VATANDAŞ LİNYİT KULLAN
İstanbul ve Ankara’da Kömür Satış ve Tevzi
1 Miiessesesinin depolarında kâfi miktarda Linyit mevcut bulunmaktadır. Her vatandaş istediği kadar Linyiti serbestçe alabilir. Piyasada Linyit bulunmadığı yolundaki menfi ve yersiz propaganda-I ya inanmayınız. Bu ucuz ve bol yakıt vasıtasından ____________ I faydalanınız. E Tİ BAN K
İstanbul işçi Sendikaları
Birliğinin dünkü toplantısı
Umumî arzu üzerine Fuad
Köprülü bir konuşma yaptı
“Türk işçisi haklarını vatanın menfaati dairesinde kullanacaktır... 4 sene evvel grev istemiştik, bu sizin çalışmalarınızla tahakkuk edecektir,,
;'l
4i-
üyük Millet Meclisi, bugün | Bunun içindir ki, tenkitler sert ve Seçim Kanununun müza- acı oluyor; ve hele iktidarın, her ne keresine başlıyor. Bunun se-1 pahasına olursa olsun mutlaka idare
İstanbul, 6 (Telefonla) — İstanbul işçi sendikaları birliğinin bugün Eminönü Halkevinde sabahtan başlayıp geceye kadar devam eden kongresinde Vali, C. H. P. ve Millet Partisi mensupları, Fuat Köprülü ve Demokrat Parti İl Başkanı Esat Çağa, Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer bulunmuşlardır. Çalışma Bakanı öğleden sonraki celsede, Günaltay kabinesinde üç Bakanlıktan birini tercih etmesi teklif edildiği zaman işçileri yakinen tanıdığı i-çin Çalışma Bakanlığını kabul ettiğini söylemiştir. Bakan sözlerine devamla, bugün işçiler a-rasında bulunduğu için hayatının en mes’ut günlerinden birini
Fuad Köprülü
yaşamakta olduğunu sözlerine i-lâve etmiştir.
Delegelerin umumî arzusu ü-zerine kürsüye gelen Fuat Köprülü kısaca şunları söylemiştir:
•— Ben de bir fikir işçisiyim, burada bir politika adamı olarak değil, bir vatandaş olarak bulunuyorum. Sendikalar Birliği memleket namına iftiharla anılacak bir teşekküldür. İşçiler tamamen müstakil, siyaset harici ve yalnız kendileriyle meşgul olmalıdırlar. Sendikalar kanunu kabul edildiiğ zaman tabiî bir netice olarak işçilere grev hakkının verilmesini ileri sürmüştük. Bunu bazı arkadaşlar doğru, bulmadılar. Bu görüş meselesi-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
müzakeresi başlıyor
Demokrat Parti Tali Komisyonu raporu bu sabah Parti Genel Kurulunda görüşülecek
Buhranı önliyecek ana Kanun
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
?| çim emniyetini temin ederek millet başından ayrılmak istemediğine da-“ için hayırlı olmasını candan temen- J-------------—
/ ni ederiz. Çünkü bu kanun sayesin-| de memlekette senelerdenberi sürüp
11 giden bir emniyet buhranı ya tama-I miyle kökünden silinip atılacak, ya-| hut da şüpheler, tereddütler, kuşkular yeniden alevlenecek, bu yüzden duyulan endişeler daha da fazlala-şacaktır. O halde Seçim Kanununun alacağı şekil mutlaka siyasî emniyetin, ve demokratik hayatın tam bir barometresi olacaktır. Bu bakımdan Büyük Millet Meclisi, Seçim Kanunu üzerinde ne kadar büyük titizlikle vp dikkatle dursa yeridir.
I Çünkü seçim emniyetini tam temin eden bir kanun, memlekette siyasî hayattaki bütün bulanık manzarayı mânen ortadan kaldıracak, vicdanlara huzur verecek, bir yığın dedikoduları önleyecek, ve bütün bunla-nn üstünde siyasî partiler arasında normal münasebetlerin kurulmasına yardım edecektir. Mükemmel bir Seçim Kanununa, Anayasanın yanında ikinci bir Anakanun dense yeridir.
Son yılların hâdiselerini gözden geçirelim: Demokrat Parti ile, Halk Partisi arasında zaman zaman şiddetlenen ihtilâfların sebebi nedir? Neden bizde de Garp demokrasile- | rinde olduğu gibi iktidarla muhale-fet mekanizmaları normal bir şekil- I - de işliyemiyor? Çünkü iktidarın noı mal ıbir şekilde idareyi elinde bulundurduğuna ve bulunduracağına dair millette tam bir itimat yoktur.•
Kendi kendini
metheden garip
bir Vali!.
Seçim müzakerelerinin hararetli olacağı tahmin olunuyor
ir delillere dayanan kanaatler, vatandaşların kalbinde kökleştikçe, işler büsbütün çığandan çıkıyor. Bu yüzden siyasî hayatımızdaki huzursuzluk da her gün daha vahim bir şekil alıyor. O halde yapılacak iş, suyun başını tutmak, ve fenalıkların yolunu bu suyun başında kesmek, ve böylelikle, herkesi rahat ve huzura kavuşturmaktır. Unutmamak gerektir ki, iktidar partisinin birinci vazifesi, vatandaşlara bu huzuru temin etemk, ve kendisini de vicdanen müsterih kılmaktır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de) I
&
Sinop Valisi Muhtar Acar işte ibu zattır!..
★ (Yazısı 6 uıcı sayfada)
Bakanların Parti ve
seçim propagandası

Cemil Sait Barlas Giresunda "Kara ruh,, lu, “Baykuş,, lu bir nutuk söyledi
Seçim arifesinde kabine mensuplarının yer yer, vilâyet vilâyet, mın taka mıntaka, parti propagandaları devam etmektedir:
Bu arada Sağlık Bakanı Dr Kemali Beyazıt, Kütahya C. H. P. İl
Kongresini Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas da Giresun C. H. P. 11 Kongresini vesile ittihaz ederek, partilerini övmüşler. D. Partiye de şiddet kelimesini dahi aşacak ma-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
İtalyan boksörleriyle İstanbul’da karşılaşmalar yapılırken, şehrimizde de 40 boksör arasında müsabakalar olmuştur. Yukarıdaki resimde bu müsabakalardan bir an görülmektedir. İtalyanlarla İstanbul’da, 40 boksör arasında da şehrimizde yapılan müsabakaların neticeleri 6 ncı sayfamızdadır.
Yeni Seçim tasarısının meclis u-mumî heyetindeki müzakeresine Meclisin bugünkü toplantısında baş lanacaktır.
Gündemdeki diğer mevzuların gö rüşülmesi tamamlanıp vakit kaldığı takdirde seçim tasarısı ele alınacak ve tasarının heyeti umumiyesi üzerinde Meclis Beşkanı müzakerelerini açacaktır.
Demokrat Parti Meclis Grupu ü-yelerinden bir kısmından müteşekkil tâlî bir parti komisyonu bir haf tadan beri tasarının Mclisteki müzakereleri esnasında partinin takip
* (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
İstanbul karlar altında Mektepler 3 gün tatil edildi
İstanbul, 5 (a.a.) — Dündenberi İstanbul ve civarına yağan fasılâsız kar yüzünden bu sabah saat 8.30 da Haydarpaşaya gelmesi beklenen A-nadolu ekspresi üç saat rötarla gelebilmiştir.
Tipi şeklinde devam eden kar şehir içindeki kara ve deniz vasıtalarını aksatmış bulunmaktadır. Ada-
İf (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Alman Kızıl gençliğinin Berlin için komplosu
Bonn, 5 (AP) — Batı Almanyanın Sosyalist lideri Kurt Schumacher, komünist gençliğinin Berlini ele geçirmek için bir komplo hazırladığını ileri sürerek Batılı devletleri kuvvet kullanmağa davet etmiştir.
Schumacher, 600.000 komünist gencinin Berlinde bir miting hazırlamış olduklarını ve müttefiklerin, Batı Berline giden yollara tanklar yerleştirdikleri takdirde bunun, Berlini teslim etmek demek olacağını söylemiştir.
Schumacher, bu mitingin 27 Mayıs tarihi için hazırlanmış olduğunu ve komünistlerin mitingi .Berlin'e doğru» dövizi altında tertip etmiş bu-(Devamı Saı fi Sü: 3 dc)
Stalinin namzetliği
Moskova, 5 (AP) — Stalin, yakında yapılacak olan Rus seçimleri i-çin, on iki kadar fabrika ve diğer bazı teşekküller tarafından, Mosko-vadan namzet gösterilmiştir. Stalin; bundan başka, Leningrad, Kier, Riga, Vilna ve diğer bölgelerden de namzet gösterilmiştir.
Başkan Truman Batı Birliğini takviye eden Atlantik paktını imzalarken Amerikanın atom ve hidrojene ait yeni politikası
Amerika Rusya ile bu gizli mevzular üzerinde görüşmeyi aklından bile geçirmiyor
Koraltan Tarsusta bir nutuk söyledi
Koraltan dedi ki:
»Memleketi tehdit eden iki tehlike mevcuttur. Bunun birincisi Komünizm, diğeri de iktidarın zihniyetidir.
Adana, 5 (Telefonla) — Bugün sabahleyin Adanada büyük bir törenle açılan Demokrat Parti Cemal Paşa ocağının kordelâsını kesen D. P. İçel Milletvekili Refik Koraltan, bilâhare Tarsusa giderek Demokrat Parti kongresinde bulunmuştur.
Refik Koraltanla beraber buradan Tarsusa giden Adana, Ceyhan, Kadirli ve Osmaniye Demokratlarını karşılayan 40 dan fazla taksi, jip ve otobüsün şehre girişi muhteşem tezahürata vesile oldu.
Koraltan, kongrenin yapıldığı Par maklı kahvede mikrofon önüne gelerek memleketin bugünkü durumunu usta bir ressam maharetiyle tab-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
Moskova, 5 (AP) — Moskovadaki Batılı diplomatik kaynakların kanaatine göre münhasıran Birleşik Amerika ile Rusya arasına münhasır ve atom enerjisi kontrolüne müteallik görüşmeleri, Amerikan siyaseti icabı, mümkün değildir. Bu kaynak-
lar Birleşik Amerikanın, bu mevzuun görüşülmesine diğer hükümleri dahil etmeği tasavvur etmediğini söylemişler ve idrojen bombasının da bu siyaseti değiştirmiyeceği fikrinde olduklarını belirtmişlerdir.
D. Spor Kulübünün yeni lokali açıldı
Demirsporun dün törenle açılan yeni lokalinden bir görürtüş
— Yazısı 6 6mcı sayfamızda —
C. H. P. den olmıyan, Politikayı cazip bulmıyan bir tabip
İşçi Sigortaları Kurumu İstanbul Hastahaneşi Baştabibinden dün şu mektubu aldık:
• Muhterem gazetenizin 1/2/950 tarih ve 278 sayılı nüshasının birinci sahifesinin 5, 6 ncı sütunlarında C. H. P. Genel Sekreteri Tevfik Fik
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Şiir ve hakikati
D eşat Şemsettin Keyifsürer, meğer işçi sendikaları baş-kanlariyle grevin aleyhinde bulunmak için gizli toplantılar yaparmış; yaparmış da sonradan haşa diye tekzip edermiş! Eh el oğlu durur mu? Bir tanesini ya-kalayıvermisler!
— Eyvah basıldık! demeğe imkân kalmadan fiyasko meydana çıkınca istifa ettiği de şayi olmuş!
İstifa eder mi a efendim? İstifa demek, iktidara karşı grev yapmak demektir!
Ama kim dinler ki: «Gece Leylâyı ayın on dördü, koyda çıplak yıkanırken gördü». — YEDEKÇİ
fa:(
fl-2-1090
-
*
=
î;
(1
d.
nj
*1
S y
GUM GEÇERKEN...
Maksut bir amma...
Omokrasiyi yerleştirmenin ve onun gerektirdiği siyasî ve sosyal hayatı geliştirmenin en kestirme yolunun karşılıklı anlaşma olduğunda şüphe mi var? Bugün için, hangi partiden olursa olsun, veya tarafsız, bütün vatandaşların İstediği, dilediği tek şey: hürriyet ve demokrasinin gerçekleşmesi, bu mefhumların Türk cemiyetinin bir lâzımı gayri mü-farlki haline gelmesidir. Bu bakımdan hedef aynı hedeftir.
Dört beş yıldanbeı-i şu oldu, bu oldu. Bunları, İçine ilk defa girdiğimiz bir hayat ve idare tarzının yadırganışı, acemiliği saymak, ya-İıut hattâ tabiî ve zarurî sarsıntılar, mücadeleler olarak kabul etmek mümkündür. Çünkü yirmi, yirmi beş yıl gibi uzun bir devre tek partiyle idare edilmiş bir memlekette, bu İdarenin temsilcileri, müesseseler! ve geniş mânâda yarattığı zihniyetle savaşmak az buz iş değildir. Demokrat Parti bu çetin savaşı kazanmıştır. Öteyandan, o devrin tek hâkimi ve idarecisi olan partinin, yeni hayata intibak edebilmek için bünyesinde ve zihninde yapması gereken değişiklik de aynı derece çetin bir nefis mücadelesidir. itiraf etmeli ki. bu istihale bir takım büyük fedakârlıklar ister. İktidar partisi, demokasiyi yerleştirme İsteğinde samimî ise bu fedakârlıkları, tıpkı bir balondan safra atar gibi, yerine getirmek zorundadır.
Bir büyük filozof: «Kelimeleri, tayin edilmiş mânâları içinde alsak, insanların birbirleriyle anlatmasından daha kolay bir şey olamaz. der. Biz, ne istediğimizi bildiğimize, İstediğimiz şeyi İfade e-den kelimelerin de belli ve açık mânâları olduğuna göre, maksada varmak için geriye ne kalıyor? Biraz iyi niyet, biraz cesaret, değil mi? Ondan sonra, kelimelerin mânâlarına saygı gösterdik mi dâvayı esasinden halledeceğiz. O zaman, fikir ve kelime spekülâsyon-lariyle bir labirent haline gelmek
Muhip DIRANAS
istidadı, gösteren dâva, içinden sıkılmazlığından çabukça kurtulur.
Bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Seçim, iyi veya kötü yapılışiyle, lıalk iradesine ne derece samimilikle boyun eğdiğimizi, yahut eğmek ve eğmemek istediğimizi bize gösterecektir. Mesele arlık lâfın ve edebiyatuı ötesine çıkmış, İş ve fiil sahasına intikal etmiştir. Artık «ak mı» «kara mı», «yenir mİ» «yenmez mİ» çekişmelerinin bir mânası ve faydası olmamak gerekir. Partiler, programla-rlyle, dürüst propagandalariyle halkın karşısına çıkacaklar. Eğer vatandaş, reyini istediğince ve istediğine vermek hürriyet ve imkânına kavuşur da, sandıklardan böyle bir hürriyet ve halk iradesinin hakikî reyleri çıkarsa; İktidar da o reylerin vereceği neticeye boyuıı eğmek İrade ve efendiliğini gösterirse, ortada halledilmemiş bir mesele kalır mı? işte demokrasi budıır, diyebilirsiniz.
İktidar çevrelerinin son günlerde yaymağa gayret ettikleri garip bir kuşkunun da, sözümona kuşku, boş ve yersiz olduğunu belirtmek lâzımdır. İktidar partisi hâlâ, bu memleketi idare etmeğe sanki gökten gönderilmişler gibi bir zihniyet içinde, seçimleri Demokrat Parti kazanırsa, memleketin hali nice olur, tarzında lâkırdılar ortaya atmağa çalışıyor. Hattâ daha i-leri gidenler: «vatand.-ıs canından, malından emin olabilecek mi?» kabilinden acaip ve yersiz ve zırva, iyi niyetten mahrum bir takım sorulara kendilerini kaptıranlar var. Bunlara söylemeli ki, bu memleket bir bütündür. Hiç bir endişeye mahal yok. Demokrasi tam gerçekleştiği gün, zaten bu memleketin i-daresini fiilen tlıalk eline almış o-lacaktır. Halksa isbasma getirecekleri kendi aklıseliminin temsilcileri olarak seçmesini bilir.
Hülâsa, maksut birdir, ama rivayetler de artık bir olmalıdır.
Dün feci bir kaza oldu
Dün Maltepe'de fecî bir motosiklet kazası olmuştur. Öğrendiğimize göre hadise şöyle cereyan etmiştir:
Dün öğleden sonrtı saat üç sıralarında Maltepe semtinde gazete bayiliği yapmakta olan küçük bir çocuk, caddenin bir tarafından karşı tarafa geçmek isterken Balıçeliev ler istikametinden gelmekte olan köşke ait bir motor miivezzie çarpmış ve ağır surette yaralanmasına ve bacağının kırılmasına sebep olmuştur.
Yaralı gazete bayii derhal hastaneye kaldırılmıştır. Mehmet Kalıpçı yakalanmışsa da neticede kendisinde kabahat olmadığı anlaşıldığından serbest bırakılmıştır.
İSTANBUL TIB FAKÜLTESİ MEZUNLARININ BU AKŞAMKİ TOPLANTISI ı
Haber aldığunıza göre Tıp Fakültesi öğrencilerinden bir grup yarın Kıbrıs’a gideceklerdir. Öğrenciler Kıbrıs’taki Cüzzam lıastahanesini ve sıtma savaşı ile bpna mümasil tesisleri gezeceklerdir. Öğrenciler Kıbrıs'ta 20 gün kadar kalacakları söylenmektedir.
Dil Mes’eleleri
Dil Kurultayının
ardından
erem haftası, kızılay haftası, arttırma haftası gibi din modası, dil modası da bizde her meselenin bir moda ve geçici heves eseri ol duğunu gösterir. Bu modalar, ya yılın bir haftası, yahut bir kongre veya yabancı bir uzmanın demeciyle başlar ve dili dönen, kalemi işleyen bütün geyretkeşleri harekete getirir. O gün için konuşulması moda icabı sayılan konuda herkes aklına geleni söyler, yazar; modası geçmemişse söylenen ve yazılanlar tek-rarlanır; ve sonra., sonra mesele bir varmış, bir yokmuş olur gider. Toplumun en köklü derdi, dâvası da olsa modası geçen konuya artık kimse elini sürmez.
İşte, gürültülü çekişmelere yol açan dil modası da geçmek üzeredir. Kurultaylar toplandıktan, ku-I rullar meydana getirildikten, dilimi-' zi korumak aşkı İle ağız dolusu, sü-
Dilimizi, zenginlikte modern dillerin denğine çıkarmak ve halkla karşılıklı anlaşma aracı haline getirmek uğrunda genç sanatçılarımızla, genç yazarlarımıza güveniyoruz.
------------- yazan ----------------------
Suad TAŞEH
IGHE5EE23
I Halkevlerinde daha neler göreceğiz?
BAŞ ÖĞRETMENLERİN EK I GÖREV TAZMİNATI. MARTTAN I İTİBAREN VERİLECEK
Maarif Teşkilâtına dair olan 789I sayılı kanunun bazı maddeleri değiştirilmiştir.
Kanunun tadil edilen maddelerine göre ilk okul öğretmenlerine •bunlardan millî eğitim memurluğu görevi verilenler dahil» bu idare hizmetlerine karşılık öğretmenlik aylığından başka ayda 10 liradan 40 liraya kadar Milli Eğitim Bakanlığınca ek görev tazminatı verilecek tir.
