OYULMUŞ
Vatandaş
Traş bıçaklarının kiralıdır.
I!
Y,| . ] _ No. 345 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
PAZAR 9 Nisan 1950 * Fiyatı her yerde 10 kuruş.
Ankara ve Istanbulda aday yoklamaları bugün yapılıyor
Çankaya İlçe binasında
Dün akşam ilk deneme yapıldı
Pakistan Basın Ataşesi Stokho imden dönen Türk güreşçilerinden Adil Candemir, Ali Ozdemır, Celâl Atik ve Tevfik Yüce şerefine evinde bir davet yapmış, davetlilere Pakistan yemekleri ikram etmiş tir. Davette Pakistan Büyükelçisi de bulunmuştur. Resimde Basın Ataşesi güreşçilere ikramda bulunurken görülüyor.
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
İngiliz Büyük Elçisi Sir Charles Noel radyoda nııtuk söylerken
Ankara Radyosunda
Toplantıda Celâl Bayar bir müsahabe yaptı
Dün akşam, İzmir caddesindeki Çankaya D. P. ilçe binasında Çankaya bucak üyelerinin iştirakiyle bir toplantı yapılmıştır. Bu toplan; tıda Ankara Demokrat Parti teşkilâtının gösterdiği yüzde 80 nisbe-tinde Milletvekilleri adayları üzerinde çeşitli fikir teatisinde bulunulmuş ve gerek teşkilât tarafından gösterilen gerek kendiliklerinden müracaat eden adayların ilk yoklamaları yapılmıştır.
Bu toplantıda Çankaya ocağı ii yesi olarak Demokrat Parti Başka-
Demjkrasiye aykırı tavsiyeler
A. FENİK
Oünyanııı İliç bir yerinde bir parti başkanının, başka parti idarecilerine prensiplerine aykırı direktifler verdiği görülmemiştir. Fakat bu, bizim demokrasimizde vardır! C. H. P. Genel Başkanı Sayın İnönü, son Konya nutkunda Demokrat Parti ileri gelenlerine garip tavsiyelerde bulunmuşlar, büyük kongrede söylenen sözlerin ve alınan kararların hiçe sayılmasını, ve kendi dilekleri gibi bir vaziyet alınmasını söylemişlerdir.
Acaba C. H. P. Genel Başkanı Sayın İnönü, kendi partisi içinde yapılması lâzımgelen ıslahatın sona erdiğine ve artık diğer partileri düzeltmenin sırası geldiğine mi kanidirler? Yoksa, hem kendi partisine ve hem de karşı partilere şahsi direktif ve arzularını mı dikte ettireceklerdir?
Gerçi İnönü, bir kongrede verilmiş olaıı kararların yine bir kongrede düzeltilebileceğini söyliyecek kadar hukuk prensiplerine vakıftırlar, fakat buna rağmen, madem ki yeni bir kongre aktine imkân yoktur; o halde, 12 Temmuz beyannamesinin iki taraflı olduğunu ve 949 kongresiyle alınmış olan şiddet kararlarının iptalini, gelecek kon grelerine teklif etmeleri hususunda D. P. ye tavsiyelerde bulunmuşlardır.
Dünkü yazımızda 12 Temmuz beyannamesinin bir Anayasa veyahut bir kanun olmadığını, bugün yapılacak işin sadece kanunlara riayet olduğunu izaha çalışmıştık.
Bugün asıl üzerinde durmak islediğimiz mesele şudur:
Halk Partisi Genel Başkanı, kendisi ve partisi için seçim propagandası yaparken, ayrıca da, Demokrat Partiye yeniden demokrasi prensiplerine aykın hareketfer tavsiye etmektedirler. Çünkü bir kongrenin sarih kararlarına karşı vaziyet almayı, ve hele 12 Temmuz beyannamesini göklere çıkarmayı istemek, başka türlü nasıl izah e-dilebilir? Acaba, sayın Milletvekil adayı, kendisini beğendirmek için, Demokrat Partiyi prensiplerinden ayrı bir harekete teşvik etmekten başka bir çare bulamamış mıdır?
Hâdiseyi mücerret olarak kısaca düşünelim:
Bir kongrede muhtelif kararlar alınmıştır; bu kararlan yürütmek için bir Genel İdare Kurulu seçimi yapılmıştır; şimdi bu genel kurul, C. H. P. Genel Başkanının tavsiyelerine uyarak gelecek kongreye şöyle, şöyle tekliflerde bulunacağız, diye eski kongrenin kararlannı iptal mi edecektir? Ve yahut bu kararların hakikî manâsından başka mânâlar nıı izafe edecektir?
Bu olur şey midir? Nerede Uald) demokrasi prensipleri? Nere-’*e kaldı kongre hâkimiyeti? Nere-,le kaldı bağlı bulunduğumuz halkçı prensipler?
Hadi biz yine, farzedelim kİ, kon-Şre kaklarının izahını Istiyecek-lerdir? Fakat şimdiye kadar bu, defalarca yapılmamış mıdır?
Lâkin, Kalk Partililer hiç bir zaman söylenen makul sözlere kulak asmamışlardır. En sarih ifadelere karşı bile, yine istedikleri mânâyı izafe etmekten çekinmemişlerdir. Çünkü böyle bir tefsir tarzı tutturmak, işlerine uygun gelmiştir, iktidar partisi sandalyayı bırakmamak için her iyi niyeti kötüye almağa devam edecektir. Kendi yaptıklarını ise hiç bir zaman ağı-za almıyacaklardır. Bugün kongre kararı bahane edilecek, yarın başka bir vesile bulunacaktır!
Nitekim, ilk zamanlar, Demokratlar Kızıl Kuşlardan para alıyorlar şeklinde menfi propagandalara kurban edilmiş değiller miydi? Bugün yine mevhum bâzubendli polisler ortaya atılmış, şiddetten, hastalıktan bahsedilmemiş midir?
Maksat, iktidarı bırakmamak, dört sene daha saltanat sürmektir
Fakat bu memleket insanları hayrı ve şerri çok iyi tefrik etmektedirler. Vatana nereden iyilik sağlanacağını pek iyi bilmektedirler. Bunun için de mürşide ve vasiye ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
-Yeni Tefrikamız—
Kırık bir
Kalple...
Batan bir Avrupadan kaçmayı tercih eden bir gazetecinin kalbi ve fikri. .
Genç bir kadının yaşlı bir erkek üzerindeki ezici tesiri Bugün 2 ci sayfada başladığ rri z romanda zevkle okuyacoksın z.
Nâzım Hikmet Açlık ve susuzluk grevine başladı Avukatı şiire enjekıiyonla gıda verilmesi ihtimalini p ofesto ediyor
nı Celâl Bayar da hazır bulunmuştur.
Partili arkadaşların istekleri ü-zerine Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar bir müsahabe yaparak son günlerde yaptığı seyahatlere a-it intihalarını anlatmıştır.
Çankaya bucağına dahil bütün ü-yelerin ve bu arada Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayarın katıldığı bu toplantı tam bir demokrasi havası içinde geç vakte kadar devam etmiştir.
Bugünkü yoklamalar
Bugün şehrimizde bütün ilçelerde teşkilâtın göstereceği yüzde seksen nisbetindeki adaylar üzerinde yoklamalar yapılacaktır.
Bugün adaylığa talip olanların fazlalığı karşısında C. H. P. Ankara il teşkilâtı şaşkın bir vaziyettedir. Gruplaşmaları önlemek ve partide tesanüt manzarası göstermek için geceli, gündüzlü çalışılmakta
İngilizce dersleri
Bursa, 8 (Hususi muhabirimiz »telefonla bildiriyor) — I Nisan '950 Cuma günü saat 19 da şair Nâzım Hikmet son yemeğini yemiş ve bu saatten itibaren açlık grevine başlamıştır.
Nâzım Hikmet, bu sabah saat 10 da Başsavcının odasına getirildi ve Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Hay rettin Şakirin de hazır bulunduğu
Kundakçılık
Taksimde bir evde yangın çıkarıldı
İstanbul, 8 (a.a.) — Taksimde Turan caddesi 33 numaralı üç katlı evde yangın çıkmıştır.
Evin kiracıları tarafından işgal edilen ikinci ve üçüncü katlarında gaz dökülerek yangın çıkarılmıştır. Bu katlarda bulunan eşyalar yanmıştır. Yapılan tahkikatta ikinci katta boş bir gaz şişesi bulunmuştur.
Apartmanın eşyaları 10.000 liraya sigortalı idi. Tahkikata devam o-lunmaktadır.
bir konuşmada Nâzım Hikmet kararında ısrar etti.
Adliye kapısında cezaevi arabasına binerken kendisi ile görüştüm. Grev haberinin doğru olup olmadığını sordum. Büyük bir sükûnet içinde görünüyordu:
— Evet, dedi.
— Fakat, lehinizde bir hava doğmuştur. Dün akşam sevindirici bir telgraf aldığınızı işittik.
— Evet, aldım, fakat değişen hiç bir şey yoktur. Yaptığım türlü müracaatlara ıağmen iadei muhakeme ve teshihi karar için hiç bir müs-bet cevap almış değilim. Bu cevap gelinciye kadar yiyip içmemeğe dair olan kararım kafidir.
— Kendinizi öldürmek mi istiyorsunuz?
Acı bir tebesüm yüzünden uçtu ve bana sükûnetle cevap verdi:
— Hayır, yaşamak istiyorum; a-ma herkes gibi...
Grev kararma karşı tedbir alınıyor
Bugün şehirde muhtelif rivayetler dolaşmıştır. Avukatından aldığı bir telgrafla şairin grevden vazgeçtiği söylenmiştir. Fakat bu haberin aslı olmadığı da sonradan anlaşılmıştır. Öğrendiğime göre bu-
* (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
Bir Demokrat adayın notları
Tiirkiyenin refah yolu
Millet refaha susamış vaziyettedir ve müreffeh yaşamak onun hakkıdır
Bu topraklar üzerinde müreffeh bir hayat yaşamak, Türk milletinin tabiî hakkıdır. Halka refah temin etmek, hükümetin vazifesidir. Umumî refah seviyesi, memleketi idare edenlerin ehliyet ve liyakatini gösteren tek karinedir.
Dört senedenberi, memleketimizde mes’uliyet mevkiini işgal eden şahsiyetler arasında müteaddit değişikliklere şahid oldunuz. İş başına gelen hükümetler, sîzlere refah ve ucuzluğu vadettiler. Bu vaidler,' fiyat indekslerinin tekzibine uğra- I dı. Sizlere iş hacminin genişletileceğinden bahsettiler. Fakat iş bu-lamıyanların sayısı gün geçtikçe arttı. Sizlere ziraatin ve sanayiin kalkınma yolunda büyük hamlelere hazırlandığını müjdelediler, Fakat ortada yeni bir eser bulamadınız. |
Bu münasebetle Ingiliz Elçisi radyoda bir konuşma uaptı
Ankara radoysiyle verilmek ü- yacak kadar öğretmen henüz yok-zere, İngiliz Kültür Heyeti tarafın- ' ;ı« -- j
dan tertip edilen İngilizce dersleri dün saat 17.45 te başlamıştır. Dersleri Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu bir nutukla açmış, bu güzel teşebbüse geçenlere teşekkür ederek yabancı bir dil öğrenmenin önemini belirtmiştir.
Bundan sonra Ingilterenin Ankara Büyükelçisi Sir Charles Noel, radyoda bir konuşma yaparak şunları söylemiştir:
— -Radyo ile İngilizce dersleri-o----, -------- )—------nin açılmasında bulunmaktan bü-
ve birkaç içtimalar aktedilmekte-j yük bir zevk duymaktayım. Bu dir. derslerin ihdası, her iki milletimiz
Sızan haberlere göre C. H. P. | için faydalı neticeler sağlamak hu-1 Ankara adayları arasında isimleri susunda Türk ve İngiliz teşkilâtı çok durulanlaı- Doktor ( tarafından girişilen işbirliğinin sa-. u„^ı,«,n Çakır, diş ‘ yışız örneklerinden biridir.
Arif Çubuk-' İngiliz Kültür Heyetinin bir çok XT ' İngilizce öğretmeni yetiştirmiş ve . olmasına rağmen,
tandaşlarmın ihtiyaçlarını karşıla-
üzerinde en ç~k 1??’-/?”
Ragıp Tüzün, Burhan Çakır, diş doktoru Celâl Maral, çu, Halil Naci Mıhçıoğlu, Namık________o.__
Anbarcıoğludur. Mümtaz Ökmen, yetiştirmekte Cevdet Gülen, Emin Halim Ergun İngilizce öğrenmek istiyen Türk ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de) ’ ’ ......
tur. Radyo ile İngilizce dersleri,
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 dc)
Mareşalin sıhhi durumu
Dün bir konsültasyon deha yapıldı
İstanbul, 8 (Telefonla) — Teşvikiye Sağlık Yurdunda tedavi altında bulunan Mareşal Fevzi Çak-mak’ın sıhhî durumu endişe uyandırdığından bugün kendisine konsültasyon yapılmıştır.
Mareşalin harareti gece 39 du. Geç vakit hastahaneden öğrendiğime göre, Mareşalin sıhhî vaziyetinde şimdilik bir tehlike görülmemektedir.
Mareşal Tito, harp olmayacak, diyor
Titoya göre “soğuk harp iki sene sürebilir fakat sıcak harp olmıyacaktır,,
Belgrad 8 a.a. (Reuter) — Lon-drada çıkan Times gazetesi muhabirine verdiği hususî bir mülâkat-ta Mareşal Tito, batı ile doğu arasındaki soğuk harbin ancak bir veya iki sene süreceğini söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
— Mamafih bu soğuk harp, sıcak
Vb
Son seneleri iaşe sıkıntısının, mahrukat kifayetsizliğinin ve hayat pahalılığının sebebiyet verdiği güçlükler içinde yaşadınız.
Türkiye, sürekli ve sayısız ihmaller yüzünden zengin topraklar üzerinde yoksulluğun hüküm sürdüğü bir ülke haline gelmiştir. Yurdun birçok köşeleri harap ve bakımsız bırakılmıştır. Orman yangın lan, hesapsız servet kaynaklarını tahrip etmiştir. Mecraları tanzim edilmiyen su yolları, zirai nüfusun emniyeti bakımından gittikçe ehemmiyet kazanan bir tehlike teşkil etmiştir. Pahalılığın ve gıdasızlığın zemin hazırladığı verem salgını, neslin bünyesini zaafa uğratmıştır. Halkın hayat şartları, garp memleketleriyle mukayese edilemi- ,
★ (Devamı Saı • Sü: 4 de) i
Millî Eğitim Mükâfatı Maçları
F. Bahçe Gençler'e
1-0 galip geldi
Vafa Demirsporla berabere kaldı İzmirliler de Istanbulda yenildi !
rulan suallere dostça ve merasimsiz bir surette cevap vermiştir.
Kominformun Yugoslavya’ya karşı tatbik ettiği mücadelenin gelecek safhalarının ne olacağı hakkında sorulan suale Mareşal Tito, şöyle cevap vermiştir:
— Kendilerine fazla birşey kazan dırmayacak ve kendi halkı ile bizim halkımız nezdinde bir muvaffakiyet temin etmiyecek olmasına rağmen soğuk harbe ve memleketimize iftira etmeğe ve kötülemeğe
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
OUİMJLaŞeHU'Z--YEDEKÇİ (ZaylZötLeCiA.
Seçim ambalojı I
Şimdiden sonra kok kömürü evlere çuvalla teslim edilecekmiş! Artık kömür tevziinden kimse şikâyet edemez!
Bana kalırsa, bu vaziyette o-dun kömürü için de bir şey düşünmeli, meselâ çuvalların ağzını kırmızı kurdelâ ile bağla-
Ya odunlar, diyeceksiniz; ya meşeler, gürgenler? Onların hatırı yok nıu? Bence odunları da Amerikan torbalarda dağıtsak yeridir. Hattâ bazı ıslakların altına pamuk bile bağlamalı!
Evet, bilhassa odunlara fazla dikkat etmeli! Hele şu seçim sırasında bazı vatandaşlara a-çıkta tevzi edilmemesine dikkat etmeli! Geçen seçimlerde az nu odun, kötek kaçırılmış, israf edilmişti! —
Yedekçinin YEDEĞİ
■
9 4- 1050
sı
T
ir
Ps mı ve
fel ha ad
Gelişi Güzel
Yargıçlar arasında
MES’ELELER
Ne. Se.
yapılmış-
Seçimlerin arifesinde Demokrat gazetesinde neşredilmiştir.
Partiye hücumlarını arttıran C. H. I Bu program üzerinde kongreler-P. neşir organları, eski bir taktik- de yapılan ufak tadiller de efkâra ı—t—- * ı: ı ........ Keza dört senediı
P. neşir organları, eski bir taktik- de yapılan uJ
lerini tazeliyerek muhalefetin prog- | arzedilmiştir. ____ ______ ________
SQrnıe]c surGtiyie bütçe müzakerelerinde yaptığı ten- I *ti Başkanı olarak kit ve tavsiyelerle D. P. progra-
tanısızlığını ileri s“----’• —■"-‘•y’" ----1—-J ---------- •
«Celâl Bâyar, parti Başkanı olarak' kit _____________________ „. ..
konuştuğuna göre bu yeni sanatı i- mim Meclis kürsüsünden de, sus le bir takım yeni işler başarabile- turulmadığı zamanlarda, vatandaş ceğini iddia ebedilir. Geç de olsa lara akşettirıniştir.
bu yola girmiştir, fakat yine vazıh [ İcra mevkiinde bulunan ve bütün olarak kanuşmamıştır...» Mealinde imkânlara sahip olan C. II. P. ırıev-mesnetsiz mütalealarla, bulanık su- I eudiyetini iddia ettiği programının da oy avcılığına çıkmışlardır. hangi kısımlarını millet lehine ta-
Evvelâ şunu söyliyelim ki, bir hakh.uk ettirmiştir?
