Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi


«*
GREV HAKKI:”
/
Bu şiar/D. P. nin birçok işçi -ler -tarafindan -tutulmasını sağ -ladı. Onu iktidara getiren amillerden biri olau. İşçilerin de -
hak henüz tanınmadı. Çalışına Baltanı işçiyi. alakadar eden kanunları değiştirmeye hazırlanırken mevcut sendikaların lıkır -terini soruyor, bu âıaaa grev hakkmmda yakında topxanacak ve işçilerle işverenlerin iştirak edeceği ış kongresinde şekiılene cegını bildiriyor
Amerikanın tazyik ile serbest iktisat rejimine aogru yapman f\|$®ouri gıaış sanayacıiurum/-i çok müsgul bir duruma soktu, M^KSggıyet ııyatıarını asgari haa -de düşürmek için eiaen geıen butluı gayretler sarıcamv ur. ... u
aihüigı naı-
VeöılCivl ıU £C(-LKl*-
kaîa
nun. da yükünü işçi sının çekiyor.
Vaziyet böyle iken işçi.erk
işverenlerin iştirak’ eıtıgı bir toplantıda grev hakkı mevzuu -banıs olunca hükümetin işverenlerin taraımı tutacağı mum -kaktır. Bu yesıleyle liVlıiıı Bko nomınin korunması» gıoı buyuk lâflar edilecek ve bunu be.jzd" mülahazalarla grev bankı kabil olduğu kadar tahdit ^ailecektir. Boylece memleketin çoğunluğu -nun menfaati değil mana ut biı zümrenin menfaati ön p-ana a-lınmış olacak, çalışan kütle bahada kotu bir duruma uuşccv v-tir. Memleketin hayrına olun iktisadı politika aııc olan politikadır,
dikte ettiği politikaya uydukça tediye bırııgı, Ucarct gibi yollar kabul edildikçe bu
konuya tahsis etmiş: Halk demokrasilerindeki Türk ırkından azınlıklara işkence yapıldığı hak kındaki iddiaları, durup duruı ken tazeliyen Yalman, hükûme ttqn bu hususta azimli bir politi yaz'Iyöî\~*Hir Eaş~ ka yazısınua da, artık Tüjkyi için tarafsız kalmanın mümkün olmadığını; Amerika ile tam bir işbirliği halinde tepeden tırnağa kadar silahlanmaktan başka ç' kar yol bulunnıdığını ifade ediyor ve bu suretle Yalmanın, A ine rikanın harp kışkırtıcılığı poli -tikasının Türkîyede sözcülüğünü yapıyor. IMK11
Amerika bu gibi hareketleri teşvik ve tahrik etmekle Kore’deki tecavüze benzer tecavüzlerde bulunabilmek için zemin ha-zırlıj- or.
Bir .panik havası yaratması ve Amerikan kolonisi..i Türki -yeyi i erke davet etmesi iti bar ile Anı..r kan konsolosluğunun yap tığı t imim bu görüşümüzü te -yid eder mahiyettedir,
EKONOMİK

mevsimi yaklaştığı dış ticaret rejimi he mevkiine ko-an.a -
k bağnnsız
AmerıKoiun
OLAYLAR
GEÇİM ENDEKSİ:
İstanbul Ticaret Odası Hazi -ran 1150 ayına ait geçini endek sini neşretmiştir. Üç çocuklu ve orta halli. LU. bir ailenin normal masraflarına göre tertiplenen bu cndeksde, 1938 Haziranında
- • ■*
113 lira 77 kuruşla geçinebilen(l) bir aileye buğun 3o9 laa 72 Kuruş lâzımdır. .GirfŞ halkın sefa -leti ile âdeta alay eden bu endekse göre; hayat Mayıs ayma nispetle Haziranda yüzde yedi . Halbuki, ye şekerli mad-
zoru ile kabul edilmek
düren tütün meselesi de geniş bir müstahsil zümreşi ile ihracatçıları düşündüren tütün me -selesi de ciddiyetini muhafaza ediyor.
Son defa, Batı Almanya İthalât * ITomîiesinin ^eşretlığî* «Almanyaya tütün satacak mem leketler listesinde Türkiyenin adı bulunmuyormuş. Rakip Vir-ginia tütünleri karşısında Al -manya gibi bizim için hayati ö nemi olan bir pazar ve çok kıymetli bir döviz kaynağı göz gö re göre kaybedilmektedir.
YEM DIŞ TİCARET
REJİMİ: İhracat halde, yeni nüz^tatbik
iniştir. Çünkü bir taraftan Av -rupa tediye birliği gerekli di . teklifleri göndermemiştir; bir taraftan da ithalât ve ihracatçılarla sanayicilerin çatışan men -faatl rini barıştırmak kabil ol -mamıştır.
Kendi memleketinde şiddetle himaye taraftarı bulunan Ame -rikarnn
mecburiyetinde kalınan Liberasyon-rejiminin, tacirleri bazı for malite külfetlerinden kurtarma sına mukabil, bilhassa yerli sanayimizi daha fazla harabiye sü rükleyeceği şüphesizdir. Serbest ve Ucuz ithal edilecek yaba.ıcı sinaî /.ıamuller karşısında yer -li sanayi’in dayanması imkân -sızdır sebeple yakında ye ■ niden onbinlerce işçinin işsizler ordusuna katılması mukadder -dir.
Yeni rejime göre . ihracatten elde edilecek dövizlerin yüzde otuz ilâ yüzde yü? nisbetinde ihracatçıya^ bırakilm; inde
derhal karaborsaya d olan
bu dövizlerin paramızın zaten düşük olan dış değerini daha da düşürerek zamansız yeni bir devalüasyon doğurmasından en -dişe edilmektedir .
\KORE SAVAŞININ PİYASAYA TESİRİ: kore savaşı yüzünden kau -çuk, kalay, çelik, yün ve deri gibi istratejik ham maddelerle ^beraber altın fiyatları da yük -selmiştir. Bu artışların stok te -mayüllerinden ileri geldiği bes -. bellidir. Stok temayülü ise, barış ekonomisinin harp ekonomi -sine geçişi gösteriyor. Truman’a Amerikan ekonomisine geniş t’ çüde müdahale yetkileri tanın -ması ve yeniden bir takım şil*’’ fabrikalarının faaliyete geçi leri, Amerikanın üçüncü c harbinin son hazırlıklariy1 gul olduğunda şüphe bı yor.
— Devamı. 11 ir
buJLk ucuzlanııştır, rt i rodarıh unlu vro cıeıerın ııyatlarma gayet küçük ölçüde tesir eden ucuzluk teabiıu gıoı çnuııazıar ıçm^e uovUıamak , . /
. lerıne rağmen-'halkn/’geçım se-
mukadderdır , bû* "esaslı leralılık
temayülü yoktur. Bir kaç aydır müşahede edilen cüz’i ucuzluğun da senelik vasatiye tesiri olmıya cağı tahmin edilmektedir.
iVİAHöLl. DUREMU:
Haj at 'pahalılığını gittikçe şiddet ’ hisseden geniş’ziraî' nü-fustffi durumunda da, >( maale^fef bir silah alâmeti yoktûj^ Bu sene talklar itibariyle bol alacağı' tahran edilen hububat mahsü,U-nün kalite itibariyle kifayetsiz olduğu söylenmektedir. İhracat şöyle dursun, Pakistan'dan yeni den 25 bin ton buğday getirtile-u çeğine dair haberler de bu kötü rivayetleri desteklemektedir. Bu arada, haşarat yüzünden pamuk ve fındık mahsûllerinin de^zarar gördüğü ve meselâ, fındık re -kültesinin yüzde otuz ilâ iR’k noksan olacağı haber verilmektedir. Çok geniş bir müstahsil zümresi ile ihracatçıları düşün-
BASIN KANUNU:
B. M. M. bazı mühim kanunları aceıe oıarak goruşcuKtciı bun ra uabin vc zıı kaıiuaiu.xıu u« 2-3 gün içinde çıkardı ve yaz tatiline gıruı.
*‘*T3âSlh*kaı11Ufuhün*tanı metıiitîi henüz oumıyoruz .iîaKat ouhlUi vaueuılaıgı gıoı basın nurrıye -tını sagudan ueıııuraaLiK bakanım oımadığı muhaKKakur. Zira 42 mauuesı bir gun ugıe -den sonra Koauguıup Kaom eui-len bu Kaıiuiiuaıı, ycneı türlü yaruımı esırgemıyen birçok basın mensuplan inçte iyi on aıııe hailse umy urlar .ounassa BaşoaKan ve ^uıımui'bajıuau -mn laLDiKatra görmecek aasaK-liKlara göre yeni Kanun oa uer llal uegı^vu 1xculu.uc guıi S^yirc-meıerı uusuutun maaiiL(araır.
aF ikAJCMvrMÜ:
Aı kanunu; ıvıeclisın | açıldığı ilk gumerue ortaya (ıe ınumexiı
riidi ve bayrama iki gun çmaruuı .
Kanun Meclisten geçerken af fa taoı bunayan suç-aruan z/ö nısoeıınue bir indnmel yapUaı. Bu sayene bulun tanmj^ıerı ve soyleniuerı aşan bir sayıaa rnanKum hürriyete Kavuştu. xva nunun çıkması münasebetiyle rauyoda Konuşan İç lşıtrı lamıa nı aıtaıı tayuaraaan mahKUin -ların oır aana suç işit memeleri ana ıayiK oımaya çaxişmaıaruıı isteuı. Bu sozıerile bam hükümetin uu nuSiAsuaKi g^ru^uiiun ne Kauar samı oıuugmıü orsaya koydu. İşlenen suçların] bosyal seoepıerı oıtadan Kuı^cmam^çu bu suçlar işlenecektir. Menue -ketımızue suçların buyuK bir kısmı toprak kavgaları yüzün -den işlenir. Toprak davası dün
oiaugu gibi buğun de varaır. 8î3 SİY. Şehirlerde işlenen suçların ne -men hepsi işsizlik ve hayat pa hanlığı ııe siki sınıya ua^nuir. İşızlık ve hayat palıalılığı ar • tar«»n suç işlenmesini varmıdır. Bu gibi sosyal da\ a lar haUedîlmedıkçe lç Bakanının konuşmasının pı ıtık hiçbu’ neticesi olamaz .
İstanbul Valisi de şehirde gün geçtikçe artan dilencilikle mtlca derede ayni zıhaiyeUe naıeKet ediyor. 20 gün içinde 14â dilen cinin 75 i memlekeuenn^ sev -kedılmiş, 10 tanesi mahkeme kararıle çalıştırılmaya, 11 tanesi akıl hastahanesıne, 37 si Darül -acizeye, 25 de dilenci kampına gönderilmiş. Bu tedbirler mem -leketine gönderilenlerin geri gelmesi, hastahene ve kampların dilencilerle dolmasından başka hiçbir netice vermez.

