Pazar 8
Mayıs 1949
Yıl 1 — No. 9
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
İDAREHANE
* Denizciler Caddesi 2 Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Telefon: 15315
Fiyatı her yerde 10 Kuruştur
İstanbul Demokrat Parti idare heyetinin tertip ettiği bu mitinge büyük halk kitlesi iştirak edecek
Zevkinize devam buyurunuz!
Mümtaz Faik FENİK
İktidarda bulunan bir parti en iyi propagandayı kendi eserleriyle yapar. Eser, dediğimiz zaman kasdet-l iği m iz şey, şurada kurulmuş bir kopru, obur tarafta yükselmiş bir
bina ûegıldiı. Çünkü milyonlarca liralık bütçe elde olduktan sonra böyle köprüleri kurmak, en kötü idarelerde dahi İşten bile sayılmaz. İktidarda bulunan bir partinin eseri, kurduğu sistemlerin iyi işlemesinde, programın sade lâfzına değil, mânâsına riayette görülür. İyi eser, tahtadan, duvardan, binadan, laftan daha ziyade, huzur ve sükun içinde ya-şıyabllen vatandaşın tâ kendisidir. Eğer o vatandaş, iktidarda bulunan
idarenin Anayasaya ve mevcut kanunlara riayet ettiğine kaanise, eğer seçimlerin tam bir emniyet dahilinde yapıldığına inanıyorsa, eğer mevcut şartlara göre, o idarenin kendi refahı ve huzuru için bilgili bir tarzda çalıştığına imanı varsa, eser mükemmeldir; iktidar partisi muvaffak olmuştur; hattâ, hattâ istikbalini bile garanti etmiştir.
Fakat bir de bunların hiçbiri yapılmadan, kuru sözlerle,'yaldızlı nutuklarla propagandaya başlayınız,
o zaman, dlnllyen halk, adeta başka bir âlemden gelmiş bir garibeyi nasıl merak ederse, sizi de ayni tecessüsle seyreder, ve sonunda dudak bükerek geçip gider.
Bugünkü iktidar partisi bu millet için ne yapmıştır? Vatandaşların refah ve huzuru için ne gibi işler meydana getirmiştir? Pahalılıkla mücadelede ne gibi tedbirler almıştır?
Memlekette verem günden güne artmaktadır. Tereyağının kilosu 750, e-
Un kilosu 400 dür. iplik dokuma fabrikaları devlete olan 3 milyon liralık vergi borçlarını ödemek için yeniden fiyatlara zam teşebbüsünde-dirler. Başka memleketlerde en büyük döviz kaynaklarından biri olan
kömür havzamız, bugün bir çok israflar yüzünden zararına çalışıyor.
Eline ayda ancak 70 - 80 lira geçen
üç, dört çocuklu aile babası, deli divaneye dönmüştür! Ve Sayın Hilmi Uran bütün bunların farkında olmadan, Urfa Halkevi'nde yüzlü yüzlü:
•Böyle geniş bir müsamahakârlık zihniyeti içinde ve parti programımızın çerçevesi dahilinde tam bir tesanütle yurt hizmeti bize zevk vermektedir!» buyuruyor! O halde zevkinize devam ediniz Sayın Bay Hilmi Uran!
Meşhur meseldir; bizde dinliyen söyliyenden ariftir! Ve bu sözlerin altında neler saklı olduğunu bilmektedir :
— İktidarda kalmak, bize zevk veriyor! Aman oyunuzu bize veriniz!
Fakat halk pek zevkli bir hayat sürmüyor ki, siz de bu şekilde hizmetlerden zevk ala bilesiniz!
Pir parti lideri, bir yerde konuştuğu zaman, orada toplanan umumi
efkârın asgari ne düşünebileceğini
tahmin etmelidir; söz söylerken hiç olmazsa, halkın bildiğinin tersine bir fikri müdafaa edip tenakuslara düşmemelidir; Sayın Hilmi Uran herkesçe bilinen bir menkıbenin ü-zerinde durarak halk idarelerinde, halkın arzu ve iradesinin zaman zaman yapılan seçimlerle tezahür edeceğini söylemektedir. Bizce bu söz yeni bir hikmet değildir; Kadim
Yunanistan zamanından beri demokraside usul budur. Ancak seçimlerin halkın arzu ve İradesine hakikaten tercüman olduğunun bilinmesi demokraside en başta gelen bir prensiptir. 21 temmuz seçimlerinde en
(Sonu Sa. 3. 8ü. 4 de)
istanbul, 7 (Telefonla) — Son zamanlarda hayat pahasının görülmedik bir şekilde artması üzerine memlekette duyulan ıstırap son haddine gelmiş bulunmaktadır. Zenginleri bile ürküten bu geçim zorluğu orta
halli ve fakir halkı büsbütün kasıp
kavurmaktadır. Halkın çektiği bu
sonsuz ve ümitsiz darlığı, protesto
etmek üzere Demokrat Parti İstanbul II İdare Kurulunca hazırlanan
miting bugün öğleden evvel saat 11 de Taksim meydanında yapılacaktır. Bugün Parti merkezince, son hazırlıklar yeniden gözden geçirilmiş ye mitingin selâmetle başlayıp sona ermesi için, alınması lâzım gelen tedbirler üzerinde durulmuştur.
II İdare Kurulu adına Emniyet
Müdüriyle görüşen bir heyet, miting esnasında alınacak tertibatı kararlaştırmıştır.
Sadak, Bayan Sadak'la beraber
Sadak İstanburda
Dışişleri Bakanı son seyahatından memnun
Sadak Acheson'la hiç bir pakt üzerinde
görüşme yapmadığını Söylüyor
İstanbul, 7 (Telefonla) — Dışişleri! edebilmekle bahtiyarım. Amerika -
Bakanı ve Bayan Sadak bu akşam da Türk milletine sevgi ve itibar bü-
saat 23.30 da Panamerican uçağlyle yüktür.
hava meydanına gelmişlerdir. Dışiş- Türkiye Cumhuriyetinin en geniş
leri Bakanı gazetecilere Amerika'da haklar ve hürriyetler rejimine kar-
gcçirdiği günlerin iyi hatıralarını şı Amerika'da takdir ve hayranlık
anlatmış ve Mister Acheson'la iki hislerinin büyük olduğunu bizzat
memleketi alâkadar eden bütün müşahede etmek fırsatını bulduğu-
meseleleri uzun uzadıya görüşmek mu sizlere iftiharla söyleyebilirim.
imkanını bulduğunu söylemiş ve Amerikan Dışişleri Bakanının Ankara'yı ziyareti vadettiğini bildirerek demiştir ki:
—— Bu ziyaretim Amerika ile Tür kıye arasında mevcut sıkı dostluk münasebetlerinin daha fazla kuv -vetlenmesino yardım ettiği ' ni taşıdığımı ve Amerikan Dışişleri Bakanlığında karşılıklı olduğunu sizlere beyan
Amerika'nın büyük başkanı Mister Truman'da Türkiye'nin samimi bir dostunu buldum. Bunu bana bizzat kendisi ifade etmek nezaketini göstermiştir. Başkan Truman'ın sayın Cumhurbaşkanımıza hususi bir mektubunu götürüyorum.
Bakan, bu beyanatından sonra gazetecilerin kendisine sordukları suallere aşağıdaki cevapları ver-
(Sonu Sa. 6 Sü 6 da)
Gençlerbirliği 3-0 galip
Varılan neticeye göre Emniyet
memurları Demokratlar arasına gir-miyeceklerdir.
Mitinge iştirak eden halk arasındaki inzibatı, vazifelendirilmiş partililer temin ve tesis edecektir.
Emniyet teşkilâtı, ancak, mitinge iştirak edenlerin dışındaki inzibat ile alâkadar olacaklardır. Parti, miting günü, şehrin mey-
(Sonu Sa. 5 Sü, 3 te)
Bunlar başkasının parasıyla tutulmuş kamyonlar değildir
İspanya ile
münasebetler
Devletler siyasî temsilci göndermekte serbest oluyor
Lake Suceess, 7 (a.a.) (United Press) — Birleşmiş Milletler siyasi komisyonu, Lâtin Amerika memleketleri tarafından sunulan ve ispanya'ya siyasî temsilciler tayininde Birleşmiş Milletler teşkilâtı üyelerinin serbest bırakılmasını Genel Kurula tavsiye eden karar suretini 16 müstenkif ve 16 aleyhte oya karşı 25
oyla tasvip etmiştir.
Madrit'teki büyük elçilerin ve elçilerin geri çağırılması husu -sunda 1946 yılında Genel Kurul tarafından kabul edilen kararın ilgası hususunda nihai karar şimdi Genel Kurula alt bulun - ;
maktadır.
Komünistler Kanton'a yaklaşıyor
Şanghay, 7 (a,a.) (Afp) — Nau-çaung'dan gelen haberlere göre, Çe-kiang - Kiangsi demiryolu boyunca batıya ilerliyen komünistler eyalet başkenti Nançauk'tan önce son ö-nemli şehir olan Çinsien'e 25 kilometre mesafeye gelmişlerdir. Kanton - Hauken demiryolu üzerinde trenler kuzeyde Kuikiang'a, batıda Çeçeu'ya doğru işlemektedirler.
Şanghay garnizonunun ' Uğk " bildirildiğine göre, Hangçeu'yu alan komünistler Çientang nehrini geçmişler ve Sisoşan'ı ele - • - u—
dir. - - •"
arada komünist radyosu, Kan-19 mayısta zaptedileceğini id.
Yukarda resmini gördüğünüz vatandaşlar, bir Demokrat Parti mitingine kendi paralariyle tuttukları kamyonlarla, tatil günlerinin rahat ve huzurunu bir tarafa bırakarak gelmişlerdir. Sayın Hilmi Uran'ın «kamyon kamyon vatandaş taşınması» diye bu heyecanlı ve vatansever kütleleri istihfaf etmeğe hakkı yoktur. Bun-
lar taşınmamış, kendi candan ar-zularlyle vatani vazifelerini yapmağa koşmuşlardır. Hayır sayın Bay Hilmi Uran, biz hangi partide vatandaşların nasıl zorla, şiddetle baskı İle bir araya toplan ildiğim* ve büyük şahsiyetlerin gittikleri yerlerde böyle isteksiz kalabalık, larla nasıl stratejik mevkilerin tutulduğunu çok iyi biliriz!
ingiliz Dışişleri Bakanı Bevin
Bevin
Berlinde
Sos/al Demokrat Partisi kongresinde bulunacak
Berlin. 7 (a.a.) — İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin, bugün öğleden sonra Berlin'deki Gatow hava alanına gelmiştir. Bakan Attlee'nin dört motörlü hususi bir Tork uçaği-le seyahat , etmiştir. .. i
Franz Neumann, Bevini, halen Berlin'de toplantı halinde bulunan Sosyal Demokrat Partisinin kongresine davet etmiştir. Bevin kon* greye kısa bir ziyarette bulunmak için elinden geleni yapacağını söy-
emiştir.
Cumhurbaşkanı
ile Milletvekilleri
Ne kadar tekaüdiye alacaklar?
Malûllere, dullara ve yetimlere bağlanacak olan aylık nispetleri
Yeni Emeklilik Kanun tasarısı milletvekillerinin tekaüdiyesinde birtakım imtiyazlar derpiş etmektedir. Bir şahıs, evvelce bulunduğu vazifenin derecesi ve aldığı aylık ve ücretin miktarı ne olursa olsun, milletvekili seçildiği takdirde, tekaütlük maaşı 875 lira üzerinden hesaplanacaktır.
Ödenek ve yolluklara yapılan son zamlardan sonra şimdi de parlak te-. kaütlük hakkı tanınması milletve-I ki İliğini çok cazip bir iş haline getir-mektedir. 'v
Tasarıya göre; tekaütlük hakkı tanınan veya 4644 sayılı kanunun 7 nci maddesinde yazılı olan vazifelerden birinde bulunduktan sonra mil-I letvekilliğine seçilenlerin milletve -
killiğinde veya milletvekilliğinden
t sonra emeklilik hakkı tanınan vazi-| feler ile belediye reisliğinde, vilâ-
| yetlerin daimî encümen âzalıkların-da geçirdikleri müddet, tekaütlük
• fiili ve itibari hizmet müddetlerine
Gençlerbirliği Hollandalılara 3 - 0, Galatasaray - Fenerbahçe'ye 1 -0, Beşiktaş Vefa'ya 6-3 galip gelmişler, atletlerimiz de Atina'daki müsabakaları kazanmıştır. BUttin spor haberlerimiz 6 ncı sayfamızdadır.
Yunan • Türk hududunda yapılacak demiryolu
Londra Radyosu, 7 (BYUM) — Yunan Nakliye Bakanlığının bildirdiğine göre Türkiye hududu boyunca takriben 125 kilometrelik bir demiryolu hattının iki milyon iki yüz dolar kıymetinde bedele mukabil bir Fransız ' * den satın alınması
ma vaki olmuştur.
Şimdiki holde bu hat Paris'ten Elenik de Şömendöferin
İtalya'da haydutlarla silâhlı çarpışma
Palermo, 7 (a.a.) — Haydut Sal-vadore Giuliano ve çetesinin karargâhı olan Montelepre bölgesinde dün akşam haydutlarla polisler a-rasında silâhlı bir çarpışma vukua
gelmiştir.
Haydutlar, mitralyöz ve tilfek mermilerinin yağmuru altında çekilmişlerdir. Kayıpları henüz malûm değildir, daha önce gündü2 ce-
eden bir çarpışma esnasında | bir italyan jandarması ölmüş ve di-) ger üçü yaralanmıştır.
ilâve olunacaktır.
Vaziyetleri bu şekilde olanların kesenek ve karşılıkları 875 Ura üzerinden, daha önce birinci derecenin aylığını müktesep hak olarak almışlarsa 1000 Ura üzerinden hesaplanacaktır. , . . V. k . v.
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlık yapmış o*
(Sonu Sa. 5 Sü. 3 de)
Hayat pahalılığiyle mücadele için İstanbul Kaymakamları toplandı
İstanbul 7 (Telefonla) — Bu sabah saat 11 de tekmil kaymakamlar Va-li ve Belediye Reisi Dr. Lûtfı Kır-dar'ın reisliğinde vilâyette toplana-jrak, hayat pahalılığı ile mücadele
ve tanzim satışları meselelerini gö-
| rüşmüşlerdir.
