TeM* eden: Hnbib Edlb . TÖREHAN
10 Eylül 1950
Paıar
FELVİ IS'rflNBUL tBNl İSTANBUL
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 — Posta Kutusu : 447 - İstanbul
Yıl 1 — Sayı 284 — 10 kuruş
Abnnot Türkiye İçin gençliği 32, altı aylığı lî, üç aylığı 0 liradır. Hariç memleketler İki misildir.
tlAnlnr : 6 ncı sayfada santimetresi
2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabııl edilmez.
Telefon r 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Kore'ye asker göndermek hususunda
AVRUPADAKİ
Menderesin demecine Amerikan
m e r ı
kuvvetleri
arttır
İç politika
Sistem ihtiyacımız
heyecanla kutlandı
Galataaray dün İngiltereye hareket etti
Milletlerarası Askeri Atletizm Müsabakaları
muhabirimiz bil Kurtuluş Bayra
Batı karşı büyük askerî
Habib Edib - Törelıan
Avrupayı Rusyaya müdafaa edecek bir milletlerarası kuvvet meydana getirilecek
15.000 finalinde Osman Coşgül birinci oklu
Bir Amerikan inşaat kumpanyası mümessili Ankarada
oğullarının safhasında sayesinde hkyük hlz-Ayııı za-kurul nıaaı*
Avrupa Güzellik MÜMtbnkasına katibin güzeller, dün Rlınlni’de sereDarl-no verilen bir ziyafette hazır bulunmuşlardır. Resimde. Türk güzeli Güler Arımnn Kimini plAJırıda görülmektedir. Hanın - Foto’ıııın dtin Rlınl-nl’dcn getirdiği diter güzelimin rejimlerini 3 üncü HAhlfcrnlzde bıılacnksıniK
mütehassis etti. Bu demeç, son iki. üç yıl zarfında bir çoklurımızın Tiir-kİyeye kaggı duyduğu derin İtimadı kuvvetlendirmiştir. Dramatik bir şekilde aldığı bu makul ve cesaretli durumdan dolayı Başbakanınıza takdirlerimi sunmanızı rica ederim. Bu demecin iki büyük memleketimiz arasında zaten mevcut bulunan dostluk ve İşbirliğini kuvvetlendireceğinden eminim.
Hürmetlerim ve en İyi temennilerimle.
A. If. Vandenbrrg
Türkiye Başbakanı Adnan Menderesin demecini havi 1 ağustos tarihli mektubunuza teşekkürler ederim. Bu demeci büyük bir ilgi ile okudum, onu her bakımdan hayranlığa değer bir şey olarak telâkki ediyorum. İsterdim kİ. bu demeç pek geniş bir surette yayınlanmış olsun. Sadıkane duygularımla.
Theodore Francln Green...
Ankara, 9 (ANKAı — Frcderlc R Honry İsmindeki Amerikan İnşaat kumpanyasının İkinci başkanı Mr. Rlnger Ankarada bulunmaktadır. Bayındırlık Bhkanlığında. yollar ve su işleri üzerinde İki mühim konferans vermiş olan Mr. Blngerin mensup ol-duğu şirket A m erik ad a en büyük tesisleri yaptığı gibi Gııam Adasındaki savunma tesislerini de İnşa etmiştir. Bu bakımdan Mr. Blngerin memleketimizde bulunmasına hususi bir *-hemmlvet atfedilmekledir.
İzmir 9 ı Hususî diriyor) — İzmirin mı bugün müstesna bir şekilde kutlanmış, sabahleyin kahraman ordumuzun îzmlre girişi, istirdat gününü hatırlatan bir heyecanla takip edilmiştir.
Kışla Meydanında bayrağımız kış-
VVashlngton, 9 (AP) — Trliman idaresi. Birleşik Amerikanın, Batı Avrupayı Rusyaya karşı müdafaa edecek büyük bir milletlerarası askerî kuvvetin teşkilâtlandırılmasını bütün im-kânlarlyle desteklemeyi ve bu milletlerarası kuvvete fiilen İştirak etmeyi kararlaştırmıştır. Bu kuvvete Alman birlikleri de dahil olacaktır. Dışişleri Bakanı Dean Acheson’la Milli Savunma Bakanı Louls Johnson'un hazırladıkları bu konudaki plân hâlen Beyaz Saray tarafından gözden geçirilmektedir.
