Vatandaş
(rat Partinin 7/Mayıs/1950 de çekilecek büyük eşya piyangosunun b(r bileti İçin vereceğin bir lira İle hem onun bu «engin ikramiye listesinde şansını denemiş ve hem de milletinin ve üyelerinin yardımından başka maddi mıyan DEMOKRAT PARTtnln. önümüzdeki seçim masraflarını karşıl omış olacaksın. (398)
DEMOKRASİNİNDİR
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
r

Yıl : 1 — No. 312 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
Eskişehirde müthiş bir sel felâketi
Muhip Dıranas Adanadan
*
Celal Bayar ve Adnan Menderes Adana D. Parti B kongresinde -)
Yurdun muhtelif bölgelerinde de yer yer şiddetli feyezanlar oluyor
Eskişehir bir kıyamet günü yaşıyor, bine yakın ev yıkıldı, on binlerce insan açıkta
Sular üzerinde yüzen çocuk cesetleri - Çocuklarını ariyan ana ve babalar-İki büyük mahalle mahvoldu - Nihad Erim ne demişti?
Dicle, Y. ırmak ve Ceyhan da taştı
Eskişehir, 6 (Hususî surette gönderdiğimiz arkadaşımız Mehmet Sürenkökten) — Eskişehir bugün büyük bir felâketin muazzam sillesine maruz kalmış bulunmaktadır. Trenle Eskişehire girerken gördüğüm manzara tüyler ürpertici ve göz yaşartıcı bir mahiyet arzetmek-tedir.
Hattın sağ tarafına rastlayan ve 1 aşağı mahalle denen kısım kâmi-1 len sular altındadır. Evlerin üçte ikisi yıkılmıştır. Henüz yıkılmı-yanlar da maili inhidam bir haldedir ve her an, ykılmak tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Eskişehir Demokrat Parti Milletvekillerinden Kemal Zeytinoğlu ve Haşan Polatkan bu akşamki trenle gelmiş bulunmaktadır-
Eskişehir, 6 (Hususî muhabirimiz
Ali Rıza Ilıcalı bildiriyor) — 4 •dr (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Tevkif edilmiş olmasına
rağmen

1
Adana D. Parti İl
!■
Kongresi intibaları
B
il
Üt
n !e
£
«i 1
il-
le
Halk Partisinde mebus tasfiyesi
Merkez teşkilâtı şaşkınvaziyette
Bu devre namzetgösferilmiyecek,
açıkta kalacaklar kimlerdir?
İktidar Partisinde şaşkınlık fakat hummalı faaliyet göze çarpıyor, herkes
Cumhuriyet Halk Partisi, seçim faaliyetlerini memleketin her tarafında geniş bir ölçüde arttırmıştır. Kati surette öğrendiğimize göre bu faaliyet, merkezden muhite doğru inkişaf etmektedir. Bu inkişafın istihdaf ettiği gaye, her ne pahasına olursa olsun, merkezin C. H. P. mahallî teşkilâtınca seçilecek olan yüzde 70 1er üzerinde müessir olması merkezindedir.
Hatırlarda olduğu gibi C. H.P. Kurultayında alman karara göre Büyük Millet Meclisine iştirâk
mebus olmak emelinde
edecek Halk Partisi namzetlerinin yüzde 70 ini mahalli teşkilât, yüzde 30 unu merkez seçecektir. Merkezi telâş ve endişeye düşüren en mühim mesele, mahallî teşkilât tarafından seçilecek olan yüzde 70 namzetlerin merkez tip ve formunda olmı-yan C. H. P. lerin teşkil etmesi ihtimalidir. Bu ihtimali önlemek için bundan bir müddet evvel toplanan parti divanında bazı kararlar alındığı malûmdur. Bu kararlara göre taşra teşkilâtınca seçilecek
★ (Devamı Sa: 2 de)
Ingiliz Meclisi

Mümtaz Faikle hâlâ uğraşıyorlar
Meclisin dünkü toplantısında, Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fe-nik’in hâlâ niçin hapsedilmediğine dair sözlü soru görüşülmüştür.
Bu husustaki müzakereleri aynen bildiriyoruz :
Adalet Bakanı Fuat Sirmen (Rize) — Muhterem arkadaşlar, yayın yolu ile Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars’ı tahkir eylemekten 3 ay hapis ve 10 lira ağır para cezasına mahkûm olan Mümtaz Faik Fe-nik’in mahkûmiyet ilâmının infaz seyri hakkında bundan evvel Sahir Kurutluoğlu arkadaşımızın bir suali üzerine cevap vermiştim. Muhittin Baha Pars arkadaşımız bu infazın gecikmesini nazara alarak bizden, bu vaziyette bulunanlar hakkında da ayni muamelenin yapılıp yapılmadığını ve yapıldığı takdirde bundan mahzurlu neticeler çıkmıyacak mı? diye sual sormaktadır. Arkadaşlar, Mümtaz Faik Fenik hakkındaki ilâm katiyet kesbedince diğer bilûmum mahkûmlar hakkında olduğu gibi kendisine davetiye çıkarılmıştır. Bu dâvetiye üzerine vekiliyle birlikte savcılığa müracaat ederek o tarihte Ankara’da .Zafer» adlı bir gazete-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)

diin açıldı


İngiltere Kralı
6 ncı George’un açış nutku

Londra, 6 (Ap) — İngiltere Kralı Altıncı George bugün İngiliz parlâmentosunu açmış ve yeni t§çi hü-
★ (Devamı 8a: 6 8ü: 7 de)

Ra
Celâl Bayar dün Adanadan ayrılırken, muvaffak olacağız, buna mecburuz, dedi - Kongre dün sona erdi - Yeni il idare kurulu seçildi Adana, 6 (Hususî surette giden arkadaşımız Muhip Dıranas bildiriyor) — Bayar ve arkadaşları bugün güzel bir havada, uçakla Adanadan ayrıldılar. Demokrat Adana hakkındaki intihalarımı dün yazmıştım. Bugün artık bunlara ilâve edecek bir sözüm yok. Yalnız şunu düşünüyorum : İsterseniz bunu bir itiraz sayın; eğer, şahsen Adanaya gelip de, olup bitenleri ve yazdık-
★ (Devamı 8a: 6 Sü: 1 de)
Af tasarısı çok eksiktir
A. FENİK

ut iP Ut-il-«I» JJİ. U»
H”
£
u'
Uf
ünlerden beri dedikodusu devam eden Af Kanunu Tasarısı, Vekiller Heyetince tetkik edildikten sonra Büyük Meclise verilmiş bulunuyor. Şüphesiz, birkaç gün içinde bütün kanunî forma liteler ikmal edilecek ve af Büyük Millet Meclisinde kanunlaşmış olacaktır.
Af kanunu tasarısının bugünkü şekli hakkında mütalâa yürütmek ve bunu tenkid etmek bize düşmez; çünkü başmuharririmiz hapistedir. Fakat bu sütunlarda müdafaa edeceğimiz fikirlerin hiç birinin bu hâdise ile alâkadar olmadığını bilhassa tasrih etmek yerinde olur. Biz kendisi için hiç bir af niyaz etmiyoruz ve etmiyeceğiz de.. Bunun için bu mevzuda söyliyeceğimiz fikirleri, asla bu tevkifle ve bu hapisle alâkalı görmemek gerektir.
Burada işaret etmek isteriz ki, Adalet Bakanlığı tarafından hazır lanmış bulunan şimdiki Af Kanunu tasarısı nakıstır; ve aftan kastedilen ulvi mânayı asla taşımamaktadır. Bilâkis bu tasan, Adalet Bakanlığının, mahkûmlara karşı bir şefkat eseri göstermesinden daha çok, iktidarı birtakım vaziyetlerden kurtarma gayesiyle hareket ettiğini isbat eder. Yani af, hayatın gadrine uğramış birtakım kader kurbanlarının kurtarılmasını, bunlann tekrar cemiyete nafi birer uzuv olarak dönmelerini değil, belkj doğrudan doğruya yeni bir iktidar değişmesiyle vaziyetleri tehlikeye düşebilecek olan insanları himaye maksadı nı gütmektedir.
Gazetelerde intişar eden haberle-★ (Devamı Sa: 6 8Ü: 4 de)
Celâl Bayar Istanbulda
İstanbul, 6 (Telefonla) — Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar, bugün saat 16 da uçakla Adanadan şehrimize gelmiştir. Genel Başkan Yeşilköyde Demkorat Parti mensupları tarafından hararetle karşılanmıştır. Celâl Bayar kendi-★ (Devamı Saj 6 Sü: 7 de)
Adanada
fecî bir
cinayet
halinde D-P. ye geçiyor
Diyarbakırda 1281 kişi, Osmaniyede 28 kişi ve bir köy halkı partiye kaydoldu, D. Bakır halkının yüzde 80 i Demokrat
Diyarbakır, (Hususi muhabirimiz- ı Halk Partisinden 13 kişi istifa ededen) — Bu hafta içerisinde Halk rek Demokrat Partisine iltihak etmiş Partisinin Derviş Hüseyin ocağı baş lerdir. Kulp ilçesine bağlı 5000 nü Un*. ıı« i *ı ı_ fuslu Buhemdan bucağında Demok-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: S de)
kanı jle beraber idare heyetinin istifa .etmesi suretiyle kapanmıştır.
Filo Komutanı Vis Amiral John J. Ballentine ve Dördüncü Uçak Taşıt Grupuııun Komutanı Tümamiral J. J. Clark’ın davetlileri için Ameri kan Altıncı Filo ile birlikte Dolma bahçe açıklarında demirli bulunan muazzam uçak taşıt gemisi U. S. S. Midvvay’de Pazar akşamı bir res mi kabul tertip edilmiştir. Uçak taşıt gemisinin güvertesinde görülen murabba şeklindeki açıklık aşağıdaki hangar güvertesinden havalan mak üzere uçakları uçuş pistine çıkaran asansördür.
D. P. İl Genel Meclisi üyelerinin Vali Avni Doğan’a açık mektubu
Ankara özel idare su işleri bürosu [ vaki olan çalışmalarının muhassa • başlıklı 6/2/1950 tarihli tamiminiz lası olarak meydana getirilmiş bu-tesadüfen elimize geçmiş ve ıttılaı- lunan neticeleri bu tamiminizde ik-mıza ulaşmış bulunmaktadır. tidar partisi propagandası olarak
Muhtelif siyasî partiye mensup ü-| ele aldığınızı ve kanunun size ve em yelerin, Ankara il genel meclisinde ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Bir Valinin anlaşılmaz telgrafı
Dün Yozgat Valisinden anlaşılması ve içinden çıkılması imkânsız bir telgraf aldık. Zaferde çıkan bir haber üzerine çekildiği için bugün meriyette bulunan Basın Kanunu, bize bu nevi karmakarışık karşılıkların bile neşrine ve okuyucuları da işgale mecbur etmektedir.
Sayın karilerimizden özür dileyerek mezkûr telgrafı aynen, kelime bekelime aşağıya alıyoruz:
★ (Devamı Sa: 4 Sü:3 de)
AKINTIYA---1
KÜREK

Katilden sanık eski bir C.H. P. milletvekili dün öldürüldü
Adana, 6 (Telefonla) — Bir kaç gün evvel Adananın Zeytinli mevkiinde Osman Çevik adında bir genç öldürülmüş, arazi meselesinden ileri gelen bu cinayet ile alâkası sezilen eski C. II. P. Seyhan milletvekili Ömer Biçer tevkif edi-
lip, bilâhare serbest bırakılmıştı. I Ömer Biçer maktul Osman Çeviğin kardeşi yirmi bir yaşında Bayram Çevik tarafından adalet Sarayı önünden geçen cadde üzerinde bugün öldürülmüştür. Katil Bayram Çevik ikinci şarsörü de tabancasına sürerek on iki kurşun sıkmış, bunlardan sekizi isabet etmiştir. Cinayete şahit olanlar Ömer Biçerin pek feci bir şekilde can ver-■k (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Demokrat Parti İtfaiye Meydanı ocağı da evvelki törenle
açılmıştır. Yukarıdaki resimde (örende bulunanlar görülmek tedlr — Yazısı 3 üncü sayfada —
YEDEKÇİ
Ezmeden suyunu çıkarma !
| stanbul Valisi gazetelere
* beyanatta bulunmuş ve sarhoşlar hakkında çok ciddî tedbirler alacağını söyliyerek demiş ki:
— Sarhoşların sade bellerinden değil, ense köklerinden bile su alacağım!
Biz, İktidarın ensemizde sade boza pişirdiğini sanıyorduk; o, ayrıca su da çıkan yormuş!..
Bayındırlık Bakanlığının bahsettiği büyük su projeleri tahakkuk etmek üzeredir!.. Ama, vatandaşlann suyu çıktıktan sonra!..
Desenize ki, gayret sarhoşlara kaldı!
YEDEKÇİNİN YEDEĞİ

