Perşembe
9
ŞUBAT 1950
1 — No. 286
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: .........15619
Yazı işleri, idare .......15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Seçim Kanunu müzakereleri devam ediyor
Müfritler daha ağır
basmak istiyorlar
fiııgüa 2 nci nahif e de
GÜNÜN MES'ELELERİ
Dış ticaret işlerimizde
yem bir anlayış şarttır j
Millet hakikatleri anlamıştır
Refik Koraltan'ın
Ceyhan nutku
israfın önünü almak lâzımdır

Tasarının propagandaya dair olan kısımları söz hürriyetini bile baltalayacak şekildedir
Berlinde Rus"
baskısı
Bir şahsın iki yerden aday konması hakkında Nuri Özsan tarafından yapılan teklif büyük bir ekseriyetle kabul edildi

İki eyolet başbakanı Rus bölgesinden kaçtı
Büyük Mület Meclisinin dün sa- luoğlu i|e D. P. den Nuri Özsan ve -hahki toplantısında Seçim Kanunu Fikri Apaydın fıkranın olduğu gibi tasarısının maddeleri üzerindeki gö- bırakılmasını istediler, rüşmelere devam edildi. | Nuri Özsan, fıkranın bırakılma-
16 mcı maddenin müzakeresi sıra- sının, Seçim Kanunu mekanizması-sında hararetli münakaşalar oldu. [ nın esasına uygun olduğunu, parti-Maddenin ikinci fıkrasında aynen lerden birer müşahit bulunduğu tak. şöyle denilmekte idi? «Kütüklerin tanzim ve tashihine müteallik ihtiyar heyet ve meclislerinin yapacağı bütün muamelelerde o bölgede teşkilâtı bulunan partiler birer müşahit bulundurabilirler.»
Ahmet Kemal Varınca, Ahmet Eymir, Fahri Kayakaya, Ekrem U-ran fıkranın çıkarılmasını istediler.
Bilhassa Ahmet Eymir ve Fahri Karakaya bu fıkranın kaldırılması için çok gayret sarfettiler.
C. H. P. nin müfritler grupu fıkranın kaldırılması lehinde bulundu. Hükümet, komisyon ve Sahir Kurut-
dirde yolsuzlkların önlenemiyeceğini ve kasden kütüklere geçirilmemiş kimseler bulunacak olursa müşahitler vasıtasiyle bu halin düzeltileceği ni söyledi. Fikri Apaydın da, Nuri Özsanın fikrine iştirak etti
Fikranın kaldırılması için Ahmet Eymir tarafından verilen takrir reye kondu ve ekseriyet tarafından kabul edildiğinden bu fıkra maddeden çıkarılmış oldu.
C. H. P. müfritleri kütük tanziminde siyasî partilerden bir müşahit bulunmasını nedense bir türlü haz-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
İsviçre Radyosu, (Basın - Yayın) —- Almanyadaki Amerikan yüksek komiseri Mac Cloy Alman başbakanı Adenauer ile dün akşam 3 saat görüşmüştür. Bu hususta yayınlanan tebliğe göre iki şahsiyet Bellindeki durumu, batı Almanya sanayileri ne yabancı sermayelerin yatırmak imkânları, Almanyada Marshall Plânın geliştirilmesi, Almanyanın Avrupa konseyinin milletlerarası teşkilâtlarına dahil edilmesi, işsizlik dâvasını halletmek için federal hükümetinin hazırladığı plânları incelemişlerdir Daha sonra Bonn hükümeti tarafından yalanlanan
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Refik Koraltan çekilen ıstırapların sebebini beliğ bir şekilde anlattı
Adana, 8 (Yusuf Ayhan telefonla bildiriyor) — Adanadan ayrılarak Ceyhana giden Refik Koraltan iki saat süren bir konuşma yapmıştır. Asrî Sinema salonunda yaptığı bu konuşmada dört yıldır verimli hamleler yapan milyonlarca Türk çocuğunun, bugün. Demokrat Parti halinde ve tek imanla kitleleşerek ileri devlet müessesesinin tesisine doğru dâvalarını yürüttüklerini belirten Koraltan, daha sonra günün hâdiselerine dönmüş ve demiştir ki:
— -İktidar sözcüleri halkın içine girerek bir şeyler söylemek istediler. Milleti bedbinliğe sevkedecek mahiyette, vatandaşları birbirlerine hasım yapacak tarzda çalıştığımızı . iddiadan çekinmediler. Mes’uliyet b mevkiinde olduklarını unutarak va-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Ceyhanda güzel bir konuşma yapan Refik Koraltan
Yurdda kış devam ediyor
kendi
28LJ I • »
Rehine yontuyor
IZ n n -t h' O â U I
Yazan : Mümtaz Faih FENİK
ıMuö
r '■» üyük Millet Meclisi, sabah ak-. İDBşam Ça,1§arak Seçim Kanu-nıınu bir an evvel çıkarma-8 ğı bakıyor. Tasarının bütünü üze-»İrindeki müzakereler bile bir günde a bitirilmiş ve sonra maddelere geçil-| iniştir. Saatlerce süren konuşmaları ■t gazetelerde esaslı bir şekilde takip 1 etmeğe imkân yoktur. Fakat buna rağmen sızan haberlerden müzalçe-I relerin umumi havsını biraz olsun ucavramak kabildir.
' Öyle görülüyor ki, iktidar, geçen | üylûldenberi hazırlanmakta olan »eçim Kanununu nedense biraz ace-r eye getirmekte hususi bir fayda kı ;örmüş, ve bunu da ekspres kan un-a ar zümresine ithal etmiştir. Halbu-:i millî iradenin tam tezahürünü : emin edecek olan Seçim Kanunu,
lacak olursa; memlekette, belediye ve ihtiyar heyetlerinin eline bir nevi sıkıyönetim salâhiyeti verilmiş olacaktır.
Dahası varı Bir şehir ve bir kasaba içinde de muhtelif partiler veya müstakil adaylar için ayrı ayrı günlerde bir tek meydan gösterilmesi, ve seçime tekaddüm eden zamanlan son toplantının iktidar partisine hasredilip ötekilerin yaptıkları içti-malann tesirlerini ortadan silmeğe çalışılması pekâlâ mümkündür.
Kapalı yerlerdeki toplantılara gelince, tasanya konmuş olan kayıtlar, bu propaganda imkânlarını da fiilen ortadan kaldırmış bulunmak-ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Ankara, meyve hâlinde vukua gelen yangından sonra, hâldeki kabzımalların durumu çok daha fenalaşmıştı r. Binanın kapalı olmayışı ve içeride teshin vasıtalarının bulunmayışı meyvaları dondurmakta, bu yüzden büyük zararlar olmaktadır. Yukarıdaki resimde sepetler içinde donmuş meyvaları görüyorsunuz. Bu hususta kabzımalların gazetemize gönderdiği mektup 4 üncü sayfamızdadır.
Donan Ceyhan üzerinden
hayvanla geçenler var
eflfl---------------
e, dfrı Anayasanın yanında geçen gün de
ilan»L— ----------------- - -
raracii erektir. Gerçi tasan daha dün Mil-
__rt...
rj şaret ettiğimiz gibi- ana bir kanun-B lur. Üzerinde titizlikle durulmak
İçel Valisinin baskısı
ır
ftvekillerine dağıtılmıştır; fakat - lir çok ince noktaların da müzakere-er sırasında tedailerle meydana çı-acağı muhakkaktır.
i Biz bugünkü yazımızda çok mü-im bir nokta üzerinde duracağız, iu nokta seçim için yapılacak pro-iagandalann, çalışmaların, yeni tasa ) Ula âdeta kökünden kaldırıldığı, ve I Vun için muhalefete hiç bir hak J Ummadığıdır.
Demokratlar İl Genel
Meclisini terkettiler
ıiıliMi Evet, kanun karşısında bütün par-;üzeü|iiler müsavi olacaktır. Fakat kanu-mgöt.aun propaganda kısmına o şekilde ‘ ' jiikümler konmuştur ki, bundan tidar âzami surette faydalanacak, )iir taraftan muhalefetin de eli ko-ı bağlanacaktır.
Bir kaç misal verelim:
Kanun, seçim propagandası için a-
Vali bu terkedişi hiçe saydı ve azınlıkla bütçeyi tasdik ettirdi
bra!)' (k toplantı yerlerinin tayin edllme---------------------- ...
,c(rC
salâhiyetlerini belediye ve ihti €f(k «r heyetlerine bırakmıştır. Fuat 0£İ ulûsi Demircilinin pek güzel izah - tiği gibi, bugün iktidar partisine .tL*,ı. ’ ve ihtiyar
ıteyetleri muhalif parti için toplantı i irini Etlik sırtları veya İstanbulda ı'kmcydanı olarak gösterirse kimin ı ı demeğe hakkı vardır? Kanunun 11 maddesi vatandaşların toplantı fi irriyetini garanti eden Anayasa-ı ı aykırıdır. Biz, yeni Seçim Kanu-yle vatandaş iradesinin tam tezahür etmesini bekliyorduk, halbuki Fıinun, bu maddesiyle kamu hakla-, ıı bile kökünden baltalamaktadır. ■f ı ne biçim iştir? Bu ne biçim hürmet anlayışıdır? Bunu izah etmeğe
. —o—-------
jııığlı bulunan belediye ..’jitl ?vetleri muhalif narti i(
ajı. anlayışıdı
İbr^çkân yoktur.
fi
j.İçtimaatı Umumiye Kanununda . hi, vatandaşların toplantı hürri-j ti bu kadar ağır şekilde tahdit e-/ feaemiş, ve kayıtlara bağianma-, ı ıştır. Bu madde eğer kanunda ka-
İçel, 8 (Hususî) — İçel il Genel Meclisinde çoğunluk Demokrat Par tidedir. Mersine altı ay evvel vekâleten gelerek bir hafta evvel asaleti tasdik edilen vali Eşref Erkut her nedense il genel meclisi ile geçinememekte ve içtimalarda sonu gel-miyen münakaşalara yol açmaktadır
Bu cümleden olarak bir haftadan beri devam eden bütçe müzakeresi esnasında valnin üyelerin kanuni hak ve salâhiyetlerini frenleyici hareketleri tevali etmektedir. Bazı ka nuna muhalif kararların ıslahı mak-sadiyle verilen iki takriri meclis baş kanı vali müteakip iki oturumda da gündeme almamıştır. Bu durum kar şısında bugün içtimain başında âza-dan Sami Ovacık tarafından gün -dem üzerinde usule dair söz istenmiş ise de vali buna da muvafakat et-miyerek fikri istibdadını devam ettirmek istemiştir.
Bu kanunsuz durum karşısında il genel meclisinin çoğunluğunu teş kil eden 10 demokrat üye protesto mahiyetinde olarak bir oturum için içtimai terketmişlerdir. Vali kanunun bu hususa dair hükmünü hiçe sayarak 6 kişilik bir azınlıkla içtimai devam ettirmiş ve İçel ilinin hayati ehemmiyetteki yıllık bütçesini bu azınlığın tasdikinden geçir -miştir.
Diyarıbakırda çiftçinin derdi
Diyarbakır, 8 (Hususi) — Diyarbakır Çiftçiler Derneğinin yıllık kongresi bugün yapıldı.
Dernek başkanı Mustafa Ekinci çalışma raporunu okuduktan sonra tenkitlere geçildi. İlk sözü alan çiftçilerden yüksek ziraat mühen -dişi Ahmet Cevdet Hayrullahoğlu raporun tatminkâr olmadığını, bun-I dan sonra seçilecek idare heyetin
Valinin bu hareketi muhitte çok ^en daha müsmir faaliyetler besle u. —............... .... I * (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
haklı bir teessür uyandırmıştır.
Kar yüzünden yurdun bir çok bölgelerinde vollnr halâ kapalı bulunmaktadır
Maraş (Hususî) — Burada kar şiddetli soğuklar tekrar başlamıştır. Bu sene soğukların çok şiddetli ve devamlı olması dolayısiyle zeytin, incir, fıstık ağaçlarının kurumasından korkulmaktadır. Kurtların şehre kadar indiği haber verilmektedir.
Hafta içinde on kadar kurt Karamanlı mahallesine hücum etmiş ve Ali Hasancıklı adında bir avcı evinin penceresinden av tüfeğiyle kurdun birini vurmuştur. Şehirle köyler arasında zaman zaman münakale durmakta ve bazı vatandaşların donarak öldüğü haber verilmektedir. Şehre uzak olmıyan Hartlap köyünden 25 yaşlarında bir genç beygiriyle birlikte köy yolunda donmuştur.
ve I Gâvur gölü ve Ceyhan nehrinin bazı kısımlarının tamamen donduğu ve bazı kesimlerde buz kalınlığının 90 santim olduğu ve nehir üzerinden hayvanla geçildiği bildirilmektedir. Ceyhanın donduğunu doksanlık ihtiyarlar bile görmediklerini söylemektedirler.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Çorçil de vergilerden şikâyetçi!
Cardiff, 8 (a.a.) (Reuter) — Muhalefet lideri Winston Churchill, bugün Cardiffde verdiği bir seçim nut kunda hazine bakanı Sir Stafford Cripps ve selefi Hugh Daltonu devlet hâzinesindeki paraları şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde israf etmekle itham eylemiş ve demiştir k:
-Bugün vergiler harbin en nazik safhasındakinden daha da ağırdır.»
Bundan sonra Herbert Morrisonun bir nutkunda söylemiş olduğu: -Biz I dünyayı idare ediyoruz- cümlesin® | temas eden Churchill, şöyle konuşmuştur.
•İçtimai hizmetler sahasında biz | dünyayı daima idare ettik Fakat • işçi hükümeti diğer sahalarda da I takip eden bir memleket var mıdır acaba? Demir perdenin arkasındaki-lerle İskandinavya hariç hiç bir yerde sosyalist hükümetler iş başında bulunmamaktadırlar. Hür batı demokrasileri arasında bizi tek başımıza takibe zorladıkları yolu çok tehlikeli bulmaktayım.»
Churchill son olarak ayrı bir gal parlâmentosu kurulmasını derpiş eden liberal parti plânını da takbih etmiştir.
Açlık ve kıtlık yüzünden
Celâl Atik’in muhakemesi
İzmir, 8 (Telefonla) — Bir hafta önce sarhoş bulunduğu bir sırada Kültür Parkta otomobil içinde ha -vaya tabanca ile ateş etmekten sanık olarak mahkemeye verildiğini bildirdiğim, milli takım güreşçilerimiz den Celâl Atikin duruşmasına bugün devam edilmiştir.
Celâl Atikin sabıka kaydı gelmediği için mahkeme başka bir güne bırakılmıştır.
Doğu Beyazıtta halkın ıstırabı
Doğu Beyazıttan Başbakana çekilen bir telgraftaki acı şikâyetler
Doğu Bayazıt Demokrat Parti İdare Heyeti Azasından Mustafa Özdemir Başbakan’a şu telgrafı çekmiştir:
Sayın Başbakan Şemsettin Günal-tay’a:
-İlçemizdeki açlık ve sefalet bir çok vatandaşların hayatını tehlikeye sürüklemekte olduğundan size telle malûmat vermeyi borç bili-
1) Halkımızın yegâne geçim vasıtası olan hayvanların 949 kışında telef olması ve bu seneki kuraklığın buna inzimamı ve sonbahar’da hayvan piyasasının düşmesi, halkın ekmeklik ihtiyacını temin ümidini ancak zirai krediye ve Ofis’ce tahsis edilen ekmeklik buğdaya bağlamıştı.
2) Tahsis edilen buğdayın elden ele geçmesi fiyatını oldukça yükseltmekle beraber bundan 100 tonu ilçeye getirilmişse de kısmı küllisi ticari maksatlarla Erzurumda bekletilmektedir.
3) Verilen zirai kredinin kıyafetsizliğinden kazaya bağlı 110 köy den ancak 25 . 30 köye para verilmişse de bu köylüler de bu para ile ancak devlet borcunu ödeyebilmişlerdir.
4) Yolların kanalı bulunması vak tinde getirilmeyen buğdayın şimdi naklini gayri mümkün bir hale sokmuş ve tüccar elinde mevcut un ve buğdayın günden güne pahalılanma sına âmil olmuştur.
5) Bugünkü durum vaktiyle gözö-nünde tutularak İdarî makamlara vâ ki başvurma ve temaslar âdeta hükümetimizin gayri mes’ul bir hükümet olduğu zehabını verir. Garip bir ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Vompir !
B üyük Milet Meclisinde Se-çim kanunu ekspres süratiyle gidiyor... Bir haftaya varmaz, sakalımız ak mı kara mı,
Hatırlarsınız: Geçen sene de ekspres kanunlar vardı; hepsi gözümüzü açıp kapamağa kalmadan rüzgâr gibi geçti gitti! Ekspres zammı almıyorlar ama, bu sene Seçim Kanunu da böyle oldu...
Affedersiniz; ekspres ne kelime? Füze!... Evet Seçim Kanunu ekspres değil, Füze’dir... Ilaııi harpte, V I, V 2 gibi füzeler vardı, onnu gibi bir şey!.
Hayır, efendim bu sürate bakılırsa, bu füze kanunu da değil, tepkili kanundur. Çünkü sesi bile arkada bırakıyor.—YEDEKÇİ
ZAFER
9 ■ 2 - 1950
Sayfa: 2
İGÜN GEÇERKEN...
DİL
illî Eğitim Bakanı Dr. Tahsin Banguoğlunun Dil Kurumu Genel Merkez Kurulunun son çalışmaları hakkında verdiği izahatı dikkatle okudum. Tahsin Banguoğlunun samimiliğinden zerre kadar şüphem yok. Ama yaptığı açıklamaları baştan sona kadar gözden geçirdikten sonra, şu inancaya bir daha vardım ki, bu dil dâvasını biz, günün politikasına âlet etmeğe devam ettikçe, başarmak şöyle dursun, büsbütün içinden çıkılmaz bir hale sokacağız.
Bir defa, işin tutumundaki aksaklıkların, hattâ ciddiyetsizliğin hangisinden söze başlıyalım. Otuz kişilik İlim Kurulu diyorlar; bu kurulun kimlerden kurulduğu belli. İçinde Türkçcyi doğru dürüst yazan üç kişi ya var, ya yok. Yirmi yedisinin dili bilip bilmediği şüpheli bir kurul, dili güzelleştirmek, zenginleştirmek işinde ne dereceye kadar sadra şifa olur. Bu kurulun ille Halk Partili üyelerden, hiç değilse muhalif olmıyanlardan kurulmasını dayatmanın zaten, işi baştan berbat ettiğine şüphe yok.
Ne tuhaftır ki, Sayın Banguoğlu, bütün geniş görüşüne, bilgin kişiliğine rağmen meselâ şöyle bir cümlenin, ağzından kaçmasını ön-lcyemiyor: «Türk dilinin gelişmesi, zenginleşmesi ve millîleşmesi yolundaki çalışmalar için heyet a-rasında fikir ayrılığı yoktur». Bu cins ifadeler, biliyoruz ki, geçmiş bir devrin klişe ifadeleridir. Hiç, dil dâvası gibi büyük, mühim, ö-mür boyu sürecek bir meseleyi halle oturmuş kimseler arasında, fikir ayrılığı olmaz olur mu? Fikir ayrılığı olmazsa, türlü yollar, tarzlar, şekiller üzerinde ayrı ayrı düşünüşler ortaya atılmaz, bunlar tartışılmaz ve sonunda en isabetli olanı belirtilip ona göre bir yol tutulmazsa, dil dâvası, en İsabetli hal şekline nasıl kavuşur? Türk dilinin zenginleşmesi, gelişmesi, millileşmesi konusu üzerinde hiç kimsenin bu memlekette, menfi fikri yoktur. Herkes aynı şeyi istiyor a-
Muhip DIRANAS
ma, kimi daha dar düşünüyor, kimi daha geniş; kimi şu yolü gösteriyor, kimi bu yolu. Gerekir ki, İlim kurulunda bütün İhtimaller, bütün sistemler, bütün yollar ortaya kon sun, tartışılsın!
Dil dâvası politikaya âlet ediliyor, dedik. Evet, bal gibi ediliyor. Bizzat Bakanın verdiği bir misal, dil dâvasının nasıl günün şu yönden veya bu yönden esen rüzgârlarına yaptırıldığının dikkate değer bir örneğidir. Bakan bundan böyle: «Deneysel tin bilim» demiyece-ğiz, «Denemeli ruh bilgisi, diyeceğiz diyor? Peki ama. niçin, «Deneysel tin bilim» değil de, «Denemeli ruh bilgisi» veyahut o da değil de niçin «Tecrübî ruhiyat» değil? Anlaşılmıyor kİ.
Çünkü Istanbuldâ dil dâvasının tutumuna karşı bir ayaklanma, bir reaksiyon oldu. Derhal geriledik. Gerilemek lâzım mıydı, değil mi, onu düşünen olmadı? Günün rüzgârı öyle esiyordu. -Tecriibî ruhiyat» a gitmek de pek aşırı olacaktı. O halde buyurun «Denemeli ruh bilgisi» ni! Ama dünyanın hiç bir dilinde terimler, konuşur gibi yahut konuşmanın en amiyane kaide ve eklerine uydurulmuş; bu şekilde izahlı ve «çıtı pıtı», değilmiş, onu düşünen kim? «Tecrübî ruhiyat» m hiç şüphesiz bir terim olma haysiyeti, bir ağırbaşlılığı, bir terkibi vardı. Hiç şüphesiz, «Deneysel tin bilim* in de meselâ «Psychologie Experimentale» gibi bir terim olma şansı var. Ama, ■ Denemeli ruh bilgisi» ancak bir terimin konuşıria diline tercümesinden öteye geçemez.
Politik icaplara göre direktif a-lan bir ilim heyetinin ortaya çıkaracağı dil'in «alkışlar arası bir dil» olmaktan başka bir kaderi olacağını sanmıyorum. Bizim dil dâvamız, şimdilik, genç neslin edebiyatında yoğurulmaktadır ve Dil Kurumu, bu zihniyet içinde, yapılanı da yıkmaktan, ve . çıkmaza sokmaktan başka bir işe, maalesef, yaramıyacak görünmektedir.
İki küçük sevgilinin maceraları
Kızın babası delikanlıdan para alamayınca kızı kaçırdı diye ihbar etti
Bundan bir müddet evvel vuku-bulan bir kız kaçırma hâdisesi dün yüz lira yüzünden yapılan bir ihbardan sonra adliyeye intikal etmiş ve kız kaçıran 16 yaşındaki delikanlı ilk sorgusunu müteakip tevkif edilmiştir.
Topraklık semtinde oturan İsmail
MANZARA
«Cumhuriyet» gazetesinde Nadir Nadi (Manzara) serlevhasile başmakalesinde diyor ki:
«Bugün aynı s$kizl. Bir Marta gunun Burasında yirmi güncük var. Bu müddet İçinde B. M. M. Seçim Kanunu. Bütçe Ka nunu gibi çok mühim iki tasarıyı ele alıp bir karara bağlıyacak; sonra da basta bel ki Basın Kanunu olmak üzere bir hayli lûyıhayı daha incoliyecek. Bu yüzden dün den İtibaren Meclisin sabahlı akşamlı günde İki defa toplanacağını öğreniyo -
Böyle sıkışık vaziyetlere düşüp de çaresizlik İçinde kalmaktansa, vaktinde davranıp salim kafa İle rahat İs görme İmkânları sağlansa daha İyi edilmez mİ diye akla geliyor. Fakat ne yaparsınız? Bütün gayretleri son dakikaya bırakmak huyundan vazgeçemiyoruz. Bizde hemen her yıl böyle olur; gazeteler de hemen her yıl bu kusurumuzu tenkld eder dururlar. Üç beg haklı yazı İle eksikleri gidermek müm kün olamıyor iste. Yoksa biz yurdumuzu çoktan cennete çevirmiş gitmiştik.»
«Fakat secimler ne zaman? İste vakit pek daraldığı halde cevabı lıâlâ açıkça bilinemiyen bir sual.
Yapılan tahminlere sızan rivayetlere, gü dülen tefsirlere bakılırsa, Mart başlangıcında Meclis kendi kendini feshedecek ve genel seçimler Nisan sonuna doğru yapılacaktır. Ortalıktaki havayı kokladığımız zaman bunu burnumuzla hTssedlyoruz. Fakat İnsanlar hâdiseleri burunlarlle değil akıllarlle öğrenirler.
Akla bltab edici vasıtalar İse söz. yazı, demeç, beyanname gibi (havas-ı hamse) dışında kalan belirtilerdir.
Bugün bu vaziyet hakkında müsbet menfi bir karar vermiş olması gereken C. H. P. nedense hâlâ müphemllkten kur tulamauııa görünüyor. Bunun seçim taktiği ile İlgili bir sebebi var mıdır? bilmiyoruz. Her halde seçimlere yedi hafta kala milleti olacak bitecekte siz bırakmak, demokrasi geler pek de uygun bir hareket gibi ı bize. Fakat ne denir? Halkımız ineğe ezelden alışıktır: haftanın
ekiz eklerine {çimiyor bekle -
(günün MES'ELELERİI
l
Dış ticaret işlerimizde yeni bir anlayış şarttır
ış ticaret işlerimiz her günden fazla yeni bir anlayışa muhtaçtır. 19 lavla Avrupada iktisadi bir birlik havası yaratılmağa çalışılıyor. Bu hava es.ıi düşüncelerin yeni bir safhası olmaktan başka bir şey de-
................ saınası olmaktan Daşka oır şey ue-
Güeykaya isminde 16 yaşında bir ço- ı ğil{Jir Y1Uar boyunca kemerli du-
—s --------------- « « | gucur. ııuar ooyuuuu neıuem uu-
cuk, aynı mahallede oturan 13 yaşla- ( varlan arkasına çekilerek milli iktı-........ n— bir Ir.rla saUanm hjmaye sistemiylc içeride
kökleştirmeğe çalışan AvrupalIlara, Amerika güceniktir. O, liberal bir
rında Taibe Öner isminde bir kızla uzun müddet sevişmiş ve nihaybt küçük âşık sevgilisini kaçırmaya karar vermiş ve bir gece yarısı sevgilisini evine kaçırmıştır.
Ertesi gün kızının kaçırıldığım gören Ali Öner derhal İsmaile giderek 200 lira vermesini aksi halde kendisini ihbar edip yakalatacağını söylemiştir.
. İsmail 200 lirayı tedarik ederek sevgilisinin babasına vermiş ve bundan sonra da imam nikâhı kıyılarak İsmail ile Taibe kan koca olmuşlardır.
Aradan yedi ay geçtikten sonra kızın babası damadına giderek kendisine derhal 100 lira vermesini yoksa ihbar edeceğini söylemiştir. İsmail parası olmadığı için kayınpederi nin bu teklifini yerine getirememiş ve Ali de savcılığa giderek yedi ay evvel kızının kaçırılmış olduğunu ihbar etmiştir.
Bu ihbar üzerine İsmail derhal yakalanarak Birinci Ağırceza mahkemesine sevkedilmiş ve ilk duruşmayı müteakip tevkif edilmiştir.
İsmailîn bu anî tevkifi üzerine karısı Taibe feryat etmeğe başlamış ve adliye koridorlarında bulunanları başına toplamıştır. _______________„______ _____
Taibe bir taraftan kocasının ser- ter ki insan Montaignein aşağıda a-best bırakılması için feryat ederken çıkladığı hassadan mahrum bulun-diğer taraftan da jandarmalara ko- masın: «Hayatta, bilmemekten da-’ ” ’ ’ ’ lası için ha fena bir şey varsa o da güzeli
| görememek, hayran olmak vasfını birbirine taşımamaktır.»
Yaratan şahısla, yaratmıya imkân veren dünya arasında bir bağ meydana getirmeyi sağlıyamıyan bir sanat hiçten ibarettir. Onun kıymeti, — âlemşümullüğü sayesinde — insanı insanlara ulaştırma kuvvetini taşımasıdır- Bunun içindir ki sanatkârı muhitinden ve cemiyetten ayırmaktan gülüçn bir fikir o-lamaz. Sanat, bütün bu dekor içinde, yaratmıya çalışana, eseri vası* tasiyle yalnız sanatkârın kendi aksini yollar.
San'at Bahisleri:

_• " T. ".. »«»««*».»««*• «*•» •«•
dâvayı büsbütün casının kendisine bırakılması
yalvarmaya başlamıştır.
Adliye koridorlarında sarılmış olan iki âşık gözyaşları dökerek kendilerini seyreden halkı derin bir teessüre sürüklemişler, fakat jandarmalar vazifelerini yerine getirerek iki sevgiliyi birbirinden ayırıp İsmaili ceza evine götürmüşlerdir.
FECİ BİR TREN KAZASI OLDU
Ankara istikametine gelmekte o-lan 775 nmarala yük katarı Irmak istasyonundan hareketi sırasında katar memurlarından Ahmet De -mirören katara atlamak istemişse de I ayağı kayarak tekerleklerin altına I düşmüş ve iki ayağı tren altında I kalmıştır. , I
Ayakları kopan Ahmet Demirören ! tedavi altına alınmış ise de fazla ‘ kan zayi ettiğinden ölmüştür. Ge-I reken tahkikat yapılmaktadır. j
Daha ne yapacaklar ?
«Son Posta» gazetesinde «Sacit Yumer» kısaca sütunundaki (Daha ne yapacaklar başlıklı) şu fıkrayı yazmıştır:
«Cemil Sait Barlasın sözlerinden bazılarını, Ulus, vecize, imla gibi çerçevelemiş. 18te biri: «Biz yaptığımızdan fazlasını yap mak istlyen bir partiyiz...»
Görüyorsunuz ya...
Sanki yaptıkları yetismiyormuu?
Linyit kullanalım amma nasıl?
««Akşam» gazetesinde sözün gelişi sütununda «Şevket Rado» (Linyit kullanalım ama nasıl?) başlıklı yazısında şöyle demektedir:
«Linyit sobada yakılacak kömür olarak teklif edildiği zaman halk tecrübe etti. Çok duman çıkardığını, etrafını ise boğduğunu. soba borularını İki günde dol -durduğunu görünce, «Bunda in yok!» diyerek tekrar kok kömürünün penine düştü. Kok kömürü ihtiyaca yetecek kadar dağıtılamadığı İçin nehirde oturanlar dal-
Bu da onların kurnazlığı! Saf görünecek adam kandıracaklar, Büyük şehir onları yalayıp yutmıyacak. Amma İs-tanbula ikinci, üçüncü seferini yapanlar pek öyle değil. Şehrin bazı yerlerini; bahusus ucuz mal satılan pazarları, Tahtakaleyi, Mahmutpa-şayı ve Kapalı çarşıyı bir İstanbulludan daha iyi tanıyorlar. Bir tanesi de Bitpazarındaki dükkânları baştan aşağı ezberlemiş.
Belki ilk gelişlerinde onlar da kazıklanmıştır. Amma bundan pek zarar çıkmaz.. Zira, sonradan, gittikleri yerde müşteriyi onlar da kazıklıyacak ve aldatılmasının acısını nasıl olsa çıkaracaklardır. İstanbul esnaf ve tüccarı Anadolu esnaf ve tüccarını, onlar da Anadolu köylüsünü soyar. Mal bazan beş altı el değiştirir ve müstahsille müstehlik arasında geniş ve fuzulî b irzümre zincirlenir gider.
Konuşmalarını, dertlerini dinliyor ve geç saatlerd odama çekili-liyorum. Yatağa girer girmez aklım eve gidiyor. (Şimdi teyzem de, Ayşe de yatmışlardır...) diyorum. Amma belki yatmamışlardır. Belki de Ayşe henüz eve bile dönmemiştir. Ya dansa kalkmıştır, ya otomobil gezintisinde, yahut pokere oturmuştur. Teyzem, kızına hissettirmemeğe çalışarak, pencerede onu beklemektedir.
Sin'rleniyorum fakat, korkunç
Samed AÛAOCiLU|
sistem içinde serbest mübadele sistemine taraftardır. Öyle bir sistem ki rahatça istihsalini Avrupanın alıcı pazarlarına, zorluğa uğramadan, satabilsin. Onun için daha Atlantik paktındanbeıi her vesile ile bu fikri Milletlerarası topluluklarda ortaya
San'atın gayesi ve san'atkâr
Eski asırlara nazaran hayat ve kudretini kaybetmiş olan sanat, gaye bakımından, iki büyük prensibin mücadelesi halinde kendisine yeni bir yol aramaktadır:
Bu prensiplerden birincisi Pla- ı ton’un fikirlerini hülâsa eder: «Gü-1 le açıklar: «Şüphesiz ki çirkin güzel», bizden evvel, bizsiz, bizim dışımızda mevcuttur».
İkinci prensip ise bunun tamamen aksine olarak şöyledir: «Yegâne (güzel), bizde, bizimle, bizim için yaşar.» Zira hakikatte hiç bir şey ne güzel, ne de çirkindir. Bir eşyaya, bir esere bütün sıfatları ancak kendi mevcudiyetimiz verebilir. Ye
ı Yazan: ——
Hikmet SEVİG
atmıştır. Fakat ne Bretton-Woods'u, ne Havana konferansı bu Milletlerarası tam ticaret serbestisini dünyaya ve dolayısiyle başta Amerika olmak üzere ihracatçı memleketlere verememiştir. Şimdi son fırsat muvaffak olmak istidadındadır. Filhaki ka, Avrupada Hitler, Mussolini, Fran co gibi iktidarı tek elde toplayan insanların hegemonyalarım kurmak i-çin de müracaat ettikleri otarşik sis temlerin tasfiyesi mânâsına da gelen bu Amerika tezi, bugün Pariste 19 1ar toplantısında -bir intikal devresi yaratmak üzere- karara bağlanıyor. Marşal yardımından faydalanan memleketlerde «ithalâtın % 50, % 75 veya % 100 serbest bırakılması» yolunda ileri sürülen fikrin, anlaşmanın ve nihayet buna müteferri tatbikatın mânası ve kökü budur.
T. C.
ZİRAAT BANKASI
SERMAYESİ: 300.000.000 T. L.
Kuruluş tarihi: 1863
Faizli
10-000-000 Liralık
1 inci tertip İstikraz Tahvilleri her keseye elverişli
20-100-500-1000
Liralık kupürler hâlindeki HÂMİLİNE AİT TAHVİLLER
15.2.950-28.2.950
Tarihleri içinde T. C. Ziraat Bankası gişelerinde satılacaktır.
Devlet Tahvilleri gibi:
Gelir vergisinden ve diğer her tlirlli vergi ve resimden muaftır
Yurdun her yerindeki T. C. Ziraat Bankası gişelerinden jsteyinizî^^^^t^ŞO^

San’at iki güzelden biriyle meydana gelir: tabiî güzel yahut san’at güzeli. Böylece önemli bir nokta be lirmiş bulunmaktadır ki, bu da sanatkârın dünyayı ne şekilde ve bilhassa hangi örnekle aksettireceği | meselesidir.
«Taklit etmiyen yaratamaz, diyen filozof Alain bu noktanın münakaşa götürmez bir hakikat halinde belirdiğini açıklar. Meşhur Kant, taklit edenin dikkat etmesi gerektiği noktalan şu unutulmaz cümlesiyle hulâsa eder: «Tabiî bir güzellik güzeldir; san'at güzeli ise bir şeyin güzel bir şekilde gösterilmesidir.» Bu son kısım, tabiatta hoşumuza gitmiyenin bile, sanatkârın ruhu sa yesinde, bizi celbedecek hassalara kavuşabileceğini göstermektedir.
Filozof Bacon «sanat, insanın tabiata ilâvesidir, diyerek, onun en güzel, en manalı tarifini yapar. E-sasında tabiat sadece bir malzemeden ibarettir; sanatkârsız inşaat mevzubahs olamaz-
Bir sanatkâr gayesine ulaşmak i-çin «güzel, e, şahsî görüşüne göre bir mâna verir. O, tabiî bir çirkinlikten sanat güzelini yaratabileceği gibi, hakiki güzeli de ele alarak o-na kendi güzellik fikrinin ifade ve ruhunu da verebilir.
Taine’in tezatlarla dolu bir cümlesi bu iki farklı görüşü bizlere şöy
Bize gelince; biz harbe girmiyen memleketlerin istihsal ve ticaretlerini arttırarak zengin oldukları 1939 yılı sonrası dünyasında, malûm çalışma sistemimizle, biriktirdiğini dahi sarf ve istihlâk etmiş, türlü endişelerle dış ticaretini arttıracağına ha yıflanmış bir vaziyetteyiz.
Otarşik düşüncelerle kurduğumuz sanayiimizin vaziyeti ortadadır. A-yakta duranlar dahi çoğu, bunu kendi sistemli çalışmalarından ziyade, hükümetlerin, kemerli duvarlarının yetmediği ahvalde, dış ticaret tahditleri mekanizmasiyle yaptığı munzam himayeye borçludurlar. Bir kısmı ise bütün bu yardımlara rağmen yere yatmış vaziyettedirler. Bu memleketin esas temeli ziraatimiz i-se, bahis mevzuu devirlerde, yaddım hamlelerinden nasibini en az alan sahadır.
Şimdi artık Milletlerarsı İktisadî işbirliğinde üzerimize aldığımız işin mes’uliyetini tam mânâsiyle müdrik olmak zamanı gelmiştir. Bundan son raki işletmelerin cevabı İktisadî devlet kurumlan umumî heyetine değil, dünya umumî efkrma verilecektir. Onun için ithalât ve ihracat politikamızı -bilhassa serbest ithalât zoru tahakkuk ederse- bunu millî ihtiyaçlarımızla, beynelmilel taahhütler arasında bilgi ve samimiyetle ayarlamak te.c çıkar yoldur.
Artık bizim mallarımız şöyledir, yabancı ithalâtı budur. Kontrat, takas, pay, gibi karın doyurmıyan ve ancak idarecilere yapılan yanlış işlerin teknik ıstılâhlarla izahına yaramaktan başka müsbet faydası ol-mıyan ve adına ticaret politikası dediğimiz sisteme nihayet vermek lâ zımdır.
zeldir. Fakat güzel üsteli# daha da güzeldir » Bu yüzden, san.at en geniş mânâsiyle insan tarafından, tabiî malzemelerin şekil değiştirerek yeni bir çehre olmasıdır. Onun tek gayesi vardır: Güzeli yaratmak. İşte bundan dolayı san’at insan kudretinin ifadesidir.
Bir eser ne kadar şahsî ise o derece kıymetlidir; zira adî bir taklit, yaratmak değildir. Böyle birşey badece bir «meslek» malı sayılabilir, fakat san’at asla...
Güzel, şahsiyettir. Bunda, Alain-in «bütün san’atların annesi» olu-ıak Vasıflandırdığı «muhayyile» nin önemli bir rolü vardır. Nitekim «gü zel hakikatin haşmetidir.» Fakat bazen muhayyilenin kuvveti, gerçek olmıyana bile, göz kamaştıran bir parlaklık ve umulmıyan bir cazibe verebilir.
Sanatkârın eseri, onu yaratanla bir bütün teşkil eder ve bu, gördüğü iş bakımından esaslı beş kısma ayrılabilir:
San’atın birinci ödevi, bizleri hayata yaklaştırmak suretiyle ondan uzaklaştırmak, hayatı unutturabil-mektir. işte Schiller'e göre san’atın ilk vazifesi
Onun ikinci ödevi, ihtiraslarımızın, varlığımızdan taşmasını sağlaması, insanın vücuduna hâkim olmasını temin etmesidir. Freud, Goethe’nin Werther’i, kendisine ha kim bulunan intihar etme fikrinden kurtulmak için yazdığını söyler (fakat unutulmamalıdır ki, bu büyük Alman yazarının eseri bir çok okuyucularını intihara sürüklemiştir.)
San’atın üçüncü ödevi teknik faaliyete imkân vermesidir- Nasıl ki müzik için ses, şiir için ise ahenk ve vezin şartsa...
Dördüncü ödevi mükemmelleştirmeğe fırsat ayırabilmek olan san’a-tın nihayet beşinci ödevi, hakikatleri zorlıyarak, hayata yeni bir kuvvet katmasıdır.