Karısını kezzapla yakan adam!
İstanbul, 7 (Telefonla) — Rumeli-hisarında oturan Diraü isminde biriyle karısı Agavni geçinemedikle-' rinden ayrılmak için mahkemeye müracaat etmişlerdir.
Bugün Sarıyer Asliye Hukuk Mahkemesinde duruşmadan çıkan Diran Agavni'ye barışma teklifinde bulunmuştur.
Kadın bu teklifi reddedince Diran cebinde sakladığı bir şişe kezzabı çıkararak Agavni'riin yüzüne dökmüştür.
Derhal gözleri kör olan, yüzü ve vücudu yanan Agavni Balta limanı hastanesine kaldırılmış. Diran yakalanmıştır.
AKINTI VA
K
Kök söküyoruz !
Yakalanan karmanyolacılar adliyeye götürülürken
Şehir ortasında yol kesen üç karmanyolacı yakalandı
Evvelki gece yarısı, Ulus Matbaasında çalışan Mülâzım Hançer evine gitmekte iken üç azgın karmanyolacının hücumuna maruz kalmıştır. Hançer neye uğradığını şaşırmış bu üç gece kuşunun tecavüzünü saatini ve şövalye yüzüğünü vermek suretiyle defedebilmiştir. Bu arada da bir hayli dayak yemiş ve birkaç yerinden hafif bıçak yaraları almıştır. Vaktin geç olması
■feB Hançer mütecavizlerinin tespit edememiştir. Buna hadiseye elkoyan şehrimiz
çok kısa bir zamanda dün öğle üzeri, Karmonyacıları yakalamağa muvaffak olmuştur. Saat, şövalye yüzük ve suç aleti bıçaklar e-le geçirilmiştir. Abdullah Gültekin, Hasan Karaday ve Şakir Atalay adlarını taşıyan 3 ahbab çavuşlar savcılığa teslim edilmiştir,
Halkın sağduyusu bizde o kadar uyanıktır ki, bazı frenkçe kelimeleri Türkçcye nasıl yakıştırdığına hayret edersiniz :
Bir hastanede duydumdu; bir köylü kalsiyum'a, kan - suyu deyip geçiyordu! Halbuki buna mukabil halk dilinde kanyak olan meşhur konyak, hakikaten kanı yakan bir içkidir!
Ya şu troleybus'ün telllbus olmasına ııe dersiniz? Böylesini alimallah kelime icadında üstad olan Nurullah Ataç bile beceremez s :
Fakat yeni bir kelime var ki buna »pes!» deyip parmak ısırma mak kaabll değildir:
Atlantik paktı = atladık paktı! — YEDEKÇI
Bugün İstanburda miting yapılıyor
Hayat zorluğu artık millî
f ela ket halini a I m ıştı r
Maddi varlığımız iktidarsız ellerde çürüyor
GUJV GEÇERKEN
BİRKAÇ |
I_SATIRLA
l/f" I A A A I
evvela canan! politikası
Dinle niş
Atlantik Paktı etrafında
Muhip DIRANAS
duşlık etmeğe mecburuz.
İler güzelin bir kusuru olur derler: kimi arkadaşınız yalan
söylemeği sevebilir, kimisi dedikoducudur, bir tanesi kıskanç, bir
tanesi ukala, bir ötekisi ağlamaklı, biri cimri, biri sarhoş, biri vehimli, biri nankör, biri hastalıklı, biri kavgacı, biri sinirli, hulâsa say sayabildiğin kadar, biri
sessiz, biri bilmem ne... olabilir. Bunların içinde yaradılışı vc var
olan meziyetleriyle sizi en az rahatsız edecek, içine gireceğiniz atmosferi bozmıyacak, hattâ gerekirse bu dinlenme küruııü sizinle bölüşecek olanını seçmeyi bilmelisiniz. Ve illâ, yalnızlık. Bir üçüncü şart da doğrudan
doğruya vücudumuzla, fiziğimizle ilgilidir: rahat, bol, yumuşak giyecekleri tercih etmek. Dedelerimiz evde, hattâ kahvede falan da, entari giyerlermiş. Şimdi bize gülünç gibi geliyor ama, işin doğrusu, dinlenmek, vücudunu rahat ettirmek istiyenlcrin pek akıllıca bir buluşu. Pijama entarinin
yanında, rahatına düşkünler için, cendere gibi bir şeydir; çocukluğumda giydiğim için bilirim.
Şimdi, bütün bunları yaptıktan sonra, yine de aradığınız huzuru bulamadınız, diyelim; o zaman,
sevgili okuyucular, size son bir tavsiyem var: Elinize meselâ son
çıkan bir roınaıu, yahut meselâ
Aile dergisini alınız. Bu sizi akşam kıyılarına doğru götürecektir. Akşam, gecenin kapısıdır ve
onda uykuyu, huzurun sarayım bulacaksınız!
Bugün pazar. Pazar günleri buruda dertsiz, kedersiz şeylerden, tatlı konulardan söz edelim istiyoruz. Bunca çırpmış, bunca didiniş içinde geçip giden baltanın yorgunluğunu, üzüntülerini gidermek İçin azdır bile bir gün; hele kendimizi kendimizde avutmasını bilmez, ömre mahsus kaygılarımızı unutmasını beceremez, kendimizi ayda bir gün geçiriyormuş gibi tecrit edemezsek, işsiz geçen bir pazarın ruhumuzda bırakacağı tortu daha da yaman olur. O zaman eski Yunan tanrılarının her seferinde ycııiden yuvarlanan kocaman bir taşı bir dağın doruğuna çıkarmaya mahkûm
ettikleri Sizif gibi, cehennem azabından beter lânetlemelik bir ömür süreriz. Bu sebeple ilkin. İrademizle dinlenmesini bileceğiz. Bir frenk şairi: -Beıı kışın en
kara günlerinde bile senin için irademle bahar yaratmasını bilirim sevgilim!» der.
Fakat irademizin bu mücizesi-
dc yardım edecek ehemmiyeti bir
şart var ki onu umursamazlık edemeyiz: dinlenme günümüzde beraber bulunacağımız arkadaşları
seçim. Çünkü herkes bir türlüdür; hiç bir insanoğlu bu dünyada tam fazilete eremediği için,
aradığımız gibi, hayal ettiğimiz gibi örnek bir arkadaşımız da yoktur. Hem, kendi noksanımızı bildikten sonra, böylesi bir kişi ara-
mıya da zaten ne hakkımız vardır. Herkesi olduğu gibi kabule,
daha doğrusu iyi ve kötü tarafla-riyle göz önünde turarak arka-
Meclisin Pazartesi güntl yapacağı
toplantının gündeminde 11 tane sual takriri bulunmaktadır.
Muammer Alakant'ın hayvan Biracı ile yağ ve peynir mamullerinin ihraç rejimi, Ahmet Tay takılı
cin Cumhurbaşkanına yapılan ziyaretler; Kâmil Gündeşin Askeri fabrikalarda çalışan işçilerin siyasî faaliyetleri; Ahmet Çınarın Çağlayık barajı, Çatalağzı santrali ve Zonguldak limanı; Emin Soysal'ın öğretmen yetiştirme vaziyeti, Avrupada-ki talebelerin kontrolü ve ekonomik eğitime ne derecede yer verildiği; Kâmil Boranın gezici mahkemeler ve General Vehbi Kocagüne-
yın Şark sınır vilâyetlerin yol, maarif ve sağlık işleri hakkındaki takrirleri bû aradadır.
Bu sual takrirleri dışında gündemde kimsesiz, terkedilmiş ve a-normal çocukların korunması ve Basın Yayın Genel Müdürlüğü teşkilâtı hakkındaki kanun tasarıları
vardır.
Tehlikeli bir uçurum
•Milli Piyangonun buyuk ikramiyesi laaiettayın bir vatandaşa isabet cuerse aynen ödenir. Fakaaaat bu
devredeki bir milletvekiline çıkarsa önüne bir sıfır ilâvesiyle, yani iuü.uuü ise I.OUO.OOO olarak ödenir! Ancak, müteakip devrelerdeki mille t vekilleri bu haktan faydalanamazlar! Fakat bugunkü devredeki bir milletvekili ileride seçilmese dahi bu ikramiyenin tediyesinde bir sıfır ilaevsi han kından yine faydalanır!..» V
Şaka bertaraf, bu egoistliğe karşı milletvekilleri ekseriyetinden bir isyan bekliyoruz, inşallah hayal su-
Kutuna uğramayız!-
saûahaddin SÖNMEZ
Türkiyeye iltica eden Bulgar
asKerlerinin anlattıkları
Tefrika No. 9
ÇİKAN KISIMLARIN HULÂSASI
LikâNOfl 'A'ur*Jiu leş buiKanıu önünde bulusun Azvl. bir tfcce Uorısln
aMbl Jıuitcri uzcrinuc üuruıuı vo onu
oaoftjtiA gOııüvrlp. «ttouıım kadar Tor-anıl a«n aımcalnln ölümUaU dinledi.
Lizre, i ta.aj — bu sene kişuj
şıuueuı geçmesi yüzurıuen uçenuz-
ıie 11 io(* u Koyun ve oüiü sı keçi uımüK üzere muüteul cinsten ceman iu.öüü bas nayvan ölnıuşıur.
Odasında atkılan Torklld, nual UÇU vurduğu an aokagu lırJudı. Vc Koleje. musicre* trSlıraıarına daldı, şimdi
loruna korkunç hldiMİortn vukua
cctcoctfinl iiutacunlo olduğu Hcııc-
rud dan ayrılışlar uıaa..J
Daha fazlasına akıl erdirmekten
de müthiş korkuyordu. Hizmetçinin aşağıdaki adamlara: «Zavallı
çocuklar... dediğini işitmıştı...
tztendisı çocukların odasının penceresinde oturuyordu.) insanlar
böyle şeyleri nasıl yaparlar bilmem ki!..» Torkıld o zaman daha lazlasım işitmekten korkarak
pencereden hızla uzaklaşmış ve solanın nihayetine kadar giderek orada saklanmıştı. O günlerde kendilerinin, yanı çocukların üzerine dikilen merhametli bakışlarla karşılaşmaktan çekindiği için
kimsenin yüzüne bakamaz olmuştu. Herkesin, kendileriyle bir laf
ederken sesine verdiği tatlılık, takındığı ağlamaklı hal onu fena
halde uıkuluyordu. Hizmetçinin • zemek hazır» diyen sesinde bile bir acımak sezmek mümkündü., lorkılü ın İçini kaplıyan his, karanlık kış akşamlarında, çocukla.
rın odasının bulunduğu ikinci katlan birinci kata İnmek icabctliğl zamanlarda duyduğunun ayni â-
di.. Karanlık sofada elleriyle duvarları yoklıyarak her an ayaklarının altından döşemenin kayacağını ve kendisinin de, bir gün küçücükken olduğu gibi, başaşagı merdivenlerden aşağı yuvarlanacağını sanarak ilerledi. Bir gün kendilerine, babaları-
ğişmiştl. Çiftçinin çocukları ile
küçük kardeşinin önünde kibirli kibirli büyük babasının atlarından bahsediyor ve seyahate çıkacağı için böbürlenip duruyordu..
Böylece Axel de evin içinden yok olmuştu.. Vc bir gua lorunu e annesiyle vc kızkaruoşıyie beraber Chrlstiania'ya gıueceklenni söylemişlerdi.. Bu bauere çok sevinmişti.. Chrlstiania'ya gitmek
için trene bineceklerdi. Ve bu müthiş hoşuna gidiyordu.
Fakat ertesi sabah gözlerini açtığı zaman kendini geniş bir odada bulmuştu. Eşyalar, paket yapmağa yariyan kağıtlar ve sürü
sûru biblolarla beraber odasının hır köşesine yığılmıştı. Kendisinin Uzeruıde uyuduğu kanapenın
yaııuıdaki pcncercye, camları yarım yamalak örten kahverengi bir
örtü asmışlardı, ötedeki pencere
ortusuz, perdesiz, aydınlık vc bom boş duruyordu. Bulanık ve kapanık bir gun ışığı İçeri dolmuştu.
Soğuk yüzlü duvarlar m üzeri sökülmüş çivi izleri ve kaldırılmış levha yerleri İle dolu idi. Köyde
büyümüş çocuğun kulaklarında
dışardan gelen arabaların gürültüsü uğulduyordu. Görmek İçin o
kadar sabırsızlandığı bu şehri tanıyabilmek İçin pencereye koştu. Tam karşısına kiril beyaz yuzlik vc hor yanı pencere dolu koskocaman bir bina yükseliyordu.. Pen-
cerelerin bazılarında çiçekler bulunmasına rağmen çocuk bu evi kendine göre hayalinde canlandırdığı hapishaneye benzetti. Halbuki içinde hep İşçi odaları vardı.
Eşyaların vc sandıkların gelişi
güzel bırakıiıvcrdıkieri odadan
dışarı çıkarak eskimiş basamaklı
bir merdivenden aşağı indi. Burası çok pis kokuyordu. Her sahanlıkta apteshaneler vardı. Açık yeşil duvarların üzerine turlu isimler ve çirkin laflar çiziktirilmiştl.
Avluya bir göz attı. Yer taş döşenmişti ve nihayette kendi bulunduklarından daha pis ve çok daha çirkin başka bir cv daha vardı, burasını hiç sevmemiştt. Hem
karnı da acıkmıştı.. Annesinden
yemek İstediği zaman, o, daha yiyecek bir şey almağa vakit bulamadığını söylemişti. Yavaşça büyük kapıdan sokağa çıktı... Bu sokak ona. bitmezıniş, tü-
kenmezmiş gibi geldi, iki kenarlı
yükselen tuştan yapılmış ve kara yüzlü yüksek evler sanki üzerine
yıkılıverccek ve onu ezeceklerdi.
