CUMA
Başmuharriri» Mümtaz Faik Fenik
a*
7
NıSAN 1950
Yılıl —No. 343
Denizeller Caddesi: t Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telpraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ........ 15619
Yası işleri, İdare:...... 15315
Fiyata her yerde 19 kuruştur.
Ankara C.H.P. adayları arasında gruplaşmalar
Başlıca üç hizip mücadelesinde Mümtaz Ökmen'in ekalliyette kaldığı söyleniyor
-( Yoklama Kurulunun Pazara yapacağı toplantı ve aday listesinin ne şekilde katileşeceği merakla bekleniyor
Gl. Fahri Belen D.P. ye girdi
Vatandaş
Demokrat Particin 7/Mazu ıs»W o» ueıüıecas ou/ua o«ya piyangosunun bir blled İçin reroceftln bir lira İle hem onun bu çengin İkramiye ’istcatade «ansını üanomle ro hem (le asil Türk milletinin ve üyelerinin yardımından başka maddi kaynağı olmıyan DEMOKRAT PARTl nln, önümüzdeki secim mücadelesi masraflarını kar silomu olacaksın. (j98)
Cumhuriyet Halk Partisi Ankara •vilâyet teşkilâtı içindeki adaylık mücadeleleri şiddetini arttırmış bulunmaktadır.
Bu mücadele Mümtaz Ökmen, Arif Çubukçu, Ragıp Tüzün ve Ahmet Selgil blokları arasında bilhassa kendini göstermektedir.
Düne kadar Ökmen - Çubukçu grupları doktorlar grupunu gölgede bırakmış, fakat biri diğerini altedecek bir hale gelememişti. Halk Partisi müfritlerini temsil e-den Ökmen grupu Fuat Börekçiden büyük bir kuvvet alıyordu. Çubukçu grupunu ise emlâk ve a-kar sahipleri kuvvetle destekliyorlardı.
Arif Çubukçu, Meclise mesken kiralarının serbest bırakılması hakkında bir önerge verdiği zaman bu akar sahiplerinin menfaatlerini temsil ediyordu. Bilindiği gibi Mec lis ekseçiyeti bu fikri desteklememiş ve bu hal, Çubukçunun bir
hizip halinde mücadelesine mebde olmuştur.
Bu iki hizip arasında Dr. Tüzün ve Dr. Selgil’in temsil ettikleri grup daha ziyade mutediller tara -fından tutuluyor, fakat zayıf bulunuyordu.
Ancak dün Fuat Börekçinin bek-lenilmiyen bir ittifakla Belediye Başkanlığına seçilmesi vaziyeti değiştirmiş, Ökmen grupunu üçüncü dereceye düşürmüştür.
Bu hâdise şöyle izah edilmektedir:
Fuat Börekçi, Ankaranın C. H. P. teşkilâtında en kuvvetli Milletvekili namzedi idi ve ancak Eylüle kadar devam edecek olan Belediye Başkanlığını asla düşünmüyordu. Bu vaziyeti bile Belediye Meclisi üyelerinden Rifat Pilâvoğlu, Celâl Meral ve Mecdi Sayman başkanlığa namzet görünüyorlar ve seçilmeleri hakkında propagandaya dahi * (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Mümtaz Ökmen Ragıp Tüzün
Dün Ordudan ayrılan Korgeneral Demokrat parti saflarında s’yası hayata atılıyor
Askerî Yargıtay İkinci başkanı Korgl. Fahri Belen arzusu ile ordudan ayrılmış ve dün bu ayrılma muamelesi ikmal edilmiştir.
Balkan ve Birinci Cihan Harbine iştirak eden Fahri Belen istiklâl Harbinin bütün cephelerinde vazife almış ve bilhassa garp cephesinin muh telif kesimlerinde üstün başarılar göstermiş mümtaz bir kurmaydır. İstiklâl Harbinden sonra muhtelif komutanlıklarda, kurmay vazifelerin de, Harp Akademisi öğretmen liğinde, Genelkurmay Hareket Dairesi Başkanlığında bulunmuş ve 12 sene de muhtelif Tümen ve Kolordulara komu tanlık yapmıştır.
Fahri Bblen bulunduğu her yerde kendisine derin bir (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de),
.tapon katolik kadınları Nagasaki’de atom bombasının tahribatından önce en büyük kilisenin harabesi nde, ölüleri için dua ederlerken
JAPONYA’da
Komünistler yavaş yavaş mücadeleyi kaybediyor
Müttefik İşgal Kuvveti Kurmay Başkan Yardımcısı General Fox’un şayanı dikkat beyanatı
Bay arın nutukları etrafında...
* A. FENİK
Oemokrat Parti Genel Başkanı seçim kampanyası a-çılalıberi müteaddit nutuk-
lar söylemiştir. Bunların hepsinde
her sınıf vatandaş kitlelerini İlgilendiren ihtiyaç ve ıstıraplara ve onların çarelerine kuvvetle temas
edilmiştir.
Bugün, köylü, memur, esnaf ve
işçi vatandaşlar neden muztarip-
Şüphe yok kî bunun en başında aydan aya artan hayat pahası gel-
mektedir. Verem ve işsizlik, ferdî ve içtimai sefalet ondan doğmuştur. Demokrat Parti iktidara geldiği
zaman, pahalılığın içtimai bünye-
mizi manen
maddeten kemirme-
sine mâni olan tedbirleri ilk plânda tahakkuk ettirecektir. Memleketimizin üç taralı deniz gibi Allahın en büyük bir nimetiyle çevrilidir. Her kulaç suyunda servet yatmaktadır. Denizcilik ile memlekete büyük refah imkânları sağlamak kabil değil midir? Fakat —şimdiye kadar deniz mahsullerimizden istifade edebildik mi? Dört sardalyelik bir kutu konserve 150 kuruştur. Halbuki Sinopta hamsiler •)0 paraya ve gübreden ucuzdur. Ticaret filomuzdan verimli bir netice alabildik mi? Komşu Yunanistan seviyesine gelebildik mi? Çünkü her işimizde olduğu gibi bunda da beceriksiz ellerle verimsiz politikalar güttük. Bir Bakan geldi; yapmak istedi. Arkasından gelen, söküp atmak yolunu tuttu. Para siyasetimiz böyle oldu, ticaret siyasetimiz böyle oldu, bayındırlık politikamız böyle oldu. Hulâsa bir programsızlık programı içinde iktidar, bizi bugüne yetiştirdi...
Bayar, işçi, memur, esnaf ve mesken dâvalarını, kendine has bir açıklık ve mantıkla her nutkunda belirtti. Her seferinde, bir kaç derde birden temas ederek deva çarelerini arayıp bulacağını vâdetti. Bize bilgi ve tecrübeye dayanan en vakur ve efendi bir lisanla bunları anlattı.
Fakat dünkü Çankırı nutkunda siyasî rakiplerinin yersiz iddialarına cevap verirken demokrasi gelişmemizde tarihî ve İnsanî olarak yerleşecek an’anelerimizi göstermiştir.
Siyasî rakiplerimizin yersiz şiddet isnatlarına cevap verirken, o her halde muztariptir. Çünkü iki senedir boşuna vakit geçirmişizdir. Sen şiddeteisin, ben tahammüllüyüm, veyahut, ben hakkımı istiyorum, sen vermiyorsun, gibi kırıcı müna--(Malarla çok kıymetli zamanlar »raf etmişizdir. Medeniyet âlemi her gün hızla yol alırken, biz hayanda su döğmüşüzdür. Esefle söy-liyelim k| muarızlarımız hâlâ bu yolu tutmuşlardır; bırakmak niyetinde değillerdir. Yeni bir Seçim Kanunu hazırlanmağa başlandığı sıralarda yumuşayan partiler arası
Seçimler arefesinde ele geçen bir vesika
havayı bulutlandıran kim olmuştur? 946 seçimlerinin facialarını bir intikal zarureti diye kabul ettiğini Demokratlar ifade etmemişler mi-dir? Gerek Celâl Bayar, gerek Fuat Köprülü ve diğer parti erkânı, yeni Seçim Kanuniyle iyi bir adım atıldığını, bütün vatandaşların sandık başına ■huzur içinde bir bayram havasiyle» gideceklerini defalarca tekrarlamamışlar mıdır?
Ne yazık ki, PolatlI’dan itibaren bütün nutuklarda şiddet isnatları 1
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de) C. H. P. ye rey vermiyecek olanla-
, C.H.P.ye rey vermeyecek olanların seçim kütüğüne yazıtmamalarına dair emir veren pervasız bir C.H.P. kaymakamı
6 Nisan tarihli Son Posta refiki-1 rın kütüğe yazılmıyacaklarmı bilinizde «Kanunu ve adaleti hiçe sa- diren vesikaların klişeleri ile be yan bir pervasızlık, başlığı altında raber neşrettiği dikkate şayan ya
I Ceyhan Kaymakamının emri ile zıyı aynen sütunlarımıza geçiriyo
I Tahiriye köyü ihtiyar heyetinin ruz: j
bir kalple...
Batarı bir Avrupodan kaçmayı tercih eden bir Gazetecinin kalbi v? fikri.. Genç bir kadirin yaşlı bir eık-k üzerindeki ezici tesiri...
Bu Romanda okuyacaksınız...
Geçmişte bir çok seçim yolsuzluklarının çeşidi görülmüş, fakat bunların hepsinde işin kitaba uydurulduğu anlaşılmıştı. Fakat klişesini üste koyduğumuz vesikadan anlaşılacağı üzere bu işde idare â-mirleri ve onların emirlerini yerine getirmekle kendini mükellef görenler o kadar pervasız hareket etmişlerdir ki, bunu okuyanlar memlekette kanunun ve adaletin bu kadar hiçe sayıldığını görerek hayret içinde kalacaklardır.
Mesele şudur:
Ceyhan Kaymakamı, Martın dördüncü Cumartesi günü yanında ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 dc)
içişleri Bakanı Erişirgil
Vaşington, 6 (a.a.) (Usis)— Japon yadaki müttefik işgal kuvveti kur. may başkanı yardımcısı Tümgeneral A. P. Fox’a göre bu memleketteki komünistler mücadeleyi kaybetmek tedir.
General Fox, Japon parlâmentosu için yapılan son seçimlerde komünistler 460 saylavlıktan sadece 30 unu ele geçirebıldiklerindenberi partinin «nüfuzunun gayet açık o-larak azaldığını, söylemiştir.
General bu açıklamalarını gelecek malî yıl için Japonyadaki kuv.. vetere tahsisi gereken işgal masraf larını müzakere eden temsilciler meclisinin bir talî komisyonunda yapmıştır.
General Fox komünist mağlûbiyetinin -bir kısmının Sibiryadan iade edilen 10.000 harp esirinin hareket hatiannı değiştirmiş olmalarına atfederek şöyle demiştir:
«Bu adamlar müttefiklerin işgalini kötülemek için yalanlarla doldurulmuşlardı. Bu eski harp esirleri memekete ilk dönüşlerinde Rusla-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
C. H. P. den grup grup istifalar §
Son olarak 50 i kişi daha D. P. 1
J ye iltihak etti (
Seçimlerin yaklaşmakta olduğu bugünlerde C. H. P. den grup grup istifa eden vatandaşlar D. P. ye yazılmaktadırlar.
Yenidoğan ve Altındağ C. H. P. ocaklarından istifa eden vatandaşları isimlerini bildiriyoruz:
Mahmut Erdoğan, Sıddık Sap -maz, Şemsettin Mavi, Bayram Ay-) (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Zonguldakta da D. P. ye iltihaklar
Bu arada önümüzdeki günlerde bir çok tanmmış simaların da D- Parti saflarına katılmaları bekleniyor
Nâzım Hikmet açlık grevine başlıyor
Şairin avukatı Mehmet AliSebük’iin şehrimizdeki muhtelif temasları
Şair Nâzım Hikmet önümüzdeki ı Ali Sebük bu sabah şehrimize gel-Cumartesi günü açlık grevine baş- miştir. Mehmet Ali Sebük adlî ha-lıyacaktır. İki gün sonra başlıyacak yatımızda ilk defa görülecek olan olan bu grevi önlemek üzere Nâzım masumiyet iddiasına dayanan bir Hikmetin vekili avukat Mehmet I (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
Günün yazısı:
Hsyöiı Kabinesinin sasıyacağı faydalar
Cihad BABAN
Zonguldak, 6 (Telefonla) — Seçimler arifesinde her yerde olduğu gibi Demokrat Parti saflarına iltihaklar bilhassa Zonguldakta artrhıştır. Bu ara Zonguldak’ın maden çevrelerinde tanınmış ve tahsilini Almanya ve Amerikada ikmal etmiş kıymetli maden mühendislerinden Galip Özen de bugün Demokrat Partiye girmiştir. Haber çevrede çok büyük bir tesir bırakmıştır. Yakın günlerde ilde daha bir çok tanınmış simaların da De-
mokrat Partiye dahil olacakları haberi alınmıştır.
| Zonguldak, 6 (Telefonla) — Bugünlerde kömür havzasının mahut
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 3 de)
AKINTIYA~) L____KÜREK
AA emlekette yalnız seçimler
* devresine münhasır olmak üzere, bir Koalisyon Kabinesi kurulması ve Adalet ile İçişleri Bakan taklarının, Muhalefet Partişine veril mesi fikri, evvelâ bir yadırganma devri geçirdikten sonra şimdi, ya-
vaş, yavaş, herkese munis gelmeğe başladı..
Gerçi Halk Partisinin bazı yazarları, partinin müfrit kanadından aldıkları direktif ile, bu fikri baltalamak için ellerinden geleni yapmak
* (Devamı Sa. 6 Sü. 1 dc)
tren kazası
Bir tren nehire uçtu, 100 den fazla ölü var
Rio de Janeiro, 6 (a.a.) (Afp) —» Nıteraidan Victoriaya gitmekte o-lan ekspres dün gece yarısı bir köp rüden geçerken yoldan çıkarak dev rilmiş, 4 yolcu vagonu ile furgon nehire uçmuştur. Bugün öğleye kadar 30 kişinin öldüğü, 140 kişinin yaralandığı tesbit edilmekle bera - 1 ber ölenlerin sayısının 100 ü bulacağı tahmin edilmektedir.
Kaza kurbanlarından bir çoğunu akıntının alıp götürmüş olması ilr I timali göz önünde tutulduğundan nehir dibindeki vagonlardan çıkarı lan cesetler sayısının ölü miktarını tesbite kafi gelmiyeceği söylenmektedir.
★ (Devamı Sa. 0 Sü. 6 da)
Ekspres elektrik !
Kİ evşehir, ihya olup gitti! 1 Niğdeden adaylığını koyan sayın Erişirgil’in kazada yaptığı hasbıhale bakın:
Tekel İdaresi, üzümleri sa-tıııalmağa devam edecek, mekteplerin yapılması için umumî bütçeden yardım ayrılacak, kasabaların yolları yaptırılacak...
Hele elektrik, hele o... Bunun için de İller Bankası’ndan 40 gün içinde bir mühendis gönderilecek!...
Evet 40 gün içinde! İvedi bir elektrik!
Erişirgil, bu nutku 3 Nisanda söylemiştir; seçimler 14 Mayısta yapılacaktır; Nisandan 27, Mayıstan da 14 gün aldık mı, eder size 41 gün!
Elektrik de 41 kere ma^aal-lah!
Seçimle elektriğin 40 j karışacak ama doğan çocuğun ismi, Nıır olacak, Nur! —
Yedekçin!» YEDEĞİ
Sayfa:2
ZAFER
Günün Mevzuları
Klâsikleri okuma
tehlikeleri
Suat TAŞER
illi Eğitim Bakanlığı, yurdu-' muzun sanat ve fikir alanla-1 rındaki kımıldanışlarına hız, vermek, yüzyıllar boyu dünya milletlerini beslemiş ve emzirmiş olan I gerçek değerlerden milletimizin de1 faydalanmasını sağlamak amacile 9 yıl önce plânlı bir tercüme faaliyetine girişti. Bugün elimizde, seçme eserlerden müteşekkil. 700 küsur ciltlik bir hazine var. Bu hâzinenin her gün biraz daha kabarması iyi niyetli aydınlarımızı haklı olarak sevindirmekte ve kıvandır-maktadır. Üyi niyetli andınlarımızı diyorum, çünkü ötede kötü niyetliler de var. Bunlara göre, klâsikleri yani zamanın karanlıkları içinde insanlara ve toplumlar»' yol görter-mek için binlerce yıldanberi ışık tutan sanat ve fikir öncülerini okumak, hele aniıyarak, severek okumak tehlikeli bir cür’ettir. Bu cür’et-ten sakınmamız lâzım; aksi halde gözlerine hain görünmemiz işten bile değildir! Şükürler olsun ki, kötü niyet erbabr geç te olsa, iyi niyetlilerin karşısında yenilmeye ve susmaya mahkûmdur.
«Eski Yunanlılardan beri milletlerin sanat ve fikir hayatında meydana getirdikleri şaheserleri dilinize çevirmek, Türk milletinin kültüründe yer tutmak ve hizmet etmek isteyenlere on kıymetli vasıtayı hazırlamaktadır. Edebiyatımızda, sanatlarımızda ve fikirlerimizde istediğimiz yüksekliği ve genişliği bol yardımcı vesıtalar içinde yetişmiş olanlardan beklemek, tabiî yoldur. Bu sebeple tercüme külliyetinin kültürümüze büyük hiz metler yapacağına inanıyoruz.» Ba-
kanlığın tercüme faaliyetinden güt tüğü amacı açıkça belirten bu satırlar, İnönü’nün kaleminden çıkmıştır. Bu inanca katılmıyanların yalnız niyetlerinden değil, yurt ve millet sevgilerinden de şüphe edilebilir. Büyük Ata’nın bize bıraktığı parola neydi? «Milletimizi medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak,, değil mi? Muasır medeniyet seviyesinin sanat ve fikir cephelerini tanımadan, bilmeden kendi ihtiyaçlarımızla eksiklerimizi nasıl bilebiliriz? Bunları korkusuzca bilmeden o seviyenin üstüne nasıl çıkabiliriz? Üstüne çıkmaktan vazgeçelim, dengine nasıl ulaşabiliriz? Bu sorulara düşünmeden cevap verebilecek kimselerin idraklerinden de şüphe edilebilir.
