Cumartesi
8
NİSAN 1950
Başmuharrirh Mömtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: t Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ...... 15619
Yazı işleri, idare:..... 15315
Fiyatı her yerde 19 kuruştur.
ZAFER
HER GÜN BİR HÂDİSE
Ağır ceza mahkemesinde
Yılı l —No. 344
— Yazısı S üncü sayfada —
Sokağı şaşırınca Yıldız oluverdi
suçortağım
Antalyadal!Demirperde ge,risinde n n • 1 generaller içtimai
Halk Partisidir!,, dedi
D.P. nin
Kaya Günalpbazı hizmetlerine karşılık
adayları
Budapeştede kominform savunma bakanlarının toplantı sı mânidar görülüyor
kendisine iş verildiğini söylüyor
Kaya Gunalp dun mahkemede
Ağırceza başkanı, sanığa olunan suçları okuduktan sonra bir

Sahte diploma tanzim ederek hâkimlik ve Marshall Plânından -----------------------
ziraat âletleri satış memurluğu yap diyeceği olup olmadığını sormuştur, maktan sanık İbrahim Kaya Gün- | °
alpın duruşmasına dün ikinci ağır ceza mahkemesinde başlanmıştır. I
Dünkü duruşmada sanığın bundan evvel Bolu Ağırceza hâkimi Mustafa Pekiner ve Konya Polis Müdürü Zekeriyayı dövdüğü iddi-asiyle ayrı ayrı 5 şer ay 20 şer gün hapis oldığına dair kararları okun- 1
Sanık sözlerine şöyle başlamış-
Konuşmama başlamadan evvel dâ vaya girebilmem için Ankara Cezaevinden Savcılığa iki istida vermiştim. Ancak onlar okunduktan sonra sizin sorduklarınıza cevap vereceğim.»
__________________________________ Hâkim, evvelâ sorulan suallere duktan sonra sorgusuna geçilmiş- cevap vermesini istemişse de sanık -*• (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Londra, 7 (a.a.) (Lps) — Manc-zıyor:
«AvTupanın her tarafında savunma bakanları baharın yaklaşmasiyle ] faaliyete geçmektedirler. La Haye den henüz ayrılmış olan batı savun ma bakanlarından sonra kominform Antalya, 7 (Telefonla) — Demok bakanları Macaristanın kızıol urdu rat Parti Antalya yoklamaları sona1 flrafından «kurtarılmasının • ’ * ermiş, milletvekili adayları belli nümünj ruılmak üzere olmuştur. 'de diadır »-
Demokrat Parti mahalli teşkilâtı- şilof nın seçtiği altı kişi şunlardır: ’ „
iç (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da) | leketlerin bütün savunu-.
y.luö-________ _________ ____re Budapeşte de toplanm-şlardır. Mareşal Voro-ve komınformu büyük toplantıya demir ..^erde gergindeki mem-bakanlan
Arnavutluk genelkurmay başkanı, Moskovadaki Çin ataşemiliteri ve İspanyol komünistlerinden General Listerin iştirak ettikleri görülmek tedir. Bu durum «barışı istersen har be hazır ol» şeklindeki atalar sözünü tekrarlamaya yol açmaktadır. Şüphesiz kominform, La Haye toplantısına mukabele etmek istemiştir. Buc’fcpeşte müzakerelerinin mahiyeti bilinemez. Çünkü kominform-cular La Hayedekiler kadar konuş kan değillerdir. Ancak Mareşal Vo-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 3 de)
Nâzım Hikmet
Bâlâ yolunda feci bir Icomyon kazası oldu
UTemmuzbeyannamesi
A. FENİK
Bugün İstanbula sevkedilecek
Avukatı yaptığı teşebbüslerden çok ümitli olduğunu söylüyor
u meşhur 12 Temmuz be-yannamesi seçim aralığı yine bir propaganda vasıtası olarak ortaya çıkarıldı. C. H. P. Genelbaşkanına göre, kendisinin muhalefette gördüğü şiddet politikasının felsefesi, 12 Temmuz beyannamesinin reddine ve tahribine istinat etmektedir.
Fakat bu beyanname, bir Anayasa mıdır? Bir kanun mudur? Hatta kararname midir? Hayır, bunların hiç birisi değildir. Yalnız Sayın İnönünün, 21 Temmuz seçimleri do-layısiyle memlekette ağırlaşan havayı biraz yatıştırmak isterken, kendi şahsî otoritesini tekrar tesis için yaptığı bir teşebbüstür. Ve o teşebbüs de, iktidarın eski politikasında ısrar- etmesi yüzünden muvaffak bir netice vermemiştir.
Bu beyannameyi dikkatle bir defa, bir defa daha okuyacak olursak, görürüz ki, partilerarası siyasi hâdiseler olduğu yerde düğümlenip kalmış ve bu vesika sadece vaziyeti tesbit etmiştir. Bu bakımdan bu beyannamede bütün dertlere deva o-lacak fevkalâde bir kuvvet, bir iksir tesiri bulmak imkânı yoktur.
O zamanki hâdiseleri kısaca gözden geçirelim:
21 Temmuz seçimleri, bütün vatandaşlarca bilinen çok ağır şartlar içinde yapılmıştır. O acı günlerin hatıralarını tekrar edecek değiliz. Seçimlerden sonra merhum Recep Peker iktidar mevkiine gelmiş ve memlekette çok sıkı bir idare tarzı yol almıştır. Matbuat Kanunu, ilk iş olarak şiddetlendiril-miştir.Istanbûlda Sıkıyönetim hâkim kılınmış, gazetelerin seçimlerin neticesine dair yazı yazmaları mene-dilmiştir. Gazeteler kapatılmıştır. Demokrat Partinin seçimler hakkın da yaptığı itirazların ve memleketi demokrasinin esasları dahilinde idare etmek hususundaki ikazların hiç birine kulak asılmamış, Mecliste ve her tarafta hava çok ağırlaşmıştır. Merhum Başbakan, kendisini ve kabinesini tanıtmak yolunu tutmağa, ve hattâ Sayın Şefini bile dinlememeğe başla.iniştir. Çünkü Cumhurbaşkanının Anayasada salâhiyetleri mahduttur; Başbakan, Sayın İnönü’ye yalnız bu salâhiyetleri tanımaktadır. Direktif aldığı yoktur. İdare mekanizmasının bütün yükünü sırtına alarak, kendi başına yürümektedir. Bu arada muhalefetin haklı taleplerini şiddetle reddetmektedir. İşte tam. bu sıralarda Sayın İnönü muhalefetin şikâyetlerinden faydalanmağı düşünmüş, arada mutavassıt bir rol alarak, kendi nüfuzunu temin etmek çarelerini aramıştır. 12 Temmuz beyannamesi, endişenin neticesidir.
Muhalefetin bu hususta iktidarla temaslara girmesini tabiî bulmak lâzımdır. Çünkü memlekette demokratik idare tarzının bir an evvel kurulmasına çıkar yollar aramaktadır. Bu da ihmal edilir bir fırsat değildir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Bursa, 7 (Telefonla) — Şair Nâzım Hikmet, evvelce bildirdiğim gibi, 8 Nisan sabahı (bugün) açlık grevine başlıyacaktır. Dostlarının ve arkadaşlarının yaptıkları teşebbüslere ve muhtelif telkinlere rağmen Nâzım Hikmet kararında ısrar etmektedir. Şairin bu kararı şehrimizin münevver çevrelerinde derin akisler uyandırmıştır.
Bu kararı dolayısiyle aklî durumundan şüphe ve endişe edilen Nâzım Hikmet asabiye ve dahiliye mütehasısları tarafından muayene edilmiştir. Öğrendiğimize göre, muayene sonunda Nâzım Hikmetin aklî melikelerinde bir noksan olma-
madiği, ancak kendisine haksızlık yapıldığı yolunda ruhî bir sabit fikri olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak doktorların, nihaî ve katî bir rapor verilebilmesi için Nâzım Hikmetin İstanbul veya Ankarada salahiyetli mütehassılar tarafından muayenesi gerektiğini ayrıca, kaydetmişlerdir.
Söylendiğine göre, Nâzım Hikmet yarın (bugün) salâhiyetli mütehassıslar tarafından muayene e dilmek üzere İstanbula sevkoluna-caktır.
Bu hususta malûmat sorduğum savcı Nâzım Hikmetin henüz açlık iç (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Dikmen de bir cinayet işlendi
Bir börekçi kıskançlıkyüzünnden bir kişiyi öldürdü, birini de yaraladı
Katil İsmail Özbey, savcı yardımcıs ı tarafından sorguya çekildiği
Evvelki gün sabaha karşı Dikmen deresi sırtlarında bir kişinin ölümü, bir kişinin de yaralanmasiyle neticelenen bir cinayet işlenmiştir.
Büyük bir soğukkanlılıkla işlenen ve bütün Dikmen deresi halkını heyecana düşüren hâdise şöyle olmuştur:
Seyyar börekçilik yapan 35 yaşlarında İsmail Ozbey isminde biri, karısı Zehra ile geçimsizlik yüzün-n sık sık kavga etmektedir.
Bundan bir hafta evvel İsmail irisi Zehraya çoraplarını yamamasını söylemiş ise de Zehra bu işi yapmamış, bu yüzden aralarında çı-an kavgadan sonra kadın evini erkedip gitmiştir.
İsmail tanıdıklarının evinde karili (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
YENİ TEFRİKAMIZ
Batan bir Avrupodan kcçmayı tercih eden bir Gazetecinin kalbi ve fikri... Genç bir kadirin yaşlı bir eıkek üzerindeki ezici hs'ri...
Yeni başlayacağımız bu Romanda okuyacaksınız... Yarın Zafer’de
Kamyon devrildi, yolculardan, beşi öldü ikisi ağır olmak üzere, on ikisi yaralandı
Dün sabaha karşı saat 2 sıraların da Bâlâ yolu üzerinde beş kişinin ölümü, iki kişinin ağır, on kişinin de hafif surette yaralanmasiyle neticelenen fecî bir kamyon kazası olmuştur.
Yaptığımız tahkikata göre kaza şöyle olmuştur:
İncesu 7 plâka numaralı yük kamyonu yüze yakın zeytin ve peynir teneksi ve dört yolcu ile Kayseri-den hareket etmiştir. Kamyon şe. iç (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
Bir yaralı muharririmize faciayı anlatıyor
D.P. nin kazandığı temiz şahsiyet
Gl. Fahri Belen'in kararı
Nizip'te de dün sel baskını oldu
Can kaybı yok, maddî zarar henüz belli değil
sabada can kaybı yoktur. Nehir boyu üzerindeki telefon hatları bozulmuş olduğundan tam haber alınamadığı gibi bahçelerde vukua ge-r».oyıerae uç evm yumuısa, un len haşarat da henüz tesbit edileme-
vanjn öldüğü haber alınmıştır. Ka-1 miştir.
Nizip, 7 (a.a.) — Dün akşam ka-1 sabada 60-70 senedenberi görülmemiş bir sel baskını olmuş, nehir suyu 15-20 metre yükseliş yapmıştır. Köylerde üç evin yıkıldığı, bir hay-
Seçim yolsuzluğundan
bir mahkûmiyet
memnunluk uyandırdı


Defterleri yanlış yazan bir eğitmen 10 güne mahkûm oldu
Balıkesir, 7 (Telefonla) — Seçim' Mustafa Ateş bugün şehrimiz asliye 'ef terleri üzerinde dikat ve ihtimam ' ceza mahkemesinde yapılan duruş-;1 masını müteakip on gün hapis ceza ; sı ile bir lira ödemeğ mahkûm edil-ı miştir. Gayet zayıf vücutlu ve pejmürde kıyafetli olan sanık hükmü müteakip titremeğe başlamış ve «ben bu yanlışlığı kafa yorgunluğu ile yaptım, kabahatimi biliyorum, beni affedin» demiştir. Ceza tecil e-dilmemiş ve sanık tevkif edilmiştir. Hâdise ilimiz dahilinde ilk seçim yolsuzluğu olması bakımından ge. niş bir ilgi uyandırmıştır.
defterleri üzerinde dikat ve mumam göstermiyen, seçmen yaşlarını ve doğum/larını yfhnlış yazdığı tesbit edilen Kabakdere köyü eğitmeni
Ordudan ayrılarak D. P. ye giren Korgeneral Fahri Belen
Korgeneral Fahrî Belen’in kendi arzusu ile ordudan ayrılarak D. P ye intisabı günün başlıca mevzu undan biri olmakta devam ediyor
Sayın generalin, arkadaşları ile yaptığımız temaslardan edindiğimiz intibaa göre, Fahri Belen, uhdesine düşen memleket vazifelerinde te vazuu, dürüstlüğü, çalışkanlığı ve zekâsiyle temayüz etmiş, arkadaş' iç (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de'
Mr. Door Çukur Ovayı geziyor
AKINTIYA---1
KÜREK
Tarsus, 7 (a.a. )— Bugün saat 12 de Ankaradan otomobille bölgemize gelen Amerikan İktisadî İşbirliği Türkiye İcra Komitesi Başkanı Mr. Door ve eşiyle kızı Çam-alan bucağında başta vali, kaymakam, emniyet müdürü, Mersin belediye başkanı ve eşleriyle bölgemizin fabrikatörleri ve iş adamları tarafından karşılanmıştır. Miss Door’a Mersin belediyesinin hazırladığı iki buket verilmiştir.
Mr. Door gazetecilere demiştir ki:
— Yolculuğumuzdan çok memnunuz. Yolun İncesu’ya kadar olan kısmını biliyorum. Ondan sonraki kısmını ilk defa görüyorum. Yolun ve manzaranın güzelliğine doyamadık. Bilhassa Toroslardan sonra-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Nallıhandan
bir mektup
Tarofsız bir okuyucumuz seçim voz-fesini hatırlatıyor Nallıhandan Adil Mutlu imzası ile bize seçim hakkında yazı gönderen okuyucumuz, önümüzdeki 14 Mayısta iyi bir seçim yapılarak, millete ve memlekete hakikaten ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)

Bir dokun, bin ah işit!
JK nkara'da Lokantalar ve Eğlence Yerleri İşçileri ı Sendikası, Çalışma Bakanını ha bire istifaya davet ededursun!
Atı alan Üsküdar’ı geçti! Bakan, İstanbul’da Hür Mensucat Sendikası’nı istifaya mec-l bur etti bile! f
Ankara, Türkiye’nin kalbi de-1 ğil midir? Kalp burada çarpıl yorsa nabız İstanbul’da atıyor! I Marifet nabza göre şerbet ver I mektir! — Yedekçinin YEDEĞ I
Sayfa: l

8.4- 1950
Gelişi güzel
HAYRET!
- Se
Millî Piyangoda kazanan biletler
Tetkikler - Düşünceler

