Başmuharriri* Mümtaz Faik Ftnlk
HAZİRAN 1950
Yıl: 2 — No. 402
D«nlıcll«r Cadd«d. 1
Pont Kutuzu. 183 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri, İdare: ..... 15315
Fiyatı her yerde 19 kuruştur.
ZAFER
Genel Kurmayda mühim değişiklik
Genel Kurmay Başkanlığına Org. Nuri Yamut ikinci başkanlığa Korg. Şahab Gürler getirildi
Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanları değiştirildi.
Diğer komuta hey'etlerinde de değişiklikler yapılacak
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Bayındırlık Bakanı Fahri Belen'le beraber yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut’u ziyaretlerinde...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman istifa etmiş ve yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nuri Yamu-tun tayini yü csek tasdike iktiran etmiştir.
Bu münasebetle Cumhurbaşkanı
Celâl Bayar, beraberinde Başba-
kan Adnan Menderes,
Devlet Ba-
i.ıını ve Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu ile Bayındırlık Bakanı General Fahri Belen olduğu halle yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Nuı-i Yamut’u makamında ziyaret ederek tebri ; etmişlerdir.
Diğer taraftan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Şahap Gürler de Genelkurmay ikinci Başkanlığına tâyin edil-
Orgenenal Muzaffer Tuğsavul, De-n’z Kuvvetleri Komutanı Oramiral Mehmet Al Ülgen, Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Zeki Doğan.
★ (Devamı Sa. G Sü: 1 de)
HER GON BİR HÂDİSE
Kocasını 47 yıl bekledikten sonra yine bir akşam vakti...
— Yazısı 3 üncü sayfada —
Af Kanunu tasarısı dün
Bakanlar Kuruluna verildi
Tasarı bugün Bakanlar Kurulunda tetkik ' edilerek yakında meclise sevkedilecekf
Adalet Bakanlığında Bakan Halil Özyörük’ün başkanlığındaki İlmî Heyet tarafından hazırlanan Af Kanunu tasarısı dün Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Tasarı bugün Bakanlar Kurulu tarafından tetkik edilecek ve kuvvetli bir ihtimale göre yarın Büyük Millet Meclisine sunulacaktır. Af tasarısının önümüzdeki hafta içinde kanunlaşacağı tahmin edilmektedir.
yındırlık Bakanı Fahri Belen Anıt . Kabir inşaat yerinde tetkiklerde bulunurlarken...
inkılâba sadakat ve vicdan hürriyeti
Mümtaz Faik FENİK
akan sayın Adnan Mende-in, Arapça ezan mesele-e dair verdiği beyanatın, bilhassa Halk Partisi mahfillerinde
türlü tefsirlere yol açtığını görmekteyiz. Onların fikrine göre Arapça ezana müsaade etmek, şimdiye kadar üzerinde ısrarla durulan büyük inkılâplara bir nevi sadakatsizliktir: ve hattâ geriye doğru bir çarktır.
kılâbımıza canla başla bağlanmış olan inkılâpçı gençliğimizin, Anayasanın Lâiklik prensipini, ve kamu haklarını hararetle müdafaa etmesi kadar tabii bir şey olamaz. Hepimiz biliyoruz ki. Demokrat Parti, Anayasaya aykırı ve antidemokratik kanunları ortadan kaldır mayı kendisine esaslı bir prensip
____ ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
Korgeneral Şahap Giirler’i tebrik ederken
Cumhurbaşkanı Bayar dün Başbakanla
beraber Anıt Kabir inşaatını tetkiketti
Celâl Bayar “Milleti manevî ıztıraptan kurtarmalıyız,, dedi. Mendereste, para ve vakitten tasarruf edileceğini söyledi
Bilmiyoruz; bu şekildeki bir iddiada ne dereceye kadar hakikat payı hulunur?
Bizim kanaatımızca. bilâkis Ad-
Tutanakları İnceleme Komisyonunda
nan Menderes’in sözleri, çok ileri bir görüşün mahsulüdür; ve Lâiklik prensipinin, vicdan hürriyetinin tam tezahürüne imkân veren bîr
genişliktedir.
Memlekette başarılan inkılâplar. "Vk yerleşmiştir; irticaa, dinin po-.Ukaya âlet edilmesine elbette ki müsaade edilmiyecektir fakat bu arada; Allahla kulun arasına da kimse girmiyecektir; her vatandaş, Allahına istediği şekilde ibadet etmek hürriyetine sahip olmalıdır. Ezanın Arapça okunabilmesi, işte bu vicdan hürriyetinin bir neticesi olmak lâzım gelir.. Gerçi vaktiyle bu hususla bir kanun çıkarılmıştır. Fakat zamanların değişmesiyle, kanunların değişmesi kadar tabii bir şey olamaz. Bugün artık ezanın Türkçe veya Arapça okunması, bir politika meselesi değil, sadece bir telâkki meselesidir.
itirazlardan çoğunun varid olmadığı anlaşıldı
Zonguldsktan Sebati Ataman’ın, Yozgattan Avni Doğan’ın seçimlerine yapılan itirazlar haklı görülüyor
Hem zaten ezanın Türkçe okun-
ması, tamamlanmış bir din refor-
mu da sayılamaz. Çünkü ezan Türkçe okunduğu halde, camilerdc ibadet Kur'an diliyle yapılmaktadır. Müslümanları camie -Tanrı u ludur. nidasiyle çağırıyoruz. Fakat mümin namaza -Allahüekber. kitabiyle başlıyor, ve bütün dualarını da Arapça yapıyor. Bu tezat şimdiye kadar kimsenin gözünden kaçmış değildir. Demek ezanın Türkçe veya Arapça okunmasında ne bir dil telâkkisi ve ne de bir dini reform bahse mevzudur; nasıl böyle düşünebiliriz ki, cenazelerimize bile İmamlar, bugün Kur’an diliyle telkin vermekte, ve müslümanlık «ke lime! şahadetle, tamam olmaktadır.
İnkılâplara sadakat meselesine gelince, sayın Adnan Menderesin beyanatı doğrudan doğruya bu sa-J^yatin tabii bir neticesidir. Ana-
Seçim tutanaklarına itiraz edilen milletvekillerinin tutanaklarını ince leyen komisyon dün Büyük Millet Meclisinde çalışmalarına devam etmiş ve yapılan itirazları tetkik etmiştir.
Komisyon dün gece geç vakte kadar süren çalışmalar sonunda bir çok milletvekilleri hakkında yapı
lan şikâyetlerin yersiz ve mesnetsiz olduğu neticesine varmıştır. Dün tetkik edilen itirazlar arasında yalnız Zonguldak milletvekilliğine seçilen Sebati Ataman hakkında yapılan itirazın varid olduğu neticesine varılmıştır.
Komisyon, Zonguldaktan kaza-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Cumhurbeşkanımız inşaat yerinde Anıt - Kabir’in maketi üzerinde mimarlardan izahat alır ve fikirlerini söylerken
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar beraberinde Başbakan Adnan Menderes, Bayındırlık Bakanı Fahri Belen ve Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu olduğu halde dün saat 17 de Anıt - Kabir inşatını gezmiş ve alâkalılardan izahat almıştır.
Anıt - Kabir mühendisleri Cumhur
başkanına, şimdiye kadar yapılan inşaat ve plân gereğince yapılması icabeden kısımlar hakkında izahat
vermişler senesinde mişlevdir.
ve inşaatın ancak 1952 sona erebileceğini söyle-
★ )Devamı Sa: 6 Sü:- 2 de)
Yargıtay'da
Haziran içinde kış soğukları başladı
Artvin'de kar yağmaya başladı, Kars - Hopa yolunun kopanmasından endişe ediliyor
Pariste mühim bir siyasi mülakat
Köprülü Yunan Baş bakanı ile görüştü
Başkanlığa Fevzi Bozer getirildi
Aldığımız malûmata göre, Yargıtay Birinci Başkanlığına Yargıtay 4 üncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer tayin edilmiştir.
Fevzi Bozer’e yeni vazifesinde başarılar temenni ederiz.
«Hızda kamu hakları diye bir ası! vardır. Yetmişinci maddede hürriyetler sıralanırken bunların ıç ■•de bir de -vicdan hiiriryeti» görüyoruz. Anayasamıza ve insan haklarına riayeti kendisine rehber edinmiş bir rejimi, nasıl olur da, dini bir formalitede bu esaslardan ayrılmış görebiliriz? Demokrasi in-
Artvin, G (a.a.) — Şehrimizde en yaşlı ihtiyarların bile görmedikleri mevsimsiz bir kış hüküm sürmektedir. Bir haftadanberi yağan yağmur dün gece kar halinde düşmeğe başlamıştır. Suhunet geceleri sıfırın altında üçe kadar düşmüş, evlerde sobalar yeniden kurulmuştur. Kışın mevsimsiz avdeti bağ ve bahçe sahiplerinde haklı bir heyecan yaratmıştır. Diğer taraftan bir hafta evvel açılmış olan Kars - Hopa - Artvin yolu yeniden kapanma tehlikesine maruzdur.
Konya’da
Havalar çok soğumuş, derece sıfı-
rın altına düşmüştür. Kadınhan ve Jlgın'da dolu yağarak meyve ve mahsule zarar vermiştir.
Kayseri’de
Kayseri, 6 (Hususi) — Havalar şehrimizde ibrdenbire soğumuş, hararet bugün şifinin altında bire kadar düşmüştür.
Nevşehir’de
Nevşehir, 6 (a.a.) — Dört gün-denberi dondurucu poyraz rüzgârları esmektedir. İlçe merkezi ile Nar ve’ Sulusaray köyleri bahçelerinin ortasından geçen dere boyunca patates ve diğer sebzeler çok zarar görmüştür.
Başbakan yardımcısı
Paris, 6 (a.a.) (Afp) — Türkiye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile ' Yunanistan Başbakanı General Plastiras'ın Paristeki görüşmelerin den sonra Türkiye ve Yunanistanın Paris büyükelçilikleri tarafından a-şağıdaki tebliğ yayınlanmıştır:
•Avrupa konseyi bakanlar komitesi toplantısına iştirak etmek üzere Parise gelmiş bulunan Türkiye
kesin karar vermiş bulundukları ne tlcesine varmışlardır..
Fransız baş şehrinin yetkili çev relerinde batının umumî müdafaasına taallûk eden bu görüşmelere fevkalâde ehemmiyet verilmektedr.
Paris, 6 (a.a.) — .Afp.: Yarın sabah Paristen ayrılacak olan Türki-
★ (Devamı Sa. G Sü: 4 de)
4KW7fyÂT~| L__ KÜREK
Bir sistemin ismi !
Gazeteler yazıyor: Toprak Ofisin kadrosu
Samed Ağağolu vazifesine başlacl
Başbakan yardımcılığı görevi ile Devlet Bakanlığına Manisa milletvekili Samet Ağaoğlıınun tayini yüksek tasdike iktiran etmiştir.
Başbakan yardımcısı dün yeni vazifesine başlamıştır. Kendisine başarılar dileriz.
Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile Yunanistan hükümet başkam Plas-tiras, bu vesileden faydalanarak Türkiye - Yunanistan münasebetlerini kül halinde gözden geçirmişler ve millet iradesi ile iktidara gel miş bulunan yeni Türk hükümeti ile yeni Yunan hükümetinin iki memleket arasında tesis edilen dostluk siyasetini devam ettirmeğe ve hattâ bütün sahalarda ve bilhassa ekonomik meselelerde fiili ve sıkı bir iş , birliği ile yeni bir hamle yapmağa
B M.M. Boşkanının
pek şişkinmiş! Hani bu şiş biraz indirilşe, ekmek fiyatları tla bıına muvazi olarak ucuzlayacakmış!
dünkü kabulleri
I Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan dün öğleden evvel Yu-[ goslavya büyükelçisi ekselâns L. I Radovanoviç ile Şili elçisi M. Ma-nuel Garreton, Mısır büyükelçisi Muhammed Ali Fuat Manastırlının ziyaretlerini makamında kabul
I etmiştir.
Allah vere de, ucuzlayacak olan ekmek bu sefer de önümüze bol maya ile şişkin gelmese!
Zaten bütün iktisadi sistemimizdeki bozukluğun esası şu-
— Ecvafı kebire! Bu sistemin Türkçcsini mi sordunuz:
— Cim karnında bir nokta! — YEDEKÇİ
Yaz tarifesi
Memleket meseleleri
Muhip DIRANAS
Arapça ezan

