ÇARŞAMBA 8 Mart 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
âdeta mefluç bir halde
görüşülmesine dün başlandı
f
baaka maddi DEMOKRAT PARTİ’nln, önümüzdeki seçim (398)
Sel faciasında üç ayn görünüş: Sağda, sularda boğularak ölen atının başında ağlayan bir Eskişehirli. Ortada yıkılan evler, solda suların dize kadar çıktığı sokaklarda felâketzedelerin nakli. (Diğer resimler 6 n cı sayfamızdadır.) Eskişehir Belediyesi
Vatandaş

Kadın mecmuasının 350 ncı sayısı geldi. NET KİTABEYİ
. ] —No. 313 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
45,000 Eskişehirli Evsiz kaldı
Dn binlerce Vatandaş mukadderatile başbaşa

erkedilmiş, soğukta aç ve susuz bekleşiyor
Suçlu olan milletvekillerinin aftan hariç kalmaları için fıkra eklendi

2500 EV TAMAMİLE YIKILDI, 1500 EVDE YIKILMIYA MAHKÛM
Falricohir 7 (Hıı^ıı.i muhabirimiz Lrılznton furidir Rir (lpfa nruar
Günün Yazış
ana Demeci ve
ita
muhalefet yolu
Ghod BABAN
ki yıl evvel Adana Demokrat Parti kongresinde bulunmuştum. Bu itibarla geçen azar güuü yapılan ve Adanalı Demokratların davetleri dolayısiyle, [ine hazır bulunduğum kongreyi, ki yıl evvelki toplantı ile muka-rese etmek imkânını buldum.
I Ulus dostumuz, istediği kadar islin ■'ti fa listeleri neşretsin, istediği kabı J^ar, Adananın bir Halk Partisi ka-J i^ıesi olduğunu ifade etsin, belli ki,
Beyhan ilinde muhalefetin dâvası, flî^Iok hızlı adımlarla ilerlemektedir.
Kongre salonu ağzına kadar dolu ■at Fiidi, samiin sıralarındaki vatandaştılar baygınlık geçirecek kadar sıklık» Cık bir vaziyette bulunuyorlardı, afsuna rağmen muhalefet liderlerinin «^konuşmalarını, susuz bir insanın jekir pınardan bol bol su içmesi gibi iştiyak ile dinliyorlar, kendi nam we hesaplarına yapılan mücadelelerin hesabını onlardan alırlarken, Karlığa, havasızlığa, sıkışıklığa ve kalabalığın tazyikine ehemmiyet yermiyorlardı.
Halk Partisinin Seyhan kalesinin Çıkılıp, yıkıklmadığmı, ancak selimlerde anlayabileceğimiz için, bir fnütalea dermiyen edecek değiliz, (fakat muhakkak olan şey şu ki, Seyhan’da muhalefet dâvası bilhassa ■genç ve münevver zümrenin îrnokrat Partiye iltihakiyle ■kuvvetlenmiş bulunuyor.
*

F
$
i-
zerinde müessir olacaktır. Bayar da, partiler muvacehesindeki hat
___ Eskişehir, 7 (Husûsî muhabirimiz I Ali Rıza Ilıcalı bildiriyor) — Büyük felâketin perişaııbğr devam etmektedir. Her an yeni tehlike varit olmasına rağmen İliç bir ciddî tedbir alınmamıştır. Anî su baskını karşısında neye uğradığını bilemeyen halk dün şaşkın- bir halde olduğundan felâketin acısını pek anlıyama-mıştı. Bugün içlerine çöken yara soğuduğundan tam mânasile bir ıstırap külçesi haline gelmişlerdir. Felâkete maruz kalan mahallelere bugün daha çok sokulmak imkânını bulduk. Eskişehir milletvekilleri ile beraber sabahtân itibaren felâket -zedelerin iskân edildikleri yerleri birer birer ve seylâp mıntakasını
kikaten fecidir. Bir defa organize e- ı diLmiş hiç bir teşkilât ortada yok- | ■ tıır. Mektep ve camilerde, bir çok r hasta var. Fakat sıhhat -^kiplerini bulmak mümkün değil. Vesaiti nak liye ve iskân işi karma karışık bir
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Celâl Bayar dün Mümtaz
Faik Fenik'ı
De-
p? Bütün gazetelerde tam metin ha-’ojı Hinde çıkan, Bayar’ın Adana deme-5 ji. ci üzerinde ehemmiyetle durmak lL3 lüzumunu hisediyoruz. Gerçi, TL^lhalefetin İvi nivetini belirte:
uıvr uıuvavcııcaıııucKi ııaı Direr Direr ve seylap ınınıaKüSinı
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de) | da adım adım dolaştık. Manzara ha
" ZAFER „ Afganistanda
■ Afganistan’dayız... Yol gitgide ıssızlaşıyor, dağlar dikiliyor, dereler başka bir heybet, başka bir coşkunlukla çağlıyordu. ......................................... Ayşe Mebrure
fganistan’a yolculuk uçakla başlıyor, trenle ve otobüsle devam ediyor, nihayet ine ine tek atlı arabaya ve deveye kadar iniyor. Galiba yolculuğun en enteresan tarafı da bu. Biz filvaki deveye binmedik, lâkin, Yeşilköy-den kalkan dört motörlü muazzam Pan Amerikan uçağının Avrupai konforu içinde on iki saat seyahat ettikten sonra, Karaçiye indiğimiz zaman, sade bir ilkim değil, aynı zamanda bir devir ve bir âlem değiştirmişiz gibi geldi. Bu, uçaktan inmek değil, fırına girmek gibi bir şeydi. Sıcaktan, bir anda sırsıklam olduk. Yüzümüz-
Afganıstanda modern bir otel olan Surûbl otelinin görünüşü
■" , lak vermekten başka bir şey yap-1İ4 miyarı, peşin hükümlü vatandaşlar Oy* la uğraşacak değildir. O zaten on-1 lan tatmin edecek imkânlara da malik değildir. İktidar partisinin bir zümresi vardır ki, onları yal
S rt^'n,z iktidarda tutunmak vc mevki-S*' lerini muhafaza etmek meselesi il-,ir gilendirlr, onlar memleket işlerinin S^^üst tarafı ile meşgul değillerdir.
Ulus, Halk Partisinin bu zümre-sini temsil ettiği için, elbet Demok-lü- rat Parti Liderinin beyanatuıı be ıfl *^?ğenecek değildir. Fakat, unutma-mak icap eder ki, yarın sandık ba-ışına, bitaraf vatandaşlar koşacak-iardır. Onların reyidir ki netice ü-
Afganistanın yolları bazan böyle Ummanı andırır sulardan da geçer
den akan terler gözlerimize doluyor, görmemize mani oluyordu.
Karaçiden, iki gün iki gece sü-n hayli müşkül bir tren seyaha-başlıyor. Afganistan’a gitmek i-, çin daha kuzeyde Peşaver’i bulmak lâzım.
Ne Karaçi’ye kadar olan rahat üçak seyahatinin, ne de, zor olmakla beraber tren yolculuğunun, bizim için kayda değer hiçbir tarafı yok. Bildiğimiz uçak, bildiğimiz tren. Zaten genç Pakistan devletinin merkezi olan Karaçi’de de etrafa bakınacak kadar uzun zaman kalamadık.
(Devamı 4 üncü sayfada)
ziyaret etti
İstanbul, 7 (Telefonla) — Şehrimizde bulunan D. P. Genel Başkanı Celâl Bayar bugün de Demokrat Parti merkezinde bir müddet meşgul olmuş ve parti mensupları ile görüşmelerde bulunmuştur.
Celâl Bayar öğleden sonra cezaevine giderek Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik’i ziyaret etmiştir.
Mümtaz Faik’e gelen telgraflar
İstanbul Cezaevinde mahpus bulunan Mümtaz Faik Fenik’e her taraftan teessür telgrafları gelmek-
★ (Devamı Sa: G Sü: 6 de)
G. Erbaşlara yeni haklar tanınıyor
Millî Müdafaa Komisyonu günkü toplantısında Erbaşlara kanun tasarısını tetkik ve tevsi cretiyle kabul etmiştir.
Bu şekle göre Gedikli Erbaş olarak kıt’ada vazife alacak olan as kerler 20 lira maaşla tayin edilecek ler ve diğer sivil memurlarda olduğu gibi her üç senede bir terfi edeceklerdir. Yalnız bu terfilerde sicil almaları şart koşulmuştur.
Muntazaman terfi edenler hizmetlerinin 21 inci yılında 60 lira maaşa istihkak kesbedeceklerdir.
Aynı zamanda Gedikli Erbaşlara subaylara ait bir çok haklar da tapınmaktadır.
. Emirber almak, ailelerini tedavi ettirmek bu meyandadır. Tasarı ko-_ misyonda ittifaka yakın bir ekseriyetle kabul edilmiştir. Meclisin tatilinden evvel kanunlaşacağına muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
( Fuat Huiûsi ve F. Fikri Tasarının kâfi olmadığını söylediler. En mühim madde bugün görüşülecek
■\ Adalet Komisyonu, dünkü top-Z lantısında Af Kanunu tasarısını A müzakere etmiştir. İlk sözü’ Demok-/ rat Parti namına Fuat Huiûsi Dell mirelli almış umumi efkârın bir f Af Kanunu beklemekte olduğunu, l) hapishanelerin bugünkü durumu-( nun fecî bulunduğunu belirtmiş, af-7 fin bir zaruret olduğu üzerinde dur-\ muştur.
7 Tasarı hükümlerinin gayrikâfi \ bulunduğunu sözlerine ilâve eden
I hatip, cezasının üçte ikisini çekmiş olan adî suçluların geri kalan cezalarının affı talebinde bulunmuştur.
Şükrü Sökmensüer tasarının şiddetle aleyhinde konuşmuş, vatan hainlerini ve komünistleri dahi affeden bu tasarının kabulünün doğru olamıyacağını belirtmiştir.
Kâmil Coşkunoğlu, hırsızlık,
rüşvet, irtikâp gibi suçların aftan Fuat Hulusi Demircili
istifade etmemeleri hususuna birinci maddeye işaret edilmesini teklif etmiş, daha sonra suç işleyen Mijptvekillarinin durumuna temas ederek buhlaıljLşeriki cürüm olarak suç işleyen bir vatandaşın mahkûm fakat Milletvekilinin teşrii masun-I luğa dayanarak aftan faydalanacağını, bunun doğru olmadığını beyan etmiş, bu mütalea umumî bir tasviple karşılanmıştır.
Abdurrahman Konuk, Kâmil Coş-kunoğlunun bu fikrini desteklemiş, hükümetin bir zühul eseri olarak maddeyi bu şekilde tanzim etmiş olduğunu ve adetâ haklarında takibat yapılması istenen Milletvekilleri için bu maddenin hazırlanmış olduğunu söylemiştir.
Emin Halim Ergun, aynı fikri teyit etmiş, 29 Ekim 1948 yerine 29 E-★ (Devamı Sa: G Sü: ide)
Yunanistan seçimleri şekilden şekle giriyor
Bir müddet başta giden Halkçı partisi üçüncü durum* düştü, kat’i netice henüz belli değil..
Yuııan seçimlerinden bir görünüş (Yazısı 6 ncı sayfada)
AKINTIYA~I I___ KÜREK
YEDEKÇİ
Ankara Valisinin
Ulus’un uydurma bir haberi dı ha
Eskişehir, 7 (Telefonla) -- Es’.d-şehiı-de Demokrat Parti teşkilâtının karıştığına dair Ulus gazetesin-ı de çıkan haber tamamen yalandır, ı Eskişehir teşkilâtı tam bir bütün halinde çalışmaktadır. Bugün idare kurulu gerekli tekzibi Ulus Gazetesine göndermiştir.
Bu hâdisenin tafsilâtını yarın bil-ı direceğiz.
verdiği cevap
"Voli olarok daima bitaraf h i • ket etmekteyim,,
Vali Avni Doğan, 11 Genel Meclisi. bunuzu okudum. Vilâyetin (köy su-Demokrat Partili üyelerinin dünkü lama ve içme) suları hakkında köy nüshamızda çıkan mektuplarına şu lere yazdığı bir tamimin, sizde acı cevabı vermektedir: . bi.- tepki yandırdığını esefle kaydet-
Sayın üyeler, tikten sonra bu tamimi göndermek
Zafer gazetesinin 7 Mart 1950 ta- suretilc, iktidar partisi menfaatine rihli nüshasında çıkan açık mektu I ★ (Devamı Sa: 2 de) 1
Vali değ I Maılco Paşa! gj ani şu İstanbul Valisinin ■ ■ yapmıyacağı yok! Üsküda-ra köprü onda! Heykel, âbide onda! Kostantin’in meran yine onda! Hangi birini sayayım; şimdi de sarhoşlardan sonra, Lstan-bıılun ev derdini kökünden halledeceğim diye tutturmuş! E-der mi etmez mi, siz söyleyene değil söyletene bakınız!
Fakat ue dersiniz böyle Valimiz varmış da, biz yirmi beş senedir gelip giden kabineler -den ne diye medet ummuşuz? Aklımız nerede idi acaba? Ali mallalı, Ç ör çil seçim sırasında Fahrettin Kerim’i bulup propagandasını yaptırsaydı, Atli çoktan gümbürdemişti!
YEDEKÇİNİN YEDEĞİ
ZAFER
8 - 3 - 1050
s
D.P. Genel Meclis üyelerine
Ankara Valisinin
Günün Mes'elesi