KIRŞEHİRLİLER
TOPLANTISI :
Kırşehir öğrenim gençliğine yar dım derneği Genel Kurulu dün Ankara Halkevinde Ali Rıza Ulus-man'ın başkanlığında toplanmış, gündem gereğince Yönetim Kurulunun geçen yıla ait raporu okunmuş, üzerinde yapılan görüşmelerden sonra kabul edilerek çalışmalar teşekküre lâyık görülmüştür.
Derneğin ana tüzüğünde bugünkü ihtiyaçlara göre değişiklikler ya pilmiş ve bu suretle daha geniş çalışma imkânları verilmiş, derneğin başka yerlerde de şube açabilmesi sağlanmıştır.
Yönetim Kurulu üyeliklerine, A-vukat Elvan Hadi Kök, Avukat Ke mal Büke, Maliye Tetkik Kurulu üyesi Burhan Ulutan, Emniyet Şube Müdürlerinden A. Rıza Ulus-man, Ticaret Lisesi öğretmeni Fazıl Yalçın, Cahit Obruk ve Ragıp Aksaç; denetçiliklere de Çalışma Genel Müdürü H. Sezai Erkut, Ali Münip llban ve Bekir Gündoğdu seçilmişlerdir.
VETERİNER FAKÜLTESİNDEN BİR GRUP İSTANBUL’A GİTTİ :
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi son sınıf öğrencilerinden 20 kişilik bir grup başlarında doçent Dr. Zihni Erençin olduğu halde İstanbul'a müteveccihen hareket etmiştir. Bu gezi 10 gün devam edecek ve İstanbul’da Pendik Bakteriyoloji Enstitüsünde oradan da İzmir’e geçerek meslekî tetkiklerde bulunacaklardır.
TÜRK AMERİKAN
KADINLARI
KÜLTÜR DERNEĞİ :
Türk - Amerikan Kadınları Kültür Derneğinin üçüncü aylık toplantısı 8 Şubat Çarşamba günü saat 17 de Milli Kütüphanenin salonunda yapılacaktır.
PROGRAM:
I — «George Washington’dan önceki 15 yıl.
Mrs. Gillespie Evans.
Tl — Amerika’nın en eski haritasını yanan Türk Amirali: Piri Reis.
Prof. Âfet İnan. Renkli projeksiyon.
III — -Amerikan şarkılarından bir demet».
Söyliyen: Miss Nan Mac Kay Refakat eden: Mrs. C. W. Edwards.
İtalya Somoliye asker göndermiye hazırlanıyor
Londra Radyosu : (Basın - Yayın) — İtalyan Mümessiller Meclisi bugün İtalyan Somalisine 3000 İtalyan askerinin yollanmasını tasdik etmiştir. Kabul edilen bu karar şimdi tatbik ve tasdik edilmek üzere İtalyan senatosuna gönderilecektir. İtalyan Hükümeti İtalyan kıtalarının Somaliye yollanabileceğin! ümit etmektedir. İtalyan mümessiller meclisindeki komünistler ve sosyalistler kabul edilen bu kararı ağır bir şekilde tenkid etmektedirler.
Kabul olunan tahsisat
İtalyan Saylavlar Meclisi, dün İ-talyan idaresinin Somaliye yerleşmesi masraflarım karşılamak için 6 milyon lirettik bir kredi açılması ile ilgili kanun tasarısını kabul etmiştir. Somaliye İtalyan vesayetini tanıyan Cenevre anlaşması daha henüz Parlâmentoya sunulmamış olduğundan, Meclisin hükümete krediler açılması hususundaki kanım tasarısını kabul etmesi Somali top rakları üzerinde İtalyan mandasını tasvip mânasına gelebilir. Güvenlik alayını teşkil edecek olan ilk İtalyan birlikleri grubu pek yakında hareket etmek üzere Napolide toplanacaklardır.
BİR YANKESİCİ YAKALANDI :
Dün İsmetpaşa pazarında 12 ya- zı Koruman uşm ue ugız; umusu, su-şındaki küçük bir çocuk yankesici- [ tunlar dolusu, küfürler savrulduk-lik yapmak istemişse de derhal ya-. tan sonra sessizlik başlıyor, kalanmıştır. | Oysaki, Türkçenin sade v ezengin
Mehmet Opur isminde küçük bir | bir dil haline getirilmesi öyle ge-çocuk İsmetpaşa pazarına alış ’ 11 ”
riş etmek için gelen Osman Aytıın isminde bir şahsın cebinden ıkibu-çuk lira çalarken etraftan görenler tarafından yakalanmıştır.
Mehmet ifadesinde, Kızılcahamam’dan Ankara’ya para kazanmak için geldiğini ve hamallık etmekte olduğunu söylemiştir.
Sanık hakkında kanunî muameleye başlanmıştır.
TÜRK HAVACILAR DERNEĞİ
GENEL KURULU TOPLANTISI
Türk Havacılar Demeği Genel Kurul toplantısı Halkevi salonunda yapılmış, üyeler muhtelif temennilerde bulunarak sivil havacılığı ve hava sporunu memlekette yaymak için daha geniş faaliyette bulundurulmasını istemişlerdir.
Bundan sonra yeni idare heyeti seçimine geçilmiş ve yapılan seçimden sonra aşağıdaki zevatın kazandıkları anlaşılmıştır.
Tayyareci Savni Uçar, Basri Alev, Y. Mühendis Yavuz Kansu, Asri Ay, Bülent Atabek ve Bayan Meliha Sökmensüer.
Yeni idare heyeti de aralarında toplanarak Genel Sekreterliğe tayyare yüksek mühendisi Asri Ay, başkanlığa tayyareci öğretmen Basri Alev, saymanlığa Meliha Sömen-süreri seçmişlerdir.
„ir uır uıı ıicuıııe geurmııeaı uyıe ge-ve- çici moda Ue, yapmacık ve basit il-
1 gile savuşturulamıyacak kadar sarp bir meseledir. Atatürk,bu meselenin çözülmesindeki zorluluğa inanmış bir önder olarak ilk kampanyayı açmış ve işin bilim yönünden yürütülmesini sağlamak üzere dil kuru-munu görevlendirmişti. Son yılarda onun kafasını ve zamanını bundan daha çok uğraştıran şey yoktu. Kendisi öldükten sonra da bu işin devam etmesini istiyordu. Atanın dileği gerçekleştirilmedi. Birçok yönlerde görüldüğü gibi, dil dâvasında da ileri yerine geriye gidildi.
Vardığı bilimsel sonuçları aydınlara duyurması, yurdun yazarlariy-
MÜZİKLİ MÜSAMERE
Memleketimizin genç ve tanınmış spor kulüplerinden Kalesporun müzikli bir müsamere tertip etmiş olduğunu memnunlukla öğreniyoruz-Güzel bir teşebbüs, hayırlı bir maksada hizmet ettiğinden özel bir mâna taşıyan bu müsamerenin ayrıca çekici bir programla zenginleştirilmesi düşünüldüğünden İstanbuldan sırf bu müsamere için gelmeği kabul eden değerli ses sanatkârı Müzeyyen Senar Işıl ile Kemani Necati Tokyay’a Ankara Radyosu Türk mûsikisi ses ve saz sanatkârları da iştiraki kabul etmişlerdir.
Bu arada memleketimizin genç sahne yıldızlarının da verilecek is-keçlerde rol alacakları göz önünde tutulursa bu müsamerenin yılın en güzel toplantısını teşkil edeceğine muhakkak nazarile bakabiliriz. 1
Sabah kahvaltısını aşağıda yalnız yapacağımı umarken; o, elinde kocaman bir tepsiyle içeri giriverdi.
— Kalk, dedi, güneş yükseliyor, çaylar soğuyor ve sen yatıyorsun!
Çayı bardaklara boşalttı. Şekerlerini attı ve dumanları tüterken bir kaşıkla acele acele karıştırdı. Nar gibi ekmek dilimleri kızartmıştı.
Sesimi çıkarmadan kalktım. Her kesin ilham kaynağı muayyendir. Bu kıza da ilham muayyen zamanlarda geliyordu. Bir ev hanımı gibi bana hizmet edişi cidden şahaneydi- Düşündüm ki, istediği vakit ondan şirin olabilecek birisi yoktur. Bunu her zaman yapsa ya? yapmaz!...
— Dargın mıyız? diye sordu.
— Niçin? dedim.
— Suratından düşen bin parça... ekşi suratlı sen de!
Meramını teşbih ve mecazlarla ifadeye teşne olduğundan; bir de atalar sözü kullandı:
—Keskin sirkenin zararı küpüne dokunur!
— Hımmm... diye öksürdüm... Mühim lâflar sarfediyorsun bu sabah. Yazık oluyor, hepsini birden harcama. Başkalarına da kalsın. Daha iyisi, bir azını kendine sakla!
Benim de aklıma bir atalar sözü gelmişti: .Yavuz hırsız ev sahibini bastırır...» diyecektim. Ne var ki, ben bu evde ev sahibi değilim ve olmak için de hiç bir kaa-biliyet gösteremiycceğim Dostluk veya aşk için gönülden neler kop muşsa ona razı, zorlamaktan vo çekişmekten tiksinen, hislerin inkişafı üzerinde pazarlık etmeyi
le sürekli işbirliği yapması bekle- I cık fark ortadan kalkarsa, temelli nen Dil Kurumu, dilcilerin içine ka- bi rsanat değeri taşımıyan eserle-pandığı bir manastır haline getirildi. ' rinin okunmaması ihtimali vardı. Ne kendilerine yöneltilen haklı, hak- Bundan ötürü, küçük bir zümrenin sız saldırılara karşı koydu, ne de okuyup yazdığı karmaşık ve yadır-çalışmalarını basına duyurmak su- i gı soydan kelimeleri savunmak için retiyle verimli oldu. Kurumun en ' ....
sorumlu üyesi sayılan Sayın Haşan | Reşit Tankut bile yılda iki yazı yayınladı ise, bunlardan birisi saman meselesine, öteki de kasaplık hayvan meselesine dairdir. Kurumdan beklenen ve umulan akademik çalışmaların sonucu bunlar değildi herhalde. Ahmen Emin gibi o-layları dürbünün tersinden gören yazarların, İstanbulda (Muallimler Birliği) gibi kurumların dil davasını hırpalamalarına yetkili kişilerin göz yummaları nasıl hoş görülür?
Dilimizin zenginleşmesi ve sadeleştirilmesini gerçekleştirecek asıl hareketin şair, hikâyeci, romancı, gazeteci gibi sanatçı ve yazarlarımıza kaldığı, onlardan başkasının bu meselede önemli bir rol oynayamı-yacakları meydana çıktı. Yaşlı ve azçok şöhret yapmış yazar ve sanatçılar dançoğu ise, kendilerinden beklenen inkîlâpçı rolü beğenmediler, hatta korktular. Görüşleri kişisel menfaatlarının boyunu aşamıyan bu baylar halkın anlıyacağı yazıdan bahsedildiğinde, iflâs tehlikesiyle kar şılaşmış tüccarın korkusuna kapıldılar. Halkın dili ile aydın sayılanların dili arasındaki yapma -
Şarkıdan efkârlanmış
Dün Bomonti Aile Gazinosunda ' bir okuyucunun söylediği şarkıdan Mehmet adında bir şahsın müteessir olması neticesinde garip bir hakaret hadisesi olmuştur.
Bomonti Aile Bahçesi müsteciri Ömer Emre'nin akrabalarından Hikmet Sonumer isminde bir kızın nişanı yapılırken bu esnada Mehmet Gözükara isminde bir şahıs salona girmiştir.
Mehmet Bomontiye giderken de bir miktar alkol almayı ihmal etmemiştir.
Gözükara salona girince nişan sa hipleri bir hayli telâşlanmışlardır. Çünki Mehmet Gözükara’nm kızını Hikmet'in erkek kardeşi kaçırmıştır. Mehmet kimseye bir şey söy lemeden bir kenara çekûterek iç-miye başlamıştır.
Bu esnada Bomonti Aile Bahçes* nin okuyucularından biri şarkısını söylemiye başlayınca Mehmet şarkının kendisine karşı söylendiğini hamlederek yerinden fırlamış ve nişan sahibine hakaret etmiye başlamıştır.
Hadise etraftakilerin müdahalesi ile daha fazla büyümesine mani o-lunmuştur.
Şehrin temizliği
Haber aldığımıza göre bir müd-dettenberi şehrimizdeki temizlik işlerinin aksadığını anlayan Ankara Belediyesi nihayet bu kifayetsizliği gidermek için temizlik işleri kadı o suna bazı ilâveler yapılmıştır.
Ekipler bilhassa kış dolayısiyle caddeleri temizlemekle meşgul ol -maktadırlar. Bu münasebetle Ankara Belediyesi kadrosuzluğunun kifayetsizliği ve bütçe ' imkânlarını gözönüne alarak 30 amele ve beş arabacı kadrosu ilâve edilmiştir. Diğer taraftan belediye 12 çöp kamyonu ve beş çöp boşaltma kamyonu satın almıştır.
Uzun zamandanberi Saimekadın mıntakasında çöp gömme ve imha tarlası olarak kullanılan yerler tamamen gecekondu evleri ile dolmuş olduğundan bu ev sakinleri mütead dit defalar belediyeye müracaat etmiş olmalarına rağmen bir netice elde edilememiştir. Şimdi ise belediye bir yeni kararla Saimekadın tarlasının asri mezarlık arkasındaki bir yere nakli hususunda teşebbüslere girişmiştir. -
Kiralık daire
îki oda bir hol ve müştemilâtı. Elektrik ve su mevcut.
Müracaat: Uzun Gemiciler so kak 19 no. lu Taylanlar Apart Daire: 3- Cebeci.
1910 MEZUNU TİP TALEBELERİNİN BU AKŞAMKİ EĞLENCESİ ,
Haber aldığımıza göre, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin 1940 mezunlarından şehrimizde bulunanlar bir arada neş'eli bir kaç saat geçirmek maksadiyle bu gece Bomonti Gazinosu salonlarında hususi bir toplantı yapacaklardır.
canla başla uğraşıyorlar.
Önceleri devletin dile karışmasını hoş görmiyenler şimdi dilin arılaşması uğrunda güçlerini harcıyan sanat ve bilim adamlarına engel olması için devleti zorlamaktadırlar. Nasıl müsbet bilimlerin sonuçları karşısında, köhne inançlar sinmeğe, yok olmağa mahkûm ise, toplumun dil meselesinde gösterdiği gelişme imkânlarını baltalamak isteyenlerin de bu kötü rollerini başa-ramıyacaklarına eminiz.
Bununla beraber, dil gelişiminin bir «fabrication» işi olmadığına ve her şeyden önce bu gelişimin de toplumun genel zevk yasalarına bağlı çok ince bir iş olduğuna inandığımızı belirtmek isteriz. Çünkü, dil üzerinde tamamen şahsi zevk ölçüleriyle yapılan zorlamalar, katmalar ve çıkarmalar dili arıtacağı yerde büsbütün de karıştırabilir; netekim dilimizin bugünkü hali bunu göstermektedir. Bu karışıklığın önlenmesi, kanaatimizce, güzel ve tatlı Türkçemizin başta gelen meselelerinden biridir-
Devlet dairelerinde yazılan kâğıtların halkın anlıyacağı dille yazılması, parti temsilcilerinin halkın karşısında «lügatti» konuşmaktan çekilmeleri şüphesiz dilde ileri bir hareketin ifadesidir.
Öte yandan, anlayışlı genç nesil sanatçıları, ilhamlarını toplum meselelerinden aldıkları gibi okuyucu olarak da geniş halk tabakalarını kabul ediyorlar. İster teker teker çalışsınlar, ister bir organ etrafında toplansınlar, sanatın toplum karşısındaki görevini kavrayan bu sanatçılar dilimizi modern dillerin dengine çıkarmak ve halkla karşılıklı anlaşma aracı haline getirmek yolunda sabırlı bir savaş yürütüyorlar. Ankarada iki yıldır yayınlanan Yaprak dergisinde, ağırbaşlı, inandığı gerçekleri okuyucuya tatlı ve usta bir dille anlatmasını bilen ve hepsinin başında türkçeye halkın davalarını savunacak özellikler kazan-dırmıya çalışan aydın ve sanatçılar bunlardandır. Başkaları da var. İstanbulda Edebiyat Dünyası, Yücel, İzmirde Fikirler, gene Ankarada Yağmur ve toprak, toplumcu dünya görüşlerini halkın duygu ve düşünceleriyle besleyen ve dilimizin devrimci bir gelişme çağıpda bulunduğuna inanan gençlerle doludur.
Bütün hayatı boyunca uğraşarak gerçekleştirdiği inkılâpları ve Cumhuriyeti gençliğe emanet eden Atatürk’ün vasiyeti, doğru bilgiye, halka ve halkçı sanat görüşüne inanmış gençlik tarafından yerine getirilecektir.
Son olarak dilimizin yadırgı unsurlardan ayıklanmasında, şimdilik biraz aşırı da olsa gösterdiği titizlikten ötürü sayın Atacı anmanın bizim için bir dilseverlik borcu olduğuna inanıyoruz.
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
---Yazan : N- A.-Tefrika No: 17-'
sevmiyen bir adam olarak kalacağım.
Ayşe durdu.
Elini tepsiden geri çekti. Uykusunu alamamış gözleri çakmak çakmaktı.
— Bütün gece gözlerimi kırpma dan seni düşündüm ve beni beklemeden haber vermeden dönüşünün hikmetini anlıyamadım, dedi. Sen bunu yapmazdın. Yollarda, korkudan nasıl koşuyordum, görsen!
Sesinde ve halinde bunun aksini iddiaya götürecek hiç bir yapmacık bulamadan samimi bir eda ile konuşuyordu.
— Sana kimse refakat etmedi mi, tek başına mı geldin?
— Kim edecekti?
— Elbette biri bulunurdu.
— Belki de bulunurdu amma ben hepsini reddettim.
Bu cevabı kocaman bir (acaba?) ile karşıladım-
Bir acaba onu isyan ettirdi. A yalılarını yere vurarak:
— Sana yalan mı söylüyorum? diye bağırdı.
Bu sefer de ben yalan söyledim:
— Pekâlâ, seni bahçe kapısına kadar getiren o delikanlı kimdi? diye sordum.
Birdenbire afalladı. İlkönce bir
sarardı, sonra bir kızardı. Karma karışık olan güzel yüzüne gözle rimi diktim. Bu bakışlar — neden se — onu daha çok şaşırttı. Dudakları titredi:
— O mu? Hiç... gördün müydü?
Fena yakalamıştım. Boş atıp dolu tutmuştum ve bu acemi çaylağın bozguna uğraması için peşinden şunları söyledim:
— Poker masasında senin yanında oturan aynı gençti-
— O değildi... diye kekeledi.
Kesin bir İsrarla:
— O idi, dedim, sesini duydum.
Taş isabet etmişti. Öyle bir ferahladım ki, tarifi imkânsızdır. Ü-zerimden ağır bir yük kalkıvermişti.
— Haydi, şimdi git! dedim. Bir dahaki sefere yalan söylerken o yalana daha iyi hazırlan... Henüz beceremiyorsun!
Sendeledi ve tutunmak için kaı yolanın demirini yakaladı. Solgun yanaklarını bir kan dalgası istilâ ederek kıpkırmızı kesildi. Bir zaman öylece hareketsiz kaldı. Heyecanının geçmesini bekledi. Bu, uzun da sürmedi- Silkinip toparlandı. Yumruklarını sıktı ve sağ yumruğunu huşunetle omuzuma indirdi:
— Sebep sensin, sebep sensin!