Yavaş yavaş ilerledikçe içindeki sıkıntıyı unuttu. Dükkânlar vardı ve bu dükkânların camckânlann. da o kadar çok şlkolata ve şekerleme vardı ki o bu kadarının bütün yeryüzünde bile bulunamıya-cağını sanırdı*. Başka dükkânlarda da hadsiz hesapsız oyuncaklar serilmişti. Hele bir tütüncüde öy-
nm gitmiş olduğunu anlattılar. Bir daha da geri gelmedi.. Doris
onun nerede olduğunu sordukça hiç kimse çocuğun sorusunu ce-vaplandırmazdı. Torklld, soru sorutmamanın gerektiğini anlıyordu. Vc bir müddet sonra, bir sabah onları yemek odasına indirdiler. Dayıları gelmişti, işte Danimarka'da geçirdikleri güz il tatiller boyunca tanıdıkları dayıları orada idi vc masanın üzerinde do onlara getirdiği bir sürü hedl.
ye vardı.. Fakat her şeye rağmen
Torklld dayılarının bo gelişini bir
türlü hayra yormadı.
Annesiyle dayısının saatlerce salonda kapanıp kaldıklarını, veya onların kuru yapraklarla kaplı bakımsız bahçede bir aşağı bir
yukarı dolaştıklarını ve çocuklar yanlarına varacak olurlarsa onları kovduklarını gördükçe adetâ
kalbinin sıkıştığını duyardı. Bir akşam Axcl çocukların odasında durmadan: «istemiyorum...» diye
söyleniyordu, inatçı ve geniş alnı kırışmış, saçları darma dağm olmuştu (Bu haliyle kızgın bir boğayı hatırlatıyordu)., «istemiyorum.. Gitmiycceğim.. Onunla beraber gitmiyeceğlm İşte..» O zaman hizmetçi Torklld'e dayıma giderken AxelT de beraber Danimarka'ya götüreceğini anlatmıştı.
Ertesi gün Axel Umamlyle de-
Istanbul, (Hususi) — Sütluccde
Nuri Paşa sılan ıaorıkasında vuku-a geıen ıccı ınluaK faciası hakkın-d a ki soruşturmalara birinci sorgu yorgıçııgınca devam edilmektedir, nazırını tahkikatı sırasında şahit o-larak malumatlarına müracaat e-dılmış oı&jC kimseler şimdi de sorgu yargıçlığına davet edilerek dinlen-meKiedırler. Bunlar muayyen günlerde ve dörder beşer kişi halinde çağırılarak dinlendiğinden hapsinin bitirilmesi iki aya yakın bir zaman tutacak ve ış bundan sonradır ki mahkemeye intikal edecektir.
İnfilâkın sebebini tayin için kurulan yedi kişilik ilmi elilı vur; ulun her
bırme 200 lira ehlivukuf hakkı takdir edildiğinden bu paralar dün aaıı-yenin meşhut suçlar tahsisatından a-lakalılara dağıtılmıştır.
9 - 5 - 1949
ZAFER
Sayfa: 3
RADYO• TELEFON•TELGRAF HABERLERİ

mM
İngiltere
Akdenize
dönüyor!
Hemen iki senedenberi Akdeniz'de faal bir rol oynamaktan uzaklaşmış bulunan ingiltere; şimdi tekrar Orta Sarka
üonmuş :
- Akdeniz'de artık ben yine varım!» demiştir. 34 harp gemisin den mürekkep bir filonun burada geniş olçuae manevralara girişmesi, ve üu manevralara hava kuvvetlerinin de iştiraki, ingilizlerin artık Akdenızi kendi hallerine bırakmıyacaklarını ve bu deniz vasıtasiyle Yakın Şarkla o-
lan alâkalarını muhafazaya karar vermiş olduklarına bir delildir. Son manevraların ehemmiyeti çok büyüktür; çünkü bütün bu
hareketlere deniz kuvvetlerinde bulunanları arada sırada faaliyete geçirip onların mesleki bilgilerini ve mümareselerini tazelemekten daha çok, herhangi bir harp vukuunda Akdeniz'de gafil avlanmamak gibi bir gaye gütmektedir. ingiliz harp filosunun,
bilhassa ticaret gemileri kafilelerini himayeye matuf olan bu faaliyeti üzerinde ehemmiyetle durmak icabeder. Sovyet Kusya'dan çok uzaklarda yapılan bu manevralar herhangi bir gösteriş tezahüründen daha çok bir teyakku-ıun ve bir -hazır ol» kararının
neticesidir.
Deniz piyadesi
Akdeniz manevralarına ingiliz Savunma Bakanlığı Genel Kurmay Başkanı General Sır
Leeu Hol I ıs de iştirak etmiştir, kanında deniz piyadesi birlikten komutanlığına tayın edilecek o-lan bu »ılın son nareketıerı yakından takıp etmesi de manalı-uır. Hatırlardadır ki, geçen harpte deniz piyadeleri çok mühim
rol oynamışlar ve mensup olauk-lan Dirliklerin top ateşi himayesi altında karaya çıkarak çok esaslı vazifeler görmüşlerdir, ingiltere'nin son zamanlarda deniz piyadesi kuvvetlerine fazla ehemmiyet verdiği görülmektedir. Her-naide ötedenberi Akdenize karşı
oldukça büyük iştıiıa beslıycn Sovyetler Birliğinin, ingiltere'nin Akdeniz filosunda bulunan deniz piyadesini de eiddiyetle nazarı dikkate alması lâzımdır. Bütan bu hadiseler incelendiği zaman ingiltere'nin, Türkiye ile 1939 danberi bir ittifak muahedesiyle bağlı bulunduğu unutulmamalıdır. Temenni olunur ki, f'rance Press muhabirinin haber
verdiği gibi, Sadak - Bevin mülakatı, bir hatır sorma kabilinden sadece bir nezaket ziyareti olmuş olmasın, ve iki Bakan karşılıklı Akdeniz politikasını da gözden geçirmiş bulunsunlar!
Nfltice
E
vet, şimdi ingiltere Akdeniz'de manalı bir rol almağa başlamıştır. Bundan iki sene
evvel* muhtelif yerlerden çekilip
sade, adalarına kapanarak, ekonomik durumunu Islah etmeğe
çalışan bir ingiltere yoktur, ingilizler bu harpten sonra çok yakın
bir zamanda kendilerine gelmişlerdir. Hatırlardadır ki ingiltere, Yunanistan'dan dahi kuvvetlerini çekmeğe mecbur kalmış ve bunda nizam ve sükûnun devam ettirilmesi işini Birleşik Amerika'ya bırakmıştı. Şimdi, Yunanistan Amerika'dan bir tümenin teçhizini istemiş, fakat Amerika,
?) buna razı olmamıştır. Bunun ü-
zerine Bevin, bu, tümenin ingiliz'lerin elinde bulunan stoklardan teçhiz edilmesini emretmiştir. Görülüyor ki, ingiltere şimdi Akdeniz'e birinci derecede bir
ehemmiyete atfetmektedir. Bunda, Mısır'la, ve Yakın ŞarkTa o-
lan münasebetlerinin rolü de büyüktür; ve nihayet ingiliz'lerin Arabistan'ı ve Yakın Şark petrolleriyle olan alâkasını gözden u-zak tutmamalıdır. Ayrıca eski I-
talyan sömürgelerinden Libya'-Sinın idaresi de onların elindedir, ingiltere'nin Akdeniz'deki son kuvvetli vaziyeti bütün bu böl-
halde esaslı bir tesir yapacaktır.
M. F. P-
Bir gecede S bıçak müsadere edildi
Evvelki gece polis tarafından yapılan araştırmalarda dokuz kişinin üzerinde bıçak bulunarak müsadere edilmiş ve sahipleri hakkında taki-
butp girişilmiştir.
Arkadaşının
t a
parasını
[ çalarken yakalandı
Zirai Kombinalarda elektrikçi Hasan Tan, yatmakta olduğu dairenin misafirhanesinde yatak komşusu
Hilmi Yorganc&'ıun karyolasının baş
ucunda asılı duran caketinin cebinden 20 lirasını çalarken yakalanmıştır. Polise teslim edilen Hasan Tan adliyeye verilmiştir.
Filistin ve Birleşmiş Milletler!
Filistin'in kabulü mümkün görülmüyor
Suriye ile İsrail Devleti arasında devam eden
Vekil kondu
sarayı
görüşmelerin neticesiz kaldığı bildiriliyor
Londra, 7 (a.a.) (BYUM) — B B. C. nin Birlşermiş Millctlerdeki
muhabiri. Genel Kurulun israil'in
üyeliğe kabul edilip edilmiyeceği hakkında bu hafta içinde karar vereceğini bildirmektedir.
İki gündenberi bu hususta müzakerelerde bulunmakta olan özel siyasi komite şimdi iki karar sureti
karşısında bulunmaktadır. Bunlardan biri, Lübnan tarafından teklif
edilmiş ve Arap devletleri ile diğer
bir kaç memleket tarafından desteklenmiş olan karardır. Bu teklife
göre, karar Genel Kurulun eylül ayında yapılacak oturumuna bırakılmalıdır. Bu müddet içinde Birleşmiş Milletlerin Londra'daki uzlaştırma komisyonu, israil hükümeti ile Kudüs'ün beynelmilelleştiril-
mesi ve mültecilerin iadesi hakkındaki Birleşmiş Milletler kararını
kabul edip etmiyeceği meselesini görüşecektir.
Avustralya'nın teklif ettiği ve Birleşik Amerika ile Kanadanın da dahil bulunduğu yedi hükümet tarafından destelenen diğer karar
suretine gelince, buna göre, israil
hükümeti barışsever bir devlet te-
lâkki edilmekte ve Birleşmiş Milletler beyannamesindeki bütün taahhütleri yerine getirmeğe muktedir sayılmaktadır.
| B. B. C. muhabirinin ilâve etti-
I ğine göre, İsrail hükümetinin Birleşmiş Milletlere alınması şimdilik muhtemel görülmektedir. Çünkü hangi teklif oya konursa konsun çekimser kalacaklar çoktur. Bu da i-
cap eden üçte iki çoğunluğun temin
I edilmesini imkansız kılacaktır.
Suriye - israil mütareke
görüşmeleri neticesiz
Şam, 7 (a.a.) (BYUM) — Suriye ! - Yahudi mütareke görüşmeleri, i-ki taraf delegeleri kendi görüşlerinde israr ettiklerinden, henüz hiç
; bir ilerleme kaydedememiştir. Suriye İsrail topraklarında işgal ettiği yerlerden çekilmeyi kabul etmemektedir. Halbuki İsrail şimdi-I den sınırlarının tayinini istemektedir. Şimdiye kadar yapılan üç toplantı neticesiz kalmıştır.
Haber alındığına göre, ayın onun-I da yapılacak dördüncü toplantıda
Suriye, esirlerin mübadelesi hususundaki teklifleri reddedecektir.
Romanya'da
tedhiş hareketi
Milli Piyango dün çekildi
Komünist baskısına karşı 100 bin liralık ikramiye
harekete geçenler çoğaldı "700649 No. lu bilete çıktı
Bükreş, 7 (a.a.) — Resmi gazetede baltalama hareketlerine karşı şiddetli cezalar yayınlanmıştır. A-
şagıdaki suçlar için 50.000 - 200.000 ley arasında para cezası ve 15 yıla
kadar hapis cezası ilân edilmiştir.
1 — Devlet plâniyle ilgili ve formülerlerde yanlış beyanatta bulunmak, * ^
2 — Devlet plânlarına ait her tür-
iü ifşaat,
3 — Mahsul ve mamüllerin depo edilmesi, tahribi veya hasara uğratılması,
Milli Piyangonun 7 Mayıs çekili şi dün saat 14 te Ankara'da yapıl mıştır. Bu çekilişte ikramiye kaza
nan numaralar şunlardır :
100649 Numara 100.000 lira 077319 Numara 50.000 lira
076896 Numara 093389 Numara
132570 Numara 144522 Numara
281755 Numara
20.000 lira 10.000 lira
10.000 lira
10.000 Ura
10,000 lira
Albay Cezmi Denizmen'in Amerikadaki tetkikleri
Vaşington, 7 (a.a.) — Amerikan
bahriyesi, Türkiye Harbiye Leva-zımDairesi başkanı albay Cezmi Denizmen'in Cuma günü New-jer-
sey'de Bayonne'daki bahriye tesisatları ziyaret ettiğini bildirmektedir. Denizmen Bayonne'dan Fila-delfiya'ya giderek üç gün kalacak,
bahriye Levazım subayları ve şantiye teknisyenleriyle görüşecektir. Denizmen 10 Mayısta Vaşhington'a dönecek ve. 16 Mayısa kadar burada kalarak Amerikan bahriyesi ve diğer savunma makamlariyle görüşecek, 16 Mayısta uçakla Türkiye'ye
hareket edecektir.
Denizmen, 15 Nisanda Türkiye kalkınma programiyle ilgili olarak Amerika'ya gelmiştir. Son üç haf-tadanberi Amerika'nın doğu sahillerindeki bahriye levazım tesislerini tetkik etmiştir.
Kral Faruk'un yıldönümü
Londra, 7 (a.a.) — (bym): Mısır
Kralı Faruk dün tahta çıkışının 12
inci yıldönümünü kutlamıştır.
Kral Faruk dün, üniversite binası civarında geniş bir arazi içinde inşa edilmekte olan yeni üniversite şehrini ziyaret etmiştir. Üniversite şehrinde yüzme havuzu, su sporları,
spor sahaları ve kütüphaneler bulunacaktır.
Paris kasapları grev yaptı
Prais, 7 (Nafen) — Paris'te yeni grevler başgöstermiştir. Dün elektrik işçileri ve memurları, borsa memurları ile Paris'in 4000 kasabı grev ilân etmişlerdir.
Beşer bin lira ikramiye kazanan
lar ;7 . *
049015, 125055, 125627, 145977,
173424, 254013, 271648, 297306,
302239, 364047.
ikişer bin lira
numaralar :
009962, 010824,
ikramiye kazanan
091008.
146009,
178710, 244599, 296062,
347667,
359693,
094849,
149082,
182753, 249848, 299993, 355448, 392088,
021656,
097733,
154813,
187694,
282625,
323665,
357162.
069095 107816, 163364, 221430, 291335, 336313,
358547.
Biner lira ikramiye kazananlar
001565, 009714, 018464. 025589
031766, 045495, 098884, 127469, 150584, 174206, 192830, 222093, 243897, 284638, 298818, 335106,
359413,
378114.
033899.
058644,
105190, 132586, 159628,
174504,
202738, 226166, 249954, 288964,
312272, 352794,
359687,
388369.