il
s5 a yı
)1 ır oı lı
M n

( e:
ır d
ır a a.
j
â-
U
ö ır
Ş )q ıt
n
y
1 n
*
( y. h;
ı
fa
lu
0J
I
ili
I oj
fa: Tİ ül ar
:ei ( lk
verdiği cevap
"Vali olarak daima bitaraf hareket etmekteyim/»
A (Baş tarafı bilinci de) .seçim propagandası yaptığımı vc ayrıca yapılan işleri, şahsıma mal ettiğimi ifade ediyorsunuz.
Bu iddianın ne kadar yersiz olduğunu belirtmek için evvelâ şu bahsettiğiniz tamimi, umumî efkâra ar-zetmek en kestirme bir yol olacak, bu tamim aynen şöyledir:
......köyü muhtarlığına
Cumhuriyet hükümeti son iki yıl içinde Ankara köylerinin ihtiyacını ve köylülerin huzura erişmesini, bilinci derecede ehemmiyet verdiği işler arasına koymuştur. 1948 den bu güne kadar 100 köyün suyunu, temiz ve fennî usullerle getirmiş bulunuyoruz. Yapılan bu işlerde köylünün el birliğini ve yardımım öğmek yeri ndedir.
Daha ilimizin 500 köyü susuzdur. Bu köyleri de suya kavuştur -inak için sıraya koyduk. Köyünüz de susuz köyler arasında'bulunuyor. ilçenizin kaymakamlığı köye getirilecek suyu ve suyun köye uzaklığını bugünlerde ölçtürecektir. Gelen memurlara bu işte kolaylık göstermenizi ve el birliği yapmanızı bek lerim. Mart içerisinde köyünüzün su isi sırasını ayrıca bildireceğim.
Köyünüzü suya kavuşmuş görmek sizler kadar bizi de çok sevindirecektir. Bu hususta köyce işbirliği ve gayret göstermenizi beklerim.
Ankara Valisi Avni Doğan
Not: Muhtarlık köylüyü toplıya cak Vilâyetin bu dileğini kendilerine okuyarak bildirecektir.
Sayısı 500 e yakın olan susuz köylere bu tamimin yollanması sebebi şudur:
a) Bu yıl bütçemizde bu işler için
Şoförler için kazaveölüm sigortası
Öğrendiğimize göre, Ankara U-ınunı Otomobilciler ve Şoförler Cemiyeti Ankaradaki bütün şoförleri çok müsait şartlarla, her türlü kazalara karşı sigorta ettirmeğe karar vermşitir. Bu sigortanın temin ettiği hususlar şunlardır:
Şoför, vazife başında olsun, hususî hayatında olsun her hangi bir kaza neticesinde vefat ettiği takdirde varislerine derhal 2500 lira tazminat ödenecektir.
Yine her türlü kaza neticesinde, bir şoför ıııalûl kaldığı takdirde 2500 lira üzerinden malûliyet tazminatı ödenecektir.
Ayrıca her türlü kazalar neticesinde yaralanan veya hastalanan şoförlere 150 liraya kadar tedavi masrafı ödenecektir.
Bütün bunlardan maada bir şoför kaza neticesinde yaralanır, hastalanır veya hapse girerse çalışmadığı günler için, ailesinin geçimine bir medar olmak üzere üç liraya kadar yevmiye verilecektir.
Bütün bu teminat ve tazminatlara karşı her şoförün ayda ödeyeceği para bir liradan ibarettir.
Şoförler Cemiyeti, Genel Sigorta Şirketiyle yaptığı bu anlaşmadan "''ürkiyedeki bütün şoförleri Yaylandırmayı temin etmiştir.
Fevkalâde bir hususiyet arzeden böyle bir sigorta anlaşmasını temin için, Cemiyet İdare Kurulu büyük maddi fedakârlıklar ihtiyarına mec. bur olmuştur.
Cemiyet dünden itibaren sigorta kaydına başlamıştır. Bir mukavelenin tanzim ve şofore tevdii işi 3 dakika gibi kısa bir zamanda yapılabilmektedir. Bu suretle şoförler sigorta muamelesi için zaman da kaybetmiyeceklerdir.
Sosyal yardım hizmetlerinde bir rekor, bir in.cılâp teşkil eden bu muvaffakiyetinden dolayı, Gazetemiz, Şoförler Cemiyeti idare Kurulunu tebrik eder.
1 d
mevzu tahsisattan başka umumi büt çeden yardım olarak bu fasla bir kaç yüz bin lira daha eklenmiştir.
b) Bundan başka 1950 yılına dev redilen yine yüz binlerce lira vardır ki — Daimî Komisyonun tasvibinden geçirilerek aynı gayeye sar-folunacaktır.
c) Bu geniş imkânlardan köylümüzün süratle İstifadesini temin i-çin susuz köylerde yapılacak işlerin mahiyetini hemen basit bir şekilde tesbit etmek ve alınacak malûmata göre acele bir iş- programı yapmak icap eder.
500 köye ayrı ayrı mühendis göndermek için her köye birer gün a-yırırsak iş programımızı bir buçuk yılda tamamlıyamayız. Bu sebeple, su için vilâyetimize çeşitli müracaat ta bulunan köylere bu tamim ile birlikte bir talimatname yolladık ve aşağıdaki bilgiyi kendilerinden istedik.
1 — Su menbaı ile köyün mesafesi,
2 — Menba suyunun miktarı. İstediğimiz bu malûmat tamam ■
lanınca önümüzdeki inşaat mevsimi içinde hemen işe başlamak mümkün olacaktır. Özel bütçedeki tahsisat ile devredilen tahsilat fazlasından ve Bayındırlık Bakanlığınca eklenen yardımdan bilistifade bu yıl yeniden en az 60 - 70 köy suya kavuşacaktır. Şurasını da ilâve edeyim ki kıymetli su mühendislerimize yardımcı olarak Bakanlıktan ve vilâyetten müteaddit mühendis ve fen elemanı tahsis olunmuştur.
Sayın üyeler,
Görüyorsunuz ki işler sizi de nıem nun edecek bir hızla köylünün hayrına olarak devam etmektedir.
Vilâyetin bu tamimi ile iktidar partisi lehine seçim propagandası yapıldığını iddia etmek için ortada haklı bir sebep yoktur.
Vilâyet, yapılan ve yapılacak olan işleri ne kendi şahsına ne de ait olmadığı bir makama atfetmiş değildir. Vilâyet elde edilen neticeyi «Cumhuriyet hükümeti» nin bir başarısı olarak göstermeyip de ne yapmalı idi? 11 Genel Meclisi Cumhuriyet idaresi içinde mahalli bir tesis-den başka bir şey midir?
Yapılan işleri şahsıma mal etmek adetim değildir. Hizmet ettiğim vilâyetlerde şimdiye kadar yüzlerce mektep, bir sürü hastahane ve çeşitli tesisler yaptırdım. Bunların her hangi birisinde (Avni Doğan) ın eseri diye bir kitabe bulamazsınız.
Bu vesile ile şu küçük iki misali hatırlatmaktan fayda görmekteyim:
1 — D. P. Ankara il kongresinde özel idarece yapılan bütün hayırlı işlerin şerefi, il genel meclisinde a-zınlık teşkil eden 13 demokrat üyeye hasredilmişti. Genel meclisle demokrat üyelerin 3 misli bir çoğunluk teşkil eden Halk Partili arka -duşlarınız, bu inhisar dâvanızı müsamaha ile karşıladılar. Kaldı ki ek seriyetle idare edilen her yerde ba şarı şerefi, ekseriyete aittir.
2 — Avdan köyünde de aynı taktik kullanıldı, O zaman bunun doğru olmadığını haklı olarak bağıranla ra «kusura bakmayın (sürçülisan) vaki oldu- denildi.
Bunlar gösteriyor ki yapılan iyi işleri benimsemek daha ziyade sayın arkadaşların bir itiyadıdır.
Ben vali olarak daima bitaraf hareket etmekteyim. Şimdiye kadar herhangi bir vatandaş veya köy halkı çıkıp da parti ayrılığından dolayı haklarında kz.----- . • ' 1
yapılığını idd:a etmemiştir. Eğer ' Genel Meclisin sayın demokrat üye-1 lerif bu hususla hâdise ve şahıs zik I redebilirlerse çok memnun olacağım. Şurasını da açıkça söylıycyiın ı ki vazife yaparken kimsenin takdir ve ya tenkidine bağlarımıyarak ka-nu ; ve vicdani kanaatlerimi takip ı etmekte devam edeceğim. Saygıla-1 rımla (
100,000 lirayı 392786 numara kazandı
Milli Piyangonun 7 Mart çekilişi dün saat 13 de Ankarada yapılmıştır. Bu çekilişte ikramiye kazanan numaralar şunlardır:
392786 Numara
407.739 Numara
091117 Numara
443179 Numara
041096 Numara
078428 Numara
209217 Numara
273787 Numara
284316 Numara
364699 Numara
371^47 Numara
393412 Numara
kanunsuz bir muamele ' lılmıştır. .M., ——
100.000 lira 20.000 lira 10.000 lira 10.000 lira 5.000 lira 5.000 lira 5.000 lira 5.000 lira 5.000 Lira 5.000 lira 5.000 Ura 5.000 lira
bin lira ikramiye kazanan numaralar?
003281 020555 022297 027778 038191 044337 110234 168030 169591 172872 173022 180425 180799 242798 252695 304395 307683 340828 350380 350635 352438 376416 382244 404351 434743 439298 459456 466105 477353 484153
Biner lira ikramiye kazanan nu ınaraîar:
010066 018750 030309 040901 053157 061861 069288 074728 086388 100501 109787 124456 128236 145632 159786 183991 188526 189982 193561 195216 200379 204449 206024 216393 222901 231525 238765 244101 245845 247926 267454 268277 269613 270196 276366 309515 310416 311705 318293 323848 328144 340637 357218 357719 364283 369006 375641 380996 394744 404102 405840 419421 422419 440359 463676 464106 472239 480490 481739 490645
Beşer yüz lira ikramiye kazanan numaralar:
001759 007819 020837 024769 027579 030085 048665 051275 065589 071253 075886 077571 087289 090084 090209 095896 098893 105685 107075 113823 116580 118576 119490 121315 121611 125595 129901 139301 139839 144207 147857 148537 153229 176692 177141 179850 183468 197052 203846 207717 209842 218108 224932 225359 226054 233828 237490 249484 257009 260416 261920 262459 263499 268819 274344 274729 275011 --------------
282847 287842 ________________„_____
31143.3 320234 326252 338741 339781 340850 351360 357086 367812 369526 378428 385363 396242 397405 402301 432612 436244 441259 447818 449312 451856 453989 455551 458568 461309 464099 467254 470986 475919 477935 478985 480397 486731 490179 492265
İkişer yüz lira ikramiye kazanan numaralar:
Son üç rakamı 071 ile nihayet bulan 500 numara ikişer yüz lira. \
Yüzer Jira ikramiye kazanan nu maralar:
Son üç rakamı 516 veya 644 ile nihayet bulan 1.000 numara yüzer lira.
Yirmişer lira ikramiye kazanan numaralar;
Sop iki rakamı 72 ile nihayet bulan 5.000 numara yirmişer lira.
Onar lira ikramiye kazanan numaralar:
Son iki rakamı 06 veya 65 ile nihayet bulan 10.000 numara onar li-
Beşer lira ikramiye kazanan nu-
Son rakamı 4 veya 6 ile nihayet bulan 100.000 numara beşer Ura ikramiye kazanmışlardır.
100.000 lira kazanan 392786 numaralı biletin bir parçası satılmak ır zere Eskişehire diğeri İstanbul a gön derilmiştir. 20.000 Ura kazanan bilet Ankarada satılmıştır.
Onar bin lira kazanan biletlerin biri Akhisarda, diğeri Ankarada sa-
)77596 278246 281185
290287 295113 308469
Ankara Valisi Avni Doğan
Beşer bin lira kazanan biletlerin ikisi satılmak üzere Adanaya, di -ğerleri Mersin, İstanbul, Kütahya, , Bursa, Çorum, Muğla, Diyarbakır ve izmire gönderilmiş, bir parçası Ankarada satılmıştır.
I İkişer bin lira kazanan biletle -11 rin on üçü satılmak üzere İstanbu-la, dördü İzmire 20 tanesi yurdumu-1 | zun muhtelif şehir ve kasabalarına gönderilmiş, üçü de Ankarada satılmıştır.
Bu ne biçim Af?
Aranan sıhhat m
Yeni Af Kanunu aynen neşredildiği takdirde
Meclise ilk tebrik ve şükran telgrafının Kominformadan geleceğine kaniiz
Hiisnü Hâmit Kopdagel
f, artık bir vakıadır. I ----
Aylarca ve hattâ senelerce | hir dedikodusu ve temennisi yapılan bu Af Kanunu tasarısının, Bakanlar Kurulunca tetkik edildikten sonra Meclise sevkedildiğini bugün artık kat’î öğrenmiş bulunuyoruz.
Bir kaç gün evvel Anadolu Ajansı tarafından verilen haberden müs-bet ve kat’î bir mânâ çıkarmak mümkün olamamıştı. Anadolu A-jansının af hakkındaki müphem ve çetrefil olduğu kadar anlaşılmaz yayımı karşısında, tasan metnini okumadan evvel her hangi bir yorumda bulunmanın doğru olmadığını düşünmüş, memleket çapında sosyal ve politik bir dâva olan af meselesi hakkında velev ki, bir kaç gün olsun söz söylememeği tercih etmiştik.
Bugün tasarının tam metnine malik bulunuyoruz. Bu itibarla af tasarısını tetkik etmeği ve bu husustaki düşüncelerimizi belirtmeği yerinde ve faydalı bulmaktayız.
Tasarı ,esas itibariyle şu iki hükmü ihtiva etmektedir:
A — 29/10/948 tarihinden önce işlenmiş olup da bu kanunun neşri tarihine kadar henüz âmme hukuku dâvası açılmamış olan bütün suçlardan dolayı takibat yapılamaz.
B — 29/10/948 tarihinden evvel işlenen ve Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci babının birinci, ikinci ve dördüncü fasıllarında yazılı bulunan suçlarla Askerî Ceza Kanununun üçüncü babının birinci faslında ve beşinci faslının 94 üncü ve onuncu faslının 148 inci maddelerinde yazılı suçlardan dolayı da takibat yapılamaz. Ve hükmedilmiş olan cezalar infaz e-dilemez.
Evvelâ şu rada bir nokta üzerinde durmak istiyoruz. Hükümet Af Ka-
DAVET