Yumruğunu yakaladım ve usulca, acıtmadan eski yerine bıraktım:
— Bu gidişle, dedim, korkarım ki; yeryüzündeki tekmil kötülüklerin sebebi ben olacağım. Kasap çengellerinde ej, terkoz musluklarında su yoksa kabahat benimdir. 1939 savaşını ben çıkardım, 7 Eylül kararları da benim eserimdir! Neymişim de haberim yok. Aferin ba-
Konuşma tarzımdaki acı istihza onu sindirmiş olmalıydı. Asabı hıçkırıklar altında vücudu boydan boya Sarsılıyordu. Duyduğu teessürün samimiliğine inanmamak in safsızlık olurdu. O sırada nedametinde samimiydi. Fakat belki, yarım dakika sonra iş işten geçecek ve ağladığı için pişman bil? olacaktı.
Odada adımlarla dolaşarak krizin geçmesini bekledim. Kollarımı kavuşturmuş bir yatağa, bir pençereden dışarı, bir kitaplarıma bakıyordum. Ne var ki, kriz sükûnet bulacağı yerde gittikçe şiddetleniyor, hıçkırıkları boğuk boğuk çıkıyordu. Korkmağa başladım. Biraz sonra ses seda kesildi. O boğuk iniltiler de çıkmaz oldu. Amma vü-
cut, sarsılmağa devam etti. Sırtına hafifçe dokundum: — Ayşe! diye seslendim. Hareket yok.
Tekrar seslendim.
Gene yok.
Sarsmağa başladım:
— Ayşe Ayşe!
Yatakta dönerek yüzünü bana çevirdi. Gözleri kindar bir vahşetle parlıyarak:
— Çekil! diye bağırdı. Defoll Seni başucumda, burada, bu görmekten usandım. Defol!
evde
111
Allah! Sahiden gitti.
Akşam üstü eve fotoğrafhanedeki çırağı yolladı. Armemden; pijamasını, yüz havlusunu, diş fırçasını ve bir takını iç çamaşır-lariyle birkaç kitabını istetti.
Annem nefes nefese bana geldi. O dört satırlık puslayı ben de okudum. Ve anneme sabahki kavgamızı üstünkörü anlattıktan sonra:
— Bu evden benim de gitmemi istiyor musun? diye sordum.
Bir iskemleye çökerek:
— Ağzından yel alsın, dedi, o nasıl söz kızım?
— Şu halde, dedim, istediklerini hiçbirini göndermiyeceksin.
— Bunu yapamam.
— Öyleyse ben de çıkar giderim.
— Ayşe, kızım, ikiniz bir olup benim yüreğime ındireceksi ■ niz!
Zavallıcık hakikaten feııalaşmış-tı. Bizim yüzümüzden ölmesine dayanamadım.
— Ona ben cevap yazayım, fakat altını sen imzala! dedim.
— İmzalamak kolay amma ne yazacaksın? (Devamı var)
P iitçe mevsiminde veya seçim zamanlarında, kısmen de iktidar erkânının siyasî nutuklarına sahne oldukları vakitlerde, muhakkak kİ Halkevlerinin, Halkoda-larının adı sık sık dillerde dolaşır.
İktidar, buralarının kültür mü-esseseleri olduğunu, siyasetle a-1 âkası bulunmadığını ileri sürer, kararlaşmış tahsisatın kabulüne ısrar eder, muhalefet ise, Halkevi vasıtalarının Halk Partisinin İkmal İstasyonları vaziyetinde çalıştıklarını iddia eder, misaller verir, fakat sonunda iktidar dediğini yaptırır ve işi nihayete erdirirdi.
Bu seneki bütçe konuşmalarının da aynı şekilde geçeceği tabiîdir.
Yine, İleri geri lâflar olacak, fakat sonunda Halkevlerine ve Odalara milletin alınterinden ayırıp devlete verdiği vergilerden pay ay-nlacaktır.
Buna mukabil, Halkevlerinin ve Odalarının kültür babında ne yaptıkları da suale değer. Kapılarında Altıokiu bayraklar sallanan ve levhalarında C. H. P. İşareti bulunan bu müesseselerin bugünlerde olağanüstü bir faaliyete giriştikleri de göze çarpmaktadır.
Bu hareketin bütçe ile alâkası olduğunu tahmin etmiyoruz. Çünkü. bugüne kadar bu şekilde çalıştıklarına asla şahit olmuş değilİ2. O halde, bu gayret ve faaliyetin sebebi nedir? Veya ne olması lazımdır?
Bunun sebeplerini anlamıyanla-nn, ancak süt çocukları olduğunu düşünerek onlara hitap edeceğiz: Seçim propagandası!...
Evet, seçim propagandası, direğinde (bayrağı, kapısında C. H. P. remzi bulunan bu Evler ve Odalar, söylendiğinin aksine, kültür müesseseleri olmaktan çok uzaktır. Bunlar, partinin en küçük kademesini teşkil eden, ve gençleri partiye ısındırmak için kurulmuş bulunan bir takım parti şubeleri olduğunu herkes bilmektedir.
işte şimdi, bunların başında bulunanlar, seçim sevdaslyle, akıllarına gelen şekilde bir takım eğlence tertip etmekte veya vatandaşların sıhhatlerini istismar etmek is-tiyerek, partiye sempati toplamağa çalışmaktadırlar.
Geçen günlerde, büyük harflerle koca resimlerle açıldığını ilân ettikleri İsmetpaşa mahallesindeki Dispanser bu cümledendir. Bir dispansere ne kadar para gider malûmdur, haydi doktorluğunu âza-lardan birisi meccanen üzerine almış olsun, ya ilâç, ya alât edevat?. ® Bunların paralarını kim verecek^ ‘ Dangı gelirle bunlar karşılanacak? n*»
Bundan başka, tbu dispanseri nü- ' mune alarak Cebeci Halkodası da meccani bir muayenehane açmış ve aynı zamanda gençlere kayak öğretmek vazifesini üzerine almıştır.
Mamak, Halkodasını idare edenler de buna ayak uydurmuşlar, onlar da bir konser tertip etmişlerdir.
Hastanın sıhhati, erbabı keyfin zevki, gençliğin spor sevgisi bu suretle politikaya âlet edilmek istenmektedir.
Bu hareketler bir bakıma çok ulvi ve insani teşebbüsler olarak mütalea edilebilirse de, zaman ve mekân bizim bu fikirleri beslememize sebep olmaktadır.
Yakında, hiç merak etmeyin, bu kültür müesseselerinin vazifeleri cümlesindendir fetvası çıkacak ve ne Karagözler, ne davullu zurnalı düğünler, neler neler göreceğiz!...
Hikmet YAZICIOĞLU
I

I
ı
1
I î
«
ZAFER’in Abone Şartları
Memleket İçi
12 ayım 6 » 3 » 28 15 g Lira

Memleket dışı
12 aylık 56 Lira
6 » 80 )
3 » 16
ZAFER’in İlân Şartlan
Baslık
2. ve 3 üncü sayfada Sro 4 »
4. cü sayfada Sm
5. ve 6. cı sayfada Sm 2 )
Do&ıun, Nlkfth, Nişan, öl Um ve Movlût ilânları 5 santim) gedmemek şartiylo 15 Hra.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
I TAKVİM |.
Hicri) 1369 — Rebiül’âhır; 18
Rumi: 1366 — OCAK: 24
6 ŞUBAT 1950 PAZARTESİ
Vasatî Ezani
Sabah Öfcle İkindi
Yatsı iniBak
7.07 1.37
12.28 6.57
15.13 9.42
17.31 12.00
19.04 1.33
5.20 11.54
1 i
I k:
-
1 * V I 11 Ic: fı d il frı
k-ı lir fa
Iı:
1
i


1
SJ-USO
ZAFER
f

Formozanın işgaline doğru
"fngiliz Muhalefet Partileri
I ngilterede Kralın parlâmento-
* yu feshetmesi üzerine siyasi partiler seçim kampanyasına başlamış bulunuyorlar. Mücadele başlıca üç parti arasında cereyan ediyor. Bunlardan birincisi tabiatiyle, iktidarda bulunan Sosyalist, yahut diğer bir tâbirle İşçi partisi, diğer ikisi de Muhafazakâr ve Liberal partileridir.
'"I
(!]
Bidayette, iki muhalefet partisinin tek bir cephe halinde işçilere hücum edeceği intibaı hasıl olmuş ve İşçi partisi seçim programında bu ihtimali gözönünde tutarak bazı değişiklikler derpiş etmiş ise de, daha seçim kampanyası başlamadan evvel iki muhalefet partisinin uyuşamadı-ğı anlaşılmıştır. Bu hal şüphe yok ki, iktidar partisi için bir avantajdır. Filhakika Liberaller bugün için parlâmentoda hayli zayıf ve ancak 10 üyeliğe sahip iseler de, muhalif reylerin ayrılmasında işçiler için ne de olsa fayda melhuz bulunduğu gibi, Liberallerin mücadeleye atılış tarzları yalnız iktidara değil, aynı zamanda Muhafazakârlara da çat-
n" ıhmakta olduklarını göstermektedir, jFilhakika bueüne kadar neşredilen
ir
B Oi ul d.
i
-i
M ü
h
Filhakika bugüne kadar neşredilen beyanname ve verilen nutuklardan anlaşıldığına göre, gerek Liberaller gerekse Muhafazakârlar Sosyalist hükümetin giriştiği devletleştirme teşebbüslerinin sebep olduğu masraflardan müştekidirler. Her iki partinin de başlıca müşterek gayesi tasarruftur. Keza iki parti de ferdî teşebbüs taraftandır ve devlet kontrolüne muarızdır; yalnız ayrıldıkları mühim bir nokta vardır ki, o da, Liberal partinin, fertler tarafından görülebilecek iken devlet tarafından el konmuş bulunan hizmetlerin tekrar devletten alınarak fertlere verilmesini talep etmesine mukabil, Muhafazakâr partinin, Mister Chur-chill’in dünkü nutkundan da anlaşıl dığı gibi, ıbu işin yapılması için artık çok geç olduğu kanaatini ileri sürmesidir. Yani, Muhafazakârlar şimdiye kadar yapılan devletleştirme işlerinin doğru bir şey olmadığına kani bulunmakla beraber, bunun yıkılıp yeni baştan yapılmasına razı değildirler. Ancak bundan ıböy-le devletleştirme hareketleri durdurulacak ve eğer ileride milli iktisadiyatı ciddi surette tehlikeye atan vahim bir durum hasıl olursa Liberallerin tavsiye ettikleri çareye te-
n -.-^vessül olunabilecektir.
İki muhalefet partisinin başlıca konuda düştükleri bu ciddi ayrılık karşısında işçi partisi hemen hiç bir şey söylememekte ve ustalıklı bir seçim tâbiyesi kullanarak, sadece, yapılan işler için çok şey safedilmiş olduğunu ve en ufak bir duraklamanın felaket getirebileceğini belirtmektedir.
te
J



Parti tasarruf ve hususî teşebbüse taraftar
Londra Radyosu : ‘ (Basın - Yayın) — Liberal Partisi seçim beyannamesini yayınlamıştır. Bu beyannamede liberaller tasarruf ve tam istihsal olmaksızın Amerikan yardımının sona ermesi, İngilterede İktisadî kriz doğuracağı ve yüzbin-lerce insanın işsiz kalacağı demek olacağım bildirmekte ve buna çare olarak devlet masraflarında mühim kısıntılar yapılmasını teklif etmektedirler. Devlet dairelerinden 8 i bir leştirilecek veyahut kaldırılacaktır. Beyanname ticaret erbabı tarafından yapılabilecek işlerin hükümetin elinden alınacağını ve lüzumsuz kontrollann kaldırılacağım da bildirmektedirler. Yemden millileşti-rilmenin önüne geçilecek ve mecburi askerliğe son vermek için çalışılacaktır. Dış politikada liberaller Almanyanın Avrupa meclisine girmesini, müsait karşılıyor ve İngiltere ile imparatorluk arasındaki sıkı bağlarla batı Avrupa ile kurulan bağların birbirleriyle kabili imtizaç olmadığım ileri sürüyorlar.
Berlin'de durum düzeliyor
Londra Radyosu :) (Basın - Yayın) — Berlin münakalesi dün akşam normale avdet etmiştir. Berimdeki Sovyet kumandanı, Batılı müttefikler tarafından verilen protestoya cevap olarak Rus tahdidatının kaçakçılığa mâni olmak için tatbik edildiğini ve ihracat vesikalarının Sovyetler tarafından kontrol edilmesinin bu gecikmelere sebep olduğunu bildirmiştir.
Mister Churchill, diğer taraftan, şerefli bir hayat sürmeğe yeter bir kazanç temini hususunda herkese teminat verilmesini ister ve ücret, para meselelerine, bilhassa İngiliz lirasının müstakar (bir seviyede tutulması bahislerine derinden temas ederken, Liberaller bu noktada sus muşlardır. Çünkü, Liberal bir iktisat sistemi, münhasıran serbest rekabet esasına istinad edeceği cihetle, bu sistem içinde yaşıyan herkese ■ şerefle yaşamaya yeter- (bir ücret sağlamaktan kendisini müstağni addettiği gibi, paranın da diğer paralarla çarpışarak kendi kendisini a-yarlamasına taraftardır.
İki muhalif parti arasındaki bu ikinci ayrılığı da İşçi partisi bu noktayı sükûtla geçiştirmek suretiyle mükemmelen istismar etmiş bulunuyor.
İşçi partisinin propaganda mütehassıslarının kendi lehlerine kaydettikleri diğer bir ihtilâf da Muhafa-zekârlarm mecburi askerliğe taraftar olmalarına mukabil Liberallerin mecburî hizmetin kaldırılmasını istemeleridir. Bu, aynı zamanda diğer bir mesele ile de, İngilterenin Avru-pada esaslı bir rol oynamak niyetinde olup olmadığı meselesi ile de ilgilidir. Zira İngilterenin bir de İngiliz milletler camiası ile olan münasebetleri vardır ki, eskidenberi devam edip giden bir dâvadır. İngilterenin Avrupa ile olaıı münasebetlerini İngiliz milletler camiası ile olan bağlarına feda etmesi veya aksini göze alması meselesi daima ortaya atılmış ve (bu yüzden İngiliz hükümeti türlü tarizlere ve tenkitlere hedef olmuştur. Bu tenkitler iktisadi olduğu kadar askeri mahiyet de taşımaktadır. Ve işte bu noktada da Mister Churchill bu iki ayrı münasebetin pekâlâ kabili telif olduğunu belirtmekte, Liberaller ise aksini iddia etmektedirler. İşçj partisine ge ünce, o, bu meseleye hiç temas etmemiş gibidir.
İngiliz seçim kampanyasında partiler arasındaki mütekabil görüş-birliği ve ayrılıkların bir kısmını bu suretle hulâsa etmek mümkündür. Şunu da ilâve etmek lâzımdır ki, muhalefetin bu parçalanışı, Sosyalist partisinin hiç de aleyhine olmadığı gibi, iktidar partisinin çok ustalıklı bir seçim tâbiyesi kullandığı da aşikârdır.
Mücahit TOPALAK
Ruslar Çinlilere uçak veriyorlar
Çok sayıda komünist subayı Rus kamplarında talim ettiriliyor
Vaşington, 5 (a.a.) — Amerikan 1 ne muhakkak ihtiyaç olduğunu kay itihbarat Dairesine gelen raporla- J dederek aksi takdirde milliyetçilerin bütün komünist nakliye kollarını ve kara birliklerini hava taarruzları ile imha edebileceklerini be bitmektedirler.
Diğer taraftan Rusların Pekinde büyük bir askerî yardım heyeti ve Hankov, Nanking ve Şanghayda da daha küçük askerî teşekkülleri olduğu bildirilmektedir. Bu heyetler demiryolu tamiratından siyasî teşkilât kurulmasına kadar bütün iş-
İstihbarat Dairesine gelen raporlara göre, Ruslar Formoza taarruzuna hazırlık olmak üzere komünist Çin hava kuvvetlerinin eğitim ve teçhizine yardım etmektedirler. Son aylar içinde komünistlere av ve talim uçakları verilmiştir. Bunlardan başka çok sayıda komünist Çin subay adayı Sovyet Rusyadaki eğitim merkezlerinde eğitim görmektedir. Rusların kuzey Sibiryada muhtemel bir hava taarruzunu önlemek ---------------- ------
için üsler tesis ettikleri malûmdur. . lenie müşavir durumundadırlar. Komünist Çin havacıları bu üsler-de talim görmektedirler.
Yetkili müşahitlere göre, Sovyet- hava kuvvetleri karargâhından bil-ler tarafından yetiştirilen komünist ............... -- -
Çin tayyarecileri Uzakdoğu harekâtında mühim rol oynayacaklardır.
Amerikan uçak ve bombalan ile mücehhez milliyetçi Çin hava kuvvetlerine karşı, komünistlerin şimdilik kara kuvvetleri ile işbirliği yapabilecek hava kuvvetleri yoktur. Müşahitler Formozaya yapılacak bir hücumda hava kuvvetleri-
Çıkarma teşebbüsleri
Taipeh, 5 (a.a.) — Milliyetçi Çin
dirildiğine göre, Hailengsin adası açıklarında komünistlerin toplamış oldukları çıkarma gemilerinin geri kalan kısmı da bu sabah bomba u-çakları tarafından batırılmış veya dağıtılmıştır.
Diğer taraftan, Hainan adasında komünistlerin işgali altında bulunan Paksho bölgesini de uçaklar bombalamıştır.
Ingiliz Liberal Parti beyannamesi
Fransız Kabinesi
istifa etmiyor
Çekilen sosyalistlerin yerine başka bakan getirilecek Londra Radyosu : (Basın - Yayın) — Fransız kabinesinden dört sosyalist bakanın istifasını müteakip Fransız Başbakanı Bidault, Ra dikal Parti Liderini ziyaret etmiş ve bu partiye mensup bakanların kabineden istifade etmeyeceği ve radikallerin hükümeti destekleyeceği vaadini almıştır.
Sosyalistlere göre
İstifa eden sosyalist bakanlar bu istifalarının genel politika üzerinde hissedilir bir tesiri olmayacağını beyan etmişler ve Cumhuriyetçi Partilerin iştirakiyle bir koalisyon kabinesinin devamını temenni etmekte olduklarını bildirmişlerdir. Demirperde arkasında temizlik berdevam
Nevyork Radyosu : (Basın - Yayın) — Varşovadan bildirildiğine göre Polonya Parlâmentosundan 4 saylav, teşrii masuniyetleri kaldırılarak askerî mahkemeye verilmişlerdir. Tevkif edilen dört saylavın suçlan henüz açıklanmamıştır.
Bulgari standa
Dün akşam Sofyada yapılan resmî bir demeç, Bulgar hava kuvvetlerine mensup 10 subayın devlet a-leyhinde kanuna aykırı faaliyetlerinden dolayı hapsedilmiş olduklarını bildirmektedir. Demeç, subayların hepsinin suçlannı itiraf ettiklerini ve 5 . 15 şer sene hapis cezasına çarptırıldıklarını bildirmektedir.
Serbest Fıkra
C ayın Ulunay’ın, musikiye, ** edebiyata, ve içtimai hayata dair geniş kültürüne hayranımdır.
Yalnız, işsiz doktorlara dair yazdığı bir fıkrasına karşı, aksi kanaatlerimi açıklamak mecburiyetindeyim.
Sayın Ulunay diyor ki:
— İcabında köylü efendimiz, dir! deriz, niye bu işsiz doktorlar köye gitmiyorlar?