I
Sayfa: 2
ZAFER
7 • 3 ■ 1950
İKTİBASLAR
Peyk Orduları
Kaptıkaçtı ile dolmuş
İç Mes’eleler
PULSUZ İSTİDA
arttırılıyor
Askerler - ihtiyatlar - Gönüllüler
y VVELKl bir makalemizde, «Trudovlk »adı verilen sayısız tu-5- 1949
senesi
tık, ve o -------- ---------- -- -
ğu Avrupa üzerinde tam bir kontrol Romanya’da başka bir tek tesis eden komünistlerin peyk ordu vurulmuştur. Ccçcnlcrdc . tarım takviye edeceklerini belirt-1 tamamen askere alınmıştır,
senesinin «ordular , gaylar «gönüllüleri» yetiştirmekle
olacağını yazmış - meşguldür.
sene zarfında Do ROMANYA:
Romanya’da başka bir tekniğe baş •. Geçenlerde iki sınıf lar orduya iltihak edince silâhlı kuv vetler mevcudu sulh muahedelerinin tesbit ettiği hadleri aşacaktır. Romanya, ahdî vecibelerini hiçe sayarak, yeni tümenler teşkil etmektedir.
Bütün Doğu Avrupa bu gibi gelişmelere şahit olmaktadır. Sovyetlerin itimat edebildikleri subay ve komutan kadroları sistemli bir şe kilde tesis edilmiş, ve silâhlı kuvvetlerin tamamen teçhizi için mufassal plânlar hazırlanmıştır. Bu şu demektir ki, Sovyetlerin kanaatince, siyasî ve askerî şahısların büyük sa yıda «tasfiye» edilmeleri neticesinde peyk orduları «milliyetçi - inhi-rafçı» unsurlardan artık temizlenmiştir,
Buruda sorulacak bir nokta var: Sovyetler, bütün bu er ve subayların sadakatim sağlamışlar mıdır?
Polis metottan tasfiyeler ve devamlı propaganda ile ı»’-’- -- sa-
dakat şüpheli bir değer arzeder. Ruslar bunu bilmektedirler. O halde, peyk ordularının takviyesinde ısrar etmeleri için bir sebep olacaktır, ve sadakata güvenilmeden tatbik edilebilecek bir plân hazırlamış olmalıdırlar.
Sovyetlerin ve peyk hükümetleri nin «asker, ihtiyat, ve gönüllü» diye tasnif ettikleri insanların kendilerine göre his ve düşünceleri vardır. Sovyet liderleri, bir İrlandalInın şu sözlerini hatırlamakla iyi ederler:
«Sadakat, bir kanun değil, bir histir. Sadakat, tazyike değil, sevgiye dayanır... Halka daimî surette baskı yapan ve onun arasında ihtilâf tohumları saçan hâkim bir sınıf sayesinde parçalanmaktan kurtulan bir imparatorluğun kalbinde muhakkak ki bir ülser vardır.»
(«East Europe» dergisinden)
miştik. Karşılaşacakları en büyük engel, umumiyetle halk ve bilhassa subaylara ltimad edemeyişleriydi.
Şimdi, 1949 senesine bir göz atar sak, bu iddiamızın ne kadar yerinde olduğu görülür.
Peyk orduları Sovyet yardımı olmaksızın kuvvetlenemezdi, ve Sovyet hükümeti Doğu Avrupa'nın komünist liderlerinden şüphe ediyor, Titoculuğun onlar arasuıa yayılmasından korkuyordu. Her halde bu şüphe ve mahzurlar bertaraf edilmiş olacak kİ peyk ordularının takviyesi İşi ele alınmış bulunmaktadır.
POLONYA:
Polonya başkomutanı ve millî savunma bakanı tayin edilmezden önce, Mareşal Rokosovski, Llgnica-daki karargâhına bağlı subaylardan bazılarını muhtelif askerî bölgelerin komutanlığına getirdi. Polonya ordusu böylece Sovyetlerin eline geçince, Sovyet hükümeti, Polonya silâhlı kuvvetlerinin arttırılacağını ve yeniden teşkilâtlandırılacağım ilân etti.
ÇEKOSLOVAKYA:
Çek ordusunda en mühim yerlere Sovyet subayları tayin edildikten sonra, Çek silâhlı kuvvetlerinin de takviyesine başlandı. Geçenlerde yapılan manevralardan ve geçit resimlerinden edinilen İntiba, Çek ordusunun eskisine nazaran daha ka labalık ve daha iyi mücehhez olduğudur.
BULGARİSTAN :
Bulgaristanda da buna benzer bir usule başvurulmaktadır. Orada, askeri kuvvetler sulh müahedelerinin tahditlerini aşmamış olmakla beraber, yan askerî teşkilâtların sayısı çoğalmaktadır, ve bir ordu kararnamesi «askerlerden», «ihtiyalardan», ve -gönüPyierden» bahsetmektedir.
Merkez teşkilâtı şaşkın vaziyette
■fc (Baş tarafı birinci de) ğunıtn şimdiden Ankarâya gelerek yüzde 70 1er Üzerinde merkezin bir ' Parti Genel Sekreterliğine bâşvur-. -i.,.. Rahanlmııs- dııkları öörenilmİRtir. Rıı suretle
veto hakkı da mevzuu bahsolmuş- ( tur. !
Son zamanlarda parti müfettiş- ( leri arasında geniş çapta değişiklik- 1 ler yapıldığı ve yeni parti müfet- 1 fişlerine taşra teşkilâtınca seçilecek ı yüzde 70 ler üzerinde müessir olma- ) lan hususunda direktifler verildiği de söylenmektedir.
Öğrendiğimize göre halen millet- • vekili olan C. H. P. tilerin birçoklarının tasfiye edileceği ve seçim kabiliyeti az olan bir kısmının alelusul yüzde 70 denemesinden geçirilmek suretiyle bertaraf edileceği anlaşılmaktadır.
Ankarada C. H. P. yüzde 70 len teşekkül etmiş gibidir. Öğrendiğimize göre İnönü, Mümtaz Ökmen, İbrahim Rauf Ayaşlı, C. H. P. nln mümtaz adaylarından olup yüzde 70 ler arasında halkın tasvibine ar-zedileceklerdir. Bu listeye Ulus meydanında tuhafiyecilik ile meşgul Burhan Çakır, Naşlt Hakkı, Sadi Batu’nun da alınacağı söylenmektedir.
İnönü, Mümtaz Ökmen ile İbrahim Rauf Ayaşlı’nın kazanma ihtimali olduğu tahmin edilmektedir.
Mebrure Aksoley, Falih Rıfkı Atay Cevat Akgermennin eski Temyiz Başkanı İhsan’in tasfiye edilecek milletvekilleri arasında olduklkarı ve bunların bazı vilâyetlerin yüzde 70 lerinde denemeye tâbi tutulacağı söylenmektedir.
İstanbul milletvekillerinden halen hasta bulunan Recep Peker’in adaylığı da ayrı bir mesele halini almıştır. Kendisine merkezce Kü-tahyadan veya Edirneden yüzde 30 lardan merkez adayı olarak gösterilmesi münasip bir şekilde ihsas edilmişse de mumaileyh, senelerce Parti Genel Sekreterliği, Bakanlık ve Başbakanlık yaptığından bahisle halkın kendisini namzet olaTak seçmesini arzu etmekte olduğu cevabını vermiştir. Bu itibarla kendisi ya îstanbuldan seçilecek veyahut başka bir yerden aday gösterilmesini kabul etmiyecektir.
Diğer taraftan, Büyük Millet Meclisinin teşekkülünden beri mebusluktan başka İş yapmıyan ve yaşlan ilerlemiş olrnalan itibariyle hizmetlerinden istifade edilemlye-cek hale gelen bir çok milletvekillerinin de C. H. P. namzedi gösteril-miyeceği anlaşılmaktadır. Bu arada Refet Belez, Fahreddin Altay, İbrahim Tali’, Fazıl Ahmet Aykaç ve-sair bulunmaktadır.
Diğer taraftan, mebus olmak için halen earfedilmekte olan faaliyetlerin had bir devreye çıktığı anlaşılmaktadır. Taşra parti müfredatından birçoklarının taksi, cip kiralı-yarak köy köy dolaştıktan parti ilce idare kurulu başkan v® üyeleriyle temasa geçerek propagandalarım yaptıkları ve bunlardan birço-
dukları öğrenilmiştir. Bu suretle çalışanların îstanbuldan gösterilecek 27 namzede mukabil 103, Kü-tahyadan 10 namzede mukabil 38, Icezalik yüzlerce C. H. P. linin namzet gösterilmesi için çalıştığı haber alınmıştır.
C. H. P. ce en ehemmiyetli ve tehlikeli seçim bölgeleri Ankara, Sivas ve Kocaelidir.
Bilindiği üzere, Başbakan, Dışişleri Bakam, Çalışma Bakanı, Sivas, Başbakan Yardımcısı Nihat Erim, Maliye Vekili Rüştü Aksal, Gümrük ve Tekel Bakanı Fazıl Şeref Bürge Kocaeli milletvekilleridir. Bunlardan birisinin gerek yüzde 70 denemesinde ve gerek genel seçimde kazanamaması ihtimali C. H. P. prestiji için çok ehemmiyetli telâkki edilmektedir. Bu itibarla Meclisin en faal Ve kapanmasına yakın bir zamanda Nihat Erimin durup dururken, ve bilhassa Basın Kanunu çıkmadan 15 gün izin alarak dinlenmek bahanesiyle seçim bölgeleri olan Kocaeline gitmesi bu mühim konu İle İlgili görülmekte ve înönü-nün Malatya seyahatine de ayrı bir mâna verilmektedir.
Diğer taraftan Başbakan Şemsed-din Günaltay, Dışişleri ve Çalışma Bakanının Sivas, Fazıl Şerafeddin Bürge ile Rüştü Aksalın İstirahat etmek üzere ne zaman Sivas ve Kocaeline gidecekleri merak edilmektedir.
Elektrik, Havagazı ve Otobüs İdaresi bazı batlardaki otobüs darlığını önlemek için kaptıkaçtı satın alacak
Aldığımız malûmata göre, Ankara Belediyesi elektrik, havagazı ve otobüs işleri genel müdürlüğü mevcut otobüslerin şehrin İhtiyacını karşılamadığını nazarı itibara alarak bazı kalabalık hatlarda otobüse ilâve olarak kaptıkaçtı İşletmeye karar vermiştir.
Müessese aynı zamanda bu semtlerde taksilerin dolmuş yapmasiyle senede 12 bin lira gibi bir varidattan mahrum kaldığını da düşünerek dolmuş yapılmasına mani olacak ve yakında satın alacağı kaptıkaçtılarla bizzat kendisi dolmuş yapacaktır.
Seçim listeleri 9 Martta asılacak
Bir müddettenberl vilâyette seç -inen kütüklerini hazırlamakta olan büronun çalışmaları bugün sona erecektir.
9 Mart Perşembe günü mahallelere asılacak olan seçmen listeleri yedi gün askıda kalacak ve itiraz -lar sulh hâkimine yapılacaktır. 25 Martta kütükler tamamen kesinleşmiş bir mahiyet alacaktır.
KERESTE İTHALİ DURDURUL MAZSA MEVCUT TOMRUKLAR ÇÜRÜYECEK
Oı-man genel müdürlüğü hariçten ithal edilen tomrukların muvakkaten durdurulması için Ticaret Bakanlığına müracaat etmiştir.
Orman genel müdürlüğünün tomruk ithalinde bir senelik tehir lüzumunu hissetmesinin sebebi memleketimizin Dursunbey ve Bolu mın-takalarındaki tomruk stokunun ihtiyaçtan fazla olması ve stok edilmiş bu tomrukların çürümeye yüz tutmuş olmasından ileri gelmektedir.
Genel müdürlük bu hususta Ticaret Bakanlığına müracaat etmişse de şimdiye kadar hiç bir cevap alınmamıştır. Orman genel müdürlüğü ithalâtın bir an evvel kesilmesi için Başbakanlık vasıtası ile meseleyi halletmeğe uğraşmaktadır.
VEFA KULÜBÜ BİR KONSER TERTİP ETTİ
Şehrimizin genç kulüplerinden Vefa kulübü yararına 22 Mart Çarşamba gecesi saat 21 de Büyük Sinemada özel bir konser tertip edilmiştir.
Bu konsere değerli ses sanatkârı Hamiyet Yüceses ile saz sanatkâr -larından Hakkı Derman, Şerif İçli, Şükrü Tunar ve bir çok tanınmış ses ve saz sanatkârları daha iştiı-ajc edecektir.
Gecenin çok güzel geçmesi için zengin bir program hasırlanmaktadır.
10 TÜRK ESERİ YABANCI DİLE TERCÜME ETTİRİLECEK
Unesco millî komitesi biri Anka-rada diğeri Istanbulda olmak üzere kurduğu iki komiteye on Türk klâsik eserini seçtirmektedir. Seçilen eserler genel kurulda incelendikten sonra yabancı dillere tercüme edilerek bastırılmak üzere Unescoya gön derilecektir.
MİLLİ PİYANGO BUGÜN ÇEKİLİYOR
Millî Piyangonun 7 Mart çekilişi bugün saat 13 de Ankara Atatürk , Lisesi yanındaki Sarar İlkokulunda yapılacaktır.
İkramiye kazanan numaralar Ankara radyosile bu gece saat 23 de yayınlanacaktır.
Bugün saat 13 den sonra yurdumu zun hiç bir tarafında bu çekilişe ait bilet satışı yapılmıyacaktır.
BELEDİYE ZABITASI KURSU
Belediye zabıtası kadrosuna bu yıl alınan 35. memur halen kurs gör -mektedir. Kurs bu ayın sonunda yapılacak sınav neticesinde sona e-recektir. Bu yeni memurlar bilgilerini artırmaları için Çankaya belediye şubesi emrine verilecektir. Burada bir sene çalıştıktan sonra bu memurlar muhtelif bölgelere taksim edilecektir.
Banyo yerinde bir kaç güne gelinceye kadar yaşıyan bir insanın bulunduğuna delâlet edecek eski püskü bir jilet bıçağı bile yoktu. Sadece, holdeki cigara kokusudur kİ, yaşamış bir insandan iz veriyordu.
Herr Koch:
—- Görüyorsunuz ya, dedi. Yeni kiracı için her şey hazır edilmiştir. ilse mükemmel derledi topladı.
Gerçeklen derlenmiş, toplanmıştı. İçinden ölü çıkmış bir evde daha bir perişanlık olmak lâzım gelirdi. Bir insan en uzak yolculuğuna, hem de böyle ani olarak çıkarken şurda burda bir kaç şey unutmasın, yanm kalmış bir not parçası, bir küçük evrak, bir kadnı fotoğrafı, yahut bunlara benzer bir şeyler bırakmasın, nasıl olurdu.
— Eıı ufak bir kâğıt parçası da yok muydu, Herr Koch?
— Herr Lim, intizamı seven bir adamdı. Kâğıt sepetiyle evrak çantası doluydu, ama arkadaşı oıı lan aldı götürdü.
—- Hangi arkadaşı?
— Perukalı zat.
Anlaşılıyordu ki, Lim yolculuğuna Martlns’in sandığı kadar
Lâfla gemiyürütmiye
çalışıyoruz!
Jeep'e dair!
K) ir şeyi katledenin, pek tabii olarak bir maksat gözetr^ıl, âletini nerelerde ve ne gibi şeraY. altında kullanılabileceğini tasarlaması lâzımdır.
timi haki hatlar şahsî görüşlere feda edildiği müddetçe işlerin yoluna gireceğini ummak beyhudedlr. Netice olarak da sırtımız yerden kalkmıyacaktır.
Memleket işlerinde ötedenberi tatbik ettiğimiz iki vasıta vardır: Rapor ve söz. Birbiri leriyle tanışan bu iki kelimeye ya-dırgamıyacak derecede alıştık...
Resmî dairlelerin arşivlerinden mahzenlerine kadar sıkı bir tetkik yapılacak olursa, sayısı yüzleri ve belki binleri bulan rapora rastlamak mümkündür. Bunlar arasında çeşitli ihitsas sahasına mensup ecnebi mütehassıslardan tutunuz, da, yerli mütehassıslarımızın memleket içinde ve dışında yaptıkları tetkiklere dair oldukça mühim raporlar vardır. Hayli masraflara mal olan bu raporların bugün şekli bile unutulmuştur.
Sık sık duyuyoruz: -Filân işi, bu sefer kökünden halletmek üzere esaslı tetkikler yaptırıyoruz., mütehassısların hazırlıyacakları rapor tara göre derhal faaliyete geçilecektir.. Aradan kısa veya uzun bir müddet daha geçer: -Bakanlığımız, verilen raporları tetkike başlamıştır. Gereken tahsisat bulunduktan sonra plân tatbik edilecektir...- takvim yaprakları üstüste yığılır. Senelerin sayısı ile beraber rengi sararıp solan raporlar da unutulur, gider.
Vakta ki hükûfnet veya bakan de ğişir. Bu kabil teminatı ifade eden avutucu haberleri tekrar duymağa
S— --- YAZAN-------s
| Hayri ALPAR
OTEL KÂTİBİ İLE BİR KADIN ÇOCUK AĞLAMASI YÜZÜNDEN MAHKEMELİK OLDU
Mesudiye otelinde oturan Neclâ isminde bir kadının dün gece otelde olmadığı sırada çocuğunun ağlamasına sinirlenen otel kâtibinin müş teriyi içeri almak istememesi yüzünden bir hâdise olmuş ve neticede ad liyeye intikal etmiştir.
Adliyeye kadar intikal eden çocuk ağlaması ve hakaret hâdisesi şöyle olmuştur:
Necla isminde bir kadın uzun za-mandanberi ikamet ettiği Mesudiye oteline dün biraz gecikmiş olması neticesinde garip bir hâdisç ile karşılaşmıştır. Karşısına çıkan kâtip Haşan çocuğunun ağladığından bah sederek otelden ayrılmasını istemiş, Necla da parasını verdikten sonra kimsenin ses çıkarmaya hakkı olmadığını söylemiştir. Bunun üzerine Haşan evvela Neclanın eteğinden sonra da saçlarından tutarak çekmeye başlamıştır.
Kadının feryadına yetişenler Haşanın tartaklanmakta olduğunu görmüşler ve her iki kavgacıyı ayırmış lardır.
Neticede mesele adliyeye intikal etmiş ve Neclanın otel kâtibi Haşana hakaret ve düğmekten beş gün hapsine otel kâtibi Haşanın da 85 lira para cezası ödemesine karar verilmiştir.
başlarız. Fakat, yine bir netice elde edilemez... Bu suretle, yıllardan beri hazırlanan, hatta alâkalılar tarafından unutulan raporlar dolapların tozları içinde gömülüp kalmış-
Geçenlerde, sözüne inandığımız mütehassıs bir dostumuz, bu unutulma işine dair şayanı dikkat bir vaka anlatmıştı: Eski bir memurun mevcudiyetini iddia ettiği mühim bir rapor, çoktan mahzene girdiği için unutulmuş. Bu sayın memurun iddiası, âdeta iftira ve bozgunculuk telakki edildiğinden, nerede ise hakkında takibat yapılacakmış. Hadise Başbakana kadar aksetmiş. Bereket adamcağız gelmiş, mahzendeki sandıklardan mahut raporu bulmuş, çıkarmış da, başını dertten kurtarmış. Çıkarmış da ne olmuş? Diye sormıyalım. Hadisenin üzerinden epeyce zaman geçtiği halde, bu yolda herhangi bir emare görülemediğine göre âkibetini kestirmek mümkündür...
Bu arada Amerikan yirminci a-sır vakfı adına geniş tetkikler yapan Dr. Thornburg gibi kiymetli mütehassısların hazırladıkları, tenkidi mahiyetteki raporları da zikretmek lâzımdır. Acı hakikatleri belirttikleri için olacak ki, ayıplarımızı saklar gibi amme nazarlarına serilmekten çekindiler. Amerikalı mütehassıs, etraflı ve her satırında ehemmiyetle durmaya değer raporunu, bereket versin hususî surette gönderdi de, mahiyetini öğrenmiş olduk.
Memleketin kalkınması uğrunda hudutsuz emek ve para serfettiği-miz mukakkaktır. Fakat ne yazık ki, umumî ve müstakâr bir devlet plânının dışında, tamamiyle şahsî görüş ve düşüncelere uyarak yapılan ikler akamete maruz kalmık: meydana getirilenler de İlmî görüş ve rasyonel çalışmadan uzak bir şeklide iklediğinden gayrı müsmir birer eser olmuştur.
Yüz yirmi küsur milyon lira sarf edildiğini Meclis müzakerelerinden öğrendiğimiz su işlerimiz, ne kadar yanlış tutulduğunu en büyük devlet adamının ağzından duyduk. Endüstrimizin aşağı kalite, yüksek maliyette İstihsal yapması ve boyuna merci değiştirerek • yerine oturama-ması, insana ne kadar hüzün verse azdır!... Zira kombina veya fabrika adı altında tesis edilein bu müesseseler, ta kuruluş yerinin tayininden itibaren, İktisat kaidelerine bel bağlamadığından, şu veya bu büyük zatın şahsî görüş veya isteğinin veyahut da siyasî mülâhazaların kurbanı olmuştur.
Bugün de vasıf değiştirmek üzere olan deniz nakliyatımız, memur yetiştiren kiyafeti az olan ve mütemadiyen sistem değiştiren maarif işimiz, milyonlar harcandığı halde bir netice elde edilemiyen sağlık dâvamız, Marshall plânına bel bağalyıp ekmeğimizi dışarıdan tedarik ettiren ziraat siyasetimiz, velhasıl bütün memleket işlerimiz bu tersine işleyen çarkın maksurudur. 1 Buna rağmen dilimize pelesek ı , 7.:tı^zr_z kuru bir lâf vardır: «Efendim, fakir milletiz., ne yapa-
KALORİFERLER 20 MARTA
KADAR YANACAK
Şehrimizde havaların gittikçe düzelmesini fırsat bilen bazı apart-ma nsahipleri kaloriferlerini şimdiden yakmadıkları bu binalarda o-turanlar tarafından Belediyeye şikâyet edilmiştir.
Gündüzleri havanın iyi olmasına mukabil geceleri suhunet derecesi sıfırın altında 8 e kadar düşmekte «««.«. *«), olduğundan hiç kalorifer yakma- J yaptığımız mak bu binalarda oturanları hasta «Efendim, «««.».. Uuuv«m.. yapmaktadır. Gündüzleri kalorifer lim? îşler geç oluyor., zamana İh-leri yakmayıp geceleri yakmak ise. tiyaç var...» mesuliyet duygusun-binaları ısıtamamaktadır. Belediye, dan uzak olarak lükse ve yanlış kaloriferli binaların kaloriferlerini yerlere tesadüfi şekilde sarfettiği-20 Marta kadar havalar iyi gitse de miz paralar, ecnebi mütahassısların yakmalarını bildirmiştir. I bile Dazarı dikkatlerini çekecek ka-
dar çoktur!..
Her türlü yeniliğe ve kalkınmaya düşkün olan Türk Milleti gibi bir millet pek azdır, denilebilir. Memleketin müdafaası İçin, İcabında canını ve malını seve seve veren bu millet kalkınma ve yenilik davasında hiç bir varlığını esirgememekte-dir.
Yok olan: İhtisas ve İlmî zaruretler itibar., mesuliyet duygusu. Bol olan da: gösteriş ve kendini beğenme duygusu.
Bütün bu realiteye rağmen, yerli yersiz bol bol konuşma hastalığına müptelâ olduk. Eskiden bayramlarda, merasimlerde konuşulur, hemen hemen klâsik mahiyet alan ifadelerle methiyeler yaratmakta yarışılırdı. Bunlara .bayramlık sözler» derdik.
Demokratik hayata girdiğimizi söyledikleri son bir kaç yıl İçinde, işi tamamen bu yola döktük. Selâmeti bu vadide arar olduk. Tetkik seyahatidir,, kongredir, diyorlar;
1 kış kıyamette, yazın sıcağında yola çıkıyorlar. Ada vapurunun tozundan, Erzurum yolunun taşına kadar en basit teferruatla meşgul olur görünüyorlar. Bu konuşmaların çoğunda- geçmişteki hatalar örtülüyor.. Karışık manzara içinde ayıklanıp çıkarılan bazılarına da başarı elbisesi giydiriliyor. Tenkid safında bulunanlara «nankör veya bozguncu» gibi damgalar vurulup, istikbâle dair vaatlar da sarfedildik-ten sonra kafile oradan başka yere hareket ediyor. Bizler de radyonun her seansında çekilen bu nutukları dinlemek mecburiyetinde bırakılıyoruz. Sırası gelmişken söyliyelim. Radyoda nutuk, tenkitçilere tekzip yapma da moda oldu. Geçen gün bir bakanın söylediği sözler hâlş kulaklarımızda:
«Efendim, neden bu gazeteye yazdıkları için cevap vereyim? Yazar radyoda söyletirim; bütün dünyaya duyururum. Bundan kolay ne var!..»
Allahtan şu noktayı unutuyorlar. En az kendileri kadar izana malik olan bu toprağın sahipleri, bu sözleri realite ölçüsüne vurup netice çıkarmasını pek iyi biliyorlar.
Konuşmaya o kadar alıştık ki, günlük memleket işleri dahi umur-, sanmıyor. Hele seçim zamanı yak-laşdıkça ne bakanlan ve ne de salahiyetli diğer zevatı yerlerinde bulmak mümkün!..
Büyüklerin verdikleri bu misâle küçükler de uymaya başladılar. Meselâ bizim sayın İstanbul Valisi, işe başladığı gündenberi o kadar çok konuştu ki, selefinin on senede söylediği sözleri ferah ferah geçti. Şehrin inzibat işlerini de, hayat pahallılığı mevzuunu da 6Özle halletme yolunda.
Memura, esnafa: «Ben şöyle istiyorum.. filân metanın şu kadara satılmasını arzu ediyorum.» Diye ihtarlarda bulunuyor, nasihat veriyor! halbuki pij’asa hükmünü icra ediyor. İktisadî kaideler ayakta duruyor...
Muvafakat başı dara gelince, muhalefete çatıyor. En haklı meselelerde bile «demagoji yapıyorlar» diye ithamlar yağdırıyor. Çok ko-nuşduklan için çok yanılıyorlar. Bakanı bir türlü, Milletveldll başka türlü konuşuyor! Ne yazık İd memleket İşlerinin nasihatla; tehdit şeklinde, tefahür sadedinde de osla, lâfla idare edilmeyeceği hakikatini bir türlü anlıyan yok. İlmî hakikatler şahsî görüşlere feda edildiği müddetçe işlerin yoluna gireceğini ummak beyhudedlr. Netice olarak da sırtımız yerden kalkmıyacak-tır...
Mucit, bunları düşünür, gözönü-no alır veya her hangi bir tesadüf neticesindeki ilhamiyle ise koyulur.
Son dünya harbi sırataıında, Jeep arabaalnnın da icadedllmesl bu suretle olmuştur. Ordular motorize edilmiş ve bu meyanda, hafif mukavim, manevra kabiliyeti fazla arabalara ihtiyaç hasıl olmuş ve bunun üzerine jeepler bulunmuş ve çok faydalı işler görmüştür.
Harp seneleri geçtikten sonra, bu sefer İktisadi ve malî fikirler yüzünden, yapılmış bulunan yüz-binlerce jeep’ln, ne gibi işlerde kullanılabileceği düşünülmüş ve bu arabalardan anoak ziraatta is-tifade edileceği neticesine varılmış ve ufak bir tadilât sonunda Jeepler ziraat işlerinde bir amele gibi çalışacak hale konulmuştur.
ihtiyaçlar, büyük icatları doğurur, derler; işte hu sebeple, jeepler şimdi de, seçim İşlerinde vazifelendirilecek şekilde hazırlan-maktadır.
Nereden, nereye? diyeceksiniz! Fakat bugünlerde eski, yeni veya hurda olmasının ehemmiyeti nazarı dikkate alınmadan harıl, harıl C. H. P._ tarafından mübayaa edilmeleri, bize bu fikri vermiş bulunmaktadır.
Daha şimdiden seksen kadar a-
lındığını ve demeden
fevç fevç dere tepe, dağ propagandacıları köy
köy taşıdıklarını söyliyeblilriz.
Oysaki, henüz resmen seçim tarihi tesbit edilmemiş, her işimizde olduğu gibi, bu İşte mphemlyet per-
desi arkasına gizlenmiştir.
Fakat artık tereddüde mahal kal mamıştır; seçim tarihi erbabı tarafından bilinmektedir. Çünkü C. H. P. nin işi sıkı’ tuttuğu propaganda ordusunu da motorize bir hale getirmek için elinden veya devletten geleni esirgemediği görülmektedir.
Acaba bu arabaların paralan nereden geliyor? Sakın, halkevlerine tahsis edilen milyondan ve bu evlerin sosyal yardım veya köycülük şubelerine ayrılan meblâğlardan olmasın?
Şuradan curadan (/taun,
u bize "ait değildir. Esasen ondan bahsedecek değiliz. Mesele, Jeep-lerin görebileceği işler meyaılmi^ç bir de seçim mevzuunun karışmış olmasıdır. Bunları satan firmadan ricamız, badema ilânlarına araba-lannın bu mühim kabiliyetini de ; yazdırmasıdır!
Hikmet YAZICIOĞLU
UNESCO İKİ TÜRK TALEBESİ NİN TAHSİLİNİ YAPTIRACAK
Unesko 1950 senesi İçin Türk ta- j lekelerinden iki burslu öğrenci kabul etmiştir.
Kabul edilecek talebelerden biri I enerji kaynaklarından istifade ve halka yayılması üzerinde ihtisas j ettirilecektir. Diğeri ise sinemacı •: lığa aittir. Her ikisi için de akade-1 mik şartlar aranmaktadır. Durum Millî Eğitim Bakanlığınca ilgili müesseselere bildirilmiştir.
Gljriş imtihanını muvaffakiyetle ı kazanan talebelerin okuma masral-1 lan tamamen Unesco tarafından temin .olunacaktır.
t Graham Greene
Çeviren : Kırdanoğlu
beklenmedik şeklide çıkmış değildi. Ilerr Koch’a:
— Bana öyle geliyor ki araka-daşınu ölürdüler, dedi.
— Öldürdüler nıi?
Bu kelimeyi işitir işitmez Herr Koch’un ahbaboa hali bir kandil gibi BÖnüverdl.
-Böyle Baçma blı- lâkırdı edeceğinizi bilseydim, sizi bu kapıdan İçeri sokmazdım!» diye ilâve etti.
— Şahadetiniz çok kıymetli o-labilîrdt
— Şelıadette bulunacak bir bilgim yok. Ben hiç bir şey görmedim. Beni alâkadar etmez. Derhal burayı terkediniz, rica ederim. Çok yanlış düşüncelere kapılıyorsunuz.
Martins’i adeta sürüklercesine evden dışarı çrçkardı. Herr Koch-ıın son eözleri kendi evinin kapı sini kaparken söylediği şu cümle
— 18 —
oldu: »Bu işin buna dokunur ta rafı yok». Zavallı Herr Koclı. Bize dokunur şeyleri elimizle seçmiyoruz ki. Sonradan ben Mar tins’e bazı sualler sorarken:
— O gün dediuı, oradan ayrılırken merdivende, yahut kapıdan çıkarken sokakta hiç, bir a-dama rastladınız mı?
— Hayır, hiç kimseye rastlamadım .
Rastgele birini görüp görmediğini hatırlıyabiimek için bütün kuvvetiyle kendini toplamıya çalıştı. O zaman dediklerine iııan-
— Hattâ sokağın ne kadar ıssız okluğuna bilhassa dikkat ettim, dedi, sokağın bir parçasını bombalar yıkıp atmış, bilirsiniz, mehtap yolun meyli üzerinden âdeta bir su gibi sızıyor sanırdınız. Na-
sil bir sessizlikti ayaklarımın altında karın çıtırdısım duyuyordum.
— Bu hiç bir şeye delâlet etmez. Öyle bir kuytuya öyle bir adam gizlenmiştir kİ, sizi bal gibi takibeder.
— Doğru.
— Ve bütün hikâyeniz de fos çıkar.
— Doğru...
— Canımı sıkan, ne diye yalan söylediğinizdir. Bir takım düzenbazlardan para kabul etmeniz za ten sizi çoktan suçlu vaziyetine sokuyor: Viyana’ya Llm’i bulmaya, ve hiç şüphe yok, bllrikte çalışmaya geldiniz.
Mai'tins:
— Peki, boyuna üzerinde durduğunuz bıı meşhur kaçakçılık nedir, onu bana söyler misiniz? diye birdenbire sordu.
— Sizinle ilk tanıştığımız gün,
biraz sabretseydiniz, hemen dişlerinizi göstermeseydiniz, herşe-yi sonuna kadar öğrenecektiniz. Ama şimdi, İşin içyüzünü size aç mayı pek akıl kân saymıyorum. Bu size bir takım resmi sırlan vermek olur ki, üstelik size güvenim yok biliyor musunuz? Ne dlr o, Lim’ln dalaveresiyle sahte nüfus kâğıdı edinmiş genç kız, o Kurtz denen adanı ..
— Dr. VVinkler.
— Dr. Winkler aleyhinde henüz elimde bir delil yok. Hayır, eğer siz de dalaverecinin biri iseniz bizden öğrenecek bir şeyiniz olamaz. Yalnız ne dereceye kadar işin fark nidayız, onu bilin yeter. Şunu da haber vereyim ki, bütün olanlan derleyip toplamış değiliz henüz.
— Şaşılacak bir şey değiL Sizden daha akıllı bir detektife insan her yerde rastlar.
— Bütün bu işler edebiyatla hallolsaydı, dediğiniz doğruydu, dedim.
İngiliz kültür heyetinin biçare temsilcisi Crabbin batırma geldi mi? Rallo Martlns'in beti benzi, atıyor, sıkıntıdan, şaşkınlıktan,'
(Devamı var)
Genel Kurul Toplantısı ,
(Devlet Demiryolları ve Limanla j rı İşletme Umum Müdürlüğü Mel ınur ve Hizmetlileri Yardımlaşmjj Derneği) İdare Kurulu Baçkaıılr ğındanı
Derneğimiz Genel Kurulu 24 Mart; 1950 Cuma günü saat 17 de Gar; Gazinosu alt galonunda alelâde su; rette toplanacaktır. Gündem aşağıdadır. Üyelerin toplantıya gelmeleril rica olunur. "V
Gündem:
1 — Toplantıyı idare için geçky bir başkan, bir başkan yardımcım ve İki kâtip Beçilme3i.
2 — İdare kurulu ve murakıp rr porlarile bilânçonun ve gelir gide: hesabuıın okunması, idare kurulu v murakıpların ibrası.
3 — Tüzüğün 12 inci maddesini değişiklik- yapılması.
4 — Tüzüğün 15 inci maddesin' göre üyelerin ayrılmaları halindi aidatlarının iadesi, yardımın arttı rılması ve kefalet karşılığı borç pı ra verilmesi hakkındaki dilekleri' tetkiki.
5 — Dernek yıllık gider bütçe sinin tetkik ve tasdiki.
6 — Demek parasının tahsilata da ve hesaplarının mahallerinde tv tulmasına hizmeti geçenlere behe muhasiplik için ayda 100 lirayı g( memek üzere ücret verilmesi ve b' nun tasvibi halinde bütçeye idai kurulunca gerekli ödeneğin ko. nulrhası.
7 — İdare kurulu (asil) ve (y dek) üyelerinin seçilmesi ve ücr^ ierlnin tesbiti,
8 — İki asil ve iki yedek mui1 kıp seçilmesi ve ücretlerinin tesbi'
(415)1