038068, 091505, 115729, 134373, 160618, 179740, 205468, 227271, 254019, 291709, 314130, 353144, 359714, 388737.
041496, 094719,
118708,
140741, 172525, 192157,
210557,
230750, 254657, 295138, 330459, 356315, 360297, 398479,
Bu memlekette saray az defti İdi ama bir tane daha yaptık. Fakir halk gecekondularda kaçak otururken yine mi saray
yaptırdık demiyelim. Bu saray
başka saray. Orman Umum Müdürlüğü Sarayı... 5,5 milyon liraya mal olmuş!.. Hem de Bakana mahusus, banyo, istirahat ve çalışma odalarını havi mükellef apartmanıyla!..
Ankara'da bir Ziraat Bakanlığımız vardır. Ziraat Bakanımızın da herhalde oturacak,
kalkacak bir yeri yurdu olmalıdır.
Acaba mimar, gelecek bekâr, bakanlara karşı mı bu kadar tedarikli darvrandı?!!. Fakir milletiz ama, gönlümüz ve sabrımız ganidir!... — A. F.
Başmakaleden devam
Zevkinize devam
buyurunuz^^^H
mühim bîr vazife alan Genel Başkan vekili bizde böyle bir teminatın ıııevcut olduğunu iddia edebilir;
iddia etse bile ispat edebilir mi?. | Biz, halkın yüzde o eş iştirak ettıgı
seçimler olduğu gibi, yüzde yüz on
beş iştirak ettiği seçimler de gör-duk! ve hal km bu seçimlere nasıl
iştirak ettirildiğini de bilmiyor değiliz, şüphesiz butun bunlara frta'-
ııın çok zeki halkı da yakından şa- |
mıcır, y - • v^^V /
Dahası var; Sayın Hilmi Uran, Seçim Kanunundaki emniyet meseıe-
sun hır cıımle manevrasıyic zihinlerden sılebıimek için, «seçim emniyetinin sadece kanunun mükemmeliyetine emanet edüemiyecegınu j belirtmiş, vc seçim emniyetim Kastederek «O, daha ziyade halk şuur ve uıyakkuzunun ve vatandaş Hukukuna karşılıklı hürmetkar olma | zıimıyetuıın kefaletinde yaşar- demiştir.
Bunun öz türkçeye tercümesi şudur : Bizden mükemmel bir kanun j beklemeyin, biz vatandaş haklarına karşılıklı hürmet, lalan diye işimizi görürüz! !
Valilik etmiş, içişleri Bakanlığı yapmış, ve nihayet koskoca bir partinin ikinci lideri olmak gibi munım
bir vazife almış olan bir zatın seçim I emniyetini mükemmel bir kanuna emniyet edenuyeccğuU söylemesi
j katıar garip bir şey yoktur? fcki
seçim emniyetini kanunun ınükem-
meiıyetıne emanet edcmıyecegız de, 1 zatı devletlerine mi emanet edeceğiz? zi temmuz seçimlerinde emanet etuk ae gördük!
Kanun dışında, velev şuur ve te- i yakkuzia da olsa, velev karşılıklı
nurmetic de olsa, herkesin kendi bil-1
dıgıni bir kanun yaparak seçimi ı-, tıare edebilmesine ne dersiniz?
İktidar mevkiinde olanların birinci vazifesi, evvelemirde dürüst
ve mükemmel bir Seçim Kanunu çı-, karmak, ve seçim emniyetini kendi | idarecilerinin değil, sayın Hilmi • Uran'ın değil, kanunun müeyyidesi altına almaktır. |
Eğer bu kanun mükemmel olmaz- (
[ sa, eğer kanun vatandaşa, emniyet
vermezse, işte o zaman halkın şuur ve tayakkuzu harekete geçebilir, i Fakat bu aslâ sayın ikinci liderin
kasdettiği mânada bir »Idare-i maslahat» değil, belki Celâl Bayar'ın
Düzce nutkunda belirttiği gibi •Milli teminat» tır. işte o zaman zevkinize devam buyurunuz!
Mümtaz Faik FENİK
Samet Ağaoğlu'nun
yapacağı konuşma
D. P. merkez binasında, 10 Mayıs ı akşamı, Samet Ağaoğlu tarafından bir konferans verilecektir. Konferansçı yapmış olduğu geziler hakkında izahat verecek ve muhtelif
cephelerden topladığı intibalarıni
anlatacaktır.
Demokrat arkadaşların istifade Ti-| decekleri bu konferans alâka İle
beklenmektedir.
Beşeryüz lira ikramiye kazananlar :
Son dört rakamı 1052, 3322 veya 4941 ile nihayet bulan 120 numara beşeryüz lira,
Yüzer lira ikramiye kazananlar;
Son üç rakamı 049 veya 348 ile nihayet bulan 800 numara yüzer lira.
Kırkar lira ikramiye kazananlar ;
Son iki rakamı 26 ile nihayet bulan 4.000 numara kırkar lira,
Onar lira ikramiye kazanun numaralar :
Son iki rakamı 56, 59 veya 78 ile
nihayet bulan 12.000 numara onar
lira.
Beşer lira ikramiye kazananlar ;
Son rakamı 2 veya 4 ile nihayet bulan 30.000 numara beşer lira ikramiye kazanmışlardır.
Bu çekilişin 100.000 liralık büyük ikramiyesini kazanan 100.649 numaralı biletin bir parçası Kurtalan'da, diğeri İstanbul'da satılmıştır.
50.000 ljra kazanan biletin bir parçası İstanbul'da, diğeri İzmir'de,
20.000 lira kazanan biletin bir
parçası İstanbul'da, diğeri Yüksekova'da,
Onarbin lira kazanan biletlerin ikisi Adana'da, birer parçası Bor vc Ankara'da, satılmıştır."
Beşerbin lira kazanan biletlerin iki tanesi Ankara'da, diğerleri A-dana, Sungurlu, Yozgat, Bursa, İstanbul, Davas ve Erzurum'da satılmıştır.
Mezarlardan ölii çıkaranlar
Kars'taki 'korkunç
4*1
hâdisenin tafsilâtı
Kars'ta bir delinin bir mezarlığa musallat olarak mezarları açıp ö-lülerin ciğerlerini kopardığım yazmıştık. Bu hususta Kars'tan şu haber gelmiştir';
GUnlerdcnberi şehri ve mülhakatı korku içinde bulunduran esrarengiz hâdiseler cereyan etmektedir. Bu hâdiseler mezarlığa gömülen taze cesetlerin ertesi sabah mezar açı-| larak çıkarılmış olmalarıdır. Şimdiye kadar çıkarılan 6 cesetten ancak biri bulunabilmiş, onun da ciğer,
I kalb ve barsakları bulunamamıştır.
Bu hâdiseler, mezarlığa, bundan bir kaç sene evvel Bursa'da türemiş olan deli adam gibi bir kimsenin dadanmış olması zehabını doğurmuş, bazı kimseler cenazelerini gömerken | müthiş bir endişeye düşmüşlerdir.
Bu esrarengiz hâdiselerin dikkate değer tarafı da mezardan kaybolan cesetlerin çocuklara ait olmasıdır. Bu haberin şehre yayılması üzerinden 15 gün geçtiği halde bugüne kadar esrar hâlâ çözülememiştir. Ev-| velki gece bir kısım halk, kimseye haber vermeden gece sabaha kadar ! nöbet beklemişler ve yarı geceden I sonra bir karartı hissederek derhal I ateş etmişlerse de yine bir şey elde
1 edilememiştir. Hâdisenin bütün esrarı hâlâ devam etmektedir.
Aşk
iktidar!
Kimin kime emniyeti var?- ihtiyatî tedbirler- Ya ressam hep ben yaparsa?..
Kimin kime emniyeti
Bu hafta küçük bir hikâye diııliyerek sa -bah kahveleri -mizi içelim; artık bu tatil gününde de radyo İle beraber jimnastik yapacak değiliz ya. Elendim hikâ -
ye şu:
Bir delikanlı sevgilisiyle be -raber bir yerde buluşmuşl a r.. Eh bahar bu... Her tarafta a-ğaçlar bile yeşilleniyor. Bir genç adam, bir genç kızla buluşursa ne o-
lur, kanları kay namaz mı?, işte bunların da
böyle olmuş :
Delikanlı kı -

— Sarı gul, demiş, seninle kırlara bayırlara doğru gidelim...
Kız dudak bükmüş:
— Olmaz, demiş... Delikanlı
ısrarda:
— Neden kuzum... Bak bahar açmış, çayır çimen taptaze... Seninle beraber papatyalar toplarız.. '
— Papatya diye beraber neler toplanacağının farkında olan kız guiümsemiş:
— Yok, demiş, ben tenha yerlere pek gitmek istemiyorum.
— Burası Maslak yolu mu ki jandarmalardan korkuyorsun?..
— Hayır o da değil...
— Peki o halde?
— O lıaldesi falan yok işte gidemem... ,
— Bana mı emniyetin yok?
— Sana mı?.. Yerden göğe kadar... Sana emniyet etmesem buraya gelir miydim?
— Peki kendine mi emniyetin yok?...
— Tuhafsın doğrusu, hiç kendime emniyet etmez olur muyum?..
— Peki?... Ne demek istiyorsun öyle ise...
Genç kız gülümsemiş ve şu cevabı vermiş:
— Sana da emniyetim var, kendime de... Fakat ikimize beraber emniyetim yok!...
Şimdi kıssadan hisse : C.H.P. nin Genel Başkan Vekili Hilmi Uran Urfa'da seçim emniyetinden bahsetti de bu hikâyecik aklıma geldi:
Sayın Hilmi Uran'a mı emniyetimiz yok?.. Hâşâ!.. Hiç de öyle bir kelâm etmedik..
Peki seçime mi emniyetimiz yok!.. Ehli kanun dairesinde ya* pılırsa neden emniyet etmiye-
lim?.. . , 1 JJ^lÇ:
Haydi artık baklayı ağzımızdan çıkarmanın zamanı geldi. Sa-
— Ben sağdan birinciyi, soldan ikinciyi tercih ederim!
— Demek sen, gelip giden İktidar hükümetleri arasında da tercih
yapabilecek kabiliyettesin! Samedl - Solr'dAn İntihal cd*n: Y«îdckcl
yın Hilmi Uran'a da.
seçime de ikisine be-
cnuııyeumız var ama, raber yok!...
Ha bakın unutuyordum. Bu meselede, yukarıda anlattığımız hikâyede mevcut olmıyan bir mahzur da mevcuttur.
Genç kız jandarmalardan kork-
mamış ama biz korkuyoruz... Çünkü malûm ya seçim demek, subaşını tutmak demektir. Ve bir nevi Maslak yoludur.
İhtiyati tedbir
LJ aydi bakalım, gelin sabah * ■ kahvesinden şöyle bir yudum daha höpürdetelim de yine pazar günü keyfimize devam e-dellm... İsterseniz; haydi kahve I-le beraber bir de sigara tellendirelim!
Yakın canım sigaranızı!.. Tir-keş Paşa, sizi nereden görecek de hürmetsizlik ediyorsun diye yakanızdan tutup çekecek?... Merak etmeyin, üzülmeyin, korkmayın!...
Yaktınız mı? Oooh şimdi kc-küL Öyle İse şimdi dinleyin, size başka bir aşk hikâyesi anla. tacağım.. Ama hep aşkı diyoruz; arkasından siyasi çıkıyor. Aldırmayın canım!.. Siyaset de bir nevi İktidar aşkı değil midir?.. Nitekim aksi kaziyye de sahihtir. Ademi iktidar olsa aşk olur mu?.
Ne ise bu gibi tıbbi mevzuları bir tarafa bırakalım da yine gelelim hikâyemize :
Efendim, bir genç kızla bir
Yedekçi
genç adam sevişmişler... Sevişirler a... Gel zaman git zaman evlenmeğe karar vermişler». Eh, bu da olağan iş! Su destisi su yolunda kırılır.. Nişanlanmışlar!- Artık varsa sensin yoksa sensin!.. Fakat
delikanlı biraz haşan, öyle nişanlısının yanında pek tek durmuyor ki... Kızın babası da işin farkında... Bhh ne olur ne olmaz, bu dünyada neler olmamış ki... Ya oğlanın hevesi birdenbire geçer
de nişandan falan vazgeçerse?.. Unun için göz kulak olmak, kızı oğlanla pek yalnız bırakmamak lazım!.. Lazım ama, her zaman da
nöbet beklenmez ya, baıan kalıyorlar işte!...
Ne ise, onlar ister yalnız kalsınlar, İster başkalariyle». Bu tarafı bizi alâkadar etmez.. Gel zaman git zaman düğün hazırlıkları başlamış!» Oğlanın kayınpederi zengin... Bir tanecik de kızı var» Ona masraf etmesin de, paralan cennete mi götürsün? Bir apartman tutmuş, döşemiş dayamış! Genç çift için güzel bir yuva yap. mış!.. Fakat müstakbel damat beyin evi de görmesi lâzım.» Nihayet iki nişanlı kol kola girmişler
vc evi gezmeğe gitmişler... Dedik ya, delikanlı, bugün evi ilk defa
görecek..»
Kapıyı açmışlar, İçeri girmişler.
Güzel bir portmanto!» Alâ... Derken yandaki salona girmişler». Yerde enfes bir halı, tavanda mükellef bir avize!.» Atlas koltuklar !....
Fakat ama da tuhaf!» O iki kişilik kanape, neden İki ayağını yere yan dayamış, İki ayağı, tavana muvazi, dimdik ayakta duruyor?
Oğlan şaşırmış:
_ Herşey yerli yerinde de bu
neden böyle kalmış?».
Genç kız mahcup bir tanda İki elini uğuşturmuş, kızarmış, bo-
zarmış:
— Şey demiş... Hiç»» Babam evleninceye kadar bu kanapenin böyle durmasını münasip gördü de.» *
Şimdi ben Sayın Hilmi Uran'ın meşhur Urfa nutkunu okurken bu fıkrayı hatırladım. Şu seçimlerin sonu alınana kadar, seçim sandıklarını da şöyle bir emniyetli tarzda yerleştlrsek de, Bayan Seçimi Bay Iktldar'ın haşarılığından koru sak..»
Ya ressam hep ben yaparsa..