Bir yandan devlet, bir yandan yüreği yurt sevgisiyle çarpan aydınlar bu topluma faydası olacağına inandıkları bir işe para ve emek har camaktan çekinmiyorlar; öte yandan bir takım kimseler çıkıyor, kendi keyiflerince bu işte türlü tehlikeler
Ankarada resmi devlet otomo billeri kırmızı plâka taşıllar. Bunlardan her Bakanlıkta bir tane vardır ve Bakana mahsustur. Diğerleri de Cumhur-I başkanlığında ve Başbakanlıkta bulunur. Bir müddet-' tenberi Bayındırlık Ba -kanlığı avlusunda iki tane kırmızı plâkalı otomobilin kullanılmakta olduğu görülmektedir. Bunlardan bir tanesi (10 numaralı) olanının Bayındırlık Bakanına ait olduğu belli. Fakat 22 numara- | lı araba kimindir? Bizim bil- 1 diğimize göre bu numara Cumhurbaşkanlığı resmî o-tomobillerine aittir. Acaba 1 Cumhurbaşkanının Bayındırlık Bakanlığında memur olan ' oğlu da Cumhurbaşkanlığının resmî otomobillerini kullanacak memurlardan mıdır?
Namzet Listeleri
Yıllardır yapılan isnadlara rağmen siyasi rüşde sah'p
olan bu memleket çocukları, faziletlerinden olan idrakle
reylerini kime vereceklerini tâyin edeceklerdir
Hayri Alpar
j
Her şey bu'unur, derde devadan gayrı
C on günlerdeki havadislere dikkat ettinizse hepsinin tek kalıptan çıkrna olduğu hissini verecek bir mahiyet arzettiğini anlamakta güçlük çekmezsiniz!
Tek parti, tek şef, düsturuna senelerce bağlı kalmış bulunan iktidar zümrelerinin lııı vecizeye bir de, «tek havadis» cümlesini eklemelerini normal karşılamak J lâzımdır. Hemen lıcpsi Ulus, yavrusu, Son Telgrafı, Akşam’ı ve radyosu ve ajansı, tek yerden çıkma havadisleri yaymakla, bırbi-riyle rekabet etmektedir.
Devlet Reisi olmak sıfatiyle ta- ! rafsız olması lâzım gelen İnönü- i nün, partisi adına ve onun Genel başkanı sıfatiyle yaptığı konuş- I malarda Demokrat Partiye atfen ‘ ortaya attığı »şiddet politikası» f meselesi, almış yürümüştür. I
Bundan başka, istikbale muzaf I vâidler de sütunları kaplamajtıj ı başlamıştır. Neler olmıyacakmış, 7
On sekiz mil giden, bin yedi yüz I yolcu alan Ada vapurları mı is-1 tersiniz? »Express Highvvay» tipi' yollar mı? Tütüncülerin birikmiş ! 38 küsur milyon lirasının yüz mil-1 yoııa iblâğiyle şirket kurmak mı? I Söylendiğine göre bunlar hep ola- j çakmış!...
-Aday namzetlerinden» birisi, j propaganda gezisine çıkmış, yolu I bîr köye düşmüş! Köy halkı me- ı rakla adamcağızın etrafım sar- | ınışlar, bizimki, başlamış anlat- i mağa:
— Mektep yapacağız, yol yapa- | cağız, köprü yapacağız... Derken, ’ köylünün biri sözünü kesmiş: |
— Ağanı, bizim köyüıı deresi yok ki, demiş... Fakat aday namzedi bıi, durur mu?
— Biz size dere de yapacağız!
Cevabım vermiş. Bizimki de, buna döndü! C. II. P. dükkânında, yok... Yok... Derde devadan gayri lıer şey var.
Hikmet YA2ICIOĞLU
ri hâkim olmadıkça müsamaha ve fedakârlık hissinin de doğmıyacağı pek tabiî bir haldir. «Devlet benim» diyenler, nasıl her şeyi şahıslarına bağlamışlarsa, bizim eski partimizdeki eşhas da parti ve binnetice dev leti şahısları ile kaim kılmışlardır. Bundan dolayıdır ki : «Efendim bu memleketi kime bırakacağız, i-ki yaşındaki çocuğa mı, sonra hal nice olur?, teranelerini duya duya kulaklarımız tıkandı!.. Vatan-.... daş çoğunluğunun isteklerine -ram der- olma terbiyesini almıyanların, maşeri vicdanlara ehemmiyet vermemeleri yüzünden, milletleri hazin
İlklerini ortaya atıyorlar. Bu suretle yekûn günden güne kabarıyor. Bazı vilâyetlerde Halk Partisi namzetlerinin yüzleri bulduğu söyleniyor.
Yakından tanıdığımız bazı Halk Partili dostlarımız, çevrelerinde ka baran bu ihtirasın nasıl önleneceğini düşünüp duruyorlar. Zira İktidar Partisi mensuplarına öyle bir hal ârız olmuştur ki, az çok taraftan veya şu veya bu bakımdan kuv veti bulunanlar arzularını kabul ettiremiyeceklerini anlayınca hal istifayı basmakta tereddüt etmiyorlar! Parti mefhumunun mâ- . ____, __________ ______
nasını kavrayan, prensip sahibi akıbetlere sürükledikleri çok gö-Halk Partililer, nazik zamandaki ; rülmüştür. -Hata işlemezliği» ka-ihtirasların böyle mecraya dökül- naat halinde telkine çalıştıkları i-mesinden endişe duymakta elbetto• çin, bir gün tenkidle karşılaşınca haklıdırlar. Böyle bir tefrika ve --------------1--------- K:------- ’------
»Ben olmadıktan sonra kim olursa culuk olsun» diyen kimselerin partilerine yapacakları fenalık elbette küçümsenemez.
Bu hâdise de gösteriyor ki, muayyen fikir ve prensibi topluca müdafaa etmek üzere bu partiye giren lere siyasî terbiye vermekte de kusur gösterilmiştir. Âmme menfaati mülâhazası gibi parti menfaati fik-
ünün başlıca mevzuunu : Milletvekilliğine namzetliğini koyanlar veya koymak istiyenler teşkil etmektedir. Gerçi eskiden, tek parti devrindeki seçim zamanlarında da namzet faaliyeti olmaz değildi. Fakat derhal ilâve edelim ki, bir nevi nasp şeklini taşıyan o devrin namzetliğinin mâna ve mahiyeti bambaşka idi. Milletvekili olma ve bu suretle kendisine bir geçim ve refah kapısı açmak isti-yenlerin gözü merkeze ve liderlere çevrilirdi. Bu zevat ya intisap târiki ile veyahut da şu veya bu zaman memlekete yaptığı hizmetleri I ileri sürerek bu mansıba erişmeğe 1 çalışırdı. Merkezin «Evet» demesi ' kâfi bir garanti olduğundan, gerisini düşünmeğe hacet yoktu. Seçim günü, davul, zurnalar çalınarak ' âdeta bir bayram havası içinde ge-■ çer.. Göğsü altıoklü seçmenler ikin çileri seçerler, onlar da bir araya gelir itifakla listeye reylerini ve ri ilerdi...
I O seçimlerde idare mekanizma-siyle parti teşkilâtı içiçe, kolkola samimi bir hava içinde bu işleri . başarırlardı. Ne seçim emniyeti, ne baskı meselesi ve ne de iştirâk nis-beti mevzuubahs idi. Hattâ »Millet-p vekili tutanağı itirazı» diye bir söz de bilinmezdi. Çünkü tek liste halinde toptan
P(in- * dımıyla, Diyanet İşleri Reisliğine i müracaat ederek Müslüman olmak | D I arzusunda olduğunu söylemiştir. | ‘T,ob’ | Diyanet Reisliği, icabeden for-ı malitelerj tamamladıktan sonra 11 kendisinin Müslüman olduğunu bil-ıılletleri her basamakta biraz da-1 djrmiştir a mı 11 atıo'hrnn hu hııv.ıV canai «o Ester Levi, Müslüman olduktan sonra Asiye Makbule ismini alınış-
maz kılmağa başlamıştır. Bu arada ........" ’ - ’ ' --- —’ -' de
Müslüman olan Müsevi kızı
Salı günü bir Musevi vatandaşımız Müslüman olmuştur.
keşfediyorlar. Eğer iş bunlara kalsa Asıl isrni Ester Levi olan 25 yaşla sanatın da. fikrin de, memleketin ‘ rındaki genç kız uzun zamandanberi
Amcasının kızını kaçırdı, fakat..
Evvelki gün saat 18 sıralarında Al tındağ mahallesini heyecana veren bir hâdise olmuş ve amcasının kızını kaçıran bir genç sevgilisinin yine amcası tarafından elinden alınması üzerine tabancasını çekerek etrafa ateş etmiş ve bütün mahalleyi heyecana düşürmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre bu kız kaçırma hâdisesi şöyle olmuştur:
Kır.şehirin Kaman köyünde oturan İbrahim isminde bir genç amcasının kızı 15 yaşındaki Nuriyeyi köyden kaçırmıştır.
Köyden kaçan İbrahim ve sevgilisi Nuriye Ankaraya gelerek Altın dağ mahallesinde oturan Cemal isminde bir kasabın evine saklanmışlardır. İki genç on gün kadar burada kaldıktan sonra nihayet Nuriye-nin babası kızının yeğeni tarafından kaçırıldığını ve halen saklandıkları yeri öğrenmiştir.
Kızın babası Nuriyeyi saklandığı evden alıp götürürken bu sırada eve gelen İbrahim tabancasını çekerek etrafa ateş etmiş ve pencere camlarını kırarak amcasını eve taar ruz etmiş şeklinde göstermek istemiştir
Tabanca seslemini duyan bütün mahalle halkı evin etrafını sarmış ve bu sırada hâdise yerine gelen zabıta memurları İbrahimi yakalamış
Hâdise savcılığa intikal etmiş ve tahkikata başlanmıştır
Yeni Belediye Reisi vazifesine başladı
Yeni Belediye Reisi Fuak Börekçi dünden itibaren yeni vazifesine başlamıştır.
Diğer taraftan Ankara valisi Av-ni Doğan ve Emniyet Müdürü Rıfat Ayaydın dün belediye reisini makamında ziyaret etmiştir.
atmam» ua. ııaııı» de, memleketin nndaki genç kız uzun zamandanberi ? de hali dumandır. Gerçekleri öğ- j Müslümanlık âdetlerini benimse-renip bilme, güzelliklerden fayda-1 ıniştir. Ailesi İstanbulda oturduğu lanma hakkı sanki yalnız kendileri- jç|n Levj iyi niyetlerini bir türlü ne verilmiş bir imtiyazdır. Bu imti- - ----
yazın sınırlarını zorlamak, sade onların kişiliklerine değil, ayni zamanda memleket menfaatlerine de yanına gelmiş, evvelâ müsait bir nevi tecavüz sayılır. Bu zihni-1 muhit aramağa başlamıştır, yeti meşru göstermek için kendile- Nihayet, amcasına niyetini açık-rini memleket menfaatlerinin sadık lıygrak Müslüman olmak istediğini bekçileri ve halk efkârının güveni ; söylemiştir.
Vr temsilcileri rolünde göstermek i Levinin amcası, yeğeninin katî ka-telâşile de çırpınır dururlar. Bütün rarl karşısında bir şey söylememiş istedikleri öğrenme, bilme, insanlı-, "ibJ
ğın ortak malı olan sanat ve f ‘ hâzinelerinden eşitçe f hürriyetinin bütün bir millet toplu- j luğu tarafından paylaşılmasını önlemektir. Türlü türlü «iftiralârın. | tezvirlerin, tahriflerin ve ithamların ‘ hedefi sadece budur. İnsanı her adımda biraz daha insanlaştıran, ha milletleştiren bu büyük sanat ve . fikir mahsûlleri bir gün toplanıp ta' sûllıa ateşlerde yakılsa, emin olun çılgın- lll"‘iik’ol(;ak dünden itibarc ca bir sevince kapılacaklardır. Siz ........................ . —
bu zihniyetin Ortaçağla birlikte ta- ’ Kelime-i Şahadet getirmesini nöronmistir.
açığa vuramamıştır.
Levi, bundan bir müddet evvel
İstanbuldan Ankaraya amcasının ............................ bir
ikîc, insanlı- ve dilediği gibi hareket etmekte ııat’ ve fikir serbest olduğunu bildirmiştir. | faydalanma I Ester Levi bunun üzerine, kısa za. millet tonlu ' llıanda edinebildiği dostlarının yar-
|
öğrenmiştir.
TÜRK KANSER ARAŞTIRMA
VE SAVAŞ KURUMU ÇAYI
Gülhane hastanesinde açılan Kan ser polikliniği yararına 30 Nisan 1950 Pazar günü saat 16—19 a kadar Ankara Palas salonunda verilecektir.
Biletler: Birke, İstanbul Eczanesi ve Ankara Palastan temin edile-. bilir.
rihe gömüldüğünü, yahut da hiç değilse İkinci Dünya Savaşının kötülük kuvvetlerile birlikte ezildiğini sanırsınız. Ne yazık ki, gerçekler bunun aksini bağırır. Hafızalarınızı yoklarsanız, aradığınız delilleri bol bol bulursunuz.
Yapılan kundaklamalara aldırış etmeden memleket kültürünün kalkınmasına yar-ıyacak vasıta ve im-kânaıı topluluğumuza kazandırmak uğrunda gösterdiği gayretten ötürü VI. E. Bakanlığı eksik olmasın.
Klâsiklerin, yalnız klâsiklerin de- j yakalanırsa oradan ihzarla mahke-ğil, ‘bütün yayınlarının halkımız meye celbi için Ankara savcılığına tarafından daha kolaylıkla alınıp tezkere yazarak duruşma gününü ta okunmasını sağlamak maksadile yin etmemiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı son aylarda 1 çok yerinde bir karar almıştır. Kö-. Gocuğunu öldürmekten sanık tü niyetlilerin hoşuna gitmemesi kuvvetle muhtemel olan bu karara göre, 250 lirayı geçmemek üzere ve j taksitler bir yılda ödenmek şartile her isteyen, bütün bakanlık yayınlarını yüzde yirmi eksiğine mal edinebilir. Öğrenme, bilme merak- i Ularının bu karardan artan bir hızla faydalanmakta olduklarını gör-| mek sevindirici bir şeydir. Sanatta ve fikirde iyiye doğru uyanışın baş-1 lıca yollarından birinin de, değeri insanlıkça kabul ve tasdik edilmiş eserlerle temasa geçmek olduğunu1 bir kere daha belirtir ve bu teması ; sağladığı, her gün daha da çok sağ-lamıya çalıştığı için bu uğurda emeği geçenlere teşekkür etmeyi kendimize bir borç biliriz.
Rasim Tınaz'ın ihzaren celbine . karar verildi
Kendisini gazete çıkartmış gibi göstererek abone kaydetmek suretiyle para dolandırmaktan sanık Ahmet Rasim Tınazın duruşmasına dün de birinci asliye ceza mahkemesinde devam edilmiştir.
Ahmet Rasim, dünkü duruşmada da bulunmamıştır.
Mahkeme, Ahmet Rasimin nerede
anne beraet etti
I Bundan bir müddet evvel şehri-
1 mizde bir anne, çocuğunu öldürdüğü iddiasiyle Birinci Ağırceza mahkemesine verilmiş ve uzun za-
: mandanberi duruşması devam et-I Dün de bu dâvaya bakılmış ve
I sanık Arzu hakkında kat'î delil el- ' 1, de edilemediği için mahkeme be-
ı raetine karar vermiştir.
Resim Galerisi
Kıymetli «ressam Arımızdan Es1 ı Subaşmın gayretiyle, plâ'tık sanatımızın gelişmesini ve ressamlarımızın tanınmasını sağlayacak olan bir resim galerisi yakında şehrimizde açılacaktır.
Bir yaralama vak’ası karara bağlandı
Elmadağ bucağının Karacahasan köyünde bir yaralama vak’ası olmuş ve dün 4 üncü asliye ceza mahkemesince karara bağlanmıştır.
Bağından odun kesmek istiyen Mehmet Ali Ceylân, Osman Cır.i çifte ile yaralamıştır.
Sanık Osman’ın suçu sabit görüldüğünden 3 ay 20 gün hapsine ve 25 lira mânevi tazminata mahkûm e-dilmiştir.
Sümerbankta bir tayin
Sümerbank yönetim kurulu Maliye üyeliğine eski Muğla Milletvekili Cemal Karamuğla tayin edilmiştir.
Kızılay’daki otomobil kazası
Dün sabah saat 8.45 de Kızılay’da bir otomobil kazası olmuş ve bir kadın yaralanmıştır.
Mustafa isminde bir erin idare ettiği Cip arabası işine gitmekte olan bir kadına çarpmış ve başından ağır surette yaralanmasına sebep olmuştur.
Sanık yakalanarak hakkında takibata başlanmıştır.
Tarla yüzünden cinayet isliyen kadın
Kızılcahamam kazasında Serin 1 köyde bir kadın, akrabasından bir ' erkeği öldürmüştür.
bir tarla meselesinden ve Nadide Gökkaya, yakın
resmen ilân edilen isimler
______ ve ittifakla kazanırlardı.. Bundan tabiî bir şey olamazdı.
O zamanki vekillerimiz, yani | mebuslarımız millete şirin görünme lüzumunu hissetmedikleri için; adını belki haritada görebildikleri vilâyetlerimize ömürleri boyunca a-| yak bile basmazlardı!.. ' «Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer» sözü, şimdi o devrin hasretini çekenler için ne beliğ bir mâna taşımaktadır...
Halbuki bugün öyle mi ya? İktidar Paı tisinin karşısında partili,
1 partisiz muhalefet cephesi vardır, j Dikte, millî iradeye feda oldu.
-Namzetlerin mühim bir kısmı vilâ-I yeller tarafından gösterilecek. Yüzde 20 veya 30 luk merkez hissesi
V ı de öyle düpe düz tayin edilemiye-cek. Partilerin vilâyetlere dağıtacakları merkez namzetleri, binnetice reye dayanacaklarından vatandaşın sevgi ve itimadını çekecek kimseler olmalıdır. Sere serpe doldurulacak listelerin itibar görmiye-ceği muhakkak.