Üstadın bakımsız köylerimizi ve fakir köylülerimizi bilmediğini iddia edemem. Yalnız, doktorlardan insan takati dışında bir istekte bulunduğunu da saklı yamıyacağım. Çünkü kanaatimce, köylü bugünkü haliyle, boğazı tokluğuna bile (bir doktoru yaşatacak halde değildir.
Misal olarak evvelâ, ücra köylere gidecek değilim. Bir İstanbul köyünü gözönüne alacağım:
İstiklâl mücadelesinde her türlü tecrübe ile bir çok ihtisas yapmış bir doktor tanırım; operatördür., lavtadır ve mükemmel bir dahiliyecidir. 55 yaşında olduğu lıalde son tekaütlüklerle emekliye ayrılmıştır. Bir senedir, Kızıl toprakta, yani bir İstanbul köyünde oturur; mahallenin çocuklarını sünnet eder, gebelerini doğurtur, enjeksiyon-
Doktor yaşatırken, ölmemelidir!
E- Yazan :
Sarıçizmeli I
lannı yapar, kırıklan, çıkıkları sarar. Hulâsa bir gün boş kalmaz! Bütün hastalan memnun ve duacıdır; fakat eline, günde bir lira bile geçmez! Çünkü bütün hastalan ya komşu, yahut da yakın bir komşunun akrabasıdır!
Daha uzak ıbir köye işsiz bir doktorun gittiğini farzedelim:
Köyde ekmek satılmaz, odun satılmaz, musluktan su akmaz! Tabiatiyle bu doktor, bir çok köylülerin yardımı olmazsa, üç gün bile yaşıyamaz! Birikmiş parası varsa -ki işsiz bir doktorun dünyalığı da yoktur!- hadi, bu işlerini para ile yaptırttığını farzedelim. Fakat ya yoksa... O zaman, köylü ile doktor arasında bir yardımlaşma, bir yakınlaşma olacaktır ki ıbunun neticesinde i-ki taraf fit olsun! Fakat bu vaziyette, bir doktorun, tuz parasını düşünen bir köylüden para almasına, yahut ona sofrasında bar olmasına da vicdanı izin ver miyecektir.
Her köye bir doktor! Ah bu ne güzel şeydir. Fakat doktor köy-
Gizli gönül ve politika !
İki e hikmettir, anlamadım git-ti!
İngrid Bergmann gizli bir sevgi mahsulü çocuk doğurdu, sevgilisi gazetecilere kızdı, polise müracaat etti!
Aynı gün, Şemsettin Sirer, gizli bir toplantı yaptı; dağ bir fare doğurdu, fakat o da gazetecilere kızdı, polise müracaat etti! — A. F.
Meclis köşesi
DAVET
Adalet Komisyonu:
Orman Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere 6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
Bayındırlık Komisyonu:
A — Samsun milletvekili Yakup Kalgay ve 5 arkadaşının Mühendisler Odası Kanunu teklifi,
B — Su İşleri Kurumu Kanunu tasarısı,
• C — Çorum milletvekili Necdet Yücerin Türkiye Enerji Kurumu Kanunu teklifini görüşmek üzere 6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
Millî Savunma. Komisyonu:
A — Askerî hastabakıcı hemşireler hakkındaki kanunun ikinci ve altıncı maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısını,
B — Hava müdafaa genel komutanlığının kaldırılmasına dair kanun tasarısını,
C — Ordu mensuplariyle emniyet genel müdürlüğü ve gümrük muhafaza ve muamele sınıfı kadrolarında çalışanlara birer er tayını verilmesi hakkındaki 4367 sayılı kanuna ek 4786 sayılı kanunun birinci maddesinin değiştirilmesine dair kanun tasarısını,
D — Subaylar heyetine mahsus terfi kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici maddeler eklenmesine dair kanun
E — Subay ve askeri memurların tasarısını,
Subay ve askerî memurların aylıkları hakkındaki 3661 sayılı kanunda değişiklik yapılmasına dair olan 4989 sayılı kanunun birinci ve 4600 sayılı kanunun üçüncü maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna geçici iki madde eklenmesi hakkın da kanun tasarısını görüşmek üzere 6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
Sayıştay Komisyonu:
1945 yılı Millî Korunma bilançosunun gönderildiğine dair Başbakanlık yazısını görüşmek üzere 6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
Ticaret Komisyonu:
Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu tasarısını görüşmek üzere 6/2/ 1950 Pazartesi günü saat 10 da;
VI numaralı geçici dilekçe komisyonu:
6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da Kitaplıkta;
3 No. geçici dilekçe komisyonu:
6/2/1950 Pazartesi günü saat 10 da Geçici Dilekçe Komisyonu odasında toplanacaklardır.
Balgrad Başpiskoposu tevkif edildi
Londra Radyosu : 5 (Basın - Yayın) — Yugoslav Haberler Ajansının haber verdiğine göre, Belgrad Başpiskoposu Yankof tevkif edilmiş tir. Yankof karaborsacılık, yabancı döviz kaçakçılığı yapmak ve polis tarafından aranan kimseleri gizlemek suçları ile itham edilmekte-I dir.
lüleri yaşatmağa savaşırken kendi de yaşamalıdır. Hem dok torla beraber (bir de eczahane istemez mi? Bir çok âcil vak’alar da hastanın 4 saatlik kasabadan ilâç getirtmesine de vakit kalmı-yabilir. Hadi bu fedakâr doktorlar, bir âürü ilâcı da beraber götürdü, dağıttı diyelim!. Oksijen balonlarını, röntgen âletlerini de Zati Sungur gibi hususî kamyonlarla mı köye taşıyacaklardır?
Bence yapılacak işe, devlet elinin azimle uzanması şarttır: Bir kere köylüyü kocakarı ilâcuıdan, kendi iptidai gayrı sıhî bilgi ve tecrübelerinden kurtarmak için eğitimin yerleşmesi şarttır. Buna muvazi olarak, Sıhhat Bakanlığı, işsiz doktorları, seyyar doktorlar halinde vazifelendirerek muayyen Iböl-gelerin sıhhî durumlarını bu doktorların nezaret ve mes’uli yeti altına bırakmalıdır.
Hem İçişleri Bakanlığında kaymakamlara tahsis edilen bir çok Cib otomobili vardır. Bu seyyar doktorlar, bu vasıtalardan istifade edebilirler.
Fakat (bu da, üç Bakanlığın plânlı bir çalışmasını, daha evvel de büyük bir umumi plânın mevcudiyetine dayanır ki, en çıkmaz taraf budur!
HERGÜN BİR HÂDİSE =
Hem orkestra şefi ve kaptan, hem kral!
Radyoda kralın sesi: "Kızım çeksene ayaklarını, ne ayıp şey!..,,
Çelmiş, geçmiş hükümdarlar içinde en insan olanı ve hayata en yakın bulunanı Danimarka Kralıdır... Majeste IX ncu Frederick'in hayatına ait dikkate şayan bîr yazıyı oşoğıda bulacaksınız...
*★
animarka Kralı IX uncu Fre-derick dünyanın en demokrat hÜKİimdarlanndan biridir.
Danimarka Kralı IX uncu Fre-derik mükemmel bir orkestra şefidir. Son günlerde Birleşmiş Milletler teşkilâtının alâkalı teşekkülü, harbten sonra, bütün dünyaya saçılmış olan kimsesiz, hasta, çaresiz çocuklara yardım için teşkilâta üye olan devletlere müracaat ettiği zaman, hükümdarının müzik severli-ği sayesindedir ki Danimarka bu davete en orijinal bir tarzda icabet etti ve bu yardım, büyük devletler tarafından yapılan yardımın yanında hiç de ehemmiyetsiz kalmadı. Danimarka hükümeti, Birleşmiş Milletler teşkilâtının bu talebini hükümdara bildirirken aynı zamanda bir teklifte de bulundu. Kral bu teklifi kabul ederek Orkestra şefi değneğini eline alıp Copenhague Kraliyet Operasının orkestrası başına geçti ve dört plâk doldurdu. Dünya amatörlerince kapışılan bu olâklar, Danimarkanın fakir çocuklara yardım maksadile ödemesi lâzım gelen meblâğı fersah fersah aşmış bulunuyordu.
Şahane fakat içli hediyeler
O günlerde, kralın, mutat işlerini bitirdikten sonra sık sık operaya giderek çalışmakta olduğunu görenler, bu hali merakla karşılıyorlardı, fakat, Danimarka gibi demokrat bir memlekette bile bu iş gizli tutuluyor, devlet adamları gazetecilerin ısrarlı suallerine nazik bir tebessümle, maalesef hiç birşey bilmediklerini, esasen bu işin, doğrudan doğruya zatı şahanenin hususi hayatına müteallik addedilmesi gerekeceğinden, müdahale ve tef sirde bulunmanın asla caiz olmayacağını sölüyorlaTdı.
Nihayet, günü geldi, bu sır çözüldü. Kral, annelerini seven bütün çocuklar gibi, annesine hediye hazırlamıştı. Bu hediye, Kraliçe Alek-sandrine’in yetmişinci doğum yıldönümünde kendisine hediye edilmek üzere bizzat oğlunun idaresinde Kraliyet orkestrası tarafından doldurulmuş plâklardı ve yaşlı ana kraliçenin en sevdiği parçalan ihtiva ediyordu.
Bu aynı zamanda oğlun anneye bir şükran ifadesi sayılıyordu, çünkü en genç yaştaki DanimarkalIlar dahi biliyorlardı ki, Kralın musiki ile olan alâkasını en çok annesi teşvik etmiştir. Zira, Prens henüz pek genç yaşta musikiye karşı büyük bir istidat göstermiş ise de, ileride kral olması mukadder bir adamın daha evvel öğrenmesi lâzım gelen başka şeyler bulunduğunu i-leri süren saray erkânına karşı ancak Kraliçe karşı gelebilmiş, ve oğlunun, hanedan ananesi gereğince bahriyede çalışırken pekâlâ müzikle de meşgul olabileceğini iddia etmiştir. O günden beri, Frederik, Krallara öğretilmesi gereken bilgilerle beraber müzik çalışmalarına da hız vermiştir. Kral, sarayda, yakınlarının arzusu üzerine sık sık orkestra idare eder.
Bahriyede geçen yıllar
Kral olmadan evvel, Frederiki bahriyeye verdiler. Orada ve takip ettiği mekteplerde edindiği genç arkadaşlarla bugün dahi dostluk ve arkadaşlık münasebetleri idame etmesini bilen Kral, daha gençlik zamanlarından itibaren kendisine hayran tir kütle toplamaya muvaffak olmuş sayılır. Çünkü, Kralın gençlik arkadaşlarının çocukları da şimdi hükümdarlarına hayrandırlar. Bütün Danimarka, hükümdarını, hükümdar olmaktan ziyade iyi bir müzisyen, dürüst ve neşeli bir arkadaş, çok kuvvetli bir denizci olarak tanır. En sade bir hayat sürmesine rağmen, .Kraldan evvel İnsan, diye anılan Majestenin kendi gemisini bizzat kullanarak ailesi ile birlikte sefere çıkması, DanimarkalIlar arasında hakiki bir heyecan ve merak vesilesidir.
Aile hayatı
Kral, iki kızı ve kraliçe ile birlikte gayet sade bir hayat geçirmek
tedir. O da, işinden dönünce evinde I müşfik bir kadın, sevimli yavrular bulan her erkek gibi sade, şatafat- | sız bir saadet içinde yaşar. Kraliçe, çocukları ile bizzat meşgul olmakta ve resmen mecbur olmadıkça, çocukluk arkadaşları ile sohbet etmekten başka, modem hayata katılmamakta ve davetleri mümkün mer-', tebe seyrekleştirmeye çalışmaktadır. Kraliçenin en mesut zamanı kendi dairelerinde veya kralın hususi gemisinde çocukları ile birlikte merasimden uzak kaldığı zamanlardır. Fakat, zaten, Danimarka, bir kraliyet olmakla beraber, aristokratik peşin hükümlerden çoktan sıyrılmış, sade, sıhhatli ve çalışkan insanların memleketi olduğu için, Kral ile Kraliçe bu hususta fazla zorluk çekmemekte ve kendi mizaçlarının sadeliğini tebaalarında da aynen bulmaktadırlar.
Kızım ayaklarını çek...
Son zamanlarda, bütün Danimar-kayı güldüren ve belki de Krala karşı zaten mevcut bulunan hayranlığı bir kat daha arttıran bir hâdiseyi, Kralın aile hayatını ne ka
Diyarbakır, (Hususî Muhabirimizden) — Diyarbakıra bağlı Liçe ilçesinin Şara, Kalvan, Mümin, Ka-rahasan, Kale, Dalvan, ve Muradi-
ye mahallelerinin merkezleride Şaar
birleştirilmesi,
ve Karahasan
çarşıları olmak üzere iştiraki birer
semt ve bu ilçenin Kezan bucağına bağlı ve 150 haneli 800 nüfuslu Ke-razda müstakil, Pecar bucağının 527 haneli 3486 nüfuslu Dalan, Bavert,
Danimarka Kralı IX uncu Frederik devlet işlerinden vakit bulabildiği zaman orkestra idare etmeyi en büyük zevk bilir.
Kral Frederik için tebeası -O, hü- Kral, bizzat idare ettiği gemisinde
kümdar olmaktan çok insandır- der. iki küçük prensesle beraber
dar sade ve kolay tarafından aldığını anlatmak için zikretmek mümkündür.
Kral IX un Frederik sık sık radyo ile tebaasına hitap eder. Yine böyle bir günde, Danimarka Radyo sunun mikrofonu Kralın dairesine takıldı. Kral konuşmaya başladı.
•Bildiğiniz gibi, işlerimle meşgulüm, ben de sizin gibi hepiniz gibi, üzerime düşen vazifeyi başarmaya çalışıyorum, dedi. Ailemle beraber mesudum. Sizin de, hepinizin mesut olmanız başlıca temennim ve... demeye kalmadı. Kralın sesi değişti : «Kızım çeksene ayaklarım... A-man ne ayıp şey.......Meğerse, kü-
çük Prenseslerden biri, babası radyoda konuşurken, bacaklarım masanın üstüne koyuvermiş...
Aile mahremiyeti içinde cereyan eden bu kısa konuşmayı radyoda kazaen duyuveren bütün Danimarka halkının kahkahalarla güldüğünü söyliyorlar.
O akşam Danimarkada muhakkak ki binlerce küçük kız, sırf küçük Prenseslerini taklit için ayaklarını masaya koyup babalarını çileden çıkarmışlardır.
Diyarbakır'da yeniden açılan D. P. şubeleri
ve idare hey'etleri
Müşt Ak, Gözerek, Avner, Sikas, Hodik, Tute, Melan, Darakol, He-rak, Bamus, Matmur, Başıt, Herik ni, Bamitni, Tahtebeş, Zara, Bar-sum, Çofitni, 313 evli ve 2196 nüfuslu Habebelik, adlarını taşıyan 23 köyün tevhidiyle merkezleride Da-lanve Tute Darakol ve Bamitni olmak üzere mıntikavi ve Diyarbakır merkez ilcesine bağlı Kozan köyün dede Yine müstakil Demokrat Par-★ (Devamı Sa:4 Sü 3 de)
I
I
ZAFER
G-2-195»
Sayfa : 4
sayla: 4
IİMİIÜ SU
—Vazona ZUHURİ DANIŞMAN—h—
Pertilerde
Kız tekrar Tamar'a baktıktan sonra başını önüne eğdi. Grandük meraklanmıştı. Acaba kızının maksadı ne idi?
— 83 —
— Kafiyen...
— O, bambaşka bi adam...
—Sahi mi, nasıl?
— Çok genç daha... Yirmi bir yaşında imiş.
— Ne müthiş bir şey değil mi? Yirmi bir yaşında koca bir devletin başında bulunmak... Bari devlet adamlarının elinde oyuncak olmuyor mu?
— İmkân var mı kardeşim... Ömrümde o kadar sert, manâlı ve hâkim bakışlar görmedim. Beni öyle derin ve ısrarlı bir şekilde süzdü ki...
— Sen ne yaptın?
— Sıkıldım. Fakat ben de onu
bütün dikkatimle tetkik ettim.
— Daha neler oldu?
— Adımı sordu. Üçüncü gidişimde idi. Yanaklarımı okşayarak bana yaklaştı. Onun kuvvetli, hâkim, sert ve erkekçe hareketleri beni â-detâ büyülemişti. Bir an kendimi onun kulları arasında zannettim.
— Seni kucakladı mı?
— Hayır... Yanaklarımı okşadı Elini saçlarımın üzerinde gezdirdi İşte bu kadar... Fakat bakışlar.. Allahım, o bakışların hâlâ tesiri altındayım.
— Sen ona âşıksın galiba...
Tamar bir daha başını önüne eğdi. Cevap vermedi. Fakat arkadaşı:
— Belki o da sana âşıktır.
— Kimbilir.
— Ne kadar bahtiyarsın Tamar.. Bir Türk sultanının sevgilisi olmak...
— Ama, sonunda ne olacak?...
— Bu da sorulur mu?
— Bir daha gidişte bizi de götürmez misin?
— Bilmem ki, kimlerin gideceğini imparator tayin edeiyor...
Onları bu konuşmada bırakıyoruz... Salonun başka bir köşesinde Grandük Notarasın kızı görünüyor. O da Bizans sarayının bir incisi... Bambaşka bir güzel... Bir kaç kız arkadaşiyle başbaşa vermiş konuşuyor:
— Ne tuhaf şeyler söylüyarsun, sahi mi bunlar?
Kız, heyecanlı heyecanlı anlatıyor:
— Benim güzel hanımım... Çok yakınlarında idim. Bütün kelimelerini duydum.
— Anlat.
— Gûya Sultan, Franzesin kızı Tamara âşık olmuş...
Notarasın kızı kıpkırmızı oldu. Çehresi bozuldu. Onu kıskandığı belliydi.
— Ya... dedi, doğru mu bu acaba?
— Herhalde doğru... Zaten Tamar da ona âşık olmuş...
— Ne kadar garip?
— Bu Franzes çok kurnaz bir a-dam. Muhakkak kızını bililtizam götürdü. Sultanla akraba olmak istiyor.
Mümkün mü bu acaba?
Bir şey söylersem darılmaz mısınız!
— Söyle...
— Güzellikte siz ondan daha üstünsünüz benim asil hanımım. Hem de sizin mevkiiniz ve asaletiniz var. Tamar kimdir? Bir mabeyincinin kızı değil mi? Siz ise bir başvekilin kızısınız. Neden Türk Sultanı size aşık olmasın!..
Grandük’ün kızı içini çekti. Cevap vermedi, yanındaki kız devam etti:
— Neden sultana gidecek hediyeleri siz götürmüyorsunuz? Sultanın asalete kıymet vereceği muhakkaktır.
— Birşey düşünemiyorum. Ah bu Franzes.. Tamar...
— Siz istedikten sonra...
— Ne yapabilirim?
— Herşey... Bir kere sultana görünmeniz kâfi...
Notarasın kızı dalgın ve müteessirdi. Durmadan kendisine kur yapan saraylıların, delikanlıların hepsini savdı, kimseye yüz vermedi. Esasen, imparatorla evleneceği söylendiği için ona pekde yanaşmaya kimse cesaret edemiyordu.
