda kanapelerin arkalığı motör istikametinde olacaktır.
Mankenlerle yapılan tecrübede, yolcu arkası gidiş istikâmetine dö-
niik ntıırdnüıı yuman hir diımod.
Milletlerarası havacılık sergisinde Türk köşesi
Paris, muhabirimizden : Bir kaç gün önce Pariste törenle açılmış o-lan Milletlerarası On Sekizinci Havacılık sergisine Türkiye de iştirak etmektedir. Sergi, binasının birinci katında bulunan Türk köşesinde Türk Hava Kurumu fabrikasında imâl edilmiş .olan bir planörle üç uçağın maketleri teşhir olunmaktadır. Bu maketlerden biri okul u-çağı, diğeri turizm uçağı, üçüncüsü de hafif yolcu uçağıdır. Bunlar arasında en çok alâka uyandıran U-çankanat ismindeki planör olmuştur.
Havacılık sergisindeki Türk pavyonunun kurulmasında Mühendis Yavuz Kansu'nun büyük bir himmeti olmuş ve pavyon gezenler tarafından takdirle karşılanmıştır.
Yeni dördüzler
Nevyork, 5 (a.a.) (United Press) 27 yaşında bir kadın olan bayan E. Collins dün dört çocuk dünyaya getirmiştir. İkisi oğlan ikisi kız olan yavrular sağ ve sıhhatlidir. Kazablnnka'da arka arkaya iki yangın
Kazablanka, 5 (a.a.) — Limanda ilci saat ara ile iki yangın vukua gelmiştir. Gemilerde bulunan şeker, pamuk, çay hamuleleri alevler arasında kalmıştır. Hasar 12.000.000 ıranga yükselmektedir.
Döviz kaçakçılığı yapan yanıaıı mebuslar
Atina, 5 (a.a.) — eclis, döviz ka-
Amc Şar profc
18 kişilik b İstanb
New-Yorktan İnstitute and S( dies» müesseseı kafile İstanbul'; 12 kadından m lâm Sanatı pn ham Pope baş Kendisile görüş Prof. Pope şur
«— Askeri, s halardaki kuvv olan Amerikar bilgisi azdır. K -la hemen heme Bunun için biz isimli bir ıpü müessesede 235 profesör, 32 şar tedir. Müessese 7asr avrdır. Bı Tun. çinileri, 1 teşlur edilir. F; ğUcL . Bizim d; ra, ı îsımlere V ihtiyacımız var
Biz her sene ieketini ziyaret yahatimizı Iraı nuyoıuz. Güzel gün kulabiiecej tında da Evkaf camiini gezebil i yapabileceğimiz I yi tetkik edece I Gelenler arı
eski Dışişleri ' iiobert l. Bacc Life mecmuala . Jahn Donovan, lisının eşi Mrs Chıistian Scien ıun muhabiri | Movvret ve tanı nr ve şairlerine ne vardır.
Açlıl
Mulhouse, ü sanların ceha haksızlığını ve etmek üzefe \ı yaşında bir ılı başlamışta. Ve de 250 gram n başka bir şey man başkan i'r rer açık mektu dilerinden İnşa taç olduğu sull temiştir..
Glaskcvdaki
35 Kı
ticaret mo bir moda yangında yaşları ; ı setleri bu.
Kızlın, ciddî su. ^
diğer k' ı
Sayfa : 4
ZAFER
Tefrika No. 7
V * » « f f uu l ti
HPATKONA HALİL 3MM\
[MERAKLI ŞEY1LE!R|
Açlığın akla tesiri
Alman toplama kamplarında uzun | zaman aç kalmış insanların hali elan gözlerimizin önündedir, insanlık tarihinde misline rastlanmamış olan bu facia, bütün vahşet ve dehşetine 1 rağmen; her şeyden faydalanmayı şiar edinmiş olan ilmi alâkadar etmekten hali kalmamıştır. Filhakika ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI Bu ulufe lütfunun rasgelene dağı- toplama kampı sakinlerinde yalnız
Türk Hava Kurumunda
: Marki dö Vilnöv
Fransız Sefiri
: Muvaffak Menomencioğlu
Sadrâzamın serveti 18 altın torba
[Patrona Halil re arkadaşları Be tllmasina yaalt meydanında bir bayrak altına dedi ki : nıtlslUmanları çağırdılar. Kendilerine İltihak ctmlycıılerl kılıçtan «ecirdiler. Hapishaneleri açıp mahkûmları re Yeniçerileri keııdl kuvvetlerine kattılar. Üçüncü Ahmodl tahtan İndiren Haller» yeni padlsalı balntle dağıtıyor..]
Defterdarın yanma, ilk olarak, ibrahim Paşa nın anahtar oğlanı getirildi. Paşa nın en ziyade itımad ettiği bu genç delikanlı aynı zamanda damadıydı. Kendisine hiç bir lenalık yapılmamak şartıyle efendisinin bütün servetini meydana çıkaracağını vadettı. Ona fenalık yapmak şöyle dursun, korkmadan hazinenin yerini gösterirse ayrıca mükâtat alacağı vadedildı. Delikanlının korkusu geçmişti. Üstelik işkenceye uğramadan bu ışı görecekti. Defterdarı, merhum sadrazamın sarayındaki avlulardan birine götürdü, ibrahim Paşa bu avluda bir güvercinlik yaptırmıştı. Gencin gösterdiği yer kazıldı. Dört demir kasa meydana çıktı. Kasaların üçü büyük bin küçüktü. Büyük kasaların her birinde 18 uzun deri torba vardı. Her torbaya çil çil («0.000) fındıklı altını doldurulmuştu. Sade bir torba o zamanın Fransız para-aıyle 32 milyon 400 bin frank tuta-rındaydı.
Sarayda bunlardan başka, bir çok kıymettar kumaşlar, Hınd ve Iran halıları, muhtelif memleketlerden getirilmiş nadir antikalar, ayrıca çok kıymetli mücevherler vardı, hepsi ele geçirildi.
Kethüda daha zengin
Bundan sonra Mehmet Kethüdanın kahyası ele geçirildi. O da. eien-dısınin serveti hakkında maliyeyi aydınlatacak vaziyetteydi. Defterdarı, kethüda tarafından yaptırılan yeraltı mahzenlerine götürdü.
_ Kethüda Efendinin kendine
mahsus bir tabiatı vardı. Bir kasa iyice dolduğu vakit adamlariyle, toprağa gömeceği yerden uzak bir yere nakiettirirdi. Gece olunca, ben kıyafet değiştirir kimseye hissettirmeden kasayı birer birer boşaltırdım. içindekileri asıl saklanacak yere taşırdım.
Kethüdanın hazinesinde 3.000 gümüş torbası çıkarıldı. Değeri 45 milyon franktı. Ayrıca, ele geçirilen mücevher ve eşyanın kıymeti de para mevcudundan az değildi. Bütün bunlar milleti batırarak elde edilmiş servetlerdi.
Sadaret kaymakamı iken öldürülen Kaymak Mustafa Paşa'nın para olarak bu kadar serveti yoktu. Fakat, padişahların oturabileceği kadar muhteşem sarayları vardı. Mücevherlerine gelince, ne padişah, ne da sadrâzam onunla boy ölçüşemez-dı. Kaymakam mücevherden çok iyi anlar, kendisine gösterilen her taşın ;n yüksek parasını bol bol vermekten çekinmezdi.
Hulâsa, bu üç devlet adamının bıraktığı servet o kadar büyüktü ki tarihte zenginliğiyle meşhur Cresus bunların yanında fakir kalırdı. U-çüncü Sultan Ahmet, çok âdi bir aileden yetişen kethüdanın yolsuzluklarda herkesten ileri gittiğini bilirdi. Buna mâni olacak yerde ona kolaylıklar gösterirdi. Padişahın da maksadı başkaydı. Veziriazam İbrahim Paşa çok ihtiyardı. O, ölür ölmez kethüdayı boğduracak, ve servetini kendisi ele geçirecekti.
İbrahim Paşa dan bahsederken şu garip vakayı da kaydedelim : Paşanın bir tek kızı vardı. Yukarıda bahsettiğimiz anahtar oğlanına nişanlıydı. Düğünleri, tam ihtilâlin başladığı perşembe akşamı yapılacaktı. Sarayda hazırlıklar çok büyüktü. Memleketin bütün vezirlerinden, â-yanından, muteber kimselerden çok kıymetli düğün hediyeleri gelmişti. Saray olsun, şehir olsun karma karışık bir vaziyetteyken düğün yapmanın sırası değildi. Fakat ibrahim Paşa, belki ihtilalin bu kadar muazzam olduğunu bilmiyordu. Belki de bu düğünün yaratacağı haşmet ve a-zametle karışıklıkları yatıştıracağını umuyordu. Ne olursa olsun, düğün geri bırakılmadı. Kararlaştığı saatte yapıldı. Fakat bu gece sadra zam ailesi için en korkunç en karan lık geceydi. Çünkü gelin güvey oda larına çekilirken ayni gece Ibrahirr Paşa da darâğacına çekilmişti
Ulufe dağıtılıyor
Üç vezirin ele geçen bu büyük serveti ulufeyi bol bol temin ediyordu. At Meydanı'na beş büyük bayrak dikildi. Ulûfe almağa haklı olan, daha doğrusu bahşiş istiyen herkes bu nun altına toplandı. Şunu işaret e-delim ki ulufe eskiden kayıtlı olan askere verilirdi. Padişah kendi sal-
üzülüyordu. Patrona'ya bedeni bakımdan değil, aynı zaman-I da ruhi ve akli bakımdan da bazı hu-
susi âraz güren Amerikalı doktorlar, açlığın insan ruhiyatında ne gibi tesirler yaptığını esaslı surette tetkike karar vermiş ve bu iş için gönüllü istemişlerdir.