Güzel bir eseri muhakkak iyi bir ruha sahip bir san’atkâr ortaya atmamıştır. Çünkü san’atkâr yarattığına bazen kendini olduğu gibi, bazan kendini sandığı gibi, bazan kendini görmek istediği gibi, bazen ken dini görmeyi arzu etmediği gibi, bazan ise kendini görmekten korktuğu şekilde koyar.
İşte tanınmış Fransız yazan A. Gide bu yüzdendir ki «büyük sanatkârın yegâne gayesi imkân oldu- sine gönderilmeleri mevzubahs buğu nisbette i'nsanlaşabilmektir» der. lunmaktadır.
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
•Yazan : N- A.
Tefrika No: 20
birşey görecekmişim gibi gözlerimi kapatıyorum. Sonra onun bazı sözlerini hatırlıyorum. Birisini an dağımız zaman, onunla konuşurken kullandığımız kelimeleri de hatırlar ve bu kelimelere ayrı birer kıymet atfederiz. Kelimeler, mükemmel bir hafızanın canlı bir halde yaşamasına hizmet eden sembolik birer işaret olduğuna göre; ilk devrede onlârın rolü sanıldığından daha önemlidir. Bazan, insan, haddizatında sevdiği kimseyi mi, yoksa onunla konuşurken dilinin ucuna gelen sözleri mi daha çok sevdiğini kestiremez. Bir sevgili, kendisi için bir şiir veya bir aşk mektubu yazıldıktan sonra daha çok sevilir. Seven, onu sevdiğine dair kendi kendine telkinde bulunmuş demektir. Bocalamaktan kurtulmuş, durumu olduğu gibi kabul etmiştir. Geçmişte tanıdığımız ve üzerimizde iyi kötü bir intiba bırakmış olan kimseyi de, daima, onun en çok kullan-
diği cümle ve nidalarla birlikte ha tırlarız. Hattâ, bazı hallerde, onu bu kelimelerin çerçevesi içinden _________. . _.
sıyırıp mücerret surette tasavvur . rılmış bir etmek dahi imkânsızlaşır.
Bugünlerde Ayşe’yi de, kesik ni daları, hırçın sesi ve alaycı sözleriyle uzaktan daha net bir şekilde görebiliyorum. İhtiraslı, seyyal ve çapraşık, tam bir tahlil için ki taplara ve klinik müşahedelerine sığmıyan bir ruh... teskin edilmesi ve anlaşılması son derecede güç bir karakter!
Mutlak bir sükûn halindeyken apansız boşanıveı-en, eleme karşı olduğu kadar hazlara karşı da vur dumduymaz görünürken apansız müfrit bir hassasiyete geçiveren — ve geçiş seyri önceden asla kes tirilemiyen — kararsız ve sıçra^ yıcı bir tabiat!
iradesini istediği tarzda kontrol edememekten ileri gelen birçok ak saklıkları, aşırı bir mübalâğa ile örtbas etmeğe çalışmak. Hiçbir
Baş rol kimdedir?
C eçim Kanunu müzakeresi ü-zerinılcki görüşmeler evvelki gün başlamış bulunmaktadırxklem.| leket ölçüsündeki ve her vatandaşın haklı alâkasmı ve merakını ı çeken bu kanunun müzakeresi de,1 âdet olduğu üzere yine büyük bir süratle yapılmaktadır. Hayırlısı,1 demekten başka diyecek bir şeyimiz olmamakla beraber, bu kanunun da istenilen şekilde halk İr; "i* desinin tam tezahürünü temin ede ceğinden de maalesef şüphe etmel- : • teyiz. Çünkü sağdan soldan, kena ( ■ dan köşeden gelen bazı haberleı. işin M6 da olduğu gibi yine Jandnr. manın elinde kalacağını anlatmaktadır.
Meselâ, Şarkışla’dan verilen şu habere bakınız:
«İlçemize bağlı Demokrat Parti teşkilâtı olan bütün köylerin, ocak idare kurulları âzaları jandarma vasıtasiyle, şiddetli kış ve soğuğa rağmen jandarma bölük komutan, lığına celbedilmekte ve «Siz neder köyünüzde Demokrat Parti ocağı açtınız? Neden Demokrat Partiye kaydolundunuz?» diye sıkıştırıl! maktadırlar.
Son d.6*?- KayaPmar ve Osman. Pınar köyü demokratlarından onar* kişilik birer kafile silâhlı jandarJ ma refakatinde karakola getirilmil ve aynı şekilde sualler sorulara» tazyik edilmiştir.
Haksız ve kanunsuz bir şekllA; i kara ve kışa rağmen mahfuze karakola getirilen vaandaş lar kumandanın bu suallerır karşı: «bizim günahımız nedir? f için bu kış kıyamette keyfi olara buraya getirilmiş bulunuyoruz?» ( ye sulanmışlardır. Bu vak’a üzer ne bölük komutanı ile bir konuşm yapan Şarkışla ilçe başkam B kir Çakıroğluna, Komutan şu c vabı vermiştir:
—Ne yapalım, emir aldık! Hanı köyde Demokrat Parti ocağı vars kayıtlı âzalarını karakola celbedı ceğiz!»
Bundan başka, Demokrat vataı daşlann şikâyetleri karakolda aj larca bekletilmektedir. Son de yapılan bir şikâyetin istidası i aydır mevkii muameleye konulm mıştır. Ahmetli köyünde bir ç( köylüye ait 60 dönümlük ekili tar jandarmanın keyfî bir hareketi; 40 çiftle söktürülmüştür. Bu han ket sebebiyle köylüler Büyük Mi let Meclisine şikâyette bulunma lardır.»
Bu ve bu gibi haberler son i mantarda çoğalmaktadır. Seçi kampanyasının açıldığı ve Seçil Kanununun görüşülmeğe başlandı ğı bu günlerde tâ, Derebeylik u manından kalma bir idare tarzını yürürlükte olduğunu anlatan — haberlerin, bütün vatandaşları m teessir edeceğinden şüphemiz yo tur .
Felsefe Profesörü Muhterem İ işleri Bakanımızın, bu hâdiseler meşgul olmasını ve carî âdetle uyarak lütfen tekzip buyurması rica ederiz.
Hikmet YAZICIOĞI
FAHRETTİM KERİM
GELDİ
İstanbul Valisi Profesör Dr. Fahrettin Kerim Gökay dünkü trenle şehrimize gelmiştir.
ŞİKAGODA AÇILACAK KÖMÜR SERGİSİ
Önümüzdeki ilkbaharda Şikagoda açılacak olan kömür sergisine iştirakimiz Amerika, hükümetince arzu edilmiş ve bu mevzu etrafında üç dört gün evvel maden tetkik ve a-rama umum müdürü Ihsan Ruhi Be-rent ve genel kâtibi Şekip Engineri nin iştirakiyle Devlet Bakanlığın -da bir toplantı yapılmıştır.
Bu iki zatın sergi münasebetiyle hükümetimiz namına Şikago sergi -
Memurlara
yapılacak ikrazlar
şeyde irade ve azim sahibi değilken; herşeyde iradeli görünmek gayreti. Daha önceden kararlaştı* ’ _ ‘ ’ esas dahilinde hareket
edildiği zehabını uyandırabilmek için durinadan yalan söylemek. Amma yalanlan yakalandığı vakit, ya onların üzerinde İsrar, yahut sonsuz bir dürüstlik jestiyle af talep etmek, Ve daha sonra da, bu alçalışın acısını çıkarmak için da ha aşın, daha akla hayale gelmedik yalanlarla, ku'ilan gururu kur-tarmıya çalışmak...
Bu şekilde, hem kendisine, hem başkasına sonsuz bir işkence haya tı yaşatmak, başka bir deyişle; ha yatı zehir etmek!
Halbuki; temayüller arasında ne kadar uyuşma ve birlik mevcutsa, şahsiyet ve onunla birlikte karakter de o nisbefte insicamlı de mektir. Teyzemin kığını tarif etmek için, münhasıran: (O, bir i-rade hastasıydı!) demek elverir mi? Bir karakteri şematik bir §e-
kilde resmetmek ve her ne bahasına olursa olsun bir sistem içine sıkıştırmak tamamen abestir, insan ruhu, bir otopsi masasına uzatılıp orada parça parça edilerek öğrenilemez. O bir bütün, birbirine sarılmış incecik liflerden mü teşekkil nazik bir yumaktır. Bu liflerden hiç biri esas örgüden ayrılamaz. Ayrıldığı takdirde derhal hayatiyetini kaybeder. Halbuki, ruh yaşıyan bir şeydir. Bununla beraber; bir insan hakkında sağlam bir kanaat elde etmek için onu herkesten tecrit ederek inceleyip sık dokumak da kâfi gelmez. Aynı insanı bir de başkala-riyle, cemiyetle giriştiği münasebetler içinde inçelemek lâzımdır.
Çünki; tabiî ve sosyal meseleler de olduğu gibi, ruhî bir vakıa da, bu vakıa ile diğer vakıaları ihtiva eden münasebetler haricinde anlaşılamaz ve gene, hiç bir ruhî münasebet aklî bütün münasebetlerin karşılıklı iştiraki haricinde tasavvur edilemez. Ayşe’yi anlamam i-çin, Ayşe’nin zevk aldığı muhiti de tanımam icabediyordu. Çünki, zekâ ve ahlâkın ölçüsü ve sınama taşı, kendi şahsımız hakkında beslediğimiz ham hayallerde değil; cemiyetin umumî inkişaf kanun-tik faaliyetlerimizin faydalı sahalarına iştirakimiz nisbetinde, pra-da inkişafmdadır. (Devamı var)
Haber aldığımıza göre 5434 say Emekli Kanununun 23 üncü madd gereğince bazı memurlara yapılrn gereken para ikrazı hususundaki ( lışmalar neticelenmek üzeredir.
Mezkûr madde mucibince iştira! ve mevduatçı bütün memurlara sı dik sermayesinden en çok üç milj liranın % 5 faizli iki kefilli ve sene vâdeli olarak beher memura çok üç maaş nisbetinde ikraz et mesi gerekmektedir.
Yapılan bir çok müracaatlar na rı itibara alınarak bu mevzu üzer de durulmuş ve hazırlanan bir I nelge Yönetim Kuruluna şevketi miştir.
Yönetim Kurulunca tesbit ed’ cek esaslar ve kanun maddesin^*' ahkâm mucibince bu ikrazın yapı cağı kesinleşmiş bulunmaktadır.
Mezkûr kanun önümüzdeki f lerde Yönetim Kurulunun tasvib den çıkacak ve büyük bir men kitlesini içine alan mevduatçı ve rakçiler bu karardan istifade ede lecektir.
İSTANBUL EKSPRESİ GECİI
Dün 8.05 de Ankara garına gell si icabeden İstanbul ekspresi Fuat paşa istasyonunda vukuftu teknik bir arızadan dolayı anı 15 10 da gelebilmiştir.
J TAKVİM L
Hicrî: 1369 — Rebiül’âhır: 21
Rumî: 136G — Ocak: 27 9 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
Vasatî
ZAFER
Sayfa: 3
9 - 2 - 1950
edi »ağ tlı |ÜZ(
| OKUYUCU ŞİKÂYETLERİ
viüt] Sisa )ade a... •kur yi 5 Te y ilmi thiş ı. Ö ? K geç .*ni .
e 1 ran ıne2 nur ırla leh ı on sil leh ada
ît ( pa§
de, :elc ize le
(Tamar... Birinin adı Tomardı. Bugün gelen de
İren... Notarasın kızı İren... Gelsin bakalım... Yorucu işlerimiz arasında bunlarda lâz(m'... Şimdi hülyalarımıza dalabiliriz...)
— 86 —
j Yanan sebze hâlinin feci durumu
Toptancı halinde 15 No. İbrahim
Kurt, 17 numarada Hüseyin Çağın,
22 de Ahmet Ulupınar'daıı aldığı-
D. P. nin seçim mevzuundaki görüşü
F. Hulusi Demirelli’nin
— Hayıa- Zağanos, ben bu Hisarı boşuna yaptırmadım. Onun kulelerini nafile yere bu kadar kalın ve muhkem yaptırmadım. Bunun bir sebebi var.
— Her halde şevketlû...
Sonra Sultan Mehmet birdenbire telâşlı ve asabi bir halde acele acele şunları sordu:
— Hangi aydayız Zağanos?
— Mayıs ayı sonunda...
— Mayıs ayındayız ha... Demek Mayıs ayındayız. Hisar başlıyalı ne kadar oldu?
— Üç ay kadar.
— Çok geç... Çok geç... Daha evvel olmalıydı, daha evvel olmalıydı. Kuleyi arttıralım. Haziranda bitmesini istiyorum. Haziranda bitmesi lâzım. Anlıyor musun Zağanos? Haziranda bu Hisar bitmeli ...Sona ermeli...
Zağanos paşa şaşırmıştı. Padişah birbir arkasına, nefes almadan konuşuyordu. Ve halinde garip bir asabiyet vardı.
— Zağanos diye tekrar bağırdı. Zağanos!. Urben’den ne haber?
Zağanos bir daha afalladı:
—Her halde iyidir şevketlû....
— Saçmalama Zağanos... Urbe-nin hal ve hatırını sormuyorum. Döktüğü toplardan ne haber diyo-
riya, hile ve entirika ile bir kere daha kurtarabilirdi...
Kostantin son bir teşebbüs olarak Sultan Mehmede bir cemile daha göstermek istemişti. Türk atlılarının, Bizans surları dışındaki Bizans köylerinin otlaklarından istifade etmelerine müsaade etmişti. Vakia onun müsaadesine lüzum yoktu, esasen Türk atlıları buralarda serbestçe dolaşmakta idi. Fakat biraz sonra Kostantin kimbi-lir hangi mütalea ile padişaha garip bir müracaatta bulundu.
Gönderdiği mektupta hulâsaten şöyle yazıyordu:
(Atlarınızın bize ait olan köylerde otlatılmasına müsaade etmiştik. Bundan maksadımız, size olan dostluğumuzu isbat etekti. Halbuki süvarilerinizin, bizim bu müsaademizi suiistimal ettiğini gördük. Atlarını, çayırlarda otlatacaklarına, ekilmiş araziyi tahribe başladılar. Yed-i İlâhiye tevdi edilmiş o-lan mukaddes şehrimizin masum halkına ait olan bu mahsulâtın tahribine hakkınz olmadığı muhakkaktır. Bundan sonra eğer süvarileriniz aynı şekilde hareket edecek olursa, Allahın inayetine sığınarak
yed-i iktidarımızdaki bütün kuv-
mız mektubu
geçiriyoruzı
aynen sütunlarımıza
«1 — 3/1/950 tarihinde Ankara toptanct sebze halinde vukubulan yangında 17 dükkân yanmıştır. Bu yangının bir dükkândan çıktığına göre on yedi dükkânın yanmasına sebep Ankara Belediyesinin yaptırmış olduğu toptancı halinin fennî
şartlara uygun olmadığı gibi yaptırılan dükkânlara yangın duvarı, şöyle dursun baca bile konmamıştır, Ve bu yangının başlıca sebebi baca teşkilâtile su tesisatının ve gelen itfaiyenin yangının genişlemesine mani olmak için yıkma teşeb-
büsünde bulunmamasıdır.
2 — Hal müdürlüğü tontancı halinin yangın tertibatı hakkında Be-
lediye ile temasa geçmişse de bir çok muhaberelere rağmen nazarı
dikkate alınmamış ve bu yangının
da bu şekilde
onyedi müessesenin
tamamen mağduriyetini mucip ol-
muştur.
oh.-
h(
tu.
)ey

