SALI
7
ŞUBAT 1950
Yıl: 1 — No. 2S4
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: .........15619
Yazı işleri, İdare ......15315
Fiyatı lıer yerde 10 kuruştur.
Seçim Kanunu müzakereleri bugün başlıyor
Meclis sabahlan
da toplanacak
Bütçe müzakereleri pazartesi günü başlıyor
Bazı sorular cevaplandırıldı, Karadenizdeki açlık durumu izah edildi, Ticaret Bakanı Ticaret Ofisinin Hazirana kadar tasfiye edileceğini söyledi
Demokrat Parti Genel idare Kurulu ve Meclis Grupu, dün toplanarak Seçim Kanunu etrafında müzakerelerde bulunmuştur. Yu karıdaki resimde bu toplantıdan bir intiba görüyorsunuz
Büyük Millet Meclisi dün Raif Karadenizin başkanlığında toplandı.
Celse açılınca Başkan, «Bütçe kanun tasarısı basılmış ve bugün milletvekillerine dağıtılmıştır. Önümüzdeki Pazartesiden itibaren bütçe müzakerelerine başlıyacağız, ten-
sip buyurursanız yarın sabahtan itibaren sabah ve öğleden sonra toplanarak gündemdeki meseleler ikmal edilsin, dedi.
Söz alan Ihsan Hâmid Tiğrel, komisyonlarda bazı mühim kanun ta-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Seçim emniyetinde mühim bir nokta
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
eçim emniyetinin tam teza-üur etmesi için, itiraz mekanizmasının da tam bir emniyet içinde Kurulması şarttır. Farze-
delun kı seçim yapıldı; fakat bazı milletvekillerinin seçim tarzlarına itirazlar vardır. Tutanakları muallel
görülmektedir.
Yani bunların dü-
kuruluna gelmesi zarurî idi. Eğer bunlardan birisi yapılmamış olursa, itirazm tetkikine imkân yoktu. Böylelikle komisyon yüksek kurulun da elini kolunu bağlamak istiyordu. Yani mahkemenin hem ka-■ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Hür Keşmir Hükümeti Başkanı Serdar Muhammed İbrahim şerefine Pakistan Büyükelçisi Ekselans Mian Beşir Ahmet tarafından 3 Şubat 1950 günü Ankara Palasta verilen ziyafette (sağdan sola doğru) Ürdün Maslahatgüzarı; Danimarka Elçisi; Pakistan Büyükelçisi (ayakta), Serdar İbrahim; Danimarka Elçisinin eşi; ve İran Maslahatgüzarı.
Fırtına devam ediyor
Karadenizde üç motor battı
Çiftçilerimiz
İhtiyaçtan fazla traktör alıyorlarmış
rüst, hilesiz ve fesatsız bir şekilde seçildikleri hakkında bazı şüpheler uyanıhıştır; ortada birtakım delil-
ler, şahitler de mevcuttur, itiraz yapılmıştır. Bu itirazları kim tetkik edecektir?
Bu hususta, ilim heyetinin hazırladığı tasarıdaki hükümler gayet
sarihtir. İlim heyeti bu tutanakların
yüksek bir mahkeme tarafından tet-
kikini istemiş, ve böylece itiraz mekanizmasını her türlü politika endişelerinin dışında tutmuştur. Bu mahkeme, Yargıtaydan, Danıştay-dan gelecek üyelerle teşekkül edecek, tutanakları tetkik edecek, ve bir karar verecektir.
Fakat hükümet, ilim heyetinin tasarısını evvelâ Meclise aynen vermeyi taahhüt ettiği halde sonradan bunu değiştirmiş, ve yüksek mahkememi! milletvekilleri hakkın- ;
Altın kaçakçılığı Orhan Kavur'un muhakemesi
Hariciye memurlarının maaşları
karaborsada 30-40
Toprak Mahsulleri Umum Müdürü Necati Topçuoğlu
İstanbul, 6 (Telefonla) — Günlerden beri devam eden kar dün gece yarısı dinmiş, bu sabah güneş açmıştır. Fakat soğuk bu akşam bütün şiddetiyle yeniden başlamıştır.
Fırtına ve tipiden Karadenizde iki motorun battığı ve altı kişinin boğulduğu haber alınmıştır. Yeşil Pazar motord da kayalara çarparak parçalanmıştır.
Şiddetli tipi ve fırtına esnasında Karadenizde büyük tehlike geçiren Arslan motoru dün gece yarısı limanımıza gelmeğe muvaffak olmuştur. Gerek bu motorun kaptanı Rauf un ve gerek bazı denizcilerin i-fadelerine göre, fırtınadan Kefgen
Kömür
ihtiyacı
da karar almasını Anayasaya muha ' lif bulmuştur. Hükümet tasarısına göre, yüksek mahkeme, tutanakları tetkik etmeli, fakat nihaî karar Bü- . yük Millet Meclisinin olmalıdır.
Bu maddenin komisyonda geçirdi-1 ği safhalar hepimizin malûmudur. I Ve acı ile söyliyelim ki, komisyon j hükümet tasarısını da aratacak hükümlere saplanmıştır.
Hatırlarda olduğu üzere Demok- I rat Parti ilim heyetinin noktai na-1 zarım müdafaa etmiş, fakat bu, ko- j misyonda birtakım siyasî endişeler- ı le kabul edilmemiştir. Hattâ korniş- I yon, yüksek seçim mahkemesinin mahkeme sıfatım bile kabul etmemiş bunun seçim kurulu ismini almasını ileri sürmüş, ve salâhiyetlerini tahdit etmeğe kalkmıştır.
Komisyon bu şekilde, y|iksek seçim kurulunu kanunda bırakıyor, fakat onu işlemez bir hale sokuyor, vaziyetini de sembolik bir hale ifrağ ediyordu. Komisyonda hâkim o-lan fikre göre, itirazlar derece derece tetkik edilecekti. Yani itirazların sandık başından ilçeye, ilçeden ile, ve ondan sonra yüksek seçim
Orhan Kavur altınları nasıl aldığını anlatıyor
misline çıkıyormuş!
Bundan bir müddet evvel La Haye elçiliğimiz ikinci kâtibi iken îsviç -re - Fransa hududunda altın kaçırmak ve bu münasebetle sahte kurye mektubu tanzim ve elçilik müh-1 rü taklit etmek iddiasiyle sanık Orhan Kavur aleyhine açılan dâvaya dün ikinci ağır ceza mahkemesinde başlanmıştır.
Mahkeme saat 10 da Cemil Tüzü-menin başkanlığında ilk oturumunu yapmıştır Savcılık makamını da Kâmil Okay işgal ediyordu.
Duruşmanın ehemmiyetli oluşu sebebi ile mahkemede büyük bir din leyici kütlesi vardı.
Sanık salona alındıktan sonra kendisine isnat olunan suçlara ait evrak okundu. Bu ithamnamede şun lar belirtiliyordu:
1 — Elçilik memurlarının maaş -larını Isviçreden alıp Brüksele gelirken altın kaçakçılığı yapmak.
2 — Sahte kurye mektubu tanzim etmek.
3 — Sahte elçilik mührü kullanmak.
Müteakiben söz alan sanık mü -dafaasına başlıyarak dedi ki:
— Sayın yargıç, her şeyden evvel şunu belirtmek isterim ki, hak
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Ekmek Fialları
İstanbulda 1 İzmirde 2 Krş. ucuzladı
Karadeniz Vilâyetlerine
25,000 ton Mısır gönderildi
Toprak Mahsulleri Ofisi Umum Müdürü Necati Topçuoğlu dün bir basın toplantısı yaparak Ofisin son çalışmaları hakkında çeşitli açıklamalarda bulunmuştur.
İlk önce buğday durumumuza temas eden Umum Müdür demiştir ki;
«Geçen yıl şiddetli soğuk hüküm sürmesinden dolayı mahsul durumumuz fena idi. Bu yılki mahsulü-
müzün de normal senelere nazaran
% 40 - 50 az olacağı tahmin ediliyor
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Kesilen miktar
Bu yıl kışın çok soğuk olması ve ısının — 27 ye kadar düşmüş bulunması yüzünden bir çok aile lere verilmiş olan kesintili kok kömürünün bitmesine sebep olduğunu, kesilen miktarın verile ceğini yazmıştık.
Şiddetli soğuklar hükümeti bu hususta bir karar almasına sevketmiştir. Yeni alman bir I kararla kesinti yapılan miktar ı müracaat edenlere dünden itibaren verilmeğe başlanmıştır.
Tarsus kongresi
Refik Koraltan
heyecanlı bir hitabe irad etti
Tarsus, 6 (Telefonla) — Bir haftadan beri heyecanla beklenen ve hazırlıkları yapılan Tarsus Demokrat Parti ilce kongresi Pazar günü toplanmıştır.
Havanın muhalefetine rağmen kahraman Tarsus tarihi günlerinden birini daha yaşamıştır.
Osmaniye, Ceyhan ve Adanadan Türk bayrakları ile süslü yüzü mütecaviz otobüs ve otomobil ve bunlara yolda katılan donanmış traktörler üzerine binmiş köylülerin davul ve zurna çalarak Tarsus’a girişleri, Tarsusta hakikî bir { demokrasi düğünü havası yaratmış ■ ve bütün Tarsusu heyecana garket-miştir. Buna Mersin ve Silifkeden I ..elen ikinci büyük grupu da ilâve edecek olursak, Tarsus Demokrasi tarihinde en büyük heyecanlı bir gününü yaşadı diyebiliriz. -
* (Devamı Sa: (i Sü S ile)
koyuna sığınmış olan deniz_________
talan pek müşkül bir durumdadırlar.
Haber verildiğine göre Kefgen koyu’na sığınmış olan motorların sayısı 17 yi bulmuştur. Bu motorlarda 80 kadar denizci olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar, yiyecek ve içecekten mahrum oldukları gibi, muhabere imkânını da bulamamaktadırlar. Evvelee-mevcııt olan tahlisiye teşkilâtı kaldırıldığından denizcilerin vaziyeti tehlikeye düşmüştür. İstanbul Liman İdaresi de, Kefgende telgraf merkezi olmadığından hunlann Akıbeti hakkında haber alamamaktadır.
Liman idaresinden bu akşam gazetecilere kısaca şu malûmat verilmiştir : «Kefgen Liman Reisliği fena havadan mezkûr motorlarla irtibat tesis edememiştir. Hava müsaade ettiği anda yardım teşebbüsüne geçilecektir.»
Bir kaç gün evvel Derincede karaya oturan Platin şilebi yüzdürülmüş ve tamir edilmek üzere limanımıza getirilmiştir.
★ (Devamı Sa:'6 Sü: 7 de)
vasi-
İktisadî İşbirliği Tarım Mütehassısı Mr. Richwine
Bir müddettenberi Batı ve Orta Anadoluda Marshall yardımı ile memleketimize getirilen tanm âletlerinden köylülerimizin ne dereceye kadar istifade ettiklerini ve maki nelerin ekim kapasitesini tetkik ve tesbit etmek için bir seyahat yapmış olan İktisadî işbirliği idaresi tarım uzmanı Mr. Richwine, dün öğleden sonra bir basın toplantısı yaparak, ezcümle şunları söylemiştir:
•Bu seyahatten elde ettiğim intiba şudur: Çiftçiler, ellerindeki top
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Grev hakkı ve
Sendikalar
D.P. Meclis Grupu Başkanlığına yazılı bir müracaat yapıldı
Elektrik ve Motörlü Taşıt işçileri Sendikası, Basın Teknisyenleri, İstanbul Mensucat Senayii Sendikası, İstanbul Mensucat İşçileri Sendikası, İstanbul Tütün işçileri Sendikası, İstanbul Hür Mensucat İşçileri Sendikası adına Demokrat Parti Mec-I Üs Grupu Başkanlığına aşağıdaki I yazı ■ gönderilmiştir.
| Dünya yüzünde tebaasına vicdan | hürriyeti ve medenî hakların hiç birini vermiyen ve tam bir polis hükümeti olan Sovyet Rusya hariç, bütün medenî devletler işçilerine grev hakkını tanımış ve bunu Ana-| yasalarının başına almışlardır. Binaenaleyh bu hakkın bizlere verilmek istenilmemesi kadar bariz bir haksızlık olamaz.
Yetkili ağızlar, Türk işçisinin şuurlu ve vatansever olduklarını her yerde ve her vesile ile tekrarlamak kadirşinaslığını gösterdiği halde iş grev bahsine gelince (bu hak işçiye verildiği takdirde memleketin kömürsüz kalacağını ve memlekette silâhlı bir mücadeleye yol açacağını söylemeleri evvelki ifadeleriyle ta bir tezat teşkil o* mektedir.
Grev, bazı kimselerin tabirince modası geçmiş bir silâh değil, bilâ -
İlkokullar cumaya I kadar tatil
Soğukların şiddetli olmasından şehrimizdeki okullar düne kadar | tatil edilmişti. Soğukların henüz 1 geçmemiş okluğundan ilk okulların ’ yeniden Cuma gününe kadar tatili uzatılmıştır.
Orta ve liseler hakkında bu hu- 1 «usta bir karar alınmamış olduğu .
kis her yerde kudret ve kuvvetini muhafaza eden ve modası asla geç-miyecek olan bir müdafaa silâhıdır.
Ev soymak ve cana kıymak gibi menfur maksatlar haricinde silâh taşıyan herkes, bunun adam öldürmek için değil, ancak muztar ve mecbur kaldığı bir zamanda nefsini müdafaa için kullanır.
Türk milletinin başlıca vasıfla -rından olan mertlik ve ahde vefa, namus ve mukaddesat gib en ulvî mefhumları ayaklar altına almaktan haya etmiyen satılmış bir rejmln u-şaklarının tahrik ve iğvasına kapılarak haksız ve sebepsiz şekilde
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
AKINTIYA---------------1
I__________KÜREK
Sakatat bahsi
Q ütün bu kara, soğuğa, kışa Ankarada et bolmuş! Kesilen hayvanlar pek fazla imiş. Bunun için et sıkıntısı çekmiyecekmişiz!
Et sevenlere gün doğdu de-
Fakat An karan m bir sıkıntısı, hem de büyük bir sıkıntısı varmış: Beyin buhranı!.. .
Evet, Ankara beyin sıkıntısı içinde imiş. Çünkü beyinler hep İstanbula kaçınlıyonnuş!.. Bundan dolayı güzel şehrimiz beyinsiz kalmış...
Ya işkembe diyeceksiniz? Bu haberleri verenler, işkembeyi uıeskût geçiyorlar. Her halde o bol olsa gerek! — YEDEKÇİ
GÜN GEÇERKEN.
Et bol fakat
“ince Dayının Giresundaki önemli nutku» !
Mv De
beyin
buhranı var!
| Dış Mes’eleler
PULSUZ İSTİDA
Birleşmiş Milletlerin
ilin kemiği yok ya, buyur söyle:
.İşte şeref ve istiklâlimize mukabil yıpranmış ve yorgun çıktı-fcımu İstiklâl ftBiicadeleslnden sonra geçen on yıllık İnkılâp hayatımızın on yılımda böyle heder ettiler. (İsyanlar ve saire). Arkadaşlar, bundan sonra bir kaç yıl nefes alıp bu güzel vatanı İmara koyulduk. Fakat- derhal İkinci Dünya harbi- çıktı ve çattı».
Dilin kemiği yok ya, yine buyur söyle!
.İstiklâl mücadelesinden beri Cumhuriyetin geçirdiği çetin hâ-disat içinde imar ve medeniyet bakımından yapılanlar gözönün-dedir. Bunları görmemek kör olmak demektir. Ters görmek İçtimaî miyop İlletine müptelâ olmak demektir. Kör ve miyop değil de görmüyorsa, aksine propaganda yapıyorsa, günahkârdır».
İyi ama hangisi? Kendisi itiraf ediyor : -On sene heba olup gitti. Tam işe koyulduk, bu sefer de İkinci Dünya harbi gelip çattı» diyor. Sonra da büyük imar ve medeniyet eserlerinden bahsediyor.
Dliin kemiği yok ya, dahası var, buyur söyle :
«Arkadaşlar, tarihte milletin emanetini bu kadar iyi idare eden bir parti ve hükümetleri gelmemiştir, eşi yoktur».
Gel işin içinden çık! Evvelâ, hangi tarih? Türk tarihi mi, dünya tarihi mi? Ama dilin kemiği yok ya, devam buyuralım :
«Arkadaşlar, demokrasi mese-
lesine de biraz temas edeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi saltanat rejimine, meşrutiyet rejimine isyan etmiş ve Hâkimiyeti Milliye esasını ilk Müdafaal Hukuk halinde ayaklandığı zaman ahuna yazmış bir partidir. Biz sağlam iken, Türk milletinin teveccühüne mazharken, milletin inkılâbına, demokrasi sistemine yeni Ira-dei mllliyeye dayanan halk idaresi şekline kimseyi dokundurmı-yacağız.»
Biz çırpınalım, çok partili rejim diye. İmam bildiğini okur. Dilinin de kemiği yok ya, söyler:
«Biz, hayatımızın her devrinde, her safhasında bir kaç partili âlemi tahrik etmiş, emek sarfetmiş bir partiyiz arkadaşlar. Ne yazık İd bundan evvelki partiler doğdukları gün iktidar hırsı ve sarhoşluğu ile İlmin, tecrübenin, yer yüzü demokrasi tarihinin kaydetmediği bir hevesle ortaya çıktılar. (Tabiî, müstakil grup müstesna) Ertesi gün iktidarı alacağız diye gelmek cemiyete hizmetten ziyade bizim gibi büyük inkılâp geçirmiş, asırlık mücadelelerle sarsılmış cemiyetlerde menfi lisanlar birikintisine sebebiyet verir. Cemiyette nıânalı mânâsız dedikodular ve ruh zaafı husule getirir».
Dedik ya dilin kemiği yoktur diye, buyur, buyur söyle. Ne cümleler birbirini tutsun, ne fikirler! Ne mantık ara, ne makullük; söyle. Ondan sonra da korkma ; Halk bütün söylediklerini mahzı keramet diye dinledi ve inandı! Siz, evvelâ, halkın eağ duyusundan bihabersiniz, beyim.
GAZETELERDEN
"Böyle olur bizde de...»
•Cumhuriyet» te Nadir Nadi I
•Böyle olur bizde de» başlığı altında basın hürriyetini bahis konusu { eden yazısına:-
«Boğ yıllık debelenmelerden sonra ba-
sış hürriyeti meselesinin bizde göster- |
diği safha gudur: Asın eag- ve sol cereyanların propagandası yasak edilsin. nun dışında fikirler serbestçe yaymlan-
diye giriyor ve, aşın aağ, aşın gol' 1er, o) Buna, —seçilme ihtimalleri
Seçim tasarısına itirazlar
•Yeni Sabah» ın bugünkü başya* ziKi «Seçim tasalısına itirazlar» ı inceliyor. Yazar, tasarıya karşı biz-, zat C. H. P. mensuplan içinde be-e- Üren üç zıt akıntıdan bahsederek ): bu- bunlan kısaca a) Tahsin Bekir Bal- ı ' ta’nın teklif ettiği er ve subaylann da »eşilme katılmasını arzu eden-
ile basın hürriyeti sınırlarının hâlâ belirsiz bulunduklarını belirterek:
«Din islerini, dünya İslerinden ayırd e-den ölçü nedir? Bir lneanın vazederken söylediği Büzlerden hangileri siyasettir, hangileri değildir? Grev hakkını savunur yolla nutuk çekmek yahut yazı yazmak liberallik midir, yoksa aşırı solculuk mu?
Bu soruları bâlâ çözememiştedir. Şimdilik bir ldarel maslahat ve acayip bir gelenek çemberinin iğinde yuvarlanıp gidiyoruz. Şeyhler vardır; büyük merkezlerde. kasaba ve köylerde tapılasıya seviliyor v& diledikleri gibi icrayı lûblyat ediyorlar. 'Mecmualar vardır; Atatürktt dinsizlikle suçlandırmaktan çekinmiyor -lar ve kilse perdesine sarılarak Arab harflerinin propagandasını yapıyorlar.»
En basit sosyal dâvalara dokunuldu mu derhal komünist damgası vurulduğundan, bizde ortanın sağı bile aşırı sol sayılır, bu itibarla gerçek komlnforma propagan dası burada türlü kıyafetlere bürünerek gizliden gizliye calıeır: ve onu bu’un vazifeden maskesini atmak da o nlsbette
eücttlr-
Bunun dışında demokrasimize hakim olan fikir hürriyeti idare cihazımızı ten-kld etmek. «ıu la İyidir, eu lg kötüdür»,
demekten öteye geçemez.»
dedikten Seul'a gazetecilikte halkın menfaatine olmasına reğmen yapılan bir takım işlerin, «zülfü yâr» e dokunması zaruretinden dolayı mu-harriria elini kolunu bağlamakta oldnğunu ifade ediyor ve bilfarz;
«Mesleğiniz İcabı bir yUksekçe memura veya bir devlet adamına çatmaya göresiniz. Eğer kendisi yaradılıştan geniç yürekli, hürrlyetsever bir adam değilse yandığınızın resmidir. Basın Kanunumuzun eahsi ?erefl koruyan yürürlükteki hükümleri siz! kıskıvrak bağlamıştır. Cevap hakkı, en beşlt tenkldlerc bile sizi tövbe ettirecek derecede şiddetlidir. Meselâ falan Baltanın fikirlerini veya yap tıklarını beğenmemek görünürde bizim oı lalama hürriyetimize de mal olmue bir prensiptir. Fakat o falan Bakan, her adı geçtikçe size bir misli fazlaslle cevap vermek hakkına maliktir. Israr ederseniz İki misli İle de cevap verebilir ve gazetenizin sahlfclerine rahatça kurulup yerleşebilir. Artık isiniz yoksa varın da devam edin.» diyor.
' J5uxıââxı-muharrir tarafından gönderilen bir havadisin yan lışiığından dolayı gazete ealılbi ve yazı işleri müdürü Lle haberi veıe nln beraberce hüküm giyecekleri hususunun sakatlığına temas ettik ten sonra gerçeğe uygun hallerdek’ durumu da bir sulislamll hâdisesini misal olarak zikrederek bıuıu tes bit eden gazetecinin hakaret suçu ile mahkemeye sevkedileceğlnl, orada «fettat edeceğim» diye ter ter tepin meşine rağmen yine hüküm giyece ğinl söyledikten sonra yazısını şöylf bitiriyor:
«Haydi bakalım, buyurun da agıri cereyanların dışında fikirlerinizi" doludizgin, söyle eerbcBtço koşturun hele bir.»
Şiddetli soğukların hüküm sürmesi ve ekseri yolların kordan kapanmış olmasına rağmen kasaplık hay van kesimi normal gelelide devam etmektedir.
Dün de şehrimizde 800 baş kasaplık hayvan kasaplara tevzi edilmiştir. Bunlardan 600 koyun Kayseri ve Ürgüpten 40 adet kuzu Edremit-ten gelmiştir.
Bundan başka Ankara mezbahasında bir miktar dana sığır ve keç kesilmiş ve hepsinin yekûnu 000 ü bulmuştur.
Diğer taraftan son günlerde şehrimizde beyin buhranı baş göster miştir. Alâkalılar Ankarada kesilen hayvanların beyinlerinin İçersi te neke kaplı bavullar^ İstanbula kaçırıldığım tesblt etmişlerdir.
Millî Piyango Bugün Çekiliyor
Milli Piyangonun 7 Şubat çekilişi bugün saat 13 de Ankara Atatürk Lı sesi yanındaki Sarar İlkokulunda yapılacaktır.
İkramiye kazanan numaralar Ankara Radyosile bu gece saat 23 de yayınlanacaktır.
Bugün saat 13 den sonra yurdumuzun hiç bir tarafında bu çekilişe ait bilet satışı yapılmıyacaktır
Roma îicarıt MUstaşan ye eşi otomotil kazasına uğradılar
Aldığımız malûmata göre halen italyada bulunan Roma ticaret müşavirimiz Mazhar Özkol ve eşi bir otomobil gezintisinde kazaya uğ -ramışlardır.
Mazhar özkol ve e?i ağır surettt yaralanmış ve en yakın hastaneye kaldırılmışlardır.
çok zayıf olduğu İçin— var kuvvet! teriyle muhalefet edenler, e) »Encümenden çıkan tasarıyı olduğu gl- j bl kabul ve tasvibe temayül edenler) olmak üzere belirttikten son-| ra, eskiden B. M. M. nde bu tip me- I selelerde milletvekillerinin hareket terine temas ederek?
«Eskiden olsa idi, Halk Partisi Meclisto tek bir adam gibi görünür ve hükümetin projesi (Yasa, varol, doğrudur, okay) ses ' lor! ile karşılanır ve alkıştan tavan sarsılırdı. Çünkü hangi kanun Meclisten geçerse geçsin âza emin İdi kl kendi mebusluklarına bir halel gelecek ve kimse sandalyesinden cüda edilecek değildir.» diyor ve İlâve ediyor:
«Ama bu defa durum biraz bulanık görünüyor. Hükümet, hakikaten bilâhare 1 kanunlaşacak tasarıdaki hükümlere andık I kalır ve bazı püf noktalar bularak mensuplarını kayırmak, muhafaza etmek ve I kurtarmak yollarını arastırmazsa, bir çok Halk Partili milletvekillerinin halleri nice olur?
Seçim sırasında bu kabine is bağında kalır ve dürüstlük politikasına sadakat gösterirse, yahut. Rabblm korusun, ta-
KIBRISA GİDECEK
TALEBELER
A. U. Ziraat Fakültesi son sınıf ta lebelerinden bir grup beraberlerin de hocaları ve asistanları ile Fakülte Dekanı Prof. Celâl Tanman başkanlığında Salı günü Kıbnsa git -mek üzere iskendertına hareket ede çeklerdir.
KÜÇÜK RESSAMIN AÇACAĞI SERGİ
Haber aldığımıza göre 10 Şubat günü saat 15 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi sergi salonunda şeh rimizin küçük ressamı Haşan Kaptanın resimlerinden mürekkep bir sergi açılacaktır. Yedi yaşında olduğu halde daha şimdiden büyük başarılar gösteren küçük sanatkârı tebrik ederken sayın Ankara halkına bu sergiyi ziyaretlerini tavsiye e-deriz. Sergi 26/2/1950 tarihine kadar açık kalacaktır.