şi ille demagojiye dökerseniz, siz de sorarsınız: Efendiler, dersiniz, türbelerin açılmasına, hem de seçime takaddüm eden zaman içinde, biz mi izin verdik? Okullara din derslerini biz uıi soktuk? Bunlar bugün yapılması gerekli şeyler olduğu halde, ıbir zaman, devirin icabı Atatürk’ün bilerek, maksatla, sırf koyu taassubu, softa tahakkümünü, bâtıl inanışları yenmek için koyduğu yasaklardandır diye geçiciliği dikkate alınmadan üzerlerine toz kondurulmıyacak mıydı? Bugün artık türbelerin pencere parmaklıklarına çaput bağlayacak insan yoktur. Ama bu milletin büyüklerinin tarihî mezarlarını ziyaretten kimseyi menetmeğe de sizin hakkınız yoktur. Çaput bağlayan çıkarsa, kulağından tuttuğunuz gibi...
Neymiş? Arapça ezana müsaade etmek, Atatürk’e ve inkılâplarına ihanet etmekmiş. Ama hürriyet ve demokrasi rejiminde siz, Lâikliği titiz bir hassasiyetle koruma gayretinde olduğunuzu söylersiniz, Allahla kulun arasına girmiyeceğiz dersiniz, sonra, bütün Türk müslümanlara bir kanunla emretmekte inadedersiniz: Ezanı benim istediğim gibi okuyacaksın. Bu da Lâiklik!
Halbuki buna, düpedüz ibadete müdahale ve Allahla kulun arasına girme denir. İsteyen müezzin ezanı Türkçe okur, isteyen mümin de minaresinde Türkçe ezan duyulan camie gider; ama isteyen müezzin de, müsaade buyuralım da, ezanı Arapça okuyabilsin ve müslüman Arapça ezan
okunan eamide namazını kılsın. Lâiklik buhur. Ve bilinmeli ki Atatürkün inkılâplarına sadakat veya sadakatsizlik, umdelerin korunması veya korunmaması noktasındadır.
Arapça ezan meselesinde, sayın Başbakanın söylediği makul ve ileri fikirlere ne ilâve edebilirsiniz? Zaten her aklı başında insan, bu işteki garabet ve aksaklığı farkeder: Ezan Türkçe okunur, ama camiden içeride Allahüekber ie namaza başlanır! Bütün sûreler de Arapça.. Bırakın ki bir çok din dilleri konuşulan, yaşıyan, alelade olan dil değildir. Çünkü dinin maverailiği ve insanı Allaha yaklaştıracak murakabe hali, gündelik dilin dışında bir dille, elbette, daha selâmetle muhafaza ve elde edilir.
Fakat, karşı taraf için mesele, hiç şüphesiz bu hakikatler değil, muhalefet adına bulanık suda balık avlamaktır. Ne yanlış yol! A-tatürkün inkılâpları diye bugün yaygara koparanlar daha düne kadar, onun yerlerine başka şalisi ikame etmişlerdi. Ölümünün ertesi günü duvarlardaki resimlerine göz dikenlerin ve âdeta «Kral öldü, yaşasın kral» diye bağıranların, hiç değilse Atatürkün duvarları süsleyen veya kaideler üstünde yükselen resim ve heykel gibi hâtıra ve anıtlarında dahi onu iâ-yik olduğu «tek» liğe yükseltenlere söyliyecek sözleri olmamak gerekir.
Demokrat Parti, Atatürkün bir taneliğine ve inkılâplarının kudsi-yetine en büyük titizlikle bağlıdır. Bundan kimsenin şüphesi ol-
Havayollarında dünden itibaren yaz tarifesine başlandı
Yurt içi uçak seferlerinde yaz tarifesinin tatbikine dünden itibaren başlanmıştır. Bunun için Samsun, Gaziantep ve Van hava meydanlarında yapılmakta olan hazırlık sona ermiştir.
İstanbul ve An iaradan hareket ' edecek uçaklar bu ille, e uğrayacakları gibi ayrıca Diyarbakırdan da nra seferleri yapılacaktır. ı
Şimdiye kadar Yeşilköy hava meydanına geceleri uçakların ine- | bilmesi için pistin etrafı gaz lâm-balariyle aydınlatılıyordu. Bu işe, | yarıyacak olan modern elektri.c te- 1 sisatı da tamamlanmış ve meydan iptidaî tenvirat sisteminden kurtul- , muştur.
Diğer taraftan yeni pistlerin in- | şaşma devam edilmektedir. Hangarların yapılmasına başlanmıştır.
Modern meydan binasının temel leri hazırlanmıştır. Bir kaç güne kadar temel atma merasimi yapıla- I
Fransız Akdeniz filosu komutanı Ankara) a gelecek Fransız Akdeniz filosu komuta- I nıııın 9 Haziranda Ankarayı ziyareti takarrür etmiştir.
Amiral, Ankara’da bir gün kala- I eak ve bu müddet içerisinde Türk askerî makamlariyle ve bu arada Millî Savunma Bakaniyle görüşecektir. .
Demiryollarında bir tâyin
Devlet Demiryolları İkinci İşletme Hareket Başmüfettişi Safa Yal-çuk, Genel Müdürlük Hareket Dairesi Reis Muavinliğine terfian tayin edilmiştir.
Safa Yalçuka yeni vazifesinde başarılar temenni ederiz.
!■
•e n n
1 •r' e bi
ın
aç hü
ar İS le t
Ziraî Kalkınmada E
" memnuiyetının k;
Plânlı Hareket
Ajanstan bahsedeceğim
Gece posiasuım fıkra muharriri ı Aka Gündüz «Ajanstan balısedece- : ğinı» başlıklı yazışında şöyle diyor: t Bugün Anadolu Ajansından bahse- i deceğim.
Fakat hiç düşünülüp tahlil edil- 1 rneden moda haline getirilen Rad- ■ yo ve Basın Yayın Umum Mü- ( dürlüğü ile Anadolu Ajansına ulu- . orta çatmadan bahsedeceğim. Aksini yaparsam haksızlık etmiş olu- 1 yorum. Bu üç müessesenin bir (Vur ( abalıya) döndürülüşüne üzülüyo- ] rum.
Seçimlerin neticelendiği güne kadar geçen zamana bakıyorum. Vaktile her gü nuğrayıp oturduğum Anadolu Ajansına en az dört ı buçuk senedenberj gitmedim. Eşi- i ğine bile ayak basmadım. Deve kuşuna döndürülen bu müessese hiçbir zaman hiçbir saniye müstakil hareket edememiştir. İçyüzü- . nü çok iyi bilirim. Eski devrin hükümetinden gelen baskı yalnız o-muzlarında değildi, ciğerine bile işlemişti. Üstüne üstelik de sabık İktidar partisinin birtakım gayri mes’ulleri tarafından verilen günlük emirlerle ezilip bunalmıştı. . Zerre kadar itirazın imkânı kalmamıştır. Nihayet personelinin yüzde doksaıj. sekizi memurdu. Namuslu idi. Çalışkandı. Değerli ve dürüsttü. Çocuk çocuk sahibi idi. Şöyle böyle geçinmek zorunda idi. Aksi hareket edemezdi. Ensesine çökenlerin insafı, insaniyeti, düşüncesi, mantığı yoktu. En azı on beş en çoğu yirmi sekiz senelik olan bu temiz vatandaşlar bir ânda çil yavrusu gibi dağılıverir-di. Onların tehdit altında susuşlarını tabiî görmek vicdan ve mantık icabıdır. Nitekim en sonunda başına bir umum müdür oturttular. Astığı astık kestiği kestik bir ortaçağ hükümdar taklidi hareke- 1 tile müesseseyi çil yavrusuna döndürdü. Müktesep hak. kanun, tüzük dinlenmedi. Bu yüzden bugün Ankara ticaret mahkemelerinde birçok hak dâvaları vardır ve işittiğime göre bu zat hepsini kaybetmiştir. Şimdi kim ödeyecek o kadar binlerce lirayı? Umum Müdür mü, Nihat Erim mi, Hilmi Uran mı?..
Bir gün bütün gazeteler Ajansın taraf tuttuğunu, kanunsuz neşriyat yaktığını tenkit etmişlerdi. Umum Müdür vızgeçti. Derken dayandığı mes’ul, gayri mes’ul makamların mümessili olarak birisi ortaya atıldı ve hayrete şayan bir cüriet ve pervasızlıkla ilân etti: Aajnsın böyle yapmasına ben emir verdim!!? Ve bu şom ağız bugün demokrasinin esas kuruculuğundan bahsetmektedir!. Amanın, sevsinler senin demokrasicili-ğini!.
Onun bu cür’etinden de hız alan umum müdür daha ileriye gitti. Sayın genel başkanları seçim turnesine çıktı. Yolu üzerinde Çanakkale de vardı. Müdür orada idi. Hemen telgrafla söz zapteden makinelerin müteahhsıslarile hususî muhabirler çağırdı. Nutuklar zaptolundu. Fakat muhterem başkan plâkların hiçbirisini dinlemedi. Şiddetle reddetti. Bunun üzerine binlerce liraya maJ olan bu
ekip Çanakkalede hususî propagandada kullanılmak istenildi. Çünkü müdür Çanakkale adayı idi!!
Vaktiyle politika gayri mes’ul-leri Türkiye Gazeteciler Birliğini ve Ankara Gazeteciler Cemiyetini dağıtmak için yine bu Ajansı âlet olarak kullanmak istemişti. Türkiye Basın Birliği dağıttılar. Kanunu feshettiler, fakat Ankara Gazeteciler Cemiyetinin kılına dokunamadılar. Bunu yapakların hepsi ve hepsi bugün cezalarını bulmuşlardır.
Derken seçimler geldi. Yine bu Ajans görünen malûm tek el ile görünmiyen malûm tek elin şiddetli baskısı altında o kadar ayıp bir şekilde saçmaladı ki nihayet Demokrat Parti kendi teşkilâtına (Ajansla radyoya inanmayınız!) diye temim yayınlamak zorunda kaldı. Çünkü, Ajans seçimle -ri, kendi muhabirlerinden almış gibi yaparak resmî seçim kurullarının tebliğlerine inat yanlış ve karıştırıcı bir şekilde verdi. Bunun ağır suçu Ajans memurlarının değildir. Mutlaka onları ayırmalı. Adalet duygusu ve dürüstlük bunu emreder.
Yeni iktidar ve hükümeti hiç kimsenin işinden gücünden edilmeyeceğini çok yüksek bir insanlık duygusu ile ilân ve teyid etti. Fakat bu demek değildir ki kötülükleri ve mesuliyetleri güneş gi-
Yardımsevenler Kongresi temsilcileri Cumhurbaşkanını ziyaret etti.
Yardımsevenler Derneği yıllık kongresi mesaisine son verirken almış olduğu karar gereğince kongrenin saygılarını bildirmek üzere delegeler arasından kura ile seçilen heyet Cumhurbaşkanı sayın Celâl Bayar’ı, B. M. M. Başkanını ve Baş-bakan'ı ziyaret etmiştir.
Çankaya köşküne giden heyet, Cumharbaşkanı tarafından kabul edilmiş ve kendileri Derneğin çalışmaları hakkında izahat almışlardır. Sayın Celâl Bayar: «Türkiyede sosyal dâvanın temelini Yardımseverler kurmuştur. Kadınlarımız bu müsbet çalışmalarile bu davayı desteklemiştir. Çalışmalarınızı yakından takip ettim. Sîzlere hükümet olarak da mümkün olduğu kadar müzahir olacağız. Bizlerden her zaman yardım göreceğinizden emin olarak çalışınız», demişlerdir.
Kongrenin saygılarına mukabil teşekkürlerini selâm ve sevgilerini' bildiren sayın Cumhurbaşkanı ayrıca heyetin köşkü gezmelerini isteyerek bu hususta ilgililere emir buyurmuşlardır.
üyük Millet Meclisinin doku-R zunöu devresinde okunan Demokrat Parti Hükümeti prog ramında yer alan önemli memleket mevzuları arasında, ziraatımızın kalkınmasına dair, ön plânda yapılacak işler de vardır. Şüphe etmiyoruz ki ziraî kalkınma işleri yeni bir teşkilât, bir fabrika kurmak gibi hemen meydana gelebilecek, neticesi gözle görülecek mevzulara benzemez ve ayrıca, bu işler tek1 tek, parça parça da halledilemez. Bunun içindir ki Demokrat Parti programının 64 üncü maddesinde bu meseleler hakkında şöyle denilmiştir:
(Ziraî kalkınmamızda devletin ağır ve geniş vazifeleri bulunduğuna inanıyoruz. Bu vazifelerin yapılması için meseleyi bütün genişliği ile toptan ele almak ve işleri, sarfedilecek emek ve paraya nis-betle verimi en çok ve tesiri millî ekonomi bakımından en geniş olan larından başlamak üzere, tertiplemek ve plânlaştırmak lâzımdır.)
Bir memleketin ziraî meseleleri, mevzuları; birbirine bağlı ve girift bir çok millî ve milletlerarası prob temlerle doludur, ve ziraî kalkınmamızın hukukî, idari, iktisadi, İçtimaî, teknik, tabiî cepheleri ve buralarda da birtakım çetin dâvaları vardır. Köy veya ziraat kalkınması dâvasiyle pek yakından ilgili olmı-yalara pek te iyi anlaşılmaz ve hat tâ bazılarına garip görünen bu dâva ne yazıktır ki bu güne kadar bir devlet plânına bağlanamamıştır. Bunun sebepleri üzerinde burada duracak değilim. Bu yazımda, yeni hükümet programında zikri geçen ziraî kalkınma mevzularının realite de gerçekleşeceğine şüphe etmedik. Programda tabiatiyle tekrar olun-mjyan parti görüşüne dair ve dola-yısiyle 64 üncü maddede tesbit olunan bir nisbet etrafındaki düşüncelerimi izaha çalışacağım.

(Bütün genişliği ile toptan ele) alınacak ve (plânlaştırılacak) olan ziraî kalkınma mevzularının neler-

| So!âhat!d rı D amir kor
Anadolu Ajnasının bir de Allah-lık idare meclisleri vardı. Bu meclisleri hiçbir zaman Allahlık olmaktan zurtulamamıştır. Ajansın kendi içinde onbeş, yirmi beş, yirmi sekiz senedenberi çalışanlar dururken hiç igileri olmıyanlar getirilmiş ve hele son durumu sokaklarda parti nutukları çekenlere hediye edilmiştir.
Şu günlerde Ajans aleyhinde çok dedikodular, havadisler işittiğim için bunları yazmağı vicdan borcu bildim. Bence esas durum şudur: Ajansın memur kadrosunu aslâ incitmemeli. Çıkarılanlarla çıkmağa mecbur kalanlardan dönmek istiyen varsa kapısını açma-lu.Mcu vC lucsıuveucn guuc$ &ı- h. İdare meclisi kendiliğinden çe-gi aşikâr olanlara (Makamı devle- ] kilmek faziletini göstermeli. Ve tinize kemaf issabik ikamet bu- I baş kanunsuz ve baş baskıcı yurmanızı rica ederim!) desin. Bu , da hemen — J—” gibiler kendi kendilerini bilmeli, " durumlarını takdir etmeli ve âm- , ...........
me nefretinden kendi kendilerini zife cephesi için de iş hükümete uzaklaştırmelıdırlar. Her kimse ~
onlar.
Dr. Behçet Kamayı çu hastalığı •
Teessürle haber • aldığımıza göre Adlî Tıp profesörlerinden Behçet Kaınay yanlışlıkla aldığı haplar yüzünden zehirlenmiş ve tedavi edilmek üzere derhal hastahaneye kaldırılmıştır.
İki gündenberi ölüm halinde bulunan Behçet Kamay’ın sıhhî durumu dün iyiye doğru gitmiş ve böylelikle muhakkak bir ölüm tehlikesi atlatmıştır.
Değerli profesör Behçet Kamay’a geçmiş olsun der, âcil şifalar temenni ederiz.
den ibaret olduğunu araştırmadan önce, plân mefhumu hakkında evvelden açık ve kesin bir anlayış ve görüşe malik olmaklığımız lâ-
' zinadır fikrindeyiz..
I Herkesin bildiği gibi Türkiye zi-! raati esas itibariyle (kendine yeter) bir sistem güder. Ve bu sistemde de hiç bir iktisadi nazariyenin tarif ve izahına sığmayan dağınık yollardan yürür. Daha başka ifa-desile Türkiye ziraatı ne liberaldir, ne devletçidir, ne totaliterdir. Ne şudur, ne budur. Yeni devletin kuruluşundan sonra da vücuda getirilen medenî kanunda, devlet ve millet varlığının temeli olan köylü ve ziraate ait hükümler, umumiyetle her zümreden vatandaş için kabul olunan hukukî esaslara göredir. Doğrudan doğruya veya dolayısiyle ziraatle ilgili kanunlarımızda da ziraati, ilmi ve hukukî mânasiyle, organize edecek, plânlaştıracak hükümler, prensipler yoktur. Hulâsa, Türkiye bir ziraat hukukundan bugün mahrumdur. Yürürlükte bulunan bütün kanunları, numara ve tarih sırasiyle bir yere toplamakla bir hukuk sistemi vücuda getirilemez.
İşte böyle bir durum karşısında devletin bir ziraî kalkınma plânı meydana getirmesi düşünülmeğe başlayınca bir çok meseleler arasında bir ziraat hukukumuzun bulunmayışı önce hatıra geliyor. Zira, plân mefhumunu vücuda getirecek zihnî, ilmi ve amelî esasların, devlet eliyle gerçekleşebileceği düşüncesi, başta bir hukuk sistemiyle alâkalıdır.
Fikrimi misallerle ve kısaca izah edeyim:
Bugün köylümüz kendi işletmesinde istediği gibi çalışmakta serbesttir. Tarlasını sürmek, anız bozmak, ikilemek, tohum serpmek; kara sapan veya pulluk kullanmak; sığırla veya beygirle çift sürmek; istediği tohumu seçmek; tarlayı sulayıp sulamamak; meyva ağaçlarını ve bağlarını ilâçlayıp ilaçlamamak;.. gibi işlerden başlıyarak — ' Köy birlikleri kurmak, kooperatiflere girmek; Standard tip tohum ■ kuUanmak... gibi burada tafsilâtına veremiyeceğim yüzlerce mevzuun tatbikatında —pek az istisna ile— tamamiyle serbesttir. Böyle bir ziraî sisteme ilk bakışta liberal denebilirse de gerçekte öyle değildir.
Bu bahiste ilk hüküm şudur: Tür kiye ziraatı bir perişanlık içindedir. Gelelim diğer cephelere:
1 — Köylü ve toprak münase betlerinin hukukî cephesinde de durum böyledir. Köylünün yüzde sekseninin elinde tapusu yoktur.
2 — Köyler arasındaki sınır ihtilâfları kesin olarak halledilememiştir.
3 — Cenup ve Cenup Doğu illerinde yüzbinlerce köylü aile (ağa köyleri) nde kiracıdır.
4 — Köylü işletmeleri gittikçe küçülmekte, parçalanmakta ve do-layısiyle köylü aileleri sefalete düş mekte, millî istihsal azalmaktadır.
5 — Ziraat teşkilâtında çalışan memur ve muallimler birer (idare ziraatçısı) olmaktan kurtulamamıştır.
6 — Tohumlar dejenere, âletleı
basit, hayvanlar zayıf, insanlar takatsiz, iklim zalim, mevsimler belâlı.. dır. Bunlar karşısında köy-
lü her bakımdan teşkilâtsız, sigortasız, sendikasız, derneksiz... dir.
7 — Dışarıdan gelen yüzbinlerce Türk göçmeni, hiç bir memlekette görülmiyen pek sakat bir iskân u-sulüne tâbi tutulmuştur. Ve ayrıca iç iskân meselelerinde de bir perişanlık hâkimdir.
8 — Köy kanunları eskimiş olduk tan başka mevcut hükümleri de iyi tatbik edilemediğinden köylerin i-darî durumları görünürde sâkin, haldedir.
9 — Bir terbiye sistemi olmadığından ne köy okullarında, ne de köye tesir eden diğer öğretim mü-esseselerinde ziraî kalkınmanın kül tür, ilim, teknik cephelerini kuvvetlendirecek esaslar yoktur..
Söz çok uzayacaktır. Kısa kesiyorum:
Türkiyede bir ziraî kalkınma plânı dâvanın ancak (bütün genişliği ile toptan ele alınmasiyle) müm kündür. Ve bu imkânı hazırlamak elbette kabildir. Yeter ki toprağa, i işe, istihsale, tek kelime ile millî hayata doğru olanca varlığıyla koşan bir ZİHNİYETE malik olalım. İLMİN HAKİKÎ MÜESSİRLİĞİNE inanalım. İşleri politikaya kurban etmiyelim. Aceleye, gösterişe hiç gelmiyen bu gibi büyük dâvalarda milletin içinde yaşadığı gerçekleri yerlerinde ve oldukları gibi öğretelim. Ancak böyle bir zihniyetle ve ilim ışığıyla hazırlanabilecek bir devlet plânının esas prensipleri üze rinde durmak zamanı artık gelip çatmıştır ve dâvanın kökünden halledilememesi için de esaslı hiç bir engel yoktur kanaatında olduğumdan ayni mevzuu gelecek yazılarımda tafsilâtiyle ele alacağım.
I
okunması
" memnuiyetinin kaldırılacağı hakkındaki haberin, muhalefet saflarında uyandırdığı tepkiye, maalesef demagojiden başka isim vermek imkânı yoktur.
Bu tedbirin vaktiyle, ne ve hangi şerait altında alındığını pek güzel bilmeleri lâzımgelen bu grupun, şimdi yaygara koparmalarını muhalefet diye vasıflandır, mak kabil değildir.
Hepimiz biliyoruz ki, Atatürk, memlekette koyu taassubun kökünü kazımak için bir sürü kararlat almış, bu meyanda ezanın da öz-türkçe olarak okunmasını münasip görmüştü.
Fakat, bugün, o bildiğimiz koyu taassup kalmamıştır. Herkes, hükümetin -Lâik» olduğunu düşünmekte ve sırf ezana mahsus olan memnuiyete akıl erdireme-inektedir.
Çünkü, minarede yasak edilen kelimeler, camiin içinde, mezarlıkta vesair yerlerde pekâlâ sarfe-dilebilmektedir.
Protestanın. Ortodoksun, Muse-vinı'n ibadet diline, kilisenin çan çal masına kanşmıyan hükümetin, memleketin ekseriyetinin dini o-lan müslümanlığa karışması, halk arasında hoş karşılanmıyordu.
Biz, bu fikirleri ileri sürerken, muhalefetin, fesi ne zaman giyeceğiz, çarşaf geri gelecek mi? gibi suallerinin gülünç olduğunu söyliyecek ve bu şekilde düşünen, fese, çarşafa hasret çeken vatandaşın aramızda bulunmadığını iddi?, edeceğiz.
Düşündüğümüz hakikat de bu merkezdedir. Dünyanın hayret nazarları karşısında, büyük ve şanlı tarihine yakışır şekilde muazzam bir inkılâbı başaran Türk halkının muhalefetin bu sözlerine gülüp geçeceği ve kendilerine iktidarda bulundukları vakit verdiği numarada bir değişiklik yapmıyacağı-n?. inanıyoruz.
Karar, güzel ve yerindedir. Ma. demki hükümet Lâiktir, bu işe karışmaması lâzımdır. Üzülmesinler, muhalefetin dediği şekilde, inkılâba aykırı bir hareket meydana geldiği takdirde, hükümet bunu önlemek için kuvvetli ve müteyakkızdır:
Hikmet YAZICIOĞLU
C
y
li n
y
tl
Mr. Russel. Dorr dün geldi
Bir müddetten beri Pariste bulunan İktisadî İşbirliği İdaresi Türkiye İcra Heyeti Başkanı orta elçi Mr. Russel Dorr dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür.
Sigara yüzünden kavga
r-—-
Müstamel toplu çırçır mat iıeler i satışı
Sümerbank pamuk satınalma ve Çırçır fabrikaları Müessese Müdürlüğünden! ADANA
X ağımdan ajna çalmak istemiş
v
Yenidoğan mahallesinde otınSK Hüseyin ismindo bir genç pevletj Demiryolları anbarı önündeki yolcu ) vagonlarından duvardaki aynaları; söküp götürürken yakalanmıştır. •
Ayna hırsızı Hüseyin savcılığa teslim edilmiş ve tahkikata başlan-; m ıştır.
Eski sabıkalının
yeni bir suçu
Eski sabıkalılardan Ahmet ismin-' de bir şahıs Sağlık Bakanlığı karşı-' sında Abdullah isminde bir şahsa ait büfenin kilidini demirle kırmaya teşebbüs ettiği sırada yakalanmıştır.
Adalete teslim edilen Ahmet hakkında tahkikata başlanmıştır.