Bu tecrübeleri idare eden Orögon Üniversitesi Profesörlerinden Cham-bers tecrübelerin safahatını ve elde edilen neticeleri şöyle anlatmaktadır :
Gönüllülerimiz, ilim ve fen âşıkı kimselerdi. Onları altı ay müddetle, günde 1600 kalori vermek suretiyle besledik. Bu kalori ile milyonlarca Avrupa'lı yaşamıştır. Lâkin, bizim gönüllülerin durumu gün günden kötüleşmeğe başladı. Hepsi, gerek ruhan, gerek bedenen vasattan çok üstün sıhhatli insanlar oldukları halde, aralarında kavga etmeğe, ufak tefek suç işlemeğe başladılar. Bir zaman geldi, her türlü şahsî teşebbüs hassasmı da kaybettiler. Kendiliklerinden düşünüp bir şeye karar veremiyorlardı. Öyle ki bir bir dik-tatörn tahakkümü altına girmeği can gönülden arzu ediyor gibiydiler.
Yavaş yavaş günlük kaloriyi 3000 e yükselttik. Her gönüllü için gıda rejimi ayrı idi. Hepsi, kendilerinden daha iyi muamele görenlere düşman Padişah işi yumuşaklıkla ele al- kesildiler, mayı tasarladı. Patrona'ya, İmpara- Kaloriyi biraz daha yükselttik, torluğun en büyük memuriyetlerin- O zaman gönüllüler arasında dostluk den birini teklif etti. Onun şeref des- başladı. İşbirliği zihniyetine kavuş-tamnı bir kat daha yükseltmek için tular. Bununla beraber geçmiyen bir ne istiyorsa derhal kabul edeceğini j takım arızalar kaldı. Ve bazıları bir söyledi. Fakat Patrona, çok kurnaz- : kaç ay zarfında o kadar çok yediler dı. Bu parlak tekliflerin altında bir ki, göbek bağladılar. Kalp krizleri tuzak bulunması ihtimalini gözönü- ! başladı. Bir kısmında ihtiras
— Padişah bütün hazinelerini sarfetse, bu yükün altından kalkamaz.
Patrona çok hiddetlendi. Kendisine ait olmıyan işlere, yeniçeri kâhyası ne demeğe karışıyordu. Hazineye hesap vermeğe mecbur bir maliye memuru mıydı? Bu kadarı da fazlaydı!.. Küstahlıktı!.
Bu namuslu zabiti, gözünün önünde parçalattı.
Âdi zorba biraz sükun bulmuştu.
Padişah, hak ve adaletseverliği canına mal olan bu sadık bendesini kurtarmak için ufak bir işarette bile bulunmamıştı.
Fakat bir taraftan da padişah derin derin düşünüyordu?.. Ne ola-
Patrona silâhlarını bırakmamıştı. Bu şekilde istanbul'da kaldıkça şehirde süküneti temin kabil olmıya-caktı. Bu âsileri temizlemek için e-linde kâfi kuvveti yoktu, ikinci bir ihtilâl daha patlak verirse bu sefer de kendisi, amcası gibi tacını ve tahtını kaybedebilirdi. Bu netice de yakın olabilirdi.
î getirdi, padişaha - Ben kendim için hiç bir pâye, hiç bir mevki istemem. Fakat millet, düşmanlarının kanına susamıştır. Onları istiyorum. Listelerini buyurun...
Bu konuşma sırasında yeniçeri ağası da bulunuyordu. Padişaha yardım etmek için Patrona'ya 100 bin altın verilmesini, istediği yere gitmesinde serbest bırakılmasını söyledi.
Âsi bunun
— Benim paraya ihtiyacım yok. istanbul'un bütün hazineleri benim emrimdedir. Diye cevâp verdi. Ye-iliçtrii ağasına korkunç güzlerile bak-
hiç bir şey kalmadı. Başkalarının adi, zevksiz ve tatsız bulacakları en ehemmiyetsiz işleri hiç ses çıkarmadan yapmağa başladılar.
Görülüyor ki az gıda, geçici değil daimî sakatlık da bırakıyor.
Paderevvski'nin vasiyetnamesinden bir zarf daha çıktı
Polonya'lı büyük piyanist ve devlet adamı Paderevvski'nin, Paris'te Mongan bankasına tevdi etmiş olduğu bir zarf geçenlerde resmî memurların ve mütevaffanın vekillerinin huzurunda açılmıştı. Bu zarfın, müsikişinasın vasiyetnamesini
tı. Ve sonra, kendisine ait olmıyan lht-va ettiği daha evvel de tahmin
işlere karışmamasını en sert bir li- edilmekte idi.
sanla anlattı. Yeniçeri ağası çok Zarfın açılışında, Paris'teki Po-
korkmuştu. itaat ve hürmetini ispat lonya Konsolosu ve Paderevvski'nin
için arka arkaya çekildi ve sonra, üç seki kâtibi Strakaez'in mümessili de
defa Patı-ona'nın ayaklarına kapan- hazır bulunuyorlardı. İşin garip ta-j rafı vasiyeti tenfize memur o-
Sultan Mahmut'un ilk (taleri ! J™ n^, ta is için
,. , , , , , , Nevyorktan kalkıp geldıgı halde,
Padişah tahta çıkalı beş gun ol- gerekJİ evraRl ibraz edemediğinden, muştu. Patrona kendi kendine bir ; zarfm açıh§ında hazır buıunama.
çok memurlar tâyin etmişti. Yeni memurlar, huzuruna geldikçe, azle-
mıştır.
... . , , Zarf açılınca içinden, balmumu ile
dılmış vezirlerin evlerinden alınan mühürlenmiş ikinci bir zarf çıkmış-samur kürkleri hediye ediyordu. tır. Bu zarfın üzerinde Paderevski'-6 ekimde Patrona bir emir çıkardı. nin el yazısiyle Her tarafa tamim edildi : Halka şid- ,Zarfın kendisine ait önemli bir det gösterenler, olumle cezalandın- vesika ihtiva ettiği ve bunun M Strakaezc'a verilmesi» gerektiği ya-(Devam edecek) 7lh idi. Halbuki M. Strakaez gele-
--memiş, ancak mümessil gönderebil-
(llEslr makamına gelen kul Türkiye'de , mjşti. Bu vaziyet dahilinde mü-tebaadan bir derece yüksek bir mevkie meSsil, zarfın katiyen açılamıyaca-salllpti- ; ğını, M. Strakaze'in gelmesine inti-
(21 Tarihte bu kahramanın ismi yoktur, zar edilmek gerektiğini söylediğin-
Kuyruksuz planör ve orijinal tipler
Jngilizcej^Flight,, Dergisinde Türk \ Havacılığına dair mühim bir yazı
Son yıllar esnasında Türk hava kuvvetleri, Birleşik Amerika ile Britanya'dan epeyce yardım görmüş ve Balkan memleketlerinin en kuvvetli bir hava ordusu haline gelmiştir. Komşu memleketler arasında seri bir şekilde yayılan «Komünizm., Türkiye'den uzaktır. Türklerin «Garplılaşmak, politikası, Türkiye'yi, dünyanın bu çevresinde kuvvet terazisinin ağır basan başlıca faktörü haline getirmiştir.
Türk havacılığının az bilinen kısımlarından birisi de, Türk Hava Kurumu'nun faaliyetleri ve onun Ankara yakınındaki «Uçak Fabrikası» nın vaziyetidir. 1925 senesinde tesis edilen kurumun gayesi, memlekette özlü bir havacılık ruhu ve sevgisi uyandırmağa çalışmaktır. Kurumun geliri bağışlarla, muayyen bir kaç kaynaktan ibarettir. Bundan başka, Türkiye'nin başlıca şehir, kasaba ve köylerinde kurumun şubeleri bulunmaktadır. Kurumun, Türk hava kuvvetlerde pek yakın bir rabıtası vardır. Türk hava personeliyle yer personelinin yüksek standartta elemanlardan terekküp etmesinde kurum faaliyetlerinin büyük bir hissesi vardır.
Türk Hava Kurumu'nun bir şubesi olan eski adiyle «Türkkuşu» 1935 senesinde kurulmuştur. Bu teşkilâtın hedefi, Türk hava kuvvetlerine yedek pilot ve yer personeli yetiştirmektir. Plânörcülük ve mo-törlü uçuşları talim için açılmış ö-zel okulları vardır. Hava Kurumunun teessüsünden beri bu Kuru-; nıun en büyük gayelerinden birini de hava endüstrisini kurmak teşkil ediyordu. 1927 senesinde' Kayseri'de kurulan ve Alman Yunkers şirketinin bir şubesi olan ilk Türk tayyare fabrikasının kurulmasında Hava Kurumu'nun büyük bir hissesi vardır. Almanlarla vuku bulan anlaşmazlık yüzünden 1928 senesinde kapatılan bu fabrika, hükümetin kendi idaresinde olarak tekrar açılmış ve 1940 yılına kadar yabancı memleketlerden alınan lisanslarla muhtelif tipte uçaklar imal etmiştir. Halen burası, hava kuvvetlerine ait tayyarelerin onarılma işlerinde kullanılmaktadır.
1941 senesinde Hava Kurumu, Ankara yakınındaki kendi fabrikasını kurmuştur. Bunun ismi «T. H. K. Uçak Fabrikası» dır. Yaptığı işler şunlardır :
Devlet Hava YoUarı ile, Türk hava kuvvetlerine ve kurumun «Havacılık Dairesi» ne uçaklar temin etmek, hava motörlerinin tamiri, havacılık araştırmaları, gerek lisansla ve gerekse kendi plânlarına göre muhtelif tipte tayyareler inşa etmek.