rafeız veya muhtelit bir kabine İktidara gelerek İntihabat! tam bir adalet ve İstikamet dairesinde, faraza Mısır ve Yunanla tanda oldu&u gibi, İdare ederse bir kısım Halk Partili milletvekillerinin istikbali naaıl bir manzara lrae eder?»
Yan şu cümlelerle bitiyor:
«Igte büttln,bu düşünceler, bu tasa ve mülâhazalar, görünürde, Halk Partilileri ilce ayırmıgtır. Ama bu görünen, gazetelere akseden ayrılıklardır, daha İnce tahliller yapılsa ayrılıkların sayısını tesblt bile kabil olmaz. Halk Partisi böyle bir acalp halitadır ama yine muhaliflerin prog ramlan yok demek ellerinden gelir.»
gaye ve ödevleri
Teşkilât yasası prensiplerine dair bir mübahase |
0 lrlermiş Milletlere insanlar "*(kl, bende onlardanım) bazan teşkilâtın temeli veya hikmeti vücudu kanunu unutmağa meyyaldirler. Birleşmiş Milletler teşkilâtının gayesi, dünyada örfi ve keyfî kuvvetin hükümranlığına karşı kanunu hükümran kılmak suretiyle harpleri önlemek ve barışı geliştirmektir. Bu maksatla teşkilât için bir anayasa kabul edilmiştir. Teşkilâtın kendisi veya organlarından biri, aslî kanunu olan yasanın dışına çıkacak olursa, teşkilâtın işlemlerinde kanunî meşruiyetin yerini indî ka-rarlâr alabilir ve böylece teşkilât kendi kendisini naks ve hasfetmiş olur.
5 Aralık cuma günü Genel Kurulun, Bömürgecl devletlerin teşkilâta karşı taahhüt ve mükellefiyetlerine dair kabul ettiği 10 karardan her)3i I değilse bile bazılarında anayasa hü-kümleri göz önünde tutulmamış ve "iolayıslyle, dünyanın vazıı kanunu mesabesinde olan teşkilâtın kendi öz otoritesini sağhyan aslî kanuna tecavüz tehlikesinde olup olmadığı meselesi had bir şekilde meydana çıkar.
Bu mesele, kanun tesiriyle ilgili kelime oyunları, alelâde hukukî bir konu değildir. Hayatî önemi haiz bir konudur. Hiç kimse ve terakkici bir müessese bakımından enteresandır ve üyelrlne dünya vatandaşlığını öğretmek bakımından kıymetli bir teşebbüs haline gelebilir. Bu üyelerin öğrenmeleri lâzım gelen ilk derslerden biri, tenkldlerivte ve teşriî usûl yolu ile kanunu değişti-rinciye kadar kanuna hürmet etmek tir. Şimdi kanun sömürgeci devletlerden anayasanın 73 üncü maddesi • E. fıkrası gereğince, Birleşmiş Milletler Teşkilâtına sömürgelerindeki sosyal, ekonomik ve eğitim şartları hakkında istatistik ve teknik malûmat vermelerini istemektedir. Anayasa teşkilâta bu konuda bazı selâ-hiyetler tanımakla beraber, bu sömürgelerin ne tarzda idare edile- .
55 KURUŞA BİR
ÖĞÜN YEMEK
İstanbul, 6 (Telefonla) Vali Dr. Fahrettin Kerim‘İn vücuda getirdiği 55 kuruşluk Şehir Lokantası bugün faaliyete geçmiştir. Bugünkü serviste davetlilere bedava yemek verilmiştir. Lokanta yann halka açılacaktır. Bu lokantanın bütün hususiyeti garson bulunmaması ve herkesin tabağını alarak, bazı Ameri -kan lokantalarında olduğu gibi, yemeğini ahçıbaşından kendisi alıp masasına götürmesidir.
TREN ALTINDA
KALAN AVCI
İstanbul, 6 (Telefonla) — Küçük pazarda, ölmüş hayvanlan doldurmakla tanınmış Recep Çavuş İs -nünde bir şahıs avlanmak üzere Küçükçekmeceye gitmiş, fakat kar tipisine tutularak yolunu şaşırmıştır.
Avcı bir ara tren yolunu tamamen doldurmuş olan karların üzerinde dolaştığı sırada birdenbire tren altında kalarak ezilmiş ve ölmüştür.
'i ı ( Yazan; ■" ■ _ ______w____________,
I TI7 i Kl* C'J I dl^erI malûmatı tevsi etmeğe veya
I rr ICnUSHl I idarelerindeki kusurları ıslaha teş
Yazan;
yolu ile sömürgeci devletler, ver-
vlk edebilirler.
Fakat teşkilât üyeleri, sömürge-kararlaştırmak yetkisi ler vesa?et altında bile osla, bun-
ceklerinı kararlaştırmalı yetkisi ‘er vesayet altında bile osla, bun-leri, sömürgeler haRkında kendileri- | ların ldare tarzlarını sömürgeci dev ne verilen malûmatı tenkid etmek itlere zorla kabul ettimek yetkisi hakkım haizdirler. Bu tenkidler ,n- -s» »
sağlamamaktadır. Teşkilât ü
T. C.
ZİRAAT BANKASI
SERMAYESİ: 300.00Û.0Û0 T. I.
Kuruluş tarihi: 1863
Faizli
10.000.000
i inci tertip İstikraz Tahvilleri
her keseye elverişli
20- 100-500-1000
Liralık kupürler hâlindeki
HÂMİLİNE AİT TAHVİLLER
15.2.950-28.2.950
Tarihleri içinde T. C. Ziraat Bankası gişelerinde satılacaktır.
Devlet Tahvilleri gibi: Gelir vergisinden ve diğer her türlü vergi ve resimden muaftır
Yurdun her yerindeki T. C.
Ziraat Bankası gişelerinden ^isteyinizl^^(230)
Mektepler arası Greko - Romen güreşleri
B. T. Ankara Bölgesi Güreş Ajanlığından:
1 — Mektepler arası Greko - Romen güreşlere ait tartı 11 Şubat 1950 Cumartesi günü sat 16.30 da Halkevi salonunda yapılacaktır.
2 — Bu müsabakalara saat tam 19.30 da Halkevi salonunda başlanacaktır.
3 — Bu müsabakalar için giriş ücreti 100 ve 50 kuruştur.
4 — Necmi Tulunay, Niyazi Bi-
j(jler ni haiz değildirler. İngiliz sömürge-üye. cilik sisteminde sayıca pek az ve 1 önemsiz olan vesayet altındaki böl------ geler İçin, teşkilât Genel Kurulu değil, vâsî devlet idare işiyle mükelleftir. Sömürgeci devletler tarafından uzun zamandanberi râcidlr. Bunun böyle olması da doğrudur. Zira Genel Kurul delegeleri, halledilmesi icabeden İdarî meseleleri mahallinde tetkik edecek durumda bulunmadıkları cihetle ğerekll tecrübeden mahrumdurlar. Bu itibarla Genel Kurulun idaresi ancak karışıklık ve anarşiye yol açabilir.
Bu itibarla söfcü geçen toplantıda verdiği demeçte Ingiltere Devlet Ba kanı Hektor Nc Neil’ln tamamlyle haklı bulunduğuna kaniim. İngiliz delegesi, takrirlerin anayasa çevresi dışına çıktığını, bunların kabul edilmesi halinde Büyük • Britanya-nın kendisi bu kararlarla mukayyet telâkki etmiyeceğini söylemiştir. Ingiliz delegesi, Kurul tarafından ittihaz edilen uygunsuz kararlan prensip İtibariyle dahi kabul etmiş olsaydı, Birleşmiş Milletlerin kendisi İçin tehlikeli bir masebak yaratılmasına alet olmuş olurdu. Halbu d delege, vicdanen tamamiyle müsterih olarak teşkilât anayasasını destek-liyebilmlştir çünkü dünyada hiç bir sömürgeci idare, sömürgelerdeki yerli halkın refahı için İngiliz idaresinden daha fazla çalıştığını ve başardığım İddia edemez.
İyi malûmata dayanan tenkidler faydalı olabilir ve ekseriyetle faydalıdır. Zayıf ve noksan malûmata dayanan tenkid İse, ki, uygunsuz takrirleri destekliyen hatiplerden birçoklarının demeçlerinden İleri sürdükleri tenkldlerin noksan malûmata dayandığı açıkça belli olmuştur. Bunları serdedenler için sonunda zararlı olabilir. Meselâ geçen yarım asır zarfında İngiliz sömürge idaresi altındaki Afrikalılar tarafından kaydedilen İlerlemelerde son 3 veya 4 asır zarfında Güney Amerika memleketlerinin idaresindeki yerli halk arasındaki durumu mukayese etmek ve bundan bir netice çıkarmak kolaydır. Noksan veya kötü niyetli malûmata dayanan tenkid ayni zamanda nefsî tenkidden de I mahrum bulunacak olursa, mllnek-| kidler İçin durum büsbütün nazikleşir. İyi malûmata dayanan ve gayet yıkıcı olabilecek karşı hücumlara maruz kalırlarsa, şaşmamalıdırlar.
Fakat Ingiliz sömürge İdaresinin I son asır zarfında başarılarını yakından bilen bir İngiliz sıfatlyle,
Geç kaldın Tatar ağası!
er halde seçimlerin yaklaş masından ileri gelmiş bir hareket oisa gerek, şimdi de C. H. P. Urfada İki bin beş yüz vatandaşa kış mevsimi dolayısiyle sıcak yemek dağıtmağa başlamış.
Günler ilerledikçe, daha bunun gibi neler göreceğiz, neler!
Bir zamanlar, Karadeniz limanlarına bir çok hususî teşekküllere alt gemiler de işlerdi. Bunlat arasında dehşetli rekabet vardı. Hemen hemen her kumpanyanın vapuru, ayni saatte limana gelir ve iskelede bulunan memurları, yolcuları âdeta zorla kendi gemilerine binmeğe mecbur etmek için ellerinden ne gelirse yaparlardı. Bu suretle fiyatlar adamakıllı düşmüştü. Samsundan İstanbula, bir liraya adam taşınıyordu. Nihayet bu rekabet öyle bir faale geldi kİ, bilet parası aimamak tedbiri de kifayet etmez oldu ve yolcular, bedava taşındıkları faalde bir de üste çay, kahve ısmarlanmağa baş ■ İadı. Sonunda, bu işe bir nihayet verildi de, bu zararlı rekabetin ö nüne geçildi İdL
Şimdi de, bu kadar sene durup, sade lâf ve güzaf ile vakit geçirdikten sonra, yumurta kapıya gelince girişilen yeni yeni, çeşit çeşit icraatın, ancak tebessümle karşılandığının, acaba farkında mıdır lar?
İki lokma ekmek verip, son demindeki hastaya şöyle bir göz atmakla, vatandaştan sempati topla manın kabil olmadığını bilmiyorlar mı?
Kızılay gibi, fakir fıkara yolda şı, kara gün dostu bir müessese-mlz varken, ve bu müessesemü eli erdiği, gücü yettiği kadar, yurdun muhtaç bölgelerine yarri-.7n.ifl bulunurken C. H. P, nin onun işine müdahale eylemesi ve midesini istismara kalkışarak; vatandaşın reyini alabileceğini ümit etmesi en hafif tabir ile safdilliktir.
Millet, olgundur; vaziyeti de kavramıştır. Bunca seneler çektiğini, iki kap yemek İle unutacak değildir!
Yemeği âfiyetle yemekte ve içinden gülerek seçim gününü beklemektedir. Onun için, vapurouiann reiia-.'eti faalini alan bu yanlış hare ketlerin, bütün cazip görünüşlerine rağmen kâfi derecede tesiri oi-mıyacağı kanaatindeyiz.
Hikmet YAZICIOöLU
Motosiklet
kozası
nasıl oldu?
. .,,7 7 “ . „ X 7 . Kından bilen bir İngiliz sılatıyle,
' ??"„ Çande,™r' A1! Özdemlr W112 lem^cıierta8 Blrleynl, Mil-ye sabrı hakem olarak bulunacak ■ lerde haj[h o]aIak tevnh edeb,lece;.
lerde haldi olarak tevcılı edebilecek | bazı tenkidler mevcut olabileceğini zannederim. İngiliz temsilcileri, Af* | rika ve diğer kıtalardaki Ingiliz sömürgelerinde başarılan büyük ve
AYDINDA ZELZELE
Aydın, 6 (a.a.) — Dün akşam saat------------—,-------— —
yirmi İkiyi on iki dakika geçe şeh- faydalı işler hakkında fazlasiyle mü-rimizde hafif yer sarsıntısı olmuş •, tevazî davranmışlar ve bunlan et-tur. Hasar ve ziyan yoktur. raflı bir şekilde açıklamışlardır.
— Çamaşırlarını gelip kendisinin almasını yazacağım.
Annem çaresiz olarak teklifime boyun eğdi. Yazdığım puslay-la çocuğu geri yolladım. Fakat ne o gece ne de ertesi gün Atıftan sea seda çıkmadı. Kendisi gelmediği gibi, çırağı da göndermedi.
Ne olduysa anneme oldu. Yerinde duramıyor, İkide birde kalkıp sokak kapısına gidiyordu. Sözde, birisinin adımlarını işitmiş.
—Kapıda ne var? diye sorduğum vakit:
— Bilmem kızım, kapı çalmı-yormuş gibime geldi., diye cevap verdi. Acaba fotoğrafhaneye gitsem mi?
—Olmaz!
— Çok merak ediyorum.
— Merak etme, acı patlıcanı kırağı çalmaz! dedim. Bir iki gün daha geçsin..
Bir iki gün daha geçti.
Sabırsızlıktan çatlayacaktım amma dişimi sıktım. Onun er-geç eve döneceğini umuyorum. Bir lâhza-lık öfkemi uzun boylu ciddiye al-■maz diye tahmin ediyordum. Atıf kinci değildir. Beni düşünmese bile annemi düşünür. Fazla ileri gittim, onu kırdım. Kaş yapayım derken göz çıkardım. Ben niçin böyleyim yarabbi? Sevdiğim insanları niçin hırpalıyorum? Ve hırpaladıktan sonra da arpacı kumrusu gibi niçin düşünüyorum? Ezmek, parçalamak, kırmak isteyen arzularımı niçin frenlemiyorum?
Halbuki, ben o şeyi ezip parçaladıktan sonra, ezilip parçalanan şeyden daha fazla harabım. Çocukken, Atıf benim yüzümden babamdan dayak yediği ve kömürlüğe kapatıldığı gece onunla alay etmiş.
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
[-NUMARACI
Yazan : N- A.
Tefrika No: İS