Truman bu münasebetle yayınladığı bir beyanda Amerikan kuvvetlerinin ne doreccye kodar arttırılacağı ve bunun ne zaman yapılacağı gibi teferruatın Kuzey Atlantik Paktı ortaklariyle müştereken kararlaştırılacağını belirtmiştir.
Truman şunlsn beyan etmiştir: "Bu tedbirlerin gayesi kolektif müdafaa gayretlerimizin müessirliğini arttırmak ve dolayısıyla sulhun muhafazasını saklamaktır.»
Kongre liderleri de, Rusyanın muhtemel bir tecavüzünü önlemek İçin Batı Avrupndakl A-merikan kuvvetlerinin takviyesini tavsiye etmişlerdir. Cumhurbaşkanının onayladığı proje Kurmay Başkanları Heyeti, Dış İşleri Bakanı Dcnn Acbcson ve Savunma Bakanı Johnson tarafından müştereken hazırlanıp sunulmuştur.
Vandenberçj: »Bu demecin memleketimiz arasında zaten mevcut dostluğu kuvvetlendireceğinden eminim,, diyor
Washlngton 9 A.A. (Basın - Tayin) — Türk Hükümetinin Kore’de Birleş miş Milletler emrine bir Türk askerî birliği vermesi kararı hakkında Barbakan Adnan Menderes’in 29 temmuzda Ankarada bir basın konferansında verdiği demecin 9merlkada neşri üzerine bu demeç. Amerikan Âyan Meclisinde okunup tutanağa geçirildiği gibi muhtelif âyan üyeleri do Türkiye Büyükelçiliğine tebrik mektupları göndermişlerdir.
Ayandan Vandenborg, Fulbrlght, A. Smith. Homcr Ferguson ve T. Fran-cis Green’ın gönderdikleri mektuplarda ezcümle şöyle denilmektedir.
İçinde Türkiye Başbakanının Birleşmiş Milletler vnsıtnsiyle barışı korumak İçin Korede yapılan İşbirliği mevzuundakl demeci bulunan mektubunuza teşekkür ederim.
Başbakanınızın çok kuvvetli bir İfade İle yazılmış olan demeci beni çok
senatörlerinin takdirkâr
P&u, • AA (özel muhabirimizden) Milletlerarası askeri atletizm müsabakaları bugün başlamıştır.
400 metre manialıda Fransız atleti Arlfon 52 saniye 3/10 ile birinci, Türk atleti 59 »aniye İle dördüncü olmuştur.
1500 metre finalinde Oımıın Coşgül 15 dakika 19 saniye ile birinci. Fransız Labidi 15 dakika 21 saniye İle ikinci.
Gülle atmada Belçikalı Wuyta 13 metre 45 He birinci, Nuri Turan 12 metre 54 İle altıncı.
Sırıkla atlamada Italyan Chuesa 3 metre 90 İle birinci.
Üç adım atlamada Fransız Renge 14 metre 27 İle ve şampiyona rekorunu e-gale ederek birinci, olmuşlardır.
Zafer Alayının geçidini Eğenin her yerinden gelen 100 binden fazla insan takip etti lava ve Hükümet Konağına atlı müfreze komutanı tarafından çekilirken heyecanlı tezahürler yapılmıştır, öğleden sonra yapılan zafer alayı geçidi Eğenin her yerinden îzmlre gelmiş olan 100 bin kişi tarafından takip edilmiştir. Bu gece otellerde tek yer kalmamıştır. Bundan sonra îzmlre gelenler Kültür Parka giderek Fuar yollarında büyük bir kalabalık teşkil etmişler ve geç vakitlere kadar eklenmişlerdir.
Gece feneralayı yapılmış ve Fuarda havai fişekler atılarAk müstesna dakikalar yaşanmıştır.