15,000 ayak murabbaı bir saha işgal eden bu fabrika, Y. Mühendis Salâhattin Beler'in idaresinde olarak 1200 kişi istihdam etmektedir. Hali hazırda iki tip tayyare seri halinde imal edilmektedir. Bunlardan birisi, Havacılık Dairesi okullarında (Kampları) ve Türk hava kuvvetlerinde kullanılmak üzere
den muamele 10 gün sonraya bırakılmıştır.
Strakaze'in ölümü halinde zarfı alacakların isimlerinden anlaşıldığına göre, Paderevvski hiç bir Polonya'lı mirasçı bırakmamıştır.
"MİLES MAGİSTER tayyareleri ve I az miktarda olmak üzere çift mo-! törlü ve (6) yolcu alan (T.H.K. 5A.) hafif nakliye uçakları. Bundan başka çeşitli prototipler inşa halindedir. Fabrika, aynı zamanda dört orijinal tipte planör inşa etmektedir. Devlet Hava Yolları'nın DAKO-TA tayyareleri, 21 kişilik yolcu tayyareleri haline çevrilmekte ve bunlarla beraber Dominie, Oxford ve D. H. Gipsy Majör, Armstrong Siddeley Cheetah ve Pratt Whitney Twin - Wasp motörleri de tamir e dilmekte ve revizyonları yapılmak tadır.
Bir kaç senedenberi Miles Air-craft Ltd. şirketinden alınan lisans üzerine Magister tayyareleri inşa edilmekte idi. 1946 yılında Sağlık. Bakanlığının arzusu üzerine malaryaya karşı D. D. T. mahlûlünü serpmek üzere husussi surette bir Magister uçağı üzerinde tadilat yapılmıştır. Bu tayyareye, bir pulveri-zatör ile maklülü istiap edecek bir tank ve boru ilâve edilmiştir.
Kurumun orijinal olarak ilk yaptığı tayyare, bir kişilik ahşaptan mamûl Gipsy Majör motorlu akrobasi talim uçağı olan (T. H. K.2) dir.
İlk yapılan çift motörlü tayyarenin iki tipi vardır. Bunlardan (T. H. K. 5) hafif bir hasta taşıyan uçak olup içerisinde iki pilot için yer, iki tane sedye tertibatı ve biı de hasta bakıcı yeri vardır. Öbürü de (T. H. K. 5 A.) dır ki 6 kişilik hafif bir nakliye uçağıdır. Bunların ikisi de ahşaptan yapılmış tek satıhlı tayyarelerdir.
LÜZUMLU TEL
YttnKin ..............
Sıhhi İmdat ..........
Trenler .............
Hava Yolları ..........
Yataklı Vagonlar ....
Su Arıza .............
Elektrik .............
Banken t Takal ..........
Kardeşler Takal .......
Yeni Güven Taksi ....
Sizin Taksi .............
Merkez Taksi ..........
Nöbetçi Ec;
7ANKAYA - Yeni «eh İr
Tel - 22790 HALK — Samanpazarı
Tel: 14550 KENİ — Anufartalar Ct
SİNEMA EĞLENCE Büyük (15031) Ankara (23432)
Ulus Yeni Park Sümer
Sus
K. Tiyatro
Opera
Gar Gaz.
Ankara
Pavyonu
Süreyya P.
Bomonti
(22294) -(14040) -(11131) -(14072) -(14071) -(13070) (10370) -(15190)
(10400) (24357) -(21355)
Uçak fabrikasında imal edilen kuyruksuz planör
Son defa yapılmakta olan (T. H. K. 11) tayyaresi, üstten kanatlı, çifte kirişli, üç kişilik hafif bir monoplandır. İtici şekilde bir Gipsy Majör motörile mücehhezdir. Buna i üç tekerlekli bir iniş tertibatı ilâve edilecektir.
Tayyarenin ağırlığı 2530 pavnt tahmin edilmektedir. Azami sürati ! (124) mildir. İniş sürat (50) mil, seyahat sürati saatte (102) mil, tırmanış derecesi dakikada 500 a-yaktır. Tavanı 11,500 ayak ve seyir menzili de 500 mildir.
Fabrika etüd heyetinin aerodinamik bir araştırma neticesi olarak imâlini düşündükleri en son tip I (T. H. K. 13) tek kişilik kuyruksuz, ahşaptan ve bezden mamûl bir planördür. Bu planör, stabilite tecrü-: belerini ikmâl ettikten sonra bu-j nun, bir Gipsy motörü ile mücehhez tayyare haline getirilmesi dü-j şünülmektedir. Bu tayyarenin inişi! [ takımı, gövdeye bağlanmış bir tek j] [ tekerlekle şakuli dümenlere bağlan- | I mış ufak tekerleklerden ibarettir. J (T.H.K. 13) ün kanat genişliği|j 65 ayak 7 inç, yüksekliği 6 ayaklı 6 1/2 inç ve kanat sathı da 43 ayak I murabbaıdır.
«Türkkuşu» (Havacılık Dairesi) için muhtelif tipte plânörler imâl e-|| dilmektedir.
Türk hava kuvvetleri pilotlariyle | yer personelinden bir kısmı, Birleşik Amerika ile Büyük Britanya-va Kurumu'nun, havacılık çalışma-j da yetiştirilmişlerdir. Bunlar yüksek standartta elemanlardır. Türk Halan üzerindeki derin tesir ve nü-I fuzu ve modern malzemenin Türkiye'ye ithali neticesi olarak bugün Türkiye'de iyi teşkilâtlanmış kuv-J vetli bir hava ordusunun mevcudi-I yeti bariz olarak görülmektedir.
Davetler :
D. Parti 2 No. Oca toplan
Demokrat Parti İlçesi 2 No. lu Buca Başkanlığından :
Bucağımız Kurulı Yıldönümünü kul 8/5/949 Pazar güni Bira parkında terti ı-asime arkadaşların melerini rica eder. saat 10.30 da başlam Not: Sureti mah: len davetiyeler idar temin olunabilir.
DEVLET Tİ1
Bu aksam sı KORO Destan 0 (Öğretmen ve 1
Yarın Saa Cumhurbaşkanlık Orkestrası
KÜÇÜK Tİ
da
Bu akşam sa SÖZÜN K Komedi • (Ucuz Halk
8 Mayıs pazar : PERİLİ DEı
(son te:
EVREN0S MEYHANESİ
Yazan : Georges Simenon
Çeviren : Çetin ALTAN
Tefrika No. 7
ÇIKAN KISIMLARIN HULASASI
[Nu«l İle Jonsak Ankara'da tanıştıktan sonra, İstanbul'a hareket ettiler. Kvreno9 meyhanesinde Nugi, Jonsak' ın çeşitli arkadafllarlyle tanıştı. Arnavudun cc-tlrdltl esrarı çekmek İçin kendilerine yer aradılar ve Selim beyin evine karar kıldılar. Oradan da dans etmek Icln bara ugra-
Pı-rupalns odalarından birinde Jonsak soruyor :
— Ne yapmağı tasarlıyorsun?
— Yn sen?]
Erkek verecek bir cevap bulamadı. Kız çoraplarını çıkarmak için yatağın kenarına oturmuştu. Adam kendi kendine, kadını kendisinin mi alıp getirdiğini yoksa bilâkis kendisinin mi onun peşine takıldığını soruyordu.
Bu nasıl olmuştu? Bunu izah edebilir miydi? neden aralarında hiç bir şey yokken burada beraberce bir odada idiler.
Arkadaşları Nuşi'nin metresi mi
belli ediyordu.
Nuşf :
— Benden artık sıkılmağa başla-dınsa söyle dedi. Benim İçin hava hoş, bana bir şey olmaz.
Her ikisi de diğeri kadar yorgundu. Yorgunluk göğüsleriyle bütün uzuvlarına bir sarhoşluk ezikliğiyle çökmüştü. Nuşl, yastığını çukurlaş-tırarak yattı.
— Dostlarından bahsederek seni üzmek istemiyorum. Enteresan kimseler olmadıkları muhakkak. Taba-rin'de paraları kim ödedi?
— Ben ödedim.
— Gördün mü, esrara da para verdin.
— Üst tarafını Müftü bey verdi.
Kadın sustu. Adam ona yaklaşmağa tereddüt ediyordu, derhal karşı koyacağını biliyordu.
— Nuşl dinle..
— Dinliyorum.
— Senin yanında sensiz yaşıyamı-
gitmene mani olmam.
Jonsak'ın gözünde monoklü, sırtında ütülü elbisesi, ayaklarında beyaz tozlukları Uc müstesna bir erkek ve kendisinden emin bir hali vardı. Fakat Nuşi bunlara aldanmı-yordu. Acaba, evvelce de aklanmamış nııydı?Jonsak'a büsbütün de mü samahakârlıktan uzak olmıyan bir emniyetle bakıyordu.
Kendi kepdine söyler gibi :
— Sıksın, dedi.
Arkasından mühim işlerden ko-nuşacakmış gibi birden ciddileşti:
— Sefarette asıl ne iş yapıyorsun?
Erkeğin birden kızarıp şaşırdığını
gördü.
— Nasıl olsa bugün değilse yarın hakikati öğreneceğim.
— Birçok işler görüyorum.
— Küçük İşler mi? kaç para veriyorlar?
—Ayda bin frank..
