Başmuharriri) Mömtaz Faik Fenik
htll 1 MAYIS 1950
1 Yıl: 2 — No. 373
Denizeller Caddeıi;
P'.-Bt* Kutmuş: 19? — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Baymuharrlr tel:.......... 15(3it
Yazı işleri, İdare: ....... 15313
Fiyatı her yerde 1# kuruştur.
■ l
Demokrat Parti Genel îda re Kurulu toplantı halinde
POKFR-PLAY
W Big
HtıEse*
â»iıE’si“
- v
t„0Ni/s£',e V o O o:
Ok
D. PARTİ SEÇİM BEYANNAMESİ
"30 sene devam eden iktidar, Rusya hariç bugünün dünyasında misli olmıyan ![ bir hâdisedir. Partimiz iktidara gelirse, C. H. P. beyannamesinde mevcut hayalî ! vâidlere başvurmadan ve teşebbüslere girişmeden evvel İktisadî bünyeyi j salâha kavuşturacak tedbirlere tevessül etmeyi kendisine ilk iş sayacaktır..„ |
D.P. hHıTvatan® ve idarecilere teminat veriyor
iktidarın son ve
817
el
i- ■
eyhude gayretleri
Celâl Bayar'dün
Ankaraya döndü
Adviye FEMİK
.-.M| f, alk Partisi bu seçimlerde ço-^llrBİ ğuııluğu kazanmaktan tama-w ® miyle ümidini kesmiş gibi -a udir; fakat her şeye rağmen, kazan-jnak için son kozunu oynamakta ve i.ov tonlavabilmek iein hiiviik rav-
’’ İ5U) toplayabilmek için büyük gay-jetler sarfetmektedir. Bütün ba-
tırma Bakanlığı diye koca bir teşkilâtı devam ettirmeğe lüzum var mıdır? Bugün Ankaradan Bursa’ya 6 Liraya otobüsle yolcu nakledilmektedir. Halbuki bu yolculuk, devlet elindeki vasıtalarla üç mislidir.
ılar, umum müdürler, muhtelif bölgelere dağılmışlar, ellerinden geldiği kadar, seçimi kendi lehlerine çevirmeğe çalışmışlardır. Fakat bütün bu gayretler; ders yılı içinde kitap açmayıp da, imtihana ancak . bir hafta kala, geceyi gündüze ka-nl) »tarak kaÇ sayfa ezberleyen ih-!İ tmalci bir talebenin vaziyetine ben-gj ^emiyor mu? Millet, bu imtihan çalış (kanlarının bu ana gelinceye kadar ' : pasıl bir teseyyüp içinde bulundu-j ' yakından bilen olgun bir öğretmen gibi değil midir? Bunca yıl-|t?ık müşahedelerimiz, bizi son günlerin üstünkörü gayretleriyle yanıltacak mıdır?
Bir kaç gün evvelki bir yazımızda, 1950 seçim beyannamesiyle 1946 Makini karşılaştırmış, ayni vaidle-50 rin nasıl tekrarlandığını kendi ik-IH h rarlarıyla ortaya dökmüştük. Haki-5 katen yapılanları, vaadedilenlerden e iji Çıkarttığımız ve Marshall plâniyle elde edilenleri hariç tuttuğumuz zaman, elde pek az bir şey kaldığını görmekteyiz. Çünkü her seçim devresinde, vaidler tekrarlanmakta, her defasında üzerlerine taze bir ı, tejvernik sürülerek halka sunulmaktadır.
al |L Memleketin dört köşesine baktığımız zaman ekonomik bünyemizde ır)esaslı bir ıslahat olarak ne görüyo-I jjfTUZ?
p e( Memleketin iktisadi ve malî hayatı, Oksford Üniversitesi Profesö-bl (j:riinün söylediği gibi »Marshall (. pi -vardımı gibi geçici bir tedbir üze-’iir.jrine bina edilmiştir.» Şimdiye ka-
(Devamı 8 inci sayfada)
İzmirdeki
kanlı maç
-•
Ö
,ujjuinne edilmiştir.» Şimdiye ka-
■ 1 bütçede biç bir tasarruf tedbi-
,.| d alınmış değildir; bilâkis masraf-
5* I I--..................................
H L
I i
1 1
Dün jenrimız dönen hakem durumu anlotıyor
Pazar günü tzmirde Fenerbahçe ile Altay arasında oynanan ve 4-0 galip gelen Fenerbahçe averajla Millî Eğitim Kupası birinciliğini temin eden maç hakkında bir arkadaşımız, bu maçı idare eden ve dün uçakla Ankaraya dönen Ankara bölgesi hakemlerinden Reşat Önen ile görüşmüştür.
8 inci sayfada)
Zonguldak’ta bir D. P.
gösterisinden bir görünüş
Bayar^bu sabah otomobille Bursaya haraket ediyor
Demokrat Partinin dün akşam Basına verilen Seçim Beyannamesinin tam metni aşağıdadır ;
1950 seçimlerinde vatandaşlarımızdan reylerini partimiz lehine kullanmalarını isterken, millet iradesiyle iktidara geldiği takdirde, Demokrat Partinin başlıca memleket meselelerini nasıl bir zihniyetle ele alacağını ve önümüzdeki dört yıllık seçim devresinde hangi istikametlerde yürütmeğe çalışacağını izah etmeği lüzumlu görmekteyiz.
Demokrat Partinin seçim beyannamesi olarak umumî efkâra sunacağı bu vesika rasgele akla geliveren bir takım iş ve hizmetlerin liste veya cetveli mahiyetinde olmıyacaktır. Asırlarca geri kalmış bir memlekette, bugünün ileri milletleri seviyesine gelebilmek için duyulan ihtiyaçların sonsufc olması, partileri ölçüsüz vaidlerde bulunmağa sevkedebilir. İktidara gelmek veya onu muhafaza etmek arzu ve hırsı da birtakım cazip vaidlerle ortaya çıkmağı teşvik ■ edebilir. Ancak Türk Milletinin vakar ve ciddiyetine lâyık bir parti olabilmek endişesi tahakkuk ettirilmesi imkânsız ve hattâ şüpheli vaidlerde bulunmaktan bizi alıkoymaktadır.
Halk Partisi Beyannamesinin tenkidi
Halk Partisinin seçim beyannamesi olarak yayınladığı vesikayı bir kerre bu bakımdan, sonra da muhtevası ve açıklamakta olduğu zihniyet itibariyle tenkide şayan görmekteyiz.
İlk önce bu beyannamenin rasyonel olmadığını ve memleket meseleleri hakkında realist bir görüşe dayanmadığını kaydetmek mecburiyetindeyiz. Filhakika meseleler mahiyetlerine ve ihtiyaç lar ehemmiyet sıralarına göre tertiplenmiş değildir. Öteki daha ilk bakışta mevzu ve meselelerin rasgele kaleme alınmış olduğu ka-naatina varmamak mümkün olmıyor.
Hayalî vaidler silsilesi
Yine bu beyannamede, vadolunan iş ve hizmetlerin çoğu top-ve umumî olarak ele alınmakta ve dört sene zarfında bunlar-ne kadarının yapılabileceği hakkında bir fikir verilmemektedir. Bundan başka para ve tahsisat cihetinin de hiç akla gelmemiş I olduğu anlaşılıyor.
Meselâ, bir (Sular Bankası) kurularak su işlerinin hızla yürütüleceği vadolunuyor. Fakat hızla yürütülecek tâbirinin ifade ettiği sürati tahmin etmek mümkün değildir. Dört sene zarfında su işlerine takriben ne kadar tahsisat ayrılabileceği ve bununla o müddet içinde takriben ne kadar iş yapılabileceği asla bahis mevzuu edilmiyor.
G. Kurmayın seçimlere ait bir tamimi
Seçimde bütün subaylar vazife başında olacak
Genelkurmay Başkanı A. Nafiz Gürman
Celâl Bayar evvelki gün saat H de Elâzığdan otomobille hareket ederek Malatyaya ve oradan da Ma-ıaş üzerinden geçerek dün sabah saat sekizde Adanaya varmıştır.
Demokrat Parti Başkanı Elâzığ-
dan Adanaya kadar 21 saat fasılasız seyahatine devam etmiş ve Malatya - Maraş arasında Celâl Bayarın otomobili yeni yapılmakta olan İskenderun - Erzurum yolu üzerinde
Limanlar hakkındaki vaidler
Diğer bir misal olarak da limanlarımız hakkındaki vaidleri ele alalım. Bilindiği gibi limanlar mevzuu dört senede bitirilecek işlerden değildir. Elde bir program mevcut olduğundan da bahsolunu-yor. O halde önümüzdeki dört sene içine bu işe ne mikdar para tahsis olunabilecek ve hangi limanlar yapılacaktır. Bu cihetlerin elbette açıklanması icabederdi. Nitekim evvelce programa bağlandığı için, beyannamede, teknik okullara dört sene zarfında otuz milyon lira tahsisat ayrılacağı ifade olunmaktadır.
Köylerin ana yollar şebekesine bağlanacağına dair olan ifadelerde de sarahat yoktur. Yapılacak yolların uzunluğundan ve buna ayrılacak tahsisatın mikdarından hiç bahsolunmamaktadır.
Milyarlara baliğ olan rakamlar
Görüldüğü gibi, hududu belli olmıyn binaenaleyh katiyet ifade etmiyen müphem ve umumî vaid ve taahhütlerin halk efkârı üzerinde inandırıcı tesiri olamıyacağı ve ciddî bir seçim beyanna
+ (Devamı 2 ncide)
Genel Kurmay Başkanlığı tarafından ordulara ve bu kanalla da bütün askeri müessese ve kıtalara yapılan bir tamimde 13 ve 14 Mayıs Cumartesi ve Pazar günleri bütün subayların ve askeri mensupların kışlalarda ve müesseselerde vazifeleri başında kalmaları emredilmiştir.
(Devamı 8 inci sayfada)
Bir kadın trende doğururken kan kaybederek öldü
Dün sabah İstanbul istikametinden gelmekte olan yolcu treninde bütün yolcuların yüreklerini sızlatan müessif bir hâdise olmuş ve bir kadın yolda bir çocuk dünyaya (Devamı 8 inci sayfada)
.lar alabildiğine yükseltilmiştir. Bir taraftan serbest teşebbüse kıymet «verileceği ifade edilirken ve hiç sı-Jrası, lüzumu yokken, sanki bütün iktisadi sistemimiz devletçilik üzerinde sürgit devam edecekmiş gibi, hir de İşletmeler Bakanlığı tesis Ledi,|nMir. Halbuki bu fakir millc-jtin bütçesinde yeni masraf kapıları h baZ1 bakanlıkları bile
bn^^firmek mümkündür. İstanbul-a r-3 bİr b:ıkanl,k hacminde bir Tekel Umum Müdürlüğü varken, Anka-1» ? lada bir Tekel Bakanlığına lüzum i CVar m,d,r? Gümrükler, doğrudan ) t’Ooğruya Maliye Bakanlığına bağ-1‘J lansa bu siler yürümez mi? Deniz-f{jjr yollan, D.D.Y., gibi umum müdür-W?a'lükler mevcut iken, ayrıca, Ulaş-
İd
dün tekrar
kibar hırsız
tevkif edildi
yakalandı
Amerika Ordu Muhabere Dairesi Başkanı Tümgeneral Speııcer Aki General bugün yine uçakla Ankara’dan ayrılacak ve Eritre’dcki Asm;
dünkü karşılanışından bir intibaı tesblt et inektedir
AKINTIYA
KÜREK
Ma î müesseseler \e
Emek i General gece derhal ceza evine sevke-h'di
Geçen Cuma günü Ankarada tevkif edilip İstanbula sevkedilen ve sorgusunu müteakip de serbest bırakılan General Sadık Aldoğan, dün akşam saat 18 sıralarında İstanbul radyosunda Millet Partisi I namına yaptığı propaganda konuşmasını bitirdikten hemen bir dakika sonra radyo evi binasında tev- : kif edilmiştir.
Aldoğanın bundan evvelki konuş malarında hükümetin mânevi şahsiyetine ve Cumhurbaşkanına tah- • (Devamı 8 inci sayfada) I
Bir çok hırsızlık vak’alarının failleri de tamamen e'e q»çti Ankara, tstan -bul ve İzmir zabıtasını senelerce meşgul eden sabıkalı mücevher hırsızlarından Bur han Kaıadayı isminde bir genç şehrimizde birçok sahte hüviyetlerle dolaşırken hiçbir hâdise çıkarma -sına meydan veril-(Devar
siyaset I
. II. P. Genel Başkanı Balı-kesir’de söylediği nutukta şöyle bir ifade kullanmış:
..— Mali ıııüesseselerin siyaset mücadelesinden kazanç aramaya sakınırım. Dertlerde siyasetle rkonomik tertip-bizden çok zengin memle -ketlerde bile, çok gürültülü yı-a-şkaııı bit sözle-Bankasıııda da ruııdadır? Çünkü malûmdur ki, sermayesinden mühim Halk Partisine aittir!
Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa. 2
Z A r t K
9 - 5 -1950
D. P. Ankara adayları : 13
Dağıstan Binerbay
Pahalılık 10 senedir bir âfet gibi vatandaşı kavurmaktadır.. Hayatı ucuzlatmak ise mümkündür
Kendisiyle görüşmek üzere müsait bir zaman tayin etmesini evvelden rica ettiğim, D.P. Ankara milletvekili adayı Dağıstan Binerbay, bizzat matbaaya gelmek nezaketinde bulundu. Dağıstan Binerbay ile evvelce de tanışıyordum. D.P. nin kongrelerinde yahut parti toplantılarında yaptığı konuşmalarını daima zevk ve alâka ile takip etmiştim. Bu defa da uzun uzun sohbet ettik ve mem leket işleri hakkında dertleştik.
Dağıstan Binerbay, tarihi ve eski Şehsuvaroğulları ailesine mensuptur. 318 de Ankarunın Bâlâ ilçe sinde doğmuştur. Ankara idadisinde okuduktan sonra hayatını çiftçiliğe vakfederek, Bâlâdaki çiftliğini ve arazilerini günün tekâmüllerine uyarak, fennî âlet ve vasıtalarla (kıymetlendirmiş, vatan toprağına bağlı bir insan olarak tanınan Dağıstan Binerbay; bir yandan da yurt kalkınması ve tekâmülünün serbest rejim ve çalışmalarla mümkün olacağına inanmış ve kuruluşundan itibaren intisap ettiği Demokrat Partide aralıksız çalışmalarda bulunmuştur. İlce başkam bulunduğu Bâlâ’da ve diğer kazalarda (kendisini çok sevdirmiştir. Memleketin refahını ve zenginleşmesini ziraî kalkınmada ve köylü dâvasının hallinde gören Dağıstan Binerbay, görüleceği gibi suallerime verdiği cevaplarda bile bunu daima izhar etmiştir.
Demokrat Partinin kazanma şansını nasıl buluyorsunuz?
Aldığım cevap şu olmuştur:
— Bugünkü duruma ve edindiğim intihalara göre, Demokrat Parti yüzde altmış beş kazanacaktır, diye katiyetle eminim. ÇünJkü vatandaşlar, kendileriyle hiç bir ya-lynllk tesis edememiş olan bir iftffdardan ve onun hükümetlerinden bizar olmuştur. Halk, kendisi gibi konuşan, düşünen ve ona inmesini, hürriyet ve haklarını tanımasını bilen bir partinin hükümetini özlemiştir.
Adil, bitaraf ve dürüst bir seçi-min yapılıp yapılmıyacağı hakkında Dağıstan Binerbay şöyle bir mütalâada bulunmuştur:
— Seçimlerin arifesindeki görüş ve kanaatıma göre, dürüst bir se-
Dağıstan Binerbay
Alt)n kaçakçılığının dünkü duruşması
Sahte kurye vesikası tanzim ve altın kaçakçılığı yaptığı iddiasiyle bir müddettenberi yargılanmakta olan La Haye büyükelçiliğimiz i-klncî kâtibi Orhan Kavurun, duruşmasına bugün de İkinci Ağır Ceza mahkemesinde devam edildi.
Bugünkü duruşmada ilk önce Ka vur müşahede ve tahkikat zabıt varakalarının Fransız makamların ca tasdikli suretini mahkemeye verdi.
Kavur bu vesikanın Paristeki a-vukatı tarafından güçlükle elde e-dildiğine Fransızların sonradan i-leri sürdükleri iddiaları haklı gösterecek hiç bir hususu olmadığına işaret etti. Bundan beşka yakalanan altınların kaç İsviçre frangına alındığına dair banka mektubunu ibraz etti.
Orhan Kavur verdiği bir dilekçede İs\Jiçreye maaş ve tahsisatı almak için gönderildiğinden Ba -kanlık haberdar iken Dışişleri Bakanının Meclisteki beyanatında bundan hiç bir malûmatı yokmuş gibi hayret ifade eylediğini, bilahare kendisinin vazife ile İsviç-reye gönderildiğim ve bu vazifeyi suiistimal ettiği iddiasiyle mahkemeye verildiği halde Bakanlığın son yazısında mezunen gönderildiğinin bildirilmesi karşısında bu ifadelerin hangisinin doğru olduğunu sordu.
İzinli gittiği kabul edildiği tak -dirde usulüne uygun olarak açılmış bir dâva olup olmadığı ve dâvanın devamına imkân bulunup bulunmadığı hakkında mahkemenin bir karar vermesini istedi.
Kavur kurye talimatnamesi hak kında da bazı şeylerin sorulmasını istedikten sonra mahkeme, La Haye Brüksel ve Bern elçiliklerinin mü hür ölmeklerinin imza ve yazıların bilirkişi tarafından tetkik edilmesi ne, Kavur tarafından sorulması is tenilen cihetlerin sorulup sorulma masının düşünülmesine karar ver miş ve duruşma başka bir güne ta lik edilmiştir.
çim yapılacaktır. Eğer şimdi esen hava değişmezse bu böyle olacaktır. Seçim Kanunu oldukça tatminkârdır, fakat bütün mesele tatbik ediş şekline bağlıdır. Halk, vicdanının sesini dinliyerek oyunu verebilirse, Demokrasinin kökleşmesi bakımından, büyük bir adım atılmış olacaktır.
Memleketi iktısaden kalkındırmak hususundalki görüşlerini ifade eden Dağıstan Binerbay şçyle demiştir:
— Evvelâ memleketimizin ziraat mı yoksa sanayi memleketi mi olduğunu katiyetle tesbit etmek lâzımdır. Kanaatımca ekime elverişli geniş topraklarımız ve nüfus çokluğunun köylü ve rençber oluşu Türkiyenin bir ziraat memleketi olmasını icabettlrmektedir.
Yeni fennî ve kimyevî usullerle en çorak topraklar bile kıymetlen-dirilebildiğine göre, bu usul ve vasıtaları tatbik edecek olursak, istihsalimiz artmış ve işsizlik tedricen azalmış olacaktır.
Yer altı servetlerimizi kıymetlendirmemiz lâzımdır, fakat dış piyasalarla . rekabet edemiyecek kalite ve maiyette mamuller •imal eden fabrikaların hesapsızca meydana getirilmesini tahdit etmek zarurîdir. Uçak fabrikaları yerine ziraî âlet fabrikaları kurmak daha verimli olur. Sunî gübre istihsal mer kezleri kurmak da bir ziraat mem- i leketi için elzemdir. j
— Hayat pahalı mıdır? Eğer öyle ise onu ucuzlatmak mümkün mü? diye sorduğum zaman, Dağıstan Binerbay, elini sallıyarak: .Ne diyorsunuz? Bu da söz mü?, dedi. |
Ben bir köy çocuğuyum ve köylünün perişan halini yakından biliyorum. Hayat pahalılığı 10 senedir bir âfet gibi vatandaşı kavurup duruyor. Hayat şartlarını eski , seviyeye götürmek artık imkânsız- | dır, fakat tedricen ucuzlatmak I mümkündür. Devletçiliği tahdit ■ ederek ve D.P. nin programındaki İktisadî ve Ticarî plânları tatbik edecek olursak hayatı ucuzlatmak imkân dahiline girmiş olacaktır. Serbest ticaret ve ticarî rekabet esaslarına yer vermek zarurîdir.
Saat epey ilerlemişti. Yazımı ha-zırlıyabilmek için Dağıstan Biner-bay’a teşekkür ederken ona seçimlerde muvaffakiyetler dilemek istedim. Bana bir tek cümle ile mukabele etti: «Zafer Demokrasinindir.»
Konuşmayı yapan: NUSAT
----■ Dikkatler ——
Vatandaşla hasbıhal
— 9 —
Sandıktaki oy’ların sayılması bitince, sandık başkanı, neticeyi yüksek sesle ve herkesin duyacağı şekilde ilân edecektir. Ondan sonra, o sandıkta, senin verdiğin oy ile kazanmış olan adayların isimlerini ve aldıkları oy adedini gösterir ve sayıma iştirak eden vazifeli arkadaşların imzalarını taşıyan bir listeyi, hepimizin görebileceği bir yere sandık başkanı asacaktır. Bu liste orada bir hafta asılı kalacaktır.
İşte gözünün önünde yapılacak oy tasnifinin neticesi hangi a -dayları kendine milletvekili seçtiğini sana öğretmiş olacaktır. Her sandıkta aynı şekilde tasnif yapılacak ve sana ilân edilen ne-' tice ilçe seçim kuruluna, sandık başkanı tarafından verilecektir. Her ilçe de sandıklarınının neticesini il seçim kuruluna bildirecektir. 11 seçim kurulu da bütün ilçelerden gelen sayım neticelerini toplayıp tasnif ettikten sonra, neticeyi ilân etmek üzere vilâye tin en yüksek mülkiye âmirine tevdi edecektir. İl seçim kurulu milletvekili seçilen adayların listesini üç gün müddetle kurul kapısına asacaktır.
Yarın, sana bir kaç sözüm daha olacaktır, aziz yurtdaşım.
NUSAT
Ulus'un yeni bir yalanı
Mengen D.P. Teşkilâtı dimdik ayakta duruyor
Mengen Demokrat Parti ilçe idare kurulundan aldığımız ve C.H. P. nin iftira politikasına bir cevap teşkil eden 8/5/1950 tarihli bir telgrafı aynen neşrediyoruz.
Zafer Gazetesi
Ankara
7/5/1950 tarihli Ulus Gazetesi, -Mengen Demokrat Parti teşkilâtı istifa etti, başlıklı bir yazı yayınlamıştır. Biz bütün ilçe idare kurulu üyeleri bu haberi hayretle o-kuduk. Kahir bir farkla dâvamızın başındayız ve zaferimize güveniyoruz. 14 Mayıs, bu yalan haberi yayanları tam bir hüsrana uğratacaktır.
Mengen D. P. İlçe Kurulundan; Yusuf Ahmet, Mehmet Ali, Kâmil Sadık
Recep Dengin yine sahnede
Beypazarından bildirildiğine göre, bu kazanın Muş köyüne gelen eski C. H. P. li sonra D. P. li ve nihayet yine C. H. P. li kalmayı menfaatine daha uygun gören şoför derneği başkanı Recep Dengin ile C. H. P. den Necmi Sayman ve İhsan Pehlivanlı, propaganda yeri olarak gösterilen Harman ye-irinde konuşmıyairakı hiç olmazsa bir iki dinleyici bulmak emelile pazar yerinde açık konuşma yap -mışlardıra Sİeçim Kanununu ihlâl eden bu hareket seçim kurulu baş kanlığına bildirilmiştir.
İzmit’te C.H.P. nin D.P. lilere müracaatı
İzmit, (Hususî) — Sandık heyetlerinde kendilerini temsil edecek mümessil bulamıyan Halk Partililer, gafletle, Demokrat Parti Ocak Başkanlarma bu vazifeyi teklif etmeğe başlamışlardır. Akmeşe Bucağının bir köyünde D.P. Ocak Başkanı Mehmet Başara, C.H.P. İlçe kurulundan Halk Partisinin mümessili vazifesi resmen tebliğ edilmiştir. Mehmet Başar bu teklifi reddetmiş ve dört yıldanberi Demokrat Parti üyesi olduğunu söyle-
D. Parti Seçim Beyannamesi
■k (Baştarafı 1 İncide) meşinde bu gibi vaidlere yer verilmemek lâzım geleceği açık bir hakikattir. Kaldı ki açıkları Marşal yardımı ile kapatılan devlet bütçesinin en zarurî âmme hizmetlerini bile lâyiki ile karşılıyamamakta olduğunu unutmamak icabeder. Bu itibarla gerçekleştirilmesi milyarlara ihtiyaç gösteren bütün bu işlerin dört sene içinde ne ile tahakkuk ettirileceği suali de derhal hatıra gelmektedir.