D. P. Bahçelievler Ocak Kurulundan:
Ocağımıza kayıtlı muhterem ü-yelerin 9/3/1950 Perşembe saat 20.30 da Ocak merkezinde bulunmaları rica oulnur.
Mevzu: Seçim Hazırlığı.
Bir Fransız edibinin Türkiye hakkındaki sitayişkâr sözleri
Fransanın tanınmış edip ve tarihçi terinden Filip Suppo bundan bir müd det evvel Türkiyeye gelerek Unesko hesabına tetkiklerde bulunmuştu. Suppo, şimdi de Suudî Arabistan devletinin davetlisi olarak gene U-nesko’nun tavassutu ile yapılan teklifi kabul etmiş ve Fransadan Cid-deye gitmiştir.
Bu arada Cidde Başkonsolosumuz la konuşan Suppo, Türkiye hakkında şunları söylemiştir:
•Unesko’nun yardımının Arap memleketlerinde tesirli bir şekilde işlemesine imkân yoktur.
Birinci cihan harbinden evvel Türklerin siyasî hayatta hemen hemen rol oynamadıkları zannolundu-ğu bir zamanlarda bu memleketleri ne büyük meharetle idare ettiğini şimdi hayretle görmekteyim. AvrupalIlar Türkiyeye çok ihmal etmeleri neticesi olarak bugünkü felâketlere katlanmak zorundadırlar. Şimdi bütün Batılılar Türkiyesiz bir dünya nizamının olamayacağını anlamışlardır..
nunu için 29/10/948 tarihini ne için mecburiyetindeyiz. Bu takdirde af bir esas olarak ele almıştır? Eğor | müessesesinin temellerinde içtimai bu tarih, Cumhuriyetin 25 inci yıl- merhamet ve şefkat hisleri ile inti-dönümüne tesadüf eden mes’ut bir hâdiseyi taziz ve takdis için ele alınmış ise bu semahat ve kadirşinaslığında hükümetin adamakıllı geç kaldığını söylemek yerinde olur. Çünkü af tasarısı, vazıı kanunun tetkik ve tasvibine ancak 950 senesinin üçüncü ayı içinde arzolun-maktadır.
Diğer taraftan 29/10/948 tarihinden önce işlenip de Af Kanununun neşri tarihinde henüz âmme hukuku dâvası açılmamış olan suçlarla Af Kanunu şümulü dahiline alınarak bu tarihten önce işlenip de, Af Ka-. nununun neşri tarihinde âmme hukuku dâvası açılmış, duruşması derdest suçlarla hükme bağlanıp da 1 henüz infaz olunmamış cezaların Af Kanunu şümulü haricinde bırakılmasında asla isabet görmemek-
Bu hususta mütalea ve hükmümüzü birer misal ile canlandıralım:
Yeni tâbirle iki sanık tasavvur ediniz; bunlar 29/10/948 tarihinden evvel, aynı şartlar içinde, aynı günde, aynı cins ve mahiyette birer suç işlemiş olsunlar. Sanıklardan biri becerika'z veyahut namuslu vatandaşlardan biridir. İka ettiği suçu müteakip ya adalete teslim olmuştur, veyahut adalet makamlarınca yakalanmıştır. Ve yine farzedelim ki, adalet makamları, kendilerinden beklenilen âfâkilik, dürüstlük ve süratle âmme dâvası açmıştır.
Diğer sanık beoerikli veyahut namussuz bir vatandaştır. İka ettiği suçu müteakip Adalete teslim olmamış veyahut adalet makamları kendisini yakalayamamıştır. Ve yine farzedelim ki adalet makamları şu veya bu sebep dolayısiyle bu sanık hakkında âmme dâvası açmamış-
- tır.
Af Kanunu tasarısının birinci maddesine göre, birinci misaldeki vatandaş, Af Kanunundan istifade edemiyecek, ikinci misaldeki vatandaş ise Af Kanunundan istifade e-debilecektir! Şimdi kendi kendimize sorabiliriz; bu naaıl iştir? Bu nasıl adalettir? Hüsnüniyet esas olduğuna göre, tasarıyı hazırlayanları tenziy etmeikle beraber insanın bu tasarının hazırlanmasında bile kötü veyahut politik sebepler mündemiç olduğunu veyahut, bazı kimselerin istihdaf edildiğini kabul edesi geliyor.
Misalimizi biraz daha canlandıralım: 29/10/1948 tarihinden evvel yol kesmek adam öldürmek suçlarını irtikâp eden bir kimse hakkında kanunun neşir tarihinde âmme dâvası açılmamış isfe takibat yapılmı-yacaktU'. Şekil ve usul asla tasvip etmemekle beraber, rejim ve vatan uğruna dahi olsa, adam öldüren veyahut öldürten sanıklar, Af Kanunundan istifade edemiyecektir. Zira suç 29/10/948 den evvel işlenmiştir. Ve kanunun neşredildiği tarihte sanık hakkında âmme dâvası a-çılmıştır.
Burada ceza hukuk ve edebiyatı bakımından af meselesini tetkik ve mütalea edecek değiliz. Ancak hemen şuna ilâve ve işaret etmek iste-rzi ki, eığer af müessesesini politik endişe ve mülâhazalardan ayrı olarak mütelea etmek icap ediyorsa, onu genel ve objektif bir müessese olara ktetkik ve mütalea etmek
bahî kuvvetleri aramak lâzımdır.
Cumhuriyetin 10 uncu yıldönümü dolayısiyle neşrolunan 2130 sayılı Af Kanunu, ihtiva ettiği hükümler itibariyle, yeni çıkacak kanundan gerek içtimai merhamet ve şefkat hisleri ve gerek intibahî kuvveti bakımından daha olgun ve daha âdil bir kanundu.
Şimdi B fıkrasında zikrolunan suçları tetkik edelim:
Türk ceza kanununun ikinci kitabının birinci faslı, devletin şahsiyetine, ikinci faslı devlet kuvvetleri aleyhine, dördüncü faslı ise devlet, hükümet ve devlet adamları aleyhine halkı tahrik edenlere karşı verilecek cezalara matuftur. Askerî Ceza Kanununun üçüncü babının birinci faslında ve beşinci faslının 94 üncü ve onuncu faslının 148 inci maddelerinde yazılı suçlarda, sayıları yukarıda yazılı Ceza Kanununun kitap ve fasıllarındaki suçlara mütenazır ve mümasil suçlardır.
Ceza kanunumuzun yukarıda zikrolunan fasıllarında devlet emniyetine karşı işlenen CASUSLUK mevcut İçtimaî nizamımız aleyhine işlenen KOMÜNİSTLİK suçları da vardır.
Hükümet, mahiyeti, sebebi, lüzumu ve mânâsı anlaşılmıyan bir se-mahatle 29/10/948 tarihinden evvel işlenen casusluk ve komünistlik suçlarını, kanunun neşri tarihinde âmme dâvası açılmış olsun olmasın affetmeği derpiş ederken 29/10/9-18 tarihinden önce işlenmiş olup dâ yeni Af Kanununun neşri tarihinde âmme dâvası açılmış veya karara bağlanmış suçlar karşısında kayıt sız, ve bu gibi sanık ve mahkûmlar karşısında da merhametsiz ve hissiz hareke tetmektedir .
Hulâsa olarak şunu söyliyebiliriz ki .tasarı demokratik âlemlerdeki Af Kanunlarının müşterek vasfı o-lan sosyal merhamet ve şefkat İlişlerinden ve intibahî kudretten tamamen mahrumdur. Yukarıda söylediğimiz gibi her hangi bir tehevvür ve zaruret dolayısiyle 29/10/948 de işlenen adi suçlar, âmme dâvası açıldığı için Af Kanunu şümul dışında bırakılmakta, aynı tarihten önce işlenmiş olan casusluk ve komünistlik suçları da âmme dâvası açılsın veya açılmasın, karara bağlansın veya bağlanmasın affın şümulü dahiline almaktadır.
İsmi bile memleketimizde komünizmin müteradifi olan Nazım Hikmetin affı için Kominformanın U-nesko’ya müracaat ettiği, resmî ve hususî müesseselerimizle bir çok vatandaşlarımıza mahkûmun affı için broşürler, tebliğler gönderdiği hatırlardadır. Hükümet yalnız Nazım Hikmeti değil, maznun ve mahkûm bütün komünistleri ve casusları affedecek bir tasan hazırlamıştır. İzzetinefsine vurulan darbeden, haksızlıklardan şu veya bu psikolojik sebeplerden dolayı 20/10/948 den evvel suç işeleyenler kanunun neşri tarihinde âmme dâvası açılmıştır, diye mahpeslerde inleye dursun...
Vatan hainleri hürriyete kavuşacaktır.
Yeni Af Kanunu aynen, neşredildiği gün Meclise, ilk tebrik ve şükran telgrafının Kominformadan geleceğine kaniiz. Bu kanun memlekette bir çok vatandaşları mağdur etmekle kalmıyacak, Kominforma-nın dünya muvacehesindeki prestijini de yükseltecektir.
yoksa pul mu ?
Şehrimiz belediye teşkilâtının her türlü işle uğraşan mü te adıllt dairelerinden gayrı bir (h Sıhhat İşleri dairesi vardır. Han gi belediyede, yoktur kİ buradı olmasın? Elbette o da olacaktır.
İşte bu sıhhat dairesi, bizim bil dlğimlze göre, şehrin umum! sıh hati İle uğraşmak, lokantala • ruı, dükkkânlann, imalâthanelc rin temizliği ile, bu işlerle uğraşan vatandaşların bulaşıcı hastalıklarla malûl olmamaları hususu nu temin vazifesiyle mükelleftir Şehirde yaşıyan hemşehrileri» miz Sıhhat Müdürlüğünün bu vazifeleri başarıp başaramadığını her halde bizden iyi bileceklerdir Biz zaten, işin o cihetini karıştıracak değiliz. Nasihatin, tenkidin para etmediğini görmüş ve anlamış bulunuyoruz. O sebeple, Müdürlüğün başka işlerinden, meselâ, esnafa verilen sıhhat cüzdan larındau bahsetmek istiyoruz. Bu cüzdanlar, adi meşinden içindi dört adet küçük sayfası bulunan bir defter gibidir, üzerinde yazıl, dığına göre fiyatı kırk kuruştur' Artık bu cüzdanlar üzerinden (k belediyemizin kâr temin edeceğini düşünemediğimizden, bu tarafı dı meskût geçeceğiz.
Yalnız, bu cüzdanlara yaj«şL_ nlan pul meselesine temas edecSr ğiz-
Her esnaf, üç ayda bir, bu cüz-danlariyle birlikte Sıhhat Müdürlüğüne müracaat ederek muaye ne olmak ve «sağlamdır, kaydını almak mecburiyetindedir. Yoksa, işden menedilir. Fakat, söylendiğine göre, bugüne kadar, işinden menedilen, yaııi çürük çıkan esnaf yokmuş! Maşaallah, esnafımız, Türk gibi kuvvetli sözünü, Türk gibi sıhhatli şekline çevirecek kadar sağlam imiş.
İşte bu muayeneden sonra, cüzdanın hanei mahsusuna otuz kuruşluk damga pulu, yirmi kuruşluk belediye, sıhhî mayene pulu ve bir kuruşluk ta tayyare pulu yapıştırmakta ve bu hal her üç ay-' da bir tekerrür etmektedir.
Bütün esnaf, işte bundan şlkâ-' yetçidir. İddialarına göre, muayene için girdikleri odada kendilerine ilk olarak: «Pul getirdin mi?-suali sorulmakta, müsbet cevap verilince, cüzdan istenilmekte v(-karşıdan şöylç bir bakıp, pul üstüne «sağlamdır!» işareti konul.-.
Eğer bu doğru ise, bu işiıı, sıhhat nokta! hazarından değil, hazine menfaati bakımından ele alındığı zehabı uyanmaktadır.
Bize bu işi böylece anlattılar, biz de cüzdanı ve pullan gördük. Muayenenin şekli hakkında lûtfenj Belediyemizden bir izahat verilmesi işi tamamlayacak, biz de, herkes de büyük bir meraktan kurtulacaktır.
Hikmet YAZICIOĞLUİ -----------------------------I
|ı il
Millî Kütüphanede konferans, konser ve film
İzmir Sağır Dilsiz ve Körler O-kulu mezunlarından ve halen Devlet Konservatuvarı öğrencilerinden B. Salim Tüzün 8 Mart Çarşamba günü saat 17.30 da -Körler okumayı, yazmayı nasıl öğreniyorlar, nasıl yetiştiriliyorlar?, konulu bir konferans ve piyano refakatinde bir de keman konseri verecektir. Konferans ve konserden sonra dünyanın en büyük kütüphanesi olan Va-şlngtondaki Kongre Kütüphanesine ait Türkçe sözlü bir kültür filmi de gösterilecektir. Giriş serbesttir.
Oylarını kullanacakların yaş hadleri tesbit edildi
Haber aldığımıza göre önümüzdeki aylarda yapılacak olan seçimlerde kimlerin oy verebileceği tes-blt edilmiştir.
Karara göre seçim kütüklerinin askıdan indirildiği günden itibaren üç Nisan bin dokuz yüz yirmi sekiz doğumlular oylarını kullanabilecek lerdip.
utançtan yerinde duramaz hale geliyordu. Hakikaten, Crabbiıı'e pek sıkıntılı bir kaç saat yaşatmıştı. Herr Koch’u ziyaretten son ra Mcrtins doğruca Sacher oteline gelmişti. Hemen eline Crab-bin’in acıklı bir mektubunu tutuşturmuşlardı. Crabbin:
.Bütün gün sizi bulabilmek i-çin çırpındım durdum, diye yazıyordu: Çünkü çalışma plânsızı tesbit için görüşmemiz lâzım. Bu sabah, bir hafta sonra Innsbruck ve Salzburg’da iki konferans ver meniz için telefonla muhabere ettim. Ancak konferansların mevzuu üzerinde behemehal görüşmemiz lâzım ki programları bas-bmtı 'işimi halledebilelim: Şu mevzular üzerinde iki konferans vermenizi rica edebilir miyiz: .Batı dünyasında tehlikeye düşen iman. (Siz burada ayrıca ka-tolik bir muharrir olarak pek çok sayılıyorsunuz. Fakat bu konfe-feransınız ayrıca bütün politikanın bir zübdesi olmalıdır), bir de
«Muasır romanda teknik» mevzulu bir konferans. Ayni konferansları Viyaııa’da tekrarlayabilirsiniz. Diğer taraftan sizinle ta-nışmıya can atan sayısız hayranınız var. Bunlar için, önümüz-
I.
5 (MU ADAM
Yazan : Groham Greene
deki hafta bir kokteyl vermeyi düşünüyorum. Bütün bunları görüşmek üzere sizinle buluşmamız mutlaka lâzımdır.»
Mektup şu yalvarışla sona eriyordu: ■-Yarın akşamki münazarada bulunacağınızı ümit ediyo rum. Sizi saat 8.30 da bekliyoruz. Ne kadar sevineceğimizi tahmin edersiniz. Sizi saat 8.15 de otelinizde aratacağım.»
Martins mektubu okudu, ve Mr. Crabbin’i büsbütün umursamayarak, yatını ya çıktı.
VIII
İki kadeh içki içti mi Itallo Mar tins’in akli hemen kadınlara gidiyor du. Duygusu vazıh değildi; cinsî olduğu kad^.r da, hissîJ ve romantikti, üçüncü kadehten, tıpkı istikametini tayin için bir dalış yapan pilot he sabi, Martiııs de gözlerini rastge-le bir kadının üstüne dikmeye baş lardı. Eğer Cooler ona üçüncü ka-
Çûviren : Ktrdanoğlu
— 19 _
delıi de ikram etmemiş olsaydı, hiç şüphesiz Anne Schmidt’İn bu kadar çabuk düşmiyecak-
Martiııs, Cooler'in Amerikan iş gal bölgesinde ve bir dondurmacı dükkânının üstündeki apartıma nına geldiği zaman saat tam 5 ti. Dondurmacı dükkânının tezgâh-başı hıncahınç doluydu. Bir takım kadınlar, subaylar, kaşık şıkırtıları, kahkahalar içinde yiyip İÇiyprlardı. Martins bütün merdiven boyunca, bu şaşılacak kadar serbest, üniformalı adamların gülüşlerini duydu. Bir defa daha ına]ıut cümleyi kartının üzerine yazdı «Harry’nin dostu». Cooler’ in uzattığı el, Martins'iıı Viya-ııa'da rastladığı en dost, en sıcak ve samimî eldi. Cooler kır saçlı, endişeli ve hayırhak yüzlü.
1
bir adamdı. Yorgun bakıyordu.
— Harry'nin dostu hoş gelmiştir, dedi. Tabiî, sizi gıyaben tanıyorum.
— Harry mi bahsetmişti?
— Kovboy hikâyelerine bayılırım ben, dedi. Martins, Kurtz’un komplimanlarına inanmadığı halde Cooler’in sözlerini yadırgamadı.
— O gün siz de yanındaydım/ değil mi? Harry'nin ölümü hakkında konuşabilir miyiz?
— Korkunç bir şey oldu. Harry nin yanına varmak İçin caddeyi geçiyordum. Kurtz’la beraber ya ya kaldırımında duruyorlardı. Belki de ben karşı tarafa geçmi-ye kalkmasaydım, onlar da yerlerinde duracaklardı. Fakat benim ilerlediğimi görünce o da yaya kaldırımından indi, bana doğru yürüdü. İşte o zaman bir cip
otomobili... müthiş, müthiş. Şoför frene bastı, fakat kazayı ön-lemiye en küçük bir ihtimal yok tu. Bir viski, Mr. Martins? Viskiye soda koyarken ilâve etti:
— Bu şekilde bir ölüm hadisesiyle ilk defa karşılaşıyorum.
— Öteki adam arabada mıydı? Cooler içkisinden bir kaç yudum aldıktan sonra, yorgun gözlerini kadehinin dibinde kalan iç kiye dikereka
— Hangi adam, Mr. Martins?
— Üçüncü adam. Bir üçüncü şahıs daha varmış; bana öyle de diler.
— Kim uydurmuş bunu. Tahkikat evrakından bütün teferrü-atı öğrenebilirsiniz.
Kadehlere birincisinden daha cömertçe doldurduktan sonra:
— üç kişieıı ibarettik: Kurtz, şoför, bir de ben. Ha, tabii, doktor da var. Her halde doktoru kastediyorsunuz.
— Bunu bana söyliyen zat, o sıran 'evinin penceresinden bakıyormuş. (Harry’nin dairesinin bitişiğinde oturuyor) Bana şoförden başka üç adam gördüğünü söyledi, doklar gelmeden evvel, (Devamı var)
Bir mektup
Diin Zonguldak Merkez İlçesinden aşağıdaki mektubu aldık:
• Gazetenizin 1 Mart 1950 tarihli 306 sayılı nüshasının ikinci sahife-sinde Pulsuz İstida sütununda (yarım kilo şe.cer...) başlığı altında intişar eden yazıyı okudum.
Yazıda bahsi geçen Göbü köyüne] ne münferiden ve ne de adı geçen arkadaşlarla toplu bir halde her hangi bir seyahat ve ziyaret yapılmadığı gibi şeker de dağıtılma| mıştır. Bu itibarla, Zonguldak’tan gazetenize verilen bu haber, diğeri emsali gibi baştanbaşa yalan ve uydurmadır. Şu noktayı bilhassa] belirtmek isterim ki Partimiz na-l mına yaptığımız seyahat ve ziyaretlerde her yerde daima iyi kabull güler yüz görmekte ve gösterilerle] karşılaşmaktayız. Bunu yakından bilen ve vatandaşları aleyhimize tahrik için sarfettikleri gayretlerin boşa gittiğini görerek şaşıran muhalif partililer çıkar yolu ancak ya-, lan uydurmakta ve yalan haberler yaymakta bulmaktadırlar.
Yaklaşan seçim neticeleri kimin doğru söylediğini ve vatandaşların ı hangi partiye müteveccih ve bağlı i olduklarını yakında umumî efkâra ve bu arada gazetenize de çok veciz bir şekilde göstermiş olacaktır. 0| zaman bu yalanları uyduranların a-caba yüzleri biraz olsun kızaracak i
Bu tekzibimin gazetenizin ilk çr kacak nüshasında aynı sütunda veı aynı puntolu harflerle neşrini ka-, nunun verdiği hakka dayanarak rica ederim.»
C. H. P. Zonguldak M. İlçe İdare Kurulu Başkanı
Zeki Tur ]
] TAKVIM~L
Hicri; 1369 — C. Evvel: 19
Rumi: 1365 — Şubat: 23 8 MART 1950 ÇARŞAMBA
Vasati

Sabah öğle İkindi Aksam Yatsı İmsak
Rus propagandası ve
Afrika konferansı
ADYO-TELEFDN-TELGRAF HABERLER
HER GÜN BİR HADİSE
I " ' —----
Siyasî cilve !
Dünya Basınından
! Hulâsalar
7 -3 - 950 -
i
Bugünkü F », konu olarak
i s
«I,
İ
İl
İL
idi-
■k «k.
••