Her gün gazetelerde namzetlere ait tümen tümen havadisleri okudukça gayri ihtiyarî eski devri hatırlamaktan kendimizi alamıyoruz. Görülüyor ki, şu demokrasi denilen rejim hiç de kolay kolay benimse- «»»6» “»»■ necek nesne değildir. 'Esasen böyle' Hâdise, olduğu için de, şu kadar zamandan ! çıkmış ...
beri bir türlü ayak uyduramıyoruz. akrabalarından Hasan’ı tarlada ça-
Verilen haberlerden dağılan Mec- i lışırken bıçaklamak suretiyle ölüş koltuklarını uzun senelerdenbe- î dürmüştür.
ri işgal eden zevattan birçoğunun' Sar’- KT—--•’—ı-»--»—» &«.»•-seçim kabiliyetini kaybettiklerini ceza öğreniyoruz. Bunlardan bir kısmı ( vilâyetlere koşuyor, yoklamalarda I
1 yer tutmağa gayret ediyor.. Oralar- |
Sanık Nadide yakalanarak Ağır-mahkemesine sevkedilmiştir.
Millî Piyanao buqün çekiliyor
_ = _ Milli Piyangonun 7 Nisan çekilişi
dan ümidini kesenler de, hâlâ mer- bugün saat 13 de Ankara Atatürk kezin zaafından istifadeye çalışıyor. Lisesi yanındaki Sarar İlkokulun-Halbuki vilâyetlerde de vaziyet da yapılacaktır.
karışık!.. Yeni inkişafın kazandır- 1 ” : 1 A~
dığı haktan medet uman bir çok kimseler, gönüllerinde yaşattıkları devleti gerçekleştirmek gayretiyle yanıp tutuşuyorlar. Haricî tesirlere pek rağbet etmeden kendi namzet-
İkramiye kazanan numaralar An kara Radyosiyle bu gece 23 de yayınlanacaktır.
Buğun saat 13 den sonra yurdumuzun hiç bir taraf.nda bu çeki1 işe ait bilet satışı yapılmıyacaktır.
şaşırmışlar; bunu bir nevi bozgun-ve şiddet politikası olarak telâkki etmişlerdir.
Şahıs ve zümre hâkimiyeti fikrini güdenler zamanla topluluğu küçüm .■•emişler; mülkün hakikî hâkimlerinin kifayetsizliğine âdeta inanır olmuşlardır! Binaenaleyh, kayıtsız, şartsız sahip olduğu hâkimiyeti idrâk etmek isteyen milletin iktidar ve idrâki kabul edilse mesele kal-mıyacaktır. Bu takdirde yapılacak seçimlerde milletin, kendisini idare edecek kimseleri tartarak seçeceği hakikati de kabul edilir. Telâşlara veya rey avcılığına lüzum kalmaz.
.Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayarın İstanbulda yaptığı konuşmalarda haklı olarak ve cesaretle söylediği gibi, bütün vatandaşın milletvekili olmasına imkân olmadığına göre, listelerde yer alacak nam zetlerin halkı doyurucu bir kıymet taşıması lâzımdır. Diğer taraftan, programlarda kuıu vaadler değil, herkesi inandıracak işler umumî efkâra arzedilirse; bunlar vadesi hululünde edası istenecek birer senet vasfını taşıyacağından, idrâk sahibi vatandaşlar mukayese yapma imkânını bulacaklardır. Bittabi seçilecek şahsın bu işleri- başarmağa ehil olup olmadığı da ortaya çıkacaktır. Uzun zamandanberi özlenen murakabeli siyasî hayatın hazzını kim tatmak istemez!
Yine sayın Celâl Bayar’dan öğrendiğimize göre, kaza ve vilâyet teşkilâtlarında fiilî vazife alan şahıslar; namzetlik meselesinde, insana gönülden huzur veren bir prensip kararı vermişler ve kendilerini böyle bir ihtiras yarışından uzak tutmuşlardır. Mütevazi milletimizin fedakârlık duygusu misal teşkil edecek kadar ileri seviyededir. Yıllardır, yapılan isnatlara rağmen siyasî rüşte sahip olan bu memleket çocukları, hasletlerinden olan idrâkle reylerini kimlere vereceklerini isabetle tayin edeceklerdir. Bu itibarladır ki, birçoklarının hak sız ve yersiz olarak gösterdikleri telâş beyhudedir. En az avlanan bir millet varsa, Türk milleti olduğunu önümüzdeki imtihanda bir kere daha anlayacaklardır.
Fazla düşünmeğe qe hacet? Köylü vatandaşlarımızın dediği gibi: Sırf rey almak için, ömründe bir kere semtlerine uğrayanlar ve kendilerine geçim kaygısı arayanlar değil; her bakımdan ehliyeti zahir olanlar; hizmet aşkı, feragat ve fedakârlık duygusiyle. mahmul bulunanlar, samimî kimseler vekâlet vazifesini alacaklardır.
Bir tavzih
Beypazarı kaymakamından aldı- , ğımız biı- mektubu Basın Kanunu hakikileri gereğince Aynen ııeşreJi- ı yuruz.
1/4/1950 günlü gazetenizin 1 inci, sahife 7 nei sütununda (Beypazarı ı kaymakamı bayındırlık otomobil .
propaganda gezisine çıktıf başhzjW f
yine bu nüshanın son sahife-7 rfcı sütununda (Beypazarı kaymakamı-j nm faaliyeti) başlıklı ayzınıza ceva- ! ben Matbuat Kanunu hükümleri gc-reğince aşağıdaki tekzibin neşrini j rica ederim.
İl özel idare köy yolları tahsisatına ilâveten Bayındırlık Bakanlığınca ilk plânda verilen 250000 liralık, yardım münasebetiyle ilimizin di-1 ğer ilçeleri meyanında ilçemiz yollarının ve yeniden yapılma», veya onarılması gerekli köprülerinin durumlarını tespit ve yapılacak İ çalışmayı pyofjramlaşûırmak mat* sadiyle Bayındırlık Bakanlığı 4 üncü bölge müdürlüğünden 3-4 gün-, lk muvakkat bir zaman için verilen bir araba ile ilçemiz Kırbaşı bucağıj Taceddin köyü ile Uruş bölgesinde: Uruş köyü ve bu köy yolü üzerinde bulunan diğer üç köy ki ceman beş. köyde tetkik ve hazırlama gezisi® de bulundum.
Bu suretle daha önce durumun» tesbit ve çalışma programını düzenlemiş olduğum ilçe cerkezi^e köylerin. ı bir ana yola bu d/ • I 1 ana yol daha ilâve ederek haz.. -lanan programı vilâyete göndermişti arabayı da 31/3/1950 gününde boll geye iade etmiş bulunuyorum.
Yazınızla mahsus bir şekil veril mek istenen gezim ve faaliyetim hakikatte açıkladığımdan ibarettir! Saygılarımla.
Beypazarı Kaymakamı Turgut Toker
— 4 —
r:
ZAFER’iu Abone Şartlan Memleket içi aylık ........... 2S 1
Memleket dışı
12 aylık ............. r.6
6 • 30
3 ) 16
ZAFER’in ilân Şartları
Bağlık ..................... 16 Lira
ve 3 tlncü sayfada Sm... 4
cü sayfada Sm......
ve 6. cı sayfada Srn
Doğum, Nlkftb. Nisan, ölüm Mevlût HAnları 6 santimi geçmem partiyle İÜ lira.
2.
3
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir.
Bayılacak gibi oldum, söyliyecek söz, yapacak şey bulamıyordum. Göz yaşlarımı zorla zaptettim ve münakaşa burada sona erdi.
Bunu müteakip ne kaygılı günler geçti! Marc’ın hürmetini yeniden kazanmayı öyle isterdim ki. Fakat onu anlamağa gayret ettiğim her sefer hırsım, galip geliyordu. Maziyi silmek, tenis kordunda tanıdığım Marc’ı ve sonra geniş kenarlı hasır şapkasının gölgesinde gülen, nahif, sarışın genç kıza doğru henüz eğilmemiş olan Marc’ı bulmak istiyordum.
Hatam işte hurdaydı. Büyük annemin izdivaç gününde söylediği sözleri düşünmeliyim.
«Kolay değil bu. Marc evvelce evlenmişti..
Fakat hayır, beni sevmemiş, ötekini sevmiş olan Marc’ı yeniden yaratmakta inat ediyordum. Öteki ufak hayal, öyle tatlı öyle narin ki! Her yerde, güzel yüzünün musallat olduğu aynalarda onu gördüğümü sanıyordum. Bazan, ıstırap çektiğim vakit ona yalvararak hitap e-derdim: «Betty, benim küçük kardeşim, aşkınızın sırrını bana öğret, derdim.
Marc, senei devriyesinden birkaç gün evvel bana şöyle dedi:
—Doğum günümde sizinkileri?
••
UZUN HİKÂYE
t.
"SAADET ALLAH VERGİSİ DEĞ.IDİR, ELDE EDİLİR..,,
beraber yemek yemek isterdim. Bunda bir mahzur görüyor musun?
Yorgun yorgun cevap verdim:
— Hiçbir beis yok artık.
Cevap vermedi. Hiç münakaşa etmiyorduk, fakat bir sükût, eski kavgalarımızdan çok daha fena o-lan bir soğukluk bizi birbirimizden ayırıyordu. Sadece ayrılacağımız günü bekliyor gibi idik.
Marc’ın doğum günü için çok güzel bir yemek hazırlamışlardı. Küçük kardeşim Jean gayet canlı idi. Az konuşan babam daima gülümsüyordu. Annem muhabbet dolu nazarlarını Maıc’a çevirmişti. Büyük anneme gelince, o yaşfta bir . insan için akıl abrayacak kadar canlı ve keskin gözleri ile bizi tetkik ediyordu. Yüzürrfllen. bütün gayretim
■ (,:evıren: —
| Gükeren Gönenç |
Çeviren:
le dağıtmağa uğraştığım sıkıntımı okuduğunu biliyordum, emindim. Kendi kendime, bir kaç gün evvel bana şu sözleri söyliyen Marc’ı düşünüyordum:
— Doğum günümden sonra bu halimize bir son vereceğiz. Bu şekilde devam etmemiz imkânsız değil mi?
Ona verdiğim cevap aklıma gelince bayılacak gibi oldum.
Alı! Bugün nasıl konuşup gülebiliyor?'Seneidevriyesi belki son aile toplantımızdır. Bütün bu neş’e, kahkaha, bütün bunlar ne komedi,
Yarabbim! Hayır, daha fazla tahammül edemezdim. Göz yaşlarım beni boğacak gibi oluyordu, yemekten sonra bütün aile kahve içmek için salona geçince dışarı süzüldüm ve hızla genç kızlık odama çıktım.
Bir masanın üzerinde, ayni çerçeve içinde ikimizin portresi vardı. Betty ve ben. Birden dikkat kesildim. Bu kadar benzer bazı çizgileri olan çehremizdeki değişiklikleri tetkike koyuldum. Neden bana Bet-ty’nin gözlerine bir nevi şefkat karışık merhamet okunuyor gibi geldi? Onun yanındaki resmime ayni merhametle baktım ve gözlerimden yaşlar boşandı. Boş geçmiş hayatıma, daima benden uzaklara kaçan saadetime ağladım.
İstediğim gibi ailem tarafından
sevilmemiştim. Şimdi de kocam beni sevmiyordu.
O esnada yavaş yavaş kapı açıldı ve büyük anne göründü.
— Claudine, kızım, nen var?
— Hi;bir şeyim yok, büyük anne, dedim.
— Pek iyi biliyorum bazı şeyler yolunda değil. Eve girdiğin zaman bunu anladım, benim küçük Clau-dine’im. Bana söylemelisin, ne var?
— Marc ve ben ayrılacağız.
— Hiçbir şeyim yok, büyük andı. Gözyaşlanmı tutarak ellerimi oğuşturdum. Büyük annem bana doğru ilerledi ve elini omuzuma koyarak
— Budala, sen küçük bir aptalsın, zaten daima böyle idin! dedi.
— Ama, büyük anne.... dedim.
— Güzel ve kabiliyetlisin. Birçok şeyde muvaffak olabilirsin. Yalnız erişe mediğin bir şey var, o da iyi tarafını konuşmaya bırakmıyorsun.
— Şimdi bu mevzuu bahis değil, diye derhal cevap verdim. Daima şefkât ve aşkı aradım, buna hiçbir zaman nail olamadım. En başta Betty burada Bett, Marc’ın evinde yine Betty. Daima ikinci geldim. Şimdi hâlâ İkinciyim. Kıskanç olmam tabiî değil mi?
Büyük annem geri çekilirken:
AÇIKLAMA
Dünkü sayımızda kibar muhitte bir hâdise başlığı iîe çıkan yazı-| mızda sanıklardan Sahih Akbuluturv 15 lira para cezasına mahkûm olduj ğunu yazmıştık. Bir tertip hatasıj olarak mahkûm olduğu yazılmıştır. Evvelki günkü duruşmada Sabih beraet etmiştir. Düzeltir ve özıiri dileriz.
Seçmen kartları
Yeni seçim kanununa göre seç-’ men durumundaki vatandaşlara bugünlerde seçmen kartı verilecektin Hazırlanması bitmek üzere olart bu kartları seçmenlere muhtarlan dağıtacaklardır.
| TAKVİM I
Cuma
Hicri 1369 -
a, 7 Nisan 1950
ı 1366 — Mart 25
— CemaziyeFâhir 1Q

.'Devamı var'

görmeden çıkacaklar..
A FEH
________Sayfa; 1
7/4/1950
■ADYD• TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
HER GÜN BiR HÂDİSE
Bedbaht Endonezya
j yje görünüyor ki, Batılılar,
) ' kendi hasis menfaatlerini korumak isterken, koskoca Asyayı Kızıllara teslim ediyorlar. Amerika Dördüncü madde diye, Uzak Doğu siyaseti diye çırpınadursun. Çare yok. Birtakım bazirgânlar işe
• el atmış bulunuyor.
Geçenlerde vefat eden —nur içinde yatsın— Fransız Sosyalist Lideri Leon Blum, son eserinde şöyle | der :
«Biz, harbetmiyehm dedik. Bize I vatan haini dediler. Harbettik. Yc-j ilildik. Ötekiler sindiler, biz mücadeleye devam etmek istedik. O za-1 man da bize vatan haini dediler...»
Blum, çok ilerlemiş yaşına rağ-ıntfıı Asya meselelerine temas eden I geniş bir eser de hazırlamış, fakat bastırmağa vakit bulamadan vefat etmiştir. Bu eser basılacak ve Asyayı anlatacaktır. Hususiyle ki, Asyanın bugün, her günkinden ziyade anlatılmağa ihtiyacı vardır. Nedir meselâ bu Endonezya meselesi?...
Bilindiği gibi, Endonezya’da yine isyan çıktı. Bu sefer Westerling değil de, Abdülâziz namında bir sergerde asıp kesiyor. HollandalIlar, lâle yetiştirmekten başka âsi yetiştirmekte de mahir görünüyorlar. Dün Westerling’di, bugün Abdülâziz... Dikkat edilecek olursa, bütün âsiler ya ismen ya cismen Müslüman sıfatına bürünüyorlar. IVester-ling adının başına bir «Türk» unvanı takmıştı. Bu seferki âsi ise doğrudan doğruya Abdülâziz adını taşıyor.
70 milyonluk Endonezya’da, yani Doğu Hint adalarında, halkın ekseriyetle müslüman olduğu düşünülecek olursa, bu manevranın mahiyeti kolaylıkla anlaşılır. Zira, 16 hükümetin federasyonundan müteşekkil olarak kurulan hükümet lâik dir. Din ve vicdan hürriyetini kabul etmekle beraber, meselâ Suudi Arabistan gibi, dini, devletin esaslı prensiplerinden biri olarak kabul etmemiştir. Soekonıo’nun bu ileri görüşünü istismar eden HollandalIlar işlerini yürütmeğe çalışmışlar, ve dinî esasa müstenit bir devlet kurmak iddiasiyle ortaya çıkan bir alay âsi, cani ve hamiyet siz kimseyi bu yeni hükümetin bağ ıfcra salmışlardır.
Hollandanın bütün bu icraattan maksadı nedir? gibi bir sual varid olabilir. Hollanda tekrar Doğu Hind adalarına gelebilir mi? Buna bugün için imkân görülemez. Yalnız Felemenkliler için bir ümit vardır : Yeni kurulan hükümet kar gaşalık karşısında izharı aczeder-se, belki de müdahale ümidi görünür. Müdahale demek, hepimizin bildiği gibi «malın üstüne oturmaktır».
Bununla beraber, bütün bu usullerin dürüst usuller olmadığında herkes müttefiktir. Nitekim, bugün Hollanda Radyosu da, kabahati ü-zerinden atmak için bu hareketlerin komünist tesiriyle yapılmış olduğunu söylüyordu. Bizde bir tabir vardır : Ne âlâ memleket... Evet, yap, et, ondan sonra, komünistler yapıyor, diye ortadan sıyrılıver. Milletlerin gerek iç siyasetinde, gerekse milletlerarası münasebetlerde bu komünist dâvasına ve damgasına bir son vermek lâzım olduğunu gösteren en iyi misallerden biri ^^.ndonezyadır. Biz eminiz ki Endonezya, komünist değildir. Sadece istiklâlini arayan, fakat emperya-lits devletlerin müdahalesi yüzünden hürriyet ve hükümranlığına bir türlü tam mânasiyle kavuşamıyan muztarip bir kardeş millettir.
Burada —nur içinde yatsın— yine Blum’un sözünü tekrarlıyaca-, ğız :
Endonezya döğüşmek istememişti : Hain dediler. Döğüştü. Yenildi: Yine hain dediler. Yendi ve istiklâlini ilân etti : Yine hain....
İtalya’ya Amerikan yardım malzemesi
Komünistlerin şiddet tehditlerini önlemek için asker kullanılacak
Roma, 6 a.a. (United Pres) — 1-talya, Amerikan silâh yardımı malzemesi memlekete geldiği zaman komünistlerin şiddet tehdidlerini önlemek için icap ederse asker kul lanmaya hazır olduğunu dün bildirmiştir.
Yetkili kaynaklar yardım malzemesini gemilerden boşaltmak için lüzumlu görülürse hükümetin sıkıyö netim ilân etmeye de hazır olduğunu söylemişlerdir. Ayni zamanda ilk partisi önümüzdeki hafta gelecek olan yardım malzemesini boşaltma plânlan hakkında Birleşik A-merika ve İtalya şahsiyetleri sıkı bir ketumiyet muhafaza etmektedirler. Her iki memleketin yetkili
şahsiyetleri de Atlantik paktının askerî güvenliğini sağlamak için verilecek malzemenin hangi limana geleceğini açıklamayı reddetmişlerdir.
Başbakan Alcide de Gasperi’nin f bürosundan söylendiğine göre, sa-! vunma bakanı Randolfo Pacciardi. başbakana silâhların boşaltılacağı-1 nı ve lüzum görülürse askeri kıtalar kullanılacağını bildirmiştir.