Kısırlaştırıcı bir İktisadî ve malî politika
Filvaki beyannamede istihsalin ve millî gelirin arttırılacağı, vergilerin ıslahına devam olunarak verimlerinin yükseltileceği ve tasarruf temin olunacağı ifade olunuyor. Ancak millî gelirin ve devlet bütçesinin kısa bir zamanda beyannamedeki vaidleri karşılamağa kâfi gelecek bir inkişafa mazhar olacağını kabul etmek mümkün değildir. Halk Partisinin takip ettiği İktisadî ve malî politika kısırlaştırıcı olmuştur. Her çeşit istihsalin bütün dünyada harpten evvelki seviyeleri çoktan aştığı bir zamanda bilhassa ziraî istihsalimizin bir mikdar olsun arttırılmamış olması bunun delilidir. îstihsal seviyesi ile sıkı sıkıya alâkalı olan dış ticaret hacmimizin takip ettiği seyir meydandadır. Bu sahada 1950 yılında daha 1946 yılı seviyesine erişebil-meleten henüz uzak bulunduğumuzu esefle söylemeliyiz.
Vergi ıslahatına devam olunmakla bütçe gelirinin arttırılacağı hususundaki tahminlerde de mübalâğalı bir nikbinliğe hiç mahal yoktur. Yeni vergiler ihdas olunmadıkça, istihsal ve millî gelir esaslı surette arttırılmadıkça vergi ıslahatı ile elde edilecek gelir fazlası çok mahdut kalmağa mahkûmdur.
Yeni vergi ihdasına gidilmesini düşünmek ise sadece abestir.
Tasarruf bahsi •
Tasarruf bahsine gelince; partimiz, ilk günden beri tasarruf lüzumu üzerinde ısrarla durmuş, fakat bir türlü iktidarı buna ikna edememiştir. Her zaman tasarruftan bah-solunmasına rağmen devlet masraf lavının ölçüsüz şekilde ve icapsız o-larak arttırılmasına devam olunmuştur. Halk Partisi beyannamesindeki vaidler ve bunların tahakkuk kabiliyetleri hakkındaki mütalâalarımızı böylece belirttikten son ra şimdi beyannamede yer alan iş ve hizmetlerin mahiyeti hakkında-ki görüşlerimizin izahına geçiyoruz.
Hemen söylemeliyiz ki beyannamenin ihtiva ettiği maddelerin büyük bir kısmı alelade devlet hizmetlerine müteallik bulunmaktadır. O kadar ki bunlar rengi ve programı ne olursa her parti ve ve her hükümetin maddî imkânlar nisbetinde ele alması tabiî olan ve bir seçim beyannamesine sokulmaları bir mâna ifade et-miyen hususlardan ibaret kalıyor. Binaenaleyh bunlar, beyannameye ’ hâkim olan zihniyeti teşhis bakımından da tamamiyle lüzumsuzdur.
C.H.P. siyasetinde değişiklik yapmıyor
Ancak beyannamenin heyeti umu miyesinden çıkan mâna şudur ki; Halk Partisi, bugüne kadar takip etmekte bulunduğu İktisadî ve mali politikada esaslı bir değişiklik yapmak niyetinde değildir. Yalnız buna istisna teşkil eder gibi görünen bir yenilik varsa, o da; ziraat dâvasının ön plâna alınacağının ifade edilmekte olmasıdır.
Beyanname bir seçim taktiğidir
. Bu zaruretin Halk Partisince 25 yılı geçen ukun bir iktidar devrinin sonunda samimî olarak kavradığını I kabul edebilseydik, bu kadar geçik I meşine ve memlekete çok pahalıya i mal olmasına rağmen bunu mem-| nuniyetle karşılardık. Fakat beyan namede bu hususta yapılan vaidleri
I samimî bir anlayışın if ’ 1
maktan ziyade bir seçim taktiği o-larak kabul etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü dalıa dün kabul olunan 1950 yılı bütçesinde dahi, böyle bir görüş değişikliğine delâlet edecek tek alâmet bile mevcut değildir.
Amerikan dostlarımızın telkinleri
Vakıa son zamanlarda ziraat makine ve âletleri getirtfnek, ziraate dolayısiyle yardımcı olacak bazı tedbirler almak ve meselâ yol yapma işine hız vermek gibi rasyonel teşebbüslere girişilmiş olduğunu memnuniyetle görmekteyiz. Ancak bunların daha ziyade Amerikan dostlarımızın, Marşal yardımının tesirlerine de dayanarak, yaptıkları çok yerinde telkinlerin eseri olduğuna da şüphe yoktur.
Ziraati ön plâna alacaklarına dair olan vaide nasıl kani olalım ki; beyannamenin, bu maddenin dışında kalan kısımlarının açıkladığı malî ve İktisadî görüşler, eskisinden çok farklı değildir. O kadar ki bu kısmın, beyannamenin bünyesi içinde âdeta yabancı bir hüviyet arzetmekte olduğunu anlamak güç olmuyor. Çünkü beyan namenin asıl bünyesi, memleketi bugünkü malî ve İktisadî takatsizliğe düşüren eski zihniyetin hâlâ devam etmekte olduğunu gösteriyor.
Vıızuh verici bir mukayese
Bu suretle bahsimiz, Halk Partisinin İktisadî ve malî görüşlerinin izahına intikal etmiş bulunuyor. Böyle bir bahse girmekten maksadımız, Halk Partisininkilerle karşılaştırarak partimizin İktisadî ve malî görüşlerini daha vuzuhla belirtmekten ibarettir.
Bilindiği gibi; Halk Partisi hükû metlerinin iktisadi ve malî politika lan, onların, tek parti sisteminde ifadelini bulan siyasî akidelerine uygun ve muvazi olarak yürütüle gelmiştir. Devletçilik adı altında girişilen teşebbüslerin çoğu, bir •hayli zamündanberi hakikatte e-konomik hayatı da devlet eline geçirmek ve vatandaşı iktisadi faaliyetlerinde de devlet iradesine tâbi bir hale getirmek gayreti olarak izah olunabilir. Yani vatandaşı, siyasî ve idari hükmü altında bulunduran devlet, onu, bir de İktisadî sahada tazyik ve nüfuzu altına «alrrtak gayretine kapılmıştır. İktisadî kalkınma plânı
İktisadî kalkınma bahis mevzuu olunca, Halk Partisinin hatırına daima bütçe kuvvetiyle devletin gi pişeceği sair iktisadi teşebbüsler ve devlet inhisarcılığı gelmiştir. Böylece Halk Partisi daima müdahaleci, kapitalist, bürokratik ve inhisarcı bir devlet telâkkisinin tazyik ve külfetini İktisadî bünye ii-zerinde gitgide daha ağır bir surette yüklemek yollarında yürümüştür. Bu’ suretle hususî teşeb -büsü baskı altında bulunduran ve serbest iş sahasını gittikçe daraltmak temayülünü besleyen devlet, köy ekonomisini ve ziraat sahasını adetâ iştigal dairesi dışında bırakmış gibi görünüyor.
Bünye ve mahiyeti itibariyle köyün ve ziraatin devletçilik mev -zuuna sokulmağa en az müsait olmasında aranmak icabeder. Bunun içindir ki devlet sanayiciliği, nakliyeciliği, bankacılığı gıdasını da-. ha çok köyden ve ziraatten almasına ve onu istismar etmiş olmasına mukabil köyü ve ziraati ihmal etmiş bulunuyor.
Açık hakikatleri kabul etmekte
Hiç bir zaman gözden uzak tutulmaması icabeden bir hakikat varsa, o da, nüfusumuzun % 80 ilinin köylerde yaşamakta olduğu ve bütün ihmallere ve rağmen ziraatin, millî ekonomimizin temelini teşkil etmekte bulunduğu-dur.Binaenaleyh her sahada kalkınmanın; ancak bu temelin kuvvetlen mesi ile mütenasip olabileceğinin mu veuuıcu bir mütearife olarak kabul edilme-ifadesi ol- | si icabederdi. Gösterişçi ve paha-
lıya mal olan bir devletin, alabildiğine gcnişllycn bir bürakratik cihazın karasapan ve kağnının mahkûmu olan geri bir ziraî bünye üze rine kurulamıyacağı, kurulmak istendiği takdirde ise millî ekonomiyi takatsiz düşüreceği hesap edilmeli idi. İşte bu memleketin içinde bulunduğu İktisadî takatsizliğin başlıca sebebini Halk Partisi hükümetlerinin bu açık hakikatle ri kabul etmemekte ısrar edişlerin de aramak icabeder.
Şayet ötedenberi böyle sakat bir görüşle iktisadi inkişafımız tabiî mecrasından inhiraf ettirilmiş ol -masaydı şüphe yok ki yalnız ziraatımız değil, sanayiimiz, madenciliğimiz de bugün olduğundan çok daha ileri bir merhalede bulunur ve memleket bugünkünden çok farklı bir sima arzederdi.
Ne gariptir ki beyannameden çıkan mâna, hâlâ aynı sakat yolda yürünmekte ısrar edilmekte olmasıdır. Anlaşıldığına göre, Halk Partisi iktidarda kalabildiği takdirde önümüz deki dört sene içine yeniden milyarlara varan masraf ihtiyarından çe-kinmiyecek ve bu ağır yükü geçmişte olduğu gibi gelecekte de bugünkü cılız ziraî ve iktisadi bünye üzerine yüklemeğe teşebbüs edecektir.
İsraf ve heder edilecek zamanımız yoktur
Bunun neticesi bir kalkınma olmaktan ziyade millî ekonomiyi yeniden hıroalamak olur. O halde İktisadî kalkınmanın mânasını iyice kavramak icabeder. İktisadî bünyeyi tazyik etmek ve zaafa düşürmek bahsına elde edilecek imkân ve paralarla şurada burada şu veya bu tesisi vücude getirmek hakikî kalkınmanın tabiî yolu olamaz. Yapılacak iş ve hizmetin faydası ancak millî ekonomimize temin e-deceği fayda ile ölçülür. Taşa, toprağa gömecek, israf ve heder edilecek bir paramız ve zararı tecrübe edilmiş yollarda ısrarla kaybedilecek samanımız yoktr.
İstihsalin artmasına hayat paha-lığının yenilmesine, maliyetlerin düşürülmesine ve memlekette hayat standalrdlnın yükselmesine doğrudan doğruya ve en müessir tedbirler iş ve hizmetler ne ise bütün dikkat ve imkânlarımızı ancak bu istikametlere tevcih etmek mecburi -tindeyiz.
Millî ekonomi devlet yükleri alluıda ezilmektedir
Bütün bunların gerçekleşebilmesi, iktisadi bünyenin sıhhatli bir hale getirilmesi ile mümkündür. Millî ekonomimizin her şeyden önce, dev let yüklerinin ağırlığı altında mef-lüç bir hale geldiğini kabul etmek zaruridir. Devlet, umumî bütçe, hususî idareler, belediyeler ve köy büt çeleri yolu ile yıllık millî istihsalin mühim bir kısmını bel etmektedir.
Rakkamlarla ifadesi mümkün o lan bu malî külfetlerin dışında dev letin millî ekonomiye dolayısiyle yüklediği külfetlerde mühim yekûnlara varıyor. Devlet İktisadî teşekküllerinin bir türlü verimli hale getirilememeleri yüzünden bu memlekete çok pahalıya mal olduğu bir hakikattir. Devlet nakliyeciliğinin pahalılığı da İktisadî hayatı, hâlâ tazyik altında bulundurmaktadır. Motörlü vasıtalar, yolsuzluğa, akaryakıt fiyatlarının maksat altında ve başka memleketlere nazaran çok yüksek seviyede tutulmasına rağmen, daha bugünden demiryollarımızla sıkı bir rekabet halindedir. Devlet orman işletmelerinin, orman mahsullerinin fiyatlarını dünya fiyatlarına nazaran ne kadar nisbetsiz olarak yükseltildiği malûmdur. Devletin istikraz r... 1 yapabilmek için devlet tahvillerinin
iptidailiğine fajz nisbetlerini mütemadiyen yük-ı : seltmesinin ve devlet bankacılığı-
nın memlekette faiz ve iskonto hadlerini daima yüksek tutmasının istihsal ve iş hayatı üzerinde çok menfi tesirleri olmaktadır. Devlet, vergi olarak alamadıklarını istikraz faizlerini yükseltmek yolu ile al-
PULSUZ İSTİDA
KÜFÜRBAZLIK VE C. H. P. ÖZENTİSİ
En samimî tenkidlerin bile «küfür» sayıldığı bir devirde yaşamaktayız. Halbuki, düşüne- ' cek olursak, «küfür» bir suçtur. Ceza kanununda yeri vardır. Bu gibi hallere cesaret edenlere kanun haddini bildirmekte tereddüt göstermez.
Şimdi düşünelim, lıcr gün mu. vafıkm muhaliflere küfürbaz diye kıyameti koparması karşısında, eğer hakikaten böyle bir vaka I varsa, ne için adalet mekanizmasının harekete geçmediğini, ne için bu gibileri cezalandırmadığını kendi kendimize soralım?
Acaba, adalet makamları, vazifelerini lâyıkı veçhile yapmıyorlar mı? Hayır, bu ihtimal katiyen varid değildir? Bilâkis bu cihazımız her zamankinden daha İyi işlemekte ve uhdesine düşen vicdan vazifesini başarmaktadır.
O halde?... Cevap, basittir; küfür diye bir şey ortada yoktur.
Ortada olan yegâne şey, muhalefeti kötülemek gayretidir. Bu sebeple, ağıza gelen söylenmekte, muhalif partilere karşı türlü isnat--' lar yapılmaktadır. Küfürbaziık, programsızlık, cahillik vesaire... Bunlar hep muhalefetin malıdır. Buna mukabil, iş bilirlik, ileri görüş, modem konuşmalar, ilim, İrfan, hepsi kendilerindedir.
Kadının kocası ölmüş:
— Ah, benim sırma kaftanlı kocacığım! diye ağlarmış. Yakınlarından birisi:
— Senin kocan, ne idi ki, sırmalı kaftanı olsun? Diye sormuş. Kadıncağız gözlerinin yaşını silmiş, burnunu çekmiş ve su cevabı vermiş:
— Yoktu, giymezdi, amma, çok özen irdi.
Evet, bu hikâyede olduğu gibi, İktidar Partisi de kendisinde bu-lunmıyan ve bu güne kadar olan icraatiyle de belli olan, bu meziyetlerin sahibi imiş gibi, övünmekte ve söylediği gibi olmağa özenmektedir.
Bundan başka, bu hayâl ile yaşadığı için bir de, memlekette hürriyet var, daha ne istiyorlar? gibi lâflar da etmektedirler. Akşam haberlerinin bir Seyircisi var. Kendisinin bu manzaraları iktidar partisinin meşhur penbe gözlüğü ile seyrettiği, yazılarından belli olmaktadır. Sözde, hürriyet denizinde yüzüyormuşuz da, haberimiz yokmuş. İlâhi Seyirci, hiç de güleceğimiz yoktu. Türlü tahrik, türlü baskı, türlü tavizler yüzünden gerginleşen âsabıınız dolayı-siyle gülmeği unutmuştuk!
İyi oldu...
Demek, Devlet radyosundan, muhalefet tenkid yapınca, bunun adı hürriyet mi oluyor?. Hürriyet yoktur, basit bir şey midir?
Şunu hatırlatalım ki, radyo, devlet radyosudur, C.H.P. nin malı değildir. Eğer bugüne kadar muhalefet bundan istifade ettirilmedi ise, bu istibdadın ta kendisidir.
Her önüne gelen, Allahın günü ı orada ağzına geleni söyliyerek, bugüne kadar C.H.P. propagandası yaparken iyi mi İdi?
Şimdi, bütün hakikatlerin ortaya dökülmesi, pek tabiî olarak kendilerini sinirlendirmekte, yapılan tenkidlere bu sebeple küfür ismi verilmekte ve ortalıkta hürriyet havasının estiği iddia edilmektedir.
Bunun aksini isbat edebilmek, | çok kolaydır. Lâkin, içinde yüzdüğümüz hürriyet yok mu?... İşte buna a imkân vermemektedir. Canım, her şeyin fazlası da, fazla . oluyor!... • ,.
Hikmet YAZICIOĞLu
DİŞ TABİBİ HALIT SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Han kat
1 No. 115 - Tel: 15345.
Dışarda, karanlıklar içinde bin lerce pencerenin ışığı görünüyordu. Bu ışıklar, bu milyonlarca pencereden İliç eksik olnıı-yordu demek. Bütün gece lâmbaları yakarlar mı bu insanlar?
Edith:
— Yine ateşin var, diyordu,
Derece yine ağzımdaydı. Bu seferki hakiki, yüksek bir ateşti. Sadece asabı ve bedenî yorgunluktan değil şiddetli bir grip ten ileri geliyordu. Bir ara E-dith’i odanın içinde telâşla dolaşırken gördüm. Çabucak giyindi. Hemen bir eczahaneye gidip aspirin alacağını, rum ve çay getirteceğini söyleyordu. Kapıdan çıkarken:
— Sen de o zamana kadar soyun, yat, dedi.
O, kapıyı çekin gidince, bir zaman gözlerim kanalı, yatağın üzerinde uyanık kaklım.’ Hararetin bütün vücuduma yayıldığını, kulaklarınım uğuldadığını yoladan inip, üzerinde sürahi duran küçük bir masaya doğru sallana sallana yürüdüm. Bir sandalyeye oturdum. Masanın üstü, Grindale otelinin adresini taşıyan zarf ve kâğıtlarla doluydu. O anda susuzluğum birdenbire dinmiş olmalı ki, bu kâğıtlardan birine yazmağa başladım. Klmblllr, belki de, o yüksek.
telefon edecekti, ben de gelecektim. Telefon etmedi. Ben de
geldim işte... Sana yalan söy-
leyecek değilim ya... Doğrusu
beıı Saka
seni gelmedin sanmıştım.. söylemiyorum.... Sarho-
uzun gövdesini gerdi, başını dim- | dik kaldırdı. Eliyle kılıcının kab-
Diğer iki arkadaşı gıoı sev»»»*, ağzı kulaklarına varıyordu. Lfi-
Yozan: FERENC MOLNAR
hararetin tesiriyle saçmalıyordum. Budapeştedeki Noterime bir mektup yazdım. Evlilik mukavelenamem ile boşanma ilâmımın Macarca aşıtlarını ve Bu-dapeştedeki Amerikan konsolosluğu tarafından tasdikli İngilizce tercümelerini derhal göndermesini istedim. Hiç bir sebep göstermiyor, yalnız bu işlerin mümkün olan süratle yapılmasını rica ediyordum. Zarfı yazıp kapadıktan sonra, sayıklama İçinde büyük bir huzur ve saadet hissettim. Aklı başında, eli ağzına uygun, yaşı yaşımla mütenasip bir kadınla evlenecektim. Bu kadın, çalışkan ve namuslu bir kadın olacaktı. Bir işin başında bulunacaktı. Ben de o işle çalışabilecektim. Bu sayık lamanın en müthiş tarafı şuydu: Bu elli yaşındaki dulu tahayyül etmek için gözlerimi kapadığım zaman, onu karşısında açık mavi renkte kısa bir kombinezonla ve Editlı’in çehresiyle görüyordum.
Elimde mektupla, sendeleyerek asansöre koştum. Holde ge-
— 30 —
ce bekçisinden posta pulu almak ve mektubu hemen göndermek istiyordum. Mektubu uzatarak:
— Kaç kuruşa gider dedim. Adam zarfa baktıktan sonra: — Acele nıi? diye sordu.
İlk sıkıcı sualin bu adamdan geleceğini hiç düşünmemiştim. Yutkunarak *
— Evet, acele, diyebildim.
— Öyleyse otuz çent vereceksiniz. Bir haftada gider.
— Mersi.
Pulu yapıştırıp mektubu kutuya attım. Kapıcı harekâtımı takip ediyordu. Her halde beni sarhoş zannetmişti.
Tekrar asansöre binerek E-dith’in odasına çıktım. Soyunmağa başladım, fakat takatim kalmamıştı. Ayaklarımda kunduralarımla, yarı giyinik bir halde yatağa uzandım. Titriyordum. Yorganı üzerime çekerek gözlerimi kanadım. Artık, pencereden görünen İki binlerce ışığı da istemiyordum. Amerlkaya geldim geleli, göğe doğru açılan bu ışıklı pençerclerden başka
Çeviren: M.T.
bir şey görmemiştim ki...
Bir zaman o halde kalmışını. Sonra kanı vurulur gibi geldi. Cevap vermedim. Her halde girerken iyi kapamamış olacağını ki, kapı aralandı. Bir baş göründü. Evvelâ tanıyamadım. Ancak yaklaşınca Pali olduğunu fark ettim. Sarhoştu.
— Edith... Edith nerede? dedi.
Cevap vermedim. Bir koltuğa oturdu. Uzıın bacaklarını birbiri üzerine atarak, alçak sesle konuşmağa başladı. Bir çok sarhoş lar gibi o da, konuşurken kekelememek için gayret sarfediyor-du.
— Kusura bakma ahbap... dedi. Kapıdan epey dinledim ama, hiç bir ses işitemedim. Zannettim ki, sen gelmedin, yahut geldin de gittin... Edlth’l uyuyor sandım. Anlıyor musun? Yoksa girmezdim odaya... Anlıyor musun? Kız bana senin bu gece mutlaka geleceğini, ama burada kalmıyacağını söylemişti. Sen gittikten sonra... Anlıyor musun? Sen gittikten sonra bana
şum. Anlıyor musun? Gelmiş ve tekrar dönmüş olabilirdin.
Dirseklerimin üzerinde doğrul dunı. Pali’nin gözlerine bakarak:
— Editlı’e âşık mısın? dedim.
— O kadar uzun boylu değil. Ama, nasıl diyeyim bilmem ki... Bacakları çok hoşuma gidiyor.
Bir an sustuk. Sonra yine Pali:
— Saat kaç? dedi.
Editli’iıı kol saati komodûıı üzerinde kalmıştı. Baktım:
— Üç buçuk. Sonra, başını yastığa düştü. Gözlerim kapandı.
ONUNCU FASIL
Tam kırk sekiz saat sonra Perşembe günü sabah saat beşte, (Biyografilerde dendiği gibi) biitüıı hayatıma tesir edecek o-lan hâdise vukubuldu: İlk kalb krizimi geçirdim.
Hâdiseye takaddüm eden iki giin müddetle, hiç bir yere kıpırdamadan Editlı’in yatağında yatmıştım. Bir grip yüzünden ateşim çıktığı gün, Editlı’in ba- 1 na soyunmamı söyliycrck eczahaneye koştuğu o Salı sabahından beri hep uzanmış, hareket- . siz bir haldeydim. '
mak çarelerini aramakta ve millî sermayenin devletin müstehlik mas raflarına yatırılmasını teşvik etmektedir. n
Devlet inhisarcılığı bir vergi mü-essesesi olmak hedefini çoktan aşmış bulunuyor.
Ayrıca bürokrat ve müdahaleci bir devletin ekseriya birbirine zıt türlü karar ve nizamlarla iş ve istihsal hayatını kayıtlamasının menfi tesirlerini bilhassa alâkalılar çok iyi bilirler.
Demokrat Partinin yapacağı ilk iş
Bu izahlardan maksadımız Halk Partisini ve onun beyannamesini tenkid etmekten ziyade partimiz iktidara geldiği takdirde takip edeceği mali ve İktisadî politikanın istikametini daha iyi belirtmektir, Bu izahlarımızdan anlaşılacağı üzere partimiz, her şeyden önce yeni, yeni teşebbüslere girişmeden evvil ' İktisadî bünyeyi selâha kavuştura- I cak tedbirlere baş vurmak lüzumuna kani bulunmaktadır.
(Devamı 8 inci sayfada)
I TAKVİM L_
Rıımî: 1366 — Nisan 26 (
Hicrî: 1369 — Recep 21
9 Mayıs 1950 Salı
Sabah 6.49 9.36
öğle 13.10 4.67
İkindi 17.05 8.51
Aksam 20.14 12.00
Yatsı 22.00 1.47
İmsak 3.49 7.36
tü.
«ımaı, uu ,-------
9 - 5 - 1950
ZAFER
Sayfa: 1
'i
'ADYO • TELEFON •TELGRAF HABERLER
__- ■ -'VZ-_• • • ■—. ‘_- - ---- ■ -
Harp esirlerinin akibeti meçhul
Karovonadan!
HER GÜN BİR HÂDİSE
"Esir işçiler,, ve Sovyet plânı
C ovyet Rusyada bulunan harp esirlerinin tamamen memleketlerine iade edilmiş olduklarına dair üç gün evvel Sovyet Tass a-jansı tarafından verilen haberin doğru olmadığı, Sovyetlerin evvelce vermiş oldukları rakamla bugünkü rakam arasında 2 milyona yakın bir fark bulunduğu meydana 1 çıkınca, eskidenberi zaman zaman alevlenen bir mesele de yeniden ortaya atılmış bulunuyor: »Esir işçi» meselesi.
Filhakika, Sovyetlerin, yalnız Orta ve Batı Avrupadan değil, fa-kay aynı zamanda Baltık memle -ketlerinden, AsySdan, Japonyadan, gerek harp esiri olarak ele geçir-z dikleri; gerekse nüfuzlarını kullandıkları bölgelerde ikametlerini münasip görmiyerek sürdükleri kimseleri hususi bir statüye bağlayarak mecburî iş rejimine tâbi tuttukları bilinmekteydi. Çekoslovak-yadaki Uranium madenlerinden, Sibiryadaki Atom araştırma merkezlerine kadar, Rusyayı baştan başa k ıplayan türlü endüstri tesislerinde çalıştırılan bu «esir işçiler» in durumu hakkındı, sızan tek tük haberlerden anlaşıldığına göre, sayılan 15 milyon kadar tahmin olunan bu işçiler, asgarî bir gıda ile ne kadar zaman ne gibi bir işe dayanabilecekleri ..fennî» surette tes-bit edilerek, ölünceye kadar çabalamak üzere muhtelif sanayi kollarına dağıtılmaktadır.