e
I cfM/y grrc]
1 — Müessesemiz Adana çırçır fabrikasında mevcut müstamel 31 adet toplu çırçır makinesi a çık arttırma suretile satışa çıkarılmıştır.
2 — Makineler fabrikamızda halihazır vaziyetile görüldüğü gibi satılacaktır.
3 — Açık Arttırma 23 Hazi ran 950 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 10 da Adana’da istasyo n civarında çırçır fabrikasındaki Müessesemiz merkezinde yapılacaktır.
4 — İstekliler makineleri gör mek üzere her gün mesai saatleri dahilinde Müessesemize gelebilir 1er.
5 — Arttırmaya iştirak edeceklerin teminat olarak ihaleden evvel Müessesemiz veznesine 1 000 - lira yatırmış olmaları lâzımdır.
6 — Müessesemiz ihaleyi ya pıp yapmamakta tamamen serbest-
(450) _
LÜZUMLU TEL
Yangın .... Sihri? İmdat Trenler __.
Hava Yolları .... Yataklı Vagonlar Elektrik .....
Su ânza ......
Havagazı ....
Başkent Taksi Yeni Güven Taksi Merkez Taksi Eratın Taksi Sizin Taksi
I
Büyük

ve mütehassıslara kalır. Ona karışmak yetkimin dışındadır.
... ...^zı ve derhal kendi kendi-
sini gözlerden ırak eylemeli. Ajansın iç yüzü için bu yeter. Yeni va-
Sabahleyin uyandığım zaman kapı vuruluyordu. Edith :
— Kim o, diye seslendi.
— Ben... Fernande.
— Ne istiyorsun (ekerim?
(11131):Mam
14072): Uçan kaplanlar, lak be
(14071): Denizi
(13846): Trab)
24840
2233J
11111
21111
Seyyar dondurmacılık yapan Haşan isminde bir şahıs eski arkadaşı Yunustan sigara istemek yüzünden kavgaya tutuşmuş ve bu sırada Yunus arkadaşı Ahmedi döverek ya- i ralamıştır.
Hadise hakkında tahkikata başlanmıştır.
— Mısırlı rahibe dindar bir Katolikti. Gençliğinde Kudüse gitmeyi aklına koymuştu. Fakat fakirdi. Yol masrafına yetecek kadar parası yoktu. O sırada Mısırdan bir gemi kalkıyordu. İçinde Kudüse giden diğer dindar kimseler vardı. Mısırlı rahibe gemi tayfasına yaklaşarak: «Ey gemiciler, dedi... Size verecek hiç bir şeyim yok. Yalnız vücudum var. Yol parası karşılığı olarak onu alın, istediğiniz gibi kullanın...» dedi. Gemiciler, bu şart dahilinde rahibeyi gemiye aldılar.... İsa da hoşnut oldu.
Edith bir zaman düşündü. Sonra:
— Bu rahibe, dedi bir aziz mi imiş?
— Evet. Hattâ Allah, onu yanına almak için üç mucize yaratmış. Anlatayım ister misin.
Edith’in yüzünde yine o çocuk bakışı ve çocuk tebessümü belirdi.
— Anlat... Anlat... dedi.
Bir masal anlatır gibi, yavaş yavaş, alçak sesle başladım:
— İlk mucize şöyle olmuş.... Mısırlı rahibe ne zaman dua etmeğe başlasa ayakları yerden kesûiyormuş.... İkinci mucize Şeria’da vâki olmuş. İhtiyar bir rahip, Mısırlı rahibeyi görmeğe gelmiş imiş Onu Şeria nehri-
Yazan t FERENO MOLNAB
nin öbür kıyısında görmüş. Mısırlı rahibe yaşlı keşişi görünce hemen sulara bir işaret yapmış, sonra yürüyerek ihtiyar adamın yanına gelivermiş. Nihayet ü-çüncü mucizeyi de çölde görmüşler: Mısırlı rahibe öldüğü zaman, ihtiyar keşişler onu göm mek için kazma kürek bulamamışlar. O zaman bir arslan gelmiş. Pençereleri ile Mısırlı rahi-peye bir mezar açmış.
Edith hayret içinde efsaneyi dinliyordu.
— Sen Katolik olmadığın halde bunları nereden biliyorsun?
Dedi.
— Eski bir kitapta okudum. Hasta olduğum zaman böyle kitapları okumaktan zevk alırım.
Edith bir zaman düşündü.
— Zavallı rahibe... dedi.
— İşe gitmiyor muyuz?
— Hayır.
— Geleceksen aşağıda beklerim. Beraber gideriz.
— Hayır canım. Gitmiyece-ğim.
— Bu akşam görüşür müyüz?
— Biz evdeyiz. Gel...
— Allahaısmarladık.
— Güle güle...
ONALTINCI FASIL
Ne o ne ben, artık bir daha Hilda’ya dönmiyeceğimize dair birbirimize tek kelime söylemedik. Sanki Hilda yokmuş, Edith onun mağazasında çalışmamış, sanki ben evlenmemişim... Sanki, maceramıza Ce-nevrede, otele inip de Edith’in bana -iki yataklı bir oda tutalım» dediği andan başlıyorduk. Evet o zaman da iki yataklı bir oda tutmuştuk, fakat ben iki yataklı odayı Edith’e bırakarak başka bir odaya gidip yatmış-
Çevire
fırlıyordum: 325.
Evet, maceramızı 31 Aralık 1939 gecesinde kaldığı yerden yine yaşamağa başlıyorduk. Edith’in boynunu bükerek: «Benimle kal mak İstemiyor musunuz?» dediği andan itibaren.... Bu suale -Evet» cevabını verebilmem için 1940 Martına kadar beklemem lâzımmış. Elbette onunla ayni o-dada olmayı isterdim. Bütün hayatımca bundan başka bir şey istememiştim ki...
Karımla en ufak bir temasım yoktu. Ve işin kötü tarafı, bunu gayet normal buluşumdu.Halbu-ki ben, başkalarına karşı kusur işlememek için kendime azap eden bir insandım. Bu sefer de tahteşşuurum benden daha açık göz çıkmıştı. Daha şimdiden bu maceranın uzun zaman sürmiye ceğini hissediyordum. O kadar kısa sürecekti ki bu çılgınlık, bunun için karıma fikir ve niyet lerîmi söylemek lüzumunu duv-mıyordum. Fakat öyle iken bile, şimdi geçmişi hatırladıkça Hûda’ya bu kötülüğü bu kadar sü-
kûnet ve havailiği nasıl işlediğimi, bütün dünyadan alâkamı kesip kendi egoist his ve hazlan. ına, en ufak bir mesuliyet hissi duymadan, nasıl kapandığımı anlıyamıyordum.
Akşam vakti Fernande kapıyı vurup girdi. Biz yeni giyiniyorduk. Fernande bana kıravatımı «daha genç gösteren» bir şekilde bağlamasını öğretti. Hep beraber yemek yemeğe çıktık. Genç kız, kanma dair tek kelime söylemedi. Nihayet Edith:
— Beni sordu mu? dedi.
— Hayır. Hiç bir şev sormadı.
— Halinde bir tuhaflık mıydı?
— Yoktu. Niye olsun?...
— Halimizi biliyor mu?..
— Doğrusu o bana bakmadı.. Ben de ona bakmadım.
— Neden?
— Bakmamağa çalıştım. Bütün gün, hep başka yerlere bak ■ tim. Korkuyorum bu kadından. O kadar iri, öyle dinç ve kuvvetli ki...
— Seni döğer diye mİ kork-
— Hayır, ama... Ne de olsa kabahatliyiz...
— Sana ne bundan? Kabahatli isek biz kabahatliyiz...
— Yok... Yok... Bende de kabahat var.
• İNİ
«ÖLKNC» fEBLruj (15031): Kadın düşman.
(23432): Süveyş yüduu
(22294): Aak Çiçekleri, ben-
114040): Kırm
CCZAHANItr»
Gülhane, Merkez, Güray
I TAKVİM |
Rumî: 1366 — Mayıs 25
Hicrî: 1369 — Şaban 21 7 Haziran 1950 Çarşamba
sokak Kaynan nyı.
erkeklerin en namuslusudur.
7 -« - 195»
ZAFER
Sayfa: 3