İşleıı
serocsiiöi
IANEVRALAR :
Amerikanın siyasi sahadaki faaliyetinin esası yeni ihtilâl ze -ı

uUuu hazıruuhaK ve^ ;ör ■emektir,
BU faaliyeti Büz ve irs izi haklı jyor. Yugı
Akd
me

şu sırada Dcgu a a teksif .^uıl -Rolarak endîşe -fclavy^, İran’ Ve Silahlı bir cağı iddiaları zâ -
—X

Yunanistan'a karşı harekete man zaman ve İsrarla ortaya an lıyor, bunlar etrafında yaygara lar koparılıyor. Boylece siyasi huzursuzluk körükleniyor. Hele 1 No. lu Amerikancı Yalmanın tam şu sırada yazdığı makaleler Amerikanın Türkıyeden neler beklediğini göstermesi bakımın dan dikkat çekicidir. Yalman son bir iki makalesini, bu güne kadar kendisine yakıştıramadığı için olacak hiç ellemediği bir
Barış yolunda bir hamle

BÜTÜN TÜRK MİLLETİYLE BERABER «DEMOKRATİK YOLDA GELİŞMEĞE VE TERAKKİ YOLUNDA İLERLEMEĞE ÇALIŞAN MEMLEKETİMİZİN GELECEĞİ BAKIMINDAN ŞEREFLİ BİR BARIŞIN İDAMESİNİ H AY ATİ BİR ZARURET» SAYAN «SİVİL HALKA KARŞI KİTLE HALİNDE İMHA SİLAHLARININ KULLANILACAĞI BİR HARPTE BÜTÜN MİLLETLER GİBİ, TÜRK MİLLETİ NİN DE BU SİLAHLARIN . KANUN DIŞI E-DİLMESİNİ» ACİL BİR DAVA OLARAK KABUL EDEN ÇOKTANDIR HİSSETTİĞİNİZ EN HAYATİ
Emperyalistler, Korede açtıktan harbin sahasını genişletmek için, bağım-sızlıklannı yokettikleri milletleri birer birer ateşe sokmağa başladılar. Tehlike büyüyor. Ölüm ve yıkım tehdidi savuranların menfur gayretleri lıergün biraz daha artıyor. Harp kıstı rtıcılan, Ilısınlar ı, radyoları, diplomattan ve si^âh fabrikalariyle seferber olmuşlardır. İnsanlığı, bütün medeniyet eserlerini yok-etmek için yeni yeni plânlar çiziliyor, yeni icatlar peşinde koşuluyor. Banş tehlikeli anlar geçiriyor.
Fakat yaşamağa azmeden daha iyi bir hayata doğru hamle etlen milletler lıarb istemiyor. Harp tehlikesi arttıkça banş uğrunda savaş sertleşiyor, banş için savaşın önemi, banşçı kuvvetlerin gayretleri artıyor. Harp aleyhindeki faali jetlerin ölçüsü emperyalistler için düşündürücü bir mahiyet aldı; barışse -ver insanların yükselen sesleri harp kundakçıları için daha korkunç olmağa ve daha gür çıkmaya başladı. İnsanlığın hamisi rolünde görünmeğe çalışan harp kim tlakçılan milletlere güvensizliklerinin tabii bir sonucu olarak atom ve hidrojen bombası gibi silâhlarla şantaj yapmağa insanlığı topyekûn yoketmek tehditle -rini savurmağa başladılar.
Bu tehditler yer yüzünün bütün namuslu insanlarım ayaklandırdı. Atom bombasını ilk olarak kullanacak hükümetin harp suçlusu ilân edilmesi hükmünü şimdiden imzalamaya teşvik etti. Ölçüsü itibariyle dünyamızın şimdiye kadar görmediği bir hareket doğurdu Harp kışkırtıcıları karşılarında milletleri buldular. Bu engel olmasaydı harp çoktan çıkabilirdi.
Kore’ye karşı girişilen silâhlı istilâ hareketi harp tehlikesini büsbütün arttırmış olmakla beraber emperyalistlerin ümit -lerini, cesaretlerini bir hayli kırdığı da muhakkaktır. Kore halkı, silâh kuvve-iyleınemleketi istilâ edilmek istenen bir milletin nelere muktedir olduğunu gösterdi. Gerek Uzak—Doğuda gerek isti uğramış diğer memleketlerde em-alistleri bekleyen akıbetin misalini ’ta da Kore halkı vermiş bulunu -

BARIŞ SEVENLER CEMİYETİ
BİR İHTİYACI KARŞILAMIŞ OLUYOR.
Emperyalistlerin harbe giden yol üzerinde gördükleri en büyük engel milletler ve onlann hak ve hürriyetleridir. Onlar için harbe hazırlanmanın ilk şartı halkı Demokratik haklarından mahrum ederek kıskıvrak bağlamaktır. Hit-ler ve Musolini ilk harp hazırlıklarına böyle başlamışlardı. Bugün Amerikan emperyalistleri de bu yol üzerindedir-ler. Onlann bizde ki yardakçıları memleketimizde ayni şeyi tavsiye ediyorlar. Memleketimizi harp ateşine doğru sürükleyen Amerikalı tekelcilerin bizdeki en sadık dostu Yalman, -Vaşington’dan meş’um bir emirle gelen asker ümifor-malı senatör Cain’in vazifesini kolay -taştırmak için olacak- yazdığı makaleler le bir taraftan komşu memleketlere kar şı kin ve nefret uyandırarak bir duman perdesi yaratmaya çalışırken öbür taraftan, geride kalan son Demokratik haklarının milletten gasbedilmesi tavsi -yesinde bulunması boşuna (tagldi. Yalman, herşeyden evvel barışı savunan bazı gazete ve dergilerin kapatılmasını zaten boğucu olan havanın büsbütün ta hammiil edilmez bir hale sokulmasını harp Kundakçıları için daha elverişli hır
havanın yaratılmasını istiyordu. Ame -rıkan harp makinasıııın kolayca işliyebiJ-mesi için buna ihtiyaç vardır.
Fakat Emperyalistlerin gayretlerine, Yalman ve ayakdaşlanmn provakos -yoıılanna rağmen Türk milleti banş istiyor. Bu uğurda savaşıyor ye savaşacaktır. Yaygaralar halkımızın gür sesini boğamıyacaktır.
Banş hareyetini sindirmek için baş vurulan kanunsuz müdahaleler bizde bıı hareketini lıaşka memleketlerdeki ölçü lerc ulaşmasına şimdiye kadar imkân vermedi, içinde yaşadığımız şartlar kanunun verdiği mahdut hakların bile kul tanıtmasına engel oldu. Bıı yüzden bizde^ banş mücadelesi daha ziyade bu harekete karşı yapılan kanunsuz müdalıele-lerle savaşmak şeklinde kendini gösterdi.
Bugün memleketimizde banş hare -keti yeni bir hamle yapıyor. Barışı gaye edinen yeni bir cemiyet kurulduğunu
iç sayfalarımızda tafsilâtiyle okuyacak -siniz. Bütün Türk milletiyle beraber «Demokratik yolda gelişmeğe ve terakki yolunda ilerlemeye çalışan memleketimizin geleceği halamından şerefli m barışın idamesini hayatî bir zaruret; sayan, «Sivil halka karşı kitle halinde imha silâhlarının kullanılacağı bir harp te bütün milletler gibi, Türk milletinin de bu sulakların kanun dışı edilmesini» âcil bir dava olarak kabul eden BARIŞ SEVERLER CEMİYETİ çoktandır his settiğimiz en hayatî bir ihtiyaçı karlamış oluyor.
Barış tehlikesinin ciddî bir şekil aldığı bir zamanda, Amerikan emperyalis lerinin ve barışı kundaklayıcı Jnıvvetle-rin hüküm sürdüğü bir yerde hizmet etmek zorunda olan bu cemiyetin mü -caddesi kolay olmı vacaktır. Fakat o, bütün namuslu Tiirk aydınlarına ve bi ün millete güveneni gayesine doğr cesaretle yürüyebilir. Yabancı kuvvetlerin ve haris menfaatlerin baskısı al -tında harp uçurumunun kenarına ka -dar sürüklenen bir memleketin aydınlan şerefli bir dava karşısında ilgisiz ve tarafsız kalamazlar. Zaten barış davasına karzı tarafsızlık ta olamaz. Burada tarafsız kalmak harp kundakçılanna yardım etmekten farksızdır. Milletini ve Yurdunu seven her Türk aydını, her işçi ve köylü memleketimizde banş uğrunda mücadelenin önderi olan bu cemiyetin desteği olmak gerektir Banş dü„ş mantarının serbestçe at oynattıkları biı yerde banş mücadelesi çetin bir mücadeledir. Bu davayı şüpheli bir dava gibi göstermekte harp kundakçılarının menfaati vardır. Onlara karşı müdafaa silâhını hazır bulundurmak gerektir. Yalnıan’a ve ayakü aşla rina göre barışı
propaganda etmek «Halkı zehirlemek -tir.» Bu iddiada bir hakikat payı yol; değildir: Yaşamak ümidini lıarbe bağlamış kimseler için banş hakikaten bir zehirdiîr; öldürücü bir zehirdir. Fakat ne çare ki bütün insanlık ve bu arada Türk milleti yaşamak için düşmanların \ bu zehiri tattırmağa mecburdur.
Barış Severler Cemiyetinin Türk hal kında a ve Türk aydınından I&Fik olduğv muzahereti göreceğine ve tuttuğu çetin yolda yılmadan yürüyeceğine inanıyo -ruz.
OKUYUCULARIMIZA:
Teknik sebeplerden, dergimiz gün ünde çıkamamıştır. Özür dileriz.
3
KORE SAVAŞININ
Kore savaşı, diinya ûaaylanın., Türk mille’ins nasıl ters aksettirildiğini bir ker d.>ha mey dana koymuştur. Gazte ve radyolarımıza bakılıra, Ko «de savaş, Kuzey Ko±e hükümetinin Güney Koreye durup çürürken harp ilân etmesi t t Kurt y li kuv vetlerin Günylilere salaıı masıyla başlamıştır. Yine ayn. gazete ve radyolara göre, Amerikanın bu işteki rolü hür bir milletin göz göre göre nnğazlaıunasına mani olmak için en ğır fedakârlıklara katlanarak ve Güven
lik Konseyinin kararına uyarak. Güney Kore hilemin imdadına koşmaktan ibarettir. Oysaki, Ko re savaşından jri'nki şn olaylar bilinince, hakikatin hiç de bizim basının ani »ruğı gibi olma dığı anlaşılıyor-
1 — Kore kurti*’ıLnca bir A-merikan — So/vet ka ne komisyonu nezaretinde ve dört bü yüklerin vesayerine ı-bî bir muvakkat bir K>r hükümeti ku
rulması hususu’’da, Sçvyetler Birliği, Amerika ne îngı’tcıe mu tabık kalmışlardı. 27 A njık 1945 tarihinde imzalanan tu ınılaşma hükümlerini somadan Korenin bütün siyasî par bileri ,v 1 ? işçi t.e-şekküleri de kabul etrr.ştir. Fa kat Amerikalılar bu anlaşmanın tatbikine bir türlü yanaşmamış lardır.
2 — Sovyetler Kurc-v Kore, deki silâhlı kuvvetlerin' geıi çe kince, Amerikalılar da Güneyde ki Amerikan kıtalarını r;eri çek mek zorunda kalmışlardır. Fakat yardım bahanesiyle birtakım askerî heyet ve birlikleri yine de Korede bırakmışlardır.
3 — Amerika, Koreye, yukar da bahsettiğimiz anlaşmada adı geçen Sovyet — Amerikan kar ma komisyonu yerine kaim olmak üzere, sade kendisine tabî bir Birleşmiş Milletler Komisyo nu yollatmıştır. Sovyetler Birli ği bu komisyonu tanımamıştır.
4 — Amerikanın sadık bir ben desi olan Syngman Rhee adında bir şahsa, Güney Korede bir hükümet kurdurtulmuştur. Svng man Rhee iktidara geçer geçmez tam bir terör rejimi tafbi-ka başlamıştır. Sağcı partiler da hil, siyasî partilerin çoğu kanun dışı edilmiştir. Ve liderleriyle birlikte 478 bin yurtsever hapis lere atılmıştır. Kuzeyle Güneyin birleşmesini istemek suçların ne ağırı sayılmış ve 1943 danberı 100 bin yurtsever bu sebeple kat 1 edilmiştir. Asayişi korumağa, halkın nefret ettiği Janon polisi memur edilmiştir. İngilizce resmî dil diye tanınmıştır.
5 — Güney Kore halkının %90 ı Syngman Rhee ve hükümetine karşı cephe almıştır. Da ğa çıkan partizanların 100 bin kadar olduğu söyleniyor. Kuzey lilere sempati beslemekle itham
edilmesine imkân olmayan bir zat, Kore Meselesi Enstitüsü baş kanı Yongung Kim, geçenlerde Birleşmiş Milletlere başvurarak, Kore’de sivil idarenin de ele a-lınmasını istemiş ve aynen şun lan söylemiştir: «Sadece askerî harekâtla mesele hallolmaz. Hal km sevgi ve müzaheretini kazan mak da lâzımdır. Halk Syngman Rhee hükümetini sevmiyor. Bas kı siyaseti ve kötü idare bir hii kûmeti halka sevdirecek şeyler değildir.»
6 — Syngman Rhee ve hükümeti Kuzey Koreyi ilk fırsatta istilâ edeceklerini tekrarlayıp durmuşlardır. Meselâ 7 Ekim
1949 günü United Press muhabi rine verdiği demeçte, Syngman Rhee, Kuzy Kore başkenti ni işgal için sadece üç günün yeteceğini söylemiştir. France Presse muhabirine beyanatta bu
lunarı Güney Kore dışişleri bakanı Tchang - Tai - Ksang da, aynen şöyle demiştir: «Kuzey Kore toprakları da bize aittir. Eğer aradaki ihtilâf barış voluy la halledilemezse, Kuzey Koreyi silâh kuvvetiyle zaptedoceğiz.î
7 — Kore yarımadasının stratejik önemini de gözden kaçırmamak gerek. Kore, Amerikan işgalinde olan Japonyadan an-
Türk Barışseverler Cemiyetinin Basına Tebliği :
14/7/1950 tarihinde, Avukat, Muharrir, Doçent, Mimar, Ressam, Heykeltraş gibi münevverlerin teşebbüsü ile kurulan «TÜRK BARIŞSEVERLER CEMİYETTİ» nin gayesi ana nizamnamesinde ifade edildiği gibi: «Demokratik yolda gelişmeye ve terakki yolunda ilerlemeye çalışan memleketimizin geleceği bakımından şerefli bir barışın idamesi hayatî bir zarurettir. |
«Sivil halka karşı kitle halinde imiıa silâhlarının kul lanılacağı bir harpte bütün miletler gibi, Türk Milletinin de bu silâhların kamın dışı edilmesini istemesi en âcil bir dâ vadır.
«Türk Barışseverler Cemiyeti’nm gayesi. Türk halkının bu barış ihtiyacına tercüman olarak şerefli ve sağlam bir ba rişın kurulması için kantmlanmızin çerçeveli îç’fndo®gcft‘!k li faaliyet ve neşriyatta bulunmak ve bütün demokratik davalarda olduğu gibi, en hayatî bir ehemmiyeti olan barış dâ-
vasmda da halkımızın, iradesini belirtecek hpr teşebbüslere girişmektir. ■>
İşte, bu gaye ile kurulan Cemiyetimiz,
türlü kanunî
çalışmalarının ilk adımında, matbuatı mizan kendisine destek olnj&sını. memleketin bu hayatî davası bakımından, lüzumlu addetmektedir. L’ünvayı bir üçüncü cihan harbinin karanlık .ihtimalimi sardıgî' bugünlerde bütün İnsanlıkla beraber milletimizin de
en büyük dileği şüphesiz ki böyle bir facianın mutlak surette önlenmesidir.
Barışsever Türk milletinin bu dileğini bütün dünyaya duyurmak bakımından gazetelerimizin yapacağı büyük hizmetler vardır. Gazetelerimizin bu hizmeti en geniş ölçüde yerme getirmeye çalışacaklarını ve «Türk Barışseverler Ge-miyti» nır. çalışmalarını destekliyeceklerini umarız.
Saygılarımla GENEL SEKRETER
İÇYÜZÜ
cak 150 kilometre mesafededir. Ve Çini yahut Sovyetler Birliğini istilâyı düşünenler için, pa ha biçilmez bir köprü başıdır.
8 — Kuzey Kore Güney Kore arasındaki İktisadî bünye farkı da unutulmama-
lıdır. Korenin endüstri ve maden kaynakları hep kuzeydedir. Güney sadece ziraat memleketidir. 1949 danberi Amerikadan yılda 100 milyon dolar yardım gören Güney Kore hükümeti bütçesini ve ticaret müvazenesi ni bir ttirlü denkleştirememiş-tir. Memlekette korkunç bir enf lâsyon ve işsizlik vardır. Üstelik bu yıl, pirinç mahsulünü A-merikaltlar Japonyaya yolladıklarından, bir de kıtlık tehlikesi başgöstermiştir.
9 — Geçen Mayıs sonunda Güney Korede genel seç imler yapılmıştır. Terör ve baskıya rağmen, oylar tasnif edilince gö riildü ki, Amerikalıların iktida ra oturttuğu Syngman Rhee ve arkadaşları hezimete uğramışlardır, Yeni milletvekilleri polisçe tanınmış kimseler değildi. Kendilerine bağımsız diyorlardı. Amerikalılar bu bağımsızlar dan ürktüler. New York Iimes, 31 Mayıs tarihli sayısında, bunlardan çoğunun kızıl olmaların