DEMOKRASİ Alemine girerken dünyanın bir çok memleketlerinden misaller almaya çalıştık. Asırlardan beri bıı sahada İlerlemiş memleketlerin eski vaziyetlerini nümııne tutmak İstedik ve bunda pek haklı olduğumuzu da bir çoklarımız tasdik ettiler. Ancak bir taraftan, daha ziyade totaliter sistemlere yaklaşan devletçilik ve diğer taraftan da son İki büyük dünya harbinden sonra en hür ve demokrat memleketlerde bile beliren sosyallslik cereyanlarının tesiri altında devletin bir çok İşlere karışması ▼e bir takım müesseseler! devletleştirmesi bizim almak İstediğimiz modellerle bir tezat teşkil etmektedir, şimdi yrnl İktidara gelen bir hükümet İçin bıı haller bir takım tereddütler doğurabilir.
Biz dünyanın büyük badireler ce-çlrdlğlnl ve hâlâ bir takım tehlikeler karşısında bulunduğunu biliyor ve o-nun için hükümetin karşılaşacağı müşkülleri de tahmin ediyoruz. Herhalde demokrasi diye Örnek olarak almak istediğimiz idare tara, ne muharebeyi kaybetmiş ve ne de galip çıkmasına rağmen mevcudiyetinin büyük bir kısmı sarsılmış olan memleketler değildir. Hele Balkan tipi demokrasi İle İdare olunan memleketlerin hiç biri milletler İçin en ufak hlr model olamazlar. Olsa olsa oradaki hâdiseler, ibret alınmak mak-sadiyle tetkik olunduktan sonra milletin gözü önüne konulabilir.
Biz kendi idaremizi kurarken demokrasi diye Öğrendiğimiz klâsik sistemi dikkatten uzak tutmamak ihtiyacındayız. Çünkü memleketimiz bunun feyiz ve kudretini görmek İmkânını asırlardan beri elde edememiştir. Sanayii çok büyük istihaleler geçirmiş ve harbin bütün sıkıntılarını sırtlarında taşımış memleketlerde bugün demokrasiye yakışınıyaeak hâdiseler görülmektedir. Fakat bunlar belki henüz, atlatılanııyan hastalıkların birer nöbeti telâkki olunabilir ve bunlar, hiçbir suretle, birer ölçü olarak ele alınmaya lâyık değildir.
Memleketimizin toprakları geniş, üzerindeki İnsanlar du buna nispetle az olduğundan sanayi ihtiyacımız fazla olmamak İktiza eder, istihsali fazla ve imali büyük bilgilere ihtiyaç göstermeyen şeyler için sanayi kurmaklığımız yerinde olabilir. Hattâ imali fazia bilgi ve tecrübeler isteyen sanayi teşekküllerini duhl menetmek doğru olamaz. Ancak bunların, büyük sermayelere İhtiyaçları veya harp zamanında lüzumlu olduğu bahanesiyle devlet sermayesine bırakılması caiz değildir. Çüııkü devletin umumî hizmetler Içlıı aldığı vergileri bu İşlere tahsis etmesi doğru değildir. Buna mukabil hususi teşebbüs veya ecnebi sermayesi bunu yapmayı münasip görürse en büyük kolaylıkların temini İcap eder. Yapacağı İşin her noktasını evvelinden tetkik eden hususî teşebbüse bu hususta vasilik etmek değil, belki ona her serbestliği ▼ermek en muvafık bir yoldur.