İçişleri Bakanı Mario Scelba, komünistler Amerikan silâhlarının boşaltılmasını önlemek için kuvvet kullandıkları takdirde lüzumlu tedbirleri almak için bir ana plân hazırlanmıştır.
Propoganda baremi !
onguldak Kömür İşletme-leri Umum Müdürü İhsan Soyak, sade işini değil, kadir ve kıymet de bilen bir adamdır!
Bakın, seçim sırasında yararlığı görülecek muhtarları bile düşünmüş! Etibank'tan bu iş için bin lira istemiş! Fakat ancak 30 bin lira koparabilmiş!... Demek banka da işini biliyormuş: Önce peşin, sonra veresiye!
Bana kalırsa az vermiş! Eti-bank’tan üç heveskâr adayı 10 bin lira, kurtarır mı, dersiniz?
Hem efendim; bu işleri bir bareme bağlamak, bir propaganda baremi hazırlamak zamanı gelmiştir! Hiç olmazsa U-mum Müdürler için 50 bin, Bakanlar için 100 bin, Başbakanlar için de bilemediniz 250 bin lira, tahsis edilmelidir.
Daha üst tarafını da artık siz hesap edin! Gönlünüzden ne koparsa! — A. F.
Dr. Fuchs’un avukatı
esraılı şekilde öldü
Milyonlarca kanser
hastasına müjde!
Beş yıla kadar kanseri dünya çapında yoketme yoluna girilecek
Nehru ile
Ali Han görüşmesi
Görüşmeler çek samiri bir hava
içi ide cereyan ediyor
Yeni Delhi, 6/4 (GHH) — Neh-ru - Liyakat Ali Han görüşmeleri devam etmektedir. Bugün öğle yemeğinde buluşan 2 başbakan yanlarında Hindistan başbakan yardımcısı Serdar Patel olduğu halde saat üç buçuğa kadar görüşmüşlerdir.
Yeni Delhi, 6/4 (GHH) — Hindistan başbakanı Nehru ile Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han’ın görüşmeleri hakkında cumhurreisi Dr. Rajedra Prasad dün Bombayda ezcümle şunları söylemiştir:
• Görüşmeler samimiyet havası içinde devam etmektedir. Bu samimiyet havası iki memleketin anlaşmasını mümkün kılacak ve bundan böyle gerek Hindistandaki ve gerekse Pakistandaki halk rahat ve sükûn içinde yaşayacaktır.»
Amerikan dev deniz
j Acheson 5 Mayısta Fransada
Amerika Dışişleri Bakanı Schuman'la
Londra, 6 a.a (Afp) — Dr Fuchs-un avukatı Chanpson Halsall, dün Londra’da şüpheli bir tarzda ölmüştür.
Gece acele çağırılan doktor apart man kapısını kimsenin açmadığını
görünce ev sehibini ve polisi vaziyetten haberdar etmiştir.
Kapı zorla açıldığı vakit Hal-sall’ın antrede hareketsiz bir halde
yattığı görülmüştür. Avukat bir müddet sonra hastahanede ölmüştür.
Evet ama, nihayet 70 milyon insan Kraliçe Juliana'nm kış sporlarını temin etmekle vazifeli değildir. Ne işi var bu adamların buralarda? Defolup kendi memleketlerine gitsinler... O zaman, komünizm dalgası çok daha müessir bir şekilde önlenmiş olur. Çünkü o zaman herkes, evine, karısına ve tarlasına sahip olacaktır. Mülkiyet hissi ise komünizme karşı en güzel bir önleyici vattadır.
Batıklar, Asyada komünizmi önleyelim derken, bindikleri dalı kesiyorlar.
Mücahit TOPALAK
uçağı infilâk etti
Pearl Harbour, 6 a.a. (Afp) — A-merikan dev deniz uçağı Marianas Mars, dün denize ineceği sırada infilâk ederek Pearl Harbour’un bir mil açığında batmıştır.
Bir motörün havada uçarken ateş almasından sonra meydana gelen bu kazada kimse ölmemiştir. 7 kişiden mürekkep olan mürettebat uçaktaki kauçuk can kurtaran san-dallariyle kurtulmağa muvaffak olmuştur. 82 ton ağırlığında olan Ma-rians Mars, 310 kişi taşıyabilmekteydi.
Eisenhoovver başkanlık adayı
Nevyork, 6 a.a. (United Press) — Amerikan umumî efkârı enstitü-
sü, cumhuriyetçi seçmenlerin par-
neler görüşecek ?
Vaşington, 6 a.a. — (Reuter) — Resmî şahsiyetler Acheson’un Avrupa’ya yapacağı ziyaret için hazırlıkların henüz tamamlanmadığını, fakat bakanın 5 Mayısta deniz yolu ile Paris’e geleceğini sandıklarını söylemişlerdir.
Acheson’un Schuman ile iki gün sürecek istişarelerden sonra 8 veya 9 Mayısta Londra’ya gelmesi muhtemeldir. Acheson, herhangi bir j başka Avrupa başkentini ziyaret etmek niyetinde değildir.
Acheson’un Schuman ile Çin Hindine yapılacak Amerikan yardımı meselesini müzakere etmesi beklenmektedir.
Bakanın Londra toplantısında Güney Doğu Asya'da komünizmin yayılmasına karşı takip edilecek müşterek siyaset hakkında bir beyanatta bulunması da muhtemeldir.
Resmî şahsiyetler, bu beyanatın İktisadî ve askerî yardım hakkında müşterek bir programı derpiş etmiyeceğini söylemişlerdir.
Bir deniz kazası
Bilindiği gibi Alman aslından o-lan alim Dr Fuchs, atom sırrım Rusya’ya verdiği için 14 sene hapse mahkûm olmuştur.
Fuchs’un İngilterede ailesinden kimse yoktur. Hapiste kendisini yalnız avukatı ziyaret etmektedir.
Milletlerarası at

tinin general Dwight Eisenhower’i
başkanlık için aday
göstereceğini
ümid ettiklerini bildirmişlerdir.
Gallup’un anketine göre diğer liderlerden âyen üyesi Taft yüzde 17 vali Dewey yüzde 15, Harold Stas-
sen ise yüzde 12 oy almışlardır.
Suriye ve diğer arob devletleri
Amman, 6 a.a. (Afp) — Lübnan ile İktisadî münasebetlerin kesilmesi üzerine Suriye hükümetinin bütün komşu Arap devletlerden Suriye ile [ticarî münasebetlerini teşvik etme-Rlcrine dair jsteğine karşı Ürdün hükümeti verdiği cevapta ezcümle şöyle demektedir:
Ürdün, kendisine lüzumlu malla-bu arada Suriye’den gelen veya Suriye’den geçen ve sanayide kullanacağı ibtidai maddelerin ithalini teşvik edecektir.
Porto, 6 a.a. — Foz do Sousa deniz kazasından yalnız 10 kişi kurtulabilmiştir.
Pedra Salgada denilen sahilin 25 metre Güneyinde bir kayaya çarpan gemi derhal batmıştır. Sanıldığına göre balıkçı ağlarını bozmak istemeyen dümencinin yanlış bir manevrası tam yolla giden gemiyi kayaya atmıştır.
Kaza anında bütün yolcular güvertede bulunuyorlardı, hepsi nehre dökülmüşlerdir. Bu âni felâkete şahit olanlar şaşkınlığa uğramışlardır. Zira önceden sezmeğe imkân kalmamıştır.
Kurtulanlar arasında geminin sahibi ve dümenci bulunmaktadır.
ycrışı neticesi
Cezair, 6 a.a. J. a. (Afp) Aralarında Türkiyenin de bulunduğu yedi devletin iştirakile Cazairde yapılan milletlerarası at yarışlarının birinci günü kalabalık bir seyirci kitlesi önünde cereyan etmiştir. İlk iki müsabakayı .Elma şekeri, isimli atı ile Fransız Dorgeix kazanmıştır.
Mussolininin mühim vesikası
Milâno, 6 a.a. (Reut.) — Corrie-re delle Sera gazetesi, Mussolininin faşist rejimine ait mühim vesikaların, ölümünden az sonra karaborsada satılmış olduğunu ve şimdi her halde yabancı koleksiyoncuların ve hükümetlerin elinde bulunduğunu dün akşam bildirmiştir.
Devlet arşivi müdürü halen aralarında İtalyan diktatörü ile Adolf Hitler arasında teati edilen mektupların suretleri de bulunan bu kayıp mektupların izini bulmağa çalışmaktadır.
İngiltere’ye uçak
sevkiyafı
Vaşington, 6 a.a. — (Afp) — İyi
I
haber alan kaynaklardan diğine göre, B. 29 bomba teşekkülleri gelecek aylar Amerikadan Ingiltereye
devam edecektir.
bildiril-uçaklan zarfında gitmekte
Çarkçı, mes’ul olarak derhal tevkif edilmiştir. Kaza kurbanlarının sayısı henüz tesbit edilememiştir. Zira bu kaza Douro nehrinin son 50 senedenberi uğradığı en .büyük felâketlerden biridir.
Askerî yardım programı gereğince İngiltereye verilecek olan 70 kadar uçak, 4-8 lik gruplar halinde Amerikadan hareket edecektir.
Öte yandan, savunma bakanlığından tasrih edildiğine göre, bu mal-
Zamanımızın en belalı salgını olan kansere karşı savaşta zaferi Amerikan doktoru Cor-nelius Rhoadse elde edeceğe benziyor. Bu doktor «General Motors, şirketinin 1945 de bağışladığı bir milyon dolar ile işe başlamıştır. Sonra başka ellerden ve yerlerden yapılan yeni bağışlarla müessesenin çalışması büsbütün garantiye bağ -landı. Şimdiye kadar «kesin ve e-min. diyerek 300 kadar ilâç adı sayılmışsa da, bu büyük sayı içinde ancak 8 tanesi araştırmalara temel olarak tutunabilmiştir. Kurmayı ile birlikte Dr. Rhoads şimdi Herpes-Virus, yani bir cilt hastalığı mantarı üzerinde dokuzuncu bir ilâcı tecrübe etmektedir. Gerçi bu ilâç kanser hücrelerini eritiyor, fakat şimdilik beyin iltihabına da sebep oluyor. Doktor bu hususta demiştir ki: -Beş yıla kadar, hatta şansımız iyi giderse yarın hiç tehlikesiz ve bütün kanser hücrelerini yoke-decek şekilde kullanılabilecektiır.»
Dr. Rhoads’ın bu çok ümitli araş tırmalan yanında, radyoaktif iyod da en iyi bir kanser ilâcı bulunduğunu iddia edenler de vardır. Kısa bir zamanda hiç değilse gırtlak kanserini bu usulle kökünden tedavi edeceklerini söyliyenler daha ziyade İngilizlerdir.
Jponya'da Prf. Tukawa göğüs knseri üzerine çalışıyor. Buna sebep te Japon kadınlarının asla göğüs kanserine yakalanmamaları-dır. Prf. ilkin bunu aydınlatacak ve özel ilâcını bu meraklı olaydan öğreneceği hakikate dayandıracaktır.
Almanya’da iki üniversite kliniği ültra - ihtizaz ve atom parçalanması üzerine kanser ilâçları bulmaya çalışmaktadır. Rusyada kanser uzmanlarından Prf. Makelovv hatta yeryüzü ışınlarını kanserden sorumlu tutuyor, hastalığın ilâcını da yine bu ışınlarda görüyor.
Şu halde ne zaman kanser kesin olarak tedavi edilebilecek? kanserin çok çeşitleri vardır ve ihtimal bunlardan bazıları, toptancı bir ilâç bulunmadan ünce, kısmî ilâçlarla pek yakında iyi edilecektir.
Bu gayretler hep tedavi için. Ya hastalığı önlemek için çareler düşünülmüyor mu? Elbette düşünülüyor! Bu alanda da pek çok denemeler yapılıyor ve teklifler ileri sürülüyor. (News Europa) dan
Yarının yüksek tazyik tekniği ve olağanüstü sonuçları
Nobel mükâfatı sahibi Dr. Percw. Bridmann meçhul bir sahaya doğru cesur bir adım atmıştır. Orada, şimdiye kadar bilinen fizik ve kimya kanunları yürümez gibi gözüküyor. Bridmann 40000 atmosferlik yüksek tazyik aletleri kullanıyor; buna hiçbir madde dayanmadığı için de, birçok tazyik aletlerini yanyana getiriyor.
zeme sevkiyatı hakkında artık başka beyanat yapılmıyacaktır.
Serbest Fıkra
Kafesteki keklikler!..
AA atbaada oturmuş çalışıyordum; odama hiç tanımadığım bir zat geldi.
Gelebilir, matbaadır, elbette bir derdini söyliyecektir. Orta yaşlıydı, civar vilâyetlerin birinden Ankaraya henüz geldiğini söylüyordu. Fakat pek telâşlı bir hali vardır...
Karşıma oturunca, cebinden, elden ele dolaşarak eskimiş ve günü geçmiş bir gazete çıkardı. Ulus gazetesini önüme serdi. Ve:
— Baksanıza! Şu karikatüre! diye sert sert yüzüme baktı.
— Evet, görmüştüm, diye cevap verdim.
— Biliyorum, dedi. Siz de gördünüz, bütün vatandaşlar da gördü. Fakat, Adalet Bakanı niye görmedi?
Bir an yüzüme baktı, sonra:
— Bu kafes, dedi, Büyük Millet Meclisi! Kapağı aralanmış, pırrrr!... diye içinden uçan kanatlı kuş ta... Tanımadınız mı, muhalif Milletvekili, Aldoğan!... Dört sene evvelki sözlerinden, şimdi seçim zamanı, hesap verecek!
Yazan: .■ .
I Sarıçizmeli
Karikatüre bir daha baktım. Sahiden yüksek boylu karikatürcünün resmettiği kafesin üzerine Büyük Millet Meclisi yazılmıştı! Sevimli kanaryalara mahsus şirin bir kuş kafesiydi sanki. Yalnız Aldoğan kanatlanmış, Zümrütüanga olmuş, hürriyet semasında pervaze! ediyordu!...
Gülerek cevap verdim:
— Bunda, pek hiddetlenecek bir şey yok! İşte, teşrii masuniyet kalktıysa hürriyet havasını doya doya teneffüs etsin, demek istemiştir belki! dedim.
Misafirim devam etti:-
— İyi ki, o Ulus gazetesi, parti gazetesi diye, cevap vermediniz. Fakat ben söyüyeyim: Hanginizin haddine düşmüş bakayım? Büyük Millet Meclisinin yüksek şahsiyeti mîneviyesini böyle daracık bir kuş kefesine benzetmek? Fakat iktidar partisi değil mi? İstediğini kafese, istemediğini de kuşa benzetir!...
Sonra da bu memlekette eşit-
likten, kanundan bahsederler!...
Birden sözünü değiştirip yine aynı üzüntüyle sözlerine devam etti:
— Hani ne oldu? Gazetenizin Başyazarının resmî ve sıhhî dört aylık raporları vardı! Onlar, üç ay rapordu! Dördüncü ay seçim sıraları yaklaşınca, Adalet Bakanının raporu, rapor oldu! Ayrıca bir de muhalif gazetenin sahibi, saçları kesilerek mahkemeye verildi... Değil mi?
Bu sefer ben, misafirimi teskine çalıştım. Ve işi şakaya döktüm:
— Aldırmayın, dedim, iki muhalif gazeteci hapiste; bir Milletvekili de kodese girdi girecek a-mı, Türkiye hudutları içinde!. . Baksanıza... Ulus Başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, sanki, memleket dışına sürülmüş gibi Ce-nevrede ikamete memur! Karikatürcü dersen, o da, vicdanlara hapsedilmiş!
Evet, fikir mesleği bıı!...
Muhalif gazeteciler memleket içinde hapis yatarlar ama, Ulusun karikatürcüsü de Başyazarı kadar memleket dışında sürgün gezerler!...
Frcnkonun kızının evlenmesi mes elesi
Madrid, 6 a.a. (Alp) — General Franconun kızı Cerman Fıanconun Marquis de Villarverde ile evlenme merasimine ait hazırlıklar etrafında büyük bir ketumiyet muhafaza edil, mektedir. Bununla beraber, Madrid hükümeti nezdinde temsil edilen kordiplomatik ve bilhassa İngiltere ve Birleşik Amerika Maslahatgüzarları ile Fransız cumhuriyetinin Madriddeki temsilcisinin 815 kişinin davet olunduğu merasime iştirak edecekleri sanılmaktadır.
Öte yandan bildirildiğine göre, hadiseye tam bir mahremiyet havası verilmek istenmekle beraber, her Ispanyol vilâyetinin askerî ve sivil makamları merasimde temsil edileceklerdir.
Resmî şahsiyetlerden başka gazeteciler davet edilmiyecektir yalnız bir resmî fotoğrafçıya resim çekme müsaadesi verilecektir.
Tifonun demeci
Belgrad, 6 a.a. (Afp) — Bugün as-kerî hazırlık teşekküllerine mensub bir heyeti kabul eden mareşal Tito demiştir ki;
Hazırlığımız, harp kapılarımızda olduğu veya döğüşmeğe hazırlandığımız için yapılan bir.şey olarak telâkki edilmemelidir. Kuvvetli oldukça önümüzdeki tehlike azalacaktır. Zira muhtemel müstevli bizi gafil avlıyamıyacaktır. Kimseyi tehdit etmiyoruz. Fakat bizim olan şeyi muhafaza ve müdafaa etmesini bileceğiz.
Amerikan kanser araştırıcıları radyoaktif izotoplar tedavisi (Isotopen-Therapie) esası üzerinden meraklı neticelere varmışlardır. AvrupalI bilginler ise bir röntgen viziyeri ile bağlama sayesinde insan vücudundaki radyoaktif maddeleri (bsistanslan) açıkça görmiye muvaffak olmuşlardır. Resmimizde görüldüğü gibi, doktor bu viziyerde hastanın midesindeki kanser urunu açıkça görüp teşhisini yapıyor. Yetkili kanser uzmanlan hastalık mikrobunun izi üzerinde bulunduklarını ve yakın bir gelecekte mikrobun keşfedilmesiyle çaresinin de daha kolay sağlanacağını söylüyorlar.
Yeni bir dünya mı?
