r
demet-
adı yapı
de-
Aboneı Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 Uradır. Hariç memleketler iki mitildir,
hânlar ı 6 na sayfada santimetresi t liradır. Hânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez»
İKTİSADÎ. MÜSTAKİL
10 Ağustos 1950 — Perjembe
Yıl 1—Sayı 253—10 kuruf
=
Malik, Güvenlik Konseyi
riyasetinden çıkarılıyor
Dış politika
Avrupanın
demokratlaşması
Kore’yo gidecek birlikten bir er Ankarada annesiyle vedalaşırken
Ankara,
karışmıyacak
ki
Lake Succcss, 9 (YÎRS) — Amerika. Sovyet Rusya müstesna Güvenlik Konseyinin diğer âzasını çarşamba günü öğleden sonra içtimaa dâvet etmiştir.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 8 - 8 — Posta Kutusu : 447 - İstanbul

Tesis eden t Habfb Edfb . TÖREHAN
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Kore meselesine artık Birleşmiş Milletler umumî heyeti bakacak
Buna sebep, Sovyetlerin Güvenlik Konseyi müzakerelerini oyalayıcı bir taktikle çıkmaza sokmaya uğraşmalarıdır
Straabourg, politika bakımından, Avrupalılık fikrinin merkezi olnıuş gibidir. Burada, şimdi, konsey adı altında tanıdığımız Avrupa Kurultayı, çetin politika dâvalarını çözmek değil, fakat gözden geçirmek nmk»adiyle toplanmış bulunuyor. Zamanımızın ne kadar tehlikeli İhtimallerle yüklü olduğunu ayrıca belirtmeye lüzum yoktur. Kore alevler içindedir, Aaya-nın bazı bölgelerinde dalgaları dünya ihtilâline uzanan kımıldanışlar vardır, Avrupa tutuşmak için kıvılcımını beklemektedir, üstelik, gölgeleriyle çok yaklaştığını sezdiren felâketi Önleyecek tedbirler hiç düşünülmemiş kadar noksandır. Gerçekçi bir gözle bakılırsa Avrupa Kunıltayı’nuı böyle bir çerçevesi olduğunu anlamamak mümkün değildir.
Kurultay’da söylenen nutuklar, fitraabourg’dan gelen haberler Avrupa Birliği gerçekliğinden henüz ne kadar ozak olduğumuzu bütün aydınlığı lle göstermektedir. Çünkü: Avrupalılığı, Avrupa kültürünü kurtarmak İvin çek lüzumlu görülen bu birliğin hangi fikir temellerine dayanacağını ancak münakaşalar yapıldıktan ve bir anlaşmaya varıldıktan sonra anlamak mümkün olacaktır. Biz münakaşaaına girişilecek konunun, çok kısa bir zamanda, bitirileceğini şüpheli görmekteyiz. Bıınun sebebi de ele alınan dâvanın bir Avrupalılık ve Avrupa Birliği dâvası değil, bütün milletlerin hiçbir zaman paylaşamı-yaraklan bir İdeoloji dâvası olmasıdır. Milletlerin iç işlerine karışmamak prensip! milletlerarası münasebetlerinin temeli sayıldığı halde, Avrupa Birliği konusuna bu prensi pe aykın bir görüşle temas edilmesi, politika anlayışının da ne büyük bir kararsızlık içinde çırpındığını göstermektedir.
KııruItayMa hüküm süren fikirlere göre Avrupa Birliği’nl kurabilmek için, ilkönce Avrupa'nın demokratlaşmanı ve milliyetçilikten silkinmesi lâzımdır! Avrupa’nın, uzun gelenekli bir demokrasi bölgesi olduğunu ve birçok durumlarda, Amerika’dan gelen harp nıalezemeslnl denizlere dökecek kadar milliyetçilikten sıyrılmış olmak olgunluğunu (???) şüphesiz ispat ettiğini düşünürsek demokratlaşmak sözünün mânasını daha İyi kavramış oluruz. Avrupa, günün birinde, Strasbourg’da beliren tekliflere göre demokratlaşarak birliğine kavuşmak İmkânını bulursa Atlantik Paktı’nın da en ufak bir değeri kalmamış olacaktır. Yüksek politika yapmak iddiasında olanlar bu noktada en büyük tezatlara düşmektedirler. Bugün demokrasi cephesinin aradığı şey, demokrasinin ideolojilere göre tefsiri değil, kararsızlığın tasfiyesi, insanlığın nihayet barışa kavuşmasıdır. Yüzyılların ötesinde yaşamış olan politikacıların gerçeklik duygusu, zamanımıza göre, bize hayret verecek bir ölçüde sağlamdır. Müslümanlığın koruyucusu Halife Süleyman'la Fransa Kıralı Katolik François I'in anlaşması bunun bir delili sayılabilir. Tarihlerinin birçok safhalarında gerçekçi bir yol tutmuş olmakla Türkler övünebilirler.
Zamanımızın ciddiliği, her demokrat memleketten tefsir değil, tam bir hareket karan, müspet ve apaçık bir durum İstemektedir. Demokrasi cephesi bunu yapabilirse kuvvetlenebilir, yapamazsa neticenin ne olabileceğini kestirmek güç değildir. Hareketsizlik, kararsızlık, gerçeklik duygusu noksanlığı) kuracağı birlikle kuvvetlenmesini İsteyen Avrupa’nın en zayıf taraflarıdır. Batıklarda demokrasi cephesini büyük Ölçüde kuvvetlendireceklerine şüphe olmayan birçok milletler, sırf ideoloji yüzünden her türlü müspet ve yapıcı anlaşmalardan uzak tutulmaktadırlar. Bıı baltalama hareketleri, bilhaaKa, Birleşik Amerika’da çok haklı tepkiler uyandırmaktadır.
Avrupa Kurultayında bütüncül (totaliter) fikirlerin hatipliğini yapanlar bilmelidirler kİ: Gerçekten demokrat milletler, Avrupa’nın demokratlaştırılması işini Kurultay’ın yetkileri dışında düşünmekte ve buııu hür milletlerin İç politikalarına karışmak şeklinde anlamaktadırlar. Avrupa Birliği dış politikayı ilgilendiren bir konudur. Milletler, daha yüksek bir nnıura erişmek İçin, dış politika egemenliklerinden bir takım fedakârlıklarda bulunabilirler. Bu, büsbütün başka bir şeydir. Fakat Kari Marx örneğinde bir demokratlaşmayı Avrupa Birliği için İlk şart olarak düşünmek milletlerin ana haklarlyle İstihza etmekten başka bir şey değildir. Her millet, İdare sistemini olduğu gibi, milli İdeolojilerini de kendisi seçer ve buııa hiç kimsenin karışmaya da hakkı yoktur. Biz, onun için, Avrupa Birliği kuru bıraktı demokratlaştırma apos folluğundan vazgeçilerek, gerçekliğe u>gun ve daha sağlam bir temel aranılmasını şiddetle tavsiye ederiz.
M. NERMİ
Havzanın kalkınması
İngilizlerle 2 milyon sterlinglik bir mukavele imzalandı
Londra 9 ıA.P.) — Ereğli Türk Kömür Madenleri İşletmesi, bir îngiliz firması Lle, 2.000.000 sterlinglik bir mukavele imzalamıştır.
Kontrat mucibince, Türkiyeye yeni kömür çıkarma makineleri verilecektir.
Stockport Ltd. Şirketinin müdürlerinden Simon Carves ile bu mukavele İmzalanmıştır.
Mukavele mucibince yapılacak yeni tesisler, Zonguldak ve Çatalağzında dünyanın en muazzam kömür yıkama tesislerinden ikisini ihtiva edecektir.
Tesislerin ikmali 2 seneyi bulacaktır.
Amerika, Çin dahilî harbine
Formoza hakkında da Truman’ın ileri sürdüğü politika takip edilecek
Wfishlngton. 9 (YÎRS) — Harrl-mann. Amerikanın Çin dahilî harbine karışmak istemediğini bildirmiştir. Formoza hakkında Trumanın muhte-tellf beyanatla tasrih ettiği politika devam edecektir. Maksat Kore ihtilâfı bir neticeye ballanıncaya kadar For-mozayı tecrit ederek tarafsız tutmaktır. Harriman, Çan-Kny-Şek’in Mac-Arthur’le görüştükten sonra yaptığı beyanatı tefsir etmekten imtina etmiştir.
Harrlmann’a göre Mac Arthur Kore-deki vaziyete hâkimdir. Kendisine İtimat etmek lâzımdır. Vaziyet Kore için iyi olduğu gibi Kızıl Çinin bir tecavüzü karşısında da Formoza müdafaa edilmlyeceğl gibi Mac Arthur tarafından daha başka tedbirler de alınacaktır.
Dünya Hikâye Müsabakası bitti
Birinciliği (Sam Amca) isimli hikâyesiyle Samİm Kocagözle (Merhametli Bir Kadın) isimli hikâyenin muharriri Necdet ökmen kazandılar
Gazetemizin New-York Herald Tribüne gazetesi İle müşterek olarak tertiplediği Dünya Hikâye Müsabakasına gönderilmek üzere İki hikâyenin se-çtlttıesi için, Reşad Nuri Darago. Mem-duh Şevket Esendal. Sabahaddin E-yüboğlu. M. Nerml, Refik Halld Karay. Orhan Veli Kanık, Cevdet Perin, Ahmet Hamdl «Tanpınardan müteşekkil Jüri heyeti dün son toplantısını yaparak müsabakanın Türkiyeye ait kısmını neticelendirmiştir.
Jüri, Samİm Kocagoz’ün "Sam Amca” ve Necdet ökmen’in “Merhametli Bir Kadın” adlı hikâyelerini Dünya Hikâye Müsabakasına gönderilmek üzere seçmiştir.
Son tura aşağıdaki hikâyeler kalmıştır:
1) Toprak. Yazan: Orhnn Hançerli-oğlu.
2) Snm Amca. Yazan: Samlm Ko-engöz.
Dünya hikâye oıüsaba kasına katılacak hikâyeleri aoçen jüri "'lın kü toplan tısında
îçtlmnın mevzuu. Sovyet obstrükai-yonunu önlemektir. Bilindiği gibi salı günkü celsede Amorlkan delegesi Asyadakl garp-şark ihtilâfını bütün açıklığı lle ortaya koyarak Kore’deki tecavüzün Sovyetler tarafından kış-kırtıldığını İlk defa olarak tasrih etmişti. Keza dün, Moskovadnn yeni talimat alıp baltalama hareketlerine bir son vermesi için Sovyot delegesine 48 saatlik bir mühlet vermişti. Bu müddet sonunda Rusya obstrüksiyon hareketlerini değiştirmediği takdirde, Güvenlik Konseyinin otoritesini tebarüz ettirmek maksadıyla, diğer üyelerin gerekli görecekleri tedbirleri alacaklarını bildirmişti.
Bu seferki içtimada İse, Sovyet delegesi ve aynı zamanda Konseyin a-ğustos ayı zarfındaki reisi Malik’in bir takım obstrÜksiyonl&rla Konsey müzakerelerini baltalamasının önlenmesine mahsus tedbirler görüşülecektir. Teklif edilen ruznomede şu maddeler vardır:
1 — Kore meselesinin 24 saat İçinde içtimaa çağrılması mümkün bulunan umumî heyete havale edilmesi,
2 — Sovyetlerin reislik vazifesinden azil,
3 — Ağustos ayı zarfındaki Konsey müzakerelerine devam olunmaması.
Dış ticaret rejimi dün kabul edildi
Anlaşmalı memleketlerle ticaret mübadeleleri, anlaşma hükümlerine göre yapılacak. Anlaşma olmıyan memleketlerle yapılacak mübadeleler, ya serbest dövizle veya sterüngle veyahut Merkez Bankasınca kabul edilen herhangi bir ecnebi dövizle yapılacak
Ankara, 9 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bakanlar Kurulu bugün öğleden evvel ve sonra, iki toplantı yaparak dış ticaret rejimi kararnamesini müzakere ve kabul etmiştir. Toplantıyı müteakip Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Faruk A. Sünter kararnamenin mahiyeti etrafında aşağıdaki izahatta bulunmuştur:
“Yeni ticaret rejiminin esasları şudur:
Anlaşmalı memleketlerle ticaret mübadeleleri anlaşma hükümlerine göre yapılacaktır. Anlaşmamız olmayan memleketlere gelince bunlarla yapılacak mübadeleler ya serbest dövizle veya sterlinle veyahut Merkez Bankasınca kabul edilen herhangi bir ecnebi
8)
4)
5)
6)
7)
8)
Merhametli Bir Kadın, Yazan: Necdet ökmen. I
Can Sıkıntısı. Yazan: AMktIMh Maelt.
Dost Yazan: Vüs’at O. Bener. İp Meselesi. Yazan: İbrahim Güzelce.
Elif. Yazan: Ömer Yalnızoğlu. Baba. Yazan: Orhan Kemal.
Bu hikâyeler için reye müracaat e-dlldiği zaman Sam Amca 4, Baba 3, Merhametli Bir Kadın 3, Dost 2 rey almışlardır. Dört hikâye bu şekilde elimine olduktan sonra 3 Üncü turda Sam Amca 8, Merhametli Kadın 3, Baba 3, Dost 2 rey almışlardır. Aynı miktarda rey alan Merhametli Bir Kadın ve Baba için tekrar reye müracaatta Merhametli Bir Kadın 6 reyle kazanmış ve Sam Amca lle beraber müsabakaya katılma hakkını kazanmıştır. Kazanan hikâyeleri yarın YENİ ÎRTANBUL’da okuyacaksınız
Churchill için yapılan teklif
Muhafazakâr liderin Avrupa üst Müdafaa Nazın olması teklif edildi
BtrasboAlrtfda konudan delegemi*, Avrupa fikrinin milli ve eiyaei menfaatlerden Oetiln tutulmamnı istedi
Strasbourg, 9 (YÎRS) — Esld Fransız Başvekili Reynaud, Garbi Avrupa için bir üst müdafaa nezareti istemiştir. Komünist tecavüzünü ancak böyle bir tedbir önliyccektir. Reynaud-ya göre icap eder etmez Avrupa adına hareket edecek olan “üst müdafaa nazırı,» bütün memleketlere birden lâzım gelen emri verecektir. Reynaud “Bu zatı uzakta aramaya lüzum yoktur. Çünkü bura(!adır, ara-mızdadır.., diyerek parmağı lle Wlnston Churchlll’i İşaret etmiş, eski İngiliz Başvekili de gülerek başım sallamıştır.
Osman Kapaninin demeci
Strasbourg, 9 A~ A. (Hususi muhabirimizden) — Avrupa A-Romblesinde bu sabah söz alan ve Asamblenin en genç delegelerinden biri olan Türk delegesi Osman Kapanl. söz alan lklnoi hatip olmuştur.
•Osman Kapanl, Türklyenln u-zun yıllardan beri, kendi bölgesinde tek başına muhtemel bir taarruzun tehlikeleri karşısında bulunduğunu belirtmiştir.
Kapan! deha sonra Asambleden, Avrupa fikrini, millî ve siyasî menfaatlerden üstün tutmasını talep etmiştir.
Türk vamla, hıunu, Avrupa
karşısında vam edemez
Türk temsilcisinin bu konuşması .Asamble tarafından büyük bir sempati ile karşılanmıştır.
delegesi sözlerine “Milli egemenlik kurduğumuz ve olan bu devâsâ mevcudiyetine demiştir.
dövizle yapılabilecektir. Bu son memleketlerle şimdiye kadar mevcut taka-fla müteallik hükümler tamamen kaldırılmıştır. Ticaret yalnız karşılıklı Sara lle yapılabilecektir.
liraca t hükümleri
Yeni rejime göre ihracat umumiyetle serbest olarak ve lisans* alınmadan yapılacaktır. Yalnız krom, bakır, manganez başta olmak üzere birkaç madde için küçük bir liste kararnameye eklenmiştir. Bu listedeki mallar için İhraç lisansı alınmakta devam o-lunacaktır.
Umumî ihraç rejimi için de yani kararnameye zayıf ihraç mallan İçin hususi bir hüküm konmuştur. Bu hükme köre zayıf malların ihracatçısı gönderdiği malın bedelini Merkez Bankasına Batmak zorunda olmayacak bununla beraber 6 ay içinde memlekete dilediği malı getirebilecektir. İthalâta alt bükümler
Yeni rejimde İthalât maddeleri 4 grupa ayrılmıştır. Bu 4 gruptaki mallar gruptan grupa geçilirken memleket ihtiyacı gozonünde tutularak ve zarurîden başhyarak ehemmiyetsizine doğru gitmek üzere hazırlanmıştır. E-hcmmlyetslz mallar ise bir ek İlete o-larak kararnameye bağlanmış bulunmaktadır. Bu İlk 4 gTupa döviz tahsisleri ihtiyaç listesine göre yapılacaktır. Ek listedeki maddelere döviz tahsis e-dllmiyecektlr.
Bu malları İthal etmek istlyenler y&r bancı memleketlerdo bulunan Türk servetlerini kullanabilecekler veyahut Ihrndnt kısmında bahis mevzuu ettiğimiz iayıf mallar mukabili kendilerinde kalan ithal haklarından faydalanacaklardır. Yeni rejimde kredili İthalâta geniş ölçüde yer verilmiştir. Yeni rejimin en şayanı dikkat noktası İthal formalitelerinde yapılmış bulunan değişikliklerdir. Bu değişikliklerle ithalât basit bir hala getirilmekte ve bugüne kadar mevcut muhtelif mercilere müracaat usulü ortadan kalkmaktadır. Alâkalı İthalâtçı doğrudan doğruya Morkcz Bankasına müracaat ederek ihtiyacı bulunan dövizi satın alacaktır.
İthalâtın ıımtımî politikası
Ekonomi vn Ticaret Bakanlığı tarafından eskisi gibi yürütülecek, Merkez Bankasına umumî tahsisler yapılacak, Merkez Bankası da bu tahsislerin tnvzi ve tefriki ile meşgul olacaktır.
Kore'ye gönderilecek Birlik, hazırlıklarını tamamlıyor
Kore’yo gidecek alayın sancağı geçiyor
Kuzey Kore kuvvetleri panik halinde kaçıyor
Nakfong Nehrinden geri dönmeye çalışan arkadaşlarını, Kuzeyliler ateş altında biçiyorlar
Tokyo, 9 (YÎRS) — Küneyde Çinyu İstikametinde ilerllyon Amerikan kıtaları kızılların mukavemetini kırmıştır. Açılan büyük gedikten şehre doğru ilerlemek kabil olmuş.vo kızıl Koreliler malzemelerini bıruknrak kaçışmağa başlamışlardır. Bunun üzerine havadan matbu kâğıtlar atılarak kızıl Ko-
----------v**-----------------
Harriman, Kore’deki durumdan ümitvar
Zamanı gelince düşman atılacaktır”
Washlngton 9 A A. (United Press) — Truman’ın dış mesololor özel müşaviri Harriman, bugün Tokyodan VVashlngton’a gelmiştir. Harriman Jnponyada General Mac Arthur’le IJzakdoğudakl siyasi durum hakkında görüşmüştür.
Harriman, verdiği beyanatta Amerikan kıtalarının komünist müstevlileri geri püskürteceklerinden emin olduklarını söylemiştir.
Harriman. geldiğinden iki saat sonra raporunu Truman’o vermiştir. Harriman, Beyaz Saraya yaptığı ziyaretten sonra, gazetecllero aşağıdaki beyanatı vermiştir:
“Askerlerimizin Güney Kore orduluna itimatları büyüktür. Bunlar iyi lovüşüyorlnr ve hor sahada askerlerimizle işbirliği yapıyorla^.,,
“General Mac Arthur vo Koredeki kıtnlnrımız vaziyetten emin bulunmak* ta ve zurnanı gelince düşmanı alacaklarını söylemektedirler^


te-
kı-ka-
• 4
relilere teslim olmaları ihtar olunmuştur.
Çarşamba günü cereyan etmiş olan muharebeler Mac Arthur*ün Birleşmiş Milletlor kıtaları İçin gerçekten büyük bir zafer günü olmuştur. Çünkü Tcgu civarında ve Naktong Nehrinin şark kıyısından çıkmış olan 4 bin kişilik kızıl Kore kuvvetlerinin de mukavemetleri kırılmış ve bunların mlzlenmesino başlanmıştır.
Koro 9 (A.P.) — Kuzey Kore talan, N ak ton Nehrinden geri
çarken, hüküm süren panik yüzünden kendi arkadaşlarından bazılarını vurmuşlardır.
Sekizinci orduya mensup bir kaynağın bildirdiğine göre 100 kadar komünist askeri, nehri geçmeye çalışırken kendi arkadaşlarının ateşine maruz kalarak öldürülmüşlerdir. Geri kaçan askerlere Amerikan uçakları da ateş açmışlardır. İki gün süren şiddetli savaşlardan sonra Güney Kore kuvvetleri, 2 Kuzey Kore taburunu imha etmiştir.
Kore cephesi 9 (A P.) — Güney cephesinde beşinci nlay savaş birliği, iki gün süren şiddetli savaşlardan sonra 3 mil ilerlemiş ve elân da İlerlemeye devam etmektedir. Kuzey cephesinde bulunan 35 inci alayla birleşmesi İçin 7 mil kalmıştır. Böyleco komünistlerin kaçmalarınu yarayacak bir yol kapanmış olacaktır.
Bayar, Yalovada
İstanbul, 9 (A A.) — Cumhurbaşkanımız Celal Buyur, beraberinde Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Komitan olduğu halde dün gece yansından sonra kara yoiiyle Bursadan Yolovaya dönmüştüıs
Erlerimizin Birleşmiş Milletler üniforması giyecekleri söyleniyor
Tugayın komutanlığına Tüm general Kemal