Kız yavaş yavaş kalabalık arasından sıyrılarak babasının yanma sokuldu. O sırada annesi de o-raya gelmiş bulunuyordu. Kadın, kızının yüzüne bakar bakmaz bir şeye canının sıkıldığını anladı. Çok sevdikleri kızlarının teessürü Grandük Notarası ve karısını üzdü. Kadın sordu:
— Nen var kızım? Herkesin gülüp oynadığı bir gecede sen neden böyle üzüntülüsün? Canım sıkan şey nedir? ?
Gradük de ilâve etti:
— Annenin hakkı var. Sıkılmak için hiç bir sebep yok zannederim.
Kız gittikçe daha fazla bunalmış görünüyordu. Güzel yanakları daha fazla penbeleşmişti. Dalgın ve düşünceli gözlerle anne ve babasının yüzüne baktı. Sonra da gayri ihtiyarî, salonun karşı köşesinde mağrur bir eda ile yanındaki kızlarla konuşan Franzes’in kızı Tamar’a baktı. Annesi bu bakışın -farkına varmıştı:
— Yoksa Tamar sana bir şey mi söyledi?
— Hayır anne...
Grandük hiddetle atıldı:
— Bu sinsi Franzesin kızı ile alâkan ne?
— Ben bir şey söylemedim babacığım.
Fakat Annesi ısrar etti:
— Hayır kızım, ben aldanmam, bakışında garip bir üzüntü vardı. Sana ne söyledi?
— Bana bir şey söylemedi. Fakat onun hakkında çok şeyler işittim.
Seni üzen bu dedikodular ne imiş bakalım?
— Ehemmiyetli değil.
— Zararı yok, söyle ne imiş?
Kız, daha fazla sıkılarak kekeledi:
Türk Sultanına giden hediyeleri Ta mar götürüyormuş baba. Bu doğru mudur?
Grandük hayretle kızının yüzüne baktı:
— Götürürse ne olur kızım?
- Hiç...
Kız tekrar Tamar'a baktıktan sonra başını önüne eğdi. Grandük meraklanmıştı. Acaba kızının maksadı ne idi?
— Düşünceni açık söyle kızım. Bundan sana ne?
— Hiç babacığım. Fakat diyorlar ki...
— Ne diyorlarmış.
Türk Sultam Tamard’an çok hoşlanmış.
— Allah allah.. bundan ne çıkar?
— Ben de bir şey söylemiyorum. Bir dekikodu-
— Sakın Tamar da Sultana âşık olmasın.
— Onu da söylüyorlar.
Grandük düşünceli düşünceli karısının yüzüne baktıktan sonra:
— Haydi sen eğlen kızım. Böyle şeylere kulak verme.
Kız babasından ayrılırken Grandük karısına dedi ki:
— Ne anladın?
— Bir şey anlıyamadım.
— Düşünürsen anlarsın. Bizim kızımız, Tamar kıskanıyor Türk Sultam tarafından sevilmesinden müteessir.
— Aman Allahım., hakkı da var Eğer doğru ise.
— Doğru olduğuna ben eminim. Sultan Tamar’a çok yakın bir alâka besliyormuş.
— Ah bu Franzes.. Yarabbi, acaba maksadı nedir? Kızım Sultana takdim etmekten maksadı nedir?
— Maksadı malûm. Halbuki Türk sarayı ile bizim daha yakından alâkadar olmamız lâzımdır. Kızımızın hakkı var.
— Şimdi ne yapmak istiyorsun?
— Kararımı verdim. Fakat, Türk Sadrazamı Halil paşa ile bir dostluğumuz var. Sultanla da dost olmamız faydalı olur.
— Bu nasıl mümkün olur?
— Bilmiyorum. Sultana gidecek hediyelerin bir defa da kızımız ve oğlumuz tarafından götürülmesi muvafık olur mu acaba? Kızımız da güzeldir, hem çok güzel.. Genç Türk hükümdarı ise haris ve heyecanlıdır.
Anlıyorum Notaras, anlıyorum. Kızımızı Sultana kendi elimizle tak dim edelim diyorsun.
— Neden olmasın?Bundan evvelki imparatorlar bile kızlarını Türk Sultanına vermediler mi? Neden Grandük Notaras’ın kızı, Bir Türk kıraliçesi olmasın?
— Ama bu mümkün mü? Çünkü Franzes’in kızı da çok güzeldir. Eğer Padişah bir kere ona tutuldu ise, kızımıza iltifat etmiyebilir. Bu takdirde kızımızın izzeti nefsi kırılmış olmaz mı? İyi düşün Notaras...
— Hakkın var. Fakat Türk Sultam bir tek kadınla iktifa eder mi zannediyorsun ? Onun hareminde yüzlercesi var.
(Devamı var)
Diğer arkadaşları mutfakta idiler. Trenkmay, Burakan, Strapafor ve Korpodibal müsterihane bir surette yere oturmuşlardı. Ceplerinden zar ve bir de zar atmıya mahsus zarf çıkarmışlar, oldukça gürültülü bir kumara başlamışlardı her biri hile yapmıya çalışıyor ve bu da tabii olarak itirazlara ve küfürlere mucip oluyordu.
İki zabit bir köşeye çekilerek her ikisininde istirâk ettikleri ve o asırda Pikardi Valivi bulunan amirâl Kolinyi’nin kumandası altında kahramanca savaştıkları son Sen-Kanten muhasarasından bahsediyorlardı.
Diğer üç Protestan da mahzun ve mükedder bir tavırla ocağın taşma oturmuşlardı. Düşünür veya1 dua eder gibi görünüyorlardı.
Boröver’in mütemadi gidip gelişleri onu bir defa daha odanın pençeresinin yanma getirmişti. Bir defa daha başım uzattı ve bahçeye baktı.
Fakat, bu sefer başını, evvelki bakışlarında yaptığı gibi teessürle geri çekmedi. Bilâkis, kımıldamaması için Fransua’ya işaret ettikten sonra daha ziyade sarktı.
Aşağıda, bir adam, bir adam, gizlendiği bir ağaç gövdesinin arkasından meydana çıktı. Bu: Ferri-yer idi.
Ferriyer, parmağını dudağının üstüne götürerek «ses çıkarma) demek istedi ve sonra, elinde tuttuğu bir şeyi göstererek, bir taştan ibaret olan bu şeyi yukarı atmasına müsaade etmek için pençereden çekilmesini işaretle Boröver’e anlattı.
★ (Baştarafı 3 üncüde) tinin birer şubeleri yeniden açılmıştır.
Muvakkat idare heyetlerinin hüviyetleri aşağıda yazılıdır.
1 — Şaart Semt Ocağı :
Başkan : Kalvan. mahallesinden Mehmet Ali Sağır, Üyeler : Ahmet Çelik, Mustafa Yaşlı, Haşan Güler, Zinar Osun.
2 — Karahasan Semt Ocağı ?
Başkan : Eşref Diken, üyeler : Sait Erdoğan, Ali Kızılkaya, Mehmet Balyan, Mehmet Sonsuz, Ahmet Erdoğan.
3 — Keraz Ocağı :
Başkan : Alâettin Çelik, üyeler: Ahmet Kılıç, Selim Ay, Bahattin Tugel, ve Hüseyin Kaya.
4 — Dalan Ocağı 5
Başkan : Mehmet Yayık, üyeler: Nimet Avşar, Haşan Demir, Mehmet Arkan, İbrahim Taşar ve Ali Kaya.
5 — Tute Ocağı :
Başkan : Hüseyin Öner, üyeler : Ahmet Kayaş, Haşan Alat, Süleyman Kozat, Mehmet Üçgül, Ali Arı, Mehmet Aydemir ve Ali Dar.
6 — Darakol Ocağı j
Başkan : Ömer Öner, üyeler : Ta-hir Akşahin, Ahmet Arslan, Mehmet Turan, Yusuf Öner ve Abdullah Çelik.
7 — Bamitni Ocağı :
Başkan : Ali Menteş, üyeler : Ali Savuran, Şerif Kahraman, Emin Ak doğan, Salih Serçe, Abdullah Sadık.
8 — Kozan Ocağı )
Başkan l Ahmet Cevdet Hayrul-lahoğlu, üyeler Mehmet Beyaz, Meh met Topuz, Halil Serin, Sadık Öz Aydın.
Teşkilâtın genişletilmesine ve tiye sayısının artırılmasına hızla devam edilmektedir.
Konya C.H.P. 11
Başkanmın para vâdi
Konya (Hususî) — C. H. P. İl başkanlığında yapılan bir basın toplantısında Başkan âfâki bazı mevzulara temas ettikten sonra sözü basın mensuplarının lâyiki veçhiyle vazife ifa edemediklerine getirerek matbuatın yapıcı olması lâzımgeldiğine, halbuki Konya basınının da yıkıcı bazı temayülleri bulunduğuna işaret etmiş ve yapılacak tenkitlerin doğrudan Halk Partisine değil, mes’ul şahıslara ve hükümete tevcih edil-
mesi gerektiğini beyan etmiştir. Sarih bir mevzu üzerinde duramayan ne demek istediğini bir türlü açıkla-yamıyan Başkan nihayet Halk Par-
tisinin basını daima himaye edeceğini söylemiş ve istedikleri takdirde
paraca ve kâğıt temin etmek suretiyle Konya gazetelerine yardıma â-mâde olduğunu bildirmiştir.
Başkanın bu garip teklifi gazetecilerin itirazlariyle karşılanmış ve bu teklifin açıkça bir rüşvet vâdi olduğu Konya umumî efkârında bahis konusu yapılmıştır.
Buna rağmen toplantıda hazır bulunan bazı iktidara hizmet eden gazeteciler para ve kâğıt yardımı teklifini bravo ve sağolun sesleriyle alkışlamışlardır.
Halk Partisinin bu toplantısı pek yakında Konya Demokratları tarafından çıkarılacak bir gazetenin hazırlığına başlandığı haberi üzerine vaki olmuştur.
Görülüyor ki Konyada da iktidar partisi bol keseden vâid dağıtmakla meşguldür. Fakat Konya matbuatında sadakaya muhtaç ve vicdanını paraya değişecek bir gazetecinin bulunduğu düşünülmemektedir.
Devren satılık Lokanta
Hamamönü,. Hamamönü sokak No. 40. Görüşme adresi: Anafartalar Zafer Sokak, Yeni Gün lokantası.
248
Serbest Sütun: ’
=Ankara Hukuk — Fakültesinde tedrisat
Fakültede bugünkü durum, şikâyetler, Meclis kararları ve kararların tatbiki
|l [■ emen söyliyelim ki; Üniver-Irıl sitemiz muhtariyet aldığından ® ® bu tarafa, tedrisat bakımından Hukuk Fakültesinde devam e-degelen karışıklık ve istikrarsızlık, 1949-50 ders yılında had safhaya varmış, müzmin bir hal arzet-mektedir. Ve bu gidişle hukuk fakültesi Ankara Üniversitesi camiasından silinmiye mahkûmdur-
Durumu iki esasta mütalâa edebiliriz:
1 — Fakültede tedrisat ve neticeleri,
2 — T. B. M. Meclisinin kararı ve tatbikatı.
1 — 1946 - 1947 ders yılında tedrisat ve imtihan yönetmeliğinde başlıyan kısmı değişiklik ve bunun T. B. M. Meclisi tarafından; şekle riayetsizlik dolayısiyle bozulmasını müteakip: 1948 yılında «29/4/948 tarih ve 2622 sayılı, yönetmelik Ankara Hukuk Fakültesi Profesörler Heyeti tarafından vazolunmuş ve eski tedrisat sistemini kökünden de ğiştirmek suretiyle, tamamen talebe aleyhinde hükümleri muhtevi olarak 1948-49 ders yılında mevkii meriyete konmuştu. Ve bu yönetmelik tefrik kabul etmeksizin, meriyet tarihinden evvel veya sonra Fakülteye kayıtlanmış talebenin bütününe tatbik edilmek esasını derpiş ediyordu. Yönetmeliğin muh teviyatı her alâkalı tarafından mu-fassalan bilindiği için burada hükümlerini ayrı ayn tadat etmiyece-ğim-
Ancak biz bu yönetmeliğin derpiş ettiği esaslarla Ankara Hukuk Fakültesinde tahsilin imkânsızlaştığından bahisle; Kasım 1948 ayında T.B.M. Meclisine müracaat ederek gereken tadilâtın yapılmasını talep etmiştik.
Nihayet karşı tarafı teşkil etmeleri hasebiyle: Sayın Maarif Bakan^ Rektör ve Dekanımız dilekçe komisyonuna davet edildiklerinde: (ve Yönetmeliğin değiştirilmesini gerektirir bir sebep bulunmadığını; ilerde tecrübeler ve istatistiklerden iyi netice alınmadığı takdirde yönetmelikte gereken tadillerin yapılacağı...) vaadinde bulunarak, o zaman için bazı tâlî tadillerle iktifa ettiklerini söylemişlerdi. (1)
Yönetmeliğin tatbikatının nasıl netice vereceğini anlayabilmek i-çin, ne pek uzak görüşlü olmıya ve ne de muayyen bir zamanın geçmesini beklemiye lüzum olmamakla beraber halen sayın, vaid sahiplerince de malûm olması lâzım gelen tecrübelerin ve istatistiklerin verdiği neticeleri arzedelim.
29/4/1949 tadilinden sonra, iki imtihan devresinde birinci sınıfa tatbik edilen yönetmelik; 1500 talebeden yaz devresinde 25/30 talebenin, güz imtihanlarında da 100 -110 ki ceman, senelik randıman ola rak 140 talebenin geçmesini sağlamış ve buna mukabil 1350 gibi muazzam bir kitlenin kalması neticesini vermiştir.
Her yıl birden ikiye en az 500 talebe geçerken, bu miktarın birdenbire 140 a düşmesi elbette yönetmeliğin tadilini gerektiren en esaslı sebeptir. Bu durumda, kafamızı
kaldırıp Fakültenin istikbaline ba- bu yönetmeliğin

hayvan; tersi: and. tü 4 — Avrupa’da bir nehir. Fat. damarlarımızda dolaman 6 — bilgili, tersi: İş 4 — İçinde kanımız dola-
Yazan : •—
A. Kemal YILMAZ
Hukuk Son Sınıf Talebesi
kınca endişe duymamak mümkün olmaz. Zira bu imtihan sistemi bâ-kî kaldıkça, bir senede 1000 den 300 e inen yeni kayıtlı talebe sayısı, ge lecek seneler daha da azalacağına şüphe olmadığı gibi; bugünkü durumda, birden ikiye geçen 140 talebenin üç yıl sonra vereceği mezun miktarının, çok iyimser olmak şartiyle ancak, azami 20 kişi olacağını şöyliyebiliriz. Çünkü: bilhassa üçüncü sınıfın, eski yönetmelik hükümlerine göre % 25 randıman veren durumu gözönüne alınırsa, yeni yönetmelikle % 5 netice almanın bile zor olacağı anlaşılır-
Bilhassa devletin malî vaziyetinin nazik olduğu şu zamanlarda, tah mil ettiği muazzam mükellefiyetlere ve sinesinde toplamakla şeref duyduğu; Ord. Profesör ve profesörlere mukabil, Fakültemizin senelik veriminin 20 hukukçu olması vicdan sahibi her insanı muazzeb eder. Neticenin bu türlü tecelli etmesine, ne Sayın profesörlerin ve ne de talebenin kabahati olamıya-cağına göre yegâne engelin yönetmelik olduğu bedihi olur ve böyle-ce tadili zarureti daha iyi anlaşılır.
Mevzubahs yönetmeliğin tatbikatından zarar gören 1 inci sınıf ve diğer sınıflardan tek dersten kalan talebelerin bugünlerde yine B, M. Meclisinden imtihan hakkı almaları istikrarsızlığın devamına delildir ve Sayın Hüseyin Ulusoy’un dedikleri gibi «asıl olan bu taleplere, şikâyetlere yer verilmemesini temin. dir ki, bu da ancak meriyette olan yönetmeliğin tadili ile olur. Aksi halde Meclis daima aynı taleple karşılaşacaktır.
2 — Diğer taraftan asıl vahim olanı ve mutazarrırlarının bir başka gurup teşkil ettikleri, talebenin durumudur ki, bunlar aşağıda metnini zikredeceğimiz T. B- M. Meclisinin kararları ile, 1949 yılında müktesep hak olarak kendilerine eski yönetmeliğin ahkâmı tatbik e-dilenlerden ve sınıfta kalmışlardan dır. Bunlara da T. B. M. Meclisinin kararı hilâfına ve o, hiç ortaya yok muş gibi yeni yönetmelik tatbik e-dilmek istenmektedir ki buna imkân olup olmadığını beraberce mütalâa edelim:
1948 — Kasım ayında T. B. M. M. sine müracaatımız neticesinde talebimizi haklı görüp tensip eden dilekçe komisyonunun 9/7/1949 tarih ve 28 sayılı kararları; Fakültede iki yönetmeliğin tatbikini zaruri kılıp 1948 — 1949 ders yılından
evvel Fakülteye intisap edenlere, girdikleri zaman meriyette olan eski yönetmeliğe, o tarihten sonra gi renlerin de yeni yönetmeliğe tâbi olmaları, esasını âmirdir. Ve eski talebelerin eski yönetmeliğe tâbi ol malarının hikmeti vücudü sadece bu karardır- Karar şudur: «Gereği düşünüldü: ...Yönetmeliğin ana hat ve hükümlerinde kati... değişiklik yapıldığı takdirde bu hükümlerin
tarihten sonra Fakülteye girecek öğrencileri ilzam edeceği ve intikal devresine dahil öğrencilerin bida-yeten tâbi oldukları esaslar çerçevesi içinde vaziyetlerinin derpiş e-dilebileceği adalet ve hakkaniyet prensipleri iktizasından olacağından yeni yönetmelik hükümlerinin ancak bu sene fakülteye giren birinci sınıf öğrencilerine ve diğer 2, 3, 4 üncü sınıf öğrencilerinin eski yönetmelik hükümlerine tâbi tutulması lâzım geleceğinin kabulüne karar verildi.)
Çok açık ve sarih mana taşıyan bu karar; iki ayrı yönetmelikten bi rine ve diğerine tâbi olmak keyfiyetini, yeni yönetmeliğin meriyet tarihi olan 1948/49 ders yılından ev vel veya sonra Fakülteye kaydolmak şartına bağlamıştır. Binaenaleyh mezkur tarihinden evvel fakülteye kayıtlanıp ta sınıfta kalmak suretiyle veya başka bir mücbir esbaba binaen devam edemediği halde talebelik vasfını muhafaza eden ve 1948/49 da birinci sınıfta olan talebelere de eski yönetmeliğin tat bik edilmesi gayet tabiî ve normaldi. Zira kararda aksi yani birinci sınıfta olanlar veya badema sınıfta kalanlar yeni yönetmeliğe tâbi olacağı tasrih edilmemiştir.
Halbuki, Sayın Dekanlık 1948*49 ders yılında birinci sınıfta olup ta eski yönetmeliğe tâbi olması lâzım gelen talebeleri, hiç bir istinatgâh olmadan, yeni yönetmeliğe tâbi tu-muş ve bu tatbikatın neticesi olarak birçok talebeler kalmışlardır. Maddî ve manevi birçok zararlara uğrıyan bu talebelerin mağduriyeti elbette önlenmek icabeder.