Bu kadar yüksek tazyik dünyayı adeta altüst ediyor. Maddeler ve un-surlar iç bünyelerini değiştiriyorlar; tanımaz, bambaşka maddeler haline geliyorlar. Öyle ki dünyamız, Atomunkine paralel olarak, bir de bu yoldan ihtilâle gidiyor.
Hamlaçla ancak eriyen buz!
Yepyeni bir buz cinsi elde etmek için pek okadar yüksek bir tazyıka da hacet yoktur. Bridmann şimdiye kadar bunlardan 7 tane bulmuştu. 20000 atmosferle meydana gelen birisi ilkin koyu bir su oluyor, eğer buna iki katlı bir baskı yapılırsa, artık erimek bilmiyen bir buz elde ediliyor. Bu buz sıcaktır ve bir ham lâç lâmbasıyle ancak eritilebiliyor.
Cam gibi makine yağı, yağ kadar yumuşak bronz, safir (Gök yakut) tan lâstik
Yüksek tazyik fizik âlemini, belki birkaç onyıl sonra da endüstriyi kökünden değiştirecektir. Dr. Bridmann özel vasıflan henüz İncelenmekte olan makine yağından cama benzer bir madde meydana getirmiş tir. Sert fosfor Bronzu tazyik tesiriyle yağ gibi yumuşatmakta ve elle istenilen şekle sokulabilmektedir. Çelikten daha sert safir çubukları tazyik odasından kauçuk gibi yumuşamış ve elâstiki bir halde çık -maktadır.
Cazibe kanuniyle alay eden metaller, iki kilo ağırlığında bir yüzük
Meşhur fizikçinin çevresinden şöyle duyuluyor : «Biz dünyayı daha hiç beklenmedik şeylerle şaşkı-
na döndüreceğiz. Ama şimdilik biz kendimiz şaşıyoruz. İçeri yolladığımız madde ne olursa olsun, tekrar elimize ne geçeceğini bilmiyoruz. Önceden hesap yapmamıza elverişli hiç bir kaide ve kanun kalmamış tır. Bir gün cazibe kanununa boyun eğmiyen bir maddeyi elimizde tutarsak hiç şaşmıyacağız; hattâ bunu elde edeceğimize dair kuvvetli sebeplerimiz var. Bir gün yüzük büyüklüğünde, fakat iki kilo ağırlığında bir altın madeni bulmamız da mümkündür.»
Elmas ocaklarına hacet kalmıyacak!
«Elmasları 30.000 atmosferlik bir tazyika tuttuğumuz zaman grafit oldu. Şimdi grafitle denemeler yapıyoruz. Muamele tersine de tatbik edilebiliyor. Çok geçmeden sunî fakat ayni derecede gerçek elmaslar elde edeceğimize dair hiç şüphe miz kalmadı. Bunların büyüklük ve parlaklığını sağlamak artık ticaret piyasası için çalışan fabrikaların işidir. Sentetik elmas yapmak mümkün olmuşsa da, fabrikaları harekete geçirmek için belki 10 yıl kadar zaman lâzım olacaktır.»
Yeni bir atom parçalama usulü
Dr. Bridmann atomu parçalamak kadar «atomu ezmek» de mümkün olduğu fikrindedir. Bunun için Ca-esium madenini seçmiş ve 50.000 atmosferlik bir basınca tâbi tutmuştur. Netice gerçekten şaşırtıcıdır : Atom «parçalanmamış» kelimenin tam mânasiyle «ezilmiştir». Bu suretle de Dr. Bridmann atoma yeni bir yoldan tesir etmek imkânını sağlamıştır.
Ulus'un eksik yazdığı bir haber!
Elâzığ, (Hususî) — Nazimiye İl- | cesinin Halk Partisi Başkanı Hıdır ( Aydın ile İdare kurulu üyeleri ve diğer bir çok vatandaş Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiye yazılmışlardır.
Ulus gazetesinin geçenlerde Demokrat Parti Mazgirt İlçesinden I Baba Düzgün ile arkadaşlarının I Demokrat Partiden istifa ettikleri- ' ni yazdığı hayretle görülmüştür. Baba Düzgün adlı zat şahsî menfa- , atlerine hizmet etmek istemiş ve buna imkân bulamıyarak istifa etmiş, bu istifa memnuniyetle karşı- | lanmıştır. Mustafa Kantarcı, Musa Sever ve arkadaşlarının istifaları haberi ise katiyyen yalandır. Buna mukabil ayni ilçede Halk Parti- ] sinin ileri gelenlerinden Tüccar
Şevki ve Sıtkı ile diğer bir çok vatandaş C. H. P. den çekilerek Demokrat Partiye yazılmışlardır.
Güdül’de D. P. ye yazılanlar
Güdül, (Hususî) — Bucağımızda Demokrat Parti faliyeti artmakta, partiye yazılanlar çoğalmaktadır. Yalnız şu bir kaç gün içinde Partiye 80 vatandaştan sonra 35 vatandaş daha yazılmıştır.
Bucağımıza bağlı Sepenli köyü ocağımıza da 42 vatandaş kaydedilmiştir.
Bucağımıza bağlı 13 köyün hepsinde Parti Teşkilâtı kurulmuş bulunmaktadır.
Sayfa J 4
ZAFER
Cümlenîze malûmdur ki can çekişmekte olan Bizans İmparatorluğuna karşı harp ilân ettim. Düşmanı hokir görmek budalaca bir gururun ve sonunda hüsranın alâmetidir.
— 135 —
Kânunusani ayının sonbaharın-1 dayız. 1453 yılı girmiştifr. Bakalım bu yeni yıl müslümanlara ve Türklere hayırlı olacak mı? Herkes birşeyler bekliyor.
Akşam olmuştur.
Büyük saray, o güne kadar görülmemiş bir fevkalâdelik içinde çalkanıyor. Mahiyetini kimsenin bilmediği bir hazırlık var. Ta bahçe kapısından sarayın büyük kapı sına kadar rengârenk elbiseli yeniçeri askerlerinin ve saray ağalarının ciddî ve olgun çehreleriyle sıralandıkları görülmektedir.
Karşıdan bir kalabalık, saraya doğru gelmektedir. Bunlar, ulemâ grupudur. En önde Molla Gürani ile, Akşemsettin ve Molla Hüsrev bulunuyor. Arkalarında devrin diğer uleması geliyor.
Sokaklar, ahali ile doludur. Pen çerelerden sarkan, ara sokakları dolduran halk, bu ulema grupunu derin bir saygı ile ve sessizlik içinde seyrediyor.
Muhteşem sarıkları ve geniş cübbeleriyle, birçoğunun elinde uzun teşbihler olduğu halde, geçen bu devrin büyük âlimlerinin dudakları kımıldıyor. İçlerinden dua ettikleri muhakkak..
Ve sarayın merdivenlerinden çıkıyorlar..
Daha ulema grupu sarayın içinde kaybolmadan karşı taraftan i-kinci bir grup göründü. Bu gru-pun önünde, bir asırdır Osmanlı Devletinde sadrazamlık yapan bir sülâlenin son ferdi olan meşhur Sadrazam Candarlı Kara Halil Paşa var. Etrafında, onun mensupları olan diğer devlet adamları görülüyor.
Bu grup da sarayın büyük kapısından içeri girdi.
Şimdi, üçüncü grup geliyor. Bu gıupun başında meşhur Zağanos Paşa var. Ve etrafında kendi fikrinde olan arkadaşları...
Ve artık saray yükünü almıştır. Osmanlı Devletinin en değerli, en nüfuzlu bütün şahsiyetleri tamam dır. Büyük bir salonda toplanan bu kalabalık, insanı ürperten bir sükût içinde bekliyor. Hiç kimse yanındaki ile bile konuşmıyor. Herkesin kendi içinden düşündüğü anlaşılıyor.
Salonun bir cephesinde gayet geniş bir masa var. Üzeri kitaplar, kâğıtlar, plânlar ile dolu..
Ve nihayet genç Hükümdar Sultan Mehmet geldi. Olgun ve içten bir saygı ile karşılandı.
Genç hükümdarın da heyecanlı olduğu görülüyordu. Devrin büyük adamlarını gözden geçirdi.
Herhalde işin içinde bir fevkalâdelik vardı.
Ağır ağır söze başladı. Meşhur tarihî an gelip çatmıştı.
[Cümlenize malûmdur ki can çekişmekte olan Bizans İmparator luğuna karşı harp ilân ettim. Düş manı hakir görmek budalaca bir grurun ve sonunda hüsranın alâmetidir. Bir yıldır her türlü esbaba tevessül ederek ihzaratı lâzi-meyi yaptım. Topçuluk tarihinin bir harikası olan ve bence yeni bir devir açacak kadar büyük o-lan meşhur topları döktürdüm.
Ey Müslüman ve Türk büyükleri.. Size hitap ediyorum. Cenabı Hakkın inayetiyle büyük bir işe başlamış bulunmaktayım. Sîzlerin de bu emri mühim de fikir ve kanaatlerinize müracaat ediyorum. Hiç kimse hatırına gelen fikri söylemekten çekinmi-yecektir. Her fikir, her kanaat benim için bir hareket noktası ola bilir. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün ricali devletin fikirlerini öğrenmek mecburiyetindeyim. Belki huzurumda serbestçe beyanı mütalâa edemezsiniz. Münakaşalarınızın neticesini biraz sonra gelip öğrenmek üzere şimdi sizi serbest bırakıyorum.
Cenabı Hakkın takdiri ne ise o olacaktır. Allahın hepinize dini mübin için en doğru fikirleri ilham etmesini dilerim....]
Ve Fatih, bu kısa nutkundan sonra çıkıp gitti.
Şimdi toplantının başkanlığını tabiî olarak Sadrazam Halil Paşa yapacaktı.
Türk ve Avrupa âleminde çok iyi tanılan devrin bu büyük adamı, biraz da tabiî, fakat olgun bir yürüyüşle makamı riyasete geçti. Halil Paşanın tam karşısında Akşemsettin ve Zağanos Paşa vardı, ikisinin de rengi atmıştı. Mecliste asabî bir hava esiyordu.'
Halil Paşa söze başladı :
[Şevketlû Efendimizin emri hümayunlarını işittiniz. Fethi Kos-tantiniye emri mühimmi hakkında söz söylemekte serbestsiniz..]
Bir sükût oldu. Hafifçe bir fısıltı bu sükûtu takip etti. Sonra Zağanos Paşa söze başladı. İlk sözü Zağanos Paşanın alması, Sadrazam Halil Paşayı her halde sinirlendirmişti. Bununla beraber asabiyetini belli etmemeğe çalıştı.
Zağanos Paşa kısaca şunları söy ledi :
(Devamı var.)
Van’lıların Ankara Radyosundan şikâyeti
Ankara Vanlı öğrencilere Yardım Derneği Başkan Vekili İzzet Akın imzasiyle aldığımız bir mektupta şöyle deniliyor:
«Van’ın kurtuluşuna rastlayan 2 Nisan 1950 günü akşamı «Van Öğrencilerin Yardım Derneği» adına beş dakikalık bir konuşma için Radyo Müdürlüğüne on beş gün evvel yazılı olarak müracaat ettik ve okunacak yazının bir örneğini de verdik. Yazımıza önce bir cevap verilmedi. Nihayet takip e-den arkadaşlarımıza sudan bahanelerle red cevabı verildi.
Geçen seneler bu müsaade bizden esirgenmemişti. Yakın günlerde başka şehirlerimizin kurtuluş günlerinde radyoda konuşmalar yapıldı. Bu müsaadenin verilmemesi ve aynı zamanda mutad hilâfına «Geçmişte bugün» ve «Radyo Gazetesi» saatlerinde de vatanperverlikte her hususta diğer yurt daşlardan hiç bir zaman geri olmadıklarını tarih boyunca isbat etmiş olan Vanlıların bu mutlu kurtuluş gününde velev bir kelime ile olsun bahsedilmemesi bütün Vanlıları çok müteessir etmiştir. Van Türkiye hudutları haricinde midir? Vanlılar üvey evlât mıdır? anlayamadık. 2 Nisan 1950 gününün radyo programı beş dakika değil, bir çok dakika tasarruf etmeğe imkân veren ehem miyetsiz neşriyatla doludur.
Milletin malı olan Ankara radyosunun bu hareketi dola-yısiyle teessürlerimizin gazetenizle umuma duyurulmasını rica ederiz.»
Demiryolları onbcr memurlarının derdi İsminin açıklanmamasını rica eden bir okuyucumuz yazıyor :
Biz D. D. yolları ambar memurları; saat 8,30 dan saat 18 e kadar vazife görmekteyiz. Halbuki işletme ve umum müdürlük saat 9 dan 17 ye kadar vazife yapıyor. Biz her gün 1,5 saat fazla vazife görüyoruz. 1 kuruş bile fazla ücret vermiyorlar. Daire âmir ve memurları ya-, rım saat fazla vazife görseler hemen fazla mesai ücreti icade-derler. Biz tatil dahi yapmıyoruz. Meselâ, Şeker bayramı üç gündür, bize bir gün; Kurban J bayramı dört gün, bizlere bir I gün. Bunlar yetmiyormuş gibi her gün 1,5 saat zorla çalışıyo-
Müracaat ettik. Fazla mesai , ücreti isteyen bizlere şöyle bir cevap verdiler: «Taşradaki istasyonlardan hangisini beğeniyorsunuz?»
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından:
Eksiltmeye konulan yiyecek maddelerinin
Büyük Ankara Ulus Yeni Park Sümer
Sus Cebeci
SİNEMALAR VI EĞLENCE YEKLERİ
(15031) : Kaliforniya Fatihi (23432) I Er Meydanı (22294) : Rakibeler (14040) : Vatan Kahramanı (11131) Gönülden yaralılar (14072) : Büyük macera, Şehir dehşet içinde
(14071) : Yetlmenin askı (18846) : Gönülden yaralılar
Ur
ECZAHANELEK
Ankara, Bayer, Hayat
Emniyet Otoları
Her gün için Ankara - Zonguldak. arasında sizlere rahat ve güzel bir yolculuk yaptırır.
Ankara telefon: 12909 Zonguldak telefon: 220
Kuş kafesinin biraz üstünde gün çiçeği ağacı kat kat yükseliyordu ve Katerin çok sevdiği bu, ağacın ölü dallarını ayıklamak için mimoza ve lavanta çiçeği fundalıkları arasına her zaman girdiği gibi, kendisini yine orada buldu.
Katerin’in altındaki kafeste kuşlardan biri öttü, bir diğeri o-na cevap verdi ve sonra, harekete gelen bütün seslerin musikisi başladı. Bu musikinin arasında her sesi ayırdedebiliyor, dostlarının her birini görüyordu. Bun lara veda etmeyi arzu etti.
Fundalığa tekrar döndü. Sık sık buradan geçmesine alışık olan dallar sanki ona yol vermek için açılıyordu.
Siyah başlı çalı bülbülleri, kanaryalar ve saka kuşlan kafeste gürültüyü devam ettiriyor ve sus tukları zaman bir padda’nın tuhaf sesi ile kızıl bir bengalinin madenî ötüşü duyuluyordu.
Küçük hayatları ile ıssız ömrü nü şenlendirmiş olan, onun saye sinde yaşıyan, üşüdüklerinde o-na ihtiyacı olan, ona kıymetsiz saatlerinin eğlencesi, belki kuşlukta bir yenilik olur ümidiyle yarını beklemek zevkini veren, onlara emek verdiği için minnettarlık duyan insanların dûnun da fakat onlardan daha ne çok ahenkli olan bu dostlarından, Ka terin son dersini alacaktı.
Onu tanıdılar ve içeri girdiğinde, son derece samimi olan Japon kuşları bir dala sıralandılar ve sonra hep bir arada onlara yem vermesi için feryada başladılar.
Her sabah aradığı gibi, duran bir narin kalbin, ufak bir ce sedin olup olmadığını araştırdı ve kendi izdirabını unutturan bü yük bir acı duydu. Su oluğunun yanında, parlıyan tüyleri arasın da, Doude’un Mösyö Faeton demekten hoşlandığı kuşçağızın ö-lüsünü buldu.
Daha dün canlı bir renk olanı, eline aldı.
Lâkin kafeste herşey aşktı ve insafsız olan aşk izdirabı yaratmaz.
Katerin’in titreyen elinde tuttuğu kuşun dişisi sakin tüylerini parlatmakla meşgul, yok olan e-şine acımıyordu bile. Aşk kavga demektir, izdirap değildir, ye gâne endişesi yaşıyabilmcktir.
Yazan t B. Valm®;
Canlı ve hareketli dostları etrafında ötüşürken Katerin yemliklere doğru giderek onları taze yemle doldurdu.
Hemen üşüştüler ve Katerin, eskisi gibi, üzerine kollarına, ellerine ve hattâ saçlarına konmaları arzusuna mukavemet ede-
Arasıra başını salladıkça kuşlar kaçışıyordu. Başını, kimsenin gelip gelmediğini görebilmek i-çin sallıyordu, fakat yalnızdı ve sabahın aydınlığı daha kuvvetli doğuyordu.
Yemlikleri yerine yeğleştiren Katerin, elinde ufak cesed, im-dad aramıya gidiyor.
Evde daha uyanmamışlar mıydı? Kimse, yaşayamıyacağını bilen ona, Pierre’el hak vermesine mani olmıyacak mıydı?
Çimlerin, çiçeklerin arasındaki yollarda gayesiz yürüyordu ve küçük cesed elinde soğumuştu.
Mala tepelerinin ardında, saba hin sisi alevlenmiş gibi, kızıllığına bürünmüştü ve bahçede, güller gecenin nemini akıttıktan son ra yakın olan sabah güneşini em mek üzere, sapları üzerinde doğ rulmıya başlamıştı.
Geniş yatakta Pierre her halde, Katerfn’e sahip olduğu gibi, çiçeklere, kuşlara, onların şiirine, bunlarda aşkta olduğundan fazla güzellik olduğunu öğretecek bütün bunlara sahip olacağı nı uykusunda tahayyül ediyordu.
Bu yanlıştı! İnsanı aşka götüren bunların hepsidir, istenen veya nefret edilen aşk olmadan onlar hiçtir, aşksız bunlarda renk olmaz...
İlerde yolun terasa gittiği yerde iki göz, soluk saçlı beyaz elbiseli kadına bakıyor, daima iz-dirabı ifade eden esrarlı bir zekâ taşıyan sadık gözler.
— Sen misin? dedi.
Ve Stony uzanarak Katerin’e başını okşatıyor, sonra Katerin,
— Çevlrsn : NUSAT köpeği arkasında, soğumuş küçük cesed elinde, terasa doğru yoluna devam ediyor.