köyün büyük bayramı
İdare ihtiyacı için 2 parmak kutrunca 10.000 metre kadar siyah demir su borusu satın alınacağından ellerinde bu vasıfta su borusu bulunanların ilân tarihinden itibaren bir hafta zarfında Kızılay karşısındaki idaremize müracaatla teklifte bulunmaları ilân olunur.
(9335) • (134)
Tıto Bocalıyor
Diktatör bu sefer
Moskovaya çattı
Meclis köjesı :
DAVET
görüşmek
Belgrad arasındaki münasebet-
Paris greve devam
ve Moskova
t
da
Serbest Fıkra!

V
Ankara Sular İdaresinden
t
Ya-
|Cep Yayınevi P. Kutusu 417 Ankaı
K
İt
Nihad Erim yorulmuş!
»i
*
«ı
?
k-
•-Hl
*
! i
İH!
5
Sarıçizmeli
ÎADYO-TELEFON «TELGRAF HABERLERİ
HER GÜN BiR HADİSE:
Akdeniz paktına
ru
* k
h
4 t
t
İi
4
4 N
*
M.
M •I :ı.
*


İÜ
Ttl M ir-
11





ek yakında İtalya ile Türkiye arasında bir anlaşma imzalanacağına dair şayi olan ve makbul ve muteber makamlarca teyid olunan, yahut, en azdan; tekzip edil-miyen haber, Akdeniz siyasetinde yeni bir safhanın açılmak üzere olduğuna delil sayılabilir. Sayılabilir ama, bu siyasetin nasıl bir mahiyet alacağını bugün için izah edemeyiz.
Şüphesiz ki bir Akdeniz Paktının aktediimesi şayanı temennidir. Fakat, daha evvelki yazılarımızda da belirtmeğe çalıştığımız gibi, ne Güney Avrupa’da yani adı geçen denizin Kuzey sahilinde, ne dc Şimalî Afrika ve umumiyetle Yakın Şark memleketleri adı verilen diyarlar da bu pakta ortak olabilecek durum ve istikrarda memleket yoktur. A-rap memleketlerinin Filistin muvacehesinde ve bu münasebetle kendi aralarında nasıl bir hale düşmüş oldukları malûmdur. Kuzey Afrika ise, ya Bingazi gibi birtakım kukla hükümetlerle idare olunmakta yahut da vesayet altına alınmak üzere müzakere konusu teşkil etmektedir. İspanya, zaten Birleşmiş - Milletlerin 946 tarihli karan ile aforoz edilmiştir. İtalya, komünist kaynaşmaları ile haraptır. Yunanistan —ki bugün seçimlerle meşguldür— bariz bir sol temayülü göstermektedir. Ve bu vaziyet dahilinde, bir Amerikalı gazetecinin de işaret etmiş olduğu veçhile, bizim, tutup İtalya ile bir pakt teşebbüsüne girmemizin pratik faydası ne olabilir? ı Gerekmez mi idi ki Türkiye, Amerikanın temenni ettiği bölge anlaşmalarını tahakkuk ettirmek yolunda evvelâ en yakın komşulariyle dostane münasebetlere girsin? Meselâ Yunanistan, meselâ Suriye vc Irak ile, hattâ gerekirse İsrail Devleti ile Paktlar aktolunsun?
Hâdise ve vakıaları hatırlıya-
lım :
Bilindiği gibi, Birleşmiş - Milletler teşkilâtı vesayet konseyi Cenev-rede akdetmiş olduğu oturumunda eski İtalyan sömürgelerinden So- , maliyi, 10 yıl sonra istiklâle kavuş- j mak şartiyle yine İtalyanın vesayeti , altına verdi. İtalya, İngilterenin ar-_zasu ve hattâ tazyiki üzerine, Afri- ' kaya ycnîflen uyak bastı. İngiltere bu suretle bir yandan Afrîk.ıda do- 1 lar hâkimiyetine karşı koymak çarelerini ararken, bir yandan da 1 (Lrap memleketleri nezdinde bir tazyik yapmak niyetindedir. Yani I -Siyah Kıta- da iki yüzü de kesen ! bir kılıç kabilinden bir ortak bulun
muştur. Buna mukabil, Amerikan lara yardım için faaliyetine devam diplomasisi de, Kuzey Afrika sahillerine kadar, tarihi ve fiilî bir nüfuz ve itibarı bulunan Türkiyeyi İtalya ile anlaştırarak muvazeneyi bir dereceye kadar sağlamak yoluna girmiştir. Amerikalılar, bu anlaşmayı tasvip etmekle, Akdenizde kimin en çok kuvvete ve istikrara sahip olduğunu anlattıkları gibi, başkalarına da bir ihtarda bulunmuş oluyorlar. Zira, bu suretle, Yunanistan] atlıyarak İtalya ile aktedi-lecek olan pakt, evvelâ İngiltereye, sonra İngilterenin pek fazla yanaşmak istidadı göstermekte bulundu ğu Arap memleketlerine bir ihtar mahiyeti almış oluyor.
Türk - İtalyan paktını, bugün i-çin başka surette yorumlamağa imkân yok gibi görünüyor.
Mûcahil TOPALAK
Yugoslavyanın fena bir iktisadi durumda olduğu anlaşılıyor
Belgrad, 6 (a.a.) — Geçen nut-
kunda batıya karşı siyasetini tasrih eden Mareşal Tito, dün Spalato-da seçim mücadelesi münasebetiyle verdiği söylevde bu sefer de Yugoslavya’nın Birleşik Komünist par tisine karşı vaziyetini belirtmiştir.
Geçen nutkunda Tıto, batıklara Yugoslavya’ya temin edecekleri yar dım mukabilinde siyasi veya diğer tavizler beklememelerini bildirmiş tir.
Bu sefer Moskova’ya hitabeden Tito, şöyle demiştir:
Bütün dünya ile barış halinde ya şamak istediğimizden şüphesiz hiç bir kapı kati surette kapatılmaz.
Fakat batıda Yugoslavya’nın Rus ya ile müzakerelere giriştiğine, yani Moskova ile barışmanın imkânsız olmadığı şeklinde dolaşan söyletile-re temas eden Mareşal, sözlerine şöyle devam etmiştir:
Birisi konuşmak isterse önce Yugoslavya’ya atılan bütün iftiralar için af dilemelidir.
Şimdiki halde böyle bir ihtimal tasavvur edilemez. Bu da Moskova ile ...............
lerin kesilmesinin tamamiyle katî bir mahiyet alması demektir.
Filhakika Mareşal, ilk adımı Yugoslavya’nın atması gerekmediğini kuvvetle teyid etmiştir.
Netice olarak bu iki nutuktan, se çim mücadelesi esnasında Mareşal Tito’nun siyasetini açıkça tekrar be ( lirtmek ihtiyacını d":"’"?” si çıkarılabilir.
Tito, konuşmasına son verirken demiştir ki:
Bu siyasette batıya satılmak ve doğunun da önüne diz çökmek iste-miyen Yugoslavya her ikisinin arasında yalnız olarak sosyalizmi kurmaktadır.
Mısır bütçesi de açık
Kahire, 6 (a.a.) — Bakanlar kurulu 950/51 mali yılı için hazırlanan Mısır bütçe tasarısını dün akşam açıklamıştır. Şimdiye kadar ha zırlaoanlara nazaran en yüksek rakamları ihtiva eden bütçede mas-raflar 196 milyon, gelir ise 171 milyon 523.500 Mısır lirasıdır. Aradaki fark ihtiyatlarla kapatılacaktır.
AmerikoLIsr Rusyayo bir nola daha verdiler
Nevyoık Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Bu-leşik Amerika Dışişleri Bakanlığı. Sovyetler Birliğinin 2 bin Amerikan vatandaşına Rusya’dan çıkmak için vize vermemekle Bir-I leşmiş milletler İnsan Hakları be-I yannamesine aykırı hareket ettiğini I bildirmiştir.
Amerikanın Moskovaya yolladığı notada, Birleşmiş Milletler beyan-| namesinde herkesin istediği mem-' lekeli terketmek hakkına sahip oldu ! ğuna dair olan maddesi hatırlatılmaktadır. I
Dışişleri Bakanlığı, 2 bin Ameri-kan vatandaşının Sovyetler Birliğini terketmek istediklerini ve bun-
Metod ihracatı mı ?
B ilmem gazetelerde okudu ” nuz mu? faıgilterede Entelli-cens Servis’in Başkanı, Başbakan Attlee’yi ziyaret etmiş!
Doğrusu, böyle gizli emniyet teşkilâtı başkanlannm başbakanları ziyaret etmesi pek hayra yorulmaz!
İster misiniz, arkasından bir de plâk hikâyesi meydana çık-
Demokraside o kadar ilerledik ki, artık İngiltere bile bizi taklide başladı! — A. F.
Adalet Komisyonu: . . , Af kanunu tasarısını
duyduğu netice- üzere bugün saat 10 da;
Ticaret Komisyonu:
Halk Bankası ve Halk Sandıkları hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanu-1 na bir madde eklenmesine dair ka-| nun tasarısını görüşmek üzere 3/ 3/1950 Çarşamba günü saat 10 da;
I ve IV numaralı geçici dilekçe komisyonları:
Bugün saat 10 da Geçici Dilekçe Komisyonunda;
VII numaralı geçici dilekçe komisyonu?
Bugün saat 10 da Kitaplık iç salonumda;
V numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da Kitaplıkta top-. lanacaklardır.