Malum yazarlar, Celâl Bayar’ın ' Çarıkındaki «Şiddete mi uğradınız? I Yoksa siz mi başkalarına şiddet tatbik ettiniz?» sualini, kalemlerine dolıyarak, günlük sütunlarını doldurmaya uğraşıp duruyorlar. Haklıdırlar?
Husumet andını, ilân eden, milis kuvvetleri teşkil edip senele rdir tet hiş hareketlerini devam ettiren, ihtilâl de, ihtilâl, diye bağıran ve C. H. P. tarafından kurulmuş olan hakikî demokrasiyi yıkmaya yeltenen bir teşkilâtın Genel Başkanı tarafından bu sual uluorta sorulursa, elbette endişe etmeğe ve memleket huzuru namına endişelerini izhar etmeğe hakları vardır. Çünkü bu jünlü yazarların eskidenberi müşahede ettikleri ve efkârı inandırmaca çalıştıkları bu şiddet hareketleri, hâlâ alâkalı makamlar turafın-jdan önlenmemektedir! Haklıdırlar, jhgklı!
( A
. Bı- Masolc k
c Bilmem hatırlar mısınız, La F^n-daine’in manzum hikâyeleri arası1'' dia Kurt ile Kuzu hikâyesi vardır.
Bir kuzu, günün birinde susamış ve civarda akan bir derede bağrının yanıklığını gideriyormuş. Yine civarda dolaşan bir aç kurt, kuzunun kokusunu almış ve sessizce kuzuya yaklaşmış, dişlerini göstererek ve homurdanarak su içen masumun önüne dikilmiş ve şöyle demiş:
— Bu derenin suyu benimdir. Ne hakla onu pis ağzınla kirletiyorsun?
Kuzu şaşırmış, fakat kabahatsız olduğu için cevap vermekten çekinmemiş. Kurt hazretleri, demiş, bu suda hepimizin hakkı vardır, üstelik te akar bir su olduğu için onu zaten bulandırmıyorum ve sizin de içmenize mâni olmıyorum.
— Ne? Bana kafa mı tutuyorsun? Bu suyu bulandırıyorsun, diyorum , sana, çekil buradan!
Kuzu, yalvarmaya başlamış ve kabahatsiz olduğunu isbat etmeğe çalışmış, kurt da büsbütün köpür- ] müş ve «buranın hâkimi mutlakı benim» diyerek masumun üzerine atılmış ve bir hamlede yere sermiş.
Bu kıssada hisse, yoktur. Çünkü masaldır!
Ç' d d
Türkiyede Dünkü ve
k
d.
Bugünkü Madencilik
Marslıall yardım plânı Türkiye şubesi mukayeseli bir etüd hazırladı ■y onguldak, EGA — Daha yer de açıkta bir dalgakıran inşa e yüzünde insanların bulunma- me.çtedir. , ■ , j ı •
Şimdiye kadar şehirlerde hissedi • len kömür sıkıntısının başlıca sebeplerinden biri istihsal edilen kömürün naklinde karşılaşılan zorluklardan doğmakta idi. Bu müşkülün önüne «geçmek için şimdi binlerce tonluk yol inşa malzemesi, ekskavatörler, buldozerler ve yol traktörleri parti parti Zonguldak'tı gelmektedir. Yer altındaki cevherin derinliklerine yeni kuyular indirilirken dev harç makineleri ve vinçler topraktan çıkan madeni da ha da kıymetlendirecek olan tesisleri inşaya hazırlanm aktadırlar.
Marşal Plânı Teknik Yardım uzmanları kendi memleketlerinde.-i uzun tecrübelerle elde ettikleri neticelerden Türk mühendislerinin de istifadesini temin için çalışkan mühendisleri ile işbirliği yapmaktadırlar.
Hummalı bir faaliyet yaratan sihirli bir söz söylenmiş gibi yer altında madenlerde çalışan işçilerin de çalışma temposu değişivermiş ve bu gün insan başına istihsal yüzde sekiz nisbetinde artmıştır.
| Madenden çıkan ufak parça ıskarta kömür ve yıkama tesislerin-1 den toplanan tozlardan da istifade eûîicvek ve şimdi ancak mahallî için elektrik temin etmekte ûlaiî Çatalağzı enerji santralı enerji nakil hattının inşası tamam-Türkiye Hü.cûmeti Zonguldak lanır tamamlanmaz İstanbul, İz-mür havzasında bu büyük proje- mit ve havalisine de elektrik te-geliştirmek için Marşal Plânı min edebilecektir.
rdım fonundan 41.873.000 dolar ta- I 3 etmiştir. Bu miktar prensip iti- I ■' riyle kabul edilmiş ve her sene jhtelif miktarların tekrar gözden ! çirilerek parti parti tahsisine ka-' r verilmiştir. Projedeki mahallî ! israflar da 16.920.000 dolar tutmak- I lir, I
1 848 senesinde ilk defa olarak Türk 1 nirallik dairesi tarafından işletil-* iğe başlıyan kömür Kırım har-1 esnasında müttefik İngiliz gemi-1 ine mahrukat temin etmiş, daha ıra ise istihsalât bazı yabancı n mpanyalara bırakılmıştı. Geçen s ın ikinci yarısında Türk kömü r ıün istihsali senede 50.000 ton ka-s -di. Asrın başında imtiyaz sahibi 1 ketlerin sayısı 12 ye çıkmış ve y hsal de takriben yarım milyona ı ° cselmişti. Cumhuriyet devrinde n iancı şirketlerden imtiyazların d iması ile Türk kömürünün istih 3 nde ilk defa olarak rasyonel çalışma tarzı başlamıştı. 1941 esinde tamamlanan Türk kömür ğ nin millileştirilmesinden sonra J’ tilmeye açılmış bulunan maden-,£ n sayısı 31 den 12 ye indirilmiş, n at bununla beraber istihsal se-13 e 3 milyon ton yıkanmamış körden 4 (milyon yirmi beş bin to-çıkmıştır.
se ugün 30.000 nüfuslu Zonguldak v( .-i hummalı bir faaliyete sahne yi aktadır. Marşal Plânının teknik yi iım faslından temin edilmiş o-dı 8 Amerikan uzmanı ZonguldaklI ?ürk meslekdaşlan ile yeni külü cak olan yıkama tesislerinin ılarını hazırlamaktadırlar. Bu el. ancak 4.000 tonluk gemilerin ıesine müsait olan ufak lima-in genişletilmesi için ilk hazırlık m; ası bitmiş ve yeni limanın inşa-deruhte etmiş olan Hollanda tu. ası limanda çalışmalara başla-pa ır. Yeni liman 2 tane 10.000 ton-şir. geminin ayni zamanda yüklen-ga ve boşaltılmasını temin ede-gâ ektir. Karadenizin fırtınalı gün —_ de bile limandan tamamen is-eyi mümkün kılabilmek için
pı ığı devirlerde, büyük vâsi orman-ırda Dinosaurlar dolaşırken tabiat ^Milyonlarca sene sonra Türkler i-p;in bir hâzineyi yer altına gömmüş, r* ^aradenizin Batı sahillerinden baş-yarak Anadolunun bir çok yerle-°ıne bu kara elmas hâzinesini ser-nı iştirivermişti. di Tarihler yaratılmış, împarator-ıklar gelip geçmiş nihayet l829 sesi^ esinde bir Türk köylüsü, Uzun yj (ehmet, ilk defa olarak Türkiyede H j serveti keşfetmişti. İşte o gün-ği 3H beri kömür bu memleketin ik-?adî hayatında büyük bir rol oy-gf ımağa başlamıştır. Fakat Türk la ömür madenciliği tarihteki en bü-ik hamlesini bu gün yapmağa hata rlanmaktadır. Marşal Plânı prog-bi mlarından Endüstri faslına giren ı geniş proje Türk kömürüne pardı k ve zengin bir istikbal teminine yü lışmaktadır. agj Bu büyük projenin hikâyesi 7 cim 1949 tarihli bir raporla başlar, yasaya arzedilen 2,5 milyon ton ımürü 3.720.000 tona çıkarmak, kö-ür fiyatlarında yüzde 20 ye yakın r düşme temin etmek ve memle-■tte bol miktarda kömür temin et-eten sonra bazı Akdeniz memle- tUFÂaıl
• tlerine de ihraç suretiyle Türki- ' edilecek ye döviz temin etmek bu proje- ihtiyaç içir. ...............
n ana gayelerini teşkil etmekte te olan Çatalağzı
Millî Piyangonun 7 Nisan çekilişi dün sat 13 de Ankara’da yapılmıştır. Bu çekilişte ikramiye kazanan numaralar şunlardır:
342710 Numara 100.000 lira 164084 Numara 20.000 lira 303088 Numara 20.000 lira 177828 Numara 10.000 lira 215721 Numara 10.000 lira 248298 Numara 10.000 lira 449273 Numara 10.000 lira 019539 Numara 5.000 lira 072398 Numara 5.000 lira 102699 Numara 5.000 lira 153324 Numara 5.000 lira 220129 Numara 5.000 lira 322250 Numara 5.000 lira 459175 Numara 5.000 lira 470147 Numara 5.000 lira 481775 Numara . 5.000 lira 495345 Numara 5.000 Ura İkişer bin lira ikramiye kazanan numaralar:
005724 047364 061510 064591 080393
084799 098306 112094 126947 142511
144892 152454 155262 220527 22777ı
228787 250445 258337 259004 276718
277710 279975 280791 297425 30054J
304028 307269 320120 341656 345481
364067 368488 382695-383795 387169 408631 418499 462433 470996 478834
Biner lira ikramiye kazanan numaralar:
000203 004925 038452 039464 045344 046729 051423 055890 060518 077452 082976 083615 090792 091641 093573 095900 096886 109026 109281 114581 119186 121988 122892 123194 123897 124026 129469 130684 140820 144599 146115 147087 149853 157856 158219 197157 199521 201599 213854 228454 .230652 233046 271891 271983 272853 277992 287522 293106 310675 322331 340749 340787 343902 356333 368648 373876 378333 384029 386205 386624 392015 396679 396728 408030 414477 419862 428062 430723 436354 442109 460727 472675 475198 477782 477878 480997 487758 488350 159720 178219 Beşer yüz lira ikramiye kazanan
000315 003128 007904 020403 021711 028902 031675 037867 043088 050189 053704 055791 057817 059776 073687 074713 083129 098809 099436 100935 101946 107998 108098 111755 111943 113106 119065 120632 121778 122294 127116 137977 140448 141745 142816 149044 150744 154452 155364 156488 156490 158803 158832 161269 161285 167502 169406 170398 171092 172188 173820 186580 188461 190314 196025 196308 201308 202755 218564 220722 227998 230697 234052 239250 240629 243023 251852 252390 256459 257248 260028 264713 276682 283400 284254 284457 288504 290956 292750 293229 295497 298546 298759 305063 313779 ' 313996 318254 334351 334865 338246 342571 343331 346786 363242 370150 372350 375001 376041 379597 386462 391999 399240 402678 421111 430368 433458 435407 438783 442666 456792 462097 470239 474581 475748 476831 484707 491478 495099 497868 499549
Kömür istihsali bir yandan artar-' ken memleketin muhtelif mıntaka-larında bulunan, maden kömüründen daha aşağı kalite kömürlerle linyitler4en de geniş ölçüde istifade için icabeden tedbirler alınmak-I tadır. Mahallî endüstrinin bir çok | kısımlarında bu aşağı kalite kömür den kolaylıkla istifade edilmesi çok mümkündür. Marşal Plânı endüstri dairesi şefi Clarence O. Mittendorf, «Türkiye’de Linyit a-dıyla alınmlkta olan kömürlerin büyük biPkısmı haddi zatında Lin-1 yitten çoifc daha fazla enerjiye ma-; lik olan (bir cins kömürdür, demiştir. Batı Anadolu Linyitleri ismi ‘ ile anılan Tavşanlı, Soma ve De-1 ğirmisaz kömütleri Avrupanın Lin
★ (Devamı 8a: 5 Sû: 1 de)
— 5 —
görmeden çıkacaklar..
Anayasamızın
zayıf tarafları
II
eçen yazımda (Zafer - 6 Ni san) Anayasamızın, harp zamanında fevkalâde tedbirler alınmasını, yeni harp şartlarına, göre garanti etmediği için umumî olarak ne kadar zayıf olduğunu izah etmiştim. Bugün de Anayasanın •10 inci maddesinden bahsedeceğim.
Bu madde şöyle başlıyor :
«Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce varlığından ayrılmaz ve Cumhur Başkanı tarafından temsil olunur.»
Hâkimiyetin, kayıtsız şartsız olarak. milletin olduğu (Madde — 3) ve bu hakkı da millet gdına yalnız Büyük Millet Meclisi kullanacağı (Madde — 4) Anayasada yazılı olduğuna göre Başkomutanlığın Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunduğunu belirtmeğe hiç lüzum yoktu. Zaten her türlü iktidar meclistedir. 40. madde, Başkomutanlığın Meclis varlığından ayrılmıya-cağını katî surette ifade etmiş olmakla memleketi harp zamanının mutlak bir zarureti olan en büyük bir icra müessesesinden mahrum bırakmıştır.
Başkomutansız olarak hangi harp yapılmıştır?
Başkomutanlık Meclisin yüce var lığından ayrılmıyacağına göre bir harp halinde Türkiye'nin Başkomutanlığını Büyük Millet Meclisi yapacak demektir. Başkomutanlık tek şahıs işidir. Meclislerin Başkomutanlığı, hususiyle modern harplerde, tatbiki mümkün olmı-yan bir şeydir. Bundan başka, Meclis teşrii bir kuvvet olup, icraî bir vazife olan Başkomutanlığı kendi üzerinde bulundurması ve bilfiil icra etmesi de mümkün değildir.
40 mcı madde, Başkomutanlığın, Cumhur Başkanı tarafından temsil edileceğini ilâve ediyor. Bu hükmün pratik hiç bir kıymeti yoktur. Çünkü Başkomutanlık asla temsilî değil tamamiyle icraî bir vazifedir; hem de en yüksek derecede hayatî ehemmiyeti olan icraî bir vazifedir. Şu halde Anayasamız memle-
keti Başkomutansız bırakmaktadır ki bir harp halinde bunun doğuracağı tehlikeler ve mahzurlar pek felâketli olabilir.
Yüzer lira ikramiye kazanan nu-Yüzer lira ikramiye kazanan numaralar:
Son üç rakamı 173 veya 240 ile nihayet bulan 1.000 numara yüzer lira.
Yirmişer lira ikramiye kazanan numaralar:
Son iki rakamı 60 ile nihayet bulan 5.000 numara yirmişer lira.
Onar lira ikramiye kazanan numaralar:
Son iki rak.Vnı 02 veya 58 ile nihayet bulan 10.000 numara onar lira
Beşer lira ikramiye kazanan' numaralar;
Son rakamı 5 veya 8 ile nihayet bulan 100.000 numara beşer lira ikramiye kazanmışlardır.
Kazanan biletler nerede satıldı?
100.000 lira kazanan bilet tamdır, İstanbulda satılmıştır.
20.000 lira kazanan biletlerin bir tanesi Ankarada satılmış, iki parçası satılmak üzere İstanbul ve Ak-saraya gönderilmiştir.
Onar bin lira kazanan biletler Toka'V, Adana, Antalya, Bergama ve Nazilliye.
Beşer bin lira kazanan biletlerin üçü satılmak üzere İzmire, diğerleri Balıkesir, Sivas, Tokat, İstanbul, Kayseri, Bursa, Adana, Bayındır
40. madde şöyle devam ediyor ';:
Harp kuvvetlerinin komutası barışta özel kanuna göre Genelkurmay Başkanlığına ve seferde Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilecek kimseye verilir.»
Anayasanın bu hükmüdür ki Genelkurmay Müessesesi üzerinde ardı kesilmiyen ihtilâflara yol açmış ve Millî Savunma Bakanlığının verimli bir surette organizasyonuna mâni olmuştur. Evvelâ maddenin bu hükmünde sarih bir mâna yoktur. Komutanlık ne demektir? Ko-
ve Tarsusa gönderilmiştir.
İkişer bin lira kazanan biletlerin onbeşi satılmak üzere İstanbul, üçer
i kalacaktır. Bir devlet içinde, biz- ) zat devletin ve milletin varlığını dayadığı bir kuvvet nasıl olur da | müstakil bırakılabilir?. I
I Ordunun başında vazife ve salâ- ' hiyetleri kesin olarak ayırdedilme-miş iki sevk ve idare makamının bulunuşu ve bunlar arasında ardı kesilmiyen ihtilâflar ordu ve mem-1 leket için cidden pek fena olmuştur. İktidardaki devlet adamlarının bu hayatî meseleyi yirmi beş yıl askıda bırakmalarının meş’um neticeleri o kadar derindir ki bunların telâfisi kolay değildir. Bunları ayrıca açıklıyacağım.
| 1949 Mayısında çıkarılan 5398 sa-
yılı kanun ile nihayet bu gayri-tabiî ve zararlı durum şeklen bertaraf edilmiştir. Bu ihtiyacın şid-1 detle kendisini hissettirmiş olması-I na rağmen, esefle kaydetmek lâ- i
Ankaraya getirilen yeni otobüsler
Ankara Belediyesi tarafından işletilmekte olan şehir dahili otobüsleri, ihtiyaca yetmediğinden ye niden otobüs alınmasına karar ve-■ ıildiğini evvelce yazmıştık.
Sipariş edilen otobüslerin ilk | kısmı şehrimize getirilmiş ve oto-ı büs idaresi tarafından tecrübe i maksadiyle şehir hatlarında çalış tırılmağa başlamıştır. Bunlardan bir tanesi kaptıkaçtı sisteminde o-lup 12 kişiliktir. Yüksekliği ayakta I yolcu bulunmasına müsait değildir. Biletçilik vazifesi şoför tarafından yapılmakta olan bu kaptıkaçtı halen Bakanlık - Cebeci Drötyo-lu arasında sefer yapmaktadır. Bu kaptıkaçtı otobüs beğenilecek olursa 15 adet daha sipariş edileceği öğrenilmiştir.
Büyük otobüslere de ihtiyaç olduğundan bunlardan da bir tane I tecrübe maksadiyle şehrimize getirilmiş ve Cebeci hattında sefere verilmiştir. Bu büyük otobüs Fran-sız malıdır. Beğenilirse aynı otobüsten ihtiyaca göre alınacaktır.
Tuz istihsalimiz
İstanbul, 7 (a.a.) — Çamaltı tuzlasının istihasl miktarı geniş mikyasta artmıştır. Bu münasebetle | istihsal olunan tuzun nakli için D.
Denizyolları idaresi ilâve vasıta tahsisine karar vermiştir.
muta bölükte bittiğine göre bura -da ancak yüksek seyk ve idare bahis konusu olabilir; bunun da mâna ve şümulü belirsizdir.
Genelkurmay Başkanlığı önce «Müstakil» idi; yanı başında da bir Millî Savunma Bakanlığı vardı. Genelkurmay Başkanlığını müstakil yapan kanun, Anayasa hukukunda bir garibe nümunesi olarak
Kapalıçarşı çeşmesi
İstanbul, 7 (a.a.) — Kapalıçarşı da inşa edilen çeşme bugün saat 12 de vali ve belediye başkanı Dr. Fah rettin Kerim Gökay, Eminönü kaymakamı ve çarşı esnafının iştirak ettiği bir törenle açılmıştır.
| tanesi İzmir ve Adanaya, ikişer ta-1 nesi Eskişehir, Karacasu, Gaziantep ve Akşehire, 17 tanesi yurdumu | zun muhtelif şehir ve kasabalarına gönderilmiş ve yedisi Ankarada sa-' tılmıştır.
Öğrencilere çay
zımdır ki, bu husustaki katî teşebbüs yabancılar tarafından yapılan ihtar üzerine vâki olmuştur.
40. maddenin son hükmü, harp kuvvetlerinin komutasına seferde başka bir «kimse» nin tayin edileceğini âmirdir. Kanun komutanı general olarak tasrih etmediği için, orduların başına bir sivil veya eme.di bir general de getirilebile-
cek demektir ki, bunu da bir ga-
ribe olarak telâkki edebiliriz.
Hiç bir komutan kendisinin, hazırlım ve eğitimine, organizasyon ve plânlamasına katılmadığı bir
kuvvetin harp zamanında mesuli-
yetini almak istemez. Harp zamanında orduların en tabiî komutanı, onları hazırlamakta olan Genelkur-
may Başkamdir. Vakıa Anayasa Genelkurmay Başkanının seferde komutan olmasına mâni değildir; fa.cat başka bir şahsın da getirilmesini mümkün kılmaktadır.
İşte bu sebeplerledir ki Anayasamız, memleket müdafaası bakımından kuvvetli değil, aksine pek zayıf, hatalı ve mahzurludur.
Birinci Mimarkemal ilkokulu O-kul - Aile birliği, okulun fakir öğrencileri yararına ve okul koopera tifi hesabına pazar günü saat 15 de Orduevi salonunda eğlenceli ve zengin piyangolu bir çay verecektir.
Arzu eden öğrenciler velileriyle birlikte bu eğlenceye katılabileceklerdir.
Davetiyeler okul kooperatifinden veya çay günü Orduevinde koope-
ratif mümessilinden
lecektir.