amma yatağımda sabaha kadar ağlayıp durmuş, buna rağmen ona istediği bir lokmacık suyu gene götürmemiştim. Dayak yediği için değil, suyunu götürmüyorum diye ağlamıştım. Götürmektense, götürmediğim için ağlamak daha hoşuma gitmişti. Bazı romancılar kadın kalbinin bir muamma olduğundan bahseder. Muamma bu ise, bu bir muamma değildir.
Bazan herkese ac.yorum. Ufacık bir bahene ile yüreğim parçalanıyor, canımı isteseler hemen veririm. Bazan da ifrit kesiliyorum. Elime kim geçse, kılım kıpırdamadan kıtır kıtır kesecek kadar vahşi bir tehevvür İçinde bunalıyorum. Ben niçin böyleyim?
Ertesi sabah gürültünün koptuğu o son gece, Niyazi ile pokerde gizlice ortak oynuyorduk Kazancımızı bölüşecektik. Dürüst bir metot değil amma kaç gündür hep ziyanıay.m. Onu ghrmem icabet-tlği vakit, masanın altından bacağımı dürterek bana İşaret veriyordu Atıf’ı eve habersiz döndüren bu lşeretler olsa gerek, öyle ya, onun bulunduğu yerden masanın altı görülebilirdi. Bozuk kalbi bunu baş .ta manalara çekti. Oh olsun! Ben çektim, biraz da o çeksin.. Fakat o gece eve ben de yalnız dön-
m (iştüm. Yanımda hiç kimse yoktu. Böyleyken, sırf onu konuşturmak İçin., kıskançlığın cenderesinde kalın derisi biraz daha pişsin de bana karşı beslediği hislerin, zannettiği kadar saf olmadığım daha iyi anlasın diye yalanlarını gerçekmiş gibi kabullendim, tik sözlerim doğru olduğu halde, onların yalan olduğu hakkında.ci iddialarına ben de uydum. Benim doğruluğum ona eğri, eğriliğim ise doğru olarak göründü. Benden her kötülük geleceğine kendisini bir defa inandırmış, ağzımla kuş tutsam faydasız!
— Sebep sensin, sebep sensin! diye feryad ettim. Ona karşı duyduğum şiddetli ihtiras, aşırı şefkat ve alınmamış öcüm., hepsi., bu feryadın içindeydi. Gene de muradıma eremedim. Çarpık görüşleri herşeyl ters taraftan almağa birebirdir onun. «Defol!» diye haykırdığım zaman da bunun «Bana sokul, beni kucakla I* demek olduğunu anlamadan daha çok uzaklara gitti.
Felsefede allâme. psiklojide üstat, sosyolojide yüksek bir otorite olmak sevdesındadır amma, buncacık şeyi anlıyamaz. İnsanların konuştu darı gibi düşündüklerini zanneder Ah, bütün ümitlerimi
kaybediyorum! Onu adam etmek için yalan, sahi bunca göz yaşına yazık oldu. Bunca emek, bunca gayret boşuna imiş. Eğer sevdiğim şey bir heykel olsaydı, o bile canlanır harekete gelirdi. Gelirdi de bütün bunların birer aşk tezahürü olduğunu taştan kalbiyle anlardı. Vah başıma gelenler... benim kısmetim taştan da betermiş!
Hafta sonunda, çırağın bahçeye girdiğini görür görmez annemle ikimiz birden bahçeye fırladık. Oğlan, kendisini dövmeye geliyoruz diye bahçeden dışarı fırladı. Neyseki çok koşmadan ona yetiştim.
Eline boş yere baktık. Mektup filân yoktu. Bayımız, fotoğrafhanenin bir haftalık hasılatını göndermiş.
— Ustan ne yapıyor? diye sormaktan kendimi alamadım.
Halbuki, çocuk gelirse ona blrşey sormıyacağım diye kendikendime söz vermiştim.
— Çalışıyor, dedi
— Başka blrşey göndermedi mİ?
— Göndermedi.
— Birşey demedi mİ?
—- Demedi.
Gözlerim biber gibi yanıyordu. Koşa koşa odama çıktım. Peşimden annem de çıktı. Yeldirmesini
baş örtüsünü giymişti.
— Çocukcağız adamakıllı dertlenmiş. Bu böyle olmıyacak, dedi.
Cevap vermedim.
— Bende doğru ona gidiyorum, dedi
Cevap vermedim.
Gitti.
Ve ondan sonra saatler bir türlü geçmek bilmedi Biraz resim yapayım dedim, olmadı. Biraz roman okuyayım dedim, olmadı. Biraz gramofon çalayım dedim, gene olmadı. Neye el attıysam İçim sıkıldı. Bunun üzerine «O»nun odasına girmeğe karar verdim.
Ayaklarımın uçlarına basarak içeri girdim, kapıyı da örttüm. Ne kadar alaya alacam olsam,lçlmdeki çekingenliği gene de yenemedim. Onun oturup yazı yazdığı iskemlesine oturdum. Kenarına iliştim. Saygıyla etrafıma baktım.
Atıf hamarat bir ev kadını kadar tertiplidir. Eski bir rafa kitapları itinalı bir şekilde sıralanmıştı. Cep harçlığı olarak kendisine ayırdığı bir miktar parayı kitaplara yatırmıştı. (Bizi bunlar ayırdı! ) diye”mırıldandım. Fakat, onun bu kadar sevdiği birşeyi benim de sevmem lâzımmış gibi nefret ettiğim ciltlere karşı yüreğimde bir muhabbet uyandı. Kitaplar şimdilik onu temsil ediyordu. Sonra gözüm karyolaya ilişti. Ozaman yanaklarımın biber gibi yandığını hissettim ve bakışlarımı başka tarafa kaçırdım.
Düşüncelerimdeki cür'et yüzümü pençe pençe kızartmağa kâfi geldi. Bununla beraber, ruhumla ve vücudumla onu geri çağırmaktan vaz geçmedim
(Devamı var)
Cumhuıtıaşkanının otontûöilı çocuğu Çiğnemiş değıidiı
Dün Ankara Valisi Avni Doğan imzasiyle şu yazıyı aldık:
• 6/2/1950 günlü ve 735 sayılı Kud ret..^^et^sinin birinci sahifesinde (İnönü’nün şehirde otomobili lle çok süratli gitmesinden bir kaza oldu) ve (Cumhurbaşkanlığı kafilesi yaralı çocuğu sokak ortasında bırakıp yoluna devam etti) ve aynı gazetenin dördüncü sahlfesinin, dördüncü sütununda (İnönü'nün o-tobili bir çocuğu çiğnedi) başlıkları altında verilen haber hakikate ta-men aykırıdır. Vaka şu suretle cereyan etmiştir.
1 — 5/2/1950 günü sayın Cumhurbaşkanı Kızılay • Mustafa Kemal Bulvarı yolu lle sat 12.30 da Maltepe Polis Noktası önünden bahçeli evler istikametine geçmiş bulunmaktadırlar:
2 — Bu geçişten iki dakika sonra görevli olarak aynı istikamette gelmekte olan (52) plâka sayılı polis motosikleti Maltepe polis noktası önüne ulaştığı sırada bu caddenin güneyindeki gazete satış barakasından çıkarak nokta önündeki müşterisine gazete vermek İçin süratle ve ânl olarak caddeyi amuden geçmek istiyen Satılmış oğlu 13 yaşındaki Ali Öısan Gülaçana çarpmış ve motor geçtikten sonra da çocuk yere düşmüştür.. Bu düşüş neticesi yaralanan Gûlaçan nokta polisi tarafından derhal bir taksiye bindirilerek belediye hastanesine kaldırılmıştır. Görülüyor ki, kazanın Cumhurbaşkanımızın bindiği otomobili lle bir alâkası yoktur.
3 — Savcılık hâdiseye el koy muştur.»
Ankara Valisi Avni Doğan
I TAKVİM |
Hicri; 1369 — Rebiül’âhır: 19
Rumî: 1368 — Ooak: 25 7 ŞUBAT 1950 SALI
Ezani
Vasati
Sabah Öğle İkindi Aksam
1.34
6.56
8.42
12.00
1.33
11.58
Amerika neden
ADYO»TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
HERGÜN BiR HÂDİSE :

j
korkuyormuş ?
Amerikalı tanınmış radyo yorumcusu ve muharrir Dreaw Pearson, Atom enerjisi sırrının satıldığı ve Başkan Truman tarafından idrojen bombasının imali için emir verildiğine dair haberlerin ya-yıldığı bir sırada, hiç de yeni olmamakla beraber Amerikan umumi efkârını heyecana düşüreceğinden şüphe edilemiyecek bir fikri ortaya attı.
Evvelâ, şunu hatırlamak lâzımdır ki, bu Pearson, gerek radyodaki tefsirleriyle gerekse yüze yakın gazetede ayni zamanda neşrolunan makaleleriyle Amerikalılar üzerinde pek büyük ölçülerde müessir olmasını bilmiş ve tahminleri yüzde yüz tahakkuk etmemekle beraber, okuyucusu ve dinleyicisi çok olan bir tefsircinin sihirli kuvvetiyle hâdi-satı âdeta kendi dilediği istikamete yöneltebilecek kadar psikolojik düğ melere ve manivelâlara sahip bulunmuştur. Meselâ Pearson, en basit misali alarak söyliyelim, vaktiyle savunma bakanı Forrestal hakkında : «Bu adam delidir...» demişti. Bu iddiaya kaç kişi inandı bilinemez, fakat Forrestal'in geçen sene bir sinir rahatsızlığını tedavi ettirmek üzere yatmış olduğu hastanenin pençeresinden kendini atmak suretiyle intihar ettiği malûmdur. Bununla beraber şu noktaya da ehemmiyetle işaret etmek gerekir ki, Forrestal'in deli olduğu hükmünü Pearson'a verdiren şey, bugün bizzat Pearson’un benimsediği iddiadır. Yani o zamanlar Forrestal, ..Kutuptan hücuma uğnyacağız, şehirlerimiz yerle bir olacak» dediği için Pear -son, müteveffa Savunma Bakanı i-çin «delidir» demişti. Bugün de kendisi, Amerika üç şeyden korkuyor adlı tefsirinin iki maddesini kutuptan uğranılması muhtemel hücumlara hasrederek diyor ki :
1 — Uçakla taşman üç Sovyet tümeninin Sibiryaya nakli
2 _ Sibirya’da Alaska yakmında
yeni inşaat faaliyeti.
Bu iki maddeden belli ki, meşhur yorumcu, bir sene evvel cinnet olarak vasıflandırdığı bir fikri şimdi ı müdafaa etmektedir. Zira, birinci 1 ve ikinci madde karşılaştırılacak o-lursa, aşikâr olarak meydana çıkar ki, Sibirya gibi bir bölgeye sevke-dilen üç tümen kadar küçük bir kuvvet ancak inşaat birlikleri ve Sava ve meydan personeli olabilir. Netekim ikinci maddede, Alaska yakınında yeni inşaat yapıldığından bahsolunmaktadır. Belli ki Pearson, Kutuptan vâki olacak bir hücumdan bahsetmek istiyor.
Bu fikir ve ihtimal büsbütün uzak ve imkânsız olmamakla beraber, bittabi, Amerikalılarla beraber bütün insaniyet, yorumcunun ileri sürdü- ' ğü bu iddianın tahakkuku ile Pear- ' son’un timarhaneye gitmesi arasında I bir tercih yapmağa davet edildiğin- j de, neticeden şüphe edilemez.
Bununla ilgili olarak asıl işaret ] edilmesi gereken nokta, Pearson ve , ona benzerlerin umumî efkâr üzerinde zaman zaman aydınlatıcı fakat çok kere çarpık/ sakat ve tehlikeli tesirleridir. Şüphesiz ki, onlar olmasa harp olmazdı demek istemiyo- ■ ruz, fakat bu gibilerin hattâ harbe j eebep olmak dahi değil, harbi iğri • büğrü bir hale getirmek, deforme et- | mek, umumî efkârı allak bullak ne yapacağını bilmez bir hale sokmak ' veballeri muhakkak ve aşikârdır. | Pearson, Forrestal için «delidir» | dediği tarihlerde, Sovyet Rusya'nın ' böyle bir hücuma asla girişemiyece- j ğini iddia etmeseydi, belki Ameri- I kan savunması ve Amerikan efkârı daha iyi haz.rlanırdı ve bugünkü vaziyet hadis olmazdı. Ayni yorumcu bugün, kendisini hazırlıksız hisseden memleketinin umumi efkârı nın mühim bir kısmını perişan etmeseydi, belki salahiyetliler, savunma mesuliyetini yüklenmiş olanlar X kütlelerin rastgele ve düzensiz tesir ve müdahalesine maruz kalmadan daha sakin, daha huzurlu çalışabilirlerdi.
Bundan başka bir de muharrir olmanın haysiyeti var ki, mevzuu-muzda ondan hiç bahsetmemek daha doğru.

Mücahil TOPALAK

Almanyada işsizlik artıyor
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Batı Almanya başbakanı Adenauer, Almanya’da işsiz sayısının 1 milyon 750 bine vardığını, ( buna sebep de Amerikalıların va-dettikleri gibi Alman sanayiine ser-| maye yatırmamaları olduğunu bildirmiştir.
Liderin bulunduğu Hıristiyan demokratların bir toplantısında bu hususu açıklıyan Adenauer, halen kredi yokluğundan dolayı Alman ihracatının istenilen seviyeye erişemediğini belirtmiştir.
Dr. Adenaur Amerika yüksek komiseri Mc Cloy ile yarın görüşeceğini, kendisinin, Alamnya’ya yatın-ı ^«lacak Amerikan sermayesi hakkında , aşhinton'dan iyi haberler getirdiğini ümldettlğlni bildirmiştir.
Atom casusluğu skandali

Yeniden tevkifler
yapılacakmış
İlim adamlarından müteşekkil yeni bir komisyonun kurulması istendi
Roma Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Amerikan senatosunun atom enerjisi komisyonu Fuks meselesi ile çok yakından ilgilenmekte devam etmektedir. Komisyonun başkanı Mac Bahon, halen Londrada yargılanmakta olan İngiliz aliminin Amerika’ya nakledilmesi meselesinin görüşüldüğünü, fakat şimdilik bu yolda bir karar almıya lüzum görülmediğini açıklamıştır.
Amerikan'ın İngiltere ve Kanada ile atom sırlarını paylaşmasına muhalif olan Amerikan bilginleri, Fuks hadisesinin bu kanaatlerine iyi bir misal teşkil ettiğini belirtmektedirler.
Yeni tevkifler arifesinde
Nevyork, 6 a.a. — Amerikan radyo tefsircisi Drew Pearson dün yaptığı haftalık yayın sırasında, yeniden iki İngiliz bilgininin özel İngiliz polisi tarafından sıkı bir nezaret altına alındıklarını ve pek yakında yeni tevkifler yapılacağını söylemiştir.
Nevyork, 6 a.a. — Aralarında bir çoğu atom araştırmalarına iştirak etmiş beş yüz üyesi bulunan «Ameri kan ilim adamları federasyonu» dün başkan Truman’dan atom sahasındaki terakkileri takip edecek yeni bir komisyon kurulmasını talep etmiştir.
Bu alimler şunları söylemişlerdir: «Birleşik Amerika halkı bilmelidir ki Amerikalılar hidrojen bombası yaparlarsa Ruslar’da aynını imal edeceklerdir. Üstün bir silâ-fın inhisarına dayanan güvenlik hak kında hiç bir hayale kapılmamalıyız. Bu mesele, Birleşik Amerika ile Rusya arasında tanzim edilecek siyasî bir konu telakki edilmelidir.»
İlim adamları tarafından kurulması istenen komisyonda alimler, devlet adamları, ticaret işleri mütehassısları, Birleşmiş Milletler meseleleri ile uğraşan şahsiyetler ve askerî mütehassıslar bulunması da teklif sahiplerince derpiş edilmektedir.
Şohân© yardım !
| ngiltere’de Ana Kırailçe
* Mary, sekiz senede kendi eliyle işlediği bir halıyı, Amerikada müzayede ile sattıracak, elde edilecek dolarları İngiliz milletine hediye edecekmiş!
Köylünün alınteriyle toplanan pamuklardan, tütünlerden ele geçen dolarları Amerikandan Vizon kürk, tuvalet getirtmeğe harcayan hanımefendilerimizin kulakları çınlasın!
Ama, doğru! Bunlar kraliçe değiller ki...
Bir kraliçe, halı dokursa, ötekiler de çorap örer!
Arada, bu kadarcık fark olmamalı mı? — A-. F.
Meclis köşesi;
Hindiçini ve
Nehru memleketinin durumunu açıkladı
Yeni Delhi, 6 a.a. — Aylık bir basın toplantısında kendisine sorulan bir suale Pandit Nehru şöyle cevap vermiştir:
«Hindistanın siyaseti ne Hochi -Minhh nede Bao - dai’yı tanımamak keyfiyetine dayanmaktadır. Biz sadece hadiseleri bekleyeceğiz ve Hindi Çini halkının kendiliğinden karar vermesine intizar edeceğiz.
Hochi Minh’in Sovyet Rusya tarafından tanınması ve Bao Dai’inde önümüzdeki günlerde İngiltere tarafından tanınması karşısında Hin-distanm tepkisi hakkında sorulan suale cevap veren Nehru, Hindistan hükümetinin hadiseleri beklemekle haklı bulunduğunu söylemiş ve diğer hükümetlerin bu hususta acele karar almakla hata ettiklerini sözlerine ilâve etmiştir.
Amerikada grevler
Pittsbourgh, 6 a.a. — 400 bin kömür madenleri işçisi, başkan Tru-man’ın Taft - Hart - Lel kanunu gereğince harekete geçeceği tehdidine rağmen, bugün umumî grev ilân etmiştir.
îşçi mukaveleleri meselesi yüzünden dokuz aydanberi devam eden çekişmeler neticesindedir ki işçiler, sendika başkanı Lewis doğrudan doğruya emir vermediği halde, greve başlamışlardır.
Cumhurbaşkanlığına yakın çevrelerden bildirildiğine göre, başkan Truman greve hemen bugün müda-hele ederek Taft - Hartley kanunu gereğince olayları tesbit etmek ü-zere bir komisyon kuracaktır.
ı.a.
Mısırda sıkı yönetim kaldırılıyor
Roma Radyosu, 6 (Basın - Yeyin) — Mısır hükümeti, Filistin’deki savaşlar dolayısiyle 1948 yılının Mayıs ayından itibaren tatbik edilmekte olan örfi idareyi kaldıran kararnameyi onaylamıştır.
Serbest Fıkra
Berlinde komünist
MütteliHer tedbir alacaklar
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Batı Almanya sosyal demokratlarının lideri Schumaher’in Mayıs’ta Berlin’de yapılacak olan komünist gençlik teşkilâtı hareketi hakkındaki endişelerine dün gece cevap veren Batılı devlet memurları, gerekli güvenlik tedbirleri alınacağım, fakat bunun halen bir söylentiden ibaret olduğunu beyan etmişlerdir.
Berlin 6 a.a (Unidet Press) — A-merikan idaresi genel hizmetler müdürü Downs, 1 Mayısta 500 bin Alman gencinin yapacakları nümayişleri Berlin’de iktidarı ele geçirmek için Sovyetlerin bir hükümet darbesi haline getirmeğe çalışacaklarına dair çıkan haberleri yorumlıyarak, Amerikan makamlarının her ihtimale karşı gereken bütün güvenlik tedbirlerini almış olduklarım söylemiştir.
Yüksek bir Alman şahsiyetinden öğrenildiğine göre, Alman ve müttefik makamları arasında bu hususta görüşmeler olmaktadır.
Saksonya matiye bakanı da Batıya kaçtı
Berlin, 6 a.a. (United Press) — Batı Almanya’daki Hıristiyan - demok-rad partisinin bildirdiğine göre, Sovyet bölgesinde bulunan Saksonya maliye bakanı Rohner kaçarak Berlin'in batı bölgesine sığınmıştır.
Rohner, diğer birçok Hıristiyan -demokrat şahsiyetlerile birlikte komünistlerin hücumuna uğruyordu. Komünistler kendisini Hıristiyan -demokrat partisinin menfaatlerini komünist nüfuzu altında bulunan ve bütün partilerin iştirakiyle teşkil edilen «millî parti» menfaatlerinin üstünde tutmakla ittiham ediyorlardı.
Adalet Komisyonu:
Orman Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Ekonomi Komisyonu:/
1 — Sanayi Kanunu tasarısını,
2 — Sanayi Teşviki Kanunu tasarısını,
3 — Ekonomi Genel Meclisi Ka nunu tasarısını görüşmek üzere 8/11/1950 Çarşamba günü saat 10 da;
Millî Savunma Komisyonu:
1 — Subaylar heyetine mahsus terfi kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici maddeler eklenmesine dair kanun tasarısını,
2 — Subay ve askerî memurların aylıkları hakkındaki 3661 sayılı kanunda değişiklik yapılmasına dair olan 4989 sayılı kanunun birin ci ve 4600 sayılı kanunun üçüncü maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna geçici iki madde eklenmesi hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
1 numaralı geçici dilekçe komis-y Bugün saat 10 da geçici dilekçe komisyonunda;
3 numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün sat 10 da kitaplık iç salonunda;
4 numaralı geçici dilekçe komisyonu!
Bugün saat 10 da kitaplık iç salo-lonunda;
7 numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün sat 10 da kitaplıkta toplanacaklardır.

DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Çankırıdaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Han kat 1. No 115 e nakletmiştir.
Yakın ve Orta Doğuda kış
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Bütün Yakın ve Orta Doğu memleketlerinde şiddetli bir kış hüküm sürmektedir. Doğu Akdeniz memleketlerinde de vaziyet aynidir.
Mısırda dün sühunet birden bire düşmüştür. Mısır halkı bu seneki kadar şiddetli bir kış gejirmemiş-tir.
Suriye ve Lübnan’da da soğuklar bütün şiddetiyle devam etmektedir. Şam’la Beyrut arasındaki yol, bütün memlekette hüküm süren kar fırtınaları neticesinde geçilmez bir hale gelmiştir.
Irak'da da her türlü çöl münakalâtı soğuklar ve fırtına yüzünden durmuştur. Kudüs yolları 30 saatten beri durmadan yağan ve 40 santimi bulan karla örtülüdür.
Diğer taraftan, son günlerde İngiltere’de şiddetli yağmurlar yağmaktadır.
Fransa’da da şiddetli fırtınalar yüzünden yollar su altında kalmış, ağaçlar devrilmiş ve limanlardaki gemiler hasara uğramıştır.
Meteoroloji mütehassıslarının ifadelerine göre soğuklar daha bir müddet devam edecektir.
Kışa mukavemet şampiyonları!
O 31 - 34 senelerinde Belçika-da, şirin Brüksel şehrinde tahsilde idim.
Belçika’lılar, her bakımdan ideâl bir millettir; son derece çalışkan, muktesit, dürüst, aynı zamanda çok şen ve nâzik insanlar dır. Hemen hemen diyeceğim ki bu millet iki yakın komşusunun, Alman ve Fransızların kötai huylarını değil; en iyi taraflarını alarak kendilerine seciye edinmişlerdir. Esasen Belçikalılar, bilindiği gibi, kökü Jermen ve Lâtin ırkına dayanan Flaman ve Valonlar-dan terekküp eder.
Fakat ne dersiniz? Orada bile bu milletin yüksek karakterine uymıyaıı garip bazı para kazancı şekillerine rastlanmaz değil!
O zaman da, bunlardan Ibiri haftalarca devam eden bir dans müsabakası tertibi olmuştu, insani addedilemiyecek şartlar içinde geçtiği için, halk efkârında çok fena akisler do yaratmıştı.
Bu para dolabı şöyle tertiplen-
E- Yazan :
Sarıçizmeli I
50 kadar dans meraklısı çift, mukavemetlerine göre bir para karşılığında gece gündüz danse-diyorlardı. Seyircilerden ufak bir duhuliye alındığı için salon 24 saat doluydu. Biz de arkadaşlarla, aklımıza estikçe, gece uykumuz kaçtıkça gider seyrederdik...
Fakat bu manzara, gün geçtikçe bir merak ve eğlence mevzuu olmaktan çıkıyor, seyircilere hakiki bir ıstırap veriyordu. Tasavvur ediniz ki, bu zavallılara ne uy ku, ne de oturup yemek yemek müsaadesi vardı. Dansa devam şartiyle bir şeyler gevelebilirler, meyva suyu içebilirler, 24 saat i çinde beş altı defa 3 dakika salonu terkedebilirlerdi!...
Tabiatiyle bu gayri insani işkenceye tahammül edemiyenler, sahada düşüp bayılanlar, gün geç-
tikçe fazlalaşır, kalanların hali de seyircilere yürekler acısı bir manzara olurdu.
Nihayet!... 3 hafta şu kadar saat ve dakikadan sonra bir çift müsabakayı kazandı! Ve bir mobilya mağazasının vitrinine konmuş iki karyola içinde günlerce bu bedbahtların uykuları bile halka teşhir edildi. En rahat uyku falan marka yataktadır, diye reklâmlar yapıldı....

Şimdi bu eski ve ıstıraplı hatıramı niye naklettiğimi size ar-zedeyim:
Şehrimizde belediye, buna benzer bir müsabaka tertip etmişe benziyor:
Çünkü bu kışta ve kıyamette aldığı kararla, Karanfil sokağındaki 51 numaralı apartımanın kömürlükleri hâlâ mühürlüdür.
Soğuğa mukavemet yarışı bavlıyalı bugiin Lam 3G gün olmuştur.
Meraklılardan duhuliye alınmaz, giriş serbesttir!
Yeni dünyalar inşası için bazı tasavvurlar
Bütün arzı kontrol maksadile, yeni peyklerin kurulması lâzım geliyor!..
tom bombasının baş döndürü /A* cü inkişafı karşısında, askeri uzmanlar, gelecekteki harplerde nasıl bir hücum ve müdafaa sistemi tatbik edilmesi lâzım geldiğini düşünmektedirler. Atom, artık kıt’a muharebelerini demode edip kıt’alar arası savaş yolunu açmış olduğuna göre, askeri uzmanlar, şimdi, dünyalar arası muharebenin esaslarını bulacak olan milletin, arzı topyekûn kontrol edebileceğini ve zaferi ancak o milletin kazanabileceğini düşünmektedirler. Filhakika, kâfi derecede uzak bir üsten, dünya yüzünde olup bitenlerin hepsini birden rahat rahat kontrol etmek, küremiz üzerinde serpilmiş olan insanların bütün faaliyetini, hudut manilerini hiçe sayarak, tarassut e-debilmek, işte ancak bu imkânlar, askerlerin noktai nazannea dünya hakimiyetini sağlıyabilecektir.
Fikir yeni değildir
Yirmibeş yıl evvel, Noordung a-dında bir bilgin, semada üç istasyon inşaasına dair mufassal ve o zamanlar pek az kimsenin anlayabilmiş olduğu bazı malûmat vermişti.
Diğer taraftan, Ziolkowski de, arza yeni bir peyk kazandırmak tasavvurundan bahsetmiştir. Bu bilginin tasarladığı peyk, muallâk bir limonluk şeklinde olacaktı. Bu limonluğun içinde yaşıyacak olan in sanlara gerekli havayı temin için burada bol nebat yetiştirilecekti. Buna muvazi olarak diğer bir bilgin, inşa edilecek peykin bir değil iki olması ve bu iki seyyarenin, a-rada gidip gelen füzeler vasıtasile irtibat temin etmeleri lâzım geldiği fikrini müdafaa etmiştir. Bütün bu âlimler, o zaman için, askeri maksatları gözönünde tutmuyorlardı. Onlar, bu istasyonları, yıldızlar arası irtibat için birer merhale, birer durak olarak tasavvur etmekteydiler.
İşin hesap tarafı
Bu araştırmaların hepsi esas o-larak malûm Newton kanununu kabul ediyordu: Bütün cisimler biri-birlerini çekerler. Bu çekişin kuvveti hacimleriyle mepsutan mütenasip ve aralarındaki mesafenin karesiyle makûsen mütenasiptir. Demek oluyor ki, fezada, arz kutruna muvazi (6378 kim.) bir mesafeye e-rişebilecek olan bir cisim, orada ilk ve hakiki sıkletinin ancak dörtte biri kadar bir ağırlıkta olacaktır. Bu mesafe dört misline çıkarılacak olursa, sıklet de altıda bire, mesafe on misline çıkarılırsa sıklet de yüzde bire düşecektir. Buradan ileri gidildiği takdirde de cismin sıkleti kalmıyacak ve mesele hallolacaktır.
Başlıca güçlükler
Mesele bir defa bu şekilde vazedilince, bazı güçlükleri de nazarı itibara almak lâzım gelmiştir. Bunların başında sürat meselesi gelmektedir. İstenilen uzaklıkta sun’î bir peyk yaratmak mümkündür. Şu şartla ki bu peyke gerekli bir devir sür’ati verilebilsin. Bu sürat, hava tabakasının tesiri bertaraf, deniz se viyesinde saniyede 7900 metredir ve irtifa çoğaldıkça, azalmaktadır.
İkinci mesele, bu işe elverişli bir füze bulmaktır. Öyle bir füze ki, muayyen bir irtifaa dimdik çıktıktan sonra yavaş yavaş yatarak arza muvazi bir vaziyet alabilsin ve istikrar sağlanınca matlup devir süratini temin etsin.
Kozmik istasyonlar kurmak, yani arza sun’î peykler peydahlamak yolunda girişilmiş olan çalışma ve araştırmaların durumu şimdi bu merkezdedir. Bu meseleler bir ke-
Tûccorlarln Dikkat Nazarına
Ankara Ticaret Borsasından 4355 sayılı kanun gereğince Kayıtların yenilenmesine
2/1/1950 tarihindenberi başlanmış, 31/3/1950 tarihinde sona erecektir. Bu süre içinde aidatını ödemiyenler 4355 sayılı kanunun hükümlerine göre borçlarını üç misli olarak ödemek mecburiyetinde kalacaklarından sayın tüccarlarımızın zamanında aidatlarını ödemeleri rica olıı
ANKARA BORSA SI
Amerikalıların tasarısına göre semada kurulacak istasyon ve gidip gelen füzeler böyle bir manzara arzedecektir.
re hallolununca, yeni peyki hangi mesafede kurmak meselesi bahi: mevzuu olacaktır. Noording 4230L kilometreyi tavsiye etmiştir. Bu irtifada, peyk, saniyede 3080 kilometre devir süratiyle hattı üstü-vanın yolunu takip ederek dönecektir. Bu suretle peyk, daimi surette aynı bölgenin üzerinde kalabilecektir. Ve dünya ile muvasala kolaylaşmış olacaktır. Yalnız, bu hal tarzının sakat bir tarafı vardır. O da, bu mesafeden arzın, bulutlar yüzünden ancak kısmen ve zaman zaman görülebilecek olmasıdır. Arz yüzünde insan faaliyetini kontrol edebilmek için sun’î peyki daha yakın bir irtifaa yerleştirmek lâzımdır. Bu hususta bazı bilginler (Engel, Bödevvat, Hanisch) 557 kilomet reyi teklif etmektedirler.
Ingiliz Smith ile Ross ise arzdan
En son nazariye
Füze, 8000 kilos tahmin edileni_______________________________________
bir itişle, saniyede 820 metre sü-i tamamen müstakil böyle bir kozmik ratle. 35 sanive zarfında 12 kilo-; istasvon tasarlıyorlar
ratle, 35 saniye zarfında 12 kilo-; metre 700 metreye vasıl olur. Ora-1" da ilk safrayı atar ve saniyede ancak 345 metre -süratle 48 inci saniyede 37 kilometre 200 üncü metreyi bulur. O zaman füzenin ikinci katı harekete geçerek mermiyi yana yatırmıya başlar (12,7 derece) 70 saniye sonra, munzam parça ter kolunur. Böylece, füze bir yandan safra atarak, bir yandan meylini çoğaltarak devir münhanisine girer ve orada kalır. Bu suretle tesbit edilecek olan peyk, bütün arzı, 12 saat zarfında toptan tarassut edebilecektir. Bu vaziyet, müstakbel pey kin sakinleri için yepyeni bir takvim hazırlanması lüzumunu ortaya çıkarmıştır. Arzla yeni seyyare a-rasında füzelerle irtibatı sağlamak
istasyon tasarlıyorlar
üzere iki küre üzerine dağılmış 24 istasyon kurulacaktır.
Son güçlükler
Bu projelerin tahakkuku yolunda rastlanan son güçlüklerden biri para meselesidir. Zira, ilk çalışmalar dan müsbet bir netice alınabilmesi için, 500 milyon dolara ihtiyaç var dır.
Alimleri düşündüren diğer bir mesele de şudur:
Kurulacak olan sun’î peykte cazibe kuvveti bulunmıyacaktır. Bu konuda henüz hiç bir tecrübe yapılamamış olduğu için böyle bir muhitin beşer uzviyeti üzerinde ne gibi tesir yapabileceği bilinmemek-
Çivrilde C.H.P. den istifalar ve Demokrat
Partiye kayıtlar
ı daş donmak üzere iken arkadaşları : tarafından kurtarılmıştır. Kış mevsiminde mahkeme salonuna bir soba kurmak suretiyle bu İhtiyacın ı temin edilmesi İstenilmektedir.
Homa bucak merkezinde yirmi ı beş bin liradan fazla para ve emek sarfiyle yeniden inşaatı tamamen j hitam bulan beş sınıflı bir mektep I ile öğretmen evi ve sağlık memuru ., binaları etrafında meskûn kimse ' bulunmadığı ve bu mekteote hade-
Çivril, (Hususi) — C.H.P. den istifalar ve D. P. ye kayıtlar kitle halinde devam etmektedir.
Homa Bucağı C.H.P. İdare Kurulundan Mustafa Uğurlu, İbrahim Gülen ve Rahmani Arkan’la birlikte Kadir Eren, Mahmut Tüzenli, Ah met Yıldız, Ali Er, Şakir Pala, Haşan Çelebi, Hüseyin Aygün, Abdul- j lah Durmaz, İsmail Demir, Ahmet | Ulusoy, Mustafa Geçinen, Süleyman ___ ______
Karaca, Osman Er, Mehmet Anç. bulunmadığı ve bu mektepte hade-İbrahim Atan, Hüseyin Gelen, Meh ™e ve diğer iki binada öğretmen ve mel Silvan, Süleyman Çetin, Ah- ; sağlık memuru oturmadıkları için met Karaca, Mehmet Kabaycl, HÜ- binaların cam çerçeve ve kapılan şeyin Akkoyun. Mehmet Gülen, Hü ))e üijer akşamı harap olmakta de-şeyin Civan, istifa ederek D. P ye vam ettiğinden ilgili makamların kaydolduklarını gazete ile ilârnm nazarı dikkatini celboderim.
rica etmişlerdir. f C. H P. zihniyetinin canlı bir nü
Bunlardan başka D. P. ye yeniden munesi ilçemizin Gökgöl köyünde Yusuf Arıcı, İsa Eren, Ali Tüzen, " " Abdullah Şen, Hüseyin Sait, Mehmet Er, Şefik Akın, Veli Cengil, Os man Saçlı, Mehmet Türk, Osman Durmaz, Ali Demirsoy, Ahmet U-ğurlu, Süleyman Demir, Süleyman ve Nebi Boyracı, Abdullah Acar, İsmail Sıtkı. Haşan Getir, Mehmet Bahsi, Sait Yükselen, '
ve Kadir iltihak etmişlerdir. . ______
Mehmet Elbir isminde bir vatan tadırlar.
D. P. ye kaydolunan vatandaşlar ü-zerinde tatbik edilmektedir. C. H. P. liler bunlara: «siz D. P. ye kaydolmakta devam ederseniz Çivril H. P başkanı Mustafa Çorbacıoğlu Toprak Komisyonu âzasıdır. Size Devletten toprak tevzi etmiyeceğiz.» ... ______ diye mevkilerinin nüfuzunu halen
Aziz, Asım.. Türk köylüsü üzerinde korkutma
ve yıldırma silâhı olarak kullanmak
ZAFER
7-2-19!»
Acaba falcı kız Margarit ne istiyordu? Orhanla olan münasebetleri ne idi? Hakikat haline getirmek istediği hayal ne olabilirdi? Bunları bilmeğe imkân yok. Her halde çok mühim ve heyecanlı şeyler olsa gerek...
— 84 —
— Demek...
— Evet., karar veriyorum. Yann meyva ve meşrubatı kızım götürecek.. Bunu kızımıza müjdele, her halde memnun kalacaktır.
J n
il