Jonsak bir yalan kıvırarak tesir edici bir rakam söylemek istemiş fakat hakikat dudaklarından çık vermişti.
— Hepsi bu mu?
— Daha başka geliratım da var.
Nuşi'nin bakışları Jonsak'ın ayak-
kahkiarıııa kadar indi. Avakkabılar
— Şimdi yat bakalım, dedi; güneş yükseliyor. Şayet beni istemiyorsan yarın sabah, daha doğrusu bu sabah söylersin. Benim uykum geldi.
Uyumak arzusuyla gözlerini kapadı. Jonsak dalgın bakışlarla banyoya girdi, pijamasının üstünde bir ropdöşambr olduğu halde çıktı. Yatağın üstüne eğilerek uyumuş görünen Nuşi'ye baktı ve alnından öpmek için daha eğildi.
Kız gözlerini açmadan, rüyaday-mış gibi :
— Biliyor musun, dostların entere san kimseler değil diye tekrar etti.
Jonsak gözlerini açtığı zaman, yanında üstüne güneş vuran boş bir yatak gördü. Bir iki gündenberi yaşantıya başlamış olduğu iki kişilik hayat tarzının havasını bulmak için bir kaç saniye geçti. Birden doğrularak, ani bir korkuyu gizlcnıiycn bir hârektle hemen etrafa bakındı. Gölgeli bir köşede duran Nuşî'ya görmemişti..
| Kız gülüyordu, adam şaşırmıştı, bir şey söylemiş olınak için :
— Sen giyindin mi? dedi
_ Öğle oldu.
Kız, sade siyah tayyörünü giymekle kalmamış fakat aynalı do-
tavırla elini su bardağına doğru u-zattı.
Kadın sükûnetle.
— Müfti bey ile randevum var, dedi.
— Nasıl? Müftü beye mi? Randevuyu ne zaman verdi?
— Dün gece, Taksim caddesinde, biz geriden geliyorduk ya, işte o zaman. Kendisinde bana göstermek istediği güzel Türk bibloları varmış. Beni Heykeltıraş da evine davet etti. Boğazda eski bir camide oturu-yormuş.
Kız onunla eğleniyor ve o cevap vermeden, yataktan çıkıp robdö-şambrını giymek için kızın arkasını dönmesini bekliyordu.
Nuşl tekrar:
— Zannedersem sen de bir hayli dolaşacaksın, öğleden sonra burada buluşuruz, dedi.
Kapıdan çıktıktan sonra kafasını içeri uzatarak:
— Müftü bey için öyle surat asma, o tehlikeli bir kimse değil, dedi.
Bir çeyrek saat sonra Jonsak, Beyoğlu sokaklarında tek başına düşünceli düşünceli yürüyordu. Nihayet
CUMHURBA FİLARMONİK ( 12. inci Hail Şef : Dr. H. 7 Mayıs 1949 Cu
W. A. Mozart
Senfoni Sol min( molto, b) AndanU ç) Allegro assai.
W. A. Mozart: cio «Arya».
G. Rossini: (17 vil Berberi Oper. lio'nun aryası». Si lah Şevket Taşkı: 10 DAKİK
F. Mendelssohn Kjeman Konçerto op. 64 Çalan : Fet.
F. Listz: (1811-ludes, Senfonik şi
ÇEKİ
7 MAY
Büyük ikr 100.(

TAK\
Hollanda takımı
bugün geliyor
Ankara da ilk maçını yarın Gençlerbirliğiyle yapacak
Dört karşılaşma yapmak üzere tcdir. Bu teşekkül, atletlerimizi mü-yola çıkını-; bulunan Feijonooıd j sabakalara davet etmiş ve bu davet Hollanda takımının şehrimize gel- , tarafımızdan kabul olunmuştur. 12 mesi bir gün gecikmiştir. . ) Türle atleti, disk hariç, bütün diğer
Hollanda futbolcularını getiren müsabakalara katılacaktır, uçak bugün saat 17 de Ankara ha- Akdeniz atletıkm müsabakaları, va alanına varacaktır. 9-10-11 Eylül günlerinde, İstan-
Feijonooıd takımı ilk karşılaşma- bul'da yapılacaktır. Halen, İtalya, sını yarın 19 Mayıs Stadında Genç- j ispanya, Yunanistan, Lübnan, Suri-ler Birliği takımiyle, ikinci maçını ye, Mısır bu müsabakalara katıla-da pazar günü Ankara Gücü takı- eaklarını bildirmişlerdir, miyle yapacaktır. Jf
Hollanda takımının yapacağı dı- B T Ankara Bölgesi Atletizm ger iki karşılaşma hafta içinde tes- Ajanlığından : bit edilecektir. Qnlu ve Uçıü yarışma.
Türkiye Boks birincilikleri
Sahte senetle para çekip dükkân açmış!
Garsonların hakları
Sendikanın müracaatını Çalışma
1 — 9 ve 10 Nisan 1949 Pazartesi ve Salı günleri saat 17 de 19 Mayıs Stadyumunda I, III üncü küme Atletlerine onlu ve kızlara üçlü Atletizm yarışmaları yapılacaktır.
2 — Birinci gün küme I ve III. 100 - Uzun - Gülle - Yüksek - 400. İkinci gün küme I ve III. 110 - Disk - Sırık - Cirit - 1500.
, 3 — Kızlara :
Birinci gün 100 - Uzun - Gülle. 4 — Bu yarışmalarda Hakemlik I yapmak üzere Niyazi Kündemir -1949 yılı Türkiye Boks Birinciliği Mclih ç,ğ . Mevlût Goksan - İbra-7 ve 8 Mayıs tarihlerinde şehrimiz- ( him Selet . Hakkl Erte hazır bu_ de Harp Okulu spor salonunda sa- j lunmaları rica olunur, at 15 te yapılacaktır. Not . Yarışmalara katılacak atlet-
Bu müsabakalara Ankara, Bursa, ıer en geç ıo Nisan Pazartesi günü Edirne, Eskişehir, içel, İstanbul, | saat 12 ye kadar isimlerini bölgeye
7 Mayısta yapılacak maçlarda berabere karar verilmiyecek
İzmir, Kocaeli ve Konya bölgelerinin boksörleri iştirak etmektedir.
Müsabakalar beynelmilel nizamnamenin en son değişen şekline göre yapılacak ve maçlar üçer dakikadan üç raund üzerinden olacaktır. Maçlarda berabere kalma kararı ve-ıilmiyecektir. Birinci ve ikinci o-lan boksörlerimize mükâfat olarak madalya ve diploma verilecektir.
Birinciliğe katılacak olan boksörlerimiz.
Edirne : Rüştü Çiftçi, Nazım Altıntaş, Hazım Akalın, Derya Ertuğ-rul, Mehmet Dalgıçtır, Mehmet Elli-gram.
Konya : Cemal Erkök, Kemal Yal-çınkaya, Reha Yeganoğlu, Suha Ye-ganoğlu, Fikret Ercan, Kemal Er-savaş, İsmail Karakoç.
Eskişehir : Cavit Kebaba, Yeli Tu-met, Muammer Solapan, Yaman A-tacan, Ali Melek, Nihat Topalak, ibrahim Uyar.
Ankara : Sevindik Erciş, Doğan Karaca, Yaşar Tomba, Saim Saygılı, Ragıp Arkılıç, -Ercüment çiftçi, Kârpü İçli.
Bursa : Yılmaz Yeniay, İrfan De-mirkan, Hüseyin Sarp, Burhan De-mirkan, Lûtfi Erol, Ali Tosun.
içel : Hayri Ekebaş, Avni Ezici, Necdet Aydemir, Hüseyin Oktay, İlyas Sakarya.
1 kavdetdireceklerdir.
Okullar arası serbest güreş müsabakaları
B. T. Ankara Bölgesi Güreş Ajanlığından :
4 Mayıs 1949 Çarşamba günü akşamı Halkevi salonunda başlanmış olan okullar arası serbest güreş müsabakasına 6 Mayıs Cuma günü saat 18 den itibaren Polis Koleji Jimnastik salonunda devam edilerek aynı gece müsabakaların neticeleri alınacaktır.
Bu müsabakalar için evvelce ilân edilen hakem arkadaşların teşrifi rica olunur.
Ankaragücü Gençlik Kulübü Başkanlığından
8/5/1949 Pazar günü sa?t 15.30 da 19 Mayıs Stadyomunda Hollanda -Ankaragücü maçından evvel Genç-lerbirliği - Ankaragücü Emeklileri arasında bir futbol maçı yapılacağından aşağıda isimleri yazılı Kulübümüz emeklilerinin 8/5/1949 Pazar günü saat 13 te Kulübümüze teşriflerini rica ederiz.