/. t

R7DYO * TEÎ
Avrupanın müdafaası
LEFON-TELGPAF HABERLERİ
Yeni atom silâhlarına doğru
Bir Atom topçusu
HER GÜN BİR HÂDİSE
AB ınerika kara kuvvetleri ko-mutanı General Collins dün ‘•»verdiği beyanatta. Amerikan silâhlı kuvvetlerinin bir Atom topçusu ihdas etmek üzere plân hazırlamakla meşgul olduğunu ve bu silâhın Avrupa kara müdafaasında kullanılacağını söylemiştir. Bundan evvel de Savunma Bakanı Johnson'un, 12 Mayıs demecinde, giz Ii ve yeni Amerikan silâhlarından bahsederken ortaya bir -Cep Atomu. atmış olduğu ve bu ifşaatm AvrupalIlar tarafından büyük bir alâka ile karşılandığı hatırlardadır.
AvrupalIların, kıta üzerinde müteharrik hedeflere karşı kullanılabilecek Atom silâhlarına karşı alâkalarının büyük olması gayet tabiîdir, çünkü, Atlantik Paktı savunma sisteminde kara müdafaası esas itibariyle AvrupalIlara düşmektedir. Amerika, daha ziyade stratejik bombardıman vazifesini üzerine almıştır. AvrupalIlar, teşkili mutasavver 36 tümenle Doğudan gelecek her türlü sadmeye karşı koymak durumundadırlar. Filhakika bu 36 tümenin ateş kudreti muhtemel kasma nazaran daha yüksek olacaktır, fakat Amerikalı kamandan, lann ve bizzat Savunma Bakanı Johnson’un da itiraf ettiği gibi, Batı Birliği, hasmın her bir askerine asker ve her bir tankına tank çıkaracak vaziyette değildir. Bu durum çatışmanın ilk safhası için AvrupalIları korkutmaktadır. Çünkü, muh temel bir ihtilâfta, stratejik Atom bombardımanı, düşamnın. büyük ve can alacak merkezlerini hedef tutarak netice almağa çalışırken, bu, düşman kara kuvvetlerinin hücumuna mâni olamıyacaktır. Yâni bit demeğe, Avrupa ancak istilâ edildikten sonra kurtarılacaktır. Bunun, bugünkü vasıtalarla çok zoı olduğunu Amerikalılar da teslim etmektedirler.
Ne var ki müdafaa bünyeleri stratejik bombardıman esası üzerine hazırlanmış bulunmaktadır. Geçen Ekim ayında Amerikan kur-may subayları arasında, cereyan eden şiddetli münakaşalardan sonra Amerikan silâhlı kuvvetlerinin, ordu ve donanmadan ziyade strate-jik bombardıman kuvveti üzerinde tekâsüf ettirilmesi kararlaştırıl /niştir. Yâni Amerika, müdafaasını esas itibariyle, 5 bin kiloluk bonı bayı saatte 560 kilometre süratle 16 bin kilometre mesafeye götürebilecek B.36 üstün uçarkalelerinin kuvvet ve kudretine bağlamıştır. Amerikan silâhlı sınıflan arasında cereyan eden bu mücadele ve alınan bu karar, bir bakıma Avrupa müdafaasının da mukadderatını tayin etmiş sayılabilir, çünkü, stratejik bombardıman esasına bağlandıktan sonra Amerikalılar içix%_ Avrupada üs tutmak lüzumu kalmamıştır. Kıta üzerinde kara müdafaasının tamamını ve deniz kuvvetlerinin mühim bir kısmını deruhde etmek zorunda kalan Avruplılann bu durumdan duydukları endişe geçen ay ortasında Londrada toplanan Atlantik Paktı Konseyinde malî meseleler kadar çetin müzakerelere mevzu teşkil etmiştir. Ve dikkat edilecek olursa, Johnson’un -Cep. bombalarından bahsedişi de bu tarihe tesadüf eder. Filhakika, mesul Amerikalılar, bu kere General ^ollins’in yapmış olduğu beyanat-da anlaşılacağı gibi, yalnız büyük merkezleri bombalamak için değil, fakat ayni zamanda müteharrik kuvvetlere karşı da müessir olabilecek .kullanışlı. Atom silâhlarına ve meselâ tanklara karşı büyük bir muvaffakiyet sağlayabilecek -Atom topçusu, na sahip olduk Iarını ilân etmekle kara müdafaasını bir nevi garanti altına almaktadırlar.
Amerikalıların Atlantik paktı müdafaa sistemini her halde kıta müdafaası bakımından müessir bir hale getirmek lüzumuna kaani olmağa başladıklarını gösteren diğer bir emmare de, İnsan potansiyelini arttırmak çarelerini aramakta olma landır. Almanyanın yeniden silâhlı bir hale getirilmiyeceğine dair Ame rikan yüksek komiseri Mc Cloy’un müteaddit beyanlarına rağmen, bir çok Amerikan generallerinin Alman yayı silâhlandırmağa taraftar oldukları, hattâ bu hususta İspanyanın bile dikkat . nazara alındığı muhakkaktır. Netekim, dün, kongre dışişleri komisyonu başkanı Connally, bu konuyu açıklamış ve Doğu Almanyada kurulmuş olan polis teşkilâtına karşı, Batı Almanyada da silâhlı polis teşkilâtının kurulmasının makul olacağını söylemiştir. Esasen Batılılann, bu İşe hazırlık olmak üzere, Doğu Almanya polis teşkilâtının, yâni Doğu Al-manyadaki komünist ordusunun mevcudiyetini geçenlerde protesto ettikleri malûmdur.
«(“tün bu tezahürleri, Amerika-Batı müdafaasında stratejik bombardımanın başlı başına müessir «lamıyacağına kanaat getirmiş olduğu tarzında yorumlamak ve bu yeni müdafaa prensibinin tatbiki neticesinde Atlantik Paktının diğer bazı memleketlere de teşmil edilmesini beklemek doğru olur.
Mücahii Topalak
teşkil edilecek
General Collins’e göre bu topçu Avrupa'da vazife görecek
Vaşington, (a.a.) — General Law- | ton Collins radyoda verdiği bir beyanatta Amerikan ordusu genel ı kurmay başkanlığının, bir atom topçusu yani atom mermilerini atan toplar meydana getirmeye çalıştığını açıklamıştır.
Amerikan ordusu genel kurmay j başkanına göre, bu nevi toplardan Atlantik paktı memleketlerinin savunmasında istifade edilecektir.
General Collins Birleşik Amerika-
İlmi mübadele için
Amerikan plânı
nın düşmanının bu nevi atom silâhlarına malik olmasının pek muhtemel bulunmadığını, zira bu düşma. nın sınaî gücünün ve araştırma sahalarının mahdut olduğunu belirtmiş, fakat buna mukabil bu düşmanın oldukça mühim sayıda tanklara malik olduğunu teslim etmiştir.
General, Birleşik Amerikanın bu sahada rekabete girişmeği tecrübe etmediğini, tanklara karşı koyacak kudretli ve müessir vasıtatlar aradığını sözlerine ilâve etmiştir.
Rusyada bir atom tecrübesi daha
Savoş böyle olur!
Tanınmış, basiller mütehassısı Doktor Kemali Ba-yazit daima veremle nasıl savaş yaptığını söyliyerek, beyanatlar verirdi. Fakat, hastahanelerde-ki veremli yatağı sayısı 300» kadarmış, ne çıkar? Karınca ka-dannea!
Şimdi öğreniyoruz ki, memlekette veremli sayısı asgari bir hesapla 200.000 imiş! Al bu iki yüz bin veremliyi, taksim et 3000 yatağa etti mi size yatak başına 66 hasta?
Veremli yatağı değil, 66 katlı, gratsiel!
Amma Kemali Bayazit’in hak kı var: Her sene 50.000 kişi veremden öldüğüne göre, gene bir tek yatağa isabet eden Veremli miktarı 50 ye düştü gitti! — A. F.
Kocasını 47 yıl bekledikten sonra yine bir akşam vakti....
Falcı ona bekle demişti. Bekledi.
Bir de baktı ki kocası milyarder!
Amerika bütün memleketlerde ilmî
ataşelikler açacak
Vaşington, (a.a.) — Dışişleri bakanlığından haber verildiğine göre, bakanlık ilmi sahada Birleşik Amerikanın diğer memleketlerle olan
münasebetlerini genişletmek imkânlarını araştırmaktadır. Acheson-un talimatı dairesinde Lloyd Berk-ner tarafından hazırlanan rapor üzerine dışişleri bakanlığı bu sahadaki faaliyetine hız vermiştir. Sanıl dığına göre, bu sahada ilmî ateşe-likler ihdası düşünülmektedir. Bu ateşeler Sovyet Rusya da dahil olmak üzere, Birleşik Amerikanın siyasî temsilciliklerinin bulunduğu her memlekete gönderilecektir.
Berner’in raporunda belirttiğine göre, Birleşik Amerika hiç bir surette Sovyet Rusya ile ilmî mübadelenin kesilmesine razı olmamalı-
dır. Bilâkis bu münasebetlerin aza-
mî derecede geliştirilmesi büyük bir ehemmiyeti haizdir.
Bernkner'e göre, Sovyet Rusyada, Birleşik Amerika için büyük bir il. gi arzeden geniş ilmî araştırma sahaları mevcuttur.
Bernkner, bunun mütekabiliyet esasına dayanması kanaatim izhar etmekte ve siyasî akidesi ne olur-
sa olsun her alimin Birleşik Ame-rikaya kabul edilmeleri lâzımgel-diğini bildirmektedir.
Japonyada komünist partisi kanun dışı ediliyor
Tokyo, (a.a.) — Adalet bakam Hunjch Ueda, basına yaptığı beyanatta parlâmentonun bu seferki oturumunda komünist partisinin kanun dışı edilmesine dair Japon hükümetinin bir kanun tasarısı vereceğini bildirmiştir.
Belirtildiğine göre, Japon hükümeti son aylar zarfında general Mac Arthur nezdinde müteaddit müracaatlar yaparak komünist faaliyetini hedef tutan kanunlar hazırlamak müsaadesini istemiştir. İyi haber alan çevrelere göre, Ueda’nın yaptığı beyanat Japon hükümetinin bu talebinin Amerikan yüksek komutanlığı tarafından kabul edildiğini göstermektedir.
Bingazi seçimleri
Bingazi, (a.a.) — Bingazililer tarihlerinde üçüncü defa olarak bugün temsilciler meclisinin elli üyesini seçmek için sandık başına gitmektedirler.
Altmış kişilik meclisin on üyesi Bingazi emiri tarafından tayin edilecektir.
Bingazililer ilk seçimlerini 1908 de Türk idaresi altında, İkincisini ise 1922 de İtalya idaresinde yapmışlardı.
İnfilâk neticesinde halk arasında panik bajlodı
Vaşington, (a.a.) — Drew Pear-son'un açıkladığına göre, Moskova-daki Birleşik Amerika büyük elçiliği dışişleri bakanlığına gönderdiği bir raporda Sovyet hükümetinin bir atom bombası tecrübesi daha yaptığını bildirmektedir. Bu tecrübenin Türkistan bölgesinde yapıldığı sanılmaktadır. Tecrübenin yapılacağından haberdar edilmeyen halk arasında büyük bir panik baş göstermiştir. Pearsona göre, rapor bombanın Eylül ayında Trumanın bahsettiği atom bombasından çok daha şiddetle infilâk ettiğini açıklamaktadır.
rak - Ürdün temaslorı davam ediyor
Bağdat, (a.a.) Bağdatten gelen ha. herlere göre, Sami paşa Rifat ve Ürdün Dışişleri bakanı Şükrü paşa ile İrak idarecileri arasındaki görüşmelere devam edilmektedir.
Ürdünlü bakanlar, Kral Abdulla-hın Irak Kral Naibi Abdülillah ve I-rak hükümeti için yollamış olduğu mesaj i İrak başbakanı Tevfik El suedi'ye taktim etmişlerdir.
Her iki bakan da gazetelere bu hususta bir demeçte bulunmayı reddetmişlerdir.
Bağdat siyasî çevreleri de görüşme ler hakkında aynı suretle ketumiyet muhafaza ederek hiçbir yorumda bulunmamaktadırlar.
Kral Abdullah’ın temsilcileri am-mana dönmeden önce Irak Kral Naibi ile görüşeceklerini ümit etmektedirler.
Kral Naibi şimdiki halde yaz mev simini geçirmek üzere Kürdisten dağlarındaki yazlık sarayında bulunmaktadır.
Sami Paşa ve Şükrü Paşa, Ürdü-ne dönmeden önce Beyruta da gide çeklerdir.
Irak İçişleri Bakanı Salâhî Jabr’ın yarın derhal Kral Naibini görmesi ve Ürdüne yapmış olduğu son seyahat hakkında ve muhtemelen Ürdünlü bakanların Iraktaki temaslarına dair raporunu Abdülillâha ver mesi siyasî îçevrelerin dikkatini çe ken bir noktadır.
Morejol Slim’in doğu gezisi Londra Radyosu, (Basın . Yayın) — İngiltere genel kurmay başkanı Mareşal Sir Wllliam Slim, Uzak Doğuya yaptığı seyahatta ilk merhale olarak Kahire’ye uğramış ve Kral Faruk ile Mısır dışişleri bakanı ile görüşmüştür.
Mareşal Slim Mısır’dan sonra Avusturalya ve Yeni Zellanda’ya gidecek, İngiltere'ye dönmeden evvel de Malaya, Birmanya, Hindistan’a ve Pakistan’a uğrayacaktır.
Almanyanın Silâhlanmasına izin verilecek
Connally, Doğu bölgesi polisine karşı bir muvazene unsurundan bahsediyor
Vaşington, (a.a.) — Âyan Meclisi dış münasebetler komisyonu başkanı Tom Connally Pazar günü v&ı diği beyanatta. Doğu Almanyada Ruslar tarafından yetiştirilen 50 bin kişilik polis kuvvetine mukabil Batı Almanyadaki polis kuvvetlerinin silâhlanmasına yardım etmek hususunda Birleşik Amerikanın yakında karar vermesinin ihtimal dahilinde olduğunu belirtmiştir. Mamafih, henüz bu hususta herhangi bir plândan haberdar olmadığını söyleyen Tom Connally, Batılı Müt tetiklerin kendi bölgelerinde daha müessir polis kuvvetleri ihdas etmelerinin gayet tabiî olacağını ilâve etmiştir.
Dışişleri Bakam Dean Acheson, Birleşik Amerikanın, Almanyayı tekrar bir askerî devlet haline sokmak tasavvurunda olmadığım müteaddit defalar tekrar etmiştir.
Fakat Sovyetlerin Doğu Almanyada polis kuvvetleri yetiştirmeleri münasebetiyle, bazı Amerikan askerî liderleri Almanyaya mahdut miktarda silâh verilmesine taraftar bulunmaktadırlar.
Savunma Bakanı Louis Johnson, Başkan Truman’ın, yabancı memleketlere yapılacak silâh yardımına taallûk eden 1 milyar 222 milyon 500 bin dolarlık yeni programı hakkında bugün âyan meclisi dış münasebetler ve silâhlı kuvvetler komisyonları huzurunda beyanat verecektir. Müşterek genel kurmaylar başkanı General Omar Bradley Salı günü ifade verecektir.
Ayandan Cumhuriyetçi Styles Bridges, silâh mevzuuna taallûk eden kanun tasarısına, Batı Almanyaya mahdut miktarda ve kontrola tâbi silâh verilmesi yolunda bil madde ilâve edileceği tahminindt bulunmuştur. Bridges, Acheson’un, Alman iktisadiyatını Batı Avrupa-nın iktisadiyatına bağlamağa taraftar olduğunu belirtmiştir.
Ayandan Demokrat Walter Geor-ge’la Pat Mac Carran’m görüşleri ayni merkezdedir.
Ayandan Pat Mac Carran, Atlantik Paktına İspanya da girdiği takdirde, Batı Avrupa Savunma sisteminin kuvvetlenmesi yolunda «E-saslı» bir adım atılmış olacağını belirtmiştir.
ÇİN TÜRKİSTANINDAN KAÇAN TÜRKLER
Srinagar, 5 (a.a.) (Lps) — Çin Türkistanından gelen 600 müslüman mültecisi Keşmirde yerleşmek için müsaade almaya muvaffak olmuşlardır. Bu müslümanlar, komünistlerin Çinde muzaffer olmalarını müteakip evlerini, yurtlarını ter-ketmiş kimseler olup aslan Türk ırkındandırlar. Bunlardan başka 200 mülteci de Suudi Anabistanda yerleşmek için izin almıştır.
Küçük bir İtalyan şehrinin fukara mahallesinde, bir akşam mahallenin yegâne aşçı dükkânında müşteriler yemeklerini bitirip sigaralarını yakmışlardı. Masaların arasında bir kadın dolaşıyor ve:
— El falı... El falına bakarım... Diye kendisine müşteri arıyordu.
Falcı, kimsenin kendisine iltifat etmediğini görünce, dükkândan çıkmak üzere idi, fakat birdenbire durdu. Ortalıkta dolaşarak müşterilere hizmet etmeğe uğraşan genç kadının elini âdeta zorla çekip avucuna dikkatle baktı ve:
— Ağlama... dedi. Ağlama... Bek lediklerin gelecek....
Bu kadarı kâfi idi. Natalina ^Fra-çia adını tanıyan genç kadın gözyaşlarını sildi ve her şeye rağmen ümit etmeğe başladı.
Bu hâdise, bu asrın başlarında 1902 senesinde cereyan ediyordu. Natalina yirmi yaşında idi ve sevgilisi, hiç yoktan kendisini terke-dip gitmiş ve on beş aylık oğullan Baptis’i de beraber götürmüştü.