«v , . ıanQt değildi!- | Bütçe açıklarını dost devlet yar-ve teşkilâtın i dımlariyle kapatmak, buğday satıcısı bri vatanı buğday alıcısı durumuna sokmak, altın stoklarını harcamak, hayat şartlarını tahammülsüz hale getirmek, politik rnülâha-’ istanbulda bir kömür işletmesi açıp halkı soğuktan titretmek, her sene yurdun muhtelif bölgele-’---\ınına maruz bırakmak ( g\bi bcract mı istikrarlı bir prog-ran ın tatbik neticeleridir? Yoksa bütün program baskı yapmak ve şiddet isnatlariyle sakin bir lıava-kâfi ' yı bulandırıp iktidarı bu yoldan sağlayabilmek midir? |
" Eğer program bu ise, programsız _ , anı tercihtir, demekten başka ne kalıyor?...
Parti Başkanlığı bir
O mevkie gizli oyla . _ _______
arzusu ile getirilmiş bir idarecinin eı sanatkâr olmadığını tekrar etmekle I iktifa ederek, Parti Başkanlarmi [ bu vasıftan tenzih-ederiz.
D. P. nin programsız olduğu is- zalaık natlarına gelince, bir daha tekraı : edelim ki, Demokrat Partinin prog 1 ...............
ramı sarihtin’. Bu programı bilmi- i rini sı: baslar yen, yahut anlamak kudretinde ol- ! » hî herimi m mıyanlar mevcutsa, Demokrat Parti ne eylesin. Anlıyanların kendisine verdiği kuvvet, ilerdeki icraatında muvaffak olmak için gelecektir.
Şu noktayı da hatırlatalım: D. «---o-.
P. kuruluşunun ertesi, programım partiler şayar yayınlamıştır ve bir sureti do Ulus ' ’
Kulisten Noılar
!ar
/ ür
t
ab
t.
U
e..
B
[1
t lc i» in
[1
ElUJüMSffiTi
A
Seçimlerde İktisadi Devlet Teşekküllerine verilen vazife
Gören Allah
için söylesin!
azetelerin
hâdiseleri
ğıdaki tayi tır:
Urfa Ce Elâzığ
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Niyazi Alcay, Elâzığ Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Tunceli eski Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fevzi Artıkoğlu, Silifke Hukuk ( Yargıçlığına Bolu Hukuk Yargıcı | Tevfik Tunç.ok, Tokat Hukuk Yur-’ ı gıçlığına eski Gezici Mahkeme Yar ' gıcı Şefik Öz, İkinci Sınıf Adalet Müfettişliğine Afyon Hukuk Yargıcı Sıtkı Akyazan, Doğubayazıt Yargıçlığına Elâğız Asliye Hukuk Yargıcı Suphi Tan, Kakta Yargıçlığına Kastamonu Ağır Ceza Makinesi Üyesi Azmi Al tan, Ayancık Hukuk Yargıçlığına Silifke Hukuk Yargıcı Şahap Tol, Van Ceza Yargıçlığına Elâzığ Ceza Yargıcı Ferit Beşkardeş, Şirnak Sorgu 1 Yargıçlığına Cizre Sorgu Yargıcı Muharrem Üzgiinpinar, Sivas Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğine Akyazı Yargıcı Sadi Yücel. Alaşehir Ceza I Yargıçlığına Alaşehir Sorgu Yargı-1 eı Emin Öktem. Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğine Ürgüp Ceza Yargıcı Tabir Taşer, Mallan» j Yargıçlığına Ayancık Hukuk Yaı gıcı Zahit Tokman, Çekerek C. Sav- ’ |cılığına Sandıklı Savcısü Faik!
Biçen, Şirnak Yargıçlığına Şirnak Sulh Yargıcı Suphi Umut, Sandıklı C. Savcılığına Tefenni Sorgu Yargıcı Kaya Alper, Gemlik Hukuk Yargıçlığına eski Gezici Mahkeme Yargıcı Rüştü Fırat. Akyazı Yargıçlığına eski Gezici Mahkeme Yargıcı Yaşar Kozan, İzmir C. Savcı Yardımcılığına Üçüncü Sınıf Adalet Müfettişi Mustafa Yargıcı, Ergani Yargıçlığına Gerede Hukuk Yargıcı Remzi Ertan, Akhisar C, Savcılığına Manisa Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Fevzi Palabıyık, Göle C. Savcılığına Hınıs ('. Savcı Yardımcısı Rıza Önder, Manisa Ağır I Ceza Mahkemesi Üyeliğine Manisa i C. Savcı Yardımcısı Hükmi Baltalı, ' Silifke C. Savcı Yardımcılığına Marmaris C. Savcısı Lûufi Sağlat, A) tıntaş C. Savcılığına Silifke C. Savcı ' Yardımcısı Musa Tarım, Çayeli ('.I Savcı Yardımcılığına Artvin C, Sav-. cı Yardımcısı Mustafa Çenberci, I | Bitlis C. Savcı Yardımcılığına Çin- i C. Savcı Yardımcısı Ali Baysoy, [ Çine C. Savcı Yardımcılığına Çine Sorgu Yargıcı Servet Zaiın, Yozgat Sorgu Yargıçlığına Sürmene Ceza ' Yargıcı Muhtar Demirbulak, Çay-1 kara Yargıç Yardımcılığına Bitlis Yargıç Yardımcısı Cemal Cezair J Batur, Develi C. Savcı Yardımcılığına Develi Yargıç Yardımcısı Mu- larsı harrem Üter, Afşin C. Savcı Yardımcılığına Darende Sorgu Yargıcı Hüseyin Klapakoğlu tâyin edilmiş-
I
I hgn
I kon ' cık
Suat TAŞER
ı
azetelerin birinci vazifesi, hâdiseleri, vak’aları olduğu gibi vermektir. Fakat, bu demokrasi hareketi başladığındanberi, bilhassa muvafık basında sanki plağa iğne takılmış gibi, hep aynı teranenin dillere dolandığı görülmektedir.
Gün geçmiyor ki, D. P. de kriz.., «Bütün teşkilât lıercürnerç içinde», «İstifalar devam ediyor.., başlıklı yazılara rasllamıyalım!
• Bunların ne dereceye kadar doğru olduğunu güıı geçtikçe, yahut gün yaklaştıkça diyelim, yüzlerinin ifadelerinden anlamak kabildir. Hele, dünkü Cumartesi günü, C. II. F. merkezine gidenler telâş ve endişenin, krizin nerede olduğunu görmüşlerdir.
Efendilerini memnun’ etmek i-çin, hadiseleri olduğunun lanı tersine göstermek vazifesini artık •iıuy.. edinen bu yazarlar, bütün un bu hareketlerine mukabil, muva-o- I 1,l( basında çıkan haberler hak kında:
— Bu gazete o memlekete gidecek mi? Oradaki vatandaşlar bunu okuyacaklar mı? «tiye bilâper-va tonlarca yazı da yazmışlardı.
Peki, diyeceksiniz, bu muvafık gazeteler lıie bir yere gitmiyor mu? Elbette gidiyor, hem de, mecburi abone usııliyle...
Fakat, kendilerine haber verelim ki, hu şekilde hareketleri yüzünden artık, hakikaten kırk yılda bir de doğrıı bir şey yazacakları tutsa, hiç kimse inanmıyor.
Nasreddin hoca, bir gün birisiyle kavga etmiş, adam hocadan cüssesiz olduğundan dayağı yemiş... Ve bir aralık gelen geçen olmuş; adam:
— Ben hocayı döğüvorı^ın! diye bağırmağa başlayınca, hoca meı-huni:
— Gören Allah için söylesin!
C. II. P. niıı şimdiki hali tamamen buna benzemektedir. Demokrat Partide telâş var, dive balon uçuracaklarına, Maraştan gelen haberlere bir kulak assalar...
Malımı olduğu gibi, C. M. P. yeni seçimlere motorize kuvvetlerle girmektedir. Bunun için de memlekette bulunan Jeep'Ieri satın almış ve hepsinin üzerine meşhur Altıok'larını yapıştırmış; köy, köy geziye çıkarmış. Fakat nedense «?.. köylü Altıok'lu Jeep’leri görünce meydana çıkmıyormus. Bu sebeple arabaların üzerindeki Altıok damgasını silmeğe mbebur el muşlar.
Bu bir tek haber dahi, hangi partinin müşküller içinde olduğunu gösteren parlak bir delildir. Yazsınlar bakalım... Bizim söyli-yeceğimiz fazla değildir, tek cümle:
Gören Allah için söylesin!
Hikmet YAZICIOĞLU
İktidar partisinin Devlet teşekkülleri memurlar ile saçinıleri mutlaka ifsad edeceği anlaşılıyor
U defa Zonguldak’ın, Ulus, Bartın, Çaycuma, Devrek ve Ereğli ilce kongrelerinde bulundum. Muhtelif vatandaşlarımla konuştum. Birçok şiiıây.-.-ı'er dinledim. Köylere kadar gelen Ereğli Kö mürlcri İşi cm.esme mensup işçi büroları memur ve şefleri, işletme kasasından verilen paralarla, köy köy dolaşıyorlarmış. Köylüleri tehdit e-diyorlarmış. Mutlaka 'reylerini Halk Partisine vermeleri için türlü baskı ifade eden sözleri arasında tehditler de varmış. Bu da yetmiyormuş gibi, aldıkları gizli emirlerle muhtarlar seçim kütüklerini dilekleri gibi tanzim ediyorlarmış. D. Parti tem- i silcilerini yanlarına almadan gelen , memurlarla defterler yazılıp kaymakamlığa veriliyormuş. |
İşte Halk Partisinin yolu ve propaganda vasıtaları. Her yıl milyonlarca lira zarar yetmiyormuş gibi ' Ereğli Kömürleri İşletmesi ve onun Genel Müdürü lıanfi kuvvetten il I ham ve direktif alarak bu işleri ya- !
Bir memleketin siyasî kaderi şu- ı ıııın ve bunun oyuncağı mıdır? Zatlar siyasî idrakten o kadar mahrum I mu bulunuyorlar? Bıı ileri gidişle- I rini millet lıazmedc-rnez de maazal- 1 | lalı bir hadise çıkarsa miisebbib ve faili millet nazarında nefretle ha- I karete maruz kalmaz mı? |
Tiirk milleti böyle kimseleri ta-rilı nazarında, amme vicdanı buzu- ı rıında mesul etmiyecek inidir?
Kaymakamlar ve valilerden baskı I yapanlar, omuzlarındaki kudsî rnem i leket vazifesini böyle rnı ifa edecek leıdir?
Millet onları bunun için mi para , sarfederek tahsil ettirdi? Efendisi-[ ne. velinimetine nankörlük edenlc-I rin akibeti elbette iyi olmuyacağını şimdiden hesaba katmaları lâzım , değil midir? Binbir ızdırap, sefa-I let içinde kıvranan aziz milletimizin bu haliyle iktidar partisi alay mı ediyor? Otoritesini şahsî âmâl ve siyasetleri için bir âlet olarak istimal edebilmelerini zannediyorlarsa çok aldandıklarını şimdiden kendilerine haber . vermek isterim.
Havzada bulunan işçilerimizin mukadderatı, istikbali ve ekmeği fabrika ve işletmeleri idare edenlerin elinde bâziçedir. Tek söz ve karar ile Türk işçisi işinden derhâl u-zaklaştırılabilir. Sefil ve perişan so kaklarda süründürülebilir. Türlü baskıların ve tehditlerin zulmü altında da inletilebilir. Bu ne demektir? İktisadî Devlet Teşekküleri iktidar partisinin bir çiftliği, bir ticarethanesi midir? Kanunlar bu derece kıymetten mi düşmüştür? Hakimi mutlak olan kanundur; mil lettir. Kanunlara riayet edilmezse memlekette bir anarşi havası esmesinden korkmalıdır.
Seçim kampanyasına girilmeden memleketin muhtelif bölgelerinde I gördüğümüz, okuduğumuz ve duyduğumuz haberler hepimizi üzmektedir.
Kömür havzasındaki İktisadî Dev let Teşekküllerinde çalışan memurlar memurin kanununa tâbi değil midir? Hususi kanunlarla mukayyet
A. R. Inceolemdoroğ'u I Zonguldak Milletvekili l;
i
leıi zaman bunun şümulüne giren maddeler tatbik edilir do, neden siyasi işlere müdahale ettikleri zaman mazur görülürler? Sualin cevaplarını iktidar versin.
Zonguldak Vilâyetinde mesul idare adamlarının karşılarına aldıkları bazı vazifelilere gizliden gizliye talimat verdiklerini de yakinen biliyoruz. Halk Partisini destekleme leri için onlara bol keseden ihsanlar vadodilmekte ve hattâ ödenme.dedir. Millet olarak, fert olarak ve siyasî bir cemiyetin uzvu olarak bu hallerden ve hareketlerden nefret ediyoruz.
İktidar Partisinin yıllardan beri yaptığı ve reva gördüğü ihmâl ve hatâların cezasını millet olarak çok ağır şartlar altında çekmek, bundan sonra buna müsamaha etmek, hoş görmek vc affetmek gibi bir hatâyı badema yapmamıza imkân tasavvur olunamaz. Fertlerin hürriyetlerine, fikir ve kanaatlarma hürmet şarttır. Vatandaşı lıakir gören bir zümre ve hizp siyasi ihtiraslarına kimseyi âlet etmek hak v.e salâhiyetine sahip değildir.
Fikir ve vicdan hürriyeti olmıyan memleketlerin İnsan olarak yaşa-
malarına imkân yoktur. Medenî ve muasır milletler hizasında yer aldığımızı teyit ve isbat ancak fiiliyatla olur.
Milletin mukaddes haklarına hürmet etmiyen bir iktidar elbette ki muvaffak olamaz, sevgi toplıya-maz, umumî efkârın itimadını kazanamaz.
-İktisadî Devlet Teşekküllerinin bol imkân ve vasıtalara malik bulunduğunu bilen Halk Partisi n-nun maddi ve manevî kuvvcıu» kendisine âlet yapmıya asla mezun değildir. Milletin müşterek malı o-laı- böyle teşekküller yalnız esas gaye ve prensipleri nelerse onu yap ınıya mecburdur.
Halk Partisi iktidarda bulunmanın verdiği milli mesuliyeti hissederek vazifesini hukkiylp yapmalıdır. Bundan başka bir çıkar yol olmadığını da artık bilmelidir. Umumî seçimlerin devam ettiği müddet- ' çe Devlet teşkilâtı tek parti amaline hizmet ettirilmemelidir. j
Salim ve emin bir seçim ancak bu suretle olabilir. D.P. artık Türk 1 milletinin malı olmuştur. Miletinıiz • bunun etrafında toplanmıştır. Kurtuluş ve itilâ yolunu ondan beklemektedir. Şuur ve iradesini reyleri ile endişesiz ve korkusuz olarak iz- I har eden milletler tarihleri boyunca muvaffakiyet ve olgunluk göstermişlerdir. Bizim de milletçe böyle yapmamız lâzımdır.
„ I
kuvvetini 1
Sular Kesilecek
a diyeceğim yok. Üs-arzunun bütün seyircilerimizde ' kökleşmesini temenni ederim. Böylece meydana gelecek bir yarışmadan oynanan da, oynayan da, oynatan da kazanır.
İlk gecenin peıde a/’kası hayatından bazı intibalar toplamak ama-ciyle geçen gece kulise sokuldum | ve oradaki birkaç arkadaşa : (İlk gece sahneye çıkmak üzere iken ne duyarsınız?) diye sordum. Gördüklerimi anlatmak, onların ne duyduklarını belirtmeye yeter de artar bile! Ama ben kendi duygularını kendi sözleriyle anlatmalarını daha uygun bulduğumdan söylediklerini not ettim ve aşağıya aldım. Okuyacağınız cevaplar, ufacık ta olsa size bir fikir verecektir sanı-
Espıisi bol, zekâsı keskin, kalbi ' gümiiş bir ayna gibi saf ve temiz o- ' lan Şeref Gürşoy, sualimi şöyle cevaplandırdı : İlk gece beni sahneye çıkarmaları, kanatimce bir hatadır. Benim çıkmam ise, büsbütün hata! Bu çifte hatadan kurtulmak için bir maaşımı fedaya razı-
Şahap Akalın — İl.( gece, nabzımı tutturacak kadar, yaşayıp yaşamadığımdan endişe ettiren müthiş bir heyecan duyarım.. )
Nur Bartu — İlk gece bütün ha-'zım sistemim bozulur. |
Muzazzez Lutas — Lüzumsuz bir heyecan.
Açlan Sayılgan — İlk gece herhangi bir seyircinin yerinde olmak isterim.
Süreyya Taşer — Kalbimin bütün hızı ile çarptığını ve kafamın fırtınaya tutulmuş bir okya—— ~: bi yerinden oynadığını duyarım. ı Ama bu hal çok sürmez, seyirciye ’ alıştıktan biraz sonra ________.
Bereket ki kaybolur..
Melek Gün — Tek kelime ile, heyecan.
Ümran Uzmar va sayısına göre; provam fazlaysa,
O olitika edebiyatın
" yimlerinden biri olarak sık sık kullanılan «Perde arkası- sözünün tiyatro sahnesinden alındığını her halde bilirsiniz. Gerçi her olayın, her işin ve hareketin bir perde arkası vardır. Fakat bu deyimin en temiz, ayni zamanda en meraklı kullanılış sahası, şüphesiz ki sahnedir.
Piyes yazarının talihi perde arkasındakileri n elindedir. Aktör, seyirci karşısındaki yaratmalarının sancılarını ilkin perde arkasında çeker. Seyircinin gözyaşı muslukları veya kahkaha yayları perde arkasında hazırlanır, kurulur. Şöhretin güneşi perde arkasından doğar, perde arkasında batar. Hasılı; tiyatroda başarı, istikbal, şöhret demek, perde arkası demektir. i
Her zaman için tehlikeli, hattâ
■ olan perde arkasının en _.......i, en korkunç zamanları da
var mıdır acaba? Olmaz olur mu? Tiyatroda İlk Gece- denilen ve ilk söylenişinde sadenin sadesi gibi görünen başka bir deyim daha vardır ki, tehlikelilikten ve korkunçluktan yana -Perde Arkası- deyimine âdeta taş çıkartır, desem yeridir. İlk geceye üç ayrı gözle bakmak gerekir :
1 — Piyes yazarın gözü ile.