Kahvenin dibine geldik mi
bilmem, isterseniz, fincanı kulpundan tutup sallayınız da
şöyle bir yudum daha İçip bir hikâyecik daha dlnllyellm.»
— Oldu mu?... Oooh afiyet ol-
bir asma yapra-ğiyle dans eden bir kızcağıza vurulmuş!.. Nihayet, gel zaman
git zaman, çiçek,
çikolata.» Oto -mobll, şampan -ya, kabarelerde beraberce sabahlamalar falan
derken, evlen -meğe karar vermişler.» Ve emr-i
nesniin akid icra
edilmiş!». Artık
bu birbirine uygun çift memnun!». Adamın o sarışın dilberden
başka gördüğü
bir şey yok...
Ben sana hayran sen cama tır. man!»
Ne ise, saadet bu şekilde devam edip giderken, bir gün birbirine uygun çift beraberce bir resim sergisine gitmişler.». Sergi de sergi
hanı» Bütün çıplak kadın resimleri dıvarlan süslüyor» Önden mi istersiniz, yandan mı, uzanmış mı, ayakda mı? Hepsi hepsi çini çıplak». Derken bu çıplaklardan birisi
bizim diplomatın nazarı dikkatini çekmiş!». Gerçi yüzü belli değil, bir yastığın üzerine kapanmış, saçlarını omuzlarına atmış ama, kendi karısı.». Şöyle arkadan bir divanın üzerine uzanmış
yatıyor.
— Hele hele, demiş» Bu sensin!.»
Kadın:
— Hayır, diye cevap vermiş.
Ben değilim!»
— inkâra lüzum yok:» Vallahi
de sensin billahi de sensin!.»
— Camın, kadın kadına benzemez mi?»..
— Hayır sensin! Çünkü bak, ressam sağ kalçanın alt kısmındaki küçük beni bile ihmal oone-
miş!». _ . v)j fc*^»
Derken aralarında bir çıngar
çıkmış:
— Vay, sen ha». Utanmadın mı?. Sen bir ressamın karşısına nasıl çini çıplak çıkarsın da resim yaptınrsm?.»
Ne ise kavga uzun, onu anlat-
mıyalım; sonunda kadın demiş
kl: \ B
— Ayol, senin ne lâf söylemeğe hakkın var? Beni bile bile aldın?!.» Ben revüde artisttim. Her akşam binlerce kişinin önünde bacak sallıyordum. O zaman bu kıskançlığın nerede İdi?
Adam kafasını kaşımış:
— Evet demiş, orada binlerce kişi.» Hiç birisinden zarar gelmez!.» Fakat ressamın atölyesinde bir tek kişi ile yapayalnız kalmışsın!... Ve ressama ben'ine varıncaya kadar her şeyi göstermişsin!.»
Hikâye burada biter! Şimdi biz
gelelim mevzuumuza: Seçimler çırıl çıplak, herkesin gözü önünde cereyan edecek, bunda bir zarar yok.» Fakat gel gelelim, seçim sandığı, şu İktidar denilen ressamla bir höerede yalnız başına kalmasın! ...
Kalırsa ne olur? Ne olacak iktidar puslalara hep «Ben» m eder!
naylon
sunu
Efendim hikâye şu: Memleketin birinde, diploma ün biri bir revü artistine âşık olmuş!.»
Eeh aşk bu, yaşa, diplomatlığa filan bakmaz kl.». İnsan nezle olur gibi birdenbire âşık olabilir. Revüye gidip çıplak kızların bacak
sallarken yaptıkları kuranderde
durursanız böyle olur...
Evet, ne diyorduk, işte bu diplomat da böyle revülerden birinde çıplak, bem de çırıl çıplak».
Çorap sana
ithalini istemiyorlar
Çorap sanayicileri, hariçten naylon çorap ithaline müsaade edilmemesi için teşebbüslerde bulunmak üzere şehrimize bir heyet gönder-miye karar vermişlerdir.
Bu günlerde gelecek olan heyet. Ticaret ve Ekonomi Bakanlığında
teşebbüslere girişecektir. /
Çorap sanayicileri, memleketimizde bol miktarda naylon çorap
imâl edildiğini ve hariçten getirilen
çoraplara nazaran daha ucuz fiyatlarla satıldığını ileri sürmektedirler. Hattâ yerli naylon çoraplarının
Avrupa malı diye yüksek fiyatlarla
dahi satıldığı ve bu suretle bir kısım halkın yerli çorapları aklanarak Avrupa malı diye yüksek fiyatlarla satın aldıkları söylenmektedir.
Hariçten naylon çorap ithalinin önüne geçildiği takdirde, memleketimizde yapılan naylon çoraplardan
yüzde kırk nlsbetinde bir ucuzlama
olacağı kuvvetle tahmin edilmektedir.
Sayfa: 4
7. A FER
8-5- 1949
Tefrika No. 9
MERAKLI ŞEYİ
yafam Qoıüjtfe
* * w V t w
11M li
.ERİ î
»
PAT/?0NA HALİL 3MM\
Tozan
Marki dö Vilnov Fransız Sefiri
Çeviren : Muvaffak Menomencioölu
^^ ' H flkAt v .. .t. î r
Asiler yine dolap çeviriyor
ÇİKAN KISIMLARIN HULÂSASI
[Patronu 11*111 ve arkadaşları Be-yazlı meydanında bir bayrak altına ,
m 118) (imanları çağırdılar. Kondllerlne İltihak etmlyeıılorl kılıçtan geçirdiler. Üçüncü Ahmedi tahtan İndiren .
âsilere yeni padln&h, İdam edilen I vezirlerin muazzam servetini damıtıyor. Onlar da güya İtaat ediyorlar.) Asiler biraz zayıflamışlardı. Abdullah Elendi, Baş Haseki ile onla- . rın karargâhlarına gitti. Baş Haseki
onlara, ulufelerini alıp almadıklarını, padişaytan başka bir istekleri olmadığına göre neden yerlerine çekilmediklerini sordu. Bundan sonra j yüksek sesle iradeyi okudu.
«Beni tahta sizler çıkardığınıza. !
kendinizi benim kulum olarak tam- ı dıgınıza göre emirlerime, anında ve harfi harfine itaat etmeniz lâzım değil midir?.. Ben sizlere, arzularınızın üstünde ihsanlarda bulundum. Başşehirde sükûn ve asayişi temin i-çin, bana itaatinizin delilini göstermenize kat'i ihtiyaç vardır. Eğer bu Irade-i Şahaneme rağmen itaat etmemekte inad edecek olursanız derhal Peygamber Efendimizin sancağı şeriflerim saray kapısına çıkartarak bütün hakiki müslümanları
altına toplarım. Asilere karşı yürürüm. O andan itibaren, padişah haini sayılıp kanları nikâhtan boş düşen âsileri tamamiyle temizleyinceye kadar takip ederim.»
Şeyhülislâmın da fetvası aym derecede şiddetliydi. Bunlar okunduktan sonra, âsilerde çekilme belirtileri görünmeğe başladı. Fakat asıl
onları bozguna uğratan, vazifelerine
dönmüş olan yeniçerilerin ifadeleriydi. Bunlar, eğer herkes odasına
dönmiyecek olursa Sancak-ı Şerif altına toplanacaklarını ve kanlarının son damlasına kadar mukaddes
Sancağı müdafaa edeceklerini söylüyorlardı.
Asiler yine dolap çeviriyor
Asiler, vaziyetin nezaketini anlamakta gecikmediler, ister hakikaten isyandan vazgeçmiş görünerek, ister
görünüşte böyle bir tavır takınarak, yerlerine dönünce, elebaşıları da i-
taat etmiş gibi gölündüler. Fakat
bunun için de iki şart ileri sürdüler.
Saray belâyı defetmek için kabule mecbur kaldı. • • * •
Asilerin birinci şartı kimseye, bu isyan yüzünden idam cezası veril-
miyecek. İkincisi de, kendilerine her hangi bir fenalık yapılması ihtimaline karşı meydanda üç bayrak dikili kalacak.
Bu esas üzerine anlaşma 12 ekimde hazırlandı. Şeyhülislâm, padişahın sözünü tutacağına kefil oldu.
Abdullah Efendi de asilere kefil göründü. Bunlar, artık hiç bir isyan hareketine kalkışmıyacaklarınr taahhüt ediyorlardı. Bu merasimden sonra âsiler, üçü hariç, bütün bayraklarım topladılar, bir kısmı oda-
larına çekildi. Bir kısmı da evlerine
dönü. : ™ . 1 'û
13 ekimde padişah bu anlaşmaya güvenerek dükkânları açtırdı. Mağazalarda, pazarlarda alış veriş hararetli bir şekilde başlamış bulunuyordu. Hiç bir ihtilâf, hiç bir gürültü çıkmadığı için, artık her tarafta ahenk yerine gelmiş zannolunabi-lirdi.
Ayni günün akşamı şehrin bazı
taraflarında yine şiddetli karışıklıklar çıktı. Bunların belli başlı yerlerinden biri de kahvelerdi. Her yerde olduğu gibi istanbul'da da, birbirini tanımıyan, işi gücü havadis yaymaktan ibaret olan insanların toplandıkları kahveler pek çoktu. Buralarda dillerini tutamıyan bazı zavallılar sabahtan akşama kadar o-
turur, dedikodu yaparlardı.
Memleketin büyük belâsı olan bu zorbalar, kendilerini ayrıca milletin kurtarıcısı sanıyorlar, «âsi» isminden hoşlanmıyorlardı. Kendilerine «Ser den geçti, ismini takmışlardı. Halbuki kahvelerde onlardan «âsiler» diye bahsediliyordu. Üçüncü Sultan Ahmet'e silâh çekenlere
başka ne isim verilebilirdi, işte âsilere «âsi» diyenler, «Serdengeçtiler» tarafından parça parça edildiler.
Aym gün serdengeçtilerden biri, yanında iki adamiyle beraber iyice
kafalarını tütsülemişti. Doğru limandan, istanbul gümrüğüne gittiler. Kasada bulunan 300 kuruşu, hiç
kimseden çekinmeden ccplerine yerleştirdiler. O zamanlar, esir kızların gümrükleri burada alınırdı. Bu iş i-çin de iki kız getirilmişti. Kızları yanlarına aldılar, bir arabaya atlayıp uzaklaştılar. Bu baskına, hiç
kimse sesini çıkaramamıştı, kime
şikâyet edilebilirdi?. Başlarına daha büyük bir belâ gelmiyeceği ne malûmdu?...
Ertesi günü, iyi giyinmiş bir a-dam, yanındaki altı kişiyle beraber yine aynı gümrüğe geldi. Doğru
veznedarın yanına çıktı. Memurlar, başlarına ne geleceğini bilmedikleri
İçin, hürmet gösterdiler. Boş köşeye oturmasını rica ettiler. Kim olduğu belli olmıyan bu adam yerine
geçip oturduktan sonra :
— Dün başınıza neler geldi?.. Gümrükçüler hâdiseyi olduğu gibi anlattılar. Meçhul adam, arkadaşlarından birini çağırdı. Derhâl şehre gitmesini, bu işi yapan adamı tevkif ve idam ettirilmesini emretti.
Gümrük memurları şaşırmışlar, Korkmuşlardı. Ağızlarını açacak naiue değillerdi, ıyı giyinmiş adam:
— iienıın Kim olduğumu biliyor musunuzBenim ismim Musii dııı aeuı. bu ısını auyan gumniKÇUıeı J agızıaruu busoutun açamaz oldu-ıar. Zoroa dedi ki:
— üen namusluları, namussuzlardan aernaı ayırdedecek bir kaonı-
y e neyi m, şimdi verdiğim enur namusluları müdalua, rezilleri teaıp
içindir. ? aZ ^V^K^Kügl]
Bundan sonra, orada bulunanların
isimlerim, adreslerim aldı. Tekrar üoyie bir vaka olacak oiuısu, kendisine haber vermelerim, derhal cezalandıracağını söyledi, 'teşekkür
etmeği unutmadı. Tekrar atına bııı-
cıı, uzaklaştı. ) ' * I
Bskıden adı bir yeniçeri ve kavun satıcısı olan Muslı isyanın başlıca
reislerinden biriydi. Güzel söz söylemesini bilirdi. Zekiydi. Üstelik, o
zamanlar pek nadir olan bir meziyeti daha vardı: Okur yazardı. Bu hal, I kendi arkadaşları arasında da mevkiim yükseltiyordu. I Asiler, kendilerinden ayrılanların yerine, orduya subay tâyinine başlamıştı, ta uslı de kendisini yeni- (
çeri kâhyası nasbetmışti. Böylelikle . yeniçeri Ağası Mehmet Etendinin
muavini oluyordu. Bu Mehmet Ağa da asi elebaşılarından biriydi. Zor- ; balar kendisim, garip bir tarzda bu mevkie yürütmüşlerdi.
Mehmet Ağa önceleri ancak hase- I ki rütbcsındeydi. Maaşıyle geçine-mıyordu... Onun için ayrıca eğerci-lik yapıyordu. Bir gün eski bir eğeri
tamir ediyordu. Asiler dükkânına I girdiler : ft Tf I
— Seni Yeniçeri Ağası tâyin ettik, dediler.
Yeniçeri ağalığı çok mühim bir
mevkidi. Haseki bunu rüyasında bile görmemişti:
— Arkadaşlarım herhalde,' aldanıyorlar. Çünkü ben âdi bir hasekiyim. Bana lütfettiğiniz bu yüksek mevkie nasıl getirilebilirim. Bu iş-
de bir yanlışlık olacak.
Mehmet ağanın bu cevabı, âsilere bildirildi. Yeniden bir meclis kurdular. Vaziyeti tetkik ettiler, hayır yanılmamışlardı. Aradıkları, iste-: dikleri ehil adam hasekiydi. Yeni a-: ğayı, toplantıya çağırdılar. Haseki, .
hâlâ bu işin ehli olmadığım söylü- j yordu. Bu kadar ağır işin altından
nasıl kalkabilirdi. «Müsaade edin, işimle gücümle rahat rahat uğraşayım» diyordu. Bu tevazuuna ve ihtiyarlığına
rağmen yeni vazifesini o kadar kusursuz bir şekilde başardı ki, Istan- ]
bul u ikinci bir ihtilâlden kurtardı. \ İS - 16 ekim tarihlerinde, âsiler yine bazı hâdiselere ön ayak oldu- ■
lar. Şeriflerden biri Bedestan'dan
bir top kumaş satın alıyordu. Dükkân sahibi bir rumdu. Pazarlıkta u-yuşamayınca derhal rumu ölümle tehdit etti. Rum telâşa düştü.* «İmdat?» diye bağırdı. Ve hemen dükkânım kapadı. Bunu gören diğer
dükkâncılar da, aym şekilde dükkânlarım kapıyorlardı. Büyük bir karışıklık başlamak üzereydi. Bereket versin, eski haseki, yeni Yeniçeri Ağası yetişti. Şerifi yakalattı, idama mahkûm etti. Bu şiddetli adalet karşısında herkes yatıştı.