Aradan nn sene, yirmi sene, o-tuz sene, kırk sene geçti! Beklemek zayıfların kuvvetidir, Aradan kırk yıl geçtiği halde Natalina hâlâ bekliyordu. Artık altmışını aşmıştı. Lokantalarda çalışa çalışa yıpranmıtı. Nihayet Monte Carlo’nun kenar mahallelerinden birinde bir dükkân işleten akrabalarından birinin yanma girdi. Kazancı azdı. İhtiyarlık ve kim- ! sesizlik gelip çatmıştı. Fakat o hâlâ, falcının kırk küsur sene evvel müjdelemiş olduğu saadetin gerçek leşmesini bekliyor. Bu ümitten kuv vet alarak yaşıyor ve çalışıyordu.
Bir adam mazisine eğiliyor
San Fransiskoda, Mento Park a-dını taşıyan büyük bir malikânede son günlerde, kalabalık bir aile büyük babanın 72 nci doğum yıldönümünü kutluyordu. Büyük babanın adı Giovani Françia idi. Portatif evler kralı milyarder Fraçia.
Milyarderin yanma oğlu Baptis ile karısı oturmuşlardı. Bir alay küçük yorun sofrayı şenlendiriyordu. Tam mânasiyle mesut bir aile sofran. Yalnız bu şenlikte bir kişi eksikti. İhtiyar adam bu yokluğun acısını ta içinde duyuyordu. Zira insan muayyen bir yaşa gelince, ihtiraslar söner, hayaller uzaklaşır... İnsan, kendi kendisine: «Ne yaptım? Ne işledim? Mesut oldum mu? İyilik, kötülük namına neler yaptım?» diye sormaya başlar. Fraçia, «Kötülük yaptım mı?» sualine «Hayır» cevabını veremiyordu. Artık torunları: Dede... Nenem nerede?..» diye soruyorlardı. Büyük ler, babanın hayatındaki dramı bildikleri için susuyorlardı.
Yemekten sonra büyük baba oğlunu bahçenin kuytu köşesine çekti:
— Baptis, dedi, kırk küsur yıl var, anneni terkettim. Halbuki o-nun hiç bir kabahati yoktu. Sadece kaynanasının hoşuna gitmiyordu. Sen o zamanlar 1 yaşında bile yoktun. Seni Amerikaya getirdim. Çok çalıştım burada. Bugün zenginim. Kalabalık bir ailenin hazları içinde yaşıyorum. Ama yüreğimde bir yük var... Bunu anlıyor musun?
Oğlu:
— Haklısın baba, dedi, ,bunu ben de çok düşündüm, fakat sana karşı cesaret...
17 Mayıs Demokratlan
V eni seçimlerden sonra An-
* karanın manzarası pek değişti! Aman Allahım .meğer memlekette ne kadar çok Demokrat varmış da, haberimiz yok! Kimi görseniz:
— Efendim, ben zaten öteden-beri Demokrasiye taraftarım. Siz bilmezsiniz; fakat kalben hep sîzlerle beraberdim, diye el ovuş türüyor, herkesin yüzü gülüyor.
Oteller, bu veni Demokratlarla dolup dolup taşıyor. Lokanlalar-dolup dolup taşıyor. Lokantalarda hep demokrasi lâfı! Hep Demokrat Parti!
Peki amma, bunlar dört senedir neredelerdl?
Efendim İşin aslı şu: Bunlar, gizli din taşır gibi, gizli muhalefet taşımışlar! ve şimdi yeni seçimlerde Demokrat güneşi parlayınca birdenbire filizlenip boy atmışlar!
Bu mevzuu bir arkadaşla kokuşuyorduk da o, şu tasnifi yaptı:
— Biliyor musun? dedi. Demokratlar kısım kısımdır. Bir kısmı 1946 Demokratlan, bir de şimdi 15 Mayıs Demokratlan!
Sordum:
— Niçin H Mayıs değil de 15 Mayıs Demokratları?
— Efendim 14 Mayısta seçim yapıldı, 15 Mayısta reyler biraz tavazzuh etti. Bu sayede de bir çok kimseler 15 Mayısta Demokrat oldu! diye cevap verdi.
Arkadaşımı ikaz ettim:
— Bundan sonra asıl bir de 17 Mayıs Demokratlan meydana çıktı. Bu 17 Mayıs Demokratları seçimin yüzde yüz Demokrat Parti tarafından kazanıldığını resmi Ajans bültenleriyle öğrenenlerdir. Asıl şimdi büyüklerin kapısını aşındıranlar da bunlardır.
Görçek Foto
Stüdyolarına yeni kartlar gelmiştir. Vesikalık ve diğer her ebatta fotoğraflar çok uygun fiyatla çekilmektedir.
Anafartalar Orman Çiftliği Karşısı Ticaret Han Kat: 1 (1*28)
Hususî ders
Avrupadan dönen bir Mühen-
dis Almanca - Fransızca ders-
leri vermektedir.
Adres: Mesai saatlerinde Tel: 12542 ye mürgcaat (2190)
Yeni Mobilya Pazarı
HAYRÎ GENCER
Her cins hazır ve ısmarlama mo-
bilya, koltuk, petde, roz, korniş. Yatak ve yemek odası takımları satılır. Görmeniz menfaatiniz icabı-
dır. Ayrıca Marangozlara kontrpilâk, kaplama, satışları yapılır.
Anafartalar Cad. Belediye karşısı Hekimler so. Mermerci ham yamada
— Annenin yeri burasıdır oğlum. Tabiî hayatta ise... Bunu nasıl öğrenmeli?... O günden bugüne neler olmadı ki...
— Ben yarın bu işi hallederim, baba...
Bir uçak postası
Bu konuşmadan bir kaç gün sonra, Monte Carlo’nun fakir bir lokantasında hâlâ sürüklenip duran Natalina uçak postasından bir mek tup aldı. Bir kaç gün daha sonra da, yine bir akşam vakti, yemek saatinde, bir kadın iki erkek lokantadan içeri giriyorlardı. Erkeklerden biri çok ihtiyardı. Heyecanlı görünüyordu. Bakıştılar. Çehrelerdeki kırışıklara rağmen tanışma uzun sürmedi. Uzun bir sükût oldu.
' İki ihtiyar elele tutuşmuşlardı. Her î kes ağlıyordu.
j Sonra neler mi oldu? Natalina, kırk yedi sene beklediği kocasiyle beraber tayyareye binip Okyanusu I geçti. Şimdi, San Fransisko civarında, lüks içinde, hürmet ve itibar içinde, büyük bir malikânede yaşı-ı yor.
j Çok mesut, çünkü pek çok torunu ve küçük torunları var. Fakat geride bıraktığı fakir dostlarını | unutmıyor.
Daha sonra ne mi oldu? Bu hakikî hikâyenin şimdilik sonu yok. Belki merak edip bizzat hikâye kah ramamna sormak istiyenler vardır. Onlar da şu cevabı alacaklardır:
«Saadet beklemesini bilenlerindir....»
ST. MORITZ
ON-THE - PARK
C-'h&mjlmJjoJL tcoTfJb
5t.
m
NEW - YORKA GİDİYORSANIZ
1000 ODALI
1000 RADYOLU
1000 TELEVİZYONLU
ST. MORITZ
Oteline ininiz
Avrupadan gelen İş ve resmî heyetlerin lokalidir
Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar ve kabaresi New Yorkta tanınmıştır
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz
TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR
Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
55 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
Diş Hekimi Ekrem Avni
İstanbul, Taksim meydanı. Kristal yanında Ay - Yıldız Apart-
manı No. 2 (2116)
Telefon: 16W8
ZAFER
7 - 6 - 1950
Grandük Notarastan bu kadar ileri bir hıyanetini bekliyebilir mi idi ?
— 173 —
— Vay canına!, dedi. Herif neredeyse bir ordu ile başa çıkacak.
— Ya delidir, ya serseri.
— Zannettiğin gibi değil. Dikkatli olmazsak hepimizi birer birer haklayacağa benziyor.
— O halde topluca hücum edelim.
— Mertliğe uymaz ama, çaresiz.
Haşan bu konuşulanları duymuyordu bile... O kendi işine bakıyordu. İkinci nöbetçi de acı biı feryat kopararak yere yuvarlan- I dı. Geride kalan üçünün gözü -korkmuştu. Daha ihtiyatlı hareket ediyorlardı.
Oku elinde tutan adam yerin- : den kalkmıştı. Haşanla çarpışan-lardan birisi ona dönerek:
— Biz bununla başa çıkarız, sen kâğdı götür., dedi. Haşan bu sözü işitir işitmez çılgına döndü:
— Dur. Allah belânı versin. Sana dur diyorum. Kâğıdı nereye götüreceksin?
Uzaklaşmakta olan nöbetçi a-laylı alaylı cevap verdi:
ihtimal dahi olsa, Padişah bu mektubu bekliyor demektir. Ve muhakkak arayacaktır. Bizan» sûrlarının esrarını faşeden böyle bir mektubun elime geçtiği halde ona verilmemesi hakkımda şüpheyi mucip olabilir. Mektubu ona göndermeliyim.)
Halil Paşa çadırından çıktı. Huzura kabul edilmesi için Padişaha haber gönderdi.
Otağı Hümâyûnun önünde bir kalabalık vardı ve Padişahın yük sek sesi işitiliyordu. Halil Paşa ihtiyatkârane bir hareketle ağır ağır yürüyor ve konuşulan sözlerden mâna çıkarmağa çalışıyordu.
Bu sırada huzura girmesi için emir çıktı.
Sultan Mehmet ayakta idi. Etrafındakiler, başları önlerine eğil miş olarak bekliyorlardı. Hükümdarın asabî ve hiddetli olduğu aşikârdı.
Halil Paşa da derin bir hürmetle yerlere kadar eğildi ve geri çekilerek bekledi. Sultan Mehmet haşin bir tavırla Halil Paşaya döndü:
•ir (Devamı var)
HOL AYDINLIK
AZ SARFİYAT
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI
— Bir dakika... Her şeyi size anlatacağım.
— İş işten geçti palavracı başı..
— Yahu dur diyorum. Her şeyi mahvedeceksiniz.
— Sen evvelâ kendini kurtar.
Ve mücadele yeniden başladı. Haşan çoktan mücadeleden vazgeçecekti. Fakat bu defa önüne gerilen üç askerden kurtulamı-yordu. Ne tarafa saldırsa karşısına çıkıyorlardı. Ve oku elinde tutan aşker, gözden kaybolmuştu.
Haşan, gayri ihtiyarî bir(Oof.) çekti.
Mücadele, durmuştu. Bitkin bir halde sordu:
— O kâğıdı nereye götürecektir?
— Kim bilir...
— Allah aşkına söyleyiniz. Nereye götürecektir?
— Kimbilir..
— İlk rastlıyacağı zabitten birisine.
Haşan bir daha sarsıldı:
— Allah kahretsin, her şey mahvolacak.
— Sebep?
— Onun kıymetini anlamıya-caklar.
— Çok mu kıymetli idi?
— Sizin aklınızın eremiyeceği kadar.
— Uslu dur.
— Alışık değilim. Şimdi de hareketsiz durduğuma bakmayın. Sizden korktuğum için değil, yapacak işim kalmadığı için duruyorum. Tekrar soruyorum, bu mek tup en son kimin eline ulaşır?
— Bilmeyiz ki... Belki de Sadrazam Halil Paşaya kadar gider.
— Ya?!...
Ve artık Haşan başka bir şey söylemedi. Kendi kendine düşünüyordu. Acaba Halil Paşa bu mektubu ne yapardı? Padişaha verir miydi? Halbuki padişah da kendisinden bu mektubu bekliyordu!... Ona ne cevap verecekti.
Halil Paşa derin derin düşünüyordu. Elindeki kâğıdı belki on defa okumuştu. Sonra kapıya yak laşarak birisini çağırdı:
(Bu mektubu getiren adam nerededir? )
Diye sordu.
— Dışarıda bekliyor Sultanım. Paşa, biraz daha düşündükten sonra:
— Onu şimdilik hapsediniz. Benim yanıma geldiğini kimse bil-miyecektir. Bana bir kâğıt getirdiğinden kimsenin haberi olmıya-caktır. Benden haber alınmadıkça hapisten çıkarılmıyacaktır.
— Emredersiniz Devletlû..
Ve Halil Paşa tekrar mektubun üzerine kapandı. Her kelimesini ayrı ayrı ve dikkatle tahlil etmeğe başladı.
Bu mektubu kim gönderiyordu? Kime gönderiyordu? Bizans sûrlarının. hemen bütün esrarı, heı kaledeki kumandanın adı ve maiyetindeki askerin miktarı yazılı idi. Bu, müthiş bir casusluktu. Demek Bizansın içinde, Türklere hizmet eden bir casus vardı. Fakat kimin namına çalışıyordu? Kiminle münasebette idi?
Çünkü mektupta hiç bir isimden bahsedilmiyordu. Ayni zamanda mektup, bir şaşırtmadan da ibaret olabilirdi. Türk kumandanlarını yanlış yola sevketmek için uydurulmuş bir şey de olabilirdi.
Daha sonra birdenbire irkildi. Hatırına başka bir ihtimal gelmişti. Yoksa bu mektup kendisine mi geliyordu? Bizans Başvekili Grandük Notaras'tan mı geliyordu?
Acaba Grandük Notarastan bu kadar ileri bir hıyanetini bekliyebilir mi idi? Ya bu mektup hükümdara gönderilmiş ise?
Halil Paşa bütün bu ihtimalleri düşündükten sonra kendi kendine:
(Bu mümkündür dedi, her şeyi, her ihtimali evvelinden düşünen Padişah, Bizansın içinden bir casus tedarik edebilir. En zayıf bir
YEvl NEŞRİYAT!
MOSKOVADAN DÖNÜYORUM
Moskova Büyükelçiliğimiz eski Basın Ataşesi Memduh Tezel (Mos-kovadan geliyorum)' başlığı altında neşrettiği eserinde, Sovyet Rus-yanın bize karşı olan siyaseti, düşünceleri, Rusyadaki muazzam Türk kütlesinin vaziyeti ve âkıbeti, bize komşu olan Ermeniler ile Gür cülerin durumları, Rusyadaki umumî hayat seviyesinin, ahlâk telâkkisinin, gençliğin bugünkü düşüncelerinin, Doğuda Orta Avrupayı işgal eden Sovyet askerlerinin haleti ruhiyelerinde vücuda gelen muazzam tahavvüllerin, Rusya’da sanatın, ilmin, iktisadiyatın ne mer kezde bulunduğu, bizi yakından a-lâkadar eden diğer bir çok meselelerin ne vaziyette oldukları hakkında, hakikaten çok şayanı dikkat malûmat vermekte ve Rusyanın yüzünü tamamiyle okuyucunun gözü önüne dökmektedir.
Türk okuyucuların bu çok enteresan eseri muhakkak okumaları ve bu suretle bizim en büyük ve en tehlikeli komşumuz hakkında, en mevsuk bir bilgiye sahip olmaları, bilhassa tavsiye olunur. Fiyatı 3 liradır. Bütün kitapçılarda bulunur.
Yüksek Mühendisler Yardımlaşma Derneğinden:
Derneğimizin kurucu üyeleri ilk Genel kurulun 18 Haziran 1950 Pazar günü saat 14.00 de Türk Yüksek Mühendisleri Birliğinin Anka-rada Atatürk bulvarında 129-131 numaralı Merkezinde toplanmasını ve Ruznamenin aşağıdaki şekilde tesbini kararlaştırmıştır.
Ruzname:
1 — Tüzüğün, Genel Kurulca lüzumlu görülecek değişiklerle kabulü;
2 — 1950 yılı bütçesinin tetkik ve kabulü;
3 — Yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin seçimi;
Üyeliğe kart göndermek suretile kabul etmiş arkadaşların toplantıya gelmeleri ilân olunur. (2185)
4S77M anyıa/bi en az
ddeet/rfn ive/*'