2 — Aktörlerin gözü ile,
3 — Seyircilerin gözü ile.
Piyes yazar uzun, belki de iddialı çalışmalar sonunda meydana getirdiği eserinin ikinci elden yaratılmasına, yani ete, kemiğe kavuşup canlanmasına şahit olacaktır. O ana kadar meçhulse meşhur olacak ve tabiî biraz da dünyalık edinecektir. Hayatının bütün korkularını, ümitlerini ve heyecanlarını eserinin ilk gecesinde duyması, elbette tabiîdir.
Haftalarca, aylarca, hattâ bazan
Ankara Sular İdaresinden
Etlik Aşağı Eğlence Etlik ana borusu üzerinde yapılacak tadilât dolayısiyle 15/4/950 Çarşamba günü saat 8.00 den aynı gün akşam saat 18,00 e kadar Askeri Depolar ve civarı, Etlik semtinin suları kesilecektir.
Sayın abonelerimizin ihtiyatlı bulunmaları ilân olunur. (2176)
Ankara Gazeteciler Cemiyeti
Tarafından Tertip Edilen
İV un '■ ık i korkunç ıeı tehlikeli,
ra ri sa
r
H
:i
11
y) m m k
1
i("
I
d _______________, ________ ____________
I yıllarca kan terliyerek hazırladık- | la ' lan rollerini seyircilerin karşısına t ’ çıkaran aktörler de ilk gecede, in.-J 1 sanı tüketen bir gayretin ve eme-2' - . ’ 3'mı nasıl alabileceklerini
korku ile merak ederler. Bu kor-kolu meraka, sanat uğruna katlanılan fedakârlığa, bir de sanat mesu- I liyetini eklerseniz, aktörlerin perde arkasındaki ve hele ilk gecedeki hallerini daha iyi tasavvur edebilirsiniz sanırım. Aktörlerin Sırat Köprüsü, hiç şüphesiz sahnedir. Bu köprü ilk gece o kadar incelir, o ' kadar incelir ki, Gayya kuyusunu boylamadan öteye geçebilenlere ancak hayran olunur. İşte bunun için aktörün hayatı da, sanatı da, -şöhreti de kıl üstündedir, diyebili* | riz. Ayrıca, vakti saati geldiğinde herkesin yalnız bir defa geçeceği rivayet olunan Sırat Köprüsünden aktörler bütün sanat hayatları bo- . yunca geçmektedirler. Bunları dü- ' şününce aktörlük sanatının perde arkası biraz daha belirmiş olur. I İlk gecenin seyirci gözü ile görünüşü ise bambaşkadır. Seyircilerde J umumiyetle «İlk Gece» merakı diye garip bir merak vardır. Bazı seyirciler bu merakı o derece ileri gö türrtıüşlerdir ki, şayet bir piyesin ilk temsil gecesinde bulunamazlarsa bir daha da bulunmak istemezler! Buna sebep, ilk temsilin en iyi temsil olduğu veya olacağı inancı ise, peşin ve açık söylemek zorun- [ dayım gi, bu inanç dişinden tırmığına kadar yanlıştır. Hattâ o ka- 1 dar yanlıştır ki, aksi doğrudur diyebilirim. İtk gece meraklısı seyiı-’cileri tiyatroya koşturan sebep eğer -bir temsili herkesten evvel görmek
i “ ğin karşılığa
n
)1
i a
£
n
)■ c
5(
■
r
ı
I
I
Amerikalı film uzmanı geldi
İstanbul, 8 (a.a.) — .Usis»: Tanınmış Amerikan film uzmanı G. Peaslee Bond bugün Pan Ameri- I kan uçağı ile Nevyorktan, Yeşilkö-ye gelmiştir. Bond, Tiirkiyede üç ay kalarak eğitim ve dokümanter film malzemesi ve bu alanda kullanılan usuller hakkında müşavirlik edecektir. Mr. Bond, Pazartesi akşamı trenle İstanbul'dan Anka-raya hareket edecektir.
V
SASIN .3 A lOSU
15 Nisan Cumartesi akşamı Ankara Palas Salonlarında
Davet yeler AKBA Kitabevinden Temin Edilir
i
rahatsızlık; az veya hiç yoksa, af-ı federsiniz, içimde bir bulantı.
Coşkun Orhon da manzum bir cevap verdi :
Kulaklarımda uğultu Gözlerimde duman Tuhaf bir yolculuktur hu Heyecan ve heyecan.
Heyecanını kolay kolay ifşa et-miyen Agâh 1-lün'ün cevabı — He-kaybolur. * yecan, heyecan, heyecan!
Aslına bakarsanız, sanat da bizatihi bi heyecan, hem de imbikten geçme bir heyecan değil midir? — Yaptığım pro- Kimbilir, belki de heyecan sanatın ikinci adıdır. Neden olmasın?
I
imuş bir okyanus gi- . oynadığını duyarım.
— BİRİNCİ IASS1L — (')
Elimde pasaportumla bekliyorum. Faşist üniforması giymiş bir İtalyan zabiti bana soruyor :
— Hangi dindensiniz?
Trenimiz, bir hayli zaman ki İsviçre ile İtalya arasında hudut garında durdu. Garın büyük bir levhaya yazılmış : Do-modossola. Dışarda kış gününün her an artan loşluğu.
Garın sesizliğini ancak diğer bir askerin ayak sesleri Bozuyor. O da Faşist üniforması giymiş. Trenin önünde bir aşağı, bir yukarı dolaşıyor. Bu bom boş garıla bıı askerin taş üstünde topuk Liriyle çıkardığı ses sinir bozucu.
Karşımdaki Faşist üniformalı subay sualini tekrarlıyor :
’ — Hangi dinden siniz.?..
Yüzüme kan hücum ediyor. Yanaklarımın yanmasından anlıyorum ki kızarmışım.
Pariste pasaportumu çıkarırken, Macar Konsolosu şöyle bir yüzüme bakıp gülmüş ve din hanesini boş bırakmıştı. Halbuki ben ondan böyle bir şey istememiştim. Ma-caristanı tcrkedenlerin yüzde dok sanında olduğu gibi konsolos benim vesikama da «Yahudi» işaretini koyabilirdi. Nedense koymadı. Fakat şimdi bu Faşist subay gözlerini gözlerime dikmiş cevap bekliyordu. Nihayet ı
olan bu zümre bir suç işledik
Polis mektebi mezunları
İstanbul, 8 (a.a.) — Polis mektebinin- 60 inci öğretim dönemini bitirenler bu sabah Taksim Cumhuriyet anıtına çelenk koymuşlardır.
Yazan: berene Molnar
— Yahudiyim, dedim.
— Niçin pasaportunuza yazılma-
— Bilmem ki... Yazmamışlar..:
— Neden acaba?...
— Hatır saymışlar, dedim. Ben memleketimde gazeteci olarak az çok meşhur sayılının. Konsolos iltimas etmek istemiş.
Zabit;
— Bu da iltimas mı imiş der gibi, bir hareket yaptı. Sonra, pasaportun Amerikan vizesini tetkike başladı.
— Amerikaya ını gidiyorsunuz?
— Evet.
— Hangi limandan?
— Cenova’daı».
— Ne zaman?
— Yarın, öğle vakti.
Zabit sert bir hareketle pasaportumu kapayarak, diğer yolcuların evrakı arasına koydu ve :
— Milano'ya gelirken pasaportunuzu size iade ederler, dedi.
Bana öyle geldi ki, bu adam da Amerika'ya gitmek için can atmaktadır. Fakat biliyor ki bu im-
kansız. Bu imkânsızlık karşısında kuduruyor, bana kızıyor, beni kıskanıyordu. 11 aydan beri bu Amerikan vizesi pasaportumda idi. Bu on bir ay, zarfında muhtelif memleketlere giril» çıktım. Her hudutta, küçiik bir ücretle geçinmeğe çalışan memurların, bu A-ınerlkaıı vizesi karşısında, durakladıklarını, daldıklarını ve kendi kendilerini kemirdiklerini gördüm. Bu küçük memurlar bu vizeyi, kendi memleketlerinde geç-ıııiyen, fakat başka yerlerde, hudutsuz bir kıymete sahip bir ecnebi narası gibi iç çekerek süzüyorlardı.
Simdi hudut muhafızı öbür kom partımanlarda dolaşıyor. Elinde bir deste pasaport var. Peşinde üç asker. Dördünün de bellerinde kocaman tabancalar asılı.
Nihayet tren kalktı. Milano'ya, oradan Genova’ya gideceğiz. Daha şimdiden gece bastırır gibi oldu. Bizim kompartımanda, soluk, hazin iki aınpui yanıyor. Hudutta, memura verdiğim kısa cevap
Şoförler Dernı ğinin piyangosu çekildi Ankara Şoförler ve Otomobilciler Derneğinin tertip ettiği iaşe piyangosu dün Birinci Noter huzurunda çekilmiştir. Bu bipyango-nun ikramiyeleri sadeyağ, zeytinyağı, şeker ve saire gibi yiyecek maddeleridir.
1 — 4304 sayılı kanuna ek olarak kabul edilen 5G42 sayılı kanun
gereğince gelecek yıllara geçici yüklemelerle ve bedelleri 1951 yı-1 lından itibaren ödenmek üzere; yurdun muhtelif yerlerinde ..............
ve Teknik Öğretim okulları binaları yaptırılacaktır.
2 — İhale edilecek binaların listesi Bakanlık Meslekî ve Öğretim Yapı İşleri Müdürlüğünde görülebilir.
3/ — rçstekliler (kendilerini tanıma bakımından) şimdiye kadar yaptıkları işlere ait dairelerden aldıkları belgelerin tasdikli örneklerini dilekçelerine bağlayacaklar ve malî durumları hakkında gerekli bilgiyi verdikten sonra haklarında hangi bankalardan malûmat alınabileceğini belirteceklerdir.
4 — Bunun için Bakanlık Meslekî ve Teknik Öğretim Merkez Satmalına Komisyonu Başkanlığına en geç 2/5/J950 tarihîne kadar mü-acaatta bulunul olunur. (2161)
Meslekî
Teknik
Coğrafya haftası
İstanbul, 8 (a.a.) — 3—8 Mayıs günleri arasında İstanbulda Coğraf ya haftası tertip edilmiştir.
LÜZtr«Lt)rilirONlA«
|
Çeviren: M. T.
lardaıı, yol arkadaşlarım benim kim olduğumu anladılar. Şimdi ben de onları tetkik ediyorum. İki yol arkadaşım var. Ceııevre-den hareket ettiğimiz zaman kompartımanda yalnızdım. İlk yol ar kudasım Lausamıe’dan bindi. Kızıl saçlı güzel bir kızılı bu. Moıı-treux'den binen orta yaşlı adam da temiz kılıklı idi. İtalyan subayı benden evvel onların pasaportuna bakmıştı. Bu sırada kulağıma çalınan bir kaç sözden anladığıma göre, yaşlı bay Finlandiya Konsolosu imiş, kızıl saçlı kız ise Macar, yani vatandaşım. Tren kalkıncaya kadar onlarla bir kelime konuşınaınıştım. Konsolos, Moııtreux'den trene biner binmez genç kızla konuşmaya başladı. Evvelâ adam selâm verdi. Kız gülerek mukabele etti. Ondan sonra, kısa fasılalarla bir kaç lâf ettiler. Ben kendi köşeme çekilmiştim. Sabahtan beri bir kitabı okumak la meşguldüm. Gözlerini yoruldu ğu zaman, başımı kitaptan kaldır nııyor, okur gibi yapıyordum. Ni-
hayet, zaman zaman gözlerimi kapayarak uykuya (lalmış gibi bir hal aldığım da oluyordu. Ben tren yolculuğunda ahbaplığı sev-
Fakat, nedense, Konsolos, genç kızı bırakıp bu sefer bana Fransızca hitabetti ;
— Din meselelerine karışınala- , rı çok saçma... Değil mi?
— Evet. Çok saçma....
Konsolos istihfafkâr bir eda ile gülümsedi.
— Ayıptır bu, dedi.... ayıptır
Yangın ..............
Sıhh! imdat ..............
Trenler ..................
Hava Yolları .............
Yataklı vagonl-r ...........
Su âiıaa ................. :
Kıejnrtk ................. ;
Hıvafaaı ................. :
Öa»k«rat tabu ............ ;
BİNSMALAB VE
EÖLENCE YEKLERİ
(15031) : Kaliforniya Foilhl (23432) : »r Meydan. (22294) Raklbcler (14040) : Vatan Kehraır^nı (11131) CönOlden yar/Jda (14072) : Büyük macera.
hlr delıget kinde (14071) : Yctlmenln «ak, (18846) ; Wnül(!r.n yarahu.r
Büyük I Ankara
Ulus ! Yeni I Fark
bu....
Bununla beraber, sesinde hiç bir teessür, hiç lıir hiddet ifadesi yoktu.
— Nihayet yirminci asırdayız. ' 1939 d.ı bîr insana böyle muamele edilir mi?
Saatine baktı ■
— 7 Saat sonra, alırk 1939 değil 19lü dayız diyebileceğiz.
Bunun üzerine kızıl saçlı kız hiç yoktan gülmeğe başladı :
— Demek yarın yeni seııe... dedi.
— Hem de nasıl bir yeni sene... Ne kadar hazin bir yeııi sene. . Hele biz FinlandiyalIlar için...
Konsolos malızıın bir lıal almıştı. Artık konuşmuyorduk.
(D®vxmı v*r) |
(") Vaka İkinci Dünya Harbi' I nin haşladığı sırada geçer. ‘
Sus
I Cebeci
I
I
»4
• 1 12021 241Bİ ııs«« 21172
MÎ44
Î22I2
ECZAHANELEK
Üniversite - Sağlık - İsmetpf
j TAKVİM [
Rumî 1366 — Mart 27 Hicri 1369 — CemaziycJ'âhıı Vasati Ez;
Sabah
Öğle ikindi
Akşam Yatsı
5,31
12,16
15,56
18,42
20,16
3,46
10,49
9,15 12,00
1,35
9,04
Z A F R B
Sayfa : 1
9 - 4 -1950
■EFON-TELGRAF HABERLER
Leon Blum
Geçenlerde vefat eden Fransız
Sosyalist liderinin hatırası hâlâ Fransız basınını işgal ediyor. Komünist Humanite gazetesinden maada bütün gazeteler, büyük sosyalistin hatırasını taziz ediyorlar. .
Blum, hatırlarda olduğu gibi, ilk defa 1936 da iktidara geldi. Bu iktidara geliş. İtalyanın Ilabeşistana saldırmasını ve Laval kabinesinin Mussolini’ye bazı tavizlerde bulunuşunu takip eder. Laval, o zamanlar, Akdenizde İngiltereye karşı bir muvazene temin etmek için İ-talya ile bir takım gizli anlaşmalar aktetmiş ve Paris’e dönüşünde açıkça şöyle demişti: «Habeşistanı Mussolini’ye verdim.»
İşbu aşağılık Laval kabinesini takip eden Blum, halk cephesi prog-► ramiyle ortaya büsbütün yeni e-saslar atmıştı. Blum, harici münasebetleri geniş ölçüde beynelmilel bir kaideye bağlamak, dahilî siyaseti ise, bugün İngiliz İşçi Partisinin yaptığı gibi halk emrine ve halk hizmetine vermek istemişti.
Amerikan ordusunda yeni tedbirler
Yedek sınıfın arttırılması lâzım
Ordu icap ettiği zaman derhal
62 tümen çıkarabilecek
936 gibi muhataralı bir senede bütün devlet siyasetini açık kalbli bir politikaya ve dahilî işlere bağlamak belki de isabetli bir karar değildi. Nitekim bugün, müteveffa Leon Blum hata işlemiş olmakla itham edilmektedir. Filhakika, onun zamanında yapılan bir takım ıslahat, Fransaya mühim mağlûbiyetlere malolmuştur. Yalnız şu noktayı da gözönünde tutmak lâzımdır ki, Blum her şeyden evvel bir dok-
Vashington 8. (a.a.) — Amerikan ırusu dün ilân ettiği beş senelik bir plânda hizmet altında bulunan ve ordudan para alan yedeklerin sayısını iki misline iblâğ edeceğini bidirmiştir.
Plânda bu tedbirin Birleşik Amerikaya derhal kullanılabilir 25 I tümen sağlıyacağı belirtilmekte-1 dir.
Böylece bu yedeklerin sayısı 170.000 den 367.000 e çıkacak ve buna ilâveten para verilmeyen 625.000 gönüllü yalnız senelik 15 günlük askerlik müddetleri için bu suretle derhal seferber edilmeğe elverişli 25 tümen derpiş etmektedir.
Böylece ordu, icabettiği zaman
Marshall plânının ilk neticeleri
kısa bir müddet içinde 62 tümen çıkarabilecektir.
Bu programın masrafı 5 sene içinde 115 milyon dolardan 186 milyona kadar yükselebilecektir. Buna muhtelif tesislerin karşılığı olan 80 milyon doları da ilâve et-' mek lâzımdır.
Amerikan ordusu zarurî telâkki edilen asgarî mutlak mevcudun 36.000 olduğunu bildirmiştir. Tam mevcut ise 1.200.000 subay ve ere ihtiyaç göstermektedir, fakat bütçe mülâhazaları şimdilik buna imkân vermemektedir. Başlıca şehirlerin yakınlarında bulunan 330 mektep ihtiyatların talimine tahsis edilecek tir.
Almanyanm istikbali meselesi
Izolei-şuyu lâzım I
12 Temmuz Beyannamesi, iki taraflı bir taahhütmüş... Bunun tek taraflı bir senet olduğunu iddia edenler hata ediyorlarmış...
Peki ama, hadi diyelim ki, iki taraflı bir taahhüttü; fakat Allah gani gani rahmet eylesin, Recep Peker, sîzlere ömür vefat etti!..
Bizim bildiğimize göre, ölüm le taahhüt değil, nikâh bile kal-
O halde nasıl devam etitğine inanırız?
Bana kalsa, işi bir defa vârislere sormalı! Fakat bu politika ortaklığında o kadar lıissei şayia var ki! — A. F.