İşin daha acıklısı, bu tersine tatbikatın hat safhasına vardırılarak talebenin pasif durumundan mümkün olduğu kadar fazla istifade e-dilmek istenmesidir. Anlaşılan Sayın Dekanlık 1951-52 ders yılında yeni yönetmeliği fakültenin bütününe tatbik etmek nij'etinde olup, bu yıl ikinci sınıfın tamamına, 1950-951 de de üçüncü sınıfın tamamına tatbik etmek istemektedir. Huku-kan buna imkân olmayıp intikal devresi birkaç sene içine sıkıştırıla-
Hiç bir talebe tâbi olduğu yönetmelik hükümleri gereğince sınıfta kalırsa otomatikman o yönetmeliğe tâbi olmak hakkından fariğ olmaz. Meğer ki aksi tasrih edilmiş olan, kararda aksi tasrih edilmediği gibi, zaten kararla temin edilmek istenen, müktesep hak olduğuna göre bu türlü bir tasrih de gayeye muhalif olurdu.
İçinde bulunduğumuz bu ders yı lında fakültenin ikinci sınıfında; eski yönetmeliğe tâbi olup sınıfta kalan talebe ile yeni yönetmeliğe tâbi olup birden geçen talebeler iç tima etmişlerdir. Bu hal gelecek yıl üçüncü sınıfta, daha sonra da dörtte olacaktır. Binaenaleyh nasıl ki yeni yönetmeliğe tâbi olup da ikiye geçen talebeyi eski yönetmeliğe tâbi tutmak hiç bir hukukî esasa istinat etmez ve mümkün olmazsa,
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
1 — Dilekçe Komisyonunun 9/5/ meriyete girdiği 1949 tarih ve 28 sayılı kararından.
PAPAZ ÇAYIRI
—Yaıan ı Misel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı " 77 ——
Boröver hemen çekildi.
Kuvvetli bir surette atılan taş odanın içinden geçerek kapının aynasına çarptı. Şövalye de hemen onu yakaladı.
Ayni anda, Fransua da kalkarak onun yamna geldi. Keza, yine ayni anda, mutiftıkta bulunanlar da -kimi oyunlarını ve kimi müzahe-delerini bırakarak- odaya koştular. Bir saniye içinde, hepsi de, taşı elinde tutan Şövalyenin etrafına toplandılar.
Bu taş bir tabaka kâğıda sarılı idi ve bu kâğıt da taşa, yerde uzanan ve ucu pençereden dışarı sarkan uzun bir İnce şeritle bağlanmıştı.
Boröver büyük bir sükûnetle yavaş yavaş şeridi çözdü, kâğıdı açtı ve yüksek sesle okudu:
«İpi yukarı çekiniz. Bir saniye bile kaybetmeden aşağı ininiz. Sizi pençerenin altında bekliyorum.
Bütün yüzler sevinçle parladı. Yalnız Boröver’le Fransua’da heyecan eseri görünmüyordu; çün-ki, onlar heyecan ve teessür göstermemeği bir izzeti nefis ve şeref meselesi addediyorlardı.
Her ikisi de pençereden eğilerek Ferriyer’e dostane bir İşarette bulundular ve o da, sükût ve ace-
leyi tavsiye eden bir işaretle mukabele etti.
Boröver, şeridi çekti ve ucuna bağlı olan kalın ve kuvvetli bir ipi aldı. Aşağıdan, Ferriyer, inmeyi kolaylaştırmak için ipi gergin tutacağını yine işaretle anlattı.
Şimdi, aşağı inmek vasıtasına malik bulunduklarından Boröver buradan çıkıp gitmek için pek acele etmiyordu; çünki, ortalık henüz aydınlıktı. O gece olmasını bekliyordu ve bu fikrini de işaretle Vikonta anlattı. Büyük bir hayrete düşen Ferriyer, ciddi işaretle bir saniye bile kaybetmeksizin hemen aşağı inmelerini bildirdi. Boröver, Vikontun yüzünde de derin bir üzüntü izleri gördü. Şüphesiz o pek üzüntülü idi ve kendisi için •değil onlar için üzülüyordu.
Boröver artık tereddüt etmedi. Yavaş sesle:
— Şüphesiz, Vikont bizim bilmediğimiz bazı şeyleri biliyor. En iyisi; onun dediğini yakmaktır, dedi.
Bir taraftan söylüyor, bir taraftan hazırlık görüyordu.
İp, lüzumundan fazla, hatta iki misli uzundu. Bunu iki kat ederek pençerenin demirine geçirdi ve iki ucunu da aşağı salıverdi Ferriyer
bu iki ucu tutup büke büke pek kuvvetli tek ip haline getirdi ve bunu duvardan uzaklaştırmak ve gergin tutmak için dahi bir ağaç gövdesine sardı ve ucunu elinde tuttu. Bu işi gördükten sonra tekrar işaretle hemen inmelerini bildirdi. (
Boröver soğuk kanlılıkla:
— Burakan, dedi, ilk evvel sen ineceksin. Trenkmay sen de Bura-kan'ı tâkip edeceksin. Aşağıya inince, üçüncü olarak inecek Kont Hazretlerini alacaksınız. Tabiî biliyorsunuz ne söyleyeceğimi... kim se ona yaklaşamıyacaktır. Haydi Burakan, çabukol.
Burakan ipi tuttu ve kendini boşluğa bırakarak kaydı. Strapa-for’la Kordibâl Kontun arkasından ineceklerdi. Sonra, sıra Protes-tanlarla gelecek ve en son Boröver inecekti. Arkadaşlarının sonuncusu indikten sonra, merdiven başına bıraktığı nöbetçiyi çağırıp inmesini temin edecekti. Bu tertibat, Protestanları hayrete düşüremezdi; çünki, Boröver onlara, kim olduğunu bilmedikleri bu genç asilzade için canlarını feda etmeği evvelce tavsiye etmiş bulunduğundan bu suretle hareketi tabiî görmüşlerdi.
Şimdi, hepsi pençerenin bir kaç adım açığında toplanmışlardı. Fakat, hiç biri bu pençerenin yamna yaklaşmıyordu. Filhakika, civar evlerden kendilerinin gözetlenip gözetlenmediğini bilmiyorlardı. Bu sebeple bu pençereye nazarı dikkati çekmek tehlikeli idi.
Burakan, yere erişdiğini kısa bir düdük sesi ile bildirecekti. Düdük sesi işitilir işitilmez Trenkmay pençereden aşacaktı.
Artık bu düdük sesinin gecikmi-yeceğini hesaplıyorlardı. Hepsi de kulak kesilmişlerdi.
Bunlar Burakan’ın düdük sesini beklerden müthiş bir infilâk husule geldi.
Ev, tamamiyle yıkılacakmış gibi temelinden sarsıldı. Merdivenin karanlık boşluğundan bir alev sütunu yükseldi. Orada nöbet bekli-yen zavallı Protöstan ve onunla eraber tekmil sahanlık görülmemiş bir şiddetle tavana fırladı. Bu tavan da berhava oldu, çatıya çarptı ve çatı da bir saman çöpü gibi havaya uçtu.
O korkunç alev sütunu, açtığı yoldan geçti, havaya yükseldi. Boğucu, kesif bir kara duman çatı katını kapladı ve döne döne semaya yükselmiye başladı. Sonra, bir toz bulutu arasında çatır çatır yıkılan cesim şeylerin husule getirdiği kulakları sağırlaştıran bir gürültü oldu.
Bütün bunlar, ancak bir saniyenin onda birine tekabül edecek kısa bir an içinde vukua gelmişlerdi.
(Devamı var)
bilhassa
: harp vasıtası 7 — Hayır değil, çocuklara giydirilen bir nevi ser
pug 8 — Bir çalgı, tersi: arının yaptığı tersi: bey 9 — bir hayvan, tersi: ceketin
altına giydiğimiz, bir harfin okunuşu 10
- onarım 11 — ilgi.
ANKARA RADYOSU 6 ŞUBAT 1950 PAZARTESİ
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Hafif parçalar (PI).
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Film melodiler (Pl).
8.15 Müzik: Tangolar (Pl).
8.25 Qünün programı.
8.30 Müzik: Çegltli müzik (Pl).
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Küçük orkestra çalıyor (Pl).
13.30 ö&le gazetesi,
13.45 Müzik: Sen parçalar (Pl).
14.00 Hava Raporu, Akşam programı ve
17.58 Açılış ve program.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: Dans müzi&l (Pl).
18.30 Konuşma (Kitap saati).
18.45 Müzik: Operet sarkılan (Pl).
19.00 M. S. Ayan ve haberler.
19.15 Geçmişte bugün.
19.20 Müzik: Şarkılar ve türküler.
19.45 Müzik: Tarih! Türk Müziği.
20.15 Radyo gazetesi.
20.30 Müzik: Radyo Senfoni orkestrası
1. Mozart: Donjuan Uvertürü;
2. Mozart: Jüpiter Senfonisi;
3. Verdi: La Forza Del Destlno.
21.15 Konuşma:
21.30 Müzik: Dans parçalan (Pl).
22.00 Konuşma: B. M. M. Saati.
22.İE Müzik: Şarkılar.
22.45 M. S. Ayan ve haberler.
23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU
6 ŞUBAT 1950 PAZARTESİ
!.57 Açılış ve programlar
1.00 Haberler •
1.15 Şarkı ve türküler (Pl).
1.30 Semiramls orkestrasından hafif me lodller.
1.00 Memleket türküleri (Pl).
1.15 Dans müzifii (Pl).
1.30
Serbest saat.
Piyanist Earl Wild’den çeşitli piyano eserleri (Pl).
).00 Programlar ve kapanış.
'.58 Açılış ve programlar.
Î.00 Memleket türküleri
1.20 Kadın seslerinden şarkı ve türküler (Pl).
18.40 Saz eserleri
Çalanlar: Nubar Tekyay, Ercüment Batanay.
19.00 Haberler.
19.15 Sonatlar (Pl).
Robert Schumann: «La minör op. 105. Çalanlar: Adolf Busmh (keman), Rudolf Serkln (Piyano). Domenico Scarlatti: (dört sonat); Çalan: Klavsenist; Wanda Lan-do\yskn.
19.45 Johann Sebastian Bach... Sonat «La minört Çalanlar: Emine Erel (Keman), Ferdi Statzer (Piyano.
).00 Müzeleri geziyoruz.
1.10 Küçük orkestradan melodiler.
).30 Gitar solo ve düoları (Pl).
).40 Şarkılar ve türküler.
1.15 Fasıl heyeti konseri.
1-00 Dinleyici istekleri (Klasik batı müzi&l).
!.45 Haberler.
1.00 Dans müzi&l (Pl).
1.15 Hafif gece müzi&l (Pl).
1.30 Programlar ve kapanış.
15.1
17.1
18.1 ıs.;
22.■
23.1
23/
23.!
ıtzciioriLiroNUs
Yangın ...................... 08
Sıhhî imdat ................. 01
Trenler ................... 12028
Hava Yollan ............ 14881
Yataklı vagonlar ......... 11888
Su ânza .................. 21878
Elektrik ................. 24848
Havagazı ................. 24848
Bagkent taksi ............ 22222
Yeni Güven Takıl......... 22338
Sizin Taksi .............. 23333
Merkez Tak») ............. 11111
Ersan taksi ............. 21111
*
SİNEMALAR VE "XLENCE YERLERİ
(15031) : Istırap Çocuğu (23432) : Zamane kızı
(22294) : Güzeller resmigeçidi (14040) t Haydut aşkı (11131) : Kadın severse (14072) : Dolambaçlı yollar, Üstün uçarkaleler
(14071) : Kadın severse (13846) : Korsanlar
*
NÖBETÇİ ECZANELER Yenişehir, Ege, İsmetpaşa
BÜYÜK ANKARA ULUS YENÎ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
6-2-1950
ZAFER
Sayfa:5
Arzettiğimiz çeşitleri
TAKSİTLE
Ankara’da yalnız
İstanbul Mağazası
nda bulabilirsiniz. Sizde bu öde me kolaylığından İstifade edip güzel çeşitlere sahip olunuz.
1— Omega, Tssot, Hlslon, Arlon İsviçrenln tanınmış altın kaplama, çelik Bayan, Bay kol, cep, duvar, masa saatleri.
2— Elmas, Pırlanta, Broş, Yiiziik, Kolyeler, Gümüş Pasta, Çay tuknmları, Tabaklar,,.
3— SÎERA radyolarımızın 2engln çeşitleri.
4— LUKOR otomatik tekli mobilyalı, mobilyasız, Pikaplar.
Otomatik elektrik ütüleri, radyo pilleri, gramofonlar, alaturka, alafranga plâklar. Kuyumculuk ve saatçi atölyemiz emrinize amadedir.
ADRES : Anafartalar Adliye üstü Sus Sineması Karşısında No. 273 ■ Telefon : 14761. Bahattin Atatug - Tevfik Eştaş
s
KESiDEiLE
1950 Yılı vergileri
Bankamızca Karşılanacaktır.
Türkiye Garanti Bankası A. 0
Kanunu gereğince ödenecek mevduat faizlerine ait
MUHTELİF NAKİT
Yeni Neşriyat
EMLÂK BANKASI
Ordıı ili Yüksek Tahsil Öğrencileri Yardım Derneği yararına,
10 Şııbat Cuma günü saat 20.30 - 2 ye kadar
m?
■ak
B-
u
Sayın Müşterilerimizin Bankamızdaki
Gerek Küçük Carî
ve gerek diğer olâcaklı carî hesaplarının 1950 yılında yürürlüğe giren Gelir Vergisi
----------ucuz
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
sen de takdir edeceksin.
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK, nkeılar Yokuşu, Saraçlar Çatşışı No. 107
Güven Kundura Mağazası Çık Telefon : 11919
XVnîC X 2000 ADET EŞİT HAKLI AY Kİl A TESELLİ İKRAMİYELERİ
f ”......... »■—■■■■■■«■ l.lll.l«.ll»
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip Kıymetli Eşya Piyango Listesi
Piyango 23 Nisan 1950 tarihinde, Pazar günü saat 15 te Kurum Salonunda İkinci Noter ve temsilciler huzurunda çekilecektir. Biletler bir lira fiyatla Kurum Merkez ve şubelerinde, bayilerde
Adedi
Cinsi
Kıymcti Lira
ŞEHNAME (III)
Büyük İran Şâiri Firdevsi'nin, bi nnci ve )kinci çitleri bundan önce nize çevrilerek yayınlanmış bu-tn bu ölmez eserinin bu defa Ne-Lugal tarafından dilimize çevrilen üçüncü cildi de çıkmıştır. Birinci ve ikinci ciltleri 300 er, üçüncü cildi 340 kuruş fiatla, Milli Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçılarda satılmaktadır.
AVRUPA VE FRANSIZ İHTİLÂLİ
(MX)
Tanınmış Fransız tarihçilerinden Albert Sorel'in bu büyük eserinin bu defa ikinci cildinin birinci kısmı da çıkmıştır. Nahi Sırrı Örik tarafından ilimize çevrilmekte olan bu değerli serinin bu defa yayınlanan ikinci cildinin birinci kısmı. 310 kuruş fiatla. Milli Eğitim Bakanlığı yaymevleriy-1c- bütün kitapçılarda satılmaktadır.
YENİ HİKÂYELER
I ALTI ŞAHIS YAZARINI ARIYOR
"Altı Şahıs Yazarını Arıyor" piye si, tanınmış İtalyan romancı, hikâye-ci ve piyes muhharri L. Pirondello’ nun eseri olup, Dr. Feridun Timur tarafından aslından dilimize çevril-mişttir.
Millî Eğitim Bakanlığı yayınları arasında İtalyan klâsiklerinin 13 ün- ■ cüsü olarak neşredilen "Altı Şahıs Yazarını Arıyor" piyesi, Millî Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçılarda 100 kuruş fiatla satılmaktadır.
Yeni hikayecilerimizin eri meşhurlarından 14 ünün son hikâyelerini bir arada sunan bu kitap Varlık yayınlan arasında 1 lira fiyatla 1 çıkmıştır.
BABAMIN HAYATI
i Fransız edebiyatına 300 e yakın leser hediye etmiş olan tanınmış Farn-| sız edip ve romancılarından Restif ' [ de la Bretonne’nin en çok beğenilen 1 1 eserlerinden biridir. Dilimize E. Ön-| gel tarafından çevrilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınevleriyle bü i itlin kitapçılarda 200 kuruş fiatla sa-! ramaktadır-
^t^ARİS — KUDÜS YOLCULUĞU (IH)
|| Bundan önce, gene Millî EğiAm il Bakanlığı yayınları arasında birinci | ve ikinci ciltleri çıkan Chateaubriand | in bu güzel eserinin bu defa üçüncü 1 Cildi de çıkmıştır. Oğuz Peltek tara-1 tından dilimize çevrilen'Paris — Ku-| düs yolculuğu'nun birinci cildi 150; 1 ikinci cildi 140; üçüncü cildi 200 ku-1 ruş fiatla bütün kitapçılarda satıl 1| maktadır.
BİZİM KÖY
Köy öğretmeni Mahmut Makal |bu eserinde bir Ortaanadolu köyümü bütün acı gerçekleriyle gözümüzün önüne seriyor. İnanılmayacak kadar hazin hakikatlerin meydana çıkmasına vesile olan bu eser, bilvasıta münevverlerimizin köy dâvasındaki mesuliyet hissesini de belirtmiş oluyor. Varlık yayınlan a-asında çıkan kitabın fiyatı 1 lira-lır.
HARP VE SULH (IV)
Dünya ölçüsünde tanınmış büyük Rus romancılarından L. Tolstoy’un hayatında birer dönüm noktası teşkil eden üç büyük romanından birincisidir. Şimdiye kadar birinci ikinci, üçüncü dördüncü çitleri çıkmış olan bu beş eserin bu defa çıkan IV üncü cildinin ikinci kısmı da Zeki Baş-tımar tarafından dilimize çevrilmiş-olup, Millî Eğitim Bakanlığı yayınları arasında 170 kuruş fiatla satıga çıkarılmıştır.
MAHALLE KAHVESİ
Genç neslin en tanınmış hikâye-cisi Sait Faikin şimdiye kadar kitap halinde gelmemiş 22 yeni hikâyesini bir araya getiren bu nefis eser Varlık yayınlarının Yeni Hlkâyeci-ler serisinde yayınlanmıştır. Fiyatı 1 liradır.
YENİ ŞÜRLER 1950
Genç şairlerimizden 103 ünün bir yerde çıkmamış 122 şiirini bir arada toplıyan ve her sene neşredilen bir serinin İkincisi olan bu kitap Varlık yayınlan arasında 1 lira fiyatla çıkmıştır.
İVİLHELM MEİSTER’İN SAYAIIAT YILLARI
(II)
Dâhi Alman Şâiri Goethe’nin, bundan önce birinci cildi Dilimize çevrilerek yayınlanmış bulunan bu ölmez eserinin bu defa ikinci cildi de Cemal Köprülü ve Şükrü Atala tara fından dilimize çevrilerek yayınlanmıştır. Birinci cildi 200 ve bu defa yayınlanan ikinci cildi 170 kuruş fiatla, Millî Eğitim Bakanlığı yayınev-leriyle bütün kitapçılarda satılmaktadır.


t.
Gar Gazinosunda
Ankara’nın en tanınmış caz ekibi ve memleketçe tanınmış kıymetli ses sanatkârları iştirakile Millî oyunlar, türküler, şarkılar, Monologlar, sürprizler... Ayrıca mahallî şiirler ve Ordu’nuu ünlü şairi Tıflı’nın HAMSlNAMESl. Toplantı yemeklidir
DAVETİYELER: Bankalar Cad. Yıldız Kırtasiye mağazasından ve Anafartalar Cad. Köklü Han Derya Gişesinden temin edilebilir. (242)
■MI
r
't
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de BİR KOMİSER GELDİ
Piyes 3 Perde
( Öğretmen ve öğrencilere) (i. Galip Arcan'ın iştirakiyle) SON TEMSİL
Yarın akşam temsil yoktur.