//
//.y. //
Vakit zannettiğinizden daha geçtir
Demokrat Parti 4 No. lu Bucak Ocakları yararına Samanpazarmda İnci Gazinosunda 11/6/950 Pazar günü saat 20 de sünnet düğünü ya-pılaoaktır. Kayıt muamelesi için aşağıdaki adreslere müracaat edilmesi.
Sünnet Düğünü Komite Başkanı Muhittin Algın
1 — Sâmanpazarı Kurşunlu Camı yanında Aile Kola Evi Sahibi Nazım Koloğlu;
2 — Atpazarında Manifaturacı Nazım Sümter;
3 — Hamamönünde Kartal Kundura mağazası Bekir Özkartal.
(2063)
Sablik Arsa
İncesu yolunda imârm 1543 ada 2 parselinde iyi mevkide 222,5 m2, arsa satılıktır. Mesai saatinde 11574 e telefon edilmesi rica olunur.
fîugiîn
Yeni ders devremize başlıyoruz. Kayıtlarınızı biran evvel yaptırmanızı tavsiye ederiz.
Ankara
Şoför Okulu
İsmetpaşa Cad. No. 4 Müracaat saati 14-18 orası Tel. 21649 (2193)
Kiralık Ev
Anıt Kabir civarında Sümer-bank evlerinden 29 No. lu evin alt katı. Müracaat:
İş saatlerinde
Tel. 12761 (2196)
Satılık Ev
Hacettepe, Kurtuluş mahallesi Damar çıkmazında 8 No.lu iki katlı 1 ev satılıktır.
Müracaat: istasyon Silo arkasında Bakkal Ömer Satıcı. (2293)
Ders verilir
Ortaokullara İngilizce dahil bütün dersler, liseye edebiyat, Felsefe, Psikoloji, Kompozisyon dersleri verilir. İmtihana yetiştirilir. Müracaat:. Anafartalar cad. Çıkrıkçılar yo. Mersin so. No. 2/2 (2198)
Yazanı France» Noye) Hart
—- 48
— Konuşamaz mı idim, bilmiyorum. —Daracık alnındaki ter taneleri birdenbire nohut gibi irileşti.— Uzun zamandır düşünüyor dum, nihayet ortada olan bitenden haberdar olmasının doğru olacağında karar kıldım.
— Evet.. Kendisi haberdar olun ca acaba ne kazanılacaktı?
— Belki meselenin önüne geçilebilirdi.
— Bıçakla mı?
Lamber bu suali pek samimî fakat müthiş bir şiddetle sormuştu. Karşısındaki bulanık gözlerde birdenbire öyle sarih bir ölüm azabı alevlendi ki, Lambert ihtiyatlı davranmak lüzumunu hissedip derhal geriledi.
— Beni ne zannediyorsunuz? Belki kocasının üzerinde müessir olur da bu münasebet kesilir, dîye düşündüm.
Münasebetin kesilmesi sizin için o kadar kati ve mübrem surette elzemdi ki.. Öyle değil mi Bay Farwell?
— Ne gibi?
—: Bayan Bellamy’nin kocasından ayrılıp sizinle evlenmesi için uğraşıyordunuz, öyle değil mi?
Farwell kendisine işkence eden bu adama garip bakışlarla aptal aptal bakıyordu.
— Öyle değil mi?
— Evet.
Bu evet o kadar sade, o kadar açıkça söylenmişti ki, sanki kadını bir parti briç oynamağa davet ettiğini tasdik ediyor gibiydi.
— Kendisine karşı olan muhabbetiniz ne kadar zamandanberi tekrar canlanmıştı?
— Hiç bir zaman canlanmış değildir. Öğrenmek istediğiniz bu ise, bu yürek, bu muhabbet hiç bir zaman sönmedi ki canlansın.
— Ya, öyle mi.. Fakat cinayetin yapıldığı sıralarda bütün ümidinizi kesmiş değildiniz, öyle değil mi?
— Hayır.
— Pekâlâ.. Fakat Bay İves’le olan münasebet sizi oldukça üzüyordu, değil mi?
— Evet.
— O halde, eve döndükten sonra, işleri yoluna koymuş olduğunuzdan memnun olarak bir kaç kadeh daha içtiniz, değil mi?
— Bir iki kadeh daha içtim.
— Polis romanını elinize alıp odanıza çıktığınız zaman yanınıza bütün bir şişe viski aldmızdı değil mi?
— Her halde, almışımdır.
— Ertesi sabah şişenin dörtte üçü boştu, öyle değil mi?
Çeviren» S. Yazıcıoöbı
— Nereden bileyim.
— Ertesi sabah başucunuzdaki şişe hemen hemen boşalmış olarak bulunmadı mı?
— Bilmiyorum. Epeyce içmiştim.
— Bay Fanvell, sigara çakmağınızın kaybolduğunu saat dokuz buçuktan evvel öğrenmiş olmadınız mı... Meselâ dokuzu biraz geçerek, diyelim..
— Hayır.. Size saatin dokuz buçuk olduğunu söyledim.
— Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
— Çünkü saate baktım.
— Neden saatinize baktınız?
— Saatin kaç olduğunu öğrenmek istedim.
— Neden?
— Bilmiyorum. Öğrenmek istedim.
— Saatin tam dokuz buçuk oluşu vaziyete ne kadar uygun düştü, değil mi?
— Ne demek istediğinizi anlamıyorum. Doğrusunuz isterseniz, hiç de uygun düşmedi.
— Uygun bulmıyorsunuz, öyle mi? Saate ona on kala Dallas’lara telefon edip evinizde, pijamanızı giymiş, rahat rahat oturduğunuzu bildirecek vaziyette olmadığınızı da vaziyete uygun bulmıyor musunuz?
— Hayır, bu İmi yorum.
— Filipinli bir uşağınız var, değil mi Bay Fanvell?
— Evet, var.
— Bay Burgoyne poker oynamağa gittikten sonra uşağınız evde miydi?
— Hayır. Bulaşıkları yıkadıktan sonra evine döner.. Ekseri sekiz buçukta gitmiş olur.
— Demek ki evde tamamiyle yalnızdınız?
— Tamamiyle.
— Otomobiliniz dışarıda idi, değil mi?
— Garajdaydı.
— Pek çok üzülmüş olmanıza rağmen, çakmağınızın kaybolduğunu görür görmez, otomobilinize atlayıp beş on dakika içinde mey-va bahçelerine kadar gitmek aklınıza gelmedi mi?
— Hayır, katiyyen gelmedi.
— Böyle bir harekete geçmediniz mi?
— Şimdiye kadar zannedersem yirmi defadır oraya gitmediğimi söyledim; öyle değil mi?
— Daha evvel size böyle bir sual sorduğumu hatırlamıyorum. Bu faciadan ne vakit haberdar oldunuz, Bay Fanvell?
★ (Devamı var)
B U l M A C A
Satılık Ev
Emlâk sofışlorı
Senelik gelirleri 2 ile 40 bin lira. Apartmanlar, Arsalar, Evler, Bağlar uygun fiyatlarla.
Ulus Meydanı, Mühendis Ham No. 5, Musa Yılmaz Tele -fon 16668, evi: 15233. (2047
— Tuhaf şey, sizi pek az zaman-danberi tanıdığım halde... Bu zaman bana o kadar, o kadar uzak görünüyor ki, nihayet, sizi daima tanımış olduğuma inanıyorum... Sizsiz o kadar uzun müddet yaşadığımı kabul edemem. — Acaba yaşadım mı?... Hayır, yaşamadım... Hakikatte, hayatım, sizi gördüğüm günden başlar. Ondan evvel, ben, ruhsuz bir cesetten başka bir şey değildim. Diye mırıldandı.
— Ben de öyleyim, aynen sizin gibiyim. Şayet sizi şimdi kaybedecek olursam... ölürüm.
Her ikisi de tekrar ciddileşmişlerdi. Birbirlerine baktılar ve el-ele tutuştular.
Katerin onları böyle görünce, müstehziyane gülümsedi ve, pek memnun bir tavırla düşündü:
«Hiç şüphe yok, birbirlerini taparcasına seviyorlar... . Onlşrın artık öğrendiğim hislerinden ma-hirane bir surette istifade ederek kendilerini irademe, emirlerime körü körüne itaat ettireceğim.»
O, böyle düşündüğü sırada, Fer-riyer, Fiyorenda’nın elinden tutarak bir iskemleye götürdü, onu oturttu ve kendisi de karşısında elpençe divan durdu. Her ikisi de başlarına gelenleri birbirlerine anlattılar.
İlk evvel Fiyorenda söze başladı ve Pötişan sokağındaki evin kapısını çalmak üzere iken nasıl kaçırıldığını anlattı. .
Ferriyer, üzüntülü bir tavırla:
— Yakalandığınız zaman kîm-bilir ne kadar korktunuz, dedi.
— Evet, korktum... Hem de pek çok korktum..'.
Kız, gözlerini mevhum bir noktaya dikerek biran kadar düşündü. Sonra, gözlerini Vikonta
A
Yazan, MİŞEL ZEVAKO
erkeklerin'en namuslusudur. sokak Kaynan np). ı,v. ...
Kiralık Dükkân
Samanpazarı Kurşunlu Cami karşısında kârgir dükkân. Müracaat Atpazarı No. 213 Tiftikçi Ahmet Yazıcı. (2202)
İller Kooperatifinde beş büyük, iki küçük odalı iki katlı, ayrıca bodrumunda kömürlük ve çamaşırlığından maada bir oda ve deposu bulunan panjurla bir ev satılıktır, isteyenler sabahleyin saat ona kadar 24296 numaraya, öğleden sonra 11674 numaraya telefon edebilirler.
(2613)
— 46 —
avirem RAGIP RIFKI
dikti ve gayet ciddî bir eda ile:
— Ama, bu korkum pek kısa sürdü... Biran bile kendimi kaybetmedim; ne yapacağımı şaşırmadım.
Elini koynuna sokarak çıkardığı küçük bir hançeri, gülümsiye-rek Ferriyer’e uzattı:
— Koynumdaki bu silâh bende oldukça kimseden korkmam...
O, bu sözleri öğünerek değil, kendi kuvvetinin ve cesaretinin hakikî değerini bilen bir kimse gibi söylemişti.
Vikont, endişeli tavırla başını sallayarak:
— Siz bu silâhınızla bile, her şeyi göze alan gaddar bir adamın elinde çocuk oyuncağı kalırsınız.
Kız, gülerek:
— Okadaı* değil... Yanılıyorsunuz siz. Ben bu silâhla birçoklarını korkuttum, karşımda susta duı durdum. Onlar, benim kendilerini bilâ merhamet vuracağıma emin oldukları için sıvışmağı, beni rahat bırakmağı daha muvafık buldular.
— Gözü kanlı bir canavar çıkar, bu oyuncağı elinizden alıverir.
Kız, hançerini tekrar alarak koynuna soktu ve gayet ciddî bir tavırla:
— Pek muhakkak olmasa bile ihtimal dahilindedir, bu sözünüz.-Fakat, bende başka şey de var:
Üstümde bir kaç habbecik var; gerçi bunları bulamazlar ama bulup almalarından endişeliyim. Biri, silâhımı elimden almağa muvaffak olduktan sonra zorla beni elde edeceğini sandığı sırada bunlardan ikisini yutarım ve o vakit o herif bir cesedin karşısında görür kendini. Bu zehir pek müthiştir; ânide insanı öldürür. Görüyorsunuz ya, her hususta müsterihim ben.
Ferriyer, sevgilisinin bu azmi karşısında titremişti. Eğildi, onun elini tuttu, dudaklarına götürdü ve:
— Allaha şükür ki ben şimdi yanınızdayım. Artık korkacağınız bir şey yok, diye mırıldandı.
Kız, düşünceli bir tavırla :
— Ne malûm? dedi. Kocam olacağınız o mesut günü bekliyerek hançerimi ve habbelerimi saklıyorum...
Sonra, anlatmak sırası Ferri-yer’e geldi. O da, kendisini böyle çabuk nasıl bulmağa muvaffak ol duğunu bütün teferruatiyle hikâye etti.
Fiyorenda, Ferriyer’i yanına getirenin Rospinyak olduğunu öğrenince gizli bir endişeye duçar oldu. Bu müdahalenin gizli bir tuzağa alâmet olduğu içine doğmuştu. Ferriyer, Katerin hakkında olduğu gibi Rospinyak hakkın-
da da methü sitayişte bulundukça kızın üzüntüsü daha ziyade artıyordu.
Fiyorenda, biran, «Acaba ona hakikati söylemekle iyi bir harekette bulunmuş olur muyum» diye düşündü. Fakat, nişanlısını beyhude yere endişeye düçar etmiş olacağından korktu. Maha-za, onu ikaz etmek maksadiyle:
— Rospinyak’a emniyet etmeyiniz; ondan kendinizi koruyunuz, dedi.
Vikont, hayretle:
— Niçin? diye sordu.
Ve akabinde, şüphelenir gibi o-larak:
— Yoksa sırnaşık hareketleriyle sizi rahatsız mı ediyor?
Fiyorenda, Rospinyak’ın yaptıklarını söylemek istemiyerek sadece:
— Evet, dedi.
Ferriyer, kaşlarını çatarak düşünmeğe başladı.
Fiyorenda, sözüne devamla:
— Bana, beni çıldırasıya sevdiğini söyliyen Rospinyak’ın, kendisine tercih edildiğinden dolayı nefret etmesi icabeden bir rakibe karşı bu derece iltifat ve nezaket gösterdiğine hayret ve endişe etmekte ne kadar haklı olduğumu takdir edersiniz.
Tab’an ve fıtratan iyi yürekli, namuslu ve dürüst olan insanlar gibi Ferriyer de fenalıktan, ancak onun kurbanı olduğu ve artık anlamamak mümkün olmadığı zaman şüphe etmeğe başlıyordu. Düşündü... Makul bir sebep bulur gibi oldu ve bunu nişanlısına söyledi:
— Müsterih olunuz, ben işin ne olduğunu anladıpı. Rospinyak nazik, âlicenap, vicdanlı bir adam-•ic (Devamı var)
9
20
19.'
13
13
M üzül (Pl.
"NEVA FASLI (Tamburi Cemil be
Temsil.
'azan: Musahlpzade CelM, Oynı-
tkArl
(İlki kelime)
ii. babageyik değil 7 — Bi
lcardegine denir 4 — Asit-5 — Cavalaloz 6 — Tersi: Üslûp, kazası 7 — Söyler, iarat öldüren bir Ilâ-Işl (iki kelime) 9 — . kötü 10 — Düşük.
1.00 Haber)
1.15 Müzik: Harry Horlic Çalıyor (P
1.30 öğle Gazel
1.45 Müzik: Rit
.,00 Aksa
İSTANBUL RA D Y O S U ÇARŞAMBA — 7/6/1950
12.57 Açılış ve
13.00 Haberler.
13.15 Orkestra
14.00 Şarkı ve Türkül
14.20 Serbest Saat.
(Konuşma veva Müzik).
14.30 Şarkı ve TU
Serenad
18.30 Konuşma: Çiftçilerle Başbaşa.
18.45 Müzik: Caz Orkestralarım! Sammy Kaye (Pl.
19.00 M. S. Ayarı ve Ha
19.15 Geçmişte Bugün.
Müzik: Dohııanyl _ Do Majör Se-renad (Pl.)
45 Konuşma: (Maliye Bakanlı&ı A-dına) «Gelir Vergisi».
20.00 Müzik: Halk Türküleri.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20'35 Müzik:, Tarihî Türk Müzi&i.
ANKARA RADYOSU ÇARŞAMBA — 7/6/1950
'.30 M. S. Ayarı.
'.31 Müzik: Hafif
'.45 Haberler.
1.00 Müzik: Çeşitli Melodiler (Pl.)
1.25 Günün Programı ve
1.30 Müzik: Hafif Ork
(Pl.)
ı.OO Kapanış.
Helmund, '‘Aşk iel Marle, "Ay-- Jhonny Hey.
Charles
| Kumaşlarda Mimoza Emprimeler Vistra Emprime
T
Anver Saten
l
büyük ucuzluk 875 kr§’
f——
MUAMMER KARACA
Bü AKŞAM 'Stadyumdaki ktnı Sabo*ö» (îU«)
Osman Bikes
3 Perde Laklakiyât
KADRO: Mehmet Ali, Celâl Uluç, Tevfik Bilge, Ali Ulaç, Tor. guı Orman, Zafer, Timuçin, Adnan, Orhan, Haşan, Asım, L Toto, Güzin, Nesrin, Kcrfolıı, Aylâ Karaca, Nermin, Serap. Nimet, Ceni. Suna, Rezan, El eni. Necla, İffet, Selma, Jale ve MLHİDDİN DİLER idaresinde (8) kişilik Orkestra
ZARİF KOSTÜM VE DEKORLAR
Biletler: Ulus meydanı Erler Tuhafiye Mağazasında, Pazarlan Karpiçte .«atılır. Fiyatlar: Hususî 300, Birinci 200, Duhuliye 150.
BahçelievJer, Maltepe, Cebeci, Kavaklı, Çankaya, Bakanlık, Et-lik, Keçlörene otobcs vardır.
İLÂN
Belediye başkanlığından
Belediye Mezbahası için kesici alınacaktır. Kesicilikten anlayan ve kesiciliği meslek ittihaz ederek çalışmak istiyenlerin Belediye Mezbaha Müdürlüğüne başvurmaları il ân olunur. (3788)
r
Arsa Satılacak
Türk Hava Kurumu Gsnel Merkezinden
1— Ankara’da Yenituran maha llesinin Akköprü mevkiinde, İmarın (1540) ada (13) parsel ve Kadastronun (549) ada (22) parselinde kayıtlı (2.163) metrekare miktarındaki arsa, açık arttırma ile satılacaktır.
2— Muhammen bedeli (16.244) Vm (13), muvakkat teminatı (1.218) lira (30) kuruştur. Arttırması, 17/6/ 950 tarihine rastlıyan Cumartesi günü saat (10) da Genelmerkez binası nda Levazım Müdürlüğü odasmda yapılacaktır.
3— İstekliler, belirtilen gün ve saatte teminatlariyle birlikte art-tıimada hazır bulunmalıdırlar. Ku rumumuz ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
Devlet Denizyolları ve Limanları
İşletme Genel Müdürlüğünden
1— İdaremiz atölyeleriyle Hav uzlar ve îstinye Fabrikaları sahalarında birikmiş takriben 2345 ton hurda demir pazarlıkla satışa çıka-
I rılmıgtır.
2— Pazarlık 11 Temmuz 1950 Salı günü saat 14 e Tophanede Genel Müdürlük Alım Satım Komisyonu nda yapılacaktır.
3— Hurdanın takribi tasarlan mış değeri 99.662,50 lira, güvenmesi I de 12466 lira 25 kuruştur.
4— İsteklilerin, Pazarlıktan önce komisyondan alacakları bir yazı ; ile güvenme paralarım idare vezne sine yatırmaları ve pazarlık gün ve
saatinde şartnamede yazılı belge ve makbuzlariyle birlikte komisyonda hazır bulunmaları.
i 5— İstekliler (5) muhtelif mahalde toplanmış olan hurdaların
I heyeti umumiyesi için veya her grup için ayrı fiyat teklif edebilirler.
Bu taktirde güvenme paralan da buna göre hesaplanır.
6— Şartnamesi 498 kuruş bedel mukabilinde idare veznesinden alınabilir. (3772) (7492)

350 krş.
18 Renk
Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ’ta
290. kfS 350 krs. AnafartalM- Cad. Adliye karjıa
J ****’* S* Köğe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 An kar»
650 krş.
hakiki «Handa Keteni 900 kr». Gendi 340 kr».

İLÂN
Belediye başkanlığından
1— Şehrimize gelen Akaryakıt maddelerini havi sahnnç vagonların tahjiye işlerinin Güvercinlikteki Gazhanede yapılması belediye ^misyonunun 24/5/950 gün ve 2033/ 2967 sayılı karan ile uygun görülmüştür.
2— Şehirde mevcut bütün akaryakıt firmalarının bundan böyle Güvercinlikteki Gazhaneden başka yerlerde tahliye işlerini yapmalan yasak edilmiş bulunduğundan kej fiyet ilgililere ilân olunur. (3763)
Konya Gezisi Bu Cumartesi tekrarlanacaktır. Otobüs, otel, akşam yemeği, sabah kahvaltısı ve öğle yemeği dahil bir kişi 25 liradır. Yerler numaralıdır. Tel: 11572. Hillmcn, Humber, Commeı Servis istasyonu Her marka otomobil ve kamyon tam bir emniyet ve süratle garantili olarak tamir edilir. Adres: Akköprü İstanbul Cad. Telefon 16409- 15300. (2204)

Göğsümüzde senelerce yabancı gözlerin tenkitçi bakışları altında taşıyacağımız gömlek ancak DANİŞ’te diktirilirse zevkle, iftiharla giyilir. Zengin Poplin ve İpekli çeşidi. Yaka yemlenir. D A N i Ş Anafartalar 222 Ortaça bitişik.
Müth:ş ucuzluk Sayın Ankara halkı, yağ ve yağlı (ıda maddeleri kalitesi üstün Fiyatı ucuz. Ancak Yozgat Pazarındı-bulabilirsiniz. Bir defa teşrifini» fevkiniz ve menfaatiniz icabıdır. Merkezi Yeni Hal No. 13, şubesi Dışkapı Uzun anartıman altında Teb 127M (2123)

Or 0RH1N BALKAN Dahiliye Mütehassısı Anafartalar cad. Verem Dispanseri karşısı 249/4 Kardeseci han. Her nevi adale ağrıları için Danimarkadan getirttiği TRAXATÖR cihazı ile tedaviye başlamıştır. (2220) Dikkat Görü medik Ucuzluk 160 liralık elbise bizde 110 liradır. Bu fırsattan istifade etmeniz menfaatiniz İcabıdır. ADRES : Hacıbayram caddesi No: 5. (2060)
BU ÇEKİLİŞE 9.6.1950 AKŞAMINA KADAR EN AZ 100 LİRA YATIRANLAR DAHİL OLURLAR
EMLAK BANKASI
Bütün AnkaralIların Nazarı Dikkatine
Aşağıdaki malların tasfiyesi dolayısıle
Yalnız 15 günlük fevkalâde tenzilâtlı satış
Lir)
4
Ekstra Poplin ve FLlafil ısmarlama dikişli
O inci kalite Poplin gömlek m üncü kalite Poplin gömlek
Ankarada ilk defa görülecek olan devrik Manşet yedek yakalı, yakalan dikı) siz Stil sou model Poplin ve Filafil erkek gömlek
Ekstra Poplin ısmarlama dikişli Teksas modeli, uzun kollu, kapaklı, çtfı cepli gömlek
İthal malı ekoseli Teksas modeli, kısa kollu erkek gömlek Ingiliz Toplarkodan diklimiş bayan Sabahlık ve Entari İthal malı Gorjet basmadan dikilmiş Sabahlık ve Entari Kusursuz bayan Naylon sağlam Amerikan Çorap Çok sağlam lâstik Keten Ayakkabı her boy
Gömleklik Mancister Poplin ve ithal malı Gorjet basma 1 metresi
Finlandiya tabaktı kahve Fincan ve Kristal Tuzluk ve Amerikan Naylon ()ıh sağlam Kompostoluk Kâse
Parlak ve mat zarif muhtelif Çantalar
, eılek yakalı erkek göutl»
11
1
6
t
1
11
Fiatlara bak ucuz değilse alma
55
ADRES; Anafartalar, Sus Sineması 'tam karşısında No. 239/3 -MAHMLTPAŞA PAZARI.
Vakıflar Genel Müdürlüğünden
Mahallesi Mevkii Cinsi
Öztürk Hükümet civarı Arsa

Yüz ölçümü
Muhammen kıymeti i Lira K.
Muvakkat teminatı Vakıf No. Lira Kr.
76 m=
ve yüz ölçümü, muhammen bedeli
3800,00
285,00 509
Yukarıda mevkii, numara, cinsi ve yüz ölçümü, muhammen bedeli ve muvakkat teminatı yazılı Vakıf arsanın mülkiyeti açık arttırma ile satılacaktır. Bu arsa üzerinde Ali Atalay tarafından fuzulen yaptırılmış bina bulunmaktadır. Bu binanın hedim ve kal’i hakkında alınmış hüküm mevcuttur. Müşteri bu ilâmı icraya koymakta veya bina sahib yle uzlaşmakta muhtardır. İhalesi 21/6/1950 Çarşamba günü saat 15 de 2 nci Vakıf Apartmanda Vakıflar Emlâk ve Arazi Müdürlüğünde Komisyon huzurunda yapılacaktır. İsteklilerin bu Müdürlüğe müracaatları.
ALMAN YAPISI ROTO
TEKSİR KÂĞITLARI,
TEKSİR MÜREKKEPLERİ, (gelmiştir.)
Aynca: Her marka yazı makina-ları için yedek parçalar, silindir lâstikleri ve yazı şeritleri ile,
Otel _ Esnaf - Tüccar beyanname defterleri müessesemizde satılmaktadır.
NURETTİN BUKAN: Yenişehir Sağlık Bakanlığı Benzinci karşısı Gölbaşı ap. altında (Ankara) Telefon: U450 (2223)
fei n 3 :n(4 ! HU Ali
RIJ EV
'eren köyünde
ZİRPAT BANMASI
3
r
V
19 5 0
AKŞAMDA KAOAB
Bankalarımıza 150 lira yatırmak ve bu parayı 31 Temmuz 1950 akşamına kadar Çekmemekle
Meşhur Alman Saba Radyoları
gelmiştir.
IS. Atavuğ, T. Eştaş
Anafartalar caddesi, Adliye üstü No. 273 — Telefon; 14761
I II I »—
111