Dünya Basınından
Hulâsalar
_ 8.4.1950 _
Fransız basını:
Bugünkü Fransız basını çeşitli konular üzerinde durmaktadır.
L’Aurore France Libre gazetesi Sovyetlerin Berlinden yeniden bir kuvvet hamlesi yapıp yapamayacakları sorusunu ele alarak şöyle demektedir:
«Rusların bugünlerde Batı Berlin
trin, bir prensip adamı idi. Onun keramet hayatı, günün rastgele hâ-
diselerinde ve gidişatında değil, fikirlerinde idi.
Bir fikir uğruna, bir fikir hizmetinde yaşamanın ne kadar zor bir meslek olduğunu bugünkü siyaset adamlarının davranışları izah etmeğe kâfidir.
Blum'uıı doktrini hâdiselerin zo-riyle çöktü. Blum'un bütün siyasî hayatı çöker gibi oldu. Çünkü Fransa, o tarihlerde bir hayat memat meselesini ele almış bulunuyordu. Bununla beraber, Muııich konferansından sonra, Blum’un birdenbire dikildiğini ve arlık -bütün prensiplerine rağmen- sulhtan ümit kal-
-^madığını, Fransanın mücadeleye hazır olması lâzımgeldğini avaz a-vaz ilân ettiğini görüyoruz.
Bu müdahalesi yüzünden Blum, 939 inhizammda tevkif edilmiş ve nihayet Riom mahkemesine kadar düşmüştür. Uzun süren esaret devrinden sonra Sosyalist lider, kurtuluşta serbest kalmış ve siyasi hayata yeniden atılmıştır.
Yaşlı bedeninin kamplarda çektiği türlü eziyetlere rağmen, Blum, sonradan kendisine en ufak bir şan ve şöhret hissesi ayırmadan partisinin hizmetinde kalmış ve harpten bu yana, kurulan Fransız hükümetlerinin, meşruiyetlerine ve temsil kabiliyetlerine kanaat getirdikçe, desteklemiştir.
Blum'un şahsiyetinde en kuvvetli nokta, prensiplerine bağlı kalmadı ve kaidelerinden asla fedakârlık-' ta bulunmayışıdır.
Müteveffa liderin, belki burada zikredilmesi abes gibi görülecek bir tarafı da, Fransanın en güzel konuşan ve en şık giyinen adamlarından biri olmasıdır. Blum, sadece bir siyaset adamı değil, hudutsuz kültürü ve pırıl pırıl zekâsiyle ileri derecede bir edipti. Andree Gide, hatıratında ondan bahsederken; -Adamın zekâsı gözlerimi kamaştırıyor. Bu Blum beni yoruyor...» der.
Gide gibi bir zekâ devinin bu sözü, belki sosyalist lider hakkında bir fikir vermeğe kâfidir. Fakat şunu da ilâve etmek lâzımdır ki, bu adam kendi kültürü seviyesinde o-lanlar yanında ne kadar parlak ve renkli konuşursa, halk karşısında da o derece basit, kısa ve düpedüz idarei kelâm ederdi. Ve Blum’un halk tabakaları nezdinde en büyük üstünlüğü bu sadeliğinden ileri geliyordu.
Blum, kitlelere karşı bir kere dahi yalan söylememiş, bütün insanları ve bütün milletleri kardeş bilmiş ve bu imanını mezara kadar muhafaza edebilmiş mes’ut fanilerden ve büyük siyasilerden biriydi. Bu, kolay iş değildir. Yalnız ikinci dünya harbi ve onu takip eden günlerdeki siyasî hâdiseleri şöyle bir gözden geçirmek, idare etmek sanatının bazan ne derece küçüklüklere malolduğunu göstermeğe kâfidir.
Müteveffa Leon Blum, asla ku-f-^çülnıeden, fikirlerinden asla fedakâr-1 *)k etmeden, idare etmesini ve ida-
re edenlere yardım etmesini bilmiş büyük bir adam, ve her şeyden evvel geleceğin beklediği idealistlerden biriydi.
Mekânı cennet olsun.
Möcahif TOPALAK
153 miljon dal.r sulamoya sarfe dildi
Paris Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Marshal Plânı idaresi dün Was-hington'da yayınladığı bir plânda bundan önce hiç bir şey istihsal edilmeyen bir çok Avrupa bölgesinin müstahsil bir duruma getirilmiş olduğuna işaret etmektedir. Böylelikle Marshal Plânından faydalanan memleketler 153 milyon dolar tutarındaki bir fonu, sulama ve bentler inşası içinde kullanarak gayrî münbit toprakları ekilebilir hale getirmişlerdir.
Diğer taraftan Avrupa İktisadî işbirliği idaresi, Marshal Plânı memleketlerine dolar gelirlerini artırmaları imkânını sağlayacak olan bir plân hazırlamakta olduğunu bildirmiştir. Bu plân, bir taraftan Avrupa’nın Amerika’ya ihracatının arttırılmasını teşvik, diğer taraftan da Amerikalıların Avrupa'dan daha fazla istihsal maddesi satın almağa ve dağıtmağa ikna etmekle ödevli bir servis kurulmasını derpiş etmektedir.
Avrupa İktisadî İşbirliği teşkilâtı bu arada yeni bir kredi daha açmıştır. 1 milyon 630 bin dolarlık bu kredi ecza meddeleri satın alması için Fransa’ya tahsis edilmiştir.
Hındiston ve Pakistan anlajması ç km zda
Yeni Delhi, 8, (a.a.) — Hindliler-le müslümanlar arasındaki çarpışmaları önlemek için alınacak tedbirler hakkında başbakan Nehru-nun Pakistan başbakanı Liyakat Ali Han ile anlaşması kabinenin muhalefetiyle karşılaşmış ve kabine üyelerinden birinin istifa ettiği öğrenilmiştir. Nehru Cuma günü öğleden sonra kabineye hazırlanan anlaşmanın nihaî şeklini tak-. dim etmiştr.
Yeykili kaynaklardan öğrendiği-ğine göre kabinenin muhalefeti çok kuvvetli olmuş ve ticaret bakanı Neugy, bu anlaşmayı protesto etmek için istifa etmiştir.
Siyasî mahfiller, bu muhalefetin başında «hükümetin kuvvetli adamı» denen başbakan yardımcısı Serdar Vellehbi Patelin bulunduğu nu söylemişlerdir.
Patel, Neugy ve kabinenin diğer üyelerinin bilhassa Nehru ile Liyakat Ali Han’ın varmış oldukları anlaşmada bulunan ve millî azınlıkların refahı için bir idare kurulmasını derpiş eden maddeye itiraz ettikleri öğrenilmiştir.
Joponyadcılıi Alman malları
Tokyo, 8. (a.a.) — General Mac Arthur beş sene evvel Potsdam'da alınan bir karan tatbik ve Japonya’daki Alman mallarının tasfiyesiyle mükellef üçlü bir komitenin ihdasına karar vermiştir.
Bu tedbirin alınması sebeplerini izah eden yetkili çevreler, General Mac Arthurun Vashington’dan bu kararın tatbiki emrini almış olduğunu açıklamışlardır.
Çınde açık
Hongkonk, 8 (a.a.- — Muhafazakâr gazete Quakiyat'ın bildirdiğine göre 19 Martta Tientsin garında pirinç yüklü bir trene hücum eden aç hakla polis kuvevtleri arasında çere yan eden çarpışma neticesi 90 kişi ölmüş veya yaralanmış, ayrıca 8 komünist polisde yaralanmıştır.
Gazete, Tients’in halkının büyük bir kısmı açlığa maruz kaldığı halde her gün gıda maddeleri stoklarının Tientsin garından meçhul bir istikâmete sevkedildiğini teyid etmektedir.
üç ü bir progrem hızrlonması rruhtemel
Paris Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Almanya’daki Amerikan yüksek komiserliği, halen gelecek Mayıs ayında Londra’da toplanacak olan üç dışişleri bakanına sunulacak olan rapor hazırlanmakla meşguldür.
Muhabirin bildirdiklerine göre, Mc. Cloy Doğu ile Batı arasında İktisadî münasebetlerin geliştirilmesini, Almanya'nın iktisaden ve siyaseten Avrupa Birliğine ithâl edilmesini ve Bonn hükümetinin durumunun milletlerarası sahada kuvvetlendirilmesini ileri sürmektedir. Bu son iki nokta Amerikan siyaset adamları tarafından da lüzumlu şartlar olarak mütalâa edilmektedir. Nihayet Mac Cloy, Sovyet propagandasına karşı koymağı mümkün kılacak şekilde Almanya’nın birleştirilmesini derpiş eden bîr İngiliz-Fransız-A-merikan müşterek programının hazırlanmasını da teklif edecektir.
ve Almanyadaki müttefik bölgelerine bir komünist yürüyüşü hazırladıkları haber veriliyor. Fakat Moskova acaba önüne geçilmez bir harekete girişmeğe cesaret edecek-midir? Çeşitli kaynaklardan alınan
haberler, Berlin etrafında gerginliğin vahimleşmekte olduğunu teyid etmektedir. Moskova tarafından di-
ğerlerine ilâve edilecek olan yeni
bir manevramı bahis
mevzuudur?
Acaba bu sefer kuvvete müracaat-
la ve beşinci kolun yardımı ile hür Avrupanın önünde yükselen şeddin
yok olması mı kararlaştırılmıştır? Fakat askerî babımdan hiçç şüphesiz müttefikler gafil avlanmış olmayacaklardır. Siyasî bakımdan da, icafjı halinde Fransa veya diğer bölgelerde gereken meşru müdafaa tedbirlerini de almaktan geri kalmayacaklardır.»
Franco’nun kzı
evleniyor
Madrid, 8 a.a. — Franco’nun kızı Carmen ile Villeaverde Markisinin evlenmelerini Pazartesi günü Tole-do Piskoposu Play Daniel'in Prod’da yapılacak tayinde takdis etmesi muhtemeldir.
Evlenecek çiftin 24 şahidi olacaktır. Bunlar arasında dışişleri, millî eğitim, ordu, içişleri bakanları ve Bourbon ve Arlona aileleri mensupları bulunmaktadır.
Madrid’de bulunan bütün diplomatik temsilcilerin de arasında bulunduğu 800 davetli Grand Otel’de hazırlanacak yemekte bulunacaklardır.
Foster Dulles’in Amerikan dışişleri bakanlığı siyasî müşavirliğine tayini olayını inceleyen Ce Matin le Pays gazetesi Dulles’in bu vazifeye tayininin, Atlantik ittifakının takviye edilmesi ile sonuçlanacağı kanaatini izhar etmekte ve şöyle devam etmektedir:
«Bir memleketin en zayıf tarafı, dış siyaset alanında ayrılmış bir halk oyu ile karşı karşıya bulunmasıdır. Birleşik Amerika daima bu tehlikeden uzak kalmıştır. Seçim mücadeleleri sırasında iki büyük parti arasında iç meseleler alanmında fikir ayrılıkları müşahede edilmişse de, buna mukabil Amerikan milletinin milletlerarası menfaatlerin bahsinde tam bir anlaşmaya varılmıştır.
Hatta son haberlere göre bu zi-
yafetin Prodo’da verilmesi de ihtimal dahilindedir.
Gelin elbisesini, iki sene önce Albe Dükünün kızı Montoroh düşesinin bir kısım cihazını yapmış olan terzi çizmiş ve dikmiştir. Her hususu gizli tutulan gelinlik tabiî ipekten ma-mûl maydan yapılmıştır. Elbisenin kuyruğu 40 metredir.
General Franco ile karısının, kızlarına hediye ettikleri inci ve elmaslarla süslü bir taç ile tutturulacak olan Chantilly dantelinden yapılmış duvak, tuvaleti tamamlıya-
Merasimden sonra genç evliler muhtemel olarak bal aylarını geçirmek için Franco’nun Pazo'da Meiroas malikânesine gidecekler, daha sonra Lizbon ve Roma’yı ziyaret edecek olan çift, nihayet Ispanya’ya dönerek Madrid’de kendileri için hazırlanan daireye yerleşeceklerdir.
Liverno hâlâ sarslıyor
Londra Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Yeniden bir kaç şiddetli yer
sarsıntısından sonra binlerce insan
dün geceyi Liverno sokaklarında ve meydanlarında geçirmişlerdir. 10 binden fazla insan civar şehirlere gitmek üzere Liverno’dan ayrılmıştır. Bu bölgenin 3 köyünde oturacak tek ev dahi kalmamıştır. Bununla beraber sadece iki kişinin yaralandığı haber verilmektedir.
Moskovada deprem
Paris. 8 a.a. — Tass ajansının Mos-kovadan bildirildiğine göre, dört Nisanda hükümet merkezi rasatha-
nesi gayet şiddetli bir deprem kaydetmiştir.
Depremin
merkez üstü Moskova-’
dan 4000 kilometre uzakta Kosogol
gölü civarında tahmin edilmiştir. Ayni merkez 6 Nisanda gene ga-
yet şiddetli ikinci bir deprem kaydetmiştir. Bunun merkez üstü de Moskova'dan 2500 kilometre uzakta
Aşkabat'ta bulunmaktadır.
«Geçen Sonbaharda Başkan Tru-manın yeniden seçilmesinden önce eski dışişleri bakanı Marshall’ın bazı milletlerarası anlaşmalara girişmeden önce cumhuriyetçilerin siyaset uzmanı Jhon Foster Dulles ile iştişarelerde bulunduğu çok J(ere vaki idi. Böylece 140 milyon Amerikalının önünde Marshall’ın otoritesi daha artmış bulunuyordu. Müşavir sıfatiyle John Foster Dul-les’u bakanlığına bağlamış olan Dean Acheson için de aynı şey olacaktır.»
Amerikan silâh'aıı italyada
Trieste, 8 (a.a) — Trieste liman ameleleri Pazar günü barış taraftarları mahallî komitesi himayesinde 12 Nisanda Triesteye gelecek olan Amerikan silâhları münasebetiyle protesto nümayişi yapacaklardır.
Bu mitinge Venedik, Cenova, Livorno, Ancone ve Napoli limanı işçileri temsilcileriyle beraber İtalyan saylavları da iştirak edeceklerdir.
Diğer taraftan Trieste limanı işçileri, dün serbest topraklar müttefik askerî hükümetine protesto takrirleri vermişlerdir.
Fransa'nın malî durumu gelişiyor
Paris Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Marshal Plânının yıl dönümü münasebetiyle İktisadî işbirliği teşkilâtının Fransa’daki heyeti başkanı Bingham, verdiği bir demeçte, Marshall Plânının Fransa’da eflâsyona mani olmuş bulunduğunu beyan etm'ş ve şöyle demiştir:
«Fransız ekonomisi emin adımlarla gelişmektedir, Fakat bu gelişmenin geçen seneki kadar sür'atli olabileceğini zannetmiyorum. Marshal yardımı daha iki sene devam e-decektir. Fransa, Amerikan yardı-I minin ayni tempo ile devam etmesi şartiyle iktisadiyatını yabancı hiç ' bir yardıma ihtiyaç kalmadan denk-I leştirebilecektir.»
Yoklama var!
ilk hazırlık - imtihan kapısı Sigorta levazımatı - dalgınlık
hazırlık
D ey sabahleyin çok erken kalktı. Halbuki Pazar günü öğleye kadar yataktan çıkmamak âdeti idi; sağa döner, sola döner, gazetesini okur, kahvesini içer, gerinir, bir daha uyur; yine uyanır, ancak öğleye doğru kalkardı... Bu gece nedense sabaha kadar uykusu kaçtı; ve altıda yataktan fırdadı..
Derhal sinekkaydı bir traş oldu. Çıplak başının üstünde yandan taradığı saçlarını şöyle öne doğru ıslata ıslata taradı; fırça ile âdeta yapıştırdı :
Eh, elbette böyle yapacaktı; ne yaparsınız gençlere rağbet var.. Yeni Meclisin çehresi değişecekmiş diyorlar...
Tâzimat heyetlerinden kalma, çizgili pantalonunu giydi; fakat aksiye bakın ki, şişmanlamıştı. Pantalonun kemeri göbeğini sa-ramıyordu. Buna çok sinirlendi. Ve nihayet karısı pantolonunun arkasından bir makasla hafif bir yarık açtı da böylece göbekle pan talon arasında tam intibak temin edebildi!..
Ayakabılarını kanapenin kadifesinde parlattı. Ve ilk defa olarak karısından azar işitmedi! Aynanın karşısına geçti, uzun u-zun kendisini seyretti: Eh, kıl prangı kızı çengi olmuştu... Karısına sordu :
— Nasılım?...
Hanım şöyle başını iki yana sallayarak baktı :
— Güveyi girdiğin günden daha güzelsin!... Alimallah, kız olsam.... Sen de beni almak istersen... Hani yok mu ya?...
Bey, acı bir gülüşle güldü; şişman, bodur, hafif şaşı, saçları bi-gudili karısını şöyle bir süzdü :
— Ah, dedi, keşke sen yoklama kurulunda olsaydın!......
Ve hızla derhal sokağa fırladı!
★
— YAZAN?___
Yedekçinin Yedeği
da ne?... Baktı ufak bir çıkın, yokladı.. İçinde çörekotu vardı..
Hadi hayırlısı... dedi.. Onu da pardesünün cebine soktu..
Acaba karısı daha bir şeyler koymuş mu idi. Yeleğinin cebini karıştırdı «
Baktı : Bir muska... Üzerinde bir de maşallah yazılı... Şirinlik muskası olacak! Alt cebine baktı. Buruşmuş bir kâğıt var... Bu da kaı-mca duası!...
Fakat pantolonunun arka cebinde bir ağırlık duydu. Bu da ne diye baktı; meğer bir at nalı imiş!..
Bey, hanımının bu kadar dikkat ve itinasına ne kadar da çok sevinmişti!... Eh, artık iş sigortalı demekti!... Bu kadar teçhizatla yoklamaya gelen varsa Hayyales-selâ!...
★
Dalgınlık
(S alona girdiği zaman, genzini sıkı bir naftalin kokusu sarmıştı.. Yoklamacıların çoğu gelmişti. Daha da arkadan gelenler vardı. Aday adayları da hepsi birbirinden şık giyinmiş, hepsi traş olmuşlar, hepsi Allah bağışlasın pek şirinleşmişlerdi!..