Kemal Yasıner veya Niş'in getirileceği söyleniyor ’
9 (Hususî muhabirimiz-
den) — Kore’ye gidecek Türk askerî birliğinin esasını teşkil edecek (241) İnci piyade alayı, komutanı Kur. Alb, Asım Eren’le birlikte Ayaştan Anka-raya gelmiştir.
Alay, Etimesğut zırhlı birliği, Çubuktaki alay ve diğer yardımcı sınıf ve silâhlarla takviye edilecektir.
Mürettep tugay komutanlığına Çaı> kın Piyade Atış Okulu Komutanı General Kemal Nişin getirileceği ısrarla söylenmektedir. Diğer taraftan Tümgeneral Kemal Yasmerln de isminden bahsedilmektedir.
241 İnci alay, İkinci Cihan Harbî başlarında Edlrnede teşekkül atmlf ve bilahare Ayaş’a intikal etmiştir.
Asım Eren, şimdi Ankarada alayın başında son hazırlıklarla meşgul ok maktadır. Subay ve erat bugünlerde sıhhi muayeneden geçirilecektir.
28 İnci Tümen garnizonu her gün ziyaretçilerle dolup tatmaktadır.
Evlâdını veya kocasını görmeye gelen İhtiyar ana ve baba ile birlikte genç gelinde en ufak bir teessür izine tesadüf etmek mümkün değildir.
Gelin kocasına, genç asker de yavuklusuna azimkar davranmaktadır.
Kore’ye gitmek istiyen bir o kadar da gönüllü asker vardır. Üst kadem»-ler, yapılan müracaatları tetkik etmekte ve bunlar için bir şekil düşünmektedir.
Alay Komutanı Asım Eren, bugüa verdiği beyanatında, birliğin mükemmel bJr maneviyata sahip olduğunu katt şekilde açıklamış, fakat askerlere. geride bıraktıkları ailelerinin maddî müzayakaya dürmemeleri İçin bir miktar avans para verilmesinin çok yerinde olacağına işaret etmiştir.
Birliğin hareket günü henüz katl-Ieşmediği gibt bazı sebeplerle bu tarihin gizli tutulmasında da fayda mülâhaza edilmektedir. Maamaflh hareket tarihi her halde ay sonunu geç-mlyecektlr.
Ankarada dolaşan bir rivayete göre, askerlerimiz Birleşmiş Milletler askerî üniformasını giyeceklerdir. Fakat böyle bir üniformanın tesblt edilmiş olduğuna dair bir malûmat yoktur.
9
Orman yangınları devam ediyor
Dün de Göçebeyi! ve Çavuşbaşı çiftliklerinin ormanları yandı
Orman yangınları geniş ölçüde tahribat yaparak ormanlarımızı mahvetmekte devam etmektedir. Dün de Kartal, Samandra, Gebze arasında bulunan Göçbeylİ çiftliğinin ormanları yanmıştır. Yangın gazotemizi makineye verdiğimiz sırada devam ediyordu.
Diğer taraftan Çamlıca arkasında bulunan Çabuşbaşı çiftliği ormanları da yanmaya başlamıştır. Yolsuzluk ve susuzluk yüzünden itfaiye yangınlara müdnhale edememektedir. Köylü va Jandarma ateşi önlemek için uğraşmaktadırlar.
durumlarını inceleyerek köyİÜ-iktisadi mânada müstahsil du-gotirecek ve daha yüksek bir seviyesine kavuşturacak Im-
Ormancılığımız için kararlar
Ankara 9 (A.A.) — Haber aldığımıza göre, Orman Genel Md.lüğü orman içinde yaşayan köylerimizin sahip oldukları iktisadi İmkânlara göre geçinme müzik ruma hayat kânların tesbltine karar vermiş vo bu maksatla gerekli etııdlere başlamış bulunmaktadır.
Bu etüdler sonunda gereken tatbikata girişilecektir. Bu suretlo ehem* miyet bakımından bir özellik arzeden orman mıntakolarındaki köylünün geçim tarzı ve imkânları düzenlenerek ormanların korunması yoluna gidilecektir. Bu husus yurda tedricon teşmil edilecektir.
Bu etüdlere memleketimizin maden direği istihsali bakımından en hayatî bir kıymeti haiz olan Zonguldak İlin-» de başlunmıştır»
Sayfa 2
yeni İstanbul
10 Ağustos 1950
Kırk yıl evvel-Kırk yıl sonra
— 34 —
Ankaradan Zonguldağa
Mebus olarak karşılaştığım yeni dost -Diplomatlık hakkında bazı mütalâa-Bir alay ve bir
Yeni Meclisin açıldığı günler -lar — Muharrirlik ve mebusluk lar — Eski zaman Ankarası ve modern Ankara mukabele — Ulus Meydanı — Karadeniz kıy ısındayım
VAKTİYLE An kartı - Zonguldak arası ne kadar sürerdi? Yol nerelerden geçerdi? Geçilebilir miydi? Şunu söyliyeyim ki akşam üzeri bindiğiniz trende sabahleyin gözünüzü açtınız mı kendinizi Filyos vâdisin-de buluyorsunuz; hangi tarafa bakacağınızı şaşırıyor, manzara güdükleriyle mütemadiyen o-yalanıyorsunuz. İtalyan İsviçre-sine en fazla benzettiğim yer, orası oldu.
Fakat daha evvel size Anka-rada ilk demokrat Millet Meclisinin açılışından, Ankara Palas salonlariyle bar ve bahçesindeki —sel gider, kum kalır fehvasınca— dekor ve mobilyalar yerlerinde durduğu halde şahısların değişmesinden ve saire-den bahsetmekliğim lâzım geliyor. Şu var ki bu intiba ve tahassüslerin bir gün seyahat notlarından daha uygun bir yerde kullanılmak üzere kendimde kalmasını tercih etmekteyim. Yalnız, hoşuma en fazla giden bir noktayı söyliyeyim: Yolculuğum esnasında yeni tanıştığım ve nezaketlerini gördüğüm mebus namzetlerinin hepsi de şimdi milletvekili olarak burada bulunuyorlardı; çoğiyle buluşuyorduk. Amma seçileme-miş eski ahbaplarımla da kemâ fissabık münasebetimiz yolunda idi.
Tuhafı, Meclise o derece yeni simalar girmişti ki —henüz i-simleri, cisimleri beliremediğin-den — kapıcılardan tutunuz Karpiç müşteri ve müstahdemi-nine, orkestra heyetine kadar pek çok kişi beni de bir taraftan mebus oluvermiş sanıyorlardı. Bir muharrir için ille mebus olmak icap etmediğini anlatmakta epeyce güçlük çektiğimi hayretle müşahede ettim. Geçmiş yıllar bizi böyle olması lâzım geldiğine bir inandırmış, işi anane haline bir sokmuş ki ne söyleseniz karşınızdakini inandıra-mıyorsunuz.
Ankarada gezip dolaştım, gülüp eğlendim. Bir cephesi gar tarafına, öteki Meclis binasına nâzır ve her gidişimde bana verilmesi mutat odamı —önceden geleceğim tarihi bildirerek mektup yazmıştım— otel idaresi tehacüme rağmen kendiliğinden yine eski müşterisine ayırmak, alakoymak gibi bir cemile ibraz etmişti. Ancak ileri otelcilik sanatinin geliştiği memleketlerde görülen bu incelikten memnunluk duyduğumu yazmak, kendimden ziyade otel i-çin —lüzumludur ve teşkilâtının ne derece iyi işlediğine bir örnektir. Ankara o günlerde tam mânasiyle ma haşarallah vaziyette idi; otel sünnet düğünü evine dönmüştü. Hanımların e-tekleri zil çalıyor, beylerin elleri tempo tutuyordu.

L
Hür seçimle mebus çıkmış insanlardan mürekkep ilk Millet Meclisinin açılışı sırası devlet merkezinde hazır bulunmak yalnız hayatımın mahdut çerçevesi içinde sayılı bir gün omakla kalamaz; mânası daha şümullüdür ve neticesi kestirilememekle beraber muhakkak ki tarihten bir hatıradır.
Unutmadan — istitrad kabilinden— notlanma bir bahis sıkıştıracağım: Gar Gazinosunda bir gece yemek yerken mûtadım üzere bir müddet kalkarak hava almak için terasaya çıkıyordum; kalabalık bir masadan a-zıcık oturmamı dilediler. Böyle şeyler bizlerin başından çok geçer, reddedemediğimiz gibi alış-mışızdır da... Gösterdikleri yer, tanımadığım iki erkeğin ortasındaki sandalye idi. Kimlerdi bunlar? Takdim ettiler: İskandinavya memleketlerinden ikisinin elçileri imiş. Sadece ismimin söylenmesinden bir mâna çıka-ramıyacaklannı düşünerek ek-selânslara mesleğimi bir kelime ile bildirdim. Aldığım cevap şu:
— Tanmz, yazılarınızı oku-muşuzdur.
övünmek için için mi bunları yazıyorum? Büsbütün o maksatla değil; zira kimbilir daha kimleri okumuşlardır. Asıl maksadım yurdumuza gönderilen ecnebi diplomatların edebiyat yahut sanat, kısacası kültür hayatımızla ne kadar yakından meşgul olduklarını belirtmektir. Vazife aldıkları memleketi imkân nispetinde tanımağa çalışıyorlar; (kitaplarımızın belli başlılarını okuyorlar; dağ, taş demeden her tarafı geziyorlar; resim sergilerini kaçırmıyorlar. Meselâ elçilerden biriyle Iğridir Gölü hakkında epeyce uzun konuştuk. Hiç bir münevver vatandaşımla aynı mevzuu, ayni bilgi ve hislilikle görüşemediği-mi itiraf edeyim.
Ayrıca onlar vatanlarına dönünce kitaplar yazmak suretiyle vatandaşlarını da aydınlatmak usulünü tutmuşlardır. Bizde Çin’e, Japonyaya, Hindista-na ve Cenubî Amerikaya, beş kıtaya yolladığımız diplomatlarımızdan hangisi, kâç tane eser verdi ?
öteki eğlenceleri veya itiyatları geçelim, şu Allahın belâsı briçten başımızı kaldıramıyoruz ki! O kadar tarhi vakalar yaşadık, tek elçimizin Fransız diplomatı Cambon veya Paleolo-gue kadar olmasa da vesikalar teşkil edecek, “hatırat”ını okuyamadık. Hükümet reislerimiz de sanki okur yazar değillermişçesine bizlere eser vermezler. Yenilerden hiç biri —Chur-chill yahut Reynaud gibi demiyorum— Küçük Said Paşa kadar tarihe hizmet etmedi. İcraatımızı açığa vurmaktan korkuyoruz; “Yarın ne olur, ne ol
1

maz” zihniyetiyle susuyoruz; i-darei maslahat ediyoruz. Koca “millî hareket” henüz, ciddî mânasiyle, “hatıraf'tan mahrum. Bu yüzden mal, mülk sahibi olduk, eser sahibi olamadık.
Her ne ise, politikacılığa kapılmadan yolculuğumuza dönelim: Sonradan Bolu civarlarında dereler halinde başlangıcını gördüğümüz Filyos İrmağı kenarında gözümüzü açtık diyerek devlet merkezini birden bire bırakmış, kömür merkezi Zonguldağa yaklaşmıştım. Peki kırk sene evvelki Ankarayı anlatmayacak mıyım? Bunu, galiba 1939 yılında yazmış ve gazetede sıra makale olarak neşrettikten sonra "Deli” ismindeki kitabıma da sokuşturmuştum. Birinci Dünya Harbindeki Ankara, Ankaranın günlerce süren büyük yangını, hepsi o eserde bir bir yazılıdır. Şu kadarını söyleyim ki bu defaki seyahatimde uğradığım şehir ve kasabalardan bir tanesi bile 1916 Ankarası kadar ikamete gayri saliiı değildi!
Dörtte üçü yanmadan önce bile yangın yerinden farksız o-lan Ankaradan, nihayet Bile-ciğe naklime imkân bulunca ne yazık ki Muaviye düşmanı şair gibi:
Şam’dan çıktığım akşama derim Şam-ı-şerif.
Tarzında zarif bir mısra söy-leyemedim. Bir gün gelip de Ankara devlet merkezi seçilince hayretten, büyüğiyle beraber olmak şartiyle küçük dilimi yutacaktım. Amerikalı bir muhabir ağzından "Hülya bu ya...” isimli uydurma bir "Modem Ankara” tasviri yapmıştım; yazının tarihi 11 şubat 1921 dir; o sıradaki harap ve yoksul Ankarayı parklar, bulvarlarla süslü, kuş sütü aransa bulunur, harikulade mâmur bir şehir gibi göstererek alay etmiştim. Şimdi Zonguldağa gitmek üzere ayrıldığım yeni Ankara, filvaki yazımdaki mübalâğalı dereceye ulaşmamıştı, zaten ulaşamazdı amma 29 sene evvelki alayımın intikamını almış halde idi. Gelgeldim, bu mamurluk neye ma-löldu? Ayrı mesele...
Ankara o yeni mâmurelerden biridir ki ne yapıldıysa çoğu hesapsız ve plânsız vücuda getirilmiştir. Uzağa gitmiyelirn: U-lus Meydanında durup dört tarafa, hele meydanı çeviren binalara bakınız. Devlet merkezine yakışır bir meydana benzemesi için en aşağı üç misli ferahlaması, üslfıpsuz veya derme çatma binalardan tamamiyle kurtulması lâzım gelmez mi? Milyonlar harcanarak açılması lâzım gelen bir Eminönü Meydanını orada, hem de XX. a-sırda kurmuşuz: farkında olmamışız. Olanlar olmuş bir kere... Kaldı ki asıl Eminönü Mey-
30 kişilik bir talebe kafilesi Londraya gitti
Vatl, talebelerle Londra ve
Paris belediye reislerine birer mektup gönderdi
Millî Türk Talebe Federasyonu üyelerinden 30 kişilik bir grup dün akşam bir uçakla Londraya müteveccihen şehrimizden ayrılmışlardır. Federasyonun büyük yazı müsabakasını kazanan Teknik Üniversite İnşaat Fakültesi son sınıf talebelerinden Fikret Evliyagil (le grupla birlikte hareket etmiştir. Fikret Evliyagil aynı zamanda Londra Belediye Reisi He Paris Belediye Reisine, İstanbul Vali ve Belediye Reisi Ord. Prof. Dr. Fah-reddin Kerim Gökayın birer mektubunu da beraber götürmektedir.
Gençler Londra ve Parlste tetkiklerde bulunacaklar ve görülmesi icap eden yerleri gezeceklerdir.
Grup, dün Yeşilköydon ayrılırken M.T.T. Federasyonu Azalan ve W.A Y. delegeleri tarafından uyarlanmıştır. Seyahat üç hafta kadar devam edecektir.
Konservatuar Türk Musikisi konseri
Konservatuvajr idaresi Açıkhava Tiyatrosunda 15 ve 22 ağustos salı günleri iki Türk musikisi konseri vermek üzere İcap eden hazırlıklara başlamıştır.
Halkın tamamen istifadesini te-min maksadiyle bu konserlerde her yer için elli kuruş gibi cüz'! bir duhuliye ücreti alınacaktır.
Esat Durusoy terfi etti
Tıp sahasında memleketimize u-zun yıllar büyük hizmetlerde bulunan ve müracaat eden hastalan bir baba şefkatiyle kabul eden Cerrahpaşa Hastahanesi Başhekimi Dr, E-sat Durusoy’un 125 lira aslî maaşa terfi ettirildiğini memnuniyetle haber aldık.
Ambarlı Köyü halkına Ticaret Bakanlığının yardımı
Bir yangın neticesinde mahsulü yanmış olan Bakırköyün Ambarlı Köyü halkına yardım olmak üzere Ticaret Bakanlığı tarafından Vilâyet emrine 100 ton buğday, 50 ton arpa ve 30 ton yulaf gönderilmiştir. Vilâyetçe kurulacak bir komisyon tarafından muhtaç köylülere tevziat yapılacaktır
W t * 3* HK- r ‘ i r I . dam —eski gravürlere nazaran — ilk kuruluşunda bir açıklık yer imiş. Sonradan şahsî menfaat hırsiyle bina ve baraka kura kura berbat etmişiz. Ulus Meydanı da acaba öyle mi kapandı? Bilmiyorum; soramadım.
Evet, Filyos çayı dar vadiden kurtularak genişlemeğe başladı; deniz kokusunu uzaktan duydum. Bu, Karadenizdir; Şile'yi hesaba katmazsam onu görmi-yeli, yani Sinop’tan ayrılalı o-tuz şu kadar sene geçmiş. Kırk bir buçuk maşallah! Bu dua elbette ki hilkat tarihi belli olmayan Karadenizle alâkalı değil.. Otuz altı sene sonra, epeyce maceralar, siyasî vartalar atlatarak, boynunu ipten ve ense kökünü kurşundan kurtararak tekrar kıyısına gelmek imkânını bulan adam hakkında daha uygun düşüyor!
İşte sevimli bir sahil kasabası: Kilimli... Az sonra Zon-guldaktayız. Bu kış kömür istihkakını tam olarak verecekler mi, vermiyecekler mi diye düşünmekten kendimi alamadım. İçimde verileceğine dair bir his var. Tren durdu, el sallayan karşılayıcıları görünce büsbütün müsterih oldum.
Vııllnln riyasetinde yapılan dünkü toplantıdan bir görünüş
dün tesbit edildi