dan korkulduğunu yazdı.
10 - Tam bu sıralarda, yanı Güney Kore parlâmentosunda çoğunluğu ele alanların Ameri-kaya sadakat dereceleri henüz belli değil ve memleketin birleşmesi lehindeki cereyan da ye niden alevlenmişken, Kuzey Ko re radyosu, bütün siyasî parti lire, işçi ve gençlik teşekküllerine ve tekmil Kore halkına hitaben bir çağrı yayınlamıştır^ Bu çağrıda: a — Kuzey ve Güney parlâmentolarının birlikte yeni bir teşriî Meclis seçmesi; b — bu meclisin bütün Kore i-çin tek bir anayasa hazırlaması; c — Memlekette yeni seçimler yapılması; ç — Kuzey ve Gü ney ordu ve polisinin -birleştiril mesi; d — Siyasî af ilân olunması; demokratik hak ve hürriyetlerin tanınması; ve yabancıla ra alet olan Syngman Rhee ve ortakLarının derhal tevkif edilip yargılanmaları istenmekteydi. Kuzey Kore radyosu, bu çağrıyı yayınladıktan sonra, adlarını bil dirdiği üç temsilcinin, yanlarında bu çağrının örnekleri olduğu -halde, 10 Haziran sabahı, 38 inci |arz dairesi üzerinde kâin Yohyon köyüne varacaklarını ve akşama kadar orada kalıp Güneyden gelecek siyasî parti, kurum ve dernek temsilcilerini bek liyeceklerini ilân etmiştir. Birleşmiş Milletler Kore Komisyonu başkanı bu çağrıya Seul Rad yosunda cevap vermiş ve Kuzey li temcilerle temas etmekten se vinç duyacağını ifade etmişti. Fa kat 10 Haziran sabahı Kuzeyli Temsilciler buluşma yerine gel-
9
diklen vakit, Güneyli birliklerin makin ab tüfek ateşiyle karşılaş mışlaı ve bir müddet sonra yakalanarak Seul’a götürülmüşler ve hapse atılmışlardın
12 — Amerikan dışişleri müsteşarı Foster Dulles’in Güney Koreyi ziyareti, garip bir tesadüf eseri olarak ayni günlere rastlamıştır. Tokyoda Mac Art-hür’le gizli bir konuşma yaptıktan sonra Koreye geçen DuUes. Güney Kore parlâmentosu önün de şu pek manalı sözleri sarf etmiştir: «Bütün dünyanın gözleri Güney Koreye çevrilmiştir. Güney Kore asla yalnız değildir? . Bu sözler 18 Haziran günü söylenmişti. 25 Haziran sabahı harp başlamıştır.
\Bu olaylar bilinince, Korede hangi tarafın hangi tarafa saldırdığı noktasında aslâ tereddüt ■ olunamaz. Kore savaşı Amerika nn tahrikiyle, Syngman Rhee nin Kuzeye saldırması üzerine başlamıştır. Ayni zamanda şı da sabit olmuş oluyor ki. Korce savaşı. Kuzeyli halkla Güne.vli h(dk arasında bir kardeş taşması da değildir. Bu. oı Kore halkının. Amerikan tevillerine ve onların yer lamla harsı giriştiği br müdafaa hareketi, bir ı tuluş savaşıdır.
— 4 —
Türk Bınsseverler Cemiyeti kuruldu
Kuruluşunu memnuniyetle ha ber aldığımız «Türk Barışseverler Cemiyeti» nden gayesi ve ya pacağı faaliyetler hakkında malûmat rica ettik. Cemiyet başkanı Dr. Behice Boran bize cemiyetin ana nizamnamesiyle bir likte aşağıdaki izahatı verdi:
Gerek dünyanın, gerekse mem leketimizin durumu bakımından barış davası bugünün en basta gelen, en hayatî ehemmiyetteki dâvasıdır. Memleketin muazzam iç kalkınma ve gelişme dâvası da buna bağlıdır, zira kalkınma ve gelişme için dahi dünya barışının muhafazası ilk şarttır.
Böyle olduğu halde gerek giin lük matbuatımızda, gerekse res mî çevrelerde barış davasının ön plâna abnması şöyle dursun, bu dâvaya herhangi b:r eh mmi yet verildiği dahi görülmüyor. Arasıra resmi demeçlerde ve baş makalelerde Atatürk’ün «Yurtta sulh, cihanda sulh» şiarı bir ne karat gibi lâfzan tekrarla nypr ve memleket efkârında harbin kaçınılmaz, hattâ bir an evvel başlaması şayanı tercih olundu ğu gibi bir hava yaratılıyor. Hal buki memleketimiz, coğrafi durumu ve giriştiği taahhütler itibariyle bir üçüncü cihan barbi-ııin-vukuunda ilk cephe hattında olacak memleketler arasındadır ve bu harpte atom bombası ve benzeri kitle halinde fmha edici silâhlar kullanılacak olursa bun lar bizim şehirlerimizin de tepesinde patlıyacaktır.
Türk halkının gerçek his ve dilekleri de yaratılmak istenen bu havaya uymuyor. Her memleket halkı gibi Türk halkı da barışseverdir. Enerjisini, harp gibi ölüm, açlık ve gözyaşından gayri bir şey getirmiyen yıkıcı faaliyetler iç,in değil, kendi İktisadî sosyal ve siyasî dava'arını halletmek ve daha müreffeh ve daha demokratik bir hayat tarzına ulaşmak uğrunda kullanmak ister. Fakat Türk ha1 kının bu barış arzusu ve dileği —Barış Dergisinin birkaç aydanberi yürüttüğü neşriyat istisna edilir se — şimdiye kadar kendini i-fado etmek ve göstermek imkâ-
nını bulamamıştır. Cemiyetimiz, halkımızın bu barış dileğinin bir ifadesi olarak ve vatandaşlık haklarını barış uğruıulj.(,|kpl-. . laıımak maksadiyle demokratik faaliyet sahasına girmektedir.
Cemiyetimiz, harbin kaçınılmaz olduğu fikrini asla kabul et miyor. Bil’akis şerefli ve sağlam bir barısın kurulması ve mu halazası imkânına kuvvetle ina nıyor. Fakat hayattaki her iyi ve güzel şey gibi barış da ancak uğrunda çalışarak, didişerek, mücadele ederek kazanıiabilir. Harp hazırlığı için sarfedilen faaliyetler ve harcanan iktisadi kaynaklar barış gayesine yönel (ilmiş olsaydı, hem sağlam bir barış çoktan kurulmuş, hem de geriliğin ve sefaletin yeryüzünden kalkması yolunda bir hayli Herlenmiş olurdu. Harp denilen kanlı ticaretten çıkarı olan men faatperebt azınlıkların faaliyeti buna mani olmaktadır ve şimdiye k^iır geçirilen tecrübeler gösteriyor ki diplomatlar arasına da müzakereler ve hattâ anlaşmalar, barısı kurtarmaya ve muhafazaya kâfi gelmiyor, iler memleket halkının, sizin bizim gibi alelade vatanda ’a-rint, barış dav.as^ vle ilgilen it si ve barışın muhafazası için t i -yük gayretler sarfetmesi g mki yor. İnsan cemiyetlerinin bnTü içinde bulunduğu tarihî devir demokratik gelişme devridir; ya ni, bütün sosyal, siyasî ve :' li-sadî meselelerde halkın dıie •- v 1 lailiyetleriınin müc~|T. ?.■t ı tayiıı edici bir unsur olarak gittikçe ehemmivet kazandığı ı ir devirdir. Barış davası da ancak umumiyetle vatandaşla»"!! v* halk kitlelerinin alâkası ve gay retleri sayesinde kazanılabilir.
jşte cemiyetimiz bu mülâhazalarla kurulmuştur. Maksadı mız, ev'rç’- T’*’pr?vnf «re*rk ben . fçirans ve toplan lar tertibiyle, gerekse icabında resmi makam lar nezcMne -dişlerde bulun
mak suretiyle Türk halkının ba rış di’eğine lerc'inm olmak ve memlekette barış -şuurunun ve bar’s. yolunda gayretlerin kuvvetlenmeme yerdin