V-
Güzel Falcı kızının gizli plânı
Saraydaki eğlence gece yarısından çok sonra sona ermişti. Davetliler artık birer birer gidiyorlardı. Yanında iki delikanlı ile saraydan çıkan genç bir kız, yüzünü kimseye göstermeden yoluna devam ediyordu.
Bu kız falcı Margarit idi. Düşünceli düşünceli evine geldi. Kendini evine getirenlere kapıda teşekkür ettikten sonra evine girdi. Muhteşem bir sedirin üzerine uzan dı. Odanın içinde hafif yeşil bir ışık vardı. Gözlerini kapadı. Derin bir düşünceye daldı. Uzun bir müddet düşündü. Sonra yavaş yavaş gözlerini açtı. Kuş tüyü bir yastığa yaslandı. Kendi kendine söylenmeye başladı:
(Herkes beni bir falcı olarak tanıyor. Yine böyle bilmeleri iyidir. Bu BizanslIlar, hele saray adamları hakikaten çok ahmak şeyler. Bir kere olsun kim olduğumu, nereden geldiğimi arayıp soran yok. Bununla beraber onların ahmak olmaları iyi bir şey. Bütün büyükler avucumun içinde... İmparatoruna varıncaya kadar. Fakat ben ona kıymet vermiyorum. Neden verecekmişim? Avuç içi kadar bir mem leketin hükümdarı değil mi? Hem de budalaca bir gururu var. Onu istediğim yola sevketmek her vakit elimdedir.
Hayır hayır... İmparator Kostan-tin benim aradığım adam değil. Notaras’dan istifade etmek mümkün. O da nihayet bana bir âlet olabilir. Fakat kızı güzel.. Belki bana onun güzelliği lâzım olur. Acaba Franzes ne dalavereler çeviriyor? Tehlikeli bir adam. Kurnaz, sinsi, fakat onun kızı da çok güzel.. Tamar.. Bu Tamar acaba ne yapmak istiyor? Sultanın ona aşık olduğu hakikat mı? Peki, eğer bu doğru ise, Franzes bundan nasıl istifade etmek istiyecektir acaba? İşte burası mühim. Bununla beraber Tamar'ın Sultana aşık olması benim için iyi.. Öyle olmasaydı belki bana engel olabilirdi. Hattâ Grandük Notaras’ın kızının bile Sultana âşık olması lâzım. Onun Şehzade Orhana olan sevgisinin geçici bir şey olduğuna kaniim. Hem Şehzadeyi onun aşkı da tatmin etmez Orhan... Ya o ne olacak?)
Buraya gelince falcı kız birdenbire canlandı. Ayağa kalktı. Asabî adımlarla dolaşmağa başladı. Belli ki şehzade Orhan onu herkesten falza meşgul ediyordu. Dakikalarca gezindi. Sonra yine söylenmeğe başladı:
(Evet.. Orhan başlı başına bir mevzu. Benim için en maceralı bir mevzu. Onun beni sevmesi lâzımdır. Sevmesi lâzım... Esasen seviyor. Buna eminim. Muhakkak beni düşünüyor. Mademki ben onu düşünüyorum, mademki o hiç aklımdan çıkmıyor... Fakat... Onu istediğim yola nasıl götüreceğim. Türkler sihirbazlığa, fala inanmıyorlar ki... Kostantini, saçma bir fal ile istediğim şekle sokabilirim. Her BizanslI gibi o da hürafata, sihire, fala delice inanıyor. Ya Orhan... Onun böyle şeylere kıymet verdiği yok... Onu nasıl tamamen elde edebileceğim? Muhakkak elde etmeliyim. O...)
Sustu ve olduğu yerde durdu. Her halde düşündüğü şey çok mühimdi. Gözlerini karşısındaki ocağın isli tuğlalarında gezdirdi.
(Sihir... Büyü... Fal... Hepsini yapıyorum. Bana inanıyorlar. Fakat ben inanamıyorum. Ah bir kere de ben inanabilsem... Orhanı İstediğim gibi elde edecek sihir nerede?.. Büyük hayal... Benim hayalim... Hayır, hayır... Hülya değil. Düşündüklerim muhakkak bir gün hakikat olacaktır. Onları hakikat yapacağım. Ve şehzade Orhan benim...)
Yine sustu. Söylemekten çekindi.
Acaba falcı kız Margarit ne istiyordu? Orhanla olan münasebetleri ne idi?. Hakikat haline getirmek istediği hayal ne olabilirdi?
Bunları bilmeğe imkân yok. Her halde çok mühim ve heyecanlı şeyle rolsa gerek...
Yine söylenmeğe başladı:
(Bir kere de şu Türk Sultanını görmeliyim. Onu da görmem lâzım. Çünkü onu görmeyeli yıllar geçti. Onun neler yapabileceğini hal ve tavrından ben anlayabilirim. Mademki yarın Grandükün kızı ona hediyeler götürecek... Neden onun yanında ben de gitmiyeylm? Bunun kimse farkına varmaz.
Evet... Gideceğim. Sultan Meh-medi bir daha görmeliyim. Esasen onun beni tanımasına imkân yok... Benim onu tanımam kâfi...)
Artık yatacaktı. Birdenbire hatırına başka bir şey geldi:
(Ne şen, ne âvâre, ne mert delikanlı idi o? Adı Haşan imiş. Dünya umurunda değil. Kendini bir
orduya bedel görüyor. Hakkı da var. Ne kadar da hoşuma gitmişti. Acaba onu maksadıma hizmet ettirebilir miyim? Çok zor... Fakat tecrübe edeceğim. Bana öyle adamlar lâzım.)
Biraz düşündü. Sonra içini çekerek devam etti:
(Hem ne kadar da yakışıklı... Hiç bir erkeğin karşısında bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Ne o? Yoksa... Aman Allahım... Yoksa ben bu palavracı delikanlıya lâzım mı oluyorum? Sakın ha... Benim için aşktan daha mühim vazifeler var. iyi ama neden onu bu kadar tatlı bir zevkle hatırlıyorum. Yine gel demiştim. Her halde gelecektir. Peki sonra... Gelirse ne yapacağım? Ben muhakkak o delikanlıyı seviyorum. Çok fena bir şey... Seviyorum a-ma...)
Falcı kız biraz sonra, Haşanın hayaliyle başbaşa kaldı ve uyumağa çalıştı.
Ankara İcra Gayrimenkul Sotış Memurluğundan :
İpotek olup satılmasına karar verilen Ankaranın Etimesgut bucağının Hacı Mehmet kırı ve çay cenup kısmı mevkiinde tapunun 15/2/946. 2/11/1946 tarih ve 146/41, 146/1 numarasında kayıtlı şarkan kısmen harman yeri ve kısmen Etem Bay-nişe satılan müfrez tarla, şimalen yol, cenuben fidanlık tepesi ve kısmen Ethem Bayniş müfrez tarla-, sı, garben Süleyman oğlu Yusuf ile . çevrili kayden 7449,5 metrekare tar ; lanın yarım hissesi ile aynı mevkide , tapunun aynı tarih ve 42 numara-, sında kayıtlı şarken harman yeri, garben ve şimalen Ahmet Çetinin uhtesinde kalan tarla ve cenuben fidanlık tepesi ile çevrili 2000 metrekare miktarında kârgir hane ve değirmenin yarını hissesi aşağıda yazılı şartlar içinde açık arttırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumları:
Tarla : Bilirkişiler tarafından 5449,5 metrekare olduğu bildirilmiş tir. Sulu ve ziraate elverişlidir. Halen yonca ekilidir. Tamamına 5000 lira ve satılacak yarım hisseye 2500 lira kıymet takdir edilmiştir.
Kârgir ev ve değirmen: 153 kapı numaralıdır. Alt katında arkaya kapısı olan tabanı beton büyük bir oda ve cepheden bir kapı ile girilen ve iki sabit anbarı bulunan geniş bir sofa ve helâ ve sofadan 15 ayak mozayik merdivenle çıkılan sahanlık üzerinde ve asma katta tabanı tahta büyük bir oda ve buradan çatı arası boşluğuna çıkılan ahşap bir merdiven vardır. Bu kat sahanlığından beş ayak mozayik merdiven le çıkılan tabanları beton bir hol, üç oda, mutfak, helâ vardır. Ev kârgir ve beton armedir. Elektrik tesisatı ile helâ ve mutfağında dışarıdaki kuyudan tulumba ile a -İman su tesisatı vardır. İki balkonu mevcuttur. Çatısı ahşap üzeri Eskişehir kiremidi örtülüdür. Bu binaya bitişik olarak 154 kapı numaralı değirmen ise tek katlı kârgir ve çatısı ahşap üzeri Eskişehir kiremidi örtülüdür. Tabanı beton tavanı çatıya kadar makaslama ağaçlarla açıktır. Bodrum kısmında beton döşeme üstünde şehir elektrik cereyanı ile çalışan sabit üç adet motörü vardır. Bunlar, 15,5 ' ve 20 beygir kuvvetindedir. _ Üst ' kısmında iki elektrik tablası ve üç kasnağı ve üç adet yüz yirmilik taş ' la mücehhez buğday öğütme de - • girmen tesisatı vardır. İşler vaziyet ı tedir.Bir numaralı değirmene ait taş j müstecire aittir. Dışarıda ayrı çatı altında bir kümes ve taş duvarlı ( üzeri Eskişehir kiremidi örtülü bir ] ahırı vardır. Ev ve değirmen tesisatı ile birlikte 66000 lira ve satılacak yarım hisseye 33000 lira kıy- ' met takdir edilmiştir.
Satış şartları:
1 — Satış 1/3/1950 Çarşamba gü- ]
nü saat 10 dan 11,30 a kadar daire- £ mizde tahmin edilen değerlerin yüz j de yedi buçuğunu bulmak şartile her . iki gayri menkul ayrı ayrı olarak , yapılacaktır. O gün istek bu değeri ( bulmazsa son teklif sahibinin tek- f lifi yerinde kalmak şartile 11/3/950 ( Cumartesi günü saat 10 dan 11.30 a kadar yapılacak ikinci arttırmada j en çok arttırana satılacaktır. j
2 — Arttırmaya girenler tahmin , edilen değerlerin yüzde yedi buçu- j ğunu güven akçası olarak verecek- ( lerdir. Satış peşin para iledir. İs- j tenildiğinde 20 gün kadar süre ve- j rilebilir. Dellâliye ve birikmiş vergiler satış parasından ödenecek ve ] tapu harç giderisini alıcı verecek - ] tir.
3 — Satış parası zamanında öden- I mezse İcra Kanununun 133 üncü 1 maddesi gereği yapılacak ve alıcı ( fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ( diğer ilgililerin bu mal üzerindeki t haklarını faiz ve gideri için ileri ’
Korkunç Maddeler
Uranium, Beryllium ve
Zirconium9 un maliyeti
Hedlye
— Demek sen de Sultam görmek istiyorsun Margarit?
Margarit esrarlı bir şekilde gül-
dü:
— Benim maksadım başka asîl Düşes... Hem sizi yalnız bırakmak istemiyorum.
— Ne olur yalnız olursam?
— Canınız sıkılmaz.
— Bak orası doğru... Ben senin yanında daima daha ferah oluyorum.
— Dün gece Franzesin kıziyle
’ görüştünüz mü?
Grandük Notarasın kızı kıpkırmızı oldu. Tamar’m adını işitmeğe tahammül edemiyordu.
— Hayır. Hem neden görüşecekmişim?
— Onun için bir çok şeyler söylüyorlar da... Bilmem işittiniz mi?
— Bana da söylediler. Sen neler biliyorsun?
— Sultan ona âşık olmuş, diyorlar.
Grandükün kızı derin bir göğüs geçirdi:
— Bu doğru mu acaba?
— Mümkündür Düşes... Tamar da sizin kadar güzeldir. Bununla beraber Sultan, her halde asalete kıymet verir.
— Ne demek istiyorsun Marga-
rit?
— Hiç...
— Ben yalnız onu görmek istiyorum... Bir merak...
— Hakkınız var. Herkes gibi siz de onu merak ediyorsunuz. Genç ve ihtiraslı imiş. Hem de büyük bir devletin hükümdarı... Ama evlidir değil mi?
— Neden sordun Margarit...
— Franzesin kızı nafile ümide kapılıyor demek istedim.
— Ben o kanaatte değilim.
— Yalnız ...Ya Sultan size de âşık olursa asîl Düşesim?...
Grandük’ün kızı kıpkırmızı kesildi. Tatlı bir heyecanla sarsıldı:
— Bu mümkün mü Margarit?
— Neden olması... Asalette Ta-mardan çok yükseksiniz...
Cevap vermedi.
Nihayet hediyeler yola çıktı. İki kız yolda durmadan Türk Sultanından bahsediyorlardı.
Hisar göründü. Esasen Hisarın inşası bitmek üzere idi. Uzaktan görünüşü hakikaten muhteşemdi. Falcı kızı takdirle haykırdı: _________ ____ . _ „______________
(Devamı var) sürdüklerini 15 gün içinde daireye olunur.
' II ranium, kürremizin dış kışın* ı ^nı teşkil eden maddeler ara-. sında nadir bulunan bir eleman de-değildir. Mubzuliyet nisbeti kurşunun takriben 12 de biri ve gümüşün 20 de biridir. Bununla beraber, uranium’un derin kışırlarda bulunuşu, istihracını gayet müşkül ve masraflı kılmaktadır.
Radyoaktif elemanlar olan uranium ve thorium’un yeni cevher birikintilerinin araştırma işleri Büyük-Britanya hesabına, İlmî ve sıhhî e-araştırlamar enstitüsünün bir şubesi olan jeolojik tetkiklerin atom enerjisi şubesi tarafından idare e-dilmektedir. Müstemlekelerde bu gibi cevher birikintilerinin keşfini geliştirmek gayesiyle, malzeme bakanlığı, gelecek 10 yıl zarfında istihsal edilecek bütün yüksek graddolu ure-nium cevherleri ve konsantreleri için asgarî bir fiat garanti etmiştir.
Tecrübe ile sabit olmuştur ki, uranium cevheri için araştırmalarda, jeolojik bilginin esasına sahip ve tecrübeli bir madenci, modern fizik aletleriyle mücehhez bir düzine hevesli amatöre bedeldir. Jeolo-jistler, maden arama veya tatbiki jeoloji bakımda her hangi bir bilgileri olmaksızın bir geiger sayıcısı ve aşırı hevesle mücehhez olarak Afrika yolunu tutmuş olan bu aşırı iyimser amatörlerin faydalı keşiflerde bulunacaklarına pek bel bağlamaktadırlar. Uranium cevheri birikintilerinin nedreti hakkında bir fikir vermek üzere şunu zikredelim ki, Afrika’da maden arama tarihçesine şimdiye kadar yalnız Belçika Kongosunda, Şinkolobve madeninde işletilebilecek yüksek gradolu kaynaklar bulunmuştur. Yeni keşiflerin ancak normal profesyonel tetkik ve aramalar sırasında yapılması en akla yakın bir ihtimal gibi görülmektedir.
Radyoaktif cevherlerin mahallini tâyin bahsına geiger sayıcısı meçhul arazide yapılan araştırmalarda pek faydalı olmamakla beraber, malûm bir keşfin önem ve vüs'atını sür’atle takdir için son derecede kıymetli bir alettir. Bu itibarla Harvvel enstitüsü araştırma personeli jeolojik tetkikler için özel bir sayıcı geliştirmiştir. Bu alet radyo-metrik ölçmelerin bütün tipleri için kullanılabilmektedir. Numune veya cevherin takribi takdirlerinde, araziyi keşif işinde ve yeraltı deneme kazılarının kotrolünde kullanılabilmektedir. En rutubetli tropikal iklimlerde dahi kullanılabilmesini sağlayan kurucu cihazlarla mücehhezdir. Buna ilâveten, İngilte-rede yine Harwell Jeolojik tetkikler laboratuvarında, serbest olarak çalışan maden araştırmaları için ö-zel, ucuz ve hafif bir alet geliştirilmiştir.
Şu ciheti de belirtmek lâzımdır ki, geiger sayıcılarının, kay tabakası üzerinde derin bir toprak yığı-
nı bulunan mahallerde yardımı pek fazla olmamaktadır.
Maden araştırıcısının keşfetmeği umduğu bâkir kaynaklara ilâveten halen işletilmekte olan madenlerde önemli uranium trorium kaynaklan bulunabileceği gözden kaçınl-mamalıdır. Altın, kalay, kabir, kobalt ve diğer madenî cevherlerde radyoaktif elemanlar az miktarlarda bulunabileceği gibi, aslî istihsal maddesinin istihracı işletme masraflarını koruduğu takdirde, küspeden radyoaktif elemanların istihracı mümkündür. Bunun mükemmel bir numunesine Witwatersand mahallinin altın cevherlerinde rastlanı-labilir. Bu işletmelerde, osmimir-dium konsantrelerinde az miktarda uraninit bulunduğu yıllardenberi bilinmekteydi. Fakat son keşifler sırasında, şimdiye kadar zannedildiğinden çok daha fazla miktarda uraninit ve radyoaktif hidrokarbon mevcut bulunduğu anlaşılmış ve şimdi istihraç işine girişilmiştir, zira bu maddeler, istihare ameliye-sini İktisadî kılacak kadar mebzuldür. Diğer memleketlerde de, altın cevheri kaynaklarında, tâli madde olarak istihsali mümkün uranium cevherleri bulunmaktadır. Nigeria ve Güney-Doğu Asya’daki kalay işletmelerinde, monazit, euxenit ve thorat ihtiva eden ağır kumlar elde edilmektedir. Bunlar şimdiye kadar zayiat olarak atılmaktaydı. Bazı bakır madenlerinde, cevher hisse-dilebilir derecede radyoaktiftir. U-mumiyetle kobalt birikintilerinde de düşük gradolu radyoaktif elemanlar uranifer civa ve melyudenum birikintileri mevcudiyeti kaydedilmiştir. Jeolojist veya metalürji uzmanının, bilhassa büyük işletmelerde çalışan uzmanların, ellerindeki cevherin radyoaktivitesi hakkında kesin bir bilgileri olması lâzımdır. Bu gibi malûmatın mahallinde elde edilmesi mümkün olmayan durumlarda, Bü-yük-Britanya jeolojik tetkik ensit-tüsü, kendisine gönderilen numuneler hakkında memnuniyetle malûmat temin etmektedir.
Birçok memleketlerde alüminium-un ticaret kıymetini haiz cevheri olan bauxit gayet mebzul miktarlarda bulunmaktadır. Son zaman-
larda ise magnesium bilhassa deniz suyundan istihsal edilmektedir.Zicao nium’a gelince, şimdiki halde zircon darlığı mevcut değildir. Zircoun veya zirconium sllicate başlıca Doğu Avusturalya ve Güney Hindis-dan’daki plaj kumu birikintilerinden istihraç edilmektedir. Bununla beraber, zirconium madeni münhasıran Brezilya’da bulunan bir oksid cevherden elde edilmektedir.
Bryllium’un durumu tamamiyle değişiktir. Şimdiye kadar bu metâ-lın yegâne ticarî kaynağı mineral beryl idi. «Beryllium alüminium silicate» sınıfına dahil mineral beryl ancak yüzde 5 nisbetinde beryllium metali ihtiva etmektedir. Berly oldukça derin birikintilerde meselâ dev granit’te bulunmaktadır. Dünyamın birçok bölgelerinde mevcut olmakla beraber, dağınık ve küçük miktarlarda bulunduğu cihetle bu cevherin işletilmesi büyük madencilik teşebbüslerine cazip görünmemekte ve istihracı pratik olmamaktadır.
Daha doğrusu beryllium cevherinin işletilmesi ancak el emeğinin ucuz bulunduğu bölgelerde İktisadî olabilmektedir.
Buna ilâveten beryllium üzerindeki çalışma, bu maddenin bir teneffüs cihazı ve insan bünyesi üzerinde umumî bir sakatlık husule getirdiği meydanda çıkarılması neticesinde gecikmiş ve müşkülleşmiş-tir. Bu gibi işletmelerde, bu madde zerrelerinin havada birikmemesi için özel tertibat almak ve tozu, gayet kuvvetli hava cereyanlariyle defetmek lâzım gelmektedir. Bununla beraber İngiliz madencilik uzmanları, reaktörler için gerekli şekillerde berllium külçeleri imaline muvaffak olmuşlardır.
Zirconium metali, süngeri andıran bir cins cevherden istihsal edilmekte ve eritilip kalıp şeklinde dökülmektedir, Bu metaldan levha veya borular imal edilmektedir. Bu itibarla şimdi kâfi miktarlarda zirconium oluklar imali mümkün olmuştur. Fakat bunların atom enerjisi propagandaları için istimali geniş ölçüde, bu madenin ihtiva ettiği hafnium’dan ayrılabilmesine bağlı bulunmaktadır.
tulu.,, od 4 — tersi: Aptal, devam ettirme 5 — Bir nehirlmlz, Ebahe 6 — tersi: aralık, tersi: ek 7 — çok değil, bir fikir
7.:
7.:
Deniz Harp Okulu
ve Koleji Komutanlığından
1 — Deniz Harpokulu ve Koleji için Fizik - Mihanik öğretmeni a-lmacaktır.
2 — İsteklilerin Üniversite Fizik - Matematik şubesinden mezun olmuş olanları tercih edilecektir.
3 — Azami 70 lira aslî maaş verilecektir.
4 — Taliplerin, memurin kanununun dördüncü maddesi gereğin-
ce gerekli belgeleri hazırlıyarak en geç 10 Şubat 1950 gününe kadar Heybeliada’da Deniz Harp Okulu ve Koleji Komutanlığına baş vurmaları. (485) - (49)
bildirmeleri gereklidir. Bildirmez ■ lerse satış parasının üleştrilmesine giremiyeceklerdir.
5 — Şartlaşma bugünden başlı-yarak dairemizin 949/253 numaralı | dosyasında görülebilir. İsteklilerin j daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır. İlân (254)
Kiralık daire)
İki oda bir hol ve müştemilâtı. Elektrik ve su mevcut.
Müracaat: Uzun Gemiciler so kak 19 no. lu Taylanlar Apart. Daire: 3- Cebeci.
Yeni Neşriyat
İSTİKLÂL HARBİNDE MEHMET ÇAVUŞ Yazan : Adil Şakrak Fiyatı : 75 Kuruş Satış yeri : Taşhan : Çankaya Kitabevi
Bunu müteakip, sokağa : tuğlalar, taşlar, yanmış direkler, bükülmüş demir çubuklar ve bir insan şekline benzetilmek için bey hude yere uğraşılan kireçleşmiş, şekilsiz birtakım şeylerden mürekkep korkunç, tüyler ürpertici bir yağmur yağmaya başladı. Bu şeyler, altında âni indifaı ortalığa dehşet vererek kendisini de toz haline getirecek olan bir volkanın için için yanmakta bulunduğu bu merdivenin başında ilk nöbeti bek lemeyi bizzat arzu eden talihsiz Protestanın vücudundan kalan parçalardı.
Boröverle arkadaşlarını diri diri ele geçiremiyeceğini anlıyarak kuduran Pabtekot kimsenin aklına gelmiyecek şeytanî bir çareye başvurdu. Merdiveni testere ile kestirerek yıktırmış ve bu suretle onları yukarıda kalmıya mecbur kılmıştı. Sonra, gerek rica ve gerek zorla bütün kiracıları da evden çıkardı. Artık ev boş kaldığından son sahanlığın altına içi barut dolu bir fıçı yerleştirtti ve barutu ateşletti.
Halkı kandırmak için melun zındıklar adını verdiği adamları, bu infilâkin mahvedeceğini umuyordu. Herşeyi de hesaba katmak lâzımdı; binaenaleyh, onlar bu in filâkten yıkılması muhakkak olan evin enkazı altında kalmıyarak mucize kabilinden olarak kurtula cak olurlarsa, çıkacak yangından kaçamıyarak yanacaklardı.
Ve filhakika, koyu siyah /liman kasırgaları, dar delikten mütemadiyen fışkırarak yangının yavaş yavaş çıkmakta olduğunu belirti-
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı
yorlardı. Nerede ise alevler de fış kırmaya başlıyacak ve o zaman bütün ev müthiş bir kor haline gelecekti.
Bu sebebe mebni, Pantekot yanında sağlam olarak kalan a-damları ile beraber yanan evin önünden ayrılmıyordu. Kurbanlarından hiç birinin bu korkunç felâketten kurtulmadığına bizzat e-min olmak istiyordu. Ev yıkılıp enkaz yığını haline gelmedikçe oradan bir yere kımıldamamaya karar vermişti.
Kendi vahşi arzularına uyan meşum adam öldürme sahnelerinden birini daha görmek maksadiy-le kalabalık bir halk kütlesi de o-nunla beraber kalmıştı. Bu halk, barut fıçısının patladığını görünce delice bir sevinçle bağırmaya başlamış ve ölümlerinden sonra bile, vahşi ve sersemce bir kin ile takip ettikleri adamların parça parça olmuş kanlı vücutlarını keş fetmek ümidiyle, her taraftan yağan şekilsiz parçalara hücum etmişti.
XXVI
Papaz Çayırı Çarpışması
Yukarıda, tam patlamanın vukua geldiği anda, Boröverle arkadaşları yere yuvarlanmışlardı. Ma
Mi$el Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
haza, Boröver Fransuayı kucaklı-yarak vücudunu ona siper etmek için vakit bulabilmişti.
Böylece birbirlerinin üstüne düşmüşlerdi ve üzerlerine düşen inşaat malzemesi çığının altına gömülü kalmışlardı. Sademenin şiddetiyle sersemleştiklerinden bi ran kadar hayat eseri göstermediler.
îlk evvel kendine gelen Boröver oldu. Yattığı yerden kolayca doğruldu ve Fransuayı kendine çekti. Kralın yaralanmamış olduğunu görünce sevindi : Onun bir yeri bile sıyrılmış değildi. Bayıl-mamıştı da.
Her ikisi de ayağa kalkarak silkindiler. Tepeden tırnağa kadar beyaz tozla örtülü idiler. Etraflarında, bir kımıldama oldu. Şiddetli küfürler ve Allaha hamdüse-nalar başladı. Bu veçhile bütün arkadaşlarının, etraflarında birer birer doğrulduklarım gördüler. Hepsi de az veya çok berelenmiş olmakla beraber sapasağlamdılar.
Bu suretle Pantekotun cehennemi manevrası ancak şu gülünç neticeyi verebilmişti ; Zavallı bir bedbahtın ölümü... asıl öldürülmesi istenilen diğer iki şahsa bir şey olmamıştı.
İlk evvel Fransua söze başla-
78
dı ve en ufak bir heyecan bile göstermeden :
cele ediniz, çabuk olunuz demesinin sebebini şimdi anlıyorum, dedi.
Strapafor, yere düşen tuğla ve molozlart göstererek :
— Oldukça hatırı sayılır dere-—Mösyö dö Ferriyerin bize a-cede büyük dolu taneleri!... diye alay etti.
Korpodibal de :
— Aman Allahım!... kafalarımıza düşen şu şeylere bakınız! çok sağlam kafalarımız olmakla öğünebillriz» diye şükretti.
Trenkmay, ciddi bir tavırla :
— Efendiler! dedi, burada bu müthiş tehlikeden sağ ve salim kurtuluşumuzu kendilerine borçlu olduğumuz Sen Pankıras ve Sen Barnobeye şükredelim.
Konuşmayan yalnız Boröverdi. O, iş görüyordu. Evvelâ pencereye koşmuştu. İp hâlâ orada duruyordu. Burakan, kendisi gibi dev cüsseli bir adamdan umulmıyacak bir süratle ipe tırmanarak yukarı çıkıyordu. Yüzünde bu hâdiseden doğan teessürün müthiş izleri görünüyordu. Birden bire Boröverin pencereden eğilmiş olduğunu görünce durdu. Yüzündeki teessür izleri kayboldu, gülümsedi; sevin-
cinden ağzı kulaklarına varıyordu. Derin bir nefes alarak :
— Allaha şükür olsun! dedi.
Onun altında, bahçede Ferriyer de, aynı derecede üzüntülü yüzünü evin yukarısına çevirmişti.
Boröver ona, müsterih olmasını anlatan bir işarette bulundu. O da sevincini izhar etti ve hemen : «Acele ediniz» diyen işaretlerini tekrarladı.
Boröver, havada asılı duran Bu rakana bir kaç kelime söyledi ve o da, yukarı çıkacak yerde tekrar aşağı kaydı. Bu hareketi bü- ' yük bir alâka ile takip eden Boröver, pencereden çekilerek kendi kendine :
»Alâ!... divar Burakanın ağırlığına ve sarsmalarına mukavemet ettiği için henüz sağlam» dedi.
Zemini yokladı; burasını da kâfi derecede sağlam buldu. Kapıya kadar gitti ve, iki odayı birbirinden ayıran dehlizin yarısından faz lasının sahanlıkla beraber yıkılıp gitmiş olduğunu gördü. Mutfakın zemini de havaya uçmuştu. İnfilâkin yaptığı tahribat bilhassa e-vin ön tarafında daha fazla idi. E-ğer orada kalmış olsalardı bu anda hiç biri sağ kalmazdı. İyi bir talih eseri olarak hepsinin arka tarafta toplanmış olması hayatlarının kurtarılmasına sebep olmuştu. Yalnız, sarsıntıdan yere düşmekle müthiş felâketi savuştur-muşlardı.
Boröver, ihtiyatla dehlizde bir iki adım yürüdü ve döşemenin sal landığını hissedince daha ileri gitmenin tedbirsizlik olacağım an ladı ve : (Devamı var)
ANKARA RADYOSU 7 ŞUBAT 1950 SALI
7.30 M. S. Ayan.
7.31 Müzik: Neşeli parçalar (Pl).
8.00 Müzik; Şarkılar (Pl).
8.15 Müzik: 10 dakika klavsen (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Beethoven - 1 inci Do Majör senfoni (Pl).
9.00 Kapanış.
2.28 Açılış ve program.
2.30 M. S. Ayan.
2.30 Müzik: Şarkılar.
3.00 Haberler.
3.15 Müzik: Potpuriler (Pl).
3.30 öğle gazete
3.45 Müzik: Frank Slnatra ve Dlnah Shore Söylüyor (Pl)'.
4.00 Akşam programı, hava raporu ve
3.00 M. S. Ayarı.
3.00 Müzik: Şarkılar.
3.30 Müzik: Radyo Salon orkestrası.
1. Suppe: Hafif süvari uvertürü:
2. Auber: Siyah Domino uvertürü:
3. Wohanka: Vals edelim;
4. Massenet: Gavot ve Mönüe.
).00 M. S. Ayarı ve haberler.
15 Geçmişte bugün.
20 Yurttan sesler).
00 Müzik: Keman soloları (Pl).
15 Radyo gazetesi.
1.30 Müzik: ince saz (Rast faslı) 21.00 Temsil.
21.45 Serbest
22.00 Konuşma.
22.15 Müzik: Dans müziği (Pl).
22.45 M. S. Ayan ve haberler. 23.00 Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 7 ŞUBAT 1950 SALI
7 Açılış ve programlar
) Haberler
) Erkek okuyuculardan şarkı ve türküler (Pl.)
) Çeşitli hafif müzik (Pl).
) Şarkı ve türküler.
) Ev kadını - Çamaşır yıkama gereçleri. Konuşan: Münlre Zebunoğlu.
) Dans müziği (Pl).
) Programlar ve kapanış.
7 Açılış ve programlar.
) Dans müziği (Pl).
) Sadi Yaver Ataman memleket lıava-
‘ lan ses ve saz birliği konseri.
) Haberler.
) Hafif ara müziği (Pl).
) Radyo senfoni orkestrası konseri.
i Memleket türküleri.
) San soloları (Pl).
) Müzik bilmeceleri.
i Anadolu köy havalarından İzahlı örnekler.
Takdim eden: Yusuf Ziya Demirci i Fasıl Heyeti Konseri ı Oda müziği (Pl).
Franz Schubert: Trio No. 1 op. 99 Çalanlar: Alfred Cortot, Jacques Thlbaud. Pablo Casals.
i Dans müziği (Pl).
i Haberler.
ı Dans müziği (Pl).
Hafif gece müziği (Pl).
ı Programlar ve kapanış.
9.1
12.!
12.:
12.:
13.(
13.1
13.:
13.'
si.