Fransız basını:
Bugünkü Fransız basını başlıca »unu ul«ıOk İçtimaî ihtilâfı ve baltalamaya karşı çıkarılacak olan kanun tasarısı tartışmalarını ele almaktadır. Solcu basın pek tabiî olarak, bu kanunla hükümetin işçilerin hürriyetini tahdit etmek istediğini iddia etmekte, sosyalist ve mutedil basın ise baltalanmaya son verilmesi lâzım geldiği noktası üzerinde ısrarla durmaktadır.
I Figaro gazetesi, komünistlerin zarar vermelerine mâni olmak için neden yeni kanunlara ihtiyaç duyulduğunu sorarak şöyle demektedir:
«Mevcut kanunların, azimli hükümete vagonları deviren silâh sandıklarını denize atan sadece kanuna itaat etmekten kaçınan kimseleri cezalandırmak imkânını bahşetmesi icabederdi. Ha-kettiği gibi bu çeşit cinayet ve suçlan cezalandırmak için 1'950 yılına kadar beklenmiş olması cidden insanı hayrete bırakmaktadır. Her ne olursa olsun mademki şimdi bu yolda bir adım atılmış bulunuyor; önemli olan nokta, bu işi bir an evvel sona erdirmek ve bu gece mec-lisde bu tasarı lehinde oy sağlamaktır. Bu oy vermede gösterilecek olan en ufak -ayrılık, sadece Bourbon Sarayındaki Kominform temsilcilerinin durumunu takviyeden başka bir şeye yaramıyacaktır.»
L’Aube gazetesi ise, demir perde arkasındaki olaylarla bir kıyaslama yaparak, demokratik halk cumhuriyetinin müdafaası için derpiş edilen 16 Ekim 1948 Çekoslovak kanununu ele almakta ve kanunun iki maddesini zikretmektedir.
Gazeteye göre, grev haklarından faydalanmış olan metod veya otobüs işçilerini lıapise göndermede tereddüd edilmemelidir.
bir ve ve
Her bakımdan tercih
Ki
CHELIN
Posta cad. 21
biri
Asliye Üçüncü Hukuk
Mahkemesinden (949-839)
YENİ İTHALAT DOLAYISİYLE
Ucuz fiyatlarla emrinize amadedir
AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Tel: 12435 13255
bu W
oM ü»
e-
dü-
Afrikada Amerikan menaf ii ve 4 nokta
Dördüncü nokta ve Amerikan menfaatleri nasıl korunacak ?
Vaşington, 7 (a.a.) — Güney Afrika ile Büyük Sahra arasında bulunan bölgedeki Amerikan diplomatlarının Mozambik’te Leurenco Marques'de yaptıkları konferansa başkanlık eden Dışişleri Müsteşarı George Mac Ghee, Dışişleri Bakanlığının tebliğine göre çalışmaların Afrika’daki hükümet ve milletlerin menfaatleri gözönünde tutularak bunların karşılaştığı bütün siyasî sosyal ve iktisadi meseleler üzerinde ereyan ettiğini belirtmiştir.
Mac Ghee, konferans esnasında
«4. nokta, programının Afrika’ya da tatbik edilmesi için bir fikir ileri sürüldüğünü de kaydetmiştir. Bu husus ancak Amerikan kongresi ka rar verdikten sonra tatbik mevkiine konabilir. İktisadî işbirliği idaresi programının Afrika’ya tatbiki de incelenmiştir.
Müsteşar, son olarak Laurenco Marques konferansı mevzuunun siyasî meseleler üzerinde kararlar almak değil, fakat tam bir görüş teatisine imkân hazırlamak olduğunu sözlerine ilâve etmiştir.
binesi meselesi hakkında sorduğu bir suale şöyle ceyap vermişti:
— Koalisyon kabinesi diye bir mesele mi var? İlk defa sizden duyuyorum!
Aradan iki gün geçtikten sonra, tekrar beyanat verdi. Ve Demokrat Partinin koalisyon kabinesi istemesini iktidara karşı bir iltifat ve teveccüh saydığını bildirdi.
İki gün zarfında lodostan, poyraza? Bu ne talıaVvül!
Bana kalırsa, iltifatı pek bilemem ama, Demokrat Parti iktidara teveccüh etmiştir!
Meclis köşesi.
oynadığı komedya
Bolşeviklerin yabancı ziyaretçilere
karşı dost kazanma usulü
D A V E 1
Almanlar işi uzatıyorlar
Amerikan yardımı azaltılacak mı ?
Fabrikaların sökülmesi ve bir oyoklanma Londra Radyosu, 7 (Basın . Yayın) — Almanyada Brunswick civarındaki eski Herrman Georing çelik fabrikalarım sökmeye memur İngiliz komisyonunun baraka ve . ofisleri dün, 1000 kadar Alman işçisi tarafından ateşe verilmiştir. Binalarda bulunan beş İngiliz memuru Alman polisinin yardımiyle kurtarılmıştır.
Amerikan grevleri sona erdi
Paris Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Amerikan maden işçileri dün işleri başına dönmüşlerdir. Büyük fabrikalar, kömür stoklarının tükenmesi yüzünden açıkta kalmış olan işçilerini geri çağırmağa başlamışlardır.
Başkan Truman, millî ekonomi için devamı çok zararlı olabilecek olan bir ihtilâfın halledilmiş olmasından duyduğu memnuniyeti belirtmiştir.

Kongredeki temayül ve Harriman'ınsözleri Paris Radyosu, 7 (Basın - Ya -yın) — Marshall Plânı Avrupa büyük elçisi Awerell Harriman, Londra ve Parise gelmek üzere Amerika'dan ayrılmıştır.
Hareketinden önce demeçte bulunan Harriman, yardım progra -mında yapılacak olan her hangi ö-nemli bir indirmenin vahim sonuçları olacağını ve Batı Avrupa milletlerini 1952 de kendi kendilerine yeter bir hale gelmek imkânlarından mahrum bırakacağını bir kere daha teyid etmiştir.
I
Parisfe grev
önlenmek üzere
Adalet Komisyonu:'
Af Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu:
Bingöl milletvekili Feridun Fikri büşüjasel’in hayvan hırsızlığının meni hakkındaki 6 Nisan 1329 tarihli kanunu muvakkate bazı hü -kümler eklenmesine dair kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 15.30 da;
Ticaret Komisyonu:
Halk Bankası ve Halk Sandıkları hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna bir madde eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
II numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da Geçici dilekçe komisyonunda;
Toplanacaklardır.
Mükemmel olması için hiç bir fedakârlıktan kaçınılmıyan..

ÜNYADA elde edilmesi en 1 Öğle yemeği mütevazı olmakla güç şeylerden biri, Sovyet beraber Sovyet standartlarına nazaran mebzuldür. Hakikat şudur ki, fabrika personeli böyle bir yemeği ancak yabancıların bu gibi ziyaretleri münasebetiyle yiyebilmektedirler.
İşçilerle temas:
Yemekten sonra, ziyaretçiler fabrikayı gezerler- ve evvelce ya-- pılan provalar sayesinde hiçbir ak saklık olmaz. Ziyaretçilerin her sualine derhal cevap verilir. Ziyaretçilerin «mesut Sovyet işççile-ri» ile birlikte resimleri çekilir. Esas işçiler daima arka plânda kalır, lâkin akşam paydos saatinden evvel bir kaç işçi ziyaretçilere yaklaşır ve bir tercüman vasıta-siyle onları eve akşam yemeğine davet ederler. İşçilerin gönlünü almak istiyen misafirler bu nazik daveti kabul ederlşr. Yukarda belirtildiği gibi, önceden dikkatle seçilmiş olan bu işçilerin apartman ları temizlenmiş ve süslenmiştir, ve üstelik yabancıların dilini bilen bir «komşu» veya «akraba» da bulunmuştur. İyi bir yemek ve tat lı bir sohbetten sonra ayrılan misafirler, kapitalist sisteme nazaran Rus işçilerinin çok daha iyi bir hayat sürdüğüne kanaat getirirler.
Akşam yemeğinden sonra safirler, tiyatroya götürülür.
Ankara asliye üçüncü hukuk mah kemesinde Nevzat Tiner (yüksek mühendis) İstanbul, Aksarayda Lâleli caddesinde Asafın evinde otururken şimdi nerede olduğu belli değildir.
Madeh Tetkik ve Arama Enstitüsü vekili avukat Reşat Tüzün Ataç tarafından aleyhinize, kefilleriniz Ahmet Nuri ve Mustafa Adalı ile birlikte açılmış olan Amerikadaki maden mühendisliği tahsiliniz için sar-fedilen ve geçen hizmetinize tekabül eden para mahsub edildikten sonra bakiye kalan yirmi dört bin sekiz yüz altmış bir lira kırk altı kuruşun faiz, yargılama gideri ve avukatlık ücretile birlikte müteselsilen tahsili hakkındaki dâva arzıfhali sureti yazılı adresinize gönderilmiş i-se de bu adresde bulunmadığınız -dan bahsile tebliğsiz iade edilmiş ve kefilleriniz hakkındaki dâvanın müdafaası avukat Hamit Şevket tarafından deruhte olunmuş bulunmasına binaen mahkemece arzuhal öze-tile davetiyenin size ilânen tebliğine karar verilerek bu husustaki duruş ma 23/3/1950 Perşembe günü saat 9.30 a bırakılmıştır.
Dâva arzuhali özetile pullu davetiye ve bu ilânın bir kopyası mah keme divanhanesine asılmıştır. Dâvanın esasına ilânın ertesi günün -den itibaren on gün içinde cevap vermeniz lâzımdır.
Yazılı gün ve saatte mahkemeye gelmediğiniz veya bir vekil gönder mediğiniz takdirde hakkınızda gıyap kararı verileceği dâva arzuhali ve davetiye tebliği yerine geçmek üzere ilân olunur. (139)
Paris Radyosu, 7 (Basın - Ya yın) — Paris otobüs ve metro işçileri sendikaları tarafından verilen grev emrine uyarak dün işlerine son 1 vermişlerdir. Fakat seyrüsefer ta-mamiyle durmamıştır. Bilindiği gibi, müstakil işçi sendikaları, temsilcileri ile maliye bakanlığı arasındaki müzakereler devam ettiği müddetçe grevlere iştirak etmemek kararını vermişlerdir.
Kafasindan yapışık ikizler
Londra, 7 a.a. — Bugün Tasman-ya’a doğan ikizler kafalarından birbirlerine yapışıktırlar ve dört kilo gelmektedirler.
Avustralya kıtası üzerinde böyle bir hâdise ilk defa olarak vuku-bulmaktadır.
Polonyada kl işeler n hali horop
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Pçlonya başbakanı yeni bir kanun tasarısını parlâmentoya sunmuştur. Bu tasarı, kiliselere ait araziye devletçe elkonulması hedefini gütmektedir. Başbakan tasan hakkında izahat vererek, 250 ardan az arazi sahibi olan kiliseler papazlarının mülkiyetine do-kunulmıyacağını bildirmiştir.
Rusyaya yeni bir nota
Atina Radyosu, 7 (Basın - Ya yın) — Birleşmiş Milletlerdeki Yunan daimi temsilcisi Kiru, genel sekreter Trygvie Lie'ye bir muhtıra vermiştir. Yunan temsilcisi, I Rusya’da yaşayan binlerce Yunanlının Sovyetler tarafından Kazakis- | tan’a sürgün edilmesini ve orada : imha edilmekte bulunmasını protesto etmiş ve bunlardan sağ ka- | lanlann Yunanistan’a nakilleri için Birleşmiş Milletlerin tavassutunu istemiştir.
f'
Büyük Tarihi Roman
DELİ HÜSEYİN PAŞA
ÇIKTI
Yazan: Zuhuri DANIŞMAN
Fenerliler Balosu
Mail Cumartesi
11
akşamı Arkara Palos
Salonunda
«Pavyon Baloya aittir.
Davetiyeler: Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Birke'den temin olunabilir.
V
Değirmen Son ihalesi
Etimesğuttaki Büyük değirmenin yarı hissesi H Mart 950 günü saat 10 da Ankara icra satış memurluğunda artırma suıe-tiyle son ihalesi yapılacağı ilân olunur. (416)
Kayıp aranıyor
Artvinin Erenler köyünden Ilüse yin oğlu 17 yaşlarındaki Nevzat Şatır altı aydanberi kayıptır.
Görenlerin veya bilenlerin adresime insaniyet namına bildirmelerini rica ederim.
Annesi Hatice Şatır Murgul Maden Gazino Memuru Ali Şatır elile
yatro, temiz bir halk ile doludur. Lâkin bu «halk, asıl halk olmayıp işçi birlikleri âzâları ile ailelerinden mürekkeptir. Yani, seyirciler dahi önceden elenip seçilmiştir.
Biz misal olarak ele bir işçi gru punu aldık. Her hangi bir mevzu ile ilgili her hangi diğeı bir heyet için de ayni komedya oynanır. Ziyaretçilerin isteğine göre, oteller, fabrikalar, işçi evleri, hasta-hâneler, sanatoryumlar, müzeler, dinlenme yurtlan, mektepler, lo-kantarlar, mağazalar, kollektif çiftlikler, kiliseler, gemiler, trenler ve hattâ hapishaneler ziyaret edilebilir.
Bu hileli usuller sayesinde. Sov yet hükümeti, her şey gibi önceden elenip seçilmiş bazı yabancı ziyaretçilere kapılarını açmakta ve onlara Rusya’daki hayat hakkında yanlış bir fikir aşılamaktadır. Memleketlerine dönen bu yabancılar da Rusya’da görüp işittiklerini tanıdıklarına anlatmakta ve — aldatıldıklarını bilmedikleri için — Rusya lehinde propaganda yapmaktadırlar.
Bu «bitaraf müşahitler., Sovyet propagandasının en büyük kozlarıdır, ve onlara harcanan para büyük bir temettü getirmektedir. Rusya’yı ziyaret eden -bitaraf müşahit, lerin iddiaları daima bu zaviyeden mütalea edilmelidir.
Rusya’yı gezmek için vi-. zadır. Sovyet «Intoorist» seyahat acentasmın bu hususta kolaylık j gösterdiği günler çoktan maziye karışmıştır. Kendi bazı düşünce- [ leri dolayısiyle, Sovyet makamları sadık komünist olmıyan herkese kapılarını kapamışlardır.
«Demir Perde», sadece bir tâbir -değil, bir gerçektir. Bâzen, nadir istisnalar yapılmakta ve Rus ol-mıyan- bazı güvenilir yoldaşların memlekete girmelerine müsaade o-i lunmaktadıı-. Lâkin bu gibi haller de bu yabancı ziyaretçilere ancak Sovyet makamlarının tensip ettiği şeyler — önceden yapılan uzun hazırlıklardan sonra — gösterilir. Bundan maksat, ziyaretçiler üzerinde yanlış lâkin müsait bir intiba yaratmak, ve bu intihaların Rusya lehinde propaganda olarak yabancı memleketlerde tedavülünü sağlamaktır.
Rusya’yı bu şekilde ziyaret eden yabancılar, geri döndükleri vakit Rusya’da hayat standardının yüksek oluşundan ve herkesin hayatından ve hükümetten memnun olu şundan samimiyetle bahsederler. Lâkin bilmezler ki Rusya dahilindeki bütün gezileri resmî makamların sıkı nezareti altında plânlanmıştır.
Hâlen Batı Avrupa’da yaşamakta olan sayısız Rus mültecilerinden biri olan Klikof, bu hususta dikkate şayan ifşaatta bulunmuştur. Klikof, harpten evvel Sovyet intourist ajansında çalışmıştır. Ba kınız, neler anlatıyor: Farzedelim ki yirmi kişilik bir yabancı işçi grupu bir Sovyet şeh- , rini gezip sınaî tesislerini tetkik edeceklerdir. Onları en fazla ilgilendireceği zannedilen fabrikanın müdürüne ne şekilde hareket edeceğine dair mufassal talimat verilir.
Ertesi sabah, fabrika — yere bal dök de yala tâbirince — baştan aşağı silinip süprülür, ve ziyaretçilerin geleceği yola işçiler iki sıra dizilir. Bu işçiler, pa^ti azâ-ları arasından seçilir, ve istikbal merasimindç bulunabilmeleri için mesai saatleri değiştirilir.
En iyi müşterek apartmanlarda oturan Stakhanovitler (istihsal ba kımından rekor kıracak şekilde ça lışan ve başkalarını da bu yolda çalışmıya teşvik etmekle ödevli o-lan işçiler) ziyaretçileri kendi evlerine davet etmek emrini alırlar. Bu apartmanlar önceden iyice temizlenir ve döşenir, ve stahhano-vitler’e normal olarak yalnız diplomatlara ve sair yabancılara mal ; satabilen hususî dükkânlar olan insablardan yiyecek alabilmeleri için hususi kuponlar verilir. Tıpkı tiyatroda olduğu gibi, yabancı zi- . yaretçiler gelmezden önce büyük ■ bir prova yapılır.
Kararlaştırılan günün öğle üzeri, yabancı ziyaretçiler hususî bir trene bağlanan bir vagonla Moskova'dan gelirler. Halktan boşaltılmış birinci sınıf bekleme odasından geçirilirler ve gözlerine ilk çarpan şeylerden biri en nadide yi yeceklerle dolu bir istasyon büfesidir: yolcu kılığına girmiş Sovyet gizli polis ajanları cicili bicili örtülü masaların etrafına oturmuşlar ve bu bolluğa öteden-beri alışıkmışlar hissini vermeğe gayret ederler.
Otelde esen bayram havası
Lüks otomobiller ziyaretçileri istasyondan alıp onların şerefine sureti mahsusada donatılmış ve süs lenmiş olan intourist oteline götürürler. Mutfak; ora halkının hiç de alışık olmadığı binbir yiyecek ile tıkabasa doludur ve bütün o- 1 tel personeli aldıkları gayet sıkı talimata göre hareket ederler. Lâkin ziyaretçiler, bu hilelerin far- ! kına varamazlar, ve o gün gördüklerinin olağan bir şey olduğuna ka , naat getirirler.
Ziyaretçiler, oteldeki odaların ' büyük bir ekseriyetinin dolu olduğunu, hollerin, koridorların, ye mek salonunun dolup boşaldığını, görürler. Herkes onlarla sohbet etmek arzusundadır; genç Rus kız ları onlarla dansetmekten zevk a) maktadır; ve her şey, kendi mem-ieketlerindekinden çok daha ucuzdur.
Ertesi gün, ziyaretçiler gene lüks otomobiller içinde fabrikaya giderler. ve onları karşılıyan fabrika müdürü fabrikadan sağlanan ba şanlardan uzun uzadıya bahseder, ziyaretçileri işçilerle birlikte ve-I mek yemeğe davet eder ve şu ilâ-I vede bulunmayı ihmal etmez: «Ne ------------ ------- —--------v------- -
yazık ki geleceğinizi bize önceden I ğurlu olmasını diler, bu hususta e-bildirmediler, yoksa size daha lâ- meği geçmiş olan idarecileri tebrik yık bir yemek hazırlardıkl. ederiz.
Çaycuma Demokrat
Parti Kongresi