ize
Un
an
-Öl
k i
;al
İs
or.( dzı re
rum.
— Bir kaç top dökmüş çevket-lû...
— Yazık... Anlamıyorsun. Kimse bİT şey anlamıyor... Maamafih anlamamanız daha iyi. Toplar yapıldı Zağanos. Fakat daha büyük.. Daha büyük... Bana daha büyük top lâzım. Bana daha büyük top
Bir taraftan böyle acele acele söyleniyor, oym zamanda da yıldırım gibi bir süratle, âdetâ koşarak sırtlardan aşağıya iniyordu. Zağanos paşa, bir türlü Sultanın ne yapmak istediğini anlayamamıştı. O da oynı süratle onun arkasından koşuyordu.
Nihayet Sultan Mehmet, Hisarın üst köşesine geldi. Yarı yarıya yapılmış olan duvarların kenarından geçerken onları dikkatle gözden geçirdi. Fakat durmadı, bazan yığılmış molozları, harçları atlıya-rak, bazan bir duvar üzerinde yürüyerek Hisarın en muhteşem burcunun önünde durdu.
— Şimdi bu burcun üzerine çıkalım Zağanos..
Dediö Yanm yamalak iskeleler üzerinde sendeliyerek, gece yansı iki adam kulenin tepesine çıkabildiler. Padişahta hiç yorgunluktan eser görülmüyordu. Muhteşem kulenin tepesine, tunçtan, bir heykel gibi dikildi. Hafif bir mehtap ışığında onun dinç vücudü, esrarengiz bir hüviyet almıştı.
Bütün Boğaza hâkim bir Her-küldü sanki o... Gururla göğsünü kabarttı. Karşıki sahilleri doya doya seyretti ve birdenbire:
— İşte buraya konulacak Zaga-
vetlerimizle buna mâni olacağımızı
bilmenizi isterim...)
Kostantinin, şimdiye kadar böyle sert ve delice bir hareketi olmamıştı. Onu bilhassa Franzes ve Notaras daima sert hareketlerden alıkoymağa çalışmışlardı. Buna rağmen bu defaki acaip mektuba mâni olamamış olsalar gerekti.
Sultan Mehmet mektubu okuduktan sonra geniş yastığa yaslandı. Vezirleri çağırdı. Bunların arasında İsfendiyar oğlu da vardı.
îsfendiyar oğlu!...
Diye hitap etti. İsfendiyar oğlu derhal yerlere kadar eğildi:
— Emrediniz Sultanım.
3 — Dükkânları yanan kapzimal-laı- Belediyeye müracaat ederek kısa zamanda dükkânlarının yaptırılmasını istemişseler de dükkânların Belediye tarafından yaptırılmasına imkân olmadığını ve ancak kapzı-malların kendileri tarafından yaptırabileceklerine ve yaptıkları mas rafın da hiç bir surette Belediyeden istemiyeceklerine dair noterden taahhütname almak suretiyle müsaadesi verilebileceği söylenmiştir.
Yangın felâketi kâfi gelmiyormuş gibi bir Belediye tarafından bu şekilde cezalandırılmış bulunmaktayız.
— Sen ki ordumuzun süvarileri-
ne nezaret etmektesin. Atlarımız, ekilmiş araziyi, mahsulâtı tahrip eder mi?
İsfendiyar oğlu gayet kat’î bir ifade ile cevap verdi?
— Hayır Sultanım, emriniz üzerine yalnız hali arazide otlatılmaktadır.
— Böyle olması lâzım. Fakat bu mektup nedir? Bir kere okuyunuz.
İsfendiyar oğlu Kostantinin mektubunu okudu. Sonra hiddetin den kızarmış bir halde:
— Bir hükümdarın yalan söylemesi ne kadar fena bir şey Sultanım. Bizans Kayzeri yalan söylüyor.
— Yalan söylediğine emin misin?
— Tamamen eminim.
— Ben de öyle olduğunu zannediyorum. Acaba imparatorun kasti ngdir?
Zağanos paşa atıldı:
— Eceli gelmiş olmalı hünkârım. Zerre kadar iz’anı olsaydı, böyle bir münasebetsizliği yapmazdı.
4 — Anhara Belediyesinin yaptığı şu salas tâbirini kullanabileceğimiz sebze ve meyve hali yazın malların çürümesini, kışın donarak mahvolmasını intaç etmekte ve bu maddeler üzerinde hayat pahalılığını doğurmakta olduğu gözle görülebilecek bir halde iken bunun önlenmesi düşünülmesi şöyle dursun mevcut hale rahmet okutabilecek yirmi kulübe daha yaparak kendisihe varidat temin etmeyi düşünmekte bin netice serveti millîye mahvolmaktadır-
Yazılarımızın doğruluğunu anlıya bilmek üzere yerinde incelenmesini ve efkârı umumiyeye bildirilmesini derin saygılarımızla arzederiz.»
Kanada - İtalya ticaret münasebetleri
Roma Radyosu 8/2 (Basın - Yayın) — Roma’ya varmış bulunan Ka nada Ticaret Bakanı bugün İtalyan Cumhurbaşkanı Einaudi ile görüşecek, ayrıca İtalyan Dış Ticaret ve Sanayi Bakamları ile temaslarda bulunacaktır. Kanada Ticaret Bakanı Romayı terketmeden önce Papa tarafından kabul edilecektir-
az
a ( im
Ç (
IV ıı I iy( un n a
A
Fa ini ın ar;
. I
ti.
:el. ab;
ie.
ıd
th
ba
Öl
18
id
)r
ııiz
Diye haykırdı. Zağanos gayri ihtiyarî:
— Konulacak nedir şevketlû?.
— Hâlâ anlamıyor musun Zağanos?. Urben’in yaptığı büyük top buraya konulacaktır. Onun endaht ve menzil hesaplarım ben yapacağım. Zağanos!. Zağanos!.. Bu Boğazdan benim emrim olmadan, be-* n*m müsaadem olmadan bir tek ge-’mi dahi geçmemelidir!. Anlıyor mu sun? Geçmiyecektir, geçmiyecek-tir- Boğaz benimdir, benim milletimindir. Bu sularda Türk
— Bizimle dost olmaktan vaz mı geçti aceb?.
— Bıçak kemiğe dayanmış olmalı.
— Halbuki biz. onun tarafından bozulmadıkça sulhu bozmıyacağı-mıza söz vermiştik. Halbuki şimdi imparator bizi zorla şiddet istimaline sevkediyor.
Bunu söyledikten sonra birdenbire Sultan Mehmedi şiddetli bir asabiyet kapladı. Yerinden kalktı. Eli hançerinde olduğu halde:
(Devamı var)
Amerikada Komünistlik
Vaşington, g*(a.a.) — Öğrenildiğine göre, federal tahkikat bürosu şefi Edgar Hoover büro tarafından istenen tahsisatı inceliyen Âyan Meclisi bütçe tâli komisyonunun yaptığı gizli bir oturumda, Amerika’da takriben 54.000 koyu komünist bulunduğunu ve komünist taraftarlarının da bunların on misli olduğunu bildirmiştir.
sözlerini neşrediyoruz
(Demokrat I’arli Meclis Grupu Başkanı Fuat Hulûsi Demircilinin Seçim Kanunu hakkında Demokrat Partinin görüşünü izah eden beyanatını dün neşre başlamıştık. Bu mühim beyanatın son kısmını aşağıya koyuyoruz:)
2— Seçimleri adlî nezaret ve murakabe altında ve kanun dairesinde sağlam usullerle ve dürüst ellerle yürütmek,
3— Gizli rey ve açık tasnif prensiplerini fiilî teminata bağlamak,
■1— Milletin hayatında çok mühim bir an olan seçim gününde seçmenler için huzur, emniyet ve kolaylık sağlamak,
5— Seçim neticelerinin doğruluğunu inceden inceye ve tarafsız heyetler marifetiyle vasıflandırmak.
Şimdi tasarının ve üzerinde muhterem geçici komisyonca yapılan değişikliklerin bu maksatları gereği gibi sağlayıp sağlamadığını ve ne dereceye kadar ileri veya geri getirdiğini sırası ile ve umumî prensipler bakımından arattıracağız yani şimdilik tasarının tümü üzerinde grupumuzun görüşlerini umumî mahiyette olarak ifade ile maddeler üzerinde sırası gelince düşünce ve tekliflerimizi ayrıca arzetmek hakkını mahfuz tutacağız.
Arkadaşlar; seçim muamelelerinin temelini teşkil eden seçmen kütüklerinin hazırlanması işi, tasarıda istihdaf edilen gayeye uygun olarak işleyecek bir teşkilâta bağlanmamış bulunmaktadır.
Bunun için hususî bir mekanizma ihdas edilmemiş, kütüklerin hatası kusursuz olarak doldurulması adlî bir makamın nezaret ve murakabesi altına konulmamıştır. Bilhassa memleketimizin vaziyetine göre itiraz müddetleri pek kısa tutulmak suretiyle itiraz yolundan yolsuzlukların ve yanlışların düzeltilmesi hemen hemen imkânsız hale getirilmiştir. Bu cihetlerin yüksek heyetinizde de takdir buyurularak bu bahse teallûk eden hükümlerin esasa ve maksada uygun bir hale getirileceğini kuvvetle ümit ediyoruz.
Seçim propagandası
Arkadaşlar, demokrasi rejiminin tabiî ve hayırlı icaplarından olan fikir ve içtihat karşılaşması ve siyasî partilerin memleket ve dünya işleri hakkındaki görüşlerini izah ve müdafaa yolunda tevessül ettikleri propaganda vasıtaları seçim gününe kadar yapılmış ve kullanılmış bulunur. Seçim günü artık söz seçmenlerindir. Tasarı seçimlerde partilerin veya adayların yapabilecekleri propagandaları bir nizam ve kaideye bağlarken bu mülâhazadan ilham almış bulunuyor. Fakat burada da prensiplerden inhiraflar yaptığını ve adeta seçimin ilân edildiği günden seçim gününe kadar olan müddet içinde propagandayı fiilen yapılamaz bir hale soktuğunu görüyoruz. Şöyle ki:
1— Açık toplantı yerlerinin tayin edilmesi salâhiyetini belediye ile ihtiyar heyetlerine bırakmıştır. Bu heyetler verilen salâhiyete dayanarak açık propaganda için meselâ Ankarada Etlik sırtlarını ve İstan-bulda Okmeydanını gösterebilecekler demektir. Hatta bir şehir veya kasaba içinde yalnız bir meydan göstererek partilerin ve adayların çokluğuna göre bir kısmı için propaganda imkânını ortadan kaldırmaları ihtimali bile vardır. Hoparlörle propagandayı ise büsbütün yasak e-debilirler.
2— Kapalı yerlere gelince: Tasarıda konmuş bulunan kayıtların bu propagandayı fiilen imansız hale getirdiği görülüyor. Meselâ o yerlerdeki toplantılarda bulunmak hakkı seçmenin yeterliğini haiz vatandaşlara hasredilmek suretiyle toplantıda 22 yaşını doldurmamış var mı, yok mu? şeklinde araştırmalara ve belki yüzlerce kimlik cüzdan yoklamasına yol açar. Bu ise bir çok nahoş ihtilâflara meydan verir.
3— Bir de tasarının 43. maddesiyle propaganda salâhiyetinin yalnız bir seçim dairesinden adaylığı bahis mevzuu olan kimselere inhisar ettirilmesi partiler için diğer kuvvetli hatipleri vasıtasiyle bütün memle kete şamil bir seçim propaganda yapabilmelerini imkânsızlaştırmaktır.
4— Hele seçimin iki gün evvelinden itibaren her çeşit propagandanın mutlak surette yasak edilmesi ve radyodan faydalanmak hususunda iktidarla muhalefete nisbet kabul etmez bir fark arzeden zamanlar verilmesi ve nihayet bu serbest kayıtlara riayetsizlik halleri için ağır cezalar tertip edilmesi çok nazar ve teemmüle şayandr.
Kaldı ki bütün bu takyitler seçim muamelelerinden zahiren uzak tutulmuş olan iktidar ve idare elemanları için bu muamelelerin devamı müddetince her zaman seçim mücadelesine müdahale etmek zeminini hazırlamış bulunmaktadır. Onun için bu bahisler ilgili fasıl görüşülürken zarurî bir kaç tâdil teklifimiz olacaktır.
Seçimi idare ve murakabe
Simdi en ruhlu bir mevzu olan adlî murakabe sistemi ve bahsine geçiyoruz:
Arkadaşlar, partimizin muhterem ilim heyetine verdiği mütaleada zikri geçen ana prensiplerden birisi de seçimi idare ve murakabe vazifesinin hukuk zihniyetini benimsemiş, tarafsızlık ve hakseverliği âdet e-dinmiş organlara tevdi edilmesi idi-Bu bahiste il ve ilçe seçim kurullarına verilmesni bir muvazene unsuru olarak telâkki ettiğimiz parti temsilcilerine ancak istişarî bir vazife verilmesine ve kararın kurula başkanlık eden yargıça bırakılmasına kail olduk ve olmaktayız. İlim heyetinin tasarısı bu kurullara il genel meclisi ile belediyeden de üyeler a-lınması ve sandık kurullarına muhtar ve ihtiyar heyetinden ad çekme yolu ile üye seçilmesi tezini ileri sürmüş bulunuyor. Ancak bunu yaparken; «Seçim kurullarının mahiyetleri itibariyle kendilerinden beklenen vazifeyi ifa edebilmeleri kanun yürürlüğe girmesi tarihinden i-tibaren ilk yapılacak köy, mahalle, belediye ve il genel meclis seçimlerinden sonra mümkün olabileceğini» belirtmiş ve bu maksatla geçici olarak bir madde kaleme almıştırj^ad-de ilim heyeti tasarısın®! 159. maddesidir. Hükümetin tasarısmda ise böyle geçici bir madde yoktur. Bu suretle kâfi teminatı ihtiva etmeyen mevzulara göre şehir, kasaba ve köylerde hasıl olan fiilî durum iktidarın lehine olarak kullanılmak istenmektedir. Biz yukarıda zikrettiğimiz asıl teklifimizin kabul edilmemesi halinde böyle geçici bir hükmün kanunda yer bulması lüzumunda ısrar edecöğiz. Çünkü, eski belediye seçimleri ve hususile muhtar ve ihtiyar heyetleri seçimleri âmme vicdanını tatmin etmekten pek u-zaktır.
Hükümetin tasarısında adlî neza-
ret ve murakabe sistemi de bütün olarak ele alınmamış, seçimin sonuna kadar her safhası bu murakabe altında tutulmak lâzım gelirken son safhada bundan inhiraf olunmuştur.
Yüksek Seçim Kurulu
Onun için yüksek seçim heyeti ü-zerinde ehemmiyetle durmak lüzumunu duymaktayız. İlim heyeti hazırladığı projede buna bir seçim mahkemesi mahiyetini vermişti. Bu suretle seçim neticelerinin münakaşası Mecliste yer bulmıyacaktır. Bundan yalnız seçim emniyeti bak' •nından cığil aynı zamanda da/.et bakımından da çok esaslı faydalar elde ed.debîlirdi. Çünkü seçim mazbatalarına karşı ileri sürülen iti -razları k-zaî bir ıreruin halle’me-si Meclisteki ekseriyet tarafından bu hususta politik veya hissî mülâhazalarla hareket edildiği yolundaki şüpheleri ortadan kaldırır. Anayasamızda bu sisteme gitmemizi meneden bir hüküm mevcut değildir. İngiltere ve Yenizelanda ile A-vustralya milletleri camialarında bu gün cari olan usul muhterem geçici komisyonun mazbatasında yazılı olduğu gibi mixte yani karışık bir sistem de sayılamaz. Her neyse hükümet bazı mülâhazalarla buna taraftar olmamış ve parti arkadaşlarımızın bazıları hükümet tasarısına razı olmayı bu yüksek heyetin o tasarının 112 ve 117. maddelerindeki salâhiyetlerinin muhafazası şartına bağlamışlardır. Komisyon ise hükümetin de bu noktada beklenmeyen bir ricati üzerine bu salâhiyetleri asgariye indirmiştir. Halbuki herhangi bir heyetten hukukî ve vicdanî bir mütalea istenince ona geniş tetkik ve tahkik yetkisi tanımak hukukî bir zarurettir.
O heyet hâdiseye göre kanaat sebeplerini istikmal etmeden ne türlü mütalea serdetse öyle bir mütalea-nın isabeti itiraz ve şüpheleri teskin ve âmme vicdanını tatmin edemez.
Hatta kendisine öyle sathî bir tetkikle iktifa edip tam kanaat getirmediği hâdiseler hakkında rapor vermesi mecburiyeti de yükletilmez. Kaldı ki, yargıtay ve danıştay erkânından teşkil edilen öyle kudretli ve faziletli bir heyetin ne gibi tahkik ve tetkikler lâzım olduğunu kendisine arzolunan meselenin mahiyetine göre isabetle takdir edeceği şüphe götürmez ve götürmemeli-dir. Ve onun için geçici komisyonun bu salâhiyetleri tahdit için ileri sürdüğü sebepleri asla yerinde görmemekteyiz.
Cezaî hükümler
Arkadaşlar; tasarıdaki cezaî hükümlerden propaganda için bundan evvel tenkit ettiğimiz kayıtlara muhalif hareket edenler hakkında cezalar fiilen mütenasip değüdir. Seçim muameleleri ile ilgili suçların takip ve muhakemesi için tasarıda vazedilen usule gelince; bunda da ıslaha muhtaç noktalar eksik değildir. Bir kere o gibi suçlar için zaman aşımı lüzumundan çok daha kısa tutulmuştur. İlim heyeti bunu u-mumî hükümlere bırakmıştır. Halbuki önümüzdeki tasarıya göre âmme dâvası seçimin ertesi gününden başlıyarak üç ay içinde açılmadığı takdirde hak sukut edecektir. Şu halde ilk tahkikatı, hele istisnaî o-larak mütekaddim bir takım merasime bağlı tutulanlar hakkındaki kovuşturmağa müteallik işlerin uzatılması veya uzaması neticesinde ka-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
2 — Avuç İçi, sonuna K gelirse t-rsl: bir bucağımız olur. 3 — tren yolu, mısır, if 4 — edinme 5 — içki. merhamet etmek G — etrafı su İle Çevrili kara par cası, ödeme 7 - kira İle oturan, şûle 8 — gülen. 9 — bir harfin okunuşu, yap ma, taraf 10 — bir yazı makinesi markası, gelecek, 11 — söz. kanunlar.
Tertlbeden: N. Ü.
EVVELKİ BULMACAMIZIN IIALLt Soldan eatfa ve yukarıdan avaöıya: 1 — As. kalay, er 2 — Saroz, âlâ 3 — salfth, ateş 4 — kalas. İdame ebabe 6 — loh. avali 7 — az. İbare, bt 8 — Adale, hâb 9 — Atehi, haya 10 -eleme, bayat 11 — Raşe, şubat.
6 —
5 —

ANKARA RADYOSU 9 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
7.30 M. S. Ayan.
7.31 Müzik: Hafif müzik (Pl).
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Zeybekler (Pl).
8.15 Müzik: Hafif melodiler (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Bale müzikleri (Pl).
9.00 Kapama.
2.28 Açılış ve program.
2.30 M. S. Ayarı.
2.30 Müzik: Şarkılar.
3.00 Haberler.
3.15 Müzik: Radyo salon orkestrası:
1. Tschaikovrsky: Fındıkkıran süi-tından marş;
2. Rud, Felber: Slovak dansları.
3. Grainger: İrlanda Halk dansı:
4. Geiger: A dan Z ye kadar (Potpuri).
3.30 öğlç gazetesi.
Î.45 Müzik: Radyo Salon orkestrasının devamı.
1.00 Aksam programı, hava raporu ve , Kapanış.
1.00 M. S. Ayarı.
1.00 Müzik: İnce saz (Hüseyni faslı)
1.45 Müzik. 2 piyano İle melodiler (Pl).
).00 M. S. Ayarı ve haberler.
).15 Geçmişte bugün.
i.20 Yurttan sesler).
1.45 Müzik: Senfonik ese
).15 Radyo gazetesi.
1.30 Serbest saat.
1.35 Müzik: Şarkılar.
.00 Unesko gazetesi.
• 15 Müzik: Dans müziği (Pl).
.45 Konuşma (Sağlık saati)
22.00 Müzik: Müzikseverin saati.
22.45 M. S. Ayan ve haberler.
23.00 Program ve kapanış.
13
13
14
rler (Pl).
İSTANBUL RADYOSU
9 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
12.57 Açılış ve programlar
13.00 Haberler
13.15 Şarkılar ve türküler (Pl).
13.30 Büyük orkestra eserleri (Pl). Maurice Ravel : «La Valse» Rimski - Karsakof: «Düğün alayı» Çalan: Pierre Monteux İdaresinde San Francisco Scnf. O.
bayrağından başka bir bayrağın dalgalanmasına müsaade etmiyece-ğim. Emrimi dinlemiyecek kaptanın akıbetini göreceksin Zağanos.. Boğazı kilitliyorum. Haydi gidelim artık Zağanos...
Sultan Mehmet, kuleden indi. Ağır ağır otağına gitti. Yatağı karma karışıktı. Çünkü geecleri uyunuyordu, uyuyamıyordu. Belki on kere yatağından kalkıp kâğıt üzerinde plânlar, projeler yapıyordu.
Şimdi otağında yalnızdı. Yatmak üzere iken, o gün gelen hediyeleri gördü. Köşeye yerleştirilmişti. Dudaklarında garip bir tebes süm belirdi:
(Tamar... Birinin adı Tamardı. Bugün gelen de İren... Notarasın kızı İren... Gelsin bakalım... Yorucu işlerimiz arasında bunlar da lâzım... Şimdi hülyamıza dalabiliriz...)
Ve yatağına uzandı. Yarı kapanan gözleri, otağın loş boşluğunda bir takım hayaller görüyordu. Hisarlar, kuleler, bir güzel kız, vel-veleli bir ordu, başka bir güzel kızın kıvrak hayali... Yine ordular... Toplar...
Sultan Mehmet uyuyordu!..
Kostantin harekete geçiyor
Rumelihisarı artık sona ermek üzeredir. 1452 yılı Haziran ayında son kısımlarının da bitirilmesi için başta bizzat padişah olduğu halde hummalı bir faaliyet göze çarpmaktadır. İmparator Kostantin, yalnız padişaha değil, son günlerde, Türk amelesine de erzak göndermeğe başlamıştır. Belki Sultan merhamete gelirdi!.. Belki Bizansı
— O alicenap kızın başına bir felâket gelmediğinden emin misiniz? diye sordu.
— Oh! tamamiyle eminim. Nel kapısına doğru yürüdüğüne göre Parise gitti her halde. Şehirde ise ne karışıklık ve ne de uygunsuz bir hâdise var. Ben müsterihim.
— Pekâlâ... hayırlaş; olsun.
Diyen Boröver, içinden :
— Hay körolası şeytan!... Fiyo-rindanın Pariste yapacağı ne gibi mühim bir işi olabilir? Bizzat yap mak istediği bir şeyi Ferriyere havale etmek zorunda kalmasının sebebi nedir acaba? diye söylendi.
Görüldüğü üzere Boröver, ne kadar ehemmiyetsiz 'olursa olsun teferruat kabilinden en ufak bir şeyi bile kaçırmıyor.
Fransua, öyle uzun uzadıya a-raştırmadı ve hakikî bir sevinçle :
— Böyle olduğundan dolayı pek memnunum ve içim rahat etti. Bu zarif ve güze} yavrunun bize karşı olan sadakatinin kurbanı olduğunu düşünmek benim için pek acı bir şeydi.
Bu sırada, Boröverin zihni başka endişeli şeylere saplanmış olduğundan uzun müddet Fiyorin-dayı düşünemezdi..
Duvarın dibine gelmişlerdi. Bu duvarın pek yüksek olmadığını ev velce söylediydik. Kolayca tırman dılar ve Papazlar yolu üzerindeki evlerin bahçelerinde bulundular.
Bu evlerden ekserisinin birbirlerine bitişik olmadıklarını ve a-ralarında oldukça yüksek bölme divarları bulunduğunu da evvelce
PAPAZ ÇAYIRI |
■—■— Yazanı Mİjel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı ■■ 1 80 1 11 ■
söylemiştik. Onlar evlere doğru gitmediler, bu duvarlardan birine yöneldiler. Maksatları duvarı aşmak, yola atlamak ve bu yolu kapayan asker kordonunu yarmak idi.
Bu bahçelerin içinden geçtikleri sırada kimseye rastlamamışlardı. Kaçtıklarını kimsenin görmediğini sanıyorlardı.
Amma, aldanıyorlardı.
Bunların duvara yaklaştıkları sı rada bir adam koşarak Mare sokağından gelmiş ve Giyyom Pan-tekotun kulağına bir şeyler fısıldamış ve o da bu sözler üzerine müthiş bir küfür savurmuştu. Çetesi bu sırada yirmi kişiye inmişti. Fakat, etrafında elli kadar ne idüğü belirsiz, haşarat makulesi a-dam vardı ve bunlara müracaat
edilirse en az yarısı kendisine iltihak etmekte tereddüt etmiyecek ti.
Bu sebeple hemen:
— Melûn zındıklar yanmışlar!., haydi! onları kaçırmıyalım! diye bağırdı.
Böylece yirmi kadar cani suratlı herifi beraber sürükledi. Bu suretle kuvvet’, bir misli artmıştı. Diğerlerinden, bir kısmı, ne olur ne olmaz belki başları belâya girer
endişesiyle oradan ayrıldılar ve bir lasmı ise yağma ihtimalini düşünerek yerlerinde kaldılar.
Giyyom Pantekot'la avenesinin oradan ayrılması, doğrudan doğruya bu yangının tehdidi altında bulunan komşulara, onu söndürmek veya hiç olmazsa yayılmasına mani olamk için gayret etmek fırsatını verdi. Çünki, Pantekot buna müsaade etmemişti.
Giyyom Pantekot ve ipten kazıktan kurtulmuş avenesi, Papaz-laryolu’na çıkmak için Küçük Papaz Çayırı deniletı çayıra koşmuş-
Bu esnada, söylediğimiz gibi, Bo-röver’le arkadaşları duvarın dibine varmışlardı. Boröver onları Çayıra en yakın olan tarafa, yani duvarın sağ köşesine götürmüştü. Halbuki, Pantekot’la avenesi de o taraftan çayıra çıkacaklardı. Şövalye, buraya gelince ciddi bir tavırla, Protestanlara:
— Efendiler, sizi istediğim gibi kullanabilecek miyim? Diye so^du.
İki zabitten biri:
— Şövalye, ben, ancak size verdiğim sözü bana iade ettiğiniz veya hepimiz tehlikeden kurtulduğumuz zaman kendimi serbest sayarım. Bu efendiler de, eminim ki, size
ayni sözü söyleyeceklerdir, cevabını verdi.
Filvaki, diğer dört Protestan bu sözü tasdik ettiler.
Boröver, hafif bir baş işaretiyle teşekkür etti. Halinde bir sıkılganlık, bir mahcubiyet var gibi idi. Özür dilemek istiyormuş gibi, biraz mütereddit bir tavırla:
— Efendiler, sizden istediğimiz şey, belki size garip görünür... fakat, ne yapayım ki başka türlü hareket etmeme imkân yok, sözlerini söyledi.
Mütereddit bir tavırla durdu:
Fakat, iki Protestan zabit ona karşı büyük bir hayranlık ve saygı gösteriyorlardı. Onun bu tered-düddünü görünce, biri:
— Efendi, bizler askeriz'. Bunu söylemekten maksadımız, itirazsız olarak itaat etmeyi bildiğimizi anlatmaktır. Hiç çekinmeden bize e-mirlerini veriniz...
Ve diğeri de:
— Emin olunuz, verdiğiniz .emir-
ler ne olursa olsun, tamamiyle ifa-edilecek... icabederse bu uğurda hayatımızı bile fedadan çekinmiye-ceğiz... diyerek onun endişe ve tereddüdünü izale ettiler.
Boröver, müsterihane bir tavırla:
— İşte şimdi içim rahat etti, dedi. İşte sizden beklediğim şey: Buradan duvarı aşacaksınız, karşınıza Eşode sokağı çıkar bu sokaktan geçmeğe çalışacaksınız.
İki zabitten biri metin bir tavırla:
— Geçeriz, dedi.
Boröver, başı ile onu tasdik ederek sözüne devam etti.
— Biz de, bu köşenin mukabili olan taraftan, Sen sokağı tarafından duvarı aşaçağız... amma, siz geçtikten sonra. Belki sizi görürler; ben öyle zannediyorum.
—Anladık, anladık efendim. Bizi görecekler. Ben bizi görmelerini temin edeceğim... peşimize de düşecekler; ben bunu da temin edeceğim... istediğiniz bu değil mi?
Onlara, ellerini uzatan Boröver:
— Evet, dedi.
Birbirileriyle candan kucaklaştılar. İki zabitten biri, sesini alçaltarak:
— Siz.Büsi sokağına geçmeğe gayret ediniz... biz de o haşarat güruhunu peşimize takar Vorjiro sokağı tarafına sürükleriz, sözlerini ilâve etti.
Ferriyer bütün bunları derin bir hayretle dinliyordu. O, Şövalye Dö Bpröver’i değişmiş buluyordu. Amma, nefsi için böyle tedbirlere müracaat etmiyeçeğini de bildiği cihetle, bunları mutlaka Kont Luvr için yaptığına hükmetmek mecburiyetinde kaldı. O vakit, ilk defa olarak içinden şöyle bir sual geçirdi:
(Devamı var)
13.50 Ev kadını - süt çocuğu hastalıkları Konuşan: Melâhat Akkoyunlu.
14.00 Şarkı ve türküler.
14.40 Dans Müziği (Pl).
15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar.
18.00 Dans müziği (Pl).
15.30 Hafif müzik (Pl).
18.45 Saz eserleri.
19.00 Haberler.
19.15 Hafif orkestra eserleri (Pl).
19.20 Org resitali.
19.45 Şarkılar ve türküler.
20.15 TEMSİL (Dell - Dolu) Operet.-
21.15 Fasıl Heyeti Konseri
22.00 Küçük Orkestradan melodiler.
22.20 Çeşitli hafif müzik: (Pl).
22.45 Haberler.
23.00 Dans müziği (Pl).
23.15 Hafif gece müziği (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ...........,............... 00
Sıhhi imdat .................... 91
Trenler ..................... 12028
Hava Yolları................. 14881
Yataklı vagonlar ............ 11566
Su arıza .................... 21575
Elektrik .................... 24846
Havagazı .................... 24846
Başkent Taksi ............... 22222
Yeni Güven Taksi ............ 22333
Sizin Taksi ................. 22333
Merkez Taksi ................ 11111
Ersan Taksi ................. 21111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ BÜYÜK (15031) : Istırap Çocuğt ANKARA (23432) : Zamane kızı
ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
(22294) : Güzeller resnılgeçidl (14040) : Haydut aşkı (11131) : Kadın severse (14072) : Dolambaçlı yollar.
Üstün uçarkaleler (14071) : Kadın severse (13846) : Korsanlar
NÖBETÇİ ECZANELER Yenişehir, Ankara, Sebat
r
9-2 1950
Realist bir
devlet adamı:
Pandit Nehru
ADYO • TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
HERGÜN BİR HÂDİSE =