Hulâsalar
6/3/950
İngiliz Basını:
İngiliz gazetelerinden Daily Tele-graph mülteciler bahsinde geniş yorumlarda bulunmakta ve bu arada Bulgaristan’da mülteci veya siyasi sanıklardan itirafların nasıl temin edildiğini artık herkesin öğrenmiş
Birlik grevden
vgz geçmiyor
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) CUi4uıB«u ««««^ ...»
— Paris otobüs ve yeraltı trenleri1 bulunduğunu kaydetmektedir, işçileri, ücretlerinin arttırılması hu- I Gazete Almanya’daki mülteciler susundaki taleblerini desteklemek meselesine de temasla, buna da bir üzere bu sabah greve başlamıya ka- - • "
rar vermişlerdir. Ağır Endüstri işçilerinin geniş ölçüdeki grevi devam etmektedir.
edeceğini belirtmektedir. Bu 2 bin Amerikan vatandaşının ekserisi Huşlar tarafından işgal edilen yerlerde, bilhassa Litvanya ve Doğu Polonya’da yaşamaktadır. Bunların bir çoğu Amerika’da PolonyalI e-beveynlerden doğmuşlar ve küçük yaşta Polonya’ya götürülmüşlerdir. Dışişleri Bakanlığı bunların bilâhare Rusya’ya nakledildiklerini bildirmektedir.
Yine mi Atom tecrübesi ?
Tahran, 6 — 3 Martta mahalli saatle 20.30 da İran’ın kuzey - doğu kısmında ve İran - Sovyet hududun da bulunan Badjguiran'da şiddetli zelzeleler olmuştur.
Bu havadisi dün veren Tahran Radyosu maddî hasar önemli olmakla beraber insanca zayiat bulunmadığını ilâve etmektedir.
Yakın Doğu muhacirleri için
. Nevyork Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Başkan Truman, John Bland ford'u Birleşmiş Milletler Yakın -Doğu'daki Filistin muhacirlerine yardım ve iş bulma teşkilâtı istişare komisyonundaki Amerikan delegeliğine tayin etmiştir.
54.900.000 dolarlık yardım ve iş projelerinin yürütülmesine yardım edecek olan bu komisyondaki diğer üye devletler Türkiye. Fransa ve İn giltere'dir.
fibel tehlikede
Londra, 6 (a.a.) — Yeni Delhi'ye siyasî mülteci sıfatiyle sığınmış olan Çin Türkistanının eski Vali Muavini Muhammed Emin Uğla, demiştir ki:
Komünist Çin ordusuna mensup 9 tümen halen Tibet'in kuzey hudud-larında bulunaktadır.
Bu haberi veren Daily Telegraph gazetesinin özel muhabiri aynı şahsa göre Urumşu, Kaşar, Yarkand ve Sinkiang eyaletinin ekonomisinin ta mamlyle Sovyet kontrolü altında olduğunu bildirmektedir.
Çanlar çalınırken biroğlandoğdu
İki yıl erkek çocuk görmeyen

Siz hiç çecuk görmediniz mi ? Açılın... - Pcpaz dua etsin... - Köye mutlaka bir erkek çocuk lâzımdır. .
M nsanların olduğu kadar ce-| miyetlerin de garip dertleri ® ve meraklan var. Bazen bakarsınız, bütün bir insan topluluğu, kalkar, bir mezarlık yapmıya çalışır. Bazan da yine aynı insan topluluğunun, doğacak veya doğması muhtemel bir çocuk etrafında toplandığı, meseleyi, fertleri aşan içtimai bir dava haline getirdiği gö-
İnsanların en zayıf tarafı olan bu doğmak ve ölmek meselesinde, biz insanlar, doğrusu, zafiyetimizle şan salmış bulunuyoruz. Elimizden hiç bir şey gelmiyeceğini pek âlâ bildiğimiz halde, ölüme ve doğuma karşı bir çabalayışımız vardır ki, uzaktan seyredilse hattâ komiktir denebilir, ama, hepimiz, fikri sorulmadan dünyaya getirilmiş, ve yine reyi alınmadan dünyadan götürülecek varlıklar olmak sıfatiyle, bu drama gülmek cesaretini, cesaret değil hakkını kendimizde bulamıyoruz.
Bir erkek çocuk doğurarak bıitun koy halkını bahtiyar eden Bayan Monod
nod’un başı ucuna gelen doktor, bir ihtilâlden korkarım, diyordu, evvelâ duaların ve kilise çanlarının Doktora gelince, o. başka dertlerle durdurulmasını istedi. Bununla beraber, çanlar durmadı. Çünkü, köy halkı kiliseyi istilâ etmiş gibiydi. Herkes çanın ipine yapışmış, bildiği gibi çekiştiriyor ve bildiği gibi dua ediyordu. Bütün duaların hedefi şuydu: «Yarabbi, bizim Bayan Momond, bir oğlan doğursa...»

meşguldü. Çünkü, Bayan Monod derdile telâşa düşen iki hamile kadın daha, — yedi aylık olarak — çocuklarını doğuruverdiler. Bu suretle köy üç evlâda birden sahip oldu.

Ve üçü de erkekti......
Küçücük bir köyde bunun kadar parlak bir bayram yapılmadığını söylüyorlar. Bir ölçü vermek için kaydedebiliriz. Doğan çocukların, danseden babalarına Papaz da katılmış ve epey de... Kilise meşrutası koltukta götürmüşler.
Beklenen çocuk....
Bayan Monod’un bir erkek evlât doğurduğunu doktordan sonra papa^, ve ondan sonra da Bay Monod öğrendi. Yâlnız, bu haber köye birden bire dağıtılmadı.
Gel evlâdım gel...
Bunun güzel bir misalini, bize son haftalar içinde bir İngiliz köyünün halkı verdi. Ahali, genç bir ka dinin etrafında toplandı. Dualar, se nâlar, bir kıyamet bir göz yaşı tufanıdır başladı. Neymiş? Genç kadın oğlan doğurmalı imiş... Sebep? Çünkü, Sothenod adını taşıyan bu köyde 1948 denberi bir tek oğlan çocuk doğmamış. Köye bir hal olmuş. Erkek çocuklar ana ve babalarını boykot etmişler. Bu durumdan köy halkı çok müteessir. Anneler mahcup. Babalar perişan. Sa-hifede resmini gördüğünüz Bayan Monod, hamile olduğunu eşe dosta ilân edince, bütün köyün ümitleri, Madam Monod’un kamı üzerinde toplandı. «Allah izin verirse doğacak olan oğlanın bütün geçim ve tahsil masrafı köy halkının verdiği iane sayesinde temin edildi. Bütün iş oğlanın gelmesine kalıyordu.
Geçen hafta, Pazar günü, kilise çanları çalarken Bayan Monod’un da ağrılara tuttu. Her kes kilisede mutad Pazar duasını ederken genç kadın kendi kendisine ağrı çekiyordu.
Madam Monod’un kocası orta hal li bir işçidir. Evlerinde hizmetçi yoktur. Bu itibarla. Bayan Monod, köy halkının kiliseden çıkıp evlere dağılmalarını mecburen beklemiştir. Ve bekliye bekliye, çocuk da ha doğdu, ha doğacak bir hale gelmiştir.
Haber köye yayılınca, umumi bir seferberlik ilân edildi. Ahalinin bir kısmı, atı arabayı koşup, on beş ki lometre mesafede oturan doktoru a-ramıya gitti, bir kısmı, ev ev dolaşıp kadınlara haber vermiye başladı. Nihayet bil” kısmı da kiliseye koşarak, derhal çan çalınmasını ve papazın, hamile kadının kapısında dua etmesini istediler.
Hiç âdet olmadığı halde, Pazar günü ikindi vakti Sothenod köyü- ı nün kilisesi çan çalmıya başladı. Pa paz, en süslü elbiselerini giymiş bir vaziyette, biraz güç doğuran kadı-' nın kapısında dua ediyor ve iki dua arasında yüksek sesle: «Gel evlâ- ! dım, gel. .. diyordu.

Köyün erkekleri meyhaneye gitmediler
Köyün, her zaman içen erkekleri, o gün meyhaneye gitmediler. Boyunlarını bükmüş, Bayan Monod' un kapısında bekleşiyorlardı. Kadınlara gelince, onlarda bir başka türlü kaynaşma vardı. Köy iki se-nedepberi erkek çocuk yüzü görmemişti. Şimdi ise, acaba... Bunun la beraber, Papazın yüksek sesle et tiği dua ve kilise çanları bütün bu gürültüleri bastırmakta idi.
Papaz, zaman zaman, kapıdan kafasını çıkararak, konuşmayı ileri götürenlere sert sert bakıyordu. Ni hayet, at, aıaba, Allah ne verdiyse, doktor aramıya gidenler doktoru baposta alıp getirdiler.
hal çaresi bulunması lâzım geldiğini belirtmektedir.
Bağımsız Times gazetesi, Fransız Cumhurbaşkanı Auriol’m Londra-ya yapacağı ziyarete temasla şimdiki halde bahsedilmiyen birçok meselelerin bu ziyaret sırasında halledilebileceğini yazmaktadır. Bu arada Sarr meselesinin de Londra’da görüşülebileceğini kaydeden Times ne Fransa ve ne de İngiltere’nin Sarr bölgesinin Almanya’dan ayrılmasını istemediklerini, fakat İktisadî alanda Fransa’nın bazı haklara sahip olması gerektiğini Almanların anlamaları lâzım geldiğini belirtmektedir.
Daily Telegraph gazetesi başka bir yazısında, Fransız komünistlerinin Fransa’ya gelecek silâhların boşaltılmasına mani olabilecek gecik tirme hareketlerini önlemek mak-1 sadiyle Meclise sunulan bir tasarıyı geciktirmek için komünistlerin başvurdukları çareleri bahis konusu ederek Fransız komünistlerinin aslında bu hareketleri ile Atlantik paktının kuvvetlenmesinin önüne geçmek ve Hindiçiniyi komünistlere vermek gayesini güttüklerini yazmaktadır.
Muhafazakâr gazete Fransız komünistlerinin bu hareketlerinin arkasında Moskova’nın parmağı bulunduğunu kaydettikten sonra grev lerle ilk önce işçilerin elde edilmek _. _ „ 1 istendiğini, bunu da komünistlerin
bulunan 370 bin işçi ücretleri art- gayelerini tahakkuk ettirmek için tığından iki gün içinde işleri başına I girişecekleri siyasî manevraların ta-döneceklerdir. I kip edeceğine işaret etmektedir.
Sarre - Almon münasebetleri
Londra Radyosu, 6 (Basın -yın) — Sarr Başbakanı, bir gün evvel imzalanan Fransa ■ Sarr muahedesi hakkında bir demeç ver miş ve bu anlaşmaların hiç bir suretle Almanya aleyhine tevcih edilmiş bulunmadığını söylemiştir.
Sarr Başbakanı, sözlerine şöyle deva etmiştir:
•Sarr Almanya ile de anlaşmalar müzakere etmeğe ve imzalamı-ya hazırdır. Fakat şimdilik bu imkânsız bir durum göstermektedir. Zira Almanya bugün bizzat Sarr’ın mevcudiyetini dahi kabul etmemek tedir.)
Sarre meselesi incelenecek
Vaşington, 6 (a.a.) — Cumartesi günü Amerikaya gelmiş olan Almanya’daki Amerikan yüksek komiseri Mc Cloy’un Dışişleri Bakanlığı ve diğer alâkalı makamlarla gö rüşeceği meseleler arasında Fransız - Sarr andlaşmaları karşısında Almanların gösterdiği tepki de bulunmaktadır.
Amerikada grev bitti
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Amerikan kömür maden işçilerinin grevi sona ermiştir. İşçi liderleri ile maden sahipleri temsilcileri arasında dün gece geç vakit yeni bir ücret kontratı imzalanmıştır. Bir aydanberi grev halinde1
D ir dostumun, ilkmektep öğrencisi haşarı bir çocuğu vardır; ikide bir mektebi asar! Geçen gün yine bu yaramazı, sokakta kaydırak oynarken yakaladım. Ve :
— Ne o, mektep yok mu? diye sordum.
O, omuzunu silkti de şöyle cevap verdi :
— Var ama, benim canım istemedi bugün!
— Peki, mektebe kim gidecek?
— Öteki çocuklar!...
Nihat Erimin, Meclisin kapanına sına pek az kaldığı bu günlerde, 15 gün izinle Bandıraya gideceğini ve üzerine aldığı işleri Cemil Sait Barlas’a devredeceğini gazetelerde okuyunca, aklıma, mektebi asan bu küçük haylaz geldi! Ve ne yalan söyliyeyim, mektep kaçağına hak verdim! Hep mi o okuyacak! Öteki çocuklar da o-nun yerine biraz mektebe gitsin ler!
Şaka bir tarafa; bakarsınız, İktidar Partisi, kabineyi genç ele manlaria kuvvetlendirdik diye övünür durur! Buyurun İşte! Ka
binenin genç ve enerjik Başbakan yardımcısı, Meclisin 15 - 20 günlük son çalışma müddetini bile beklemeden çekip gidiyor! Halbki, esasen müddeti daraltılan bu devre sonun !a görüşülecek, kanunlaşacak ne kadar mühim tasanlar var: Af kanunu, Toprak kanunu, şu kanunu, bu kanunu... Üstelik bir de Basın tasarısı var ki, bunun demokratik bir şekilde kanunlaşacağını, bizzat Başbakan Yardımcısı Nihat Erim taahhüt etmişti; basın men suplariyle temaslarını o yapmıştı. İşte tanı bu sırada yardımcıyı, koydunuzsa bulun! Ben yoruldum, hiç dc dinlenmedim, deyip Bandıraya gidiyor! Gençler vazifeyi böyle asarsa, yaşlılar ne yapsın! Ne ise ki onlar, yine İman kuvvetiyle dayanıyorlar, ne olsa eski toprak efendim!.
Şimdiki gençler, biraz sıkıyı
gördüler mi, hem de alafranga bir isimle surmenage’a tutuluyor lar! Vakıa gençler de hastalana bilir, onlarda da yorulma, hattâ erken bunama gibi hastalıklar olabilir. Fakat bizim Başbakan Yardımcısı sağlamdır, o kadar sağlamdır ki o, hastalıklara güler bile! Onun için şimdiki dinlenme ihtiyacı da tamamiyle siyasî, seçimle alâkalı bir propaganda gezisidir. Bunu anlamamak için, İktidar Partisinin hâlâ halkı bir şey anlamaz zannetmesi lâzımdır.
Fakat ne derseniz deyiniz, bu alelacele Kaııdraya gidişin, biraz da eski Kandıra Savcısı Ye-redoğ Kişioğlu ile alâkası vardır! Bu eski savcı 1946 seçimlerinde yapılan yolsuzluklar üzerine istifasını verdikten sonra sesini ve izini epey bir müddet belli etmemişti! Geçen gün İstanbul gazetelerine yolladığı bir mektuba, Kandımda bulunduğunu açıkladı! Eh... Artık müsaadenizle, Yc-redog Kişioğlu Kandımda oturur ken, Nihat Erim’in Ankarada ka nunlarla meşgul olması beklenemez!. İş başa düştü!
D. P. Merkez ilçesi İtfaiye meydanı ocağı da açıldı
4 Mart Cumartesi günü öğleden sonra Ankaranın İtfaiye meydanın da Demokrat Parti merkez ilçesi -nin 2 No. lu merkez bucağına bağlı (îtfai|-e Meydanı Ocağı) açılmıştır. Tarafsızların ve Halk Partisinden istifa edenlerin katılması ile kurulan bu ocağın töreninde Demokrat Partililerle adedi bine varan bu mey dandaki işçi ve esnaf vatandaşlar il idare kurulundan başkan Osman Şevki Çiçekdağ, Abdullah Gedikoğ-lu, Bekir Turna ve ilçe idare kurulundan İsmail Arman Mehdi Mıh-çıoğlu, Salih Gürkan ve merkez bucağından başkan Şahin Mermerci, Şinasi Tunç, Avni Altın, ve diğer bucak ve ocak idare kurulu üyeleri hazır bulunmuşlardır.
İstiklâl Marşını müteakip bayra-
ğa sarılı ocak levhası törenle açıl • dıkta/ı sonra ocak başkanı Bünya-min Kalyoncu tarafından bu büyük topluluk selâmlanmıştır. Bunu müteakip ocak adına üyelerden Abdur-rahman Çelikin yaptığı kısa ve veciz konuşması ile bu ocağın kuruluş sebebi anlatılmış ve dinleyenler tarafından şiddetle alkışlanmıştır.
Bundan sonra merkez ilçe idare kurulundan Mehdi Mıhçıoğlu ve il idare kurufu başkanı Avukat Osman Şevki Çiçekdağ heyecanlı birer konuşma yapmışlar ve topluluk tarafından heyecan ve sevinçle sık sık alkışlanmışlardır.
Konuşmaları müteakip resimler çekilmiş ve topluluğun «yaşasın Demokrat Parti, sedaları ve coşkun tezahüratı ile törene son verilmiştir.

Açılın Hiç mi çocuk görmediniz?
Doktorun ilk sözü bu oldu. Şiddetli ağrı çeken ve her halde güç bir doğumla karşılaşan Bayan Mo-
Büyük Tarihi Roman
DELİ HÜSEYİN PAŞA
ÇIKTI
Yazan: Zuhuri DANIŞMAN
Bütün kitapçılarda bulununuz
Kullanınız
Sayfa: 4
ZAFER
Uğursuz gelen para
Yazan: Emin Sezai Meray
Durgun ve parlak bir yaz akşamı idi... Feza mektebin iç avlusundaki düzlükte, asabi adımlarla üç saattir dalgın ve üzgün dolaşıyordu. Bir müddet sonra yorulmanın verdiği halsizlikle havuzun kenarındaki sıralardan birine çöktü... Başını elleri araşma aldı... ve saatlerce derin bir düşüncenin verdiği sessizlik içerisinde sakin ve ha reketsiz kaldı...
Herkesin neşe ve ümit içerisinde birçok istikametlere doğru koşuştuğu bir tatil günü idi. Feza arkadaşlarının ısrarlarına rağmen izinli çıkmıyarak sessiz bulduğu okul bah çesinde sevdiği kadının hayali ile başbaşa kalmayı tercih etmişti. Dakikalarını zehirliyen bu kararsızlıktan kurtulabilmek üzüntü ve endişelerden uzaklaşabilmek için çok yakın bir dosta ihtiyacı vardı. Şuuru nu altüst eden bu ıstıraplardan hafifleyebilmek için iyi bir insana bunları nakletmesi lâzımdı...
İçini döker... ve höylece biraz olsun ferahlamış olurdu..

Genç erkek ani verilen bir karar şaşkınlığı içersinde birden bire o-turduğu yerden kalkarak süratle yatakhanelerin bulunduğu merdivenlere doğru koşmaya başladı... Bir müddet sonra da ufak bir valiz ile büyük kapıdan çıkarak asfaltta hızlı adımlarla ilerledi.
Her zamanki gibi yavaş yürümek istemiyordu. Bu ip gibi uzayıp giden düz yolda kızlı erkekli kalabalığa hafif nazarlar atıyor, onların gülüşmelerine pek kıymet vermiye-rek asfaltı ayakları altında eziyordu... Yanından geçen bir taksiyi durdurarak, atladı... ve beş dakika sonra da hemen hareket etmekte olan trende rahat bir yer bularak yerleşmişti...
Kampanalar çaldı... İşaretler verildi, düdükler öttü... Mutat merasimle perondan ayrılan ekspres bir duman bulutu içersinde renkli diyarlara doğru süratle uçtu ...

Feza dirseğini pencereye dayayıp parmaklarım alnındaki derinleşen çizgilerde dolaştırdıktan sonra iç âlemine döndü... (■■■ Nevin aynı şetaretle gözlerinin önünde canlandı... Bir ilkbahar günü idi. Renkli bir şerit canlılığı halinde o-tobüs duraklarında sıralanan kadınlı erkekli gruplar hipodroma doğru akıyordu. Feza bir müddet Ulustaki bu kalabalığa lakayt na-zarlarla süzdükten sonra iç sıkıntısının verdiği yalnızlıktan kurtulmak için bu gruplara karışmak, onlarla beraber gitmek hevesine kapılmıştı.
O gün mevsimin en heyecan verici sürprizleri!: dolu son koşusu yapılacaktı.