Dün saat 18 de Vali ve Belediye Reisi Prof. Dr. Fnhreddln Kerim Gökay’in başkanlığında toplanan T. M. T. Federasyonu, Millî Türk Talebe Birliği temsilcileri 3 ağustosta şehrimizde toplanacak olan W.A.Y. Konseyinde Türk gençliğini temsil edecek Millî Komiteyi kurmuşlardır. Bu Komitede Türkiye Millî Talebe Federasyonu ve Milliyetçiler Birliği adı altında birleşen diğer teşekküller temsil olunacaklardır.
VV.A.Y. Başkanı ve Genel Sekreteri geldi
Pazar günü Şâle Köşkünde açılacak olan W.A.Y. Kongresine iştirak edecek delegeler şehrimize gelmektedirler. Dün gelen 63 delege arasında W. AY. Başkam Maurcie Sauvâ İle Genel Sekreter Marcerau da bulunmaktadır.
Genel Sekreter Marcerau dün kendisiyle görüşen gazetecilere kongre hakkında aşağıdaki tafsilâtı vermiştir:
Belediye seçimlerinin hazırlıkları ilerliyor
Valilik, dün bu hususta bir tebliğ neşretti
Gelecek ayın İlk pazarına tesadüf eden 3 eylülde yapılacak olan Belediye seçimi İçin partilerin yoklamaya başladıklarım yazmıştık.
D.P. yolkama kurulları adaylarım seçmiş bulunmaktadır.
C.H.P. namzetlerinin yüzde yetmişi partinin kaza teşkilâtı, yüzde otuzunu da vilâyet merkezinde yapılacak olan yoklama kurulu seçmiş olaoak-tır.
Diğer taraftan İstanbul Valiliği bu mevzuda aşağıdaki tebliği neşretmiş-tlr:
İstanbul Valiliğinden:
İstanbul Umumî Meclisine İstanbul Belediyesi hudutlan içindeki ilçelerden seçilecek üye adedi 1580 sayılı Belediye Kanununun 21 nel maddesindeki nlsbetlere göre aşağıda gösterildiği şekilde tesbit olunmuştur.
1 — Merkezleri İstanbul Belediyesi hudutları İçinde bulunan ilçelerin belediye hududu dışında kalan bucak ve köyleri ahalisi de İstanbul Belediye üyesi seçimine iştirak edeceklerdir.
2 — Adayların ilçe esası üzerine ve 5669 sayılı kanunun 4 üncü maddesi gereğince bir misil fazlasiyle tesbit olunması lâzımdır.
3 — Keyfiyet 1580 sayılı Kanununun 22 inci maddesi ce ilân olunur.
İstanbul Genel Meclisine hududu İçindeki İlçelerden liyo adedi:
Adalar 1, Bakırköy 3. Beşiktaş 5, Beykoz 2, Beyoğlu 20. Eminönü 8, Eyüp 3, Fatih 14, Kadıköy 5, Sarıyer 2, Üsküdar' 5, yekûn 68.
Belediye gereğin-
Belediye seçilecek
”— Gündemimizde başlıca 3 mad-de vardır:
1 — Gençler için umumî kültür sağlayacak olan demokratik terbiye meselesi,
2 — Seyahatler, milletlerarası anlayışı kolaylaştırmak bakımından en mühim noktadır. Bu itibarla gençler için aeyahat ve mübadele imkânlarını araştıracak ve seyahat masraflarını asgarî hadde İndirmeğe çalışacağız.
3 — Gençlerin yaşama tarzlarını kolaylaştırmak ve iş bulma imkânlarını çoğaltmak.
Bu üç maddenin müzakeresinden başka bir çok meseleler ve bu sulhu gençlik yolu İle temin meselesi de görüşülecektir.”
— Sulhün gençlik yolu Ue
edilebileceğine inanıyor musunuz?
"— Evet, sulh siyasî nutuklarla değil fakat gençler arasında kurulacak samimî bir işbirliği ile tesis edilecektir.”
arada etme
temin
— Demirperde gerisinde memleketleri kongreye davet mi?
“— Hepsi davet edildiler,
hiçbirinden müspet veya menfi bir cevap alamadık.”
kalan ettiniz
Fakat
Bakanların dünkü tetkikleri
Çalışma Bakanı Haşan Polatkan ile işletmeler Bakanı Prof. Muhlis Ete dün Defterdar Mensucat, Adalet Mensucat ve Cizlavet fabrikalariyle Devlet Denizyolları ve Havuzlarını gezerek tetkiklerde bulunmuşlardır.
Kıbrısı Koruma Cemiyetinin basın toplantısı
Yeni kurulan "Kıbrısı Koruma Cemiyeti” bugün saat 11 de merkez lokalinde bir basın toplantısı tertip etmiştir.
Vali, Ankaraya gidiyor
İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Prof. Dr. F. Kerim Gökay bu sabahki tayyare ile Ankaraya gidecek ve akşama dönmüş olacaktır. Vali bu seyahat hakkında bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
"— Şehri İlgilendiren ve bilhassa şehrin kış aylarına ait bazı ihtiyaçları üzerinde şimdiden alınması gerekli tedbirler bu arada ucuz evler inşaatı, gecekondu mıntakalarmın ihtiyaçlarını görüşüp akşama döneceğim.”
Belediye, Balıkesire bir mimar ve bir mühendis gönderdi
İstanbul Belediyesi, bir yangın felâketine uğrayan Babkesire yardım maksadiyle ve yeni yapılacak dükkân ve diğer inşaat işlerinde çalışmak ü-zere dün sabah Bandırma tarikiyle Balıkesire bir mimar ve bir mühendis göndermiştir.
Şehir köşesi:
Devran...
•üç, hattâ dört ay var, evet, lb mayıstan evveldi. Bir ak-çam, Ankaraya gidecek bir dostu tcçyl için - o zamanlar teçyi merasimi vardı amma benimkisi o chı-sfen değildi - Haydarpaşa garına gitmiçtim. Trenin kalkmasına intizaren dolanırken birden bir gümbürtü koptu ve devam etti. Herkes o tarafa döndü. Bu P.T.T, >ıbı Mr el arabası idi. Arka tekerleklerinin lâstikleri olmayan araba bir muvezzi tarafından itiliyor, trene postayı götürüyordu.
Tren boyunca, lokomotifin arkasındaki furgona kadar gürültüyü dinledik. Araba yükünü boşalttı, aynı sesleri çıkararak döndü.
Asabımız gerilmişti. Müvezzie tekerleklerin neden yaptırılmadığını sorduk. Boynunu bükerek: “Kaçtır söyledik, dinlemiyorlar” dedi.
Dün yine Haydarpaçaya gittim. Trenin hareket saatinden beç on dakika evvel, Arnavut kaldırımları üzerinden sanki eTli tank geçiyormuş gibi bir gümbürtü duyuldu. Baktım. Bu yine bizim P.T.T. «İti ef arabası id,\.
A radan hal tâ dört ay geç-
mişti. Ne aldıran var, ne soran.. Her şeyi eskisi gibi.
Evet, mühim, çok mühim, çok ttöncmlin içlerle uğraşıyoruz. Bir el arabasının tekerlekleriyle mi meşgul olacağız f
BİR İSTANBULLU
Sen Jozef’lilerin yaz balosu
Sen Jozef Lisesinden Yetişenler Derneğinin balosu 11 ağustos cuma gecesi 3 caz orkestrasının iştirakiyle Suadiye Gazinosunda yapılacaktır.
Uzun zamandanberi İtina İle hazırlanan Kır Balosu programında tanınmış sanatkârlar yer almaktadır.
Sen Jozef’ln bu senekl balosu büyük bir alâka ile karşılanmıştır.
Şehrin seyrüsefer işleri
Şehirde seyrüsefer işlerini düzen, lemek için toplanan komisyon Boğazkesen ve Defterdar yokuşu yollarının tamiri işinin ihaleye konul, masına, viraj ve geçit yerlerinin çizgilerle gösterilmesine karar verilmiştir. Vali ve Belediye Reisi Prof. Gök^y tarafından aynca Topkapı ve K’sıklıdan şehre girecek nakil vasıta-arının kontrolü için hu mahallerde jcyrüsefer kontrol istasyonlannm İnşası hakkında alâkalılara gereken emir verilmiştir .
At yarışları cumartesi günü yapılacak
Muhtar ve İhtiyar heyetleri seçim, lerl dolayısiyle İstanbul at yarışları bu hafta pazar günü yerine cumar-tesi günü saat 16 da yapılacaktır.
YENİ İSTANBUL
siyasî iktisadi
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. S ARLICA Bu sayıda yazı işlerini fitlen idare eden : Sacld ÖGET
Neşredilmiyen yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer :
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞÎRKETÎ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 69 —
Yani açıkçası kızlarla randevu alıp vermiş | bulunuyorduk, ilk önce ne makule mahlûklar olduklarını pek kcstlrememiçtlm; bana daha ziyade tavuklar veya sokakta çöplenmege çıkmış işçi kızlar yahut hizmetçiler gibi görünmüşlerdi. Fakat ikinci gecenin pazarlığından sonra profesyonellerin hem de epeyce aşağılıklarından olduklarına şüphem kalmıyordu.
Kasabada birçok kurumlar gibi “Yeşilay”ın kurucusu ve başkanıyımdır. Bu itibarla sık sık içki aleyhinde nutuklar söylerim. Fakat buna rağmen onun bazı faziletlerini de inkâr etmemek lâzımdır. Bunlardan biri sarhoş olduğumuz zaman açık konuşmamız, türlü hesaplarla halka ve hattâ kendimize karşı gevelediğimiz bir çok şeyleri hatıra gönüle bakmadan açığa vurma-mızdır.
O gece çalgıya gidişim bu randevuya gitmemek içindi. Ancak vakit gelince yerimde du-ramamıştım. Otole gidecek gibi yaparak kendi kendime karşı bir ufak komedi oynadıktan sonra Taksimin yolunu tutunca, içimde tam kıvamını bulan karışık içkilerin tesiriyle birdenbire: "Vatandaş türkçe konuş, dedim, şu ufak kara kızdan bal gibi hoşlanıyorsun; bu gece taş çatlasa oraya gideceksin. Yaşına başına asıl yakışmayacak olan ayıp şey bunu İstemek, hat
341
tâ yapmak değil istemeyecek, yapmayacak görünerek kendini aldatmaktır. Yeter artık bir çeyrek asırdan beri nefsine oynadığın peygamberlik komedyası. Hacı Müslim kadar olamadın. O hiç olmazsa hırslan tepreştiğl zaman kâinata metelik vermiyor, oyununu açık oynuyordu”
Bu düşünce benim için bir «arhoş nârası demekti. Ben yaşta ve halde bir adam ancak bu şekilde bağırabilirdi.
Birdenbire bütün şiddetiyle esen ve beni önüne katan kavak yeli önünde böyle pupa yelken randevu yerine doğru giderken, merhum kayinbabamm yürüyüşü gibi âdeta her adımda bulunduğu yere yapışarak sağa sola yalpalıyor hissini veren her zamanki yürüyüşüm değişiyor, kunduralarımın ökçeleri koldırım üstünde mahmuz gibi şakırdıyordu: “İnsan açık olmalı açık. Bana elblrliğiyle oyunların en aşağılığını oynamış insanların hangisinden ve böyle bir cemaatin hangi kaidesinden korkacağım? Şu kızlarla bir parça oynaşmaktan hoşlanıyor muyum? Hoşlanıyorum. Bu yolda çok ilerlere gitmek tehlikesi var? Varlığım, benliğim, İnsanlığım v.s. dediğim şeylerde buna karşı lebette bazı koruyucu kuvvetler de bulunacaktır, insan ancak düşebileceği yere kadar düşer. Fakat diyelim ki, o da olmadı. Adam sende! Mücevherlerim mi dökülecek
Bunları âdeta yüksek sesle söyltyerek Gezinin merdivenlerini çıkarken ayağım basamaklardan birinde birdenbire kaydı; sırtüstü gidecek gibi bir sendeleme ile eğrilip doğruldum; fakat ağır vücudumdan umulmaz bir çeviklikle de şavulu-mu yerine getirdim. Bu esnada biriz İlerdeki basamaklara oturmuş iki serseri: “Aman Beybaba!" diye bağırdılar. Biraz ilerde ayaklarımı 342
daha kuvvetle yere vurup sağa sola hareket ettirerek bir sakatlık olup olmadığını kontrol e-derken: "Allah belânızı versin. Ne beybabası! Vücudumun hantallığına ne bakıyorsunuz. Onu bu hale ben soktum. Yaşım daha elli bile yok” diyordum.
Evet yaşım daha elli bile var yoktu. Fakat bu da herhalde küçük görülecek bir rakam olmamalıydı. Kanapeme oturduğum zaman adam akıllı soluyor, dolu dolu öksürüyordum.
Sarhoşluğun yukarıda anlattığım faziletine karşılık bir kusuru hiçten bazı şeyleri parmağına dolamasıdır. Bu beybaba sözünü her yerde İşitmeğe alışmışımdır. Hattâ hoşlanırım da.. Zaten "Fukara babası” filân gibi tâbirlerde maddî yaşla bir alâkası görünmez. Fakat bazılarının ağzında da bu söz beni bir parça sinirlendirir. Meselâ Hacı ömerin "Babaya şeyle ağzı burnu yerinde bir kahve” demesi bana aslâ batmaz da güzel su böreği yapan Esmanın ikide bir "Doktur Bey babam” demesini tatsız bulurum.

Yaz iyiden iyiye kendini vermişti. Ay son derece parlaktı. Etrafımdaki ağaçların gölge, lerl paket taşlarının üstünde âdeta Çin mürekkebiyle yapılmış gibi net görünüyordu. Kızlar hemen gelselerdi iyi olacaktı; bu sefer onlar benim yanımda kendilerin* pısırık bularak şaşacaklardı. Fakat Gazide bu gece her zamankinden çok fazla insan dolaştığı halde nedense onlar henüz görünürlerde yoktu.
Esasen az içtiğim sigarayı son senelerde hemen büsbütün bırakmıştım. Merhum kayınba-b&mın Hicazda koleradan ölmüş zengin bir Sey-lânlının terekesinden satın alıp bana düğün he-343
diyesi olarak verdiği nadide altın tabakayı şan olsun diye üstümde gezdirirdim. Fakat kasabadaki son hâdiseler esnasında tekrar sigaraya başlamış, lstanbulda bu işi büsbütün azıtmış-tım. O kadar kİ hâlâ büsbütün geçmeyen kol ağrımın nLkotiııiznulon ileri gelme bir spasme olması aklıma geliyordu. Tabakadaki sigaralar, kızlara kalmamasından korkulacak derecede a-zaldığı halde onlar hâlâ görünmüyorlardı.
Bu gecikmede asıl canımı sıkan şey hiç gelmemelerinden ziyade geldikleri takdirde beni geçen gccckiler gibi durgun ve mahcup bulmaları tehlikesi idi. Tepemdeki hoparlörün, bütün tefler, ziller vesalresiyle âdeta kafamın içinde çaldırdığı Arap çalgısı; boyalan, tülleri, inci ve boncuklan birbirine karışarak hareket halinde rulet bilyası gibi ihtizazlı bir göbekten i-baret kalan Arap dansözleri ve kemancıya uyarak Allah Allah çağıran kadınlı erkekli kalabalıktan kalan sıcak ve ekşi hârâ havası ile yükselmeğe başlayıp yolda en hâd noktasına ulaşmış olan heyecanım serî ve tehlikeli bir düşkünlük kaydediyor ve kızlar geç kalacağa benziyorlardı.
Bu korku beni daha da fazla ayıltıp aklımı başıma getirince yerimden kalkarak, vücuduma çöken uyuşukluğu silkeler gibi hareketlerle ka-napenin etrafında dolaşmağa başladım.
içki yasağı yıllarında ve daha sonra resmî balolarda bizim kasabalılar arka ceplerinde yassı içki şişeleri gezdirirlerdi. Bunlardan birini ben de bu gece üstümde bulundurmadığıma te-esstlf ediyordum. Ayakta dururken aydınlıklarını gördüğüm karşı dükkânlarda hiç olmazsa konyak bulabilirdim. Ancak bu sefer de kızlar kaçacaklardı, ilerde blrblriyle itişen çocuklardan birine bu işi sipariş etmeyi düşündüm. Fakat
344
parayı aldıktan sonra bir daha geri gelmelerine milyonda bir Ümit yoktu.
Gerçekleri bu kadar tafsilâtıyla hesaplamağa başladıktan sonra maalesef kendimin kalkmamdan ve konyakçıya değil bir taksi bularak otele gitmemden başka yol kalmıyordu. Bu va-kitten sonra kız beklemek gülünçtü. Bu ay aydınlığında onları kimbilir kimler nereye götür, müşlerdi? Zaten iki gecedir müşterisiz kalarak haldır haldır benim etrafımda dönmeleri şaşılacak şeydi.
Durumumdaki sefalet ve ayıbı bütün Belliğiyle hissediyordum. Kanapeııin dibine düşürdüğümü farkettiğim mendil ve anahtar zincirimle bir buruşuk lirayı güçlükle eğilip aldıktan sonra merdivenlerin yolunu tuttum. Fakat ben daha varmadan kızların kolkola aşağıdan geldiklerini ve beni tanıyarak çığlık çığlığa merdivenleri çıktıklarını gördüm. Adeta hasretli kavuşur gibi birbirimizi kucakladık. Hele küçük kara kızın da ötekine uyarak ellerini omuzlanma koyduğunu ve kollarımdan birine girdiğini görünce sarhoşluğum yeniden uyanır gibi oldu.
Onların vakitten, saatten haberleri yok görünüyordu. Kırmızı saçlı kız hiç bir mukad-demeye lüzum görmeden:
— Haydi gidiyoruz? dedi.
— Nereye?
— Konuştuk ya canim... Her akşam her akşam pazarlık yapa2aylz?
Yeniden şaşalamağa başlamıştım;
— Ne konuşması? Ne pazarlığı?
Çenemin derisini tutup çekerek:
— Gülmek için söyleyorsunuz... E, haydi çok naz İstemez.
(Devamı var)
345
Sayfa 3
■ 11 ■ ■ ■ — . .,ı ■ «R
10 Afuttoa 1900
YENİ İSTANBUL
FIKRA
T*
Kızıl!.
Bediî FAİK
BÎR yabancı der gri» Orta ve Ynkınşarkhıkl faal koınüolat ajanlarının sayısını, on binin üstünde hesap enliyor. 1 ani, aşağı yukarı, Kereye gidecek savaş birliğimizin üç misil... Rakamda hakikatin payı ne nispet tedlr, bilinmez. Ama Sovyet polltlkaaını dikkatle takip eden ve Bolşevik metodlarına Aşina bir göz, bu miktara kolayca inanır. Moskovaııın, hu dünya bölümünü her an avucunun içi glb! bilmeye ve tanımaya çalıştığını kim İnkâr ediyor?.
Şimdi, Orta ve Yakınşarkı. Sovyet ajanlarının üşüştükleri bir faaliyet yuvası »ayınca, hissemize düşen miktar üzerinde düşünmeden geçenleyiz. Türkiye, bu coğrafyası ve şıı politikası İle elbette kİ, böyle bir faaliyetin »İklet merkezi olmaktan kurtulamamıştır. Ve bu binlerce vasıtalı vasıtasız ajanın, bizim memlekette kaynaşanları, diğerlerinden çok fazladır. Siz üç beş malûm kızıla ne bakıyorsunuz. Onlar kâh gazete sahl-foslnde, kâh fakülte kürsüsünde boy gösterip; kâh barışsever, kâh hürriyetperver olurken, İrili ufaldı diğerleri nerededir bilinmez. Yalnız bilinen bir nokta varsa, buna karşı tarihten ve coğrafyadan aldığımız tabii mukavemetten başka, hiçbir tedbirimiz olmadığıdır. Son günlerde toplanan kızıl dergiler içinde, nerede ise senesini dolduracaklar vardı. Daha İlk »ayılarından İtibaren ne oldukları meydanda iken, karşılarına dikilmek için, Kore hâdisesini nıl beklemeliydik t
Bizim, komünizm mücadelesinde, İfratla tefrit arasında sallanışımız cidden meraklıdır. Bir gün kırmızı kravat bağlı-yanları, yahut meyhanede votka ısmarlıyanları, esrarengiz tavırlarla takip eder; haklarında dosyalar tutarız da, başka bir gün, kıpkızıl makaleler, resimler hattâ isimlerle dolup taşan paçavralara başımızı bile çevirip bakmayız. Bir gün Kari Mark»*! ağzınıza dahi alamaz olursunuz ama, başka bir gün Beyoğlu caddesinde Enternasyonal*! ıslıkla çala çala pek âlâ yürüyebilirsiniz. Ve İşte bu acayip periodlk mukavemet İçinde ve dışında, Sovyet ajanı, salyalarını taşıra taşıra çalışabilmektedir.
Münevverlerimiz komünizmi, bir fikir mücadelesinin sınırları dahilinde görüp, onu böyle karşılamamız İcap ettiğini telkine kalkışırken; Sovyet ajanı, mektepleri, fabrikaları, bakanlıkları, akademileri gülerek tutuşturur. Çarpık yapılı bir piyes üzerinde tartışıldığı »ıralarda “Sorbon’un kapısında Humanitâ serbestçe »atılıyor, ne çıkar?,, diyen aydınlarımız olduğunu batırtıyorum. Aynı zevatın, bugün toplanan ve kapatılan dergileri görüp, Humanltâ’yl anıp anmadıkları sorulmaya değer.
Bu İtibarla Demokrat Partinin komünizm mücadelesinde, müsamahayı reddedişi, memleket meselelerinin baş tâcı olarak karşılanacak kıymettedir, öksürük nöbeti gibi, ne zaman gelip ne zaman gideceği belli ol mı yan bir mücadele gösterişini bırakarak, sağlam metodlu bir mukavemete kalkışmamızın, artık vakti geldiğini bilelim.
Sorbon’un kapısında Ha mani tâ mİ »ahlıyor; fakat Parta-teM talebemizin yansını kurban verdik, yeter L.
Turizm faaliyeti
İstanbul - Kalküt yolu yapılacak
4
Milletlerarası Turizm Birliği, bu gaye için fstanbulda bir büro kuruyor
Ankara, 9 A.A. (Basın - Yayın) — Milletlerarası Turizm Birliği Parlste akdettiği genel kurul toplantısında kabul ettiği bir karar suretiyle, merkezden istizan edilmeksizin bütün batı memleketleri tebaasına vize verilmesi hususunda Türk Hükümeti tarafından ahnan kararı memnunlukla kaydederek övmekte ve bütün diğer memleketlerdeki üyo teşekküllere, aynı kolaylıkları İstihsal etmek üzere kendi resmî makamları nezdinde teşebbüse geçmelerini tavsiyo etmektedir. Bu karar Bureti, birliğin bir tamimi ile bütün memleketlerdeki teşekküllere resmen blldirllmi» lunmak tadır.
Milletlerarası Turizm Birliği
nel Kurulu, aynı zamanda, bugünkü şartlan ve Londra-Bnğdat yolu inşaatının ilerleyişini gözenünde tutarak, Londra-Kalküta yolunun İstanbul -Kalküta kısmı İçin letanbulda süratle bir büro teşkiline de karar vermiştir. Birlik, Türklyede yeni bir vol şebekesinin İnşası hakkında Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü Başkanı tarafından verilen bilgi üzerine, Londra - İstanbul - Bağdat yolunun A-nadoludakl kısmının 1958 senesinden evvel tamamlanması hususunda da Türk Hükümetine güvenini beyan etmiştir.
üyt bu-
Gft*
Alacağımız denizaltı kurtarma gemisi
Kore’ye gönderilecek
Birliğimizin Komutanı
Asım Ereıre ait
Washlngton, 9 (AP) — Bildirildiğine göre, gelecek salı günü, Connectlcut’da New London’da yapılacak bir merasimle, Birleşik Amerika donanmasına mensup ve "Bide Bird" İsmindeki denizaltı kurtarma gemisi Türkiyeye devredilecektir.
Amerikan Müdafaa Bakanlığı tarafından bildirildiğine göre, gemi Türk sancağı altına girdikten sonra kendisine "Kurtaran" adı verilecektir. Gemi 1230 ton hacmlndedir.
Gemi, askerî yardım programı gereğince verilmektedir.
Beş subay ve 85 er 11e beraber Yüzbaşı A. Hun, iki aydan beri New Lon-don'da geminin faaliyeti hakkında staj görmekte idiler.
Türkiye ayrıca iki denizaltı gemisi de alacaktır.
Atlantik Paktına katılmamız meselesi
eski bir hatıra
Yazan : Şevket EVLtYAGtL
Üniversite gençleri arasında, Kora-ye gidecek olan kuvvetlerimizin komutanı Albay Asım Eren'i tanımayan yok gibidir.
Bundan 6-7 sene evvel binbaşı rütbesi ile Üniversite Talim Taburunun başına getirilen Asım Eren, kısa bir zamanda bu teşkilâtı ıslah etmiş ve yaptığı mücadelelerle taburu, bir alay haline getirmiştir.
İkinci Dünya Harbinin en buhranlı günlerinde münevver Türk gençliğine tam ve sistemli bir askerlik anlayışı veremk istiyen Asım Erenin sırf bu hizmeti bile takdirle anılmaya değer.
Asım Eren, Üniversite talebesi İçin her hafta nazari ve tatbikî askerlik dersleri ihdas etmişti. Nazari dersleri takip etmek İçin iki ciltlik modern askerlik esaslarına İstinat eden, fevkalâde bir eser hazırlatmıştı. Her talebe için sistematik dosyalar tanzim ettirmişti. Meşhur Pendik ve Ayazağa kamplarını kurarak gençlerin asker lik bilgilerini artırmak için gece gündüz çalışmıştı.
Fevkalâde bir hale geldiği »ıralarda Asım Eren'in başka bir vazifeye nakli Üzerine, bir müddet daha İdame ettirilen ve sonra dağıtılan Üniversite Talim Alayının lağvı münakaşası bize düşmez. Yalnız bu kıymetli askerin üniversitedeki hizmetleri »ırasında mühim bir yardımcısı olan Yüzbaşı Necati Şalvuz'u anmadan geçmek de doğru değildir.