Meselenin insani veçhesi, her türlü mülâhaza ve mütaleayı zait kılacak kadar fecidir; fakat bunun yanında, bir de İktisadî veçhe vardır ki, o da, bugün Batılılan ciddî surette alâkadar etmeğe başlamış- ; tır. Sovyet Rusyanın son zamanlarda, peyk memleketler vasrtasiyle dünya pazarlarına bazı mamûl maddeleri gayet ucuz fiyatla arzettiği görülmüştür. Bu malların kalitesini ve fiyatlarını tetkik eden uzmanlar, bunların gerek iptidai maddesinin, gerekse imalinin ancak «esirler», yani ücretsiz çalıştırılan işçiler tarafından sağlanabileceği neticesine varmışlardır. Bu hal, çeşitli tefsirlere yol açmış bulunmaktadır. Bir kısım mütehassıslar, Sovyet Rusyanın bunu, yabancı ^memleket piyasalarını boğmak ve işsizliğe sebep olarak kargaşalık çıkarmak için yaptığını, diğerleri Rusların, bu çareye, dolar ve kıymetli dövize olan ihtiyaçlarını karşılayabilmek için mecburen müracaat etmekte olduklarını ileri sürmüşlerdir.
iki iddianın ikisinde de hakikat hissesi olabilir. Zira, Sovyet Rus-yanın, elindeki bütün imkânlardan faydalanarak Avrupanın iktisaden kalkınmasına mâni olmağa çalışması, programı icabıdır; fakat diğer taraftan, Rusların, beş senelik plânı tahakkuk ettiremedikleri de bugün hemen hemen muhakkak olduğuna göre, kıymetli dövizlere ihtiyaç duymaları da tabiidir. Bunun la beraber, kat’iyetle iddia olunabilir ki, Marshall plânının, geri kalmış memleketlere yardım tahsisatının ve Güneydoğu Asyada komünizmle mücadele programının hür dünyaya sağlayacağı inkişafı baltalamak için, Rusların İktisadî bir mücadele açmağa hazırlandıklarını gösteren alâmetler mevcuttur. Bun-başında, Sovyetlerin, peyk Ammleketler arasında ruble esasına dayanan bir İktisadî blok kurmak yolunda giriştikleri teşebbüs gelmektedir. Demirperde arkasından sızan haberlere göre, bu plânı, 1944 tenberi ortadan kaybolmuş bulunan meşhur Alman iktisat âlimi Dr. Clodius hazırlamaktadır. Dr. Clodius, nazı Almanyası ikinci dünya harbinin başlangıcında bütün Avrupaya hâkim olduğu zaman, Almanyanm riyaseti altında Avrupa memleketlerini bir araya getirecek olan böyle bir İktisadî birlik plânı hazırlamağa memur olunmuş, fakat projenin tahakkukuna zaman ve fırsat bulunamamıştı. Simdi aynı doktor Clodius, Sovyet âlimi Vargas ile birlikte bu tasarıyı Sovyetler ve peykleri için hazırlamaktadır. Haziran ayında mer’iye-te gireceği söylenen bu tediye ve gümrük birliğinin üyeleri, paralarını rublenin yön i kıymetine göre ayarlıyacaklar ve blok haricindeki ticaretlerini doğrudan doğruya birliğe, yani Sovyetler Birliğine havale edeceklerdir.
Sovyet Rusyanın, bu yeni kampanyayı idame etmek için malik olduğu imkânlar nelerdir Bu, sadece bir İngiliz iktisatçısının dediği gibi psikolojik bir savaştan mı ibarettir, yoksa Rusya, bu’ mücadeleden her hangi ciddi bir muvaffakiyet bekliyebilir mi? Bunun cevabını Avrupanın kalkınma derecesi ve bilhassa aylardanberi ü-«erinde çalışıldığı halde bir türlü Ejb^kkuk ottirilemeyen Avru -l*a tediye birliğinin muvaffakiyeti S!îleCdî(:ektİr- Y°kS;t bUgÜnkÜ fil ,AvruPa- askerî bir tecavü-... o uğıı kadar bir damning teh-dC lam^iy»e açıktır.
Batılılarm, her zamankinden daha çabuk davranmalar! Jâzım geliyor.
Rusya esir işçi sistemi kurmuş
Amerikan işçi federasyonu inceleme yapılmasını istiyor
Vaşington, 8 «a.a. (Reuter) — Birleşik Amerikadaki iki büyük işçi sendikaları teşkilâtından biri olan Amerikan işçi federasyonu'nun milletlerarası temsilcisi George Dela-nel ileri gelen şahsiyetlerin teşkil ettiği bir komisyon'un Sovyet Rus-yadaki «esir işçiliği, meselesini incelemesini teklif etmiştir.
Delaney böyle bir etüd yapılması için Amerikan işçi federasyonunun 1947 de ileri sürdüğü teklif hakkında, Birleşmiş Milletler eko-
nomik ve sosyal kenseyinin el'an bir karar almamış bulunduğunu bil-
Amerikan işçi federasyonunun aylık gazetesinde Delaney, Sovyet Rusyanın birçok esir çalıştırma kamplarında 15 milyona yakın insan çalıştırdığı tahmin olunduğu nu ilâve etmiştir.
«Sovyet Rusyadaki gibi tam bir esaret durumu, diğer milletlerin hürriyet, güvenlik ve refahına karşı bir tehlike teşkil etmektedir-.
azeteci arkadaşların işi yok; tutmuşlar, C. II. P. Başkanının İzmir nutkunu dinlemek üzere otobüslerle, vagonlarla civar ilçelerden ve köylerden getirtilen halk için C. II. P. nin ne kadar para sar-fettiğinj hesaplamışlar...
Söylendiğine göre 80 . ıoo bin lira arasında masraf olmuş; gelenlere yol narası hariç, ayrıca beşer lira dağıtılmış ve akşam yemeği verilmiş!
Bir de nutuk, karın doyurmaz, derler! İftira efendim iftira! — A. F.
Türk - İngiliz
Dostluğu
c.
Acheson ihzari
temaslara başladı
Amerikan diplomatları dü kü fr plcnfıs-kopalı oldu
Paris, 8 (a.a.) — Dün sabah Pa-rise varmış bulunan Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson, bu hafta Londrada yapılacak olan üç devlet Dışişleri Bakanlan konferansına ve Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman ile bugün Pariste yapacağı görüşmeye hazırlık olmak üzere, Birleşik Amerikanın ileri gelen diplomatik şahsiyetleri ile dün sabah burada gizli bir toplantı yapmıştır.
Geçenlerde Çın Hindi’ni ziyaret etmiş bulunan fevkalâde elçi Philip Jessup, Marshall yardımı Avrupa idarecisi Averell Harriman, Birleşik Amerikanın batı Almanya yüksek komiseri John Mac Cloy ve 'Dışişleri Bakan yardımcısı George Parkins dünkü toplantıya iştirak etmişlerdir.
nın
Frcnsoya ikinci s lâh hamulesi geldi
Şerburg, 8 (a.a.) — Askerî yardım programı gereğince Fransaya 1500 ton Amerikan silâhı getirecek «Clipper, yük gemisi bu gece Şer-burg'a gelmiştir.
Bu, askerî yardım programı çerçevesi içinde Fransaya silâh getiren ikinci gemidir.
Şerburg resmî çevrelerinden bildirildiğine göre, geminin boşaltılmasına sabah saat 7 de başlanacaktır.
Komünistler tarafından yapılacak herhangi bir nümayişi önlemek için «Clipper, de çalışan tahliye işçilerine polis nezaret edecektir.
Resmî çevreler, gemide ne cins silâh bulunduğunu açıklamamışlar fakat boşaltma âmeliyesinin üç gün kadar süreceğini söylemişlerdir.
Amet ikada şiddetli fırtına
Sun'i kanatlarla üç
dakika uçan adam
Kuş-adamValentinayni zamanda, gece gündüz paraşütle atlamada iki rekor kırmıştır
Gökten siyah bir taş parçası halinde hızla aşağıya doğru düşüyordu. Seyirciler korkuyla gözlerini yumdular...
Kuş adamın kanadı Kuş adam Vâlentin
Açıkalın Çanokkcle aomü münasebelile b r ruluk verdi
Londra, 8 a.a. (Özel Muhabirimizden) — Londra büyük elçimiz Ce-vat Açıkalın Saint Andrew’de davetli bulunduğu îskoçya eski Çanakkale muharipleri birliği cemiyetinde gayet güzel dostluk tezahürüne vesile veren şu nutku söylemiş-
•O büyük olayın şahitleri ve mert muharipleri olan sîzlere bu tarihî; hâdisenin beşeri mânasını meğe lüzum görmüyorum, şunu söylemek isterim ki. bu sava: sırasında yer alan muhariplerir herbiri birer kahramanlık olmuş ve birbirine karşı savaş...
haripler mertliğin, cesaretin, daya. nıklığın, vatanseverliğin ve feda -karlığın zirvesine varmışlardır. Bu sebeplerdir ki Çanakkale destanı bu mücadeleye katılan her milletin kalbinde ulvî bir sembol olarak yaşamakta ve hepimizin memleketinde tes'it edilmektedir. Sîzlere hitap ederken garip bir hissin tesiri altında kalmaktan kendimi alamıyorum. Adetâ mazi ile hali mezce-den bir atmosfer içinde gibiyim ve bugün aramızda mevcut olmıyan bin lerce gaibin toplantımıza katıldığını hissediyorum. O çetin epopeye iştirak etmiş, şeref meydanında şehit müşmüş olanların sayısı binler-cedir. Sîzlerin silâh arkadaşlarınızdan bir çoğu, benim şehit vatandaşlarımla beraber şimdi müşfik Türk toprağının sükûnunu paylaşmaktadır. Onlar da. orştfa bizim, en derin ihtimam ve sevgimizden emin bir halde yatmaktadır. Herbiri kendine düşen vazifeyi yapmıştır. Ruhları şadolsun.
Sayın baylar, bundan otuzbeş yıl önce sizlere karşı şiddetle savaştık. Çünkü, evvelâ anayurdumuzu müdafaa ediyorduk, sonra da sîzlerin o zaman bizimle savaşacağınızı hiç bir zaman beklemediğimiz için 'inkisarı hayalimizden mütevellit bir hınç ile savaşmıştık Artık bunlar tarihe karışmıştır. Bugün iki memleketimiz çok mesut bir ittifa -kın ra b) taleriyle bağlıdır. Bu ittifakın büyük ehemmiyeti vardır. Bunun kıymeti yalnız bugünkü mçna-sında değil fakat âti için taşıdığı mânadadır.
Rusyadcki
Lı xnv)ou/g!u esirler
Luxembourg, 8 (a.a.) — Sibirya-dan kaçan Luxembourglu 4 Alman harp esiri, Rusya ve Almanyada 7 ay süren bjr yolculuktan sonra dün gece nihayet evlerine varmışlardır. Bu dört gencin söylediklerine göre, Sovyet kamplarında daha bir çok harp esirleri bulunmaktadır.
Geçen harpte Almanya Luxem-bourg’u istilâ ettiği zaman binlerce genç zorla Alman ordusuna yaz-dırılmıştı. Bunlardan iki bininin akibetleri meçhuldür. 500 üne, «kaybolmuş- nazariyle bakılmaktadır. Geri kalan 1500 kişinin Rusyanın muhtelif yerlerinde, kamplarda bu lundukları zannedilmektedir.
-.....j-.., Luxembourg resmî makamları,
harekete geçirilmekte- Rusyada bulunan bu 1500 kişinin dışarı ile muhaberesi vatana iadesi için ümkün olan her
Komünist Çınde Karışıklık var
Liman ş birlerinde amele ayrılık ç k vıvor
Hong - Kong 8 (a.a.) — Wah Kiu Yat Pao gazetesine göre, Kanton e-yaleti denizciler sendikası eski başkanı Ve Kanton denizciler teşkilâtının Kuomintang’daki sekreteri Lok Wong, dün gece sokakta tabanca ile ağır surette yarlanmış-tır. Katil arkadan hücum etmiş ve kalabalıktan istifade ederek kaçmağa muvaffak olmuştur.
Öte yandan gazetenin haber verdiğine göre Cumartesi günü Macao-da Çinli denizcilerin Paoon gemisi sahibi ile mevcut anlaşmazlık ü-zerine miting yaptıkları, mektebin önünde bir bomba patlamıştır. Böy lece on gün evvel Hong - Kong’da bir hafta on el bombası atılmakla başlayan tethiş kampanyası Macao-ya da sirayet etmiş gibidir. Portekiz polisi, Hong - Kongdaki vak’a-larla ilgili görünen ve İngiliz ve Portekiz kolonilerinde huzursuzluK havası yaratmağı hedef tutan bu hâdiseler etrafında tahkikata girişmiştir.
Dün gece Macao'da yaralanan Lok Wolng, Şanghay gemiciler birliği başkanı General Yang Hu'nun eski mesai arkadaşıdır. Gazete, General Yang Hu komünistlerle birleştiği zaman Lok Wong’un kendisinden ayrıldığını tasrih etmektedir.
Syracuse, 8 (a.a.) — Syracusede hüküm süren şiddetli fırtınalar yüzünden şimdiye kadar 10 kişi ölmüştür.
Nevyork, 8 (a.a.) — Fırtına yal- olduğu haber nız Nevyork eyaletinin kuzeyinde nalar ü,t..,ıuuu au hasarlara sebep olmakla kalmamış Manastır, hastahar liman ve Long İsland Sound böl- • gelerinde de pazar günü 3 kişi boğulmuş, çok küçük tonajda vapurlar da rüzgârdan kabaran dalgalara kapılmış veya batmıştır.
Bazı vapurların batması neticesinde sayısı 70 §i aşan mürettebat sağ salim sahile çıkarılmıştır.
Serbest Fıkra
H
yi
belirt-Yalnız
ciplerin örneği
Kanoda dı korkurç bir yonam
Montreal, 8 (a.a.) — Uzun seneler denberi görülmemiş derecede büyük bir yangın Rimouski sanayi şehrini tahrip etmektedir. Rimouski, Quebec vilâyetinde, 11 bin nüfuslu bir şehir olup Saint - Laurent nehrinin Güney Jayısındadır. Cumartesi akşam çıkan yangının, yüksek tevettürlü elektrik tellerinin büyük bir kâğıt fabrikası üzerine düşmesi neticesinde çıktığı sanılmaktadır. Tellerin, o sırda saatte yüz kilometreye yakın bir sür’atle esen rüzgâra mukavemet edemediği söylenmektedir. Tutuşan fabrika bir kaç dakika içinde kor haline gelmiş ve alevleri o mahalde 45 metre genişliğine varan Rimouski nehrini aşarak Kuzey Batı istikametinde, ana caddelerden birine geçerek şehrin merkezine kadar sirayet etmiş-tir. Pazar günü öğleden sonra 8 ölü „ haber verilmiştir. Yanan bi-arasında Katedral Hapishane, »««r, hastahane ve Qucbec as-, kerî valisinin evi bulunmaktadır. ■ Maddi hcısar şimdiki halde 12 milyon dolar tahmin edilmektedir. Quebec eyaletindeki bütün ihtiyat | kuvvetler ’------- 7 ’___
dir. Şehrin dışarı ile muhaberesi vatana iadesi için ümkün olan I 1 tamamile kesilmiştir. Halk şehri çareye başvuracaklarına dari es boşaltmak için hazır beklemektedir. | lerin ailelerine söz vermişlerdir.
0 zaman Başvekil kimdi?
ir hafta evvel uçuculuk tarihinin yeni bir hamlesi daha tekrarlandı. Fransada Villa-coublay semalarında, Leo Vâlentin isminde biri «Uçan adam, rolü ile sahneye çıktı. «Uçan adam, rolü, onüç senedenberi ilk defa olarak takrarlandı.
Vâlentin 31 yaşlarında, iriyarı esmer bir gençtir. Spora şimdiden baş larnış 8 yaşlarında bir kızın babasıdır. Kızı yedi saatlik bir uçuş yap-mıştır.9 Temmuz 1944 de, Almanların geri çekilmelerini önlemek ve onları zırhlı piyadeler gelinceye kadar oyalamak için indirilen paraşüt kıt’asında o da bulunuyordu. Neticede: Harp madalyası ve bir de askerî madalya almıştı.
O vakitte''' ri kendisi, dünyanın sayılı paraşüt rekortmenlerinden biri oldu. aZten uçmaya karaşı sonsuz bir hevesi vardı. Daima yeni şeyler düşünüyor ve bunları tatbike çalışıyordu. Bu düşüncelerinden en önemlisi geçen Pazar (31 Nisan 1950) tatbiü mevkiine koyduğu, «kendi kendine uçmak, dı. Muhakkak ki bu, hayatının en heyecanlı günlerinden biri oldu. Şimdi hep beraber onun o günkü uçuşunu nasıl yaptığını takip edelim.
Vâlentin, Pazar günü 3000 metre yüksekten atlıyacaktı. Kollarını çapraz yapmış, ayakları açık bir vaziyette bekliyor. İlk güçlük atlamaktaydı. Daha doğrusu atlama a-nında alınacak vaziyet idi. Vâlentin denize dalarcasına başaşağı bir atlamayı tercih etti :Kollan iyice açılmış, ayaklan gergin ve ayrık bir vaziyette. İyi bir yüzücü denizde nasıl kolayca yüzerse, o da havada öyle kolaylıkla uçacaktı. Saatte 120 kilometrelik bir hızla azami üç dakika uçabileceğini hesaplamıştı. Ayakları arasında gerili bulunan kumaştan bir band ona doğru bir uçuş temin edebilecekti. Bu üç dakikanın nihayetinde, havanın mukavemeti ile düşme kuvveti birbirine müsavi olacağı Vâlentin saatte 200 km. lik kritik hıza kadar yükselebilecektir.
1000 metre yükseklikte, dünyanın büyük bir sür’atle kendisine yaklaştığını sanacak ve ufuk o kadar büyük bir hızla daralacak ki, Kuş-adam kendisinin bir mezara gömüleceğini ve hemen üzerine toprağın kapanacağını zannedecek, Bundan maada, bir de elindeki iki kronometreye (doğruluğu kontrol için iki kronometre kullanıyor) bakacak ve böylelikle atladığı an ile düştüğü ana kadar geçen zamanı ve dolayı-siyle uçtuğu mesafeyi ölçecektir. O anda Vâlentin paraşütünü açacak olan kolu çekecek: Paraşütün açılması muazzam bir frenleme yerine geçecektir. Bir buçuk saniye içinde düşme hızı saatte 200 km. den 30 km. ye düşecektir. Omuzlara ve göğüse tatbik edilen sademe kuv- 1 ve: i 700 kilo kadar olacaktır Aşa-' p.Lİnn Valentini seyredenler, para-ut : . çlit'ktan sonra meydana ge-'. n ’-ıf {ırkından dolayı artık onun nnıe.’ n sanacaklar. Fakat, bir-• dcnbr’.v yükselir gibi olduğunu gö-recekler Bununla beraber her şey | normal cereyan etmektedir. Biraz sonra kuş - adam yere iniyor. |
Paraşütçü ve kuş - adam Valen-tin iki rekorunu hâlâ elinde tutmaktadır. ;
bil-
Mücahii TOPALAK
lak Partisi Genelbaşkanı,
Sayın İnönü İzmirde söylediği nutukta, işçi meselesini e-le aldı. İktidarın bu meseleye ne-kadar önem verdiğini anlatmak için ayrıca bir de Çalışma Bakanlığı kurduğundan bahsetti! Ve sonra şunları ilâve buyurdu:
— Yirminci asır ortasına doğru senelerce İktisat Vekilliği yapmış devlet adamlarımız, bu ihtiyacı görmemişlerdir!
Kimdir acaba, bu senelerce İktisat Vekilliği yapmış adamlarımız ki, böyle bir ihtiyacı görmemişlerdir?
Kim olacak? Celâl Bayar!...
Artık, arif olan anlıyacaktır
»■■■r™ ■ Yazan: «—ir
| Sarıçizmeli |
ki, bugün işçi meselelerini birinci derecede bir dâva halinde e-line alan Demokrat Partinin Başkanı, vaktiyle İktisat Vekilliği yaptığı sırada bu meselelere el atmamıştır!
Şimdi o halde yüksek müsaadeleriyle biz de, C. II. P. Genel-başkanın», şöyle afakî bir sual soralım:
— Yirminci asır ortasına doğru, daha çok uzun seneler Başvekillik yapmış olan devlet a-
damlarımız, bu ihtiyacı görmüşler midir? Ve nihayet Celâl Bayar, İktisat Vekilliği yaparken Başvekil kimdi?
Cevabını biz verelim:
— Yirminci asır ortasına doğru senelerce Başvekillik yapmış o-lan tek devlet adamımız, bizzat Sayın İnönü'ydü. Ve bugün övdüğü Cumhuriyet Halk Partisi hükümetlerinin başında kendisi 'ulunuyordu!
Acaba, C. II. P. Başkanı bunları hatırlamaz mı? Hatırlar, hem de nek iyi hatırlar!. Fakat, ne çare ki, C. II. I’, için bir seçim propagandası turnesine çıkmıştır; ve bu şekilde konuşması, daha muvafıktır!...
I
. 113 saniyelik serbest düşme
' Vâlentin, Pont - Long üzerinde, | saat 12 30 da, soğuk bir havada | (-40°) 7.260 metreden «atladı. Saat-I te 200 km. lik bir hızla tam 113 sayine bir taş parçası halinde aşağıya düştü. Yere 610 metre yükseklikte paraşütünü açtı ve bir kaç saniye sonra yere inebildi.
Bu hadise 23 Mart 1948 de olmuştu. Ayi senenin Kasım ayında geceleyin, serbest düşme rekorunu kırdı. 5200 metre yüksekten* atlamış ve 4400 metre düşdükten sonra paraşütünü açmıştı. Yani yere 800 metre
Vâlentin bundan sonra, teneffüs cihazsız serbest düşme rekorunu elinde tutan Rus Romaniok’la mücadeleye girişti. PR 14 tayyyaresiyle 12.800 metre yükseğe çıkmış ve oradan atladıktan sonra 12 kilomet-
re paraşütü açmadan düşmüş ve ancak yere 800 metre kala paraşütünü açmıştır. Vâlentin kendi tay-I yaresiyle uçtu. (Halifax’la). Fakat | 800 metreye yükselince, pervanede ' meydana gelen bir bozukluk onu ı yere inmeye icbar etmişti.
1 1937 denberi onun bu son uçuşunu i başka kimse yapmamıştır. Bundan evvel, takma kanatlarla uçmağa te_ ! şebbüs eden Amerikalı Clem Sohn’un akibeti çok feci oldu ve paraşütü açılmıyarak düşerek par çalandı.
Vâlentin, şimdi yeni teşebbüslerine hazırlanmaktadır.
Bozkırda heyecanlı bir toplantı
Japonyoda dolarla 1
muamele yasak ı
Tokyo, 9 (a.a.) — «Afp): Mac] Arthur’ün dün bildirdiğine göre, bir ( Temmuzdan itibaren Japonyada do- , larla yapılan her türlü muamele yasak edilecektir. Dolar yerine, Japon hükümetlinin kontrolü altın-da özel bir Yen kullanılacaktır. I Bankalardaki dolar hesabı da ki- | sılacaktır. Yalnız işgal makamları dolar kullanabileceeklerdir. |
Bu tedbirler Yen’in Milletlerarası kıymetini arttırmak için alınmış- 1 tır. Fakat müşahitler değişikliğin pek cüz'i olacağını zira özel Yenin dolarla kıymetlendirileceğini söylemekte, bu tedbirlerin daha ziyade Japon hükümetinin itibarını sağla- ( mak üzere alındığını ilâve eyle- . inektedirler. I
Bozkır, 6 (Hususî) — Bugün iki partinin açık hava toplantıları Bozkır’ı heyecan içinde yaşattı.
Öğleden evvelki Halk Partisi mitingini yarısından çoğu Demokratlar dinlediler. Halk Partisi Bozkır Başkanı ve Demokrat Parti Aday listesine alınmıyan bir zat atıp tuttular. Öğleden sonraki toplantıya binlerce vatandaş katıldı. Ömer Rıza Doğrul, Saffet Gürol, Fahri Ağaoğlu, Ümran Nazif heyecanlı hitabelerle iktidara şiddetle hücum ettiler.
İstifa eden edene!
Taşkent, (Hususi) — Seçimler yaklaştıkça Taşkent Demokrat Par- ! ti Teşkilâtı faaliyetini hızlandırmıştır. Bir ay içinde bucak merkezinde iki ocak açılmış, yeniden 263 vatandaş kaydedilmiştir.
Bu vatandaşlar arasında tanınmış tücar ve esnaf da vardır. Bunlardan bir kısmı C.H.P. den istifa ederek D.P. ye girmişlerdir. Belediye Meclisinden Cafer Drenler, Ali Tosun da Demokrat Partiye kaydol muşlardır.