•m
Amerikalı Analar Kore harb durdurulmasını i^tiyorl^r
Birleşik Amerika’da Barış Milletler Teşkilâtı uğrundaki savaşa büyük bir hız önüne verilmiştir. Barışsever Am _■.'!( u lar kitle halinde Stokholm Çağ { ısını imzalamakta ve memleke tin her köşesinde bu yolda faa-’iyete geçmiş bulunmaktadırlar.
ız Brooklyn’de son günler 'da Çağrıyı 170 bin kişi im

I
geçen hafta, Ko -
Han bulunan 350 harikalı ana, Birleşmiş
bulları sekreter Trigve Lie ile bu teşkfâtt’abi Amerikan baş delegesi Waren Austin’i görmek istemişler, fakat adı geçenler tarafından kabul edilmedikleri için bir gösteri tertip ederek çocuklarının geri getirilmesini, Kore savaşının durdurulmasını ve Kore halkının rahat bırakılmasını istemişlerdir. Bu gösteride meşhur zenci şarkıcı Robenson’un karısı da ko nuşmuştur.
Barış dâvamıza----------
—---- indirilen bir darbe
Demokrat Partinin Yalçm’ı rolünü oynamağa he -veslnnAn Yalman’ın provokasyonu tesirini çabuk gösterdi. Başbakan Menderes’in, barış hareketini önlemek için, noksanlığından bahsettiği ve mutlaka bulunacağını söylediği kanunî müeyyide ve hükümler beklenme den harekete geçildi; Bugünkü İktidar partisi, bir za sö74o tenkit ettiği Halk Part’si iktidarı nı ı kanunsuz hareketlerine bizzat başvurmak yolunu tuttu. Barışseverler Cemiyeti IrnnıhvsHnım haftasında baskına .-fr-nH,- Kurucuları tevkif edildi, Cemiyetin bütün iiv°-lerinrn evleri basıldı kendileri karakollara sevkedilerek sorguya çekildiler. Hangi müeyyide ve hükümler-1 dayanıldı. büinmez.
Sivas^tie ilgisi olmadığını, iktidara geçmek veva iktidarı değiştirmek gibi gayeler peşinde koşmadığını ana nizamnam°smdn n^ıkea berten bir cemiyete gizli ve sıvası uavclor atfetmek, maksatları ve hizmet, ettikleri menfaatler malûm bulunan sonnnsuz bazı gazete ve dergüore vakısab’lirdi. Fakat Barışseverler Cemiyetinin uğrad’m mesnetsiz ithamları memleketimizde kammun en hiiviik mümessillerinden dinlemek acıklı bir olaydır: iktidarın politika oyunlarında olduğu ka-dnr icraatlarında ve sîvasî bevanatlarmda da bir acc-mîlik, bîr ölçüsüzlük, bir sorumsuzluk edası sozmc-m°k mümkün değildir. Dün. h*r türlü benimsemek is-irticaın memleketimizde bir maske olarak knikn,-,acak kadar itibarda olduğunu itiraf etmişti. ■R’iPim. m^mieketîmizdn haris fikrînin mümessili nîan bir cemiyete karsı açıktan arığa hücuma geçmekle, ham +araffarlanyle hansse'^or’ierin mücadelesi kar sısmdaki durumunu cpkinm^dnn acıS-a vurmuş olnvnr, Pncbnkan «Bu cemiyetin (Bansseverler Cemiyetinin) miuptlnrarası kökü oldummı.ı» söylüyor. Harn bütün mîlleti 'ri ve bu arada Türk milletini tehdit ediyorsa, bütün milletlerle beraber Türk milletinin de barışı sa yunmasında kanunî bir mahzur varm> bi’mivoruz. Dıs .ri Bakanı, Barışı savunmanın gayesi «Milletlerin mukavemetlerini içinden yıkmak olduğunu» iddia edi yor.. Earış -Propagandasının serbestçe, ve en geniş ölçü de yapıldığı memleketlerin hangi memleketler olduğu herkesçe olduğu kadar Dışişleri Bakanınca da malum dur. Barış propagandası acaba buralarda da halkın mukavemetim içinden yıkmak ve bu mem’eketlcrin harp güçlerini zayıflatmak gayesini mi güdüyor îd diayı ileri sürenler bu sualin cevabını kolay kolay ve ı» ınezier. Barış propagandasının gerçeği sahtesi o’maz; BarışBarışBr. «Moskova ağzı- ne demektir?
Moskova menşeli oldukları için Mendelyef kanun larm doğruluğura inanmıyalım da, Korede mektepleri üniversiteleri, hastahaneleri ve bütün şehirleri insana riyle birlikte yok eden uçan kalelerin birer barış gü v; : -im ökloMarma rm inanalım. Amerikalı silâh tüccar larına ve onların yardakçılarına göre gerçek barış, harp demektir. Bütün dünyayı ve Türk milletini tehdit eden harp, Türk milletine Ölümden başka bir şey vadetmiyen harp, Türk Barışseverler Cemiyetinin mücadele ettiği harp.
Fakat Türk milletinin barışı savunma azmini hiç bir şey kıramaz. Bu azmin en iyi mümessillerinin yeri hapishaneler olsa bile.
BARIŞ
Dünya Milletleri I
(__________________________
Dünya Milletlerinin Barışın kurulması yolundaki faaliyetleri
sunun başkam Bay Joliot — Cu rie’e şöyle yazıyor:
Budist papaz olduğuma göre bizzat budizmin misyonuna uygun olan barış lehindeki faali
VERİMLİ BİR MİTİNG
LONDRA’da Barış taraftarları Komitesi Bürosunun top Ianfısından sonra geniş bir mey dantta bir açık hava mitingi ya pildi. Burada onbeş bin banş ta raftan toplanmış bulunuyordu, Birçok hatipler konuştuktan sonra bir spiker dinleyicileri Banş Taraftarlarının
yardıma çağırdı. Polis memuru hoparlör kullanarak para isteme nin uygun olamıyaoğıaı bildir di. Bunun üzerine sp'ker hoparlörden ayrılarak gür jesi ile ki min î îr lira vereceğini sordu.
K aa balığın arası.tdaa parala yi u?.?tan bir sürü eli.» kalktığı görüldü. Yardıma iştirak eden herkes dinleyiciler ırasından kendin? yol açıyor ₺ fribünüı basamaklarını ta İsmini okuyan spikere kadar çıkıyordu. Bir lira yardımda bulunanlardan son ra, iki. üç ve daha fazla yardım da bulunanlar oldu. Birisi B.B. C. orkestrası üyelerinin Stock-holm Çağrısı altına imzalarını bir çekle beraber get rdi.
Bundan sonra miting yeniden başladı. İmza ve yardım toplama işi de bir taraftan faal su rette devam ediyordu. Tam se kiz yüz lira, yani aşağı yukarı sekiz yîiz bin frank toplandı.
FRANSA’MIN BAŞPİSKOPOS ve KARDİNALLFRİ ATOM BOMBASININ İSTİMALİNİ
TAKBİH EDİYORLAR
Stokholm Çağrısı Katolik çevrelerde derin h’r akis buldn. Bu çevrelerde aralarında
de olmak üzere birçok kimse da ha s?md’d*n Cafrrm İmzaladı. İd» Stockholm Çağrısı m’mase-betlvle Franstamn bavpiskonos ve kardinalleri bir «Ban’=a dair mektnn» ile atom bombasının mutlak surette vaşak edilmesine taraftar olduklarını ilân ediyor Iar: I
«Mna’ir İlmin hüvük devlette rln emrine verdi»! tahrip va«nfa lan. atom bombalan.
radvnaMif gaılar, hivolollk ze -hlrler hüttin halklar İçin dehşet 11 b(r tebd’t ta«nnaktad’rTar.
«Atom «dahinin k’dbmılması-na karsı Stokholm C.a»r’«m»n, bu kâbus atmosferi leerotnde. birçok mert İnsanı oezbettlğl İd rak ed’llvnr. Bugün bizzat size, rahlnlerlntte. ptakonmîtanmza bu atom silâhının kullanılmasını
rahfnler
füzeler,
takbih edip etmedlğlminiz İsrar la soruluyor. Böyle bir soru, İsa’nın şakirtlerine tevcih edilin ce onlan incitiyor, İsyan ettiriyor. İki sene evvel S.S. Ple XII nin dediği gibi «grçek İnsanlık
duygusu» na sahip olan kimse ayırt etmeksizin askerlerle bera ber sivil halkı da mahveden, in-sandığuıa sanın İlmî kudreti büyüdüğü nis
bette hergün daha geniş sahalar üzerine körükörüne ölüm saçan bütün modern silâhların istimalini tasvip edemez.
«Bize gelince, biz bu silâhları bütün kuvvetimizle takbih ediyoruz, nasıl ki son harpte askerî hedeflere hücum ederken ayni zamanda ihtiyarlan, kadınları, çocuktan da mahveden kesif bombardımanları takbih etmiştik..
«Biz şuna İnanıyoruz ki insanlık, iyilik için çok verimli olabilecek bir ilmi kötülüğe doğru yöneltmekle, Allahın kendisine ihsan ettiği aklı lekelemiş olur.
«KEZA HALİHAZIRDA EZİCİ SORUMLULUKLAR TAŞIYAN DEVLET ADAMI. ARINDAN BU TAHRİP VASITALARINI KULLANMAK GİBİ MÜT HİŞ BİR İĞVAYA KAPILMAMALARINI ve MÜŞTEREK BİR ANLAŞMA İLE BUNLARIN İSTİMALİNİN MUTLAK SURETTE MEN’İNİ TEMİN ETMEK İÇİN MÜMKÜN OLAN HERŞE Yİ YAPMALARINI İSTİRHAM ED ERİZ.*
İmzalar:
Achille, Kardinal Li&nart, Lille piskoposu; Pierre - Marie, Kardinal Geriler, Lyon başpisko poşu; element, Kardinal Roçues, Rennes başpiskoposu; Jeanne, Cbollet, Cambrai başpiskoposu; Maurice Feltiu. Paris başpiskoposu; Maurice Dubourg, Besan • son baspiskopo u: Emile Guerry, Cambral başpiskopos yardımcısı; Joseph Lefebre, Bourges başpiskoposu.
HIRİSTİYAN OLMAK SIFATİY LE ÇAĞRIYI İMZALIYORUZ
Blr grup Fransız proteston şahsiyeti «Banş için» adını taşı yan aşağıdaki beyannameyi neş retti:
«Yeni bir harp korkunç tehditleri ortasında Stockholm Çağ risı gürledi:
« Bu çağn dolayudyle,
— Yarım asırlık Amerikan
Banş Konferansı,
—- Atom bombasının İngiliz Protestan Kiliseleri Konseyi tarafından takbihi,
— Birleşmiş Devletler Kilise leri Federal Konseyinin «Banş için muazzam bir gayret’e»
«Eğer İsaya sadık kalmak is
çağıran deklârasyonu,
— Kiliseler Ekonomik Konseyinin hükümetleri silâhsızlanma üzerinde anlaşmaya davet eden çağrısı,
— Beynelmilel Kızılhaç'ın a-tom bombasının yasak edilmesi için çağnsı,
— Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Bay Trygve Lle’nin doğu ile batı arasında yeniden münasebetler kurmayı denemek için yaptığı seyahat, ile mutabıktır.
ti yorsak tehlike karşısında kayıt sız kalamayız. Şimdiden sonra kurtarıcı bir faaliyet iktisap ede cek olan bütün bu banş lehindeki gayretleri kayıtsız şartsız tasvip etınezlik «demeyiz.
«Biz Stockholm Çağrısının en geniş bir şekilde yayılması ve Çağnya cevap verenlerin çeşitliliğiyle, barışın korunmasında son derece ehemmiyetli bir gayret teşkil ettiğini düşünüyoruz. O müzakerelerin tekrar başlama ama doğru yeni bir merhaleyi işaret edebilir ve bir milletlerarası huzuru kolaylaştırabilir.
«Ümitte ve kederde diğer insanlarla beraber olarak biz, hep birlikte banşa münasip bir çıkar yol aramak İçin çırpınıyoruz ve bir atom harbi tehdidinin uyan dırdığı korkularla, kinlerle mücadele etmeğe azmetmiş bulunuyoruz. /:*■ Ty
«İsa'nın İnciline sadakatin bi ziın için YARIN yeni talepleri ihtiva edeceğine inanıyoruz. Hıristiyan olduğumuz için BUGÜN bu Çağnya cevap verirken dün ya barışına ve insanlar arasında uzlaşmaya yardım edebilecek herşeyi araştırmak için gayretlerimizde aralıksız devam etme ği taahhüt ettiğimizi biliyoruz.
İşte bunun içindir ki, hıristi yan olmak sıfatiyle, Stockholm Çağrısını imzalıyoruz.»
BUDİZMİN MİSYONU
Muhterem budist papaz N. Dhammaratana Banş Taraftarla n Dünya Kongresi Komite Büro
yeti desteklemekle çok bahtiya
rım.
«Benimle beraber Seylân’ın bütün budist kilisesi banş için mücadele edecek.,
«Emperyalistler, Asyanın güney doğusundaki millî hareketleri ezmek maksadiyle Seylân’ı bir tecavüz üssüne çevirmeği ta-
şarladıktan sırada sizi temin e-derim ki, Seylan balkı harp için bir tek adam, bir tek kuruş, bir parça toprak vermiyecek.
«Bu adanın merkezi Kolombo’ da akdedilen Banş Kongresi şehirde toplanmış olan harp kışkır tınlarına muhteşem bir ihtarda bulundu.
Seylan Banş Komitesi, Banş Taraftarları Dünya Komitesinin
çağrısını bütün kalbiyle destek ler. Komite yardım toplamağa
başladı ve halktan çok sıcak bir kabul gördü.
«Bütün alimlere hitap ediyorum, onlardan ilmin insanın mah vında kullanılmasına müsaade etmemelerini istiyorum...»
BREZİLYA RAHİP VE ARTİSTLERİ
Brezilyada birçok şahsiyet a-tom bombasının yasak edilmesi ne taraftar olduklarını beyan ettiler:
Katolik rahip ve milletvekili Joao Batışta De Carvalho:
«Bütün bu silâhlar imha edilmelidirler, bunlar gayri insani ve hır.stiyanlığa mugayir silâhlardır, kullanılmaları insanlığın en mukaddes menfaatlerine zarar vermekten başka bir şey yap maz.»
Brezilyanın en büyük heykel-traşlarından biri olan Brune Gi-orgi; «Ben atom bombasına tama miyle aleyhtarım .Artist, hayatı seven ve hayatın aleyhinde olan
her şeyden nefret eden bir kim sedir. Atom bombası başlıca ö-lüm silâhı, hayatın ve her yara tıcı gayretin inkârıdır. Biz artist ler atom bombasını takbih etme-mezlik edemeyiz. Bir atom harbi tehdidi artistin çalışmak için muh taç olduğu teksif kudretini güç leştiren bir sinirlilik ve emniyet sizlik hali yaratır.
Ressam Milton Dacos’ta: «A-
*
tom bombasına aleyhtarım. Atom enerjisini sanat eserleri inşası için, meselâ bir tünel açmak i-çin, kullanmak doğru bir şevdir, harp için kullanmak aslâ. Tama miyle barış lehindeyim.»
Milletvekili muhterem peder Medciros Neto: «Rahip olmak sı fatiyle bu mevzuda bir fikrim var. Bombalar imha edilmeli, bu ölüm alet’erîne malik olan mil-letlerin hükümetleri sür’atle bir uzlaşma yapmak ve bu atom bombalarının imhasını kontrol edecek bir komisyon teşkil etm? İldirler. Bu bombalan kadınlara, çocuklara, harp değil barış isteyen halklara kar'i kul ianmak medeniyete, insanlığa, hıristivanlık prenslnlerine fcarş: affedilmez bir cürümdür.
LÜKSENBURG KIZIL HAÇI ATOM BOMBASININ YASAK EDİLMESİNİ
İSTİYOR
«Milletlerarası Kızıl Haç'm
çağrısını tasvip ederek Lüksen-burg Kızıl Haçı,, kör silâhların, yani vuzuhlu idare edilmiyen veya vâsi sahalar üzerinde, ayırt etmeksizin, tahribat yapan si -lâhlarm kullanılmasının, müda -faaya memur bulunduğu sahıs -ların ve insani kıymetlerin im
hası demek olacakını ve hatta medeniyetin istikbalini tehlike -ye atacağını,, kavdedivor.
«Lüksenburg Kızu Haçı» T gibi salâhlara müracaatı ve Atom Inerjisi veva buna benzer başka bh kudreti harp amaçları ile kullanmayı mutlak surette reddetmeyi merasimle taahhüt, et -melerini, devletlerden Allah na mına istiyon^^^^r .