8 Şubat Çarşamba saat 20 de
İKİ OPERA BİRDEN P. Mascagni’nin KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rustlcana) Opera 1 perde R. Leoncavallo’nun PALYAÇO Pagaliacci Opera: 2 perde
11 Şubat Cumartesi saat 15 de
Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası
10 Halk Konseri
Not; Bu hafta dram temsillerine rastlıyan akşamlarda (Peer Gynt) piyesinin teknik provaları yapılacağından temsil yoktur.
İVANHOE
(II)
Büyük Ingiliz edibi Walter Seot’ un eseridir. Dilimize Avni Givda tarafından çevrilmiştir. Bundan önce çıkan birinci cildi 250 bu defa çıkan ikinci cildi 240 kuruş fiatla, Milli Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçılarda satılmaktadır
Wl
İlân
Nakliyat yaptırılacak
Tekel Başmüdürlüğünden:
Ankara
1 — Kılıçlar Barut Deposu ile Kılıçlar istasyonu arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1951 akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (213853) kilo, tahmini bedeli (1283.12) lira, geçici temantı (93.23) liradır.
2 — Keza, Elmadağ Barut Deposu ile askeri fabrikalar rampası arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1950 den 28 Şubat 1951 günü akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (500000) kilo, tahmini bedeli (3500) lira ve geçici teminatı (262.50) liradır.
3 — Her iki eksiltme de, 13 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 15 de Başmüdürlüğümüz komisyonunda yapılacaktır.
4 — % 7.5 üzerinden geçici teminatlarının ihale saatinden bir
saat evveline kadar Başmüdürlüğümüz veznesine Şartnameyi görmek veya fazla izahat almak için___
ğümüz satış şubesine veya Kılıçlar, Elmadağ idaremiz memurluklarına müracaatları ilân olunur. (593) • (57)
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam temsil yoktur
Yarın akşam saat 20 de
ANTİGONE ve SCAPİN’in DOLAPLARI (Öğretmen ve öğrencilere)
SON HAFTA
Kiralık Ev
Kavaklıdere Üstü, Atatürk Bulvarında bağ içinde üç dört oda, hol ve saireden mürekkep telefonlu ve mobilyalı ev acele kiralıktır. Sa-bahları 24350 ye telefon. (249)
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Çankındaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Han kat 1. No 115 e nakletmiştir.
yatırılması. Başmüdürlü-
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazılşlerlnl fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOÖLÜ Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
1
2
2
2
2
2
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
2.000
2.000
2.000
2.000 2.000 3.000
14.80i
Ev
Kamyon
Taksi
Traktör (pulluksuz)
Motosiklet
Buz dolabı
Oda takımı (2 koltuk. ı kanape)
Dikiş makinesi
Filips radyo (5 lâmbalı)
Yazı makinesi
Taban halısı (4.50 m2)
Halı seccade (2.50 m2)
Sofra takımı (6 kişilik) Elektrik ütüsü
' Pulluk
Kol saati (10 taşlı)
Cep saati (15 taşlı)
Duvar saati (15 günlük)
Kadife masa örtüsü
Battaniye
Bavul
Kadın ropluk kumaş
Kadın mantoluk kumaş
Erkek kostümlük kumaş
Erkek paltoluk kumaş
Kadın çantası
Para çantası
Erkek çorabı
Kadın çorabı
Kravat
ipek mendil
Dolma kalem
Traş makinesi
Cep feneri
Masa saati
Kadın eldiveni
Erkek eldiveni
Keten masa örtüsü
Erkek gömleği
Erkek pijaması
Altı kişilik, çay takımı
Keten mendil
Küçük çakı
Resim albümü
Not defteri
Kurşun kalem
Çocuk kitabı
150.000
(140)
Kahraman Maraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü mbnasebetile
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazartesi Günü
İLK ATEŞ — MİLLÎ OYUNLAR — HALK TÜRKÜLERİ VE DAHA BİR ÇOK SÜRPRİZLER
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamamönü Karacabey sokak No. 32) den ve Sus Sineması karşısı Kuyumcu llhami Aksu'dan temin edilebilir.
r
st.
İh
Oteline ininiz
ST MORITZ
ON-THE•AARK
NEW YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYONU’
ST. MORITZ
Avrupadan gelen iş ve resmî heyetlerin lokalidir Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar ve kabaresi New Yorkta tanınmıştır.
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR
Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
50 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca' 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
■Bir Gömlek ile sahip olacaksınız.
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek fiotlorımızı takdim ediyoruz 1200, 1800, 1380, 1440
750, 780, 840, 990, 1075,
Pijamalar: 1050 Kı

ZAFER
Sayfa : 4
Sayfa : G
Kendi kendini metheden garip bir vali
Başmakaleden devam ı
6-2-1950
b( la is k(
dJ

§
ü 1«
te
ta!
mi
ilg. tir. nıy nü; du^ dile tas; rak sim ven İtal; da J topl
İki gün evvel, Sinop vilâyetinin resmî il gazetesinde Milletvekili Cevdet Kerim İncedayı'yı, adetâ ilâhlar payesine yükseltir bir parti ve şahıs propagandası yazısından ya nıp yakılmış ve ilgililerin dikkatini çekmiştik. Dün aynı vilâyetten bir gazete daha aldık. Ve memleketin ücra köşelerinde, sanki Türk vatanından tecerrüt etmiş, ayrı birer krallık kurmuş gibi memleketin u-mumî havasını ve politikasını hiçe sayan bir takım kimselerin nasıl rastgele, keyfine buyruk hareket ettiklerini bir defa daha gördük...
Sinobun, bundan dört ay evvel ve İstanbul Belediye Reis Muavinliğinden terfian getirilmiş bir Valisi vardır. Adı: Muhtar Acardır. Bu Sayın Vali, zahir soyadından gelme bir pervasızlıkla, fakat asıl doğrusu, Sinop gibi ücra bir köşeden kimsenin dikkat nazarını çekmem zan ve vehmiyle, Sinopta alabildiğine bir parti oyununa girmiş bulunmaktadır. İktidar partisinin iki Millet-vekiliyle birlikte, kaza kaza, köy köy, parti propagandasına çıkar. Kızılay yardımlarını parti ve vilâyet nam ve hesabına istediği gi-bir harcar, vilâyet umumî meclis içtimai münasebetiyle Cumhurreisi-ne, Başbakana çektirdiği saygı tel-
graflarının cevaplarını, Sinopluları ayağa kaldırarak dinletir ve sonra bu hâdiseyi yine Sinop gazetesinde: «Gelen telgraflar saygı sükûtu içinde dinlendi, diye yazdırmaktan çekinmez bu gayretkeş ve partici valinin bütün meselesi de ilk defa başladığı valilikte, bu gibi vilâyet işleri dışındaki siyasî faaliyetile ken dişine iyi bir sicil sağlamakdır.
Fakat her şeyin bir iz’anı, insafı, mantığı ve hiç değilse kurnazlığı vardır. Şayet bir vali kendi çıkardığı bir gazetenin, sayfalarını 21 A-ralık 1949 tarihli nüshasında olduğu gibi, kendi methüsenasına tahsis et-titir, kendisini: «Onun şahsî buluşları, mantık ve muhakemenin, aklı selimin hudutlarını aşmaktadır. Çalışması riyasız olarak hiç görülmemiş gibidir. Bu ne kadar asîl bir hizmet iştiyakı ve temposudur, diye methederse ve hattâ daha ileri gidip: «Halkçılık bizim gözümüzü açtığımız gündenberi ağzımızda geveleyip bir türlü tatbik yerine koyamadığımız cazip bir sakız gibidir. Gelsinler, görsünler ve hep böyle, her yerde böyle tetbik etsinler. Sinopta Halk hizmetinde çalışmak ancak bu kadar olur, dedirtecek kadar üstelik kendisini övdüreyim diye bü
tün memleketi halkçılığı anlamamak ve istismar etmekle itham etmeğe kalkarsa, ona söylenecek tek söz: Hizaya gel efendi! Demk olur.
Üç sütuna yakın bu yazının hele bir yerinde Sinoplulara edilen hakarete şaşıp kalmamak kabil değildir. İmzasız yazının sonlarına doğru aynen şu cümleler vardır: «Valimiz Muhtar Acar, bir hizmet sembolü ola rak her yerde görülür ve elle tutulur bir haldedir. Fakat biz bu ha-kikatlar karşısında çok âciziz. Sinop halkı, vatandaşlarımız, hepimiz o-nun bu hizmetlerini karşılamaktan âciz bulunuyoruz».
Valisi olduğu bir memlekete, ga zetesinde bu cümleyi yazdıran bir validen feormak lâzımdır ki: Hemşehrilerine bu hakareti yapmak veya yaptırmak cür’etini nereden alıyorsun? Sen Sinoba vali olalı daha dört ay olmuştur. Kendi medhiyen hakkında sütun sütun boş lakırdılarla doldurduğun gazetende hangi imar hereketin, hangi sosyal teşebbüsün hakkında iki satır yazı var? Acaba Osmanlı imparatorluğu devrinin valileri, mutasarrıfları misil-lu, sana develer yükü hediyeler veremediği için mi, Sinoplular âcizdir. İçişleri Bakanlığının bir daha dikkatini çkiyoruz.
Buhranı önliyecek ana Kanun
Şimdiye kadar maalesef iktidardan maddî ve mânevi menfaat görenler veyahut gözlerini ihtiras bü-rüycnler, ve 'hele bu memleketi idare için yalnız kendilerini ehliyetli sayanlar, bu en mühim noktayı ihmal etmişler, ve her şeyi daima kendi taraflarına yontmağa bak mışlardır. İşte 2l Temmuz seçimlerinden beri devam edegelen, buhranın hakikî sebebi ve mahiyeti bu-dur.
Eğer iktidar şimdiye kadar, mükemmel bir Seçim Kanunu çıkarsaydı, vatandaşlara huzur ve emniyet verseydi, hiç bir zaman, karşısında sert bir cephe bulmıyacak, o zaman, onlarm şikâyetlerinin esası da ortadan kalkmış, ve memlekette hakikî bir iktidarla, (bir kontrol muhalefeti kurulmuş olacaktı. Fakat ne yazık ki, bu hakikati dört senede ancak anlıyabildiler ve nihayet, muhalefetin şiddetli ısrarları karşısında çıkar yolun bu olduğunu görmeğe mecbur kaldılar.

40 boksörün katıldığı büyük boks müsabakası I Alınan teknik neticeleri bildiriyoruz |
Bölge Boks Teşvik Müsabakası dün saat 14 te Sergievi salonunda yapılmıştır. 40 Boksörün katılmasi-le yapılan karşılaşmalar çetin geçmiştir. Bilhassa Uluçınar kulübünün 15 boksöre yakın bir kadro ile müsabakalara girmesi taktirle karşılanmıştır.
Elemine usulü yapılan karşılaşmalarda alınan teknik neticeleri şunlardır:
51 Kiloda;
Halim (Uluçınar Yüksl «A. Eldiven) e ekseriyetle galip
54 kiloda:
İsmail (Uluçınar» Naci (G. B.) ye
ekseriyetle galip:
58 kiloda:
Süleyman (A. E) Erol (D. E.) ne ekseriyetle galip.
62 Kiloda:
Atilâ (G B.) Orhan (D. E) hükmen galip.
67 kiloda :
Recep (G. B.) Kâzım (O. S.) a ittifakla galip.
73 kitloda:
Seyfi (H. O.) Asaf (A. E) ne hük men galip
Müsabakalardan sonra derece alan lara mükâfatları törenle dağıtılmıştır
İstanbul işçi Sendikalar birliğinin dünkü tpolantısı
★ (Baş tarafı birinci de) dir. Meş’um cereyanların mevcut olduğu memleketlerde grevlerin yıkıcı tesirleri de görülür. İçtimaî adalet ve millî tesanüt bizim hareketlerimizde daima rehberimiz olacaktır. İşçi, İçtimaî adalete ne kadar mazhar olursa işveren de o nisbette fayda görür. Yarınından emin bir insanın çalışmasiyle emin olmayan bir insanın çalışması arasında büyük farklar vardır. Türk işçisi kendine verilen hakları vatanın menfaati dairesinde kullanacaktır. Bunun için dört sene evvel grev hakkı istemiştik. Bu gayeler sizin çalışmalarınızla tahakkuk edecektir. Hepinize başarılar dilerim.»
Bakanların Parti, seçim propagandası
★ (Baş tarafı birinci de) nada cümlelerle garip hücumlarda bulunmuşlardır.
Sağlık Bakanı Beyazıt, bu hususta şöyle demiştir:
«— 945 den beri yeni ve mesut bir devre girdik. Muhalefette ve mu vafakatta eşit haklara sahip siyasî partilerle idare edilen bir rejim, yani demokrasi rejimi içindeyiz. Memleketimizde siyasî partiler teşekkül etti. İntisabı ile şeref duyduğumuz partimiz bu rejimin kurulma, gelişme ve bekasına bütün hassasiyetiyle itina göstermektedir. Vatandaşın serbest arzusu ile meydana gelen iktidar demokrasinin ilk vasfı ve şartıdır.-Bunu temin edecek en mükemmel seçim tasarısını hazırlamış bulunmaktayız. Bu günlerde büyük Mecliste kanuniyet kes bedecek olan bu tasarı seçim bahsinde her türlü dedikodu ve şüpheleri izale edecektir. Partimiz seçimlerde iktidarı kaybetmek pahasına da olsa vatandaşın oyu ile gelecek iktidarı sağlamağa azmetmiş bulunmaktadır. Bununla beraber muhalefetin de bizim gibi anlayış göstermesini ve seçim neticelerine her nevi demagojiden azâde olarak katlanmalarım istiyoruz. Bu onlar için de bir memleket severlik ve va tan vazifesidir. Türk milleti muhalefetten beklediğini bulamamıştır. Bugüne kadar fikir olarak memleket hayrına neyi ortaya koyduklarını ve neyi müspet safhaya getirdiklerini ararsak bulamıyoruz. İktidar olarak yaptığımız işlerin kâfi olduğunu hiç bir zaman iddia etmedik. Noksanlar, belki yanlış işlerimiz de olmuştur. Muhalefetin vazifesi tenkittir. Tenkit ise her yapılan işe kötü demek değildir. Memleket hayrına yapılan işlerin de payı verilmelidir. Muhaliflerimiz bu yolu tutmadıkları için geniş vatandaş kitlesi üzerinde yersiz konuşmaları nı çok muvakkat bir zaman için tesirli kılabildiler. Vatandaşın aklıselimi harekete geçince iktidarın ve onun icra kuvvetinin bu memlekete neler getirdiği çabuk anlaşıldı. Aley himizde söylenen sözlerin notu verildi. işte bunun içindir ki gün geç tikçe kuvvetlenmekte ve 1950 de
yapılacak seçimi kazanacağımıza inanmaktayız.»
Bu da Cemil Sait Barlas’ın
Giresun’da konuşan Cemil Said Barlas da sözleri arasında muhalefet saflarından Halk Partisine mü teveccih tenkitler yapanları daha doğrusu hakikatleri ifade edenleri «kara ruhlu», «baykuş vicdanlı» cümleleriyle isimlendirecek kadar ileriye gitmiştir. Bay Barlas şunları söylemiştir:
«1945 de muhalefet partisini teşkil ederek Meclise girenler gerek se çim esnasında, gerek seçimden sonra işin ciddiyetini lâyıkiyle takdir ettiler denilemez. Hükümet şekilleri milletler için vasıtadan ibarettir. Gaye milletlerin refah ve saadetidir. Biz demokrasiye, bizi bu gayeye ulaştıracak en iyi bir vasıta olduğu için inanmaktayız. Türk milletinin saadetini ve refahını temin için yapılan inkilâplar yıkıldığı hat tâ sarsıldığı gün demokrasi de tehlikeye düşer. Seçim esnasında muhalefetin yaptığı veya hüsnüniyetle ifade edersek yapmıya mani olamadığı propagandalar inkilâbın ana temelleri aleyhine müteveccih-danlarda, halkı tahrik etmek ve şa-ana temelleri aleyyine müteveccihti. Muhalefetin seçimden sonra da, Meclis içinde tenkid yapmaktan zi yade sokaklarda, kahvelerde, meydanlarda, halkı tahrih etmek ve şa his ve haysiyet ve itibarı ile oynamakta olduklarını gördük. îşte hava böyle hazırlandığı içindir ki, demok rafların son kongresinde, gelen delegeler İktisadî dertlerden ve çarelerden ve iktidarın bu yoldaki işlerini tenkitten ziyade sehpalar ve da rağaçlarından bahsettiler ve medenî bir usul yerine husumete dayanan bir yanlış yol tuttular. Meclis içindeki çalışmaları ise, teşriî tabir ile obstrüksiyon dediğimiz küsmekle nihayet bulmaktadır. Bunun en son misali muhalefet partilerinden birisinin son seçim kanunu komisyonunu terketmesi hâdisesidir.
Arkadaşlar,
Demokrasi bazı hukukçular tara fmd’an ekseriyet sistemi diye tarif
edilir. Azlıklar, demokraside ekseriyeti ahncıya kadar çoğunluğun ka rarına uymakla mükelleftirler. Hal buki, bizde muhalefet azlığın ekseriyete dikte etmesini istemektedir. Bu muhalefetin vazifesini ters anladığını göstermektedir.
Arkadaşlar,
Yukarda dediğim gibi 1946 seçimi memlekette ilk tecrübe idi. Fakat 1950 seçiminde seçmenlerin da ha tecrübeli olacakları, rey verecekleri partilerin mahiyetlerini an-lıyacakları gibi, gelecekte de ne yapmak istediklerini bilmek istiye-ceğine eminim.
Muhalefetin 4 senelik devre için seçime bir programla girmesi şart ve memleket vazifesidir. Biz bunu söylediğimiz zaman «sizin de programınız yok.» diyorlar. Iz’an sahibi insanlar bu memlekette tüten fab rika bacalarının kısmı azamini ve ikinci dünya yarbinde hudutlarımız kapandığı zaman hemen hemen en zarurî ihtiyaçlarımızın kendi fabrikalarımızda temin edilişinin Halk Partisinin devletçiliğinin feyizli bir eseri olduğunu görürler. Bizim devletçiliğimiz denilebilir ki bu sistemin en idealidir. Ne bir zümrenin diğer bir zümre tarafından istismar edilmesini istiyoruz, ne de devlet kapitalizminde olduğu gibi ferdin devletin kölesi olmasına yer ve riyoruz. Kurduğumuz ve kurmasını geliştireceğimiz kooperatifler bu düşüncenin mahsulüdür. 8-10 senedir sistemli olarak çalışan kız ve erkek sanat enstitüleri yarınki türk cemiyetinin sağlam ve müstahsil bir esasa dayanmasını sağlıyacak olan inkilâpçı Halk Partisinin verimli eserleridir. Yaptığımızdan faz lasını yapmak istiyen bir partiyiz. Bize kara vicdanlı, baykuş ruhlu bazıları 25 senedir memleketi istismar ediyor, dedikleri zaman vücuda getirilen eserlerin verdiği vicdan huzuru içinde söylenenlere o-muz silkip geçiyoruz. Bu eserleri yaparken bazı hatâlara düşmüş olabiliriz. Fakat bunları da görünce düzeltmekten asla çekinmiyoruz. Toprak ve orman kanunlarındaki ak saklıkları da bu sebepledir ki düzelt mek yoluna gittik.»