Alaettin Baydar, Niyazi Sel, Hasan Rasim, Naim, Bek Enver, Kaptan Feyzi, Şakir A. Bilal Kerkenez, Hüseyin Ağabey, Muharrem Kaleci, Ali Riza Arda, Hasan Ağabey, Hik-I met Akgöl, Laz Hasan, İsa Saydı,
Avukatlara bir darbe
Bütün Türk Bârolannın müşterek beyannamesi
Gelir Vergisi Kanunile ihdas edilecek vergi uzmanlığı avukatlığa bir darbe mükellefe de zararlı görülüyor
„----------,.... ----------ıj him Büyük Millet Meclisinde Gelir 1 ligi zümresi kurulmakla. Bunlara l"lmM"i've il
anaya müracaat etmiş vc Krala? pastahane. kahvehane gibi işyerlei- Vergisi üzerinde çalışmalar devam idare, takdir, tahrir ve tadilât ko ! '"Mini derpis bu ıesmı tezkere üzerine bu parayı t.indcki işçilerin günde 15 - 18 saat1 elerken, malı ihtilâflarda mükello- , misyonları ne/dinde itiraz ve tem Bu »sul Hu
Bakanlığı yine nazar itibara almazsa ihtilâf biiyliyecek
Bazı İstanbul gazetelerinde çıkan ve .Kızılay'da suiistimal, başlıklı yazıların, yaptığımız tahkikata göre aslı şudur:
Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Ankara Lokanta ve Otel İşçileri Dairesi Deprem Bürosu memurla- Sendikası üç senelik faaliyetleri ne-nndan Necdet Ası, daire reisinin ve ilçesinde tesbit etmiş oldukları nok-müsteşar muavininin imzalarını sanllk ve aksaklıkların giderilmesi taklit etmek suretiyle hazırladığı içl„ Mr beyanname hazırl,yarak, isim nmktupla, deprem taliYikaun- verenlcre ve Çal,şma Bakanlığına dan 17.1)80 liranın ödenmesi ,çın Kı- gbndremişlir. Buna göre. Lokanta.
Hukuk ini talim
Hukuk Faki! lirııatnarnesiniı ğan İhtilâf el'; Hukuk Fakül imtihan taliıru ou talimatnan vıbinden geçm Haziran ve Ej makta olan ; böyle Eylül v»
ödemiştir. Bilahare mektubun sah- çalıştırılmakta oldukları, Sendika te olduğu meydana çıkmış ve Istan- j ya nıensup olan .işçilerin mali du
bul'a giderek Tarlabaşında bir dük-kçn açtığı anlaşılan Necdet Ası Ankara'dan sureti mahsusada Istan
ı umları ve hayat şartlarının bozuk 1 tedir.
müdafaa için (vergi uzmanları) j yiz komisyonlarında, Danıştay'da da ve bilhassa diye bir zümre ihdasına gidilmek- mükellefleri temsil ve müdafaa I '"üktesep hal
be memurlarından Mehmet Kara' n delaletiyle yakalanmıştır. Sanık Necdet Ası bugünlerde şeh getirilecektir.
olduğu 12 senedçnberi yürürlükte , , .. , ., . . . z, . . _ i olan Iş Kanununun lâyıkiyle tatbik bula gönderilen şehrimiz Ikn.cı Şu- | edilmediği, işçi haklarının koruna-bc memurlarından Mehmet Kara'- I madlğl) ecza kutusu ye malzeme bu_
lunmadığı, iş icabı iş elbiselerinin ve vasıtalarının temin edilmediği, Bölge Çalışma Müdürlüğünce kabul edilmiş olan yüzde onların garsonlara verilmediği, bunların cetveller halinde haklı olarak tevzi olunma-| sı açık bir lisanla belirtilmiştir. Çalışma 3akanlığı bu beyannameye verdiği cevapta, kanunun maddesni zikretmiş ve girişilecek faaliyet hakkımda ümit verecek bir kayıt dahi koymamıştır. Bu cevapta bilhassa nokta belirtilmiştir: .... Kaldı ki, îş Kanununun ahkâmı ancak, mahiyeti itibariyle günde en az 10 işçi çalıştırmayı icap ettiren işyerleri hakkında tatbik okutabilmektedir..
Sendika bu cevaba tekrar bir cevap vermiş ve haklarının korunmasında ısrar ederek Bakanlıkça harekete geçilmediği takdirde Danışta-va, Cumhuriyet Savcılığına, Başbakanlığa, Büyük Millet Meclisine ve Cumhurbaşkanına bu beyanname ile müracaat edeceğini bildirmiştir.
I salâhiyeti verilmektedir. Avu-
Iznıir : Saim Barbuk, Recep Bar- ! Mehmet Yorga, Sırrı Fişenk. buk, Sabit Bozdağ, Mehmet Erişen, | Beykoz takımı döndü
Kemal Boyacıoğlu, Fehmi Hepşen, Kemal Öngören, Faruk Yeşilpınar.
istanbul, 5 (Telefonla) — Yuna-
Istanbul : Recep özkutlu, ihsan nistan'a baz. maçlar yapmak üzere
Geray, Hüsnü Özarı, Aleko, Garbis Zaharyan, Oktay Kolçakoğlu, Tayyar Kalça, ŞabamÜnas.
Kocaeli : Celâl Gedik, Zafer Cebi, Turgut Sarper, Sahir Ölçer, Seda Toraman, Necati Mutlu, Nuri Ergir, Adil Erdemliğil.
Ayrıca Federasyon tarafından bu müsabakalara iştirak etmek için Kenan Yargan, Suphi Okur, Halit F.rgönül, Vural İnan da davet edilmişlerdir.
Memleketin en güzide boksörlerini bir araya toplayan bu müsabakaların heyecanlı ve çok çetin geçeceği tahmin edilmektedir.
Avrupa ve Dünya Basketbol birincilikleri
Asrupa basketbol birincilikleri, Mısır'da Mayısın 5 i ile 15 i arasında yapılacak iken, 15-25 Mayıs tarihlerine bırakılmıştır.
Son alınan malumata göre, birinciliğe en kuvvetli namzet olan Çekoslovakya müsabakalara iştirak et-
gitmiş olan Beykoz futbol takımı bugün Atina'dan uçakla dönmüştür.
Beykoz Yunanistan'da iki galibiyet iki berabere bir de mağlûbiyetle sona eren beş maç yapmıştır.
Sadak'ın istifası yalanlanıyor
( Baş tarafı 1 incide ) yapmak üzere Amerika'ya gittiği halde, bu iş suya düşünce Başbakan Şemsettin Günaltay, Türkiye'nin Atlantik paktına girmesinde amelî bir fayda görmediğini söylemişti. Bu beyanat efkârıumumiyede, Başbakanın, Dışişleri Bakanı tarafından Amerika'da yaptığı teşebbüsleri tasvip etmediği şeklinde tefsir olunmuştu. İşle İstanbul gazetesi her halde, bunu göz önüne alarak Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak'ın istifa edebilmesi miyeceğini resmen bildirmiştir. Di- ihtimali üzerinde durmuş ve bunun ğer Doğu Avrupa memleketlerinin sıfclıî sobelerden» olabilmesini de iştirâkleri de şüphelidir. Halen, 12 bir nezaket eseri olarak yazısına ilâ-Avrupa memleketinin iştiraki kat - ve etmiştir.
idir. Kuralar ayın 14 ünde çekilecektir.
Dünya basketbol birincilkileri, ge-
Eğer Necmeddin Sadak tarafından verilen beyanatlarla, Başbakan sayın Şemseddin Günaltay'ın son
Uran'n nutku
( Baş tarafı 1 incide )
gelindiğini, C. H. P. nin hiç kimsenin şahsi nüfuz ve tahakkümüne meydan vermediğini, bu yüzden partilerinden tahakküm şiküyeti duyulmadığını izah etmiş, halkın içine düştüğü bu sefalet haliyle âdeta alay eder gibi iktidarın kendilerine zevk verdiğini anlatarak demiştir ki:
— Yediden yetmişe bir müsamahakârlık zihniyeti içinde ve parti Drogramımızın çerçevesi dahilinde tam bir tesanütle yurt hizmeti bize zevk vermektedir. Ve bütün müşkülleri iktiham ettirmektedir.
Vatandaşlarımızın sevgi ve güveni üzerimizde kaldıkça da bu böyle sürüp gidecektir!»
Hilmi Uran bundan sonra kendi | sözlerine kendisinin de itimat etme | diğini gö.steren şu sözleri ilâve etmiştir:
Siz takdir ölçünüzü serbestçe kullanmak suretiyle benim açıklamalarımın hakikate uyarlığı hakkındaki hükmünüzü vermekte serbestsiniz!»
21 temmuz seçimlerinin baş organizatörü Hilmi Uran bundan sonra; «Kişiyi nasıl bilirsin, kendim gibi» atalar sözüne uyarak her demokratik toplantının, ve içteıı gelme mitinglerin tıpkı Recep Peker'in İzmir'de karşılandığı gibi olduğunu zannederek, Demokrat Partinin yaptığı mitinglere takılmış ve bu samimî toplantıları şu şekilde tavsif etmiştir:
• Bizde politik bir moda haline getirilen ve kamyon kamyon bir bölgeden başka bir. bölgeye vatandaş taşımak suretiyle kalabalık yaratılarak yapılan mitinglerde bir yerde ekseriyetin arzusunu asla temsil etmezler ve bilâkis bir kaç idarecinin elinde bunlar, ekseriyete bir tahakküm hareketi diye görülürler»
Seçim emniyetinin sadece kanu -nun mükemmeliyetine (!) emanet edilemiyeeeğini de belirtmiş, bunun için idare âmirleri, polis ve jandarmanın da lâzım geldiğini anlatmak istemiş ve Demokrat Partinin seçimlere girmeyişi hakkında şöyle bir hüküm yürütmüştr:
— Bir yerde parti idarecileri, her kazandıkları seçimde emniyet var, ve her kaybettikleri seçimde emni -yet yok, diye iddia etmek niyetinde ve zihniyetinde olursa, orada hiç bir kanun hükmiyle emniyet tesis etmek mümkün olamaz. Nitekim bugün aynı kanunla dahi muarız-lraımız kazanacakları veya kazan-mıyacakları zannına dayanan kararlarla seçime bazan katılmakta, ba -zan katılmamaktadırlar! demiş. Demokrat Partinin kazanç veya kayıp endişesinden ziyade, memleketin demokratik istikbalini korumak ve bu zihiyetin tahakkukunu temin etme gayesiyle seçimlere girmediğini
aalesef unutmuş görünmüş ve halkı seçimlere iştirake davet etmiştir.