yaptığı baskıyı belirterek dedi ki:
— Seçimler yaklaştıkça iktidarın sistemli şekilde yaptığı baskıyı gözlerimizle görüyoruz. Bir çok namuslu memurlar, yerlerinden atılmakta ve başka yerlere gönderilmektedir.
Beş senelik kazamızda tam 11 kaymakam değiştirilmiştir. Herkesin gayet dürüst ve namuslu olarak tanıdığı teminatlı hâkimimiz bile bir Milletvekilinin arzusu üzerine buradan atılmıştır. Fakat ne isterlerse yapsınlar. Onların silâhı ve parası varsa bizim de Allaha ve D. P. ye güvenimiz sonsuzdur. Mutlaka kazanacağız!.
Kongrenin sonunda, söz alan ha-ve Bartın ilin esaslı ve çok he-
Karabük, 6 (Telefonla) — Çaycuma Demokrat Parti kongresi dün köylerden gelen delegeler ve yüzlerce dinleyici huzurunda yapıldı. Havanın yağmurlu olmasına rağmen yersizlikten ve Halkevi ve belediye binalarından istifadeye müsaade edilmediğinden açıkta yapılan kongrede büyük bir kalabalık saatlerce bulundu.
Civar kazalardan ve Zonguldak il merkezinden gelenler ve Zonguldak Milletvekili İncealemdaroğlu Ali Rıza huzuriyle yapılan kongrede bir çok köylü delegeler söz alarak iktidar hakkında kuvvetli ve esaslı tenkitlerde bulundular.
Kışla köyünden Hamdi Avşarın tipierden Gerede sözleri .arasında bilhassa Halk Par- çe ba§kanlar, esö511 ve ÇUK lıe-tısmın köylerde dağıtmak istediği yecanlı birer konuşma yaptılar. mAnfaatlOrdPn hah^ttiüi vp veril-( En son söz alan incealemdaroğlu kil° da son vaziyetlerin ve yapılmak şeker kendilerinin olsun! Seçimle- istenilen baskıyı izah ederek her re kadar bulgurumuz bize yeter! | ihtimali düşündüklerini anlattı,
Demesi alkışlarla karşılandı. Hil- halkın coşkun tezahüratı arasında mi Marti, çok dikkate şayan bir ■ ve çok heyecanlı bir hava içinde konuşma yaptı. Bilhassa iktidarın ’ kongreyi kapadı.
menfaatlerden bahsettiği ve mek istenen pirinç ve yarım
İ

Genç karma takıma çağırılması muhtemel
Bütün kitapçılarda bulununuz
|Cep Yayınevi P. Kutusu 417 Ankaraı
Serbest Fıkra
olan futbolcular
//
| "sarıçizmeli |
Bü -
Milyonluk projeler!,,
BAIIÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR
SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde 1 yük Fidanlığa karşı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Birliği Ticaretevi, Adliye civarı Şeker-1 tiler sokak No. 24.
ihat Erim, Bayındırlık Bakanı olduğu zaman, zannede-1948 di. Henüz politika hırsı, gözünü bu kadar bürümcmişti.
Onun için o zamanlar Bakanlığı nı alâkadar cdeıı su işlerinde açık ve dürüst bir itiraf yapmıştı: «Şimdiye kadar su işlerindeki çalışmalarımızın bütün mahsulü, milyonlara malolmuş projelerdir!» Demişti. Hakikaten bugün için de su işlerimiz hakkında, bundan daha doğru bir söz söylenemez. Senelerdir vaziyet bu-dur; üç buçuk asi suyuınz var. İlkbahar ve Sonbahar geldi mi, âdetidir taşar! Fakat biz, bir türlü onların hakkından gelemeyiz!
Proje mi yok? Bakanların* itirafı na göre, ondan bol ne var?
Üzülmüyor, alâkalanılıyor muyuz? Ne münasebet? Böyle bir seylâp oldu mu, büyüklerimiz hemen felâket sahalarına gider-
ler, direktifler verirler! Fakat her nedense, İlkbahar ve Sonbahar geldi mi yine, bütün milleti bir yeis, bir kederdir kaplar!...
Evvelâ, Eskişehirde, Porsuk barajı taşar; binlerce ev, fabrika, tayyare kampı ve benzin depola rıııı sular basar, hulâsa milyonlarca liralık zarar olur. Mahsul, çamur ve sel altında kalır. Önce can kayıbı pek .belli olmaz! Fakat binlerce vatandaş, evinden barkından kaçar, gözleri yaşlı, cami ve mektep köşelerinde sefil ve perişan olur. Ankara’dan, İstanbul'dan, civar vilâyetlerden ekmek zeytin, çadır ve para gider. Kızılay yardım elini uzatır. Çünkü, binlerce vatandaş, milyonlarca servet yine sel felâke-
tine uğramıştır!
Bu sade Eskişehirde, 40 yılda bir mi olur? Hayır, biz ve babalarımız, kendimizi bildik bileli, Yeşilırmak böyledir. Seyhan’da, Ceyhan’da, Sakarya’da, Meriçde, hulâsa nerede bir akar su rahmeti varsa her yerde bu, böyledir. Ve her sene seylâp felâketi ayııı şekilde başlar ve biter...
İktidar partisi hiç durmadan, bu memlekete şunu yaptık, bunu yaptık der, fakat mütemadiyen de şu üç dört asi su, onu yalancı çıkanı-!. İş bu kadarla da-kalmaz, arkasından da şıı terane gelir: Mahsul iyiydi, seylâp bozdu! Mahsul iyiydi, kuraklık mahvetti!
Fakat ne derseniz deyiniz; â-limdirler, fazıldırlar, yalnız bir kusurları vardır: Allahın rahmetinden faydalanmağı bilmezler!
Ne diyeceksiniz?
18 ve 19 Mart tarihlerinde îstan-bulda, Ankara, îzmir ve İstanbul genç karma takımları arasında genç millî takımı seçmek için yapılacak karşılaşmalara katılacak Ankara kara takımının tesbiti hazırlıklarına başlanmıştır.
Genç karma takımını teşkil edecek oyuncuların tesbitinde yaş had dinin 24 ü geçmemesi nazarı itibara alınmaktadır. ,
Şimdilik karma takıma çağrılma-
sı muhtemel olan oyuncular arasın da şunlar bulunmaktadır:
Gençlerbirliği: Necip, Muzaffer, Ayhan, Korhan, Sait.
Demirspor: Mustafa, Abdullah. Ankaragücü: Semih, Fikri, Haşan, Recep, Nezihi.
Harpokulu: Vasıf, Hakkı, Mustafa, Sabahattin, Selâmi.
Hacettepe: Kemal, Burhan, Fuat. Havagücü: Recep.
Muhafızgücü: Salim, Kâzım.
Beşiktaş kulübünün lokali açıldı Ankara Beşiktaş kulübünün Ha -mamönündeki yeni lokali Pazar günü kulüp başkanı Necmeddin Önderin bir konuşması ile ve törenle a-çılmıştır.
Yeni lokalin siyah beyazlılara u-
Avusturya boks takımı geliyor
İstanbul boks ihtisas kulübünün teşebbüsü ile 18 ve 19 Mart tarihlerinde iki maç yapmak üzere- bir Avusturya boks takımı memleketimize davet edilmiştir.
Çok kuvvetli olduğu söylenen A-vusturya takımının 15 Martta Istan bulda bulunması muhtemeldir.
«Diğer spor haberlerimiz 4 ii

s
ZAFER
Sayfa:«
a,zw. ZUHüRTDANIŞMAN-
Kostantin bu esrarlı kelimenin tes'ri altında kalarak başını önüne eğdi. Gayri ihtiyarî elleriyle başını tutarak derin bir düşünceye daldı. Leon ve Teofıl de
8 MART 1950 ÇARŞAMBA
(Zafer) Afganistanda
iliz Sıınderlond takımı çağrıldı
Galatasaray kulübü tarafından bir İngiliz profesyonel takımının getirilmesi için teşebbüse geçilmiştir. Bu takımın Sunderland olması çok muhtemeldir. İngiliz takımı Mayıs nihayetinde uçakla İstanbula gele-re) iki maç yapacaktır.
Diğer taraftan dünya kupasına iştirak edecek olan İngiliz milli futbol takımını seçmek üzere, İngiliz futbol federasyonu aynı kuvvette 5 milli takım teşkil ederek Av-rupanın muhtelif memleketlerine göndermeye karar vermiştir.
İngiliz, federasyonunun teşkil edeceği beş takımdan birinin memleketimize getirilmesine çalışıldığı söylenmektedir.
A- (Baş tarafı birinci de) ;
ı
Gümrük dairesinde
Yolculuk. Pişvaıi’den sonra renklendi. Burada otobüsle hududu geçerek Afganistan’a gireceğiz. Kabil'e her gün sefer yapan otobüsler var. Bunlardan birinde yerimizi ayırttık ve sabahın erken saatlerinde yolculuk başladı.
ihaneti anlaşılan haydudun etra- i fında arkadaşlarının böyle bir toplanışı ve bir susuşları varcjır. Bizim halimiz de bunu andırıyordu. Nihayet, termos sahibi dostumuz: ■ Canımı bağışlayın, der gibi hazin bir tebessümle eğildi, bartlak bardak doldurup sunmaya başladı. İçtik. İçtikçe hararetimiz arttı. Nihayet su bitti. Biran evvel yola koyulmanın ihtiyata uygun olacağını söylediler. Muayene için yere indirilmiş ne kadar sandık sepek varsa, tekrar bin müşkilâtla otobüsün üzerine istif edildi. Yola çıktık.
Otobüsün en gerisinde bizimle beraber seyahat eden dört hindi ile iki tavuk vardı. Sıcaktan yere serilmişler, ağızları açık, hemen ölmek üzereymişler gibi, dokunaklı bir tavır takmıyorlardı.
Yol gitgide ıssızlaşıyor, dağlar dikiliyor, derelerin sesi, başka bir coşkunluk, başka bir heybet kazanıyordu.
Neden sonra, otobüsümüz bir pınar başında durdu. Bir demet ağaç, incecik, sessiz sadasız akan bir su. Birbirimizi ite kaka otobüsten atlayıp suya koştuk. Su, ağza alınmıyacak kadar sıcaktı. Moladan bilistifade salıverilmiş o-lan hindilerle horoz, kana kana i-çiyorlardı. Horoz, kanat çırptı ötmeğe başladı.
ürpermişlerdi.

— III —
tş sahipleri ile
Müteahhitlerine I
8 MART 1950 ÇARŞAMBA
r
19.20
11
AieaiiM
— 10 —
Yazan .- B. Valmer
Çeviren : NUSAT
Mişel Zevako'nun
Romanının en heyecanlı safhası
GUZEl FİORENDA
Ankara
DİKKAT
Fiyatlarımızda hiç bir değişiklik olmadığı ve uzun zaman devam edeceğini bildirmeyi
Ragıp Rıfkı Özgüre! gibi muktedir bir kalem sahibi tarafından dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuya
İstanbul
Kfırdili Hioaskâr /asi (Nikolaki) 2 — Oı'ıli.
thi IHcrin IH. Ari/ Bey) i — ey mıtrıbı nazendc eda (Rahmi Bey) 5 — Sırma saçlı yare (H. A-rif Bey) 6 — Taksi aöniil (t. Hakkı Bey)
ZAFER'ln Abone Şartlan Memleket iç!
um
Vtce (■('1’VI
Sümer
fiAFER’in İlân Şartlan
21573
24846
24846
(14071) : Orn (18846) : Kar