Bir katil 5 seneye mahkûm oldu
Bundan bir müddet evvel Elma-
dağ bucağının Karacahasan köyünde bir cinayet işlenmiş, Ali Korkmaz isminde biri Ali Albaşı’yı öldürmüştü.
Duruşmaya dün de ikinci ağırce-za mahkemesinde devam olunmuş ve karara bağlanmıştır.
Mahkeme sanığın suçunu sabit
görmüş ve idamına karar vermişse de Alinin aklî durumu gözönüne alınarak sanığın cezası düşürülmüş ve neticede kendisine beş sene ağır hapis cezası verilmiştir. •
Ankara radyosunda İngilizce dersleri
Ankara radyosunda İngilizce ders lerine yarından itibaren başlanacaktır.
Bu münasebetle Millî Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu ve İngiliz Büyükelçisi yarın radyoda kısa birer konuşma yapacaklardır.
Bakan ve Büyükelçinin konuşma sından sonra saat 19.45 de İngilizce dersine başlanacaktır.
Diğer taraftan dersler haftada 4 gün yapılacak ve pazar günü 9.15 de, Salı günü 8.15 de, Perşembe günü 19.45 de ve Cumartesi günü de 19.45 de aynı dalga üzerinde derslere devam edilecektir.
Her ders izahiyle birlikte 15 dakika devam edecek ve müteakip derste tekrar edilecektir. Bazan aynı çeyrek saat içinde bir dersi iki defa tekrarlama mümkün olacaktır.
Ingiliz kültür heyetince B. B. C. usullerine göre hazırlanmış ve Milli Eğitim Bakanlığınca tasvip edilmiş «Radyo ile İngilizce» isimli yardımcı kitap ta satışa çıkarılmış bulunmaktadır.
D. P. Maltepe Ocağı Başkanlığın-
Milletvekili adayları üzerinde görüşmek üzere, üyelerimizin 8/4/1950 Cmartesi günü saat 20.30 da gelmeleri rica olunur.
Ankara Sular İdaresinden
— Ya öyle mi! dedi. Şimdi birazda kendi karakterini anlamıya çalış.
— Fakat, herşey onundu! diye bağırdım.
— Herşey onundu. Claudine, nasıl böyle düşünürsün? Akranları ile oynamaktan aciz zavallı küçük bir kız, sizin baloya ve tenise gidişinizi pençereden seyreden küçücük bir kızdı. Herşeyi, onun eksik olan tarafım doldurmağa çalıştığımız için yaptığımızı anlamıyor musun-Claudine. Daha âlicenap daha anlayışlı olmam lâzım gelirdi ve büyüdüğün zaman sen de bir kenara çekileceğine kardeşine ihtimam ve-şefkatle sarılmalıydın. İşte o zaman âilenin hakiki ferdi olurdun.
— İşte benim de istediğim bu idi, büyük anne, diye haykırdım.
— Bu arzunu niye hiç göstermedin, yavrum? Kendi içine çekilmiş; otoriteler ve... kıskançtın. Hiçbir şeye sahip olmıyan, halinden şikâyet etmiyen, daima güler yüzlü ve sabırlı olan kız kardeşini sana nasıl tercih etmezdik?
Ellerimi yüzüme kapadım ve acı
insaf dinin yarısıdır!
Dün de bir parçacık bahsetmiştik. -Şiddet» sözü aldı, yürüdü. Direktifi alan kaleme sarıldı. D. P. nin bugüne kadar yaptığı «şiddet» e ait bilançolar çı-karıldı. Meğer, neler yapmamış, şu Demokrat Parti, neler?...
6 Ağustos 1916 da Büyük Millet Meclisi bünyesine zehir damlası akıtmak, sokaklarda fesat havası yapmak istemişler... Sual takriri müessesesini işlete işlete, Meclis ve hükümeti çalışamaz hale getirmişler...
Evet, bunları yapmışlar, v-bunlar da şiddet imiş. Halbuki, kapı yoldaşlarının hep birlikte yaz dıklan ve üzerinde ısrarla durdukları bu hâdiseler hakkında kanunî hiç bir muamele yapılmadığına göre, olduğu iddia edilenlerin evham ve hayalâttan ibaret bulunduğu meydana çıkmaktadır.
Fakat buna mukabil, Sınır kent, Arslanköy hâdiselerinin ki min tarafından meydana getirildiği ortadadır.
Vatandaşların ağzına pislik sürüp, sırtına binen ve, icat ettiği bu yeni nakil vasıtası üzerinde kasabaya kadar müsterilıane gidenler; reyini çaldırmamak için, namusunu korur gibi hareket eden vatandaşları, isyan suçu ile itham edip, mahkemelerde süründürenler, acaba Demokrat Parti âzası mıydı? Bereket bütün bu vatandaşlar, âdil Türk hâkiminin ver diği kararlar sayesinde yakalarını kurtarmışlar ve buna cesaret edenler de cezalarını görmüşlerdir.
Bunun gibi, yüzlerce, binlerce şiddet misali saymak, mahal zikretmek, vesikalar ortaya koymak her zaman mümkündür. Buna mukabil, D. P. tarafından yapılmış ve kanun eline düşmüş bir şiddet vak’asını ortaya koymak ise, oldukça müşküldür. Çünkii, yoktur! Şiddet, ancak iktidarla o-lur. Gördüğü haksız muameleye
— Yahu, ne yapıyorsunuz? demek ve hakkını istemek, şiddet politikası mıdır?
Okuıımıyan bir gazetede, başmakale ismi altında bu gibi ma-lâyani yazılar yazmak cür’etinde bulunan meşhur muharrire hafif bir değişiklik yanarak kendi cümlesiyle şu suali soracağız:
— Muvafakat ve menfaat gazeteciliğinin ötedenberi takipçiliğini yapan siz, başınızı iki avucunuzun arasına sıkıştırıp geçmiş günleri ve vakıaları biraz soğukkanlılıkla ve vicdanla muhakeme e-derseniz hakikatin ne merkezde olduğunu, belki, anlayabilirsiniz'.
Hikmet YAZICIOGLU
Yanlış enjeksiyon iddiası tahakkuk etmedi
Bundan bir müddet evvel, Gül hane hastahgnesinde yanlış bir enjeksiyon yüzünden küçük bir çocuğun öldüğü iddia edildiğini ve Savcılığın tahkikata başladığını bildirmiştik.
Memnuniyetle öğrendiğimize gö re, bu husustaki tahkikatını ikmal eden, savcı yardımcılarından Haşan Kemal Çiçekoğlu, çocuğa yapılan enjeksiyon yanlış bir tedavi şekli olmayıp, klâsik kitapta geçmiş bir metot olduğu ve herkese, her zaman tatbik edilmekte bulunduğu ve otopsi raporuna göre de çocuğun şok neticesinde kalb zaafından öldüğü neticesine varmış ve edemi takip kararı vermiştir.
80 Ton Sülfat D'Alümin alınacak
İdare ihtiyacı için 80 ton SülfatD’alümin satın alınacaktır. |
Bu işe ait fennî ve idari şartnameleri İdaremizin Levazım Servi-1 sinde ve İstanbul’da Sular İdaresinde görülebilir.
İsteklilerin teklif bedellerinin % 7.5 (yüzde yedi buçuğu) nisbetinde | İdare veznesine yatıracakları teminat makbuzlarını ve mühürlü teklif zarflarını ikinci bir zarf içine koyarak verecekleri Sülfat D’alümin nu-munelerile ve fabrika tahlil raporlarının musaddak kopyalarile birlikte 14/4/950 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 16,00 ya kadar Ankarada Yenişehir Kızılay karşısındaki Sular İdaresine vermeleri ilân olunur. (2144)
f - I UZUN HİKÂYE
---?
••
---J
€ II A 16 İD IM IE
"SAADET ALLAH VERGİSİ DEĞılDiR, ELDE EDıLiR..,,
acı hıçkırdım.
—Böylece kendi hatam yüzünden herşeyi kaybettim, dedim.
— Sekerim, birçok hatan oldu, ama hiçbir zaman doğruluğu elden bırakmadım. Zevahirden pek anlarsın, Marc’ı olduğu gibi gör. Kardeşin betty’i sevmiş olduğunu kendi kendine söyle; fakat bugün sevdiği sensin. Mukayeseye ve ölçmeğe kalkışma. Bugün senin sıhhatin iyi, oldukça daha çok yaşamak imkânın var. Anlıyor musun? Hayatını, faziletin, cesaretin ve bilhassa hissin ve anlayışın timsali yap. İstikbale dön,
Çeviren: ■■■
| Güberen Gönenç |
o zaman Marc'ın sana hayran olup peşinden geleceğini göreceksin. O, işte yanlız bunıi istiyor.
— Büyük anneciğim, Marc'ın halâ beni sevebileceğine, benden ay-ıılmıyaçağına inanıyor musun?
Gülmeğe başladı ve şöyle dedi:
— İnan bana, Marc uzakta değil, onunla da konuştum; yanlız bir taraf haksız değil, bugün ikinizi de
iyice anladım.
Kapıya doğru eğildi:
— Marc, geliniz, dedi. Marc girerken büyük anne:
—Birbirinize söyliyecek çok şeyiniz olmalı, fakat bunun için önünüzde koca bir istikbal var. Kahve-
lerinizin soğuduğunu da
mutmayın
diyerek çıkıştı.
Bunun üzerine Marc bana yaklaştı ve beni kollarının arasına aldı.
— Claudine, küçük sevgilim, ağlama, seni anlamalıydım, bilenıe-
— Seni seviyorum, Marc diye
mırıldandım.
— Yanlız kumanda etmek ve kan- ; di arzunu yaptırmak istediğini sanıyorum.
— İstediğim yalnız şendin,
— Şeninim sevgilim, dedi. Belki çetin günler göreceğiz, fakat aşkımız birbirimizi anlamıya çalışarak, hatalarımızı düzeltmek zahmetine değer.
— Evet, Marc’cığım, dedim.
Ve ona sarıldım.
Onu bir daha öptükten sonra:
— Aşağıda sabırsızlanıyorlardı. Onları bekletmiyelim, sen in, ben hemen gelirim, dedim.
Yalnız kalınca, yüzümü yıkadım, saçlarımı düzelttim sonra kardeşimin potresine bakarak, iri münis gözlerinin karşısında mırıldandım.
— Sevgili kardeşim, affet beni. Şimdi, senden ibret almam lâzım geldiğini anlıyorum. Maziyi hatırım dan çıkarmadan senin gibi tatlı ve ' anlayışlı olmaya çalışacağım.
Sonra, istikbalden emin, gülüm-siyerek aşağı indim. Yeni bir saadetin ilk ışıklarını hayal meyal gören ailem beni neş'e ile karşılıyordu.
(Son)
CfAi/yerrE
Yangın ......................... H
Sıhhi imdat ................... »1
Trenler ..................... 120M
Hava Yollan ................. 1«81
Yataklı ragozıiar ......... IlöfMJ
Su lr?ıia .................. 21974
Hairtrtk ................... 14844
Havagaaı ................. . X4849
Başkent utkri ..............
8 ! N1KALAS V»
I4ÖUSNC8 YEBLKRİ
Büyük (15031) : Kaliforniya Fatihi
Ankara (23432) : Meydanı
Ulus (22294) : RaNbeler
Yeni (14040) : Vatan Kahramanı
Park (11131) Gönülden yaralılar Sümer (14072) : BUyUk macera, Şehir dehget İçinde
Sus (14071) : Yetimenlu agkı Cebeci (18846) : Gönülden yaralılar
*
ECZAHANELEB
Derman, Güray, Başkent
J takvim |
Cumartesi, 8 Nisan 1950 Rumî: 1366 — Mart 26
Hicrî 1369 — Cemaziyel’âhır 20
Vasati

fADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLER

■ Gizli diplomasi
Amerikan Dışişleri Bakanı Acheson’un, önümüzdeki a-yın başlarında Paris’i ziyaret edeceği, oradan da Londra’ya gideceği bildiriliyor. Yani evvelâ iki taraflı, sonra üçlü ve nihayet gerekirse Batı Birliği Dışişleri Bakanlarının iştirakiyle çok taraflı toplantılar cereyan edecek.
Hatırlarda olduğu gibi, bir ay kadar evvel, üç büyükler arasında bir toplantı meselesi bahis konusu olmuştu. Sonradan iş bayatlaya ba-yatlaya Trum.au ile Stalin arasında bir telefon muhaveresine kadar düştü ve o muhavere de olmadı. Vaktiyle açıkgöz müşahitlerin de işaret etmiş oldukları gibi bu teşebbüse evvelâ Amerikanın giriştiği bu anlaşılmaktadır. Şöyle ki:
Uzakdoğuda yeni gelişmeler
Ruslar Hoşiminh ile anlaşıyorlar
Hoşiminh’in halen Moskovada olduğu iddia ediliyor
HER GÜN BİR HADİSE:
Amerika, Batı Avrupa Birliğine kendisini tam mânâsiyle angaje etmeden evvel Kremlin’in nabzuıı bir kere daha yoklamak istemiştir. Çünkü, ne olsa, güpegündüz, AvrupalI memleketlere silâh göndermek, ortalığı sükûn ve nizama kavuşturacak mahiyette bir hareket değildir. Amerikan kongresinde, silâh teslimatına karşı hayli ciddi bir mukavemetin mevcudiyeti muhakkaktır. Buna muvazi olarak si-
Saygon, 7 a.a. — Ho Chi Minh’in ■ Pekin’e gittiği yolundaki şayiaların teeyyüt ettiği şu sıralarda Saygon’daki müşahitler, Sovyet Rusya ile Vietminh arasında siyasî münasebetlerin tesisinde mutabık kaldığına dair Vişinski tarafından gönderilen mektubun Vietminh radyosu tarafından yayınlanmasını, Sovyet Rusya ile Ho Chi Minh hükümeti arasında bir anlaşmanın imza-siyle neticelenecek olan müzakerelerin başlıyacağına delil olarak telâkki etmektedirler.
Bazı şayialara göre Moskova’da olan ve şu sıralarda dönmek üzere bulunan Ho Chi Minh’in ziyaretleri etrafında Vietminh ile Sovyet Rusya arasında bir anlaşmanın im-
zalanmasının gecikmiyeceği kanaatinde müttefiktirler. Bu anlaşmanın Sovyet Rusyanm Uzak Doğuda ha-len gütmekte olduğu siyaset çerçevesi içinde kalacağı ve Ho Chi Minh' in de bunu, Vietminh ile komünist Çin arasında yapılacak olan buna benzer bir anlaşmanın imzalanması sırasına tesadüf ettirmeğe çalıştığı sanılmaktadır.
Nihayet Hoi Chi Minh hükümetinin Vietnam’daki eski murahhası Pham Moutoch'un Moskova Büyükelçiliğine tayin edildiği şayiaları tahak kuk ettiği takdirde Sovyetler Birliği ile Vietminh arasında çok yakında bir anlaşmaya varılacağı te-eyyüd etmiştir.
Grafik I
E h... Seçimlerin yaklaştığı " artık tamamiyle anlaşıldı; piyasaya beyaz ekmek çıktı!
Hele günler biraz daha yaklaşsın, o zaman, siz görürsünüz!
On beş gün kala francala!...
Bir lıafta kala sandovlç ekmeği!...
Üç gün kala bisküvi!
Ve seçim g-ünü de pandispanya!...
Neden börek ve pasta değil de pandispanya, diyeceksiniz. Malûm ya, İspanya ekmeği demektir!
Eli... Bu sayede olsun iktidar, İspanyada şatolar kurmasın mı? — A. F.
Sokağı şaşırınca Yıldız oluverdi
Bir genç kadın, eğer biraz dalgın olmasaydı, şimdi..........
lâhlan teslim alan AvrupalI meni, leketlerde de, bilhassa İtalya ve Fransada, komünist partilerinin teşvik ve tazyikiyle, Atlantiğin ö-bür kıyısından gelen bu »ölüm makineleri» pek hoş karşılanmamak-tadır. Pek iyi hatırlanacağı gibi, üç büyükler konuşmasına dair şayi olan rivayetler, Batı Avrupaya silâh teslimatının hemen arifesinde
ortaya çıkmış, fakat bir neticeye bağlanamamıştır.
Amerikanın, Sovyet Rusya nez-dinde bir «yoklama» yapmış olduğunu gösteren diğer bir delil de A-merikan Dışişleri Bakanının, Avrupa seyahatine ilk merhale olarak Paris’i seçmiş olmasıdır. Çünkü Paris, Hindiçini'nin akıbeti ile hâlâ ilgilidir ve malûm olduğu üzere bu memlekette kurulmuş bulunan kukla Baodai hükümeti, memleketin 5 de 3 üne hükmeden ve bütün doğu sahilini tutan Ho Şi Miııh’in amansız mücadelesiyle karşılaşmıştır. Fransa, filhakika, buraya -^şker göndermiştir; mücadele devam etmektedir; fakat, Amerikan kongresinin geçen sene almış olduğu bir karar gereğince, Atlantik Paktı âkitlerine verilen silâhların sömürgelerde her hangi bir askeri harekâtta kullanılması yasaktır. Halbuki bugün Ho Şi Minh, Mos* kovada’dır. Kremlin ile bir takım paktlar hazırlıyor.
Uzakdoğuda komünizmi ne paha-
sına olursa olsun durdurmağa ka-
rar vermiş olan Amerika için, artık beklemek zamanı geçmiştir. Hindiçini’ye her türlü yardımda bulunacaktır.
Acheson’un Paris seyahati bir bakıma böyle mütalea edilebilir.
Diğer taraftan, Amerikan diplomasisinin, son günlerde çok ağır ithamlara maruz kaldığı malûmdur. Uzakdoğu siyasetini tenkit eden Cumhuriyetçi âyan üyeleri, bir a-ra, Dışişleri Bakanına dahi düpedüz komünist demekten çekinmediler. Bunun üzerine, dünkü haberlerden anlaşıldığına göre, Başkan "^Truman, Asya siyasetinde bir hamle yapabilmek için, Cumhuriyetçi âyan üyelerinden Foster Dulles’i Acheson’a müşavir tayin etti. Bu suretle, Amerikanın dış siyasetinde iki parti esasına müstenit bir sistem kabul edilmiş gibi oldu.
Dulles, bilhassa Asya meselelerinde, daima sert davranılmasını tavsiye eden bir devlet adamıdır. Hattâ geçen Kasımda irat etmiş olduğu bir nutku, düpedüz ilânı harp telâkki edenler vardır. Bununla beraber, Amerikan diplomasisinin, şimdilik hiç bir müsbet harekete teşebüs edemiyeceği ve gizli diplomasi usullerine başvuracağı muhakkaktır.
Amerika yeni bir hamle yapıyor
Foster Dulles yeni bir vazifeye otandı
Paris Radyosu, 7 (Basın Yayın) — Amerikan Cumhuriyetçi Partisinin dış politika müşaviri John Foster Dulles, Amerikan Dışişleri Bakanlığının müşavirliği vazifesini kabul etmiştir ve on beş güne kadar yeni vazifesine başlıya-caktır.
Washington’un iyi haber alan çevrelerine göre, bu tayin Amerikan siyasetinin daha itinalı bir şekilde tedvir edileceğini göstermektedir. Gerçekten bu tayin Paris ve Londra müzakerelerinden bir kaç hafta önce, yâni Batı Avrupa birliğini azamî derecede sağlamıştır-ması tasarlandığı bir sırada vuku-bulmaktadır.
Foster Dulles yalnız komünistlerin değil, aynı zamanda Amerikan solcularının da amansız bir düşmanıdır. Bununla beraber kendisi milletlerarası ihtilâfları daima barışçı vasıtalarla halletmenin mümkün o-lacağım ifade etmiştir. Dulles’in aynı zamanda dinî bir grup olan Protestan kiliseleri konseyi başkan vekili olduğuna da işaret olunmaktadır.
Milliyetçi Çir İllerin güzel bir jesti
Londra Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Formoza’daki Milliyetçi Çin makamları, Çin’de kıtlık baş-gösteren bölgelere yardım götürmekte olan yabancı gemileri milliyetçi Çin deniz kuvvetlerinin muhafaza edeceğini bildirmiştir. Yalnız Çin milliyetçileri bu yardımların, yardımı yapan memleketler tarafından dağıtılmasının sağlanmasını istemektedirler.
KASEM GÜLEK KARAŞİDE
Karaşi, 7 a.a. — Birleşmiş Milletler Kore komisyonu başkanı Kasım Gülek, Türkiye’ye yapacağı bir haftalık ziyaretten önce, iki gün kalmak üzere Yeni Delhi’den dün buraya gelmiştir.
Gülek, dün öğleden sonra dışişleri bakan muavini Muhammed Hüseyin ve akşam da endüstri bakanı Nazır Ahmed ile görüşmüştür.
Kasım Gülek, Cumartesi günü Ka-raşi’den ayrılmadan önce Hindis-tandan döndüğü takdirde başbakan Liyakat Ali Han ile görüşmeyi ummaktadır.
Almanyanın çeîik istihsali
Mikdırın yükselmesi kuvvetle muhtemel
Londra Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Almanya’daki müttefik yük sek komisyonu, Batı Almanyanın çelik sanayiinin yeniden kurulması meselesini federal Almanya Başbakanı Dr. Adenauer ile konuşmuş tur. Dün akşamki konuşmalarda, geçen sene'.d Vaşington anlaşması ile senede 11 milyon ton olarak tahdit edilen Alman çelik istihsalinin gelecek ay yapılacak olan Dışişleri Bakanlan konferansında yeni bir karara bağlanması kararlaştırılmış
Jûponyanın stratejik duıumu
Tokyo, 7 a.a. (Afp.) — Yoshida Mecliste bir istizaha verdiği cevapta demiştir ki :
— Japonya’daki işgal ordusu tesisleri Japonya’yı bir askerî üs yap mak gayesine matuf değildir ve hükümetin bu mevzuda Amerikan makamlarına müracaat etmesi için sebep yoktur.
Başbakan daha sonra bu mevzuda Japon hükümeti ile işgal makam lan arasında hiç bir müzakere cereyan etmediğini bildirmiştir.
Esasen bütün siyasî partiler sözcüleri, üçüncü bir dünya harbi ihtimalinde Japonya’nın tarafsız kalmasında ısrar etmektedirler.
Sovyetler şimdi de Afrikaya göz diktiler
Londra, 7 (Nafen) — Sovyetlerin Asyadan sonra gözlerini şimdi de Afrikaya dikmiş oldukları anlaşılmaktadır Kremlinin Afrikaya gitgide artan bir önem verdiği de belirtilmektedir. Muhabirlerin kaydet tiklerine göre, Afrikada komünist tahrikâtmın merkezi addedilen Adisabeba’daki Sovyet elçilik erkânı 800 kişiden ibarettir. Diplomatik çevreler hiç bir elçilik erkânının bu kadar kalabalık olamıya-cağını ve böyle bir hâdiseye daha rastlanmamış olduğunu belirtmek-Itedirler.
Zannedildiğine göre, Sovyetler Afrikaya sokulmak için Habeşista-nı üs olarak kullanmaya çalışmak tadırl ar.
Dünya Basınından Hulâsalar
7 - 4 - 1950
Fransız Basını:
Bugünkü Fransız basını, Foster Dulles’in Amerikan Dışişleri Bakanlığı siyasî müşavirliğine tayini olayı karşısında Amerikan - Sovyet münasebetlerindeki gerginliğin daha vahimleşmesinin beklenip bek-lenmiyeceği konusu üzerinde durmaktadır.
Parisien Libere gazetesi, Vaşington ile Moskova arasında gerginliğin artmasının muhtemel olduğuna işaretle şöyle diyor :
«Washington’da, Rusya ile münasebetlerin vahimleşmesi beklenmek tedir. Çünkü alınan raporlara göre, Sovyet makamlarının Almanya’da Berlin ablukasından daha ciddî yeni bir soğuk harp hazırlamakta olduğu sanılıyor. Barometre’nin ibresi fena havayı göstermekte olup Acheson ile Dulles aynı şemsiyenin altında bulunmaktadır.»
Gazete, Almanya’daki Amerikan yüksek komiseri Mac Cloy’un son demecini ele alarak, fena alâmet sayılabilecek bazı olaylara işaret etmektedir: Buna göre Sovyet makamları tarafından, gelecekte Amerikan uçaklarının radarlarını bozmak için teknik hazırlıklar yapılmıştır. Bundan başka gelecek ay içinde Berlin’e doğru büyük bir komünist yürüyüşünün yapılacağı bilinmektedir. Rusların Berlin’e el koymak için giriştikleri bu yeni teşebbüs, bu defa Doğu Almanya-daki Almanlar tarafından yapılacaktır.
Yeni Amerikan kredileri
Washington, 7 a.a. (Afp.) — Avrupa İktisadî İşbirliği Teşkilâtı Marshall Plânına dahil memleketlere yeni kredi açmıştır. Buna göre, Portekize 543.000 dolar verilmektedir. Bu miktarın 388.000 dolan ile Portekiz Amerikadan çavdar ve 5.500 doları ile elektrik âletleri alacaktır.
İsveçe inşaat malzemesi ve maden işletmeleri için 150.000 dolar, Türkiyeye deniz nakliyatı masrafları için 46.000 dolar verilecektir.
Endonezyada sükûn
Paris Radyosu, 7 (Basın Yayın) — Jakarta radyosuna göre, Endonezya’da Maksar’da sükûn temin edilmiştir. Bir hükümet sözcüsü son hâdiseleri yorumlayarak, bu olayların Endonezya Cumhuriyeti için bir tehlike teşkil etmediğini beyan etmiştir.
Yugoslav uçakları Arnavuf uk üstünde
Atina Radyosu, 7 (Basın Yayın) — Tiran radyosunun yayınladığı bir habere göre, Yugoslav uçak lan dün bütün gün Arnavutluk ü-zerinde uçmuşlar ve Arnavut halkını Enver Hoca idaresine karşı isyana teşvik eden beyannameler atmışlardır. Arnavutluk uçaksavar bataryaları harekete geçmiştir.
E” küskün bir genç kızdan en taşkın bir artist çıktı. Jozephıne Baker’in yerine oynayacaksınız... Yalnız, biraz dekolte olmanız
lâzım......
[■“ ransızları ve bütün dünyayı S" yirmi beş senedir heyecan-® dan heyecana sürükleyen rakkase Josephine Baker, nihayet istifasını verdi. Ve emekliye ayrıldı. Buna sebep, artistin kendisini çok yaşlı ve yorgun hissetmesi değil, yeni, genç ve üstün bir yıldızın doğmuş olmasıdır. Hem de nasıl? Sadece sokakları şaşırmak yüzünden....
Bundan üç yıl evvel, müstakbel Josephine Baker. Peris’iıı en şık ve en büyük eğlence yeri olan Folies-Bergere’in kapısından korka korka başını uzatıyordu. Bu, on yedi yaşlarında, korkak, çekingen bir kızdı. Her zaman tiyatroda oynamayı, dansetmeyi hayal edip durur, fakat, hiç bir zaman hiç bir fırsatın zuhur etmeyeceğini düşünerek kah-rederdi. Küçükken, bir bale mektebine altı ay kadar devam etmiş, kulağını ve ayaklarını iyi kötü talim ettirmişti. Fakat bu kadarcık bir bilgi, elbetteki, Paris gibi bir yerde iş bulmaya kâfi değildi. Onun için Yvonne, hakikati müdrik, uslu uslu evde oturuyor ve küçük bir it-riyat dükkânı işletmekte olan annesine yardım ediyordu.
Mes’ut yanlışlık
Yvonne’ın bir arkadaşı moda mağazalarından birinde manken ola-
rak çalışmaktadır. Genç kız, ar-
kadaşına, ayni işi yapmasını teklif
ediyor. Yvonne enine boyuna bir
genç kızdır amma, vücudunun mankenliğe gidip gitmeyeceğinden ha-
bersizdir. Bununla beraber bir kere
şansını denemiş olmak için, arkadaşının verdiği adrese müteveccihen yola çıkıyor. Yağmurlu bir gündür. Yvonne’nun saçları sırılsıklam olmuş, yürümekten nefesi daralmıştır. Ve, tesadüf olarak yol Şaşırıî-
mıştır. Yvonne bilmediği sokaklardan kararlama ilerlemekte ve elindeki adrese bakarak yolu kestirme-
ye çalışmaktadır.
Güzel yıllar..
Serbest Fıkra
Zira, akla gelmez mi? Bu ikili, üçlü ve bilmem kaçlı toplantılar nedir? diye... Ortada koskoca Birleşmiş Milletler teşkilâtı bütün milletlere, bütün fikir ve müzakerelere açık dururken, gidip bir kenarda fiskos etmek ne demek oluyor? Buna karşılık denebilir ki, Sovyetlerin tıkama siyaseti, Birleşmiş Milletlerde her hangi bir müsbet karar ve harekete imkân bırakmamıştır. Fakat, Amerika, Sovyet Rusya-dan bu derece mutlak mânâda vazgeçebilecek olduktan sonra, aynı fedakârlığı Birleşmiş Miletlerde de yapabilirdi. Yani Birleşmiş Milletlerde, çoğunluğa dayanarak, Sov-yctleri kale almıyabilir, gerekirse Veto hakkını derpiş eden madde-yi değiştirir; nihayet, hiç bilemedik, Rusları Birleşmiş Milletlerden çıkmak zorunda bırakabilirdi.
Kırmızı ve Mavi!
Dünya ve âleme karşı, hiç şüphesiz müessif olan bu hareket, bugünkü fiskosara müreccahtı.
Mücahit .TOPALAK
U epimiz hatırlarız; yeni Seçim Kanunu kabul edilince dürüst bir seçime kavuşacağız diye neredeyse takkemizi havaya atacaktık! Fakat artık takke düştü, kel gözüktü!...
Bazı valilerimiz, kazalardaki vatandaşlar topluluğunun siyasî akidelerine göre, listeler tanzim etmişler! Muhalifleri mavi kalemle, Halk Partilileri de kırmızı kalemle bellemişler... Eğer mavi kalemle gösterilenler, bir yerde fazlaysa, hemen orada tedbir alacaklar ve böylece iktidarın değişmesini önliyeceklermiş!
Eh... Bir bakıma da valilerin vazifesi iktidarı kazandırmak i-çin, her türlü idari tedbirler almak değil midir? Yoksa nerede kalır onun kıymetli idare amirliği! Kaç para eder, onun dürüstlüğü? Hem İller Kanununu tat-
Sarıçizmeli
bik edip, hem İçişleri Bakanını memnun etmedikten sonra?...
Artık zılmışsa
kimse, alnımıza ne ya-onu göreceğiz; dememe-
li! Marifet, valilerin listesine dörtbaşı mamur geçebilmektir!
Şayet bir kısım vatandaşlar, Halk Partililer gibi kırmızı kalemle işaretlenmişlerse, hiç korkmasınlar, mesele yoktur! Fakat ya sizin gibi, bizim gibi mavi ka-

mimlenmişlerse?
vay başına!
Vakıa askerî manevralarda da düşmajı tar^f mavi işaretle, milli takımlar kırmızı işaretler gösterilirler! Fakat o, korkmayın ku-
rusıkıdır! Kimsenin siciline bir şey düşürülmez!
Fakat bizim bildiğimize göre, bir de mezbahalarda kesilen hayvanların rastgele, şurasına burasına mavi damga vururlar! Bunu da kıvırcık mı, dağlıç mı veyahut keçi mi olduğu anlaşılsın, müşteri aldanmasın diye yaparlar?.
Yoksa kasanlar bile, ellerindeki mala aday dîye kırınızı, kurbanlık diye mavi damga vurup ikiye ayırmazlar!...
Demek valilerimiz böyle münasip gördüler!... Artık valinin keyfine bağlıyız!. İster haşlamamızı, ister kızartmamızı, ister kıymamızı yapacaJk!...
Peki... Bir kısım vatandaşlara niye kırmızı damgayı vurdu? diyeceksiniz.
O kırmızı boya değil sadece kınadır!...
Yvonne Manard için, o dakikadan sonra mes’ut hayat başladı. Evvelâ küçük rollerle iktifa eden artist, zamanla öyle bir hayatiyet, öyle bir heyecan gösterdi ki, Josephine Baker bile: «Ben yirmi yaşındayken bu kadar canlı değildim... Bu
kızda iş var» demek zorunda kaldı. Ve nihayet bir akşam, Josephi-
ne, kimseye haber vermeden, revü-
deki rolünü Yvonne’a aktarıverdi.
O gece, Folies-Bergeı-'in muhteşem merdivenini, Josephine yerine Yvon
ne iniyor ve Josephine ağlıyarak
alkışlıyordu.
Talebesinin olağan üstü başarısı karşısında, zenci rakkase gazeteci-
lere şunları
benden üstündür. Gençtir Daha yirmi, yirmi beş yıl müddetle formunda kalabilir..»
Yvonne Menard, her gece on elbise değiştirir, fakat hiç biri bundan daha büyük değildir...
söylemiş: «Yvonne " ” de....
— Peki ya siz, demişler..
— Ben Yvonne’u kendi rolüme çıkarmakla ne yaptım zannediyorsunuz?.... İstifa mektubumu imzaladım. Bu istifamı bütün Fransızlara buselerimle beraber, bildirin. Onları yirmi yıldır iyi kötü eğlendirmeye çalıştım. Şimdi yerimi halefime bırakıyorum. Emin olsunlar, halefim, yüzümü kara çıkamayacaktır.
Yaşlı artist, genç kızı görünce durdu.
— Ne istiyorsun kızım? dedi. Yvonne artisti tanımıştı. Kekeleyerek:
— Hiç.... Hiç.... diyebildi.
Fakat, zenci rakkasenin şaşmayan zevki ve kararı kuvvetliydi.
— Dans etmesini bilir misin? dedi.
— Biraz......
— Gel benimle beraber....... Me-
rak etme bu baylar bizimle bera-er gelmeyecekler. Onlar burada bekleyecekler. Görelim bakalım, nasıl bir keresteden mamulsün........
Genç kız, nihayet içinden müzik sesleri gelen bir kapının önünde durakladı. Başını içeri uzatarak buranın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalıştı. Abus bir kapıcı ile karşılaştı.
— Ne istiyorsun kız....
— Hiç.... Baktım.... Burası acaba Femine terzihanesi mi? diye........
Burada terzihane filân yo'k... Sen yabani misin? Burası Folies-Beıgere.... İçeride prova yapıyorlar... Hadi çek arabanı...
Folies-Bergere deyince Yvonne’un yüreği ağzına geldi, fakat kaba tavırlı kapıcının müdahalesi karşısında süklüm püklüm çıkıp gitmekten başka ça.'re kalmıyordu. Tam bu sırada holde bir gürültü oldu. Müzik hollerin kraliçesi Josephine Baker, etrafında bir alay artistle konuşa konuşa ilerliyordu.
Çek üniversiteleri muhtariyetini kaybettiler
Londra, 7 (a.a.) (Lps) — Manhec-ter Guardian gazetesinin Viyana muhabirinin Pragdan öğrendiğine göre, Çek üniversiteleri hakikî dev let müesseseleri haline getirilerek hürriyetlerinden tamamiyle mah -rum edilmişlerdir. Rektör, Cumhurbaşkanı ve fakülte dekanları da millî eğitim bakanı tarafından tayin olunmaktadır. Gerek rektör ve dekanların ve gerekse profesörlerin komünizme karşı sadakatleriyle temayüz etmeleri şarttır. Üniversite talebesine gelince, bunlar sıkı bir elemeden geçirilmektedir. Komü -nist rejimine karşı kayıtsızlık gösteren her hangi bir talebe amansız bir şekilde üniversiteden kovulmak tadır.
Yeni Uranium madenleri
Vaşington, 7 (a.a.) (Lps) — Ha-. | ber verildiğine göre, Arizonada 3 ,, yeni tip uranium bulunmuştur. Uz-1 i inanların tahmin ettiklerine göre t bu madenlerde % 30 ilâ % 40 nis-I betinde uranium vardır.
Josephine Baker, bu sözleri söyle dikten sonra, elini yüzünde dolaştırdı. Yüzü zaten karaydı.
— O manada kara değil, dedi. Çok kara yüzler vardır ki alınları aktır. Yine çok beyaz simalar vardır ki.... Bu iş, kılık kıyafete ben.
zer. Kat kat fistanlar altında fahi-şelerin saklandığını ve çırılçıplak bakirelerin yüzlerce erkek arasında dolaştığını yakinen bilirim. Yvonne da bunlardan biridir. Onu sahneye çıplak çıkmaya razı edinceye kadar neler çektim bilemezsiniz. Nihayet dedim ki, namus, şu veya bu et parçasında değil, yürektedir. Anladı. Çıkıp dânsetti ve bildiğiniz muvaffakiyeti kazandı.
Genç artiste yerini bırakan Josephine Baker, şimdi, Güney Fransada bir köye çekilmek niyetinde. Yvonne ise günde beş yüz aşk mektubunu okumakla meşgûl.
Söke'de Halk
Partisinden çekilenler
Söke, (Hususî) — C. H. P. den istifalar devam ediyor. Son günlerde 69 vatandaş daha Halk Partisinden ayrılarak Demokrat Parti saflarına katılmıştır. İsimlerini bildiriyorum:
Akköy bucağı (merkez) den: Salih Sezgin, Fatma Sezgin. Yeni köy: İbrahim Çetin, Mehmet Özkan, Meh met Dinç. Yenihisar: Hüseyin Yıldız, Adem Meriç, Emine Yıldız, Hu riye Bozdağ, Esma Koç, Ahmet Boz dağ, Mehmet Orhan, Arzı Hamarat, Kâzım Yücel, Ahmet Sevinç, Fatma Bidam, Halil Koç, Halil Yıldız. Ali Aydın, Gülsüm Yıldız, Hacer Sevinç. Balat köyü: Hasibe Yılmaz kaya, Mehmet Yılmazkaya, Süleyman Önder, Mustafa Menderes, Ah met Uslu, Hakkı Şahin, Süleyman Akıncı, Mustafa Şepken, Durmuş Işık, İbrahim Akça, Durmuş Ok, Hüseyin Akça, Kâzım Yeni, Osman Öıekçi, Mehmet Sarıdayı Haşan Fırıncı. Bağarası bucağı, Kemalpaşa mahallesi: Hanife Karayel, Muzaffer Karayel. Camii Kebir mahallesi: Mustafa Kayapınar, Fatma Kayapınar, İbrahim Kayapınar, Hacer Kayapınar. Çalışlı köyü: Mevlı,ıt Asar. Kaygıllı köyü: Ali Çomak Haşan Kabak, Durmuş Akşaban, Durmuş Çoııjak, Mehmet Çomak. Karakaya köyü: Abdi Deklen. Çavdar köyü: Mustafa Lençe. Dalçık
köyü: M. Ali Deniz, Haşan Güzel Havva Güzel, Emine Kaya, Kübra Deniz, Emine Kaya. Söke merkezi Konak mahallesi: Yaşar Özen, Haşan Mısırlı. Argavlı köyü: Musa Gül, Mustafa Aydınberk, Yusuf Öz-sarı, Muharrem Zübnül, Esma Zün-bül, Özbaşı köyü: Mustafa Aktaş, Huriye Aktaş, M. Ali Günay, Hatice
Halk Partisinden bir istifa daha
Memleketin selâmetini Demokrat Partide gördüğümden Halk Partisinden istifa ettim ve Demokrat Partiye girdim.
Elmadağ Ortaköyden: Muharrem Orlıan
Bir naklin sebebi
Bor, (Hususî) — İlçemiz hükümet hekimliğini uzun zamandan-beri başarı ile yaparak gerek İlçede, gerek köylerde halk tarafından çok sevilen Dr. Ali Tekeş’in Şa-banözü hükümet doktorluğuna nakledildiği öğrenilmiş, bu haber halk arasında teessür uyandırmıştır. Bu tayine doktorun Niğdenin Demokrat Milletvekili Ferit Ecer yakınlarından ı İmasının sebebiyet verdiği sanılıyor.
Belçikada kralın ı durumu
Brüksel, 7 (a.a.) (Afp) — Kral Leopold’ün kâtibi Pirenne dün Van Zeeland ile yaptığı mülâkat esnasında ona kralın mesajını vermiştir.
Kralın kâtibi tarafından bu sabah yayınlanan bu mesajda bilhassa şöyle denmektedir:
«Parlâmento katlarını vermediği müddetçe kral siyasî mahiyette hiç bir karar almıyacaktır. Parlâmentonun kararı ne olursa olsun kral buna mutavaat edecektir.
Westerlıngin yeni bir marifeti
Singapur, C a.a. (Afp) — Singapur ceza mahkemesi eski yüzbaşı Westerling’i kendisiyle ayni hücrede kalan EndonezyalI Porkas’ı yaralamak ve çenesini kırmak yüzünden 4 gün hapse mahkûm et-' m iştir.
Bildirildiği gibi Endonezya’da âsi ordunun başında bulunan Wester-ling, 8 Marttan beri memlekete ' gayri kanunî bir surette girdiği için I mevkuftur.
Sayfa! 4
■ n1 • r ■ g .-’.s'r
E A F ■ B
8-4 1950
î(
DİLEKLER
Ma ınk )ks k ■ lıy
lir]
Hı ıvv
S 1 âl
P ki
id; be
— Burada hünkârı karıştırmayınız.. Sözün moçra-sını değiştirmeyiniz.. Dökülecek kan, müslüman ve Türk kanıdır. Onun bir damlasının bile heder edilmesine hokkımız yoktur.
— 13G —
ili ıdı
,n
k'
B in
n
5 lı y
ıı J
a
U
fi
J 1;
li
K S( v y y
(ı n