Açılan Ocaklarımızın Müteşebbis heyetleri şunlardır: |
1 — Toros Ocağı: Sabit Özde-mir, Başkan, Abdurrahman Kunduz Başkan Vekili, Halis Kaya Kâ- | tip, Mehmet Akgöz, Halil İbrahim Yiğit, M. Şimşek.
2 — Şehir Ocağı: Mustafa Akbaş Başkan, Hüseyin Taşdizer Başkan Vekili, Kâmil Topuçer, Ahmet Bağ * ııaçık, Ahmet Babalık, Mustafa Kip rit ve Ahmet Yurtyapar.
D.P. ye her gün birçok vatandaş kaydedilmektedir. Hadım İlçesinin D.P. kalesi olan Taşkent hummalı bir şekilde seçimlere hazırlanmak-tadır. C.H.P. den birçok istifalar bekleniyor.
C. H. 1” den istifalar i
Bingöl, (I-Iüsüsî) — Son günlerde Bingölde C.H.P. de çözülme başlamıştır. Genç C. H. P. teşkilatı tamamile dağılmış, başkan ve üyelerinin toptan istifalarile ilçede tek Halk Partili kalmamıştır.Vilâyet içe risinde de Halk Partililer arasında anlaşmazlıklar baş göstermiş ve istifalar başlamıştır. Bu arada 23 Nisan günü istifa dilekçelerini kabul
[ etmediklerinden dolayı posta ile kararlarını Halk Partisi başkanlığına bildiren dokuz tanınmış ve sevilmiş şahsiyetin isimlerini bildiriyo-J rum. Bu vatandaşlar Halk Partisinin il ve ilçe teşkilâtında şimdiye I kadar faal ve asil üye olarak vazi-ı fe gördüklerinden istifaları an-| lamazlığın son haddine geldiği kanaatini kuvvetlendirmiştir.
Bingölden: Ömer Metin, Hüseyin Kaya, Ali Kaya, Hacı Ahmet Ata-1 lay. Sini Köyünden: Ali Ertuğrul. I Garip köyünden Feyzi Ertuğrul, Dik köyünden: Mustafa Ataoğlu, Velan Köyünden: Hacı Süleymen Alatekin, Genç’ten: İbrahim Ataoğlu.
Konya’da bir adaydan şikâyet ediliyor
Konya, (Hususi) — Seçim propagandaları burada da hararetle de-' vam etmektedir. Gerek partiler namzetleri ve gerekse parti men-supları köy köy dolaşmaktadırlar. Halk Partisi mensupları propaganda yapmaktan ziyade vatandaşlar [ üzerinde korku yaratacak tehditler 1 savurarak vatandaşı âdeta reye iştirakten dahi çekindirecek bir hava yaratmak yoluna sapmışlardır. Bu meyanda Halk Partisi Milletvekili namzetlerinden Sait Süslü kendisinin orduda albay rütbesini taşıyan bir subay olduğunu söyliyerek vatandaşlara bol miktarda üniformalı fotoğraflarını dağıtmaktadır.
Bu zat Demokrat Partiye rey vereceklerin tohumluk buğday alamı-yacaklarını ve hükümete karşı geldikleri için ağır cezalara çarptırılacaklarını söylemektedir. Cihanbey-linin Suluklu Bucağında cami imamının Demokrat Parti mensubu olduğunu öğrenen Sait Süslü hiddetlenmiş ve «Şimdi seni ayaklarımın altında tepelerim» diyerek üstüne yürümüştür.
Fakat gereken cevabı alarak otomobiline binip uzaklaşmak zorunda kalmıştır.
Sait Süslünün alâkalı makamlara müracaatla cezalandırılması için, Konya Demokrat Parti Başkanlığı gerekli tedbirlere geçmiştir. Bilindiği üzere, gayri meşru yollara te-vessül edilerek vatandaşın korku-tulmasını Seçim Kanunu suç kabul etmiştir.
ZAFER
9 - 5 -1950
I
I
Mevsimin Kumaş Fiatları
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime Jorjet,Krep Emprime Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
----------------------------------------------------------- ' --- "-------------------------- Anafartalar Cad. Adliye karşısı
875 krş. 450 krş. 260 krş. 260-krş 375 krş.
ffStT 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
çe
tu
y« ğf şu sa kı kb d(
k
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE P06RAMACI w MOBİLYACILARA
Sandık
No.
P
Ankara Merkez İlce Seçim Kurulu Başkanlığından:
Mahalle adı
Sokak adı
Sandığın konacağı yer
Sandık No. Mahalle adı
Sokak adı
Sandığın konacağı yer
Prese edilmiş, su geçmez, kabar-maz, her türlü cilâya fevkalâde el-verifli KAPI, TAVAN, DÖŞEME. bölme, lambri, masa, dolap. haricî reklâm tabelâlarile her tftriö imalâtta kullanılan:
DÜRO
Alman malı taze Portlatn ithalât Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatlar tahtadan ucuzdur.
ÇİMENTO
su satışımız serbesttir. Her çeşit İn şaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TtCARETHANKS»
Pofta Caddesi No. 15
Genel Kurul Toplantısı] •
Ankara Elektrik Teknisyenleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığından *
Demeğimizin Genel Kurul toplantısı "30/4/1950 Pazar günü ekseriyet temin edilemediğinden, 10 Ma-
yıs 1950 Çarşamba günü saat 10 da, Ankara Halkevi salonunda yapılacaktır. Üyelerimizin teşriflerini rica ederiz.
2
3
4
6
6
7
8
9
10
267
11
12
Akalar Hamam arkası, Çağlayan, İnönü Bul
varı, Kadınkız, Evkadını ve Kahramanlar.
» Anadolu, İpçi, İnci ve Kümbet
ve Öksüzler.
» Cevizaltı, Eylül, Hediye, Vardar
ve Sarıca
Akbaş Akide, Arslanhane, Cevizaltı, Dal-
fes ve Er Yokuşu.
• Evkadını, Oylûl, Filiz, Hacettepe ve
İnegöl.
) Mermerli, Oluk, Örtmeli, Sarıca,
Ulucanlar ve Vardar.
Akköprü Bezen, Gevrek, Zerdali, Çim, Şipka.
Hamamönü İnönü İlkokulu ön kapı
Hamamönü İnönü İlkokulu arka kapısı
Yeşilağa Camii
Ulucanlar Cad. Cumhuriyet ilk okulu
Ulucanlar Cumhuriyet ilk okulu Ulucanlar Cumhuriyet ilk okulu
Kanarya sokak 6 No.lu ev yanında Yakup Çilingiroğluna ait boş dükkân.
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
Atıfbey 3
. 3
4
4
5
» 0
» 6
. 6
1-417 sıra N.lu seçmenler 418-834 sıra No.lu seçmenler
1-391 sıra No.lu seçmenler 392-639 sıra No.lu seçmenler
1-404 sıra No.lu seçmenler
Seçimler Arifesinde
Seyyar (otomobil) Hopar -lör, Amplifikatör cihazlarımız gelmiştir. Taşraya tediyeli o-larak gönderilir.
Fiatı komple: TYP:APM 500 T.L. TYP. AM 450 T.L. Her türlü radyo malzemesi satışı ve tamiri.
Müracaat: Behiç Emre Radyo, Elektrik Miiessesesi Anafartalar cad. yeni dükkânlar 239/9 Tel: 12366
LÜZUMLU TELEFONL-A₺
Yangın ...........—.......... Ol
Sıhhi imdat ............... 9.
Trenler .................. 1202.
Hava Yollan......»......... 1488
Yataklı vagonlar ......... 1156*
Elektrik ................. 2484-
SİNEMALAR VB EĞLENCE TERLERİ
Büyük Ankara
Ulus
Yeni
Park
Sümer
Sus
Cebeci
(15031)? Kadın celladı (23432): Yarışlar kralı (22294): Aralan güreşçilerimi, zln zaferi
(14040): Unutulmaz simalar, Aşktan sonra
(11131): Canavar tohumu, Tehlikeli kadın
(14072): Garp yolcuları, Issız vâdi
(14071): Da*lar krah
(18846): Ormanlar kralı. İki
açık göz h
de
ECZAHANELER
İstanbul, Cebeci, Sağlık
ZAFER’in Abone ŞartUn
Memleket içi
12 aylık ............ 28 Ulra
Memleket dışı
12 aylık .................. 66 Lira
8 » ...................... 80 »
• » ................. 14 »
Devamlı ilânlar için husus! tarife tatbik edilir.
göndcrüvı evrat» ve yatılar
f*x.jre(2U»wı edllMMbı laüo edUvıeı.
htniarden mesuliyet kabul adlime».
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen
İdare eden: HİKMET YAZIC1OĞLT
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
94
31
32
33
34
35
36
37
38
40
41
42
43
Temizlik işleri, Mezbaha civarı ve Mezbaha. Kanarya, Yenituran ve İstanbul ca-desi. İskitler, Nafia Garajı, Emlâk Bankası Evleri, Kazıkiçi Bostanları ve Kum Ocakları. Varlık ve Mezbaha arkası.
Aktaş 1 1-415 sıra No.lu seçmenler
» 1 416-830 No.lu seçmenler
» 1 831-1245 No.lu seçmenler
» 2 _l-257 sıra No.lu seçmenler
• 2 258-514 sıra No.lu seçmenler
Altındağ 1 1-358 sıra No.lu seçmenler
1 359-718 sıra No.lu seçmenler
2 1-319 sıra No.lu seçmenler
2 320-638 sıra No.lu seçmnler
a __ 1-335 sıra No.lu seçmenler
a • 4. 336-670 sıra No..lu seçmenler
- 1-391 sıra No.lu seçmenler
a ,392-784 sıra No.lu seçmenler
• • 1-291 sıra No.lu seçmenler
9 292-584 sıra No.lu seçmenler
) 6 1-445 sıra No.lu seçmenler
. 6 446-890 sıra No.lu seçmenler
. 6 891-1336 sıra No.lu seçmenler
) 0 1337-1777 sıra No.lu seçmenler
. 7 1-254 sıra No.lu seçmenler
. 7 255-508 sıra No.lu seçmenler
» 8 Bütün mahalle 2" « .
» 0t 1-422 sıra No.lu seçmenler
) 9 443-884 sıra No.lu seçmenler
. 10 1-357 sıra No.lu seçmenler
» 10 358-714 sıra No.lu seçmenler
Altıntaş Güvercin, Kutlu, Kevgirli, Boyacılar Gülibrişim, Küp, Güllü, Gültekin, Akgün, Eşme ve Yayık
Anafartalar Elmalı, Kandilli, Tandır, Payırlı, Topaç, Kızılbey, Senayi, Kuşbaşı, Havza, Susam Anafartalar caddesi, Posta caddesi, Zafer, Tahtakale, Uğur, Aslanhane caddesi, Hal, Susam, Oteller
Mezbaha yanında Temizlik hanı bekçi kulübesi.
Kanarya sokak Ulus Marangoz fabrikası _
İskit.ler yolu üzerinde Musa Yi-ğit’e ait dükkân.
Mezbaha arkasında Tahtaköprü başı.
Aktaş polis noktası yanında bakkal Emin’in eski dükkânı.
Aktaş birinci muhtarlık bölgesi Hüseyin Güçoğlu kahvesi yanın da 43 No.lu ekmekçi dükkânı Aktaş Birinci muhtarlık bölgesi, Asri mezarlık yolu üzerinde 336 No :1u boş bina.
Bentderesi caddesi Yaşar Kaba-alinin 414 No:lu kereste deposu yazıhanesi.
Bentderesi caddesi Kasap dükkânı karşısı 424 No.lu Sebzeci dükkânı.
Birinci muhtarlık bölgesi 107 numaralı ev.
Birinci muhtarlık bölgesi 177 nu maralı ev.
İkinci muhtarlık bölgesi 114 numaralı evin bahçesi.
İkinci muhtarlık bölgesi eski 385 ve yeni 129 numaralı Kemal Ta-lur'a ait evin bahçesi.
Üçüncü muhtarlık bölgesi Muhtarı Azize ait 319 No. lu Ekmekçi dükkânı _______
Çeşme başı Mustafa İlgi evinin önü.
Dördüncü Muhtarlık bölgesi, Muhtarlık binası yanında Mustafa Kaya’ya ait 303 No.lu ev.
Dördüncü Muhtarlık Bölgesi, Mermer çeşme yanındaki bakkal Yusuf Çetin’in dükkânı bitişiğinde bulunan 243 No:lu baraka Beşinci Muhtarlık Bölgesi D.P. Telsizler semt ocağı yanı eski 889 yeni 175 No:lu ev.
Küçük bakkal Hüseyin Çalış dükkânı altı eski 1107, yeni 13S No:lu ev.
Altıncı muhtarlık bölgesi Ziya Olgaz’ın kahvesi.
Halil’in kahvesi.
' Asfalt yol kenarı çocuk Dispanseri.
Asfalt yol kenarı Ziya Çerkeş’in odun ardiyesi.
Yedinci muhtarlık bölgesi 672 No:lu Kalaycı Dükkânı.
Polis merkezi karşısı, Birlik Camii şantiyesi.
Muhtarlık bölgesi Tan Halk odası alanı 1209 No.lu dükkân
Muhtarlık bölgesi 1303 No:lu Kurdu Yıldırım’m Ekmekçi dükkânı.
1430 No:lu Hüseyin Bağdat’ın e-vinin önü.
Muhtarlık bölgesi Yeniyol altındaki Çeşme yanında bulunan 1639 No:lu ev.
Millî Pınar Yanında 1523 No:lu ev.
Balaban Mescidi önü
Balaban Mescidi önü
Devrim İlkokulu.
Belediye altındaki yeni dükkânların önü.
Atıfbey 1 Veteriner Fakültesi, Ziraat Fakül- Dışkapıdaki Hamam önü.
tesi, Kız Öğrenci Yurdu, Telsizler _______
caddesi, Birinci sokak, Dışkapı (İn-!x ____ ,L-
ci Ap., Tangün Ap., Uzun Ap., Tak- £ sim Hamamı) Yeni yol, İkinci sokak, İstiklâl fırını
• 1 Yüksek Talebe Yurdu Telsiz asfaltı üzerindeki ilk o-
kul.
• 1 ^Yeniyol, Yeniyol sol sokak, Yeni- Telsiz asfaltı 58 No:lu dükkânın
yol sağ sokak, Yeniyol 4 üncü so- önü. kak
) 2 Bütün mahalle Atıfbey Mahallesi 221 No:lu Çer-
keşli Mustafa Ham.
Bentderesi
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
88
89
90
91
92
93
95
96
97
98
99
Bozkurt
Baraj
Çeşme
Çimentepe
Duatepe
Demirfırka
Demirtaş
Doğanbey
Dumlupınar
Erzurum
Etlik 1
. 1
2
2
Fevzipaşa
Gündoğdu İçkale
İnkılâp
İnönü
İstiklâl
İsmetpaşa
Keçiören 1
ORTAÇ’ta
A J ■ Ikramiyeli Sürpriz Marka gömleklerin
İn I Al» ■ zl Spor Aç,h yahal' I lıU Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir
------ . . PANAMA ŞAPKALAR 12.75 Kr«.
uzun gövdesini gerdi, başını dim-1 Diğer iki arkadaşı dik kaldırdı. Eliyle kılıcının kab- ağzı kulaklarına varıyordu. Lâ- tü.
Fiatlarımız çok ucuzdur
Kr. 840 1075 Kr.
126e Kr.
16S« Kr.
Kr. »6® Kr.
1100 Kr.
1309 Kr.
2159 Kr
750 Kr. 780
990 Kr.
1200 Kr.
145i Kr
405-809 sıra No.lu seçmenler
1-462 sıra No.lu seçmenler 463-925 sıra No.lu seçmenler Atpazarı, Develi, Kayabaşı, Yasa, Derince, Yenice ve Şenlik Üçöz, Akdağ, Berberler, Koru, Pazar, Doğru, Direkli
Boyacılar, Dar sokak, Son evler, Yokuş, Turna, Dere, Gaziantep, Sarıkamış, Ballı, Çay, Altıok, Yoncalık Çamlıca, Taşpınar, Güvercin, Aksoy ve Çeşme
Kuzu, Börekçiler, Yay, Uluçınar, PolatlI ve Yayık
Atlıspor Kulübü, Müze arkası, Armutlu, Neşe ve Bozkurt f
Beşik, Soğukkuyu, Çankırı cad., Ma liye Okulu, Ergüvan, Dolma, Vefalı, Bekçi
Kazıkiçi Bostanları, Çiçek, Çankırı kapı, Telgraf, Gün ve Orta
Bütün mahalle
Yeşilköy, Altıel, Yeniköy, Şafak, Pembe Taş, Fıstıklı, Çankırı, Ulucanlar, Ilgın, Hartuç
^J^Sergi, Dağ, Ceylan, Meriç, Develi ; ffive Altıntaş
Bütün mahalle
Sair Mehmet Akif, Tosun, Damla, Diktetepe
Küçükkapı ve Selçuk Kale Kapı, Barış, Devdiren ve Doy-ran
( _ _ Kale, Haymana, Berrak, Kapıdağ, "(^Kadife, Kireçli ve Yayçeken
Binbaşı, Solmaz, Yokuşlu, Karalar, A bal ı, Küçük Gelin, Sakızlı, Gazeller, Yalaza, İnönü Bulvarı Eski yol, Hamamönü, Şair Mehmet . Akif, Dutlu, Fırın, İnanlı
Taşdöşeme, Konuklar
Güreşçiler, Doğan, Posta cad. Senayi cad. Bankalar cad., Kedi Seven Nurtopu, Kuruçeşme, Boztepe, Sivas, Akar, Çerkeş, Konca, Kırgız Tan, Çetiner, Esenlik, İltekin, İtfaiye, Kızılca, İtfaiye Çavuş ve Erleri Aktepe, Ağustos, Dilektepe, Sakızlı, Gazeller, Şair Mehmet Akif, Küçük kapı
Selçuk, Samsun, Zambak ve Gürcüler
Göksu, Beykoz ve İmece
Bütün mahalle
Aşağı İncillik, Yukarı İncirlik
Kuyu Yazısı, Etlik
277 No:lu Uğur Bakkaliyesi önü. Eski 460, yeni 90 No:lu Doğu kıraathanesi.
643 No:lu ev önündeki cami. Vehbi Koç çeşmesi önü. Mermer çeşme 759 NoJu ekmekçi dükkânı önü.
Ulucak çeşmesi karşısı
Ulucak köprüsü
Bentderesi caddesi Pres atelyesi Saraç Sinan Mescidi önü.
Direkli Camii önü.
V
Çamlıca sokak 8 No :1u Ahi Yakup Camii.
Boyacılar sokak 20 No:lu ev önü
Yayık sokak Çeşme önü.
Maliye Meslek mektebi önü.
Maliye Meslek mektebi önü.
Atlıspor kulübü önü.
Heyet odası.
Çankırı sokak 13 numaralı ev önü.
Sergi sokağı Kızılay Şefkat yurdu önü.
Öz Sokak çeşme önü.
Hacettepe Camii.
Hacettepe Camii.
Aslanhane Camii kapısı önü
Aslanhane Camii kapısı önü
Dumlupınar ilk okulu.
Dumlupınar ilkokulu.
Sanat Okulu.
Sanat okulu.
Sanat okulu.
Sanat okulu.
Karacabey Camii avlusu.
Karacabey Camii avlusu.
Karacabey Camii avlusu.
İlkekin ilk okulu.
Etlik ilk okulu.
Bakkal Osman Anteplinin t altındaki boş kasap dükkânı.
Bakkal Mustafanın dükkânı önü Cami.
evi
Aşağı Eğlence _____
Aşağı Ayvalık, Askerî Depolar ve
Levazım, Amaç Şirketi, Belediye
Ucuz Arsaları
Plevne, Yelken, Eşdost, Erguvan,
Neşe, Açık, Rüzgârlı ve Ardış
Soydaşlar, İstanbul cad., Cumhuriyet Meydanı, B. M. Meclisi, Çapa-İstiklâl cad., İnebolü, Çankırı, C. H. P. binası, Sayıştay, OsmanlI Bankası
Bütün mahalle
Düğün, Alakuş, Kağnı, Başkale
İstek, Alitaşı
Gençkapı, Enginar, Irmak, Kurt,
tçhisar
Hükümet Alanı, Tarhana, Ulutaş, A-nafartalar cad., Zincirli Cami, Çam, Demirtaş, Telgraf, Gün, Bent, Hilâl, Hükümet caddesi 1]
Fırat Çankırı İnişi, Bilen, Kılıçlı,
Tahta Konak ve Meram
Evkadını, Takacı, Yüzbaşı, Gebze,
Baş, Tekin, Fener ve Gürbüz
Divan, Tilki, Göztepe, Hamam arkası, Hamam ve İnönü Bulvarı
Denizciler, Kargalı, Eskicioğlu, Leblebici Camii önü.
Öksüzce, Yenice, Kargı, Birlik ve
Zümrüt
Leylekli, İnam, Eskici, Acıçeşme, Leblebici Camii önü. Kumrucuk, Şengül, Çanakkale, Ça-;11-------
talce ve Anafartalar
Uluçınar, Serpme sokağından 500
üncü sıra numarasına kadar
Serpme sokağının geri kalan kısmı
Deliller Tepesi, Ulucak, Yanık Ses,
Yelpaze, Beştepeler, Lodos, Tunceli ve Aykut
Tekdaş, Bayır, Güzel, Uzunyol, Ak- Osmaniye Camiinin iç avlusu, şehir, Yeni, Çankırı ve Okul Mey-
danı
Bütün mahalle
Ulus matbaası yanı polis noktası karşısı terzi dükkânı önü. Ankara Palas köşesi Çapa sokağının başı.
Dördüncü ilk okul binası.
Cami
)(5
Hilal Sokağındaki Meydanlık.
, Sümerbank’ın İş Bankasına karşı olan kapalı kısmı.
, Telli Mescit
Çiçekoğlu camii avlusu.
Bay Ali Evinin bahçesi önü.
Kocatepe, ilk okulu binası. İsmetpaşa İlkokulu.
Ortaokul binası. '
ir (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Pijamalar:
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOT: İkramiyelerin çekiliş tarihi 21 Mayıs 1950 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara
»- 5 -195»
ıırıı
Sayfa: 5
Sandık No. Mahalle adı
Sokak adı
Sandığın konacağı yer
Sandık No. Mahalle adı
Sokak adı
100
101
Keçiören 2
jÇİ i
Bütün mahalle
102
264
103
104
105
106
107
108
109
110 (ı.
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
265
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
266
158
159
160
■
Sandığın konacağı yer
bir Seçim Kurulu Başkanı
I Kırıkkale, ■* (Telefonla) — İlçemiz seçim kurulu başkanı Haşan Basri Tarman kapalı sinemada bini mütecaviz sandık kurulu âzası ve ——_____________ I dinleyiciler önünde örnek bir ko -
Mpstafa Türker’e ait berber dük nuşma yapmıştır. Seçimlerin yaklaş-kânı ve önü |------------)-------------------
Arif Dinç’e ait berber dükkânı ve önü
150 No.lu berber dükkânı ve önü 131/B No.lu ev ve önü 143 No.lu ev ve önü 165 No.lu ev ve önü 239 No.lu ev ve önü 637 No.lu dükkân ve önü 396/A No.lu berber dükkânı ve
l Yenihayat, İlk Okulu
Yenidoğan 4
) 4
. 4
Yenidoğan İlk Okulu
Yenidoğan yeni Dispanseri
C. H. P. si Zafer ocağı yanındaki dükkân ve önü
1-430 sıra No.lu seçmenler 431-860 sıra No.lu seçmenler 861-1291 sıra No.lu seçmenler
161
162
163
Kuyu başındaki kapalı otobüs durağı.
Ziraat Fakültesi içi.
3 _ Kaz, Hacıhanım, Gümüşdere, İpek-
Su Süzgeci, Enstitü mahallesi ve ’ Ziraat mahallesi
3 Kalabanın 363 sıra No.lu seçmen-
den 697 sıra No.lu seçmenine kadar _ Kalabanın 698 sıra No.lu seçmenin-
_J.l. den itibaren mütebakisi ve Eski Zi-__ raat
Bütün mahalle
Bütün mahalle
Bütün mahalle
3
Kılıçaslan Kızılelma Koyunpazan
Kırgız
Köprübaşı
Kurtuluş
Meydan
Misakı Millî
Nâzımbey
Necatibey
Oğuz
Özbekler
Öztürk
Pazar
Sakalar
Sakarya 7
Şenyurt
Şükrüye
Tabahkane
Turan
Ülkü
Yalçınkaya
Yeğenbey
Yenice
Yenidoğan 1
1
2
2
2
Kalaba İlkokulu.
Kalaba İlkokulu.