Para çantasını yoklamış ve yanın- 1 da seksen lira kadar bir paranın bu 1 lunduğunu görmüştü. Hipodroma , gelince şansım denemek üzere bi- 1 letlerin satıldığı gişeye giderek sı- 1 raya girmişti... Etrafım saran insan kalabalığına kulak kabartmıştı: 1 Yaşlı bir adam arkadaşına şöyle mırıldanıyordu :
Azizim Fikret, bu günkü çifte bahisin pek fazla bırakacağını tahmin ediyorum.. İstersen bütün paramızla onu oynıyalım. Mektepli olduğu tahmin edilen bir genç yanındaki gri ceketli arkadaşına : ı
— Fışfış’tan bugün ümit varım.
Gözlerinde maddi parıltıların do- ; laştığı onüç, ondört yaşlarında bir , çocuk elinde tuttuğu bir onluğu u-zatarak J
— Abı... beş tane de bana verir- ■ misiniz... sözlerini bir gurur içersinde etrafındakileri süzerek hece-liyoa...
Dakikalar eriyip bitiyor... cepler- , de irili ufaklı paralar yerine aynı 1 boyda ve genişlikte numaralı kâğıtlar yer alıyor. Feza hiç bir tahmin yürütmeden lâlettayin bir çok kişilerden müteaddit biletler alıp ' büyük kapıdan geçerek tribüne yaklaştı...
Koşuların başlamasına daha yarım saat kadar bir zaman vardı... Bir müddet tribünün önündeki düz lükte dolaştıktan sonra büfenin bulunduğu salonda bir şeyler içmiş ve tekrar eski yerine gelerek dolaşmaya başlamıştı.
O gün tam yetmiş dört lira ile oynuyordu... cebinde altı lirası kalmıştı...
Nihayet vaktin geldiğini bildirir işaretler verilmiş ve koşu başlamış' tı. Jokeylerin vazifelerini daha i-yi takip edebilmek için tribünlere çıkan merdiven ağızlarından sıyrılarak kendini yukarıya atmıştır... Burada biraz daha ferah nefes alıyordu.
Birinci koşu bitmiş netice bildirilmişti.
Feza boşuna almış olduğu birinci koşunun biletlerini parmakları arasında ezerek parçalamış ve atmıştı...
müstesna bir dikkatle takip edilen koşu neticesinde numaralı kâğıt par çaları yerlerde sürüklendi... ve böy lece dakikalar saatlerin koynunda sakin ve ümütsiz kapandı..
Feza almış olduğu biletlerin hepsini yırtarak fırlatıp atmıştı. Hiç bir isabet yoktu... son parçalar e-linden savrulurken kendisini yarım saattir süzmekte olan kumral bir bayanın yeşil gözlerine takıldı.. Bu samimi bakışların manidarlığı ile titremişti ...Gözgöze geldikleri zaman gayri ihtiyari olarak hafif bir tebessümle biribirlerini selâmla-mışlardı.
İlk defa konuşmak cesareti kumral bayan göstermişti :
— Görüyorum ki müteessirane bir vaziyette şansınıza küsmüş olan biletler fırlatıp atılıyor...
Feza bir bahar canlılığı içersinde, mayıs rüzgârları kadar tatlı bir fı-sıldayışla kulaklarını dolduran bu billûr sese şöyle cevap vermişti :
— Fakat sîzinde elinizde atılmak üzere bulunan bir kaç kâğıt parçası var... Şu halde bu gün ikimiz de aynı şanssızlığın kurbanları sayılırız. Bu ters talihimizi yenebilmek için bir çare var, müsaade e-derseniz arzedeyim :
Kadın, aynı tatlı nazarlarla Fezayı büyülüyerek :
— Sizi dinliyorum, demişti...
Sonra Feza uzun uzadıya koşular hakkında bir hayli şeyler söyledikten sonra sözlerini şöyle bitirmişti :
— İstermisiniz şanslarımızı bir leştirerek müşterek bir piyango bileti alalım., yarın çekiliyor., bugün hemen temin edilmesi şayanı arzudur..
Fezanın dudakları arasında bir şiir canlılığı içersinde kelimeler dökülürken, bir muamma halinde tahayyül ettiği esrarlı güzelliğin si-hirinde bütün mevcudiyetinin eri-dlğini hissediyordu.. Altın renkli duruimad.p yolunda saçları omuzlarına doğru tatlı bir | ■ • -
kıvrılışla iniyor... Uzun kirpikleri kalbleri büyülüyen birer oktan farksız. Engin ve taşkın bir yeşilliği andıran sevimli gözler...

O gün hemen müşterek bir bilet alarak imzalamışlar ve sonra da Ne vin müsaade isteyerek ayrılmıştı. Bilete bir şey çıkacak olursa buluşacaklar ve beraberce giderek parayı alacaklardı...
Heyecan içersinde beklenilen gün, her iki tarafı da neşeyle sarmıştı. Biletlerine tam on bin liralık bir ikramiye isabet etmiş, hemen yarı yarıya bölüşmüşler ve o gün çok tatlı geçen sevinçli dakikalarla zamanlarının nasıl bittiğini anlıya-mamışlardı... ve hattâ daha da ileriye giderek bribirlerine evlenme teklifinde de bulunmuşlardı...
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
i Bir Valinin ' anlaşılmaz telgrafı
★ (Baş tarafı birinci de) Zafer Gazetesi Müdürüğüne An-
kara
«Gazetenizin 4 Mart 950 tarihli nüshasının birinci sayfası altıncı sütununda bir çokyerlerde gari pbaskı alâmetleri belirmeğe başladı, başlığı altında yazılan haberleri okudum. Hakikate uymayan bu yazının asadaki şekilde ve gaztemn ilk çıkacak aynı nüshasının aynı sütunlarında düzeltilmesini rica ederim:
1. Kanunun tayin ettiği askı itiraz müddetlerinin nıururiyle tekem mul edecek seçmen kutuklen ıddr ıddıası yalandı r 2 — Kutuk listelerinin yapılmağa başlanacağı hazır lı kardan iki gün evvel sıyası partilerin ıl ve ılcelerdek 1 vilayetin dahilinde hı c bir yerde henüz yapılamamış olduğundan bunları n bo-gazl 1 yemek vakfından evvel yapıldığı kurullarının baskanları yazı ile bildirilip birer temsilcilerinin bulundurumaln ve keyfıyetuı basın teşkilatı rica edılmışve ayrıca tebliğ edilmiş her köye tevzi edilen her acı klama ile yapılacak işlemlerde sıyası partilerin temsilcilerini davet edı ımeler luz mub utun muhtarlara teblık olunmuş ve b ızahnamenın hır omegı merkezde olduğu gibi Bo-gazlıyandakı sıyası parti kur tıl bas-kanlaruıa verilmiştir su hale göre kütüklerin düzeltilmesinde Demokrat Parti temsı ılc ilerinin bulunmasına meydanvcnlmeyecek şekilde hareket olmadığı iddiasının tema-men asılsızdır 3 — Muhtarların hazırlık kutuk listelen vı leytınher tarafında askıya cıkanlmesı ve bu kayıtlara karsı bir diyeceği olanların itiraz haklannı kullanmalarına ve il p-.ızetesı nde ilan olunmuştur iddia edildiği gibi kütüklerde gecemıyen seçmenler varsa bunların başvuracakları yerler kanunun gösterdiği itiraz meretlerdir 4 — ilçelerde Hfsteftıste bulunduğum sıralarda 26/2/950 tarıhnde cevap verdi köylerden gece rken Demokrat Parti temsilcisinin kutuk ıslennın | tanzimine ait islerde hazır bulun-■ _,«..^.v.a bir şikayet
I yapıldı kevfıyet 1 tahkıkettım Demokrat Partmamına temsilci olrak bulunmak isteyenlerin bu isle görevlendirildiklerine dair partilerince verılmıiş bir vesika ibra-» edemedikleri için kabullerinde tere ddüt edildiği anlaşıldı 1 1 parti mına hareket ettikle rını İÛ2... __(
lenn bu hususu t esvik etmelerim kıllarına uygun geldıgı takdirde ka-ıstemekle muhtarın hatalı sayılama- I buI etmeleri icap ettıgıı cok acık bir yacagınıyapılan islerin gizli bir sey l|Sanla söyledim gerek bu köyde olmadığını neticenin ertesi gun ilan gerekse Bogazlıyan Demokrat Par-olunacagını bir yanlışlık varsa ıtı- [ I,sı merkez idare kurullarının be-raz yoluyla düzeltilebileceğim da-, hılı bir vatandasın mensup olduğu parti namına bu islere ait hasırlık-larda yer al ma kh us usundaki isteği ne n za göstermekte bir mauh-zur dusunulmıyecegını beyan ve muhtara Demokrat Parti namında bir arkadaşı yanı nda bulundurulmasını tebliğ ettim aynı zamanda
Hindistan'da
ANKARA RADYOSU
7 MART 1950 SALI
Azınlıklar
7.30
7.31
Bugünkü Hindistanda Müslüman azınlıklar,-Hıristiyan, Anglo - Indian, Sikh ve Parsilerin durumu indistanda azınlıklar '------
çok mühim ve eski bir dava- den müslümanlardır. Ehemmiyet dır. Tarih boyunca azınlıklar * nüfus kesafeti ...
yüzünden ne kadar büyük hadise- | ler, dâvalar, ihtilüflar ve hattâ harpler bile çıktığına insanlık sık sık şahit olmuştur.
Medenî dünyada zaman zaman bu konu üzerinde konferanslar akdedilmiş, toplantılar yapılmış, kurullar kurulmuş fakat maalesef bugüne kadar hemen hemen siyasî derde deva bulan dünya diplomatları bunun panzehirini bulamamışlardır.
Taksim sonrası ve Cumhuriyet Hindistamnda azınlık davası çok büyük bir önemle ele alınmış ve ümit verici neticeler de elde edilmiştir. Hindistanın 15 Ağustos 1947 tarihinde Pakistan ve Hindistan diye ikiye taksimi neticesinde, Hindistan hükümeti ilk hamlede devletin laiklik esasını kabul etmiştir. Bu hareket başlıca, beş din ve muhtelif mezhepleri sinesinde toplıyan 342 milyon nüfuslu Hindistanda yapılacak hareketlerin ne makulü ve atılacak adımların en sıhhatlisi idi.
Hindistandaki azınlıkların mikdarı |
ve yaptıkları işler
Bugünkü Hindistanın nüfusu 342 milyondur. Bunun 45 milyonu en büyük ve en mühim azınlık olan ve (
davası | umum nüfusun % 13 ünü teşkil e- ; him bakanlıkları işgal etmekte-
______ ________ itibariyle müslü- j manlardan sonra 5,5 milyon nüfusla Hristiyanlar gelmektedir. (Bu Hris- 1 tiyanlar aslen ve ırkan Hintlidir. 1
her yerde okluğu gibi vatandaşlarla bir konuşma yaparak 1 kısadı ve içtimai dertlerimizi üzerinde dur dum hangi parbve nıe n s unn mensup olursa olsun vatandaşların karscca yasamalarını kalkınmamız ıcın esas olduğunu belirti r; «« bilmunase-bet karsıcısdakı ağarın Türk vatandaşının ve milletinin kalkı nması ıcın bir hedef alınması halinde su ve yabu partinin ince en çabuk varmak ıcın bir yol aradığını ve vatandaşlarında bu yolusecerken yalnız akima ve vicdanına danışarak c ve hiç bir te sıre kapılmayarakh are 1- ket e tmesı lazım geldıguu hatta bu
1 parti na- Ket e «nesi lazım geldıguu hatta bu iddia eden- ] sözlerimi dahi körü körüne değil a-
mm ıcın ziyafetini de vatandasıları mla yaptığım konuşmalarda hayret ve esefle değil buyok sempati tezahürleriyle karşılandı bu itibarla bana atfen sütunları niza dere edilen sözlerde hakikatin tamamen zıddr dır saygılarımla 53/950
Yozgat Valisi İhsan Sabrı Çağlr yangıl.»
Eğitim Sahasındaki müslüman şahsiyetler
____________ , ~ ........ ............. Meşhur maarifçi, Dr. Zakir Hü-Ancak sonradan zamanla dinlerini şeyin Yeni Delhi’deki «Camiai mil-değiştirmişlerdir.) Bunlardan sonra, liyei İslâmiye» Enstitüsünün mü-4 milyon olan Sikh’ler gelmektedir, dürü ve ayni zamanda Aligarh müs-Ve nihayet Aanglo- İndian’lar I lüman üniversitesinin rektör mua-(bunlar da İngiliz ve Hintlilerin bir-leşmesile meydana gelen azınlıklardır) ve Parsiler çok küçük bir azınlık olarak sonda gelmektedirler.
Müslüman halk umumiyetle hem devlet işlerde ve hem de ziraat ve ticaret işlerile meşgûl olmaktadır. Hristiyanlar, devlet işleri ve ticaret; Sikhler’in büyük bir çoğunluğu asker ve bir kısmı da memur ve ziraatçıdır. Anlog - indian’lar polis ve gümrük memurluğu ile diğer memurluklarda bulunmaktadırlar. Parsiler ise hemen hemen hepsi tüccar ve iş adamıdırlar.
Müslümanların vaziyeti ve işgal
ettikleri mevkiler
Cumhuriyet Hindistamnda müslüman azınlıklara çok büyük bir kıymet ve önem verilmektedir.
Bugün merkez Hint kabinesinde iki müslüman bakan bulunmaktadır. Bunlardan biri bütün Sark dünyasında Şarkiyet âlimi olarak tanınan Millî Eğitim Bakanı Mev-lâna Ebulkelâma Azat, diğeri ise Ulaştırma Bakanı Refii Ahmet Kikvvaydır. Bundan başka Hint ordusunda da mühim mevkiler işgal eden kıymetli müslüman General ve subaylar çoktur. Meselâ bugünkü genç Hind ordusu Generallerinden Enis Ahmet Han, İnayet Habi-bullah ve Şerif gibi kıymetli Generaller Hind ordusunun iftihar ettiği müslüman Generallerdir.
Hint hâriciyesinde de kıymetli müslüman elemanlar mevcuttur. Bunlardan, birinci sınıf diplomat olarak, Hindistanın Kahire büyükelçisi Asgar Ali Feyzi, Tahran büyükelçisi Seyit Ali Zahir, Suudi A-rabistan’da Cide başkonsolosu Ab-dülmecit başta gelmektedir.
Eyalet hükümetlerindeki müslüman
Bakanlar
Hint müslümanları Hindistan e-yalet hükümetlerinde de mühim mevkiler işgal etmektedirler. Bunlardan, Assam Eyaletinde Abdül -muttalip Bazundar ve Muhammed Tababullah, Bihar Eyaletinde Dr. Seyit Mahmut ve Abdülkayyum Ansari, Birleşik Eyaletlerde de Hafız Mohammed İbrahim en mü-
vinidir. Yine, meşhur müslüman profesörlerden profesör Humayun Kebir Hindistan hükümetinin umum eğitim müşaviridir. Bunlardan başka merkez ve eyaletlerle eğirim teşkilâtında çok kıymetli elemanlar mevcuttur.
Hint Millî kongresinde müslüman
Hint Millî Kongresinde bugüne kadar başkanlık etmiş 10 şahsiyet arasında dördünün müslüman olması da şayanı dikkattir. Esasen yeni Anayasanın kabul edilmesile azınlıklara karşı tanınan müsavi haklar bir kat daha kuvvetlenmiştir. Nihayet; Hindistanın manevî lideri ve sulh perisi Mahatma Gandhi müslümanların iyiliği için uğraşırken bu uğurda canını bile feda ettiği bütün müslümanlara, azınlıklara verilen ehemmiyetin bir tezahürü değil midir?
M. S. Ayarı.
Müzik: Neşeli Darcalar (Pl) Haberler ve hava raporu. Müzik: Şarkılar (Pl).
Müzik: Haval’dcn sesler ( Günün programı.
Müzik: Hafif müzik: (Pl). Kupouıg.
Açılış ve program.
M. S. Ayarı.
Müzik: Semai ve şarkılar. Haberler.
Müzik: Çeşitli sololar (Pl). öğle gazetesi.
Müzik; George Wrlg)ıt SI gu çalıy
Aksam 1 kapama.
M. S. Ayarı.
Müzik: Şarkılar.
Müzik: Radyo sal
Pucclni: Eserlerinde
(Pl)
Kırıkkale
ilçe seçim kurulu dün