Birdenbire Katerin, enginliğini ölçmeğe cesaret edemediği denize doğru dönüyor.
Katerin’in öteki dostu olan deniz, lâkayit, gökyüzünün gönderdiği alevlenmiş güzel aydınlığında yatıyordu.
Açıkta, ne bir dalga ne bir kırışık, hissiz denizin değişik renkli esvabmı bulandırmıyor, ve is-tirahate davet eder gibi kumsalda ancak hışırdıyor...
Katerin terasın parmaklığına dayandıj Güzel bir tasavvur! varılması imkânsız iken cazip görünen güzel bîr emel.
Batıda denizi hududlıyan Cap Ferrat’dan ufkun sonsuzluğuna kadar uzanan gölgeli bir hat Ka-terin’in tahayyül ettiği ve varmak istediği fevkaledeyi saklıyordu.
Doğuda aydınlık daha fazla i-di, güneşin, parlıyan alevler ara sıııda doğabilmesi için, sis yerini bulutlara terketmişti, fakat Katerin’in tam karşısında deniz mordan en tatlı pembeye ve son ra pembeden siyah maviye atlr yan renklerle aydınlanıyordu... ve bu, gidebilmek için Katerin’e bulunmaz bir yoldu...
Katerin’in kolları evvelâ mor ve buz gibi suyu yaracak ve güneş doğduğu zaman altın pullar arasında ilerliyerek, ufkun siyah gölgesinde onu ölüme götüre cek olan bu en güzel yol olacaktı.
Neden tereddüd ediyordu? Vak tiyle tahrik pek kuvvetli idi!
— Benim zavallı Stenym.
Gözleri ile sual soran köpeği okşuyor ve sonra parmaklarını a çarak elindeki cesede bakıyor ve dalıyor.
Katerin’in muhakkak gitmesi lâzım, fazla şeyler öğrenmiş ve duymuştu.
İnsanların, fazileti icad etmekle aşkı bozduklarını neden şimdi keşfetmiş gibi oluyor?
Bu doğru değil! Fazilet, namus mevcu olmasaydı, aşk yalnız kıy metsiz bir ihtiyaç olurdu ve Katerin — birdenbire buna emin dir — tabiatın fevkindeki aşkı tanıdı, onu tanıdı çünkü onun tarafından kirletilmiş, kendisini artık ona lâyık görmüyordu ve onsuz yaşayamıyacağı için de ö-lüme atılıyordu.
Katerin kumsala gelen dalgaya kadar indi.
— Git Stony! git! dedi, lâkin kızıl sudan Stony koca bir taş kaldırıyor...
Köpek gitmiş olsaydı Katerin kendisini bu kadar yalnız hisset memiş olurdu...
— Haydi! Cesaret!
Maamafih utangaçlık kadınların ruhuna okaılar karışmış ki, Katerin çırılçıplak denize girmeğe cesaret edemiyor.
Evvelâ sabahlığının kolunu sıyıran geniş bir hareketle, açığa doğru elindeki ufak cesedi atıyor. Düşüşü, denizin sakin sathını ancak hareket ettirip küçük karanlık çemberler çizdiriyor.
Katerin:
— Elveda! diye düşündü.
Ayakları denizin köpüğünden ıslanmıştı bile.
Soğuk su, sabahlığının eteklerini kaldıran Katerin’in dizlerini sarıyor ve Katerin artık yalnız soğuk suyu karnında ve göğsünde hissetmekten çekiniyor.
— Haydi! Cesaret!
Başka sabahlardaki kadar neşeli ve başka sabahlarda olduğu gibi gözlerini engine dikiyor.
— Cesaret! Cesaret!...
Kendi zaafına gülüyor. Katerin için kuvvetten ve cesaretten baş ka mevcud olan yok... ve kuvveti yettiği kadar açıklara, engine doğru yüzecekti.
Esvabının kenarlarında büzülen ellerini kaldırarak, kızıllaşmış gök için çıplaklığını meydana koydu. Beyaz kumaş bir an için evin tarafına doğru onu sak ladı ve yere düştüğü zaman Katerin denizi kucaklamış, saçları dalgaya yapışmış yüzüyordu.
O zaman Stony şiddetle ağla-mıya başlıyor...
(Devamı var)
Gurup Miktarı Muhammen Bedeli Tutarı Lira Kr. Teminat tarih saat
No: Cinsi Kilo Cilo
1 Ekmek 25000 36000 25 9000.— 675.00 19.4.950 9.30
2 Sadeyağ 1500 2500 650 16250
Turyağ 700 800 300 2400
Zeytinyağ 1000 1100 245 2695
Yemeklik tuz 850 1000 15 150
Beyaz sabun 500 550 180 990
Çamaşır sodası 600 700 27,5 192,50
Yeşil mercimek 80 100 65 65
Nişasta 74 80 125 100
Pirinç tosya 2000 3000 125 3750
Selanik fasulye 500 650 70 455
Barbunya fasulye 500 670 65 435.50
Kuru bamye 13 15 650 97.50
Un 600 800 51 408
Makarna irmikli 500 587 100 587
Şehriye 51 60 100 60
Kuş üzümü 34 35 120 42
Buğday aşurelik 75 110 60 66
K. üzüm (10.No.) 100 150 100 150
Kuru incir (süzme) 3 4 110 4.40
Ceviz içi 100 150 220 330
Gül suyu 13 13 200 26
Bal 25 60 380 228
Karabiber 200 400 P 15 60
Sirke 50 80 60 48 -
İç fıstık 30 45 750 337,50
İrmik 75 100 100 100
Sebze konserve 300 455 150 682,50
Fındık içi 50 66 225 148,50
Çay 25 47 1600 752
Kuru sarımsak 10 12 50 6
Tahin 30 52 140 72.80
Üzüm pekmezi 20 30 70 21
K. Erik 30 65 120 78
P. Tatlısı 3000 A 6250 (20 si) 50 156.25
Vanilya 10 P 14 15 2.10
Pirinç unu 25 30 125 37.50
Hardal 0,800 0,800 90 3.60
Sofra tuzu 25 30 22,5 6.75
Şambaba 10 15 160 24
Salamur yaprak 2 3 1000 30
32062.40 2404.68 19.4.950 10.30
3 Koyun eti 10000 12500 230 28750
Sığır eti 500 770 120 924
29674.00 2225.55 19.4.950 15.30
4 Balık uskumru 400 600 180 1080 81— 19.4.950 16 da
5 K. soğan 2642 3000 20 600
- Limon 5789 A 6000 10 600
Elma iyisi 865 875 80 700
Portakal (80 lik) 2558 A 2600 10 260
Ayva 750 820 30 246
Havuç 350 475 20 95
Patates 2000 3050 25 762,50
Domates salçası 300 450 100 450
Pırasa 750 1150 20 230
Kereviz 150 225 40 90
Kayısı Malatya 100 130 180 234
Limon tuzu 5 6 400 24
Y. Salata 1005 A 1050 10 105
Mandalina 632 650 10 65
K. Turp 675 700 B 15 105
Lahana 156 175 20 35
İspanak 750 1550 25 387.50
T. soğan 100 120 25 30
Dereotu 45 A 50 05 2,50
Taze bakla 250 350 40 140
Nane 135 A 150 A 7.5 11,25
Armut 250 400 70 280
Karnıbahar 111 125 45 56,25
Maydanoz 3150 3200 5 160
5669.00 425.18 20.4.950 9.30
6 Yufka 1000 1700 90 1530
Yassı kadavıf 75 110 90 99
Tel kadayıf 250 375 110 412.50
Ekmek kadayıfı 200 A 275 A 100 275
2316.50 173.74 20.4.950 10.30
7 Tavuk eti 150 250 300 750
Hindi eti 250 350 300 1050
1800 135— 20.4.950 11 de
8 Süt 750 1100 65 715
Yoğurt 750 1325 80 1060
Yumurta 0000A 15000 11 1650
Tereyağ 100 140 660 924
4349
8 Reçel muhtelif 140 140 200 300
Beyaz peynir 750 1050 230 2415
Zeytin tanesi 750 900 140 1260
Kaşar peyniri 100 115 480 552
Kaymak 17 24 675 162
T. Helvası 10 30 160 48
9086.00 681.45 22.4.950 10 da
9 Şeker toz 2500 4000 172,50 6900.00 517.50 22.4.950 11 de.
1 — Fakültemizin Gülhane Hastanesindeki kliniklerinde çalışan personellerinin 1950 mali yılı sonuna kadar olan iaşesi için yukarıda cins, miktar ve fiatları ile hizalarında geçici teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı iaşe maddeleri, açık eksiltme ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur.
2 — Bu işe ait eksiltme şartnameleri her gün Fakülte İdaresinde görülebilir.
3 — (15000) liradan yukarı olan gurupların kapalı zarf usulü ile ve (15000) liradan aşağj olan gurupların ise açık eksiltme suretiyle ayrı ayrı eksiltmesi yapılacaktır. İstekliler her gurupta bulunan iaşe maddesine, tahmini bedelinden yukarı olmamak üzere ayn ayrı fiat teklif edecekler ve gurupların genel yekûnu üzerinden teklif yapılmıyacaktır.
4 — Eksiltme her gurubun hizasında gösterilen gün ve saatte TıpFakültesinde toplanan Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır.
5 _ isteklilerin ihale saatinden önce geçici teminatlarını Ankara Üniversitesi, Saymanlık Müdürlüğü veznesine yatırmış olmaları ve 1950 mali yılı Ticaret Odası vesikası ile2490 sayılı kanunda yazılı belgeleri ile birlikte belirli gün ve saatte Fakülte Satın Alma Komisyonuna gelmeleri.
6 — Kapalı zarf usulü ile yapılacak eksiltmelerde, isteklilerin yukarıda yazılı belgeleri ile birliket
tesbit edilen günde, ihale saatinden bir saat önce teklif mektubu ve teminat makbuzunu havi kapalı zarflarını Satın Alma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (1963) (220)
İlahiyat Fakültesi Dekanlığından:
Fakültemiz İslâm Sanatları T arihi Kürsüsü için iki Asistan alınacaktır.
Ankara Üniversitesi Asistanlığ ı Yönetmeliğinin 4. cü maddesinde yazılı şartlardan ayrı olarak aşağı daki şartlar aranır.
Arkeoloji, Tarih veya Sanat Tarihi Enstitülerinin birisinden mezun olmak.
«Lâtince ve Yunanca bilenler tercih olunur.»
Yabancı dil imtihanı 28/4/1950 Cuma günü saat 10 da Fakültede yapılacaktır.
İsteklilerin dilekçe ile Fakülte Dekanlığına bo|vurmaları. (2110)
Ankara il Seçim Kurulu Başkanlığından
Ankara îsmetpaşa mahallesi U-zun Yol 112 numarada oturan Ankara Fen Fakültesi eski genel sek^ reteri Yusuf îleri’nin Ankara milletvekilliğine bağımsız olarak adaylık için 6/4/1950 gününde kurulumuza müracaat eylediği Milletvekilleri Seçimi Kanununun 38 inci maddesi gereğince ilân olunur.
(663)
se görmeden çıkacaklar..
ZAFER
Sayfa : 5
74 1950
Yaz geliyor. Buzdolabı olanlara müjde. JOROS Tamir atölyesi açılmıştır. Her Mûr(caot js|efor: 11586-13219 İstanbul Sahibinin Sesi müessesesinin (ins blız f'olab' ADRES: Adliye karşısı Toros Oteli altında
Keloinatör atölyesi montörlerinden garantili olaı ak yapılır
DİKKAT!
İiier bankasından
Su Abonelerine
-
JT MORITZ
ON-THE - PARK
YORKA GİDİYORSANIZ
1000 ODALI
1000 RADYOLU 1000 TELSVİZYONLU
ST. MORITZ
Oteline ininiz
Avrupadan gelen İş ve resmi heyetlerin lokalidir Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar ve kabaresi New Yorkta tanınmıştır.
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz
TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR
Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çinli TRİO HATA’S ve DİMİ MOOS and TANIYA
5ü Central Park South New - York N. Y. TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
Ankara Defterdarlığından
2897 sayılı Hayvanlar Vergisi Kanunu gereğince vergi alınacak hayvanların kayıt işlerine 1 Nisan 1950 gününde başlanarak 15 Nisan 1950 akşamında son verilecektir.
Ankara Belediyesi şuurları içinde bulunan mahalle ve çiftliklerle Çankaya Kaymakamlığına bağlı bulunan mahallerdeki hayvan sahipleri sayım kayıt müddeti içerisinde aşağıda adresleri yazılı sayım büroları na başvurarak hayvanlarını kaydettirmeye ve karşılığında kayıt ilmühaberi almağa mecburdurlar.
Bu müddet içerisinde hayvanlarını kaydettirmiyenlerin cezalı vergi ye çarpılacağı ilân olunur.
Ankara Belediyesine bağlı olan yerler:
Çankaya Belediye Şubesi
Effaıye Meydanında eski değirmen binasında Asker Aileleri Yardım Bürosuna.
Çankaya Belediye Şubesi binasında Sayım Kayıt Memurluğuna.
(2072)
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip Kıymetli Eşya Piyango Listesi
Piyango 23 Nisan - .......—.
Salonunda İkinci Noter ve temsilciler
Biletler bir lira
satılır
Adedi
1950 tarihinde. Pazar günü saat 15 te Kurıırn huzurunda çekilecektir, fiyatla Kurum Merkez ve şubelerinde, bayilerde
Cinsi
Kıymeti Lira
V,
Her akşam Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KELLENROC
Harikulade İranlı Akrobat!;
Trio Maffi
kısa bir müddet için angaje edilmiş
Meşhur virliloz AOCLFO VENÜS idaresinde atrsksion tipik oıkestrası
Her pazar saat 17 ite matine bütün program iştirakile
akrobatlar
İnşaat yaptırmak üzere yeniden su alan abonelerin, inşaatlarının sonunda idareye malûmat yerineleri ileride çıkacak herhangi bir ihtilâfın önlenmesi bakımından bu hususa riayet etmeleii rica olunur.
(2092)
Ankara II Seçim Kurulu Başkanlığından
Ankara îsmetpâşa, Uzun Yol Tun
celi sokak No. 5 de oturan Avukat Hulusi Bitlis Aktuek'ün Ankara mil letvekilliğine bağımsız olarak adaylık iç'n 5/4/1950 gününde kurulumu -..i müracaat eyle liği Mü elveki) leri Seçimi Kanununun 38 inci mad desi gereğince ilân olunur. (652)

Süt çocuklarının beslenmesinde yardımcı gıdaların ehemiyeti büyüktür.
ARI
pirinç unları, temin e bakımından en sıhhi
Belediye Başkanlığından
Çok dik ve meyilli olan Çıkrıkçılar yokuşunda bulunan taksi durağı, nın bu mevkideki polis noktası yanında bir hususî ve (Park) levhasının altına iki taksinin durması ve diğerlerinin de Işıklar caddesinde sıralanmak suretiyle durmaları Komisyonun 29/3/950 günlü toplantısında 1777/1806 sayı ile karar altına alınmıştır. İlân olunur. (2075)
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
1 __Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edil-
mek üzere 30 --35 beygirlik iki adet dizel grupu’satın alınacak ve alçak tevettür şehir şebekesi yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı* teklif zarflan 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 de Bankamız Satmalma Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en geç 20 Nisan 1950 Perşembe günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı itıbare alınmıyacâktır.
7 __ Bu işe ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muha
sebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, noter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 _ Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilinde avans verilmez.
10 __ Banka ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (12.81)-(131)
ı
2
2
2
2
2
10
10
10
10
10.
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100 2.000 2.000 2.000 2.000 2.000 3.000
14.801
lisiöaâ
Ev
Kamyon Taksi
Traktör (pulluksuz) Motosiklet Buz dolabı
Dikiş makinesi
Filips radyo (5 lâmbalı) Yazı makinesi
Taban halısı (4.50 m2) Halı seccade (2.50 m2) Sofra takımı (6 kişilik) Elektrik ütüsü
Pulluk
Kol saati (10 taşlı) Cep saati (15 taşlı) Duvar saati (15 günlük) Kadife masa örtüsü Battaniye Bavul
Kadın ropluk kumaş Kadın mantoluk kumaş Erkek kostümlük kumaş Erkek paltoluk kumaş Kadın çantası
Para çantası Erkek çorabı Kadın çorabı Kravat
İpek mendil Dolma kalem Traş makinesi Cep feneri Masa saati Kadın eldiveni Erkek eldiveni Keten masa örtüsü Erkek gömleği Erkek pijaması Altı kişilik, çay takımı Keten mendil Küçük çakı Resim albümü Not defteri Kurşun kalem Çocuk kitabı
150.000
(140)
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
/ Nisan 1950 vaziyeti
PASİF
Kasa:
Altın: Safi Klg. 69.738.229.
| Banknot
Dahildeki muhabirler:
i Altın: Safi Klg.
I Türk Lirası
Hariçteki Muhabirler:
Altın: Safi Klg. 67.278.634
Döviz Borçluları:
a—3133 sayılı kanuna göre alınan Hariçteki muhabirler
Muhtelif
b—5256 nayılı kanuna göre alınan: Hariçteki Muhabirler
Muhtelif
o—Kliring borçluları
Hazine Tahvilleri:
Deruhte edilen evrakı nakdlj-e kargılığı Kanunun 6-8 İnci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki ödemeler
Senetler Cüzdanı:
Ticari sonetler Tahviller Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakliye karşılığı esham ve tahvilat (itibarî kıymetle)
b — Banka malı tahviller Avanslar:
Altın ve döviz Özerine uvans Tahviller üzerlııo avanB
Hazîneye kına vadeli avans Hissedarlar:
Muhtelif:
158.748.563,-
Toplam
Lira

£ s
Sermaye:
İhtiyat akçesi:
Âdi ve fevkalâde
Hususî
Hususî (Bankamız kanunu madde 191
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nuktlye Kanunun G - 8 İnci maddelerine tevfikan
Hazine tarafından vaki ödemeler Deruhte edilen evrakı nakliye bnklyesl Karşılığı tamamen altın olarak emisyonu konulan
Kargılığı döviz olarak emisyona konulan: a—3133 sayılı kanuna göro
b—5256 sayılı kanuna göre
Mevduat:
Altın:
Hazine Safi Klg, 46.400.198. —
Amortisman sandığı ) 2.111.985,—
Türk LlraBi
Döviz Taahhütleri;
ar—3138 sayılı kanuna göre alınandan: Hariçteki muhabirler 11.200.000.— Mevduat 1.649.080.48
Muhtelif
b—5256 sayılı kanuna göre alınandan: Hariçteki muhabirler 11.133.906.25 Mevduat 4 733.320,95
Muhtelif
c—Kliring alacaklıları
Muhtelif:
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3
Lira
158.748.563
Lira
15.000.000,—
1.545.0S8.844.34
Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri işçileri Sendikası Başkanlığından
Sendikamızın idare kurulu seçimi 9/4/1950 Pazar günü Ticaret Han No. 8 de Sendika Merkezinde yapı-' lacaktır.
| Sendikaya mensup üyeler, sabahın saat 8 inden akşamın 19 una kadar, reylerini kullanacaklardır. Saat 19 dan sonra rey kullanılmıya
, cak tasnif heyeti tasnife bağlıyacaktır.