[Devletlû Vezir!.. Bence üzerinde münakaşa edilecek hiç bir nokta yoktur. Padişahımızın haberleri aşikârdır. Fethi Kostantiniye için her tedbir alınmıştır. Derhal muhasaraya başlanmalıdır.]
Buna daha Halil Paşa cevap ver meden, Şeyh Akşemsettin gür ve tesirli bir sesle atıldı :
[Zağanos Paşanın haki vardır. Fethi velili Kostantiniüe bu ümmete nasip olacaktır. Padişahımızın fatih Unvanı celiline mazhariyeti lâzımdır. İki yıla yakın bu iş için rahat ve huzuru kendilerine haram etmişlerdir. Ahadisi Ne-beviyenin medlûlleri sarihtir. Hemen muhasaraya başlanması babında karar alınarak Padişahımıza iblâğı gerektir..]
Bir fısıltı oldu. Herkes Halil Paşaya bakıyordu. Rengi sararmış olan koca vezir şu cevabı
[Düşmanı küçük görmek, bir felâketin mebdeidir. Vakıa Bizans halen deniz ortasında kalmış bir ada gibidir. Bir imparatorluktan ziyade bir şehirdir. Fakat teemmül buyurulmalıdır ki Bizansın arkasında koca bir Hıristiyanlık âlemi vardır. İstanbul 29 defa muhasara edilmiştir. Ademi muvaffakiyet sebeplerini araştırıp gerek li tedbirler alınmıyacak olursa maazallah netice hüsran olabilir.. İmdi...]
Akşemsettin atıldı:
[Devletlû!.. Cenabı Peygamberin işaret buyurdukları yol, en doğru yoldur. Hiç bir mütalâa bizi fethi Kostantıniyeden vazgeçi-remez..]
[Hoca Efendi.. Acele buyurmayınız. İşareti Peygamberiyi ben de biliyorum. Fakat ayni büyük Peygamber, deveyi bağlamadan muhafazasını Allaha bırakmayınız da buyurmuştur. İmdi...]
Akşemsettin yine Paşanın sözünü kesti :
[Deve en sağlam kazığa bağlanmıştır. Nusreti İlâhiye bizimle beraberdir...]
[Ama, Hünkârımızın emirleri bu değildir. En ince teferruata kadar şeyin görüşülmesidir. Siz ise...]
Bu defa Zağanos Paşa karıştı: [Hoca Efendinin hakları var. Devletlû!.. Lüzumsuz yere fikirleri teşviş etmeyiniz. Padişahımızın bilcümle ihzaratı yapılmıştır. Bize düşen hemen onunla beraber oldu ğumuzu kendilerine söylemektir..] [Paşa.. Sizin gibi tecrübeli bir devlet adamından böyle bir acele beklenmezdi. Her türlü tehlike üzerinde birer birer durmamız zarurîdir.]
— Hiç bir tehlike yoktur.
— Vardır.
— İzam ediyorsunuz.
— Hayır.. Bin yıllık bir Hıristiyan kalesinin ziyama, Avrupa Hıristiyanlık âleminin seyirci kalacağını zannetmek safdillik olur.
— Öyle olsa Padişahımızın da bir safdil olması...
Halil Paşa şiddetle mukabele etti :
— Burada Hünkârı karıştırmayınız.. Sözün mecrasını değiştirmeyiniz. Hepimiz bir vebal altındayız.. Dökülecek kan, Müslüman ve Türk kanıdır. Onun bir damlasının bile heder edilmesine hakkımız yoktur.
Akşemsettin cevap verdi :
— Fisebilillâh akıtılan kanlar heder olmaz Devletlû..
— Hoca Efendi.. Allahaşkına i-yi düşününüz. Hendek Gazvesinde Hazreti Peygamber, düşmanın kalabalığını hesaba kattığı için bü tün ashabiyle müşavere ederek, Medinenin etrafına görülmemiş bir hendek kazdırmıştı. Biz de ayni mevkideyiz. Muhasaranın zamanı mıdır? Zamanı ise tedbirler tamam mıdır? Bunlar üzerinde konuşacağımıza yalnız İlişlerinizle mütalâa dermeyan etmeyiniz.
— Bilâkis..
Zağanos Paşa karıştı:
— Devletlû!.. Hünkârımızın ver diği kararı değiştiremeyiz. Muhasara mukarerdir.
— O halde hiç konuşmağa lüzum yok mudur?
— Şöyle, böyle...
— Asla Paşa... Hünkâr, her şeyin serbestçe konuşulmasını emir buyurdu. Ben soruyorum, muhasaranın vakti mıdır?
— Tam vaktidir.
Akşemsettin de Zağanos Paşayı destekledi :
— Muhakkak tam vaktidir.
Halil Paşa asabiyetinden ter i-çinde kalmıştı:
— Tam vaktidir dersiniz. Muha sara için ihzar edilen azîm toplar İstanbul önlerine götürülmiyecek midir?
— Götürülecektir.
— O halde... Mevsim kış ve yollar çamur deryası olduğuna göre bu azîm toplar nice götürülecektir. Hiç olmazsa muhasaranın yaz aylarına doğru yapılması doğru olmaz mı?
Bir şaşkınlık oldu. Halil Paşanın söylediği doğru idi. Bu mevsimde bu toplar nasıl taşınacaktı.
Halil Paşa vaziyete hâkim olmak üzere idi. Fakat Zağanos Pa. şa yine itiraz etti :
— Devletlû... Görünüşte haklı gibisiniz. Fakat Padişahımızın hudutsuz kudretini hesaba katmıyorsunuz.
(Devamı var.)
Birleşik bir Almanya
Londra Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Alman Sosyal Demokrat Muhalefet partisi lideri Schuma-cher gazetecilere bir demeç vererek, Almanların, Almanyayı birleştirmek gayretlerinden vazgeçmiye-ceklerini söylemiş ve Almanya’nın birleşmesinin Avrupa'nın refahı ve barış için zarur- olduğunu söylemiştir.
Schumacher, Almanya’nın birleşmesi için atılacak ilk adımın demokratik bir genel seçim yapılması ve memleketi hakkiyle temsil edecek olan bir parlâmentonun ilk işi bir Anayasa meydana getirmek olduğunu söylemiştir.
Kudüsûn siyasi durumu
Londra Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Bugün Arap Birliğinin siyasî komitesi Birleşmiş Milletler vesayet konseyinin Kudüs’ün millet lerarası bir rejime tâbi tutulması plânını tasvip etmiştir. Ürdün temsilcisi müzakerelere iştirâk etmemiştir.
Bugün Kudüs’te Filistin aracı komisyonunun bir sözcüsü İsrail me selesinin halli için İsrail ve Arap memleketlerinin görüşlerinin gayri kabili telif olduğu hakkındaki düşüncelerin doğru olmadığını söylemiştir. Sözcü Ürdün, Suriye, Lüb nan ve İsrail’e takdim edilen yeni formülün muvaffak olma imkânlarının bulunduğunu da açıklamıştır.
Demiryollarında maaşlara zam
Devlet Demir Yolları faal memurlarından isminin açıklanmasını istemiyen bir okuyucumuz yazıyor:
Biz Demiryolları faal memurlarıyız. Ulaştırma Bakanı ve umum müdürümüz muhtelif fırsatlarda maaşlarımıza zam yapılacağını tebşir ederek bizleri sevindirmişlerdi. Ümitlerle beklediğimiz kanun çıktı ve ümitlerimizi suya düşürdü. Küçük memur lavın maaşlarına zam yapılmayıp umum müdür muavinlerinin, reislerin, işletme müdürlerinin, baş müfettişlerin maaşlarına 125 lira zam yapıldığını gördük. Üstelik şimdiye kadar aldıkları 150 lira ek mühendis görevi tahsisatı da 500 liraya çıkarılmış, bundan da 350 lira zam alıyorlar, etti 457 lira...
Bu memlekette zavallı küçük memurları himaye edecek makam yok mu? Müdürlerimiz bizimle alay mı ediyorlar? Faal memurlara zam yapacağız diyorlar bir kısmı mızın maaşını indiriyorlar, bir kısma 23 lira, kendilerine 475 lira gibi büyük bir zam yapıyorlar. Umum müdür meşhur Eskişehir seçim nutkunda kendi maaşından 75 lira kesildiğini söyliyerek bizleri kandırıyor. Kendisine cevap veriyoruz: Hayır! Müdür beyin maaşından 75 lira kesilmemiştir. 875 lira olan maaşı, 1000 liraya çıkarılmış, yani maaşına 125 lira zam yapılmıştır. Bundan maada hiç ek görevi yapmadığı halde şimdiye kadar aldığı 150 lira ek görevi tahsisatı 500 liraya çıkarılmak suretile bir kalem de 350 lira daha zam görerek' zam yekûnü 475 lirayı bulmuştur. Muavinlerin, bütün reislerin, işletme müdürlerinin, baş müfettişlerin maaşlarına 150 şer lira zam yapılmış ve hepsinin 150 şer lira olan ek görevleri de 500 er liraya çıkarılmıştır. Biz küçük memurların bir kısmının dereceleri indiriliyor unvanları değiştiriliyor bir kısmına da 26, 23 lira gibi ufak zamlar yapılıyor. Bundan başka büyüklerin hepsi yardımlaşma sandığından 100, ölüm san tığından 100, kooperatif den 100 ki ceman 300 er lira alı-ycfrlar. Bu hali gördükten sonra biz demiryolcular hep birden reyimizi muhalif partilere vereceğiz. Bizim dertlerimizle muhalif partiler alâkadar oluyorlar. Şeflerimizin bu hareketlerinden dolayı itimadımız kalmadı. Bu derin yaralarımızı umumî efkâra duyurmanızı ve haklarımızın müdafaasını çoluk çocuklarımızın göz yaşlarile sizden yal
Büyük Britanya gizli
Polisinde buhran
Doktor Fux mes'elesine ait bir kaç not
Geçen seçimlerin ağır masraf-1 larından ve yorgunluklarından sonra partiler Parlamentonun dağılmasını sakınılmaz hale __________
getirmemeye dikkat ettiklerinden, I sonra
muhafazakâr muhalefet iktidarla savaşını başka vasıtalarla yürütmi-ye çalışıyor.
Eğer doktor Fux davası araya girmeseydi, Fransız Cumhurbaşkanı Auriol’ün Londrayı ziyareti umumî efkârı dış politika ile oyalamak için iyi bir vesile olacaktı.
Muhafazakârlar hükümetin emniyet tedbirlerini köyüliyerek millî savunmaya getirilen John Strachey’i komünistlikle suçlayorlar. Böylece, dolayısiyle gizli polise çevrilen bu hücum, bir Alman muhacirini, hem de harp içinde, vatandaşlığa kabul ederek en önemli devlet sırlarını öğrenecek bir noktaya yerleştirmek suretiyle Londranın gösterdiği ihmalkârlıktan şikâyet eden Amerikalıları az çok hoşnut etmek gayesini de güdüyor. Fakat asıl maksat acaba «M. I. 5» i (Military Intelli-gence 5) islâh etmek midir, yoksa bir «kızıl büyücülük kovuşturması.mı söz konusu dur? Londra şimdiye kadar kızıl tehlikeye karşı sinirlerine hâkim olmakla övünüyordu; kimseyi yeminle parti münasebetini açıklamaya zorlamak aybı-nı yüklenmek istemiyordu. Eski Alman bilgini Dr. Fux ile yapılan fena tecrübe Amerikadakine benzer tedbirlere yol açacak mı acaba?
lngilizlerin «M. I. 5» i Amerikalıların. F. B. I.» (Federal Bureau oflnvestigation) na uygun düşer. Her iki teşekkül de tamamiyle ano. nim olarak çalışır. Memurları gizli tutmak için Amerikada bu gizli servisin bütün çalışmaları umumî efkârı avutmak maksadiyle tek bir a-dama mal .edilir: J. Edgar Hoover. «M. I. 5» daha anonimdir. Organizasyon şefi Sir Percy Sillitoe gazetelerde nadir olarak anılır ve doktor Fux’un itiraflarından pek azının mahkeme önünde açığa vurulduğuna şüphe yoktur. Aksi takdirde onunla Rusya arasında aracılık eden dostlarının takibi güçleşirdi.
Millî savunma bakanı Strachey’e karşı Beaverbrook babasının yaptığı hücumlar İngilterenin bütün emniyet sistemini Vaşington'un gözünde itibardan düşürse gerektir, çünki, «M. I. 5» yalnız millî savunmaya bağlıdır. Bu organizasyon hakkında Parlamentoda sorulan suallere bile, cevap verilemez!» demekle yetiniliyor. «M. I. 5»nin malî kaynaklan dahi gizli tutulur. Muhalefet Sir percy Sillitoes’i
I olan general Hinchley Cooke’un da Dr. Fux'dan asla şüphe etmemiş o-duğunu bilmezlikten geliyor tabiî. Doktoru İngiliz vatandaşlığına alıp, a o kadar önemli sırları öğrenecek bir yere getirenin de işçi hükümeti olmadığını meskût geçiyor. Oysa ki zamanımızda karşılıklı casusluk metotları kökünden değiştirmiştir. Artık milletten millete değil, ideolojik cepheden ideolojik cepheye karşı savaşılıyor. Onun içindir ki bir Alger Hiss Amerika-da kolaylıkla en yüksek devlet ma. kamlarına çıkabildiği gibi, bir Dr. Fux da hiç şüphe uyandırmadan İngiliz atom araştırma servisinde pekâlâ bir kilit mevkiine oturabilir. Bunu önlemek arzusuyle memurla-
rın geçmesini karıştırmak da bir işe yaramaz; çünkü hangi ajan örkasındia şüpheli izler bırakmak gafletinde bulunur? Savcılar, eğer kendisi itiraf etmeseydi Fux’a karşı ihticaca salih delilleri bulunmayacağını söylemişlerdir. İdeolojik motiflerle hareket eden gizli ajanlara karşı mukabil casusluk işleri, nin ne kadar güçleştiğini bu tek hadise bile isbat edebilir. Burada ne Büyücülük kovuşturması, ne de herkesin herkesten şüphe etmesi işe yarar! İdeolojiler artık millî olmaktan çıkmışlardır.
Politikacılarla mukabil casusluk organizasyonları bunu ne kadar erken öğrenirlerse o kadar iyidir.
(VVashenzeitung’dan)