12.57
13.1
13.:
00
15

21.15
22.00
CEMİYETTE
LÜZU HLÜTBLBFONLAB Yangın .................II
Sıhhî imdaı ........... II
Trenler ........... 12028
Hava Yollan ........ 14881
Yataklı vagonlar ... 11888
Su ânıa ............ 21878
Elektrik ......... 24846
Havagazı ........... 24848
Başkent takat ...... 22222
Yeni Güven Takat ... 22338
olzin Takat ........ 23388
Merkeı Takat ....... 11118
Ersan taksi ........ 21111
t
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) : Istırap çocuğu (23432) : Zamane kızı (22294) : Güzeller resnılgeçldi (14040) : Haydut aşkı (11131) : Kadın severse (14072) : Dolambaçlı yollar, Üstün uçarkaleler (14071) : Kadın severse (13846) : Korsanlar
*
NÖBETÇİ ECZANELER Güray, Merkez. İstanbul
BÜYÜK ANKARA ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
!
P
el
11 4S a
7-2-1960
ti 3 J V Z
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
„ , .. l- ı ı Her satın alacağınız gömlek İçin numaralı bir kart verilecektir,
BİI GÖMLEK İİ8 Sahip ÜİaCakSiniZ- SÜRPRİZ Poplin gömlek fiatlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 090, 1075, 1200, 1300, 1880, 1440
Pijamalar: 1050 Kı.


-Si- •

A KAPILI SEDAN
TEDİYATTA KOLAYLIK
Yeni partimiz gelmiştir
UCUZ
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30 » 34 » . 800 »
34 » 35 . ) 1100 »
36 . 38 . . 1250 »
Quadrat çizmelerinin fiyatla n 20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
23 » 25 » . 760 »
26 * 29 ) . 800 .
35 . 38 . » 1500 )
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK. Güven Kundura Mağazası Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşışı No. 107 — Telefon: 11919

Gar Gazinosu üst kat salonunda her akşam Meşhur Ispanyol koro atraksiyonu Solera De Espana Endülüs Bülbülü PAOUİTA SERRANO
Teli
V
JOSE CASTRO
iştiraklle
Her pazar saat 17 de matine
16100
12603
Ordu ili Yüksek Tahsil öğrencileri Yardım Derneği yararına, 10 Şubat Cuma günü saat 20.30 - 2 ye kadar
Gar Gazinosunda
ORDU FINDIK GECESİ
Ankara’nın en tanınmış caz ekibi ve memleketçe tanınmış kıymetli ses sanatkârları iştirakile Millî oyunlar, türküler, şarkılar, Monologlar, sürprizler... Ayrıca mahallî şiirler ve Ordu'nuu ünlü şairi Tıflı'nın HAMSİNAMESİ. Toplantı yemeklidir
DAVETİYELER: Bankalar Cad. Yıldız Kırtasiye mağazasından ve Anafartalar Cad. Köklü ilan Derya Gişesinden temin edilebilir. (242)
(108)

150 takım analiz eleği yaptırılacak
Sahibi ve Bejmunarırl MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişleriul fi Yitir,
| İdare eden Hikmet YAZICÎOÖLU Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI

Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden:
150 takım analiz eleği açık eksiltme yoluyla yaptırılacaktır.
Açık eksiltme 13/2/1950 günü
saat 16 de Genel Müdürlükte yapılacaktır.
İşin muvakkat teminatı 675.— lira olup şartlaşması, Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde görülebilir (791)
X\/hTr\ 2000 ADET EŞİT HAKLI
Ay Kİl A TESELLİ İKRAMİYELERİ
EMLÂK BANKASI
Inşaot Kalfa ve Ustaları Derneğinden
Demeğimiz posta caddesi Ahmet Erkmen Hanı kat 3 No. 24 de faaliyete geçerek üye kaydına başlamıştır. Meslekdaşlanmızın iş durumları göz önünde tutularak kayıt saatlerinin aşağıdaki şekilde tesblt e-dildlğl ilân olunur-
Günler, ve saatleri?
Cumartesi ve Pazar 14 den 19 za kadar.
Sair günler 17 den 19 za kadar.
CUMHURBAŞKANLIĞI
FİLÂRMONİK ORKESTRASI
11/2/950 Cumartesi günü
saat 15 te
Şef: Dr. H. Homer
1 — J. 8. Bach (1685 - 1750) Pasakalya «Ork için» A. Goedicke
I tarafından büyük Orkestraya adapte edilmiştir.
2 — Manuel de Falla (187Ö • 1946)
İspanyol bahçelerinde geceler 10 uncu Halk Konseri Piyano ve Orkestra için intibalar
a) En el genera life.
b) Danza Leja na
c) Sierra de Cordoba’nm bahçelerinde,
Çalan: Fuat Türkay.
10 DAKİKA ARA
8 — P. Çaykovskl (11840 - 1893)
4 üncü senfoni, fa minör.
a) Andante sostenuto - moderato con anima.
b) Andantino İn modo dİ canzo-na.
c) Scherzo
ç) Allegro con fauoco.
ZAFER’in Abone Şartları Memleket içi
13 aylık .............. 2S Lira
6 » .................. 16 »
Memleket dışı
13 aylık ................ 66 Lira
6 » ..._....... ... 30 »
8 » .......-....-....... 16 •
ZAFER’in ilân Şartları
Bağlık .............. 16 Lira
2. ve 3 Ünotl sayfada 8m....
4. cü aayfada Sm. ..........
6. ve 6. oı sayfada Sm.....
Doğum, NlkAh, Nisan,
Mevlût
aartiyie 16 lira.
ölüm ve gccmomok
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
100.000 Lira
Türkiye Garanti Bankası A. O.
1950 ikramiye plânı
200.000 lira değerindeki büyü -. Garanti Apartmanının 3 dairesi
HER AY BİR KEŞİDE
ŞUBAT Çekilişinde:
2 Adet 1.000 Liralık
3 „ 500 „
3 .. 250 „
4 „ 150 „
Aynua 100 lira He 20 lira arasında değişen 33 adat muhtelif
PARA İKRAMİYELERİ
Her (100) liraya ayn bir kur’a numarası verilir YILIN İKİNCİ ÇEKİLİŞİ 27 ŞUBAT 1950 (183)
Ankara As. Ş. Başkanlığından
(1915)
1485 sayılı kanunla verilmekte olan beyiye ikramiyeleri Şubemizde kay.tlı olan Harp malûlü Sb. Er. ve şehit yetimlerine 6/2/950 gününden İtibaren verilmeğe başlanacaktır.
İkramiye cüzdanları ile 6/6/950 gününe kadar müracaat etmeleri.
Yetimlerin halen dul olduklarını gösterir mahalle muhtarlıklarınca tanzim edilecek vesikaları ve nüfus cüzdanlarını getirmeleri İlân olunur. C803)
Kahraman Mâraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü mUnasıbetlIe
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazartesi Günü
UR ATEŞ — MİLLİ OTCNLAE — HALK TtBKtLEKİ VB DAHA BİB ÇOK St'BFBİZLEK
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamamönü Karacabey sokak No. 32) den ve Sus Sineması karşısı Kuyumcu îlhami Aksu'dan temin edilebilir.
.ZAFER
7-2-1950
Sayfa: 6
Meclis sabahları da toplanacak
I Başmakaleden devam ı
iç (Baş tarafı birinci de) rastları bulunduğunu, bu arada Toprak ve Orman Kanun tasarıları nın komisyonlarda müzakere edilmekte bulunduğunu, bütçe kanunu görüşülürken, komisyonlardaki işlerin yüzüstü kalacağını, bu bakımdan haftada bir günün komisyon mesaisine ayrılmasını istedi.
Ekrem Oran: «Bütçe her gün sabah ve öğleden sonraları müzakere edileceğine göre, komisyonların bu arada çalışma imkânı bulabileceğini söyliyerek komisyon mesaisi için ayrı bir gün ayrılmasını istemedi.
Ahmet Tahtakılıç riyaset divanınca 950 Bütçe Kanunu tasarısının bugün dağıtıldığım önümüzdeki Pazartesinden itibaren müzakerelere başlanacağını söyliyerek gündemde mevcut tasarıların çıkarılması için sabahlı akşamlı toplanılmasının teklif edildiğini ve bu teklifin aleyhinde olduğunu söyliyerek bütçe müzakerelerinden önce milletvekillerinin incelemelerde bulunabilmelerini sağlamak yolunda bir haftalık mühlet verilmesinin yerinde olacağım, ancak bu müddet zarfında gündemde yer alan meseleler arasında seçim kanunu gibi 4 senedenberi memleketin üzerinde hassasiyetle durduğu bir mevzuun acele müzakere sistemine sıkıştırılmasının doğru olmadığım bildirdi.
Başkan, işlerin çokluğu karşısında bu teklifi yaptığım, teklifte seçim kanunundan bahsedilmediğim, ancak bütçe kanununun ay başına kadar tamamlanması icabettiğinden böyle bir karar almanın yerinde o-lacağını söyliyerek teklifi oya koydu. Muhalefet teklifin aleyhinde rey verdi. Fakat ekseriyet teklifi kabul ettiğinden bugünden itibaren Meclis sabahları 10 . 13 ve öğleden sonraları da 15 - 20 ye kadar toplanacaktır.
PAMUK MAHSULÜ
C. H. P. den Kasım Ener'in 1949 yılı pamuk mahsulü durumu ve devlet dokuma fabrikaları tarafından 6atın alman pamuk miktarı ile iç ve dış pamuk satışlarındaki politikanın ne olduğu hakkındaki sözlü sorusuna Ekonomi ve Ticaret Bakanı cevap verdi.
Bakan, 1949 pamuk mahsulünden, Çukurova’da 31.400 ton, Ege'den 21.600 ton ve diğer bölgelerden 400 ton ki, ceman 53.400 ton pamuk satıldığım, elde 41.600 ton stok kaldığını söyledi.
Sümerbank İplik Dokuma Fabrikalarının senelik pamuk ihtiyacının : 17 bin ton olduğunu söyliyen Bakan halen 10.600 ton mübayaa yaptıklarını, geri kalan ihtiyaç için de mü- , bayaaya devam edileceğini bildirdi. I
Pamuk politikasının ihraç yolu , ile istihsali teşvik etmek olduğunu I kabul eden Bakan, ihracatın lisans ( ile serbest bırakıldığını, buna bu ylı ( da devam edileceğini, ayni zamanda yapılan ticaret anlaşmalarına pa- ;
ı muk için hususî maddeler konduğu-ı nu Standardizasyon için de yeni ı tüzüğün yakında tatbik mevkiine gireceğini ve Ziraat Bankası vasıta-1 siyle pamuk müstahsiline 29 mil-’ yon lira yardım yapıldığını, Tarım ı Satış Kooperatiflerine de 31 milyon Liralık kredi açıldığını sözlerine ilâve etti.
Soru sahibi Kasım Ener, bugüne kadar istihsalin 500 bin balyaya yükseltilmesi için müstahsilin teşvik e-dildiğini, halbuki 450 bin balyalık bir istihsale kavuşulunca hükümetin şaşırıp kaldığını, müstahsilin elinde para bulunmadığını, bankaların lâzım gelen krediyi veremediğini söyledi ve «parola ve teşvik bu mu idi. Yarın buğday mahsulünde de ayni şey olacaktır» dedi. Müstakar bir fiyat politikası takip edilmesini istiyerek, esasen bu hususta parti tüzüğünde bir karar olduğunu, bu kararın tatbik edilmesi lâzım geldiğini bütün ihraç kapılarının kapandığını söyledi.
Tekrar kürsüye gelen Bakan, bu yıl istihsal edilen pamuğun geçen yıllara nazaran iki misline yakın bir fazlalıkta olduğunu, dış memleketlere yapılan ihracatın diğer yıllar seviyesinden hattâ üstün bulunduğunu söyliyerek, Ticaret Ofisinin Hazirana kadar tasfiye edilerek ticaretin doğrudan doğruya tüccara bırakılacağını söyledi.
Tekrar söz alan soru sahibi de, müstahsilin zor durumuna dikkati çekerek «Bunlar pamuklarını yaksın mı niçin hükümet bu hususta tedbir almıyor» dedi.
UZUN YAYLANIN SULANMASI
Bundan sonra D. P. den Kâmil Gündeşin çiftçinin kalkınması, uzun Yayla ile Kayseri merkez ilçesinin su lanması ve bu bölge bataklıklarının kurutulması hakkındaki sözlü sorusu na Bayındırlık Bakanı, Uzun Yay-la’nm sulanması için 1935 yılında mevziî bazı etüdler yapıldığını, Zamantı suyunun yatağı için 70 bin lira sarfedildiğini, diğer tesisler için her hangi bir etüd yapılmadığını, bataklıkların kurutulması işine 1951 senesinde başlanacağım söyledi.
Kürsüye gelen soru sahibi Kâmil Gündeş Türk Devletinin bekası ve milletimizin refah ve saadeti, Türk çiftçisinin kalkınmasına bağlı olduğunu, nüfusun % 81,6 sini çiftçinin teşkil ettiğini, bunun da yüzde ona yakın kısmı şehir ve kasabalarda, diğerleri köylerde oturduğunu, bu kitlenin kalkındırılması için fennî ziraat âlet ve vasıtalariyle teçhiz etmek ve bol kredi sağlamak lâzım geldiğini, köylüyü pek ağır bir hale sokan imece usulünün haddi asgariye indirilmesi icabetti-ğini, Türk çiftçisinin kalkınması bakımından Marşal yardımına istinaden makineleştirmenin yerinde olduğunu, söyliyerek dedi ki :
«Bizim çiftçinin yüzde 90 m küçük : arazi sahibidir, 30 - 40 dönüm ara- :
sında bir araziye sahiptirler. Gönül ister ki hepsini traktörle teçhiz edelim. Amma buna imkânlarımız ve malî takatimiz müsaade etmez, esasen arazimizin de dağılışı buna müsait değildir.»
Bundan sonra Kâmil Gündeş, bu küçük arazi sahipleri için atın büyük rol oynıyacağına kaani olduğunu, bıigün at mevcudumuzun a-zaldığını, bunun sebebi de mevcut kanunlarımızda bunları himaye etmediğimizden ileri geldiğini söyledi.
Bundan sonra, sulama işlerine temas eden Gündeş, bu işin ihmale uğradığını etraflı bir şekilde anlatarak bu ihmal yüzünden uğranılan zararları şu rakamlarla ifade etti :
1943 de 119 bin ton buğday istihsal eden Kayseri bugün ancak 47 bin ton İstihsal edebilmiştir.
1943 de 92 bin ton arpaya karşılık bugün 20 bin ton arpa istihsal etmiştir.
1943 de 13 bin ton patates çıkaran bugün 11 bin tona düşmüştür.
Bundan sonra soru sahibi «Sulama işlerinin ciddî bir şekilde ele alınması lâzımdır. Hükümetten ricamız sulama işlerinin etüdlerini yaptırmasıdır. Biz Kayserililer ica-bederse gömleğimizi satar bu dâvaya yardım ederiz» dedi.
KARADENİZ BÖLGESİNDEKİ AÇLIK
Üçüncü sözlü soru, Yusuf Ziya Ortacın Karadeniz bölgesinde açlık başladığına dair çıkan haberlerin doğru olup olmadığı hakkındaki ö-nergesi idi.
Bu önergeye cevap veren Ekonomi Bakanı, bu haberin yalnız Zafer gazetesinde neşredildiğini başka hiç bir gazetede ne bu yazıdan evvel ne de sonra böyle bir haber yayınlanmadığını yazının başlığındaki iddianın haberde bulunmadığını sadece Şubata kadar âcil tedbirler alınmadığı takdirde vaziyetin endişeli olduğu kaydedildiğini söyledi.
Bu konu üzerinde sözlerine devam eden Bakan, bu neşriyat üzerine durumu Ordu Ofisinden sorduğunu, aldığı cevapta endişeli bir durum bulunmadığını ifade ederek bu böl geye yapılan yardımları ve alman tedbirleri saydı.
Bakan izahatı sırasında bazı kasabalardan açlık yüzünden muhaceret yapıldığı yolundaki mütalâaya da şu mealde bir cevap verdi : «Muhaceret açlık yüzünden değildir. Her sene normal olarak bu muhaceret vâki olmaktadır.»
Soru sahibi, kendisinin de müşahedelerinin Bakanın izahatına uygun olduğunu söyliyerek Bakana teşekkür etti.
Bundan sonra İşletmeler Bakanlığı kuruluş ve vazifelerine ait kanun tasarısı görüşüldü. İşletmeler Bakanlığına hiç lüzum olmadığına dair Hakkı Gedik tarafından verilen izahatı yarınki sayımızda aynen neşredeceğiz. Buna rağmen kanun kabul edilmiştir.
Seçim emniyetinde mühim bir nokta
rar verme yetkisi yoktu, hem de geniş mânada tahkik yapamazdı; şa-iıit dinleyemez, delil toplayamaz, yalnız mazbatalar üzerinde tetki-katta bulunabilirdi. Hattâ bir ara bir önerge verilerek tahkikat yapma salâhiyetinin dahi, kaldırılması İstendi. Bu vaziyet karşısında Demokrat Parti Milletvekilleri komisyonu lerkettiler. Çünkü komisyonun tutanaklarm birtakım emri va-kilerle behemehal kabul edilmesi tarafını iltizam ettiği aşikârdı.
Bundan sonra, iki taraf arasında geniş münakaşalar oldu; ve nihayet bilindiği üzere ..tahkikat., kelimesinin maddede ipkası kabul edildi. Ama öttür taraftan da tahkikatın mahiyeti tahdit olundu. Yüksek seçim kurulu, şahit dinliyemez-di. İstiktap yapamazdı; başka delil toplayamazdı. Ancak sandık başında bulunan kurul başkanı ile, üyeleri ve parti mümessillerini veya bağımsız adaylar varsa onları dinliyebi-lirdl.
Halbuki her zaman seçim kurulları iktidarın elindedir. Parti mümessillerine gelince, zaten şikâyet eden muhalif parti olacaktır. Bu parti mümessilinin dinlenmesi, şikâyetçinin şahit olması gibi garip bir netice verecek ve böylelikle itiraz mekanizması asla işliyemiyecektir.
Gazetelerde' uzun münakaşa mevzuu olan bu mühim noktayı, seçim kanununun müzakeresi dolayısiyle bir defa daha umumî efkâra arzet-mek vazifemizdir. Çünkü eğer komisyonun bu kararı kabul edilecek olursa, seçimlere itiraz sembolik ma-lıiyette kalacak, ve böylelikle seçim emniyeti kökünden yani tutanaktan itibaren baltalanacaktır.
Temenni ederiz ki, Büyük Millet Meclisi, bu mesele üzerinde lâyik olduğu ehemmiyetle dursun, ve yüksek seçim kurulunun şahit dinleme ve delil toplama yetkisini tahdit etmesin.
Ziyanı yok, son karan yine Büyük Millet Meclisi versin. Çünkü Büyük Millet Meclisi de tutanağı sakat olan ve bunun delilleri de ortada bulunan bir milletvekilinin mazbatasını elbette kabul edemiyecektir.
Eğer hakikaten seçim kanununun millî iradeyi tam tezahür ettirecek şekilde çıkmasını istiyorsak, kanundan iktidar lehine yarayacak hükümleri çıkarmak, ve bunu adalet dairesinde tanzim etmek mecburiyetindeyiz. Yoksa, senelerden beri devam eden endişelerin sonu gelmiye-cek, ve yeni kanun da bu derde deva olamıyacaktır.
Mümtaz Faik FENİK
Rusyada idrojen bombası varmış!
Entelicens Servis habercisinin Rusya’da patlıyan bombaya dair mühim haberi Londra, 6 (Ap) — Entelicens haberler servisinin İngiliz naşiri bugün, Sovyetlerin. dünyanın ilk idrojen bombasını infilâk ettirmiş oldukları iddiasında bulunmuştur.
Aylık «İntelligence Diegst» dergisinin 40 yaşındaki naşiri Kenneth de Courcy adlı bu zat, infilâk eden idrojen bombasının, Rus fen adamları tarafından yapılmış üç bombadan biri olduğunu ileri sürmektedir.
Rusyanın 1942 yılında ilk atom bombasını infilâk ettireceğini önceden doğru olarak haber vermiş ve dolayısiyle büyük şöhret kazanmış bir şahıstır. Basma dağıttığı tebliğin de de Courcy. Rusların idrojen bombasını nerede ve ne zaman infilâk ettirmiş oldukları hususunda hiç bir izahat vermemektedir. Mumaileyh bundan başka Rusların, 3 Mart tarihinden başlıyarak on bir tane a-tom infilâkı yapacaklarını ve bunların da çok gizli tutulan «Davidof sulama projesi» ile ilgili olduğunu ve Sovyetlerin Asyadaki Kazak Cum huriyetinde vukubulacağını bildirmiştir.
De Courcy tebliğini, Buckingham-