164
165
4
4
1292-1722 sıra No.lu seçmenler
Yıldırım, Solmaz, Eskiyol, Yokuşlu, . ! u Hasırcı, İnönü Bulvarı, Çamhbel -J ji. ve Gündüz
Görgülü, Yazı, Salkım, Sağlamlar, Karakurum, Sakızlı, Perçem Çıkmaz, Atlama, Yeniay, Güner, Önev
Uzunyol, Elmacık, Sümbül, Karayel, Yavru ve Aralık
Poyraz, Barbaros, Beştepeler, İnce-yol, Tiftik ve Ekmekçi Bostancılar, Okullar Meydam, Dilber, Ada ve Çankırı cad.
Kurtuluş, Yeniay, Sülün, Sarı, Çimen, Sakızlı, Kartal, Adatepe, İmece ve Menzil
Akbaş, Akdemir, Salkım, Damar, Beykoz. Sağlamlar, Mortaş ve Di-lektepe
Sarıkadın, Tanış, Dutlu, Şair Mehmet Akif
Şimşir, Yazıcıoğlu, Erzurum, İnönü Bulvarı
Çerkeş, Sulhan, Koç, Yanmaz ve Perçinli
Pala, Bakır, Taşçılar ve Topçular
Çataldağ, Denizciler cad., Anafartalar cad., Konuklar, Tenekeciler, Şekerciler, Posta cad., Hanef Ap., Al-tan, Demiray, Tayyare
Belcıoğlu, Ferah, Süngü, Gelin, Er-yokuşu, Atpazan ve Sergi
Mimar Sinan, Sarıgül, Merdivenli, Cevizaltı, Eylül, Uzun Kavak ve U-lucanlar
Işıklar cad., Karakuş, İsmetpaşa, Par cad., Anafartalar cad., Mevsim, Şan
Firuzağa, Nilüfeg
Alataş, Kocalar, Korucular, Tekinler, Uçanlar, Papatya ve Konya Basamaklı, Oluk, Uzunyayla, Arslan hane, Gürbüz, Taflan, Küçüksinan ve Divan
Tilki, Can, Enez ve Ulucanlar cad. Yeniyıldırım, Kestane, Ulucanlar, Savaş ve Tokat
Taşevler, Çeşme Çıkmazı, Çakalte-pe, İnce, Mimar Sinan, Gelin, Öksüzler ve Döner
Adliye, Hükümet cad., Anafartalar, Altıok ve Bayram caddesi
Ballı, Sevim, Eti, Etizafer, Gaziantep
Güvercin, Kıskanç, Sarıbağ, Konak, Taşocak ve Tavşanlı
Bütün mahalle
Eşen, Birlik, Örtmebaş, Eskicioğlu, Kalyon, İğde, Yağcılar, Kitap, Yazıcı, Güler ve Heybeliada Leylekli, Kargalı, Kumrucuk, Yamanlar, Kargı, İnönü Bulvarı ve Anafartalar caddesi
İnönü Bulvarı, Başşehir
Çıra, Başnil, Güçlüler, Armağan ve Badem
Burgaz, Kestane, İşbaşı, Dalyan, Ye-niköy ve Yaratık
Şenyurt ve Sutepe mahallesi
Çankın, Dolu, Şafak, Yeniköy, Dere, Babacan ve Bulgurlu
Cezaevi yönünün 494 sıra No. sundan 831 sıra No.suna kadar olan seçmenleri
Cezaevi yönünün 832 sıra No.sun-dan 1169 sıra No.suna kadar olan mütebaki seçmenleri
Cicioğlu, Gediz, Yavuz, Yeniçay, Çakırlar Köprüsü, Çakırlar, Kadıncık, Pınar, İyiGün, Firuzağa ve Kevgirler
Kahkaha, Tabakhane ve Genelevler Çağlayan, Engin, Yılmaz Çıkmazı, Kestane, Yeşerti, Eğriyol
Koyun Gözü ve Öksüzler
Cingçz, Uzunkavak, Gelin, Ceviz-altı, Sanca, Kümbet ve İnönü Bul. Radyoevi, Etnografya Müzesi, Tıp Fakültesi Şantiyesi, Atatürk Bulvarı, İnönü Bulvarı ve İsmetpaşa Kız Enstitüsü
Nümune Hastahanesi
Güzelkız, Yalçınkaya, Babadağ, Üç ve Ceylân
Akardere, Alpullu, Altıntaş, Başkaya ve Kayalık
Meydan önü, Böcek, Kalfa, Genç, Yasa, Yazbaşı ve Kayabaşı
Taşçılar, Denizciler, Yenice ve Yapıncak
Pala, Bakır, Dibek, Eğerciler, İşçi, Çalışkanlar, Kargı ve Geyve
Ördü, Tavus, Azat, Kosuva, Temiz, Aysın, Ayhan, Temmuz, Yalçın Çalıkuşu, Ayaş, Denizciler Cad., Yenice, Derman, İller Bankası, Opera Oteli, Nevşehir ve Kırşehir hanı, Opera ve Altay Ap. Toros, Aydın, Seyhan Palas ve Araş
1-301 sıra No.lu seçmenler
302-603 sıra No.lu seçmenler
1-339 sıra No.lu seçmenler
340-678 sıra No.lu seçmenler
679-1019 sıra No.lu seçmenler
1-404 sua No.lu seçmenler 405-809 sıra No.lu seçmenler 810-1214 snn No.lu seçmenler
Aslanhane camii.
21 No.lu Mescit.
İkinci Anafartalar Cad. üzerin de Kurşunlu Camii.
Hacı İlyas Camii.
1723-2162 sıra No.lu seçmenler .'4 ı
. 1-286 sıra No.lu seçmenler 287-574 sıra No.lu seçmenler 1-405 sıra No.lu seçmenler 406-810 sıra No.lu seçmenler 811-1215 sıra No.lu seçmenler 1216-1620 sıra No.lu seçmenler 1621-2060 sıra No.lu seçmenler
Hacı İlyas Camii.
Mukaddem Camii.
Uzun yolu Beştepeler sokağına bağlayan meydan.
Ekmekçi sokağı başındaki meydan.
İsmetpaşa İlkokulu.
Kurtuluş Camii.
Poryacı Mescidi.
Sankadı Camii.
Sankadı Camii.
İbadullah Camii.
Taşçılar sokağında Doğan spoı lokali.
Demiray sokakta Toros oteli altı
Ürgüp Camii.
Cumhuriyet İlkokulu.
Tarkohan altı
Necatibey İLkolkulu Ticaret Bankası
8 No:lu Genegi Mescidi.
Hacıayvaz Camii.
Maslak Çeşmesi yanındaki baraka.
Gelin sokakta Hemhüm Camii
Hacıbayram Minaresi altı
Hacıbayram Minaresi yanındaki kulübe
Etizafer Mescidi
Arslanhane Camii batı kapısı önü
İstiklâl İlk Okulu avlusu
İstiklâl İlk Okulu avlusu
Aile Bahçesi gişe önü İltekin İlk Okulu
Konservatuvar methali
Yıldız sokakta Gençlerbirliği Lo. kali önü
Çankın sokak polis noktası yanı
Cezaevi arkası yönü sokakta çeşme yanı
Dolu sokak C. H. P. si ocağı yanı
Tabakhane Camii önü
Tabakhane Camii önü
4 üncü Orta Okul methali
Gelin sokakta Hemhüm Camii
Cevizaltı sokakta Zeynelabidin Camii
İsmetpaşa Kız Enstitüsü
Nümune Hastûhanesi Kayabaşı Camii yazlığı
Kayabaşı Camii avlusu
Kayabaşı Camii avlusu
Denizciler cad. Çakır Ap. önü
Gazi Lisesi methali
Gazi Lisesi methali
Seyhan Apartmanı önü
Sakalar polis noktası sonunda Hakkı Sokulkana ait 3 No.lu dük kân ve önü
Keresteci Tevfik Engez’e ait ardiye ve önü
Eskişehir sokak 66 No.lu ev ve önü
Bakkal Sait’e ait 204 No.lu dükkân ve önü
Cemal Bey sokakta Ömer Yap -rak’a ait 357 No.lu ev ve önü Uluçınar Gençlik Kulübü ve önü Yenidoğan İlk Okulu
Eskişehir sokakta Yusuf Demir-taşa ait 139 No.lu ev ve önü
173
174
175
176
177
178
179
181
182
184
185
187
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
Yenihayat 1
1
1
1
2
2
2
3
Yenituran
Etimesgut
Tepebaşı
Sümer
Özgen
Dış Hisar, Kaledibi, 2/1 sokak, 2/2 sokak
Birinci sokak, İkinci sokak Üçüncü sokak
3-1 sokak 3-2 sokak Yasa ve Yasabir Köprü ve 4 No.lu sokak
5 No.lu sokak, Çay
Çay kenan ve Asfalt kenarı lr—ı**
* «^'■Yıldırım ve Erler
1-48 ve 314-748 sıra No.larındaki Ka-zıkiçi Bostanları seçmenleri
749 dan itibaren Kazıkiçi Bostanları, Yenituran, Ataman cad., Muhittin -.K’Ağa ve Zeycan
Yenimahalle, Doğan, İstasyon civa-' n, Selektör muhiti ve bir No.lu sokak
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 No.lu sokaklar Bütün mahalle
Yenihayat, İlk Okulu Yenihayat, İlk Okulu Yenihayat, İlk Okulu Muhtar Ahmet Ersan’î kânın yanı ve önü İbrahim Binler’e ait G ve önü 36/A No.lu Salim Gürcan’ın ve önü
Yıldırım sokakta BalıkçıAli Ço-raya ait 182 No.lu ev ve önü ! Taşköprü yolu üzerinde Hacı Mus tafaya ait ev ve önü
Ataman caddesinde Rasim Mülke ait 35 No.lu ev ve önü
ması münasebetiyle sandık kurullarını ve halkı tenvir edici: (Kanun ve ahlâk» mevzulu konuşması ilçede büyük bir memnuniyet ve huzur yaratmıştır.
Konuşmanın en dikkate şayan nok talan şunlardır:
Her şeyde ve bilhassa şu seçim sırasındaki heyecanları durultan ve insanları doğru yola sevkeden ka-I nun ve ahlâk olduğunu ve bir milletin seviyesi ahlâkla ölçülebileceğini, belirterek güzel ve seçkin ve-I cizelerle sözlerine devam ederek, Seçim Kanununun gizli oy ve aleni | tasnif esasları üzerinde durmuş ve ait dük- seçim sandık kurullarına vazifelerin ’ deki dürüstlükleri ile nümune bir ait 6 No.lu ev seçim yapabileceklerini ve kendile-’ rine Allahtan muvaffakiyet temenni evi ettiğini söyliyerek sözlerine nihayet vermiştir.
Cami önü
.r*.
Sarıkadın, Kale, Zülüflü, Yan, Saka ve Ekin
Yazıcıoğlu, Erzurum, Dumlupınar, Kıvrım, Akbaba ve Silivri
/Leylekli, İğde, Yenice, Sayım, Eğri-bucak, Bucak ve Kantarcılar
'"Beyhan, Porsuk, Öksüzce, Denizciler ve İnönü Bulvarı
Hal binası içerisi
Muhtar evi yanında yeni yapılan binanın holü
Erzurum Camii önü
Erzurum Camii önü
Denizciler Cad. deki Kağnı Pazarı Camii
Mukaddem Camii
Kavaklı köyü Karapürçek köyü Nenek »
Solfasol »
Tatlar »
Zir - Çimşit köyü
Peçenek köyü Kurtşıh köyü Aşağı Yurtçu ve Yukarı Yurtçu köyleri Balıkuyumcu köyü Esenler köyü Polatlar köyü Zir ve Osmaniye köyleri
Anayurt köyü Bucuk köyü Akçaören köyü
İlyakut köyü Çoğulu köyü Mülk köyü
Pursaklar köyü Keçiören Peçenek köyü
Gicik köyü Aydıncık köyü Ovacık köyü Karacaviran köyü Karaköy köyü Alacaatlı köyü Bağlıca köyü Dodurga köyü Eryaman köyü
Elvan köyü Ergazi köyü Macun köyü Karacakaya köyü Kutuğun köyü
Fevziye köyü Sincan ve Saraycık köyleri
Sincan ve Saraycık köyleri
Susuz köyü Şehit Ali köyü
Yapracık köyü Yuva köyü
Bağlum ve Kösenlik köyleri
Bağlum ve Kösenlik köyleri
Yakacık köyü İvedik köyü Kılıçlar köyü Lezgi köyü
Ülümbüş köyü Saray ve Mahmuiye köyleri
Menlik ve Kapaklı , t, köyleri
Balâ Çimşit, Bitik ve Emirgezi köyleri Halkavun ve Kazan köyleri
Kınık köyü Yassı Ören ve Ah ur köyleri
Alpagut, Yılbanta ve Balkaya köyleri Aydın ve Mehdi köyleri
İmrendi köyü Örencik köyü Teşrek köyü Sanayak köyü
Ahi köyü
Karalar ve İğne köyleri
Orhaniye köyü Dutözü köyü Saray köyü İğmir köyü Sarılar köyü Sancar köyü Güvenç köyü
Soğucak köyü İncirlik köyü Fethiye köyü Kışla köyü
r
t
I 1. '
■ ~ L
■?
L k
t
g
»
- v:
S
i. U .
7
J
- L
Kavaklı köyü Karapürçek köyü Nenek köyü
Solfasol köyü
Tatlar köyü Çmşit köyü
Peçenek köyü Kurtşıh köyü
Aşağı Yurtçu köyü
Balıkuyumcu köyü Esenler köyü Polatlar köyü Zir köyü
Anayurt köyü Bucak köyü Akçaören köyü İlyakut köyü Çoğulu köyü Mülk köyü Pursaklar köyü Peçenek köyü
Gicik köyü Aydıncık köyü Ovacık köyü Karacaviran köyü Karaköy Alacaatlı köyü Bağlıca köyü Dodurga köyii Eryaman köyü Elvan köyü Ergazi köyü Macun köyü Karacakaya köyü Kutuğun köyü Fevziye köyü Sincan köyü
Sincan köyü
Susuz köyü Şehit Ali köyü Yapracık köyü Yuva köyü
Bağlum köyü
Bağlum köyü
Yakacık köyü İvedik köyü Kılıçlar köyü Lezgi köyü Ülümbüş köyü Saray köyü
Menlik köyü
Bâlâ Cimşit köyü
Halkavun köyü
Kınık köyü Yassıören köyü
Alpagut köyü
Aydın köyü
İmrendi köyü
Örencik köyü Teşrek köyü Sanayak köyü
Ahi köyü Karalar köyü
Orhaniye köyü Dutözü köyü Saray köyü İğmir köyü Sanlar köyü Sancar köyü Güvenç köyü Soğucak köyü İncirlik köyü Fethiye köyü Kışla köyü
ANKARA RADYOSU SALI — 9/5/1950
.30 M. S. Ayarı .
.31 Müzik: Hafif Müzik (Pl.)
7.45 Haberler.
1.00 Müzik: Saz Eserleri (Pl.)
I. 15 Müzik: Tangolar (Pl.)
J. 25 Günün Programı ve Hava Raporu.
1.30 Müzik: Çeşitli Melodiler (Pl.)
).00 Kapama.
1.28 Açılış ve Program.
1.30 M. S. Ayan.
1.30 Müzik: Karışık Şarkılar.
1.00 Haberler.
1.15 Müzik: Potpuriler (Pl.)
1.30 öğle Gazetes
1.45 Müzik: Xavler Cugat Orkestran Çalıyor (Pl.)
1.00 Aksam Programı, Hava Rapor ve Kapanış-
7.58 Açılış ve Program.
8.00 M. S. Ayarı.
8.00 Konuşma: (Seçim) D. P.
8.10 Müzik: Şarkılar.
8.30 Konuşma: (Seçim) M. P.
8.40 Müzik: Radyo Salon Orkestrası
Şef:
1.
7
7
7
8
91.
14
3.
5.
esi.
Necip Askın.
Micheli: Buseler Serenadı; Johann Strauss; Polka; Ludwig Siede: Aşk Sarhoşluğu;
Hans Thaler: Kukuk Polka:
Johann Strauss: Çingene Ba-
on Operetinden Vals.
1.00 M. S. Ayan ve Haberler.
1.15 Geçmişte Bugün.
).20 Müzik: Yurttan Sesler.
1.30 Konuşma: (Seçim) D. P.
1.40 Müzik: Yurttan Seslerin evamı.
1.50 Konuşma. (Seçim) M. K. P. ı.OO Müzik: GGenç ve Yaslı Verdi.
1.15 Radyo Gaze
1.30 Konuşma: (Seçim) C. H. P. ı.4O Müzik: İncesaz (Bayat! Faslı.) .00 Müzik: Hafif Melodiler (Pl.) .15 Konuşma: (Seçim) C. H. P.
.25 Müzik: Hafif Melodilerin Devamı (Pl.)
..40 Konuşma: (Seçim) M. P.
.50 Müzik: Varyete Müzikleri (Pl.) İ.OO Temsil: Talih Gülünce (Vlldan Ağralı.)
!.45 M. S. Ayan ve Haberler.
ı.OO Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU SALI — 9/5/1950
Açılış ve Programlar. Haberler.
Dans Müziği (Pl.) Karışık Şarkı ve Türküler. Ev Kadftu - Yemek Çeşitleri. (Birinci Konuşma.)
Şarkı vo Türküler (Pl.) Valsler (Pl.)
Programlar ve Kapanış. Açılış ve Programlar. Caz Müziği (Pl.) Konuşma.
Sadi Yaver Ataman Memleket Havalan Ses ve Saz Birliği Kon.
21.
21. İ
22. ı
12.1
19.
13.
13.
14. :
14.:
14.1
15.1
17.1
18.1
18.:
ıs.:
18.50 Konuşma.
19.00 Habeler.
19.15 İstanbul Haberleri.
19.20 Konuşma.
19.30 Radyo Senfoni Orkestrası Kon-
İdare Eden: Cemal Reait Rey. Johann Sebhstian Bach.. Süit.
Takdim Eden: Fikri Çlçelftğlu.
20.00 Konuşma.
20.10 Sonat.
Luchvlg van Beethoven.. Sonat ■ml bembol majör1 op. 12 No.3 . Çalanlar: Orhan Borar (Keman) Ferdi Statzer (Piyano).
20.80 Opera ve Balelerden Sahneler ve Orkestra Eserleri (Pl.)
20.50 Konuşma.
21.00 Fasıl Heyeti Konseri.
■•KÜRDİLÎHÎCAZKAR" 1 — Peşrev 2 — No kadar yarelcdi 3 — Kalbi sevdazedeler 4 — Tlrl nl-gehl 5 — Taksim 6 — Kedersiz hiç coşar afiler mı 7 — Diyelim sen yok İken afilıyorum 8 — Vadeyle beni 9 — Saz Semaisi.
21.40 Hafif Org Soloları (Pl.)
21.50 Konuşma.
22.Asırlar Boyunca Tilrk Mûsikisi. Takdim Eden: LAtka Karabey.
Misaller ileri Türk Musikisi. Konservatuvarı korosu tarafından.
22.30 Dans Müziği (Pl.
23.45 Haberler
23.00 Hafif Gece Müziği (Pl.)
23.30 Programlar ve Kapanır
Sahİfe : 6
ZAFER
imparator, uzakta surun, nisbeten harap bir noktasında dimdik durmakta idi
— 157 —
Herkes birbirinin yüzüne baktı. Verilecek cevap yoktu. Çünkü o-rada bulunanların hepsi de vazifelerini almışlardı. Boşta kalan kimse yoktu.
Bu sırada müzakereleri sükûnetle dinleyen Venedik Sefiri Ji-rolamo Minotto ayağa kalktı. Heyecanlı bir sesle:
(Vâkıa ben bir elçiyim. Sivil bir memurum. Ordudan bir tek askerinizin dahi eksilmesini doğru bulmıyorum. Ben Venedikli tacirlerden, ve saray muhafızlarından teşkil edeceğim bir kıta ile ölünceye kadar Velâkerna sarayını muhafazaya ahdediyorum!...)
Dedi. İmparator teşekkür makamında başını önüne eğdi.
Şimdi artik her şey tamamdı. Ve dışarıdan müthiş ve korkunç uğultular gelmekte devam ediyordu.
GARİP BİR RESMİ GEÇİT
İmparator memnun görünmektedir. İçi kan ağlasa dahi, etrafındakilere, BizanslIlara karşı metin durmak zorundadır, son imarator luk celsesi dağıldıktan sonra yalnız kaldı. Bir Ikere daha denizler gibi dalgalanmakta olan Türk ordusunu görmek istedi.
Sûrun mazgalına yaklaşırken sağ tarafında işittiği hafif bir sesi dinlemek için Haliç tarafına döndü. Bulunduğu yerden Haliç bir ayna gibi görünmekte idi. Karşı tarafta Beyoğlu sırtları vardı. Ve gürültü denizin üzerindeki kadırgalardan geliyordu.
İmparatorun yüreği hopladı. Halicin ortasındaki bu garip kadir galar hangi millete aitti? Yoksa Halice Türkler girmiş olmasın?...
Vakıa Halice zincir gerilmişti. Haliç emniyet altına alınmıştı. Fakat Sultan Mehmet, bu müthiş • Türk öyle bir adamdı ki, o her şeyi yapmağa muktedirdi. İmpara tor onun azmi ve iradesi karşısında âdetâ felce uğramıştı.
(Eyvah!... diye inledi. Ey İsa!... Bana merhamet et!...)
Sonra kendini kaybederek dışarıya bağırdı:
— Leon!...
Kısa bir müddet sonra Leon geldi ve eğildi.
— Leon?... Halice bak!...
Leon şaşırdı.’
— Yani şu bizim Halice mi?..
— Saçmalama Leon... Bak diyorum.
Le(® döndü ve hiç bir şey anlamadan baktı.
— Ne görüyorsun?
— Tabiî Halici görüyorum. İmparator kızıyordu.
— Başkaı... Başka ne görüyorsun Leon
— Gemiler görüyorum.
— Ne yapıyor bu gemilerç
— Gemiler ne yapar haşmetpenah?!.
— Bu dakikada şu üç kadirga ne yapıyor
— Vallahi anlayamadım haşmetpenah...
— Allah kahretsin... Bu tarafa doğru gelmiyorlar mı?
— Ha!... Onu mu soruyordunuz?... Tabiî... Öte tarafa gidecek değiller ya, bu tarafa doğru liyorlar.
— Acaba ne için?
Leon bir daha afalladı.
— Sahi, ne için acaba
— Hangi millete âit bu gemiler Leon?
— Bir millete aitir muhakkak haşmetpenah...
imparator, bütün felâketlere, sıkıntılarına rağmen gülmekten kendini alamadı. Ve Leona dedi ki:
— İnsan seninle konuşurken çok eğleniyor.
Leon memnundu. İmparator demek kendisinden hoşlanıyordu.
— İltifat buyuruyorsunuz haşmetpenah...
— Senin hakkındır. Ne ise... Git, çabuk bu gemilerin kimlere ait olduğunu tahkik et...
— Başüstüne haşmetpenah...
O gün Nisanın altıncı günüydü.
İmparator merak içinde kıvra-nıyerdu. Çünkü uzaktan hangi millete ait olduğu belli olmıyan üç büyük kadirga, Bizansın Haliç kenarından surlarına doğru Knejiyen mevkiine doğru ilerliyordu. (1).
Bu mevki, surların en zayıf yeri idi. Bu yüzdendir ki imparatorun telâşa hakkı vardı.
Leon gideli epeyce zaman geçmişti. Üç büyük, iki küçük kadirga ağır ağır sahile yaklaştı ve muharebe nizamına girdi.
Sahilde hiç bir telâş yoktu. İmparator zekâsını kullanarak biraz ferahladı. Çünkü, bu gemiler düşman gemileri olsaydı muhakkak surlarda bir telâş olurdu. Ferah-ladıysa da, meraktan kurtulamadı.
Bu beş gemiyi tanımıyordu. Kendi donanmasından değildi.
Gemiler sahile yaklaştı. Rengârenk bayraklarla donandı. Bütün tayfalar güverteye sıralandı. Hepsi de silâhlı idi.
Müthiş bir horra!... Sesi bütün Halici çınlattı.
ge-
Bellamy Cinayeti
Çeviren; S. Yazıcıoğlu
cnnmrTiıı ■■hum...M ZAFERİN FOfJlF TRFRİKASI
Yozonı Françej Noveş Hor
İmparator yavaş yavaş heyecan lanmağa başlamıştı. Yoksa bu gemiler bir yardım kuvveti miydi Ummadığı bir yerden kendisine bir yardım mı gelmişti?
Sahilde gittikçe artan bir kalabalığın neş’eli uğultuları geliyordu.
İmparator beklemeğe karar verdi.
Gemilerden silâhlı, deniz rüz-gâriyle çehreleri yağızlaşmış bin kişi çıktı. Orada toplanan halkın alkışları, vaveylaları arasında sıraya girdiler.
Her kadırganın birinci ve ikinci kaptanı, kendi bölüğünün başına geçti. Yine her geminin kendi sancağı da en öne alınmıştı.
Bu, oldukça muhteşem bir sahne idi. Halk çılgınca bunları alkışlıyordu.. Garip ahenkli bir bando var. Haliç sokaklarını çınlatmağa başladı. Ve bin kişilik a-lay, hareket etti.