Süvariler binbir ihtimamla baktıkları atlarının üzerinde görülmemiş süratlerle birçok defalarla döndüler... işaretler ayni minval üzere hipodromu bir çok defa harekete getirdi.
Gözler büyüyüp, nefesler kesildikten sonra aynı ürperiş içersinde
— Hayır! galip kendinden memnundur, çünkü masayı ter-ketmesini, nefsini mağlûp etmesini, vazgeçmesini bilmiştir. Hasından onu çağırıyor, onu bekliyor ve o, kendi kendine şöyle düşünür: «Okadar aptal değilim»., bu biraz saadet demek değil midir Katerin? diye Philippe izah etmeğe çalıştı.
Genç kadın: «Artık dönelim» dedi.
Philippe onu kırdığını hissederek: «Ona bu kötülüğü yapabilecek miyim» diye düşündü. Bir kibrit çakarak sordu?
— Sigaramı yakmama artık müsaade edecek misin? dumanı portakal ağaçlarınızı müteessir etmez herhalde?
— Hayvanlarımı ve çiçeçkleri-mi sevdiğim için hayret mi ediyorsunuz Philippe?
— Hayır, geceleri, bu divanın üstünde teessür ile uzanmanız beni üzdü., zaten bunun böyle olduğunu tahmin etmiştim...
— Dostum, bu anda bana en büyük sevinci verebilecek olan nedir bilirmisiniz? Sizi ihtirasınızdan kurtarabilsem okadar memnun olurum ki!.
— Durunuz başınızın altına bir yastık koyayım., ne güzel saçlarınız var!... hangi ihtirastın kurtarmak istiyorsunuz?
— Bir tek ihtirasınız var... felâketinize sebep olur diye korkuyorum. Böyle bir şey olursa çok üzülürüm.
— Sizi üzer mi?
— Evet!
Katerin istirahat ettiği divandan, koltuğa gömülü Philip'e doğru eğildi.
Onun ile başbaşa kalmayı garip bulmuyordu, ona itimadı vardı ve kendi nefsine de güveni vardı. Bununla beraber, tercih ettiği er kek tiplerinden olduğu için, kendisini Philippe’e karşı daha mu-habbetli hissediyordu. Düz taran mış saçlarının altuıdaki kat’i ifadeli çtiıresi, kanaatkar giyinişi, ağır olmamakla beraber sağlam ve kuvvetli vücudu, Katc riu’in tercih sebeplerinden olması kadar, hovarda hali ve bakışlarındaki dalgınlık da hoşuna gidiyordu... ve sonra, Philippe tehlikede olan bir insandı.
Katerin, servetinin vaziyetini de biliyordu: Hakikaten, babası büyük hububat tüccarı Constant
Yazan : B. Volmer
Çeviren : NUSAT
Groux’dan tevarüs ettiği milyonu kumarda kaybettîtini o zamandanberi borç aldığı paralar ile oynadığını biliyordu.
Ona borç verenlere acımıyordu, onlar da oynuyorlardı, heın de, imzasını inkâr etmektense ölmeği daima tercih edecek olan Philip-pe’in hayatı ile oynadıklarını biliyordu. Mamafih, servetini kaybettiğinden beri Philippe kazanıyordu, hiç olmazsa kendini müdafaa edecek, muhteşem yaşayış tarzını devam ettirebilecek kadar kazanıyordu.
Tehlike olduğu halde Philippe bunu fark etmiyor gibi idi.. Onda, Katerin'in daha evvel tesadüf etliği, izdırap çekmeden evvel tesiri altında kaldığı o düşüncesiz, gamsız hâl mevcut idi.. Katerin, Phııippe’e karşı duyduğu muhabbette, vaktiyle esiri olduğu aşkın, mazideki o büyük aşkın aksini görüyordu.
Philippe:
— Nekadar sevimlisiniz! diyerek elini uzattı ve ona terk edilen parmaklan avucunda tuttu, sonra devamla:
— Dinleyin dostum, bu akşam size karşı dürüst davranmadım. Bana tevdi edilen ve kabul ettiğim vazifeyi daha evvel ifa etmeni lâzımdı, bunu yapmadım-sa, bu benim sizi çok sevdiğim-dendir... hayır elinizi çekmeyin... size takrar ondan behset-meyi kabul ettim...
Katerin haykırdı:
— O! Philippe! Niçin? Son ba-hardanberi susuyordunuz ve size okadar müteşekkirim ki!..
— Eğer tamamile mes’ut olduğunuza kani olsaydım susardım, lâkin siz mes’ut değilsiniz dostum. Oğlunuz haberiniz olmadan bir gece sizi görmüş ve ben de onun gibi çok defalar sizi gördüm.
Katerin elini çekerek:
—- Pierre size mektup mu yazdı?
— Hayır, bana geldi.
— Burada mıdır?
— Bugün buraya vasil oldu ve bu sabah da bana geldi.
— Akşamı benimle geçireceğinizi bildiğiniz halde, günü onunla geçirdiniz?
O! Philippe, bu iyi bir hareket değil. Böyle hallerde bir tercih yapmak lâzım ve kimi tercih ettiğinizi tahmin ediyorum.
— O bedbaht Katerin, ızdırap çekiyor... izdırabı olmasaydı., dinleyin beni rica ederim.
Katerin divanın üstünde geriledi. Omuzlan yastıklara yaslanmış, başını geriye atmıştı: Philippe, gerilmiş boynunun ve kaim çenesinin kuvvetini, güzelliğini temaşa ediyordu.
Katerin:
— Neye yarar! Size bir ricada bulunmuş siz de kabul etmişiniz, ne istediğini bana kısaca söyleyin.
— Kısaca söylesem anlıyamaz-sınız: Korkuyor.
— Sefaletten mi?., istediği para ise bende kalmadı.
— O! Katerin!
— Param kalmadı! vekilim bu hususta bana malûmat verdi.
— Vekiliniz mi? Fakat hiç bir zaman para mevzubahs olma -dı ki...
— Alay mı etmek istiyorsunuz? Onunla benim aramda artık bundan başka mevzu olamaz ve altı senedir, bundan gayri de bir mevzu olmamıştır.. Nasıl? bunu bilmiyor muydunuz?... Altı senedenberi, Pierre hesabımdan, kendisinin ki imiş gibi para çekti, ödeyeceğimden emin alacaklılarını bana gönderdi ve sizin de başınıza gelmesinden korktuğum felâketi önlemek için ödedim, gizlice, utanarak, servetimden yalnız iktisat etmek için yazı geçireceğim bu evim ile, kıymeti olmayan Armajon şatosu ve oğlum ile beni ancak idare edebilecek
kadar param kalıncaya kadar ö-dedim. Bunu bilmiyor mu idiniz? Hayır bilmiyordunuz? Şimdi bitti! artık bildiğinizi ve gitmesini ona söyleyiniz!
— Gitmiyecektir Katerin. Ne yaptıysa ve ne yapsa onu terk etmiyeceğim. Sizden ayrıldıktan sonra ona içimden geldiği gibi, ondan nefret ettiğimi ve bir daha onu görmek istemediğimi söylesem bile, yine beni kendisine çekeceğini biliyorum. Onun söylediklerini tekrar ederken, onlar bana manasız gibi geliyor, lâkin bunları ondan dinlediğim vakit...
— Param kalmadığını söyleyin, gider.
— Haksızsınız Katerin, onu kötü tanıyorsunuz..
— Kötü mü tanıyorum? Daha iyi tanıyan kimdir?..
— Ben. Birbirimize benzeriz.. Siz bizi tanıyamaz, anlıyamazsı-nız, çünkü siz, bize dışımızdan bakıyorsunuz. Demin, benim için sizi korkutan para felâketi idi, halbuki bu, beni en az tehdit eden tehlikedir. Bizi tutan para değildir Katerin, felâketlerimiz hiç bir zaman para faciaları değildir.
— Sahi mi?..
— Anlamıyorsunuz! Felâketlerimiz, gururumuzu akşiyacak ihtiraslar ile, yaşamak için muhtaç olduğumuz şahsi itibarlar a-rasıııdaki mücadeledir. Pierre servetinizden bahsetmedi ve bana anlattıklarınızdan haberi olmadığına da ben yemin edebilirim. O korkuyor, uçurumun kenarındadır ve artık uçuruma bakarken başı dönüyor.
— Tasvirlerden hoşlanmıyo -rum. Neden korkuyor?
— Kendisinden. İlk zamanlarda sizi, kendinizden korktuğunuzu gördüğüm, kendimden bazı akşamlar korktuğum, kumarhaneye istesem de istemesem de gitmem lâzım geldiğini hissettiğim ve eğer oyunu kaybedersem düşünmesini bile istemediğim şeyleri yapacağımı anladığım zamanlar korktuğum gibi, korkuyor.
Katerin güldü, fakat Philippe bu gülüşte heyecan mı, istihzamı, merhametsizlik mi olduğunu sezemedi.
teşekkül etti
Kırıkkale, 5 (Telefonla) — Bugün saat 10,30 da Adalet dairesi ceza salonunda davetliler ve halk huzurunda ceza yargıcı Haşan Basri Tar-man tarafından ilçe seçim kurulu teşkili için kur’a çekilmiştir. Bu kur’a neticesinde belediyeden Mehmet Üçer asil ve Hayri Pehlivanlı yedek, il genel meclisinden Tayyar Pehlivanlı asil ve Mustafa Keskin yedek üyeliklere seçilmişlerdir.
Siyasî partilerden Saadet Ceyh (D. P.), Ömer Arı (C. H. P.), Halil Fahri, İbrahim Ölççer (M. P.) asîl üyeliklere, Muammer Gümüşgöz (D. P.), Reşat Kandemir (C. H. P.) yedek üyeliklere seçildiler.
Bunu müteakip yargıç Haşan Tannan kısa ve güzel bir hitabe ile seçim kanununun esaslı hükümlerini anlattı. Seçim kanununun tatbikinde doğruluk esasından hiç bir surette ayrılrruyacağım ve bütün milletlere örnek bir seçim yapılması temennisinde olduğunu belirterek bu kurulun mesuliyetinden ve vazifesinin öneminden bahsile Ingiliz seçimlerine temas ederek: «Büyük ve basiretli Türk Milleti neden dünyaya örnek bir seçim yapmasın» dedi.
Hâkimin verdiği huzur ve emniyet bütün Kınkkalelileri çok heyecanlandırdı ve çok memnun etti.
DOKTOR
Aziz Tevfık Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
(Devamı var)
00
7 MART 1950 SALI
1.00
1.00
1.30
LÜZUMLU TELEFONLAR
Geçmişte
Müzik: (Yurttan
Müzik: Ope
Radyo g
Müzik: 1
Takdl : Fosu/ Zıya D
Taşıl heyeti konseri «Kfirdili Hicazkdr» 1 — Peçrı Ehli açkın 3 — Sineler askınla 4 — Ne gelen var 5 — Leblerinden öperek 6 — Taksim 7 — Gidelim Gök-suya 8 — Gözünün misli yok 9 — Her gece semada 10 — Longa. Oda müziği (Pl).
Ludıoig van Beethov (si bemol majör» Op. Galan: Budapeşte kuarteti Dans müziği (Pl). Haberler Çeşitli hafif
idare eden: Cemal Reşit Rey
1.30
İSTANBUL RADYOSU
7 Açılıg ve programlar
3 Haberler
5 Şarkı ve türküler (Pl). ) Ccaitll hafif müzik (Pl). ) Şarkı ve türküler
) Ev kadını - her türlü kad seleri temizliği
Konuşan:' Mediha Güv ) Dans müziği (Pl). ) Programlar ve kapama, e programlar üzlğl (Pl).
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
ZAFER’in Abone Şartları
Memleket İçi
12 aylık _......... .. 28 t
« » ................. 16
t » ............. R
Memleket dıyı
12 aylık ..............
a
ZAFER’in İlân Şartlan
Baslık ..................... 15 Lira
2. ve 3 tlacU sayfada Sm... 4 »
sayfada Sm. ........... 3 )
6. cı sayfada Sm..... 2 )
Doğum, NlkfiJı, Nisan, ölüm re Mevlût llAnlan 5 santimi geçmemek sertiyle 15 lira.
€ CU
Devamlı İlânlar için hususi tarife tatbik edilir.
Gazeteye gönderilen evrak ve yanlar neşredilsin edilmesin iade edilme*. tlOnlardan mesuliyet kabul edilmez.
Bu nüshada Yazıişlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU Basıldığı yer: Güneş Matbaası
Yangın ...........
Sıhhi İmdat .. ...
Trenleı ..........
Hava Yollan.......
Yataklı vagonlar
Su ârıra .........
Elektrik
Havagazı ------ .
Başkent Taksi
Yeni Güven Taksi
Sizin Taksi ......
Merkez Taka!
Ersen Ta kal .....
00
91 .... 12029 .... 14881 .... 1158/ .... 21578 .. . 24840
. 24846 . . «m?
.... 22333
22333 .... 11111
21111
*
SİNEMALAR VI EĞLENCE YERLERİ
Büyük
Ulus Yeni
Park Sümer
(15031) : Günah Çocu&u
(23432) : Renkli sürprizler
(22294) .............
(14040)
(11131)
Ümitsiz aşk Şanghaylı kadın
_____ _ Ormanlar Kralı (14072) : Sahte Kaatll - Dok-s»!^| tor Model Arıyor.
(14071) : Ormanlar Kralı (18846) : Kara bahtım
A
NÖBETÇİ ECZANELEK
Derman, Bayer, Sakarya
Sus CEBECİ
J TAKVİM |
Hicrî: 1369 — C. Evvel? 18
Rumi: 1365 — Şubat: 22
7 MART 1950 SALI
Vasat!
Ezan!
Sabah Ö61o İkindi Aksam Yatsı
6.26
12.26
16.39
18.07
19.35
4. Al
T al n


10.'
I 15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayaca: «XX ORTA« Mö“.d?n„.^ın.ız-Sürp,İI Marka
rtl .1 1*11 Her satın alacağınız Gömlek İçin numaralı bir kart verilecektir.
l| BİT GÖMLEK İİ6 sahip OİaCakSiniZ. SÜRPRİZ Poplin gömlek fiatlarımızı takdim ediyoruz
Pijamalar: 1050 Kr.
750. 780, 840, 990, 1075,
1200, 1300, 1380, 1440
Anafartalar Cad. No. 224, Adliye karşısı köşe mağaza, Telefon) 11135
r
* Türkiye Garanti Bankası A. 0. 1950 ikramiye plânı 100,000 Lira
200,000 Lira
Değerindeki Büyük Garanti Aporfımonı nın
3 Dairesi
Her ay bir keşide
Mart Keşidesinde
el-.:
(
Gördüğünüz bu güzel apartmanın (12) No. lı dairesi ve ayrıca 500 Ura İle 25 lira arasında değişen 44 adet zengin para ikramiyeleri mevcuttur.
Bankamızda açacağınız 100 liralık bir hesap, Mart keşidesinde Sizi, bu apartmanın bir dairesinin sahibi yapabilir.
Her 100 Urava avn bir kura numarası verilir. YILIN ÜÇÜNCÜ KEŞtDESİ : 29. MART. 1950
-
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: Hami Şalıln.
Sicil No. 3051.
Ankarada Samanpazarı _ de Demirtaş mahaUesinde Abalı sokağında 2 numaralı evde oturan, Opera yanında Atatürk Bulvarı 66/1
semtin-
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat 1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
’ Ju mahalli ticari ikametgâh it-’ . ■Rüfe ve bayilik ticaretiyle
iştigal eden, Ticarci Odasının 8/309
teâ numarasında kayıtlı T. C. tabaasnv “ dan Hami Şahin’in yukarda yazılı ^Tcaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin ticaret kanununun ahkâmına uyularak 6/3/1950 tarihin I de tescil edildiği duyurulur. (421)
-

-

t*
i
o M
"j " A
" A "a '■ j ■■■ i
ı it
ıtflı f W*

A-
il
"HAYÂL İSİM,,
Cengizhan’ın yazdığı Şiir Kitabı yakında çıkıyor
Temiz masum bir aşkın şiirlerini bu kitapta bulacaksınız.
B. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Demeği 1 No. lu Dispanse- ■ rinde devam edilmektedir. |
Aşı yaptırmak istlyenlerin her gün saat 9 - 13 arasında mura- ■
caat etmeleri rica olunur. H
Memurlar Kooperatifi arkasında ■ Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği I
merkez binası B
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden
1 — Genel ve katma bütçeli idarelerle, sandığımızdan ve özel idareler Emekli Sandığı ile, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasından (eski emekli olarak) maaş almakta olan emekli, dul ve yetimlerin maaşlarının ıskontosu, sandığımız adına yüzde 8 faizle ve aşağıda gösterildiği üzere bulundukları yerlere göre, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası İle Türkiye Emlâk Kredi Bankasınca yapılacaktır :
2 — a) Genel Bütçeden
b) Vakıflar Genel Müdürlüğünden
c) Orman Genel Müdürlüğünden
d) Ankara Üniversitesinden
e) İstanbul Üniversitesinden
f) İBtanbul Teknik Üniversitesinden
g) Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünden
h) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünden
ve
i) Sandığımızdan
Maaş almakta olup da Türkiye Emlâk Kredi Bankasının şubeleri bulunduğu Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Samsun ve Esklşehlr-de ikâmet etmekte olan emekli dul ve yetimlerin maaşları bu şehirlerdeki Türkiye Emlâk Kredi Bankası şubelerince Iskonto edilecektir.
Sözü edilen şehirlerden başka yerlerde ikâmet etmekte olan emekli, dul ve yetimlerin maaşları ise bulundukları yerlerin Türkiye Cumhu riycti Ziraat Bankası Şube ve Ajanslarınca iskonto edilecektir.
3 — P. T. T. Genel Müdürlüğü Özel İdareler Emekli Sandığı ile Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankalarından (eski emekli olarak) maaş alanların iskonto muameleleri ise, Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Samsun ve Esklşehlrde ikamet edenler de dahil olduğu halde, bulundukları yerlerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Şube ve Ajanslarınca yapılacaktır.
Keyfiyet ilân olunur. (1342) (135)
Her akşam tanınmış Caz Yıldızı
Dinamik şantöz
SUNY LESTER
FEVKALÂDE'AKROBATLAR
TRİO ATTRi
Tipik Astrakfllon Orkestrası
Solera Espagnol
Şantöz Dansöz
PAQUiTA SERANO VE JOSE CASTRO
Iştiraklle
HER PAZAR SAAT 11 DEN MATİNE Tel :
(418) 12603
■MM—■M—WM. M—MMSM»■■■Mi —Mi
ST MORITZ
ON-THI -
3İr
St.
B
NEW YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYONLU
ST. MORITZ
Oteline ininiz
Avrupadan gelen İş ve resmî heyetlerin lokalidir Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar ve kabaresi Naw Yorkta tanınmıştır.
Ç; Odanızı evvelden yazarak temin ediniz
TÜRKÇE DE MUHABERE EDtLtR
I Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
50 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
MUHTELİF NÂKİT
x\/nirx 2000 ADET EŞİT HAKLI A/Kil A TESELLİ İKRAMİYELERİ
EMLÂK BANKASI
fauk Bir veya İki defo bu
Lopları VİM İle ovalayın» derhal yoj eMrlerl ve kara lekeler kayıp olur. VİM kullanma temizlemeleriniz daha kolay daha (abuk ve daha emin olur.
IEVER r
(10015)
StZÎNDE Büyük noksanınız Otomobil bilgisidir
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
11 Mart Cumartesi saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası refakatile
Meşhur Alman Keman Üstadı Prof. KARL FREUND tarafından
TEK KONSER
Fiyatlar: Parter 3 ve 2.5 lira Öğrencilere 1 lira
Balkon? 2.5 ve 2 lira. Örencilere
50 kuruş
Telefon: 10370
ANKARA
Şoför Okulunun kurslarına bir an evvel katılarak otomobilciliği öğreniniz.
Müracaat: Her gün saat 14 - 18 arası Ismetpaşa Cad. No. 4 - Telefon: 21649. (403)
(10033)
Güneş Matbaacılık Türk Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulundan:
r-■ 1 ■
iaşe Piyangosu
Ankara Şoförler Derneğinin tertip ettiği İaşe Piyangosu 8 Nisan 1950 tarihinde Ankarada Sarar Okulunda Milli Piyangonun küreleri İle çekilecektir. Aziz vatandaşlarımızın bilgi edinmelerini bir defa daha rica eder, evvelce biletlerimizi almış bulunan muhterem yurttaşlarımızdan keşide tarihimizin tehiri dolayıslle özür dileriz.
Ankara Şoförler ve Otomobilciler Derneği Başkanı RECEP DEĞİN
Vı—m ! ! ■nı-iM.ııııııııı ı M J
Kayıp
Birliğimiz tabipliğine ait 10850 numaralı Sıhhjye Ayniyat Tesellüm Makbuzu fersudeleşerek Etlmesgut-la Güvercin arasında zayi edilmiştir. Hükmünün olmadığı ilân olu -
As. Pos 12161
Ankara
Toplantı
Karslı Yüksek Tahsil Talebeleri-
Kiralık Daire
Anıtkabir civarında Sümer-bank evlerinden 2» numaralı evin üst katı möbleli ve telefonlu olarak kiralıktır. Müra-caat: Tel.: 23884. 417
ne Yardım Demeğinin üçüncü Genel Kurul toplantısı 12 Mart 1950 Pazar günü saat 10 da Halkevinde (yapılacaktır. Saytın üyeletrimjizin toplantıya şeref vermeleri fica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim ve denetleme kurulu raporlarının tetkik ve ibrası.
2 — Dilekler.
3 — Yeni Yönetim, Denetleme ve Disiplin Kurulu üyelerinin seçimi.'
Yönetim Kurulu (420)
Paraşlit Satınalınacak
30 - 35 adet pilot minder paraşütü satın alınacaktır. İsteklilerin, paraşütlerin fiyatı ile vasıflarını, teslim müddeti ile ödeme şartlarını en geç 20/3/1950 tarihine kadar Türk Hava Kurumu Genel Merkez Başkanlığına göndermiş olmaları lâzımdır.
Kurum, satınalma işinde serbesttir. («1)
Satılık dükkân
Atıfbey Mah. Karakol altında 876 No. lu ŞEN BAKKAL satılıktın(327)
Ortaklığımızın hissedarlar Genel Kurulu 30 Mart 1950 tarihine mil-eadif Perşembe günü saat 15 de Yönetim Kurulunun bulunduğu İs -tanbulda, Beyoğlunda, Meşrutiyet caddesinde, 40 No. da âdiyen toplanacağından, sayın hissedarların mezkûr gün ve saatte toplantıda a-saleten veya vekâleten hazır bulun malan rica olunur.
Gündem:
1 — 1949 yılı ve hesaplan hak -kında Yönetim Kurulu ve Denetçi raporlarının okunması,
2 — 1949 yılma ait bilânço ve kâr ve zarar hesaplarının tetkik ve tasdiki ve yönetim kurulu üye lerlle denetçinin ibrası,
3 — Ana sözleşmenin 17 inci mad desi mucibince ortaklık sermayesinin tezyidi,
4 — Denetçi tayini İle 1949 yılı denetçi ücretinin teebitl.
Prof. KARL FREUND
refakatile
Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Orkestrası
8 inci Filarmoni Konseri
11 Mart 1950 Cumartesi günü saat 15 de
Şef: Ferld ALNAR
1 —L. van Beethoven (1770-1827)
3. Senfoni «Eroica» Mi bemol majör, op. 55
a) Allegro con brio
b) Marcia funebre (Adagio assai)
c) Scherzo (Allegro vivace) ç) Finale (Allegro molto)
10 dakika ara
(Solist: Prof. Kari FREUND)
2 —J. Brahm (1877 - 1897)
Keman konçertosu, Re majör, op. 77
a) Allegro non troppo
b) Adagio
c) Allegro giocoso, ma troppo.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
Bu akşam saat 20 de PEER GYNT
Dram 14 Tablo
Yazan: Henrik îbsen Müzik: Edward Gneg (Öğretmen ve Öğrencilere)
KÜÇÜK TİYATRO’da Bu akşam saat 20 de DÜNYA GÖZÜYLE Piyes TÜCCAR Komedi (Öğretmen ve Öğrencilere)
BAHÇELtEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR
SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü -yük Fidanlığa kargı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su. telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Bir liği Ticaretevi, Adliye civan Şeker eller sokak No. 24.
Değirmen Son ihalesi
Etlmesğutta’.d Büyük değirmenin yan hissesi 11 Mart 950 günü saat 10 da Ankara icra satış memurluğunda artırma suretiyle son ihalesi yapılacağı İlân olunur. (418)
ZAFER
7 - 3 - 1950

Muhip Dıranas Adana’dan bildiriyor
I Başmokaleden devam ı
heyecanlarımı ifade etmekten kendimi alakoyamadım.»
Celâl Bayarın veda konuşması
Adana, 6 (Yusuf Ayhan bildiriyor) — Demokrat Parti İl Kongresinin bugün öğleden evvelki celsesinde Celâl Bayar da bulunmuştur. Sayın Bayar İstanbula hareket etmek üzere kongre salonunu terketmeden evvel şunları söyle miştir :
— «Aranızda ve kongrenizde bulunmakla ümitlerim arttı. Cesaretim yükseldi. Gördüm ki Demokrat Parti her yerde olduğu gibi, Çukur-ovada da kuvvetlidir. Önümüzdeki seçimler mukadderatımızı tayin edecektir. Memleketimize ve tarihimize karşı mesuliyet almış arkadaşlarımın, bu millî vazifeyi tam o-larak ifa etmeleri lâzımdır. Bunları söylerken, sizin fikirlerinize ve hislerinize tercüman olduğuma eminim. Muvaffak olacağız arkadaşlar. Muvaffak olmağa mecburuz. Çünkü Demokrat Parti halkın yüzünü güldürmekle mükelleftir. Bu takdirde bizi tarih tak -dir edecek ve millî vazifemizi yapmış olmanın sonsuz zev -kini tadacağız. Vazifelenizi tam olarak yapacağınıza inanarak aranızdan ayrılıyorum!»
Hava meydanında büyük bir tezahürat!.. Uğurlanan Bayarın son sözü şu olmuştur :
— Zafer bizimdir!
Adana İl Kurulu Seçimleri
Adana, 6 (Yusuf Ayhan bildiriyor) — Samimî münakaşalarla ve büyük bir hararetle iki gündür devam eden Demokrat Parti Adana İl Kongresi bugün geç vakit sona erdi. Başta Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fevzi Lûtfi Karaosman'
★ (Baş tarafı birinci de) larımı gözlerimle görmese idim, kendi yazdıklarımı şayet bir başka imzanın altında okusa idim, acaba, bir küçük mugalâta var mıdır bu . işte diye şüpheye düşerdim. Bereket versin bizzat şahidiyim!.. Size bir de «Kapanan şemsiyeler» i anlatmak isterim.
Bayar, Menderes, Karaosman oğlu, yağmurlu fırtınalı bir günde Adanaya geldiler. Uçak meydanına indikleri zaman saatlerden beri yağdığı belli olan yağmur devam ediyordu. Uçak, alana tam bir saatlik bir gecikme ile gelmişti. Dün anlattığım heybetli kalabalık o fazladan bir saatini yağmur altında geçirmeğe mecburdu. Bu arada, kalabalığa : «Yağmurda bekleşip durmayın, bugün uçak gelmiyecek!» diyen kimseler peyda olmuştu. Bayan bekleyen halkın o anda yaptığı şey şu : Bütün şemsiyeler kapanmış! ve Demokorasiyi Adanalı, yağmur altında şemsiyesiz beklemeği tercih etmiş, göz yaşarıyor...