(Devam edecek)
"Dost edinmek,, muharriri
cellât rolünde
«Dost edinmek..» «Söz söylemek..»
vesaire gibi eserleri dilimize de çevrilmiş bulunan Amerikalı yazar Da-le Carnegie, uzun senelerdenberi
beslediği hülyasının tahakkuk ettiğini nihayetgörebildi. Cornegie'nin,
çocukluğundanberi hevesi bir filmde rol almaktı. Aldı. Fakat kaderin cilvesi ne kadar acayiptir ki hep insancıl yazılar yazan muharrire ancak bir cellât rolü verebildiler. Kabul etmiş. Film icabı, eski bir Şark hükümdarının haremindeki bütün
güzel kadınları kıtır kıtır kestirmiş.
insan, insanları sevmekten de yorulabilir. Varsın biraz sinlerisin.
Evet öyle bir göl ki!...
Evet öyle bir göl ki, en çetin işlerden yılmıyan Amerikan kongresine bile pes ettirdi. Bahis konusu göl,
doğuda, vaktiyle kızırderililerin o-turduğu bölgededir.. içinde balık çoktur.. Balıklarının lezzeti bütün
Amerika'da şöhret yapmıştır, lâkin,
gel gör ki, gölün adı ağza alınacak gibi değildir.
Bu güzelim su parçasında balık avını tanzim eden kanun lâyihası
Amerikan kongresine geldiği zaman, senatör ve mümessiller, bu gölün adını bir kaç kere telâffuz etmektense herhangi bir kanuni hüküm vazetmemeği tercih ederek lâyihayı reddettiler: |
Mukadderatına lâyık bir isim taşıyan, bazı kızılderililerin Usanınca «Sen de avla, ben de avlıyayım» mânasına gelen gölün adım aşağıya
yazmağa çalışıyoruz:
Şargoggagmanş argagoggadbuna-
un gamsug.
Kanun nesine bu gölün, değil mi?
Kız Adası
Porta Rico hükümeti, son günlerde, küçük bir adayı satmağa karar vermiş ve bu münasebetle Ameri-kangazetelerine verdiği bir ilânda,
gayrımeskun adanın mahdut ağaçlarından birinin dibine yaslanmış Hcdy Lamarr kılıklı bir kızın resmini yayınlamıştı.
Amerikalıların zihniyetine akıl ermez. Belki de, adanın mülkiyetine bu kızın da dahil bulunduğunu zannettiler. Ve hükümete bir müracaat akınıdır başladı. Lâkın,'adanın kızla beraber değil, kupkuru satılacağım ve Hedy Lamarr bozuntusunun sadece ilândan İbaret olduğunu öğrenen alıcılar homurdanarak, memurlara kafa tutarak uzak-
taşıyorlardı. Bu yüzden çıkan nâ-
hoş hâdiseler o kadar çoğaldı ki, nihayet Porta Rico hükümeti, adanın «möblesiz» satılacağım, kız resminin ilândan başka bir şey olmadığını ilân etmek zorunda kaldı.
Demokrat Partideki konferans
Demokrat Parti merkezinde Çankaya* bucağımn tertiplediği seri
konferanslardan biri dün Dr. Bülent Akyol tarafından verilmiştir.
Mevzu verem ve B. C. ve G. aşısı
alan bu projeksîyonlu konuşma dinleyiciler tarafından' alâkayla takip edilmiş ve konferansçıya muh*
telif sualler sorulmuştur.
TA R/H DOL U ŞEHİR
EVRENOS MEYHANESİ
Yazan : Georges Simenon
Çeviren : Çetin ALTAN
Tefrika No. 9
ÇIKAN KISIMLARIN HULASASI
[Jonsak. Ankara'da Kuel İle tanmtı
ve beraberce İstanbul'a glttllor,
Nugl Evrenos meyhanesinde tanıe-tı£ı Jonsak in dostu Müftü bayie beraber bulunduğu sırada, Jonsak tercümanlığını yaptıftı Fransız sefaretine alt bir dosyayı komiserliğe
tUrdU ve Gnzl'nln İstanbul'a ne za inan *eIoec£lnl sordu. fakat suali cc-vxıjwuz kaldı.
Komiser Jonıuık'a Nuri'nin Türkiye'de kalabilmesi Icln 15 ,;Un İçinde biriyle evlenmesinin sari olduğunu haber verince kızardı ve dügtlnccyc daldı.)
Birdenbire: ı
— Onunla konuşmalıyım, diye
karar verdi.
Adımlarını sıklaştırdı, köprünün öteki ucundan yaya olarak Pcra Pa-las'a geldi, barın serin taze havası içinde bir tabureye oturdu. Yemek yememiş olduğu halde rakı içerek kay sı yemekle iktifa etti.
Saat ikide Nuşl henüz dönmemişti. Saat üçte Jonsak hâlâ daha bara dirseklerini dayamış oturuyordu, 4 5 kadeh rakı içtiği için başı biraz a-ğırlaşmıştı. Birisi kendisine selâm vermiş o görmemezliğc gelmişti..
— Ne o işler kötü mü gidiyor?
Jonsak titredi, hızla geri döndü, yanında beyazlar giymiş genç bir kız bulunan Kont Stolberg İle burun buruna geldi. Birden intikal e-dcmcdL Düşüncelerine o kadar çok dalmıştı ki uykudan uyanır gibi bir hali vardı. Genç kız dudaklarında-ki alaylı tebessümü göstermemeğe
uğraşıyordu.
Stolberg:
— Birisini mi bekliyorsunuz, dr ye sordu.
— Yok, hayır,,
— Bizimle bir kadeh içer misiniz? Arkasından takdim morasinıinl
[yaptı: . . . . j 49
I — Bernar dö Jonsak, Fransız sefaretinden.. Matmazel Lclia Pastor, Be-yoğlunun en güzel kızlarından..
| Burası da bütün büyük otellerin barı gibi bir bardı. Bir farkla kl duvarlarını ağır şark halıları süslüyordu. Koltuklar yumuşak ve derin, mobilya koyu akajudan, barmen sessizdi.. " ^v? naisj,!
— Ankara'dan döndüğünüzden be-
| rl dostlarınızı hiç gördünüz mü?
— Dün gece beraberdik. Stolberg de onların hepsini tanıyordu. O da gruptandı. Uzun boylu, solgun çchrcll, sarışın, otuz yaşlarında kadar bir adamdı. Babası eski İsveç sefiriydi, oğluna Boğazda bir yalı bırakmıştı.
I Stolberg'ln fazla gcüratı olma-
j inakla beraber hiç bir iş yapmadan yaşayabiliyordu ve sık sık Müftü
I beylerin, Selim beylerin, Usun'Ia-rın kafilesine karışıyordu.
— Selim bey hep şişmanlıyor mu?
— Şişmanlıyor...
j — Tüttürüyor musunuz?
-; Az çok.
Kıza da:
j — Ya siz, siz hiç denediniz mi? diye sordu.
Kız da, Stolberg kadar uzun boyluydu, sırtında beyaz faniladan bir
1 tayyör vardı, Parlstc yaptırmış ol-
IH A\ € IIIB A\ \ İP A\ M
TEPESİNİ

IEIIIIII
Bir taraftan sert uçurumu dik yamacı ile, diğer taraftan çok uzaklardan görünen sıra sıra burçları İle
Bozkırı, düzlüğün can sıkıcı tesirinden kurtaran tepe ve onun üstündeki kale olmasaydı, Orta Anadolu'da tarihin akışı klmbilir nasıl bir gelişme gösterecekti! Fakat, mademki bu tepe coğrafyada, bu Kale bu tepededir; Orta Anadolu yollarının
birleştiği Ankara ovasının üstünde bu canlı tarih, kervanlara, istilâ ordularına «Şu yana yürüyebilirsiniz!» Veya «Bu derenin kenarından geçerek Yıldırım'ı arkasından vurabilirsin!» diyecekti, dedi de! Tarihçinin, insanlık zaaflarından kurtulmuş btlyük dâhi olmasını istiyen
görüşün ne kadar hakkı varmış... Ankara Karesinin orta çağdaki bir az şişirilmiş ününü ve bugünkü haşmetini gözönünde tutan bir çok tarihçiler onu, Eti'ler zamanında kurulmuş bir şehrin, Ankuva'nın sta-deli sandıtardı. Yerli, yabancı bir çok tarih amatörleri Ankuva - Ankara sözlerinin kulakta bıraktığı ses ahengi benzeyişinin gölgesinde,
Eti'ler zamanındaki Kale'nin plânını bile çizerek, Anadolu'da herhangi varlığı «Eti» lere mal etmek isti-
yenlerin teveccüh ve iltifatlarını da kazanmışlardı! Fakat, arkeoloji, şu «Tarihi masal olmaktan kurtaran ilim» (1) «Kale'de, eteklerinde, Ankara'nın herhangi bir yerinde Eti'-
lerden kalma bir tek belge buluna-
Bu duvar ve minare Roma medeni yetile İslâm âleminin (Hacı Bay
ram) da kucaklaşmasıdır.
■m Yazan : ——
Nurettin Cem Gülekli
(Arkeolog)
madı» (2) dediği halde, Eti'li kral Murşil'in haşmetli hayalini kaleden
düzlüğe indiremedik. Halbuki elde-
Ankara'nın birinci camii (Hacı Bayram) ın tarih dolu duvarları
ki belgelere göre, kalenin tarihi Bizanslılardan öteye bir dikiş uzanabiliyor.
Ankara'da tarihin, günde beş vakit banladığı (3) yeri haber versem, gün geçtikçe sayısı aıtan Con Ah. metvari bir tarih kâşifi mi sayılırım bilmem? Bu en korkunç bir şereftir! Hacı bayram tepesinden söz açmak istediğim elbet anlaşılmıştır. Evet şu küçük tarih deposu Hacıbayram Tepesilıden! Bu tepenin doruğunda puta tapanlardan kalma mermer duvarlı, şahane kapılı bir klâsik mâ-
bed, biraz Osmanlı, biraz Selçuklu Hacıbayram camii, bir çok mezarlarla iki türbe ve büyük bir surun yarı parçalanmış gövdesi vardır.
Tepedeki klâsik çağ tapınağı ve onun yüzü suyu hürmetine Ankara şehrinin adı, Türk toprakları üzerindeki şehirlerin hepsinden önce Avrupa arkeoloji edebiyatına mal oldu. (4) Avrupa hükümdarlarından bazıları, Osmanlı Sultanına, bu eserin tetkiki için adam göndermiş, korunmasını rica etmişlerdir. Kımbi-
lir, belki de bu sebepten, Türkiye'de ilk müze kurulup, eski eser toplanmaya başlandığı sıralarda, bundan yüz yıl kadar önce, Ankara çevresinden ve Ogüst mabedinden toplanan mermer ve taş eserler istanbul'a yollandı. (5). -
On beş sene kadar önce klâsik âyetlerin sağındaki alanı dikine iki metre kadar açarak, uzununa otuz metre kadar yaran arkeologlarımızın çalışmalarım görmek için yabancı profesörlerimizle kazı alanına geldiğimiz vakit, profesör:
— işte, demişti, şu kırmızı taşlı döşemelerin önünde Frig- yerleşmesi görünüyor. Belki de şu yapı temelleri bir Frig tapınağına aittir.
Kazı günlerce sürdü. Yandaki koca mermerşah eserin, klâsik mabedin de alınyazısı meğer bu çukurların içine dökülmüş!* Onun hakiki hüviyeti ancak o zaman belli olacakmış. Kazı geliştikçe, anlaşıldı ki, burada, toprağın 2-3 metre altına,
kimbilir kaç Frigyalı insanın doğup büyüdükleri, seviştikleri koca bir mahalle, hayır şehircik uykuya gömülmüştür ve belki de hiç bir zaman yeniden güneş görmiyecektir.
Eski Ankara'nın neresi biraz ka-
zılsa, hemen tarih haykırmıya başlıyor. ~ ■ | gS
Son yıllarda Beştepeler'de, Ankara'yı Devlet Merkezi yapan Büyük Atatürk'ün, ebedi istirahat konağını
oturturken, Ankara'nın ilk kurucuları olan Frig Beylerinden on kadarının haşmetli tepeler halinde yükselen Anıt - mezarlarım söküp attık (6).'Kurtarana böyle bin tepe ve pek çok dağ feda olsun! Fakat bir büyük ölüye yer hazırlarken, kanlarını ve etlerini o toprağa salıvermiş bu insanların anıtlarım yıkmak doğru1 mudur? Bunu bir kere de kendisine* Ata'ya danışmak mümkün olsaydı!
Ankara'nın tarihi, şimdilik, ilk çağ tarihçilerinin harikıılâde bir •seziş» le keşfettikleri gibi, Frig'-lerle başlıyor. Çünkü, Ankara'nın çevrelerinde, eski taş devri adamlarının âletleri, maden işlemesini bilen bakır çağı adamlarının şehircik-leri ele geçtiği halde; saldırmanın.
CEMİYETTE
LUZUMLU TELEFONLAR
Yanruı I
Bıhhl İmdat .....................................................91
Trenler .............................. 12028
Ifavu yolları ..............................14881
Yataklı Vagonlar ..................... 11665
8u Arıza .............................. 21575
Elektrik .............................. 24646
HÛ vuku/.» .............................. 21846
Baekont Taka! ...............„,......
Yeril Güven Takat .....................