Arkalarında çocuklardan, kadınlardan ve her sınıf milletten belki beş on bin kişi daha vardı. Garip ahenkli bandoya halkın coşkun hay huyu karışıyordu.
Alay ilerledikçe arkadaki kalabalık da arttı.
Leon, işte bu sırada alayla karşılaştı. Baştaki kumandanla kısaca konuştuktan sonra, bir kahraman gibi kılıcını çökerek en öne geçti ve:
(Haşmetlû Bizans İmparatorunun huzuruna!...)
Diye bağırdı.
İmparatorun bulunduğu mevkie yaklaşmışlardı. Ve Leon, meşhur hassa kumandanı, inadına göğsünü kabartmıştı. İmparatorun ilkönce kendisini görmesini istemiyordu.
İmparator, uzakta surun, nisbeten harap bir noktasında dimdik durmakta idi.
Alay yafklaştı. Tam imparatorun önüne gelince durdu. Herkesten evvel Leon gırtlağının bütün kuvvetiyle bağırdı:
(Yaşasın sıhhatli Bizans İmparatoru!...)
Ve müthiş bir yaşasın sesi...)
İmparator askeri ve halkı selâmladı. Leon, bir hamlede surun yıkık merdivenine tırmandı ve imparatorunun huzurunda askerce selâm vererek:
— Haşmetpenah!...
Diye bağırdı. İmparator gayri-ihtiyarî gülerek:
— Zaferin mübarek olsun Leon!.. dedi.
Sanki Leon, bir düşman alayı esir etmişti!...
— Bunlar kimdir Leon?.
— Venediklilerdir haşmetpenah...
— Bize yardıma mı gelmişler?
— Evet haşmetpenah...
— Kumandanlariyle görüşmek isterim.
— Başüstüne haşmetpenah!...
Ve sonra, ön kapıdan, birer birer gelerek imparatorun önünde eğildi. İmparatorun gözleri yaşarmıştı. Başkaptana sordu:
(1) Istanbulun muhasarası... Şlomberje, Sayfa (160).
★ (Devamı var)
tıpkı tıpkısına evvelce verilenin aynıdır... Hattâ daha şümullüdür... Ümit ederim ki, keyfiyeti bu derece şümullendirmeği benim istemiş olmadığıma inanmak lût-funda bulunacaksınız.
— Tarafımdan tesbit edilecek
Diye izahatta bulundu.
Üzerinde Papa’nın verdiği hüküm yazılı olan deriyi uzattı ve: bir günde Papanın bu fetvası, Fransa’nın irili ufaklı yüz elli iki bin kilisesinde ayni saatte, toplanacak dini bütün halka okunacak tır... sözlerini söyledi.
XI
YAŞASIN KRAL
İşittiği sözlerle zihni altüst olan Vidam Papa’nın fetvasını büyük bir hürmetle aldı, göz gezdirdi. Lâtince yazılmıştı bu fetva. Bu, onu müteezzi edecek mahiyette değildi her halde; zira, okuduktan sonra mırıldandı?
— Valua hanedanına mensup o-lanların kâffesi de hükümdarlık etmeğe lâyik değillerdir... Zındık, mürted, beşerî ve İlâhî bütün kanunların dışında bırakılmış, azledilmiş olan ikinci Fransua’ya karşı ettikleri yeminlerden kurtarılan bütün sadık hıristiyanlara, o-na hücum etmelerini emrediyorum... Onu ve varisleri olan kardeşleri Orlean Dükü Şarlı, Anju Dükü olan Hanri’yi Alanson Dükü olan Fransuayı kudurmuş köpekler gibi her kim gebertecek o-lursa onun bütün günahları affo-lunacaktır... Kilise ve dinin hâmisi ve koruyucusu olan Fran-sua Dük dö Giz Fransa Kralı ilân edilmiştir.
Cidden harikulâde bir şey... Dük’ün ve Kardinal’in hiç ummadıkları bir şey... Bu fetva, Vidamı ikna edecek ve ümit ettikleri gibi kendilerine bağlayacak yerde o-nu daha ziyade şaşırtmış, zihnini karıştırmış, kararsızlığı
Büyük hatalar
Amerika nın Stalin lehine yaptığı siyasî hatalar yüzünden dünya hâlâ sulh ve sükûna kavuşamamıştır
Diğer üç hata telâfi edilebilirdi. Fakat maalesef biz kendi propagandamızın kurbanı olduk. Rusların İnsanî gayeler peşinde koşan bir millet olduğunu dünyaya yaydık. Halbuki bir. kaç uzmana Marksiz-min ne olduğunu incelettirmiş ol-saydrk onlarjn kuzu postuna bürün müş bir kurt olduğunu öğrenirdik. Rusların Almanlarla tek başına bir ittifak yapması imkânına gelince harbin gidişini ve Rusların askerî durumunu incelediğimiz takdirde böyle bir hareketin mümkün olarnı yacağını görecektik. Kendi vatanında ümitsizce döğüşen Ruslar bu ölüm kalım harbinde döğüşmeyi terkedip Almanlarla anlaşabilir-miydi? Bu durumda onlar bizim yardımımıza muhtaçtı, biz onların yardımına değil. Biz bu hakikati göremeden Rusları zaten savaşa devama mecbur oldukları halde onları buna zorlamak gibi lüzumsuz bir harekette bulunduk.
Keza Rusları Pasifik harbine sokmak için de yalvardık. Ruslar zaten kendi menfaatleri için Japonlara harp açmağa mecburken bizim gafletimizden faydalanarak bunu bir yardım etmek maksadıyla yapıyormuş gibi hareket ettiler. Halbuki biz Japonları daha Yalta Konferansı sırasında yenmiştik.
Burada meyvasız bir barışa sebep olan hataların bir kaçını daha görelim:
Kayıtsız şartsız teslim formülü-Kazablanka konferansı;. Bu harpte işlediğimiz siyasî hataların belki en büyüğü, kayıtsız şartsız teslimde İsrar etmemiz olmuştur. Birin Cihan harbinde Wilson, ikinci Cihan harbinde ise Stalin Alman askerî şefleri ile milletini ayrı ayrı müşahede, ederek idare edenlerle edilenle, ri birbirinden ayırmak fırsatını çok güzel kullanabildikleri halde Ruz-veltle Çörçil bu fırsatı kaçırdılar. Kayıtsız şartsız teslim bilâkis milleti kayıtsız şartsız mukavemete teşvik etmektir.. Bu yüzden Hitler aleyhindeki teşebbüslerden istifade edilemedi, bilâkis onların da cesareti kırıldı. Harbin uzamasına, hatta bugünkü iğreti barışa tesir eden en büyük sebeplerden biri bu hatadır.
Stalin bu formülü kabul etmediği için Kazablanka konferansına gelmemesi ve bilâhare bu formülü
g | arp esnasında Amerikanın si-B yasî ve askerî bakımdan düştüğü hatalar harbin şiddetlenmesine ve hattâ uzamasına sebep olmakla kalmamış, harbin bittiği gündenberi çektiğimiz sıkıntıların ve buhranların da tohumunun atılmasına sebep olmuştur. Harbi insanların yaptığına ve insanların da hatadan münezzeh kalamıyacakla-rına göre bu hatalar pek anormal sayılmamalıdır. Yalnız bunlardan ders ve ibret alabilmemiz için mahiyetlerini öğrenmemiz faydalı o-lur.
Amerikanın harpte işlediği hataların çoğu politika sahasındaki beceriksizliğinin mahsulüdür. «Biz yalnız günün galibi olmak için dö-ğüştük. Harbin bir sürü politik anlaşmazlıklardan doğduğunu, bu maksatla bir hedefe dayandığını düşünmedik. Harbin hedefi ise sağlam bir bprış sağlamaktır.
Bizim siyasî hatalarımızın başlı-caları şunlardır:
1 — Rus politbürosunun bir dünya komünist ihtilâli yaratmak sevdasından vazgeçtiğine ve kapitalist hükümetlerle dostluk bağlarını devam ettirmek gibi iyi bir niyet beslediğine inandık.
2 — Rooseveltin Şahsî kanaatine dayanarak Stalin’in kendisiyle iş yapılabilecek iyi bir adam olduğunu zannettik.
3 — Rusyanın Almanya ile tek başına bir ittifak yapmasından kork tuk. Bu korku harbin ilk yarısında siyasî idarecilerimizi tesiri altında tuttuğu gibi Normandi çıkarma -sından sonra bile tesirini devam ettirdi.
4 — Rusya’nın Japonyaya karşı harbe girmesini zafere temel teşkil etmesi ve binlerce Amerikalıyı ö-lümden kurtarması bakımından lüzumlu gördük.
İkinciden gayri bütün hatalar bir tek sebep etrafında toplanır; Rus-yanın kuvveti, maksadı ve takip edeceği hareket hakkmdaki bilgimiz ve anlayışımızın kıtlığı. İkinci sebep bilgi ile yok edilemezdi. Çünkü elindeki bütün imkânları harp zamanında istediği gibi kullanabilmek hakkına sahip olan Reis Roose-velt’in şahsî kanaatine dayanıyordu. Roosevelt Stalin hakkında çok iyi fikirler besliyordu. William E. Bullitt Ruzveltin «Stalin memleke- _ ________
tinin emniyet ve selâmetinden baş- tenkit etmesi kayda değer bir hadi-ka bir şey istemediğine bahsede- sedir. Stalin Almanyadaki Hitler rim. Öyle zannediyorum ki ona hiç | düşmanlığını kuvvetlendirmenin bir karşılık beklemeden bütün is- sağlayacağı siyasî faydaları, çok iyi tediklerini versem o yine fazla bir I anlamıştı. 6 Kasım 1942 de verdiği emele kapılmıyarak bir sulh ve de- bir demeçte Alman yenilişinin (Al-mokrasi dünyası uğrunda benimle man askerî küvetinin) sona ermesi birlikte çalışacaktır» dediğini kay- | demek olmadığını bile itiraf etmiş-detti. I ti.
Bu kayıtsız şartsız teslim formü-
- lü Liddel Hartin’in de dediği gibi (Avrupa muvazenesinin topyekûn I iflâsı) demektir. Nitekim bunun neticesi olan sulh Batı Avrupa devletlerini zayfılatmak, ufak devletlerin yıkılması pahasına Rusyası kıta üzerinde en kuvvetli devlet
■ haline getirmeğe yaradı.
Batı Avrupanın istilâsı - Doğu Av-rupanın elden gitmesi: Harp içinde yıllarca devam eden Ingiliz ve A-merikan stratejisi arasındaki görüş farkı daa Pearl Harbur baskınının hemen akabinde kendini göstermişti. Bir Batı Avrupa istilâsına taraftardık. Onlar Güneyden bir istilâ yapılmasını teklif ediyorlardı. Biz en kolay ve çabuk bir yolla sırf as. kerî bir zafer beklerken onlar sağlam bir sulh temin edecek hareket istikâmeti arıyorlardı. Onlar Güney Avrupanın siyasî önemini çok iyi kavramış, orada yapılacak bir taarruzun hem Ruslara karşı Avrupayı emniyet altına almak, hem de Akdeniz bölgesindeki İngiliz hayat sahasını korumayı, sağlayacağına inanmışlardı. Bundan başka Güneyden yapılacak bir istilâ Alman ordusunun gerisine sarkmayı, işgal altındaki memleketlerden yardım görmeyi ve Tuna boyunca Almanya içlerine kadar girmeyi de sağlıya-oaktı. Bu maksatla harbe girişimizden bir müddet sonra İngilizler Kuzey Afrika’da geniş bir istilâ hareketi yapılmasında ısrar ettiler.
Hakikaten maziye bir göz atacak olursak, o zaman bizim Avrupayı 1942 de Batıdan istilâya kalkışmak istememiz boş bir hülyadan ibaret olduğu açıkça göze çarpar. Nitekim Kuzey Afrika cephesinde uğradığımız «aksaklıklar o zaman gerek ordunun yetiştirilmesi, gerek ihmâl noksanlığı bakımından bunun bir hayal olduğunu isbat ediyor. Ingi-lizlerin Manş çıkarmasına yakptık-lan itiraz çok esaslı, askerî sebeplere dayanıyordu. Zira o zaman, ne yetiştirilmiş tümenlerimiz, ne ikmalimiz, ne uçaklarımız, hattâ ne de savaş terccrübelerimiz buna !müsaut cjağjlcli-
İngilizler Güneyden yapılacak istilâya Kuzey Afrikayı, Sicilyayı, nihayet İtalyayı zaptetmek suretiyle başladılar ve ilk devreyi kazandılar. Fakat Amerikalıların siyasî fikirden mahrum kumandanları In-gilizlerin giriştiği bu başarılı hareketi tamamen baltaladı.
ingilizler Afrika istilâsından sonra 1943 Ocağında Kazablankada yapılan toplantıda Manş • çıkarmasının İlkbaha'rd.a değil Sonbahardh ya-
I ★ ( Devamı Sa: 7 Sii 1 de)
— 24 —
Yazan; MİSEL ZFVAKO
— Katı surette efendim. Bay Lamhert’i temin ederim. I’ek enteresan bir neticeye varacağız; gerçi kendilerinin ne bu neticeden, ne de takip ettiğimiz yoldan pek memnun kalacaklarını zannetmiyorum; fakat mümkün olduğu kadar kısa kesmeğe gayret edeceğim.
— Pekâlâ devam edebilirsiniz, Mis Poge.
Mis Poge nemli gözlerle yalvarır gibi baktı,
Affedersiniz efendim, nerede idik, unuttum.
— Çiçek odasında bir telefon bulunduğunu söylüyordunuz.
— Evet Bu oda kapıdan girince sola tesadüf eder, ve hakikatte holün bir kısmı sayılmalıdır.
— Yâni kapısı yok mudur?
— Hayır, kapısı vardır. Fakat evin sol kanadına dahil değildir, yâni holün içine tesadüf eder. Sağ taraftaki vestiyere mütenazırdır. Her ikisi de gayet büyük dolaplara benzerler, iakat ikisinin de pen-çereleri vardır.
— Pençereler nereye nâzırdır?
— On taraftaki üzeri kapalı balkona. Odaları tarife devam edeyim mi?
— Lütfen; yalnız mümkün olduğu kadar muhtasar anlatınız.
. — Sol taraftaki ilk oda Bay ives’in kütüphanesidir. Oradan yemek odasına geçilir. Bu iki oda sol kanadın ait katını teşkil eder. Bu odaların üzerindeki katta Bayan Daniel İves’in yatak odası, banyo odası, misafir yatak odası ve banyo odası vardır. Üçüncü katta ise hizmetçilerin odaları var dır.
— Evde kaç hizmetçi vardır?
— Galiba altı tane. Fakat yalnız dördü evde yatar kalkar.
— Lütfen sayar mısınız?
— Aşçı kadın Beber, sofra hizmetçisi Melamie Cordier, orta hizmetçisi Kate Brien ve Laura Ro-berte, ki Bayan İves’in odasına ve dikişlerine bakar. Üçüncü katın sol tarafında dört küçük odaları vardır. Şoförle bahçıvan Javes ve Robert Mac Donald iki kardeştir, onlar da garajın üzerindeki odada yatarlar. Bir de çamaşırcı kadın vardı ama, onun ismini unuttum. O da yatıp kalkar, fakat haf. tada dört gün gelir.
- Rötün ev halkını anlattınız
— Evet efendim.
bütün plânını da tarif ettiniz, değil mi
— Evet, Yalnız mutfak, çamaşırlık, kilâr ve hizmetçilere mahsus yemek odalarını saymadım, onlara holün arka tarafındaki kapıdan girilir. Holün arka kısmını işgal ederler. Daha tarif edeyim mi?
— Hayır, lüzum yok. Şimdi hikayenize devam edebilirsiniz. Bah çedeki kumluğa giderken volda kimseye rastgelmediniz mi? ’
— Evin içinde kimseye rastgel-medim. Dışarıda gül bahçesine üoğru giden Bayan Daniel İves’i gördüm. Kendisi daima hava ka-rarıncaya kadar bahçede çalışır. Beni görünce, çocuklar uyudular mı? diye sordu. Ben de Bay İvesin çocukların yanında bulunduğunu söyledim.
— Sonra ne yaptınız?
Kum yığınının yanındaki salıncaktan kitabımı aldım. Tekrar bahçeden geçip eve döndüm. Tanı merdivenleri çıkacağım sırada çiçek odasından Bayan Patrik ives’in sesini duydum. Alçak sesle konuşuyordu. Fakat balkona açılan pencere kapalı olmadığı i-çin sözlerini işitiyordum.
— Orada birisiyle mi konuşuyordu?
— Hayır, telefon ediyordu. Alt kattaki telefonun o oİdada bulunduğunu daha evvel söylemiştim. Bir telefon numarası istiyordu. Rosemont 200 diyordu.
— Bu numaranın kime ait olduğunu biliyor muydunuz?
— Evet efendim. Bir çok defalar Bayan İves’in arzusiyle aramıştım.
— Kimin numarasıydı bu, Mis Poge
— Bay Stephen Bellamy’nin numarasıydı.
Mahkeme salonundaki bütün gözler Stephen Bellamy’nin perişan, esmer yüzüne dikilmişti. Bu yüz garip ve dost bir tebessümle teselli verir gibi gülümseyerek Susan İves’in şaşkın çehresine müteveccihti. O da karşısındaki yüze pek kısa bir an için soğukkanlı bir tavırla bakmakta devam etti, sonra aralık duran dudakları kızardı, ve sanki sesi sessizce selâm veriyormuş gibi kıpırdadı. Uzun bir müddet ikisi de birbirlerine bakmakta devam ettiler. Sonra, eski müteyakkız tavırlarını aldılar. Sanki birbirlerine a-çıkça, «cesaret!» der gibiydiler.
— Bayan İves’in söylediklerini açıkça duyabildiniz mi, Mis Poge?
— Evet efendim, kelime keli-
— Lütfen ne dediğini bize de söyler misiniz?
— Söyliyeyim... Bayan Poge. .
Mis Poge, zihnini toplamak için kaşlarını çattı, sonra, duydukla-
rını teker teker anlatmağa başla, di:
— Stephen siz inisiniz? dedi Ben Sue. Sue İves. Mimi orada mı— Evden çıkalı çok oldu mu?, Oraya gittiğinden emin misiniz?... Yok hayır... Mesele fevkalâde mühim. Sizi derhal görmeliyim. On dakikaya kadar otomobille burada bulunabilir misiniz?. Yok, yok... Evet değil. Arka yolun dönemecinde bekleyin. Ben arkaı kapıdan çıkar, gelirim. Elliolt size hiç bir şey söylemedi mi? Ha. yır, hayır. Onun ehemmiyeti yok Yalnız çabuk olun...
— Bütün dedikleri bundan mı ibaret
— Bir de Allaha ısmarladık, dedi.
— Başka bir şey söylemedi
— Hayır, söylemedi.
— Sonra siz ne yaptınız?
— Balkonun merdiveninden\ tekrar aşağıya indim. Evin sağ tarafından dolaşarak sağ taraftaki yan kapıdan içeriye girdidm ve çocukların odasına çıktım.
— Niçin böyle yaptınız!
— Bayan İves’in sözlerini işit-fiğimden haberdar olmasını istemiyordum. Şayet tesadüfen yan kapıdan girerken beni görecek o-lursa, kendisini işittiğimi tahmin etmez diye düşündüm.
— Yukarıya çocukların odasına çıktığınız zaman Bay Ives’i orada mı buldunuz?
— Evet, çocukların yatak oda-sından çıkıyordu. Benim gelmediğimi işitince çocukların uslu uslu yattıklarını söyledi.
— Başka bir şey söylemedi mi?
★ (Devamı var)
Bir dlınyO üniversit- sre doğru
Nevyork, 8 Nafen — Umumi efkârı yoklama enstitüleri tarafından yapılmış olan bir soruşturma neticesinde halkın büyük ekseriyetinin Birleşik Amerikada bir dünya üniversitesi kurulması fikrinde oldukları tezahür etmiştir.
Bu fikir Amerikan senatörlerinden tVilliam Fulbright tarafından ortaya atılmış olup ve -Fulbright. programı olarak vasıflandırılmış w. aynı zad m an da da Amerikan bütçesinde memleket dışına ve diğer memleketlerden de Amerikaya talebe getirilmesi temin edilmiştir.
Plân gereğince bu şekilde talebe teatisi olursa gençler arasında bir anlaşma zemini yaratmak daha kolay olacak ve memleketlerin müstakbel idarecileri bir birlerini daha yakından tanımış olacaklardır.
Amerikan âyân meclisinin de bıı gaye uğrunda masrafların kabul c-dilmiş olması ve umumî efkârın da böyle bir üniversitenin kurulması taraftarı olması bu fikrin pek yakında kuvveden fiile çıkacağına delil addedilmektedir.
Heligoland’lılar adalarını | istiyorlar
Hamburg, 8 (a.a.) — Halen Al- '.
manyaya yayılmış bulunan 12000 ' kadar Heligoland’lı eski vatanları olan ada üzerinde bombardıman talimi yapılması yolundaki yeni bir kararı protesto ederek, Ingiliz Baş- I bakanı Clement Attlee’ye müşte- ► rek bir telgraf göndermişlerdir.
Telgraf, Hamburg yakınındaki' ) Schulau’da yapılan bir toplantıda I yazılmıştır.
Heligolandlılar adalarına dönmelerine «Acele olarak» müsaade e dilmesini talep etmişlerdir.
evvel kendini toplayan o oldu ve pek de metin olmıyan bir sesle:
— Kallcınız, efendiler... Unut-mıyacağım... Asla unutmıyaca-ğım... dedi.
Derin bir nefes aldı... ve bu defa, zahiri bir heyecan eseri göstermeksizin daha âmirane bir sesle tekrarladı:
— Kalkınız.
Her dördü de bu emre itaat ettiler ve ayağa kalkarak karşısında hürmetkârane bir vaziyet aldılar. Dük oturdu, bacaklarını çaprasvari kavuşturdu, ağır ağır, ciddî bir eda ile:
— Pek yakında zaten benim o-lacak bu ünvanı bana şimdiden vermek muvafık değildir; buna daha vakit var. Ben yine Dük dö Giz olarak kalmak mecburiyetindeyim... Bunu unutmamanızı rica ederim, efendiler.
Hepsi de eğildiler. Hepsi de ken dilerini toplamışlardı; yalnız Vidam hâlâ heyecanını yenememişti. Çünkü, içlerinde komedya oynamayan yalnız o idi... Bunları hakikat sanıyordu.
Dük, mutad haşinliğiyle taban tabana zıd bir hilmiyetle tekrar söze başladı:
— Beni Fransa Kralı olarak selâmlayan dört asilzadenin isimlerini asla unutmıyacağıny... Vidam hazretleri, bu dört asilzade arasında bana ilk biat eden siz olduğunuzu da unutmıyacağım... Oturunuz, efendiler, bu muhavereyi sona erdirelim.
Bu emre, hal ve tavrıyla itirazı lüzumlu gören Vidam’dan başka hepsi itaat ederek oturdular. Fakat, Dük, onun da oturmasını daha âmirane bir sesle söylediğinden o da diğerleri gibi oturmağa mecbur oldu.
★ (Devamı var)
Çeviren. RAGIP RIFKI
— 23 —
dik kaldırdı. Eliyle kılıcının kab-
Vidam, titreyen eliyle fetvayı hâvi deriyi yanındaki bir masanın üzerine koydu ve gördüklerine, okuduklarına inanmak istemiyormuş gibi bir an kadar ona baktı.
O vakit, Dük, onun içini kemiren son şüphe ve tereddütleri kökünden koparıp atmak için o sabah Luvr sarayında geçen hâdiseleri ve bilhassa, mukavemetini kırmak ve Protestanlar lehine Kral tarafından emrolunan tedbirleri tatbik etmeğe mecbur kılmak için kendisine yapılan şiddetli muameleyi istediği şekle koyarak mübalâğalı surette anlattı ve sözlerine:
— Zira, söylemeğe hacet yok biz muvafakat ettikse bu ne korkumuzdan gasp ve nikbete uğramak endişesinden ve ne de ölüm korkusundan ileri gelmiştir. Düşündüm ki, ben ölmüş olsaydım, sahte tevazua lüzum görmeden diyebilirim ki, benim kuvvet ve yardımıma muhtaç Katolik mezhebi hapı yutardı... diyerek son verdi.
Vidam:
— Pek iyi hareket ettiniz, Mon-senyör, saltanat kuvveti sizin elinize geçtiği andan itibaren Katoliklik kurtulmuş olacak, hiç bir şey kaybedilmiyecek...
Diyerek ayağa kalktı, Dük’ün önünde diz çöktü ve heyecanla titreyen bir sesle:
— Şevketmeab, dedi, beni teb-aa-
lannın en sadık ve en fedakârı addetmelerini Majestenizden istir ham ederim. Keza, şahsımı, evimi, emlâkimi kendi öz malı gibi telâkki etmesini ve onları, dinin mu kaddes dâvası uğrunda dilediği gibi kullanmasını da temenni eylerim. Yaşasın Kral, kilisenin ve dinin büyük oğlu yaşasın!, diye bağırarak Majestenizi ilk evvel selâmlamak şerefinden başka hiç bir mükâfat istemem.