Bey sağa sola iltifatlar savuru-
. ..
— Allah ömürler versin efendim, hani bir şey değil. Memleket vazifesi insanı çağırdığı zaman bundan dönmek olmaz!... Vazifemizi yapmak boynumuzun borcu!... Efendim sayenizde muvaffak olabilirsek ne mutlu bize... Siz elbet e ki hakikî vatan evlât -larını seçeceksiniz! Bizim işimiz, naçiz bir hizmetten ibarettir. Teveccühünüze şimdiden teşekkür ler ederim! Minnettarım! gibi söz ler söylüyordu..
Her tarafta bir uğultu:
— Bon şans!...
— Talihiniz yâver olsun!...
— Sizi seçmiyeceğiz de kimi seçeceğiz?...
— Sen hiç merak etme, ben fa-lâna da söyledim filâna da...
Derken uzatmıyalım yoklama yapıldı... Reyler tasnif ediliyor .. Bizim bey önde gidiyor... Aman deme!... Oldum oldu?... Beş on zarf açıldıktan sonra bizim bey sonda kalmaz mı?.. Birden salonda yüksek bir ses işitildi:
— Eyvah!. Gördün mü başıma gelenleri?...
Birden dışarı fırladı!...
Meğer demin, yanlışlıkla, mavi boncuğu da, şirinlik muskasını da, çörek, otunu da, at nalınını da, karınca duasını da, hepsini hepsini de pardesüsünün cebine koymuş, ve pardesüyü de vestiyere bırakmıştı!...
Ak kör talih!... Ah bu dalgınlık!...
İmtihan kapısı
Q ey taşları seke seke Halke-vinin yolunu tutmuştu.. A-yağını çamurlatmamak için azamî dikkat sarfediyordu. Bir anda aklına geldi. Ya yoklamada kendisini imtihan ederlerse... Ya bir sual sorarlarsa?...
Acaba ne usul sorabilirler, diye düşündü.. Sorsalar sorsalar, altı ok nedir diye sorarlar... Altı oku aklından geçirdi :
— Cumhuriyetçiyiz, Halkçıyız. Milliyetçiyiz.. Lâikiz.... İnkılâpçıyız. Eeeee? Beş tane etti. Hani bunun altıncısı?...
Yine tekrarladı :
— Cumhuriyetçiyiz, Milliyetçiyiz, Halkçıyız, İnkılâpçıyız, Lâikiz...
— Allah Allah, yoksa aslında beş tane mi idi?
Derken, bir ahbabına rastgel-di :
— Efendim sabah şerifler hayır lar olsun... Nasılsınız?...
— Çok şükür, ömr ü devletinize duacıyız!...
Bunu duyar duymaz derhal a-radaki teşrifatı unuttu. Birdenbire dostunun boynuna sarıldı, onu hem şaptır şupur öpüyor, hem de:
— Hay Allah sizden razı olsun diyordu... Hay Allah sizden razı olsun...
Dostu şaşırmıştı :
— Ne oldu, ne var efendim, diye soracak oldu...
O hiç oralı değildi :
— Sizi görmese idim, ve siz de bana ömr-ü demletinize duacıyız demese idiniz, vaziyetim ne olurdu?
Beriki hiç bir şey anlamamıştı... Fakat aday :
— Evet, altıncısmı buldum.. Devletçiyiz!... Devletçi! İzzeti ikbal ile, devletle!... dedi. Ve oradan uzaklaştı..
★
Sigorta levazımatı
LJ alkevinin yokuşunu soluksuz çıkıyordu.. Eh, vücut şişman! Ne kadar olsa, bu yokuş insanı terletiyor.. Cebinden mendilini çıkardı. Derken yere çit diye, bir ■şey de düşmez mi? Baktı:
— Bir mavi boncuk!... Karısı mendil cebine gizlice bir mavi boncuk yerleştirmişti!...
Güldü. Bunda da bir hayır var, dedi.. Boncuğu aldı ve pardesiisii-nün cebine koydu...
Yüreği küt küt atıyordu.. Allah Allah.. Acaba bu yokuştan mı, yoksa heyecandan mı?...
Yokuştan da olsa fena, heyecandan da olsa fena!...
Elini cebine attı. Tuhaf şey, hn
C H.P. li Adaylar dilıyie
GAZEL
— Fuzulî gibi — .Yine endişe içinde uyu yârım bu gece!
Yapılan yoklamadan çıktı kararım bu gece!
★
Ödenekler, hele bilhassa o yolluk faslı,
Aman Allaaah! hesap et ne ki kârım bu gece!
★
Bir de girmezsem eğer yoklamadan listeye ben!
Kışa benzedi düşündükçe baharım bu gece!
ir
Düşeş atsan da kapanmış kapılar iş yok!
Gele atmakta rökor kır hele zârım bu gece!
★
Var iken ufk-u-siyasette, ümid ayranı bol,
Sarımsaklı cacık olmakta hıyârım bu gece!
★
Pâre pâre ciğerim oklarına nezr-olsun!
Urain'ın fikrine bir düşse güzârım bu gece!
★
Tıkırında görünür mantığım amma seçmen,
Zannedip kanma ki aklen tam ayarım bu geec!
★
Giriversem Sılay'ın duşuna hülyasına âh!
Cennet olmuştu çiçeklerle civârım bu gece!
★
Şakşak altında düşüp durmada biçâre kavuk, Ortaoyununda acaip pişekârın bu gece!
★
Aday olsam da, seçilsem beni sen bir gör,
Ama seçmenlere biçare şikârım bu gece!
★
Bir Yedekçi Yedeğinden bu kadar hamla yeter,
Korkmazem hiç yine hicv-uğruna vârım bu gece!
Yedekçinin (Son) YEDEĞİ
Ahlatda demokratların
mitingi parlak oldu
Ahlat, (Hususi) — Seçimlerin yaklaşması üzerine Demokrat Parti faaliyetini artırmış, partiye yazılanların sayısı günden güne çoğal mıya başlamıştır. Her gün yüzlerce vatandaş partiye yasılıyor. Halk Partisinden istifalar da artmıştır.
D. P. Müfettişi İlçemize gelmiş, yüzlerce D. P. li vatandaş tarafından coşkun tezahürle karşılanmıştır. Ertesi günü tertip edilen mitinge keza yüzlerce vatandaş katılmıştır. Mitingde Ahmet Yüksel, A. Mümtaz Aksoy. Rauf Özdemir’in konuşmalarım Müfettiş Kemal O-büsün çok heyecanlı nutku takip etmiştir. Kemal Obüs nutkunda ez- j cümle şunları söylemiştir :
— Diyorlar ki, köylü efendimiz-dir. Maalesef Köylü hiç bir zaman efendi olmamıştır.
İki gün sonra Adilcevaz bucağına gidilmiş, tertip edilen mitinge
yüzlerce vatandaş katılmıştır. Bu arada Adilcevaz Bucağı D. P. bucağının açılış töreni yapılmıştır.
Her iki tören de çok heyecanlı geçmiştir. Birçok vatandaşlar söz almış ve Müfettiş Kemal Obüs bir nutuk söylîyerek Adilcevaz halkına hitaben «Sîzlere en büyük tavsiyem; Oylarınızı çaldırmayınız.» demiştir.
Bunu müteakip İstiklâl Marşı ile Paı ti binasına bayrak çekilmiş ve törene son verilmiştir.
Ahlat Parti mensupları coşkun tezahüratla uğurlanmıştır.
Vezirköprülüler c. Konuk’u susturdu
I Vezirköprü (Hususî) — Seçim propagandası yapmak üzere kaza-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
9 - 4 -1950
ı A r ■ s
Yaz geliyor. Buz dolabı olanlara müjde. JOROS Tamir atölyesi açılmıştır Her İstanbul Sahibinin Sesi müessesesinin a.
Kelvinatör atölyesi montörlerinden
İPEKÇİ
. , , . , . , , . . Mür(caolTeleforı:11586-132l9
cins buz dolabı imal ve tamiri
garantili olarak yapılır ADRES: Adli’e kar?ısl Tot’s Oteli alb,,lia
l i Z
t;
E
14
b
et
he
Ham benzol satılacaktır
PAZAR — 9/4/1950
Piyasanın EN TEMİZ PİK
BORU ve Parçaları
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6 8-10 milimetre Demir Boru — Plân
ve Proje Teksiri (530)
ek.
BALLET KELLENROC
Harikulade kanlı Akrobatlar
Her pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile
Her akşam Tanınmış Paris Revü Heyeti
SükURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak
No. 15 — Tel: 12682
İSTANBUL RADYOSU
1950 — PAZAR
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
akrobatlar
(Piyano)
makine ve teferruatı satılacaktır
Yazan s B. Valmor
Çeviren : NUSAT
Sevilmiş türküler (Pl).
Pathötipu
Hava Kuvvetleri K
Lv. D. Bşk. lığından
Memleket dışı
sopıand ivilmiş parçal
ZAFER’in Hân Şartları üncü sayfada Sın. sayfada Sm.
«KARCIĞAR» Ey felek 3 gönül 6 — Tak
iken 8 köçeçkler. k müzik (Pl).
Ankara Elektrik,Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden:
Defaten 20 ton ve müteakip aylarda 10-15 ton verilmek üzere 1 sene müddet içinde takriben 180 ton ham benzol teklif verme usulü ile satılacaktır.
1 _ Teklifler, 12/4/1950 akşamına kadar müessesemize verilmiş lacaktır.
2 — Hef teklif sahibi alacağı fiyatı mektubunda bildirecektir.
3 — Satışımız kendi depomuzda teslim şartiledir.
4 — Ham benzole ait «)■’ iilî raporun Müessesemiz Alım, Satım Şu
^esinden parasız olarak verileceği ilân olunur. (2101)
15 Mayıs 1950 Çekilişinde
Vadesiz Tasarruf Hesapları ikramiye Tutarı
40.000 Lira
Büyük ikramiyeler: 15.000, İO»000 Lira Ayrıca 500,250, İOO liralık 80 ikramiye
Bu çekilişe katılabilmek için 10 Nisan 1950 de hesaplarda
150 lira bulunması ve bunun çekiliş tarihine kadar muhafazası lâzımdır. Her 150 lira için ayrı bir kura numarası verilir.
Bu çekilişte yalnız para ikramiyesi
31 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 3# Eylül, 28 Eklin,
31 Aralık çekilişlerinde ise, bazılarında ikişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
T. C. ZİRAAT BANKASI
Belediye Başkanlığından
Çok dik ve meyilli olan Çıkrıkçılar yokuşunda bulunan taksi durağı, nın bu mevkideki polis noktası yanında bir hususî ve (Park) levhasının altına iki taksinin durması ve diğerlerinin de Işıklar caddesinde sıralanmak suretiyle durmaları Komisyonun 29/3/950 günlü toplantısında 1777/1806 sayı ile karar altına alınmıştır. İlân olunur. (2075)
r
■R-SJSâgl-sglI» IN 'iti'f1 '-şH1 i
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çınlı
TRİO HATA'S ve DİMİ MOOS and TANIYA
Ünver Komisyon Evi
1 — Yıllık kirası 30.000 ve 23.000 (Eski kira) liradan 7500 liraya
kadar Ankaranın muhtelif semtlerinde evler.
2 — Muhtelif büyüklükte ve her semtte kıymetli ucuz arsalar.
3 — Çiftlikler.
4 — İstanbulda ucuz arsalar ve Süreyya Plâjında kiralık bir köşk.
5 — İstanbulda arsaları parsellenmiş bulunan Kartal Plaj Evleri
Kooperatifinde satılık hisseler.
6 — Arsaları iskân hududuna alınmış bulunan Ankara Şenyuve
Kooperatifinde satılık hisseler.
7 — Bilumum kira işleri.
Bütün bu mevzularda sayın halkımızın büromuzu bir defa teş rifleri menfaatleri icabıdır. Telefon: 21762. Yenişehir Kızılay karşısında Soysal Han No. 9
Prof. Dr. Burhan URUS
Deri ve Tenasül Hastalıktan Mütehassısı
Hastalanın Anafartalar Toygar Apartmanı 1 inci Noter üstündeki muayenehanesinde her gün saat (16 - 19) arasında kabul etmektedir. TeL 15151
Adviye FENİK
Yazılşlerinl flîlan İdare edea: HİKMET YAZICIOĞIU
Basıldığı yer : Güneş Matbaası
Trio Maffi
kısa bir müddet için angaje edilmiş
Meşhur virtüöz ADOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Nefretten doğan bû yük bir Aşkın filmi. Kolıforniya Fol hi Yaratıcıları : Ray Milland - Barbara Stanwyck Barry Fitzgenrald Seanslar :
14 - 16.15 - 18.30 ■ 21 Tel Gişe : 15031 Tel : Müd. 24075
Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası Başkanlığından
Sendikamızın idare kurulu seçimi 9/4/1950 Pazar günü Ticaret Han No. 8 de Sendika Merkezinde yapılacaktır.
Sendikaya mensup üyeler, sabahın saat 8 inden akşamın 19 una kadar, reylerini kullanacaklardır. Saat 19 dan sonra rey kullanılmıya cak tasnif heyeti tasnife başlıya-caktır. '
Bu münasebetle Lokanta, Otel, Kahve, Han, Ocak, Şekerci, Pasta-hane, Bar, Sinema, Gazino ve benzeri eğlence yerlerinde çalışan bütün üyelerin 9 Nisan Pazar günü Sendika Merkezine gelerek reylerini kullanmaları rica olunur.
Müzik: (Sal
12.00 Müzik He (Yurttan S
12.30 Müzik: Teld
12.50 Müzik: Oyu ma Takımı.)
13.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
13.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
13.30 öğle Gazeteai.
13.45 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
14.00 Hava Raporu, Aksam Programı ve Kapama.
17.58 Açıl ıa ve Program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: İnce Saz (Muhayyer Faslı.)
19.15 Geçmişte Bugün.
19 20 Müzik: Yarım Saat Dans (Pl.)
19.50 Müzik: Akşamın Karma Müziği (Pl.)
20.15 Radyo Gazetesi. iy
20.30.Müzik: Sanat Heveslileri Saati.
20.46 Müzik; Genç Müzikçinln Sesi: Ke-■ man Soloları.
Çalan: Süheyl Pei
1. WlcnnaiawBkl: Romans:
2. d'Ambrosio: Kanzonetta;
3. Tschaikowsky: Melodi;
4. Wieniawskf: Mazurko.
Pianoda: Bedla Dolener.
21.00 Müzik: Hafif Melodiler (Pl.)
21.15 Müzik: Müzikle Gezi. (Pl.)
22.00 Konuşma: Spor Saati (Günün Haberleri.)
22.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
22.45 M. S. Ayan ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
Şen İzmir Nakliyat Anbarı
İstanbul - İzmir
Ankara
Tel. 13367
Tel. 23561
Tel 3608
Kendi vesaitleriyle eşyayı ticariye ev eşyası, rafat, ncuzluk ve emniyetle nakleder.
— Anne! Anne!
Pierre kendini tuvalet odasına attı, yarım yamalak acele giyin di ve koridora fırladığı zaman Miss Jackson ile karşılaştı.
— Katerin'i gördünüz mü? di.
— Hayır! Ah! başına bir şey mi geldi? ve esasen hayalinden bir facia bekliyen Miss Jackson iki eli ile saçlan yolarak haykır di:
— Kathleen! Kathleen!
Bütün maziyi teferruatiyle bilen ihtiyor uşak da birdenbire peyda olarak Pierre'e yaklaştı ve kollarını açarak:
— O! Mösyö, siz, Mösyö!
— Evet benim, evet, Madamı görmedin mi?
— Hayır Mösyö. Fakat Madam ekseriya sabahlan denize girer.
— Bu saatlerde?
— Evet Mösyö, bazen.
Dağılan sislerin arasından çı kan güneş huzmelerinin okşadı lanna doğru, parmaklığı atladı larına doğru, parmaklığı atıldı ve oraya vardığında Katerin’in beyaz sabahlığını sürükliyen Do-ııde’un, kayalıklı küçük adacığın kenarında bağlı duran sandala koştuğunu gördü.
— Dur! Geliyorum!
Lâkin çocuk onu durmıya met bur etlen eli omuzunun üzerinde hissedinceye kadar durmadı. Minicik sandalın yanına vardıklarında Pierre:
— Bana yardım et, dedi.
Beraber zinciri çözdüler ve sor ra Pierre, iki kişiye yer olmadığından yalnız başına tekneye girdi.
Hafif kayık kumsaldan ayrıl dı.
Pierre:
— Doude küçük adaya çık ve bir şey görüp görmediğini bana söyle, diye emretti.
Doude?
— Peki baba, dedi.
Küçük adacıkta, onu örten fuır dalıkların arasında koşan yollu pijamah çocuk göründü...
Adanın ucunu geçtikten sonra, onu saran soğuk suya alışan Ka-terin yanağını büsbütün dalgaya yasladı.
Hiç bir zaman hareketleri de-
nizde bu kadar serbest olmamıştı; bacaklarına yapışacak etek, her kulaç arasında göğsünü ağırlaştıracak gömlek yoktu. Dalgaların içinde hakikaten kayıyor ve şimdiden onlara ait oluyordu. Kolu sudan çıktıça, pembe, kırmızı veya mordu, tıpkı onu çabucak tekrar sinesine alan dalga gibi ve gözleri de dalga gibi her an ışığın altında değişen bir ayna idi.
Ruüzgârsız gecenin suyun sathında bıraktığı buruşturucu koku Katerin’i kuvvetlendiriyordu. Katerin neş’e ile yüzüyordu. Güzel tasavvurunu tamamlamağa nihayet cesaret ediyordu ve şimdi zaferin saati olan bu aşırı sevincinde, tereddüt etmeden, kendisini çılgınlıklarına terk e-den bir deli gibi, kuvetsiz olmasının imkânsızlığına, geri dönmemeğe mecbufc- edilişine, sevindi.