Sizin Taksi .............................. 23333
Mr-rk. z Tiki! ........................... 11111
Nöbetçi Eczaneler
CLIK — Yenloehlr. Necatlbey Caddesi, Tel: 23656
N'CM UN E — inönü Bulvarı. * '
GÜLHANK — Bankalar Cadde*!,. Tel: 14146
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15031) - ölünceye Kadaı Ankara (23432) • Erini Kaybeden
Kuş
Ulus (22294) - Günahım
Yeni (14040) - İlâhlar Sevişiyor Park (11131) - Dinmeyen Baz\
Sümer (14072) - Kanatlı Zafer
Sus (14071) - Dinmeyen Sat t £
IL Tiyatro (13070) - Sözün Kısası Opera (10370) -Köroglu
Gar Gaz. (15190) - Black-Diamond Ankara - Gustavo Nlkoiau
Pavyona (19400)
Süreyya P.(24357) -Abel
Bomonti (21355) - Saz - Revü
Kumkale köyii muhtar seçimini D. P. kazandı ^ * *
Çanakkale, 6 (Hususi) — Dün
İntepe bucağının Kumkale köyünde ihtiyar heyeti seçimi yapılmıştır. Seçime C.H.P. ve D.P. İştirak etmiş ve Demokrat Parti namzetleri büyük bir çoğunlukla. Muhtarlığa Demokrat Parti üyelerinden Abdullah seçilmiştir.
Aydında çekirgeleri* Savası t
malıydı. Şimdilik Jonsak, kızın güzel olup olmadığı üstünde durmamıştı. Yalnız bir lüks, bir zerafet
; kokusu hissetmişti.. Konuşmanın hızı kaybolmuştu, , .
Stolberg Lelia'ya bakarak:
— Şayet bir gece bende toplanılsa
| aileniz gelmenize müsaade eder mi?
diye sordu. , ,
I — Bilirsiniz ki canımın istediğini yapmama hiç karışmazlar. Yirmi üç yaşındayım,' # '
— Söyle bir tam şark gecesi geçirmek hoşunu** gider mi? Bu arada
Jonsak, ılı de dostlarımıza habor veriminiz. Durun., Bugün çarşamba., Meselâ cumaya,. Yalnız sizden çalgıcılarla meşgul olmanızı İste»
yccektlm.
Tam bu sırada Nuşl bara girdi,
kapıcı kendisini burada beklediklerini haber vermişti. Tereddüt etmeden yaklaştı ve Joıısak'ın kendisini tanıtmasını bekledi :
— Bir dost, matmazel Nuşl... Nuşl oturdu, soğuk bir İçki söyledi, Lella'mn masaya bıraktığı pla»
tin fermuarlı çantayı tetkik etti.
Stolberg birşey söylemiş olmak İçin: . .
— İstanbul'da mu oturuyorsunuz? dedi.
— Bundan böyle oturacağımı zannediyorum. ,
Bir çeyrek saat sonra, Jonsak'ın nasıl olduğunu bir türlü farkede-memesine rağmen; Nuşi, İsveçli ve 1-eliM İle gayet dost olmuştu. Lella
ona her mevsim Paris'e moda almağa giden bir terzinin adresini vermiş ve ertesi günü beraberce haşhaşa öğle yemeği yemeyi kararlaştırmışlardı.
İsveçli İle kız gittiler. Jonsak, Nu-şi'yl bcklcrkenki ruh haletine dönmek için bir hayli gayret sarfettl. Bu otel barında komiserin sözleri o-
na daha önemsiz gelmeğe başlamış» dı. Altmcı kadeh rakısını İçen bir kimse için bu gayet tabii idi,
— Seninle görüşmem lâzım, yu* kan çıkalım,
— Burada konuşulamıyor mu?
Barda kimse yoktu. Barmen, on?
larvan altı yedi metre uzakta kale? mini İtina İle bastırarak fteşaplar yapıyordu.
Jonsak omuzlarını silkti. Ha burası olmuştu ha ora$ı.„
— Once şunu şöyllyeyim ki Müftü bey bizi büyük bir türk muganniyesini dinlemek İçin bilmem hangi bahçeye davet ediyor.
Jonsak, bir hareketle Müftü bey lâfını, meşgul olduğu mevzudan u-zaklaştırdı.
— Gayet ciddi görüşmeliyiz, dedî% Her şeyden evvel şu dakikada bir karara varmak lâzım. Bana ne yaptığımı sormuştun,
— Bunu artık öğrendim
— Neyi öğrendin?
—» Sefarette mütercim olduğunu.
— Sana kim söyledi bunu?
— Dün geceki arkadaşların sö)'" lodi bu gün.. Aynı zamanda isminin hakikaten Jonsak, hem kendinin de Vikont bulunduğunu ve Dordonya9-da oskl bir malikanenin sahibi ol« duğunu hep biliyorum,,
— Bina yıkılmak üzere.
— Çiftlik fena değilmiş, senede birkaç bin frank gctirlyormuş sana..
Kadın onun böbürlenmesini önlemişti. Onun bütün söylediklerini Jons.tk'da zaten anlatacaktı, ama biraz daha başka türlü anlatacaktı.
— Bütün bunları hep arkadaşlarım mı..?
— Sana oıılann enteresan kimseler olmadığını haber vermiştim. Bir saat evvel Müftü bey bana öyle bir aşk ilân etti ki şayet burnuna bir
kahkaha fırlatmasaydım, zannedersem boni zorla kendine rametmeğe kalkacak; arnavudu da nöbetçilik
edecekti,
. - Nuflm
« Ne var?
®Wİ ne vardı? Jonsak ne istiyordu? ne ümit edebilirdi? O, kadının tasavvur ettiği bir maceraperest değil miydi? KAN derecede geiiratı olmıyan ve bildiği lisanlarla geçinmeğe uğraşan ufak bir taşra asilzadesiydi. Berlin'de bir anket komisyonunda çalışmış, Budapeşte'de iflâsla neticelenen Ziraat makinaları I-şinde, kendisine müdür muavini ismi verilmişti. Şimdi de mütercim-di.. (;\ J \
Nuşl iki dirseğini masaya dayamış çenesini iki avucunun arasına almış, gülümslycrek onun gözlerinin İçine bakıyordu. Adam, git gide kendini kaybediyordu. Nç demek
İstediğini bilmiyordu, Fakat kati bir düşüncesi vardı: yeniden yalnız kalmak istemiyordu.
— Dinle diye başladı,
— Bir kıskançlık kavga mı çıkaracaksın? homen şimdiden haber vereyim kl seni hareketlerinde ben nasıl serbest bırakıyorsam benim de
serbestçe istediğimi yapmam lâzımdır, Meselâ demincek burada olan d genç kız, gözlerini senden hiç ayırmadı.
— Umıırumdaydı sanki.
— Bir defa doğruyu söylemiyorsun. memnuniyetinden sırıtmamak
İçin kendini zor tutuyordun. İkincisi, eğer sözün doğruysa gayet komik olur. Çünkü kızın zengin bir aileden olduğundan eminim.
— Ya-sonra?
— ölç.. Bana ne söyliyeceksln? [
(Devam edecek)
Aydında çekirgelerle
Aydın — İlimizde çekirgeler tahribata başladığından şiddetle savaşa girişilmiştir* .
savunmanın ve barınmanın bir çok şartlarını harikulade bir şeklide kendinde tophyan Ankara tepesinde, eteklerde ve düzlüklerde Frizlerden daha önceye ait belge ele geçmemiştir.
Masal - Tarih elele vererek bu
şehrin kuruluşunu şöyle anlatıyor:
Frik'yalılar, deniz kenarına kadar i-I nerek Mısır'hlarla uzun bir savaş
yaptılar ve onları yendiler. Zaferle
dönerken, bir geminin (Ancyr) Çapasını da hatıra olarak getirdiler.
Ankara'yı yaptılar; çapayı bir mabede koydular.
Çapaya nisbetle şehre Ankara denildi Bu biraz masal biraz tarihe, şu
yeni görüşün münakaşalı hükmünü ilâve edelim. Ankara'da ve çevresin-Jde ele geçen ünlü kabartmalar, Eti-| lerin Orta Anadolu'dan ayrıldıkları
çağa, yani Milâddan önce birinci bin yıla aittir! Genç bir Türk büfini, ün-
! lü at, arslan, boğa v.s. kabartmalarını bir büyük yapıya ve ihtimal kâ
I %
j Hacıbayram tepesindeki büyük bir
; saray veya tapınağa ait olduğunu i-leriye sürmüştür (7). Demek ki, bu
' mukaddes tepede insanlar, Tannla» 1 rina, Isa doğmadan bin yıl önce tap-| mıya başladılar! Burada büyük bir
yapı da kurdular. Oyle bir yapı ki,
! ön duvarlarının alt bölümü, belki de giriş kısmı korkunç kabartmalarla süslü, biraz kopku, biraz şaygx» | Bunlar tarihin iç noktalan. Korkusuz saygı ancak 20. yüzyıl demokra-
I sisinin icabıdır. Sevgilisini gezdirmek için kumandanının otomobilini izinsiz götüren nefer ancak böyle bir
yüzyılda yaşıyabilirdi!
(1) İndfltt AnaiklopedUl, Arkeoloji maddesi, v ■ * ^ ' ; -«■ . '
I (2) Doçent Tahaln OzcOC. belleten sayı 40. ^ "'f 1
(3) (Bu *6zQ ar iner anlar, cahiller bil-i meyin sanlar.-
Hacıbayram kendi banlar, ol şarın
minaresinde ) (4) Elci Buaberg'Uı mektupları.
(6) «Topkapı Sarayında mOJra Maarif
Nezareti Arşivi (6 aefer 1290)».
(0) Cok eükllr. bu taharriyalı zamanında zOren 11*111 makamlar, uzmanlarını gftudererek kaldırılan NUmülOalerl tarih* mal etUrdt ^ , .. • '
(7) Doçent Tahsin ÖZfüç'ün Belletendeki yazım «sayı 40.»
_J
TAKVİM

Mayıs ~ Pusar Hicri: 136$ — Recep 9
Rumi: 1365 — Nisan 25
vasau HULTL
Sabah 6.60 10.96
öfrlo 13.10 6 66
İkindi 17.06 6.62
Akşam 20.13 12.00
Yatsı 0 21.66 &€?
İmsak 3.61 6,3*
Büyük şehirlerimizde yeni yeni mahalleler kuruluyor. Buralarda arsa ihtiyacı da sık sık kendisini göstermektedir
( Baş tarafı 1 incide )
[anların vaziyetine gelince; bu vazifelerde bulunmuş olan milletvekilleri birinci derece aylık tutarı ye 25 yıldan aşağı olmamak üzere hizmet yekunları üzerinden tekaüt maaşı
alacaklardır. Cumhurbaşkanı ise, bu vazifede
bulunduktan sonra herhangi bir sebep ve suretle ayrılır veya bu makamda iken tekaüt hakkını kazanırsa, istediği takdirde almakta olduğu aylık maaşının beşte birini tekaüt maaşı olarak talep edebilecektir.
Cumhurbaşkanının bu haktan istifade edebilmesi için memuriyet yapmış olması şartı yoktur.
Hayatında bir saat dahi memurluk yapmamış olan bir vatandaş Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde
bu haktan bütün ömür boyunca fay-ialanacak, ölümü halinde çocukları da istifade edecektir. Kanuna göre Cumhurbaşkanlarına tekaütlük -»eri zamanında aylık tahsisatlarının *eşte biri emekli aylığı olarak bağlanmaktadır.
Mali ve siyasi mahfillerde bu mev-•u münakaşa olunmakta bunun leh /e aleyhinde mütalealar yürütül-nektedir. Aleyhte bulunanlar şu fikri mütalea etmektedirler:
« Memuriyetten gelmiş bir şahıs Cumhurbaşkanı olursa, tekaütlük
ıakkı tanınmalıdır. Fakat hayatınla memurluk yapmamış olan bir şans için bu hakkın tanınması kanunun umumi prensiplerine aykırı bu-
.unmaktadır. Sonra bugün demokra :k bir hayata girmek üzereyiz, heı lort yılda bir Cumhurbaşkanı değü iği takdirde, hazineye yüklenecek {ülfet çok ağır olacaktır.»
Bu teklifi müdafaa edenler de şöy-
e demektedirler:
«Devlet başkanlığını memuriyetle cıyas etmek doğru değildir. Devlet .emsil eden ve bu itimadı kazana!
)ir şahsiyet bu vazifeden ayrıldığ akdirde dahi bu mevkiin şerefi ilt
nütenasip bir hayat sürebilmelidir.»
Dullar, yetimler ve malûller
Dünkü sayımızda yeni Tekaü
Canunu tasarısına göre, mütekaitle
e bağlanacak aylıkların miktarla-
ını bildirmiştik. Bugün Malûllere (ul vc yetimlere bağlanacak aylık
arın miktarlarını neşrediyoruz :
Adi Malullük
Yeni Tekaütlük Kanunu tasarısında, fi 11 hlsroet mUddotlerl en a* (15) yıl olan •ıra bağlanacak olan Adi Mâlûllük aylı* \sa£ıdakl nispetlerde tespit olunmuştur
Harp Malûllüğü
VA7İfe malûllerinin bu nıAlültüklcrl :
a) Harpte fiilen ates altında; 1») Harpte harp bölgelerindeki harp ha-•ekıU ve lıIsmeUevi sırasında;
c) Harpte veya * harbe hasııiık devre* sinde her nevi düsnuın .iliahlarının tesiriyle; * d) Askeri harekatı gerektiren iç tedip ev ıudut harokotlerl sırasında meydana gc-İrse nsugıdakl nispetlerde aylık alacak*
Soldan 83gn :
1 — Bir vilayetin meşhur î — üye. dokuması kıymetli î — Boya çıkmaz bir hale ff-
rlararet, bir İbadet yeri. 5 — •kurlusu, tersi uçana söylenir.
ılt'lûıle. bir neycamber. 7 —
lar. asker. ıu — dit rai*, m.. —
Ddat daha. 11 — Bir hayvan, bir edat.
yukardan :
1 — Bir vilâyet halkından. 2 — Boyuna gtıjuî. 3 — Bir İçki. teşbih bası. 4 — Bir
vilâyet halkından. 5 — Asık sırat. bir
hükümet merkezi. S — Bir isini. 7 — Boylu lıazır. S — Yapı sanatı, nota. 9 — yere dofcru bırak. 10 — Bir nevi gemi. Mr musiki işareti. 11 — Orta hararet do-
rcccsl, bir yapı malsamesL
Dünkü bulmacanın halledilmiş
şekil * ■ •
Soldan safta: 1 — Ulu cami. ley. 2 -Zel. ne ala. 3 — Uha (ahu), raks. Is, • — Blrlkla. 5 — Baso. Itlli*. 6 — Ara. A
u 7_Yarasa. İmam. 8 — Kızamık. 9 —
Ar. Ay as. Gol. 10 — Nasnt (İnsan), Aba
11 — Ani. sakalar.