DİKKAT! DİKKAT!
Sayın Ankara halkının yegâne kullandığı eD nezih ve lâtif I koku yanlız
A n be r
LOSYONUDUR
Bir tecrübe eden katiyen başka koku kullanmaz
Adrese dikkat: Anafartalar cad. No. 56 Zincirli Camı karşı- ■ sı Rıza Özkay Parfümerisi TeL 14794 (2192) |

Bayan Berberi
NİYAZİ
Makbule Sezgin bayan berberi salonundan çıktığım ve Mustafa Süsler bayan berberi salonunda işe başladığını sayın müşterilerine bildirir.
(2225) Telefon: 22568
Döküm ve işçiliğinin temizliğile tanınmış:
Şakır Zümre Fabrikasının
Her bakımdan norma uygun olarak imâl ettiği, 52—65—105 ve 130 luk Pik boru ve teferruatı ile Rezervuar ve banyo sobası çeşitlerimiz tamam olarak gelmiş tir. Sayın ihtiyaç sahiplerine bildiririz.
CEMAL OKTAY
(2221) Bankalar Cad. Yuıt sokak No. 19 — Telefon 12248
*lnı»ıı *
DİKKAT - DİKKAT
Ucuz ayakkabı satışı başladı. Mevcut malların tasfiyesi dola-yısiyie 15 gün devam edecek olan bu ucuzluktan istifade ediniz.
Boyan isk. 7,5-10-12,5-14-16 T.L. I Çocuk isk. dolgu şaplı 750-900 Kr. Erkek isk. şaplı 12,5-15 T.L. I Çocuk isk. sandalet şaplı 450-500-Erkek isk. Mokasen 16-18-22 T.L. I 550-600 Kr.
...____ J Bayan dolgu terlikler 650-750 Kr.
Adrese dikkati
ŞABAN KULAK — Güven Kundura Mağazası. Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 — Telefon: 11919 (2214)
Acele S itlik
Yolculuk dolayısiyle
41 model Pakard, 39 model Mer-küri, 39 model Kapitan. Faal ve hususiye elverişli.
İtfaiye mey. Beypazarı otobüsleri yazıhanesi ileris nde, Yeşil Bursa oto tamirhanesine müracaat. Doğan sokak No. 6 (2219)
Kiralık
İstanbul caddesi Gümrük karşısında 38 No. asfalt üzerinde Ulusa 5 dakika 4 oda 1 mutfak banyo, elektrik, havagazı, suyu mevcut bir ev kiralıktır.
Bitişikteki sahibine müracaat. Telefon: 10119 (2218)
5 Lâmbalı PHİIİPS Marka 120 Lira 155 Liro Not: Miktarları mahduttur,
1950 Model Radyolarımız gelmiştir *’^*’**H 168 Lira 270 Liradır almakta acele ediniz, pjl?il 135
ıyfa
Sayfa: 6
7 - 6 - 1950
1 W E M â
Başmakaleden devam 1
e e^asbs g s~s E-ğga
Yeni Italyan filmleri ve yıldızları
Açıkgöz Hollywood - İtalyan filmciliğinde inkılâp yapan adanı - Anna Magnani fırtınalı bir deniz, I. Bcrgman sakin bir liman - Volcano filmi - Yeni bir Rita llay-worllı - Gina Lollobrigida‘nın başına gelenler
inkılâbı! sadakat
A
lida Valli, Valentina Cortesa, Rossana Brazzi gibi birinci sınıf birer sanatkâr oldukları
nı ispat eden yıldızlarını bir biri ar. dına Hollywood’a kaytırmasına rağmen, İtalyan filmciliği, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sonunda bü-
yük ilerlemeler göstermiş ve çevrilmiş olan bazı filmler büyük mükâ fatlar kazanmıştır.
İtalyan filmciliğini bu günkü üs-
tün mevkiine eriştirenler arasında,
bilhassa Roberto Rosselini, Alberto
i r
i
T
İ
Lattuada ve Vittorio de Sica gibi rejisörlerin adı sayılabilir. Şüphesiz Anna Magnani, Gina Lollobrigida, Mario Vitale, Mhssimo GÜyokti, Silvana Mangano gibi yıldızların da İtalyan filmlerinin dünya filmciliğiyle boy ölçüşecek duruma gelmesinde şeref payları küçümsene-miyecek kadar büyüktür.
İkinci Dünya Savaşından mağldûp olarak çıkan İtalya her sahada olduğu gibi filmcilik sahasında da bir inkılâp yapmak zaruretini duymuş ve ilk olarak cüretli adımı, son zamanlarda İngrid Bergman’la arasında geçen aşk macerasından sonra gazete ve dergilerin günlük konusu haline gelen, Roberto Rosselini atmıştır.
Rossellini’nin çalışma tarzı hiç bir rejisöre benzememektedir. O bir film makinesi, bir kaç yıldızla işe başlamakta, dekorsuz, sen/ııyosuz., gayet tabiî bir şekilde çekilmiş sahnelerle flimlerini meydana getirmektedir.
• Roma Açık Şehir., «Almanya... Sıfır Senesi, gibi filmler onun bu şekilde çevirmiş olduğu eserlerdir. •Stromboli.de de Rossellini çalışma tarzını değiştirmemiştir.
Rossellini 1936 yılında Marcella Marchis adlı genç bir kadınla evlenmiş ve bu ilk karısından iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Rossellini’nin aşk hayatında daha sonraları Anna Magnani adlı meşhur İtalyan yıldızı yer almış, Anna da yerini çok geçmeden İngrid Bergman’a bırak-
ni’ye mukabil genç yıldız Silvana Mangano da İtalyanların Rita Hayvvorth’u ünvanını almıştır.
Henüz 19 yaşında olan Silvana rejisör Giuseppe de Santis tarafından bulunmuş ve Cannes film festivalinde, çevirmiş olduğu «Acı Pirinç, adlı filmiyle ismi üzerinde büyük bir ilgi uyandırmıştır. Söylendiğine nazaran Silvana bu filminin gösterildiği memleketlerde Marlene Dietrich’in -Mavi Melek.. Rita Hay-vvorth’un «Gilda. adlı filimlerinin uyandırmış olduğu heyecanının bir yenisini yaratmıştır.
İtalyan filmciliğinin bir yeni gözdesi de Gina Lollobrigida’dır. «Çan Sesleri, ve Toltstoy’un .Harp ve Sulh, adlı eserinin beyaz perdede kahramanı olan bu genç kız 1947 de güzellik kraliçesi seçilmiş ve bu yoldan film dünyasına ilk adımı atmıştır.
22 yaşında olan Gina, Hollyvvood’-dan bazı teklifler almış, fakat mem leketinde çalışmayı tercih ettiğini söyliyerek red cevabı vermiştir.
Geçenlerde Bikini mayosu giyerek bir plâja giden Gina’nın hakkında son derecede açık mayo giydiği ileri sürülerek tahkikat açılmış, fakat güzel yıldız yargıcın hu surunda meşhur mayosuyla arzı endam ederek. Söyleyin sayın yargıç, bu kıyafetim sizde bana karşı kötü bir his uyandırıyor mu?, diyerek beraat kararını almakta gecikmemiştir.
Bu hadiseden sonra mevcut ka nunlarda bazı değişiklikler yapılarak Bikini mayosu ile plâjlarda dolaşmanın vaşak olmadığı ilân edilmiştir. Bu kararın verilmesine diğer bir sebep te turist celbi fikridir.
G na bu hadiseden şöyle bahsetmektedir:
-İşin tuhafı beni kocam değil de kanun kıskanıyor... Çok şükür ki kanun adamları kıskanmadı!...»
Ahmet NEDİM
ay
Ki laı ka iye idi De İÎİ2 ka Ki
(
da daı içir lire
I Ha
li
yor
A kad bili
H
C her Pad )s&
Alberto Lattuada’nın «Senza Pi-tia - Merhametsizce, ve «İl Mulino del Po - Po Ovasının Değirmeni., Vittorio de Sica’nın «Shoe Shine
Boys - Boyacı Çocuklar., «Ladri di Bicikletta - Bisiklet Hırsızı, gibi, idare etmiş olduğu filmler, film festivallerinde müteaddit mükâfat-
lar kazanmışlardır.
Şimdi de biraz İtalyan yıldızlarından bahis açalım:
Son günlerde ismi üzerinde en çok durulan İtalyan yıldızı şüphesiz Anna Magnani’dir. Çünkü Magnani, sevgilisi Rossellini’nin kendisine
çevirtmeyi kararlaştırdığı «Strom. boli. filminin baş rolünü İngrid Bergman’a vermiş ve ünlü İtalyan yıldızı bu hâdise dolayısiyle sa -dece baş rolü kaptırmakla kalmamış, sevgilisini de kaybetmek bed bahtlığına uğramıştır.
Magnani, onu gayet yakından tanıyanların söylediklerine nazaran
inatçı ve fazla kıskanç bir tabiata sahiptir. Rossellini’nin ilk karısı
Marcella, kocasının iki aşkını şu cümleye tasvir etmektedir:
«Fırtınalı bir denizden sonra sakin bir liman....
Gerçekten İngrid sakin bir kadındır. Rivayet doğruysa Magnani bir çok defalar sevgilisinin başına önündeki makarna dolusu tabağı vurmaktan çekinmemiştir.
Anna rolünü İngrid’e kaptırdıktan sonra ne yapmış «Volcano. adlı bir film çevirmiştir. Bazı film münekkitleri tarafından •Stromboli.-den daha fazla beğenilen bu filmin konusu kısaca şöyledir:
Hayatını binbir macera içinde geçiren bir kadın, polis tarafından doğduğu yer olan yanardağlı ada ya gönderilir. Burada bütün kadın-
lar onu bir düşmanmış gibi karşılarlar. Erkekler ise bu günâhkâr mahlûka iltifat etmek hususunda bahirleriyle adeta yanşa girişirler.
Anıtkabir inşaatı
★ (Baştarafı 1 incide)
Cumhurbaşkanı on seneden fazla bir zamandanberi devam eden inşaatın artık bir an evvel sona erdirilmesini, inşaatın böyle sürüncemede kalması yüzünden bütün milletin mânevi bir ıstırap çektiğini söyledikten sonra Türk milletine va tanını yeniden kazandıran Atatürk için hiç bir fedakârlığın esirgene-miyeceğini, bu işin bir an evvel so- ( na erdirilmesi için icabedenin ya- , pılacağını ilâve etmiştir.
Mühendisler de Cumhurbaşkanının bu sözlerinden kuvvet aldıklarını ve milletin arzusunun yerine getirilmesi için de gece gündüz çalışacaklarını ifade etmişlerdir.
Celâl Bayar inşaatın hemen sona erdirilmesi fikri üzerinde ısrarla durmuş ve mühendislerden bitiş tarihinin bildirilmesini istemiştir. Bunun üzerine Bayındırlık Bakanı Fah ri Belen başkanlığında bir toplantı yapılarak inşaatın sona ereceği tarihin tesbit edilmesine karar verilmiştir.
Başbakanın verdiği izahat
Anıt - Kabir inşaatini tetkik e-den Başbakan Adnan Menderes kendisiyle görüşen arkadaşımıza demiştir ki:
«Milletin arzusu inşaatın bir an evvel hitam bulmasıdır. Etrafta istimlâki kararlaştırılan arsalardan şimdilik sarfınazar edilmiştir. Hem paradan, hem de zamandan tasarruf edeceğiz. İstimlâklerden vazgeçilmesiyle şimdilik 6-7 milyon lira tasarruf edilmiş oluyor.
inşaatın önümüzdeki aylarda bitirilmesine çalışacağız. Millet manevî huzursuzluk içindedir. Bunun bir an evvel izalesi hepimiz i-çin bir borç olmuştur..
ve vicdan hürriyeti edinmiştir. Vaktiyle tek parti zamanında büyük hamleler başarılır-keıı belki bu nevi kanunlara ihtiyaç olmuştur; fakat artık Türkiye-de cumhuriyet kökleşmiş, ve inkılâplarımız her Türkün kalbinde yer almıştır. Bundan sonra ezanın Arap ça okunması, asla bir irticaa yol açamaz. Bunu fırsat bilen birtakım insanlar çıkacak olursa, onlara hadlerini bildirmek bu rejimin vazifesidir.
Evet, bazı kanunlar zamanında vazifelerini görmüşler, fakat bugün demokrasi inkılâbının ışığında eski kuvvetlerini kaybederek sararmış birer yaprak gibi düşmeğe mah kûm olmuşlardır.
İstiklâl Mahkemeleri Kanunu, Tak riri Sükûn Kanunu böyle değil iniydi?.. Türkiye Cumhuriyetinin yeni kuruluş devresinde, bu kanunun inkılâpçı vasfından şüphe edenler var mıydı? Fakat dünün inkılâpçı kanunu, bugünkü şartlar altında artık yaşıyamaz bir hal aldığından ortadan kaldırılmıştır.
Misalleri daha fazlalaştırabiliriz: Önceleri memlekette bütün türbeleri kayıtsız ve şartsız kapamak, bunları birer ziyaretgâh olmaktan çıkarmak lüzumlu ve zarurî idi. Fakat şimdi,Arapça ezanın okunabilecc ğine itiraz edenler, eski Türk büyüklerine ait olanlardan başltyarak birer birer türbeleri açmak yoluna girmişlerdir.
Dün, İlâhiyat Fakültesi diye bir fakülte yoktu. Mekteplerde din-dersleri kaldırılmıştı; fakat bugün, her türlü hürriyetler içinde vicdan hürriyetine de verdiğimiz ehemmiyetle bu fakülteyi açtık ve mekteplerimizde din derslerini ihya ettik. Bunlar, inkılâpçılık prensipinden fedakârlık mıdır?... Hayır, inkılâpçılığa bağlılığımız günden güne çok daha kuvvetlendiği içindir ki, hürriyetler rejimi genişlemektedir.
Ama diyeceklerdir ki, din bahsinde biraz müsamaha edildi de Büyük Millet Meclisinde dinleyiciler saflarından Arapça ezanlar duyulmağa başlandı! Onlara da cevabımız şudur: Eğer biz hürriyetlerimizi bir kaç meczubun hareketinden korkarak kayıt altına alırsak, o zaman inkılâpların hakikaten yerleşmemiş olduğunu ilân etmiş oluruz. Eğer bugün bir toplantıda Arapça değil, Türkçe ezan okuyan, ezan değil hattâ şarkı söyliyen yâni sükûnu bozanlar çıkarsa, bunları mev cut nizamlarımızla, yola getirmesini pekâlâ biliriz.
İnkılâba sadakat, inkılâplara hizmet etmekle ve bunun için bu inkılâpların memlekette hakikaten yer leştiğine bizzat inanmakla kabildir. Bu milletin sağduyusu her nevi irticaa karşı en müessir devadır. Biz buna inandığımı^, içindir ki, demokrasi inkılâbını bu şekilde tamamlamış olduk. Onu her türlü maddî ve mânevi kuvvetleriyle beraber yürüteceğiz.
Sözlerimizi bitirirken şunu da ilâve edelim: Sayın Adnan Menderes’in sözlerini bir nevi politika taktiği şeklinde umumî efkâra sunmak isteyenler, büyük bir hataya düşerler.. Çünkü Adnan Menderes, bu fikirlerini türbelerin açılması, İlâhiyat fakültesinin açılması, mek teplerde din derslerinin tekrar ihdası hareketlerinde olduğu gibi, seçimlerden evvel değil, seçimleri Demokrat Parti kazandıktan ve iktidarı elde ettikten sonra söylemiştir. Dâva hürriyetlerin muhafazası, ve rejimin demokrasi esasları dahilinde inkişaf ve dâvasıdır: Bu da en ileri bir inkılâpçılıktır.
Mümtaz Faik FENİK
ZAFER
5F'
Üniversitelilerin
Başbakana telgrafı
Başbakan Adnan Menderes’in e-zanın arapça okunması hakkındaki kanun yasağının kaldırılmasına teşebbüs edileceğini bildiren beyanatının uyandudığı akisler devam etmektedir. Beyanat her sınıf vatan-
İKTİSADİ İŞBİRLİĞİ İDARECİSİ GELDİ
Kurmayda değişiklik
Genel
■fc (Baştarafı 1 incide)
i Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral I Asım Tınaztepe vazifelerinden alın-| mışlardır. Diğer komutanlıklarda da mühim değişiklikler yapılmıştır.
Kara kuvvetleri komutanlığına Korgeneral Kurtcebe Noyan tayin edilmiştir.
GENEL KURMAY BAŞKANININ HAYATI
1890 tarihinde doğmuştur. 1908 de I Harp Okulundan piyade teğmeni olarak çıkmış ve 1913 de Harp Akademisine girmiştir. 1916 da yüzbaşı 1 olarak Çanakkale, Kafkas ve Irak cephelerinde, istiklâl Savaşında Ko-' caeli, İnönü, Eskişehir, Sakarya, 1 Afyon cephelerinde bulunmuştur. ' 921 de Binbaşı ve 922 de Yarbaylığa yükselmiştir. İstiklâl Savaşını mü-, teakip Yedinci Tümen ve Yedinci Kolordu Kurmaylıklarında, 1925 -' *928 tarihleri arasında Harp Akade-I misi Kurmay Başkanlığında bulunmuş, 1928 de Albaylığa yükselerek Genel Kurmay Yedinci Şube Mü-
dürlüğü, Piyade Alay ve Tuğay Ko-Tnutanlıkları ve İkinci Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı görevlerini ifa etmiştir. 1935 de Tuğgeneral olarak 9 uncu Tümen Komutanı vekâletinde ve 1936 da Tümgeneral olarak 57 inci Tümen Komutanlığında ve İkinci Kolordu Komutanlığı vekâletinde bulunmuştur.