Yüzerken nazarlarını Cap Fer. rat’ya, SainJean’ın tepelerine, Nice’in ardındaki dağlara çeviriyordu ve bunların hepsi mavi, dumanlı, dağınık ve hatsız sanki ufkun koyu maviliğine ka-frışmıştı, sonra tekrar karşısında uzanan denize bakıyordu, o-rada da yine ufkun koyu maviliğine rastlıyordu, fakat öyle derin bir ufuk ki denizden çıkan güneşin ateşi onu bazan çeşitli renklere bürüyordu.
Katerin, renklere, suyu buruşturan hafif melteme gülüyordu ve bu gülüş ile aralanan dudakları üstünde su oynuyordu, utanmasını bilmemiş olan bu ağızdan temiz su ahlâksızlıkları siliyordu.
Katerin, utanmadığını hatırlı* yarak zevki ile yıkanıyordu, safiyetini tekrar elde ettiğini hisseder gibi oluyordu. Hissediyor fakat düşünmüyordu. Hissettiği çok
faza güzel ve kolaydı.
Ruzğâr serinliyor, fakat bu ancak şafağın rüzgârıdır ve o neş’-eli olduğu grbi ne kötü ne de dehşietlidir. Bu ahengin içinde hiç bir şey dehşetli değildir, hiç bir şey hüzünlü değildir, hiç bir şey ölmüyor: rengin biri onu takip eden renk ile birleşerek kayboluyor ve köpük bile biraz ilerde tekrar canlanmak üzere yok oluyor.
Katerin kurtulmuş gidiyordu, uğraşmadan sarsılmadan, çeviklik ile ve vakti bol olduğu için acele etmiyordu.
Şidmi bile, onu arasalar, izini bulmakta güçlük çekerlerdi. Emniyette idi ve acelesi yoktu: daha sonra yorgunluğu hisedecekti, daha sonra, saati gelince. Ve Katerin acele etmeden, bütün tabiat gibi güneşin gelmesini bekli-
Güneş evvelâ sisin refakatinde ona çerçevelenmiş gibi belirdi. Huzmelerin biri dumanın arasından sıyrıldı, bir an için denize uzun bir altın çizgi kondu ve sonra söndü ve Katerin yüzmesini kesmiş bekliyordu.
Her şey muhteşem saat için hazır olunca, bütün renkleri kendine birleştiren güneş ortaya atıldı.
Yanlız başına hükmetti, semayı soldurarak ve nenıütanlahi altın pullan ile, oıılan toplamak isteyen dalgalara sahip oldu.
Katerin bu ihtişama fazla dayanamadı. Görmek istediğini görmüştü, artık beklenecek bir şey kalmamıştı.
Nazarlarını çevirdi ve hiç olmazsa karanlık kalan altındaki derinliğe eğilerek, vücudunu gördü, ilk defa olarak çıplaklığını bu şekilde gördüğü vücudunun berrak suyun arasında bu kadar güzel ve kuvvetli görünce esef
etti, hayatına değil takat sevdiği bu vücudu mahvetmekten esef etti. O artık bütün ahlâksızlıklardan temizlenmiş ve mes’uttu. Hangi hak ile onu mahvedecekti? Onun utanması, teessürü, endişesi kalmamıştı. Onu yokluğa sev-ketmek isteyen ruhun kararlarını hâlâ bilmiyordu ve yaptığı insiyaki hareketler sadece hayatını tehlikeye koyan ağırlığı yenmek için idi. O yaşamasını seviyordu. Hayatın her saniyesini tadıyor ve ne mazi ne de istikbâl onu alâkadar etmiyordu. Ömrü, onu sarsmadan nıejşhûl gayeye götüren anların ve heyecanların birbirlerini takip etmesi idi. Zamanın, müddetin onun için kıymeti yoktu. Çocukluktan gençliğe, olgunluktan ölüme geçerken tabiattaki her şeyi o da istihale devresini hissetmeden geçiriyordu ve çektiği ızdıraplar, ruhun can çekişmesi ile mukayese edildiği zaman, yanında hiç kalan ızdı-raplardı.
Hangi hak ile Katerin bu etin, bu adalelerin, bu kanın fevkalâde ahengini bozacaktı, bıı vücu-dyn esrarengiz ahengi, tabiatın mucizelerine onu her gün iştirak ettiren ahenk.
Fakat vücudunun tahrikinden kaçınmak için Katerin gözlerini sahile çevirdi.
Güneş kayaların tepeleri üzerinde idi. Evlerin camlarında parlıyordu. Evler çam orman, larmın arasında küçüktü ve Du mez’lerin villâsı, o muhteşem villâ, bu aydınlanmış deniz kıyısında, yanlız başına seçiliyordu.
Katerin istese idi dönmesine hâlâ imkân vardı. Dün oğlu seslendiği zaman, onu sahilden ayıran mesafe daha az değildi. Fakat bu son koz idi ve Katerin’in dünkü kuvveti yoktıı. Hatta garip bir halsizlik hissediyordu. Korkuyor mu idi? Neden korkacaktı? Ölmekten mi? Fakan niçin yaşamak, neden uzun zaman yaşamak, devanı etmek, neden ihtiyarlar, Madam Dumez’in dostlan gibi, hayata asılmak, niçin, kendi halini bilen ve dün on lara «Sizleri rahatsız ettim, diyen zavallı kötürüm gibi sukut etmiş yaşamak? (Devamı var)
İşler bir vaziyette komple olarak oksijen
Ankara Elektrik. Havagazı ve Otobüs işletme Müessesesinden
1 — Aşağıda yazılı müstamel makine ve teferruatı komple olarak açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
a — Hava Kompresörü
b — Oksijen »
c — Oksijen ayırma cihazı d — Hava yıkama deposu e — Elektrik motörleri 2 adet komple f — Kurutma tüpleri 2 • g — Oksijen deposu 2 » h — Oksijen taksimatı cihazı
1 — Diğer teferruat
2 — Bu makinelerin komple muhammen bedeli 10.300.—
3 — Makine ve teferruatı ambalajlı olarak müessesemizde teslim edilecektir.
4 — % 7.5 geçici teminat akçesi tutarı 772,50.— liranın ihaleden ön ce Müessesemiz veznesine yatırılması lâzımdır.
5 — İstenildiği takdirde, beheri 44.— lira üzerinden ve ufak bir tamirle ıslahı mümkün olabilen 50 adet boş oksijen tüpü de verile-
6 — Açık arttırma 26/4/1950 Çarşamba günü saat 14 de Müessese binasında yapılacaktır.
7 _ ilgililerin, makine ve. teferruatını ihale gününden evvel Mües-
sesemizde görebilecekleri ve geçici teminat akçesi makbuzlar ile ihalede hazır bulunmaları’ ilân olunur. (2100)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Haciz Kararı
10/9/1948 tarihindenberi Ankara As. Pos. 18196 No. Askerî birliğinden firar eden Darendenin aşağı Çetrek köyünden 928 doğumlu Meh met oğlu Mustafa Çetinin arandığı ve isbatı vücut edinceye veya yakalanıncaya kadar Türkiye dahilindeki mallarının haciz olunduğu As Y. Usulü Kanununun 215 ve 216/2 maddeleri gereğince ilân olunur. (2017)-(224)
Emniyet Otoları
Her gün için Ankara - Zonguldak arasında sizlere rahat ve güzel bir yolculuk yaptırır.
Ankara telefon: 12909 Zonguldak telefon: 220
KİRALIK
Mobilyalı üç oda, mutfak, banyo ehven fiyatla kiralıktır. Bah çelievler 32 inci sokak No. 9 Telefon: 31666.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Oateleve gönderilen evrak ve yanlar neşredilsin edilmesin iade edilme*, ilânlardan mesuliyet kabul edilmez.
Fenerbahçe dün 1-0 galip geldi
Vefa ile Demirspor 1-1 berabere kaldılar
İstanbul takımları kendilerinden beklenen oyunu -gösteremediler, ikinci devrede Gençler iyi oynadılar
.......... I Fenerbahçe ve Vefa lakmıhırı dün 19 Mayıs stadında ’ıı bine ya-. ✓ kın h*1’ 'ncraklı kütle-ı önünde
F.B. nin golünü birinci devrede Lef ter yaptı
Sahaya önden Fenerliler çıktılar ve tribünlerin önüne dağılarak ellerinde getirdikleri Sarı _ Lâcivert çiçeklerle takılı takım resimleri at- i tılar ve’çok alkışlandılar.
Takımlar İzmir Bölgesinden ha-1 i:cm Bedri Kaya'nın idaresinde sahada şu kadroara sıraandıar:
Fenerbahçe: Cihat, Murat, Hilmi, Salâhaddin, Kâmil, Müjdat, E-rol, M. Ali, Ahmet, Lefter, Halil.
Gcnçlerbirliği: Necip, Sait, Turan, Ali, Haşan, Ayhan, Hamdi, Korhan, Ali, Şahap, Halim.
Oyuna başanacağı sırada Gençler Fenerli Halidin lisansı olmadığını ileri sürerek itiraz ettiler. Bu yüzden hakem ve idareciler arasında bir müddet münakaşa cereyan etti. Nihayet saat 16 da oyuna baş-.landı. Fenerliler derhal hücum teşebbüsünü ele aldılar. Sağlı sollu deplasmanlı akınlar bir müddet Gençler kalesinin önünü karıştırdı, arada Halit topu ortalarken Gençlerden birinin ayak koyması neticesi bileğinden sakatlandı ve bir müddet oyundan çıktı. 12 inci dakikadan sonra yağmur şiddetini arttırdı. Bu arada Gençler sağlı sollu bir kaç akınla oyunu mütevazin bir cereyana sürüklediler. Hatta sağdan yaptıkları bir akında bir de mühim fırsat kaçırdılar. Akabinde Necip üstüste iki kurtarış yaptı.
21 ci dakikada sağiç yerine kaçan santrfor Ahmet, topu sola geriye doğru ortaladı. Müjdat da durmadan Leftcrin önüne verdi. Fener soliçi yakın mesafeden maçın yegâ-
ne golünü kaydetti. Bu golden son-' ra Fener akınları tehlikeli olmaya başladı. Üstüste atılan şütler gençler kalesini her an tehdit ediyordu. Eu arada kaleci Necip lopu bir kaç defa kornere çıkarmak mecburiyetinde kaldı.
ı 28 inci dakikada Genç'lerin sol dan bir akınmda Kâmil 18 köşesin de topu tuttu. Firikiki Ayhan kale önüne güzel attı, Az kaldı Şahap ve Ali giriyorlardı. Müjdad yetişerek ıraklaştırdı.
40 ncı dakikada da Fener santrforu Ahmet Hâsan’ı da geçerek Necip’le karşı karşıya kaldı, fakat topu çıkan Necib'e çarptırdı ve gollük bir fırsat da kaçırılmış oldu. Devre 1 - 0 Fener lehine bitti.
İkinci devre:
İkinci devreye Fenerliler Sela-hattini sağaçığa, Erol’u sağiçe, M. Ali’yi de sağhafa alarak çıktılar. Halit bileğinden sakat olarak sol-açık yerinde topallıyarak oynuyor du Yağmur dinmişti. 5 inci dakikada Fener kalesi ilk tehlikeyi atlattı. Gençlerin sağaçığı Hamdi kalenin hemen içinde yakaladığı topu kullanabilseydi beraberliği temin edecek ve belki de oyunun neticesi değişecekti. Fakat topu dışarı attı. Fener kalesi üstüste sıkıştırılıyor, Cihat iki defa yumrukla ve güçlük le topu uzaklaştırabildi. Bir defasında da Kâmil kaleciye topu verirken Ali kaptı, fakat C'ilıat çıkarak tehlikeyi önledi Fener akınları çok seyrek ve daima sağdan oluyor. Selâhattinin çalım yapması yüzün-
Lc fici-
den de kolaylıkla kesiliyordu. 20 inci dakikada Ahmet’in yerden gülünü Necip yatarak kurtardı; Akabinde Lcfter'in şahsi bir inişi Haşan tarafından kesildi.
Oyunün sonlarına doğru Gençler büyük bir gayretle oynamağa ve rakiplerinin kalesini sıkıştırmaya başladılar, fakat Fener müdafaasının iyi yer tutması ve Gençler for hattının şöu atamaması, netice almalarına fırsat vermedi ve maç ta 1 - 0 Sarı - Lâcivertlilerin galebesile sona erdi. N. Sel
Ankara takımları ile Millî Eğitim kupasında ilk karşılaşmalarını yap tılar;
Maçların tafsilâtına geçmeden evvel her iki İstanbul takımının dünkü maçlarında tatmin edici bir «yun gösteremediklerini söyleyebiliriz. Buna mukabil Demirspor ve Gençler Birliği kuvvetli rakipleri karşısınca zaman zaman üstünlüğü ele aldılar ve güzel oynadılar.
1 - 1 beraberlikle biten Vefa De-ınirspor maçında Vefa'lılar havadan oynadıklarından bir üstünlük temin edemediler ve böylelikle ra kiplerinin oyununu kabul etmiş oldular. Bütün oyun imtidadmca her iki takım da dağınık ve hedefsiz oynadı. Atılan goller de bir kom binezon mahsulü değildi ve rast-gele oldu.
1 - 0 Fcnerbahçonin galebesile neticelenen ikinci maçta ise. Sarı - Lâciverttiler ilk devrenin başların da biraz kendilerini gösterebildiler ve güzel deplasmanlar yaptılar. Yegâne gülerini de bu arada kazanmış oldular. İlk devre Fenerbahçe, ikinci devrede ise Gençler daha iyi oynadı. Bihussa oyunun sonlarına oğru rakiplerinin kalesini çenbeı- içine alan Gençler çıkan fırsatları kullanabilseydileı- maçtan pek ala galip çıkabilirlerdi.
Sarı - Laciverlliler ise oyunun başında ayağından sakatlanan Ha-lid'in bütün oyun boyunca iş göremez hale gelmesi yüzündeh hücumlarını ortadan ve sağdan yürütmek zorunda kaldılar, bu da tabii aleyhlerine oldu.
Şimdi maçların safahatını kısaca anlatalım:
VEFA — DEMİRSPOR
Günün ilk karşılaşması Vefa ile Demirspor arasında oldu. Vefalılar : abaya çıkınca tribünlere çiçek atmak suretiyle halkı selamladılar ve alkışlandılar. İzmir bölgesi hakemlerinden Sıtkı Eryarın idare ettiği bu maçta takımlar sahaya şu kadrolarla sıralandılar:
Demirspor muhacimleri Vefa kalesi önünde
İst nbuldak maçlar
Galatasaray Altay’ı 1 -0,
B.J.K. G.Tepeyi 3-2yendiler
İstanbul, « (u.a.) — Milli Eğitim kupası maçlarına bugün Şeref stadında tahminen beş bini aşan bir seyirci kitlesi önünde devam edildi.
Deplasman maçlarını teşkil eden bugünkü karşılaşmalar Galatasaray - Altay. Beşiktaş . Göztepe a-rasında idi.
İlk maçı yapacak Galatasaray • Altay ta.ıımları şu kadrolarla sahaya çıktılar:
Galatasaray: Turgay, Naci, Ruhi. Mıi’sa, Muzaffer, Doğan, İsfendiyar, Muhtar, Reha, Gündüz, Koçi.
Altay: Osman. Kemal, Mehmet, Kâmuran, Edvin, Salâhaddin, Sabahattin, Şükrü, Adil, Havram, Cihat.
Hakem, Ankâra bölgesinden Faik Gökay.
Kuvvetli esen rüzgârı arkalarına alan Altaylılar, devrenin ilk on
VEFA ; Şükrü, Mustafa, Rahmi, Melih, Galip, Selahattin, Hikmet, Karnik, Suphi, İsmet, Bülent.
DEMİRSPOR: Emin. İskender. Mehmet. Muzaffer. Süleyman, Mus-♦afa, Zekeriya, Kadri, Abdullah, Rıdvan, İsmail.
Demjfspo’rlular solbekleri ismet ten mahrum bulunuyorlardı. Buna mukabil solhafları Mustafa takımdaki yerini almıştı.
Oyuna saat 14 de stadın giriş
tarafındaki kalesinden Demirspor-lular başladılar. Rüzgâr aleyhlerine
rağmen birkaç akın yap-
tılar. Bu aradan soldan Vefa aley-
hine verilen bir firikiten top kale
içine düştü. Topa çıkan Şükrü’ye Demirspor muhacimleri çarptı, hakem bu hareketi cezalandırdı; fakat Vefa kalecisi hafif bir arıza geçirdi. Oyunun ilk 15 dakikası mütevazin ve karşılıklı akınlarla geçti. Vefalılar daha ziyade soldan inmek istiyorlar, fakat akınları neticesiz kalıyordu. Bir ara Demirspor sağ-
içi Kadri de ayağından sakatlanarak çıktı, Demirspor-lukır 10 kişi kalı. Bu arada Vafalılar nisbi bir hakimiyet kurdularsa da müessir olamadılar. 25 inci dakikada ortadan Vofa’lıların tehlikeli bir akınım kaleci Emin önledi.
ber iki takım da hedefsiz hareket ediyor ve oyun zevksiz geçiyordu. Demiıspor’dan Kadri oyuna girdi.
14 üncü dakikada geriden topu çtkaran Demirspor soliçi Rıdvan 25 pas mesafeden mükemmel bir şüt çekti. Ton Vefa kalesinin üst direğine çarparak sağaçınm önüne düştü. Zekeriva’nın geriye ortaladığı topu solhaf Mustafa 20 metre uzaktan enfes bir şütle Vefa ağlarına gönderdi. Vaziyet 1-1
Demirspor’]ular bu golden sonra 1 bir müddet vaziyete bakim oldular. 33 neti dakikada Vefa kalesi hatırı sayılır bir tehlike atlattı. Zekeriya yine sağdan topu ortaladı. İsmail solaçıktan yetişerek sert bir kafa vuruşuya topu kaleye gönderdiyse de direğin yanından dışarı çıktı.
Oyunun sonlarına doğru Vefalılar beraberliği bozmak için bütün gayretleriyle çalışmaya başladılar. Bu arada soliçin ani bir çevirişinde top sol direğe vurarak dışarı çıktı. Ve Vefalılar bu son şansıda kaybettiler. Biraz sonra da maç 1 - 1 beraberlikle sona erdi.
beş d a ki.;asfıaçİa Galatasaray müdafaasını oldukça zorladılar.