İktisadi işbirliği idaresi
İki yıllık durum
iyi görünmüyor
İki ihayet, uzun tereddütlerden sonra, Amerika da, Fransızla-Hiııdiçini’de kurmuş oldukları - Dai hükümetini tanımak yolu-ıa girmiştir. Amerikayı müteakip Avustralyanın da Vietnam’ı tan nıak kararına varmış olduğu anlaşılıyor. Esasen İngiltere ve İngiliz camiası memleketleri daha başlangıçta bu işe önayak olmuşlardır. Yalnız Hindistan, Pandit Nehrunun bildirdiği gibi, henüz ne Bao - Dai’yi, ne de Hoşi Miııh’i tanımak niyetinde değildir. Hindistan, milletlerin kendi mukadderatlarına hâkini olmalarını bekliyecektir. Pandit Nelıru'nun bu sözlerinde, yalnız Asyadaki durumu değil, belki bütün dünya durumunu izah eden bir formülü bulmak mümkündür.
Filhakika, Amerikanın Bao - Dai-yi tanıması, bir çok müşahitler naza-5t._ rında komünist Çine bir ihtardır ve Amerika umumiyetle geri kalmış hüllelere yanacak okluğu yardımdan
4

bölgelere yapacak olduğu yardımdan belki biraz fazlasını Hindiçinı hükû- 1 metine yapacaktır. Lâkin yapılacak olan iktisadı veya askerî yardımın, 1 bu memleketin 5 de 3 ünü kontrol etmekte olan llo Şi Minh’iıı eline geç miyeceğini kimse temin edemez. Burada da, Çinde uğranılan akıbetin aynına uğranılması mümkün ve melhuzdur. Fakat belki de, bu sefer Batılı müttefikler, komünizm ile nasıl mücadele edilmesi lâzımgeldiğine dair almış oldukları ders ve edindikleri tecrübe ile daha müessir bir hareket tarzı tutturacaklardır.
Bununla beraber, bir noktayı hassaten belirtmek lâzımdır ki, o da, Batılı demokrasilerin, komünist yayılmasını önlemek ve çenber içine almak için başvurdukları memleket-lerdeıı çoğunun kukla hükümetlere sahip, kukla hükümetlerin hükmü altında bulunmalarıdır, işgal altında bulunan ve serbest kaldığı zaman ne yapacağı asla bilinmiyen Japon-yadan, zorla ayakta tutulan Kore, yine zorla beslenen Hindiçinî’ye kadar İliç biri güvenilecek hükümetler değildir. Bunlar p.ırn zoruyla, beda-ve silâh zoruyla ayakta tutulan, milleti temsil etmek kabiliyetinden u-zak bir takım mankenlerdir.
Ve ne yazık ki Avrupada da du-flını aynıdır. Ruslara karşı kurulmuş olan Federal Batı Almanyada, işgal altında, yer yer faşist cereyanlariy- , le kaynaşan ve Sarre meselesinde olduğu gibi, ilk fırsatta gelmişi geçmişi unutarak, nerede ise toprak nıctalibelerine kalkışacak acaip bir hükümetin elinde ve fakat doların emrinde bir tuhaf hükümettir.
Mişali daha da genişleterek diyebiliriz ki, bugün Amerikanın yanaşma temayülü gösterdiği faşist İspanya da, her halde milleti temsil ediyor dcnemiyccek bir hükümetin idaresi altındadır. Yunanistan, tahtının üzerinde pek rahatsız oturan bir Krala sahiptir. Tito, dünkü kızıl, bugünkü milliyetçi komünisttir.
Komünizm bu kırık dökük devlet parçalariyle mi önlenecektir? Amerikan dolarının sesi ve Amerikan silâhının barut kokusu ortadan kaybolur olmaz, bütün bu memleketlerde kızılca bir kıyamet kopacaktır.
Nchru'nun «Milletlerin mukadderatlarına lıâ ki m olmalarını bekliyoruz» tâbiriyle ifade ettiği şey işte bu tufandır. Hintli devlet adamı tehlikeyi o kadar iyi sezmiş ve uzun milliyetçi mücadelelerin verdiği tecrübe ile vaziyeti o kadar iyi anlamıştır ki; son Amerika seyahatinde, hattâ bir çok maddî menfaatleri ter-ketmek pahasına, Amerikalılara hayır diyerek realist yolu tutmuştur. O zamanlar Nelıru'nun İngiliz hükümetinin direktiflerine uyarak komünist Çini tanımış olduğunu iddia e-denler çıkmıştır. Fakat sonradan, Nehru, İngiltereye rağmen ne Bao -Dai’yi ve ne de Hoşi Minhi tanımı-yacağını söylemekle bu tahminleri yıkmış ve Uzakdoğuda kendi harekâtına kendisi hâkim tek memleketin, Hindistanın Başbakanı olduğu-ıu isbat etmiştir.
Meselenin bir ikinci veçhesi daha ardır ki, o da komünizm ile mücadele yolunda faşist veya faşist te-mayüllü hükümetlere güler yüz gös terilmesidir.
Bu tehlikeyi, ikinci dünya harbine tekaüdüm eden hâdiseleri hatırlı-yanlar pek iyi bilirler. O zamanlar da, kızıl korkusu ile son günlere kadar faşist memleketlere yardım edilmişti. Son günlere kadar Amerikalılar Japonyaya iptidai madde vermişlerdi ve Nuniclı rezaleti cereyan ettiği sırada da İngiliz bangerleri hâlâ Hitlerc kredi açmakla meşguldüler.
Rahatlarına düşkün insanların kendilerine göre bir devekuşu siyasetleri v.u- ki bütün harplere bu saçma zihniyet sebep olmaktadır.
Pandit Nehru, realist bir devlet adamı sıfatiylc işte bu zihniyet ve siyaseti reddetmiş, »Milletlerin mukadderatlarına hâkim olmalarını bekliyoruz» diyerek, son bir buçuk asrın en büyük devrini kemâli cesaretle hulâsa edivermiştir.
Mücahil TOPALAK
Verilen raporda işbirliğinin kifayetsizliği belirtiliyor
Londra Radyosu, 8/2 (Basın - Yayın) — Avrupa iktisadi işbirliği teşkilatı Marshall plânının iki yıl önce tatbik mevkiine girmesinden bugüne kadar Avrupa kalkınmasında kaydedilen terakkiler ve önümüzdeki iki yıl için ileri sürülen tasarılar hakkında bir rapor yayınlamıştır. Rapor, Marshall plânı yardımlarına üçüncü yıl da devam edilmesi için Amerikan senatosu tonlanaca-ğı vakit, Marshall plânı idaresi tarafından kongreye sunulmak üzere de idareye sunulacaktır. 27 fasıldan mürekkep olan raporun en ö-nemli noktaları şöyle hülâsa edilmektedir.
Dolar meselesi: 1947 yılına nazaran Avrupa’daki dolar açığı yarı yarıya azalmıştır. Teklif edilen plânlara göre, 1952 yılma kadar Avrupa’nın dolar sahasına doğıru ihracatı yüzde elli nisbetinde artacak ve yapılacak ithalat 100 milyar dolar nisbetinde kısılacaktır. Bu sür’-
Amerika Baodai’yi

atle Avrupa’daki dolar açığı asgari nişbete indirilmiş olacaktır.
İstihsal: Marshall plânına dahil 18 memleketin sınaî istihsalinde 1947 yılındakine nazaran yüzde otuz nis- j betinde bir artış kaydedilmiş ve bu ı memleketlerin istihsal nisbetleri ' harpten öncekini geçmiştir. 1952 yılına kadar istihsalde yüzde on nisbetinde bir artış sağlanması beklenmektir. Yalnız Almanya ve Yu- ; nanistan harpten önceki istihsal seviyesine erişememiştir.
Avrupa ticareti: Muhtelif Avrupa memleketleri arasındaki ticaret harpten öncekine yaklaşmaktadır. Milletlerarası ödeme hususundaki yapılan teklifler, ticaretin daha ziyade genişlemesini mümkün kılmalıdır.
Avrupa işbirliği? Raporda, büyük bir alanda genişlemeler kaydedildiği belirtilmekte, ancak çok daha sıkı bir İktisadî işbirliğinin tesisinin arzu edildiği ilâve olunmaktadır.
Tanımanın Amerikan siyaseti icabı oiduğu belirtiliyor
Vaşhington, 7 a.a. — Dış işleri bakanlığının bildirdiğine göre, Birleşik Amerika Bao - Dai'ın başkanlığındaki Vietnam hükümeti ile Laos ve Kamboç krallıklarını tanımıştır.
Dış işleri bakanlığı tebliğinin tasrih ettiğine göre Truman, Birleşik Amerikanın Saygon başkonsolosuna Vietnam hükümeti ile Laos ve Kamboç krallıkları şeflerine Birleşik A-merikanın kendilerini diplomatik sahada tanıdığını ve temsilciler teati etmeye hazır olduğunu bildirmek halckında talimat almıştır.
Tebliğ, bu devletlerin tanınmasının Vietnam devleti ile Laos ve Kamboç krallıklarının Fransız birliği gereğince bağımsız devletler olarak resmen kurulmalarına dayandığını kaydetmekte ve Birleşik Amerikanın milletlerin bağımsızlığa doğru barışçı ve demokratik gelişmelerini desteklemeye matuf esaslı Amerikan politikasına uygun olarak hareket ettiğini teyid etmektedir.
Avustralya da tanıdı
Canberre, 8 a.a. — Avustralya kabinesi dört saatlik bir oturumdan sonra Vietnam ve Kamboç hükümetlerini tanımaya karar vermiştir.
Dışişleri bakanı Parcy Spender çabuk bir tanınmanın ne Moskova ve ne de Pekinin peyki olmak istemeyen Çin milliyetçilerine cesaret vereceğini bildirmiştir.
Küçük Asambled» Çinin şikâyeti
İsviçre Radyosu 8/2 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler Küçük asamblesinde milliyetçi Çin delegesi Doktor Çang, Çin'e müdahalesi do layısiyle Sovyetler Birliğine hücum ederek, Rusya'nın Birleşmiş Milletler Kurulundan çıkarılması veya hiç olmazsa manen cezalandırılması gerektiğini söylemiştir Milliyetçi Çin’in tanınmaması bakımından Ku rulun bu topnlatısına Rus delegesi iştirak etmemiştir.
Serbest Fıkra
Somali meselesi
Ölüm Allohın emri...
D ir arkadaşım Karanfil soka-ğıııda 38 gündür, kömürlükleri Belediye tarafından mühürlenen 51 numaralı apartmanında oturur. Dün gördüm de;
— Hadi neyse, yakında cemreler düşecek, yaz gelecek dedim.
Şöyle elini, daha çok var gibilerden havada salladı:
— Havaya, suya, yere, Belc-diye’ye, nereye düşerse düşsün! Bizim kömürlüklerin ıııülırü düşmeden yaz geleceğine inanmam! dedi.
Hayret! Herkes cemreyi bek-
Vesayet anlaşmasının | tekrar incelenmesi kararlaştı
Lake Success, 8 (a.a.) — Birleş- i; miş Milletler Küçük Assamblesi dün 11 eski Italyan müstemlekelerini sı-nırlandırılması meselesinin görüşülmesini tehir etmiye karar vermiş-tir.
Assamble üyeleri Somali hakkında İtalya ile geçenlerde yapılan Bir j leşmiş Milletler Vesayet Anlaşma- v sının teferruatı ile incelenmesine ka I ' dar meselenin geri bırakılmasına ka
Aynı zamanda meselenin tam olarak izahından önce Birleşmiş Milletler Eritre komisyonundan da ma lûmat alınması icap ettiği kanaati belirtilmektedir.
Eritre Komisyonu
Roma Radyosu, 8/2 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletlerin Eritre Komisyonu, bugün Mısır'ı terkede-ı-ek Asmaraya hareket edecektir. Komisyon, Birmanya, Guatemala, Norveç, Pakistan ve Güney Afrika delegelerinden müteşekkildir. Bu heyet, Eritre halkının istekleri hakkında tam bir fikir edinmek için tet kiklerde bulunacaktır.
Bir filin "Büyük aşkı,,
ve aşk ıstırapları
Bubi sevgilisini aylarca bekledikten sonra bir of... çekti ve
Meclis köşesi:
DAVET
lokanta ...
hiç aksilik etmeden sükûnetle kabul I Bubi’yi terkedip gitmiştir, ediyordu. Bubi, bütün Viyana’nm | bir kaç gün sersemlemiş biı
Adalet Komisyonu:
1 — Orman Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını,
2 — Vergi mükellefleri hakkında Tahsil1 Evmal Kanununun tatbikinde İcra ve İflâs Kanunu hükümlerinin kıyas yoluyla uygulanmasına bir mecburiyet olup olmadığı -nın yorumlanmasına dair Başbakan lık tezkeresini görüşmek üzere bu -gün saat 10.30 da;
Dilekçe Komisyonu?
Bugün saat 10 da;
Ekonomi Komisyonu:
Ekonomi Genel Meclisi Kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Sağlık ve Sosyal Yardım Komis-
1 — İskân ve Toprak İşleri Genel ' Müdürlüklerinin birleştirilmesi hak kında kanun tasarısını, | 2 — Çorum Milletvekili Hasene
Ilgazın hemşireler ve hastabakıcılar i hakkında kanun teklifini, | 3 — 5181 sayılı kanunla onanan
1 Nevyork protokolü ile hükümleri I değişen Cenevre anlaşmasında zik-i redilmiyen bazı ilâçların milletler-I arası kontrola tabi tutulması hak -i kındaki Paris protokolünün onanma I sına dair kanun tasarısını görüşmek | üzere 10/2/1950 Cuma günü saat j 10.30 da;
i 4 numaralı geçici dilekçe komis-; Bugün saat 10 da geçici dilekçe kom*sy onunda:'
8 numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10.30 da Maliye Korniş yonunda toplanacaklardır.
Sarışın hanımındın b:r puse almadan gözüne uyku girmiyordu - Sonra ayrılık gelip ç ttı - Açlık grevi -ilk randevu ve çılgınca sevinç - Hayal sukutu ve
ubi, pek küçük yaşta iken Af rika ormanlarında avlanarak Viyana hayvanat bahçesine satılmış uslu bir bebek - fildi. Yiyor, içiyor ve hayatından pek fazla şikâyetçi görünmüyordu. Şehir çocukları Bubi’nin âşıkı idiler. I-Iepsi, ona şekerleme, pasta, buna benzer yiyecek ve yemiş getirip veriyorlardı. Bubi, körpe hortumu ile çocukların ellerini hırpalamadan hediyeleri topluyor ve teşekkür makamında hortumunu yukarı kaldırarak, dans eder gibi bir müddet olduğu yerde dönüyordu. Bubi'ye yat dendiği zaman yatıyor, kalk dendiği zaman kalkıyor, günlük tuvaletini
New-york'da temizlik seferberliği
Nevyork, 8 a.a. — Şehrin temizliğine riayet etmeyen Nevyork’lular aleyhinde takibata başlanmıştır. Polis şehrin temizlenmesi için açtığı mücadelede sokaklara kâğıt ve jik-let kaplarını atan, çöp kutularının üstünü açık bırakanlar hakkında bir gün zarfında 172 ceza zaptı tutmuştur. Azami ceza haddi 500 dolar para cezası ve bir sene hapistir. Fakat ilk suçlulara daha mülayim davranılacağı zannolunmaktadır.
Butakibat şimdilik 4800 yeni çöp sepetinin konduğu şehrin merkez kısmında yapılmaktadır. Bu takibat kısa bir zaman sonra bütün şehre şamil olacaktır.
Mısır - İsrail müzokereleri
Kudüs, 8 (a.a ) — Emin bir kaynaktan öğrenildiğine göre, Mısır ile İsaril doğrudan doğruya müzakerelere başlamışlar ve bu müzakereler samimî bir hava içinde cereyan etmiştir.
Güney Doğu Avrupa memleketlerinden birinin başkentinde başladığı sanılan bu müzakerelere, daha yüksek bir kademede Cenevre'de devam edileceği tahmin edilmektedir.
D. Kelly Moskovodon hareket etli
Moskova, 8 (a.a.) — İngiltere'nin Sovyet Rusya büyük elçisi David Kelly, bir aylık tatilini Londı-ada ge çirmek üzere dün akşam Moskova-dan trenle hareket etmiştir.
Davit Kelly Moskova'dan ayrılmazdan evvel, Sovyet Dışişleri Bakanı Vişinski ve Dışişleri Bakan Muavini Gromyko ile gayri resmî olarak görüşmüştür.. Moskova'daki söylentilere göre, David Kelly, 23 Şubatta seçilecek olan yeni Ingiliz, hükümeti ile görüşecektir.
Iranda 4, bizde 2!
AA ulıtercm bir Tıp Fakültesi profesörümüzden şu sözleri dinledim:
— Bir ecnebi meslektaş merak edecek de, Fakültemizi gezmek istiyecck diye ödiinı kopuyor! Neyi ve nereyi göstereceğimizi bilemiyorum!
Bu sayın profesörün hakkı var! Gûya biri İstanbulda, diğeri An-karada iki Tıp Fakültemiz var! Fakat ikisi de şöyle esaslı bir binaya sahip değildir. Senelerdir, o-rada burada, seyyar bir haldedir... Tıp Fakültesinin Haydarpaşadaıı İstanbula nakli meselesini bir tarafa bırakın! Çünkü bunca münakaşası yapıldığı halde bir türlü sebebi anlaşılamadı! Fakat tıp öğrencilerinin İstanbul gibi dağınık ve nakil vasıtası kıt bir şehirde neler çektiğini bir (^üşünün! Bu gençler her gün, hastahanclcrdc tatbikat göreceğiz diye, Şişliden Bakırköyüne koşmaktan yorgun düşerler; derse verecekleri enerji ve zamanlarını böylece heder e-derler...
Hadi Haydarpaşa Tıp Fakültcsi-
Yazan : ■ 11
Sarıçizmeli I
ni, o canım teşrihhanesinden, has-tahanclcrindcn, hulâsa Fakülte o-larak yapılmış yerinden ayıracaktık. Acaba, bir kaç sene olsun, ü-niversite inşaatının bitmesini bek-lesek göbeğimiz mi çatlardı?
Hadi diyeceksiniz ki, birkaç hatırı sayılır profesörün gönlünü kıramadık, düşünmeden bu işi yaptık! Fakat Ankaraya beş sene evvel vâdettiğimlz Tıp Fakültesi ne oldu? İhalesi, projesi, tcmclatması vcsairesl asgari bir milyon Hraya patlayan ilk devre inşaatı neden senelerdir yüzüstü bırakıldı da, Ankara Tıp Fakültesi bir binaya sahip olamadı? Bir kısmı şurada, bir kısmı burada mademki böylece idare edebilecektik, ne demeğe, toprak altına, senelerce çüriimeğe ınahkûın bir kazıya bir milyon lirayı gömdük?
Çünkü her işimizde olduğu gibi bunda da hesapsız, kitapsız ve bil-
ılıassa devlet parasına karşı mes-uliyctsiz iş gördük!
Halbuki, mütevazı komşumuz, İranda bugün tam dört adet Tıp Fakültesi ile binası vardır. Biz, ona göre dalııı ileri, daha doğrusu Av-rupaya daha yakın bir milletiz, henüz Türkiye Cumhuriyeti dahilinde iki Tın Fakültesi temeli atılmış, fakat bir bina elde edememi-
Diiııkü yazımda yazdığını bir sözü geri alıyorum! Tıp öğrencilerinin miktarını tahdit değil bilâkis, yeni yeni Tın Fakülteleri a-çarak hekim, bol hekim yetiştirmeğe bakalım ılive bir lâf etmiş tim. İşte bu sözüniii, yeni sefalet-
ınak için geri alıyorum. Nemi zo lâzım!
Kurlnluş'dn temelini attığımız ve milyon gömdüğümüz Tın Fakültesi meydanda!.
Fakat ınerak etmeyin! Bu sene-kj fazla kışın mahsule iyi geleceği söyleniyor! Belki toprağa gömdüğümüz bu servet de kendi kendine güniin birinde bir bina olur!
sevgilisiydi.
Sahne hayatı
Bu genç fil ile yakından ilgilenen bir sirk sahibi, onu terbiye ederek cambazhanesinde çalıştırmak hevesine kapıldı. Bubi’yi, Viyanalı çocukların tezahüratı arasında kafesinden çıkarıp bir kamyona yerleştirdiler. Kamyon, temsiller vermek üzere şehir dışında konaklamakta o lan sirke götürüldü. Genç fil, bidayette, ayrı düşmüş olduğu ve belki de hayâl meyal hatırladığı vatanının, yani ormanların bütijn halkını bir arada görünce bir-şeyler ha-‘ tırlar gibi oldu. Sinirlendi Fakat bu hal çok sürmedi. Çünkü, vatandaşları, esaret hayatına çoktan alışmış mahlûklardı. Bubi’nin, hortumunu kaldırarak savurduğu bir nevi isyan ve ihtilâl naralarını, yaramaz ve cahil bir çocuğun münasebetsizliklerini seyreden yaşlı insan lar gibi, yarı kapalı gözlerle, istihfaf ve istihza ile süzülüyorlardı. Bu lâkaydi karşısında Bubi, ümitsizliğe düştü ve nasibine rıza gösterdi.
Az zaman sonra da dersler başladı. Genç fil, ne söylense büyük bir kolaylıkla yapıyordu. Nihayet, ilk numarasını beraber yapacak olduğu genç bir aktrisle Bubi’yi tanıştırdılar. O zamanlar Bubi yirmi altı yaşlarında ya var ya yoktu. Yirmi altı yaş, asırlık ömür sahibi filler için delikanlılık çağı sayılabilir. Bubi de tam manasiyle delikanlı idi. Az zamanda hanımına alıştı. Her gece beraber numaraya çıkıyorlardı Vi-yanalı çocuklar Bubi’yi tekrar görmenin sevinciyle çılgına dönmüşler di. Fil o kadar usta, hanımına o kadar muti, o kadar akla hayale gelmez derecede muharetli idi ki, bir çok kimseler, bu meselenin esrarını çözmek için âlimlere danıştılar.