Asım Eren, tam bir asker olduğu kadar aynı zamanda fevkalâde bir İnsandır. Hususiyetle, vazifeyi birbirinden bu kadar ayıran bir İnsana, hayatımda tesadüf etmedim. Hemen hemen her memda konuşulabilecek bir fikrî olgunluğa »ahlp olan Asım Eren o zamanki faaliyeti İle memlekete^ mul bir alâka celbeden Emlnöü Hal kevine sık sık gelir ve salona her girişi gençliğin geniş ölçüde tezahüratına vesile olurdu. Halkevine yapılan bu ziyaretler yüzünden Talim Alayının bu kıymetli komutanı He yakından tanışmış ve sevgisini kazanmıştım.
Bir gün Talim Alayındaki bir İşimi takip etmem irap etti Asım Eren'in kapısını vurduğum anda, bu işimin vereceği bir emirle iki saniyede halledileceğini tahmin ediyor ve işim yapılırken de karşılıklı konuşacağımızı Banıyordum. Asım Kren beni mütrbes-slm bir çehre He karşıladı. Kendisine bir ricam olduğunu söylediğim zaman Cİddîleşt! ve zile basarak Yüzbaşı Necati Şalvuz’u çağırtarak:
*— Arkadaşımızın bir Jşl varmış Lâzım gelen yerleri gösterin. Takip et»ln” dedi ve ben. bu soğuk muameleden sıkılarak odayı terkederken: "İşiniz bitince lütfen beni görünüz" diye, ricada bulundu.
Dosyamdaki bir İki noksanı tnmam-lomaya taallûk ©den İşimi bitirdikten sonra, ummadığım bu karşılanıştan dolayı binayı derhal terke!mek İstiyordum. Fakat komutanın bu hareketinin sebebini çözmek İçin İtiraf edeyim kİ. bu defo Istemlyerek kapısını tekrar ve heyecanla vurdum. Büyük bir ciddiyetle işimin bittiğini söyledim ve teşekkür eltim Fakat bu sefer bambaşka bir şekilde karşılanmıştım. A-»ım Eren, bana yanında yer göstererek iltifat ediyor ve bir şeyler İkram etmek İstiyordu Hayretim bir kat daha artmıştı. Dayanamr*arak bu İki karşılayış nrnsındakl farkın sebebini »ordum. Kısaca-
•— İş başka, arkadaşlık başka*' ce-b avını aldım.

Aradan seneler g. ;ti. Kendisiyle bir daha karşılaşmadım. Fakat, Kore kuvvetlerimizin komutanlığını bu güzide askerimizin yapacağını işitince, onu yakından tanıyan har ettim.
.Türk birliğinin İdaresi işte böyle
verilmiştir. Allah yüzlerini ak etsin.
Londra 9 (YİRS) — Resmî çevrelerin kanaatine göre Türkiyenin Atlantik Paktına kabulü bu pakta dahil devletlerin müşterek kararma bağlıdır. Bu mesele önümüzdeki eylül ayında Amerikada toplanacak olan Atlantik Konferansında müzakere edilecektir.
Bu çevrelere meneup bir zat demiştir ki:
"Konferanstan önce buraya bir politika açıklayarak raftar veya söylememiz olacaktır.,.
Siyasî çevrelerin İlâve ettiğine göre pakta dahil bazı azanın ezcümle Norveç veya Danimarkanın Türkiyenin kabulüne itiraz etmeleri mümkündür. Zira bunlar müdafaanın kendi coğrafi bölgelerinde parçalanmaması taraftarıdırlar. Yunanistan da Atlantik Paktına girmek İstediğine göre ona ait karar da aynı durumdadır.
nasıl He gideceğimizi şimdiden Türkiyenin kabulüne ta-aleyhtar bulunduğumuzu gayri siyasi oir hareket
birisi sıfatlyle iftl-
Koredekl sevk ve birisinin uhdesine
Amerika Enternasyonal Ticaret Fuarında teşhir edilen Türk malları
r
4

Birçok mamullerimiz için daha şimdiden talepler haşladı
Atoma ait gizli vesikalar çalındı
Londra, 9 A.A. (AFP) — Daily He-rald gazetesinin bildirdiğine göre, bir Amerikalı, lngiltereyo muvasalatında atom araştırmalarına dair gizli vesikaları ihtiva eden bir valizi çaldır-m ıştır.
Gazete Scotland Yard'ın tahkikata başladığını ilâve etmektedir.
Çalman atom vesikaları t
Londra, 9 A.A. (AFP) — Dün trende atom araştırmalarına alt gizli vesikaları ihtiva eden valizi çalman şahsiyetin F. W. Greentreas İsminde bir Amerikalı olduğunu Daily Telegraph gazetesi yazmaktadır. Aynı gazeteye göre, Greentress Amerikada, İngiliz âlimleriyle birlikte atom enerjisi üzerinde tetkikler yapmıştır.
Maamafih Daily Expres» gazetesine göre, bu sahıs Amerikan ve Ingiliz â-Hnılerl arasında yapılacak konferansa iştirak etmek üzere lnglltereye gelen Frank Greenlecftir.
Gazete bu konferansın Cheshire’de Caperıhurts atom araştırma merkezinde uranyum 235 İstihsali için inşa edilmiş olan yeni tesislere alt teknik tafsilâtı tamamlamak üzere toplanacağını yazmaktadır.
Öte yandan, isim zlkretmlyen Daily Telegraph gazetesi, sadece bir gar hırsızlığından İbaret olan bu vakaya hiç bir siyasî mâna at f©dilmediğini yazmaktadır.
Atom çantası
Londra, Ü (AP) — işçi Partisinin organı olan Daily Herald tarafından bugün bildirildiğine göre, bir Amerikan kuryesinin çantasından çalınmış olan ehemmiyetli atorn evrakı îngiltoreyr geri gelmiştir.
Necati llter Ankara Valisi oluyor
Ankara, 9 «Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bir müddettenberl münhal bulunan Ankara Valiliğine Kurmay albaylıktan müsta’fa Necati llter’ln getirileceği öğrenilmiştir.
Ankara 9 (A.A.) — 7 ağustos 1950 günü Chicago'da açılan Amerika Birleşik Devletleri Birinci Enternasyonal Ticaret Fuarında yapılan törende Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği maslahatgüzarı da hazır bulunmuştur.
Türkiye’nin yedi ayrı stand halinde iştirak ettiği bu fuarda memleket mahsul ve mamulleri geniş mikyasa teşhir olunmaktadır. İncir ve zeytin yağı başta olmak üzere ziraat mahsulleri, Kütahya çinileri. Eskişehir lüle taşı mamulleri. Erzurum kehribarları, Bursa havluları, gümüş ve bakır mamulleri hakkında daha İlk günden bir çok ciddi müracaAtler vaki olmuştur. Bu müracaat sahiplerine lüzumlu malûmat derhal verilmekto ve keyfiyet telle İlgili müessese ve tacirlerimize bildirilmektedir Bu arada 200 ton incir ezmesi sipariş etmek arzusu gösteren KanadalI bir verilmiş ve firmaya için Tarîş’e keyfiyet
Ticari mevzularda ntışmalar »ağlanmış,
lor verilmiştir. Hazırlıklı olarak iştirak etmiş olduğumuz bu fuarın memleketimiz İçin her bakımdan çok faydalı olduğu muhakkak görülmektedir.
tacire nümun(* teklif yapılması tellenmlştlr.
radyolarda ko-gazetelere yozı-
s
Koro cephesindeki Amerikan kıtalarının kullandıkları 155 milimetrelik toplar
i


Yeni İstanbul'un KORE muhabiri bildiriyor
Amerikan karargâhına
yapılan baskınlar
Kuzey Koreliler cephe gerilerine kayarak
Amerikalıları şaşırtmaya başladılar
Kore. 3 (Gecikmiştir), "Güneybatı cephesinde 27 nci Piyade Alayı nezdin-deki hususî muhabirimiz Marguerlte Higglns bildiriyor) — Kuzey Kore komünistleri bu sabahın erken saatlerinde, bir Amerikan alay karagâhtna, cüretli bir baskında bulundular. Baskın, düşmanın, Pusan önündeki son Amerikan mevzilerini keşif İçin tatbik etmeye başladığı "kızılderill,, tablye-siyle yapıldı ve göğü» göğüse denilecek bir dövüşme sonunda akim bırakıldı.
Amerikan karargâhı bir mektep binasında kurulmuştu. Peçelenmlş ünl-formalarlyle civar tepelerde toplanan komünistler, binanın 15 metre yakınına sokularak, makineli tüfek ateşi ve el bombalarlyle hücuma kalktılar. Subaylarla beraber sabah kahvaltısında oturuyordum. Masa üzerindeki kahve ibriği, makineli tüfek kurşunlarlyle devrilince, baskına uğradığımızı anladık.
Komünistler, bir gün evvel mukabil taarruzda bulunmuş olan Amerikan askerlerinin, bitap bir halde uyudukları »ırada taarruza geçmişlerdi. Baskından sonra, karargâh gerisindeki tepelere yerleştirilmiş olan nöbetçilerle görüştüm. Hepsi, daha »ilâha »arıtmaya vakit bulamadan yaralanmışlardı.
ilk ateşten hemen sonra, binanın, bizim bulunduğumuz kısmı, hemen her cihetten, makineli ve piyade ateşine maruz kalmaya başladı. Subaylardan biri:
— Aman Allah! Galiba kuşatıldık, dedi.
Ateş gittikçe yaklaştığı halde, düşmanı göremlyorduk. Düşmanın •zllerlnl, endahtlara göre tâyin ( de imkân yoktu.
Binanın zayıf çatısı» bir el siyle harap oldu, istihbarat yüzbaşı Willard Hawle, bir serpintisiyle yaralanan sağ eline bakarak:
— Şunu atan delikanlı acaba ne canipte?, diye söyleniyordu.
Hiç kesilmeyen makineli ateşi hem bizi, hem de binanın gerisindeki nakil vasıtalarlyle uğır topları dövüyordu. Hepimiz, mektep binasının hemen gerisindeki tepeden gelen ateşe karşı tek siperimizi teşkil eden incecik ahşap duvarın gerisine büzüldük.
Bir az sonra holden geçerek ana telefon merkezine koşmaya çalıştık. Fakat, hemen yere yapışmaya mecbur olduk Bir çeyrek saat, böylece kaldık; üzerimizden mütemadiyen kurşun geçiyordu.
Nihayet avludan da ateş edildiğini anladık. Kendi tarafımızdan gelen bu başıboş ateş, düşman ateşinin yakınlığından şaşıran bazı Amerikan askerlerinin. karargâh binasının işgal e-dildlğlni sanarak buraya endaht etmelerinden İleri geliyordu.
Kapısı açık bir odada, üstleri başları pejmürde üç komünist esir yatıyordu. Bunlar, dün geceki taarruzda ele geçirilmişti. Yüzü koyun yatmışlar, sürünerek kaçmaya çalışıyorlardı. Üçünün de gözleri bağlı idi ve hepsi korkudan inim inim inliyorlardı. Bir tanesi gözündeki bağı çözdü ve kapıya doğruldu. Fakat ateşin kenafeti karşısında çıkamadı. Komünist yoldaşlarının kurşunlan, hürriyet yolunu
mev-etmeye
bomba-subayı bomba
kapamıştı. Amma bu seferlik. Aynı e-siri bir daha gördüğüm zaman ölmüştü.
Bu arada biz de, düşmanın, karargâh gerisindeki tepede mevzi aldığını anlayabildik. Olimpiyat müsabakaları dışındn rastlanmasına pek İmkân olmayan bir süratle, altı subay, Satur-day Evenlng Post muhabiri Harold Martin ve ben, tepenin aksi istikametinde bulunan bir pencereden atlayarak avluya çıktık.
Avluda bir sürü subay ve gedikli erbaş toplanmış, hem, bütün karargâha hâkim tepelerden gelen şiddetli ateşten korunmaya çalışıyor, hem de askerlerini bularak kargaşalığa son vermeye uğraşıyorlardı. Avludaki şaşkın askerler, hedef aramaksızın ateş ediyorlar ve tepelerden çekilen arkadaşlarını tehlikeye düşürüyorlardı.
Mektebin bahçe duvarını teşkil eden kayalıkları siper alırken, Amerikan askerlerinden mürekkep ufak grupların, yalınayak, avluya girdiklerini gördük. Düşmanın, mevzilerine çok yakın sokularak birden süngü hücumuna kalktığını söylüyorlardı. Düşman, gece esnasında, bu derece yakına »ıza.-bllmlşti.
Avlunun daha uzak bir kesiminde, yardım isteyen yaralılar yatıyordu. Düşman, daha yüksek olan mevzilerinden, avludaki ciplerde uyuyan askerleri doğrudan doğruya ateş altına nl-mıştı.
önümden, alay komutanının şoförü, 1 İnci mnıf er Chinton A. Cobb geçiyor. Kolunda bir yaralı var. Sonradan öğrendim kİ, Cobb bir arkadaşiyle beraber yarak kurtarmak için, yedi defa düşman ateşi altından geçmiş. Yeni karargâh kuruluyor
Bu arada, bazı subaylar, mektep binasına girerek telefon ve haritaları almışlar ve avlunun kenarındaki bir hendekte yeni bir komuta mevzii kurmuşlardı.
ilk hücum sırasında, mektep binasının hemen gerisindeki tepede bulunan Yüzbaşı Logan Weston, komünistlerin, — mûtat olduğu üzere — pcçelonmok-ten İstifade ederek panik yaratabildik-lerlnl rapor etti. Emniyet kıtası ile bizzat kendisinin karargâha yaklaşan bir komünist grupunun. Güney Kore askeri zannettiklerini söylüyordu.
Yüzbaşı Weston, sıkılarak:
"Ateşe başlayıncaya kadar, düşman olduklarını tahmin etmemiştik. Hepsi birden ateşe başladılar ve sanki her taraftan birden geliyormuş hissini verdiler., diyordu.

*•
Mukabil »te»
Mütevazı yüzbaşı, İki askerle birlikte yerinde kalarak düşmana hemen ateş açtıklarını ve bu sayede uyuyan askerlere, sllâhbaşı ederek mevzi alacak zamanı kazandırdıklarını anlatmaktan çekinmişti.
Baskın tamamen muvaffak olmuş-
Manche'ı
geçenler
Koreye gönderilecek birlik için
Meclisten karar alınmayacak
Meclisten karar alınması tezini müdafaa eden iki milletvekili nisap olmadığından teşebbüslerinden vazgeçtiler
Ankara, 9 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Hükümetin Kore’ye 4500 mevcutlu bir askeri birlik gönderilmesi hususunda aldığı karar üzerine Meclisi olağanüstü toplantıya dâ-vet ettirmek İçin teşebbüse geç^n
Belçika Kiralının salâhiyeti meselesi
Bunun, oğluna devri için hazırlanan kanunun gürültüler arasında müzakeresine başlandı
Bruxelles 9 (YlRS) — Kiralın salâhiyetlerini oğluna devretmek üzere hazırlanan kanun maddesinin Meclislerin müşterek toplantısında müzakeresi büyük gürültüler arasında başlamıştır. iki taraf birbirine ağır kelime ve ithamlarla hücum etmiş ve bir aralık reis, eğer müzakereye soğukkanlı bir şekilde devam edilmezse vazifesini terkedeceğlni ihtar etmiştir.
Belçikada Kıra! salâhiyetlerini bau-douin’e devretmeye mütedair olan kanunu, Belçika Meclisi büyük bir ekseriyetle kabul etmiştir.
Doktor Türkoğlu He Anayasanın aradığı dar dolmadığından hay et vermişlerdir, zetecilere ezcümle lunmuşlardır:
"Hukuki kanaatimizde bugün musir olmakla beraber geçen 10 gün içinde dolmıyan nisabın bundan sonra da doimıyacağını kabul ederek Meclisin toplanıp toplanmıyacağı hususunda efkârı um um iyeyi daha ziyade tereddütte bırakmış olmamak İçin faaliyetimiz© nihayet veriyoruz. Teşebbüste muvaffak olsaydık Hükümetçe alınmış olan isabetli karar Meclisçe de tasdik olunmak suretiyle Türk Milletinin kararı haline gelecek ve böylece bu mesele hakkında uzar yıp giden münakaşaların önü alınmıı bulunacaktı. Nisap dolmuş olsaydı bize iltihakla imzaya hazır olduklarını bildiren milletvekillerinin miktarını ve adlarını bittabi efkârı umumiyey» arzedecektlk. Fakat nisap olmadığına göre bunda fayda görmemekteyiz.,.
t *
Doktor Bilge, nisap bugüne kar faaliyetlerine ni-Müteşebblsler, ga-şu beyanatta bu-
de
• e
Galatasaraylı Bülend de İtalyaya gidecek
İzmir Fuarında
Sulh Köşesi
İzmir, 9 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İzmir Enternasyonal Fuarında Türkiyenin yurdda sulh, cihanda sulh parolasını ebedileştirmek inaksa-diylr bir sulh sembolü meydana getirilmektedir. Lozan antresinden hemen girişte geniş bir parterin önünde 5,5 metre yükseklikte bir sulh kızı heykeli ve sulh kızının elinde bir güvercin bulunacaktır. Heykel Güzel Sanatlar Akademisi profesörleri tarafından meydana getiriliyor. Bu heykel Mar-shall Plânı paviyonu İle Batı Almanya pavlvonu arasında olup cephesi Amerikan standına nazırdır.
Beşiktaş ve Milli takımımızın so-laçığı Şükrünün ltalyaya gitmesinden sonra GalatasaraylI Bülent E’:en de îtalyan kulüplerinden biri ile angajman yapmıştır. Dün, Galatasaray Kulübünün kongresirde kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza Bülent Elken şunlan »öylemiştlr:
,rİtalyan takımlarından biri İle angajman vazifem ceğlm. İle tam iniştir
yaptığım doğrudur. Vatanî biter bitmez ltalyaya gide-Bu hususta İtalyan kulübü bir anlaşmaya vardım.’* de-
Adana C. H. P. İl üyesi Nejad Rona intihar etti
Eşmede zelzele
Eşme, 9 (A.A.) — Bu sabah saat 5.05 ve 5.50 de şiddetli iki deprem olmuştur. Hasar yoktur.
Adana, 9 (Hususî muhabirimi» bildiriyor) — Adanada Sağlık Ecza-hanesi sahibi ve Cumhuriyet Halk Partisi 11 İdare Heyeti üyesi Nejad Rona bugün intihar etmiştir. Adananın yetiştirdiği kıymetli gençlerden biri olan Nejadın intihar sebebi henüz malûm değildir.
Dünya hikâye müsabakamız dün nihayet buldu. Resimde, Jüri Atalarından R*-. fik Halit Karay He Memduh Şevket Eaondal bir hikâyenin okunuşunu dinlerlerken görülmektedir.