Genel Başkan vekili memurlar, aileleri ve meraklılar huzurunda söylediği nutkunun sonunda, Hoca ; merhumun oğluna nasihat ederken: Benim söylediğimi yap, yaptığımı i yapma!, demesi kabilinden şunları söylemiştir:
Ziraî vaziyetimiz
( Baş tarafı 1 incide )
katımıza göre bu sene ekilemiyen yerler geçen yıla nazaran % 15 dir. Fakat buna mukabil pamuk mahsulü çok iyidir ve ekilen saha geçen seneden çok fazladır. Türkiye 1949 da şimdiye kadar görmediği miktarda büyük pamuk rekoltesine kavuşacaktır. Meyvalar da dondan müteessir olmamıştır. Yalnız uzun ve şiddetli kış yüzünden hayvan telefatı vardır. Bunun bir başka mühim sebebi de hayvancılığımızın çok iptidaî durumda olmasıdır. Henüz zayiat mikdarı tespit edilmemiş olmakla beraber, telefatın 1,5 milyon baş arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Ekime geç başlanmış olmasının en büyük sebeplerinden birisi de vesaitsizliktir.
Müstahsil muhtaç olduğu vesaite malik bulunsa toprak tavında iken ekim yapmak imkânı daima vardır. Aksi halde geç kalır. Bunu bir kere daha tekrar edeyim ki, Türkiye-de istihsali arttırmak için medenî istihsal vasıtalarını bir an evvel temin etmek ve müstahsili donatmak başta gelmektedir. Marshall plânının bu bakımdan memlekete temin edeceği fayda cidden mühim olacaktır.
Haziran sonuna kadar, memleketimize 10.575.000 dolar kıymetinde 1.839 traktör, 477 biçer döğer, 100 harman makinesi, 2.019 traktör pul luğu, 2.345 çapa makinesi, 3.325 hayvan pulluğy ve daha bir çok ziraat âletleri- geleceğini ümidediyoruz. Bu âletlerin umumi yekûnu adet o-larak 14.184 tür.
Bu partiden sonra 10i milyon dolar kıymetinde bir parti daha gelecektir ki bu ziraat âletleri arasında 2.070 traktör ve 215 biçer döğer makinesi vardır.
Bu âletlerin tevziine gelince, şimdiye kadar 44 vilâyetten gelen 1 traktör talebi 6.000 e yaklaşmıştır. I Şimdilik hububat mıntakalan için ı bu taleplerin % 30 uııu, diğerleri İçin de % 25 ini nazarı dikkate aldık. Traktör tevziinde bilhassa bütün müstahsili düşünmekteyiz.
Şeker Şirketi 12 milyon hektar arazi üzerinde pancar ve hububat ziraatı ) apmaktadır. Kooperatifleş-tiı-mek suretiyle küçük müstahsili bu traktörlerden istiladelendirmek
Bu kanun projesi müzakere edi- j katların noktui nazarına göre, avu-lirken Türkiye'deki avukatlar fikir İcatlardan bu hakkı alarak, bunlar birliği yaparak bu tezin çürütülme- j arasından bir kısmının ayrılarak si hakkında müşterek olarak bir yalnız bu işte çalışmaları ve yahut broşür yayınlamışlardır. Afyon vazifelerinden çekilmiş olan maliye Karahisar, Antalya, Denizli, Eskışe- memurlarının bu sahaya girmeleri hir Hatay, Kayseri Mersin, Sey- \muhteVl[ misa]ıerie vanlış görül-han Ankara, Balıkesir, Edirne Ga- mektedir. Bunun için de vazifelerin-ziantep, istanbul, Kocaeli, Muğla, , , ,
Sivas, Zonguldak, Aydın, Bursa, den ayr,lacak mal,ye memurlarının Erzurum, Giresun, izmir. Kütahya, mahre"\ em/rlere , ve mükellef-Samsun, Trabzon barolar, adına lere a,t ^^ müteallik b.lgile-imzalanan bu broşürde; yeni gelir rını bu sahada kullanmaya tevessül
vergisinden sonra, sayıları çoğala cak olan beyannameli vergi mükelleflerine rehberlik ve yardım edecek olan (uzman muhasiplerle büyük ihtiyaç olacağı fakat ihtilâfları 1 viçre ve F halletmek için avukatların elinden | rilmektedir. haklarını almanın tehlikeli bir par- Avukatların umumî kanaatlerine
etmelerinden mahzurlar doğacaı ğı ileri sürülmektedir. Broşürün sonuna eklenen bir kısımda da yabancı memleketlerden, İngiltere, İs-ı'dan misaller göste-
çalama hareketi olacağı hukuki şekilde izah olunmakta ve bu mevzu üzerinde tarihçe yapılmaktadır. Son vergi tasarısına göre, (vergi
göre, böyle yarım bilgili avukatlık şubesi kurmak yerine, fertlerin Ye devletin muhtaç olduğu muhasiplik mesleğini geliştirecek ve disipline
uzmanları) ve (uzman yardımcıla- | bağlıyacak bir kanun yapmak daha rı) adı verilen malî hukuk müdafi- faydalı olacaktır.

Tekâmül Nazariyesi
Tekâmülde son merhale diye bir şey yoktur.
Bu iddiaya misal bulmak için uzun uzadıya kitap karıştırmağa ne hacet? İşte size hakikî hayattan bir örnek :
Özkan Kardeşler
Ticarethanesi, ipekli ve pardesülük kumaş noksanını da tamamlamıştır. Her zaman
İyiye, Güzele, Ucuza
doğru sonu gelmiyen tekâmül hamleleri...
Çıkrıkçılar Yokuşu No 23 Telefon 11147 Ankara
5 - G
Sayfiye meraklılarına
Çeşme'de satılık veya kiralık köşk
Çeşme'nin İzmir Caddesi üzerinde plaj ve denize karşı ge- | niş bir bahçe ortasında alt ve üst 6 odalı. Telefon , 13519
lecek sene kuvvetli bir ihtimalle Bre- ÜZT Tu , , 7 f
tutyada yapılacaktır. h"5™"1" ""f'aşürılacak ka"
Türkiye voleybol birincilikleri
Türkiye voleybol birincilikleri 12 - 13 - 14 - 15 Mayıs tarihlerinde Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü salonunda yapılacaktır. Ankara birinci ve ikincisi bu pazar günü yapılacak müsabakalarda belli olacaktır. Müsabakalara 5 bölgeden iştirak edecek takımlar şunlardır :
İstanbul'dan Beyoğluspor, Vefa, Ankara'dan Havagücü, Geııçlerbir-liği, Kayseri'den Erciyas Gençlik, Erzurum'dan Palandöken Gençlik, Malatya'dan Havagücü.
Atmadaki Atletizm müsabakaları 7 - 8 Mayıs günleri Atina'da, Türk atletlerinin de iştirâkile yapılacak
binede dış politika meselesinde bit fikir birliği olmadığı kendiliğinden görülür. Bu vaziyette eğer Necmeddin Sadak istifa etmezse, kabinenin istifasını beklemekten tabii ne olabilir?
Necmettin Sadak geliyor Londra (5. aa.) —Türkiye dışişleri bakanı Necmeddin Sadak yarın Gre envvich saatiyle 13.30 da Ameri kan hava yollarının uçağile Londra dan ayrılacaktır.
„ .. , . . , i için Şeker Şirketine ilk partide 460
Hangi partinin akide ve inanış. | traktcir verece|ız. Bu suretle 130 ilâ size mülayim geliyorsa o tarafı iltizam edersiniz! Hangi partinin bu millete ve bu memlekete hizmet sağlıya-cak liyakatte olduğuna inanıyorsanız varlığınızla o partiyi takviye edersiniz. Buna kimse bir şey demez, fakat hu, sizin gibi düsünmi-enlere karşı, sizde asla düşmanlık uyandırmamak, karşılıklı saygı hislerini katiyen müteessir etmemeli!»
Hilmi Uran ın bu sözleri gerçek-
140 bin ton fazla hububat istihsal edilebilecektir
Ziraat Bankası da kendi k aperatifleri için 100 traktör istedi. Mütebaki kısmı vilâyetlerin talepleri ve ihtiyaçları dikkate alınarak valile-
Kefaletsiz Kredi
Paris Terzihanesi Kupörleri
BEYOĞLU'NUN TANINMIŞ SANATKÂRLARINDAN Paris, Berlin Kadın • Erkek Terzi Mektebi âlilerinden mezun
Büyük Sinema üstünde No. : 15 70—G.
sebebiyle büyi mıştı. Hâdise Meclise intika vakkat komisy nin 2, 3 ve 4 edilemiyeceği Talebeler ar karşılanan vı meclis kararı t tesı Dekanlığu hale getirilmi: ziranda başlay tün sınıflara ; tatbik edileceğ külte Dekanlığ arasında çok heyecan uyan külteden bir h kanı Tahsin etmiş ve bu j sine anlatarak tir.
Fakülte idar misyonun vere sin bir şekil kendilerine de leri sürmekte nin tatbikinde
Talebelerle sında aylardar ihtilafın ne şek rakla beklenm
Beled Lond
İstanbul, 5 Kültür Heyeti Londraya çağı: Belediyecilik gün saat 18 de hareket etmişi Ankaar Bek Fuat Börekçi I zetecilere şunl — Ankara I lisi azalarında: şehir Belediye oğlu, Göynük Bayındır, Ereğ ket Güven'den le yola çıkıyoı gün sürecektiı çileri ile Bele' de tetkikat ye Londra.da, yir nin muhtelif : I 9 mayısta sergisinde bulı | ingiliz basın e Yeni gemileri Amaı istanbul, 5 ( malûmata göri merika'dan sat tirecek mürett türen Bakır şi , hia'ya varacak Mürettebat, c | almak için tre çeklerdir.