Kongrede Bayar, Menderes, saat 16 ya doğru, açlıklarını simit ve zeytin ile giderdiler. Çünkü, tayyareden indikleri zaman, kalabalık seli, yemek yemeden, su içmeden, onları aldığı gibi kongrenin yapıldığı sinema salonuna sürükledi.
Dinleyicilerden bir münevver, kendini tutamadı, kürsüye fırladı
— Arkadaşlar, dedi, konuşacak değildim. Fakat biraz evvel, bizler için, bizler için değil, hürriyet ve demokrasi için en fırtınalı bir havada hayatlarını tehlikeye koyarak Adanamıza gelenler, iki halka simit ile düyundular. Bu hal, benim . _________________
gözlemini yaşartıyor; beni affedin oğlu, Cihat Baban, Muhip Dıranas
olmak üzere Ankara, Hatay ve İçel bölgeleriyle Çukurovanın dört yanından gelen vatandaşların alâka ile takip ettikleri kongrede, birçok meseleleri görüşülerek, prensip kararlarına varılmıştır. Kongrenin en hararetli safhalarından birini seçimler teşkil etmiştir.
Gizli reyle yapılan bu seçimlerde yeni idare heyetine, aldıkları rey sı-rasiyle Doktor Yusuf Ziya Eker, Tüccar Ömer Başeğmez, İhsan Önal, Dr. Yalçın Ceylânoğlu, Çiftçi Galip Avşaroğlu, Avukat Aziz Ocakcıoğlu, Çiftçi Zeki Akçalı, Dr. Sulhi Yalçın, Gazeteci Reşat Güçlü seçilmişlerdir.
Bunlardan yalnız, Galip Avşaroğlu ve Reşat Güçlü eski idare heyetinde de bulunmakta idiler.
Partinin Adana teşkilâtı heyet divanına da Daniş Arıkoğlu, Bahri Ertam, Adil Özgiray, Sait Nil ve Bayan Hamide Tukyo seçilmişlerdir. Müzakereleri büyük bir başarı ile idare eden kongre divanına Dr. Sedat Barı başkanlık etmiştir.
İkinci büyük kongre delegeliklerine seçilenler de şunlardır : Profesör Remzi Oğuz Arık, Mahmut Kibaroğlu, Zeki Akçalı Sedat Barı, Ömer Öztürk, Ömer Başeğmez, Yusuf Ayhan, Yalçın Cey lânoğlu, Yusuf Kenet, Yusuf Ziya Eker, Sulhi Yalçın, Sakıp Ünalp, Şevki Duman, Hayri Dağlı, Daniş-Arıkoğlu, Galip Avşaroğlu, Hadi Kipef.
Kongre mesaisini bitirdikten sonra delegeler ve samiin yeni idare heyeti üyelerini görmek istemişler, bunun üzerine sahneye çıkarılan idare heyeti üyeleri uzun uzun alkışlanmış 1950 seçimlerinde kendilerine başarılar temenni edilmiştir.
Af tasarısı çok eksiktir
Eskişehirde müthiş sel felâketi
Tevkif edilmiş olmasına rağmen
* (Baş tarafı birincide) çıkarma teşebbüsü olduğunu ve bu gazeteyi idare vazifesinin kendisine verildiğini ve İstanbuldaki evini ve orada okumakta olan çocuğunu An-karaya nakletmek mecburiyetinde olduğu için bu ilâmın derhal, infaz edilmesi halinde vazii kanunun bu husustaki gayesinin üstünde ağır bir netice tevellüt edeceğini ileri sürerek Ceza Usulü Kanununun savcılara vermiş olduğu takdir hakkını kullanmasını ve cezanın infazının tehirini istemiştir.
Savcı, vaziyeti tetkik etmiş, ibraz edilen vesaika bakm.ş, cezanın infazını, hakkı kanunisine dayanarak, tehir etmiştir. Bu üç ayın hitamında Mümtaz Faik Fenik, İstanbul Bakırköy Akıl Hastahanesin-den almış olduğu bir raporu ibraz ederek sağlık durumu itibariyle ken dişinin cezaevinde bulunması hayatı için katı bir tehlike teşkil edeceğini ve 6 ay cezanın infazının tehiri lâzım geldiğini natık bu raporu Savcılığa vermiştir. Bu rapor İstanbuldaki Tıbbı Adli Meclisince de aynı şekilde mütalâa edilmiştir. Bu rapor üzerine Cumhuriyet Savcılığı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki hükme göre Mümtaz Faik Fenik’in cezasının üç ayın hitamı tarihinden itibaren altı ay daha tehirine karar vermiştir. Bu müddet 30/XI/1949 tarihinde bitmiştir. Bu tarih gelip te altı aylık tehir kararının müddeti bitince Mümtaz Faik Fenik Ankara Nümune Hastahanesi Sağlık Kurulundan almış olduğu bir rapor ibraz etmiştir. Bu rapora göre muayene edilmiş ve neticede cezasının cezaevinde infazının hayatı için tehlikeli olacağı ve bu cezanın infazı hususunun dört ay daha tehiri icabe-deceği yazılıdır. Bu rapor üzerine Müddei Umumilikçe cezanın yeniden tehiri için bir kayar alınmamış, ve Nümune hastahanesi heyeti sıh-hiyesinden şu sualler sorulmuştur:
Kendisinin cezasının infazı cezaevinde mümkün değilse revirinde veya bir hastahanenin mahkûmlara ait kovuşunda da çektirilmesi mümkün değil midir? Bu soru üzerine Nümune Hastahanesi heyeti sıhhiyesince verilen cevapta; hapishanenin revirinde cezası çektirile-mez, iki taraflı akciğer veremine musaptır ve basil ifraz etmektedir. Etrafındakiler için tehlikeli olur. Fakat eğer İstanbul hapishanesi hastahanesindeki veremlilere mahsus kovuşta sıhhî tesisat mevcutsa cezası orada çektirilebilir, denmiş tir.
Bu cevap üzerine savcı, İstanbul Savcılığına müracaat etmiş ve nakil muameleleri Bakanlıktan geçtiği için keyfiyeti Bakanlığa da yazmıştır. Mahallinden o tarihte alman cevaba göre, 8 yataktan ibaret olan İstanbul Cezaevi hastaha-nesinin veremlilere mahsus koğuşunda boş yatak olmadığı ve sıhhî şerait bakımından bazı noksanlar bulunduğu bildirilmiş ve bu arada yatak açılıncaya kadar geçecek devre içinde noksanların tamamlan ması için istenen tahsisat da ayrıca verilmiş ve bu suretle sıhhî noksanlar da tamamlanmıştır.
Mümtaz Faik Fenik’in cezasının 4 ay tehiri hakkındaki rapor üzerine C. Savcılığınca tehir kararı verilmemiş, ancak İstanbul hapishanesi hastahanesinin veremliler koğuşunda bir yatağın açılmasına intizar edilmiştir. Zannederim, bu ayın 25 inde İstanbul C. Savcılığından Ankara C. Savcılığına gelen bir yazıda hastahanede bir yatağın bo-
şaldığı ve sıhhî şeraitin tamam ol- I lan olan, bir partinin himayesinde duğu bildirilerek Mümtaz Faik Fe- | bulunan bir partinin himayesine tıik’m İstanbul'a şevki istenilmiş- mazhar olan bir adamdır. Ben simdi tir. Bunun üzerine hükmün infazı Adalet ve Sağlık ■
için kendisinin İstanbula şevki is- , hükümetten hastanede aegıı, napıs-tenmiştir. Cumhuriyet Savcılığı ken hanede yatmalarından dolayı ölüm
------ . _ —„— Bakanlarından, hükümetten hastanede değil, hapis-
disine davetiye çıkarmış ve iki gün de mehil vermiştir. İki günün hitamında kendisi Istanbula sevkedile-rek, diğer kendisi gibi aynı vaziyette bulunan veremlilere mahsus koğuşta bugün cezası infaz edilmekte bulunmuştur.
Şu noktayı da Büyük Meclisin ıttılaına arzetmek isterim ki, mahkûmun vekili, kanunun kendilerine verdiği hakka istinaden, hükmü ittihaz etmiş olan mahkemeye müracaat etmiş ve ilâmın infazı muamelesinin usulsüzlüğünden, kanuna uygun olmadığından bahsile bu kararın refini istemiştir. Esas hükmü vermiş olan İkinci Asliye ceza yargıçlığı vaziyeti tetkik ederek, Savcılıkça yapılan muamelede kanuna uymayan bir nokta olmayıp, kanuni vazifelerini yapmaktan ibaret olduğu neticesine varm.ş ve taleplerini reddetmiştir.
Bu karar acele itiraza tabi olan kararlardandır, bu karara karşı ilgililer acele itiraz yoluna müracaat ettikleri takdirde üst merciler bu meseleyi tetkika ve nihai bir şekilde bir karara bağlamak mevkiin-dedirler.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun maddei mahsusası Mümtaz Faik Fenik durumunda olan bilû-mum mahkûmlar hakkında savcı lıkça eşit olarak tatbik edilmektedir.
Yine Mümtaz Faik hakkında ilk raporda bir mutlakiyet mevcut olduğu için kendisi cezaevine gönderilmemiştir. İkinci alınan rapor ü-zerine, sorulan suale sağlık heyetince verilen cevaptaki cezaevinin veremlilere mahsus kısmında, sıhhî şartları haiz ise cezasının çektirileceği kaydına istinaden, Müm -taz Faik Fenik, cezaevinin veremlilere mahsus kovuşuna sevkedilmiş-tir. Tatbikatımız itibariyle iş ta -marndır.. Şimdiye kadar, bütün, mahkûm vatandaşlar hakkında yapılmış olan muamele... aynen Mümtaz Faik Fenik hakkında da tatbik edilmiştir.
Muhittin Baha Pars (Bursa) — Ufak bir şey rica edeceğim.
Başkan — Buyurun Pars.
Muhittin Baha Pars (Bursa) — Ufak bir şeydir, buradan arzede -yim.
Velâyeti amme... (Kürsüye sesleri).
Muhiddin Baha Pars (Bursa) — Evvelâ Adalet Bakanına tatminkâr beyanatından dolayı teşekkür ede-
Arkadaşlarım kürsüye çıkmamı emretmeselerdi bir cümle ile işi bitirecektim.
Başkan — Yine öyle bitirin. (Gülüşmeler).
Muhiddin Baha Pars (Devamla) — Bir kere çıkmış bulundum. Efendim, bir kere bu Mümtaz Faik Fenik beye şahsan hiç bir husumetim yoktur. Hapse girmesinde de bir isti
tehlikesinde bulunduklarına şüphe etmediğim bir çok vatandaşları gözden geçirmelerini rica ediyorum Çünkü ben eminim ki hapishanede yattığından dolayı ölüm tehlikesin, de olan adam yalnız Mümtaz Faik Fenik değildir.
Kendilerinden bunu rica ederim. Adalet Bakanı Fuat Sirmen (Rize) — Muhterem arkadaşım ve yüksek Meclisi tatmin etmek için şu noktayı tavzih etmekte zaruret hissediyorum'.'' -
Bugün mahkûmiyetinin infazına başlanmadan ve mahkûmiyet ilâmı infaz edilmek için davet edildiği 2a man Mümtaz Faik Fenikin ibraz ettiği mahiyette rapor ibraz edip de cezaevine konulmuş tek bir mahkûm yoktur.
Muhittin Baha Pars (Bursa) — Söz istemiyorum.
fadem yoktur. Evvel ve ahir şunu söylerim: Türk vatandaşlarının haysiyeti herkes tarafından her şeyin üstünde tutulmalıdır. Ben bu hususta heyecan gösterirken yalnız şah 6im için değil, bu topraklar için canım esirgemeden veren Türk askerinin kahramanlığına ve haysiyetine verdiği ehemmiyeti de belirtmek istiyorum. O hiç kimsenin hiç bir sınıfın oyuncağı olmamalıdır. Tahkl re maruz bırakılmamalıdır.
Mümtaz Faik Fenik bir çok dost-
Hikâye:
re göre, Aftan istifade edecekler mahduttur; bunları üç zümre içinde toplamak kabildir:
1 — 29 Ekim 1948 den evvel ika edilip de takibata uğramayan, yani hakkında âmme dâvası açılmı-yan bütün suçlar, affa tâbidir.
Bu iki buçuk seneden beri hakkında âmme dâvası açılmayan suçlar ne olabilir? Ve nihayet böyle suçlar mevcutsa, iki buçuk seneden beri neden takibata uğramamış ve neden bu gibi suçlular hakkında âmme dâvası açılmamıştır? Bu nokta üzerinde ehemmiyetle durmak lâzıdımr. Çünkü şahsî şikâyete bağlı olmıyan her suç, işlendiği andan itibaren takip edilir, suçlular hakkında âmme dâvası açılır. Acaba bazı suçlar, neden iki buçuk sene-denberi böyle bir ihmale uğramıştır?
Hafızamızı ve hatıralarımızı biraz kurcalarsak, ıbu suçların daha çok, 1946 seçimlerinde ika edilen hâdiselere ait olması lâzım geldiği neticesini çıkarabiliriz. Çünkü muhalefet, bu seçimlere ait ibir sürü vakaları delilleriyle, vesaikiyle ortaya koymuş, fakat hiç birisi hakkında müs-bet bir harekete geçilmemiş ve hattâ birçoklarına cevap dahi verilmemiştir. Böylece, Af Kanunu bu suçlan ortadan kaldıracak ve 1946 seçimlerine ait bazı meseleleri bundan sonra münakaşa edilmez, takip edilmez bir hale sokacaktır! Af Kanunu tasansuıdaki bu maddeden bir hayli kimsenin faydalanacağını tahmin etmek zor değildir. Tasarının bu fıkrası, ayrıca yeni seçimler için de bir nevi hazırlıktır. Çünkü bu şekilde affa tâbi tutulan kimseler, bir nevi minnet altında bırakılmış olacaktır.
2 — Büyük Millet Meclisinde yekûnu belki yüze yaklaşan milletvekili hakkında açılmamış, fakat teşrii masuniyetinin kalkma zamanını bekleyen dâvalar vardır. Eğer milletvekilleri bu devrede seçilmezlerse, derhal haklarında âmme dâvası açılabilecektir. Bunların arasında mahkûmiyetle neticelenecek dâvalar da vardır. Yeni af tasarısındaki bu madde doğrudan doğruya bu gibi milletvekillerinin vaziyetini kurtarmağa yarayacaktır. Çünkü önümüzdeki seçimlerde, tekrar Meclise gelmek de var, seçile-memek de var!..
Bu bakımdan, affın 1948 yılı 29 Ekiminden evvel ika edilen suçların takip edilmiyeceği hakkındaki maddesi, doğrudan doğruya İktidar Partisinin kendi vaziyetini tarsine hizmet edecek ve bundan talihin gadrine uğramış mahkûmlar, faydala-namıyacaklardır.
3 — Yeni tasarıyla siyasî suçlular affedilmektedir. Tasarıdaki ka yıtlara göre, devletin şahsiyetine karşı ve devletin arsıulusal şahsiyetine karşı ika edilen cürümler ve devlet kuvvetlerine karşı olan cürümler, affa tabidir. Yani bunların içine devletin istiklâlini tehlikeye koyanlar, memleket topraklarını yabancılara ilhak etmeğe çalışanlar, casuslar, ve cezası idam olan hainlerle komünistler girmektedirler.
Gariptir, devleti parçalamağa, Türkiyeyi yok etmeğe matuf hareketlere kalkışanlara karşı af kabul ediliyor da, bir talih felâketine uğrayan ve bugün nedamet getirmiş bulunan ağır cezalı kader felâketzedeleri bu affın şümulüne giremiyorlar? Acaba, devleti katletmeğe teşebbüs etmek, bir zavallının ânî bir tehevvürüyle elinden çıkan bir cinayetten daha mı hafiftir? daha mı çok şefkate lâyıktır?
Bu, üzerinde esaslı bir surette durulması icabeden bir meseledir. Biz burada birtakım bedbahtların afları aleyhinde bulunmuyoruz, fakat cidden şefkate lâyık o -lan, bazı ağır suçluların da muayyen bir ceza baremi altında dahi olsa affedilmeleri için hiç bir sebep olmadığını söylemekten kendimizi alamıyoruz.
Af kanununu, bir politika mahiyetinden çıkarıp onu, hakikaten muhtaç olduğu şefkat esaslarma irca’ etmek lâzundır, diye düşünüyo-
★ (Baş tarafı birinci de) I gündenberi karların erimesi ile yükselmeye başlıyan Karasu dün bir buçuk metreyi bulmuş ve şehire 5 kilometre mesafede kanalı yıkarak şehre doğru saniyede 50 metre mikabı su ile ve son süratle akmaya başlamıştır. Bugün saat 2.5 da Eskişe-hirin % 70 nüfusunu teşkil eden Aşağı mahalle bir anda sulara gömülmüş ve maalesef iki büyük mahallemiz tamamen mahvoluştur. Es kişehir 40 senedenberi görediği bir felâkete maruz kalmıştır. Şu anda şehirde mevcut araba, otomobil, kamyon, otobüs ve bütün askeri vesaiti nakliye seferber haldedir. Sabaha karşı başlıyan nakliye devam etmektedir. 35000 kişi taşınmıştır. Akşama kadar 50000 ne varacağı anlaşılmaktadır. Yukarı mahalle -de mevcut bütün ilkokullar, camiler, müze ve orta okul felâketzedelere tahsis edilmiştir. D. P. bütün teşkilâtı ile çalışmakta otomobilleri ile kazazedeleri ocak, bucak ve il binalarına taşımaktadır. Şu anda insan kaybının tesbitine imkân bulunamamıştır. Vilâyetten resmen bildirildiğine göre halen 560 ev yıkılmıştır. Bu rakamın gece 1000 i aşa cağı tahmin edilmektedir. Çünkü sular gittikçe her tarafı istilâ etmek tedir. Vali ve emniyet müdürü cidden büyük gayret sarfetmektedir-ler. Şimdi yegâne endişe bu 40 - 50 bin felâketzedeye iaşe temin etmek meselesidir. îstanbuldan 5000, An-karadan 3000 ekmek gönderilmiştir.
Şehirin büyük un fabrikası ve bütün kiremit fabrikaları tamamen su altındadır. Sular üzerinde küçük çocukların ölülerinin dolaştığı görülmektedir. Bir çok ana ve baba feryat ederek çocuklarını aramaktadır. Kundakta bir çocuğun ana ve babası meydanda yoktur.
Manzara tüyler ürperticidir. Eskişehir bir kıyamet günü yaşamaktadır. Vilâyetin teşkil ettiği yardım ekipleri mütemadiyen çalışmaktadır. Hastalar çoğalmıştır. Sarî bir hastalıktan korkulmaktadır. Seylâp baş langıcı olan tnönünde büyük insan kaybı olduğu söylenmektedir. Sular yükselmekte devam ediyor.