Yirminci dakikadan itibaren o-yun muvazeneli bir şekil aldı iki takım da gol çıkaramadılar ve devre 0-4) bitti.
İkinci devrede GalatasaraylIlar rüzgârı arkalarına alarak hemen il; dakikalardan itibaren Altay kalesini zorlamağa başladılar. Fak^t Allayın canlı ve gayretli oyununa I mukabil şanssız olan Sarı - Kırmızdılar kırkıncı dakikaya kadar biçr gol yapamadılar.
Nihayet 41 inci dakikada Gündüzden bir pas alan Reha yaptığı golle Galatasaray'ı beraberlikten kurlardı. Biraz sonra da maç 1—0 Galatasarayın galibiyeti ile sona erdi.
Beşiktaş — Göztepe
İkinci maç Beşiktaşla Göztepe a-rasında idi. İki takım şöyle bira; kadro ile sahaya çıktılar?
Beşiktaş: Feyzi, Saim, Yavuz, Çaçi, Ali İhsan, Eşref, Süleyman, Fahrettin, Bülent, Kemal, Faruk.
Göztepe: Erdoğan, Fahri, Mustafa, Nazım, Saraçettin, Mehmet, Zeki, Ahmet, Yüksel, Enıcet, Hüseyin.
Hakem: Ankara bölgesinden Refik Güven.
Devre durgun ve tatsız bir tempo ile başladı. Oyun, karşılıklı hücumlarla devam ederken, Beşiktaşlılar Göztepe müdafaasının mütç-
Istar.bu’da prg-porg turnuvası
İstanbul, 8 (a.a.) — Kadıköy Halk evinin tertip ettiği Ping - Pong turnuvasına bugün 500 kişi önünde Kadıköy Halkevi spor salonunda saat 15 de başlanmış ve 19.30 da nihayet bulmuştur.
Bu müsabakaya katılan takımlardan Moda Kültür klübü birinci, Sen Jozef ikinci ve Yeldeğirmeni ortaokulu üçüncü olmuşlardır.
reddit hareketinden faydalanan Bülent vasıtasiyle ilk gollerini kazandılar. 32 inci dakikada Kemal falsolu bir vuruşla ikinci golü de yaptı. Ve devre 2—0 sona erdi.
ikinci devrede rüzgârı arkalarına alarak başlayan Beşiktaşlılar, dokuzuncu dakikada Bülendin şütii ile üçüncü gollerini kazandılar Dört dakika sonra Göztepelilerin sağdan bir hücumunda Beşiktaş müdafaası topu elle kestiğinden hakem penaltı verdi. Göztepeliler bundan istifade ederek ilk gollerini, 18 inci dakikada da sağiçleri va-sıtasiyle ikinci gülerini yaptılar.
Vaziyet 3—2 olunca İlci takım da hızlı oynamağa başladılar. Fakat karşılıklı hücumlarla geçen devrenin bundan sonraki kısmında iki tarafın bütün gayretlerine rağmen netice değişmedi. Maç bu suretle 3—2 Beşiktaşın galibiyetiyle bitti
— Bugünkü — ıpor hareketleri
19 MAYIS STADI
Milli Eğitim maçı
Saat: 14
Demirspor - Fenerbahçe Saat:. 15,45 Gcnçlerbirliği - Vefa
Lig maçı Saat: 10 Pınarspor - Yıldırım Vefa - Jandarma Gücü
Bisiklet yarışı Saat: 9,30 A'kköprü - Etimesgut
İstanbul'da
Galatasaray - Göztepe Bejiktaş - Altay
Basketbol
S. B. O.
Ankaragücü - Etlikspor Başkent - Cebeci
Sayfa : •
ZAFER
Ankara radyosunda İngilizce dersleri ir (Baş tarafı birinci de) dünyanın bir çok kısımlarında İngilizce öğretmek için başarılı bir usul olduğunu isbat etmiştir, ve eminim ki Türkiyede de bu usul mevcut öğretmenlerin mesaisini tamamlayacak ve iki milletimiz arasında gittikçe artan bir anlaşma sağlayacaktır.
Bu programın tertibinde oynadığı rol dolayısiyle İngiliz Kültür Heyetini tebrik ederim. Ayrıca bu programın tahakukunu büyük bir istek ve şevkle mümkün kılmış o-lan Türk makamlarına teşekkürlerimi sunmak isterim.
Bilhassa teşekküretmek istedikle
rim arasında sayın Millî Eğitim1.,-, ’ " *7-"7 -----
Bakanı, Basın - Yayın ve Turizm ' “ehn?‘ Ah 7b"k b"e“n de Seb’ ı , r» , ı Timizde tesehhııslerıno devam et-
Genel Muduru ve Ankara Radyosu Müdürü vardır. Hepsi, büyük teşvik ve yardımlarda bulunmuşlardır. Bütün bu makamların personellerine de bu münasebetle katlandıkları zahmetler dolayısiyle teşekkür ederim.»
İngiliz Büyükelçisi İngilizce yaptığı bu konuşmasına şu Türkçe cüm le ile son yermiştir:
•— Bu İngilizce kurslarının pek faydalı olacağından eminim. Dersleri takip edecek olanlara en iyi temennilerimi bildirir, kendilerine terakki ve başarı dilerim.»
Bundan sonra Türkiyede yedi senedenberi İngilizce öğretmenliği yapan Gazi Terbiye Enstitüsü İngilizce uzmanlarından Profesör Gattenby, Türklerin yabancı dil öğrenme hususundaki meziyetlerinden bahseden kısa bir konuşma yapmıştır.
Bu konuşmalardan sonra radyoda ilk İngilizce dersi verilmiştir. Dün de yazdığımız gibi dersler haftada dört gündür-: Pazar günleri 9,15, Salı günü 8,15, Perşembe ve Cumartesi günleri 19.45 de.
Nâzım Hikmet
★ (Baş tarafı birinci de) gün Cezaevi doktoru kendisine bir tabak yoğurt yedirmeğe muvaffak olduğunu söylemiştir. Bu hareketin de alınan tedbirler meyanında olduğu anlaşılmaktadır.
Nâzım Hikmet susuzluk grevine de başladı
Kendisine eneksiyon yapılmak suretiyle yaşaması temin edileceği düşüncesiyle hayatını kısaltmak i-çin Nâzım Hikmet su da içmemeğe karar vermiştir. Mütehassıs doktorlar bu vaziyette bir insanın ancak üç gün yaşıyabileceğini söylemektedirler.
Avukatı ne diyor?
Şair Nâzım Hikmetin avukatı
ı rimizde teşebbüslerine devam etmiştir. Mehmet Ali Sebük şu izahatı vermiştir:
— -Bundan bir hafta evvel Bur-sada müekilim Nâzım Hikmet’i ziyaret ettiğim zaman bana açlık grevi kararını bildirmişti. Ben de Bursada bir basın toplantısı yaparak keyfiyeti umumî efkâra arzet-tim.
Müekilimi iyi tanırım. Verdiği söz ve karardan cayacak adamlardan değildir. Bu kararı almasına sebep olan hâdise herkesçe malûmdur. Onun için kuru sözlerle kendisini bundan vazgeçirmek kabil olamaz. Bu ancak, 13 senedenberi haksız yere elinden alınmış olan hürriyetini iade etmekle mümkündür. İşte benim Ankaraya gelmemin ve burada faaliyet göstermemin sebebi budur.
Dört gündenberi hükümet mahfillerinde ve alâkalı makamlar nez-dinde aldığım neticeleri umumî efkâra açıkladım. İki gün daha An-
Mısır Kralının
9-4-11
Başmakaleden devam ı
karada kalacağım ve müekkilimin hayatına malolmak tehlikesi arze-den bu grevi durdurmaya çalışacağım.
Bu grevin doğuracağı vaziyetten endişe ediyorum. Geçenlerde Bursa hapishanesi doktoru ile görüşürken böyle bir grev halinde tedbir alacağını bana söyledi. Dün Adalet Bakanı Fuat Sirmenle temasımda da Bakan aynı tedbirden bahsetti. işte beni endişeye düşüren bu tedbir sözüdür. Hapishane doktoru enjeksiyonlar vesair şeylerle mü-ekkilime zorla gıda vermek yolu- | na gidebilir. Bu, bir nevi işkence olur. Onun vekili sıfatiyle ben bu nevi işkenceye itiraz ediyorum. Hiç bir doktorun masum bir adam üzerinde böyle bir muameleye teşebbüs etmeğe kanunen hakkı olamı yacağını ileri sürüryorum. Kendisi hakıknda tatbik edilecek muameleden beni derhal haberdar etmesini Nâzım Hikmete yazdım. Onun hürriyetini olduğu kadar sıhhatini de müdafa etmek vazifemdir. Bununla beraber resmî makamların kanun dışı muameleye tevessül etmiyecek lerini ve masum olan müekkilimi bu defa da maddî ıstıraba duçar etmiyeceklerini umuyorum.
Burada bir taraftan kanunî mercilerle temas edereken Ankarada olan Nâzım’ın hemşiresi ve Ada-nada bulunan annesi ile de daimî temas halindeyim. Bana karşı olan fevkalâde itimadına dayanarak dün çektiğim telgrafa rağmen greve devam edişi Nâzımın bu kararının ne kadar kat’î olduğunu göstermektedir. Bununla beraber ben bu vazifeme sonuna kadar devam edeceğim. Aldığım neticelerden matbuatı günü gününe haberdar edeceğim.»
Demokrasiye aykırı tavsiyeler ihtiyaçları yoktur. Karan artık C.
H. Partisi Genel Başkanı değil,1 milletin sağduyusu verecektir. Onun ' için bin dereden su getirerek, şid- | det, düşmanlık isnatları yapmağa,1 valileri kaymakamları elde e"r baskı yapmağa kalkmak beyhude-dir.
Ve
Stalin siyasî hayattan
çekilecek mi ?
Her totaliter hükümet gibi Kremlin de süngülere dayanıyor
»ağa, ı rs- n, edip ■"n mde- I". m
İlerindeki esir ve mahpusların maneviyatını sarsmak ve mukavemeti kırmak için Sov-I yetilerin bilhassa hoşlandıkları bir . _ .ıilıayet şu da bilinmelidir usuj, onlara yaptıkları muameleyi İd; Demokrat Partide usul, istekle- [ âni olarak değiştirmektir. Bir mah
rin ve kararların halktan merkeze doğru yükseldiğidir. Kongreye yu- ! kandan direktif vermek, bütün topluluğu bir tek şahsın iradesine bağlamak ise, demokraside asla yeri olmıyan bir metottur.
Eğer Halk Partisi Kurultayında bu nevi telkinler, ilhamlar ve direktifler geçer akça ise, buna biz karışmayız.
Fakat bizim mücadelemizin a-sıl esası bu nevi telkin ve vesayet sistemini kaldırmak, onun yerine hakikî halk hâkimiyetini tesis etmektir.
Şunu da ilâve edelim ki; başkalarına kongre kararlarına aykırı hareketler tavsiye edecek yerde, bilâkis kendileri de Kurultaylarının kararlarına uysalar, demokrasi prensiplerini kabul etmeğe başlamış olurlar.
Adviye FENİK
I
PARTİLERDE
Ahlat’da D. P. niı
* (Baş tarafı birinci de) devam edecekler. Muvaffakiyetsiz-liğe uğradığı için soğuk harpten vazgeçecekleri düşünülemez.
Kominformun Yugoslavya aleyhine, Yunanistanda olduğu gibi bir çete harbine girişip girişemiyeceği hakkında sorulan suale Tito, şu cevabı vermiştir:
— Bu mümkün değildir, biz tetikte duruyoruz. 20 senedenberi gizli faaliyetler hakkında çok tecrübe sahibi olduk ve kullanılan bütün usul ve çareleri biliyoruz.
Mareşal Yugoslav komünist partisinde kominform taraftarı unsurların artık mevcut olmadığını ilâve etmiştir.
Tito, milletlerarası durum hakkın da fikrini şöyle ifade etmiştir:
— Yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu sanmıyorum. Her iki taraf da harbi önlemeğe çalışıyor, çünkü milletler harbin neticelerini biliyorlar Harp çıkması için sebep görmüyorum.
Mareşal Tito, kanaatince mühim mevkilerde bulunan şahsiyetlerin de sulhu harbe tercih ettiklerini ilâve etmiştir.
Kremlin’in niyetlerini bilmediğini söyleyen Tito, şunları ilâve etmiştir:
— Fakat milletlerarası siyaset sahasındaki durumları son seneler içinde kötüleşmiştir. Ve bu durum böyle devam edemez.
Sovyet dış siyasetinde bazı değişiklikler yapılması zaruridir. Belki dahilî idare şeklinde de böyle olacaktır.
İstanbulda
bir kaza
Tütün tiplerimiz tesbit edıloi
P.pnses Foıka Arnerikada evlerdi
San Fransisko 8 aia. (AFP) —
Bugün öğrenildiğine göre, Mısır Kralı Farukun kız kardeşi Prenses Faika ile Mısır konsolosluğu erkânından Fuat Sadık geçen Çarşamba günü burada gizlice evlenmişler dir.
Yeni evliler dün balayılarını Havai adalarında geçirmek üzç-re seyahate çıkmışlardır.
Prenses Faika ile kız kardeşi Fethiye 1947 yılındanberi San-Fransisko’da ikamet etmektedirler.
Lokarta işçileri Sendikasında seçim
Lonkanta, Otel ve Eğlence Yerleri Sendikasının İdare Kurulu seçimi için, üyelerin Sendikaya gelip reylerini kullanacaklarını bildirmiştik. Sendika Başkanının bize verdiği malûmata göre, İdalre Heyeti seçimi bugün saat 15 de Çankırı caddesinde Ahçılar kahvesinde yapılacaktır.
Aday yoklamaları
ir (Baş tarafı birinci de) ve Hıfzı Oğuz Bekata ikinci derecede gelmektedirler.
Birincilerin aday yoklamasında kazanacaklarına muhakkak naza riyle bakılmakta, ikinci grupu teşkil edenlerin ise, kuvvetli ve bilhassa doğma büyüme Ankara’lı rakipler karşısında yoklamada kaybedebilecekleri ihtimali ileri sürülmektedir.
Bunların içinde yoklamada kaybedeceklerden bazılarının, Falih Rıfkı Atayla beraber yüzde otuz içine alınarak doğrudan, doğruya genel merkez adayı olarak gösterilecekleri söylenmektedir.
Bugünkü yoklamalardan sonra C. H. P. den bir çok istifalar beklenmekte ve bunların müstakil olarak adaylıklarını koymak suretiyle üç liste halinde mücadeleye girişecekleri tahmin edilmektedir.
İstanbul’da
İstanbul, 8 (Telefonla-) — Şehrimizde milletvekili adaylarının tesbiti faailyeti hararetlenmiştir. Gerek Demokrat Parti, gerek Halk Partir^ adaylarının yoklamaları yarın yapılacaktır. Demokrat Parti İstanbul teşkilâtı 27 namzetten 22 sini, C. H. Partisi de 19 nu tesbit edecektir.
Demokrat Parti Genel İdare kurulu geri kalan 5 adayı listeye ilâve ile gelecek hafta ilân edecektir. Demokrat Partiye adaylık için müracaat edenlerin yekûnu 120 den fazladır. Yoklamalar yarın saat 13,30 da bütün ilçelerde yapılacaktır.
404 kişilik C. H. Partisi yoklama kurulu da yarın saat 10 da Halke-vinde toplanacak ve tesbit edilecek 19 adaya merkezin sekiz namzedi ilâve edilerek hafta sonunda 27 ki-listesi de ilân
Gümrük ve Tekel Bakanlığı diğer ilgili Bakanlıklar temsilcileriyle, tütüncülüğe vakıf uzmanlardan ve uzman ihracat tacirlerinden mürekkep bir komisyona, günün icaplarına göre Türk tütünlerini tesbit ettirmiştir.
Tütünlerimizin imal tipleri büyük tonga, küçük tonga, İskenderi-yekâri, Rumelikâri ve basma şeklinde tesbit olunmuştur. Ege bölgesi tütünlerimiz büyük tonga, Marmara bölgesi tütünlerimiz Rumelikâri veya küçük tonga, Karadeniz bölgesi tütünlerimiz küçük tonga, İskenderiyekâri ve basma, Doğu bölgesi tütünlerimiz ts-kenderiyekâri ve küçük tonga tarzında işlenecektir.
Mahsul denklerinde işleme hatası olarak karışacak kapa nisbeti yüzde 2 yi geçmiyecek, küflü ve çürük yapraklar konulmıyacak, pul ve kırıklar ufak veya büyük tonga olarak basılacak, muhtelif menşe-ler harman halinde olarak bir menşe ismi altında ihraç edilmeyip, bu gibi partiler ana mçnşeler namı altında ihraç edilecektir.
Haydarpaşada beyin cerrahisi pdvyonu
İstanbul, 8 (a.a.) — Haydarpaşa nümune hastahanesinde tesis edilecek beyin cerrahî servisi için 70,000 I şilik C. H. Partisi lira tahsisat vilâyete gelmiştir. * olunacaktır.
Bir kamyon dükkâna girdi, 1 kişi öldü
İstanbul, 8 (Telefonla) — Bu sabah Üsküdarda fecî bir kamyon k zası olmuştur.
Saat 7,50 de Kısıklı istikametinden süratle ilerleyen 96 Adapazarı plâkalı kereste yüklü kamyon, fi-renlerinin bozulması yüzünden terzi Halim Uygua’un dükkânına girmiştir. Kamyon sahibi Adapazarlı Muzaffer derhal ölmüş, şoför de o-ğır surette yaralanmıştır.
Kamyondakilerin orman kaçak çılığı yaptıkları ve takip edildiklerinden dolayı son süratle ilerlerken kazanın vukubulduğu tahkikat sonunda anlaşılmıştır.
Ticaret Lisesinde şiir günü
Ticaret Lisesi öğrencileri dün saat 15,30 da okul binasında bir şiir günü yapmışlardır.