1939 da Korgeneral olarak 2 nci ve 12 nci Kolordu Komutanlıklarında, 1945 tarihinde de Orgeneral olarak evvelâ 2 nci Ordu Müfettişliği, 1946 da da Birinci Ordu Müfettişliği görevlerini ifa etmiştir.
Genel Kurmay Başkanı Salih O-murtağın rahatsızlıklarından ötürü 10/1/1949 tarihinde Birinci Ordu Müfettişliği uhdelerinde kalmak üzere Genel Kurmay Başkanlığı vekâletini yaparak 1 Temmuz 1949 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına tayin edilmiş, 6/6/1950 tarihînde Genel Kurmay Başkanlığı görevine başlamıştır.
Bayar İzmir’de bekleniyor
Bir müddet Çeşmedeki evinde kalacak
İzmir, 6 (Telefonla) — Cumhurbaşkanı Celâl Baya-rın Temmuz ayı içinde Büyük Millet Meclisinin yapacağı tatili müteakip İzmire geleceği ve Çeşmedeki evinde bir müddet istirahat edeceği söylenmektedir.
Muzafferiyetle biten muazzam ve tarihî bir seçim mü- , ,-adelesinin yorgunluğunu gidermeğe vakit bulamamış o-laıı Cumhurbaşkanının İzmi-1 re geleceğine dair haber bu- , gün ;ısa bir zamanda şehirde ' yayılmış ve halk arasında j sevinç ve memnunluk uyandırmıştır.
Demokrat Cumhurbaşkanını ilk defa bağrına bas - | f rsatını elde edecek o-lan İzmir halkı Celâl Bayarın geleceği günü sabırsızlıkla beklemektedir.
Tutanakları inceleme komisyonu
■fc (Baştarafı 1 incide) nan ve tasnif başladığı sırada vefat eden Demokrat Milletvekilinin yerine listeye giren Sebati Atamanın milletvekilliği kabul edilmemesi lâzımgeldiği hususu üzerinde durmuştur. Komisyonun verdiği bu karar Meclis Umumî Heyetince de kabul edildiği takdirde Zonguldak-ta bir milletvekili için yeniden seçim yapılacaktır.
Yozgat için yapılan itiraz da Avni Doğan’ın aleyhinedir. Eski Vali Baranın aldığı reylerin Avni Doğan’a aktarıldığı iddiası bir çok vesikalarla tesbit edilmiş gibidir. Meclis Umumî Heyeti de aynı kanaate vardığı takdirde Yozgat’ta bir miletvekilliği için yeniden seçim yapılacaktır.
Hatayda da 3.000 kişinin reye iştirak ettirilmediği ve fakat bunların reylerinin kullanıldığı iddia e-dilmektedir. Bu hususta da tahkikat derinleştirilecektir.
Zonguldak milletvekillerinden
Hüseyin Balık hakkında yapılan i-tirazın haksız olduğu anlaşılmış, askerlik yapmadığı iddia edilen Hüseyin Balık’ın askerliğini yaptığı ve kasden böyle ihbar edildiği anlaşıldığından Hüseyin Balık’ın mazbatasına yapılan itiraz da makbul sayılmamıştır..
Dün toplanan Tutanakları İnceleme Komisyonu mazbatalarına i-tiraz edilen 149 milletvekilinden 100 e yakınının'mazbatasında itiraza mahal verecek kaydın olmadığını kabul etmiştir.
Diğerleri hakkında yapılan itirazlar da bugün incelenecek ve gelecek Çarşamba günü itiraza uğrayan bütün mazbatalar komisyonun raporiyle Meclise sunulacaktır.
Bunlardan Kırklareline ait mazbatalarda D. P. kelimesinin altına •Demokrat Parti aday lisetesidir. kaydi konulduğundan itiraza uğramıştı. Dün toplanan komisyon bu itirazın haklı olmadığını kabul etmiş ye Kırklareli listesinin de toplu olarak kabulüne karar vermiştir.
Köprülü Yunan Başbakanı ile görüştü
Maddalena adlı bu kadın çok geçmeden kız kardeşinin, kötü karakterde olan bir dalgıcı sevdiğini öğrenir. Kardeşini bu fena adamdan kurtarmak için kendisini dalgıca teslim eder. Fajcat kız kardeşi onun kendisine iyilik yapmak istediğini farketmez. Aralarında müthiş bir münakaşa geçer. Bunun üzerine Maddalena dalgıç bir gün denizin dibinde çalışırken oksijen tulumbasını bozar. Dalgıçın öldüğüne ka naat getirdikten sonra da yüksek kayalıklardan kendisini dernze atarak hayatına son verir.
Kudretli sanatkâr Anna Magna-
Bir müddettenberi Pariste bulu-
nan İktisadî işbirliği idaresi Türkiye icra heyeti başkanı orta elçi Mr.
Russel Dorr dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür.
Acele Satılık Ev
Eskişehirde Hacı Ali bey mah. Dumrul S. 24 No. lu büyük bahçeli köprü başına yakın yedi o-dalı ev acele satılıktır.
Müracaat: Yusuf Günsür
Anafartalar cad. No. 4 Tahsin Keçeci mağazası Tel. 11521 (2216)
Şoförlerin dilekleri
Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Cemiyeti Reisi Abdullah Canerin başkanlığında, cemiyet ida re kurulu üyelerile şehrimiz şoförlerinden bir heyet dün, Cumhurbaş kanı tarafından kabul edilerek tebrikte bulunmuşlardır.
Heyet, İçişleri Bakanı Rüknettin Nasuhioğluyu ziyaret ederek, yakında Meclise sevkedilecek olan sey rüsefer kanunu hakkındaki görüşlerini bildirmişler ve şoförlerin ehliyet alma imtihanları, belediye ceza lan hakkında dilek ve temennilerde bulunmuşlardır. Bu cümleden olarak, yakında Meclise verilecek olan Af Kanununda bugüne kadar birikmiş olan belediye cezalarının da nazarı dikkate alınması rica edilmiştir.
Şoförler cemiyeti yakında büyük bir toplantı yaparak, mesleki meseleler hakkında Ankara şoförlerinin fikir ve kanaatlerini toplıya-rak İçişleri Bakanlığına bir rapor takdim edecektir.
Ha'Ber aldığımıza göre Şoförler cemiyeti haysiyet divanı kararları belediyece de nazarı dikkate alınması kararlaştığından, meslek haysiyet ve şerefile telifi kabil olmayan hareketlerde bulunan şoförler haysiyet divanına verilmekte ve bunlar ı hakkında muhtelif cezalar tatbik edilmektedir.
★ (Baştarafı 1 incide) ye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü bugün öğleden sonra Türkiye Büyükelçiliğinde France Presse ajansı muhabirine şu beyanatı vermiştir:
«— Türkiye Dışişleri Bakanı sı-fatiyle yaptığım bu seyahat benim için son derece kiymetli olmuştur. Zira bu sayede milletlerarası sahada temaslarda bulundum ve Avrupa memleketleri dış siyaset idarecileriyle şahsen tanışmak fırsatını elde ettim. Bundan dolayı büyük bir memnunluk duymaktayım. Zira hükümetler ve milletler arasındaki karşılıklı anlayış için şahsî dostlukların oldukça ehemmiyeti vardır. Fransız devlet adamlariyle yaptığım temaslar neticesinde ziyadesiyle mütehassis oldum. Başbakan Georges Bidault ve Dışişleri Bakanı Robert Schuman ile yaptığım görüşmeler de çok faydalı olmuştur. Bu görüşmeler esnasında Fransız ve Türk noktai nazarla-riyle dış siyaset sahasında erişilecek gayeler ve bilhassa yeni bir Avrupa kurmak arzusu hususunda aramızda tam bir mutabakat mevcut olduğunu müşahede ettim..
Batı savunma sisteminin Doğu Akdenize kadar uzatılmasını temin 1 için Türk hükümeti tarafından izhar olunan temenni hakkındaki suale Dışişleri Bakanı şu cevabı vermiştir:
(— Doğu Akdenizin Avrupa birlik sisteminin tamamlayıcı bir kısmı olduğuna eskidenberi kanaat
getirmiş bulunmaktayız. Dean Acheson ve Ernest Bevin'in beyanatlarından sonra hepimizin ■ hararetle bağlı bulunduğumuz barış gayesinin tahakkuku yolunda mes'ut gelişmeler kaydedeceğinden şüphem yoktur.»
Fuat Köprülü konuşmasına şöyle son vermiştir:
•— Fransız kültürüne büyük kıymet vermekteyiz ve Fransa ile Türk.ye arasındaki kültürel münasebetlerin daha fazla gelişmesini temenni ederim.».
Bu akşam Fransız radyosunda Fransız halkına hitaben bir konuşma yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Fransız - Türk kültürel münasebetleri üzerinde ısrarla durmuştur.
Marangoz fabrikası işçilerinin dileği
Makine ve kimya endüstrisi marangoz fabrikasının 400 işçisi adına bir işçi heyeti dün matbaamıza gelerek şu dileklerinin yazılmasını
— Fabrika müdürü bir ay evvel bizi toplayarak çok çalışmamızı söyleyip bize prim vadetti. Biz de her zamankinden daha canla başla ve gayretle çalıştık. Fakat bu aybaşında yalnız fabrikanın müdür ve memurlarına prim verildiğini hayretle gördük. İşçilere prim verilmedi. Bu işde bir haksızlık, yahut bir yanlışlık olduğu muhakkak. Alâkalıların dikkatini çekme-
SCHAUB
ALMXN
RADYOLARI
Dünya Tekniğinin ön sâfında gelen/ herkesin beğendiği Tabii ses, Sağlam kaliteli SCHAUB RADYOLARI ile Büyük ve Küçük Otomatik olarak 10 plâk çalan Modem
PİKAPLARIMIZ ve
6 Lâmbalı, Bataryalı, Ceviz möbleli, 5 Geniş Bandlı Radyolarımız uzun vade ve azami kolaylıkla satışa arzedilmiştir
erkeklerin en namuslusudur.
sokak Kaynan npu ı™.
] daş arasında memnunluk uyandırmıştır. Bu arada Ankara Üniversitesinin muhtelif fakültelerine mensup bir çok talebelerin imza-siyle Başbakana bir telgraf gön-. derilmiştir. Telgraf aynen şöyledir: I -Ezanın serbestisi mevzuunda ver • d iğiniz beyanatı derin bi r memnu-' niyetle okuduk. Lâikliğin bütün i-caplarile tatbiki hususundaki kararınızı ve serbest din, serbest devlet düsturunu teyid etmek zımnında gösterdiğiniz asilâne cesareti bütün kalbimizle tasvip ediyoruz.
Vicdan hürriyetinin teminini tehalük ve hasretle bekliyen biz Üniversite gençleri, milletimizin en başta gelen arzularından birinin tahakkukunu görmekle sonsuz bir bahtiyarlık duyuyoruz. Bu vesile ile minnet ve şükranlarımızı arzeder, hürmetlerimizi teyid ederiz.»
Diğer taraftan dün matbaamıza gelen Hukuk Fakültesi mensubu bir kaç grup genç, Hukuk Fakül-X tesi lokalinde Hukuk talebelerinin bir toplantı yaparak beyanatı protesto ettiğini yazan «Ankara - Akşam haberleri» gazetesinin neşriyatının doğru olmadığını söylemişlerdir. Gençler şöyle demektedirler:
— Hukuk Fakültesi talebelerinin lokali yoktur ve Hukuk Fakültesi talebeleri böyle bir toplantı yapmamışlardır. Bir kaç arkadaş aralarında toplanmış olsalar bile bunların bu hareketlerinin bütün Hu kuk talebelerine teşmili doğru de ğildir.
Bir Romen kadını iltica etti
Cumhurbaşkanının kabulleri
Cumhurbaşkanını ziyaret eden heyetler gün geçtikçe artmaktadır. Dün de Kırıkkale bucaklarından Beyobası ve Karaçalı bucaktan 9 kişilik bir heyet Ankaraya gelerek Ba yar’ı ziyaret etmiştir.
Bundan başka Ifyrklarelinin Kay narma köyünden Ömer Aydın ismin de bir vatandaş .da yanında KIrklareli milletvekili Şefik Bakay olduğu h;.lde Cumhurbaşkanını ziyaret etmiştir.
Mersin’de büyük bir yangın
Mersin 6 (Hususî) — Bugün saat 22 sıralarında şehrimizde büyük bir yangın çıkmıştır.
Ziya Güven kereste fabrikasında çıkan yangın önlenememiş ve civarındaki 10 dükkân da beraber yanmıştır.
Tarsus itfaiyesi de yardıma gelmiş olmasına rağmen henüz sön-dürülememiş olan yangın genişlemek istidadmdadır.
Halk, büyük telâş, heyecan ve dehşet içinde yangını takip etmektedir.
İnsanca kayıp yoktur.
Romanya Büyükelçiliği müstahdemlerinden Elizabeta Marinesku isminde bir kadın bir kaç akşam evvel sabaha karşı Çankaya karakoluna başvurarak Türkiyeye iltica etmek istediğini bildirmiş ve yurdumuza sığınmıştır.
Yaptığımız tetkikata göre hâdise şöyle cereyan etmiştir:
Elizabeta Marinesku, kominfor-
manın mühim rükünlerinden bin' olan Büyükelçilik müsteşarı Lu-pan’ın yanında çalışmaktadır. Lu-pan ve karısı ile birlikte Belgrat-ta bulunmuştur. İlkokul mezunu o-lan Elizabeta cahil bir kadındır. Belgrat'tan itibaren Bayan ve Bay Lupan, Elibazeta'yi komünistleştir-meğe memur edilmişlerdir. Elizabeta, her şeyden evvel bir işçidir. Politikadan hoşlanmamaktadır. Fakat madam ve mösyö Lupan, Eliza-betaya Marksı, Lenini ve Stalini an latmak azmindedirler. Kadına broşür, makale, gazete ve kitaplar vererek bunları okumasını ve okuduklarını anlatmasını istemektedir-
MİLLİ PİYANGO
Bugün Çekiliyor
Millî Piyangonun 7 Haziran çekilişi bugün saat 13 de Ankara A-tatürk Lisesi yanındaki Sarar İlkokulunda yapılacaktır.
İkramiye kazanan numaralar Ankara Radyosiyle bu gece 23 de yayınlanacaktır.
Bugün saat 13 den sonra yurdumuzun hiçbir tarafında bu çekilişe ait bilet satışı yapılmıyacaktır.
Elozığ kültür derneğinden
6/6/1950 de nisap hasıl olmadığından 9/6/1950 Cuma günü saat 18 de Halkevinde derneğimiz Genel Kurulu toplanacaktır.
Sayın üyelerimizin teşrifleri rica olunur.
ler.
Diğer taraftan, Eelizabeta, elçiliğin diğer memurları gibi politika derslerine devama mecbur edilmektedir. Bütün bunlardan maada, madam Lupan, Türkiye aleyhtarıdır. Her gün kadına, Türkiyede açlık olduğunu, halkın sokaklarda ekmek ve sigara artıkları topladığını. kendisinin Romen Halk Federatif Cumhuriyeti tebaası olması itibariyle refah içinde yaşadığını telkin etmeğe çalışmaktadır. Faik1 kat Elizabeta hakperest olduğu kadar dik kafalıdır. Mütemadiyen madam Lupan ve kocası ile münakaşa etmektedir. Nihayet müsteşar ile karısı, Elizabetayı kurye ile Ro-manyaya iade etmeğe karar vermişlerdir. Fakat bu kararı, Elizabeta duymuş ve gece sabaha karşı saat 4 te Türk makamlarına teslim ol-
muştur.
Teşekkür
Yıllardanberi görmiyen gözlerimi mahir ve cerrahî bir müdahale ile açan ve beni yeniden nura ve hayata kavuşturan Numune Hastaha-nesi göz hastalıkları kliniği değerli ve sayın mütehassısı üstat Dr. Muzaffer Şander’e içimden gelen derin minnet ve şükranlarımı sunarım. Fatma Vidinel
Acele satılık tuhafiye dükkânı
Kalabalık, işlek bir muhitte dört yol ağzında bir dükkân malı İle birlikte muazeret dolayısiyle devren satılmaktır.
Müracaat: Abdurrehman Ünüvar Doğanbey Çerkeş sokak No. 46 da Bakkal Tel: 13691. (1083)
Satılık firigidoire
Frigidaire havuz, buz dolabı ve şerbetçiler için lüzumlu teferruat satılıktır.
Kemal Dedeoğlu Tel: 16027.
Sahibi:
Adviye Fenik
Bu nüshada yazıişlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
5 Lambalı, 2 dalgalı EMPRES Radyoları
20 Lira peşIn
Ayda 10 lira taksIt
6 Lâmbalı, 3 dalgalı SEYART Radyoları 20 Lira peşIn
Ayda 15 Lira taksIt
Ziya Radyo
Posta caddesi, Hanif Ap. zemin kat, Tel: 14443

Comments (0)