ı Bu münasebetle Lokanta, Otel. Kahve, I-Ian, Ocak, Şekerci, Pasta-hane, Bar, Sinema, Gazino ve benzeri eğlence yerlerinde çalışan bütün üyelerin 9 Nisan Pazar günü Sendika Merkezine gelerek reylerini kullanmaları rica olunulr.
Sctı’ık Arsa
Bahçelievler küçük evlerde 56 ncı caddede önü asfalt, kendi yaya kaldırımından kanalizasyon, su, havagazı geçen bir arsa satılıktır. Müracaat, Yeni Sinema İdare Müdürü Saide’e Tel: 14040
Zayi
İstanbul Giriş Gümrüğünden aldığım (12/7/1947 ve 23/7/1947) günlü (328459 ve 330034) sayılı makbuzları zayi ettiğimden yenilerini çıkaracağımdan eskilerinin hükmü yoktur. İsak Derofe
Kayıp
Ankara Birinci Orta Okul ikinci Sınıftan 1941—1942 ders yılında almış olduğum tasdiknamemi kay -bettim. Yenisini alacağımdan eslisinin hükmü yoktur.
Muhittin Oğlu İhsan Uçman (659)
DîK^AT OrtCSCZtCS Vistra Emprime JorjetKrep Emprime Tual Keten Empirme EmpirmeÇamaşırlık ORTAÇj.........................................
II I II ■ ■ I ' —————— Mağaza, No: 224.
Büyük Sürpriz 500 krş. 260 krş. 290 krş. 375 krş. Tel: 11135 Ankara
Sayfa :«
ZAFER
3
I
Fenerbahçe ve Vefa bu sabah geliyorlar
Şehrimizde yapacakları karşılaşmalar büyük bir alâka toplamaktadır.
Bu hafta şehrimizde Millî Eğitim Mükâfatı karşılaşmalarını yapmak üzere Fenerbahçe ve Vefa takımları bu sabah ekspresle şehrimize geleceklerdir.
Millî Eğitim Mükâfatı müsabakasının ikinci deplasmanı için yapılacak olan bu karşılaşmalarda puan durumu evvelki haftalara nazaran
Bu haftaki maçların hakemleri
B. T. Ankara Bölgesi Futbol A-janlığuıdan:
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan 3. üncü küme lig maçlarile deplasman maçlarının gün, saat ve merkez hakem komitesince tesbit edilen hakem isimleri aşağıya yazılmıştır.
İlgililere tebliğ olunur
8 Nisan 1950 Cumartesi:
Saat 14.00 de Vefa (İst.) - Demirspor (Ank.) Hakemler: Sıtkı Eıyar (İzmir), Sait Atakol, Rahim Kotan.
Saat 15.45 de Fenerbahçe (İst.) -Gençlerbirliği. Hakemler: Bedri Kaya (İzmir), Mehmet Güngör, Nail Köken
9 Nisan 1950 Pazar:
Saat 14.00.de Fenerbahçe (tst.) -Demirsor (Ank.) Hakemler: Sıtkı Eryar (İzmir) Hayri Dericioğlu Nadir Çilesiz
Saat 15.45 de Vefa (İst.) Gençlerbirliği (Ank.) Hakemler: Bedri Kaya (İzmir), Berki Birdinç, Hüsnü Aytüre
NOT: Sıtkı Eryar gelemediği takdirde müsabakaları Sabri Armağan idare edecektir.
Lig maçı
Saat 10.00 da Pmarspor - Yıldırım spor (Toprak saha). Hakemler: Hayri Dericioğlu, Reşit Şentanıl Hüseyin Çankayalı.
Saat 10.00 da Vefa - Jandarma (3 No. lu çimen saha) Hakemler: Zekeriye Tunalı, Vedat Gürsel, Fethi Alp
II ci ve 111 cü küme ikinci devre maçları yapılmayacak
İkinci ve üçüncü küme lig maçlarının ikinci devresinin, saha imkânsızlığı yüzünden oynanmamasına karar verilmiş ve kulüplere bildirilmiştir.
biraz daha kritik olduğu için bu haftaki maçlara büyük bir önem verilmektedir.
Bilhassa Vefa takımı geçen hafta İstanbulda Galatasaray ve Fener-bahçeye karşı çıkarmış olduğu par lak oyun dolayısiyle Demirspor ve Gençlerbirliği karşısında nasıl bir netice alacakları merakla beklen -mektedir.
Fenerbahçenin de şampiyonluk yolunda favori durumda bulunması Ankaradan altı puvanla dönmesi ni icap ettiriyor, bunun için de çok dikkatli hareket etmesi icap etmektedir.
Diğer taraftan Demirspor ve Gençlerbirliğinin geçen hafta İzmir-de aldıkları neticelere bakılırsa, bu maçlar için evvelki haftalara nazaran daha iyi bir durumda bulunduk lan anlaşılmaktadır. Bilhassa Demir sporun İzmirden beş puanla dönmesi takımda mevcut olan moral bozuk luğunu gidermiş ve bundan -sonraki maçlara da daha ümitli bir şekilde girmesini sağlamıştır. Kaptanları Mustafanın da bu haftaki maçlarda oynıyacağı nazarı itibara lınırsa, Fenerbahçe ve Vefa ile yapacağı karşılaşmaların bir hayli çetin geçeceği tahmin edilmektedir.
Bunun için Cumartesi ve Pazar günü yapılacak olan karşılaşmalar takımların klasmandaki yerleri ü-zerine mühim tesirler yapacağından bir hayli alâka toplamaktadır.
Genç küme basketbol karşılaş maları
B. T. Ankara Bölgesi Sportif O-yunlar Ajanlığından:
Genç küme basketbol müsabakalarına bu hafta da Siyasal Bilgiler salonunda devaıp edilecektir.
İlgililere tebliğ olunur.
Cumartesi 8 Nisan 1950:
Saat 18.15 de Hilâlspor - Uluçınar. Hakemler: Behçet. Muvakkar
Saat 19.15 de Ankaragücü - Do-ğanspor. Hakemler: Behçet, Muvak. kar.
Pazar 9 Nisan 1950:
Saat 10.30 da Ankaragücü - Et-likspor. Hakemler: Cenan, Zeki Öz. taş.
Saat 11.30 da Başkentsopr - Ce-Zeki
becispor. Hakemler: Cenan, Öztaş.
Fenerbahçe ve Vefa bu maçlara tam kadroları ile gelmektedirler. Yalnız kaleci Cihadın sakatlığı tamamen geçmediği için, yedek olarak Erdal ile genç takım kalecisi Fehmi de gelmektedir. Bununla beraber Cihadın takımda yer alması kuvvetle muhtemeldir.
II. Öı
Türkiye boks birinciliği şehrimizde ycp.lacak
Türkiye boks birinciliğinin bu sene 11, 12, 13 Mayıs tarihlerinde şeh rimizde yapılması kararlaştırılmış, tır.
Kapalı salon bulunmadığından maçlar 19 Mayıs Stadyumunda yapılacaktır
Pazar günü yapılacak bisiklet yarışı
B. T. Ankara Bölgesi Bisiklet A-janlığından:
Ankara Bölgesi Bisiklet Teşvik Yarışmasının ilki 9 Nisan 1950 Pazar günü ve 30 kilometre mesafe üzerinde yapılacaktır.
Müsabaka yolu, Akköprü - Eti -mesgut arasında gidip gelme şeklinde tayin edimiştir.
Yarışmaya katılacak olan bisikletçilerin Pazar günü sat 9.30 da ve müsabaka kıyafetleri ile 19 Mayıs Stadyumundaki bölge merkezinde hazır bulunmaları gerekmektedir.
İlgililere tebliğ olunur.
Merkez danışma kurulu toplanıyor
Merkez danışma kurulu 12 Nisan da şehrimizde toplanarak, gündemde bulunan yıllık faaliyet programı m müzakere edecektir.
Şükrü ve Bülentin verilen cezalara karşı yaptıkları itirazların da görüşülmesi muhtemeldir.
Emniyet takımı Boluya gidiyor
Emniyet futbol ve voleybol takım lan, 22 ve 23 Nisan tarihlerimde iki maç yapmak üzere Bolu'ya davet edilmiştir
Karşılaşmalar Boluda alâka ile karşılanmış ve çalışmalara başlanmıştır.
e J
12
r; la
« se v( yi yj d;
İÜ
eL
in
tu pa şir ga gâ
Koalisyon
★ (Baş tarafı birinci de) fadırlar. Hattâ bunlardan biri, bir Koalisyon Kabinesi fikrini mülâyim gören, Nihat Erimin, sarih sözlerini, kendine mahsus bir mantık ile tefsir ederek, başka türlü anlaşılmasına imkân olmıyan o sözleri, dilediği vâdiye sürüklemek maharetini bile göstermiştir.
Biz, birtakım kökleşmiş, sabit fikirlerle, an'anelerin, karşımıza dik miş oldukları zorlukları daima gör müşüzdür. Fakat, yine görmüşüzdür ki, yürüyen hayatın karşısın-a, eğer fikirler mücadele etmek için kendilerine serbest bir kanatlanma imkânı bulurlarsa, bütün o kalıplaşmış ve donmuş peşin hükümler, yersiz gurur eseri olan inat ve ısrarlar, mutlaka günün birinde erimekte, mesnetsiz kalarak çökmektedir.
Doğrusunu söylemek lâzımgelir-se, son dört senelik siyasî hayatımız, Halk Partisi içinde cereyan eden bu mücadelenin, çeşitli safhalarını bize göstermiş bulundu. Zaman oldu, havaya uyarak müfrit kesilen filân bay, demokratik hayatın içinde yer alabilmek için hüviyet değiştirdi.. Bu gibi ruh ve fikir istihalelerini, ayni şahıslar üzerinde gördük.. Zaman oldu, müsamaha tanımak istemiyen zümre fikrini yürüttü, zaman oldu, müstakar bir siyasî nizamın birleşmesi ni samimî olarak arzu edenlerin mücadelesi zaferle neticelendi.
Seçimlere mahsus bir Koalisyon Kabinesi fikri de, öyle zannediyoruz ki, şimdi, şu sıralarda eski donmuş fikirlerin taraftarlariyle, mutlak bir millî hâkimiyet esasına dayanan bir rejim kurulmasını istiyenlerin ortasında ve muallâkta durmaktadır.
Bizi nikbinliğe sevkeden bir sebep var... O da Seçim Kanununun, millî menfaatlere uygun ve aklıselimin icabettirdiği bir seyir takip ederek Meclisten çıkmış olmasıdır. Koalisyon kabinesi fikri ise, Seçim Kanununda hâkim olan zihniyetin devamı ve onun lâzimi gayri mufariki olmak icabeder. Seçim Kanununu çıkaran zihniyet Halk
Kabinesinin
Partisinde hâkimiyetini devam ettirirse, Koalisyon hedefine varılmakta güçlük geçilmiyecektir. Eğer Halk Partisi samimî olarak dürüst seçimler istiyorsa, seçimlere münhasır olmak üzere bir Koalisyon Kabinesi fikrini reddetmek için ortada ciddî bir sebep bulamaz.
Bir tarafta 400 milletvekili ile bir ekseriyet diğer tarafta 50 milletvekili ile bir ekalliyet mevcut iken, bir Koalisyon kabinesine gidilmesinin mânası yoktur, diyenler, unutuyorlar ki, ortada mevzu-bahs olan şey, bir partinin iktidar mevkiinde programını tatbik etmesi değildir. İktidar Partisi, dört se-nedenberi, kendi programını, istediği ve dilediği gibi tatbik etmiş veya edememiştir. Bu başka şeydir. Hiç bir partinin malı olmıyan, ve memleketin tümüne ait bulunan tek bir seçim işini tedvir et -mek, yine ba.şka şeydir Bu fikre saplanan muharrir arkadaşlar pek iyi bilirler ki, icraata ve programa taallûk eden devrelerde bu gibi sözler ortaya çıkmıştı, o zaman, muhalefet, böyle bir fikre taraftar olmadığını sarih olarak ifade etmişti.
Kaldı ki 1946 seçimlerinin acı hâtıralarını, mümkün olan süratle vatandaşların kalbinden silip çıkarmak, Halk Partisinin de vazifesi ve menfaati icabıdır. Bugün Halk, «a ve Muhalefetde hükümferm,a olan zihniyet şudur :
— İyi bir kanun çıktı, fakat acaba tatbikat ne suretle tecelli edecek?
Muhterem muarızlarımız, pekâlâ biliyorlar ki :
— Halk Partisi iktidarı katiyyeç terketmez, emniyet veren bir Seçim Kanunu çıkartmış olduğuna göre, işin muhakkak başka yoldan çaresini bulmuştur.
Sözü, vatandaşlar tarafından sık sık ileri sürülmektedir. Bir Koalisyon Kabinesi, bu türlü dedikodulara ve endişelere de îytık kati olarak nihayet verebilir.
Bizim hatırımıza gelen bu mülâhazaların, iktidar mensuplarının hatırına gelmemesine imkân yoktur. Gerçi, onlar diyorlar ki, idare
faydalan
mekanizması seçimlere artık karışacak mevkide değildir. Sütten ağzı yananın yoğurdu, üfleyerek yiyeceğini hatırlatmak isteriz. Bununla beraber kendileri de takdir ederler ki, idare mekanizmasının, eskisi kadar olmamakla beraber, seçimler üzerinde hiç tesiri olmıya-caktır, sözü de pek yerinde değil-| dir. Nahiye müdürlerinip muhtarlar üzerinde, ve kanunî himayetten coğrafî durum dolayısiyle uzak o-lan dağ başlarında, merkezlerden uzak köylerde, müessir olmamalarına imkân yoktur.
Mademki, İktidar Partisi, samimî olduğundan bahsetmektedir, seçimlerin âkıbetini de her türlü münakaşa mevzuu olmaktan kurtarmak için elibsani-bitamam diyerek, Koalisyon Kabinesine rıza göstermesi memleketin mânevi havasında büyük bir ferahlık uyandıracağı gibi, muhalefetin seçimlerin neticesini münakaşa etmesi ihtimalini de esasından bertaraf etmiş ola -çaktır. Biz, Halk Partisinin Müf ritlerin mukavemetine rağmen bu dirayeti göstereceği hakkında hâlâ ümitliyiz.
Cihat BABAN
Zongııldakta D.P.ye iltihaklar
★ (Baş tarafı birinci de) İktisadî Devlet Teşekkülü olan E-reğli Kömürleri işletmesi şehre civar bölgelerinde hummalı bir faaliyet göze çarpmaktadır. Badana ve boyadan ibaret gösteriş kollan geceli gündüzlü çalışmakta, bu a-rada ayrı ekipler toprağı tarh etmekte ve ömürleri ancak misafirler gittikten sonra bitecek olan çiçekler dikmektedirler. Başbakan ve yardımcılarının yakında havzaya yapacakları ziyaret münasebetiyle girişilen bu çalışmalar bilhassa Ki-lik bölgesinde tertiplenen ve esas gayeleri parti nümayişi olan bazı sınaî tesisler bu ara Başbakanın e- I liyle işletmeye açılacaktır. 1
I Başmakaleden devam t
Bayar’ın nutukları etrafında...
tekrar ortaya atılmıştır. Yoksa, 946 metodlarını tatbik etmeği mi akıllarından geçirmektedirler?
Celâl Bayar, buna «eyvallah!» demiyeceğiz, demiştir. Fakat «eyvallah demiyeceğiz de ne yapa -cağız?» diye sormuştur ve cevabını şöyle vermiştir:
■ Kanunları rehber ittihaz ederek haksızlık yapanların karşısına çıkacağız. Haksızlık yapanlar ergeç hadlerini bileceklerdir?»
Türk milleti işkenceden hoşlanmaz, rahimdir, şefiktir. Vatandaşlara yapılacak işkenceden değil, hattâ hayvanlara yapılan eziyetlerden vicdanı muztarip olur. Mcs’ullerine dostluk beslemez. Buna asla sebebiyet vermez. Ecnebi gazetelerinde görüyoruz.; çocuğunu döven anneleri, köpeğine e-ziyet eden insanları, komşuları mahkemeye verip mahkûm ettirirler. Bizim mahkemelere bu çeşit vak’a-lar intikal etmemiştir. Fakat Türk vicdanı, mahallesinde kötülük yapan insanlara dostluk ve yakınlık göstermez. Onlara karşı derunî ve tabiî bir husumet duyar. Elbette ki, Anayasanın tanıdığı, vatandaşlara işkence, ezij’et ve angarya yüklenemez prensibine de şiddetle hassastır. Anayasanın tanıdığı mukaddes rey hakkına el uzatanları elbette ki, kanunun verdiği haklara dayanarak adalete teslimden çe-kinmiyecektir. Ve müsebbiplerine, eyvallah demiyecektir.
Ne yazık ki, hâlâ muhalifleri mavi kalemle, muvafıkları kırmızı kalemle listelere geçiren ve ona göre seçim zamanı tertibat alacağını hesaplayan valiler işbaşındadırlar.
Celâl Bayar, bir parti başkanı gibi değil, partilerüstü bir vatandaş gibi konuşmuştur: Biz bu seçimde niçin zafer istiyoruz? Kazanmak için mi? Hayır! Kazanmazsak da kurulacak olan geleneğin mânâsı büyüktür!
Türk milleti işbaşına getirdiği Vekillerinin kendi iradesiyle geldiğine kanaat getirecektir. Onu beğenmediği gün, seçim zamanı gelince «alaşağı etmesini bilecektir.» Bu Milletvekili, ister Demokrat, ister başka partiden olsun, mesele, falan ve filân zatın sandalyada kalması değildir.