ORADUR - SUR - GLANE GENÇLERİNİN BİR ÇAĞRISI
«10 Haziran 1944 korkunç katliâmlarının şahitleri olan biz Oradour-Sur-Glane gençleri;
«Biz ki, mitralyözlerin ıslığını yangınının takip ettiği, kiliseden çocukların ve kadınların iniltilerinin yükseldiğini duyduk.
«Biz ki, bebeklerini kolları a-rasmda tutan yanmış kadınlar
gördük;
«Biz ki, şirin küçük bir kasabanın bir kaç saat içinde insan lığın o zamana kadar tanımadığı en korkunç bir harabeye döndüğünü gördük; harbin ne olduğunu biz biliriz.
«Bütün dünya gençleri!
«Bize hazırlanan sevin ne ola bileceğini gözlerimizin önüne getiriyoruz, gördüğümüzden yüz defa, hı’n defa daha korkunç.
«Oradurida tefrik edilmeden mahalle panazı isçiler kövlüler kadınlar, çocuklar, b;rbirlerine sarılarak ve bir daha görmeye -çekleri kimseleri çağırarak yan
dılar.
«Atom bambası da tefrik etmeyecek!
«Dünva gençleri!
Biz! işitiniz! Sizi çağırırken önümüzde Oradur’un ölüm alevleri, ıztırabı, kanı duruyor. Kuvvetlerinizi esirgemeyin, so-nuna kadar. Stokholm çağrısını imzaların ve imzalatın.
«Ne Atom bombacı ne harp, Oradour hiç birini istlmiyor.»
BA^IS TARARFTARLARI DÜNV\ KOMİTESİNİN KORELİLERE BİR MESAJI
Barış taraftarları Koreliler komitesinin gönderdiği telgrafa cevap olarak. Barış taraftarları Dünya Kongresi Komitesi, Kore
halkma hitaben aşağıdaki me -sajı yayınlamıştır:
Bar's taraftarları Dünva Kon gresi Komitesinin sekreterliği i-lân eder kf Kore, öteki mületler gibi, bir bütündür ve bölünmez ve Kore halkı öteki halklar gibi
kendi islerini düzenlemek hakkına sahiptir;
Komite şunları tesbit etmiş bulunuyor.
1 ■— Amerika hükümeti deniz ı ve hava kuvvetleriyle Ko-
reve askerî müdaheleden mes’ -uldur. /
2 — Amerikan hava kuvvet -leri Koreli sivil halkı kitle ha -ünde bombalamaktadır.
3 — Bu müdahaleye yol açmak İçin Amerika ve öteki hükû metler temeli 5 büyüklerin oybirliği ile karar almak olan Bir leşmiş Milletler ana yasasını İh lâl etmişlerdir. Bu birleşmiş mil Ietler otoritesine karşı vahim bir darbdir.
4 — Birleşmiş Milletler Ana yasasının prensibini her hükümet de ayrı ayrı ihlâl etmiştir, çünkü herhangi bir karar alın -
madan önce Kore halk hükû -meti dinlenilmeliydi;
5 — Bütün bunlardan başka, Amerika Formaza adasına bir filo göndermeyi, Filipinlerdeki ordusunu kuvvetlendirmeyi ve Hindiçiniye bir askeri heyet göndermeyi, yani daha üç Asya halkının içişlerine karışmayı karar altına almıştır.
Dünya Kongresi Komite sek -ıeterliği:
Umumileşen bir çarpışmanın
büyüyen tehlikesine işaret eder; Atom Bombası kullanılmasına
ait tekliflerin caniyane olduğunu haber verir;
Dış müdahaleye karşı girdiği imtihanda millî birliğini gös -teren, Kore halkına candan yürekten sempatisini ve bağlılığını bildirir:
Birliği, hürriyeti ve bağımsız lığı içinde Kore halkının kendi mukadderatını kendisi tayin etmesi için Amerikan askerî müdahalesine bir son verilmesini ister;
Bütîin milletlerdeki barış severleri Milletlerarası huzuru ve barışı elde etmenin günden güne en büyük çaresi hâlini alan. Stokholm çağrısını imzalatma i-şine hız verimye davet eder.
THOMAS MANN, STOKHOLM ÇAĞRISINI NİÇİN İMZALADIĞINI AÇIKLIYOR:
Ünlü Alman yazarı (Nobel mükâfatı) Thomas Mann Pans -den geçerken Claude Morgan ile önemli bir mülakatta bulun-m iştir,.
Thomas Mann Amerikaya iltica etmek için Hitler Almanya-sını terketmiş ve Amerikan vatandaşlığına kabul edilmiştir. Dış memleketde Nazizme kraşı mukavemetin belli başlı idareci-i'^-.den oldu.
-kinci dünya savaşından son. ra Göte’nin 200 üncü yudi>nıimü münasebetiyle Almanyay-t git -ti
THOMAS MANN’ın MÜLAKATI
Claude Morgan. Thamos Mann* a barış severler komitesinin selâmını söyledikten sonra «Atom bombası hususunda ne düşünü -yorsunuz?» diye sormuştur.
Thomas Mann'ın cevabı şu -dur :
— Atom bombasının insanlık için vahim bir tehlike teşkil ettiği açıktır. Atom bombasını ya pan bilginler huzursuzluk içindeler ve insanların bedbahlığı
— Devamı 10 uncuda —
7 —
Bir Yunan Mukavemet Hikâyesi >
jt-m *—■» r-M (r—> r~^ r—* •—w r~>
Susun Allahın sesini dinleyelim!
. -» - * (• » r * • t
MENELAS LUDEMİS
Okuyucularımızın, bu değerli Yunan şairinin «Nâzım Hikmet» dergisinde bundan bir müddet önce çıkan güzel, içli ve dertli şiirini okuduklarını umuyoruz. Tercümesini yayınladığımız bu hikâye, muharririn kudretini, san’at kabiliyetini, fikir olgunluğunu ifade edecek mahiyette -dir .
Sanatkâr 1912 yılında istan -bul’da doğmuştur. 1938 ydmda küçük hikâyelerden mürekkep ilk eserini yayınlamış ve devlet neşir mükâfatını kazanmıştır. Bunu 1940 da ikinci, 1942 de ü-çüncü ve 1944 de dördüncü kitabı takip etmiştir. Bir hikâyeci ve romancı olarak tanınan san’-atkâr pek nadir olarak gayet güzel şiirler de yazmaktadır.
Kasvetli ve rutubetli bir ge -ce... Köyden hiç ışık sızmıyor.. Düşmana hedef vermemek için bu dağ köyleri geceleri toptan ışıksız yaşıyor. Düşman korkusu bütün köylülere hükmetmekte. Ha bugün gelecekler, ha yarın... Köy delikanlıları postalları ile uykuya yatıyorlar. Buna nasıl uyku denir?. Bir koyun melemesi, bir katır çiftesi ile hop! yerinden fırlayıvermek! Her gü -rültü ile bir yürek hoplaması, en ufak bir sese zorlu bir hey® can..
Şoselere yakın köyler, kararlarını çokdan vermişlerdi. Ne olacaksa olsundu.. Kör talih ne isterse olsundu. Ama, dağlık köylerde iş değiştiriyordu. Gece nin fısıltılarından bile millet kuşkulanıyordu.
İşte bu yüzden kapılar sıkı sıkı kapatılıyor, sürmeleniyor; bu yüzden pencereler örtülüyor, kandiller, lâmbalar maskeleni -yordu...
■ >■ ' Yaz
MENELAS
Genç köy muhtarı Hristo Ma-rudis’in köyün ta öte kenarın -laki evinde genç karısı Vange’ia oek kasvetli ve üzüntülü idi. Yanıbaşındaki beşikte mışıl mışıl uyuyan bir yaşındaki çocu -ğa bakıyor, içi içine sığmıyor -lu. Bu akşam kocası Hristo pek geçikmişti. Hâlâ görünürlerde voktu. Bu mühim değildi, de -ğildi ama, gel gelelim köyde ba zı kötü haberler de dolaşmağa başlamıştı: Artık işin şaka tarafı kalmamıştı. Neredeyse Al -manlar hürya edip bütün köy -’eri basacaklardı.
Hnsan nasıl üzülmesindi? Evet, bugün günlerden pazardı, pazardı ama, katilin cinayet iş lemesi için pazarı cuması ol -mazdı ki... Muhtarın genç karısı korkusunu gidermek için kom şulardan ikisini eve çağırmıştı; nede olsa bu bir teselliydi.
Komşulardan biri:
— Aldırma Vangelia. ded', üzülme; kar yolları kapadı, ışık nnşık da sızmaz!
öteki:
— Doğru, doğru söler. Biz böyle kapaklanmış yatark n kurtlar bile kokumuzu alamaz. Değil Almanlar!...
Vangelia bu sözlere kulak a mıyor, üzüntüsü devam ediyordu. Ama, boşuna.. B:raz sonıv Hristo’nun postallarının dışarı . da karı gıcırdattığı duyuldu. Atı da kişnedi. Vangelia kapıya k-şup kocasını karşıladı:
— Nerelerde kaldın ayol, yi? reğim ağzıma geldi!.
Hristo karısının geniş omu • zuna hafifçe "vurdu; abasını “sm yip sandığın üzerine yaydı, ayak larını bir iki defa yere vurdu ve içeriye doğru yavaş' yâvöş ilerledi:
— Akşamlar tıayrolsun, komşular!. ______ ___
Misafirler yanlarında/yer aç -tılatr.
— Hani hava da beı-bad mı berbat, Kudurmuş sanki.
— Soğuk insanin iliklerine iş Iiyor. Yeni bir şey vat mı?.
Hristö’nun suratı asıldı.
— Matabâs* ovadan yeni geldi.,
— Eee? Ne varmış bakalım?
— Rus’lar hep çekiliyorlar -mış!.
— Deme? Gine mi?!.
— Onlar da kaybederse!...
— Sivastopol düşmüş, herif -ler tâ Kafkaslara dayakmışlar!
— Deme yahu! Köpek’erin kimse önüne geçemedi gitti!.
Üçü de birer sigara yaktılar.
an
LUDEM'S |
Ateşe bakarak düşünceye daldılar.
— Başka?...
— Ha, az daha unutacaktım. Bazı vatansever yurttaşlar köy köy dolaşıp, gönüllü toplamağa çıkmışlar. Hani altınları da bol muş... Düşmanlarımız hesabına... İnsanlığın düşmanları hesabına asker topluyorlarmış . Bu ak -şam kahvede bekledik onları.. Bu yüzden geciktim Zahir kardan gelemediler. İki kişiymişler. Daha fazlasını bilmiyorum. Hani, belki de bir tuzaktır. Ağzımıza bir kaç parmak bal çalıp, sonra bizi daha kolay, rahat rahat, boğazlamak için...
— Sorma, herşey beklenir böyleleı inden. Tertip dedin mi türlü türlüsü var heriflerde...
— Matabas kendilerde konuş -muş, yol göstermiş, kılavuzluk et miş. «Yürekli kişiler!» diyor; er kişiler oldukları yüzlerinden belli, diyor. Dillerinden bal akıyor, diyor!...
— Ya, öyle demek?. Hele bir buyursunlar da biz de tanıya -hm şunları!. Şöyle bir gözceği -m izle görelim...
Yeniden düşünceye daldılar. Kadın, kandilin dibinde örgüsünü örüyor, hiç lâfa karışmıyordu. Hristo bir aralık karısına:
— Vengelia, dedi, yiyecek bir şevin var mı?. Şöyle bir iki lokma atıştırsak fena olmaz!
— Öğleden kalma kuru fasulyeden başka bir şey yok!
- - Bir iki kaşıklık tarhana kaynatsan da komşularla içimiz ısınsa biraz. Ne dersin .'
Komşulardan yaşlısı:
— Bize bakma Hristo, dedi, biz taam ettik, karnımız tok!.
Vangelia cevap vermeden ko -casının isteğini yerine getirmek üzere ayağa kalktı. Su ocakta kaynamağa başladı. Tekrar dü -şünceye daldılar.
— Bu gece de o ses duyulma dı. Ne dersin?!
— Duyulmadı ya! Bence biz -I den vazgeçti gayri!.
Hristo’nun yüzü ekşidi.
— Elden ne gelir, dedi, dinletemedik kendimizi. Böyle muhtarlığın ben içine s.! İhtiyar
Hey’etinden Kir Angcli’ya, bana bak Kir Angeli, dedim. Yamaç -tan duyulan ses Allahın sesi, hani iyi bil. İşte bu kadar... Ev -velâ, dedim, söyle bana, hangi -mizde böyle gür bir ses var; hang’m'zde o bügi, o hikmet, ha? Var mı, söyle?! Sonra, dedim, eğer senin didiğin gibi O bir insansa ne diye bizim işleri
mize^^ar işsin, burnunp soksun?. Söyle Allahını seversen komşu, doğru demedim mi?
— Doğru, dosdoğru lâf etmişsin! Ama, bu yağlı sıçanlar bunlardan anlamazlar ki...
— ... Çek paracıklarını kasabadaki bankadan, dedim. îrak’lı ustaya ver de yamacın tepesine bir türbe yapsın; bir de kandil oturtalım oraya yana dursun!. Bir kere uğramışken neden O’nun şefaatini reddedip, köyü -müzden gerisin geri çevirelim?