tu. Muvaffakiyet sebeplerinden birisi, karargâhın, normal harp şartlarına göre, cephenin çok gerisinde bulunmasıdır. Düşman İstikametine giden yolları, oldukça mühim Amerikan kuvvetleri tutmuştu. Cenahlar açıktı, fakat buralardaki tepelere, herhangi bir baskını haber vermek üzere, Güney Koreli poli» kuvvetleri yerleştirilmişti.
Bu sebeple, alay subayları, herhangi bir baskından masun olduklarını sanarak, dün gece rahatça yatağa girmişlerdi.
Komünistler, muhtemelen büyük toplan hedef ittihaz ederek, ana yol üzerindeki Amerikan Heri karakollan arasından sızmışlar ve karargâha sokulmuşlardı.
Avludaki kargaşalık devam ederken, mektep binasının kapısından. Alay Komutanı Yarbay John N. Mlchae-lis’ln çıktığı görüldü. Komutanın gelişi. ortalığı derhal teskin etti. Genç ve kabiliyetli komutan, düşman ateşine hiç aldırış etmeden subaylara ve askere derhal emir vermeye, onları tepedeki düşmana karşı sevketmeye başladı.
âmerikada tahsil gören tarım talebeleri
1
Türkiye, 31 öğrenci ile beşinci geliyor
VVashlngrton, 9 A.A. (USÎS) — Am»-rika Tarım Bakanlığının bildirdiğine göre, tarım usullerini öğrenmek üzere Amerikaya gelen öğrencilerin adedi son sene zarfında iki mislini geçmiştir.
1 temmuz 1950 de biten malî yıl zarfında Tarım Bakanlığı yabancı talebeler kısmında 478 kişi bulunmaktaydı. Bir yıl evvel 229 öğrenci mevcuttu. Bu rakamın en büyük grupunu HollandalI 89 öğrenci teşkil ediyordu. Bu alanda Türkiye 31 Öğrenci ile 5 İnci gelmektedir.
ve yolda
kalanlar
i'ürk yüzücüsü.M ıı-rut Güler Manche'ı ;eçcmedl. Aynı güıı lenlze girmiş oinıı iki kadın yüzücüden Shlrley de me-.leccrlnin ısrarı illerine yüzüşü ter cettL Fakat Fİ o •ence kadınlara rast lurıche’ı geçme n q>rıınu kırara! uıroı sahile (îngll e reye) çıkublhl
ieshnlerde (siya ınyolu) Flörem ııglltere sahilim Örülüyor. Dlg •simde fihlrlv >*ncceri dışnrı karmakladır.
Suriye’den transit geçeceklerden vize usulu kaldırıldı
Yakındoğu Radyosu 9 A.A. (Ba-sın-Yayın) — Şamdan bildirildiğine göre, Surlyeden transit olarak geçmek İsteyen yabnncıların pasaportlarını vize ettirmelerine lüzum kalmamıştır.
üniversite Heyeti Erzuruma vardı
Erzurum, 9 (A.A.) — İstanbul Ü-niversiteal profesörlerinden Cemal Tekln’in başkanlığında profesör, doçent ve öğrencilerden mürekkep bir grup İLImlz dahilinde İncelemelerde bulunmak üzere dün akşam Kara-köseden şehrimize gelmiş ve İlse binasında misafir edilmiştir.
/
TAHSİL KUPONU
i
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza İştirak İçin a-şağıdakl kıi|»onhırdan 90 tane getirerek bir kıını numarası a-lablleceksinlz.
TafMİAtını her pazar ffünkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.
) eni Islnııbııl'ıın
KUPONU

7
Y E N î î B T A N B Ü !
10 Agııaten 1950
Sayfa 4

Paristeki Türk talebelerin komünistliği meselesi:
100 kadar talebemizin kızıl mikropla
zehirlendiği
"Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok,,
ama siyasî cephelerde çok şey var!
"İleri Jön Türkler Birliği Avrupa Komitesi” ismi altında bir teşkilât kuran ve hepsi sakal bırakan bu bedbahtlar, diğer vatandaşlarımızı da iğfal için sık sık beyanname dağıtıyorlar
Yazan : Orhan Karaveli