Yukardan a saftı: ı — Usun boy. anı 2 — Leh, akran. 3 — Ula. «arı. sl. 4 -Borasan. 6 — Asri, asayla. 6 — Ari. ama 7 — lnkita. ıaık. 8 — Eskilik. 9 — La İllin. Gol. 10 — El l«l. Oba. 11 — Yar
namular. bOH "
Dul ve »etim Aylıkları Tasarıda n) Karı; b) Koca; c) Çocuk-ar: d) Ana; e) Baba olarak tadat edllcu
lul. yol İmler İse aşağıdaki nispetlerde
ylık alacalUardır,
Ölenin bağlanmış veya bu kanun hü-cümlerlnc güre hesaplanacak emekli, adi -.alüllük veya vazife malullüğü aylıklarının:
a) Dul karı veya dul koca İçin % 50 sl; b) Çocuklarla ana veya babanın her bl-i İçin % 25 1; »t- • "-v • ;;
Evvelki karıdan veya kocadan olan ço-uklorla ana hem babadan yetlın ço-ukların aylıkları % 30 nispetinde bsft-anır ve sonradan bu duruma sirenlerin )*£lanm)s aylıkları da bu miktara ylık eltlllr. ; |
ölen. dul karı veya koca bırakmazsa
ey a bırakın" ı klmsoler aylığa müstahak (cftllse. bunların paylan, müstahak olan
ocuklar İle ana veya bnbantn aylıklarına
OoO
ylık hiçbir sureUe dlgerı u a eklencmcz.
Müşterilerine daima kolaylıklar ve geniş menfaatler sağlayan GARANTİ BANKASI'nda açacağınız 100 liralık bir hesapla 31 Mayıs 949 günü kıymetli bir arsaya sahip olabilirsiniz.. Acele ediniz._
Toptan satış yeri: EĞE BİRLİĞİ Ankara. Telefon : 14067
Ege sabunlarımız gliserini havidir. Cildi yumuşak tutar ve saçları
besler. 10—G.
( Baş tarafı 1 incide )
tanlarına asuacak bir çok afişler ha-
;ırlamıştır. Bu afişler, şu cümleleri, htiva etmektedir:
«Gözümüz değil, karnımız aç!...» «iktidar hükümeti, açları düşün!.
«Belediye Reisi, tramvaya bin!..» •938 de et 70 kuruş. 949 da 4U0 ku-
PAZAR — 8 - 5 - 1949
8.28 Açılış vc program. — 8.30 M S. A-yarı. — 8.30 Haberler. — 8.45 Çeşitli hafif melodiler (Pl.) — 9.15 Dinleyici Is tekleri (Pl.) — 10.00 İzahlı Müzik. — ll.Ot Temsil 11.25 Balet müzikleri (Pl.) — 11.46 Yurttan Sesler. — 12.15 Karışık Şarkılar. — ia.00 M. S. Ayarı. — 13.00 Haberler. — 13.15 Havai müzikleri JP1.) — 13.30 Öğle Gazetesi. — 13.45 Melodlltı (Pl.) — 14.00 Kapanış
Kefaletsiz
938 dc patates 6 kuruş 949 da 7u
Paris Terzihanesi Kuporlerı
BEYOĞLU'NUN TANINMIŞ SANATKÂRLARINDAN
Paris, Berlin Kadın - Erkek Terzi Mektebi âlilerinden mezun
Büyük Sinema üstünde No. : 15 70—
17.58 Açılış ve program. — ıs.w m.
Ayarı. — 18.00 Radyo Solon Orkestrası
— 18.45 Şarkılar. — 19.00 M. S. Ayarı. -19.00 Haberler. — 19.15 Geçmişte Buıcün
— 19 20 incc Saz (Karcığar Faslı). — 20.1 Pazar Gazetesi. — 20.30 Türküler. — 20.4 Şarkılar. — 21.15 Albenlz: İspanyol Süit (p|.) — 21.30 Opera Arya ve Düetler (Pl.) — 22.00 Konuşma Spor Haberleri
— 22.16 Dans Müzlftl (Pl.) — 22.46 M. S Ayarı. — 22.45 Haberler. — 23.00 Proü ram ve kapan IÖ.
Çeşme'nin İzmir Caddesi özerinde plaj ve denize karşı ge bir bahçe ortasında alt ve öst 6 odalı.
Telefon s 13519 & ?
Zayi — istanbul Çıkış Gümrüğünden aldığım 4-1-1946 tarih ve 30 sayılı beyanname makbuzunu
zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Sadık Yemni
KİRALIK BUYUK EV
Kavaklıdere'de on iki odalı, kaloriferli, telefonlu, elektrik ve
lerkoslu, garajlı, geniş bahçeli manzaralı müstakil büyük bir
ev kiralıktır.
tş saatlerinde Ankara'da 11139
numaraya İstanbul'da 42485 numaraya telefon edilebilir. 86—G.
Sayın Matbaa Müdürlerini ve kitap bastıranları, temiz ışı ve ucuz fiyatı ile memnun etmektedir.
Atölye : Yenişehir'de Kocatepe otobüs durağı yanındadır. Siparişler Zafer Gazetesinde Mutemed Bay HÜSNÜ OMURTAVa da
bırakılabilir. 15—M.
KİRALIK APARUMAN
ARANIYOR *?
Maltepe, Demirtepe ve Sıhhiye cidarında dört odalı apartmanı olanların 15315 şe telefon etmeleri rica
olunur. 36-21
istanbul, 7 (Telefonla) — Edebe münafi ve müstehcen mahiyette a-çık kadın resimlerini muhtevi olup Savcılık basın bürosu tarafından evvelce toplattırılan mecmuaları Sizli yollardan Türkiye'ye ithal eden
iki kitapçı suç delilleriyle yakalanmışlardır.
Beyoğlunda kitapçılık yapan A-nastas Samuhas ve Yorgi Mazaratis
adlarındaki bu iki şahsın çeşitli çıp» lak kadın resimleriyle dolu mecmuaları memleketin her köşesine gön*
derip fahiş fiyatla satmakta oldukları tespit edilmiş ve basın savcılığına celbedilerek ifadeleri alınmıştır. Gençlerin ahlâkı üzerinde tesiı ve tahripler yapacak olan bu mecmuaları satan iki kitapçı da Birine.
Sulh Ceza Mahkemesince tevkif edilerek cezaevine gönderilmişlerdir.
80 - 90 liraya dikilen manto ve tayyörler 50 - 60, roblar da 30 liradan başlar.
Adres: Yenişehir Demirtepe Sümer sokak No. 8 Tel: 22745.
Paris, 7 (a.a.) (Reuter) — Fran sa'nın hayatta bulunan en meşhuı muharriri 82 yaşında ve Nobel Mü
1 afatını kazananlardan Andre Gi
c.e Nis'de hastalanmış ve bir klini
L e yatırılmıştır.
I DEVLET TİYATROSU
I ncia t)
İ 14 Mayıs Cumartesi saat 21 de
MUHSİN ERTUĞRUL
JÜBİLESİ (BÜYÜK BABA)
Yazan: Lawrence Edward Watkiı
Türkçesi: Seniha Bedri Göknil
I DİKKAT: JÜBİLE biletleri ya
I rın saat 10 dan itibaren Devle
I Tiyatrosunda satılacaktır.
Bu akşam saat 20 de SEVİL BERBERİ
Opera komik 2 perde
(Umuma)
KUÇUK TİYATRO
da tJgj£ Bu akşam saat 20 de SÖZÜN KISASI Komedi 4 perde (Ucuz Halk Gecesi) Bu gün saat 15de SÖZÜN KISASI (Ucuz Halk Matinesi)
Bugün saat 10.30 PERİLİ DEĞİRMEN (SON TEMSİL)
Sahibi ve Başmuharriri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen İdare eden : Mümtaz Faik Fenik

Basıldığı yer : Güneş Matbaası
Atletlerimiz Atınada
Holandalıları
Bugünku Spor
19 Mayıs Stadyumunda Bisiklet : Saat : 8.30 da Futbol :
Lig maçı
Saat : 10.30
Cebeci — Uluçınar
Metespor — Dikmcnspor
Kalespor — Beşiktaş Saat : 15.45
Hususi
Gençlerbirllği — Ankaragücli (Tekaütleri)
Saat : 18
Feyenoord — Ankaragücü
beklenilen oyunlarını çıkaramadılar Ankaragücile oynıyacaklar
Voleybol :
Saat | 9.30
Gençlerbirliği — Havagücü
(G. E. E. Sahası) Hentbol : . Saat : 9.30
Havagücü — Barbaros
(Dış Saha) Saat : 15.15
Gençlerbirliği — Harpokulu
(İç Saha)
Boks :
Saat : 16
Türkiye Birincilikleri
(Harp Okulu spor salonu)
Gençler Birliği kalecisinin güzel bir kurtarışı
Basın Kupası Maçları
Galatasaray Fenerbahçeyi 1-0,
Beşiktaş Vefayı 6 - 3\ yendiler
lı oyunıyle başladı. Bu devrede Re-hanın yerine Süreyya oynuyordu.
Devrenin kırkıncı dakikasına kadar oyun karşılıklı hücumlarla devam etti. Kırkıncı dakikada Muzafferin sağa kayarak ortaladığı topu
Gündüz, güzel bir kafa vuruşiyle Fenerbahçe kalesine soktu ve oyunun yegâne golünü yaptı. Biraz sonra da maç 1-0 Gala tasa rayın galibiyeti ile bitti.
Z. Rıza Sporel
i; ün seyrettiğimiz Hol and a
takımı kendisinden beklenen
oyunu gösterememiştir. Fakat
(W) sistemini metodik olarak tatbik etmek isteyen Holaıjda takımı bize zaman zaman uzun
paslarla ingilizlere bas bir sistemin hususiyetlerini gösterdi.
Şurası muhakkak ki birçok
Avrupa memleketlerinin takımları son harbin doğurduğu mahrumiyetlerin tesiri altında bulunuyorlar. Bu memleketler arasında Hallandalıları başta
sayabiliriz.
Bununla beraber 1948 Londra olimpiyatlarında muvaffakiyetli maçlar yapan Holanda Millî takımını Feiyenoord'ufı dünkü oyuniyle ölçmemek lâ-zımgelir. Aynı sistemi çok daha iyi tatbik eden milli Hollanda ekibi, Avrupa memleketleri arasında sayılı bir kuvvet olarak
kendisini tanıtmıştır.
FeyenoordTulann bugün sada-ya alışarak Ankaragüçlillere karşı daha verimli bir oyun çıkarmak, hattâ netice almak isti-yecekleri muhakkaktır. ilk maçlarında muvaffak olamayışlarını saha yabancılığında ve ilk defa değişik bir iklimde oynamalarında aramak lâzımgelir.
Gençler Birliği takımına gelince, rakiplerine nazaran daha cü&sesiz olmalarına rağmen çıkan fırsatlardan istifade etmesini iyi bildiler. Hatları arasında boşluğu doldurmakta rakiplerine nazaran noksanları olmakla
beraber canlı oyunlariyle bunu telâfi edebildiler.
Açıklarının süratli oluşu ve topu yerden oynamaları dünkü galibiyetlerinde başlıca âmil oldu.
Topu ayaklarında fazla tutmadıkları zamanlarda ıakipleri
için tehlikeli oluyoılardı.
Sadak İstanbul'da
I. — Seyhan (M. Yücehan) 60 kı
2. — Seklâvi (N. Ecevıt) 60 kilo
3, — Bulut (A. Bakır küre) 60 K
19 Mayıs Stadı bir şansın malikânesi midir?I
Türk İtalyan tenis müsabakaları
istanbul, 7 (a.a.) — Tenis - eskrim bulübünün davetlisi bulunan italyan Paraioli tenis kulübü ile bu-I gün yapılan maçların neticeleri : Tek erkeklerde: Giulianı Seri-I bani - Telyan'ı 6/1, 6/2, 6/3 yenmiştir. m^m
Tok bayanlarda: Bayan Muallâ Bâyan W. Sandomintfyu 7/5,
2/6, 10/8 yenmiştir.
Çift erkeklerde: Della Vida, G. [Seribani - Suat Nemli, Behbut çiftini 6/2, 4/6, 6/1, 6/3 yenmiştir. ! Maçlara yarın da devam edile-
• çektir.
Dünyanın her köşesinde hadiseleri umumi efkâra aksettirmek vazifesini gören basın mensupları herhangi bir yere serbestçe girmek hakkını taşırlar.
Yalnız bu hakkın, şeref tribünü için tanınmadığı bir yer varsa o da Ankara 19 Mayıs Stadıdır.
Bu stadı idare eden her kimse, bu zatın şahsi malikânesi gibi kullandığı bu sahada imtiyazlı bir sınıfın ççluğu çocuğu İle doldurduğu Şeref tribününe Ulus gazetesi spor muharriri hariç diğer gazeteciler nedense alınmaz!..
Ulus spor muharriri haricinde r ki basın mensupları bu idareci
zevat indinde gazeteci olarak tanınmıyorsa buna diyecek yok...
Biz tenkid vazifesini serbestçe yapanlar, bu şeref tribününde imtiyazlı zevat arasında kendimize yer aramıyor ve istemiyoruz. Yalnız şu var ki, dünyanın her yerinde her kapıdan serbestçe giren,
saygı gören gazeteciler bu stadda
neden bu muameleye maruz kalıyor? Bunu soruyor ve öğrenmek
istiyoruz...
Şu resme dikkat edin!.... Bu şeref tribününü dolduran çoluklu, çocuklu imtiyazlı zevat arasında Ulus spor muharririni de görüyo-
hazır bulunacağını ümit etmekteyim. * Dışişleri Bakanımız yarın akşam şehrimizden Ankara'ya hareket e-dccektir.
Numaralı Biletlere Kazandırdı
Anaforlular cad. Tel
15329