lı p sl r
General Collins’in Kahire temasları
Kahire, 7 (a.a.) — «United Press» General Collins, Kahirede bulunduğu müddet zarfında Kral Faruk tarafından kabul edilmiş ve Harbiye Bakanı Mustafa Nusret Bey ile Mısır Başkomutanı Muhammed Haydar Paşayı ziyaret etmiştir.
El Gamar gazetesi Collins’in İngiliz şahsiyetleri ile bütün orta Doğuya ait Ingiliz - Amerikan plânlarını incelediğini yazmaktadır. Collins, dün uçakla Trablusa hareket etmiştir. General beyanatta bulunmayı reddetmiştir.
XXVI
Katerin’in gidişi onu uyandır-•dığı zaman küçük Eduard, içinde yaşıyan rüyalardan farkında olmıyarak uyuyordu.
Ya tuvalet odasının duvarına çarpan kapı, ya basamaktan basamağa düşen ayakkabı veyahut rüyasında geçirdiği bir heyecan ona gözlerini dehşetle açmasına ve nazarlarını pembe odanın geniş boşluğuna gezdirmeğe sebep olmuştu. Doudc kalktı, odayı ko ridordan ayıran perdeyi araladı.
Merdiven tarafında, camlardan gelen ışık teskin edici idi, fakat orada koridorun nihayetinde, tuvalet odasının kapısının açık olduğunu gösteren bir başka aydınlık vardı ve Doude, rüzgârın şiddetle estiği gece, annesinin bu lunduğunu tahmin ettiği salona indiği gibi, annesinin belki uyu-yamıyarak oturduğu bu odaya doğru yürüdü.
Annesine karşı çekingen bir muhabbeti vardı, bunu hiç bir zaman belli etmemekle beraber, endişeli olduğu anlarda bu muhabbeti daha ziyade hissederdi. Gözlerini uğuşturarak lıâlâ biraz mahmur, aydınlığa vardı.
Oda boştu. Koltuğun arkalığı, Katerin’in gitmeden evvel gördüğü elbiseleri saklıyordu. Mii-tereddid bir adımla Doude tuvalet odasına girdi. Çocuk, annesinin dışan çıkmış olmasından şüphe etmiyordu, aksi halde kapı a-çık olamazdı; şöyle düşünüyordu: .Her halde hastadır, buna rağmen buraya girmekle kabahat işlediğini biliyordu; geceleyin e-vln içinde dolaşmamak lâzımdı.
Yatak odasına bir kaç adım ka la durdu, etrafındaki aynalar kü çüji şeklini, yollu picamasını, kı zil buklelerinin karıştığı ağır alnını, aksettiriyordu.
Oh! Ne kadar endişeli idi! Hemen hemen dün sabah annesini batmış zannederek ufacık kayığı ile onu aramıya çıktığı zamanki kadar... bununla beraber aynaya doğru kaçamak bir nazar attı ve ayna ona koltuğun üzerindeki elbiselerin aksini yolladı.
Şaşırmış, gözlerini kocaman açtı.
Onu hayrete düşürecek sürpriz bu mu idi? Ona hediye mi ha
Yazan ı Vaimer
Çeviren : NUSAT
zırlanıyordu? Bu elbiseler onun için mi idi? Onu kısa pantaloıı ile gezdirmemekten bahsedilmişti... fakat bu pantolon, bu ayakkabılar, bu gömlek ve bu şapka onun için değildi?...
Burda kim vardı? Bir adam burda idi ve annesine... O! ona kötülük yapılmıştı! Bu gece duy duğu ıslığın balıkçıların ıslığı ol madiğini biliyordu. Bir adam gel mişti.
Doude, yatak odası ile tuvalet odasını ayıran kapıya koştu. Çocuk, yumrukları sıkılmış Pierre-in uyurken üstüne çektiği yorganların örttüğü yatakta, evvelâ bir şey görmedi.
— Anne! diye seslendi.
Yastıkların üzerinde bir erkek kafası doğruldu... bir çehre...
Pierre:
— Aaaa! sen misin Doude? dedi.
Fakat bağıramıyacak kadar kor kuya kapılan Doude, kollarını uzatmış geriliyordu. Pierre çocuğun halini anlayarak güldü:
— Buraya gel Doude, babanla tanışmaya gel.
Doude kaşlarını çattı, fakat zihninde bir aydınlık peyda oldu. Belki Miss Jackson’un söylediği sürpriz...
— Siz benim babam mısınız? de dj ve başını yatağa doğru uzattı fakat bir şüphe ona bunları ilâve ettirdi:
— Şu halde annem nerede?
— Burada idi, onu neden istiyorsun? vc bu saatlerde kalkmış ne dolaşıyorsun?
— Gürültü işittim, bu beni ır yandırdı. Kabahat ettim. Fakat annemin nerede olduğunu bana söyleyin!
— Tekrar gelecek, istersen o-nu bckliycbilirsin.
— Merak ediyorum.
— Merak etme küçüğüm. Annenin hiç bir tehlike geçirmedi-
ıin ederim. Gel buraya! Haydi! Gel!
Pierre yatağın içine oturmuştu ve Doude teshir edilmiş gibi yaklaştı.
— İşte! ver bakayım elini, öp beni... Hayır! istemiyor musun?
— Babam olduğunuza emin misiniz?
— Tamamiyle emin.
Çocuk kararını verdi ve dudaklarını babasının yanağına kon durdu. Pierre onu kaldırdı ve yatağın kenarına oturtarak, kolunu 'beline doladı ve tuttu.
Pierre, Katerin’in o sırada i-çeri girmiş olmasını istedi, bu sahne yeni başlıyan sevişmeleri için yeni bir hava yaratmış olur du.
— Madem ki siz benim babamsınız; ve Doude utanarak bir denbire sustu.
— Eeee! sonra?
— Cesaret edemiyorum...
— Benimle küçüğüm, daima ce saret etmek lâzım.
Doude 'büyük bir heyecan hissetti: bu sözler dostu Philippe'in daima tekrar ettiği sözlerin aynı idi.
— Söylemek istediğim? neden daha evvel gelmediniz?
Ve bu sefer Pierre heyecanlandı:
— Oh! tekrar geldiğinize memnunum! hu suretle annem o kadar yalnız olmıyacak. Philippe’-in olmadığı akşamlar annem çok yalnızdı, biliyor musunuz?
— O, buraya sık gelir miydi?
— Haftada iki, üç defa.
— O kadar çok mu, akşamları
— Akşam yemeğine.
— Ve geç vakte kadar kalır mı idi?
— Oh !cvet çok geç vakte kadar.
— Ve annen onun geldiği akşamlar mes’ut mu idi?
Londrada feci bir yangın oldu
Londra, 7 (a.a.) — Bu sabahın erken saatlerinde Londranın merke-
Güney Kutbunda fennî araştırmalar Londra, 7 (a.a.) _ .Lps.: İngiliz
Amirallik dairesinin bildirdiğine 1036 tonilâtoluk Discovery
kcii saauerınae Donmanın meme-
zinde Bloomsbury mahallesinde Ta- göre, vW....«wİUn. discovery
lebe Birliğine ait küçük binada çı- gemisi bilhassa Güney Kutup böl-kan yangında üç kişi ölmüştür. | :-J- -« —•
Kurbanlardan biri olan genç bir kadın 4 üncü kattan sokağa atlamıştır.
Yangın, bir saat süren gayretlerden sonra bastırılmıştır.
İrlanda Boşbckanı Amerikada
Londra Radyosu, 7 (Basın - Yayın) — Şimal İrlanda Başbakanı dün akşam Vaşington’a varmıştır. İrlanda Başbakanı bu gün Amerikan Dışişleri Bakanı Dean Acheson la görüşecektir.
ZİNCİR KAFASINI KOPARDI
Katan, 7 a.a. — Katan Limanında demirli bulunan bir İtalyan gemisinin ikinci kaptanı bugün eşine az rastlanan bir facia kurbanı olmuştur.
Gemi demir alacağı sırada fena işleme neticesi zincir, gemicinin boynuna dolanmış ve kafasını koparmıştır.
HİNDİSTANDA İÇKİ YASAĞI
Bombay, 7 a.a. — İçki yasağı kanununu dün akşam Bombay vilâyetinde resmen ilân eden Hindistan cumhurbaşkanı Rapendra Prasad, bu yasağı zamanımızın en büyük sosyal tedbiri olarak vasıflandırmış-tır. *
Kanun, geçen hafta yürürlüğe girmekle beraber şehir içki yasağının konulması münasebetile yedi gün bayram yapmaktadır.
| gesi ve Güney denizlerinde denizaltında araştırmalarda bulunmak üzere yakında Londradan ayrılıp u-zun bir sefer çıkacaktır. Gemi 1929 da inşa edilmiş olmakla beraber en yeni araştırma âletleri ile teçhiz edilmiştir.
— Bilinmez ki, Annem ekseriya neş’elidir, fakat hiç bir zaman mesut değildir. Çok güler, fakat gülmediği zaman hep üzüntülü durur.
— Demek Philippe geç vakte kadar kalırdı?
— Size ne? Annemi enlendir-mek için kalıyordu. Dün onunla konuştum ve bunun onu pek eğlendirmediğini anladım.
— Doude beni öpsene...
Yorgun çehrenin üzerine, çil dolu ufak yüz, emniyetle yine yaslandı.
O esnada Stony'nin şiddetli hav lamaları duyuldu.
Doude:
— Stony havlıyor, dedi, ve an nem gelmiyor.
— Balıkçılara veya koruculara bağınyordur her halde.
— Hayır! Öyle olmuş olsaydı bu şekilde havlamazdı. Bana söy lesenize emin misiniz ki annem..
— Fakat Doude sen korkak mı sın?
— Kendim için korkak değilim, fakat annem için. Nerededir?
Orada koridorun nihayetinde ışık yok ve Stony böyle havladığı zamanlar...
— Doude burda dur!
— Hayır! durmıyacağım. Stony böyle havlarsa, annemin denizde uzaklaştığını görüyor demektir ve annemin sabahları yalnız başına yüzmesini sevmiyorum. Din leyin! Uluyor ve daha yavaş... Her halde annemi göremiyor demektir. O! beni bırakın!
— Fakat sen delirdin mi küçüğüm? Annen ıbu sabah neden denize çıkmış olsun?
— Bilinmez, bunu sık sık yapar. İşte! Stony sustu... yalvarırım size kumsala kadar inelim.
Ve Pierre oğlunun sesindeki endişeye kapılarak tereddüt! e-derken Doude elinden kurtuldu ve tuvalet odasına koştu.
Pierre yataktan fırladı, fakat Katerin’in yerdeki geceliğini gör dii ve merak etti. Katerin ne zamandan beri yanından ayrılmıştı? Nerede idi? Yatağın kenarında Katerin’in terliklerini gördü, ve birdenbire bahçede Doude'uıı acı feryadı duyuldu:
(Devamı var)
Doğu Almanyada seçim hazırlığı
Berlin, 7 (a.a.) (Afp) — Alman halkı için yayınlanmakta olan «Ne-ue Zeitung» adlı Amerikan gazetesinin bildirdiğine göre, Doğu Al-manyadaki beş siyasî partinin şefleri gelecek Ekimde Alman Demok rat Cumhuriyetinde yapılacak seçim ler için tek liste sistemini tasvip etmişlerdir.
Berlinin Sovyet kesimi henüz res men Alman Demokrat Cumhuri -yetine bağlanmadığı için buranın seçimlere iştirak ettirilmemesine karar verilmiştir.
Çinde açlık
Londra, 7 (a.a.) (Lps) — Formoz-dan alınan bir habere göre, milliyetçi Çin makamları Çinin açlık bölgelerine iaşe maddesi götüren gemilere geçiş müsaadesi vermiye hazır olduklarını bildirmişlerdir. Ancak bu maddelerin komünistler tarafından değil, gönderen makam larca kontrol edilmeleri şart koşulmuştur.
YENİ BİR SEYYARE
Londra, 7 (Nafen) — Harvard ü-niversitesi astronomları arzın etrafında dönmekte olan yeni bir «seyyare, keşfettiklerini bildirmektedirler. Bu keşfe büyük ehemmiyet arzın etrafında dönenlerden altısı tanınmaktadır.
verilmektedir. Çünki daha çok «asteroides» denilen bu cisimlerden binlerce olmasına rağmen yalnız
8.30 Müzik: Eeeth tet(Pl.
12.30 Müzik: (Radyo Salon
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Saz Eserleri.
13.30 Öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Şarkılar.
14.00 Müzik: Cumhurbaşkanlığı
nl Muzlkası:
1. Mozart: Türk Marsı;
1. F. Sabathll: Boğaz İçinde (Vals)
3. Chopln:
ANKARA RADYOSU CUMARTESİ — 8/4/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Vals. Polka
15.00 Kayıp Mektupları, Aksa ramı. Hava Raporu
16.58 Açılıg ve Program.
17.00 M. S. Ayarı.
17.00 Çocuk Saati.
18.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.
18.30 Müzik: S(
19.00 M. S. Ay
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan
19.45 Müzik: Operet Potpurileri. (Pl.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Müzik: İnce Saz (Hüseyni Faslı.)
21.15 Kanuşm
21.30 Müzik:
22.15 Müzik:
22.45 M. S. Ay
23.00 Müzik: dİ C
23.30 Prag ,3.F,sı,ç.
İSTANBUL RADYOSU CUMARTESİ — 8/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Dans Müziği (Pl.)
13.30 Sinema Saati. Konuşan: Seza Solelli.
14.00 Yurdun Her Kösesinden Deyimler ve Söyleyişler.
Tertip vc İdare eden: Nedim Ot-yam.
14.30 Haftanın Programı.
14.45 Memleket Türküleri. 15.00Atom Enerjisi Hakkında.
15.15 Saz Eserleri - Şarkı ve Türküler. 16.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış vc Programlar.
18.00 Caz Müziği (Pi.)
18.30 Dans Müziği (Pl.)
19.00 Haberler.
19.15 Hafif Ara Müziği (Pl.)
19.25 Caz Şarkıları.
Söyleyen: Rüçhan Çamay.
19.45 Şarkı ve Türküler.
20.15 Radyo Salon Orkestrası Konse-
rl.
1 — î. Albenlz, «Orlentale»
2 — Haris Melnzer, «Nes’ell çalgı cılar» polka 3 — J. Slrûuss. «Trio Trac» Polka 4 — Paul Llncke. «Gü zel İlkbahar» vals 5 — Georges B1 zet, «Cermen» operasından üç ar ya. Söyleyen: Mehllka Aktok.
20.45 Sesle Çizgi.
Takdim eden: Celâl Şahin.
21.00 Varyete Müzikleri (Pl.) 21.15 Şarkı ve Türküler.
22.00 Dans Orkestraları Geçidi (Pl.)
22.45 Haberler.
23.00 Dans Müziği (Pl.)
23.30 Hafif Gece Müziği (Pl.) 24.00 Programlar ve Kapanış.
11
İstanbul Manzaraları
Bayram yerleri de tarihe karıştı
Emel Derya
11
kl
t.
;■
‘-e görmeden çık««Kl»r-
(— Babana! Beni şuna da bin-diiiiir!»
«— Dur evlâdım! Dur çocuğum!) «— Durmicam işteee!)
«— Aaaa! Gündüz! Ayıp evlâdım. Neden yaramazlık diyorsun. Geziniyoruz ya!»
«— Istemeeem! Beni bindir buna beeee!...»
«— Sus diyorum! Sonra annene söylerim ama!...»
(— Yaaa! Hiç bir şey de söyliye-mezsin işte!... Asıl seni «Cici» ye ben söyleyim de gör!...»
«— Ne söyliyecek mişsin bakayım?»
«— Orada güzel bir kadının peşine takıldı da beni atlı karıncaya bindirmedi, diyecem.»
«— Sus ordan! Terbiyesiz!..»
«— Yaaa! Söyleyim de görürsün sen, pis!»
Hava ılık, etraf günlük güneşlik, küçük viraneliği rengârenk elbiseli çocuklar ile onları gezmeye getiren büyükleri kaplamış.
Bir kenarda, kayık salıncağı, beri yanda sözüm ona dev tekerleği (!), öbür kıyıda bir atlı karınca müsveddesi, şurada macuncu, burada niyetçi! Biraz ötede eşek ile sıpa arası düldüllere heveskâranı bindiren arabacı!...
Burası, yeni inşaat dolayısiyle, her sene biraz daha hacmini küçülten bayram yerlerimizden biridir.
Bizde, kimbilir? Beddua mı almıştır, nedir? Bütün bayram yer-
lerini, nedense hep mahalle aralarındaki köhne viranelikler ve küçük arsalar teşkil ederler.
Nerede o eskisinin muazzam ve içe ferahlık veren bayram yerleri?
Bir manda gözü ile bir bayramın neşe içinde, ferih fahur geçirildiği mesut yıllar?
Nerede o, insanı hahişkâr bir yüz le karşılayan, davullu dümbelekli, zurnalı defli salıncaklar?
Nerede o yüz paraya şehri tur eden arabacılar, beş kuruşa seyrana çıkartan otomobilci, kamyoncular?
Nerede o renkli, zevkli, neşeli günler? Nerede şimdiki kara, ahûs, mağmum çehreli bayramlar ve kav ruk, yanık, sönük bayram çocukları? • a
Simdi saçım bigudileyip, tırnağını manikürlemekle bayrama hazırlanan evin hanımı, ciğerparesini. babasına terfik ederek, bayram gezintisine çıkarmakla işin içindem sıyrılıyor.
âskidn kurban kavurması yapılıp tatlili etin pişirildiği an’anevi bu bayramlarda şimdi yemekler de; bayram yerleri gibi çeşnisini değiştirmiş, tadını kaçırmış bulunuyor.
İstanbulun bayram yerinde, eskisi gibi beslemenin eteğine, dedesinin koluna, haminnesinin eline sarılmış neşeli küçükleri görmeye artık imkân yoktur.
★ (Devamı Sa: 4 Sû: 1 4e)
9.
S


n.4 - 1950
I
*
ZAFER
Sayfa: 5
Aga her zaman Ağadır
t
Büyük Otel
"Aga Radyoları Radyoların Ağası olduğu'gibi
R. Paker
Yıldırım Elektrik Pazarı
Anafartalar Kooperatif arkası
Ali Nazın! Ap. Altında No. 5 Telefon: 15189
Truman'ın ricasile
yayınlanan hatıralar
Bende orada idim!
Roosevelt ve Truman’ın şahsî
Kurmay Başkanlığım yapan :
Amiral Wiliiam D. Leahy yakın
I
SühURİ SAYARI
Piyasanın EN TEMİZ PİK
lal
manzaralan
Bankalar caddesi Yort sokak No. 15 — Tel: 12682
yram yerleri bu-hale gelmiştir ki, bunu
BORU ve Purçaları
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6-8-10 milimetre Demir Boru — Plân
ve Proje Teksiri (530)
Tanıştan hikâyeleri
Kâzım Özalp C. Sencer Ap. 15 numaraya 1 liralık posta pulu gönderene yollanır.
DIŞ TABİBİ
HALİD SUNGUR Anafartalar Vakıf İş Haaı ka» L N«. lif Tel: l«Mf.
(177)
Dinî va Ahlâkî İMAN
Risalesi yayınlandı. Fiyat elli kuruştur. Yazan Ali Remzi Uzbark. Kitapçılardan arayı-
zum görmez!....
Hayatın şu dağdağalı saniyeleri içinde hem bizim bayramımız mı var ki?.. Bir de buna mahsus yer-
ILÂNM
Her cins Yazı ve Dikiş Maklna-ları iyi fiyatla alınır.
Anafartalar Cad. İsabey Ap. No. 282 Adliye karşısı Tel: 14066.
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
Sayın Yolculara Miijde
Ankaranın en güzel semti, Anafartalar Caddesinin merkezi yerinde, havası ve geniş manzarasiyle emsali bulunmayan



âl
T. İŞ BANKASI
TASARRUF HESAPLARI
1 Haziran İkramiye Çekilişi
Büyükada'da KÖŞK Ankara'da DÜKKÂN
Ve Çeşitli Para İkramiyeleri
tarihî aydınlatıyor
Bu alâ&a çeken ifşaatı yarın
Yeni İstanbul
gazetesinde okuyacaksınız
Paris bürosunun gönderdiği orijinal moda, havadis, resim ve yazılarını bundan sonra haftada 3 gün zengin münderecatla 8 sahife çıkacak olan:
İ S T A N B U L’da bulacaksınız.