PABİSTE elime geçen İstanbul gazetelerinden birinde, salâhlyeîli bir gencimizin Avrupadan döner dönmez gazetelere verdiği beyanat götüme ilişti. Pek geniş bir ehemmiyet arzcden ve İfşaat havası esen bu beyanat beni. Pariste bulunan Türk öğrencileriyle daha yakından temasa gelmiye şevketti.
Dünya Gençlik Birliği Merkez İdare Âzası Muharrem Taşçıoğlunun sözleri, birçoklarımızın bildiği gibi şunlardan İbaretti: “Pariste tahsilde bulunan Türk öğrencilerinin % 60 ı komünisttir ve bu acıklı durumun (*n büyük Amillerinden biri de. talebe müfettişinin vazifesini lâyıkiyie ifa edememesidir.” Birçok gencimizin bu husustaki fikir ve kanaatlerine müracaat ettiın. F
Perisin kozmopolit ve dejenere bir atmosferle çevrili asırdide kültür m en bamdan hisse almak için toplanmış 400 ilâ 450 kadar Türk öğrencisi vardır. Bunların yandan çoğu üniversiteli olarak bulunmaktadır.
Paris şehrinin güneyinde bir “Üniversite Sitesi” vardır. Bir mahalle
teşkil eden, geniş ve güzel bir bahçe içinde bulunan bu sitede esas olarak, Amerikalı milyoner Rochfeller’in paresiyle İnşa edilen bir merkez bina; muhtelif fonetation tesisler, spor sahaları, havuzlar vardır. Merkez bina,, sitede ikamet eden her milletten öğrencinin birkaç defa toplandıkları yerdir. Mükemmel bir sineması, okuma odası, dans ve spor salonları, kapalı yüzme havuzu vardır, Ayrıca bütün öğrenciler yemeklerini burada yerler. Fondatlon’lara gelince: Bunlar geniş bir bahçe İçerisine kurulmuşlardır ve Amerikan Fondation’u, İtalyan Fondation’u, Şilt Fondation’u gibi isimler taşırlar. Her biri 6-7 katlı, asansörlü ve lükse kaçmıyan her türlü konforu haiz bu talebe yurtlarında idare, adını taşıdığı hükümetin tâyin ettiği bir ferdin elindedir. Buralara her milletten öğrenci kabul edilmekle beraber, ekseriyeti dalma ismini taşıdığı memleketin gençleri teşkil eder.
Komünizm meselesine gelince: Bundan evvelki bir yazımızda an-
Pariste komünistlerin tertip ettiği bir nümayişte parti lideri Tlınrez» Belçika komünistleri şefi Uo öpüşüyor. (Arkadaki büyük resim Thorez'ln prtoresldlr)
Erich Maria Remarque diyor ki: uNazilerin adamları, dünyayı rahat bırakmamak için gene şurada burada yaşıyorlar. Öldürmeye susamış insanlar için, diğerlerinin ölümü, bir ders olamıyor»
Yazan ; Seyfeddin Orhan Çağdaş
Pariste Rockfel-ler’ln tesis ettiği Milletlerarası Üniversite talebe sitesi binası.
Paris, Üniversite sitesinin muazzam bahçesi içinde Yunan Hükümetinin kendj talebeleri için yaptırdığı bina.
tattığımız gibi Fransada oldukça kuvvetli bir sol cereyanı vardır. Muhtelif milletten bazı Öğrenciler de kendilerini bu cereyana kaptırmakta, kıpkızıl ve faal birer komünist kesllivermektedirler. Pek çoğu, işin aslını esasını bilmeyen bu maceraperest gençler sakal koyvermek-te, muhtelif rozetler, kokartlar taşımaktadırlar. Bizim öğrencinin komünistliği mevzuunu, konuştuğunu, sözlerine itimat edilir olgun ve münevver gençlerin ağzından açıkhya-cağım. Bana dediler ki: “Evet, komünist arkadaşlarımız vardır. Bunlar kendi aralarında vakit geçirir, bizim yanımıza hiç sokulmazlar. Hattâ, bizden kaçar ve düşman nazariyle bakarlar. Körüköıüne saptıklarından hiç biri münakaşaya cesaret demez. Muhakkak konuşmak, nasihat etmek istersek işi kavgaya kadar götürmekten çekinmezler. Ekserisi faaldir. Teksir makinesiyle bastıkları “Stocholm çağrısını İmzalıyoruz ve imzalatıyoruz!”, “Demokrat Parti Hükümetine açık mektup” v.s. başlıklarını taşıyan “İleri Jön Türkler Birliği Avrupa Komitesi” İmzalı beyannameleri bazı Alenen bi-
ze verirler, bazı da kapılarımızın altından odalarımıza atarlar, t.şln en acı tarafı bu talebelerin büyük bir kısmı devlet parasiyla okumaktadırlar... Sayılarını kat’l olarak rakkama vurmak pek güçtür.
Bu durumla, talebe müfettişliğinin ve yüksek Türk makamlarının alakasını öğrenmek istedim. Şöyle konuştular: “Maalesef bizimle hiç meşgul olmamaktadırlar. Hele, talebe müfettişinin Unesco delegeliği gibi başka vazifeleri de aynı zamanda nasıl üzerinde tuttuğuna ve asıl meşguliyetinin hangisi olması lâzım geldiğine Türk talebesinin aklı ermez. AyJar geçer ki, yüzlerini hiç görmeyiz. Bizi kat’iyyen arayıp sormaz, dertlerimizi dilemezler. Bir misâl verelim: Müteaddit defalar, bize
verilen propaganda broşürlerini kendisine götürdük ve bazı isimler verebileceğimizi söyledik. îşin arkası kat’iyyen çıkmadı.”
Her biri enerji dolu ve milliyetçi bir teşekkül kurarak birlik hâlinde mücadele etmek istiyen fakat bu arzuları önünde nedense daima set çekilen bu vatanın evlâtları artık alâka bekliyorlar.
Hicrî 19 5 0 Ağustos 10 Perşembe Rumî
Şevval 26 1369 Tem 28 1366
VAKİT VASATİ EZANI
Güneş 6.03 9.46
Oglo 13.19 5.03
İkindi 17.11 8.55
Akşam 20.16 12.00
Yatsı 21.00 1.44
ttnaâk 4.08 7.51
SİNEMA
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAK (42562) 1 — Kızıl
Maske (25 kısım birden).
AR (44394) 1 —Raklbcier. 2 — Olimpiyatlar (türkçe).
ATLAS (40835) 1 — Tehlikeli
Yllar. 2—13 Numaralı Araba. BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Kara Şeytan. 2 — Aptal Aşık. ELIIAMRA 1 — Aşk Senfonisi. 2 — Talih Dönümü.
İNCİ 1 — Yuvaya Dönüş. 2 — Müzik Beldesi.
İPEK 1 — Ağır ceza. 2 — Ne-sinıaçi Amerikada.
MELEK (44868) 1 — öldüren Buse. 2 — BestekAr Denizci. LÂLE (43595) 1 — Hamlet
(türkçe). 2 — Sihirli Aşk.
SARAY (41656) 1 — Bir Yeti-menin Ahi (türkçe). 2 — Zaferler Aslanı (türkçe).
SVATPARK (83143) 1 — Hint Kaplam. 2 — Yctiınenln Aşkı. SÜMER (42851) 1 — Cczalr
Dansözü. 2 — Singapur İncisi.
ŞARK (40380) 1 — Maceralar Kıralı. 2 — Klcopatra.
ŞIK 1 — Vatanım İçin. 2-1-dam Korkusu.
TAKSİM (43191) 1 — Hint Yıldızı. 2 — Sönen Hayat,
TAN 1 — Esir Kız. 2 — Hürriyet Savaşı* 3 — Gönüllü Kahraman.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Damgalı Adam. 2 — Gizil Kasa,
ÜNAL (Yazlık) 1 — Üç Ahbup Çavuşlar. 2 — Firar!.
YENİ 1 — Kadınların Sevgilisi. 2 — Kırbaç Altında. 3 — Tadı Yıllar.
YILDIZ (42817) 1 — Yaman Arkadaş. 2 — Bitmemiş Duna.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23863) 1 — ÜÇ Şef-tanlar, 2 — Çooan Kızı.
AYSU 1 — Yem Güneş. 2 — ölüm Diyarı.
AZAK 1 — Dona Perisi. 2 -Zaloglu Rüutem. 3 — Hayat Fırtınası.
ÇEMBERLİTAÖ 1 — Atlı Polipler (31 kısım). 2 — İhanet (Türkçe).
HALK 1 — As! Generalin Son Emri. 2 — Ölüm Postası. 3 — Öldüren Keman.
İSTANBUL (22367) 1 — Kla-
rnet. 2 — Gizli Vesika.
KISMET (26654) 1 — Kerim ile Aslı (Türkçe). 2 — Bir Dağ Masalı (Türkçe).
MARMARA (23S00) 1 — Leylaklar Açarken. 2 — Senin Olacağım.
MİLLÎ (22962) 1 — Çoban Kın. 2 — Üç Şeytanlar (Türkçe).
T t RAN (22127) 1 — Keşif A-layı (Türkçe). 2 — ÜÇ Silâhşör-ier (Türkçe). 3 — Kahramanlar Geliyor (Türkçe).
YENİ (Bakırköy 166-120) 1 —
Büyük Vals. 2 — San Gül.
KADIKÖY CİHETİ
H Ue (60112) 1 — Pamuk Prenses ve 7 Cüce. 2 — Vatan fedaileri.
OPERA (60821) 1 — 7 Çiçek. 2 — Kanlı Gcıge.
SÜREYYA (60^62) 1 — Nehirler Kıraliçesl (türkçe). 2 — Yeşil Yuva.
ANKARA
ANKARA (32432) 1 - Bir Hâtıra. 2 — Bromvay Hortlakları. BÜYÜK (15031) 1 - Gönül Yaraları. 2 — Yaşasın Aşk.
CEBECİ (13846) 1 — Denizler
Aslanı. 2 — Ceylânın Aşkı.
PARK (11131) 1 — Singapur
Casusu. 2 — Nll Kırallçesl.
Ş.US (14071) 13 Nnumarah A-raba.
SÜMER (14072) 1 — Sahra Kıralı. 2 — Çin Ufukları.
ULUS (22249) 1 — Kahraman
öncü. 2 — Aşk Yolcuları.
YENİ (14040) 1’ — Şeytan Ruh-lu Kadın. 2 — İki Sevgili.
GAR GAZİNOSUNDA İtalyan Akrobatları.
tZMİR
ELTİ AMR A: Kapanmıştır.
LÂLE 1 — Boka Kıralı. 2 — Tehlikeli Dansöz. 3 — ÇaylAk Hafiye Esrar Şehrinde.
YENİ Kapalıdır.
TAN ‘ 1 — Brkn Kıralı. 2 — Tehlikeli Dansöz. 3 — ÇaylAk Hafiye Esrar gelirinde.
22.30 S. A. S. (İskandinav) Stockholm, Kopenhag, MÜnlh-ten.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 B.E.A. (İngiliz) Atına. Roma. Nis, Lorıdraya. — 8.30 D.H.Y. (Türk) Bursaya. — 9.00 D.H.Y. (Türle) Ankara, Kayseri, Malatya. Elâzığ. Erzuruma. - 10.10 D.H.Y. (Türk) Ankara. Kıbrıs, Beyruta. — 1015
D.H.Y. (Türk) İzmlre. — 10,30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, îskenderunn. — 11.30 C.G.D.T. Beyrut, Kahireye. — 14.45 D. H.Y. (Türk) Anknraya. — 26.00 D.H.Y. (Türk) lzmirc. — 17.00 D.H.Y. (Türk) Anknraya. — 17.05 D.H.Y. (Türk) Bursaya. — 21.35 P.A.A. (Amerikan) Mü-nlch. Londra, Gandcr. Boston, New-York a. - 22.30 S.A.S. (İskandinav) Lydda'ya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
8.00 Ordu, Karadenlzden. —-13.20 Sus. Mudanyndnn. —‘ 19.50 9.00 ülgen, Ay’vnlıktnn. — 13.20 Sus, Mudanyodnn. — 19.50
Marakuz, Mu(ianyndnn. — 22.30 Uludağ, Bandırmadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
8.00 Uludağ, Bandırmaya — 9.00 Marnknz, Mudanyaya. — 14.00 Tırhan, Karadeniz*. GELECEK OLAN TRENLER
6.46 Semplon (Avrupa). — 8.30 Ankara (Ekspres). — 0.15 Ankara (Yataklı).
GİDECEK OLAN TRENLER kara (Ekspres). — 20.30 Ankarn (Yataklı).
10.10 Adanaya. - 18.10 An-
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar.—
13.00 Haberler — 13.15 öğle
konseri (pl). — 13.45 Şarkılar «Okuyan : Azize Tüzem). —
14.20 SerbeHt saat. — 14.30 Şarkı ve türküieı (pl). — 14.45
X. Cu^al orkeatraHindan dans müziği (pl). — 15.00 Programlar ve kapanış,
17.57 Açılış ve programlar.— 18.00 Sevilmiş tangolar (.pl).—
18.30 Türküler geçidi (Okuyan: Aziz Şenleş). — 19.00 Haberler. — 19.15 ÎHtanbul hubvrlen. —
19.20 Radyo klâsik Türk Muei-
klsi Birliği konseri. — 2u 00 Serbest saat. — 20.10 Küçük!
orkestradan melodiler. — 20.30 Gelir Vergisi izahları. — 20.45 Şarkılar (Okuyan : Müzeyyen Svnar Işıl). — 21.15 Tony Martin ve Blng Grosby’den şarkılar (pl). — 21 30 Fasıl heyeti konseri •‘Suzinak,, — 22.10
Sololar, - 22.30 Duna müziği
(pl). — 22 15 Haberler. — 28.00 Dans müziği (pl). — 23 30
Program ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME 1AYINLAR: LONDRA:
7.40 Marcel Gardner ve Sere-nad orkestran (19.76 jrı.). —
10.30 B BC. “Midland,, hafi!
orkestrası (16.84 ın ). — 12.30
B.13.C, “Symphony,, orkestrası (19.76 m.). — 13.30 Carroll
Gıbbons piyanosu (11.49 m.).— 16.15 Jack Traln’dnn varyete müziği (pl). U6.84 m.). — 19.18 Dinleyici istekleri (hafif müzik) H3.97 m.) — 2130 Opera müziği (16.M m.). — 21.00 Dinleyici istekleri (hafif müzik) (25 38 m ). — 24.30 Dinleyici istekleri (konser müziği) (25.38 m.).
Soldan snğu:
1 — Akıllı öğrenci (İki kelline). 2 — Bir kuınaş; Tersi hastalık. 3 — Baştaki harf o-loınmazsa gelir olur; Fransız-, ca avlamak, 4 — Bayağı; Bir renk; Çıngırak, 5 — Falcının Aletlerindon; ihtiyar. 6 — Tersi rekâket; Tersi ayak koy. 7— Boru «on!; Teraİ hâmile; Tersi kurumuş çayır. 8 — Unnur. 9 — ikinci derecede; Tersi son had. 10 — Tütün mahfazası gayri mevcut.
Yukarıdan aşağı;
1 — Görüşmeye git (mürekkep kelime). 2 — Salgın hastalık; Bir hayvan. 3 — Kız çocuk; Bir göz rengi. 1 — Yapmak; Tersinder sondaki harf okunmazsa bir uzvumuz olur 5 — öğrenci. 6 — Clizl; Vücu-dünıüzün seri kıeınıı. 7 — Tersi bir örtü; Hlnd yolunu keşfeden Portekizli kaplanın ikinci İsini. 8 — Alçak (eski terim çoğul); İnsan. 0 — Uzağı görüş; Eski harflerden birinin okunuşu. 10 — Arzusu pek cüzi (üç kelime).
UÇAK . TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UFAKLAR
9 45 D.H.Y. (Türle) Burandan.
- ÛÖO D.H.Y. (Türk) İzmlr-
dcn. — 15.00 D.H.Y. (Türk) Van, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, An karadan. — 15.15 D.H.Y.
(Türk) Urfa, G. Anlop, Adana. Konya. Afyondan. — 15.35
D.H.Y. (TÜİk) İskenderun, A-dana, Ankanıdan. — 16.00
D.H.Y. (Türk) tzmlrden — 16.30 D.H.Y. (Türk) Diyarbakır. Elazığ, Sivas, Ankara-dan. — 16.45 D.H.Y. (Türk) Ba-lıkcslrden. — 17.45 C.Y. (Kibri») Nlkosya, Ankaradan. — 18.05 D.H.Y. (Türk) tzmlrden.
- 18.35 D.H.Y. (Türk) Anka-
radan. — 19.10 S.R. (İsviçre) Zürich, Cenevre, Atinadnn. — 20.20 P.A.A. (Amerikan) Hong-Kong, Bangkok. ICnlkÜta. Delhi, Kataşl. Şamdan. — 21.00
T. A. E. (Yunan) Atinadan. —
ANKARA:
7.28 Açılış vo program. —
7.30 M. S. Ayan. — 7,31 Neşeli
parçalar (pl). — 7.45 Haber-
ler, — 8.00 Sn*, eserleri ve şarkılar (pl), — S.15 Hafif moio-diler (pl). — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8 30 Hafif müzik (pl). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program, —
12.30 M. S. Ayan. — 12.30 Şarkılar, — 13.00 Haberler. — 13.15 Potpuriler (pl). — 13.30 Öğle Gazetesi. — 13.45 İspanyol şarkıları (pl). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18.00 M. S. Ajarı» — 18.00 incesaz (Uşşak faslı). — 18.45
Şen parçalar (pl). — 19.(M) M. S. Ayarı ve ha borler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19.20
Yurttan sesler (Neriman Altındağ) — 10,45 Radyo İle İngilizce. — 20.00 Çigan havaları (pl). — 2015 Radyo Gazetesi. — 20.30 Serbesl saat. — 20.35 Tamburin «az oserlorl. — 20.00 Bağlama takımından oyun havaları. — 21.00 Konuşma, —
21.15 Dans müziği (pl). — 21 45 Snghk saati. - 22.00 Müzik-severin senti — 22.45 M R. A-yarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
ECZANELER
EMİNÖNÜ: Eminönü — Ben-oason (KUçükpazar) — Ali Rıza (Alcrıfdar) — Asadttt (Ge-dlkpaşa).
BEİOGLU î Cemal Ataaoy (Merkez) — Llmoncr (Taksim) — Cihangir (Taksim) — Suğhk (Galata) — Ziya Boyar (Galata) — Şark Merkez (Şişil) — Kurtuluş (Şişil) — Hıt»-köy — Merkez (Kasımpaşa) FATİH : Muharrem Tanır (Şohzadebaşi) — Sarım Çltçl (Aksaray) — Suma t ya — Nüz-het Onat (Şehremini) — M. Fuat Bayor (Karagümrük) — G. Slpnhioğlu (Fener).
EYÜP: Ayvanauray Şlra. BEŞİKTAŞ; S. Recep (Beşiktaş) — OrüıkÖy — G. Divunlı-oğlu (Arunvutköy) — Merkez (Bebek).
KADIKÖY; StgUHilçeşıne (Kadıköy) — Foneryolu — Erenköy — A. Cafer Çağa tay. ÜSKÜDAR: Ömer Kenan. HEYBELİ AD A: Hoybolladn.
Bt YÜK.1DA: Merkez.
İZMİR: Çankaya (Alsaneak) — Tilkilik (Basmahane) — Şlia (Kemoraitı) — Yeni (Eş-refpnşa) — Güzclyalı (Yalılar) ANKARA: Çankaya — Merkez — Yeni.
DÜNKÜ BULMACANIN
HALLİ
Soldan snğm
1 — Evine gidon. 2 — LA hana; Ava. 3 — İradeli; MI. 4 — Mini; Amacı. 5 — İse; Ab. 6— Tcpelome. 7 — Üzerine; Ak. 8 — Silo; İteni, 0 — El; Cam; Bay, İl) — Ticaret evi.
Yııkıırıdan aşağı:
1 — Elini bun ct. 2 — Vâris; Zili, 3 — ihanet et. I — Nadl; Rica. 5 — Çene; İpi; Ar. 6 — Gala; Emlno. 7 — Imnl ot. 8— Da; Abe; Ebe. 9 — Evle; Manav. io —•Namı pek İyi.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 441UU»
Anadolu yakası 60530
Ankara 9)
İzmir 2251
Beyoğlu 44644 Kadıköy tW)X7?
İstanbul 24222 ütllcüdnr 601)45
Ankara 00 İzmir 2222
Karşıyaka 15035
“Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok,, adlı eser, intişarı sıraarında, bütün dünyada olduğu gibi haklı şöhretini memleketimizde de temin etmişti. Belki, bu eseri okııyamıyanlar oldu, fakat; o eserin adını ve muharririnin İsmini duymayanımız, zannetmem kİ, kalmış bulunsun.
“Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” müellifi Erich Marta Rcmarque, 1916 yılında daha genç bir talebe (-ken mektep sıralarından alınmış ve cepheye sürülmüştü. Onun, bu kodur genç yaşında harbin müthiş hailesi içine sürülmesi, o sıralarda Almanya-nın Birinci Dünya Harbinde ölüm-di-rim savaşına girişmiş olmasından ve bu sebeple elindeki her taze kuvvete müracaat etmek mecburiyetinde bu-unmasındandı. Fakat; Erich M. Re-marque o kadar genç ve o derece toy bir delikanlıydı ki, başkalarının yanında çamaşır değiştirmekten sıkılacak kadar mahçuptu. Ancak; hudut boylarında geçirdiği ateş ve kandan ibaret dehşet dolu hayat, ondan yalnız bu duyguyu silip atmakla kalmadı, aynı zamanda muhayyilesine engin bir inkişaf da sağladı.
1910 da harp sona erdiği zaman Erich Maria Remarque, ölümle yaşayış arasında geçirdiği o korkunç hayat esnasında edindiği fert, aile, millet ve dünyaya alt fikirlerini “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı eserinde ifade etti.
Bu eser; olanca fecaat ve açıklı-ğiyle içtima! sefaleti, fikri paniği ve insanların yaşayışında sürüp giden muvazenesizliği ve geçen harbin felâket dolu muazzam bilançosunu veriyordu. Bu hayatı uzaktan ve yakından yaşayanlar, bu kitapta kendi hayatlarının akislerini görüyorlardı. Bunun için, harbi müteakip bir köy mektebinde öğretmen olan müellifin eseri ve kendisi, kısa zamanda bütün dünyanın tanıdığı bir kıymet oldu, bir taraftan kitabı her dile çevrilirken, diğer taraftan beyaz perdede herkesin en çok seyrettiği filmlerden biri oldu.
Erich Maria Remarque, ilk eserinden sonra “Dönüş Yolu” ile ikinci kitabını verdi. Bu eser, birincinin devamı mahiyetindeydi ve İlk romanın kahramanlarının İç ve dış hâdiselere karşı maruz oldukları tesirleri aksettiriyordu. Müellif, bu sırada tamamen kemal mertebesine erişmişti. Aynı ütopya tahlillerine çekici üslûbiyle devam ediyordu. “Üç Arkadaş”, “Enkaz,, adlı romanları, müellifin kıymet ve kudretini büsbütün ortaya koydu ve Erich Maria Remartyue ismine, e-deblyat âleminde büyük isimler arasında ebedi bir mevki ve en muazzam âbidelerden birini rekzettlrdi.
Fakat; bu şekilde sanat hayatının zirvelerine ulaşan sanatkârın önünde beklenmedik bir felâket zuhur etti. Onun akıcı ve kuvvetli ifadesiyle Birinci Cihan Harbinin realitelerinden mülhem korkunç sahnelerin panoramalarını aksettiren eserleri, Nazi partisinin* hoşnutsuzluğu ile karşılandı. Nazi partisi, memlekette baştan aşağı harp taraftarı bir zlhniyot yaratmıştı. Almanyanm büyümesi, mutasavver şaşaalı mertebeye erişmesi. ancak bu haleti ruhiyenln yerleşmesi ve benimsenmesiyle mümkün olacaktı. Bu haleti ruhiyedir kİ, ırk dâvasını, yahudi düşmanlığını, hattâ harp hırsını yaratıyor ve körüklüyordu. Bu gidiş, çok geçmeden sanatkâr için memleketinde duramıyacak bir durum yarattı.
“Erich Maria Remarque, hArp düşmanlığı yapıyor ve eserleri tamamen bu hissi telkin ediyor. O, bir vatan hainidir.”
Dendi ve eserleri toplatıldı. Bu hareketleri. gayet tabii olarak onun tevkifi takip edecekti. Nitekim; onu yakalamağa giden Gestapolar, elleri boş döndüler. Büyük müellif, o kadar sevdiği vatanından, politikacıların hışımlarına ve gazabına uğramadan, bir gece, kitapçısının yardımiyle îs-viçreye kaçtı. Orada; bir otel odasına yerleşti. Memleketinden uzaklaşmıştı. Fakat; bulunduğu yerden, Al-manyadakl müthiş olayları, âdeta bir tiyatronun locasından sahneyi seyreder gibi temaşa ediyordu. Bir taraftan da, yine ölmez eserler vermekte devam ediyordu. Almanyada o sırada yaşamak, onun için tamamen bir dehşet manzarası almıştı. Hisleri, idraki, Almanyaya ait bütün güzel düşünce ve hatıraları tâ oradan bile, memleketinde cereyan eden hâdiselerin tesiriyle örseleniyordu. Yani; kamçı, Almanyada savruluyordu. Fakat; şaklayışı sanki bütün tesirini o-nun Üzerine yapıyordu. Çok sıkıldı ve biraz uzaklara gidip yeni şeyler görerek ve onlarla meşgul olarak a-vunmak Istlyordû. Amerlkaya gitti. Orada, hararetle karşılandı. O; Ame-rlkayı sevdi, Amerikalılar da onu... Ancak; kalbi, ruhu ve her şeyi Almanyaya bağlı kaldı. Memleketine dönmek için zaman ve fırsat kollu-
yordu. Nitekim îklncl Dünya Harbinin bir daha Almanyanın mağlûbiyetiyle sona ermesi ve Nazi partisinin yok olması. Erich Maria Remarquo’ı vatanına kavuşturmuş bulunuyor. Yalnız onu yurduna kavuşturmuş olmuyor. sanatkârın iddia ve dâvalarında da ne kadar haklı olduğunu müthiş bir felâketten sonra çok acı bir surette ortaya koymuş bulunuyor.
Geçen yıl Almanyada bir konuşma yapan Erich Maria Rcmarque:
“Nazizm adamları dünyayı rahat bırakmamak İçin yine şurada, burada yaşıyorlar, öldürmeğe susamış insanlar İçin ne yazık ki. diğerlerinin ölümü kAfi bir ders olamıyor.”
Dedi, Sanatkârın bu sözleriyle, daha o vakit dünyanın bugünkü buhranlı vaziyete geleceğine çok isabetli bir şekilde parmak bastığı ve siyaset cephelerinde çok şeyler olduğunu anlatmak İstediği görülüyor. Fakat; bakalım beşeriyet bu hakikati ne vakit anlayacak?
HİKÂYE
——J
Büyükannenin kitabı
Yazan: Famda Hennel
Çeviren: Tarık Güner
BÜYÜK Meşhur anne”, bizim Californla vadisindeki kasaba halkı işte böyle oru çağınrdı. 99 yaşındaki fırtınalar tarafından tahrip edilmiş küçük bir meşe a-ğacı gibi İdi ama hâlâ mukavemet ediyordu.
John Riley bu sıralarda 50 sini sürüyordu. Bir vakitler kasabanın en iyi avukatlarından biri idi. Fakat bu, tek oğlunun bir av kazasında ölmesinden önce idk O zamandan beri hayata karşı alâkasını kaybetmiş, kendini içkiye vermiş, gevşek, sarsak bir adam olmuştu. Bütün enerjisini, bilgisini kaybetmişti.
Meşhur altına hücum senelerinde Büyükanne, uzun bir öküz arabası içinde California’da amcası İle oturmaya geldi. Fakat kendisi daha yolda İken, onun elindeki bir parça altın için öldürüldüğünü öğrendi. Gürültülü kasabalardan birine öğretmen olarak yerleşti. Sonra da bir bıçkıcı ile evlendi. Onunla beraber oldukça uzun bir ömür sürdü ve 6 tane de çocuğu oldu. Bundan sonra iki küçük sevimli kızı olan torununun dul kızı Adice ile beraber bir eve yerleşti.
Büyükanne 80 aşına geldiği vakit artık evden dışarı çıkamaz bir hale gelmişti. Kendisinde yaşlılık alâmetlerinin belirmeye başladığının farkına varmıştı. Kendisine mahsus o herkese sirayet eden gülüşü ile, “Bir kere hatıralarından bahsetmeye başladın mı artık ihtiyar sayılırsın” derdi.
îşte bu yüzden konuşacak yerde o da. yaşadığı renkli hayatın hikâyesini yazmağa karar verdi. Evin içi, onun eski daktilosunun takırtısı He dolmaya başladı. Her-gün kitabı üczerinde çalışıyordu. Hiç kimsenin hattâ Alice’in bile onun bitmemiş notlarına elini sürmesine müsaade etmiyordu. Hemen hemen kör ve sağır denecek hale gelmişti, fakat kalbi cesaret doluydu.
Seneler sonra bir gün Büyükanne 99 yaşında iken, Alice hastalandı ve hastahaneye kaldırıldı. tkl küçük kız da komşular tarafından alındı. Bu sebeple Büyükanne evini terketmeyi ve başka larının yanında yaşamayı reddetti, kimseye yük olmak istemiyordu. Ne de kimseden para kabul edecekti, ufacık gelirinin kendisine yeteceğini düşünüyordu. Bütün kasaba halkı onun yalnız kalmasından üzüntü içindeydi.
Bir gün iki küçük kızın mesut olmadıklarını işi te: ek çok üzüldü. Ertesi sabah komşu evin erkeği onu, kapısının yanında ayakta bekler bir halde buldu. Eski mo-ûs entarilerinden birini giymiş ve eskilikten lif lif olmuş bir zen-bilı sıkı sıkı kavramış, ondan kendisini kasabaya götürmesini rica ediyordu.
Onu korkutmak maksadiyle reddetti, belki gitmekten vazgeçer diye. Vaay, o 15 seneden beri şehre inmemişmiş... Artık bu kadarı fazla idi. “Ben o kadar yaşlı değilim, anladın mı sen? Sen beni götürmezsen ben de yürüyerek giderim” dedi. Hnsından, burnundan soluyordu. Komşusu onu John Rıley’in yazıhanesine bıraktı. Büyükanne, içeride örümceklerin yuva kurduğu yazıhaneyi ve ondan daha düşkün kılıktaki John’u seçcmiyecek kadar kördü. Ona, eskiden olduğu gibi sıcak, sevimli gülüşü ile güldü. '•John, fazla oturacak değilim, çünkü beklfyen bir çok müşterle-nn vardır. Senden, sadece ufak bir yardım rica etmeye geldim”.
John, cevap vermedi. Boğazı utançtan sıkılmıştı. En son müşterisi gideli ne kadar oluyoriu, bir ay? iki av?... Belki de daha fazla... Bir vakit onun bahçesinden şeftali çalardı. O zamandan beri Büyükanne ona karşı hep dostça davranmıştı. Gözleri yaşlarla dolu, onu c nson ne zaman gördüğünü hatırlamaya çalıştı.
Zayıf ufak tefek kadın, tıtıe-yon elleri ile eski zenbili karıştırarak bir kâğıt paketi çıkardı. “Bir kitap yazdım John. Herhangi birisinin onu basılmaya değer tutacağım zannediyor musun?”
John müsveddeleri ihtiyar Kadının tıtriyen ellerinden aldı ve Oıiu bir aandalyaya oturttu. Eski Garbın ilk günlerine dair onun, dünya değerindeki hatıralarını hatırladı. Onun genç bir kızken, kasaba gazetesinde yazdığı renkli hikâyeler hakkında ihtiyarların anlattıklarını bir çok defalar clnlemlştl.
Büyükanne: “Nazik olmaya çalışma, dedi. Hakikati istiyorum. Belki de hiç kıymeti olmayan şeylerdir”.
John müsveddelerin sayfalannı çevirmeye başladı. Fasıl başlarında eski devruı şaşaaasııu hatırlatan bir çok parlak isimler vardı, — Yuba Geçidi, Downievil-—le Goodyear'in ban, Sierra şehri.— Nihayet başını kaldırdı ve nazik bir şekilde, “Çok iyi Büyük Büyükanne” dedi. Sonra» onun kendisini işitmediğini farkederek kulağına bağırdı, “Kanaatimce çok iyi. Onu bir tâbie göndereceğim. Belki bir şey yapabiliriz’
John onu, otomobili ile evine götürdü. On gün sonra meserretle ilân etti ki, vakıa tâbi meşguliyetinden ötürü yalnız bir kaç-fasıl okuyabilmiş ama, o kadar tesiri altında kalmış kİ, derhal telif hakkına mahsuben 10Û dolar göndermiş. Mütebakisini de aylık taksitler halinde gönderecekmiş.
O gün, Büyükannenin en parlak günü idi. Hiç vakit kaybetmeden iki küçük kızı eve getirtti. ve onlara bakmak üzere bir do kadın tuttu..
Her ay John, Büyükanneye tâ-bıin bir mektubu ile beraber 100* dolar getirdi. Tâbi her mektubunda tabın ilerlemekte olduğundan, yakında basılabilecek hale geleceğinden bahsediyordu. Bir başkasında da vakıaları ve tarihleri kontrol ettiklerinden, müsveddelerin provalarının basılmakta olduğundan, provaların basılmış olup tashih edilmekte olduğundan falan bahsediyordu.
John da, Büyükannenin muvaffakiyetinden ilham almış görünüyordu. İçkiyi katiyetle bırakmıştı. İşine eski ateş ve şevkle sarıldı ve kasaba halkı yine ona akın etmeye başladı.
Bir müddet sonra Alice hasta-haneden iyileşmiş olarak dönuü. Büyükanne şimdi artık tam ’.OO yaşına gelmiş ve tamamiyle kör olmuştu. Fakat kendisini ve diğer üçünü,aldığı aylık avanslarla geçindiriyordu. Bütün kasaba halkı onunla iftihar etmekteydi.
10Û üncü yıldönümünden 3 ay sonra bir sabah Büyükanne yataktan kalkamadı. Haftalardan beri gözle görülür bir şekilde çökmekteydi. Doktor bir kaç günden fazla yaşanuyacagını söylediği zaman, o artık sayıklamaya başlamıştı. ölmeye hazırdı, fakat ölmeden Önce kitabını basılmış görmek istedi.
John bunun çaresine bakacağını vadetti ve bir kaç saat sonra haber verdi ki. tâbi çektiği telgrafa cevaben ilk tâbmdan bir nüshasının derhal yola çıkarıldığını bildirmiş.
Büyükanne hayatını, bir pamuk .ipliğine bağlıyarak muazzam bir azim ve irade ile bir kaç gün daha devam ettirdi. John, koltuğunun altında kalın, cildinin üzerinde yaldızla Büyükannenin ismi yazılı bir kitap olduğu nalde içen girdiği zaman o, hemen hemen yan şuursuz bir hnJde idi. Büyükanne her n eka-dar onu görmüyor idiyse de, parmaklarını kabın üzerinde dolaştırmak suretiyle, kitabın üstündeki ismi gururla ckudıı. Gözleri yaşla dolu, “Hiç bir zaman kimseye yük olmadım’’ diye fısıldadı
tkl saat sonra şuurunu tamamen kaybetti ve gayet sakin bir şekilde öldü. Halâ kıymetli kitabını kolları arasında sıkıyordu.
Biraz sonra Alice kitabı aldı vö sayfalarım çevirmeye başladı. Hayretle John’a baktı, “Fakat sayfalar tamamiyle boş John”.