Nihat Erim Meclis Kürsüsünden ne demişti?
Eskişehir 6 (Hususî Surette Giden arkadaşımız Mehmet Sürenkök-ten Telefonla) — Eskişehirin maruz kaldığı bugünkü sel felâketi iktidarın su işlerinde takip ettiği yanlış politikanın bir eseridir. Ve Meclis kürsüsünde Demokratların dört yıldan beri bu mevzularda yap tıkları ağır tenkidlerinde ne kadar haklı olduklarını gösterecek mahiyettedir.
Filhakika hatırlardadır ki, Porsuk Barajı inşaatı münasebetiyle 1948 yılında B. M. M. de münakaşalar cereyan etmiş ve o zamanın Bayındırlık Bakanı bugünkü Başbakan Yardımcısı Nihat Erimin kürsüden beyanatı pynen şöyle ol-
I muştu :
— «Porsuk barajı bu bölgenin çok büyük bir İhtiyacını tatmin edecektir. Sel zamanında sular altında kalan gayet geniş bir saha bu baraj ikmal edildiğinde tuğyandan kurtulacaktır.»
Milletvekili Kemal Zeytinoğlu Bakanın meseleye ve mevzua uzaktan dahi asla vakıf olmadığını ileri sürmüş, ve şöyle demişti :
— «Baraj inşaatının tamamlanması ile tuğyanın bertaraf edilmesi kabil değildir. Zira barajdan sonra Porsuk yatağına dökülen Korgan ve Sansu dereleri, feyezana âmil olmakta devam edecketir. Porsuk Barajı inşaatı birbirlerinden ayrılmaz cüzüler halinde olan bir manzumedir. Kül olarak ele alınıp kül olarak ikmal edilmedikçe ne tahribatı önlemek ne de istenilen faydayı sağlamak mevzubahs olamaz.»
Diyarbakır'da
Diyarbakır, 6 (Hususî muhabirimiz Hayrullahoğlu bildiriyor) — Bugün Dicl nehri elli yıldanberi görülmemiş bir feyezan göstermiş tir. Sular gittikçe kabarmakta, iktidarın baraj yaymaması yüzün den köyler ve mezru arazi sular altında kalmış bulunmaktadır. Zarar ziyan yarım milyon tahmin edilmektedir.
Amasya’da
Amasya, 6 (Telefonla) — Üç gün dür devam eden yağmur, Yeşil ırmağın birdenbire yükselmesine sebep olmuştur. Azamî feyezan seviyesine ancak 50 santim kalmıştır. Kapıkaya, Kayabaşı, Ova Saray, Kavak çayın ve Vadi kıyısındaki bütün köy ve bahçeler sular altındadır. Kara Fenir mevkiindeki Yozgat şosesini sular kapatmıştır. Ayrıca Çorum yolu üzerinde Ferhat mevkiini ve Erbaa yolu üzerinde Yenice mevkiini de sular kaplamıştır. Alâkadar makamlarca Seylâp mıntakalarındaki meskenlerin tahliyesi için tedbirler alınmıştır. Şim dilik sular altında kalan ekili arazi miktarı 100 bin dekara yaklaşmaktadır. Terekon çayı da yükselmiş ve Boğaz ve Köprü çayırı mevkiinde bağlar sular altında kalmıştır. Yükselme süratle devam etmektedir.
Ceyhan’da
Ceyhan, 6 a.a. — Üç günden beri kuvvetle yağan yağmurlar yüzünden Ceyhan nehri süratle taşmağa başlamıştır. Nehir boyunda bulunan Cihan, Bekirli, Dikili, Tas ve Sıddikiye köylerinin bir kısım arazisini sular kaplamıştır. Diğer köylerden henüz bir haber alınmamıştır. insan ve hayvan kaybı yoktur. Bununla beraber Maraş ve Elbistan dan gelen haberlefÇ^ğÖre, yağış o-ralarda daha kuvvetli olduğu için nehrin bu gece daha da taşması mümkündür. Yağmur suları kasabadaki bazı evleri bastığından sular itfaiyenin yardımiyle boşaltılmıştır.
Ankara Vilâyetinin su mes'elesi
Uğursus gelen para
★ (Baştarafı 4 üncüde)
Para her zaman insanlara saadet getirmez. Çok kere de sıkıntı ve ıstırap verir.
Nevin eline bolca bir para geçince daha fazla şımarmış, süs ve tuvalete düşmüştü... Gece sabahlara kadar poker masalarından başını kaldıramıyor, uykusuz geçen geceler onu biraz daha solgun ve ölgün olarak sabahın ışıklarına terkedi-yorlar, fakat Nevnideki para ve eğlence hırsı ona hiç bir şey hatırlat-mıyacak kadar kuvvetli geliyordu..
Yeşil gözleri tatlı enginliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Göğsü en ince hatlarına kadar bütün vücudu ayrı birer canlılıkla esrarlaşıyordu.
Nevin, şimdi peşinden en kuvvetli iradeleri bile sürükleyecek kadar olgun bir cazibeye malik... şuh bir kadın.
Yeni yeni bir çok arkadaşlarla tanıştı. Ankara’da en taşkın arzuların alevden çenber içersinde yıkandığı ve sonrada şuursuz bir teslimiyetin berrak semalarda belirsiz birer nokta halinde eridiklerini gör dü... Tesadüfler onu İstanbula sürükledi.. Fakat bu sürüklenişte artık tahammül edilmez çelimsiz bir hayatın sızlanışları vardı... Böyle ce elemli bir gecenin sabahında aklına Feza gelmiş ve ona hemen bir mektup yazarak, ısrar içersinde yanında olmasını arzulamıştı.)
Tren yorgunluğunun verdiği asabi horultular içerisinde Haydarpaşa garına girdi. Feza derhal aşağı atlayarak çevik adımlarla vapura binmiş ve bir saat sonra da verilen adres üzerine boyalı bir kapının zilini çalmıştı.
Açılan kapıdan zayıf çelimsiz bir kadın sarı dişlerini göstererek sırıtıyor... ve mânalı bir gülümseyiş i-çerisinde genç erkeği süzüyordu.
Feza heyecan içerisinde sevdiği
kadını sordu...
Aldığı cevapla birden bire beyninden vurulmuşa döndü...
Burasının nasıl bir yer olduğunu öğrenmişti.
Olduğu yere yıkılıverdi.
Yardım ettiler ve güçlükle kalkabildi. _________________________________
Çılgınca sevdiği kadına bir gün âlemden, bütün gayretlerine rağ-evvel cinnet gelmiş ve ıstıraplar i-1 men kendilerini kurtaramıyorlar.
A. FENİK
çerisinde çırpınarak ölmüş.
Bir muamma halinde düşünebildiği ve tahayyül ettiği Nevin aynı şataretle gözünde canlanamadı... ve paranın saadetten ziyade bazan ıstırap getirebileceğine şahit oldu. Bilhassa zayıf karakterli hafif kimselerde bu kendini daha fazla hissettiriyordu.
Genç erkek sevgiden uzak, sevgiye erişilmiyen bir sızlanış içersinde geldiği yollardan tekrar geri döndü. Issız bir adanın hasreti vardı; içinde ı Kapkaranlık gecelerin, mehtabın koynunda eridiklerini dü şündü... ve sonra bir çok günler taşkın arzulara hükümrân olan kuv vetlerin bile tatlı bir dudak bükülüşü ile hercümerç olduklarına şahit oldu.
Alkol kokan salonların pokerist-leri; pelerinli Japonez güzellerinin etrafında pervane gibi dönüyor... Onlar; sonu afet oldukları bir uçuruma doğru sürüklendiklerini hissediyorlar. Kül halinde yerlere serilen kor dudaklı kız ile, sapsarı benizli delikanlı sürüklendikleri bu
★ (Baş tarafı birinci de) riniz altındaki idare âmir ve memurlarına cevaz vermediği siyasî faaliyetleri, bu tamiminizdeki mev-zudan istifade ederek yapmağa çalış tığınızı biz genel meclis üyeleri, e-sef ve hüzünle müşahede etmiş bulunmaktayız.
İl genel meclisinin faaliyet devresinde, gerek meclis içindeki umumî ve gerek makamınızdaki hususî görüşjnelerimizde: — Bilhassa bu sene partiler arasındaki vazifenizi bitaraf yapmıyorsunuz, şeklindeki hitaplarımıza karşı, bizlere şeref ve namus sözü vererek bizi tatmine ça lıştığınızı şimdi hatırlatmak sırası tekrar gelmiş bulunuyor.
Tamiminizde 1948 senesinden bu güne kadar 110 köyün suyunu temiz ve fennî usullerle getirmiş bulun-duğunuzü yazarak özel idareye ait olan bu işi hükümete ve şahsınıza mal ediyorsunuz. Biz, bu faaliyetin menba bulduğu ve plânlaştırıldığı müessesede -il genel meclisinde- bilfiil çalışan yetkili vatandaşlar sı-fatile, bilhassa Demokratların bu bahiste gösterdikleri büyük faaliyet ve hassasiyet payı karşısında, yapılan işlerin münhasıran iktidar partisine ve şahsınıza izafe edilmesinde hakikat şammesi duymamaktayız.
Tamiminizin devam eden satırları arasında görülen: (Daha ilimizin 500 köyü susuzdur, bu köyleri de suya kavuşturmak için sıraya koyduk. Köyümüz de susuz köyler arasında bulunuyor, ilçenizin kayma -kamlığı köye getirilecek suyun köye uçaklığını ölçtürecektir. Gelen memurlara bu işte kolaylık göster menizi ve el birliği yapmanızı beklerim. Mart içerisinde köyünüzün su işi sırasını ayrıca bildireceğim...) cümleleri arasındaki bariz manâ bile tamimin hangi makksatla yapıldığını göstermektedir. 500 susuz köyün, suya kavuşturulması için sıraya konulduğunu bildirdikten sonra, bu cümlenin aksi sadası daha unutulmadan Mart içerisinde köyünü -zün su işi sırasını ayrıca bildireceğim, demenizden neyi kasdetmek istediğiniz anlaşılamamaktadır. Tami min yazıldığı anda sıraya konulduğu bildirilen köy suyunun sırasını bu tamimde bildirmeyip de Mart içine ayrıca bildirmeğe neden lüzum hissedilmiştir. Tamiminizin son kısmında: (Muhtarlık, köylüyü toplayarak vilâyetin bu dileğini kendilerine okuyarak bildirecektir) kısmı, hakiki mânayı daha ziyade açıklamaktadır. Muhtar köylüyü toplayınca,
tâYnimin son satırlarını teşkil eden: (...köyce iş birliği ve gayret göstermenizi beklerim) cümlesinden istifade ederek, ey köylü, köyümüze su getirilmesini istiyorsanız, iş birliği yapmalıyız, öyle ayrı gayrı iş yok. Her şeyde iş birliği yapmalıyız, bilhassa partide... diyecek, değil mi, sayın Avni Doğan...
Hususî muhasebemizin bir tek su mühendisi vardır. Evvel ve ahır su işleri ile, bizzat fedakârlığiyle bize daima kendisini takdir ettirmiş o-lan bu su mühendisi meşgul olur. Şimdi, 500 köyün birden suyunun u-zaklığını kaymakamlara ölçtürmek lüzum ve ihtiyacı nereden hasıl oldu acaba... Hususi muhasebenin takati karşısında bu sene köylere yar dım için koyduğumuz 300 bin lira tahsisatla ve elimizdeki tek su mühendisi ile azami 30 köyün su derdini karşılamak mükün iken 500 köye ümit verip de sonunda bunları hüsrana düşürmekten gaye nedir?
Milletvekilleri seçiminin Mayıs a-yı içinde olacağını, propagandaların şimdiden almış yürümüş bulunduğu nu herkes bilmektedir. Bu tamiminizin, maksat ve mahiyetini bizler gibi köylü vatandaşlarımız da pek iyi olarak anlamıştır. Fakat, bizler vazifeli olduğumuz bir bahiste, vazifemize taallûk eden kısımların â-let olarak ele alınıp zahiri yollar arkasında hususî maksatların teminine çalışılmasına ve bilhassa kanunlarla vazife ve salâhiyetleri muayyen olan idare âmir, memur ve muh tarlara bu işin gördürülmesine muvafakat etmediğimizi ve yapılan işlerin de sahibinden başkalarına mal edilmesine rıza göstermediğimizi sayın Avni Doğan’a bir daha hatırlatmayı bir vazife ve borç biliriz. Say-gılarlanmızla.
Ankara tl Genel Meclisi Çerkez üyelerinden:
Zafer Gökçer, Hamdi Bulgurlu, Abdullah Gedikoğlu, Mustafa Yalım, Aziz Tunç, Salih Bulgurlu.
Halk akın halinde D.P. ye geçiyor
■fa (Baş tarafı birinci de) rat Partinin bir şubesi açılmış bir gün zarfında 451 üye kaydolrrt'üştur. Diyarbakır merkez ilçesi yeniden 817 üye kaydetmiştir. Demokrat Partiye kaydolan bu üyelerden 521 kişisi aile reisidir. Aile efradı bu rakama dahil değildir. 2000 nüfuslu Kılvan mıntakası 1150 nüfuslu 7 köyden ibaret Kankırt, merkez ilçesine bağlı 170 küsur ev ve 817 nüfusu ihtiva eden Sımakı, 600 nüfuslu ve 97 haneli Venbirk 400 nüfuslu Karahan mıntakasmda yeniden Demokrat Partinin birer ocağı açılmıştır. İl ve ilçe merkezi hümmalı bir şekilde ocak ve bucak açmak ve üye kaydetmekle meşguldür.
Parti faaliyeti gecenin yarısına i kadar devam etmektedir. Bu faaliyete bakılınca hemen diyebilirimki il çevresinde meskûn vatandaşların | yüzde 80 nin Demokrat Partiye ilti- ; hak ettiklerine muhakkak nazariyle ‘ bakılabilir. Parti mücadeleleri bü- i tün şiddetiyle devam etmekte Halk Partisi kurucuları ve idarecileri hattı hareketlerini tamamen şaşırmış bulunmaktadırlar. Kurulan o- i cakların muvakkat idare heyetlerinin hüviyetleri aşağıda yazılıdır.
1 — Çınar ilçesine bağlı Kılvan bucağının Darbi köyü Demokrat Par ti ocağı:
Başkan: Abdurrahman Toprak, ü-ye; Kasım Karacadağ, üye: Osman Kamacı, üye: Reşit Karacadağ, ye: Seyyit Karacadağ. \
2 — Diyarbakır merkez ilçesine ' bağlı Kankır ocağı:
Başkan: M. Ali Kâzım, üye: Hüseyin Özdemir, üye: Haşan Doğan, üye: Mehmet Çınar, üye: Mehmet Bayhan.
3 — Diyarbakır merkez ilçesine bağlı Sımmakı ocağı:
Başkan: Musa Yıldız, üye: Rıza Kaya, üye: Askeri Mansuç, üye: Yusuf Kan, üye: Aziz Mansuç.
4 — Kulüp merkez ilçesine bağlı Buhemdan ocağı:
Başkan: Hilmi Sabuncu oğlu, üye: Ahmet Güneş, üye: Salih Çelik, ü-ye: Mehmet Barut, üye: Şükrü Aslan.
5 — Veynebirk idare heyeti:
Başkan: İbrahim Ateş, üye: Ab -dulgani Doğru, üye: Ali Çiftçi, üye: Abdülgani Atan, üye Filit Ekin.
Osmaniyede de 28 kişi ve bir köy halkı D. P. ye geçti
Adana, 5 (Yusuf Ayhan bildiriyor) — Osmaniyede C. H. P. den istifa eden vatandaşların isimlerini bildirmiştin». Çükurovanan büyûjp-şehirlerinden ve hareket merkezlerinden biri olan Osmaniyede, bu de-' fa, Demokrat Partiye yeni iltihaklar olmuştur. Bilhassa, Rızaiye ki- -hailesinden dâva vekili Mehmed Yn:" -kar, tüccar Dede Çıtırık, tüccar İsmail Uzdil, ihtiyar heyetinden Yusuf Çelikkıran, Durmuş Erfidan, Ali Kızıl, Karaçay mahallesinden Abtur rahman Tekerek, Mehmed Tekerek, Haşan Tekerek. Ömer Çakır, Emine Tekerek, Ali Durkaç, Mustafa Durkaç, Yaveriye köyünden Veli Alttın, Nazife Altun, Ayşe Yardım, Fatma Aksoy, Yeniköyden Mehmet Taydaş, Fatma Taydaş, Ümmühan Taydaş, Haşan Taydaş, Tekin Ah -met Gültekin, İbrahim Karga, Kır mitli köyünden Abdurrahman Er -kan, Ahmet Avşar, Değirmen ocağı köyünden Mehmet Bıyıklı, Firdevs Bıyıklı, Hüseyin Tekir, Raziye Tekir C. H. P. den istifa ederek Demokrat Partiye girmişlerdir.
Keza Osmaniye ilçesinin Nohut-tepe köyü halkı olduğu gibi Demokrat Partiye yazılmıştır. Bu köyde ve Oruçgazi köyünde Demokrat Parti ocakları açarak bu bölgede teşkilâtını tamamlamıştır.
Adanada da Demokrat Partiye iltihaklar devam etmektedir. En son iltihak edenler arasında doktor Yalçın Ceylânoğlu da bulunmaktadır. Dr. Ceylânoğlu D. P. ye girmeden bir kaç gün önce C. H. P. den istifa etmyı bulunuyordu.
C. Bayar Istanbulda
★ (Baş tarafı birinci de) sini karşılayanlar arasında bulunan gazetecilere kısaca : «Adana seyahatinden müspet intibalarla döndüğünü, İstanbul teşkilâtındaki hâdiseler hakkında şimdilik bir şey söyleyemiyeceğini, yakında basın mensuplariyle bol bol görüşeceğini ifade etmiştir. Bayar, Demokrat Parti Bayrağını taşıyan bir otomobile binerek Hava Alanından İstanbul Parti merkezine gitmiştir. Başkan partide arkadaşları ile fi -kir teatisinde bulunmuş, İstanbuldaki ihtilâf iddiaları üzerinde izahat almıştır. Genel Başkanın İstanbul kongresinde söyliyeceği nutka bilhassa ehemmiyet verilmektedir.
Adanada fecî cinayet
★ (Baş tarafı birinci de) diğini, ilk kurşunu yedikten sonra:
— Yeter Bayram, öldüm artık, ateş etme! diye yalvardığını söylemektedirler.
Cürmü meşhut kanunu gereğince ağırcezaya sevkedilen Bayram Çevik hakkında yarın hüküm verilecektir.
Ingiliz Meclisi
★ (Baş tarafı birinci de) kûmptinin siyasetini takdim eden bir nutuk söylemiştir. Bu siyaset mucibince devletleştirme bir tarafa bırakılmış ve ehemmiyetsiz, dolayısiy-le münazaaya yol açmıyacak tekliflerde bulunulmuştur. Bilin diği gibi işçi hül(imeti, parlâmentodaki 625 saylavlıktan sadece 315 ine sahiptir ve bu az ekseriyet sebebiyle, mühim bir meselenin müza keresinde, ekseriyeti temin edile-miyeceği için, kabinenen düşmesini önleme çarelerini aramaktadır.

Comments (0)