Mesut günler
Bubi, her gece, numarasını bitirdikten sonra, hanımı ile ‘beraber hal kı selâmlıyor ve çılgınca alkışlar, çocukların «yaşa Bubi... Canım Bubi...- feryatları arasında, cüsse ve teşekkülâtının müsaade ettiği derecede bir zarafetle salına salına kafesine gidiyordu.
Lâkin Bubi’nin biı huyu vardı. Temsillerden sonra, hanımının kendisiyle mutlaka on beş dakika kadar alâkadar olmasını, konuşmasını, şa kalaşmasım isterdi. Bu on beş dakikalık muaşakadan sonradır ki genç aktris, fili hortumunun ucundan ö-perek hayırlı geceler dileyip gider. Ondan sonra da Bubi nasıl şekil ve renklerle dolu olduğu bilinmiyen rüyalı bir uykuya dalardı.
Gündüzleri Bubi sirkin içinde serbest dolaşıyordu, o kadar uysal, o kadar zararsızdı ki, onu hapsetmek kimsenin aklından geçmiyordu. Her kes ona yiyecek veriyor ve teşekkür etmesiry istiyordu. Bubi, kimsenin gönlünü kırmıyordu. Bir ayağını yere koyarak ve gözlerini sır ’ zerek reverans yapması ile meşhur olmuştu. Yalnız, saat yediye doğru, yani hanımının sirke geleceği zamanlar, filin hafif tertip sinirlendiğini, verilen hediyeleri kabul etmediğini müşahede edenler olmuştur. Bu saatlerde Bubi, hep kapıya bakarmış-
Bubi, tam delikanlılık çağında sarışın bir aktnse tutulmak talihsizliğine uğramıştı.
*..............-r Bubi.
______x o_____rsemlemiş bir halde şurada burada dolaşmış, fakat bir müddet sonra kendisine oyun arkadaşı olarak takdim edilen diğer bir kadının söylediklerini yapmak şöyle dursun, bir kaza çıkarmak raddelerinde sinirlenmiştir.
Bubi, yeni hanımı ile oyunu sureti katiyede reddetmiş ve açlık grevine başlamıştır. Bunun üzerine çağırılan veterinerler filde hiç bir hastalık bulamadıklarını söylemişlerdir.
Fillerde zaman zaman bu gibi aksiliklerin baş gösterdiğini bittecrü-be bilen sirk sahibi, bu işe yaramaz hayvanı bir an evvel elden çıkarmak üzere - tekrar- hayvanat bahçesine müracaat etmiş ve pazarlıkta uyuşularak, fil geldiği yere gönderilmiştir. Lâkin Bubi, hayvanat bahçesinde de aksiliğine devam etmiştir. İlk gün, fili eskiden tanıyan ve usluluğuna güvenerek yanına sokulan bir gardiyanı hortumile belinden tutup savurmuş, ertesi gün kova ile verilen suyu seyircilerin üstüne sıkmış ve artık hiç kimseye iltifat etmez olmuştur. Bubi’nin açlık ve susuzluk grevi tam yirmi yedi gün sürmüştür. Bu müddet zarfında fil, gözleri kapalı, hareketsiz durmuş ve en calibi iştiha yiyecekleri dahi reddetmiştir.

İlk randevu
O günlerde Bubi’nin eski hanımının yolu Viyanaya düşmüştü. Genç aktris, Bubiyi aradı. Hayvanat bahçesinde olduğunu öğrenince, Bubinin en çok sevdiği yiyeceklerden muazzam bir paket yaparak, eski arkadaşını görmeye gitti. Bubi bitkindi, fakat daha kadının, -Bubi...» de-mesile silkindi, hortumunu havaya kaldırarak meşhur oyununu oynamaya başladı. Gardiyanların mümanaatına rağmen, kadın Bubi’nin yanına girdi. Hortumunu öptü. Bubi, büyük bir iştiha
Rubi'nin hanımı sevgili filinin ölümünü haber aldığı anda...
müthiş neşe çığlıkları atıyordu. Bir ara hortumunu kadının beline sardı. Dışarıdakilerin korkudan nefesleri kesilmişti. Fakat, Bubi, hanımını, yere savurmadı, kemali nezaketle kaldırıp sırtına oturttu ve oynamaya başladı. Bubi, eskisi gibi şaklaban olmuştu.

Akıbet....
Fakat, genç aktris bir daha Viya-naya uğramak imkânını bulamadı. Bubi’nin gözü günlerce yollarda kaldı ve nihayet tekrar açlık grevine başladı. Çok uzun süren bu açlıktan sonra, genç fil can çekişmeye başladı. Ve nihayet, son bir kere hortumunu havaya kaldırıp, adeta • offf....» ettikten sonra öldü.
Açık göz bir lokantacının, Bubi’yi satın alarak müşterilerini haftalar* doyurduğunu söyleyenler vardır.
D.P. Bâlâ İlçe Kongresi
Bâlâ ilçesi Demokrat Parti kon -gresi 80 i mütecaviz delege yüzlerce demokrat dinleyici ve Ankara il idare kurulu ikinci başkanı Muhlis Bayramoğlu, üye Avukat Ramiz Eren, Abdullah Gedikoğlu, Bekir Turna ve Yaşar Kuşoğlunun iştirakleriyle yapılmıştır.
İlçe idare kurulu başkanı Dağıstan Binerbay tarafından delegelerin yoklamasını müteakip kongre açılmış ve başkanlığa avukat Tahir Karlıdağ, ikinci başkanlığa Abdullah Usalan, kâtipliklere de Kâzım Coşkun. Enver Öztürk seçilmiş. Ata-türküıı aziz hatırasına tazim sükûtu yapıldıktan sonra ilçe idare kurulu faaliyet raporu okunmuş, delege'e ıin takdirlerde karşılanarak itti fakla kabul olunmuştur.
Dilekler*n tesbitinde ilçeyi Şerefli Koçhisara bağlıyan şosenin ve il çeyi Hacıbekir, Suyugüzel, Karaburun köylerinden ayıran çay üzerine köprü yapamamasından şikâyet, e-dilmiş ilçedeki ilkokulun orta okulu , elverişli binasının orta okula tali s*s olunarak ilçede bir prta okul a çılması temennisinde bulunulmuş , tur.
| Delegelerden Mehmet Kılıçın köy

Aşk ıstırapları
Güzel günler kısadır, derler. Ni-
tekim Bubi için de böyle olmuş ve
mavi gözlü, sarı saçlı hanımı, başka f --------------------...—------.-----.
bir sirkte daha iyi iş bulduğu için, lünün arazisinin tapusuz olması ilr
tilâfları mucip olmakta, cinayetlerin başlıca sebebinin bu tapusuz araziler olduğu hakkındaki beyanı delegelerce tam bir anlayışa mazhar olmuş, bu hususta gereken tedbirlere baş vurulması hususunun temi-n) karar altına alınmıştır.
Müteakiben delegeler tarafından il idare kurulu üyelerinden partinin genel durumunun açıklanması istenmiş, bunun üzerine kürsüye gelen avukat Ramiz Eren bir saat süren heyecanlı konuşmasında ezcümle: derecenin nakıs yirmiyi gösterdiği kongre gününde 8-10 saatlik mesafelerden yaya ve hayvanla kon greve gelen delege vatandaşın gösterdiği feragat demokrasi dâvasına inanışın açık bir örneğidir.
Dâvaya inanmış bir parti olarak önümüzdeki seçimlere iman ve emniyetle gidiyoruz. Yeni Seçim Kanu nunun Mecliste müzakere olunduğu şu sıralarda, iktidar partisi 1946 se çimlerinde yaptığı usullerle seçimi kazanmak için bu kanunda da işine varıyacak maddeler bulundurmak emelindedir.
Seçim sandığını namusu telâkki eden demokrat vatandaş hiç bir e-ün seçim sandığına uzanmasına mü ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
1950
ZAFER
„MİZANTROP
Yazan : Perihan PARLA
çin yollarını değiştireceklerdir-
Etrafımdaki misaller sayısızdır.. Yükselmiş, ikbal devi mde herkese iyilik etmiş ne fazilet sahibi insanlar tanıyordum. Düşdükleri gün kapıla-uaııauııııu. Tını çalan olmuyordu.
nerek geçti. Her zamanki gibi yalnız-| Bir gün avnı zavallı mevkie inmek dı. Elleri küreklerde gözleri Marma- endişesi nihayet beni isyana sevket-ranın pırıltılı maviliğinde bizim ta-1 ti. Bütün mefhumları küçümsiyerek rafa hiç bakmadan kayıp gitti. ~ *’ ’
Üzerinde gri pantalon kolları sıvanmış keten beyaz bir gömlek vardı. Ellisini geçmiş olmasına rağmen .
genç ve dinç görünüyordu. Yalnız, kendine karşı muraı olmadığı için .... , . ___________ camimivpfi valnızlıktn vani "
Onu ilk defa sonbahar güneşinin, dumanlı tepeler ardına saklanmağa hazırlandığı bir akşam saatinde görmüştüm. Deniz çocuk yüzleri kadar çizgisiz ve sakindi. Balığa çıkan san-| dallarımız aynı koyda birbirine sürü-
vefasız insanlardan kaçmağa karar r ' verdim. Onlar beni bir anda terket-ti. Şu gördüğünüz basit kulübembe şimdi ne mesudum bilseniz.. İnsan
samimiyeti yalnızlıkta yani kendi şahsımda bulabildim...

Sandalı uzaklaşırken sessiz ranlık sular üzerinde bir çırpınma ol du, Bu yuvasını ve eşini arayan yaralı bir martıydı..-
SON
yüzü solgun, rengini seçemediğim nazarları yorgundu...
Bir iki ay evvel yerleşdiğimiz bu güzel sahil kasabasında herkez bana (O) nu anlatıyordu: Kıyıdan iki kilometre kadar uzaktaki küçücük çıplak adada beş senedir tek başına yaşıyormuş.. Arasıra yiyecek almak için çarşıya geliyor, iş harici kimse ile bir kelime konuşmadan kulübesine dönüyormuş.. Vaktiyle çok mühim bir mevkide imiş.. Görünürde sebep yokken istifa etmiş, Maddi, manevi bütün kıymetleri hiçe sayarak sefil hayatı tercih etmiş..
Bu esrarlı adamla tanışmak, onu ikbale refaha yüz çevirten sebepleri öğrenmek istiyordum. Arzumun tahakkuku için çalıştım, nihayet muvaffak oldum.
Yine suların karardığı bir gurup saatinde adaya geçmek üzere san-. dalına bineceği bir sırada onu konuşturdum: |
— İşittikleriniz doğrudur diye söze başladı, herkese nasip olmayacak bir hayata maliktim. Maddi rahatım sosyal vaziyetim mükemmeldi. Büyük küçük herkesden hürmet görüyordum. Günde yüzlerce mektup aldığım olurdu. Bu yazıların sahipleri bana hep iyi temennilerde bulunurlar, sıhatımın, muvaffakiyetimin devamını isterlerdi...
Kadın erkek ziyaretçilerimin sayı - - . , -„
sini bilmezdim.. Ufak bir rahatsızlı- ‘q‘lmes‘ hus,usu baS1,ra sayeleri
(108)
T. C. ZİRAAT BANKASI
Vadesiz Tasarruf Hesapları İkramiyesi
Birinci Çekiliş : 10 Mart 1950
ikramiye Tutan: 40.000 Lira
Büyük ikramiyeler 15.000, 10 OOO Lira Ayrıca 50.-100 İra arasında 80 ikramiye I
D. P. Cebeci Ocağı Başkanlığından
Önümüzdeki 12/2/950 Pazar günü saat 10.30 da Çelikağ sokak (tahta köprüye giden yol) Gen-çer apartmanındaki ocak lokalimizde «Mühim bazı meselelerin
görüşülmesi için» pılacaktır.
bir toplantı ya-
Kayıtlı bütün üye arkadaşların teşrifleri rica olunur.
Ocak Başkanı Alpdoğan Şen (263)
D.P. Bâlâ ilçe Kongresi
★ (Baştarafı 3 üncüde)
etmiyecek ve onu namusu
saade _______,_______ _ ______________
gibi koruyacaktır.
Kanun ve nizam partisi olan Demokrat Parti milletin serbest seçi-I mi ile iktidara gelecektir.
Müteakiben Abdullah Gedikoğlu 1 söz alarak meclisi umumi faaliyet-lerini anlatarak 946 dan evvel köy- ı lüye sarfedilmek üzere toplanan ı paraların ne suretle har vuruluo' harman savrulduğunu demokrat üye ler meclisi umumiye girince harcanan paraların hesabının sorulduğu ve yaptıkları mücadele sonunda 20 Uralık vali tahsisatını ancak 7 lira-I ya indirebildiklerini köylünün ılı* I tiyaçlarınm her şeyden evvel gide-.. . , • • ' ' -1-

ğım bahanesiyle hürmet ve muhab-1 buğunu anlatmıştır.
betlerin tekrarlanması asla ihmal | Bekir Turna: Demokrasinin halk edilmezdi. Telefonlar telgraflar, çi-, hâkimiyeti olduğunu iktidar parti-çekler.. Bir insanın gurur duyması, u:~ *'—'•** hiç değilse zevk bulması için güzel şeyler değil mi?..
Halbuki bütün bunlar beni sıkıyor boğucu bir tazyik altında bırakı -yordu.. Çünkü hemen her lûtufname riin son satırları ir rica ile veya yerine .getirmeğe mecbur sayıldığım
si bir taraftan halkın hâkimiyetini temin etmek istediğini bildirdiği halde .şef sisteminden bir türlü ken dişini kurtaramadığını anlatarak. Millet Demokrat Partiyi istiyor hâlâ Halk Partisi seçimi kazanacağız demektedir. NeNye istinad ettiğini ______________________ ______anlıyoruz. Bu da 1946 seçimlerinde bir hizmetin imasile nihayet bulu- I tatbik ettiği usullerdir. Fakat mu -yordu. Müellif dostum eserini imza- 1 vaffak olamıyacaklardır sandığa el-mı taşıyan teşekkür mektubunu mu- lerini uzattırmıyacağız demiştir. | bitinde reklâm yapmak gayesiyle | yaşar Kuşoğlu da Demokrat Par-bana gönderir, Gazeteci aşinam bir tinin kongreleri lâz)m gelen ehem-kaç gün sonra isteyeceği vazifeyi miyeti vermesinden ötürü günden hesaplayarak lehimde sütunlar dol- güne kuvvetlenmektedir. İktidar durm^kdankaçınmazdı.__j partisi eskidenberi kuvvetli oldu-
Velınımetımsınız diye bana sadık ğunu söylemekte ise de son zaman-olduklarını iddia edenler var ki şah- ıarda gösterdiği telâş âczinin açık si menfaatlerine dokunduğum daki ifadesidir ka o munis yüzlerin bir anda karma ı karışık olacağını elimi Öpmek »cin ■ eğilen başların bir yılan kafası gibi dikilip hemen hücuma geçeceğini bilirdim. Bir an geldi her şeyde ve herkesde tabasbusun, ihanetin izlerini sezmeğe başladım. Anlıyordum- , ki bütün bu yakınlıklar eğilmeler mevkiimin devamı kadar ömürlüdür I Onu gaip ettiğim gün (dostlarım)
Gar Gazinosu
Üst kat salonunda her akşam Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
Solera De Espana
' Enduluz Bülbülü
PAOUİTA SERRANO
îştirakile
Her pazar saat 17 de matine
15190
12603

11111
Ordu İli Yüksek Tahsil Öğrencileri Yardım Demeği yararına,
10 Şubat Cuma günü saat 20.30 - 2 ye kadar
Gar Gazinosunda
ORDU FINDIK GECESİ