İstamat ateşi karıştırdı, sonra:
— Neydi o ilk seferi, çocuklar, dedi.. Ya hatırlayın hele, neydi o ses, neydi o sözler; «Köylü yurttaşlar, dediydi. Savaştan vaz geçmeyin. İsti’âcıya boyun ey -meyin! Eli silâh tutan dağlara çıksın, oralarda s'zi kardeşleri"iz bekliyor!... Köylü yurttaşlar! Gözlerinizi dört açın... Düşman yakında köyünüze de gelecek, Onların sözlerine, vaidlerine i -nanmayın. Yılanın sözüne gü -ven olmaz!. Tüfek’erin’zîn n~re -de saklı olduğunu söylemeyin. Bunu canınızla ödersiniz sonra...»
Ama, ertesi gün imansız’n bi -ri silâhları topraktan çıkarıp, teslim ettiydi. Alman da bunu istiyordu. «Köpoğlu köpek! De -mek bunca zamandır onları saklıyordun da teslim etmedin ha? Vurun şunun başını!» O gün, bu gündür hangi babayiğit bir daha silâhını teslim eder. Varsa çıksın. Hepimiz ondan bekliyoruz nasihati, yamaçtan gelen sesten:
— Demek Papa — Sideros ge çen akşam kilisede verdiği vaazda söylediklerinde haklı. «Muh -teıem cemaat, dediydi; bence kurtuluşumuzun Allahın isteği, O’nun arzusu. İmanınız bütün olsun ve O’nun nasihatlarına uyun! Savaşımızın yürütülmesi O’nun elinde, kumanda O’nda!» İşte, Papaz dediğ’n böyle o’ma -lı! Patlakis açıkgözlük ederek: «Emin misin Papaz .efendi, ya -maçtan gelen sesin O’nun sesi olduğuna emin misin? Ya İblis’-în sesiyse.. Yahut bizimle alay etmek isteyen bir muzibin yedi -ği haltsa?» dediydi.
Papazın cevabı çok yamandı-hani: «Münkir sesini kıs! diye kükrediydi. Günahkâr oluyor -sun! O sözler hikmet ve bilgU^ dolu sözler. O’ndan başkasın, r olamaz. Sen hiç tncili okumad’n ,
• mı?» «Okudum!» diye cevap ver diydi, Patlakis. «Eh öyleyse yı— ' kıl karşımdan!» diye Papa - € deros herifi haşlamış tavuğa c virip mihraba do&ru yürüm( Vangelia kalkıp tarhana çör ne bir avuç tuz attı.
— Yamaçtan gelen s
— 8
Dünya Milletlerinin Barışın kurulması yolunda faaliyetleri
— Baştarafı 7 incide — için emek sarfettiklerincien vicdan azabı çekiyorlar. Amerikada bile atom bombasının kullanıl-masına karşı koyuyor ve onu yasak ettirmiye çalışıyorlar. Soy ledikleri yazdıkları hep budur. Einstein bu işte en çok faaliyet gösterenlerden biridir.
— Stokholm çağrısını niçin imzaladınız?
Stokholm çağrısını, gayesi barışa hizmet olan her hareketi desteklediğim için imzaladım,
«Atom bombası harbinde eminim ki galip, mağlup olmıya -çaktır, dünya umumî bir hara-biye gömülecektir. Çağrısı bu • nun için imzaadım.
«Yeni vatanım olan Amerikanın menfaatine göre hareket ettiğimden, eminim. Yeni bir savaş Amerikada yalnız maddi tahribat yapmıyacak manevi tahribat da yapacaktır. Zafer bile kazansalar ortada demokrasi namına bir şev kalmıyacak. tır.
«Yeni vatanımı gerçekten sevi yorum. Yukarıdacla dediğim gibi Amerikada atom bombacı a
leyhinde kuvvetli bir ceryan var. Bu işe bilhassa bilim adamları, kilise adamları, profesörler önayak oluyorlar.
— Demokratik Alman Cumhu riyetinde Stokholm çağrısı için 11 milyon imza toplandığını bi-liyormusunuz?
— Onbir milyon mu dediniz. Bu çok güzel bir şey. Fakat e-min olun batı Almanyada da halk savaşa militarimze ayni de recede düşmandır. Avrupa halk larının kendilerine aidiyeti ol -mıyan bir halbin yükünü taşımak istemedikleri açıktır.
ÎNGİLTEREDE:
Büyük Britanyada Trade Uni onlar atom bombasına aleyhtar dırlar.
Son sendika konferansına madenciler bu yolda bir dilekçe göndermişlerdir.
Yıllık demiryolu işçileri kon -fcransında 1 e karşı 79 üye hidrojen ve atom bombalarının ka nun dışı ilân edilmesi ıehinde oy vermiştir.
% 3 Temmuzda İtalyaıun her tarafında İtalyan gençler birliği
Barış Komitesi 3,200.OTO imza toplamıştı’.
★ İngiltere: Londra’da Bar ş taraftarları Konferansında önem li meseleler görüşülmüş ve Kon ferans kapanırken yerli ve yabancı birçok Barış taraftarı halk mümessili söz almıştır. Bu arada Amerikanın Koreye müdaha leşi oy birliği ile takbih edilmiş ve İngiliz hükümetinin A-mer ikanın ardı sıra yürümesinin işçilerin omuzlarına yeni ve taşınması imkansız külfetler yük lettiği belirtilmiştir. Bildiride: İngiltere Hükümeti, Çin Halk cumhuriyetini tanıdığına ve o-nunLa siyasî, İktisadî, ticarî münasebetler kurduğuna göre, A-merika idarecilerini ikna ederek Çin Halk cumhuriyetinin Birleş miş Milletlerde temsilini sağlamalıdır, denilmektedir.
Londra Barış Konferansı İngiliz halkını Stokholm Çağrısını elbirliği ile imzalamaya davet etmiştir, j
★ Geçen hafta içinde, şimdi Kuzey Korelilerin elinde bulunan Güney Kore’nin eski başken ti Seul’da bir gösteri yapan A
merikalı esirler, Birleşik Ameri kayı idare eden sermayedar züm relerinin kendilerini aldattıklarını söylemişlerdir. Ellerinde A merikan siyaseti aleyhinde pano lar taşıyan bu esir askerler, «A merikadan Kore’ye sevkedildik-leri zaman bu memlekette inzi batı temine memur olduklarının kendilerine söylendiğini, halbuki Kore’ye ayak basar basmaz işin farkına vararak hakikati gördüklerini ilân etmişlerdir. A merikanın müdahalesi olmazsa Kore halkının kardeşçe ve sükû net içinde yaşayacaklarını belirten esirler, bu hakikatin dünya ya ilân edilmesinin bir zaruret olduğunu söylemişlerdir.
Gene geçen -hafta Kuzey Kore radyosunda bir konuşma yapan Amerikalı* esir teğmen Mairlot, Kore halkının Segman Ree hükümetine kin beslediğini ve bu hükümeti tutarak Kore halkının kanını döken Amerikalılardan da nefret ettiğini belirtmiştir.
> Kore, gençleri İtalyan Barış tara ftarlar inin. Amerikanın Koreye saldırışım protesto eden beyannamesini yayınlamışlardır.
Türk anasının Mektubu -- ■■■
«Sakın değiştirmeden yaz» dedi. Remziye abla da hep bugünlerde t>ana çatıyor. Diyor ki: «Hani dünyada Almandan kötüsü yoktu» diyor. «Onu bir yıksalar ortalık gülistana dönecek diyordun. Alaman yıkıldı gitti, niye rahat durmuyorlar?» diyor. ( Şimdi de Amlerikalılaı* tutturmuş, yok benim Rusunan harbim var, tutturmuş. Bunların ben bir gün rahatlığını görmedim. Balkan harbinden bu kadar geçti. Arada gene fakiri fukarayı ezecekler diyor. Gözleri kör olsun inşallah...» Rem-ziye ablanın lâflarını da aynısı gibi yazdım. Atom bombası ilk defa atılınca Kevser hanımların radyosundan dinlemiştik. Bizim komşumuzdur. Japonların nasıl perişan olduğunu, rad-
• • ••
---------- O kay uçulanınızdan bir
Bir okuyucumuzun mektubunu, sadece bir iki -
meyle aşağıya koyuyoruz :
Halkımızdaki kuvvetli barış hasretini ve şavaştan nefreti
ifade ettiği için neşrini uygun gördük:
«Mecmuanızın geçen sayısının kapağını gördüm de nkildim. O canım tstanbulu, mübarek Sultanahmet camisini, Aya sofya camisini, aklı Karalı bulut dumanı kaplamıştı. Sanki ya nardağların volkanı gibiydi. Atom bulutuymuş. Belliydi, bir fotoğrafçı hiylesiydL Ama bana çok kötü tesir etti. Pek kötü şeyler düşündüm. Hep şimdiye kadar bu mei'unun a lım duyduktu. Bir de resimlerini görmüştük. Bir defa da sinamasını görmüştüm. Bu sefer yanımızdayclı. Demek ki bizim de kapı- yoda anlattılar. Birden yüz bin kişinin ölüşü hep gözümün ö-mızdaydı, hemen çalıyordu.
ğilimdir, korkak da ne yapardım? Bizim
nüne geldi. Elim ayağını yatakta buz kesti. Ne günahları var sanki? Mecmuadaki yazılanları da okudum. Okudukça okudukça da o gün aklıma geldi tekrar. Tekrar fena oldum. Radyo
Be.ı pek cesarltli b:r kadın de-değilimdii' Hoş çok cesaretli olsamdı da Feridun bey, kaynundır tâ harbin başııı-
danberi evi gazetelerle doldurur, mecmualarla doldurur. Atamanların ne zalimlikler ettiklerini, ne vahşetlikler yaptıklarını ondan öğrenmiştim. İlk zamanlar pek umursamazdım. Sonra işin iç yüzünü ben de anladımı da bizim mahallede herkese anlattımdı. Dilimin döndüğü kadar. Coştum da öyle ileri gitmişim ki, mahallede adımı, siyasetçiye^ çıkardılardı bir tzaman-lar. Sizin gazetenizin kapağını Remziye ablaya da gösterdim.
«Hay gözleri çıksın, kim yapmış bunu kız?» dedi. «Mübarek camii şerifleri.» Ben de bildiğim kadar anlattım,? Yani bu mecmualar, böyle olsun istemiyorlar, dedim. Barış olsun istiyorlar. Harp olursa böyle oluruz sonra. Allah muhafaza etsin, diyorlar dedim, sa.kın harp yapmıyalım, diye anlattım, biraz ya-
dinlediğimiz gündeki gibi. Bizim şehirlerimize bomba atılırsa ne olur, yazmışsınız. İstanbula. Ankaraya, tzmire filân yazmışsınız. Şimdi düşünüyorum da harp çıkarsa bombayı-, bize de
atacaklar. Peki ne olur halimiz, bunu baştakiler düşünmüyor ktubu size yazmaktan (;o1( çekindim. Feridun
mu? Bu
bey de ille de tutturdu, «Bunları yaz dedi. «Göndereceğim»
diye tutturdu. Yanlışlarımın kusuruna da bakmayın, affınıza dilerim. Yani demek istiyorum kİ uğraşsın ne yapın yapın nıem-timizi kurtarın. Atomdan, harpten kurtarın. Ben mahallede
herkese söylüyorum. Bir tane de harp isteyeni yok. Şu üç gün içinde 20 kişiye belki de söyledim. Herkes sulh olsun istiyor.
Yavrularımızı, kardeşlerimizi. kocalarımızı, analarımızı, baba-
tıştı da yüreğine su serpildi. Bakın aynen yazıyorum, şöyle dedi; «Onun hem de tıpkı konuşması gibi yazıyorum: «Biz, orta -lık sulf olsun diye gözlüyoruz. Gazetelere var mı harp?
Atom mudur, hep o zıkkımı ballandırırlar. Bir şey değil yazık olacak, ümmeti Muhammede de yazık olacak, çoluğu çocuğu da kırdıracaklar. Bombalarla zelzebil edecekler. Sanki çektiklerimiz de yetmemiş de...» Remziye ablanın sözlerini aynen yazdım. Feridun bey de «Remziye ablanın tıpkısını yaz» dedi.
lavımızı, konumuzu komşularımızı bombalarla öldürbneyin: -p;?. yaktırmayın. Memedeki çocuklarımızı düşünüm; evlerimizi: camilerimizi; • dükkânlarımızı yaktırmayın. Yazık ettirmeyi) Kort* Hamile kadınlarımızı unutmayın. İhtiyar analarımızı unu'1Jn‘--v’*J mayın. İnsanlar kolaynan mı ortaya komuyor? Bir de bizln-: sorun. Annelere sorun. Harbi, atom bombasını kim ister? Bu millet delirdi mi? Şen ve esen kalın.