Şiir gününe, Yılmaz Tunçkol’un
• Bu yılki kültürel faaliyetlerimiz» konulu bir konuşmasiyle başlandı. Yılmaz Tunçkol okullarının memlekete en kısa yoldan hayat adamı yetiştiren bir okul olduğunu, bunun ise ruhun gıdasını teşkil eden kültürel faaliyetlerle ğraşmaya engel teşkil etmediğini belirtmiş ve bu yılki faaliyetlere kısaca bir göz atmıştır. Konuşmayı mütekakip Halkevi Güzel Şiir Okuma Müsabakasında birincilik kazanan Ali Eroğlu ile Haşan Varilciye okul müdürü ve Okul Duvar Gazetesi yazıişleri müdürü tarafından birer hediye verilmiştir. Hediyelerin dağıtılmasından sonra şiirlere geçilmiştir. Ayhan İnal, Adil Özateş, Haşan Varilci, Özkaya Akçağlar, Ali Akyol kendi şiirlerini; diğer 17 öğrenci de Mehmet Âkif, Kemalet-tin Kamu, Cahit Sıtkı, A. Muhip Dı-ranas, Halil Soyuer, Muhittin İnö-zü, Recaizade Mehmet Ekrem, Yılmaz Tunçkol, Ömer Bedrettin, A. Kutsi Tecer, Orhan Veli, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Behçet Kemal, Yusuf Ziya, O Şaik Gökyay ve İbrahim Göktürk’ün şiirlerini okumuşlardır.
Basketboldü Suriye takımını yendik
İstanbul, 8 (a.a.) — Milletlerarası İstanbul basketbol turnuvasına bu gece saat 21.30 da Spor ve Sergi Sarayında Türkiye ile Suriye millî takımları arasında yapılan karşılaşma ile devam edildi. Bu maçtan evvel hususî olarak Fenerbahçe ve Beyoğluspor takımları karşılaşmış ve Beyoğluspor 36—34 galip gelmiştir.
Türkiye ile Suriye takımları arasında yapılan maçın Suriyeli hakemi Hamza Hamzavi ile Türk hakem İlhan Uygunç idare etmişlerdir. İlk devre Türkiye takımı 14 e karşı 25 le galip gelmiş ve ikinci devre yine Türk takımının hâkimiyeti altında cerayan ederek Türk millî takımı Suriye millî takımını 48-33 yenmiştir.
Yarın Türkiye takımı Lübnan takımı ile karşılaşacaktır.
Türkiyeınin refah yolu
★ (Baş tarafı birinci ı yecek kadar düşük bir Standard zetmiştir. Umumî yin üstünde tutan bir icra uzvunun asla meydan vermiyeceği birçok sıkıntılar, memleketimizde müzmin bir mahiyet almak istida-dındadır. köylü ve şehirli, ağır ve muvazenesiz vergileri tahammül ve feragatle ödediği halde, katlandığı fedakârlığın karşılığını teşkil edecek hizmetlerden mahrum kalmıştır. İktidar, selâhiyetlerine son derece bağlı olduğu halde, yerine getirmediği taahhütler için sîzlerden daima müsamaha beklemiştir.
Hükümet icraatının kıymeti, ver diği ıjeticelere göre ölçülür. Millet lerin mukadderatını idare için, hüs nüniyet kâfi değildir. İktidar, her şeyden evvel, halka hizmet etmekle ve onun ihtiyaçlarını karşılamakla mükelleftir. Ömrü bir nesli dolduran bir iktidar şimdiye kadar beklenilen semereyi vermenmiş ise, aynı tecrübeler tekrarlandığı takdirde neticenin değişeceği şüphelidir.
Hataların ve ihmallerin bedelini mes’ul makamlar değil, halk kütleleri ödemektedir. Bütçe açıklarının, para istikrarsızlığının ve dış ticaret aksaklıklarının yüz milyonluk faturaları, fiiliyatta halkın maişet seviyesinden yapılan fedakârlıklarla karşılanmaktadır. Sonu gelmiyen fedakârlıklarla ve düzel-tilmiyen hatalarla mamur ve müreffeh bir vatan yaratılamaz. Mem leketin refahı, ancak ve yalnız i-lim halinde siyasetle temin edilebilir. Türkiyenin refah yolunda i-lerliyebilmesi, yeni bir zihniyetin ve siyaset anlayışının benimsenmesine bağlıdır. İktidarı bir hizmet ve feragat mevkii olarak tanımıyan bir iradenin iş başında geçirdiği her yıl, istikbal için bir kayıptır. Millet refaha susamış vaziyettedir ve müreffeh yaşamak onun hakidir.
★
de)
menfaati herşe-
Kore'de enflâsyon tehlikesi
pusu isticvap eden bir Sovyet me-j muru, ona evvelâ bir sigara ikram eder, onunla dostane bir şekilde ko nuşur, hattâ eski bir başarısı için onu tebrik eder, ve sonra, birdenbire, tavrını ve tonunu değiştire-1 rek, son derece küstahça hareket eder, küfürler yağdırır, şiddet kullanır, ve gene ânî olarak dostça soh bet etmeğe başlar.
«Lütfen» den «konuşacak mısın, domuz henf. e, ve tekrar »beni dinle, dostum» a yapılan anî değişik-ikler mahpusun mukavemetini sars mak ve hakimiyeti nefsini kırmak için pek müessir bir vasıtadır.
Sovyet liderleri, halk kütleleriyle olan münasebetlerinde de bu usule başvururlar. Stalin’in 70 inci doğum gününden üç hafta kadar evvel Mos kova, Stalin’e beslenmesi gereken sevgi ve sadakat ile ilgili bir propagandaya misli görülmemiş bir ölçüde girijti, ve bu propaganda Stalin’in doğum gününde zirvesine var dı. Bunu, meşrutî haklar ve demokratik sadakat hakkında ciddî ve resmî bir propaganda aynı ölçüde takip etti, ve, bunu takiben, Sovyet yüksek şûrası seçimlerinin 12 Mart 1950 de yapılacağı ilân olundu.
Bir motörde yangın çıktı
Silivri, 8 (a.a.) — 28 ton odun yüklü olarak Çanakkaleden hareket eden Karabük motöründe Se-limpaşa civarında yangın çıkmış, tayfalardan biri ağır, üçü de hafif yaralanmıştır. Yaralılar hstahane-ye kldırılmıştır. Savcılık hâdiseye el koymuştur.
Kığı’de zelzele
Kığı, 8 (a.a.) — İlçemizde üç
gündenberi kısa fasılalarla yer dep remi olmaktadır. Bugün saat 11.10 da 4 saniye süren şiddetli bir deprem olmuştur. Hasar yoktur.
Londra Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Vaşingtondaki Kore büyük elçiliğine gönderdiği bir notada A-merika dışişleri bakanı Acheson, Kore hükümetini Güney Kore’de hüküm sürmekte olan enflâsyona karşı zecri tedbirleri almamakla itham etmiştir. Bu notasında Amcri-da dışişleri bakanı, şayet enflâsyon bir an önce önlenmezse Kore'ye verilmekte olan Amerikan yardımından hiçbir fayda sağlanamıya-cağını belirtmekte ve dolayısiyle önümüzdeki ay Kore'de seçimlerin yapılmasının çok âcil bir ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir.
Tifoya göre harp yok
Paris Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Belgrad’ta Times gazetesinin bir muhabirine verdiği demeçte Mareşal Tito, şimdilik hiç bir harp tehlikesi görmediğini zira tarafların bir çatışmadan daima kaçınmakta olduklarını söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
«Hiç şüphesiz Batılı müttefiklerle Sovyetler Birliği arasında bir anlaşmaya varılması çok uzak bir ihtimaldir. Fakat bu soğuk harp şekli ancak bir veya iki sene daha devam edebilir. Soğuk harbin, hakikî bir harbe döneceğini zannetmiyorum, zira barış daha az masraflıdır.»
Büyük Müjde
Romatizma, Siyatik, Gut, Lum-Bago için en müessir tedavi
AMR A
Radyoaktif çamuru ile kabildir.
Naturel Radyoaktif çamurlarından altmış defa daha kuvvetlidir.
Amra çamurundan yapılan bu lâpa altı defa kullanılır.
Her eczanede bulunur. İsrarla arayınız. (538)
Sonra, ani olarak, 13 Ocakta, 1947 Mayısında kaldırılan ölüm cezasının -ihanet, casusluk ve baltalama» suçluları için yemden ihdas edildiği, bunun -millî cumhuriyetlerin, işçi birliklerinin, köylü teşkilâtlarının ve kültürel liderlerin, talebi üzerine yapıldığı bildirildi.
İnsanın merak ettiği bir nokta, Sovyet propagandacılarının bu beyanatın kendi milletleri ve dış dün ya tarafınan nasıl karşılandığını bi lip bilmedikleridir. Onlar zannediyorlar mı ki -umumî saadetin, ha kikî demokratik hürriyetin, ve Sta-lin’e beslenen büyük aşkın» hakim olduğu bir memlekette yaşıyım her hangi bir kimse veya oııun dışında bulunanlar ihanet, baitalama ve casusluğun, ölüm cezasının yeniden ihdasının yukarda zikredilen teşkilâtlar ve şahıslar tarafından talep edilmesini intaç edecek kadar çoğaldığına inanacaktır? Veya, Sovyet rejimine sözde beslenen sevgi ve sadakat hakkındaki Sovyet propagandası, -millî cumhuriyetlerin, işçi birliklerinin, köylü teşkilâtla ı ının, ve kültürel liderlerin» bu sistemi tenkid etmeğe başladıklarım ve inhirafçılığa saptıklarını gizleyebilecek midir?
Rejimin ana desteklerini teşkil etmeleri gereken bu sınıf ve teşkilâtlar arasında kuvvet bulmakta o-lan bu temayül Kremlin’i başka ça relere başvurmak zorunda bırakmıştır. Meşhur G. P. U. — N. K. V, D- — M. V. D. (Birbirini istihlâf eden gizli polis teşkilâtdarı) modeline yygun olarak, Kremlin, sahte dostluk tezahürlerinin yerine ölüm cezasının korkusunu ikame etmiştir.
Kayıp
3157 No. lu taksinin plâkasını kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Ahmet Ali Beyoğlu
Cebeci Ozanlar sokak No. 139
Kayıp
16/3/1950 Tarih ve 2793 sayılı Çimento Permimi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Mevlût Göksan
Ankara il Seçim Kurulu Yüksek Başkanlığına
6/4/950 tarihli cevabi emirlerinizi hürmetle aldım.
Milletvekilleri Seçimi Kanununun 38 inci maddesi gereğince Ulus ve Kudret gazetelerinin 7/Nisan/950 tarihli nüshalarında yapılan ilânda (Aktürk) soyadım her nasılsa sehven (Aktüek) olarak gösterilmiştir.
Adaylık yazımdaki antet veçhile tavzihan tashihi hususuna emir ve işaretlerinizi arz eyler bu vesile ile de hürmetlerimin kabulünü dilerim. Avukat
Hillûsi Bitlis Aktürk
——t
Ankara Tıp Fakültesi
asistan alınacak-
aşağıda yazılı şartları taşımaları
Fakültemizin Çocuk Hastalıkları Kliniği tır. Asistan olmak isteyenlerin lazımdır.
1 —ı Memurlar Kanununun fıkralarında yazılı şartları haiz
2 — Tıp Fakültesi mezunu olmak,
3 — 33 yaşını geçmemiş olmak,
4 — Yabancı bilim dillerinden, birini çalışacağı dalda gerekli bilimsel incelemeleri yapacak derecede bilmek (yabancı bilim dilleri İngilizce, Fransızca ve Almancadır).
Yabancı dil imtihanı 24/4/1950 Pazartesi günü saat 10 da Tıp Fakültesi Dekanlık binasında yapılacaktır. İsteklilerin yukarda yazılı şartları gösterir belgeleri bir dilekçeye eklemeleri, dilekçelerinde hangi yabancı dilden imtihana gireceklerini açıklamaları, imtihan tarihinden evvel Dekanlığa müracaat etmeleri ve imtihan günü gösterilen yerde hazır bulunmaları ilân olunur. (2171)
4. maddesinin A, B, C, H, V. Z, olmak,
Ankara Sular İdaresinden
80 Ton Sülfat D'Alümin alınacak
İdare ihtiyacı için 80 ton SülfatD’alümin satın alınacaktır.
Bu işe ait fennî ve İdarî şartnameleri İdaremizin Levazım Servisinde ve İstanbul’da Sular İdaresinde görülebilir.
İsteklilerin teklif bedellerinin % 7.5 (yüzde yedi buçuğu) nişbetinde İdare veznesine yatıracakları teminat makbuzlarını ve mühürlü teklif zarflarını ikinci bir zarf içine koyarak verecekleri Sülfat D’alümin nu-munelerile ve fabrika tahlil raporlarının musaddak kopyalarile birlikte 14/4/950 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 16,00 ya kadar Ankarada Yenişehir Kızılay karşısındaki Sular İdaresine vermeleri ilân olunur. (2144)
mitingi parlak old
ir (Baştarafı 3 üncüd miza gelen C.H.P. Samsun Millj vekili Dr. Sadi Konuk gece Hali vinde siyasî bir konuşma yapan vatandaşların Demokrat Parti tutmakta olduklarından, kendilej nin her gün biraz daha geriledi lerinden, dört yaşında bir çoq ok-n Demokrat Partiye iktidar teslim edilemiyeceğinden, seçii
•■«***•• cuneıınyecegmaen, seçıı kaybetmemek için her şeyi yap t;
lan lâzımgeldiğinden bahsile tart tarlarını teşvik etmiştir.
Bugün de öğleden evvel ve ö leden sonra hükümet civarında! kahvelerde halkı etrafına toplay, propagandaya devam ederken on da hazır bulunanlardan Bafralı Bt kir ilacı Bekiroğlu söz alarak ti tün mahsulünün halen dörtte bir nin ancak satılabileceğini, müteh kişinin zürra elinde kaldığını, dcı letin bu tütünleri almadığı gibi s! tışmı da bugüne kadar sağlamad ğını söylemiş ve tütünün sabiam; dığı yıllarda zürraa yardım mek için bir Tütüncüler Banka kurulmak üzere’ zürradan tahsil ( lunan yüzde beşlerin ne olduğuri sormuştur. Sadi Konuk bu sorulı ra tatmin edici bir cevap veremiy} rek mevzuu şahsiyata dökmek nie lini göstermiş, bunun üzerine Be kir Hacı Bekiroğlu :
— Mevzu memleket derdidir, de miştir. İşi şahsiyata dökmeniz doj r'j değildir. Siz bu harekette ısn ederseniz ben de şahsınız hakkında bildiklerimi vatandaşlara söyle mekte kendimi mazur görürüm.
Bunun üzerine Sadi Konuk mem leket işlerinden bahsetmek istedi ğini beyanla yine propagandayı başlamış bu memleketi biz kurla;, dik, fabrikalar kurduk, halkı rek ha kavuşturduk, halkın şikâyetler yersizdir, halen Fransada, İtalyad; açlık vardır, yollu konuşmuştur. '
Birtakım particilerin halkın açlı, ğından bahsile vatandaşları kenti kararlarına çekmeğe çalıştıklarını söylemesi üzerine Celâl Koşar adındaki bir vatandaş da Sadi Konuk’a hitaben :
— Sözlerinizi dinledim, her şeyi kendinizin yaptığınızı, memleketi Halk Partisinin kurtardığını söylib yorsunuz. Halbuki Millî Mücadele; yi yalın ayak, başı açık, çanta sırtında, her türlü meşakkata katlanarak Türk illeti yapmıştır. Siz bunu Halk Partisine nasıl mal ediyor sunuz? demiştir.
Bu söze de mukni cevap verdini-yen Sadi Konuk işi yine şahSî^ât.ı dökmek istemiş, Celâl Koşar da : ■Biz damgalı değiliz, alnımız açıktır, buyurun millet huzurunda konuşalım» demiştir. Bu hal karşısında şaşıran Sadi Konuk yine halkın refahından filân söz açmış, bunun üzerine Celâl Koşar halka hitaben:
— Arkadaşlar, Sadi Konuk beı! sizlerin refah içinde olduğunuJ söylüyor, hanginizin parası vaıs, ayağa kalksın. 3.5 muhtekirin paralı olması bu milleti zengin gös termeye kâfi midir? demiş ve hail hepsi birden yaşasın Demokrat Par ti diye bağırarak Celâl Koşar’rç sözlerini alkışlamışlardır.
Bir aralık Sadi Konuk din mev zuunu eline dolayarak vatandaşla rı o cepheden kendi tarafına çekmeye çalışmış ise de buna da VM tandaşların mukabele için söz iste-l meleri üzerine Sadi Konuk kahıt-yi terke mecbur olmuş ve asabiyetle Belediyeye kaçıp gitmiştir. I
Kahvede sabahleyin konuşmasın! da da Kunduracı Nâzım Taşkayi adında bir vatandaş Sadi Konuğa hitapla :
— Altı aydır işsiz kaldık, lâstik ayakkabılar sanatımızı öldürdii| bağımız, bahçemiz de yok. Geçine] miyoruz, ağır vergiler altında inli-; yoruz. Halimiz ne olacak? demiş, Sadi Konuk da «Samsuna git, kenj dine bir iş ara» diye baştan savma bir cevap vermesi üzerine, halk bii rer ikişer kahveyi terketmiştir. ’
-I
F“' “
Uçan Daireler
Belki bu kadar alâka toplıyamamıştır.
Çünkü onlar tamamen hayalidir. Fakat hakikat şudur ki!
Bitmez mürekkepli dolma-
kalemler mevcuttur.
Hem de fiatları yalnız
150 Kuruştur
Toptan - perakende satış yeri: Anafartalar Cad. No. 204 te Ars-lan Ankara Kuyumcusu Peru-nak Aslıgül.
(Şark Kundura Pazarı yanında)
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Empirme Empirme Çamaşırlık ORTAÇ
____________________ __________________________ _________________________ _________________________- Anaf artalar Ca
500 krş.
260 krş.
290 krş.
375 krş.
Cad. Adliye karşısı Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Ankara
Comments (0)