Köylü dâvayı anlamıştır. Benim bir reyim, devlet kurar, diye bağıran köy hatiplerini dinlemedik mi? Fakat milletçe kaybettiğimiz zamanı kazanmak için boşuna geçen zamanları da telâfiye mecburuz. Gözümüzü dört açacağız. Celâl Bayar: «Gaflet gösterirsek hem emeklerimiz heba olacak, hem millî irade tahakkuk etmemiş bulunacaktır» demiştir.
Celâl Bayar, Çankırıda, şimdiye kadar yanılan haksızlıklardan duyulan acı teessürlerin üstüne çıkarak konuşmasını bilmiştir; sözleri asîl ve İnsanîdir. Beşerî kinlerden uzaktır.. Çünkü Demokrat Parti, yapılan haksızlıkları bugün dahi affetmeğe hazırdır. Muhtelif partiler arasında düşünce ve fikirlerimiz ayrı olabilir, fakat bu, asla husumet ve sevgisizlik havası yaratmaz; sözünü, hangi sabırlı lider sarfetmiştir?
Yalnız, hükümet memurları kanun dahilinde bitaraf kalmasını bilmelidir. Mekanizmanın şimdiye kadar hatalı işliyen kötü itiyatlarını bırakmalıdırlar. Demokrasinin başka türlü yerleşmesine imkân yoktur. Çiinküa
•Milletin’ iradesiyle, ekseriyetiyle ortaya çıkan her netice o milletin lehine olmuştur. Demokrasi bu suretle tecelli eder. Bizde de bu, böyle olacaktır..
demiştir.
Biz, bütün vatandaşlara millî ve İnsanî vazifelerini hatırlatan bu sözlere ne ilâve edebiliriz?
Evet, Celâl Bayar da bu sözlerini tuttuğu müddetçe milletin kalbinde yer ve vazife alacaktır. Fakat sözlerini, vâidlerini tutmadığı zaman bu millet yerleşecek olan yeni bir an’ane ile onu alaşağı etmesini bilecektir. Hükümet memurları, kanun dahilinde bitaraf kaldıkça millî iradenin tezahürüne vesile verip, millî vazife ve an’aneyi tesis edeceklerdir.
Millete mensup fertler kadar, devlete mensup memurlar da vazifelerinin memlekete en büyük vatanî bir hizmet olduğunu bilmeli-dirler- Adviye FENİK
ir (Baş tarafı birinci de) I muhtar ve âzaları klişesini koyd yüzbaşısı ve karakol komutanı ol- ğumuz mazbatayı kendileri tanzim duğu halde Tahiriye köyüne gi+- •»♦♦u-ı-—• i—u..ı seçmen kütüklerine ancalT Partisine kayıtlı bulunanların ya- s
zılmasını Demokrat olanların kay- dilmiştir. dedilmemesini emretmiştir. | -
Kaymakam, bunlardan mahkemeye müracaat edenler olursa o zaman kütüğe yazılmalarını ilâveyi unutmamıştır.
Kaymakamın bu emrini alan muhtarlar deıhal işe koyulmuşlar ve vatandaşlara hangi partiye rey Vereceklerini sormaya başlamışlar ve Halk Partisine rey vereceklerini söyliyenleri yazıp Demokrat Partiye rqy vereceklerini bildirenleri yazmamışlardır. Fakat bu manevranın inceliğini kavramıyan ve kanunî mesuliyeti düşünemiyen ve kaymakamın emrinin her şeyden üstün olduğunu sanan muhtarlar mahkemeye müracaat edeceklerini soyli- , yenlere birer de vesika vermekte , beis görmemişlerdir. Vesikanın su- , reti şudur:
4/3/1950 senesi günü kaymakamı- , mızın Tahiriyede jandarma yüzbaşı , sı ve karakol kumandanı huzurunda vermiş olduğu seçim hakkın/jaki ‘ emir mucibince köyümüzde kayıtlı 38, 39, 40, 41, 42, 43 numaralı hanelerde mukim Musa oğlu Ali Gider (332) Mehmet oğlu Musa Gider (28) Mustafa oğlu Mehmet Işık (309) Süleyman oğlu İbrahim Çevik kol (327) Mırzı oğlu Hüseyin Özkan (326) Süleyman oğlu Yusuf Onaman (301 Basri oğlu Oğu (Uzel) ' (339) ve haneleri efradı Cumhuriyet Halk Partisine rey vermiyecek ( lerini ve kaydolmıyacaklarını söyle- j diler. Ve bunun için mahkemeye j müracaat etmek mecburiyetindedir- ( ler. Aksi takdirde rey vermek hak- ( kından iskat edileceklerdir.
Mühür ve imzalar...
Bu mazbatayı alanlar D. P. Cey- , han ilçe teşkilâıtına başvurmuşlar j ve idare kurulu da mahkemeye baş . vurmuşlardır Martın 27 inci günü j
git- ettiklerini kabul etmişler, şahitler °rŞda muhtarları toplıyarak dinlenmiş ve duruşma kaymakamla kütüklerine, ancak Halk jandarma komutanının dinlenmeleri Nisanın sekizinci gününe talik e-
I Demokrat Parti Ceyhan ilçe teşkilâtı vaziyeti genel merkeze bildir miş ve bu hâdiseye benzer Ceyhan, da bir kaç hâdise daha cereyan ettiğini de ilâve etmiştir.
Yine klişesini koyduğumuz diğer vesika da Aşmalı köyü muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından Demo_k-rat olduğunu söyliyen Abdülkadir Çağlar adında bir vatandaşa verilen mazbatadır.
Bu mazbataya göre bu vatandaş âzaların önünde bu partiyi (C. H. P. yi olacak) ben istemiyorum, ben demokratım, demiş ve mahkemeye müracaat edeceğini söylemiş, bunun üzerine muhtar ve ihtiyar heyeti de ne yüzden Halk Partisini isteme diğinden dolayı hakkında zabıt tutmuştur
Bu vesikaları gördükten ve bu malûmatı okuduktan sonra bir idare âmirinin bu şekilde pervasız hareket için nereden kuvvet ve direktif aldığını takdiri umumî efkâra terkediyoruz.
ANKARA RADYOSU CUMA — 7/4/1950
30 M. S. Ayarı.
31 Müzik: Wals Festival Orkestrası Çalıyor (Pl.)
45 Haberler vo Hava Raporu.
00 Müzik: Şarkılar (Pl.)
15 Müzik: Hafif 8o]oiar (Pl.)
25 Günün Proğramı.
30 Müzik: Çeşitli Hafif Melodiler (PJ. j 00 Kapanış.
28 Açılış ve Proğram.
30 M. S. Ayarı.
30 Müzik: Semai ve Şarkılar.
00 Haberler.
15 Müzik: Ailen Roth Orkestrası (Pl.) 30 Öğle Gazetesi.
7..
7.;
21
Y eni bir uçan daire
Viyana, 6 a.a. (Afp) — Geçen gece sabah saat 5 e doğru Giresskir-ehen’de yeni bir uçan daire görüldüğü Avusturya basın ajansı tarafından bildirilmektedir.
Bir lokomotif makinisti, iki bulut arasında kırmızı renkte parlak bir daire gördüğünü ve bunun arkasında ışıklı bir kuyruk bırakarak sür’atle Batıya doğru seyrettiğini söylemiştir.
Bir kız kaçırma vak'ası
Dün Akköprü semtinin Varlık mu hailesinde bir kız kaçırma vakası olmuştur.
İsmet Kovaç isminde bir genç es-kidenbeıi göz koyduğu ve aynı mahallede oturan Şükran Güler ismin deki bir kızı kaçırmıştır.
Şükran ve İsmet ilk önce Altındağ mahallesinde oturan bir tanıdıklarının yanında saklanmış iseler de bilâhare yakalanmışlardır.
Ankara C. H. P. adayları arasında gruplaşmalar
★ (Baş tarafı 1 incide) geçmiş bulunuyorlardı.
Dün Fuat Börekçi, salâhiyetli bir makamdan aldığı direktif neticesinde ısrarla sarıldığı Milletvekilliği tasavvurundan vazgeçmiş ve Belediye Başkanı olmayı kabul etmiştir.
Evvelki gün saat 16 da toplanan Belediye Meclisi C. H. P. grupunda vaziyet bu suretle izah edilmiş ve Fuat Börekçi lehine diğer namzetler feragat etmişlerdir. Bu netice istihsal edilirken ve hattâ Belediye Başkanı seçimi yapılıncaya kadar C. H. P, Bölge Müfettişi Mazhar Ak-pınarın hazır bulunması bu mevzuda geçen mücadeleye büyük e-hemmiyet verildiğini göstermektedir.
Bugün artık Mümtaz Ökmen en büyük dostundan mahrum edilmiş bulunmaktadır. Temin edildiğine göre yalnız kalan Ökmen, doktorlar grupu ile mecburen birleşecek ve bundan Çubukçu grupuna karşı bir kuvvet tezahürü olarak istifade e-dilecektir. Böylelikle Çubukçu grupu C. H. P. yüksek kademelerinin direktiflerinden ayrılamıya-cak ve kendisine istenilen namzetler empoze edilebilecektir.
Buna rağmen 9 Nisana kadar büyük dalgalanmalar olacağı ve 394 üyeden mürekkep bulunan İl yoklama kuruluna bu vaziyetin zamanında duyurulamıyacağı zannedilmektedir. Bu vaziyet karşısında yoklama kurulunun önümüzdeki Pazar günü yapılacak toplantıda kat’î bir liste üzerinde karara varabileceğinden şüphe edilmektedir.
Diğer taraftan temin edildiğine göre Ankara C. H. P. teşkilâtı seçimi kazanmak gayesiyle Ticanî tarikati Şeyhi Kemal Pilâvoğlu ile teşriki mesaiyi kabul etmiştir.
Bu noktaya işaret edenler, Başbakan Şemsettin Günaltaym Başba kanlıkta yaptığı bir basın toplantısında, Sağcılık, Solculuk Kanunu dolayısiyle etrafına müritler toplayan bazı şahısların tesir ve nüfuz icra edemiyecekleri bölgelere teb’idi zaruretinden bahsettiği halde, Pilâvoğlu haltında hiç bir herekete geçilmeyişini hatırlatmaktadırlar.
Avni Doğan da C. H. P. namzedi
Aldığımız malûmata göre, Ankara Valisi Avni Doğan C. H. P. tarafından Milletvekili adayı gösterilmiştir.
Kastamonu veya Yozgattan aday gösterilen Avni Doğan bugünlerde kendi seçim bölgesine gidecektir.
Diğer taraftan Avni Doğan, Milletvekili seçildiği takdirde Ankara Valiliğine İstanbnul valisi Fahrettin Kerim Gökayın tayin edileceği söylenmektedir.
Gl. Fahri Belen
ir (Baş tarafı birinci de) saygı ve sevgi uyandırmış mümtaz bir insandır.
Demokrat Parti saflarında siyasî hayata girmekte bulunan Fahri Belen’in bu memleket hizmetinde de muvaffak olacağı taiîdir.
★ (Baş tarafı birinci de) açlık grevini önlemek üzere bugün şehrimizde muhtelif temaslar yapmıştır.
Sebük, Cumhurbaşkanı İnönü ile görüşmek üzere Umumî Kâtip Cemal Ytşil’le temas etmiş, ayrıca Baş bakan yardımcısı Nihat Erimle A-dalet Bakanı Fuat Sirmenle yarın görüşmek üzere randevular almıştır.
Sebük, Askeri Temyiz Mahkemesiyle ve Millî Savunma Baka-niyle de temaslarda bulunacaktır. Avukat M. Ali Sebük bugünkü temasları hakkında bana şunları söyledi:
— «Müekilim Nâzım Hikmetin masum olduğunu ve büyük bir adli hataya kurban gittiğini memleket efkân umumiyesi kabul ettiği gibi hükümet ve Büyük Millet Meclisi de bunu büyük bir anlayışla karşılamıştır. Fakat Af Kanununu/ı beklenmedik şekilde Meclisin gelecek devresine bırakılışı müekkili-min mevkufiyet halini uzatmış ve bu nokta kendisi için büyük bir darbe teşkil etmiştir. Bütün gayretlerime rağmen vermiş olduğu açlık grevi kararından kendisini vazgeçireme-dim. Bu müessif hâdiseyi önlemek üzere alâkadar zatlarla görüşüyorum. Bir hukuk devletinde telâfi edilemiyecek hiç bir adlî hata yoktur. Bu itibarla herkesin masum olduğunda ittifak ettiği müekkili-min bir an evvel hürriyete kavuşması için hukukî bir formül teklif edeceğim. Onun kabul edileceğini umuyorum. Yarınki temaslarımın müsbet netice doğuracağını vetle tahmin ediyorum.»
7.
8.1
8. :
s. :
8.:
9.(
12.:
12.:
12.:
13.(
13.1
13.:
13.45 Müzik: Keman Soloları (Pl.)
14.00 Akıjam Programı. Hava Raporu vo
Kapanış.
7.58 Açılış ve Proğram.
1.00 M. S. Ayarı.
1.00 Müzik: İnce Saz (Nişaburek fas. lı.)
1.30 Konuşma.
1.45 Müzik: Film Yıldızlarından Melodiler (Pl.)
1.00 M. S. Ayarı ve Hebrler.
).15 Geçmişte Bugün.
t. 20 Müzik: (Tarih! Türk Müziği.)
İ.00 Müzik: Salon Orkestrası Çalıyor (Pl.)
15 Radyo Gazete
30 Serbest Saat.
30 Müzik: Vlncent D’lndy _ Bir Dağ Havası üzerine Senfoni (Pl.) ı.OO Konuşma (Türkiye’de Marshall i Plânı.)
!.00 Konuşma.
■ 15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
!.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
1.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU CUMA — 7/4/1950
12.57 Açılış ve
13.00 Haberler.

9İ.
■ MÜZİE (Fİ
Müziği (P1 amlar ve I ve Programlar Müziği (Pl.)
30 Filmlerde
20.15 Gelir Vergi 20.30 Dinleyici İstekleri.
(Türk Müziği.
21.00 İstanbul’da F
ketleri.
Konuşan: Şevket Rado. 21.10 Ilafif Ara Müziği (Pl.)
21.15 Fasıl Heyeti Kons «SULTANİYEG Ali
2 — Misali
18.;
Japonya’da
ir (Baş tarafı birinci de) nn Japonyada mevcut olduğunu bil dirdikleri şartları değiştirmek istiyorlardı. Fakat vatanlarında kalan lann «hareket hürriyetlerinin tah dit edilmediğini gördüler ve işgal kuvvetlerinin halkı açlıktan kurtar mış oduğunu anladılar.»
General, bu esirlerin vatanlarına dönüşündenberi aylar geçmiş olduğundan artık Sovyet telkinlerinin tesirlerinin Japonyada gözükmediğini belirtmiş ve şunları ilâve etmiştir:
Bunların çok az bir kısmı komünist partisine dahil olmuşlardır. Geri kalanlar ise bu telkinlerin uydur ma olduğunu anlamışlardır. Yaptığımız araştırmalar komünist faaliyetlerinin tamamiyle mağlûp olduğunu, hattâ baltalandığını göstermektedir. Zira Japon halkı komünizm denilen bu şeyin sadece diğer bir siyasî parti olmayıp hariçten i-dare edilen bir teşkilât olduğunu an lamışlardır.
Japonyanm demokratlaştırılmasında müttefiklerin ilerlemelerinr-den de bahseden General demiştir ki: Japonların siyasî, İçtimaî ve e-konomik teşkilâtındaki demokrasi temayülerini kuvvetlendirmek faaliyetlerinin hâlâ devam eden bir iş olduğunu hepimizin kabul edeceğini zannederim. Hiç kimse bu işin bugün tamamiyle bitmiş olduğunu söyliyemez. Japon hükümeti totaliter olmaktan kurtulmuştur ve artık milleti temsil etmektedir. Sosyal sahada halkı tahdit eden engel ler ortadan kaldırılmıştır. Bugün her Japon memleketteki gayet liberal kanunlar çerçevesi dahilinde istediğini söyler, istediği yere gider veya istediği işi yapar.
* (Baş tarafı birinci de) demir, Yılmaz Özsever, Ali Özsarı, Yusuf Matba, Bayram Dolu, Rıfkı Akkaya, Remziye Karataş, Zeynep Eroğlu, Mustafa, Emine Karata» Mehmet Kaysevaş, Nazlı Türk, Muj la Ali Sümer, İlyas Yazar, Haşan | Sadıç, Hüseyin Öretir, Osman Aslan, Dursun Altın, Hayriye Durmaz, Kâmil Türkaslan, Adil Öksil, Emine Peber, Hüseyin Contar, Havva Contar, Döne Akçalı, Fatma Haykıran, Ziya Yılmaz, Ahmet Turgut ve eşi, Süleyman Işık, Eşi Bayan Işık, Mevlût Zaman, Salih Sami İncesu, Mehmet Karaman, Fatma Karaman, Şerife Karaman, Süleyman Yerli, Gürcü Yerli, Mehmet Karagöz, Mehmet Şengül, Emine Şen-gül, Mehmet Sağlam, Haşim Kılıç Abdülkadir Altınçelik, Ayşe Muzaffer, Ahmet Taşdemir, Şerife Taşde-mir.
iki müthiş tren kazası
ir (Baş tarafı birinci
„ . . de)
Oviedo (İspanya), 6 (a.a.) (United press) — Madrid - Gijon ekspresi Oviedo’nun 17 mil güneyinde hattan çıkmıştır. Şimdilik 15 ölü ve 60 yaralı tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bununla beraber ölü adedinin çok daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.
Yeni bir parti kuruldu
İstanbul, 6 (a.a.) — Şehrimizde .Müstakiller Birliği» adı ile siyasî bir parti kurulmuştur.
Teşekkülü için bugün vilâyete müracaat edilen bu partinin kurucuları şunlardır:
Avukat Hazım Dağlı, İsmail Da-nişmend, Emekli General Akif Er-dengil, Emekli General Emir Er-kilet, Avukat Mehmet Semuh.
Partinin beyannamesinde, teşri, icra ve kaza organlarını tek mecliste toplayan tevhidi kuvva yerine, tefriki kuvva usulünün konulması prensibinin tahakkukuna çalışılacağı bildirilmektedir.
Sahibi
Adviye FENİK
Yazılşlerinl fiilan İdare eden: HİKMET YAZICIOÖLU
Basıldığı yer:
Ghnee Matbaa»
görmeden çıkacaklar..

Comments (0)