TÇİ ECZANEL
Üniversite. Çankaya, Sebat
(İyi dinleyiniz, diye, esrarlı, a-henkli, derinden bir sesle devam etti. Beni iyi dinleyiniz. Eski zamanda bir hükümdar varmış. Bir imparator yani. Adı Mişel imiş.)
Kostantin ürperdi. Acaba bu faclı hangi Mişelden bahsediyordu? O daha düşünmeğe vakit bulamadan falcı devam etti:
(Evet Mişel adlı bir imparator varmış. Bu Mişel, Paleoloğ hükümdar sülâlesinin birincisi imiş.)
Kostantin bir daha irkildi. Elini çekip oradan ayrılmağı bile düşündü. Fakat meraka da düşmüştü. Acaba büyük dedesi Mişel Pa leoloğ ne yapmış. Bu falcı onu neden biliyordu?
—• Devam ediniz dedi.
— Başüstüne asilzadem.
— Beni asilzade olduğumu mu zannediyorsunuz?
— Affedersiniz. Hakikî hüviye tinizi şöyliyemedim.
Kostantin bir daha sıçradı:
— Tuhaf şeyler söylüyorsunuz. Hakikî hüviyetim neymiş?
— Yani, falınıza bakamadım demek istedim.
Kostantin sarsıldı. Bu kız zeki bir şeydi. Lâfı pek güzel çevirmişti. Acaba kendisinin imparator olduğunu biliyor muydu, yoksa rastgele mi söylemişti?
— Siz başka şeye ehemmiyet vermeyiniz. Falımı söyleyiniz.
— Başüstüne efendim. Demek ki Paleoloğ sülâlesinin, yani şimdiki Bizans hükümdar sülâlesinin birincisi Mişel adlı bir adam imiş.
— Devam ediniz.
— îşbu Mişel, fala sizin gibi çok meraklı imiş.
— Benim ne alâkam var?
— Misal olarak söylüyorum. Bir gün tanınmış bir falcıdan bir şey sormuş.
Kostantin büsbütün meraklanmağa başladı. Heyecandan titriyordu.
— Çabuk söyleyiniz.
— Biz, emredilmesine alışamadık asılza...
— O halde rica edeyim.
— Başüstüne... Bu Mişel, falcıdan, kendisinden sonra Bizans tahtına geçecek olanların akıbetlerini sormuş.
Kostantin tamamen kendini kaybetmişti. Adeta yalvararak:
— Çabuk .çabuk söyleyiniz.
— Çabuk çabuk söyleyiniz.
Falcı ne cevap vermiş bilir misiniz?
— Hayır... Hiç bir şey bilemiyorum.
Falcı, garip bir tavır takınarak, ince ve narin parmaklarını çenesi üzerinde gezdirerek, esrarengiz bir sesle: e
(Mamaimi) !... (1).
Dedi. Bu kelime, orada bulunanların hepsi tarafından işitildi. Sanki bir cenaze merasimi yapılıyormuş gibi, âni bir sükût husule geldi. Bu garij, ve mânası ol-mıyan kelime herkesi sanki büyülemişti.
Kostantin bu esrarlı kelimenin tesiri altında kalarak başını önüne eğdi. Gayriihtiyarî elleriyle bağını tutarak derin bir düşünceye daldı. Leon ve Teofil de ürpermişlerdi. Onlar da bu kelimeye saplanıp kalmışlar, bir taraftan da imparatprun haline hayret etmişlerdi.
Kostantinin etrafını saran halk arasından esrarlı bir fısıltı devam ediyordu:
(Mamaimi... Mamaimi... Mamaimi...)
Böylece galiba beş on dakika geçti. Yavaş yavaş Kostantinin aklı başına gelmeğe başladı. Daldığı derin düşünceden uyandı. Etrafına bakındı. Hemen Leonun kolundan yakalıyarak:
— Nerede?
Diye sordu. Leon şaşkın şaşkın:
— Kim haşmetmeap?...
— Kim olacak, falcı...
O vakit Leon, falcının meydanda olmadığının farkına vardı.
Falcı ortadan kaybolmuş, sır olmuştu, iki tarafa bakındılar.
— Ara Leon... Nereye gitmiş?...
Leon bir av köpeği gibi halkın arasına girdi. Sordu, soruşturdu. Falcı meydanda yoktu.
— Yok...
— Göğe çekilmedi ya... Kimse görememiş mi?.
Leon tekrar soruşturdu.
— Ayazmanın i;ine doğru gir-
— Ayazmanın içini arayınız.
Ayazmanın içi dışı arandı. Fakat falcıya benzer kimse bulunamadı. Falcının nereye gittiğini kimse bilmiyordu.
Kostantin çok sinirli idi:
— Sen bir ahmaksın Leon..
Diye haykırdı. Leon:
— Hakkınız var Haşmetpenah... Diye cevap verdi. Kostantin hırsını alamıyordu:
— Benim yanımda neden dola-şıyprsun? Etrafı gözetlemek için , değil mi? Nasıl oluyor da gözünün önündeki koskoca bir falcı sır o-lup gidiyor.
— İşte ben de orasını düşünüyorum haşmetpenah... Öyle ya... Ufak tefek değil. Koskoca bir in- •
sandı değil mi?...
— Saçmalıyorsun Leon... Yürüyünüz...
Kostantin süratle oradan uzaklaştı. Bir müddet dar sokakları geçtikten sonra durdu, düşündü. Aklına garip bir fikir gelmişe benziyordu. Leonun suratına tuhaf tuhaf bakarak:
— Oraya gidelim Leon...
Dedi. Leon hiç düşünmeksizin bir aksi şada gibi cevap verdi:
— Evet oraya gidelim haşmetpenah...
Kostantin biraz sinirli sordu:
— Nereye gideceğimizi biliyor musun?
— Sizin emrettiğiniz yere... sayfa (276).
Kostantin mırıldanarak yoluna devam etti. Leonun ahmak olmasr-bir bakıma da iyi idi. Süratli a-dımlarla durmadan ilerliyordu. Bir aralık Leon gülerek Kostanti-ne yanaştı:
— Nereye gittiğimizi söyliyeyim mi haşmetpenah?...
— Artık lüzum kalmadı.
Leon müteessir olmuştu. Söylemek istiyordu. Çünkü nereye gittiklerini anlayabilmişti.
Bir kapının harap bir kapının önünde durdular. Daha ilk duruşta kapı açıldı. Kostantin .bildiği bir ev olsa gerekti ki, koridorlar loş olmasına rağmen hiç şaşır-
Süslü bir salona girdi. Burada hafif yeşil bir ışık yanıyordu:
— Yine aynı yeşil ışık...
Diye mırıldandı ve tam karşıdaki tül perdeye dikkat etmeğe başladı.
Tül perde kımıldadı, sonra ince, narin ve zarif bir kız meydana çıktı:
— Hoş geldiniz asilzadem...
Diye tatlı ve ahenkli bir sesle karşıladı onları. Kostantin heyecanına hâkim değildi. Bir taraftan biraz evvelki hâdiselerin tesiriyle perişandı. Diğer taraftan bu kızın sihirli güzelliği onu şaşırt-
Buna rağmen acele acele sordu: — Size bir şey sormağa geldim. Falcı kızı tatlı ve esrarlı bir gülüşle Kostantine bakarak:
— Mamaimi...
Diye mırıldandı. Kostantin kızgın bir demire yapışmış gibi sıçrayarak bir adım geri çekildi.
— Ne dediniz, bir daha söyleyi- I niz?...
— Mamaimi...
Futbolculora ceza
Son yaptalarda yapılan lig maç lannda bazı oyuncuların devamlı olarak sert oynamaları yüzünden bazı kıymetli futbolcuların sakatlandıkları görülmektedir.
Bu hususta sert oynıyan futbolculara ceza verilmesi hakkında bazı kulüplerin bölgeye yaptıkları mir racatlar üzerine bölgece gerekli tedbirler alınmasına karar veril iniştir.
Badema sert hareketleri tebarüz eden futbolculara hakemin raporunda bahsetmediği hallerde dahi bölge müdürü tarafından resen ceza verileceği gibi ihmali görülen ha -kemler hakkında da idari cezalar verilmesi düşünülmektedir.
Afgan hududuna doğru
Afgan’lılarla ilk defa olarak o-tobüste karşılaştık. İlk nazarda kıyafetleri pek hoşuma gitti. A-yakta şalvar, üstte mintan, onun üstünde de bizim bildiğimiz caket. Kimisinin başında sırma işlemeli takke, kimisinde kallavi sarık. Herkes gücüne göre, ketenden veya ipekten sarık sarmış, ucunu da şöyle bir omuza sarkıtmış Şoför de aynı kıyafette. Onun da sarığı, ha çözüldü ha çözülecek de e-line koluna dolanacakmış gibi insanı adeta heyecanlandırıyor.
inşaat işleriniz için gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Cad. Ahmet Erkmen Hanı, No. 24 deki (İnşaat Kalfa ve Ustaları) derneğinden temin edebilirsiniz. (413)
■ I—/
Gayret Terzievi
VAZİFE SAYAR Batladres — 35 —.
Sivil, Subay elbise, palto par-desii — 45 — liraya Ayrıca taksitle muamelemiz 1 GAYRET TERZİEVİ
İzzet Köroğlu Anafartalar Evkaf İşhanı No. 410 - kat 4
Tel. 16041 — Ankara
Otobüs çok kalabalık. Biz ön taraftaki yerleri kapmışız. Seyahatimizde zaten ilk açıkgözlülük edişimiz, oldu sanıyorduk. Sonradan anladık ki bu bizim açıkgözlüğümüz değil, sadece AfganlIların bize ikram nişanesi imiş. Onlar, çoktan o yeri kapmışlar da meğer, sonradan bizim «Haricî» yani yabancı, garip kişi olduğumuzu anladıkları için bize terket-mişler. Bunu öğrendiğimiz zaman, biribirimize utanarak baktık. Garplıların açıkgözlük dedikleri şeylerin çoğu, Şark’lıların derya dil ve ikramcı oluşlarından ileri gelmiyor mu zaten?
Bununla beraber, Afganlı dostlarımız bize karşı çekingen ve teklifli davranıyorlardı. Sonradan, yol uzayıp serinlik yerini sıcağa bıkrakınca, yani hakikaten eziyetli bir yolculuk başlayınca, samimiyet de başladı. Bizim yanımızda, iki büyük termos dolusu soğuk su vardı. Diğer yolcular, bütün kumanyalariyle gelmişlerdi. Zamanla, arkadan, salatalık, su, yiyecek ikram etmeğe başladılar.
Saatler geçtikte hava ısınıyordu. Hava ısındıkça da geçtiğimiz yerlere bir tenhalık, bir vahşi heybet, çıplaklık içinde bir azamet siniyordu. Nihayet, suyumuz tükendi. Korkmayın, gümrük dairesine geliyoruz, zaten dediler.
Susuzluktan hiç mustarip değilmiş gibi görünen genç bir AfganlI vardı. Onun kıyafeti di-ğerlerinkine benzemiyordu. Meğerse Haç’tan geliyormuş, ve kim bilir hangi mülâhaza ile haç kıyafetini muhafaza etmiş. Çok itibar gördüğü için, onu da bizim tarafa oturtmuşlar.
Müthiş bir sıcak altında, dudaklarımız çatlayarak, ilerleyip dururken, otobüsün içinde heyecanlı bağırışmalar başladı:
«Gümrük... Gümrük...
(1) Hammer, on ikinci kitap,
Hayatımda şimdiye kadar kaçak olarak bir iğne dahi geçirmemiş olduğum halde, nedense gümrük lâfı beni pek ürkütür. Burada da aynı heyecanı duydum. Fakat Afganlı dostlarımız oralı olmuyorlardı. Deka adlı küçük bir köprüyü geçtikten sonra, gümrük binasının önünde durduk. Sandıklar, sepetler, bavullar, otobüsten indirilerek muayeneye başlandı.Hakikatten inceden inceye, kaçak eşya araştırıyorlardı. Sıra bize gelince, yalnız bir tek çantamıza şöyle bir göz atmakla iktifa ettiler. Sebep: Biz «Haricî* imişiz.
Afganlıiar. ilk gördüğümüz andan itibaren, denebilir ki, insanlarla münasebetlerimizde bir ihtilâl oldu. Daimi bir sevgi, saygı ve himaye havası- içinde yaşamanın zevkini’ tadıyoruz.