Vidam’m böyle ansızın kendisine verdiği Majeste ünvanı Dük’ün alnını bir azamet parıltısıyla ay-ınlattı ve gayri ihtiyarî ayağa kalkarak bir hükümdar tavrıyla durdu.
Bu sahnenin üç şahidi olan Kardinal dö Loren, Dük dö Nömur, Baron dö Rospinyak, ayni bir hareketle ayağa kalktılar, dizlerini büktüler ve titrek bir sesle:
— Yaşasın Kral! Diye bağırdılar.
Bunların her üçü de, namuslu ve şerefli Vidam kadar samimî görünüyorlardı. Belki de hakikaten öyle idiler; zira, bu beş kişi son derece bir heyecan içinde idiler; bu heyecan âdeta onların nefeslerini daraltmış, göz kapaklarını buğulandırmıştı.
Bu heyecan bir saniye ve belki de iki saniye devam etti. Dük, zaferinin zevk ve heyecanını tatmak için bu iki saniyeden maada iki saniye daha istifade etti. Yine ilk
9 ■ 5 • 1950
ZAFER
Sahife : 7
İKTİBASLAR
30 Haziran 1950
İKRAMİYE ÇEKİLİŞİNDE
Belediye Başkanlığından
Mustafa Kaman tarafından Hafize, aleyhine açılacak dâvasının yargılaması sırasında:
Satılık 49 Buick
Yepyeni, Radyolu, Kaloriferli bütün konforu haiz. Tel: 23572.
(888)
İlân
Çankaya Sulh Hukuk Yargıçlığın dam 950/60
I
■* Amerika’nın son harpte düştüğü büyük hatalar
■k (Baştarafı Sa: 6 da) Batılı Müttefikler tarafından Orta pılmasını teklif ettiler. | Avrupanın hürriyeti sağlanacaktı,
talyanın istilâsı Çorçile göre, Onun bütün İsrarlarına ve kuman-Balkanlara doğru genişliyecek bir lavının makûl gayretlerine rağmen hareketin başlangıcı idi. I dâvayı -ne yazık ki- kazanamadılar.
Çörçil Ruzvelti Manş çıkarmasın-' Rus menfaatlerine hizmet eden A-dan vazgeçirmek için o kadar uğraş-1 merikan siyaseti istilâ plânını çiz-tığı halde muvaffak olamadı. Hiç di.
olmazsa Batı istilâsını Ege ve Bal-1 Askerî bakımdan bu plân gü -kanlardan yapılacak bir üçüncü cep-1 zeldi. Çünkü kayıtsız şartsız tesli-he ile birlikte yürütmeyi teklif me mecbur ediyordu. Fakat bütün etti, buna da razı edemedi. I bu zahiri meziyetlerine karşılık
1943 de Tahran konferansında Doğu ve Orta Avrupayı Rus boyun-Ingilizler yeniden Balkan istilâsını Hurucuna sokmak ve harp sonunda ileri sürdüler, fakat Ruzvelt Balkan amalarının coğrafi bakımından bu hareketin müsait olmadığını ve bilhassa Stalinin anladığı manada bir (ikinci cephe)nin ancak Normandi-den açılabileceğini müdafaa etti. Stalin esasen Ruzvelti daha Yalta konferansında tesiri altına almış bulunuyordu. Ruzvelt Stalinin ki-^bar sözleri altındaki şeytanî kurnazlığı sezemedi. Nihayet 30 Kasını 1943 de Tahranda Normandi çı kaçmasına Kar^r verildi/. Stalin memnundu.
General Deane (Garip ittifak) adlı eserinde şunları yazar: (Stalin konferansta ne istediğini gayet iyi bildiğini belli etti. Bunu Çörçil de bildiği halde Ruzvelt bir türlü an-lıyamadı. Reis Ruzvelt harbi bitirmek istiyor, diğerleri harbin sonunda hasıl olacak yeni durumlarını düşünüyorlardı. Stalin Anglo - Amerikan kuvvetlerinin Doğuda değil Batıda kalmasın istflyor, Çörçil ise Balkanlarda Ruslarla beraber İng. - Amer, kuvvetlerinin de bulunduğu takdirde Ingiliz menfaatleri harpden sonra da sarsılmaz diyordu.
Tahranda kati kararlar verldiği halde Çörçil gene mücadeleyi bırakmadı. 1944 yazında Romanın düşmesiyle dünyanın istikbaline tesir edecek son gayretlerde bulun? du.
Çörçil Rusların hakimiyetinden yalnız Balkanları kurtarmak için çalışmıyordu. Fakat Balkanlara yapılacak bir Müttefik taarruzu ile
I
duruğuna sokmak ve harp sonunda Avrupa muvazenesini alt üşüt etmek gibi neticelere de sebep oldu. Tunanın Ruslera geçmesi onları Av-rupanın en canlı ekonomik ve istihsal sahalarına yaklaştırdı.
Bütün bunları, Çörçil ve İngiliz-ler önceden sezdikleri halde biz sezemedik. Bugün diplomatlarımız bu hataları anlıyorlar. Birçok askeri istastisktikler tngilizlerin haklı, bizim haksız olduğumuzu açıklıyor. Çünkü biz bütün harplerin bir çok gayelere ulaşmak maksadiyle yapıldığını ve bütün zaferlerin bir sürü şartlara bağlı olduğunu unutmuştuk. Sulhu hazanmanın harbi hazanmak kadar önemli olduğunu ve askerliğin daima siyasetle beraber yürüdüğünü düşünmemiştik.
Zonguldok C. H. P.
Boşkanlığından gelen bir mektup
Dün Zonguldak Sulhceza Yargıçlığı kanaliyle C. H. P. İl idare kurulu başkanlığından şöyle bir mektup aldık:
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne
Ankara
Zayi
Rize'nin Pazar Askerlik Şubesinden aldığım askerlik terhis vesikamı kaybettim. Yenisini alacağım -dan eskisi hükümsüzdür.
328 doğumlu Yusuf oğ. Emin Hazır
(889)
Toplantı
Ticaret Bakanlığı Memurlar İstihlâk Kooperatifinin 5/5/1950 tarihinde yaptığı olağanüstü Genel Kurul toplantısında ekseriyet sağlanamadığından 25/5/1950 Perşembe saat 16 da aynı gündemle toplantı yapılacağı ilân olunur. (892)
Satılık Kelepir Apartıman
Dikmen asfalt üzerinde Ankara-ya nazır, imarda 2839 ada 1660, 1661 ve 1662 No.lu parsellerde ceman 3200 metre karelik arazi üzerinde üç katlı kârgir bir Apartman, iki müstakil ev, dört kamyon alacak büyüklükte bir garaj ve su kuyusu acele satılıktır.
Müracaat:
Gündüz Tel: 11505 Gece Tel: 22560
. M Adres. Çankırı caddesi No. 44 Gü-«P(en Oteli. (890) |
• Zonguldak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 3 Mayıs 1950 günü Zonguldak'ta tertip edilen miting hakkında telefonla aldığınız habere dayanarak yaptığınız neşriyat hakikate uymamaktadır. Zira bu miting Ereğli Kömürleri İşletmesinin tertip ettiği bir miting manzarasını asla taşımamıştır. Bilâkis Zonguldak Merkez ilçesinin Beycuma, Kozlu, Kilimli bucaklarına bağlı ve tamamen Partimize mensup köylü ve işçi vatandaşların gönülden iştirakleri ve coşkun tezahürleriyle yapılmıştır. Bu vatandaşlar miting yerine mutat piyasa nakil vasıtalariyle gelip gitmişlerdir. Bu işte Ereğli Kömürleri işletmesine tek bir vasıta kul -lanılmamıştır. Miting başından sonuna kadar bütün hararetini muhafaza ederek tam bir toplulukla dinlenmiş ve en küçük bir dağılma olmamıştır. Aynı saatte Demokrat Parti tarafından sırf bu mitingi parçalamak maksadiyle yapılan ve II Seçim Kurulu kararına muhalif bir şekilde uzatılan oparlör neşriyatına ancak üç beş yüz kişi katılmış, buna mukabil Halk Partimizin mitingine en az sekiz bin vatandaş iştirak etmiştir.
Eu mitingin Demokrat Parti me-hafilinde yaptığı yeis verici tesiri maskelemek gayretiyle gazetenize verilen haberin uydurulduğunu ve hakikate uyar hiç bir tarafı bulunmadığını umumî efkâra açıklamanızı dileriz.
C. H. P. İl İdare Krulu
Başkanı
Dr. Reşat Tanyeri
ZAFER’IN
Bundan böyle gazetemizde Küçük İlânlar beşliği altında haftada iki kere Pazertesi ve Perşembe günleri bir sütün açılmıştır. Bu sütüna kiralık, satılık, zayi, aranıyor ve tescil ilânları kabul edilecektir. Bu ilânların maktu fiatı satılık, kiralık, aranıyor ve zayi ilânlarında 2 santimi geçmemek şartiyle 2.5 lira, tescil ilânlarında ise 7,5 liradır. Sayın okuyucularımıza bildiririz.
AZ SARFİYAT
yj AT7/M en a/z
ceeev/e&zZz en ecZ eşfa ı^ne üzere enıa/ efa/Ztfar Zcfat/'fa
»A
Türkiye GARANTİ BANKASİ’nın
Mayıs-1950 keşidesi
Ayrıca ] 00
arasında değişen
34 adet çeşitli PARA ik ramiyoleri.
Her 100 liraya bir kur’a umarası
i laması sırasında:
| Dâvâlı Hafize’nin adresi
f --------- ...—ji meçhul
olduğundan ilânen tebligat yapılmasına karar verilmiştir.
Duruşma günü olan 8/6/1950 saat 9.30 da mahkememizde bulunması ilânen tebliğ olunur. (887)
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesindeıı
Bütün malzeme ve işçiliği müteahhidine ait olmak üzere açık eksiltme ile iki kitap bastırılacaktır.
Tutarı 14 forma kadar olacağı tasarlanan kitapların forması 200 lira üzerinden eksiltmeye konulmuştur.
İhalesi 16/5/1950 günü saat 15 de İstasyon yanında Genel Müdürlük binasında toplanacak Satın Alma Komisyonumuz tarafından açık eksiltme ile yapılacaktır.
Şartnamesini görmek isteyenlerin her an ve eksiltmeye girmek istiyenlerin ihale saatinden bir saat önceye kadar (210) liralık geçici teminat makbuz veya mektupları ile Komisyonumuza başvurmaları ilân olunur. (3004)
Tekel Ankara Başmüdürlüğünden
Orman Çiftliğindeki (Bira Parkı) işletme İçin icara verilecektir.
Şartnamesi mesai saatleri dahilinde Hukuk Şubesinde görülebilir.
İsteklilerin 15/5/1950 günü saat 14 de Başmüdürlükteki komisyona müracaatları. (2957) (34S)
D. P. Bahçelievler Ocağından
11/5/1950 Perşembe akşamı saat 20.30 da parti lokalinde seçim mü nasebetiyle bir toplantı yapılacağın dan, seçimde vazifeli olan arkadaşların muhakkak surette gelmeleri rica olunur.
D. P. Bahçelievieı* ocağı
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLÎYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 18 den İtibareD kabul eder
Hamftmönü Halk Eczanesi kar Iind», Nizaıneddln apartmanı No. 1 — Tel: İBMS.
1 — Takriben 10 kilometre uzunluğundaki caddelerde tesis edilecek havai temas hattına ait bilcümle malzeme, komple bir mübeddile is -tasyonu teçhizatı, iki adet 80 kişilik on bir adet 60 kişilik troleybüs a-rabası teklif isteme yolu ile satın alınacaktır.
2 — İlgililerin şartnameyi Müessese Alım Satım ve Tesisat Müdürlüğünden 50.— lira mukabilinde almaları ilân olunur. (2981)
Belediye sınırları içinde vukubulan çocuk ölümlerinde bazı hemşehrilerin çocuk ölülerini muayene ettirmek ve defin ruhsatı almak için kucakta veya genel nakil vasıtalariyle merkez veya şube Belediye tabipliklerine getirmekte oldukları görülmektedir.
Ölüm vak'alarında sari hastalıkların da olabileceği tabiî bulunduğundan cenaze nakillerinin münhasıran Belediyece tahsis edilen vasıtalarla yapılması Umumî Hıfzıssıhha Kanunu hükümlerinden olduğu cihetle aksine hareketin cezayı icabettirdiğinden halkın ölüm vukuunda Belediye tabiplerine ölülerini evlerinde muayene ettirmeleri ve bu muayeneden sonra mezarlığa Belediye Cenaze Otomobilleriyle naklettirmeleri lüzumu ilân olunur.
(2961) (349)
Bu Ev sizin olabilir
Vadesiz Tasarruf Hesaplan(
Yukarıda resmini gördüğünüz ev, talihlisini bulacaktır. Bu güzel ev İstanbul’da Bakırköyünde, Balıçelievlerde, asfalt üzerindedir. 5 odası geniş bahçesi, garajı ve ayrıca 2 odalı bir bodrumu vardır.
Bu evi kazanmak isterseniz 10 Mayıs 1950 akşamına kadar Ziraat Bankalarında 150 liralık bir hesap açtırmanız ve bu parayı 30 Haziran 950 kşamı-na kadar çekmemeniz lâzımdır.
Her 150 Liraya ayrı bir kur’a numarası verilecektir.
Bu Çekilişte :
Ayrıca, 10.000 Liralık bir adet, 1.000 Liralık beş adet para ikramiyeleri vardır.
Florya Asfaltı üzerinde
beş senede ve faizsiz ödeyeceklerdir.
Müracaat mahalli: Galata, Bankalar Cad. Safir Şirketi Müdürü Adnan Akasat, Telefon- 41460, arsaları görmek için Bahçeli Evlerde Benzin deposuna müracaat. Telefon: 16 - 17 (Bahçeli Evler Oto-| büsleri Sirkeci istasyonundan hareket etmektedirler.)
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğünden
Enstitümüzün Akköprü, İstanbul caddesindeki bahçesinde bulunan muhtelif hurda malzeme ve eşya 10 Mayıs 1950 Çarşamba günü saat 9.30 da açık arttırma suretiyle satılacaktır. (3003)
ZAFER
f3
Sayfa: 8
ıy
!
D. Parti Seçim Beyannamesi
■ir (Baştarafı 2 ncide) | devresinin sükûn içinde geçirilme- | tinin bir ifades olan dış siyaset
Şu halde alınacak ilk tedbirler devlet bütçesinin İktisadî bünyenin takati ile mütenasip hale getirmek; bütçeler dışında ve bir nevi gizli vergi şeklinde olarak devletin millî ekonomiye tahmil etmekte olduğu külfetleri asgarî hadde indirmek, devlet masraflarında sıkı tasarruflar yaparak hem bütçede hakikî muvazene temin etmek, hem de tasarruf yolu ile elde edeceğimiz imkânları tercihen doğrudan doğruya istihsalimizi arttıracak en verimli sahalarda kullanmaktan ibarettir.
Bu arada iş hayatını engelleyen bürokratik kayıtları ve devlet müda halelerini asgariye indirmek, üze rinde ehemmiyetle duracağımız mevzulardandır.
İktisadî imkânlarımızın ve millî tasarrufun devlet eli ile dondurulması yani akim yollarda sarf veya israf edilmesi politikasına katî surette son vermeyi millî sermaye ve hususî teşebbüsün süratle inkişafını temin bakımından zarurî görmekteyiz.
Millî sermaye ve hususî teşebbüs m
Milli sermaye ve hususî teşebbüsün çalışma teminatı noksan ve inkişaf imkânları mahdut olan bir memlekete, dışdan sermaye gelmesini beklemek bir hayalden ibaret 5 olur.
Halbuki dıştan gelecek teşebbüs l sermaye ve ileri tekniğe şiddetle « muhtaç bulunuyoruz. Ne kadar isa-1 betli tedbirlerle memleketi idare edersek edelim, dünyanın ileri ı memleketlerinden bizi ayıran mesafe o kadar geniştir ki kendi imkânlarımızla iktifa etmek mecburiyetinde kaldığımız takdirde süratle erişmek mecburiyetinde olduğumuz İktisadî cihazlanma seviyesine varabilmek için çok uzun yıllar beklemek icabedecekti. Unutmamalıyız ki dünyanın ilerleme temposu tarihin hiç bir devri ile mukayese olunamıyacak baş döndürücü bir sürat iktisap etmiş bulunuyor.
Geçmişte takip olunan siyasetin sermaye ve teşebbüse muhtaç bulunduğu istikrar ve emniyeti vermemesi ve meselâ Varlık vergisi gibi tedbirlere başvurulmuş olması ve dıştan sermaye gelmesini ön-liyecek yollarda yürünmesi, memleketin bugünkü İktisadî geriliğinin mühim âmillerinden sayılmak ica-beder.
Memleketin İktisadî cihazları
İktisadî ve malî sahalarda takip edeceğimiz yolun, memleketin iktisadi cihazlanmasını süratlandıracağı istihsali ve millî geliri artırarak umumî hayat standardını yükselteceği muhakkaktır. Yalnız köyümüzün değil, çok büyük bir geçim sıkıntısı içinde bulunan işçilerimizin, dar ve mahdut gelirli büyük bir kısım halkımızın bugünkü yaşama şartlarını ıslah etmenin, hayat pahalılığına karşı gelmenin tek tesirli çaresi budur. Bununla muvazi olarak, işçi ve köylü meselelerini ehemmiyetle ele alarak garp demokrasilerinde kabul edilen esaslar dairesinde, ve İktisadî imkânlarımızla mütenasip olarak biran evvel halletmek hayati bir dâvamızdır.
Siyasî ve İdarî meseleler
Partimizin takip edeceği iktisadi ve malî politika hakkında esas görüşlerimizi bu suretle tebarüz ettirdikten sonra şimdi memleketin siyasî ve idari meseleleri hakkındaki düşüncelerimizin izahına geçiyoruz.
Bilindiği gibi, Demokrat Parti kuruluşundan beri, mücadelelerini daha ziyade siyasî bünyenin tam mânasiyle demokratik bir şekilde ıslahına tevcih etmiştir. Bunun baş lıca sebebini, içtimai ve iktisadı bünyemizdeki düzensizliklerin ıslah ve tanzimini siyasî sistemin yeni ve demokratik bir zihniyetle tanzimine sıkı sıkıya bağlı görmemizde aramak icabeder.
30 sene devam eden bir iktidar
Bunun diğer bir sebebi de iktidarın, demokratik görüş ve fikirleri başlangıçta şiddetle yadırgayarak partimize karşı gitgide şeklen olsun hafiflemekle beraber, yine son zamanlara kadar devam eden yersiz ve haksız bir mücadeleye girişmiş olmasıdır. Bu mücadele tek parti z.hniyetinden kanunlarımızda, iti yatlarımızda, telâkkilerimizde arta kalan ne varsa bunların tamamiyle tasfiyesiyle ancak sona erecektir. Esasen bugünkü iktidarın devamı, yalnız ve yalnız öyle bir tasfiyenin henüz yapılamamış olmasiyle izah olunabilir. Demokrat Partinin kuruluşundan beri geçen yıllar zarfında memleketin demokrasi yolun-; da mühim merhaleler aldığı mu-! hakkak olmakla beraber, siyasî hayatımızın henüz normal bir mahiyet arzetmediği de şüphesizdir. O-( tuz sene devam eden bir iktidar, £ Sovyet Rusya hariç, bugünün dün-g yasında misli olmıyan bir hâdise-dir. Ancak serbest seçimlerle millî iradenin hâkim olması ve iktidarın 8 bu yoldan teayyün etmesiyledir ki 8 memlekette hakiki demokrasinin
8 kurulmuş olduğuna hükmetmek ka-fl( bil olacaktır.
9 Müşterek millî vazife
gı Bu memlekette iktidarın seçimlerle değişmesini tabiileştirmeyi ve 9« bunu topluluk hayatımızın, vatan-9- daş kalbinde en ufak bir endişe ya-gj ratmıyacak tabii bir hâdisesi haline getirmeği gerek partimiz gerekse iktidar için millî bir vazife saymak-9' tayız.
O: Bu sebepledir ki, bilhassa seçim
I
çe
tu
m k
tl
sini gaye edindik; ve memleketi kötü âkıbetlere götürebilecek her türlü tahrikler karşısındtı milletimize lâyik vakar ve temkini muhafaza etmek azmini kuvvetle gösterdik. İşte bundan dolayıdır ki, bir taraftan iktidarın haksız ve hırçın isnatlarını ciddiyet ve temkin ile karşılarken, diğer taraftan da, kendisini hakikî ve ciddî muhalefetin tek mümessili göstermeğe çalışan bir zümrenin partimizi gülünç muvazaa isnatları ile şaibelendirmeğe kalkışmasına ve ardı arkası gelmeyen iftira ve tezvirlerine karşı da şimdiye kadar sükûn ve vakarımızı muhafaza etmesini bildik. Ancak, bunların seçimlerde hâkim olması icabeden sükûn ve temkini bozmak ve karşılıklı husumet ve şiddet havası yaratmak maksadiyle bilhassa son zamanlarda giriştikleri faaliyetler karşısında partimizin hareketsiz kalması memleket hesabına çok zararlı olmaktadır.
Vatandaşlar arasında kin ve husumet hisleri uyandıracak, millî te-sanüdü bozacak ve memlekette huzur ve itimadı sarsacak usullere başvuran bu zümrenin, millî bir mahiyet almış olan bugünkü dış si-yasetemize karşı takındığı tavır ve muhafaza ettiği manalı sükût, dikkat ve endişe celbedecek bir mahiyet arzetmektedir.
Bu zümreden yurda gelecek sararlar
Böyle hareket edenlerin, memlc ketin yakın âtisi için tehlike teşkil edecek bir yolda bulunduklarını umumî efkâr önünde açıklamayı millî bir vazife saymaktayız. Bu zümrenin memleket hesabına yapabileceği zararların önüne geçmenin tek yolu onları bu hüviyet ve bu mücadele metodları ile umumî efkâra tanı’maktan ibarettir.
Gerek muhalefeti soysuzlaştırmaktan başka bir şey yapmıyan bu zümre, ve gerekse mazide edindiği kuvvetlere dayanan iktidar karşısında, partimiz, kuvvetini, milletin demokratik bir rejime kavuşmak hususundaki azminden ve programı ile ifade ve temsil etmekte bulunduğu ruh ve zihniyetin bu günün şartlarına tamamiyle uygun ve ileri olmasından almaktadır.
Şayet seçimler dürüst olursa
Şayet seçimler, kuvvetle ümit ve temenni ettiğimiz gibi, dürüst olarak yapılır ve şayet millî irade par timiz lehine tecelli ederse takip edeceğimiz yol, şüphe yok ki partimizin kuruluşuna esas olan zihniyet ve prensiplere ve ilk günden beri giriştiğimiz mücadelenin ruh ve mantığına tamamiyle uygun olacaktır.
Partimizin dört buçuk yıllık faali yetiyle bütün milletçe malûm olan hüviyeti, bir iktidar değişikliğinin memlekette maddî ve ruhî hiç bir sarsıntıya meydan vermiyeceği ve bilhassa bir devri sabık yaratmak gibi meşum temayülleri katî surette önliyeceği hususunda kâfi teminat teşkil eder.
Öyle ki, hiç bir vatandaş, hiç bir sınıf veya zümre iktidar değişmesinden zerre kadar sıkıntıya maruz kalmıyacak, aksine olarak memleket, millet iradesine ve ileri fikir-l.erâ dayanan bir iradenin nimetlerinden faydalanmağa başlıyacaktır.
İnkılâplara hürmet
Bundan başka iktidara geldiği takdirde, partimizin millete mal olmuş inkılâplarımızı ve geçirmekte olduğumuz son demokratik inkılâbın elde edilmiş neticelerini mahfuz tutmağı ilk ve en mühim vazife sayması pek tabiîdir. Bu maksatla Anayasada vatandaş hak ve hürriyetlerini ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir devlet nizamını teminat altında bulunduracak esaslı tadiller yapmak kararındayız. Çünkü bugünkü Anayasamız, millet hâkimiyetini kabul etmesine rağmen, kuvvetler birliği esasına dayandığı ve vatandaş hak ve hürriyetlerini kâfi teminat altında bulunduracak müeyyidelerden mahrum olduğu için millet hâkimiyeti yerine tek parti ve zümre hâkimiyetine mâni olamamıştır.
Yine memlekette istikrarı teyit ve vatandaş haklarını teminat altında bulundurmak bakımlarından tam istiklâline kavuşturmak azminde olduğumuz bir adalet cihazı yanında, idare cihazımızın, iktidar değişmesinin tesirlerinden masun ve yalnız kanunun emrinde ve mil letin hizmetinde bulunmasını zarurî görmekteyiz.
Hak ve haysiyetin hıfzı
Bu maksadın elde edilmesi her şeyden evvel her sınıf memur hak ve haysiyetinin kanunlarla mahfuz bulundurulmasına bağjıdır; devlet memurları şahıs veya zümrelerin e-mir ve arzularına tâbi olmaktan mut laka kurtarılmalıdır. Bununla muva zi olarak, devlet cihazımızın memleket ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirilebilmesi için, bütün devlet hizmetlerinin her şubede, ras yönel olarak yeni baştan tanzimini zaruri görmekteyiz. Bu suretle hiz met verimini arttırmakla beraber her bakımdan tasarruf temin edilip edileceği de aşikârdır. Memurlarımı zı nisbî bir refaha kavuşturmanın yolu da ancak bu olabilir. Bütün bunları yaparken hiç bir kimsenin mağduriyetine asla meydan vermi-yecek usullerin bulunabileceğinde şüphe yoktur.