Şerlinde Amerikalı
Berlin, 5 (a.; kaynaklardan dün Sovyet böl ve biri İngiliz lı olan üç bası nüz hiçbir h; Bu gazetecileri çıkmakta olan tesi muhabirler Hamsher, diğer arası haber se: bulunan Weil ■ geçen servisin Brum'dur. Bun iki Alman bu kan işgal bölge, daki Sovyet ko müş oldukların milletlerarası h kezine söylen henüz teyidedil
mizin yedi yerinde altışar aylık kurs açmak suretiyle 460 eleman yetiştirilmesine başlanmıştır. 10 hazirandan itibaren de memleketin yine muhtelif yedi yerinde 500 eleman yetiştirecek ikinci bir kurs açı-
300 kuruşa Salatalık 800 kuruşa Çilek
ten güzeldir. Fakat Halk Partisinin '"esi gayesiyle hususî teşebbüslerle şimdiye kadar "takip ettiği politika- Helen traktör ve biçer dev;erlerden ya ve usullere hiç de uymadığı için vergi alınmı/acaktır. Marshall plâ-herkes buna dudak büküp geçmiştir. ^tı eğince gelecek traktörlerin a-
--dedi elimizdekiler de dahil olmak
üzere üüOO e yaklaşıyor. Yeni sigara makineleri geldi Dört beş sene içinde bu miktarın 10 bini bulması lâzımdır; aksi halde
başkanlığında kuru'; cak ko- ! lacak ve bu suretle içinde bulundu misyonlar vasıtasiyle müstahsile tevzi edilecektir.
Zirai istihsalin makine.eştiril-
Istanbul, 5 (a.a.) — Tekel Bakanı j ucuz hububat hariçten kapımıza da-Turfanda yaz sebze ve meyvaları tarafından Maltepe tütün fabrika- yandığı zaman müstahsili korumak
ğumuz yıl, modern ziraat âletlerini kullanabilecek 960 eleman yetiştirilmiş olacaktır.
Ayrıca bu ületleri bozuldukça tamir için Konya, Eskişehir, Manisa, Diyarbakır, Ankara ve Sivas'ta sabit, diğer bir çok yerlerde de seyyal' atölyeler kurulacaktır.
Adapazarındaki Pulluk Fabrikasının esaslı şekilde ıslah edileceğini söyliyen Bakan müstahsilin Ziraî Donatım tarafından imal edilen
Neyzen Te
Büyük hiciv üstadı şiirlerini bir araya ta
Azabı Muka(
Güzel bir kapak içinde, kitap haline
İstanbul'da satıs verleri : Ankara Cadde:
Soldan sagu :
1 — Aııkarado bir oadd". 2 — Akıl. mev- ! su, rel» :: — Bir roıık. bir mabut. 4 — Buftday tozu fırlatan, blı renk ~ MI j deıı bo« olsun, kftfcıttakl benzeri. 6 -Yavrusu olan bir hayvan. T - Tasdik edatı. İnebolu civarında bir köy. 8 -Çlftcl fiJeti, tersi dalıll. 9 - hir lıafiı tatlı, çift doftan. 10 — Bir askeri birlik. İçini çıkaran. U — Bir sebzenin tarlaya dikilmesi.
1 ukardan nsagı
1 — Rolünden hariç konuşan sanatkar 2 — Bıkkınlık, telefonda bir ulda. 3 -Kurum, Allah. 4 — tataııbula öyle söylerlerdi. Közünü kapa. 6 — EntlpUften
Zonguldak civarında bir kasaba. 7 -Söyler. Uayık, İlâve. 8 — Bir lıasere öl dUrücü, fena olmayan insan. 9 — ilâmız, fena. 10 — Afjafiı uzatılmış, kıymetli fayans . 11 — Bir peygamber, ince ses. iıüııkü bulmacanın halledilmiş şekli
Soldan sa£a: 1 — Bora, sarı 2 — Ay. kor, el. 3— Aba, ama. 4 — Mor, her. 5 — Bela, İris. 6 — Miras, pazar. 7 — Riyal. kol. 8 — Kıp&s (sapık). 9 — Arusı-
Hint Bale Heyeti İs tanbul'da karşılanırken
İstanbul. 5 (Telefonla) — Şehri- daşları yarın saat 11,30 da Sahnp Sa-
nize gelen Hint Bale Heyeti Reisi natkârları Cemiyetini ziyaret ede-
"îam Kopal bugün saat 11 de Vali çekler ve cumartesi saat 11 de de
Dr. Lûtfi Kırdar'ı makamında ziya- Konservatuvarda Hint müziğinden
•et etmiştir. Ram Kopal ve arka- parçalar çalacaklardır.
Jean Cocteau Türkiye'ye âşık oldu
CUMA — 6.5.1949
7.28 Açılış ve Rrogram. — 7.30 Jl. S. Ayarı. — 7.40 Müzik, Keseli Uyanış (Fİ.)
(Fİ.) — ».16 Müzik Hafif Müzik (Pl.) — 8.46 Müzik: Tango, Rumba ve Kongolar
(ı-i.) — 9.00 Kapanış.

12.28 Açılış ve Program. - 12.30 M. S. Ayarı. - 12.30 MUzlk: Karışık Şarkılar. -13.00 Haberler. — 13.16 Müzik: Operet şarkılar (Fİ.) — 13.30 Ogle Gazetesi. — 13.45 Müzik: Ailen Roth Orkestrası (Pl.)
17.68 Açılış ve Pudram. - 18.00 M. S. Ayarı. — 18.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.) — lo.SO Konuşma. — 18.46 Müzik: Şarkı-ıar. — 19.00 M. S. Ayarı vc Haberler. — 10.16 Geçmişte Bugün. — 19.20 Müzik: Tarım Tüik muzlgl. — 20.00 MUzlk. Upera aryaları (Pl). — 20.15 Radyo Gazetesi — Zo.M) Serbest Saat. — 20.35 MUzlk; İnce Saz (Beyatıaraban Faslı). — 21.06 Temsil. — 21-40 Serbest Saat. — 22.00 Konuşma: B. M. M. Saati. — 22.15 MUzlk: Dans MUZlb'I (Fİ.) — 22.46 M. S. Ayarı ve Hu-tı. rler. — 2:1.00 Program ve Kapanış.
Lübnan Başbakanı ara ksa uoa bulucu olarak
temaslar yapıyor
Londra, D (a.a.) (d.i.u.M.) — J Luunan jsaşoaKanı Zıyaa sum Ka-inreuen Daguaı a varmıştır. du gun xruK BaşDaKam Nuri öaıı Faşa "e gurugeceıttu'.
---
Tanınmış muharririn Türkiye'ye dair konferansı
İstanbul, 5 (Telefonla) — Dünya-1 ca tanınmış Fransız tiyatro yazarı ve rejisör Jean Cocteau bugün saat ıl de Üniversite Talebe Birliği lo -ıtalinde bir konuşma yapmıştır.
Cocteau ezcümle şunları söylemiştir :
— Türkiye'ye müteeessis olarak geldim. Âşık olarak dönüyorum. Türkleri tanımış olmaktan duyduğum memnuniyet yanında biraz da pişmanım! Çünkü Fransa ile bugün asık olduğum Türkiye arasında münasebetlerin sathi olduğuna kanaat getirdim.
Bunu kalbi münasebete çevirmek benim için bir vazife olmuştur. Farkına varmadan yeni bir yük yük-.enmiş oluyorum. Pişmanlığım da bundandır.
Fransız muharriri bundan sonra Viktor Hugo'nun içinde fes kelimesi bulunan bir şiirinden bahsederek Türkiye'nin Piyer Loti Türkiyesi olmaktan çıktığını söylemiş ve bilâhare lisanımız hakkında duyduğu lyrılık meselesi üzerinde durmuş ve bunun dilimiz lehine kazanç olduğunu ifade etmiştir.
Bundan sonra insan ruhundan bahseden muharrir, sözlerini bitirmeden evvel gençlere nasihatte bulunarak cemiyet içinde kaybolma-malarını kendilerine güvenmelerini beyan etmiş ve Nitche'nin şu sözleriyle konuşmasını bitirmiştir:
— Dünyayı idare eden kuvvet, j güvercinlerin ayaklarındadır. I Fransız muharriri Cocteau saat 18 | ie Fransız konsoloshanesinde de bir I konuşma yapmıştır.
Gelsin zam!
( Baş tarafı 1 incide )
ğı müstakil veçhe oldukça mühim
Duoııan Başbakanı dün Kahire'den Dir muhaıefetle karşılanmıştır.
hareketinden evvel rvrao naoerieı Ajansına aemeçıe Duiunarak ourı-yo ue rejim değişme»» nencesı Arap uunyaaınua nasır oran nuzursuzıu-guıı şımuı auzeim*Kie oiuugunu
Diğer taraftan iplik dokuma müessesesi sermayesinden yapılacak ikraz esnasında 3 milyon liralık mu amele vergisinin Maliyeye ödenme-gerektıği anlaşılmıştır, Bu durum
Eski tekaütler zam alacaklar
( Baş tarafı 1 incide )
caklaıdır. Hizmet müddeti 30 seneyi dolduranlardan yaşı 55 i bulanlar tekaütlüklerini isteyebilecek -lerdir. Buna mukabil müddeti 30 seneyi yaşı da 55 i dolduran her memuru da dariesi arzusuna bakmadan tekaüde sevkedebilecektir.