Ankara’nın en tanınmış caz ekibi ve memleketçe tanınmış kıymetli ses sanatkârları iştirakile Millî oyunlar, türküler, şarkılar, Monologlar, sürprizler... Ayrıca mahallî şiirler ve Ordu’nuu ünlü şairi Tıflı’nın HAMSlNAMESl. Toplantı yemeklidir.
DAVETİYELER: Bankalar Cad. Yıldız Kırtasiye mağazasından ve Anafartalar Cad. Köklü Han Derya Gişesinden temin edilebilir. (242)
, pı , ' s v~.~ 1 Sonra Dağıstan Binerbay Halk
karışık olacağım elimi öpmek ışın partisinin propaganda usullerini esilen basların bir vılan kafası tnhı , . , . .. . , -
anlatmış devletin yaptırdığı çeşme mektep vesair inşaatı partileri yaptırıyormuş gibi göstermelerini particilik ahlâkı ile kabili telif olma-I dığını belirtmiştir.
Daha sonra Ankaraya gidecek il emsim gm. («aammı idare kurulu üyeleri ne götürsün ar-kunı bir selâmı çok görenekler, bel-I kadaSlaa diye sormuş hazır bulu-ki yerime geçeni gücendirmemek i- nanlar hep, blr Seçim ne
zaman yanılırsa yapılsın kazanacağız selâm götürsünler demişlerdir.
| Seçimlere geçilmiş ilçe idare kurulu asil üyeliklerine Dağıstan Binerbay, Tahir Tanndağlı, Haşan Özçelik, Yahya, Genç, Abdullah Us-alan, Haydar Erdem, Enver Öztürk. Yedek üyeliklere:
Kâzım Coşkun, Hüseyin Şener, Bahri Acar. Tahsin Ersoy, Şakir, Seyit Ali Bozkurt seçilmişlerdir.
F. HulûsiDernirelliniıı
neşrediyoruz
k (Baştarafı 4 üncüde) mu dâvası hiç açılamıyacaktur.
Bu ise seçim işlerine fesat karıştırmak ve kanunsuz müdahalelerde bulunmak isteyenlere cesaret ve cüret verecektir. Tasarıya tümü itibariyle attığımız ilk bakışdan aldığımız intibaı şöyle hulâhsa edebili-
Hükûmetin tasarısı seçim mevzuunda eski mevzuata nisbetle ileri bir adım olmakla beraber yüksek kamutayda komisyonun yaptığı gibi daha geriye giderek değil daha ileri görüşlerle düzeltilmeğe ve ikmal edilmeğe ihtiyaç göstermektedir. Sözümüzün başlarında da işaret ettiğimiz gibi bizim bütün temennimiz kamutayın her türlü parti mülâhazalarını bir yana bırakarak milli iradenin doğru dürüst tecellisini temin ve amme şuur ve vicdanını tatmin edecek bir mü cemmeli-yete yaklaştırılmasıdır. Bu yolda gösterilecek dikkat ve itina memleketin en esaslı bir meselesini artık bir münakaşa mevzuu olmaktan çıkaracaktır.
Aziz arkadaşlar, vatandaşlarımız değerli vekillerinden bu millî davaya en isabetli ve en adaletli bir hal sureti istemektedir. Halkın istediği hakkın istediğinden başka bir şey değildir.
Konferans
Türkiye Pakistan Dostluk Cemiyeti üyelerinden Avukat İsmail Sıtkı Oğuzbeyoğlu tarafından 14 Şubat 1950 günü saat 17.30 da Ankara Halk-evinde Pacistan hakkında bir konferans verileceği haber alınmıştır. Giriş serbesttir.
Müşküllerin halli
Gelir vergisi için düşünme, kendini yorma, 5 lira Ankara Çocuk Sarayı karşısında 275 numarada Emek Kitabevine gönderilirse size yollanacak büyük bir kitap her yolu gösterir ve her işinizi halleder.
(256)
Matubat Teknisyenleri Sendikası Başkanlığından: Sendikamızın yıllık genel kurul toplantısı 11 Şubat 1950 tarihine rastlayan Cumartesi günü saat 15 de Halkevinde toplanacağından kayıtlı üyelerimizin gelmeleri rica olunur.
Ankara As. Ş. Başkanlığından
(1915)
1485 sayılı kanunla verilmekte olan beyiye ikramiyeleri Şubemizde kay.tlı olan Harp malûlü Sb. Er. ve şehit yetimlerine 6/2/950 gününden itibaren verilmeğe başlanacaktır.
İkramiye cüzdanları ile 6/6/950 gününe kadar müracaat etmeleri.
Yetimlerin halen dul olduklarını gösterir mahalle muhtarlıklarınca tanzim edilecek vesikaları ve nüfus cüzdanlarını getirmeleri ilân olunur. (803)
r
Kahraman Maraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü münasebetile
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazartesi Günü
İLK ATEŞ — MİLLÎ OYUNLAR — HALK TÜRKÜLERİ VE DAHA BİR ÇOK SÜRPRİZLER
A
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamamönü Karacabey sokak No. 32) den ve Sus Sineması karşısı Kuyumcu llhami Aksu’dan temin edilebilir.
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu
Umum Müdürlüğünden:
Kurumumuz merkezi ile İstanbul Transit Müdürlüğümüzde ve İzmir Depo Müdürlüğümüzde mevcuu ticarî ve Teknik Şartnameler dahilinde 840 ton % 10 D. D. T. ihtiva eden D. D. T. li preparat satın alınacaktır.
Talip olanların, şartnamelerimize uygun olarak yapacakları tek -lifleri en geç 28/2/1949 tarihine kadar Umum Müdürlüğümüzde bulundurmaları ve Kurumumuzun mübayaayı yapıp yapmamakta tamamen serbest olacağı ve ticarî ve Teknik şartnamelerimize uygun o-larak yapılmıyan tekliflerin hiç bir suretle nazarı itibara alınamıyaca-ğı ilân olunur. (788) - (86)
Bu çekilişe katılabilmek için 10 Şubat 1950 de hesaplarda 150 lira bulunması ve bunun çekiliş tarihine kadar muhafazası lâzımdır. Her 150 lira için ayrı bir kura numarası verilir.
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para İkramiyeleri; 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık çekilişlerinde İse, bazılarında ikişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
*
Raportör alınacaktır
Etibank Genel Müdürlüğünden:
Bankamız merkez teşkilâtında çalışmak üzere imtihanla aşağıdaki şartları haiz iki raportör alınacaktır-
1 — İngilizce veya Almanca lisanlarından birini çok iyi bilmek,
2 — Harici ticaret muhaberatını ve muamelâtını tedvir edebilecek tecrübe ve bilgiye sahip olrtıak, (ayrıca Fransızca bilmek tercih sebebidir.)
Yukardaki şartları haiz olanların bonservisleri ile birlikte Istan-bulda Etibank şubesine Ankarada merkez personel müdürlüğüne müracaatları rica olunur.
Ücret liyakatine göre tayin edilecektir. İmtihan günü müracaat sahiplerine ayrıca bildirilecektir. (637) - (62)
-------ucuz------------------
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et. Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30 . 34 . . 800 .
34 . 35 . . 1100 »
36 » 38 » • 1250 »
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
23 » 25 » . 750 .
26 • 29 » 800 »
35 » 38 » » 1500 »
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK. Güven Kundura Mağazası Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çatşışı No. 107 — Telefon : 11919
Ankara As'iya İkinci Ticaret Mahkemesi Başkanlığından Dosya No. 949/220.
Davalı: Zuhal Erkmen, İstanbul Kadıköy, Tuğlacı Emin Sokak No. 9/1.
Dâvacı: Sümerbank Genel müdürlüğü vekili Avukat Kemal Türkoğlu tarafından aleyhinize ikame olunan (Okuma giderlerinden mütevellit alacak davasının yapılan yargılanması sırasında:
30/1/950 pazartesi günü saat 14 te mahkemede hazır bulunmanız tebliğ edildiği halde mezkûr gün ve saatte gelmediğinizden dolayı hakkınızda gtyap karan ittihaz edilerek yargılama 1 Mart 1950 Çarşamba saat 10.30 a bırakılmıştır.
Tayin edilen gün ve saatte Ankara Asliye İkinci Ticaret Mahkemesinde hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz lüzumu, geldiğiniz takdirde hakkınızda ittihaz edilen gıyap karanntn H. U. M. K. nun 401 inci maddesine tevfikan keenlemyekûn Addolunacağı, Gelmediyin’.z taktirde H.U.M.K. nun 405 nci Meddesine Tevfikan bir daha Mahkemeye kabul edilmiye-ceğinizi bildirir işbu ilân şahsınıza tebliğ makamına kaim olmak üzere H. U. M. K. nun 141 ve müteakip maddelerine tevfikan yayınlanır.
(261)
İlân
Ankara Belediye Başkanlığından
Sağlık teşkilâtı ve cenaze memurluğu itfaiye meydanındaki binasından Anafartalar caddesinde evvelce Belediye Fen Müdürlüğünün işgali altındaki binaya taşınmıştır. Telefon numaraları aynıdır.
Sayın halkın bilgi edinmeleri rica olunur. (865) (90)
150 takım analiz eleği yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden:
150 takım analiz eleği açık eksiltme yoluyla yaptırılacaktır.
Açık eksiltme 13/2/1950 günü
saat 15 de Genel Müdürlükte yapılacaktır.
işin muvakkat teminatı 675.— lira olup şartlaşması, Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde görülebilir. (791)
D. Parti 3. Numaralı Bucak Idaıe Kurulundan
Bucağımıza bağlı Kurtuluş, Oğuz, Sümer, Koyunpazan ve Hisar ocaklarının merkezi bulunan Samanpa-zarında Çarşı sokak 3 numaradaki bucak merkezinde her pazar gün -len saat 13 den 17 ye kadar hasb.hal toplantıları tertip edildiğinden bu toplantılara bütün partili arkadaş -I larımızın teşriflerini rica ederiz.
D. P. 3 No. lu Bucak İdare Kurulu
Emekli Subaylar Derneği Balosu
11 Şubat
■ Cumartesi Akşamı
Ankara Palasta
Büyük Fırsat
Maklihane dtolayısiyle Yenişehir Meşrutiyet caddesinde gayet işlek bir bakkal dükkânı devredilecektir. ’ Hergün 9 ile 12 arasında 21611 telefondan şartlar öğrenilebilir.
Daktilo Aranıvor
Daktilo makinesi olan, seri ve yanlışsız yazana ihtiyaç var. Saat 18 den sonra 13468 e müracaat.
Ankara Fenerbahçeliler Klübü Başkanlığından
Klübümüzün fevkalâde toplantısı 12 Şubat 1950 Pazar günü saat 15 de yapılacağından mezkûr saatte müess.s âzanın lokalimize teşrifleri rica olunur-
Gündem:
a) Tüzüğün bazı maddelerinin tâdili.
b) Dahili yönetmeliğin tetkik ve
tasvibi. (B.505) - (173)
Kiralık daire
iki oda bir hol ve müştemilâtı. Elektrik ve su mevcut.
Müracaat: Uzun Gemiciler so kak 19 no. lu Taylanlar Apart. Daire: 3- Cebeci.
Inşaot Kalfa ve Ustaları Derneğinden
Demeğimiz posta caddesi Ahmet Erkmen Hanı kat 3 No. 24 de faaliyete geçerek üye kaydına başlamıştır. Meslekdaşlarımızın iş durumları göz önünde tutularak kayıt saatlerinin aşağıdaki şekilde tesbit e-dildiği ilân olunur-
Günler, ve saatleri?
Cumartesi ve Pazar 14 den 19 za kadar.
Sair günler 17 den 19 za kadar.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
(Peer Gynt) ün teknik provaları sebebile bu akşam temsil yoktur
Yarın akşam saat 20 da
İKİ OPERA BİRDEN
P. Mascagni’nin KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rusticana) Opera 1 perde R. Leoncavallo’nun
P A L Y A ÇkO Pagaliacci Opera: 2 perde Öğretmen ve öğrencilere
Cumartesi akşamı temsil yoktur
11 Şubat Cumartesi saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 1Q Halk Konseri
KÜÇÜK TİYATRODA Bu akşam saat 20 da ANTİGONE
ŞCAPİN’in DOLAPLARI (Öğretmen ve öğrencilere)
SON TEMSİL
12 Şubat Pazar sat 11 de
YILDIZ ECE
Masal 6 Tablo
Velilerle çocuklara
Gelir Vergisi Hükümleri
Gelir vergisine ait bütün hükümleri ihtiva eden 320 sahifelik kitap 5 lira mukabilinde Ankara İl Daimî Komisyonunda Harun Erginden temin olunur. (256)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
13 aylık ................ 38 Lira
6 ------------------ 15 »
8 ................... 8 »
Memleket dışı
13 aylık ................. 66 Lira
6 » .................. 80 »
8 ) .................. 16 »
ZAFER’in ilân Şartlan
Baslık .................... 16 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm.... 4 »
4. cü sayfada Sm............ 8 ) :
6. ve 6. cı sayfada Sm.... 2 »
Doğum, Nlkfth, Nisan, öltlm ve Mevlût ilânları 6 santimi geçmemek sartlyle 15 lira.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca- 5-000 Liralık ikramiyelere ORTAÇ Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir Gömlek ile sahip olacaksınız-
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek hatlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 810, 990, 1075,
1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Kı.
9 - 2 - 1950
ZAFER
9 - 2 - 1950
S. Kanunu müzakereleri devam ediyor
I Başmakaleden devam :
★ (Baş tarafı birinci de) medemediler...
17 inci madde de müzakere edilirken Halk Partisi müfritleri büyük bir telâş gösterdiler. Maddede «Kayda müessir olacak olan seçmen yeterliği, ikamet müddeti, memuriyet hali gibi sebeplerin tesbitinde resmî malûmat veya muhtar ve ihtiyar heyet ve meclislerinin şahsî bilgileri esas tutulur- deniliyordu.
Nuri Özsan, bu heyet bilgisinden 1 istifde edilmekle beraber resmî bel-ı gelerin esas tutulmasını istedi ve bu r hususta bir de takrir verdi.
s Nuri Özsanın bu teklifini komis-
yonda kabul ettiği halde Fahri Ka-ıakaya ve Ahmet Kemal itirazda t bulundular.
1( Komisyonun bu teklifler karşısın-
da anlayış göstermesi C. H. P. nin müfritlerini kızdırdı. Ekren Uran ve arkadaşları komisyonu, ileri sürülen IV her teklifi kabul etmekle itham etki tiler. Ve komisyon sözcüsü Sait Azmi Feyzioğlu ile aralarında münakaşa oldu.
ve Neticede Nuri Özsanın teklifi ka-
tı.' bul edilerek madde ona göre değiş-bi tirildi. 18 ve 19 uncu maddelerin ka-ai bulünü müteakip 20 inci maddeye ja geçildi. Bu madde de liste kayıtları-i na yapılacak itirazlar derpiş edilmekteydi.
)i) Hulki Karagülle siyasî partiler
)u yetkili makamlarının liste kayıtlarımı na itiraz haklarının kaldırılmasını
istedi ve bu vaziyetin vatandaşı par ■a. tinin vesayeti altına koyduğunu söy-
2. ledi.
Bu acaip mütaleanın yersiz olduğunu Salamon Adato etraflı bir şe-)n kilde izah etti.
öl C. H. P. den Sait Koksal da Adato-ın yu destekledi ve maddenin olduğu
— gibi kalmasını istedi.
t - Bugünkü konuşmalarda daima
— müfritler kanadına dayanan Fahri
1 Kara kaya bu vaziyetin Türk milleti-
ıl( nin reşit olmadığı mânâsına gele-
ld ceği tarzında garip bir iddiada bu-
îh lunarak, siyasî partiler makamları-
p nin itiraz haklarının maddeden çıka-
ıır nlmasını istedi.
Bi Ahmet Kemal Varınca, Fahri Kaplı rakaya ve Hulki Karagülleyi des-
n tekleyerek Sait Koksala hücum etti
th ve Koksalın gûya Türk milleti reşit
s değildir tarzında bir ifade kullandı-
?n ğını vehmederek gençlerin nedense
da Türk milletinin olgunluğuna inan-
?u mak istemediklerini söyledi.
Söz alan Nuri Özsan da, partilere ü bu hakkın tanınmasından neden en-
)ıl dişe duyulduğunu sordu ve madde-
ı £ nin olduğu gibi kabulü halinde da-
ı £ ha fazla seçmenin iştirak edebilece-
ılr,—ğirii kaydederek dedi ki: «Türk mil-, I leti reşittir. Amennâ. Ama bunun er yanında bir takım zayıflarda vardır, ur---------------------------------------
I Her hangi bir hisse kapılarak bazı kapılarak bazı vatandaş lar kaydedilmiyebiLirler. Sonra I bir vatandaşın işi gücü icabı bazan bununla uğraşmasına imkân | olmıyabilir. Bu takdirde mensup olduğu partinin bu hakkını araması lâzımgelmez mi? Esasen partilerin müşahit bulundurmamaları kabul e-dilmekle tasarıda bir gedik açılmıştır. Bunu bari büyütmiyelün..
Ahmet Kemal Varıncanın ithamla rina cevap veren Sait Koksal bir partiye intisap eden bir vatandaşın hiç bir zaman vesayet altına girmediğini belirttikten sonra «acaba Kemal Varınca, reşit değil midir ki, bir partinin listesinden meb’us çıkıyor» dedi. Sözlerine devam eden Koksal, memleket şartlarımız icabı maddeyi aynen kabul etmek zarureti olduğunu belirtti.
Şakir İbrahim Hakkıoğlu da Kök-sali destekleyen bir konuşma yaptı. Neticede madde esas itibariyle kabul edildi. 21 inci maddede hiç bir görüşme yapılmadı. 22 inci maddedeki itiraz müddetinin üç günden beşe ve 24 üncü maddedeki itiraz defter lerinin yargıca gönderilmesi için Salamon Adato ve Nuri Özsan tarafından yapılan teklifler kabul edilerek madde ona göre düzeltildi. 30 uncu maddeye kadar münakaşa olmadı.
30 uncu maddede Nuri Özsanın seçmen kartından şüphe edilen bir kimsenin iki şahit ile bunu isbat etmesinin kâfi sayılması hakkındaki teklifi kabul edildikten sonra 35 inci maddeye kadar hiç bir münakaşa yapılmadı.
Adaylık koymaya dair olan madde üzerine hararetli münakaşalar oldu.
Fikri Apaydın da Belediye Reislerinin de adaylıklarını koyabilmeleri için iki ay evvel istifa etmeleri lâ-zımgeldiği tezini müdafa etti ve bu hususun madde derpiş edilmesi için bir önerge verdi. Komisyonun aksi mütaleada olmasına rağmen Fikri Apaydınnın önergesi kabul edildi.
Öğleden sonraki toplantı da en hararetli münakaşayı mucip olan 36 mcı madde olmuştur. Bu maddede aynen şöyle denilmekte idi:
«Bir kimsenin ancak bir seçim çevresinde adaylığını koyması veya aday gösterilmsei mümkündür. Aksi halde adaylığı bulunan tekmil çevrelerde aldığı oylar hükümsüz sayılır. Seçilmiş olma halinde o kimse yerine seçimde milletvekili olmamiş bulunanlardan en çok oy almış olan kimse milletvekili olur». ■ Söz alan Nuri Özsan hükûme -tin ön tasarısında iki yerden aday gösterilmesi kaydı bulunduğunu hatırlattı ve sözlerine devamla nisbî temsil usulünü kabul etmiş memle-
ketler için belki bir yerden aday gösterme doğru olabilir, fakat mem ieketimiz zaruretlerine göre bunun iki yerden olmasında fayda vardır. Dedi ve bu hususta bir de önerge verdi. Hulki Karagülle, Haşan Din-çer ve Abdurrahman Konuk da bu fikre iştirak ettiler.
Mümtaz Ökmen ise buna şiddetle muhalefet ederek maddenin aynen kabulünü istedi.
Başbakan yardımcısı Erim de Nuri Özsan’ın teklifini müdafaa etti ve Mümtaz Ökmenin fikrine iştirak etmedi.
Nuri Özsan’ın bu hususta verdiği önerge iki defa işari oya konmuş ise de tereddüt hasıl olduğundan açık oya müracaat edilmiştir. Neticede 281 kşinin oya iştirak ettiği ve bunlardan 211 nin Nuri Özsan lehine 58 nin de aleyhe ve iki millet vekilinin de müstenkif kaldığı gö rüldü.
40 inci maddeye kadar bazı itirazlar yapılmış ise de bu maddeler aynen kabul edilmiştir.
Seçim propagandasına ait 41 ve 43 üncü maddeler üzerinde muhalefet bir çok haklı dilekler ileri sürdü.
Kâmil Gündeş, Nuri Özsan ve Hesan Dinçer, açık toplantı mahallerini belediyelerin değil, doğrudan doğruya seçim kurulları başkan-ları olan yargıçların tayin etmesini, aksi halde Belediye Reisi her hangi bir partiye mensup olması dolayısiy le kendi partisi lehinde harekette bu lunabilir, dediler. Fakat bu kadar yerinde olan bu teklif Nihat Erimin de muhalefeti ile reddedildi.
Kapalı yer toplantıları hakkında-ki 43 üncü maddenin müzakeresi çetin münakaşaları mucip oldu. Bu maddede bu toplantılara katılacak vatandaşların 22 yaşında bulunma-I ları kaydı vardır.
j Nuri Özsan, Kâmil Gündeş, Haşan Dinçer ve Tahsin Bekir Balta bu ı kaydın kaldırılması için çok makul sebepler ileri sürdükleri ve bu va-' ziyetin bu toplantıları bir nevi yasak etmek demek olduğunu söyledikleri halde hükümet adına Nihat Erim buna şiddetle muhalefet etti. Bu madde üzerinde uzun görüşmeler yapıldı, fakat vakit geciktiğinden
! yarın da müzakeresine devam edilecektir.
Meclisin dünkü toplantısında komisyon muhalefete yakın oturmaktaydı. Bu yüzden C. H. P. müfritleri komisyonun muhalefetin tesiri altında kaldığı yolunda iddialarda bulun dular.
Öğleden sonraki oturumda ise komisyon muhalefetin yanından ayrılarak ortaya taşındı. Bu değişiklik dinleyenlerin dikkatini çekti.
Millet hakikatleri anlamıştır
(e.
ıd
iti
LTt sy
is
ye
K( Hı L /a en Z: m ıhi G 3°j ığıı l.jr En kıb tık Za lon iğli arı( (lu, /at; plû di
★ (Baş tarafı birinci de) tandaşlann ıstıraplarını istismar cür’etini gösterdiler. Karadeniz sa-* hillerindeki açlığı, yurt içinde bir bölgeden diğer bir bölgeye başlıyan hicretleri görmek istemediler. İktidar bu milletin bütün fertlerine karşı saygı göstereceği yerde, ihtiyaçlar ve şikâyetler karşısında büyük bir vurdum duymazlık içine düştü-» Çukurovanın halen geçirmekte olduğu büyük iktisadi buhrana ve elde kalan pamukların doğurduğu para darlığına da temas ederek vali ile, diğer taraftan bu sahadaki alâkadarla yaptığı görüşmelerden de bahseden Refik Koraltan bankaların, millî müesseselerin, iktisadı devlet teşekküllerinin nasıl çalışmaları lâzımgeldiği hususunda müta-leasını beyan ederek Çukurova çiftçilerinin kalkınması çareleri üzerinde durdu.