AÇaiorifer, sıcak su ve 300 metre karelik geniş terası ve bütün konforu ve istirahat salonları ile müşterilerin aradığı her evsafı haiz olarak 23 Nisana kadar açılacaktır.
Adalçt Sarayı karşısında, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün boşalttığı binalar.
Telefon: 15665
Bankamızda 1 Mayıs 1950 tarihine kadar açılmış 150 hesapları bu çekilişten faydalanırlar
lira bakiyeii tasarruf
Ankara icra Dairesi iflâs Memurluğundan:
Ankarada Saraçlar çarşısında 92 numarada müflis Mehmet Hilmi Karaltı iflâs idaresince alacak istihkak idialarının tahkiki ve kik muamelesi bitmiş ve icra v lâs kanununun 206 ve 207 inci maddelerine tevfikan tetkika hasır bulundurulmuştur. Kanunen yapılması lâzım gelen ikinci alacaklılar toplanması için 29/4/950 Cumartesi saat 10 da alacaklıların iflâs murluğunda hazır bulunmaları olunur.
Bayram yerleri de tarihe kakıştı
k (Baştarafı 4 üncüde)
Şimdiki çocuklar da bir nevi bü-jiklerdir artık!..
Anasından, babasından akçeyi dvşiren çocuk, bayram yerlerinde ktrulan, talih denemef!) makinelinde ellerindeki avuçlanndakini btirmekte, hâlâ ananevi bir ısrarla sürüp gidegelen macuncu fırıl-dklarma tatlı tatlı harçlıklarını ilmektedir.
I “^nın şerrine lânet, çocuğunu 1 ye getiren babalar da, bu şı-nirık 20 inci asır mahlûkatının şftajlan gayreti ile onları öte-dj beride dolaştimaktadırlar.
Eski bayram yerleri; bizler için I bi nevi panayır, bir nevi Luna -PTk mesabesinde idiler. Şimdiki-le ise; bayram yeri, likleri bir ya- I ni paslı gıcırtılarla dönen yeleleri kpuk, samanları yer yer patlamış dtülmüg, atlıkarıncaları ile insan-dâbir bostan dolabının yanına gel din zehabını uyandırıyor.
k— Yandım!» iu eski bayram yerinde, küçükle!» yüreklerini hoplatan en sihirli,en münasebetsiz, en korkunç, en azişitilmesi arzulanan bir kelime
limdiki tatsız bayram yerlerinde tuiın bittiğine, kayık salıncağının duacağına, dev tekerleğinin(!) dön mfeceğine işaret eden kelime artık . Midim!, gibi, kendi başına bir talh, bir varlık olan söz değildir. ' yıp ziraat ıçm tarlals
«andı!. Tarihe kadem basmış, mümkün olabilecektir Of® yerini, şe.dindeki uygunsuz- ' . .
lujı ile insanın kulağına bile nalı"! gelen şu ibare almıştır.
*■ Haydi küçük baylar, bayan -laT®ıra Simdi öteki kardeşleri-
Inbir pislik içinde satış yapan
Türkiyede dünkü dünkü ve bugünkü Madencilik
★ (Baştarafı 2 ncide) yit adı ile anılan kömürlerinden çok daha üstün evsaftadır. İşte bu kömürlerin trenlerde, deniz nakliyatında ve fabrikalarda kullanılması ufak bir tadilâtla mümkündür. Böy lelikle yapılacak olan kömür tasarrufu memlekette ihraç edilme.c üzere fazla kömür kalmasını temin edebilecektir.
Türkiyede köy -ve kasabalarda halkın kömür kullanmasını temin suretiyle bir taraftan halkın hayat standardında ehemmiyetli bir yükselme elde edilirken diğer taraftan da orman tahrip edilmesinin önüne geçilmiş olacak ve hayvan gübrelerinin mahrukat yerine kullanılmayıp ziraat için tarlalarda istimali
I Türkiyede bu büyük kömür pro jesinin muvaffakiyetle memlekette | her sınıf hal.un hayatında iyi tesirlerini göstermesi ve endüstri kal kınmasında büyük yardımları do-| kunması beklenmektedir.
Hesaplarında 650 lira ve bundan fazla mevduatı olanlar her 500 lira için ayrı bir Kur’a numarası alırlar
Kıbrıs Türk Kültür Derneği yararına
15 Nisan Cumartesi akşamı
Zi'aat Fakütsi S tanlarında
Kıbrıs Çiçek Balosu
NOT: Davetiyeler Ziraat Fakültesi Talebe Cemiyeti ile Kıbrıs Tiirk Kültür Derneğinden temin edilebilir. Bütün semtlere otobüs temin edilmiştir.
Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası Başkanlığından
Sendikamızın idare kurulu seçimi 9/4/1950 Pazar günü Ticaret Han No. 8 de Sendika Merkezinde yapı-I lacaktır.
Sendikaya mensup üyeler, sabahın saat 8 inden akşamın 19 una kadar, reylerini kullanacaklardır. Saat 19 dan sonra rey kullanılmıya cak tasnif heyeti tasnife başlıya-caktır.
Bu münasebetle Lokanta, Otel, Kahve, Han, Ocak, Şekerci, Pasta-hane, Bar, Sinema, Gazino ve benzeri eğlence yerlerinde çalışan bütün üyelerin 9 Nisan Pazar günü Sendika Merkezine gelerek reylerini kullanmaları rica olunur.
Dikkat Emlâk
Ankaranın ana asfaltında senelik geliri 30000 liralık apartman kıymetli arsalar, evler.
Ulus Meydanı Mühendis Ha No. 5 Musa Yılmaz Tel: B. 16668 Ev: 15233
'’^r sat,cılann,n mebzıiliyetinc muakki.i olan bayram _vcıl« ıı |,u i
' . .T’û İstanbul bayram yerlerin- gün artık o hale gelmiştir ki, bunu !
' Vı ’ horoz şekeri, elma şekeri tasvire dil) yazmava kaıem bile lu • samları ve mani ile keten helvası zı— -------------
külhlayan yanık sesli esnafa rast-I ladUyor. ı
I- «lan, âdetler ve an'ane- _______________
i ler|- kügl.:j..r dolayısiyle bir nevi leri anlatmaya çalışalım?."
Bu hafta
Nefretten doğan büyük bir Aşkın filmi Kt lıfomiya Fat hi Yaratıcıları : Ray Milland - Barbara Stanvvyck Barry Fitzgenrald Seanslar :
14 - 16.15 - 18.30 - 21 Tel Gişe : 15031 Tel • Müd. 24075
İ'URK KANSER ARAŞTIRMA VE SAVAŞ KURUMU ÇAYI Gülhane hastanesinde açılan Kan ser polikliniği yararına 30 Nisan 1950 Pazar günü saat 16—19 a kadar Ankara Palas salonunda verilecektir.
Biletler; Birke, İstanbul Eczanesi ve Ankara Palastan temin edilebilir. 1
Tasfiye halinde bulunan Tiirk Basın Birliği Tasfiye Hey’etinden:
1939 senesinde 3511 sayılı kanunla merkezi Ankara’da olmak üzere teşkil ve 1946 senesinde 4932 sayılı ka-nula ilga edilmiş olan Türk Basın Birliğinin Ankara 4. Hukuk yargıçlığından sadır olan 949/415 esas, 950/133 karar sayılı ve 6.3,1950 tarihli ilâm ile tasfiyesine karar verilmiş ve tasfiye memurları olarak mahkemece aşağıda imzaları bulunan bizler tayin edilmiş bulunduğumuzdan adı geçen mülga Basın Birliğinde alacaklı olanların Ticaret Kanununun 445 inci maddesi mucibince bir sene içinde alacaklarım müsbit vesikalarını ibraz ederek ıaun kaydettirmek üzere tasfiye Bürosu ka- ittihaz edilen İstanbul Aşiı-efendi -Ali. Cad. 24 No:lu yazıhaneye müracaat | etmeleri lüzumu ilân olunur.
Prof. Abdülhâk Kemal Dr. Osnıan Nebioğlu
1 Prof. Bülent Nuri Esen j
Emniyet Otoları |
iler gün için Ankara - Zon- f guldak arasında sizlere rahat ı ve güzel bir yolculuk yaptırır, j
Ankara telefon: 12909 I
Zonguldak telefon: 220 1
Sahibi
Adviye FENİK Yazılşlerinl fiîlan idare eden; HİKMET YAZICIOĞLU
B»n) djfı yer:
G*B«Q M&Abau;