Yaş haddi 65 olarak kabul edilmiştir. Fakat profesörlerde 70, Temyiz, Danıştay ve Sayıştay'da 68 ine kadar hizmet etmek mümkündür.
30 seneyi dolduranlar bugünkü maaşının yüzde 50 sini maaş olarak alacaklardır. 25 seneden aşağı hizmeti bululnanlarş toptan ödeme yapılacak ve maaş bağlanmıyacaktır.
Her sınıf malûllerin de maaşlarında esaslı arttırmalar yapılmıştır. Harp malûllüğü şeref unvanı olarak kabul edilmiş ve rütbe ile mukayyet tutulmamıştır.
Dul ve yetim aylıklarının da esasında mühim değişiklikler vardır. Yeni sistemde kadına emekli aylığının yüzde ellisi, çocuklara da yüzde 25 i maaş olarak verilecektir. Kız çocukların maaşları 25 yaşında kesilecektir. Ancak muhtaç vaziyette bulunanlara bütün hayat-larınca ödeme yapılacaktır.
Eski tekaütlerin de bugün aldıkları maaşlar bugünkü emsallerinden daha aşağı ise, onların da buna blâğ edilecektir.
1930 senesinden evvelki tekaüt, dul ve yetimlerin maaşlarına yuzae yapılacak ve her ay alacakları paradan 62,5 lirası vergiden muaf tutulacaktır. Bu suretle bunlara yapılacak zam yüzde 80 i bulmuş o-lacaktır.
Yeni tekaütlük kanunu neşrinden altı ay sonra meri olacaktır.
Kanunun en mühim noktalarından birisi de memuriyetten gelmiş ulan milletvekilleriyle Bakanların emekli hakkı tanınmıyacak ve Kanlara da ayrıca tekaüdiye diye Dir şey verüemiyecektir. Ancak bugün milletvekili olanlardan memur olarak gelmiş bulunanlar varsa bunların tekaütlük hakleri mebuslukla-riyle beraber devam edecektir. Aynı şekilde eeki Bakanların da almış oldukları emeklilik maaşları ödenecektir,
$arJmML.Z7)/25 TpL, 12,
rş saatlerinde A ıumaraya İstanb naraya telefon e
bayıp A
iki haftadanbeı yaşlarında karde görenler ve nered İer varsa aşağıdak meleri rica olunu. Yenidoğan Mal Sokak No. 1088
KİRALIK A ARA)
Maltepe, Demirtej varında dört odal ların 15315 şe tel'
-VAR
Mümtaz Zek
Çil
Tevzi yeri: BEF
Apartıma
Tere ih an şeh: kide 2-3 odalı ı aranmaktadır.
Her gün saat fer gazetesinde C müracaat. Telefo
Yatak Odası Ta Radyo her güı Sümer soka!
söylemiş ve «mısır ın umunu uAiaş- j eyvellâ uzun inc8ı8melere sebebi -mayı desteklemesi bu iyileşmede yaı vermiştir. Müteakiben bulunan
. .. ------rtomıctir.
bir formül ile her fabrikaya isabet edecek vergi mikdarının mamullere yapılacak bir mikdar zam ile kar şılanması takarrür etmiştir.
Bu suretle bu üç milyonluk za -rar müstehlike intikal ettirilerek kapatılacaktır.
Bakanın raporu imzalıyarak Sümer Bank'a göndermesini müteakip - Genel Müdürlükte etüt tesisi, genel eletme organizr^,-on ve personel ııüdürleriyle muııtelif müşavirler
amil olmuştur» demiştir ı Jöuşuakanı uun Kaime ue demeçte buıunaraK Suriye'de rejim Uegışınesı neticesi Arap uunyasıııua iıusıı oıan iıuzursuzıugun şimdi üu-zeimekte oiaugunu soyıemış ve .ıvıısırın umurnı uzlaşmayı des-tc-Klernesı du iyileşmeue yardımcı bir amil olmuştur, aemışuı.
uıger taranan naıen .Bağdat'ta bulunan Suriye Dışıgreıı acıtanı ciıi Aslan, a un ıran Kraı naıuı vt SaşDatcum ue görüşmüş ve du ziya
yarel etlıgı Konuşmalara gunu söylemiştir.
uaşDuKanı Saıç ı zı- den müteşekkil heyet yeni teşkilâtı
üaşıanau iKtısadı iıeaeı tuuu-
ZAFLKın ilân Ücretleri
W.Sİ.» ................. »6 Dİ
2. ve 3. CU auylaUa Sın. 4 »
hazırlamağa başlamıştır. Yeni alı nan karara göre sermaye taksimatı şu şekilde olacaktır. Alım Satım müessesesi 25.000.000 Pamuk satın alma ve çırçır fabrikaları M. 10.000.000 Malatya pamuklu sanayii y.OUO.OOO Bakırköy pamuklu sanayii 4.000.000 Ereğli pamuklu sanayii 7.500.000 Kayseri pamuklu ve Bünyan fabrikaları 13.000.000 Adana pamuklu sanayii 3.500.000 Nazilli basma ve Halka-pınar fabrikaları 14.000.000 Kendir sanayii 2.000.00ü Sunğipek ve Defterdar 3.000.000 İsparta yün ipliği ve hah dokuma 10.000.000 Merinos 11.500.000 Hereke yünlü ve
hah dokuma 7.500.000
Berlin ablukası
( Baş tarafı 1 iııcide )
mahfillerde tahmin edildiğine göre dört büyük müttefikler Dışişleri Bakanlarının Paris'te yapacakları konferans en az bir ay sürecektir. Aynı mahfillerde Almanya hakkındaki çalışpalaıa âzami bir müddet tayini düşünüldüğü de ilâve edilmektedir.
Filhakika Bonn anayasasının gerçekleştirilmesi yolundaki Alman seçimleri 15 temmuzda yapılacaktır. Batılılar ve bilhassa Amerikalılar konferansın 15 temmuzdan önce sona erebilecek şekilde erken baş lamasını arzu etmektedirler.
Neticesi ne olursa olsun konferans, Alman anayasa seçimleri üzerinde bir tepki yaratacaktır. Fakat seçim sırasında konferans çalışmaları devam ettiği takdirde bu vaziyet seçmenler arasında karışıklığı mucip olacak bir unsur teşkil edeceğinden Vaşington'da görüşmelerde bulunan temsilciler buna mani olmak istemişlerdir.
Bevin Berlin'e gidiyor Londra, 5 (a.a.) — Exchange Te-legraph gazetesine Berlin'den haber verildiğine göre Bevin, 12 Mayısta cnnn prarak Man hava koridorunu
11 Mayıs Çarşamba akşamından itibaren
Devlet Tiyatrosunda
Şimdiye kadar memleketimize gelen Fransız tiyatro heyetlerinin en kuvvetlisi olan
Resmî Fransız komedi turnesi Jean Maraıs ve arkadaşları
Büyük Fransız edibi Jean Cocteau'nın idaresinde
Yalnız üç gün sürecek temsillerine başlıyacak
Program : 11 Mayıs saat 21 de Britanicus'derr llacine. 12 Mayts Saat 21 de Les parents lerribles den Cocteau. 13 Mayıs saat 21 de Coc teau'dan La machîne intcrmal.
Fiyatlar : 10, 8. 6, 5. 4 ve 2 lira. Biletler Devlet Tiyatrosu gişelerinde satılmaktadır.
İlli«II ııııII iMnmııııı İli» »«Pl»» I I if—ı
Ankara icra gayrimenkul satış
Ayvalık'da Fabrikatör SALİH KOMİLİ'nin mı
Gündoğdu mahallesinin Nişantaşı sokağında 436 ada 14 paısel numaralı 161 metrekare mikdarındaki arsa aşağıda yazılı şartlar içinde açık artırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumu
Yeni sokak ismi Fidan sokağıdır, imar vaziyetinde de aynı mahalde ve yine 161 metrekare olarak aynı miktarda 929 imar adasının 14 parseli olarak teşekkül etmiştir. Beher metrekaresine on liradan 1610 lira kıymet takdir edilmiştir.
Satış Şartlan
1 — Satış 30.5.949 pazartesi günü saat 10 dan 11,30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şartiyle yapılacaktır. O gün istek bu değeri bulmazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartile 9.6.949 perşembe günü saat 10 dan 11,30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2_Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğunu
güven akçası olarak vereceklerdir. Satış peşin para iledir. İstenildiğinde yirmi gün kadar süre verilebilir. Dellaliye ve birikmiş vergiler satış parasından ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı verecektir.
3 — Satış parası zamanında ödenmezse İcra Kanununun 133 üncü maddesi gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır. 0 *
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki hakları-
Toptan satış yeri: EĞE BİRLİĞİ Ankara. Te Ege sabunlarımız gliserini havidir. Cildi yumuşa besler.
Feijenoord Maç
Ankara'ya gelecek olan Feijenoord takımı, 19 ft da aşağıdaki maçları yapacaktır :
Cumartesi 7 Mayıs 919 Saat 15,45 de
HARPOKULU GUCU — MUHAFIZ Gl) Saat 17,30 da:
rcıipunnDlı r.PVfl FR RIRI lC.I
Istanbula ge'en Hinf
Kolejliler
Ankara'da bulun navutköy Amerika rinın, 8/5/1949 tar şa Caddesindeki A hanesinde saat 16 ( lantıda bulunmala
KİRALIK B
Kavaklıdere'de o: loriferll, telefon! terkoslu, garajlı, manzaralı müsta
bale heyeti