Vatandaşların hükümet müessese-sine karşı itimatlarının temelinden sarsılmış, bulunduğunu sözlerine katan R. Koraltan, hâlâ seçim kabiliyeti olduğunu iddia cesaretini gösteren bazı C. H. P. lilere insaf ve basiret tavsiye ederek bu mugalâtacı demagogların halkı bir türlü anlamak istemediklerini de tebarüz ettirdi.
•Rakamlarla ispat ediyoruz» diyen Refik Koraltan şunları ilâve etti:
— «Bugün bütçe 1,5 milyar liraya
yaklaşmaktadır. Bu yekûndan yüzde 30 - 35 tasarruf kabul ediniz, göreceksiniz ki, bu tasarruflarla istihsalin inkişafı ve teşviki temin edilecektir. Halbuki, bu sahada sarfolu-nan para umumî bütçe yekûnunun sadece yüzde üçünü teşkil etmektedir. Bugünkü iktidara bir türlü yaptıramadığımız bu tasarrufu, idareyi ele alır almaz, derhal yapmak yoluna gideceğiz.»
Ankara Tıp Fakültesi inşaatındaki bilgilerini acı tezatlar halinde ve rakamlarla izah eden Refik Koraltan, Halkevleri inşaatı bahsine de dokunarak bu işlerdeki gelişigüzel ve başı bozukça halleri de birer birer ifşa ve tahlil ederek Halk Partisinin devlet bütçesinden ne şekilde ve hangi usullerle milyonlar çektiğini eski Maliye Bakanı Halid Nazmi Keşmir'in hususî ve mahrem bir beyanatına atfen açığa vurmuştur.
Toplu ve müşterek dertleri bir a-rada söylemek imkânını sağlıyan De mokrat Partinin dünkü şiddet ve tehlikeleri geride bırakarak, ileri ve mes’ut bir gayeye doğru hızla yürüdüğünü sürekli alkışlar arasında ve tahlilî mahiyette ifade eden Koraltan şöyle demiştir:
— «Demokrat Parti Türk milletine kendi iradesiyle idare imkânını mutlaka temin edecektir.»
San - Fransisko Anayasasına imza koyan 64 devlet arasında yer alan
I Türkiyenin, umumî dünya müvaze-nesizliği karşısında San - Fransis-
I ko anlaşmasına tempolu bir adım I uydurmak vazifesiyle mükellef bu-I lunduğunu bahis mevzuu eden Refik Koraltan, kızıl âlemin kaprisleri ö-
1 nünde partizanlık düşüncelerinden uzak kalarak miletimizin elbirliği manzarasını da veciz bir ifadeyle tebarüz ettirmiştir.
Seçim Kanunu tasarısının esas prensip ve hükümleri üzerinde durarak, bu tasarının bir çok hususlarda milletin arzularına uygun bu lunduğunu da ifade eden Refik Koraltan, tasarının Meclis heyeti umumiyesinden tam ve mütekâmil bir kanun halinde çıkması temennisini de izhar ederek sözlerini şöyle bitirmiştir:
— «Öyle bir seçim müessesesi ku-rulmlıdır ki, vaktiyle devlet başka-nının da dediği gibi, hür bir şekilde yapılmasını istediğimiz seçimlerde vatandaşlar reylerinin ziyaa uğramadığına tam bir emniyetle kani olsunlar ve emniyet hükümlerini i-çine alan kanunlar vâzedilsin.»
Demokrat Parti Ceyhan teşkilâtı Refik Koraltan şerefine Şehir Klü-bünde yüz kişilik bir ziyafet vermiş ve bu ziyafet esnasında Ceyhanın tanınmış simalarından fabrikatör Haşan Yeşil, Avukat Memduh Bülbül, Dr. İsmail Tok D. P. ye girmişlerdir.
iktidar hep kendi lehine yontuyor tadır. Bu hükümlere göre, bu toplantılara ancak seçmen yeterliğini haiz olan vatandaşlar iştirak edebileceklerdir.
Bir vatandaşın seçmen yeterliğini haiz olup olmadığını kim tetkik edecektir? Bunlar içeri girerken nasıl kontrol edilecektir? Bu hususta ihtilâflar çıkmıyacak mıdır? Bu ne biçim iştir? Bir toplantıya giren vatandaştan yaşını sormak, seçmen o-lup olmadığını tahkik etmek kimin haddidir? Ben on beş yaşındaki çocuğumu alıp da böyle bir toplantıya götüremez miyim? Böyle bir vaziyette her hangi bir ihtilâf yüzünden toplantının yapılamaz hale sokulması daima mdimkün değil midir?
Diğer bir maddeye göre propaganda salâhiyeti yalnız bir seçim dairesinden adaylığı bahis mevzuu olan kimselere inhisar ettirilmektedir. Halbuki her adayın muhakkak hatip olması lâzım değildir. Bazıları yazı yazabilir, veyahut herhangi bir mesele hakkında derin etüdler yapabilir, fakat Allah ona halk huzurunda konuşmak hasleti vermemiştir. Veyahut aday o gün hastalanmıştır, O halde vaziyet ne olacaktır? Ne i-çin partiler bu toplantılarda istedikleri hatipleri konuşturamasınlar ve memleket meselelerini etraflı bir şekilde umumi efkâra arzedemesin-ler?...
Dünyanın hiç bir tarafında söz hürriyetinin bu şekilde tahdit edildiği görülmemiştir.
Radyoya gelince, o daima iktidar partisinin elindedir. Başka partilere beş dakika ayıran iktidar, kendisi, hükümet icraatını anlatıyorum diye bol bol radyolardan faydalanacaktır. Bugün dahi, hususî bir kanunla yalnız devlet elinde bulunan devlet radyosunun nasıl kullanıldığı mn-lûmdur. Bu yüzden programlar bile altüst edilmekte, Bakanlardan vazgeçtik, C. H. P. Genel Başkanvekili-nin sözleri 37 dakikh halka tekrar olunmaktadır.
Bütün bunlar gösteriyor ki. Seçim Kanununun propaganda kısmı, ta-mamiyle iktidar partisinin lehine işleyecek şekilde tanzim edilmiş ve bundan muhalefetin âzami şekilde zarar görmesi için her çareye başvurulmuştur.
Ortada Anayasanın koyduğu söz hürriyeti, yazı hürriyeti, konuşma hürriyeti, toplantı hürriyeti gi -bi esaslar varken, ve İçti -maatı Umumiye Kanunu dahi, vatandaşlara bir çok haklar tanırken ileri bir kanun olması lâzımge-len yeni Seçim Kanununun bu mevzuda Meşrutiyet devrinden de daha geri bir zihniyet taşımasını anlamağa imkân yoktur.
Başbakanın hakkı varmış: Düğme hakikaten iktidarın elindedir. Ve bu zihniyet bu şekilde devam ederse, Seçim Kanunundan millî iradenin tam tezahürü adına hiç bir a-meli netice beklemeğe imkân yoktur.
Mümtaz Faik FENİK
Berimde Rus baskısı
Güzellik şişmanlığa doğru gidiyor
Yukarıdaki resimde geçen yılın Amerika güzeli ile bu yılın Amerika güzelini görüyorsunuz. Sağda gördü ğünüz Mis Amerika geçen yılın Misidir. Demek biraz yaşlanmıştır; fakat geçen sene evlenmiştir. Soldaki kız ise, bu senenin Miss Amcrikasıdır. Demek iki resmi mukyese ederseniz, bu sene biraz daha şişman olanların gözde olduklarını görürsünüz. Demek güzellik zaafiyetten kurtulmaktadır
Adliyede yeni tayinler
Du( ı g(
en. şleı
Doğu Beyazıtta halkı ıstırabı
'..ta izlet "ku, bir (
rak
★ (Baş tarafı birinci de) cevapla cevaplandırılmış ve sayılan bu sebepler zaten iktisaden bozulmuş olan kaza halkının ekserisini ke pek yemekle idâme-i hayata icbar etmiştir.
stan elih.
ir. 1 ı’hZt
rk ; e b£
lete
6) Kızılay’dan yardım olarak verilen 3 bin lira ile bugünkü resmî tes-bite göre açlıkları son haddine varanların her birine bir kilo ekmek parası isabet etmekte ve gün geçtikçe bunların adedi artmaktadır.
7) Bizi bu vaziyete düçar eden â-mil ve sebepler âfakî ahvalden ziyade alâkalıların tedbirsizliği, şahsî ihtiras ve düşünceler, şahsî veya zümre menfaatinin vatandaş hakları na tercihidir.
Bir vatandaş olmak sıfatiylemesa-, inizin cüz’i bir zamanını Parti mü-
cadele
ve propagandasından esirge-
yip vatandaş dertlerine hasretmenizi büyüklerimizden dilerim.
Üstün saygılarla...
Bir sergiden çalınan yedi tablo
Bundan bir müddet evvel Türkiye Millî Talebe Federasyonu tarafından tertip edilen resim heykel ve oymacılık sergisine bazı meçhul hırsızlar musallat olmuşlar ve serginin a-çıldığı günden düne kadar muhtelif günlerde 1 adet tablo çalmışlardır. Bu yüzden sergi kapanmıştır.
Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi salonlarında açılan sergi de bir Şubatta açılmış, yüzlerce eser teşhir e-dilmiştir.
Serginin devamı sırasında bazı meçhul şahıslar bir fırsatını bularak Mehmet Koçarın üç adet manzarasını, Mehmet Tüfeğin bir adet manzarasını, Fariha Gürlücenin bir tablosunu, Hayriye Aydemir ve Mak bule Uyarın birer adet manzarasını çalmışlardır.
Diyarıbakırda çiftçinin derdi
★ (Baş tarafı birinci dc) diğini ve Diyarbakıra bir şeker fab rikasının bir bira fabrikasının, to -humluk ıslah istasyonunun açılması teşebbüsüne geçilmesi dileğinde bulunarak sözlerine son verdi.
İkinci sözü çiftçilerden Hilmi O -ğuzata aldı ve faaliyet raporunun kendisini tatmin etmediğini söyledi.
Bundan sonra yeni idare heyetinin se;imine geçildi. İdare heyeti şunlardan müteşekkildir: Sezai Demiray, Suphi Göksu, Ahmet Cevdet Hayrul-lahoğlu, Hilmi Oğuzata, Şehmus Önder, Ramiz Üçok, Reşat Üçok. Yeni İdare heyetinin yaptığı toplan -tı sonunda başkanlığa çiftçi Sezai Demiray, umumi kâtipliğe yüksek ziraat mühendisi Ahmet Cevdet Hayrullahoğlu, kâtipliğe de Hilmi Oğuzata seçildiler
■k (Baş tarafı birinci de) bir açıklamada, Mac Cloy ile Ade-nauerin her hususta mutabık kal -dıkları belirtilmektedir.
Sovyet bölgesinden kaçanlar
Berlin, 8 (a.a.) (Reuter) — Batı Berlin idaresine mensup bir sözcünün bildirdiğine göre, Doğu Alman-yadaki iki eyâlet başbakanı bugün Sovyet bölgesinden kaçmışlar ve hristiyan demokrat birliği merkezine başvurmuşlardır.
Bakanlığındaki idaresizliklerden dolayı tevkif edjlmdkle tehdit e-dilmiş olan Saks- Anhalt devleti maliye bakaıjı Dr. Hugo Kunisch bu -gün ailesiyle birlikte Berline gelmiştir.
Bundan başka Doğu Almanyada-ki eylaetvbgküjSEkulçvbgküj — ki üç eyâletin başkanları Leonard Moog, Bernhard Kohner ve Dr. Zief-frid Witte azledilmiş veya istifa ya mecbur edilmişlerdir.
Berlindeki Rus tedhişi
Londra, 8 (a.a.) (Afp) — Daily Expre|ss gazetesinin Berlin muhabirine göre Doğu Almanya cumhuriyeti dışişleri bakanlığının dört daire şefi ile dış ticaret bakanlığının yüksek bir memuru Sovyet makamlarının talebi üzerine geçen gece halk polisi tarafından tevkif olunmuşlardır.
Muhabirin diğer taraftan bildirdiğine göre, Almanyadaki Sovyet baş komutanı general Tchoukov dün belli başlı yardımcıları ile bir toplantı yapmış ve Kremlinle devamlı olarak telefonla konuşmuştur
Adalet Bakanlığınca yargıç ve savcılar arasında yapılan yeni tâyin ve nakillere ait liste yüksek tasdike çıkmıştır. Bu listeyi aynen yayınlıyoruz:
100 lira maaşla Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi ■ başkanlığına Çanakkale yargıçı Salâhattin Ayanoğ-lu, 90 lira maaşla Denizli hukuk yar gıçlığına Denizli sulh yargıcı Tahir Bayiçin, 80 lira maaşla Giresun C. Savcılığına Bandırma C Savcı baş yardımcısı Kâni Vrana, 70 Jira maaşla Gümüşhane C. Savcılığına Si -mav C. Savcısı Haşan Ersöz, 70 lira maaşla Sinop C. Savcılığına Muştala Kemalpaşa C. avcısı Esat Arısel, 70 lira maaşla Artvin C. Savcılığına Aksaray C. Savcısı Saffet Tüzün, 70 lira maaşla Elmalı C. Savcılığına Elbistan C. Savcısı Ahmet Kırmacı, 70 lira maaşla Aksaray C. Savcılığına Kırkağaç C. Savcısı Ömer Göncü, 70 lira maaşla Elbistan C. Savcılığına Malkara C Savcısı Ali Rıza Ünal, 60 lira maaşla Bünyan, C. Savcılığı na Bünyan sorgu yargıcı İsmail Emre, 60 lira maaşla Bandırma C. Savcı yardımcılığına Kocaeli C. Savcı Yardımcısı Seyfullah Aygen, 60 lira maaşla Edirne C. Savcı başyardımcı lığına KIrklareli C. Savcı yardımcısı Hüseyin Tarhan, 50 lira maaşla İznik sulh yargıçlığına Korkuteli ceza yargıcı Salih Üstünel, 50 lira maaşla Edirne sulh yargıçlığına E-dirne yargıç yardımcısı Savni Gizli-göz, 50 lira maaşla Kırşehir sulh
yargıçlığına Biga sorgu yargıcı Şefik Şensoy, 50 lira maaşla Çaycuma C. Savcılığına İmroz sorgu yargıcı Halit Kamal, 50 lira maaşla Soma C. Savcılığına Karadeniz Ereği isi sorgu yargıcı Burhanettin Atuk, 50 lira maaşla Avanos C. Savcılığına Eğridir yargıç yardımcısı Aytekin Tüzünataç, 50 lira maaşla Çivril C. Savcılığına Uluborlu sorgu yargıcı Zeki Tüzün 50 lira maaşla Birecik C. Savcılığına Antalya üye yardımcısı Orhan Arılan, 50 lira maaşla Boğazlıyan ceza yargıçlığına Kayseri üye yardımcısı Hüsamettin Öz-bilgin, 50 lira maaşla Safranbolu C. Savcılığına Zonguldak yargıç yardımcısı Mustafa Kayacan, 50 lira maaşla Acıpayam C Savcılığına Acı payam yargıç yardımcısı Bedri Gürcan, 50 lira maaşla Vezirköprü hukuk yargıçlığına Ordu yargıç yardımcısı Mükerremin Poyraz, 50 lira maaşla Mihallıççık C. Savcılığına Bozüyük sorgu yargıcı Hamdi Söl -pük, 50 lira maaşla C. Savcı yar -dımcısı Hilmi Oral, 50 lira maaşla Çanakkale sulh yargıçı Orhan Eı-tuğrul, 50 lira maaşla Kayseri C. Savcı yardımcılığına Kayseri hu -kuk yargıcı Necati Öncü, 50 lira maaşla Torul yargıçlığına Elbistan yargıç yardımcısı Safa Toksöz.
35 lira maaşla Gümüşhacıköy C. Savcı yardımcılığına Çayeli yargıç yardımcısı Bahri Paşaoğlu.
35 lira maaşla Antalya yargıç yar dımcılığına İliç yargıç yardımcısı Nihat Okurer tâyin kılınmıştır.
Yurdda kara kış devam ediyor
İzmirde seçim faaliyeti
İzmir, 8 (Telefonla) — 1950 seçim lerinin 23 Nisan veya 5 Mayısta yapılacağı söylentileri üzerinde İzmirde seçim hazırlıklarına hız verilmiştir.
Bu arada müstakil olarak İzmir -den adaylığını koyacak olan eski millî futbolculardan Vahap Özal-tay şimdiden yer yer gezerek seçim nutukları söylemektedir
İstanbulda ekmek fiatı
İstanbul, 8 (a.a.) — Son zamanlarda buğday Hatlarında bir düşüklük görülmesi üzerine belediyede toplanan il genel meclisi daimî encümeni ekmeğin veznini 575 gram olarak tes-bit etmiş ve 22 kuruşa satılmasını kararlaştırmıştır. Bu karar pek yakında tatbik mevkiine konacaktır.
-A- (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de) Sivrihisar yolu
Sivrihisar, 8 (a.a.) — 31 Ocaktan-beri kar fırtınası yüzünden Sivrihisar - Eskişehir yolu kapanmıştır. Bu sebepten ilçenin çeşitli ihtiyaçları sağlanamamaktadır.
Hava raporu
Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son 24 saat içinde yurdumuzda hava Trakya ve Marmara bölgelerinde çok bulutlu, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir. Kar kalınlıkları, Giresun ve Sivasta, 96, Karakösede 81, Yozgatta 75, Bolu ve Erzincanda 72, Karsta 61, Sinopta 52, Mardinde 37, Kütahyada 35, Samsunda 34, Ankara, Eskişehir ve Bilecikte 30, Kastamo-nuda 29, Çorumda 27, Zonguldakta 25, Sinopta 20, Erzurupıda 19, Niğde-de 15, Bursada 14, Lüleburgaz ve Kartalda 12, Florya ve Çankırıda 10, Afyonda 7, Çorluda 6, Kartalda 2 santimetredir.
Sıfırın altında en düşük sıcaklık Karahösede 35, sıfırın üstünde en ' yüksek sıcaklık Fethiye ve Bodrum da 13 derecedir.
Dün Ankarada saat 14 deki sıcaklık sıfırın altında 6.01 derece idi.
Ürdiinde Kar
Amman, 8 (a.a.) — .Afp.: Karın durmuş olmasına ve ekiplerin ulaştırmayı temin için çalışmalarına rağ men Doğu Ürdün baş kenti henüz e-yaletlerle temas edememektedir.
Maamafih, Kudüs yolu gece askerî ekipler tarafından temizlenmiş ve Şam yolu bu sabah ulaştırmaya a-çılmıştır. Bu sayede Milletlerarası Mülteciler teşkilâtı tarafından gönderilmiş olan iaşe kamyonları Am-mana gelebilmişlerdir. Bir arallık tehlikeye düşmüş olan mültecilerin iaşe meselesi böylece halledilmiş görünmektedir.
1 SPOR
Akdeniz kupası
Genç takımlar arasında yapılacak Doğu Akdeniz kupası maçlarına katılan millî takımımız, ilk maçını İtalya genç milli takımı ile ltalyada Nisan ayı başında yapacaktı. Son zamanlarda, Italyanlar bu maçın Mart başında yapılmasını teklif etmişlerdir. Futbol federasyonu bu teklifi, memleketimizde kışın şiddetli geçmesinden dolayı lig maçlarını bile tehir etmekte olduğumuzu ve bu sene faaliyet programının yüklü bulunduğunu ileri sürerek reddet -miş ve maçın Nisan veya Mayıs ayları 'içinde her hangi bir Sarihte yapılmasını istemiştir. İtalyanlar, bu isteğe henüz bir cevap vermemişler dir. Federasyon İtalyanların cevabına göre İranla yapacağımız millî maçın tarihini İran federasyonuna bildirecektir. Çünkü her iki millî maçın aynı günde yapılması ve bu suretle iç faaliyet programımıza sek te verilmemesi düşünülmektedir.
Ankara, İstanbul ve İzmir genç takımları arasında bir turnuva ter -tip edilip edilmediği konusunda fut -bol federasyonundan salâhiyetli bir zat. bu meselenin federasyonca tet-k'k etilmekte olduğunu söylemiştir. Zannedildiğine göre, şehirler arası bir turnuva yerine iki muhtelit takım arasındaki bir maç yapılması düşünülmektedir. Genç millî takım için bir kamp yapılmasına ihtiyaç görülmemektedir.
KIR KOŞUSU
BİRİNCİLİKLERİ
1 — 11/2/1950 Cumartesi günü saat 13 00 de 19 Mayıs Stadyumundan başlamak üzere bölge kır koşusu birinciliği yapılacaktır.
2 — Yarışmalar, III üncü kümeye 5000 ve I. inci küme atletlerine 10000 metre olacaktır. Yarışmaya Stadyum içinden başlanacak ve Âk-köprü, Çiftlik asfaltı üzerinde yapılacaktır.
.3 — Yarışmalarda lisanslı atletler arasında takım tasnifi yapılacaıc tır. Lisano. olmıyan atletler ferdi, yalnız ferdi tasgire dahil olacaklardır.
4 — Yarışmalaıda hakemlk yapmak üzere bay Cemal Aipn.an, Cev det Arun, Nedim Aydınogiu, Melih Çığ ve Besim Aybarsm hazır bulun maları rica olunur.
5 — Yarışmalara katılacak adetlerin Cuma günü saat 17.00 ye kadar Stadyumda bölge bürosuna baş vurarak isimlerini yazdırmaları lâ-
Televizyon insanları eve bağladı
Vaşington, 8 (a a.) (Reuter) — Halkla temas şubesi şefi Charles Aldredgeye göre, televizyon Birleşik Amerikada evde oturan bir millet meydana getirmektedir. Televizyona sahip 400 aile arasında yapılan tecrübe sonunda:
Evli erkeklerin serbest zamanlarının yüzde 42,8, çocukların yüzde 41,3, evli kadınların yüzde 39,7 sini evlerinde geçirdikleri, ailelerin sinemaya yüzde 72 daha az gittikleri anlaşılmıştır..
Kitap okumaya hasredilen zaman yüzde 29,7, mecmualara yüzde 22,6, gazetelere yüzde 4,7 azalmıştır.
Çocuklar çocuk dergilerini yüzde 15,7, mecmuaları yüzde 11 kitapları da yüzde 9,2 daha az okumaktadırlar.
Gündüz yapılan radyo yayınlarını dinlemeğe hasredilen zaman ortalama 3,5 saatten 2 saat 5 dakikaya, geceleri de 3 saat 42 dakikadan 24 dakikaya inmiştir.
Amerika'da grev ilerliyor
Pittsbourg, 8 (a.a.) — Kömür madenleri işçilerinin grevi kömür stok larında büyük bir azalmıya sebep olduğundan, demiryolu şirketleri ve bazı fabrikalar 25.000 kadar işçinin vazifesine son vermek mecburiyetinde kalmıştır.
HAVA PARASI ALIRKEN
Necatibey mahallesinde Şen Apart manın ev sahibi vekili Bekir Gülka-ya apartmanın boşalan bir dairesini 360 lira hava parası almak suretile Hâmit Atalay isminde bir zata aylığı 40 liradan kiraya vermek istemiştir. Yapılan şikâyet üzerine Em niyet Müdürlüğünce tertibat alınmış ve Bekir Gülkaya 360 lirayı alırken suç üstü yakalanarak C. Savcılığına teslim edilmiştir.
BENZİNLE ELBİSESİNİ TEMİZLERKEN
İzmir, 8 (Telefonla) — Bugün şehrimizde Anafartalar caddesi 1305 sokak 3 numaralı evde oturmakta olan Orhan Candemir, odasında elbise temizlerken benzin parlamış ve bu yüzden çıkan yangın sonunda; Orhan Candemir, karısı ve beşikte bulunan sekiz aylık çocuğu yanarak ağır surette yaralanmışlardır. Yangın bastırılmış ve yaralılar has taneye kaldırılmıştır.
Yugoslavya Frankfurt panayırında
Frankfurt, 8 (a.a.) — Evvelce
Batı bölgesi panayırlarına iştirak etmiyen Yugoslavya 19 Marttan 24 marta kadar açık kalacak olan Frankfurt ilkbahar panayırına 300 firma ile iştirak edecektir.
Panayır idaresinin bildirdiğine gö re 1200 ü yabancı müessese olmak üzere 4000 müessese yer ayırtmak için müracaat etmiştir.
Bedene kan verme
Londra, 8 (a.a.) — «United Press:» Harp esnasında yayılmış olan bedava kan verme usulü, lngilterede hâlâ geniş mikyasta tatbik edilmektedir.
İngiltere P. T. T. idaresinin açıkladığına göre sadece şehirler arası bölümünden millî kan verme servisine 1949 senesinde 420 litre kan ve-
rilmiştir.
Gönüllü kan vermenin daha fazla artması için bir teşebbüs yapılmıştır.
I Jl

Comments (0)