Eğer elde iyi bir Seçim Kanunu mevcut olsaydı, Demokrat Partinin ilk kongresinde kararlaştırılan hürriyet misakı meydana gelecek miydi? Eğer seçim mekanizması hakikaten vatandaşların oy emniyetini garanti etseydi, ikinci kongrede seçime hiyle ve fesat karıştıranların milletin husumetine maruz kalabilecekleri hakkındaki ikaz yapılacak mıydı? Ve nihayet, Demokrat Parti, seçime girmemek, veyahut girdiği bir seçimde hiyle ve fesat olduğuna kanaat getirdiği takdirde Meclisi terketmek gibi bir karar düşünecek miydi?... Hayır, o zaman iktidar partisi ile muhalefet arasında normal münasebetler kurulacak ve memlekette hiç kimse, karşısındakine şüpheli bir nazarla bakmıyacaktı. Görülüyor ki, ıbugün eğer bir huzursuzluk hissediliyorsa, eğer bir itimat buhranı varsa, bunun tek sebebi, seçim emniyetini bugüne kadar ihmal e-den, ve sürüncemede bırakan iktidar partisidir. Gönül çok arzu ederdi ki, iktidar partisi, eğer bugün emniyetli bir Seçim Kanununa gidilecekse bunu vaktiyle düşünsün, ilk teşebbüsü kendisi alsın, böylelikle bu mevzuda samimî olduğunu göstersin. Fakat bunu yapmadı; her şeyi eskisi gibi devam edecek zannetti. Tehditle, beyanname ile, nutuklarla ve nihayet sanki memlekette bir düşmanlık havası varmış gibi propagandalarla, bu işi kendi lehine halledebileceği vehmine kapıldı. Her çareye başvurduğu halde sonunda gördü ki, bu büyük dâva, bu şekilde siyaset manevralariyle bir nizama konamaz. Ve işte en sonunda yola geldi. Bu hususta D. P. nin memleket endişesiyle yaptığı ısrarlı ve ciddî çalışmaları ne kadar takdirle ansak
yeridir. Çok temenni ederiz ki artık,
hiç olmazsa bundan sonrası için ka-
nunda sadece iktidar partisinin işi-
ne yarıyan kaçamaklı noktalar aranmaz. Ve memleket de istediği emniyetli bir Seçim Kanununa kavu-
şur.
Evet, bu işe belki geç başlanmıştır. Fakat her geç yapılan iş hiç yapılmamaktan iyidir.
Mümtaz Faik FENİK
İstanbul kar altında!
■Ar (Baş tarafı birinci de) lar ve Yalova hattı vapur seferleri tatil edilmiştir.
Dış hatlara gidecek vapurlar limandan dışarı çıkamamışlardır. Yeşilköy hava alanı yerli ve yabancı bütün uçaklara kapatılmış bulunmaktadır.
İstanbul, 5 (a.a.) — 4 gündenberi mütemadiyen yağan kar ve kar tipisi dolayısiyle İstanbul vilâyetince görülen lüzum üzerine resmî, hususî ve ecnebî ilk ve ortakullarla liselerin yarından itibaren şimdilik üç gün müddetle tatiline karar verilmiştir.
İzmirde hararet — 9
İzmir, 5 (a.a.) — Bugün İzmirin en soğuk günlerinden biri olmuştur. Sıcaklık sıfırın altında 9 derecedir. Soğuklardan sebzeler çok müteessir olmuş, 'bilhassa enginar mahsulü yanmıştır.
Koraltan Tarsusta nutuk söyledi
De Gaulle bir nutuk söyledi
Paris Radyosu : 5 (Basın - Yayın) — Pas de Calais civarında seyaha-tına devam etmekte olan General de Gaulle çeşitli mahallerde partisi elemanları ile temaslarda bulunmuştur. Bu münasebetle bir söylev veren General de Gaulle, rejim ve partiler hakkındaki tenkidlerini yenilemiş ve şöyle demiştir: «Faaliyetimizi tek bir sahaya inhisar ettirmiyoruz. Hüsnüniyet sahibi Fransızlarla beraber çalışmağa hazırız. Bundan sonra milletlerarası siyasete temas eden General, Sovyetler Birliğinin Fransa için doğrudan doğruya bir tehlike teşkil ettiğini teyit etmiştir.
★ (Baş tarafı birinci de) lolar halinde gözönüne koydu. Bu arada işçi ve grev meselesine temas eden Koraltan dedi ki:
«işçimiz elbette ki haklarından şu veya bu zümrenin menfaatine her hangi bir feragatta bulunamazlar. İktidar partisi evvelce kurulmasına tahammül edemediği sendikaların seçimleri yaklaştığı şu sıralarda kendisi için bir vasıta olarak kullanmak istiyor. Grev hakkını tanımaktan kaçınan iktidar bu hakkı müdafaa edenleri iftira yağmuruna tutmaktan da çekinmemektedir.
Türk işçisinin bu meşru hakkını kazanacak ve D. P. programında yer verdiği bu cihetin tatbikine çalışacaktır.»
Bundan sonra bütçeye temas eden Koraltan bu hususta da görüşünü belirttikten sonra sölzerine şöyle devam etti?
«Memleketimizi tehdit eden iki tehlike mevcuttur. Bunun birincisi komünizm, diğeri de iktidarın yıkıcı zihniyetidir.»
Refik Koraltan sık sık alkışlanan nutkuna şunları ilâve etti:
«Anayasanın mukaddes bir mefhum olarak kaideleştirdiği hükümlerin yürürlüğünü istiyoruz. Bu hükümler vatandaşların hak ve hürriyetleridir.
Hakkına inanan Türk milletinin istikbaline gönül bağlıyan vatan çocukları olarak davet edileceğimiz sandık başlarına bayram yerine gider gibi gideceğiz. Orada D. P. Genel İdare Kurulunun son neşrettiği beyannamedeki hallerle karşılaşır-■ sak, veya seçime başlandıktan sonra malûm olan metodların kullanıldı-
ğını görürsek onları sandıkları ile başbaşa bırakmanın yolunu tutmakta gecikmiyeceğiz.
Bugün her zümreye mensup vatandaşlar haklı olarak şunu sormaktadır: Önümüzdeki seçimler hangi e-sas dahilinde yapılacaktır. Kanunlar nasıl tatbik edilecektir. Seçimler müdahaleden masun olarak yapılabilecek midir?.»
Berlin komplosu
★ (Baş tarafı birinci de) Umduklarını ve gayenin de, Rusların Berlin’de yapmağa cür'et edemediklerini, Alman halkı vasıtasiyle yaptırmak olduğunu ifade etmiştir. Batılı müttefik yetkili şahsiyetleri ise Schumacher’in bu teklifine, Berlin’in Batı bölgesi sokaklarını komünist gençlerine açık tutacaklarını, fakat güvenlik tedbirleri alacaklarını ve hastane,- hükümet binası gibi yerleri muhafaza altında bulunduracaklarını bildirmek suretiyle cevap vermişlerdir.
Bir Amerikan kaynağı şöyle demiştir:
«Mayıs ayında yapılacak bu mitingden uzun zamandanberi haberdarız. Dolaşan şayialar da yeni bir şey değildir; bu şayialar bugün Dr. Schumacher tarafından da ifade e-dilmis bulunuyor. Berlin, etrafı polis duvarı ile çevrili bir şehir olmamalıdır. Biz, mutaassıp komünistlere, durumun Batı Berlinde daha iyi olduğunu anlatmak için onların böl-I gemize kadar serbestçe girmelerine müsaade etmek istiyorz.»
Lig maçları yine tehire uğradı
Havanın karlı olması yüzünden Istanbulda da maçlar yapılamıyor
Cumartesi günü öğleye doğru tipi halinde kar yağmıya başlaması ve 19 Mayıs Stadı iç ve dış sahalarının maçların yapılmasına müsait olmaması yüzünden bölge futbol ajanlığı bu haftaki lig maçlarını geri bırakmıştır.
Bu hafta yapılması icabeden Harp okulu - Ankaragücü ve Demirspor-Gençlerbirliği ve Muhafızgücü - Ha
cettepe karşılaşmaları devre sonuna bırakılmıştır.
Önümüzdeki hafta hava müsait olduğu takdirde Gençlerbirliği ile Ankaragücü, Demirspor - Hacettepe ve Harpokulu - Muhafızgücü karşılaşacaklardır.
îstanbulda da havanın muhalefeti yüzünden maçlar tehir edilmiştir.
Avusturya Milî Takımı Dünya kupa maçına iştiraketmiyor
Jules Rimet dünya kupası için millî takımımızla karşılaşacak olan AvusturyalIlardan, bu turnuvaya iş tirak etmiyeceklerine dair futbol federasyonumuza dün bir mektup gelmiştir. Mektupta AvusturyalIların mali imkânsızlıklar yüzünden, bu turnuvaya iştirak etmiyecekleri bildirilmektedir.
Bu durum icra komitesinde görüşüldükten sonra millî futbol takımımızın Rio de Jenoraya gitmesi katile şecektir.
İtalya, Millî Maçın 5 Marta alınmasını talep ediyor Akdeniz Kupası futbol turnuvası için 2 Nisan tarihinde İtalyan Millî Takımı ile Türk Millî Takımı karşılaşacaktı. Fakat futbol federasyonumuza gelen bir mektupta İtalyan lar bu maçın 5 Martta oynanmasını istemektedirler.
Bu teklif futbol federasyonu tarafından İncelenmekte olup, kuv -vetli, bir ihtimalle federasyon 2 Nisan tarihinde oynanması hususunda evvelce verilen karar üzerinde ısrar edecektir.
Yeni seçim tasarısı müzakeresi
★ (Baş tarafı birinci de) edeceği hat ve hareketi tayin için toplantılar yapmaktadır. Bu toplantılarda seçim tasarısı madde madde gözden geçirilmiş ve parti görüşü tesbit olunmuştur.
Dün sabah da Demokrat Parti mer kezinde toplanan tâlî komisyon akşam geç vakitlere kadar devam eden çalışmaların neticesinde işini tamamlamıştır.
Tâlî Komisyonun varmış olduğu neticeler by sabah saat 10 da toplanacak olan Demokrat Parti Genel İdare Kurulu ve Meclis Grupu üyelerine bildirilecek ve parti görüşü öğleden sonraki Meclis toplantısına yetiştirilmek üzere son şekli alacak tır.
Meclisteki seçim tasarısı müzakerelerinin çok hararetli olacağı ve D. Partinin sistemli İlmî ve mantıkî tenkitlerinin Halk Partisi çoğunluğunda olmasa bile efkârı umumiye-de büyük ve müsbet akisler uyandıracağı muhakkaktır.
D. P. nin daveti
Demokrat Parti Genel Kurul Baş kanlığından:
Bugün saat 10 da Genel Kurul ve Meclis Grup üyeleri müştereken bir toplantı yapacaklarından sayın üyelerimizin parti merkezine teşrifleri rica olunur.
D. Spor Kulübünün yeni Lokali açıldı Ankara Demirspor klübünün yeni Sergievi binası yanında inşa edilmiş pıodern lokali, dün saat 11 de yapılan bir törenle açılmıştır.
Demirsporlular büyük bir kadirşinaslık göstererek Ankarada bulunan tanınmış bütün eski sporcuları da lokallannın açılış törenine davet etmişlerdi.
Ulaştırma Bakanı Kemal Satır ile eski Ulaştırma Bakanı Ali Fuat Ce-besoy’un ve 200 e yakın seçkin davetlinin hazır bulunduğu törene Devlet Demiryolları Umum Müdürü Galip Güran güzel bir hitabe ile açmış, bundan sonra davetliler yeni binayı gezmişlerdir.
İki katlı olan yeni lokalin büyük bir salonu, kütüphanesi, idare heyeti ve soyunma odalariyle müteaddit duşları ve kalorifer tertibatı vardır.
1932 senesinde kurulan ve bugüne kadar muhtelif spor kollarında büyük bir faaliyet ve başarı gösteren Ankara Demirspor klübü, bugün memeleketimizin hemen hemen ilk defa olarak modern bir lokale sahip olmak mazhariyetine ermiş bulunmaktadır.
Ankaranın Mavi - Lâcivertlilerine iftihar edebilecekleri bu eseri kazan-
Beşiktaş Kulübünün yeni Lokali
Ankara Beşiktaş kulübü Hamam-önünde yeni bir lokal tutmuştur- Lo kal hafta içerisinde açılacaktır.
Beşiktaşlıların keşif bir sporcu muhiti olan Hamamönünden faydalanacağını ümit ediyoruz.
Kapalı saha Türkiye Atletizm birinciliği
Kapalı saha Türkiye atletizm bi( rinciliği 12 Şubat Pazar günü Ankarada yapılacaktır.
Müsabakanın seçmeleri sabah saat 10.00 da, finalleri öğleden sonra saat 14.30 da yapılacaktır. Müsabaka yeri Yüksek Beden Eğitimi Enstitü südür.
Kapalı saha Türkiye rekorları şunlardır: Gülle atma Arat Ararat 13.94 1941 de. Yüksek atlama Mahir Araş 1.77 1950 de- Durarak uzun atlama Aleko Zizi 3.14 1950 de- Durarak üç adım atlama Nurettin İnal 9.36 1948 de. Halatla yüksek atlama Abdürrezak Tuğcu 4.35 1949 da yapılmıştır.
dıranları takdir ve tebrik eder ve Demirsporlulara yeni lokallerinin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederiz.
C. H. P. den olmıyan bir tabib
Matubat Teknisyenleri Sendikası Başkanlığından: Sendikamızın yıllık genel kurul toplantısı 11 Şubat 1950 tarihine rastlayan Cumartesi günü saat 15 de Halkevinde toplanacağından kayıtlı üyelerimizin gelmeleri rica olunur.
•k (Baş tarafı bilinci de) ret Sılay’ın hastanemizi ziyaret ettiği ve bu ziyaretten sonra hastanede Halk Partisi lehine propagandaların arttığı ve esasen kuvvetli bir Halk Partili olan Başhekimin ö-nümüzdeki seçimlerde Konya'dan Halk Partisi adayı olarak gösterileceği yazılmaktadır.
Tevfik Fikret Sılay hastanemizi ziyaret etmediği gibi ben de Halk Partili değilim. Binaenaleyh bu havadisler baştan sona kadar yalandır. Prensip itibariyle hastanede politikacılık yaptırmama imkân yoktur, çünkü mesleğinin sosyal durumu
çok iyi kavramış bir hekimim. Şah-sende parti politikası ile meşgul değilim. Bu benim için hastane çerçevesi içinde ve dışında cazip bir konu değildir. Ötedenberi hastanemizin muvaffakiyetli gayretleri üzerinde menfi düşünce sahiplerinin şahsımı istihdaf eden çirkin bir propagandası mahsulü olduğunu zannettiğim bu havadisin yalanlanmasını ve bu yazımın ayni sütunda neşredilmesine müsaade buyrulma-sını rica ederim.»
Saygılarımla;
Baştabip
Dr. Op. Sırrı Alıçlı
Ankara Hukuk Fakültesinde tedrisat
★ (Baştarafı 4 üncüde) aynı vaziyette ikide kalıp da eski yönetmeliğe tâbi olan talebeyi yeni yönetmeliğe tâbi tutmakda hiç bir hukukî esasa istinat etmez. Ve bu-günkü tatbikat yukarıya metnini dercettiğimiz karara muhalif olup, kanaatımca T. B. M. Meclisinin ka-rarjnı hiçe saymak demek olur. Tabiîdir ki bu türlü bir hareket, bilhassa kendi sahasındaki bir mevzuda bu büyük ilim müessesesin-den beklenemez- Zaten kararın bu türlü tatbikine tevessül edilmesine mana vermek mümkün olmuyor. Şayet sadece idari mülâhazaların te siriyle kararı böyle tatbik etmek lâ zım geliyorsa bu halde T. B. M. M. den, yukarıdaki karan tadil eden ikinci bir karar çıkması icabeder. 1 Aksi halde ne idari kolaylık mülâhazası ve ne de profesörler heyeti- | nin kararlan B. M. M. sinin karan-nın doğru tatbikine mani olamaz.
Her hak gibi müktesep hak da I iskat edici bir sebep olmadıkça de- I vam edeceğine göre ve burada is- I kat sebebi de ancak usulüne uygun olarak, belge almak olduğuna gö- | re talebe Fakülteyi kaç yılda biti- ‘ rirse bitirsin, başladığı zaman me- ’ ri olan yönetmeliğe tâbi olur.
Kırıkkale Millet Partisi toplantısı ,
Kırıkkale, 5 (Hususî) — Bugün Millet Partisi ilçe kongresi tutulan * kahvede 20 delege ve bir miktar dinleyici önünde yapıldı. Ankara-dan Sadık Aldoğan, Derviş Uzman | gelmişlerdir.
Kongrenin cereyanındaki acemi- | lik, teşkilâtsızlık, Sadık Aldoğanda bir inkisar uyandırdı. Bu hissini de, sonradan söylediği sözlerle belirtti. Gündem icabı yapılan seçim ve di- 1 lek ve ocakların durumu hakkında sözler sessiz bir kaç kişinin baş sallaması ile kabul edildi.
Sadık Aldoğan şiddetli nutkunda insan hakları beyannamesinin muh- | telif maddelerini izaha çalıştı. İktidara şiddetle hücum etti. Herhangi partiden olursa olsun' bütün vatandaşlara hitap ederek âdil bir hükümetin kurulmasına çalışmak, için . aynı hedefe hep beraber erişmek ve i reylerini millet için çalışacak insanlara vermek en büyük vazifeleri olduğunu söyledi. Vatandaşın bir köle vaziyetinde süründüğünü, dizginleri iktidarın elinde olduğunu beyan İ ederek: .Halk Partisi bir bankadır, I parti değildir, diye haykırdı.
Aldoğanın konuşması üzerine kah- 1 ve kalabalıklaşmağa başladı. Aldo- ; ğanın sözleri münhasıran iktidara | hücum ile sona erdi, bu sebeple de | alâka topladı.
SicilyalI haydut L Amerika ajanı mı?
Prag, (AP) — Prag’da neşredilen: Prace gazetesinin iddiasına göre Si' cilyalı haydut Salvator Giuliano. SicilyalI emlâk sahiplerinin ve 1’1 İtalyan aslından Amerikalı gengstaj Lucky Luviano başkanlığındaki A'| merikan entelicans memurlarının ajanıdır.
Sendika organı bu gazetenin iddi: asına göre Giuliano, İtalya’nın ko münist olacağından korkan ve do; layısiyle Sicilya’yı İtalya’dan ayıt] mak istiyen emlâk sahiplerinin ar zularını yerine getirmek için kanu( harici hareketlerine başlamıştır. G' zete, İtalyan İçişleri Bakanının Gi“ liano'yu tevkife niyeti olmadığın1 İtalyan polisi ile Giuliano arasıf daki mücadelenin ise bir gösterişti ibaret olduğunu ileri sürmektdir. I
Almanya’nın bütçe açığı
Oberhaus : 5 (a.a.) — Alman) Birliği Başkanı jakof Kaiser, Hri-‘ tiyan Demokrat Partisi sosyal ks misyonunda Federal Alman Cu4 huriyetinin 1 nisanda başlayaciS^ mali sene içinde aşağı yukarı 5 rg yar marklık bir bütçe açığı ile ka» şılaşacağını söylemiştir.

Comments (0)