John: ••Ümit ederim kı beni affedersin Alice”, dedi. “Kitap hiç bir zaman olmamıştı. Büyükanne göreınlyoıdu. Satır sonuna geldiği zaman makinenin ufak zilinin sesini işitemediği için yazmağa devam etmişti. Bütün cümleler. büyük paragraflar hoşa gitmişti. Her satırın sonunda kocaman bir siyah leke İle sayfaları doldurup gitmiş. Bunu ona söy-liyemez, onu bağlandığı bu tek ümitten ayıramazdım”.
“Fakat ya tâbi?” dedi Alice, şaşkın bir halle. “Her ay ona para gönderiyordu”.
John kızardı, Alice anlamıştı. O.... O kendisi yazıyordu tâbiin mektuplarını. Aylık avansları ödemek için otomobilini satmıştı. Ve Alice şimdi anlıyordu, şehirde İşinin düzelmiye başlamış olmasına rağmen onun niye hâlâ o eski elbiselerle gezdiğini.
10 Ağustos 1950
Y E N t İSTANBUL
Sayfa B
GÜNÜN
KONOMiK
HAREKETLERİ
Vergi hukukumuzda bir eksiklik:
İdarenin mesuliyeti,..
Yazan : Nevzat Çelikoğlu
ABLtR Vergisi manzumesini teşkil ” eden kanunların metinleri hukukî ve İdari muhtevayı taşıyan 581 maddeden İbaret bulunmaktadır. Bahis mevzuu 581 maddeden dört maddesini istisna eylediğimiz takdirde geri kalan 577 madde vatandaş İçin malî vecibeleri, hukukî mesuliyetleri İhtiva eyleyerek kaidelenmiştir.
Bu dört maddeyi şöylece hulâsa edebiliriz:
Usul Kanununun 5 inci maddesi vergi mahremiyetinden bahseylemek-tedir. Memur bu mahremiyeti ihlâl eylediği takdirde usulün 339 uncu maddesinde yazılı hükümler dairesinde Türk Ceza Kanununun 19S inci maddesine göre cezalandırılacaktır. Aynı kanunun 6 ncı maddesi de (Maliye memurlarının mükelleflere ait, vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı v.s. özel işlerini ücretsiz de olsa yapamayacakları) şeklinde âmir bir hükmü ihtiva eylemektedir. Bu yasağa aykırı hareket edenlerin gene usulün 340 inci maddesindeki hükümler dairesinde Türk Ceza Kanununun 240 inci maddesinde yazılı caza ile cezalandırılacakları tasrih ve beyan olunmaktadır.
Dikkat edilirse, görülecektir kİ, mahremiyet meselesi mükellefin hukukunu sıyanet için konmuş hukuki bir müeyyide sayılsa bile yasak maddesi daha ziyade vergi alacağının az çok tehlikeye düşürülmesi ihtimaline binaen alınmış ihtiyatî bir tedbir saydır. Bu takdirde koskocaman 581 maddelik kanunlar manzumesinin metinleri arasında ancak tek bir madde mükellef hukukunu sıyanet İçin konmuş gibidir.
Halbuki mükellefin, vergi ziyama sebebiyet verdiği takdirde misil ceza ile tazminata mahkûm oluşu, hattâ bu zıyaa sebebiyet vermediği ahvalde de sırf formalite yanlışlığından bile cezaya çarptırılmaktadır kİ, bu vakıalar karşısında maliye için konulan müeyyidenin çok zayıf bir eda taşıdığına inanmak lâzım gelir.
Şimdi şöyle bir düşünelim, her iki tarafın vaziyetlerini gözönüne getirelim ve bir mukayese yapalım. Bir maliye memuru kanunun herhangi bir kaidesine uygun olmayarak idari tasarrufta bulunsa, bu suretle hataya sapsa, mükellef de bundan zarar görse bu fiilde kasdî bir mâna, bunun bir hukuki yanılma olup olmadığına bakmak kifayet eder. Şayet bu zarar iyi niyetten meydana gelmtş bir hâta neticesinde doğmuş ise, memurun muahazesl cihetine gitmek doğru olamaz, fakat bu arada mükellefin (zaran) ne olacaktır? Bir âmme hükmi şahsı olan mâliyenin kendi memurlarının haksız fiillerinden dolayı mesul olması mantıkî görülmektedir. İstihdam olunanların haksız fiillerinden dolayı istihdam edenleri mesul saymak bir hukuk kaidesidir, fakat maliye tarafından mükelleflere yapılan haksızlıklardan doğan zararlardan idarenin mesul olması prensipi çok münakaşa götürür bir hukuk mevzuudur. Böyle bir prensipln kabulü için henüz zamanın gelmediğine kanaat getirmekteyiz. Yalnız dikkat edilecek nokta şudur: Memurlar tarafından yapılan haksız fiillerde saik nedir?..
Eğer memur bağlı olduğu teşkilâtın menfaatini düşünmüş, onun gayelerine hizmet etmek İçin bilmiye-rek bu haksız fiili yapmışsa nihayet kendisinin bakanlığın tüzel kişiliği namına hareket ettiği neticesine varırız. Bundan dolayı memurun şahsi mesuliyeti cihetine de gidemeyiz. Fakat böyle olmaz da hususi ve şahsi menfaatlerinin tatminine ve herhangi İhtirasının tesiri altında kalarak hareket ettiği anlaşılırsa o zaman mâliyenin mânevi şahsiyeti değil memurun şahsen mesuliyeti gerekir. Çünkü bu hareket hükmi şahsa izafe
edilemez. işte bizim üzerinde durduğumuz ve yeni vergi hukukumuzda yer almasını İstediğimiz kaide budur.
Gerçi herhangi hatalı yapılan bir tarhlyat idari kaza organlarına müracaatla tashih ve sakat olan tasarruf münfesih olabiliyor. Lâkin neticede vatandaş bu yüzden maddî mânevi bir çok zararlarla karşılaşıyor. Şayet bu zararların tazmini için adli mahkemelere müracaat etmek imkânı verilirse o zaman haksızlık kısmen tamir edilmiş olur.
Gelir Vergisi müzakereleri esnasında milletvekillerinden bazıları hatalı tarhiyattan dolayı memurun da mesul olması tezini müdafaa etmişlerdir. Maddî hâta ile meydana gelen bir mükellefiyetten dolayı köylü bir vatandaşın tevkif ve hapsi cihetine giden mâliyeden bu haksız fiili yapan memura ne ceza verildiğini soran bir milletvekiline, şu şekilde cevap verilmiştir:
“Her gün kendi hayatımda bunun 5-6 tanesini yapıyorum. Eğer bu memlekette bu gibi İşler ve hâtalar için memuru cezalandırmak yoluna gidilirse, bir hafta sonra memur bulamayız.,,
Biz bu sözlerde bir mübalâğa havası seziyoruz. Daha ziyade İleri sürülen mesuliyet tezini red için şiddetli ve mübalâğalı bir karşılama görüyoruz, çünkü böyle bir vakıa olduğu takdirde maliye mekanizmasının hiç de iyi işlemediğine İnanmak ve kötümserliğe kapılmak iktiza eder.
Vergi hukukumuzda böyle bir kaide yani memurun hâtalı tarhiyattan dolayı mesul edilme tezi kabul edilirse. İdarenin serbest takdir salâhiyeti takyıd edilmez mİ?
Biraz belki, fakat bir yandan da adalete yaklaşılmış olur, mükellefe geniş bir itimat havası İçinde teneffüs etme imkânları verilir. Hulâsa: Maliye, vatandaştan nasıl mükellefiyetler bekliyorsa, nasıl kendisinde böyle haklar görüyorsa vatandaşın da mâliyeye karşı mütekabilen hakları olmalıdır.
Vatandaş mâliyenin koyduğu mükellefiyetleri yerine getirmezse mesul edilmektedir. Fakat maliye kanun dışı muamelelerle, vatandaşın şahsiyetine haksız fiillerle zarar lras eylediği takdirde niçin aynı netice ile karşılaşmasın, ferdin de böyle bir hakkı olmalıdır ve kanun bunu tanımalıdır. a 11
İki taraflı bir mukavelenin mevcudiyeti prensipi vergi hukukumuzda da yer almalıdır. Vergi sahasında üeri bir rejime girmiş bulunuyoruz. Onun eksik kalmış prensiplerini de gözönünde tutmamız, yani (Hukukça) terakkinin zaruri ve değişmez bir vakıa olduğunu takdir ve kabul etmemiz icap eylemektedir. Biz istiyoruz ki, her baklandan bu devir tarihimizin bir altın devri olsun, kanunlarımız cemiyetimizin inkişafı ile bir yürüsün, daima (Yaşayan hukuk) ayakta dursun.
Senenin ilk inciri
İzmir, 9 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Senenin ilk turfanda kuru incir mahsulü Nazilli’de idrak edilmiştir. İncir sergilerine muhtelLf bölgelerde başlanmış olmakla beraber ticari mânada sergilerin ancak bir hafta sonra başlaması ve lhraç-lık mahsullerin 20 ağustostan sonra Borsaya gelmesi beklenmektedir.'
Bu yıl Borsaya gelecek ilk üzüm ve incir mahsulleri, bu mahsullere dış piyasalarda mevcut alâka dolayı-siyle hemen işlenerek ihraç edilecektir. İncir rekoltesinin az olmasından dolayı alivre fiyatlarında daimî yükselişler vardır.
Kısa -Haberler
Hindistan - Batı Almanya ticaret anlaşmanı
★ Bonn (Hususi) — Batı Almanya Eonomi Bakanının bildirdiğine göre, bu ay, Hindistan ve Batı Almanya arasında, 26.500.000 dolar kıymetinde mal mübadelesi 1-çin bir sene vadeli bir anlaşma imzalanacaktır.
Almanya 15.000.000 dolar kıymetinde çay. tütün ve baharat 2 milyon dolar kıymetinde kimyevi madde ve 3.000.000 dolar kıymetinde de deri ve aynca Hindistancevizi, iplik, manganez, mika alacaktır. Hindistan 19.000.000 dolarlık Alman makineleri ve metal mamul maddeler, 4.250.000 dolar-Jık yan mamul maddeler ve 2 milyon 250.000 dolarlık kimyevî maddeler alacaktır. Anlaşma, Hindls-tanda Alman teknisyen ve mütehassıslarının da kullanılacağı İlâve edilmiş ve Alman ticaretinden “en fazla sevilen millet” diye bahsedilmiştir. .
Danimarka endüstri envestlsmanı
A Kopenhag (Hususî) — Elde edilen istatistiklere göre, 1949 da Danimarka endüstri envestlsmanı 556 milyon Danimarka kronudur. Bir sene evvel bu miktar 529 milyondu. Bu senek! envestismanm takriben 420 milyon kron olacağı tahmin edilmektedir.
Geçen yılın en büyük envestlsmanı, kâğıt, kimya ve dokuma endüstrileri için yapılmıştır.
Doğu Almanya markı fiyattan yükseldi*
A Berlin (Hususi) — Evvelce yedi Doğu Almanya markı bir Batî Almanya markı iken şimdi altı Doğu markı bir Batı markı olarak hesap edilmektedir. Bu vaziyet bilhassa Doğu kısımdan sebze ve meyve satın alan ve tatillerini burada geçiren Batı Berllnli aileleri fazlaca alâkadar etmektedir.
Batı Almanyada bir haftalık istirahat tatilinde vasati olarak 180 Batı Almanya markı sarfedtldlği halde aynı tatili Doğu Almanyada geçirmek İçin 230 Doğu Alman markı sarfedilmektedir.
Sshlesw|g . Holsteln'da tütün istihsali
A Kiel (Uçakla) — Bu senenin ilk aylarında Schleswig-Holstein tütün endüstrisi 20.5 milyon Alman markı değerinde tütün istihsal etmiştir. Bu miktarın yüzde 92 si 19 milyon Alman markı değerinde o-lup sigaradır. Sigara İstihsali mayıs ayında 228 milyon parça olup senenin ilk aylarına nazaran iki mislidir.
Yunanlstanda ısıdan elektrik istihsali
A Atina (Uçakla) — Koordinasyon Bakanı Mr. Çuderos, İktisadî işbirliği teşkilâtının ısıdan elektrik istihsal eden yeni bir fabrikanın kurulmasına müsaade ettiğini bildirmiştir. Bu İş İçin 10.005.000 dolar gidecek ve fabrika Chalkis‘de kurulacaktır.
Avusturya İhracat finansmanı
A Viyana (Uçakla) — Avusturyanın salâhiyeti! makamları memleketin İhracatını düşük faizle devam ettirmek İçin her türlü tedbirleri almaktadırlar. Avusturya Maliye Bakanlığının ve alâkalı endüstri teşekküllerinin iştiraki İle yapılan bir toplantıda poliçe ile ihracat yapılmasını teklif eden bir kanun lâyihası hazırlanmıştır.
Paklatan pamuk mahsulü tahminleri
A Karaşl, (Hususî) — Son yapılan tahminlere göre, müsait hava şartlan 1949 - 50 senesi pamuk mahsulünü % 22 arttırmıştır. Geçen mevsim 1.019,000 balya iken şimdiki Pakistan istihsali 1,243.000 balya olmuştur. Bütün ekili arazinin miktarında % 2.4 bir artış vardır.
ALMANYA MEKTUBU
Batı Almanyada tasarruf ve yatırım meseleleri
Bonn (Hususî muhabirimizden) —
Batı Almanya Cumhuriyeti Hükümeti memlekette elyevm cari bulunan yüzde 5 faiz haddini İstikrazlar için de sabit tutmağa karar verdi. Memleket te sermaye teşekkülünü teşvik için faiz haddinin suni olarak yükseltilmesini ve bu son sermaye arz ve talebinin serbest rekabetlerine bırakılmasını müdafaa edenlerin münakaşaları da şimdilik sona ermiş oldu. Hükümetin bu karan Batı Almanya Cumhuriyetinin fevkalâde bütçe açığını kapatmak makeadlyle yaptığı ilk İstikrazla çok alâkalıdır.
Bu İstikraz üç yüz milyon Alman markı tutarında olup yüzde 5 faizli ve 15 sene içinde kura usuliyle ödenecektir. Henüz satılığa çıkarılmamış bulunan tahvillerin üzerinde yazılı kıymetlerinin yüzde 98 i ile satılacakları tahmin edLlmektedlr. Tahvillerin satış şekli de henüz kararlaştın) mış değildir. Hepsinin birden satılığa çıkarılmasını lstiyenler olduğu gibi Alman Merkez Bankası tarafından devralınıp yavaş yavaş piyasaya ar-zedilmesinl lstiyenler de mevcuttur. Memlekette yüzde 5 faiz haddinin muhafaza edilmesini Merkez Bankası idare heyeti ve diğer Alman bankalarından salâhiyeti! kimseler talep etmişlerdir. Maliyeciler ve endüstri çevreleri İse memlekette aktif bir sermaye piyasasının teşekkülü için faiz haddinin yüzde 7 ye çıkarılmasını lüzumlu görmektedirler. Alman İktisat Bakanı Profesör Erhnrd da faiz had-
Kauçuğa rağbet çoğaldı
Çekoslovakya, Rusya ve Japonya büyük mikyasta kauçuk stoku yapıyorlar
Londra 9 (YÎRS) — Çekoslovakya Singapur piyasasından külliyetli miktarda kauçuk satın almaktadır. Geçen ay zarfında 6000 ton Malezya kauçuğu satın alınmıştır. Halbuki geçen 6 aylık devre içinde Çekoslo-vakyanın satın aldığı kauçuk 2000 tonu geçmiyordu.
Bu arada Rusların da son İlci ay zarfında, fiyatların süratle yükselmesine rağmen» 40.000 ton kauçuk satın aldığı tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan Pasifikteki Müttefik Yüksek Komutanlığı bugün aldığı bir kararla Japonyada bloke e-dilmiş bulunan 70 milyon dolarlık meblâğı serbest bırakmıştır. Bu para, Japonyada mühim harp malzemesi stoklan, hususiyle kauçuk stoklarının teşkiline sarfediiecektir.
İtalya gözlük endüstrisinin ihraç imkânları
Milâno (Hususî) — İtalya gözlük sanayiinin kaydettiği fevkalâde inkişaf dolayısiyle İtalya piyasalarında yabancı rakiplerin çalışabilmesi için artık pek az bir imkân kalmıştır. İtalya gözlük sanayii artık yalnız ve aslî ihtiyacı karşılamıyor, harice de her sene gittikçe artan miktarda İhracatta bulunuyor. Geçen sene bir milyar llretlik gözlük İhraç e-dllmlşti. İtalyan gözlüklerinin başlıca müşterisi olan Mısır, Yunanistan, Belçika, İsviçre, Holânda, îs-veçe son zamanlarda Danimarka, Ingiltere, Norveç, Avusturya ve A-vustralya da katılmıştır.
dinin yükseltilmesine taraftar olduğunu beyan etmiştir.
Faiz haddinin yükseltilmesinde korkulan diğer bir cihet de para reformundan beri çıkarılan* rehin senetleri ve mahallî İdareler istikraz-lanmn doğuracakları müşkülâttır. Memlekette faiz haddi arttırılınca bunların da ya faiz hadlerinin arttırılmasını veyahut fiyatlarının düşmesine müsaade etmek icap edecektir. Bu kabîl senet ve tahvillerin kıymetlerinin düşmesi memlekette tasarruf hevesini zedeliyeceğl İçin faiz hadlerinin yükseltilmesi usulü şart gözükmektedir.
Diğer taraftan Alman Maliye Bakanlığı memlekette ucuz sermaye politikası vasıtasile aktif bir konjonktür politikası güdülmesin© taraftardır. Memleketin genç iktisat politikacıları Batı Almonyanın bugün içinde bulunduğu şerait altında “ucuz sermaye” politikasının memleket iktisadiyatının çabuk canlanmasını ve sermaye pazarının sağlamlaşmasına yapacağı yardımın klâsik faiz politikasından fazla olmıyacağı kanaatinde-dlrler. Bunlara göre faiz haddinin yükseltilmesi bugünkü fevkalâde vaziyetler dolayısiyle kullanılmayan paraların istikrazlara yatırılmasını temine kâfi gelmiyecektlr. Alman iktisadı öteden beri likide sermaye bolluğuna alışkındır. Uzun vadeli endüstri yatırımlarının ihtiyacı tamamen kapanmadıkça kolay kolay devlet istikrazına meyletmez. Küçük ve orta halli müesseseler hayat sigortalarını devlet tahvillerine tercih ettikleri gibi harpte her şeyini kaybetmiş ve günlük ihtiyaçlarının temini için para artırmağa mecbur bulunan Alman halkı da devlet istikrazlarına pek az para ayıracak bir durumdadır. Tasarruf imkânı az olan bu kimseler İçin faiz haddinin yüksekliği büyük bir rol oynayamaz.
Almanyada faiz haddi yüzde 5 olarak kalırsa memleketin yeniden iman ve bilhassa mesken İnşası için lâzım gelen sermaye ancak munzam yardımlarla sağlanabilir. Alman Hükümetinin maksadı ise memlekette serbest piyasa politikası vasıtasiyle tahvilât fiyatını yüksek tutmak, hattâ icap ederse eski devlet ve mahallî i-dareler istikrazlarını konsolide ederek faiz haddini daha da indirmeğe çalışmaktır. Fakat hükümetin bu faiz politikasının tahakkuku sakin bir dış siyaset polltikasiyle kaimdir.
Kore hâdiseleri memlekette sinirleri germiş, herkes İhtiyat maddeler depo etmeğe başlamışlardır. Alman maliye çevreleri, bu vaziyetin memlekette para sirkülâsyonunu gittikçe daha fazla artıracağından ve neticede Alman Merkez Bankasının piyasadan para çekmeğe mecbur kalacağından korkmaktadırlar.
Izmitte şeker 5 kuruş pahalı satılıyor
İzmit, (Hususi) — îstanbulda kilosu 175 kuruş olan kesme şekerin îz-mltte 180 kuruştan satılması halk a-rasmda hoşnutsuzluk uyandırmıştır. Şekerin şehrimizde de 175 kuruştan sattırılmaaı İstenmektedir.
Izmitte yağ fiyatları yükseliyor
İzmit. (Hususî) — Şehrimizde son günlerde zeytin yağı fiyatları yüksel-miye başlamıştır. Litresi 180-200 kuruş arasında olan zeytin yağı 250 kururu?. turyağı fiyatları da kiloda 30-50 kuruş yükselmiştir.
Pirinç fiyatları da yükselmektedir. Ucuzluk bekleyen halkımız bu durum karşısında hayal kırıklığına uğramaktadır.
TÜRK-ALMAN TİCARETİ
Kurt Rosiefsky, pamuk ihracatı ve Türk - Alman iktisadı münasebetleri hakkında gazetemize beyanat verdi
1
Adana. 6 (Hususî muhabirimiz Yusuf Ayhan bildiriyor) — Garbi Almanya pamuklu sanayii müessesele-rinl temsilen Bay Kurt Rosiefsky a-dında bir eksperin uçakla Adanaya geldiğini bildirmiştim. Bir taraftan eski yıllardan bakiye arbitraj farklarından mütevellit Alman firmalarının alacaklarını tahsile çalışarak diğer taraftan pamuk üzerine yem işler için sağlam zemin arayan Bay Kurt Rosiefsky İle bugün görüştüm. “YENİ İSTANBUL" İçin dikkate Ift-yık beyanatta bulunan Bay Kurt Ro-slefsky bana şunlan söyledi:
— Türkiye’ye, bazı Alman firmalarının satışlardan doğan alacaklarını bir an evvel tahsil imkânlarını araştırmak üzere gelmiş bulunuyorum. Bu alacaklar bilhassa İzmir ve Mersin firmalanndadır. Sebep, başta pamuk kalite farkları olmak üzere dara farkları ve mevritte yapılan nezaret ücretlerinden doğmaktadır. Bilindiği gibi, pamuk beynelmilel teamüller gereğince vardığı yerde gerek kalitesi gerek miktarı bakmmdan muayeneye tâbi tutulur. Bedellerin tes-bitinde de esas bu muayenenin neticesidir. Malın gönderici firmaca faturasına kaydedilmiş olan kalite ve miktarı ancak bir beyandan İbarettir. Bu, vardığı yerdeki muayene neticesinde katiyet kesbedebilir. Yukarıdaki hususları bilmiyen veya bilmek is-temiyen firmaların yaptığı sevkiyat ise, beynelmilel ticaretin müteamil kaidelerinden faydalanmaya alışmış olan alıcı memleket firmalarını ürkütür. Vaziyet maalesef şimdiki halde böyle bir endişeye yer vermektedir.
Meselâ; kalite farklarını ele alalım. Sattığından daha aşağı mal gönderen bir firma, varışta tesbit edilen değer farklarını derhal tanıyıp ödemek istese bile (ki bu hususa nadiren tesadüf edilmektedir) alıcı fabrika o an için ihtiyacı olan malı elde edemediğinden müşkül vaziyette kalır. Eksik beyan edilen partiler için de vaziyet fabrikacı noktai nazarından aynıdır. Yani o an için elinde bulunması lâzım gelen pamuk artık mevcut değildir. Satıcının bir defa için değil, devamlı satışlar temin etmesi bakımından alıcı piyasada bu gibi nâhoş hallerin bir defa bile vukuuna meydan vermemesi gerekir. Aksi takdirde alıcı piyasa, daha yüksek fiyatlarla da olsa, diğer satıcılara kaçar.
Ayrıca, dara farkları yüzünden de bir anlaşmazlık karşısında bulunuyoruz. Meselâ; 4.5 kilo balya darası beyaniyîe gönderilen bir partinin hakikî darasımn 5 kilodan fazlaya vardığı oluyor. Aradaki farkı talep eden alıcılara Türklyeden verilen cevap, aşağı yukarı şöyledir: “Memleketimiz pamukları için falan ticaret odasınca 5.5; filan ticaret odasınca da 4 kilo 750 gram azamî dara tesbit edilmiştir. Gerek gümrük idaresi, gerek kambiyo makamları bundan fazla dara tenziline muvafakat etmemekte ve tenzil edildiği takdirde bunu pamuk yani döviz kaçırma telâkki etmektedirler. Bu sebepledir kİ, vanş dara tesbîtlerine biz bile, bedelini çıkarmak için kambiyo mercllerinden müsaade alamamaktayız.”
Yaptığım tetkikat, bazı firmaların bu müşkülâttan faydalanmak yolunu suiniyetle tutmuş olmalarını ihtimal dahilinde göstermekle beraber, diğer firmalar da borçlarını hakikaten ö-
demek istemelerine rağmen kambiyo meretlerince gösterilen müşküller karşmında âciz kalmaktadırlar. Kalite arbitrajı ve mevritteki hizmet mukabili ödenecek dövizler için de aynı müşkülât vardır.
Türkiye - Almanya İktisadî münasebetleri ve bu münasebetlerin inkişafı hakkında sorduğum suali de Bay Kurt Rosiefsky şü şekilde cevaplandırdı:
“— Almanya. Türkiye için ve Türkiye Almanya İçin İki esaslı pazardır. Her iki memleket bunun daha iyisini başka yerde bulamazlar. Binaenaleyh böyle tabiî uygunluk gösteren iki piyasanın birbirini soğutacak tarzda anlaşmazlıklara düşmesi her iki taraf iktisadiyatı İçin âzami derecede baltalayıcıdır. Bu cihetlerin gerek hususî firmalar, gerek devlet iktisadi mekanizmasını teşkil ve idare eden resmî makamlarca gözönünde bulundurulacağım, bunların İktisadî gayelere uygun şekilde düzenleneceğini, tabiî bir ihtiyaç olduğu İçin, kuvvetle ümit ederim.”
Tütün Kongresi bugün toplanıyor
Bugün Ankarada toplanacak olan tütün kongresinde memleketimizin mühim bir İstihsal maddesi olan tütünün İstihsaline, İşlenmesine ve satışına ait mühim meseleler görüşülecektir. Muhtelif vasıtalarla yurdun dört köşesindeki tütün istihsal mm-takalarından Ankaraya gelmiş bulunan müstahsil ve tüccar temsilcilerinin kongrede yapacakları teklifler hakkında çok hazırlıklı oldukları söylenmektedir.
Memleketimiz tütüncülüğünün gelişmesi. istihsalâtımızm kalite ve kan-tite halamından arttırılması için tütün ekim yerlerinin tesbit edilmesi, fenni tütün ziraatlnln bütün çiftçiye öğretilmesi istihsal olunan tütün maliyetinin mümkün olduğu kadar ucuz olması gibi istihsale ait meselelerden başka tütünlerimizin en İyi şekilde işlenmesinin temini, İç ve dış pazarlarda tütünlerimizin satışının arttırılması gibi ticarî meseleler kongrede görüşülecek mevzuların başlıcalarını teşkil etmektedir.
Yunanistan tütünlerini ihraç etmeğe uğraşıyor
Yunan İktisadî İşbirliği Bakanı bu mevzuda görüşmek üzere Paris ve Waslılngh)n’a gidiyor
Atina, 9 A.A. (Reuter) — Yunanistan İktisadî işbirliği Bakanı Ema-nuel Çuderos dün Parise hareket etmiştir.
Bakan, Pariste Yunan mallarının ve bilhassa tütün İhracatı hakkında İktisadî İşbirliği Dairesiyle görüşmelerde bulunacaktır.
Atina Haberler Ajansının ilâve ettiğine göre, Emanuel Çuderos, aynı mevzu ile alâkalı görüşmelerde bulunmak üzere Washington‘a gidecektir.
9/VIII /1950 Çarşamba
Borsalarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsast
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Kupanı?
Bugün
Bugün
İstanbul
Adana Ticaret Borsası
Londra Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
Bradford Piyasası
Eskişehir Ticaret Borsası
İskenderiye Borsası
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
İstikrazı İstikram Müdafaa
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
bir manzara ar-yeni mahsulden
Esld Kapanış
AJcala
AkaJa Akala yarll yeril
Son Kapanı?
tcnckoll) aıra) çıplak)
Hıırn Slcyvıdar ı
Kindik (kabuklu afvri) bindik (îç tombul) .... OvlB (kabuklu)
Cevia (îç natürel) ....
flum derileri
Sığır «al um ura (kasap) KL Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
FINDIK
a) %60 randımanlı kabuklu tombul .. b) İç sıra kontrollü ..
lkrnml>ell tahviller 1933 Ergaui ...
1938 İkramiyen Milli
1841
1941
IZ2
Nom
• I
üzüm çoklrdeksla No.» tnelr A «eritti No. 8....
’• B norlsl No. 108
Akala ı ..........
Akala il Akaln LI1 .......
yeril •«•«••«•••«•>•« yağı (rafine) ... çekirdeği -...™
Nebati Ynfclurı
Zeytinyağı (E.E. Hıısamyağı (Raf.
Ayçiçeği (Haflno Fındık yağ) (Çürük)
Levıınt İç
Ekstra iri
Kuru Ü»üm
Thompson
Keten tohumu (Buşell=Dolar) Mlnncapolla ........
Kalay (Llbreal=8ent) .......
Lavha-tencke (100 libre dolar)
Pamuk (Kantan=raliarı) Aahmaunl Kısa elyafb E/G Karnak Uıun elvafh P/ö
Bugün gayet Bakîn zeden Borsa salonunda getirilen gayet az miktarda kuru üzüm 53 . 55 kuruş arasında muamele görmüştür. Hafta başından İtibaren Borsaya daha büyük partiler getirileceği ümit e-diJmektedir, Pamuk salonunda Ameri-kada pamuk rekoltesinin kısa olduğuna dair işitilen haberlerden sonra pamuk ü-zerine hararetli muameleler başlamış, 239 kuruştan açılan fiyatlar yarım saatte 241 kuruşa kazlar yükselmiştir. Satıcı 240 kuruş latemektedir. Çekirdek pi. yaflası IfltckH vc muamelelidir.
1941 Kalkınma
(•> Gününde Bomada uıuumclczn tuecü cdılaıvauo lubvüat vo uehunun ara vu uüvpivro goro Laayyün öden uUtrıbl piyasa değerleri.
Altın düşmekte devam ediyor.
Fındık yükseliyor. Dün 227 olan fındık 240 a çıkmıştır. Yeni mahsul de 240 tan 247 ye çıkmıştır.
Yağlı tohumlardan ayçiçeği, mısam eski fiyatlarını muhafaza etmektedir.
Sadeyağ hyatlarında da bir ilerleme gözükmektedir.
ihraç mallarının fiyatları da yükselmektedir. Kcçikılı fiyatları da artmıştır.
Tiftik de aynı ilerlemeyi göstermektedir. Yapağı fiyatları başlamıştır.
Slvas-Erzurum 1 " •' il.-VI1
Demiryolu i
Buğday yumuşak Buğday şort
Arpa
Uukunıu Hum Maddeleriı liftik (ana mal) .........
Tiftik (NatUrat) .........
Yapak Trakya (Kırkım)
Tuğlı tabumlar ı
Ayçiçeği tohumu
Ivctcn tohumu
Kendir tohumu ........
Susam .....................
Yer fıstığı kabuklu ......
Buğday (Buşdl=Sent)
Şort Kış mahsulü No. 2
Kırmızı “ •• No. 2 ..........
Panıııh MldcUing (L4br«ai=8«nt) Ekim .............................
Aralık ••••••••••••••••>««•••••••••••(•• Mart ............................
Tiftik (Libresl=Sent) Teksaa No. 1 .............
Fındık (Llbrc«l=Sent)
Kabuklu yerli İri ......
* orta .....
İthal malı İç ithal mfth (Llbr©3l=Sont) .......
çelcirdekala seçme
•»•«•••«#•••
Müdafaa 1 ........
Demiryolu IV Demiryolu V .......
1949 İkramiyen Dikerleri Demiryolu VI ......
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüo.)
Buftday Ofis ............
Arpa yemlik (dökme) «mm»
Mısır son (çuvalı) ......
Foaulyo tombul ..
Fafiulyn Çalı eert ••••(eeaee««
Kuşyemi ..................
Mercimek kırmızı kabule.
Mercimek yeşil ..........
Nohut natürol •••
da yültselmeyo
KAMBİYO
Istanbu 1 Borsası
Açılış | Kapanış
1 titerllng 7.88 7.89
9A9 OK 282.25
100 Fr Frangı 0.80 0.80
100 İflviçro Fr.... âl.67 04.67
1O0 Beiç. b'r 5 60 6.60
100 Isvoç Kr...... 64.12.50 64.12 56
100 Florin 73.58.40 73.68.40
iûO L/lrot »••••(•>•»• 0.44.128 0.44 12*
100 Drahmi ........ 0.01.870 0.01.876
100 Escoudoa ..... 9.73.00 0.73%
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeıl Or Ö.05 5.12
Külçe l>rxu«»a B.— —
Cumhuriyol 34.—
Reşat 36.50 38.20
33.60
Gulden 32 60 35 26
t o 111 s 44.50 40.75
Fransıa kok ... —
Napoiûon LU M * —
î h v 1çr® —
Nru-Turk’tn ı onnuı 1 85
Gümüş, Platin
En aşuğı En yukarı
Gümüş Gr. — e
PMtın ” 10.- İL-
Zürich Borsası (Serbest)
23 5 1950 İsviçre Frangı
Durumu En aşağı En yukarı
l'hrk Liraaı L- Lİ0
Dolar 4.33 4.34
Sterlini/. . 10 Ih 10.00
Friınıu?. Frangı 1.16 1.11)
Şirket Tahvilleri
r.C Ziraat Bankası Anadolu D.Y. Tertip A/B. ♦» •• •• C. %80 ” ., Müme* Sonot 20 60 112. ÖO 22.80 63.— 20 20 ILL- 69.- 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Morkez Bankası rurldye İş Bankası Türk Ticaret Bankası . Arnian Çimento 123.— 80.— B.— İÖ.20 23.25 16 — 120.25 6.— 15.25 23 50 16 25
Sark Değirmencilik
Milli Reasürans
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi Fonslve 1003
Dün Etki kur
2*3.— 363.—
234 V4 234.-
37.1)5 38.84
37.10 38.88
37.16 38.80
— -