shire’deki evinden neşretmiştir; kendisi hali hazırda Fransız Fasında Marakeş’dedir.
De Courcy bundan önce bir defa daha, Rusların bir atom infilâkı yapacaklarını önceden kestirmiş ve bu infilâkın 4 Ocakta Kazakda, mahalli saatle gece yarısında vukubulacağı nı bildirmişti. Geceyarısından he -men sonra da gizli vasıtalarla bu infilâkı teyit ettiğini ileri sürmüştü.
Bugünkü tebliğinde ise Courcy, Dublindeki ve Paris civarında St. Maurdaki sismografların bu infilâkı kaydetmiş olduklarını açıklamaktadır. St. Maur’daki sismograf ile ilgili şahsiyetler, böyle bir sarsıntı kaydedilmemiş olduğunu söylemişlerse de Dublindeki sismograf istasyonu, âletin hafif sarsıntılar kaydet miş olduğunu fakat mesafe ve istikamet tayininin imkânsız bulunduğunu bildirmişlerdir.
De Courcy'nin Ingiliz Entelicens teşkilâtı ile resmi bir rabıtası olduğu bilinmemektedir. Çıkardığı «tn-telligence Digest» adlı dergi ise seneliği 25 şiling olarak herkese sa-tılmaktaır.
Fırtına devam ediyoı
★ (Baş tarafı birinci d( HAVA RAPORU
Devlet Meteoroloji İşleri Umut Müdürlüğünden aldığımız malûma ta göre, son 24 saat içinde* yurdu muzda hava, Karadeniz kıyılan il Marmara ve güney Anadoluda ço; bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer böl gelerde bulutlu, geçmiştir. Yağışla kar şeklinde olmuştur. Yağışlarıı metre kareye bıraktıkları su mikta rı Sinopta 12, Zonguldakta 9, Bursa da 8, Samsunda 6, Boluda 5, Çorun ve Mardinde 2 kilogramdır.
Kar kalınlıkları Giresunda 10} Karakösede 81, Boluda 72, Karsta 6J Siirtte 59, Sinopta 47, Bilecikte ( Mardinde 39, Zonguldakta 38, Sam sunda 35, Çorumda 28, Erzurumd 19, Bursada 17, Niğdede 15, Bodrum da 10, Antepte 3 santimetredir.
Ekmek fiatları
★ (Baş tarafı birinci de) du. Hal böyle olunca, buğday fiyat larımn da yükseltilmesi icab edecek ve bu, tabiatiyle diğer eşya fiyatlarına da tesir edecekti. Önleyici tedbirler araştırıldı ve son çare o-larak ihtiyacı karşılayacak buğdayın, ithaline karar verildi. Tahminlerdeki az veya çok farkların ekono mik bünyemizde hasıl edeceği men fi tesirler nazarı itibara alınarak ithal edilecek miktarın asgarisi tesbit edildi. Ve kampanya senesine 240 bin tonluk bir malla girildi.
tik parti Kanadadan 120 bin ton buğday ithal ettik. İhtiyacı karşılamayınca diğer kaynaklar araştırıldı. Marshall plânından da 200 bin ton kadar temin edebildik. Akabin de Suriye ile yapılan ilk anlaşma hükümet darbesi sırasına rastladı -ğından akamete uğradı.
Bundan sonra umum müdür, satış fiyatlarının tesbitinde esas olan yolu açıkladı; istihsal ve istihlâk bölgelerinin birbirine yakınlığı ve uzaklığı ile nakil keyfiyetinden doğan tanzim satış payından söz açtıktan sonra, yukarıda belirtilen pi-
★ (Baş tarafı birinci de) kımda tanzim olunan evraklar anti demdkratikdir ve insan haklarını hiçe saymaktadır. Ben bir köpek gibi kapı dışı etmek için tanzim olunan bir kanunla işimden atıldım.
Bu mahkemenin açılmasından şahsan istedim ve hakkımda Danış-tayda dâva açıldı. Bu hususa pek memnun oldum. Fakat Danıştayın hakkımda vermiş olduğu karan gör mek isterim.
Kurye olarak gittiğim yerde mem leketimiz ile olan ticari münasebetler harp dolayısiyle anormal bir vaziyette devam ediyordu.
Benim vazifem La Haye’de idi ve elçilik ikinci kâtipliği apıyordum. Bu sırada elçiliğe ait paraların tsviç-reden getirmek üzere Fransa yoluyla tsviçreye gittim. Zaten her ay bu iş için Isviçreye gidip gelirdim.
Elçiliğe ait para İsviçre bankasına dolar olarak gönderilir ve biz de onu altın olarak alırız. İşte bu sebeple Bemdeki bankaya gittim ve paraları almak istediğimi söyledim. Bu paralann bir kısmı kendi maa -şım, bir kısmı elçinin maaşı, bir kısmı müsteşarın, bir kısmı elçiliğin tahsisatı, diğer bir kısmı da bazı ihtiyaçları karşılamak için gönderilen para idi. Paranın yekûnu 6542 Ingiliz ve 400 Amerikan altını idi. Parayı almaya gittiğim vakit banka bana bu kadar altının hemen ve-rilemiyeceğini söyliyerek dört küçük sandık içinde yarısını verdi. Diğer yansını da iki üç gün sonra vereceğini söyledi.
Bu arada Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Hollandadaki bankalara aylığımızı Florin olarak göndermesi icab ederken bu usul terkedilmiş ve doğrudan doğruya İsviçre yolu tercih edilmişti.
Nihayet iki, gün sonra mütebaki Ingiliz altınlarını da verdiler ve bana İsviçre hududunu geçerken hiç bir şey söylemediler. Böylece Isviç -re hududunu geçtikten dört saat sonra Faibiya kasabası civarında makinalı tüfeklerle mücehhez dört motosikletli jandarma beni durdurdu ve karakola davet etti. Böylece karakola gitim ve oradan da gümrük muhafaza memurlarına teslim edilmek üzere gönderildim. Ben her ne kadar bir kurye olduğumu ve paralann da elçiliğe ait olduğunu söyle-dimse de Fransız makamları buna ehemmiyet vermeden paraları müsadere ettiler ve diplomatik bir is-1
kandal olmaması için hakkımda sözde muameleye girişmek istemediler. Halbuki ben paraların Fransadan transit olarak geçeceğini, bunun i-çin de altınların müsadere edilemi-yeceğini, icab ederse yanıma bir gümrük memuru verilerek Belçika hududuna kadaı gönderilmemi söyledim. Fakat anlıyamadığım bazı sebeplerden bunu kabul etmediler ve beni serbest bıraktılar.
Bu sırada yargıç sanığa dedi ki:
— Sizin Brükselde bir kuyumcu hesabına Isviçreden altın kaçırmak istediğiniz söyleniyor. Bu hakikat mıdır?
Orhan Kavur:
— Hayır efendim. Ben kimsenin hesabına çalışmadım ve çalışmam da.
Yargıç:
— Peki ama 6542 Ingiliz ve 400 de Amerikan altınını Isviçreden Brüksele götürmek istiyorsunuz, fakat bu altın büyük bir meblâğdır. Lütfen sizin elçinin, müsteşarın, elçilik tahsisatının ve müteferrik masrafların hesabını tahmini olarak ne kadar olduğunu söyler misiniz?
Sanık Orhan Kavur eline kâğıt kâlem alarak bir müddet hesapladık tan sonra hepsinin 400 İngiliz altını olduğunu söyledi. Bunun üzerine yargıç:
— Geriye kalan para kimindir?
— Şahsi paramdı.
Yargıç:
— Bu kadar çok parayı siz nereden buldunuz? Yoksa ailenizden mi size kaldı. Hem siz kaç senelik memursunuz?
Kavur:
— Sayın yargıcım, ailemden bana para kalmış değildir. Ben 1940 da Siyasal Bilgilerden ve 1942 de Hukuktan mezun oldum. Altı seneden beri Avrupada sefaret memuru olarak çalışmaktayım. Bize Türkiye-den altın olarak para geldiğinden karaborsada aylığımızın miktarı 30 - 40 misline baliğ olmaktadır. Bir hariciye memuru hariçte beş sene kaldığı vakit eğer israf etmezse büyük bir miktar para ile memleketine dönebilir. Ben de orada iken lüks bir otomobil almıştım. Fakat bu hâdise dolayısiyle otomobilimi satmaya mecbur oldum.
Diğer taraftan esasen merkez elçilik memurlarına paralarını karabor şada değiştirmek hususunda bir tamim göndermiştir. Bunun üzerine
iç (Baş tarafı birinci dc) rakların ihtiyacı olduğundan daha fazla kapasitede traktör almaya mü temayildirler. 24 beygir kuvvetinde bir traktör, 2 ilâ 3000 dekarlık a-raziyi buğday ziraati için ekip ha-zırlıyabilir. Bu makinalar, eskime ve tamir masrafları hesaba alınmadan bir dekarlık araziyi, 2,5 lira masrafla ekmektedir. Küçük bir çiftlik için lâzım olan ufak bir trak tör, bir ağızlı pulluk, bir biçer döver 12.500 liraya satın alınabilmektedir. Bunun yerine büyük bir traktör alındığı takdirde, bu kadar para ile bütün diğer âletler alınamıyaca-ğı gibi, bir dekarlık yere, 2.5 yerine 4.5 lira sarfedilecek ve belki de tohum ekme işini elle yapmak lüzumu hasıl olacaktır. Bunun için Türk çiftçisi, kendi ihtiyacı nisbetinde traktör almalı ve kalan parasını diğer lüzumlu âletlere vermelidir.
İkinci mühim mesele şudur: Çiftçiler traktör lâstiklerini lüzmundan fazla şişirmektedirler. Lâstik nor -mal olarak şişirilir ve ağırlık kon-nursa traktör daha fazla iş yapar, daha çok yük çeker, randıman alınır. Tekerleklerde ağırlık meselesi, ya tekerleklere ağırlıklar ilâvesi ile kabil olur, veya tekerlek içine su konularak temin edilir.
memurların hemen hepsi palalarını bu şekilde değiştirirler.
Yargıç:
— Peki Brükseldeki sarraf kin dir?
— Avrupa elçiliklerinin tanıdığı bir şahıstır. İsmini açıklamaya lüzum yoktur zannındayım.
Yargıç ısrarla:
— Sizce ehemmiyetli olmayabilir, fakat bizim için ehemmiyetlidir. Lütfen ismini söyleyiniz.
Sardık:
— Peki öyleyse söyliyeyim. Brükseldeki sarrafın adı Hüpeıpsdir. Pa ra değiştirme hususunda elçiliklerimize büyük kolaylıklar göstermiştir.
Müteakiben sanığın kaçakçılık hâdisesi ile Dışişleri Bakanlığı Zat İşleri Genel Müdürlüğünde alınan ifadeleri, La Haye’deki ifadeleri ve münderecatı okundu. Sanık bunların ekserisini kabul etmediğini söyledi.
Bundan sonra vaktin gecikmiş olması nazarı itibara alınarak duruşmanın öğleden sonra saat 14.30 a bırakılmasına karar verildi.
Öğleden sonra da yeniden duruşmaya başlandı ve sanığın İstanbul sorgu yargıçlığında alman ifadesi okundu.
Yargıç:
— Bu ifadeye bir diyeceğiniz var
Sanık:
— Bir diyeceğim yoktur. Yalnız sorgu yargıçlığında alınan ifademde bir nokta hakikata uygun değildir. Sözde ifademde «bu yüzden başıma felâket geldi» demişim. Halbuki böyle bir şey söylemedim.
Müteakiben tercüme edilmiş fezlekeler okpndu ve sanık dışişleri komisyonu tarafından alman tutanalç münderecatmı....................
söyledi.
Sonra Orhan Kavur usul hak -kında söz İstiyerek dedi ki:
— Kurye talimatnamesi, kimlerin kurye olabileceği, kuryelere ne gibi hakların bahsedildiği, iki sefaret arasında kurye göndermek adetinin olup olmadığı gibi hususların Dışişleri Bakanlığından sorulmasını ve istenmesini rica ederim.
Savcı da, Zat İşleri Genel Müdür Muavininin şahit olarak dinlenmesini sanığın mevkufiyetinin devam etmesini talep etti.
Sanık vekili Asım Ruacan Orhan M
Kavurun her haliyle daima hüsnü- 1 bir güne talik edildi.
Mesut bir doğum
Tıp Fakültesi hariciye kliniği a -' sistanlanndan Hulûsi Parlar ve! Türkân Parlar’ın bir kızları dünyaya gelmiştir. Anne ve babayı tebrik eder, yavruya uzun ömürler di-
TEŞEKKÜR
Aile yadigârı ve manevi kıymeti büyük olan küpemin kaybolmuş bulunan tekini, kısa bir zamanda bularak bana iade eden, Emniyet ikinci şube müdürü bay Adil Darıcalı, baş komiser Seyfi Duruya alenen teşekkürü borç bilirim.
I. Nifiâr
kabul etmediğini
niyle hareket ettiğini, hattâ evinin numarası Dışişleri Bakanlığınca 35 gösterildiği halde mektubun kendisine geldiğini anlıyarak savcılığa müracaat ettiğini, müteakiben de zlnkaraya tutuklu olarak geldiğini ve müekkilinin mevkuf kalmasının âdilâne bir hareket olmadığını, zira mahkemenin bir hayli uzayacağını gözönüne alarak Orhan Kavurun dâvasının gayri mevkuf olarak görülmesini istedi.
Neticede mahkeme sanığın aleyhindeki delillerin toplanmadığını göz önüne alarak mevkufiyetinin de vamına. Zat işleri Genel Müdür muavininin şahit olanak dinlenmesine, karar verdi ve duruşma başka
★ (Baş tarafı birinci d«
- grev yapacak bir Türk işçisi tasaı ı vur edemiyoruz.
(Grev istiyenler bizden değildiı
- 1er) diyenlere vereceğimiz cevap; t Bizim mert ve necip hislerimizi
- millî iman ve yurtseverliğimizde) ■ şüphe edenler hiç bir vakit bizdeı
değildirler.
5 LOKANTA OTEL VE EĞLEN'C) YERLERİ İŞÇİLERİ SENDİKASINDAN
’ Dün saat 17.30 da yerli ve yabam basın mensuplarının hazır b’Py^' dukları bir toplantıda Lokanta, ve Eğlence Yerleri işçileri Sendika başkanı İsmail Araş sendikasının k rar ve prensipleri ile son günlerde] çi meselelerinin gösterdiği inkiş) karşısında durumlarını belirten kı
. nuşmalar yapmıştır.
Sendikasında kayıtlı iki bin ü-bulunduğunu ve her üyenin asga 100 kuruş aidat vererek kendi df valarına hizmet etmekten geri kıj madıklarını anlattıktan sonra grr hakkı meselesine temas ederek şua
1 lan söylemiştir:
«Grev işçinin iş verene karşı kıl lanabileceği yegâne silâhtır. İşçi;, ondan da mahrum bırakmaya çalı mak en hafif tâbiriyle insan hakk rını inkâr etmektir. Bizim tek isti ğimiz hiç değilse mevcut kanunlar! dürüst tatbikidir. Kaldı ki bu to nunlarda bile antidemokratik tafal lar maalesef pek çoktur. Bu kanui ların ve bu zihniyetin değişmesi H zımdır. işçi ile iş veren arasında gv ya mutavassıt rol oynıyacağmı söj| liyen Çalışma Bakanlığına yaptı' ğımız müracaatlarla dosyalanın! dolup taşmaktadır. Hele çşhşıt saatleri ve işçi gündelikleri mesele hakkındaki taleplerimiz daima (H bugün... Ha yarın» diye atlatılage miştir. Biz de insanız ve muhakki ki en basit hakkımız olan, y; şama imkânlarımız için müd dele ediyoruz. Günde 17 - 18 100 kuruş ücretle veya boğa tokluğuna çalışan arkadaşlarımı var. Bunları bu nankör yaşama çalarından kim çekip çıkaracak. Kis kurtaracak onları.. Demokrasiye aj kırı bütün faaliyetlerde arzı eden sonra hareektleriin v_ ____
lerini inkâra sapan işçi haklan kar şısında manevralarla efkârı umu miyeyi avlamaya çalışan sayın Bı, kan Reşat Şemsettin Sirer mi?.’ Her halde değil... Bize daha ated daha dinamik ve enerjik bir Baj kan 'â-”rn!
Bundan sonra kömür ve demir, işçilerinin grev hakkı istemedikle rini beyan eden sözlerine kan] ne düşündüğünü soran gazetecileri İsmail Araş, bunun tamamile C. H P tarafından yapılmış politik bı baskıdan mütevellit bulunduğunu yoksa iz’anı olan ve biraz düşünme sini bilen bir işçinin grev hakkı is tememesine imkân ve ihtimal ta savvur edilemiyeceğiin söyledikte: sonra işçi gündelikleri ve çalışın-saatleri hakkında sendikanın Çal? ma Bakanlığına yaptığı müracaat' larda nasıl bir esas kabul ettiğin» anlattı;
«Bugün bir aşçının günde 16 • H sat çalıştığı bir vakıadır. Biz bun» normal iş saati olarak 8 saat olmasın teklif ettik. Garsonlar için ise şfc diki 16 saatin fasılalı olması şartiy' 11 saate indirilmesi lüzumunu ile» sürdük. Yevmiyeler hususunda teklif ettiğimiz baremi de 100 ku^ yevmiyenin 450 kuruşa, 500 kuru-yevmiyenin de 750 kuruşa çıkarıl masının bugünkü hayat Standard» göre şart.olduğunu ileri sürdük.fr kat yukarıda da söylediğim gibi' diğer müracatlarımız ne de bu mü racaatimiz hakkında müsbet bir V ticeye ulaşamadık.»
ESKİŞEHİR İŞÇİLERİNİN FİÖ
Eskişehir Demokrat Parti 1 No-t Bucak Başkam Aziz Zeytinoğluntf dün telgrafla gazetemize bildirdiği® göre, toplanan kongrede, işçi delege leri söz alarak, Halk Partisinin ” Hükümetin kendi siyasetlerine i?
bahset niz Pj, madığ takati]
nu memleketimize gelmiş bulunmak tadır. Bu suretle ihtiyacın geniş ölçüde karşılanmış olduğunu zannedi yorum. Şayet tahminlerde bir hata varsa bu da Martta incelenerek telafi edilecektir.»
Necati Topçuoğlu bundan sonra yem meselesine temas ederek başta Millî Savunma ihtiyaçları için olmak üzere Ürdünden 7 bin ton Iraktan da 15 bin ton arpa ithal edildiğini söyledi.
Müteakiben Karadeniz sahillerinin mısır ihtiyacı meselesine temas eden Toprak Mahsulleri Ofisi Umum Müdürü, Ofisin iki senedir bu bölgenin mısır ihtiyacı ile meşgul olduğunu söyliyerek demiştir ki:
«Geçen sene Ofis bu bölgeye 12 bin tona yakın mısır göndermiş olup ihtiyacın yüzde 80 - 90 mı karşılamıştır. Bu sene de sonbaharda tetkikler yaparak tedbirler aldık. Hasat mevsiminin yağmurlu gitmsein-den geçen seneye nisbetle daha az mahsul alınacağı neticesine vardık. Bunun için bu seneki ihtiyacın 25 bin ton olacağını tesbit ettik ve der-*•“’ -—iş miktarda mısır
istihsal eden bölgelerinden mısır temin ederek bu bölgeye sevkiyata başladık. Samsun stok merkezi yapılmış ve diğer mısr ihtiyaç olan şehirlere buradan gönderilmeğe baş-lanmştır.
Bugüne kadar, Samsuna 881, Orduya 700, Trabzona 600, Giresuna 350, Hopaya Çoruh için 250, Rize-ye 350, Sinoba 400 ton ki ceman 3521 ton mısır yola çıkarılmıştır. Mı sır her yerde perakende olarak 26 kuruştan satılmaktadır.
Umum Müdür bundan sonra, yeni sene mahsulü durumundan bahsetmiş ve bu sene ehemmiyetsiz bir mınyaka hariç, her yerde hava şartlarının çok müsait ve ümit verici olduğunu, mahsulün geçen seneye nisbetle yüzde 20 - 25 fazla olacağının tahmin edildiğini söylemiştir.
ıiKiun sonra, yuıuuıaa ucunum pi-
yasanın düşmesi keyfiyetine daya- ha\ Yordun geruş
■ . . . ■ .. . ..._ ,__istihsal eden bol
nılarak tanzim satış paymın bugünkü normal şartlara göre ayarlanabildiğim ve bu sebepten un fiyatlarının İzmirde 31.55 den 30.25 e İs-tanbulda 31.90 dan 30 liraya düştüğünü ve ekmek için tesbit edilen fiyat değişikliğinin İzmirde 540 gram lık ekmekte 2 kuruş, İstanbulda 605 gramlık ekmekte 1 kuruş bir eksiltme şelinde tecelli ettiğini sözlerine ilâve ettikten sonra «umumî buj day durumumuz» konusuna geçerek dedi ki:
«Bugün için, satış, ihtiyacı ve taleplerde yeni kampanya başına kadar memleket ihtiyacını karşılamış durumda bulunuyoruz.
Amerikadan alınan 148 bin ton buğdayın üçte biri yoldadır. Suri-yeden son anlaşma mucibince alınan 50 bin ton buğdayın 10 bin to-
Tarsus kongresi
-Ar (Baş tarafı birinci de)
Kongre Parmakçalı kahvede yapıldı. Büyük salon, bahçe, civar yol lar, evler ve hattâ ağaçların üzeri dahi halkla dolu idi. Her tarafa konulmuş bulunan hoparlörler, halka bu büyük heyecan gününü yaşat-mıya kâfi geliyordu. Kongre gece geç vakte kadar devam etti. Evvelâ çalışma raporu okundu, üzerinde yapılan tenkidlerden sonra kabul edildi.
Öğleden sonraki oturumda coşkun alkışlar arasında kürsüye gelen Refik Koraltan; iki saatlik u-zun ve heyecanlı bir konuşma yaptı ve demokrasinin memleketimize neler sağladığını birer birer tahlil etit. Bundan sonra Demokrat Partinin vaziyetine temas eden Koraltan şöyle bir sual sordu:
— «Ne idik, ne olduk, ne olacağız? Birincisi malûm. Ne olduk? Bir kaç arkadaştan milyonlar olduk. Diğer suale gelince; önümüzdeki 1950 imtihanını şerefle vereceğiz ve demokratlar kanun yolu ile haklarını korumasını bileceklerdir.»
Bundan sonra sözüne devam eden Koraltan; Nihat Erim’in Haşan Saka kabinesi zamanında Ulus gazetesine yazdığı yazılardan bir kaç tanesini ele alarak, şunları söyle-
•— iktidar sandalyasına oturanlar, vaktiyle Büyük Kongrede alınan millî andı istedikleri şekilde kendi hesaplarına göre tefsire başladılar. Arkadaşlar, onlar istedikleri gibi söylesinler. Biz hakkımıza razıyız Namus ve iffetimiz kadar sevdiğimiz intihap sandıklarının yanına giderek atılan reylerin kanun yolu ile olduğu gibi çıkmasına
bekçilik edeceğiz.»
Koraltan bundan sonra dış tehlikeden bahsetmiş, iç mücadelenin kanun yolu ile neticelenmesinden sonra ancak bu tehlikenin önlenebileceğine inanmış olduğunu belirtmiş ve Marshall yardım plânına temas ederek ezcümle demiştir ki :
«— İkinci dünya harbi sırasında yaptığımız büyük fedakârlıklar karşısında Marshall yardım plânından anaak 160 milyonluk bir yardım gördük. Çünkü iktidar bu yardımdan istifade etmesini bilememiş tir. İşte Yunanistan, İşte İtalya, işte Fransa. Bunlar ne şekilde kendüe-rini Amerikan efkârı umumiyesine tanıtmışlardır. Ancak bu tanıtma sayesindedir ki, Amerika bir milleti tutar. Çünkü, Amerika hükümeti efkârı umumiye ile meydana gelmiş bir idaredir.»
Kongre gece saat ona kadar devam etmiş ve idare heyeti seçimi sendikalarını âlet ettiklerini tel* yapılarak sona ermiştir. | rüz ettirmiştir.
Türkiye Ziraf Donatım Kurumu
Umum Müdürlüğünden:
Kurumumuz merkezi ile İstanbul Transit Müdürlüğümüzde * İzmir Depo Müdürlüğümüzde mevçuu ticarî ve Teknik Şartname!' dahilinde 840 ton % 10 D. D. T. ihtiva eden D. D. T. li preparat sat” alınacaktır.
Talip olanların, şartnamelerimize uygun olarak yapacakları tel’ lifleri en geç 28/2/1949 tarihine kadar Umum Müdürlüğümüzde lundurmaları ve Kurumumuzun mübayaayı yapıp yapmamakta tan^ men serbest olacağı ve ticarî ve Tck/.ik ' • • • -4
laı-ak yapılmıyan tekliflerin hiç bir suretle__
ğı ilân olunur. (788) - (86) |
I
ubayaayı yapıp yapmamakta tan'' bu^ii. Teknik şartnamelerimize uygu®Cilksı suretle nazarı itibara almamı^

Comments (0)