Temmuz 7 — 1950, Kocamısta Paşa— Bedriye Okçuo*
1 -

10 —

Olaylar karşısın d. a
— Baştarafı 1 incide —
DIŞ POLİTİKA: NEHkU’NUN TEKLİFİNİ SOVYET'LER İYİ KARŞILADILAR, AMERİKA REDDE 1 Tİ.
Amerikanın, Korede olmazsa başka bir yerde, mutlaka bir dünya harbi çıkarmağa azmet -rniş olduğu, Nehrunun Kore sa vaşına son verilmesi için yaptığı f teklife, Acheson’un kesin olarak red cevabı vermsiyle de belli olmuştur. Eğer Kore işinde el leri temiz ve barış niyeti halis olsaydı, hele Stalinin müsait ce vabından sonra, Amerika Kore meselesini oturup konuşmaktan, ve bir uzlaşma zemini aramak tan her halde kaçmaydı gioı ge liyor bize.
M.SİK YARDIM İSTEMİYOR
4 üncü nokta kanaliyle Mı -sır’a yapılmak istenen Ameri -kan yardımını Mısır Hükümeti - - ^--4tlAK€rEh“'bağınıSiZİığına halel ge tireceği» mülâhazasiyle reddet -miştir. Bu haber bizde Amâri -kan yardımını, sadece yetçr görmedikleri için tenkit edenlere bir ibret dersi plur mu acaba?
10 MİLYONLUK TAHSİSATTAN TÜRKİYENIN KORE SA -YAŞLARINA FİLEN KATİL -MASINA KADAR
Zehirli bir örümcek gibi Anıe rika harp ağlarını örmektedir. Tahrikler b.arp plânlarım; haıp plânlan harp tahsisatlarını; haıp tahsisatları da yeni tahrikleri kovalayıp durupor. Daha dün, denecek kadar, yakın bir tarihte, yani Temmuzun 19 unda Truman kongreden 10 milyar do larlık yeni tahsisatla, bir takım ekonomik yetkiler ve kısmî seferberlik yapılmasını istemişti. Aradan lö gün geçmemişti ki, New—York kaynaklı ajanlar bütün hür (!) milletlerin kısmî seferberliğe doğru gideceklerini haber veriyorlar. Birleşik Ame rikanın, Londrada toplanacak olan Atlantik.-Paktı üye devlet -leri temsilcilerinden, dünyanın bu bölgesinde askerî istihsal kaynaklarının süratle artırılma -sim istiyeceği bildiriliyor. Bu, Alman ağır endüstrisinin harp istihsaline başlıyacağı manasına gelir. Amerikan ekonomisi daha şimdiden barış rejiminden harp rejimine geçmeye başlanı ş tır:’ Truman kongreye yolladığı son mesajda, fiatlarda anî yükseler olduğu takdirde fiat olü ve istihlâkin tahdidi lağan üstü tedbirleri der-□ik edeceğini açıklamış-» yandan Amerikanın ba ianında harp endüstrisini fa olarak harekete geçirdi er veriliyor. Harp hazır -a hız verildiği aşikârdır.
'kan Akdeniz filosu tak-'miştir. İngiliz donan •