— —
—. —
(L- 40.-
U 1/4 U 1/4
3.23 8.85
05 50 95.—
7.80 7.80
Kotan tohumu (Tonu=Sterllog)
Bom tıfiy —
Kalkılta —
Ver fmfıgı Hindistan —
Tiftik (yİ mal (Llbreal=Flyat) —
• • Sıra malı n •>
Tün Anadolu *• M» 20/21
• • ITakya •• •• tee 18/21
34.
30.
20 (21
18/31
Sayfa 6
jyenî İstanbul
10 Ağıjftog 1900
l
POSTA PULU —
BOLLEK8ÎTON MERAKLILARINA
Türkiye Cumhuriyetinin tam temi® tek koleksiyonu ile blok 1928, 1929, 1930
Kadınlar Kongresi va diğer kıymetli bloklar bir hafta müddetle satılıktır. Yük-aekkaldırım Ihsan Akkaya Pul Yurdu No. 116 ya müracaat buyuru İm ası.
•«•i

taş kırma makLn.ala.ri,. ,
ve her' türlü yol inşaat makınaıarı
Türkiye Umum Mümessili:



AHMET VELİ MENGER
t


L j \ il * ’ k ■■ •
Taksim, Cumhuriyet Meydanı No. 9*1 — Telefon: 41442
J
* V
29 Ağustos 1950 keşidesindeki binlerce liralık ikramiyelerden faydalanabilmek için
En az 100 liralık bir hesap açmakta
Acele Ediniz
Mevcut hesaplarınızı arttırmayı unutmayınız
Her 100 "raya ayrı bir kur’a numarası, her ay bir keşide
DÎKKAT



diyor
t L M. İn Btanbuldan Pazar ©Önleri hareket •den teferlerl sayesinde 1} ©Önlerinden hiç kaybetmeden teyahal etmek imkânını buldum.Modern, konforlu ve İçindeki hava tazyiki ayarlı uçaklarında yol olmak ve dinlenmek bir zevktir.
Seyahat acentenize veya amuml acentemiz TÜRHOl TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ ne şimdiden müracaat ediniz.
■ t • «4 •» • ( *
Atlas Sineması Pasajı • Beyoğlu Telgraf: TRANSAERA Telefon: 407 6 4
HOtANOA ItAlIVn
KAVA YOLLAN*
Eyüp İlçesi Seçim
Kurulu Başkanlığından
6671, 5672 Bayılı Köy ve Mahallelerde Muhtar ve İhtiyar Heyeti Seçimine Dair Tâdil Kanunları ile 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunları hükümlerine göre Eyüp İlçesine bağlı mahalleler ile köyler 57 sandık alanına ayrılmış olup, alanlar ihtiva ettiği sokaklar ile oy sandıklarının konacağı yerler, Vatan ve Her Gün gazetelerinin 10-5-1950 günlü nüshalarında ilân edilmişlerdir.
5672 sayılı kanun hükümlerine göre, her köy bir sandJc alanına ayrıldığından Alibey köyündeki 29 No. lı Bandık ile Kemerburgaz köyündeki 51 No. lı sandık kaldırılarak köyün tek sandığına bağlanmışlardır.
13-8-1950 pazar günü yapılacak olan köyleıde muhtar ve ihtiyar heyeti, mahallelerde ihtiyar heyeti seçimlerine iştirak etmek istiyen seçmenlerin sabah Haat 8 den, öğleden sonra saat 17 ye kadar sandıkların konacağı yerlerde bulunacak sandık kurulu balkanlarına müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur.
(10867)
MEVSİM SONU SATIŞINDA

(Ai&l
MAĞAZASI-BE YOCLU
HAC SEFERLERİNDE EN BÜYÜK TENZİLAT
Dört Motorlu Amerikan Dev Uçaklariyle rahat koltuklarda oturarak
7 saatte Istanbul-Cidde

GİDtŞ-GELİŞ
Müracaat yeri:
*
İstanbul, Galatasaray Meydanı
TÜRK EKSPRES
(Eski ANTAŞ) Tel: 43194
Seyahat ücreti, Türkiyenln her tarafında Ziraat Bankası, Yapı ve Kredi Bankası şubelerine yatırılabilir
ÎSTAMBUL DÖRDÜNCÜ ÎO-BA MEMURLUĞUNDAKİ
Ht/ııoı Halil Kemaletttn’e
Beyoğlu^ Firurafta mahaJlaal Defterdar Yokuşu. Halk Partisi karşısında İS No. da iken hfUen ikametgâhı meçhul ölü Kornon* datore Kulntlno Fonıi terekesi taafiye memurunun Asliye Dördüncü Ticaret Mahkemesinin ilamına istinaden 9254 liranın mas- • rafları tahalll hakkında yaptığı takip Üzerine namımsa çıkarılan İcra emri tebliğ edilmeden geri çevrilmiş ve rabıtaca yaptırılan tahkikata rağmen tobliğe yarar adrejılnls tesblt edilememiş olduğundan meşkûr İcra emrinin bir buçuk ay müddetle llânen tebliğine icra Targıçlığınca karar verilmekle ı
işbu ilânın neşrinden itibaren bir buçuk ay içinde borcu maa-raflarlyle ödemeni* lâzımdır. Ö-demezsenla tetkik merciinden reya temyiı veyahut İade! muhakeme yoliyle alt olduğu mahkemeden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirmedikçe cebri icra yapılacağı ve yine bu müddet içinde mal beyanında bulunmama, bulunmazsam» hapis İle tazyik olunacağıma ve hakikate muhalif beyanda bulunursam» hapisle cezalandırılacağıma İcra emri yerine kaim olmak ü-sere II An en tebliğ olunur.
REKLÂM ve AFİŞÇİ

Nihat Özcan
Ankara Cad. 59*31
SENEDE mm 10,000 LİRA I cı olan bir mağaza ||| parasız devren acele I tır. I
17 No.ya müracaat m
ARANIYOR
Ankara tiftiğinden eşarp ve lizöz örmesini bilenlerin, Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi No. 40, Bayan Meri'ye müracaat! an.
ZAYÎ — Edlrnekapı, Kariye Bostan sokak 41 No. dan bir ceket kaybolmuştur. Bulanın içindeki nüfus cüzdanı ile diğer evrakı insaniyet namına yukarıdaki adrese göndermeleri rica olunur.
MİÇO
z
Mi • ™ . — _

V
EN CAZİP SEYAHAT
Tatilinizi 12 Ağustos’ta başlıyacak turistik seyahatle geçiriniz...
TARSUS
12 Ağustos’ta İstanbul’dan hareketle İzmir, Rodos, Girid’e uğrayarak, Cenova’ya gidecek ve Napoli, Pire yoliyle İstanbul’a dönecektir.
Bu sefer İçin yerler pek mahdut olduğundan yerlerinizi bir an evvel ayırtınız.
Telefon: 4 2 3 6 2
KUM ve ÇAKIL ALINACAK
Devlet Havayolları
Yeşilköy Meydan Müdürlüğünden:
1 — Pazarlık yoliyle 250 metre mikâp çakıl, 150 metre mikâp kum satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 4800 Ura olup geçici teminatı 360 liradır.
3 — Her iki malzeme bir hafta içinde Yeşilköy meydanına teslim edilecektir.
4 — Pazarlık 10-8-1950 perşembe günü saat 14,30 da Yeşilköy hava, meydanında toplanacak komisyonda İcra edilecektir
(10895)
IDEALTEPEDE

T T
n LI
KÜÇÜKY
ACELE SATILIK VİLLÂ
Asfalt Bağdat caddesi üzerinde, Marmara ve Adalara manzaralı, otobüs durağmdadır. Ayrıca tren istasyonuna ve plâja çok yakındır.
• Villânın evsafı: Bir büyük salon, bir yemek odam, üç yatak odası, mutfak, hamam, helâ, geniş teras. 130 m2 üzerine inşa edilmiştir.
Bir dönüm çam ve meyva ağaçları ile yetişmiş bahçesi, aynca tatlı su ve elektrik tesisatı mevcuttur.
Müracaat: îdealtepe, Bağdat caddesi, Otobüs durağı No. 93.


1Ö03
1950YÂZLIG


A
Baştanbaşa renkli, ilâve tablolarla süslü, en yeni resim ve haberlerle dolu olarak çıktı.
TÜRKİYE YAYINEVİ
ı
FIAT
1
4
MARELLÎ ”
85
1
6
çalışmaz "
HANOMAG M
45
H
4
M
1
M
ELVE
çalışır
1
adet
(
M
45 beygir 6 silindir çalışır vaziyette
24
Aşağıda cinsleri yazılı 5 adet kullanılmış deniz motörü toptan satılacaktır.
BENZ marka
10 ” 1
Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN:
Motörlcr hafta günleri saat 10-17, cumartesi günleri 10-12 arasında Paşabahçedekl fabrikamızda görülebilir. Alâkalıların 31.8.1950 tarihine kadar tekliflerini umum müdürlüğümüze veya Galata Perşembe Pazarı. Samur Sokak Iş Handaki mubayaa büromuza tevdi etmeleri rica olunur. Müessese motörleri dilediği şekilde satmakta veya «atıştan tamamen sarfınazar etmekte serbesttir.
Devlet Üretme Çiftlikleri
Merkez Atelyesi Müdürlüğünden
GAZI
3 adet Facit marka Elektriksiz Hesap Makinesi pazarlıkla alınacaktır.
isteklilerin 21/8/1950 günü saat 15 e kadar müracaat veya teklif göndermeleri, (10645)

Comments (0)