DİKKAT Ortaç'ta Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Empirme Empirme Çamaşırlık ORTAÇ
v S BE ■ ■ " —————-------------- ------------------------------------------ Anafartalar Ca
•■■■■■■■ D L CI M a ■ — Köse Mağaza, No:
Büyük Sürpriz
500 krş
260 krş
290 krş
375
Cad. Adliye karşısı Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Ankara
E
I a
il
S“5 (52
Dikmen de bir cinayet işlendi
Başmakaleden devam ı
Nallıhandan
12 Temmuz
Dün gelen Fenerbahçeli futbolcu!:
Mr. Door Çukur Antalyada D.P. nin
Sahte hâkim
Adviye FENİK
Madritten
D.P. nin kazandığı
ve
27
Boks birincilikleri
I
Yazan
İSTANBUL’da
Galataşaray - Altay Beşiktag - Göztepe
başlamışlardır.
★ (Baş tarafı birincf de) grevine başlamadığını ce söylenecek fazla bir şey olmadığını ifade etmiştir.
Avukatının beyanatı
Dün şehrimize gelen Vefalı futbolculardan: Şükrü Ersoy, Aziz Buçurkat, Rahmi Denızoz, Galip Haktanır Melih İlgaz
adayları
★ (Baş tarafı birinci de)
Yüksek Ziraat Mühendisi Akif Sarıoğlu, D. Parti il başkanı Ahmet
Milli Eğitim Kupasının dördüncü haftası
Fenerbahçe bugün
ne netice alabilir?
Günün ilk karşılaşması Vefa-Demirspor
İstanbul takımlarından Fenerbah ve Vefa Millî Eğitim Kupası için bugün ve yarın şehrimizde ilk kar şılaşmalarını yapacaklardır. Bugün ilk maç Vefa ile Demirspor, ikinci maç ise Fenerbahçe ile Gençler-birliği arasındadır.
Milli Eğitim Kupasının dördüncü hafta karşılaşmalarında İzmir takımları da bugün ve yarın Istan bulda Beşiktaş ve Galatasarayla oy-nıyacaklardır. Bu üç hafta zarfında üç şehir takımlarının temasları hayli sürprizli olmuş ve bilhassa İstanbul takımlarının kendi aralarındaki karşılaşmalarda aldıkları neticeler, beklenmedik mağlûbiyet ler ve galibiyeterden sonra favori takımarı klasmanda yine müsavi duruma getirmiştir.
Bugün Ankara takımları ile ilk karşılaşmalarını yapacak olan Fener ve Vefa takımları şimdiki halde klasmanda en iyi vaziyette bulunan
beyannamesi bir iksir midir?
Türkiye futbol birinciliği
Maların Evvele alınması muhtemel
Türkiye futbol birinciliği için bölgelerarası karşılaşmaların 14 Mayıs tarihinde genel seçim yapılaca ğından 10, 12 ve 13 Mayıs tarihlerinde oynanması düşünülmektedir.
Muhtelif gruplar arasında yapılacak olan bu karşılaşmalar eliminas-yon usulü ile olacak ve gruplar a-rası birinciliği kazanan takımlar 18, 20 ve 21 Mayıs tarihlerinde yine eliminasyon usulü ile karşılaşacaklardır. Nihayet gruplararası şampiyonu ile İstanbul, Ankara, İzmir lig maçları şampiyonlarının iştiraki ile 1950 yılı Türkiye Birinciliği i-çin, 27, 28 ve 30 Mayıs ile 1, 3 ve 4 Haziran tarihlerinde, bu yıl ilk defa olarak iki devreli olmak üzere puan usulü esasına göre bir karşılaşma yapılacaktır. Bu karşılaşmalarda en fazla puan alan takım 1950 yılı Türkiye şampiyonu unvanını kazanacaktır.
lardan ikisidir. Millî Eğitim Kupasının dördüncü hafta temaslarının a-rifesinde bu iki İstanbul takımile Ankara takımlarının kuvvet ölçüleri ve daha evvel aldıkları neticeler göz önünde tutulursa bugün ve yarınki karşılaşmaların büyük bir alâka ile beklendiğine şüphe yoktur.
Fenerbahçe takımı bugünkü durumunda, şüphesiz ki en fazla eleman kaybetmiş bir takım olarak gözüküyor. Fikret, Salâhattin ve Murat halen Yedeksubay Okulunda bulunduklarından, Sarı - Lâcivert-liler bu elemanlarından lâyıkile isti fade edemiyorlar.Santrfor Cemal bir ay cezalıdır. Kaleci Erdal bir sakatlanma neticesi uzun zamandır takımında yer alamıyor. Son Vefa maçında, arıza geçiren Cihadın yerine oynaması, renklerine bağlılığının güzel bir ifadesidir ve Erdalın bu fedakâr hareketini takdirle karşılamak icabeder. Bütün bunlara rağmen bugünkü Fenerbahçe takımı yine kuvvetli elemanlara sahip ahenkli bir takım olarak kendini göstermektedir. Gençlere ve De-mirspora karşı yerden ve deplâs-manlı oyununu çıkarabildiği takdir de. Ankarada bundan evvelki temasında olduğu gibi, netice alabilir.
Uzun zamandanberi Ankarada seyretmediğimiz Vefa takımı ise, tstanbul liginde bu sene kendini tam mânasile gösterememiştir. Bununla beraber Yeşil - Beyazlılar Millî Eğitim Kupasının daha başlan gıcında evelâ İzmir takımlarına, arkasından da kuvvetli rakipleri Fe-nerbahçeye karşı elde ettikleri galibiyetlerle kuvvetli bir kadroya sahip olduklarını isbat ederek bugün Millî Eğitim Kupası klâsmanın-da favoriler arasında yer almışlardır. Ankara takımları karşısında alacakları netice, bugün ve yarın çıkaracakları oyuna bağlıdır.
Ankara takımlarına gelince, Genç lerbirliğinin Istnbul takımlarından Beşiktaş ve Galatasaraya karşı gerek İstanbulda, gerekse Ankarada elde ettiği neticeler, kendisine Mil-. lî Eğitim Mükâfatına iştirak eden
takımlar arasında başlarda yer almasını sağlamıştır. Gençlerin sırf feragatli çalışmalarının semeresi o-lan bu neticeyi idame ettirmek için bütün varlıklarile çalışacakları şüp hesizdir. Bu bakımdan Ankara şam piyonunun, karşısına çıkacakları i-çin daima tehlikeli bir rakip olacağını düşünmek de hata olmaz.
Demirsporlular ise, turnuvanın ilk iki haftası içinde yaptıkları temaslardan mağlûp çıkmışlarsa da. daima sürprizli neticeler veren îz-mirden geçen hafta 5 puvanla dön meşini bilmişlerdir. Bu da takımın formunu bulduğuna delâlet eder B itibarla Demirsporlulardan da bundan sonraki Millî Eğitim temas larında iyi neticeler almaları beklenebilir.
Ankara ve İstanbul takımlarına bugün ve yarınki karşılaşdalarında başarı ve şans dileriz.
N. SEL
Fakat yapılan konuşmalardan müsbet netice çıkmamıştır. Çünkü Recep Peker, bütün ileri sürülen delillere rağmen şiddet politikası takip etmediğinde ısrar etmiştir.
Meselenin nazik tarafı şudur:
Bu beyanname, bir taraftan Başbakan, diğer taraftan Demokrat Parti Başkanının karşılıklı fikir ve kanaatlerini İnönü'nün görüşüne göre hulâsa etmektedir. Başbakan ise, parti demek değildir. Nitekim ondan sonra kaç Barbakan değişmiştir. Bu bakımdan 12 Temmuz beyannamesi sun’î ve muvakkat bir tedbirden başka bir şey telâkki edilemez.
Muhalefet kanun dışı bir hareket yapmamıştır ki bundan vazgeçilmesine söz verilsin. Muhalefet hakikaten kanun dışı bir hareket yapmış olsaydı, bu kadar otorite ile idareyi elinde bulunduran Recep Peker hükümeti, salâhiyetlerini daha şiddetli bir şekilde kullanmaz mıydı? Demek muhalefet kanun dairesinde hareket ediyordu ki, iktidar hükümeti kazaî yoldan her han gi bir vaziyet almak lüzumunu duy-
Aradan geçen zaman zarfında ise, 12 Temmuz beyannamesinin Sayın C. H. P. Başkanına, kendi partisi içindeki mevkiini kuvvetlendirmekten başka bir gaye gütmediği halk tarafından açıkça görüldü.
Bu beyannamenin mahiyeti böy-iece herkes tarafından gayet iyi bilinirken ve amelî hiç bir faydası görülmemişken şimdi bunun bir seçim propagandasına vesile ittihaz edilmesindeki mânâyı anlamak çok zordur.
Şiddet politikasını, eli kolu bağlı kanunlara riayetten başka bir şey yapmıyan Demokrat Partiye at fetmek ise, bu politikasının tâ kendisidir.
Acaba, seçimler arifesinde iktidar partisinin milletin önüne serecek hiç bir icraatı mı yoktur? Neden 1917 senesinde, tek taraflı olarak ilân edilmiş bir beyannameyi ileri sürüyor? Bize kalırsa bu beyannameden çok daha evvel kanunlar vardır. Anayasanın ika mu hakları vardır. Bir şahsın ferdî o-toritesini hâkim kılan bir beyannameye değil, milli iradenin otoritesini hâkim kılan kanunlara riayet edelim.
Hepsinden güzeli, âlâsı, rânâsı budur.
ir (Baş tarafı birinci de) aramış, bu arada Hakkı ismindeki arkadaşının evine giderek Zeh rayı sormuştur. Zehranın burada olmadığını anlayan İsmail yanına Hakkı, Mustafa ve Halil isimlerinde deki arkadaşlarını alarak doğruca İbrahim isminde diğer bir arkadaşının evine gitmiştir.
İsmail karısı Zehrayı İbrahimin evinde bulunca kendisine eve dönmesini söylemiş, fakat kadın. «Artık seninle yaşamama imkân yok kardeş olalım, diyerek İsmailin teklifini reddetmiştir.
Bunun üzerine İsmail ve arkadaşları geri dönüp Bendderesinde bak kal Muradı yanlarına alarak taksi ile Zebranın bulunduğu yere gitmiş lerdir.
İbrahim ikinci defa gelen İsmail ve arkadaşlarına kapıyı açmak istememiş ise de Muradın ısrarı üzerine kapı açılmış ve tekrar Zehrayı ikna etmeye çalışmışlardır. Fakat Zehra kararını değiştirmemiştir. Artık yapılacak bir şey kalmadığını gören İsmail ve arkadaşları evden çıkarak taksinin yanına gelmişler ve tam gidecekleri sırada İsmail kendilerini uğurlamaya gelen ibra-lıimle Hakkının konuştuğunu görerek üzerinde taşıdığı börek bıçağını İbrahimin göğsüne saplamıştır.
*’ sürüne sürüne evine git Alicanoğlı
rinden, ensesinden ve elinden ağır surette yaralamıştır. Hakkı aldığı yaraların tesiriyle derhal ölmüştür.
Bu sırada şoför ve İsmailin diğer arkadaşları hâdise yerinden uzaklaşarak Çankaya karakoluna gitmişler ve hâdiseyi anlatmışlardır.
İki kişiyi öldüren İsmail hiç bir şey olmamış gibi doğruca Bendde-resine gitmiş ve Öldürdüğü Hakkının evine uğrayarak yanında çırak olarak çalışan ve aynı zamanda Hak kının oğlu olan Mehmede hamıır yoğurmak üzere evine gelmesini söylemiştir.
Babasının öldürüldüğünü bilmi-yen Mehmet ustasının evine gitmiş ve beraber hamur yoğurmak içi hazırlık yapmaya L...
İsmail büyük bir soğukkanlılıkla Mehmede biraz uyumak istediğini söylemiş ve kanapenin üzerine yat mıştır.
Mehmet böreklik hamur hazırlamaya çalışırken dışardan annesinin feryadını duymuş ve hamuru yarıda bırakarak bvden çıkmıştır.
Bu sırada uyanan İsmail çırağın bırakıp gittiğini görünce hamuru kendisi yoğurmaya başlamıştır. Zabıta memurları katili büyük bir soğukkanlılıkla hamur yoğururken yakalamışlardır.
o.... _________ „ w , Savcı yardımcılarından Mahmut
İbrahim sürüne sürüne evine git Alicanoğlu gece hâdise yerine gide-miş Ve Hakkı kaçmıştır. İsmail bu . rek tahkikata başlamıştır.
defa Hakkının peşine düşmüş ve Diğer taraftan sanık dün suçüstü elinde bıçak bulunduğu halde ko- hükmüne göre ikinci ağır ceza man valamaya başlamıştır. kemesine sevkedilmiş, fakat tahki-
İsmaii bir müddet Hakkıyı kova- ] katın derinleştirilmesi icap ettiği ladıktan sonra nihayet yakalamış için duruşma umumi hükümlere ve elindeki bıçakla sırtının on ye-1 kalmıştır.
bir davet
İspanya boks federasyonu 23
7 Mayıs tarihlerinde iki maç yap malt arzusunda olduklarını bildirerek, bu tarihlerin müsait olup olmadığını boks federasyonundan sormuştur.
İspanya boksörlerinin memleketimize yaptıkları ziyareti iade mak-sadiyle yapılan, bu davet memnun lukla karşılanmış ve ilgili federasyona bildirilmiştir.
Bunun üzerine İspanyol federasyonundan gelecek cevap üzerine boksörlerimizin katî hareket tarihleri belli olacaktır.
Almanyada yapılan "Rus,, fotoğraf makineleri
Stokholm, 7 (a.a.) — «Lp6»: Sov-yetler, Kief şehrinde imal olunduğunu ileri sürdükleri Kief markalı Rus fotoğraf makinelerini İsveç piyasasına şevketmiş bulunmaktadırlar. Makineler çok miktarda satılmakla beraber nihayet Rusların sahtekârlığı meydana çıkmıştır. Çünkü Rusya’da fotoğraf makinesi sanayii yoktur. «Kontaks II.» nin eyaletinde İena şehrinde,. Alman mütehassısları tarafından yapılmaktadır.
11, 12 ve 13 Mayıs tarihlerinde yapılması düşünülen Türkiye boks birinciliğinin 29 ve 30 Nisan günlerinde şehrimizde Millî Eğitim maçları yapılmıyacağı anlaşıldığından o tarihlere alınmıştır.
Müsabakalar gündüzleri 19 Mayıs Stadyumunda yapılacaktır.
Bundan sonra Millî Eğitim ükâ-fatı birincisi ile Türkiye birincisi arasında 11 Haziran tarihinde Başbakanlık kupası için de bir karşılaş ma yapılacaktır.
Voleybol birinciliği karşılaşmaları
1950 yılı Türkiye voleybol birinciliği Mayısın ilk haftasında şehrimizde Siyasal Bilgiler Okulu salonunda yapılacaktır.
Bu seneki birinciliğin geçen yıla nazaran daha çetin olacağı tahmin edilmektedir.
e görmeden çıkacaklar.. 1
____Bugünkü — spor hareketleri Millî Eğitim Futbol Maçı
19 MAYIS STADI
Saat: 14.00 Demirspor - Vefa Saat: 15.45 Gençlerbirliği - Fenerbahçe
S. B. O.
Basketbol Saat: 18.15
Hilâlspor - Uluçınar Ankaragücü - Doğanspor
ir (Baş tarafı birinci de) roşilof'un söylediği nutılk manidar dır. Voroşilof, Tito’yu iyice azarla-mıştır. Belki de Ruslar, Yugoslav seçimlerinin neticesinde cesaret bulmuşlardır. ÇÇünkü, bilhassa Macar azlığı bulunan Soboticanın da dahil olduğu hudud civarındaki seçim bölgelerinde verilen oyarın % 30 Tito’nun aeyhinde olmuştur. Voroşilof, Tito’yu korkutmak istemiştir. Bununla beraber Budapeşte de diğer strateji mütehassıslarının daha önemli mevzularla uğraştıkları muhakaktır. Her halde bu hazırlık ve topantıar Rusyanın sözde barış propagandası ile garip bir tezat teşkil etmektedir. Vorovilof «barış uğrundaki mücadele devam ediyor, demiştir. Fakat, «hangi barış. diye sormak yerinde olur.
İT (Baş tarafı birinci de) ki manzarayı İsviçreyi de kıskandıracak kadar güzel buldum. Po- __________o__,______________a...........
zantı'da önümüze geçen bir aşire- [ Tekelioğlu, Dr. Burhanettin Onat, .tin: «Kahvemizi içmeden bir yere ( Yüksek Makine Mühendisi Ahmet gidemezsiniz», diye yaptığı ısrarı ve ( Tokuş, İl genel meclisi üyesi İbra-ettiği him Subaşı, Dr. Fatin Dalaman.
sonuna Yedinci adayı genel merkeze bil-Esasen ( direcektir.
Diğer taraftan Antalya C. H. Par tisi erkânında büyük bir şaşkınlık ve telâş hüküm sürmektedir. Çünkü, Halk Partililer dört hizbe ayrılmış bulunmaktadırlar. En büyük mücadele müfritlerden Rasih Kaplan ve Mustafa Korkut hizbi ile diğer üç hizip arasında cereyan etmektedir.
Partinin genç elemanları Rasih Kaplan ve Mustafa Korkutu bu defa behemehal tasfiye etmek için hummalı bir gayret sarfetmektedir-ler. Buna mukabil Rasih Kaplan 28 senedir uğramadığı kasaba, köy ve nae açın hattâ dükkânları teker teker dola-karşınıza 1 şarak rey toplamaya çalışmaktadır.
bir mektup
★ (Baş tarafı birinci de) faydalı şahsiyetlerin işbaşına gelmelerini temenni etmekte ve ehil insanlar gelmediği takdirde türlü mazarratlar tevlit edebileceğini a-çıklıyarak aynen şöyle yazmakta- ) dır:
— -Mesele gayet nazik bir durumda olup, kıldan ince, kılıçtan keskindir. Biz falân beyin mebusluğunu temin maksadiyle, falânca-nın nüfuzundan istifade edelim, dersek veya Halk Partisinin ayakta ve mevkii ikbalde kalabilmesi için, şunun veya bunun Meclise alınmasını temine yeltenirsek hükû. met ve millet çok ağır darbeler altında kalmış ve maazallah inhidama sürüklenmiş olur. İfrat, keskin sirke gibidir, küpüne zarar verir. İtidal ve nezahet, millî ve necabet faziletin anahtarıdır.»
Bundan sonra, millete ve devlete faydalı olacakları nâehillerin seçilmesi pahasına bu mukaddes vazifeden uzaklaştırmanın vicdansızlık o-lacağını belirten okuyucumuz, ne Halkçı ve ne de Demokrat olduğu.-.. nu, sadece gayenin istihsali için ' büyük fedakârlıklar yapıp halen inzivaya çekilmiş .bulunduğunu belirterek aynen şöyle diyor:
— «Buğday eken, arpa kaldıran bir insanım, kalbim sızlıyor, yüreğim yanıyor, diktiğimiz ağacı, dibinden kesmiyelim..
Sayın Nallıhanlı okuyucumuz, e-min olsun ki; biz de, bütün millet de aynı temennideyiz. İyi bir seçim yapılması, ehil insanların işbaşına geçmesi, bunların peygamber mirî ve dirayeti göstererek Allahın inayeti ile yurdu kalkındıracak, milleti refaha götürecek yolları bulup araması hepimizin özlediğimiz, aradığımız gayedir. İ-nanıyoruz ve' güveniyoruz. Siz de
döşenmiş çadırında ikram Türk kahvesini ömrümün kadar unutamıyacağım.
Türkiyenin neresine gitsek kendi- I mizi evimizden başka bir yerde sanmıyoruz.
Mr. Door ve karşılayıcıları, birlikte Mersine hareket etmişlerdir.
Kamarotlara İngilizce dersleri İstanbul, 7 (a.a.) — İstanbul vapurunda, kamarotlar için açılan İn gilizce kursu sona ermiştir. Kursa iştirak eden 30 kamarottan 18 i pek iyi, 8 i iyi ve 5 i ise orta derecede mezun olmuşlardır.
Dün Şair Nâzım Hikmet’in grev yapma kararını bildirerek vekili Mehmet Ali Sebük’ün gayret ve ısrarlarına rağmen kendisini bu kararından vaz geçiremediğini yazmış, avukatın hükümet makamları nez-dinde Nâzım Hikmet lehinde teşeb büslerde bulunmak üzere Anka-raya geldiğini yazmıştık. Tema.sları na başlamış ve bunlardan ümit veri ci neticeler almış bulunan Meh met Ali Sebük kendisi ile konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
«— Bugün evvelâ Başbakan Y ardımcısı Nihat Erimle Nâzım Hikmet meselesini bitaraf iki hukukçu grbi etraflıca konuştuk, fikir teatisinde bulunduk. Bilâhare Adalet Bakanı Fuad Sirmen ve Hapishaneler U-mum Müdürü Sakîp Güralla da bu mevzu üzerinde uzun boylu görüştük. Ayrıca Nâzım Hikmette hemşiresi ile birlikte ikinci defa olarak Adalet Bakanı Fuad Sîrmemle tekrar fikir teatisinde bulundak.
Bugünkü temaslarım neticesinde bu meselenin büyük bir anlayışla karşılandığını memntıniyfetle mü-şahade ettim. Formalite güçlvflderi dışında pek yakında meselenin, hal ledileceğini ■ kuvvetle umuyorum-Bu anlayış havası karşısında ciciden müteşekkirim. Bu ümitle Nîâzım Hikmet’e, açlık grevini tehir etmesi için derhal bir telgraf çektim ve bir defa daha rica ettim. Bana olan fevkalâde itimadını yakından bildiğim için, inat ve kararın da nıusır olmasına rağmen, teşebbüslerimin müsbet netice vermesine engel olmıyacağıpu umuyorum.»
ir (Baş tarafı birinci dd) 1 kararında ısrar ederek dilekçelerin okunmasını talep etmiştir. 1 Hâkim, bu istidaların şimdilik o- J kunmasında bir fayda olmıyacağını } ileri sürmüş, fakat sanık: «Tayı- 1 nimde C. H. P. nin nasıl bir rol ; oynadığı bu dilekçelerimde açık ( I lanmıştır. Ben nasıl k-.• suçlu olarak gelmişsem, suç ortaklarımın da adalet huzuruna çıka- ’ rılmasını isterim, demiştir.
Hâkim, inatlarda bulunmanın ( bir fayda vermiyeceğini, bildiklerini söylemesini istemiş, sanık u- : sulü bildiğini, iki dilekçe bulunup okunmadıkça hiç bir şey söylemi- : yeceğini bildirmiş, şöyle devam etmiştir:
— «Benim nasıl tayin olunduğumun efkârı umumiye önünde açıklanması lâzımdır. Sorgu yargıçlığında alman ifadelerim okunsun. Ben, Çanakkale yetkili sorgu yargıçlığını denildiği gibi altı ay yapmadım. Onlar diledikleri gibi gös termeğe çalışıyorlar. Hâkimliğim, yaptığım hizmetlere karşılık olarak C. H. P. Genel Sekreterliğinin tesiri ile zamanın Adalet Bakanı Şinasi Devrin tarafından temin e-dildi. Ben sahte diploma tanzim etmiş değilim. Esasen benim hiç diplomam yok. Zaten böyle bir iddiada da bulunmuyorum.»
Hâkimin, sanığa diplomaları ne suretle temin ettiğiin veya düzenlediğini sorması üzerine sanık:
— «Ben sahte diploma tanzim etmiş değilim, dedi. Marshall plânı yardımından ziraat âletleri satış memurluğuna tayinim de C. H. P. nin bir taktiğidir. Çünkü 1950 seçimlerinde C. H. P. ye yardımım olacaktı.
Muhterem başkan, benim evimden siyah bir çanta aldılar ve bir daha göstermediler. Halbuki bu çanta içinde benim masumiyetimi açıklıyan veya suç ortaklarımı bil-. diren vesikalarım vardır. Zaten ben evvelâ casusluk suçü ile yakalandım ve mahkemeye sevkedildim. Tevkif sebeplerim çantadaki vesikalarda vardır.»
Hâkim:
«İstidanız bu dosya içerisinde yok. dedi.
' Sanık:
«O halde böye bir hâkim de yoktur; bu sanık ben değilim.»
«Muhterem hâkim, siz bir hizmet yapacaksınız. Ben kendimi ortaya atmış vaziyetteyim. Şimdi adaletin yüksek huzurunda serbest olarak konuşacağım. Ben yalnız C. H. P. nin bir vasıtasıyım. Hiç bir zaman suçlu değilim. Benim suç ortaklarım var, onların da adalet huzurunda hesap vermelerini istiyo-
Mahkeme sanığın evvelki suçlarına ait ilâmların ait olduğu mahkemelerden istenmesine, tanık olarak Celâl Kurtcebenin dinlenmesine, sanık tarafından görevsizlik kararı isteğinin reddine, sanığın tutukluk halinin devamına ve duruşmanın başka bir güne bırakılmasına karar vermiştir.
Kendisi yoklamadan çok korkmaktadır. Bunu itiraf etmekten kendini kurtaramamış, yakınlarına: .Beni en çok korkutan Pazar günü yoklamada kaybetmemdir. Hele bir kazanayım, onların üç senede yaptık larını ben bir haftada bozarım» demiştir. Hocanın en çok güvendiği köy ağaları, muhtarlar ve paradır. Karşısında en kuvvetli namzet de kendi memleketlisi olan Sabri Okay dır.
Pazar günü yapılacak olan yoklamalarda seçmenlerin ilçe ile temasını kesmek için C. H. Partisi şimdiden bir çok tedbirler almış ve yoklamaların yapılacağı Halkevi bi naşının civarını beklemek için hususî muhafızlar tutulmuştur. Ayrıca seçmenlerin öğle ve akşam yemeklerini parti binasında yemeleri için şehrimiz ahçılarımn birisi ile 1820 liraya 260 adayı Pazar günü doyrması için bir mukavele yapılmıştır.
Yurdda havalar nasıl gidiyor
Devlet Meteoroloji İşleri Umura Müdürlüğünden verilen maluma/* göre, son 24 saat içinde yurdum da hava Marmara, Ege, Doğu -\ns-cîo.-u ve Güneydoğu Anadolu Tolge-İtrinde çok bulutlu ve yer yer ya-ğ şlı, diğer bölgelerde az bulutl'jı etçmiştir.
Yağışlar yağmur şeklinde olmu? tur. 24 saat içinde yurdumuza düşen yağmur miktarı metre karede Diyar bakırda 26, sparta, Siirt ve Aydında 14, Bodrumda 12, Erzurumda 9, Ka: talda 8, Çorluda 7, Muğla, Mard’m Burdur ve Urfada 6, Karakösede ir diğer yağış alan yerlerde mir ilâ 3 kilogramdır.
Günün en düşük sıcaklığı Konya Etimesgut, Kırşehir ve Bilecıkt» sıfır derecedir. Günün en yükseli sıcaklığı sıfırın üstünde Adanadı 22 derecedir.
Dün Ankaraa sat 14 deki sıcaklı! sıfırın üstünde 16 derece idi.
4
A
ir (Baş tarafı birinci de) hirden biraz uzaklaştıktan sonra yolda bekleyen 27 kişiyi de almış ve böylelikle yoluna devam etmiş-
Gece karanlık basınca kamyonun lâmbalarının bozuk olduğunu gören yolcular endişeye düşmüşler ve şoföre bu vaziyette yoluna devam e-demiyeceğini söylemişlerdir. Ne pahasına olursa olsuh yük ve yolcuları Ankaraya getirmeğe çalışan şoför mütemadiyen korna çalmak suretiyle yola devam etmiştir.
Kamyon 35 inci kilometreye gelince yolcular müthiş bir gürültü ile yerlerinden sıçramışlar ikinci gürültü bunu takip etmiş ve nihayet kamyon yolun kenarına, tekerlekleri havaya gelerek devrilmiş, yolcular da kamyonun altında kalmışlardır.
Hafif yaralı olanlar kriko koyarak kamyonu kaldırıp altında bulunan beş cesedi çıkarmışlardır.
Bu sırada Kayseri istikametinden gelen kamyonlar yaralıların bir kısmını Ankaraya getirmiş, imdat arabalariyle getirilen ağır yaralılar Nümune hastahanesine yatırılmışlardır.
Yaralılardan Duran Mermer, Ali I-Iacı, Şahin Haşan, Turan Nuri Kalan, ve Abidin Çil tedavi altına alınmış, yarası hafif olan diğer yolcular ilk tedavileri yapılarak taburcu edilmişlerdir.
Ağır yaralılardan Nuri Kalan’m hayatı tehlikededir.
Kaza esbebi ve hâdiseye sebebiyet verdiği iddia edilen şoför hakkında tahkikata başlanmıştır. I
ir (Baş tarafı 1 incide larının ve muhitinin kalbini kazan mış çok değerli bir generalimizde 1892 senesinde Bolu’da doğmuş o lan Fahri Belen, Balkan harbine Birinci Cihan harbine ve İstikli savaşına bilfiil iştirak etmiş, başa rılar sağlamıştır. Ayrıca Rus Türk hududunu tahdit eden komiı yon başkanlığını yapmış, Cenevre de toplanan silâhların tahdidi kof feransına katılmış, Harp Akadem sinde hocalık etmiş, değerli hil metlerde bulunmuştur.
İstiklâl savaşında, Afyon cephl sinde Belen - tepe’nin yarılması) temin eden ve Yunan orduları Bal kumandanı Trikopis’in esir edilmı siyle neticelenen harekâtta Fah Belenin büyük yararlıkları görü oıüştür.
Vazife gördüğü her yerde büyi muhabbet ve hürmet kazanan Fal ri Beleni, Günay, Güney - Doj Anadolu ile Gelibolu ve Çanakki halkı çok iyi tanımaktadır.
Fahri Belenin ordudan aynim» hakında ne düşündüğünü sordu# muz bir arkadaşı şunları söylemi tir:
— «Çok değerli bir arkadaşıtf zın aramızdan ayrılmasına rnüte» siriz. Bununla beraber, teessürün^ zü izale edecek büyük bir teşdi miz de var. O da: Bu temiz md leket evlâdının yeni altıldığı si, sî hayatta yapacağına emin bulu duğumuz hayırlı işlerdir..
KİRALIK
Mobilyalı üç oda, mutfak, bat yo ehven fiyatla kiralıktır. B& çelievler 32 inci sokak No. Telefon: 31666.

Comments (0)