Dış siyaset meselesi
Bugün her hangi bir partinin de ğil bütün milletin müşterek kanaa-
. .. t me-
selesinde fazla bir şey söylemeğe lüzum görmüyoruz. An anevi İngiliz ve Fransız ittifakına ve Birleşik Amerika ile en sıkı dostluk ve işbirliğine dayanan, dostluklarına daima sadık kalan sullıçu dış siyasetimizin demokrasi cephesi ve dünya sulhü için mühim bir âmil olduğuna inanmaktayız. Müttefiklerimizle ve büyük dostumuz Birleşik Amerika ile siyasî ve iktisadi münasebetlerimizi, samimiyet ve anlayış havası içinde lıer gün daha kuvvetlendirmek en büyük emelimizdir.
Memleketimizde iktidar tebeddülünün dış siyasetimizde hiç bir değişiklik yapmıyacağına dost düşman herkesin emin olması, vatan selâ -metlinizin ve hattâ cihan sulhünün mühim bir şartıdır.
Millî müdafaanın ehemmiyeti
Dış siyasetten bahsederken, onun başlıca muvaffakiyet âmili olan millî müdafaamız hakkında da bir kaç söz söylemek isteriz. Yer yüzünde sulh ve emniyetin beş yıldır bir türlü teessüs edemediği şimdiki buh -ranlı dünya vaziyetinde, yakın bir komşumuzun memleketimize müteveccih karanlık emelleri karşısında, millî varlığımızın başlıca istinatgâ-hı olan millî müdafaamızı ehemmi- l
I Boşmakaladon devam »
İktidarın son ve
I
Bayar dün Ankara’ya döndü
yetle gözönünde bulundurmak bir vatan borcudur.
Bütün bu maruzatımızdan anlaşılmıştır ki, Demokrat Parti, mazinin acı tecrübelerini, iktidarın mütemadi hatalarını daima gözönünde bulundurarak, memleket idlerini, tamamiyle realist bir görüşle ve yep yeni bir zihniyetle ele almak azmin dedr. Karşımızdakiler gibi, gerçek leşmesine imkân olmıyan hayalî va-idlerle vatandaş reyi kazanmayı asla düşünmüyoruz; ve böyle bir düşünceyi, Türk milletinin yüksek anlayışına, tenkit ve muhakeme kudretine karşı açık bir hürmetsizlik sayıyoruz.
Şarkta, garpta, şimalde cenupta, ırk, din, mezhep, sınıf farkları gözetmeden bütün vatandaşların hak ve hürriyetlerini ve maddî manevî yükseliş imkânlarını müsavi surette temin etmek, memleketi iktisadı ve kültürel bir bütün haline getirmek suretiyle millî birliği en kuvvetli şekilde gerçekleştirmek mukaddes gayemizdir. 14 Mayıs seçimlerinde mil letin yüksek iradesi ve güveni ile iktidara geldiğimiz takdirde, bu gayeye varmak için programımızın e-sasları dairesinde nasıl bir yol tutacağımızı umumî çizgileriyle vatandaşlarımıza izah etmiş bulunuyoruz.
Söz milletindir.
beyhude gayretleri
Meşhur bir kibar hırsız yakalandı
★ (Baştarafı 1 incide) meden İkinci Şube memurları tarafından yakalanmış ve İstanbula gön derilmiştir.
Meşhur kibar hırsız Muzaffer Aydının yakın arkadaşlarından o-lan ve bir çok aile kızlarını iğfal ederek mücevher hırsızlığı yapan ve büyük şehirlerimizeAd otelleri soyan Burhan Karadayı en son şehrimiz Yüksel Pajas Otelinde başkama ait bir hüviyetle (ika-, met ederken İkinci Şube memurları tarafından yakalanmıştır.
Yaptığımız tahkikata göre, son, derece şık giyinen bu kibar hırsız son 15 sene içinde on seneden fazla hırsızlık suçundan mahkûm olmuş, Tekirdağ cezaevinden firar etmiş, Ankarada iki oteli soymuş ve son olarak da İzmirde 20 bin lira kıymetinde mücevher çalmış -tır.
Yakalanan diğer hırsızlar
Son bir sene içinde faili bulunamayan bir çok hırsızlık vakalarının karanlık tarafları aydınlanmış ve bir çok apartman ve dükkân soyan şebeke tesbit edilmiştir.
Bu on kişilik şebekenin meydana çıkarılmasına sebep olan son hırsızlık vakası tıpkı polis romanla rında olduğu gibi cereyan etmiş ve Ankara sokaklarında başlayan bu heyecanlı takip civar köylere kadar uzanmıştır.
Yaptığımız tahkikata göre, bundan bir kaç gün evvel Ahmet Kut-lubey isminde bir sabıkalı DuroJu-pınar Kırgız sokağındaki bir dükkândan çaldığı içki şişelerini bir yuvalara doldurarak kaçmıştır.
İljinci Şybe mtemurları hırsızın izini takip ederek nihayet gece yarısı saat 24 de Numune Hastahanesi arkasındaki bir inşaat şantiyesinde çalınan içkileri bulmuşlar, fakat hırsız orada olmadığı için ken dişini de yakalamak için pusu kur muşlardır.
Bu sırada Ahmet çaldığı eşyaları almak için barakaya geldiği sırada nöbet bekleyen Şefik ve Ö-mer ismindeki İkinci Şube memur ları taıaUndan yakalanmıştır.
Memurlardan birisi Ahmedi ceketinden yakaladığı sırada hırsız ceketini çıhkararak kaçmaya muvaffak olmuş ve ceket memurun elinde kalmıştır.
Memurlar gecenin karanlığında Ahme'di takip ederken yolda bir htiyara rastlamışlar ve ondan hırsızın girdiği evi öğrenmişlerdir. A-zılt bır/ızın. saklandığı ev zabıta memurları tarafından arandığı zaman burada on sabıkalının bir oda içinde saklandığı tesbit edilmiş ve bunlardan; Bayram Cambaz, Sadık
Cambaz ve anneleri Fatma Cam -baz yakalanarak tevkif edilmişlerdir.
İkinci Şube memurları Ahmedin bu evde su içip ve bir de başka bir ceket giyip gittiğini öğrenince aynı gece takibe devam etmişler ve Cihanbeyli ilçesinin Kulubey köyünde bir samanlık içinde yakalamışlardır.
Bu sırada memurlar Ankarada muhtelif ev ve dükkânlardan çalındığı tahmin edilen üç adet bisiklet bulmuşlardır.
İki memur Ahmedi köyün sa -mantığından çıkarmak isterken tekrar ellerinden kaçırmış ve bunun üzerine tekrar takibe başlamışlardır.
Bu bir türlü ele geçirilemeyen hırsızın yakalanmasiyle senelerden beri faili meçhul hırsızlık hâdiseleri meydana çıkarılmış olacaktır.
Bir kadın trende
doğrarken kan kaybederek öldü
★ (Baştarafı 1 incide) getirirken fazlasiyle kan kaybederek ölmüştür.
Yaptığımız tahkikata göre, Po -latlıda oturan 40 yaşlarında Ayşe Yılgör isminde bir kadın çocuk dünyaya getireceğini anladığı için yanında kocası da bulunduğu halde dün sabah Istanbuldan Ankara-ya gelmekte olan trene binmiştir.
Tren Çiftlik yakınlarına geldiği sırada zavallı kadın sancılar içinde kıvranmaya başlamış ve bu sırada nur topu gibi bir erkek çocuğu dünyaya getirmiştir.
Trende kadına hiç bir tıbbî müdahale yapılamadığı için fazla kan kaybetmekten ölmüştür.
Kadının cesedi Belediye Sağlık Müdürlüğü tarafından gönderilen bir otomobüle otopsi edilmek üze re hastahaneye sevkedilıdişfir.
Trende dünyaya gelen çocuk da Çocuk Esirgeme Kurumu Kimsesiz Çocuklar Yuvasına verilmiştir.
Diğer devlet işletmelerinin de vaziyeti meydandadır. Senede sade şeker için go milyon lira ödeyen halk, bu memlekette nasıl esaslı bir verem mücadelesi yapılabileceğine inanır?
Para kıtlığı ortadadır; bir kaç büyük zenginin yanında, halkın mühim bir kısmı parasızdır, fakirdir. Karaborsadan hava parasına kadar neler çektiğimizi yakından biliyoruz. Nüfusumuzun % 80 i olan köylünün, sırtına giyeceği pamukludan devlete her sene Sümerbank vasıtasiyle yüzlerce milyon lira ödemeğe takati var mıdır? Memur sınıfı deseniz, büyük bir darlık ve yokluk içinde ay başını akla gel-miyen sıkıntılarla tutabilmektedir.
Şimdi bu vaziyette, iktidar, kalkıp köye radyo getireceğinden bahsediyor! Köye eVvelâ, sağlık verelim; köylünün malını değerlendirelim, köylüye yiyecek temin edelim; köylümüzü giydirelim; köy çocuklarını yalın ayak, başı kabak dolaşmaktan kurtarıp, hiç olmazsa ayaklarına bir çarık verelim. Radyo, o zaman kendiliğinden gelecektir.
Nereye baksanız verem, memleketi kırıp geçirmektedir; frengi, trahom savaşı hâlâ müsbet bir netice vermemiştir. Bir çok şehirlerimiz su baskını tehdidi altındadır. Hâlâ bir dilim ekmeğini kara sapanın izinde arayan köylülerimiz pek çoktur. Radyo, şüphesiz verilen nutukları dinletmek için iyi. bir çaredir! Fakat, evvelâ, köylünün yiyeceğini, giyeceğini, sıhhatini düşünmek ondan çok daha iyi bir şeydir.
Vakıa şimdi iktidar, muhalefet tarafından yapılan bu tenkidlerin doğru olduğunu kabul etmiş ve seçim beyannamesinde hepsine yer vermiştir. Fakat bütün bu vaidle-rin tatbikatı nasıl olacaktır? Eu-günkü iktidarın şimdiye kadar olan vaidlerine ne kadar sadık kaldığı cümlemizce malûmdur. Seçim devresi bittikten sonra yine her şey unutulacak, bugün seçmenin gözü içine tatlı tatlı bakanlar, yarın yine ondan yüz çevireceklerdir. Seçmen bunun farkındadır. Çünkü nefsinde bir çok tecrübeler ile vaziyeti yakından görmüştür. Bunun içindir ki reyini, Halk Partisine vermiyecek, kendi dertlerini ve dâvalarını çok daha evvelden gören ve programını ona göre çizen Demokrat Partiyi tercih edecek tir. Eğer, dört sene zarfında, ondan da umduğunu bulamıyacak olursa iş başına, daha ehillerini getirmek ananesini kurmuş olacaktır; işte halk idaresi, böylece, memlekete vaadedilenleri muhakkak yapmak geleneğini tesis edecektir.
14 Mayısta bu tarihî inkılâbın ilk gününü kutlayacağız.
Adviye FENİK
Şarapla boğuldu
Asrî Cezaevi yanındaki Kefeli şarap fabrikasında çalışan Cemal Gülle isminde bir şahıs, elindeki anahtarı şarap kuyusuna düşürmüş ve almak için kuyuya inmeğe çalışırken, düşmüş, ve ölmüştür.
Savcılık hâdiseye el koymuş ve tahkikata başlamıştır.
NEVv YORK’un
Mteşhur BROADWAY’i ile TIMES SQUARE’ifı( bir dakikalık mesafede
HOTEL REX
Konforu mükemmel, fiatları müsaittir.
Tek yatak 2 ve 3 dolardır
Çift yatak 4 ve 5 dolardır
Vl
Odanızı. hareketinizden evvel Türkçe de yazarak temjıı edebilirsiniz.
Otelimizdeki REX ATENS AGENCY
Müşterilerimize her kolaylığı gösterir.
SAHİBİ. KIRKL ARELİLİ
ANGElO NICHOLAS HADGİYANNAKİS
ADRES: 106 WEST 47 Street NE W YORK, 19 N. Y.
(I 191)
İzmirdeki kanlı maç
★ (Baştarafı 1 incide)
Reşat Önen, etrafında gürültü koparılan bu maç hakkında şunları söylemiştir:
-Her iki takım oyuncuları sahaya sinirleri gergin bir halde çıkmışlardı ve oyun asabi bir hava i-çinde başladı. îki taraftaki bu haleti ruhiyeyi gözönünde tutarak, o-yunun her hangi sert bir cereyana sürüklenmemesi için azami dik kati sarfediyor, hatalı gördüğüm en ufak bir hareketi cezalandırıyor ve kararlarıpıa itiraz edilmesine meydan vermiyordum. Hattâ bu a-rada Fener solaçığı Halid'e verdiğim bir ihtarı da raporumda zikrettim. Oyunun kısmı azami Altay kalesi önünde oynandı. Her hareketi çok yakından takibettiğim i-çin, iddia edildiği gibi Fenerin birinci golü ofsayd değildi. Hattâ yan hak.emleri dahi beni ikaz etmek lüzumunu görmediler. Fenerbahçe -nin torlarından ikisinin Altay ceza çizgisi içerisinde düşürüldükleri ve benim bu hareketleri penaltı ile cezalandırmadığım yolundaki mütalea-lar da yersizdir. İki tarafın bütün hareketlerinde daima avantaj kaidelerini esas tutarak hareket ettim.
Oyunun fazla oynandığı yolundaki itiraza gelince, böyle bir şey varit değildir. Dışarı çıkan ve tribünlere kadar giden topun geç verilmesi ve oyun içinde vaki sakatlanmalardan mütevellit geçen zamanı kolumdaki hakem kronometresile derhal tesbit ettim ve tabiî olarak bunu oynattım. Maç tam 90 dakika oynanmış ve zamanında bitmiştir. Bunu raporumda da sarahaten zikrettim.
Bu arada bazı seyircilerin aleyhim ' de tezahüratta bulunmalarına yol a-çan bir hâdiseyi bilhassa üzülerek zikretmek isterim. Oyunun bitmesini müteakip, galibiyetin verdiği sevinçten olacak, Fenerbahçe santrforu Ahmet koşarak gelip boynuma sarıldı. Derhal kendisini iterek bu hareketinin doğru olmadığını kendisine ihtar ettim. Bir kısım kulüp taraftarları Ahmedin bu hareketini ne mânada anladılarsa, aleyhimde uluorta tezahüratta bulundular ki, bu da beni çok üzdü.»
★ (Baştarafı 1 İncide) 3 defa çamura saplanmış ve son seferinde Celâl Bayar otomobili bırakarak seyahatine jeep ile devam etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Bu sabah saat 9,30 da Adanada on binlerce halka hitabeden Bayar seçim meselesine ve seçim emniyetine temas etmiştir. Mahallî meselelerden su politikasını ele alan D. P. Başkanı ezcümle şunları söylemiştir:
• Sizinle burada yalnız ve yalnız bir mesele üzerinde duracağım. Memleketin su politikası. Çiftçinin sulardan istediği gibi istifade edebilmesi elzemdir. Hele seylâp, feyezan vesaire gibi felâketlerin akla dahi gelmemesi lâzımdır. Memleketimizde sıhhat meselesinin de su politikası ile yakından ilgisi vardır. Bugün maalesef, bu iş halledilmemiştir. Feyezan ve seylâplar memleketimizde can ve mala mal olmaktadır. Bu gibi felâketlerin önlenmesi millî dâvalarımızın en başında gelmelidir.»
Nihayet şiddet politikası isnatlarına cevap veren Celâl Bayar halkın coşkun tezahüratiyle sözlerine son vermiş ve devamlı surette yağan yağmura rağmen binlerce Ada nalı tarafından Hava Meydanında teşyi edilmiştir.
Bayar, öğle üzeri şehrimize gelerek doğru Demokrat Parti merkezine gitmiştir.
Celâl Bayar bu sabah saat 6 da otomobille Bursaya hareket edecek, oradan da tzmire geçecektir.
Ekrem Hayrı Üstündağın demeci
İzmir, 8 (Telfonla) — Son gün -lerde C. H. Partisinin seçimlerde müessir olabilmek kastiyle bazı taktiklere baş vurduğu ve bu taktikleri sayesinde seçimlerin selâmetinin kay bolması ihtimalinin arttığı görül -mektedir.
Bu mesele etrafında İzmir D. P. başkanı Ekrem Hayri Üstündağ bir basın toplantısı yaparak vaziyeti açıklamıştır:
Ekrem Hayri Üstündağ ezcümle şunları söylemiştir:
— Memleketin muhtelif bölgelerinde aşağı yukarı aynı tedbirler çer çevesi içinde seçimleri ifsadedecek şekilde bazı hareketlere şahit oluyoruz. Bunu teyit eden hâdiselerden biri de Adana ile yapılan telefon mu haveresinden sonra anlaşılmıştır.
1 — C. H. Partisi mensuplarının muhtelif sandıklarda oy kullanabilmeleri için alınan tedbirlerdir. Bu.da aynı seçmenin muhtelif sandıklara oy atmasını temin yolu ile yapılacaktır. Bu şekilde Adanada 15 rey temin etmişlerdir.
2 — Seçim günü veya arifesinde memleketin muhtelif yerlerinde D. P. nin seçimlerden imtina ettiği yolunda şayialar çıkarılacaktır.
3 — D. P. arasında tahrikât yapmak ve bu aksülâmel neticesi tethiş le sendik başından demokratları u-zaklaştırmaktır.
Bizim ilimizde de bunlara tesadüf edeceğiz. Seçmen listeleri evvelâ par ti mümessillerinin iştirakiyle muhtarlar tarafından hazırlanmış bilâhare kütüklere yanlış yazılmıştır. Seçmen kartları da yanlış doldurulmuştur.
Kütükler yanlış olduğuna göre, bazı vatandaşlar reylerini kullana-mıyacaklar, kartlarını alamıyanlar da sandıklarının nerede olduğunu bilemiyecekler ve böylece en mukaddes haklarından mahrum kalacaklardır.
Bazı kimselerin kütüklerde kalemle isimlerinin çizilmiş olduğunu gördük ve alâkalılara müracaat ettik.
Bütün bunların birer tertip eseri olduğuna inanıyoruz
Seçimlerin selâmetini ihlâl eden bu gibi tertiplerin devamı cidden teessürdür. Kanunun sadece iyi olması değil, iyi tatbik edilmiş olması lâzımdır.»
C.H.P. nin Eğede yeni taktiği
İzmir, 8 (Telefonla) — Seçim a-rifesinde bulunduğumuz şu günlerde 1946 seçimlerine nisbeten Ege’de ve bilhassa İzmir merkezi ile ilçelerinde seçim kabiliyetinin sıfıra indiğini anlıyan C. H. P. son günlerde yepyeni bir taktik kullanmaktadır.
Evvelâ merkez ilçede kendini gös teren karma listenin muvaffakiyet-sizliğinden sonra C. H. P. ileri gelenleri şimdi de bütün kuvvetlerini civar ilçelere teksif etmiş bulunmak fadırlar. Bakırçey havalisi diye anılan Bergama, Kınık ve Dikili'de partisinin seçim propagandasına çıkıp da bir netice elde edemiyen ve her gittiği yerde kendilerine hitab edecek seçmen bulamayan İzmir mil letvekili ve Bayındırlık Bakanı Şev ket Adalan yeni bir çareye başvurmuş bulunmaktadır. Bilhassa Ber-gamada aleni surette telkin edilen bir şayiaya göre, seçmenlerden ve bilhassa köylülerden D. P. listesinden hiç olmazsa iki adayın ismini sil ı melerini ve bunun yerine kendi adı ile Mustafa Yazıcı’nın isimlerini yaz malarını istemektedir.
Diğer taraftan el altından gizlice yürütülen ikinci taktik de, İzmir’de ' muhalefeti dolayısiyle D. Partiyi parçalamak ve reylerin dağılması-’ m temin etmek için sarfedilen gay-1 retlerdir. Bu çalışmalara da bilhas-
■ sa ilçelerde tesadüf edilmektedir.
1 D. Partiye muvazaa isnadeden M. 1 P. ise İzmir ilçelerinde C.H.P. ile
■ bariz bir muvazaa içinde kaynaş-) maktadır. Bu cümleden olarak Tire, i Ödemiş, Bayındır gibi seçmenleri î kabarık bir yekûn teşkil eden ilce-, lerde M. Partisinin neşir organı o-
lan Kudret gazetesi ile, Ulus gaze-
tesi C.H. Partililer tarafından halka bedava dağıtılmaktadır.
Ayrıca Bergama ilçesinde D.P. ilce idare kurulunda vazifeli bir şahsa ilçede M.P. nin müteşebbis heyetini kurması için C.H. Partisi idarecileri tarafından defalarca müracaatta bulunulduğu ve hattâ bu iş için gerekli masrafın C. H. Partisi tarafından deruhte edileceği vadedilmektedir. Fakat 946 senesinin acı hatıralarını elân unutmıyan İzmirliler bütün bu gayretlere tebessümle mukabele etmektedirler.
Seçim için mücadelenin
3 ncü kurbanı
Akşehir, 8 (Hususi) — Seçim mücadelesinin üçüncü kurbanı maalesef ilçemizden verilmiştir. Kuvvetli İdarî baskı altında bırakılan Tuzlukçu bucağının ateşli demok- ' ratlarından Osman Katar Akşehir-de yapılan siyasî toplantıda Demok rat milletvekili adaylarını omuzunda taşıdığından dolayı C. H. P. başkanı Mustafa Ertunç tarafından 19 yaşlarındaki Halil İbrahim Er-tunca tabanca ile vurdurulmuştur. Katil tevkif edilmiş ve müşevvikleri hakkında da şikâyette bulunulmuştur.
edildi
♦ (Bitarafı 1 incide' kirlerde bulunduğu jddiasiyle tevkif edildiği anlaşılmaktadır.
Aldoğan doğru Cezaevine gönderilmiştir.
Dün akşam İstanbul ve Ankara radyolarında Millet Partisi namına konuşan bütün şahıslar ilk plânda Aldoğanın yeniden tevkif edilmiş olduğunu bildirmişler ve mutad hücumlarını tekrarlamışlardır.
Millet Partisinin Aldoğan hâdise sinden hususî bir istifade teminine gayret ettiği sanılmaktadır.
G. Kurmayın seçimlere ait tamimi
★ (Baştarafı 1 İncide)
Genelkurmayın bu tamiminin seçim günlerinde memleketin emniyetiyle ilgili olduğu muhakkaktır.
Bununla beraber tamimin kıta subaylarından başka diğer askerî müesseseler mensuplarını da istihdaf etmesi, maksadın daha şümullü olduğu kanaatini vermektedir.
Ordu ile yakından ilgili olan kimselerin beyan ettiklerine göre bu tedbir, ayni zamanda askerleri mümkün olduğu kadar seçimlerden uzakta tutmak ve halk üzerinde her hangi bir tesir yapmalarına imkân vermemek gayesini de gütmektedir.
..d
Hulâscîor
8/5/1950
Daily Mail gazetesi Doğu Avrupa memleketlerinde mevcut olan komünist entrikaları üzerinde dUr-makta ve bugünkü vaziyetin 1950 yılındanberi tehlikeli bir manzara arzetmekte olduğunu kaydetmektedir. Gazete, her şeye rağmen Batılı devletlerin komünistlere nisbe-ten hâlâ müdafaada bulunduklarını ve bunun sebebinin Uzak Doğu o-layları olduğunu önemle kaydetmektedir. Daily Mail, bu bakımdan durumun düzelmesi ve komünizmin gerilmesi için Uzak Doğu vaziyetinin bir an evvel düzelmesi lâzım geldiği mülâhazasındadır.
Daily Express gazetesi, Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un Londra seyahati üzerinde durmakta ve bu seyahati memnuniyetle karşılamaktadır. Ga zeteye göre bu seyahatin ilk gayesi Britanya İmparatorluğunun askerî kudretini yükseltmek ve bu şekilde Batı Avrupa ve Atlantik paktını kuvvetlendirmektir.
Maııchester Guardian, gazetesi, bir Atlantik konseyinin kurulması için Fransa Başbakanı George Bi-dault tarafından yapılan teklifi ele almakta ve bu konsey sayesinde Amerika’nın Avrupa kıt’asına daha da yaklaştırılmak suretiyle Atlantik paktının daha da kuvvetleneceğini yazmaktadır.
Times gazetesi, Demokrat memleketlerde komünistlerin gerileme safhasında bulunduğuna işaret e-derek bu arada komünist liderlerin Kremlinden gelen emirlere kayıtsız şartsız boyun eğmek suretiyle bugünkü vaziyeti meydana getir, diklerini belirtmektedir.
Times, komünistlerin devletin kendilerine daha fazla haklar ver meşini istemeleri karşısında, durumun birdenbire komünist unsurla rın aleyhine döndüğünü de hatırlat maktadır.
/(
Comments (0)