Gümrük muayenesi kılı kırk yararcasına devam ediyordu. Biz de merakımızı yenemiyerek, bavullardan, denklerden neler çıkacağını seyre gittik. Ne masum eşyalar, ne masum heveslerdi bunlar. Afganlı küçük bir tacirin bavulunu açtılar. Bir miktar manifatura eşyası ithal ediyormuş. A-damcağız mallarını bizzat, birer birer çıkarıp gösteriyordu. Ufak tefek, yüzünden hiç bir zaman tebessüm eksilmiyen babacan bir Afganlı idi. Şıpır şıpır ter döküyor, kimi zaman alnından damlayan terler elindeki malları ıslatıyordu. Gösterecek malı da çoktu hani, hem de öyle kolay kolay ele avuca gelir şeyler değil: Renk renk makaralar, iğneler, boncuklar, yedi dağ çiçeği yağlı boya boy boy vazolar, biblolar, yeşilli kırmızılı süet kadın papuçları, kemerler, vesaire... Dağ başında, oturmuş, incik boncukla oynayan bu adamcağızı, etrafında bizleı- olmasak, kırk haramilerin Ali babasına benzetmek mümkün.
Gümrük muamelesi son bulup yola düzüleceğimiz sırada, ortaya radyo kutusuna benzer bir kutu çıktı. -Kimin bu?« diye seslendiler. Bir Afganlı, ezile büzüle: «Benim, diyebildi. Eyvah... Nihayet bir kaçak eşya yakalanmıştı. Şimdi burada, zabıt muamele filân derken, kimbilir daha baç saat güneş altında kalacaktık. Gümrük memurları pürheves, kutunun üzerine çullandılar. Bir kapak açtılar, içinde bir kapak çıktkı. «Gitti güme bizim yol arkadaşı* diye düşünüyorduk. Nihayet ikinci kapak da açıldı ve... içinde şimdiye ka dar hiç görmediğim büyüklükte bir termos çıktı: Buz gibi su dolu... Bunu görünce, gümrük memurları çekildiler, fakat biz dağılmıyorduk. Susuzluktan yanan dudaklarımız titrej'e fitreye, AfganlInın ve termosunun etrafında, a-deta tehditkâr bir tavırla halka olmuş bekliyorduk. Bilmem hatırlar mısınız? Gangster filmlerinde.
Artık Sürubi’ye geldik, diyorlar. Sürubi, hem bir suyun, hem bir otelin, hem de bir medeniyetin adıdır.
.Ge!ecek -vazımda Kabil'e nasıl girdiğimizi anlatmaya çalışacağım.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO da
Bu akşam saat 20 de KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rusticana) Opera 1 Perde PALYAÇO (Pagliacci) Opera 2 Perde
KÜÇÜK TİYATRO da Bu akşam saat 20 de DÜNYA GÖZÜYLE Piyes TÜCCAR Komedi (Öğretmen ve Öğrencilere)
Kısa bir sükûttan sonra Katerin sordu:
— Ne ile geçiniyor?
— Ona verdikleri para ile:
— Verenler kim? Kadınlar mtf
— Artık ona para verilmesini istemiyorum Katerin.
— Mademki size paradan bahsetmedi ne biliyorsunuz.?
— Bu hayatı devam ettiremi-yeceğini söyledi ve bu hayatı devam edemesiniıı sebeplerinden birini de siz bana şimdi öğrettiniz. aFkat acele etmeyin Katerin.. her şeye rağmen muhafaza ettiği kibarlığını, ince nüktedanlığını, zarafetini, rezil v ebayağı ağlencelerine katması, onları eğlendirmesi için onu aralarına çağırmış olan ve şimdi terketmiş olduğu yardakçı dost larıaın verebilecekleri paradan, siz Katerin daha fazlasını veremezsiniz. Hayır! siz onların verdikleri lüks’ü teinin edemezsiniz. Temin edebileceğiniz bir şey varsa, kurtulabjlmesi için elzem olan yardımınızdır, çünkü sükût ediyor, bunu biliyor, görüyor ve böyle sükûtları bilmenin sonu ölümdür.
O konuşurken Katerin, kalkmış salonun nihayetine kaçmıştı. Yavaş yürümüştü fakat bunun bir kaçış olduğunu kendide biliyordu. Dinlediği, Philippe-in kalabalık sözleri değildi, kendi düşüncelerini, bu düşüncelerinin hatırasını dinliyordu, ona sık sık bir gün böyle olacağını ve o gün geldiği zaman bundan kaçınılamıyacağını haber veren düşüncelerini dinliyordu. Gün gelmişti vc ona hazırlandığı halde kendisini hazır hissetmiyordu. Başını cama dayamış, sırtı odaya dönük geceyi seyrediyordu. Philippe:
— Onu seviyorsunuz... onu kurtarmıyacakmısınız?
Katerin, heyecandan harab olmuş çehresini Philippe'e çevire-
— Dehşetli halsiniz, sizi ter ketsem gücenmezsiniz değil mi? dedi ve kapıya doğru ilerledi.
Philippe yolunu kesti ve bir baba şefkati ile ellerini omuzlarına dayadı.
— Beni geri göndermek için fazla cessursuııuz. Sizi bu akşam dinleyip bıraksam, yarın yine mücadeleye mecbur kalacaksı-
nız, çünkii Pierre kendisi gelecektir. Onu kabul etmiyeceksiniz eminim, fakat o size erişmenin imkânını bulacaktır. Neden al-çilik vazifemi sonuna kadar yapmama müsaade etmiyorsunuz?
aKterin eğdiği başın ıkaldıra-rak ve gözlerini Philippe’in gözlerine dikerek:
— Peki! Ne teklif ediyor? diye sordu.
— Yaşama tarzını değiştirmeği...
— Peki değiştirsin.
— Siz olmadan bunu yapamıyor.
— Anlamıyorum?
— Yanınıza gelip tekrar beraber yaşamayı teklif ediyor.
— Bu evde mi?
Ve aKterin Philippe’in ellerinden sıyrıldı.
—r Korkuyor ve tekrar evde yaşamayı teklif ediyor? Ah! daha fazla korkacağını zannetmiştim, Bu kararı kâfi Philippe! Bütün bunlar bir netice veremez, hattâ bunlardan bahsetmeğe cesaret ettiğinize şaşıyorum.
— Demek, kendisinin bahset meşini tercih ediyorsunuz? Size tesir edemediğim için kötü bir şefaatcıdan başka bir şey değilim. Pierre, bana bu evde daha iyi bir insan olduğunu söyledi ve bunu öyle bir ses ile söyledi ki., işitmiş olsaydınız siz bile buna kani olurdunuz.. Hayır, hayır, bana cevap vermeden git-
miyeceksiniz.
— Cevabımı verdim. Gitsin.. Mamafih, benim de size sorulacak bir sualim var, onu geçindiren kadının ismi nedir?..
— Ona bir kadının para verdiğini zannetmiyorum Katerin, verenler arkadaşlarıdır, dostlarıdır, size bahsettiğim suç ortaklarıdır ...fakat bir kadın bile oslay-dı, tahmin ettiğiniz kadın değildir.. onun ile, size karşı olduğundan daha merhametsizce dav-
— O kadına acıyorsunuz değil mi? Pierre’i tekrar alması için opa teklif etsenize?..
— Pierre bütün kadnılara karşı size olduğundan daha pek çok merhametsizce davrandı, Katerin. Kuzininiz Hedwid-ge’den, bütün ötekilerden ancak nefretle bahsediyor, halbuki sizden konuşurken...
— Onu kovdum Philippe, izdı-rap çektiğimi görmedi ve bunu görmediği içindir ki, bana hürmet ediyor, yine gelmek istiyor...
— Ve bunun içindir ki, siz onu kurtarabilirsiniz.
— Sefalet mi çekiyor?
— Öyle bir sefalet ki, bugün Madam Dumez’e ona bir iş bulması için rica etmeyi bile düşünmüştüm.
— Madam Dumez’e onun Nice’te olduğunu söylediniz mi?
— Hata mı ettim? Size bu acı haberi vermek için kendimde
kuvvet bulacağıma emin olmadığımdan söylemiştim.
— İşte görüyorsunuz ya! bunları anlatmakla, bana kötülük ettiğinizi ve onun parasız olduğunu bildiğinizi itiraf ediyorsunuz. Söylememiş olsaydı, parasız olduğunu nerden bilecekti-
— Beni istemiyorsa kendime bir iş bulup çalışacağım, artık bu hayata tahammülüm kalmadı demişti.
— Madam Dumez’e bunu söyle-
— Nice’te olduğunu; başka bir şey söylemedim.
— Ne fayda, bir şey değiştiremez ki., artık rahatım kaçtı... onların mütecesslz bakışlarına tahamül etmek, suallerinden kaçınmak lâzım gelecek... o!. Bana bunu neden yaptınız Philippe? Çalışmak mı istiyor?..
— Onu reddetseniz elbette çalışması lâzım gelecek.
— Fakat ne İş bulacak?
— Onu bilmiyorum.
Katerin divana çöktü, başını ellerinin arasına alarak düşün-sonra gözlerini kaldır-
dü... ve madan:
— Ne sıfat ile takrar buraya gelmek istiyor?
Cevap vermeden Philippe kol-tukdaki yerine oturdu ve yavaşça, itidal ile:
— Dostum Pierre kocaııızdır. Size karşı çok suçlu olmakla beraber, sevdiğiniz bir erkek olmaya devam etmiştir, demek oluyor ki yaradılışında, bayağılıktan başka bir şey varmış... beş se-nadir, sizden ne zaman bahsettim ise, sizi sevdiğine yemin etmiştir ve size dönmeyişinin yegâne sebebinin, tahmin ettiği red cevabınızın olduğunu söylemiştir. Evet gururu vardır, kendisine göre bir gururu vardır: Bir kadının karşısında tevazu gösterdiğini kat’iven görmedim. Sizin önünüzde tevazu gösterecektir.. gösteriyor...
— Neden bu bahsetmemiştiniz.
— Sukutuna şahit oluyordum ve o vaziyette onu size lâ; görmüyordum.
— Sukutu? Altı aydan beri ancak sükût ediyor?..
(Devamı var)
Prof. KARL FREUND refakatile Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Orkestrası
8 inci Filârmoni Konseri Mart 1950 Cumartesi günü saat 15 de
Şef; Ferid ALNAR
1 — L. van Beethoven (1770-1827)
3. Senfoni «Eroica. Mi bemol majör, op. 55
a) Allegro con brio
b) Marcia funebre (Adagio saı)
c) Scherzo (Allegro vivace) ç) Finale (Allegro molto)
10 dakika ara (Solist: Prof. Kari FREUND)
2 —J. Brahm (1877 - 1897)
Keman konçertosu, Re majör, op. 77
a) Allegro non troppo
b) Adagio
ç) Allegro giocoso, ma troppo.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATROM;;
.11 Mart Cumartesi saat 15
Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası refakatile
Meşhur Alman Keman Üstadı-
Prof. KARL FREUND
tarafından
TEK KONSER
Fiyatlar: Parter 3 ve 2.5 lira
Öğrencilere 1 lira
Balkon: 2.5 ve 2 lira. Örencilere
50 kuruş
Telefon: 10370
ulı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir
s ten e gOnder ilon evrak vcdllsin edilmesin tadı ilanlardan meaullj'
Yangın ....
Sıhhi imdat Trenler ...
Hava Yolları Yataklı vagoDİaı Su ârıru ... Elektrik . Havagazı .....
Başkent Taka! Yeni Güven Taksi Sizin .Taksi .. Merkez Taksi Ersan Taksi .
SİNEMALAR EĞLENCE YERLERİ
(15031) (23432) (22294)
(14040) (11131) (14072)
; Günah Çocuğu ; Renkli sürprizi ; Ümltaiz aak ; Şanghaylı kadın : Ormanlar Kralı : Sahte Kaatil - I tor Mçdel Arıy
Bu nüshada Yüzüşlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
R - 3 - 1950
ZAFER
Sayfa: 5
. 5,000 Lirahk ORTAÇ Müessesesinden alacağınız Sürp.iz Marka
* İkramı vpIptp w )
Pijamalar:
1050 Kr.
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: lk„miyelere . 760 7S0 84ü, Oü lü76
Rir GÖMLEK ilp şahin olanaksınız Har sat,n alat*'z flöml’k için Tara" bir kart ve“r- ı* o. ısoo, ’ısso, uw
Dil |IG odllip UlaUdftollll£. SÜRPRİZ Poplin gömlek fiatlarımızı takdim cdiyOrUZ Anafartalar Cad. No. 224, Adliye karşısı köşe mağaza, Telefonj 11135
r—GAR GAZİNOSUNDA —
Her akşam tanınmış tngihz Caz Yıldızı
Dinamik şantöz SUNNY LESTER
FEVKALÂDE AKROBATLAR
TRİO A T T R I
Tipik Atraksion Orkestrası
Solera Espagnol
PA0LİTA SERRANO VE JOSE CASTRO
Iştirakile
Her Pazar matine saat 17 den 1« Mart Cumartesi akşamından itibaren meşhur Paris Revü Heyeti BALI.ETS KELLEROC Tel : 15190
(429) 12603
■ ........................— —J
Yalnız 20 veya 30 lira peşin ödeyerek fevkalâde bir ORION radyosu alabilirsiniz. Ufak bir masrafla sız de mükemmel bir radyoya sahıpolmanın zevkine kavuşabilirsiniz! ORİON radyoları bilhassa ses berraklığı, hassasiyeti ve cazip görünüşü bakımından
emsalsizdir. Yeni gelen ORION modeli ise gayet gösterişli olup, ses kuvveti ve tabiiliği ile en lüks radyolara rekabet edebilecek bir radyodur Kısa dalgalarda mevcut 3 "genişletilmiş dalga sahası" ve göz lâmbası, istasyon arama işini son derece kolaylaştırır.
4 Lâmbalı
AA LİRA PEŞİN XV LİRA AYDA
4 Lâmbalı
20
LİRA PEŞİN
LİRA AYDA
•RION
RADYOLARI
5 Lâmbaiı
LİRA PEŞİN
LİRA AYDA
KÜÇÜK ESNAFA YAPILACAK YARDİM GENİŞLETİLECEK
Küçük esnafa yardım etmek mak-sadiyle kurulan Halk Bankası sermayesinin kifayetsizliği yüzünden bir çok esnafın ihtiyacını karşıla -yamamakta idi. Bu hususu nazarı itibara alan banka idare heyeti yap rnış olduğu temaslar neticesinde ser mayesinin 10 milyon liraya yükseltilmesi Bakanlar kurulunca kararlaş tırılmış ve hazırlanan tasan B. M. M. 6ine sunulmuştur.
FECİ BİR TAŞIT KAZASI
İlyas Şimşek idaresinde 3797 numaralı otomobil saat 12.30 sıralarında Ulustan Samanpazan istikametine giderken Kurşunlu cami yanında on iki yaşlarında Salih Erhan isminde küçük bir çocuk ansızın karşı tarafa geçmek istemiştir.
Bu anî vaziyette otomobilin frenlerini sıkan şoför’ îlyas çarpmağa mani olamamış ve çocuk tampona takılmıştır.
Bu vaziyet karşısında ön tampo beş metre kadar kaymış sonra da irenleri kopmuştur.
Bu vaziyet karşısmdaön -tamponun önüne düşmüş olan Salih iki tekerlek arasında kalarak feci bir şekilde ezilmiştir.
Ağır yaralı olarak hastahaneye kaldırılan Salih Erhanın sıhhî durumu tehlikededir.
EV YAPTIRACAKLARA YAPILACAK YARDIM
Ev ve apartman yaptıranlara Emlâk ve Kredi Bankası asgari bir faizle yardım etmekte iken sene sene mali imkânsızlıklar içinde bu ■ lunduğunu ileri sürererek bu yar • dunlarını asgari haddine indirmiş ti. Bu yıl banka idare heyetinin aldığı kararla tçkrar ev ve apartman yaptıracaklara eski şartlar altında yardım edilecektir
MÜHİM BİR KONFERANS ı
Kooperatif âleminin tanınmış şöh retlerinden, Birleşmiş Milletler çalışma bürosunun kooperatifler ve küçük sanatlar seksiyon şefi Mau-' rice Colombain Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı tarafından vaki davet ü-zerino Türkiyeye gelmiş ve ilk te-1 maşlardan sonra yurt içinde geniş j bir etüd seyahati yaparak Ankara-ya dönmüş bulunmaktadır. Türk kooperatifçilik kurumu tarafından I vaki teşebbüs üzerine:.
9 Mart Perşembe günü saat 18.15 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin büyük konferans salonunda bu ünlü kooperatifçi tarafındım bir konferans verilecektir.
Bu mühim konferanstan umumun istifadesi için konferansın derhal Türk^eye çevrilmesi ve ayrıca dinleyicilere matbu Türkçe metnin tevzi edilmesi için kurumca tedbir alınacağı da teyid olunmaktadır. ı
Ankara Asliye Dördüncü Hukuk yargıçlığından
Ankara yargıçlarından Cemil U-lusal ve kardeşi Yunus Ulusalin açtıkları dâvanın yapılan yargılamasında;
• Ulusal, soyadlarının «Millî, olarak değiştirilmesine 18/2/1950 tarihinde karar verildiği ilân olunur.
(423)
■ ■—111 " 111 DOKTOR »«■■■■■ ■■■ «■
Aziz Tevflc Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
YEMİ NEŞRİYAT:
Yeşil Türkiye
Mart sayısı geniş mündericatla çıkmıştır. Fiyatı 30 kuruştur. Karilerimize tavsiye ederiz.

Bizim Türkiye
Müstakil, siyasî mecmua güzel bir kapakla çıkmıştır. Fiyatı 25 kuruş olan bu mecmuayı karilerimize tavsiye ederiz.