masiyle müşterek manevralar yapılıyor. Ve 9 parça Amerikan harp gemisi İstanbul limanın -da bulunacakları bir sırada Türk donanmasının Karadeniz -de manevraya çıkacağı ve bu manevrada Amerikalı uzmanla -rın da hazır bulunatakları bil -diriliyor . * * -**
Tito, Yugoslavyada gizli seferberlik yapıyor; İran şahı, 1921 tarihli Sovyet — İran andlaşma sının bir maddesini, nenense tam şu aralık hatırlıyarak, Sov yetlere kafa tutuyor, İkinci dün ya harbinde Belçikayı Almama ra teslim eden ve Dünkeık faci asının başlıca müsebb'öterinden sayılan kral Leopold, Belçika halkınır karşı koymasına rağmen tekrar tahta çıkarılıyor Ve atom enerjisi komisy onu başkanı senatör Mac Mahon, Amerikanın Hidrojen bombası yapmağa karar verdiğini ve bu canavar silâhının pek yakında tecrübele ri yapılacağını açıklıyor.
SENATÖR CAIN NİN ZİY ARETİ VE TÜRKİYENIN KÜREYE 4500 KİŞİLİK BİR KUVVET
YOLLAMAYA KARAR VERMESİ...
Amerikanın sayıh harp kışk.z tıçuarmdan ve Ayan meclisi silâh li kuvvetler komisyonu üyelerin den olan senatör Cain, sırtında askerî üniforma olduğu halde ansızın uçakla Ankaraya geli-•"verdi. Dışişleri bakanımızrmay Fuad Köprülü’yle gizli bir konuşma yaptı ve arkasından Ankara radyosunda Türkçesi okunan uzun bir demeçte bulundu. Sözü senatörün bu demecine ge tirmeden şunu kaydetmek isteriz ki, garip bir tesadüfle, Türkiye nin Kore savaşlarına fiilen katılmak kararını vermesi, rün dışişleri bakanımızla ğı gizli görüşmeyi takip tir. Birleşmiş Milletlerin
duğu 52 üye devletten ancak dör dü Kore savaşlarına fıîlen katılmayı göze almış ve bunlardan da yalnız Amerika kara kuvvet leriyle savaşa girmişken, Demok rat Parti hükümetinin 4500 kişi lik bir silâhlı kuvvette savaşa ka tılmak kararı almış olması, Tür kıyeyi, sonu karanlık macerala
ağır basmış, kon önce ihtiyatlı bir olan D.P. hükû-katılnıak kararı-
senato yaptı-etmiş-başvur
r* sürükleyecek mahiyatte bir harekettir. Anlaşılıyor ki, Mar-şallaştırdığı öteki hükümetler ü zerinde bu hususta müessir ola-mıyan, ve Koreye kuvvet göndermediklerinden acı acı şikâyet eden Amerika, şeyin teklifine cevap vermiş metine savaşa
m verdirmiştir. Senatör Caın’in demecine gelince; Amerikalı se-natör-Tark--milletini, savaş- kabiliyetini ve cesaretini uzun u-zun Öğdükten sonra, Türkiyenın Kore savaşlarına katılmasının askerî ve politik önemi üıerinde durmuş ve Atlantik Paktına a-lınmamız için çalışmayı vaad et miştir. Senatörün bu. vaadi, hu kümeti ne derecye kadar tatmin etmiştir, tabiî bilemeyiz. Sade bildiğimiz şudur ki, Atlantik pak tına eğer Türkiye alınırsa, bu sadece Amerikanın Atlantik pak tının belli başlı üyelerini yani, Ln giltereyle Fransayı üçüncü dünya harbine sürüklemek için dünya nın bu bölgesini, yani Türkiye-yi kavga çıkarmıya en elverişli yer olarak seçtiğine delâlet e-der. Böyle bir macerada Türk milletinin payına ölümden başka hiç bir şey aüşmiyecegi ise, meydandadır.
luık Barışseverler Cemiyetinin —
B. M. M. Başkanlığına çektiği i elgraf
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLE i’ MECLİSİ BAŞKANLIĞI YÜKSEK MAKAMINA ANKARA
Bakanlar kurulu halk efkârınuı heyecan ve teessürünü mucip olan bir şekilde ve Ame-
kauar


rikan senatörü Mr. Caı in aeviet erkuıuarıyle lenıasıarınaan hemen sonra kişilik bir silâhlı kuvvet gönderme kararını vermiş buıunuyor. HuKuıııeUe bu kararın birleşmiş Milletlere karşı gırışııen taannutıeri yerine getirmem ifade uilmisse ne, bu kararın verilişi hem Tiirk
yasasına aykırıdır, z^ıra ısırışmış ıvuııeuer An ay asasının 43, cu maauesı bu kuruta namı man memleketlerin herhangi bir ihtilâfa silahlı ola rak muoahieleri için öneden taşmaların mevcudiyetini şart koşmuştur. Oysaki, Türk milletiyle Kirıeşmış Milletler arasın-
Koreye her ne üzere verildiği
.-ı.ıavasasına hem de Bıneşmış Milletler ma-
bazı hususi an-
yine Jöirıenuş ıruı
I fi J _ '
kara askeri göndermek karariyle, açıkça belirtilmemiş ol-
da bu hususta herhangi bir hususi anlaşma m ev cui uegııoır. Bundan maaua, letler anayasasının adı geçen maddesi gereğin ce bu hususî anlaşmaların, imzalayan aevıeı-ler tarafından, her birinin anayasanın usulleri gereğince tasdik dilmesi lazım geınıeataur, Görülüyor ki, hükümet silahlı kuvvetler göndermek şöyle dursun, bu hususta yapauıgı ner «hangi bir anlaşmayı dahi Türkiye Büyük Mil iet meclisinin tastıaınuen geçirmek mevuurıye-tindedir.
Türkiye hükümeti Kore’ye
makin beraber bir harp ilânı kararı vermiştir. Halbuki Türk, anayasası gereğince harp nam etmek yetkisi münhasıran Türkiye Büyük lvıı. l«t Meclisine ait buıunuugunaan, hükümet memleketin istikbali ve güvenliği bakımından ıcvKauue tehlikeli olan bu kararı vermekle se lâhiyetlerinin hududunu tecavüz etmiş, anayasa hükümlüne riayet etmemiş bulunmktauu.
I Türk Barışseverler Cemiyeti, bütün barış Çi Türk halkının şu anuaaı en samımı hissine tercüman olduğu kanaatiyle Türkiye’nin Kore deki silahlı intilâ.a bu şeKİlue lalen iştirak ede cek yerde, Hindistan hükümetinin yaptığı barış yolunda yapılacak teşebbüslerle ou harbin durdurulmasına ve dünya barışının tehlike fen kurtarılmasına çalışmasını diler. Cemiye^ timiz, yüksek makamınızın, hükümetin millî menfaatlerimize. Birleşmiş Milletler Ana yasasına aykırı olan kararını bir an önce iptal etmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisini fevkalâde toplantıya davet edeceği ümit ve temennisiyle derin saygılarını arz ve takdim eder Başkan Genel Sekreter
Dr, Behice Boran Adnan Cemgil

«
)
-M
IB A R I Ş
Sahibi vfe Neşriyatı fiilen idare eder Eifat PELVAN
Fiatı: 25 Kuruştur.
Abone şartlan: Yıllığı 500
Altı aylığı 250 kuruş
İdare yeri: Ankara caddesi İzzettin
No: 49 |
Posta Kutusu: 54 — Aksaray - İst.
Dizgi ve Baskı: Osmanbey Matbaası
A42V/4T 1
YIL : 1 SAYI: 8
POLİTİKA FIKIR
MASKELENMİŞ MEDENİYET DÜŞMANLIĞI
rfİTTl «W

a
— Baştarafı 9 uncuda —
kullanılan
bir kimse
çeyrek saat ya geçti, ya geçme-diydi ki, dışarıdan bir tıkırtı du. yuldu. Hristo, kulak, kabarttı. Tıkırtı tekrar duyuldu. Muhtar baltayı alıp kapıya yoldaştı.
— Kim o?.
— Benim, ben... açıver.
Muhtarın, kapının süzmesini çekmesiyle, önüne inleyen bir insanın yığılıvermesi bir oldu.
— Vangelia ışığı, çabuk. Bir yaralı var!!
Karısı kandili getirene kadar Hristo yaralıyı odaya aldı ve kapıyı yeniden sürmeledi. Yaralı, bir eliyle kalbinin üzerine bastırıyor, öbür elinde de mu -kavvadan yapılmış bir huni tu -tuyordu. Bu huni, iç mukavemet te megafon yerine
hunilerden biriydi. Kandil gelir gelmez Hristo’nun ağzından bir hayret nidası yükseldi. Kuca -ğında yatan yaralı köyün öğretmeni idi.
— öğretmen, sana ne oldu? Seni kim vurdu? Nasıl geldi bu felâket başına? .
— Yavaş konuş, duymasın!.
— Vangelia, çabuk sıcak su getir, bez bul, yarasını temizle -yelim!. 1
— Boşuna zahmet muhtar... Bir kaç dakikalık ömrüm kaldı. Yalnız biraz konyak varsa... Bazı şeyler söylemek istiyorum... söyliyebilirsem eğer... Köyün en yiğit erkeği olduğunu biliyorum. Namuslu ve vatansever bir va -tandaşsın. Ben kurtuluş savaşı -na canımı vermek üzereyim. Sen benim yerimi alacaksın. Çoktandır sana gelmek istiyordum ama, hiç peşimden ayrılmıyorlardı. Be ni dinle Hristo. Yarın sabah, casusları alıp götürecek adamları göndermesi için, Kaptana haber veremedim.
— Demek O şendin ha?. Al -lah şendin?!!
— Hiç bir zaman böyle bir şey olduğumu söylemedim Hristo. Ben Savaş’ımızı temsil edi -yorum. Ama, Allah bizimle be-
— U -
raber. Müttefik ve hamimiz, öğretmenin sesi gittikçe daha kısık çıkıyordu.
— Devam et, söyle. Ne yap mam lâzım. Nereye gideceğim? Nasıl?
Hristo Öğretmene bir yudum Konyak daha içirdi.
Dağa... üç saatlik bir yol... Bizimkileri Çakal ininde bula -çaksın. Hemen yola koyul. «Dur!» derlerse «Andruço» parolasını verirsin. Kaptana olanı biteni anlat. Benim yerimi al -mak istediğini de söylemeyi u-nutma...
O an öğretmenin boğazından yeni bir kan dalgası fışkırdı.
«Sevasti kadının oğlu Foti köyün casusu. Beni de o vurdu. Daha çok zararı dokunmadan hemen, derhal şimdi ölmesi ge -rek,..>
İkinci bir kan dalgası öğret -mein ağzından boşaldı. öğret -men bir daha konuşamadı.
Hristo kasketini çıkardı. Elini öğretmenin göğsüne koydu.
Alçak bir sesle:
«Yemin ederim ki...» diye başladı. Fakat andı yarıda bı -rakip öbür odada su ısıtan karısına seslendi:
«Vengelia^ hiç bir şey görmedin, hiç bir Şey duymadın, hiç bir şeyden haberin yok, anla -dm mı? Al şu huniyi-de ambara sakla. Ha şöyle, cesur ol bakalım. Sabah eve dönmüş olu -rum. Şimdi, buluver bana şu baltayı.»
«Baltayı da. ne yapacaksın?»
Kısa kes.* Çürük bir kütüğü temizlemeye gidiyorum.
Bütün koy kurşun gibi bir uykuya dalmıştı. Köyün karla örtülü yolunda köyün yeni «öğretmeni tek başına ilerliyordu. Bu öğretmen kalemin nasıl tu • tulacağını belki bilmiyordu. Bil. miyordu ama, vatanın şeref bay rağının nasıl tutulacağını bili -yordu .
Tercüme Eden
l ALİ BALKANLI

)
«•7 V
t • -^1 f-M L/ 8yir EZy W. (4 ’ • i

■ A 4
vl K. v" A * *3 ■ f . * *
ir /]
■3 i y , ' \ 1
\ X
1 T 'T
İM f
i lkiyflz Milyon insan^ğ Stokholm çağrısını imzaladı
Polonyadan 17,000,000, ;m -manyadan 10,000,000, İt man’8 8,000,000, Fransadan 10- *
Çekoslovakyadan 10.00C m den 27,000,000, Sovyetler^, ğinden 56 milyon ... ve? c' za toplanmıştır. 1
İmza kampanyası gür çe gelişmektedir.
Dünya barış taraftarlarının Stokholmde karar altına aldıkları, atom silâhının yasak edilmesi ve bunu ilk kullananın ce zalandırılmasma dair olan tarihî Barış Çağrısını bugüne ka -dar yeryüzündeki çeşitli renk, dil ve siyasî anlayıştaki 200 mil yondan fazla insan imzalamıştır.


Comments (0)