Ayl k Ansiklopedi
9 uncu sayısı güzel bir baskı ve zengin mündericatla çıkmıştır. Karilerimize tavsiye ederiz.
Türk Musikisi Derneğinden
Derneğimizin Genel Kurulu 12/3/ 1950 Pazar günü saat 14 de Yenişehir lsmetpaşa caddesinde benzinciye bitişik 38 No. lu Sun apartma nındaki merkezinde olağanüstü top Umacağından sayın üyelerimizin teşrifleri rica olunur.
Gündem:
1 — 1950 bütçesinin müzakeresi.
2 — Dilekler. (427)
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvanı: Burhanettln Gündoğan Sicil No. 3054
Ankarada Hamamönü semtinde Akalar mahallesinde Çağlayan sokağında 25 numaralı evde oturan, Hamamönü semtinde Akalar sokağında 25 No. lu mahalli ticarî İkametgâh ittihaz ve Teahhüt ve Komisyonculuk ticaretiyle iştigal e • den, Ticaret Odasının 2/659 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Burhanettln Gündoğanın yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlik -ten tasdikli imzası şeklinin ticaret kanununun ahkâmına uyularak 7/ 3/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (425)
"HAYÂL İSİM,,
Cengizlıan’ın yazdığı Şiir Kitabı yakında çıkıyor
Temiz masum bir aşkın şiirlerini bu kitapta bulacaksınız.
,fiURLA
® 1 R A D E # £ g $sj
REKABET YEĞEN “
SUCUK Deposunda:
Nefis Kayseri PASTIRMASI
200 KURUŞTUR
Yeni Hal No; 21 Tel. 14299
NOT: Toptan satışlar için ayrıca tenzilât yapılır (426)
Devlet Meteoroloji İşleri Umum
Müdürlüğünden
Umum Müdürlüğümüzde münhal bulunan 30 lira asli maaşlı mutemetlik kadrosuna bu işlerde çalışmış ve tecrübe görmüş bir mutpmet alınacaktır.
İsteklilerin 15 Mart 1950 günü akşamına kadar belgeleriyle bir -likte Umum Müdürlüğümüze müracaatları ilân olunur. (1366)-(137)
AZ MASRAFLA ÇOK İŞ
Görecek bir servis arabasına ihtiyacı olanlar için en elverişlisi
Peugeot
TENTELİ KAMYONET Idir.
Bir defa görmekle emsaline üstünlüğünü takdir buyuracaksınız AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Posta C. No. 21 — Tel:12435 ve 13255
DEMOKRAT PARTİ MAMAK
OCAĞINDAN:
Partimizi ve ocağımızı ilgilendi ren mühim bir meselenin konuşul ması içip 9 Mart Perşembe günü saat 10 - 21 arasında bir toplantı yapılacaktır. Sayın üyelerin ocak binasına gelmeleri rica olunur.
ZAYİ
Tükr Ticaret Bankasından almış olduğum 10113 No. lu hesabıma ait 15/12/1947 tarihli merhun esham ve tahvilât ilmühaberini kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Mlktat Atak I
r1
imim— 8. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak lstiyenlerin her gün saat 9 13 arasında müra-
caat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında
Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
Kayıp
Nevşehir Nüfus Memurluğundan aldığım nüfus tezkeremi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Veli oğlu İsmail Acun Kalaba mahallesi No. 94 Nevşehir
(424)
Sayfa: •
ZAFER
Büyük İFelâketten İlk Resimler
ü.h.ş bir sel fe.âkefne uğrayan Eskişehir bugün tam bir
1 matem havası içinde bulunmaktadır. Fe âketin vukuunu _.ber alır almaz bu tüyler ürpertici faciayı, yerinde fotoğraf-.ariyle tesbit etmek üzere Eskişehİre giden arkadaşımız Mehmet Sürenkök'ten ilk kopyaları almış bulunuyoruz, üstte altta ve yanlarda görülen resimler, hiç bir izaha .üzüm bırak-nıyacak derecede lisana ge.mekte ve facianın dehşetini en .anlı, en beliğ bir ifadeden çok daha kuvvetli bir şekilde ' mlandırmaktadır.
Bu resimler, gazeteye yetiştirilmek için gayet dar bir zamanda ve rastgele çekilmiş bulunmasına rağmen bu derece dehşet verici olduktan sonra bir de felâketin en korkunç safha ve sahnelerini teşkil eden mahalle derinliklerinin halini o-Kuyucularımızın takdirine bırakıyoruz..
45,000 Eskişehirli evsiz kaldı
Af Kanunu
★ (Baş tarafı birinci de) : haldedir. Kimin nereye gittiği ne- ( relerde ne kadar vatandaş barın -dığı meçhuldür.
Belediye ve kızılay Eskişehir teş kilâtının idare ettiği iaşe'işi berbat bir dıirumdadır. Halkın nereye ve kime başvuracağı, kimden ve nereden yardım istiyeceği bilinmemektedir. Saat 12 olduğu halde halk ak şamdan dağıtılan yüz gram-ekmek-' " le durmaktadır Velhasıl şehirde bir kör döğüşiidür gidiyor. Elde mevcut 65 bin lira olduğu halde. kömjii‘ tedarik edip sobaları dahi yakmayı düşünecek kimse yoktur. Belediye âdeta mefluç gibidir. Bütün,bu işler bir tek vali ile emniyet müdürü nün başına kalmıştır. Belediye baş-kanının sabahleyin sıcak yemek-ve. çorba vaadetmiş olmasına rağmen maalesef kâfi miktarda kuru ek -mek dahi dağıtılmamıştır. Ekmek yok değildir, fakat baş tutan olmadığından varlik içinde yokluk çekilmektedir. Felâketzedeler o kadar ıstırap içindedirler ki, her hangi bir sual sorduğumuz zaman hıçki-ra hıçkıra ağlamaya başlıyorlar.
Hastalan ve aç insanları arkamızda bırakarak şehrin aşağı kıs -rnına doğru iniyoruz. Sular gece ol-»dukça çekilmiş bulunduğundan tah ribatı daha iyi görmek mümkün o-Juyor. Güllük mahallesinde bir çok evler tamamen enkaz haline gel -miştir. Hoşnudiye ve Ömerağa mahallerinde pek çok ev yıkılmıştır. Yıkılan evler 2500 ü geçmiştir. Su içinde bulunan bir çok evlerin de yıkılacağına muhakkak nazariyle bakılmaktadır. Eski Bağlar mahallesi tamamen harab olmuştur. Bu mahalledeki halk istasyondaki boş vagonlara yerleştirilmişlerdir. Saat 1.30 da bunlara da henüz bir lok-( ma ekmek verilmemiş bulunuyor-
komisyona milletvekillerimiz de iş-! tirak etmişlerdir. Komisyon bir buçuk saatlik çalışmasından sonra â-I cil olarak yapılması zaruri işleri or-1 ganize etmek üzere muhtelif kol -lar ayırmıştır. Yarından itibaren • iskâna müsait olan evlerle, iskâna müsait olmıyan evler ve tamamiyle yıkılan evlerin tespitine başlanacaktır. Yeniden sağlık iaşe, muvak .İcat -iskân',' nüfus, ve eşya tesbiti, nakliye, enkaz temizleme, zarar tes biti ekiplerj kurulmuştur.
Bugün İstanbul, Ankara, İzmit ve Bursadân bol miktarda ekmek gelmiştir. Parti mülâhazaları ile söylemiyoruz',' fakat çok şayanı dikkattir ki, elinde 65 bin lira olan koskoca bir teşkilât dündenberi felâketzedelere .tek bir zeytin tanesi temin edemezken Demokrat Parti teş kilâtı Mendi aralarında yaptıkları yardımla ilk defa olarak sıcak ye -mek hazırlanmış ve 250 şiye birer kap yemi gitmiştir. Bu ar; ’ " ‘
dün Eskişehir belediyesine aşağıdaki telgrafı çekmiştir:
Belediye Başkanlığına
Eskişehir
Eskişehirin maruz kaldığı büyük su baskını Demokrat Parti merkez teşkilâtını teessüre garketmiş bulunuyor. Sayın Eskişehir halkı için bu felâketin son olmasını temenni ederiz.
Saygılarımızla.
Demokrat Parti Genel Merkezi
tasarısı
Adana Demeci ve
Mümtaz Faik’e
Amasyada korku ve endişe
Amasya, 7 (Hususî muhabirimizden) — Seylâp devam etmektedir. Yeşilırmak dünkü seviyededir. Vadideki seylâba maruz meskenler tahliye edilmiştir. Kızılay merkezinden bugün gelen bir telde sey-lâpzedlere verilmek üzere 50 çadır yollandığı bildirilmektedir. Ayrıca sürekli yağmurlar 1948 sel felâke-tindenberi inşası bir çok sebeplerle hâlâ ikmal edilemiyen dereler kenarındaki mahalleleri de telâş ve heyecana düşürmüştür.
Yurtta büyük teessür
Ankara, 7 (a.a.) — Yurdun bir çok yerlerinden aldığımız telgraflar, Eskişehirde Sarısuyun taşması neticesi husule gelen su baskını felâketinin yurdun her tarafında derin teessürlerle karşılandığını ve civar vilâyetlerden felâketzedelere ilk yardım olmak üzere ekmek ve diğer gıda maddeleri gönderildiğini bildirmektedir.
Ceybanın taşması büyük zarar yaptı
, Kadirli, 7 (a.a.).— Aralıksız olarak yağan son yağmurlar yüzünden ceyhan nehri taşmış, Tozlu, Kesik, Keli, Mecidiye ve Endel köyleri sular altında kalmıştır. Can kaybı yoktur. Ancak zarar ve ziyanın çok -olduğu tahmin edilmektedir. Su baskınına uğrayan köyler halkı başka köylere nakledilmişler, resmî makamlar yardım faaliyetine geçmişlerdir.
. . k d«. i
, rada Yardım Se-
venler Cemiyetine mensup kadınlarımızın da çalışmalarını takdirle zikretmek yerinde olur. Ancak, bü-tün bu hususî teşkilâtlar belediye-nin şaşkınlığı yüzünden teshit et- ' tiği hastaları dahi baktırmak imkâ-nını bulamamışlardır. Bu saatte hâ_ • lâ insan ve eşya nakli devar.ı et - , mektedir. Suların içinde bulunan evler sihirli bir değnekle itiliyormuş ■ gibi biter birer yıkılmaya devam ediyor.
Biraz evvel yukarı mahalledeki felâketzedelerin bulunduğu yere git tik. Çoluk çocuk titreşmekte ve ağlaşmakta bulunyorlardı.
Felâketin ilk bilânçosu şudur:
2500 ev tamamen yıkılmıştır. 4500 ev yıkılmak tehlikesine maruz dur. 35 bin kişi umumî yerlere, 10 bin kişi yukarı mahalledeki evlere taksim olunmuştur. Altı can kaybı vardır. 300 hasta nakledilmiştir. Sular çekilmiş olmakla beraber Es-kibağlar, esjti.Sarısı^ yatağının bulunduğu istasyon bulvarı - arkasındaki kısımda sûlâr Hâlâ azğ.A bir halde akmakta ve her an . nereyi Hepaen hemen bü,tün seçim daire-yarıp geçeceği endişesi ıhevciıt bu- ■ lebinden gelen gayrf'reşmî rakaçnlar lunmaktadır. | Çâldşris partisinin üçüncü duruma
Radyo gazetesinin 800 battaniye düştüğünü göstermektedirler. Bu gönderildiği hakkındaki haberine gayri resmî rakamlara gçre Plasti-rağmeıı, henüz.şu dakikaya kadar ras mutedilleri 371'bin oyla başta
★ (Başta rafı 1 incide) kim 1949 tarihinin kabul edilmesini istemiştir.
Kâmil Boran, birinci madde ile 2 inci maddenin birbiriyle tezat halinde olduğunu birinci maddede «haklarında âmme dâvası açılmamış. olan tâbiri yerine siyasî suçlar tabirinin konulmasını istemiştir.
Feridun Fikri Düşünsel, affın yalnız siyasî suçlara inhisar ettirilme-yerek âdî suçlara da teşmilini istemiş, cezasının yarısını çekmiş olan suçluların geri kalan cezalarının tecili ile serbest bırakılmaları mü-taleasını ileri sürmüştür.
Umumî mahiyette yapılan bu müzakereden sonra teklifler reddolu-narak maddelerin müzakeresine geçilmiştir.
Birinci maddede yapılan taditet •29 Ekim 1948 den evvel işlenmiş o-lup da haklarında âmme dâvası a-çılmamıŞ olan suçlulardan dolayı takibat yapılamaz, fıkrasından sonra -Ancak kanuni bir mâni sebebiyle haklarında takibat yapılmamış olanlar müstesnadır, fıkrasının ilâvesi olmuştur. Bu suretle haklarında teşrii masunluktan dolayı takibat ya-pılamıyan Milletvekilleri aftan istifade edemiyeceklerdir.
Komisyon bugün tekrar toplanarak, 2 inci maddenin müzakeresini yapacaktır.
Ahmet Yatman Evlendi
Mediha Fidan’la üstat sanatkâr kanunî Ahmet Yatman’m nihâk törenleri dün saat 15 de Halkevinde yapılmıştır.
Yeni evlilere saadetler dileriz.
milletin fertleri idrakten âciz değildir. Bütün dertlerinizi samimî bir kalple paylaşır, Allahtan sağlıklar dileriz.
Karabük Demokratlan
■k (Baş tarafı birinci de) tedir. Bunlardan bazılarını aşağı koyuyoruz:
Sayın Mümtaz Faik Fenik Sultanahmet Cezaevi, üçüncü koğuş
İstanbul
Bursa — Milletin haklarım müdafaada yılmadınız. Vatanperver o-larak vazifenizi yaptınız. Onlar da sizi susturmak istediler; vazifelerini yaptılar. Kalplerimiz, sizinle beraberdir. Bu teselli size kâfidir.
Bursa, Yenişehir Uludağ D. P. Ocağı
★ (Baş tarafı birinci de) ve hareketlerini kendi vicdan ve izanlarından alacak olan bu gibi insanlara hitap etmiştir.
Demokrat Parti Başkanı, iktidarı Demokrat Partinin kazanacağından emindir. O bu emniyetini hem, tarihi bir seyrin mantıkî neticesinden, hem de müşahadesinden alıyor. Halk Partisi ne yaparsa yapsın, sırtında çeyrek asırlık bir iktidarın yükünü taşımaktadır. Bu yük itiraf etmek lâzımdır ki çok aşındırıcıdır. Dört sene zarfında İngilte-rede İşçi Partisine yetmiş mebusluk kaybettiren sebep, işte bu aşınma ve yıpranma meselesidir. Tür-kiyeyi İngiltere ile mukayese edecek değiliz, fakat, İngiliz iktidarı dört senede yetmiş mebusluk mik-tarınca aşınırsa, bu memlekette çeyrek asırdanberi iktidarda bulunan Halk Partisinin de iktidarı kaybedecek kadar aşınması, elbet tarihî ve İçtimaî bir zaruret haline girer. Bayarın istinat ettiği delilin biri budur. Diğeri de bu vakıanın memlekette elle tutulur ve gözle görülür tarzda ortada bulunmasıdır. Halk, büyük mikyasta Demokrat Parti lehine reyini vermek i-çin hazırlanmaktadır. Bunu kongrelerde gösterdiği tehalükle isbat ettiği gibi, son günler zarfında Memleketin Şark’mdan Garbına, Cenubundan. Şimaline kadar bir çok yerlerde, kitle halinde muhalefet saflarına geçmekle de isbat etmektedir. Bayar, Demokrat Partinin politikayı memleket işlerini tanzim için bir vasıta olarak kullandığını da bu nutkunda ifade etmiş bulunuyor. Şahsî meseleler, şahsi infialler partinin takip ettiği yolda yer almıyor. O kadar yer almıyor ki, halk hâkimiyeti esası li-zerine kurulacak olan mes'ut bir istikbal uğrunda Demokrat Parti, geçmişte olan biten bütün hâdiseleri unutmağa, ve onları, müstakbel demokratik rejimin, bakası namına sahiplerine bağışlamağa hazır olduğunu da ifade ediyor. Muhalefet liderinin, aynı mevzua, geçenlerde toplanan küçük kongrede temas etmiş olduğunu hatırlarsak, (Ulus) un beğenmemesine rağmen muhalefetin bu vadideki santfmi-[ yetini bir kere daha teshit etmiş bulunuruz.
| Bayar, Demokrat Partiyi iktidara ne yapacağını bir
Ankara — Mukaddes dâva uğrunda maruz kaldığınız haksızlık sizden ziyade bizleri müteessir etmiştir. Uğrunda mücadele ettiğiniz ve sizi bekleyen tarihî dâvanıza bir an evvel dönmenizi yüksek Türk A-d aletinden bekleriz.
Demokrat Parti İncesu Ocağı İdare Kurulu
Karabük — Kanunsuz olarak tev-
kifinizi teessürle haber aldık. Bu Çorum — Sizi ilk radyo gazetesi-hareketleriyle milletin anadâvayı ni okuduğunuzdan beri tanır hür-tahakkukuna zerre kadar mani ola- ' metle severiz. Demokrasi dâvası uğ-mıyacaklardır. Sizin bu millî dâva-' runda makûs talihinizin sizi maka-da ne kadar dürüst çalıştığınızı bu mı yusufa götürmesinden duydu-öıımu-z jırıvn i?har eder sabır ve
ğumuz acıyı izhar eder sabır ve
1 tahammül temenni eder, saygılarr
1 mızı sunarız.
I Haşan Daldan, Mustafa Alkan
Amasya — Haksız olarak tevkif I edildiğinizi teessürle öğrenmiş bulunuyoruz.. Demokrasi dâvasında o-
kampanyası açıldığı zaman, «Milletten rey ve itimat isterken fikir ve kanaatlerimizi programımızın i-capları ile birlikte açıklıyacağız» demiştir.
Bayar’dan sonra, konuşan, Men- . îunuyoıuz.. _____________________,------
deres, Demokrat Partinin, eleman | ıan büyük hizmetlerinizi daima
fikdanı çektiği hakkında ileri sii- takdirle karşılıyan şehrimiz deriden indî mütalealara cevap ve- 1 mokratları bütün kalpleriyle dâva-
rerek, muhalefete tevcih edilen tenkitler serisini kapamış bulunuyor. Gerçekten muhalefet saflarında şimdi milyonlarca insan yer almıştır.
Dün, yani 1946 da Serbest Fırka
nızı paylaşır, candan muhabbetlerimizle sabır ve sıhhat temenni ederiz.
Amasya Demokratları
Bartın — Ömrünüzün en şerefli
Dün, yani 1046 da Serbest Fırka , . B?rün “ Ömrünüzün en şerenı tecrübesinden korkarak..kanaat ba- Sunlenıu yaşıyorsunuz. Asıl efkarı-kınımdan iktidarın aleyhinde olduk- ")■«)■) hakkınızdaki temiz hissiyatı lan halde, rejimin tehditkâr bir S'Ianız olsun. Saygılarımızla.
du.
İskân edilen felâketzedelerin yekûnu 40 bini aşmıştır. Fakat bunların yerleştirilmelerinin bir Listesi dahi yapılmamıştır. Nüfusça zayiat şimdilik altı kişidir- Enkaz altından da ölülerin çıkması ihtimalin -den korkulmaktadır.
Dün gece şehrimize gelen Eskişehir milletvekillerinden Haşan Po-Jatkan ve Kemal Zeytinoğlu, bugün Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan la görüşmüşlerdir. Öğleden sonra bir tuk battaniye dahi gelmiş değil- gelmektedir. Merkezci liberaller 26 jup hekimler hayatından ümit kestik 15.30 da valinin başkanlığında vilâ- cjir. j bin oy farkla ikinci durumdadırlar. ’ leri 3 yaşındaki kızının ağzına ta-1 geldiği zaman, ____________
yette daire müdürlerinden mütçşek Demokrat Partinin telgrafı Bu gayri resmi rakamlara göre Çal- I banca sıkarak öldürmüş ve derhal I türlü ifade etmemekle suçlandı-kil bir komisyon kurulmuştur. Bu I Demokrat Parti Genel Merkezi daris 325 bin oy almıştır. I aynı silâhla intihar etmiştir. I ranlara da cevap vermiş, ve seçim
Yunan seçimleri
Atina, 7 (a.a.) — -United Press.:
tün, seçim daire-rıreşrhî rakaçılar
j gönderildiği haklımdaki
ı rağmen, henüz şu dakikaya kadar
Bir kadın, kızını ağzına kurşun sıkarak öldürdü
Savona, 7 (a.a.) — Feci bir inti-| harla son bulan bir hâdise Savona ■halkı .arasında büyük bir. heyecan Lvaratmıştjr. ■
I. Bir kadın, Lösemiye müptelâ o-
lan halde, rejimin tehditkâr bir surette şahadet parmağını sallamasından ürkenler, bugün, beş yaşma gelen muhalefet saflarına katılmaktan artık endişe duymuyorlar. Bin bir vak’a ve delil ile sabit olmuştur ki, muhalefet, yüzde yüz vatanperverdir. Onun vatanperverliğinden şüphe edilmesi için ortaya atılan bütün isnatlar, sahiplerinin, ü-zerinde kalmıştır. Yine görülecektir ki, önümüzdeki seçimlerde. Demokrat Parti, Halk Partisinden çok daha kuvvetli, ve zinde bir liste ile ortaya çıkacaktır. Demokrat Parti (öııüdüzdeki seçimleri kazanacağım) derken, yalnız halkın itibarı na değil, aynı zamanda halkın reyine arzedeceği, listenin kuvvetine de güvenmektedir. Çünkü biliyor ki, Demokrat Parti teşkilâtı, büyük bir diğergâmlık hissi içinde mahal li endişelerden sıyrılarak, halkın itibar ve teveccühünü kazanacak isimler üzerinde hassas hareket etmektedir.
Demokrat Parti
Zonguldak — Mukaddes dâva uğrunda maruz kaldığınız haksızlığa sabır ve metanetle göğüs germenizi fitiharla karşılar, sağlıkla tez günde kurtulmanızı dilerim.
Demokrat, -Zonguldak, sahibi Hakkı Hilâlci
Avanos — İlçemize postanın intizamsız gelmesinden acı vaziyetinizden bugün haberdar olduk. Candan alâka göstermeği bir vicdan borcu bilir, saygı ve hürmetlerle.
Dâva Vekili: Yaşar Yalçut
Bursa — Teessürümüz hudutsuzdur. Meseleyi milletin hak ve hürriyetlerini müdafaa etmiş, tarihî büyüklerimizi hatırlamakta buluyoruz. Sizi onların arasında görüyoruz.
Bursa, Yenişehir D. P. İlçe Başkanlığı Doktor Ahmet Esin
(Telgrafların devamı yann)

Comments (0)