Biz şimdi Taşkızak Tankerinin memleketimizde ve bilhassa kendi malzememizle İmal edildiğini gördüğümüz zaman büyük bir gurur ve sevinç duyduk. Türk ilim adamlarının ve Türk İşçilerinin vücuda getirdikleri bu eserlerin çok daha büyüklerini başarmalarını bütün samimiyetimizle dileriz. tsç tarafı denizle çevrili lılr memleketteki deniz hareketlerinin büyük olması lâzım geldiğini ve dalma da artabileceğini biliyoruz. Eski zamanda denizcilikte emsalsiz yararlıklar gösteren Barbaros şimdi de denizciliğin her gösterecekleri liyakat memleketin yükselmesine met edeceklerine eminiz., manda hlr kaç asır evvel na rağmen eski idarelerimizin bir türlü tahrip edemediği tersanemizin, zamanın İhtiyaçlarına göre ıslâhını da çok münasip görnıck herkesin kabul -edeceği bir şeydir. Ancak lıerşeyln tedrici hlr tekâmüle tâbi olduğunu da düşünmeliyiz. Gnıııı İçin şimdi birden-bire yine devlet sermayesiyle muazzam bJr tersane tesis olunması da şimdiye kadar dalına tekrar ettiğimiz serbest sisteme muhalif olacak ve devletçiliğe bir yaklaşma teşkil edecektir. Harp zaruretlerinin tetkiki bizim salâhiyet ve bilgimiz, haricindedir. Ancak öyle zannediyoruz kİ. memleketimizde demokrasinin hnklkl Icaplarınn uyacak hlr serbestlik temin olunursa bunu memleket müteşebbislerinin hattâ ecnebi sermayeyi do İştirak ettirmek suretiyle yapabilecekleri hiç de imkânsız sayılamaz. Fakat bunun için hükümetin teşebbüs sahiplerine en büyük kolaylıkları göstermesi ve onları İlk zamanlarda verecekleri siparişlerle kuvvetlenıllr-mesl lâzımdır. Çünkü gaye memleket, te şahsi teşebbüsün İlerlemesi suretiyle milli İktisadi^alıııııza hizmet %e Türk İşçilerine geçim InıkArıım temin etmektir, Demokrat hlr hükümetin başlıca vazifesi bu gayeye erişmek e-mellnde toplanmış olacağından, şimdi her şeyden ev^cl sistemlinizi teshil etmek ve arlık onun üzerinde fevkalâde zamanların gerektirdiği İstisnalar hariç olmak liz*re hu yokla değişmeyen bir azimle yürümek lâzımdır.
1 M
r 4
f 1
■7 1 ’ ( ’ i' -
4 *1 r
M S T
.( If' ■■•■i
Ganelkıırmay Başkanı Ordu Komutanları dünkü toplantıda
Dün, Ege vapurundaki toplantıda tatbikat hakkında izahat verildi
Manevraların sonundaki geçlf resmini Cumhurbaşkanı, Başbakan ve büyük ihtimalle Edinburg Dükü takip edecek
Birinci Ordu tarafından Kocaeli höl-gosindo tertip edilen 1950 aonbahar müşterek tatbikatı bugün sabah dokuzda harekât sahasında fiilen başlamış olacaktır.
Bu münasebetle dün Ibge Tapu ıhında yapılan bir toplantıda hu müşterek tatbikat etrafında Birinci Ordu Müfettiş Vekili Korgeneral Şükrü Kanatlı taraf/ndan tatbikatın umumi istikametleri etrafında izahat verilmiştir.
Ttatbikatın birinci günü. kırmızı kuvvetlerin mefruz muhnBinı kuvvetleri olun mavi tarafın ileri kıtalarına karşı harekâtlyle geçecek ve IklncJ giın de kırmızı taraf kuşetlerinin taarruzlara devam edecektir. Tatbikatın üçüncü günü takviye kuvveti almış olan mavilerin taarruzu ve kırmızıların savunması He geçecek ve dördüncü gün de mavilerin tunrruzu devam edecektir. Beşinci gün kırmızı kuvvetler karşı taarruza geçecekler ve tatbikat bu son harekât İle nihayet bulacaktır.
Birine! Ordu Müfettiş Vekili Korgeneral Şükrü Kanallının bu umumi İzahatını takiben Birinci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Vedat Koran İte tatbikatta deniz ve hava harekâtını I-dare edecek komutanlar tatbikatın teknik askerî kısımları Üzerinde bu toplantıya İştirak etmiş olanlara geniş malûmat vermişlerdir.
Ege Vapurunda yapılmış olan bu toplantıda Milli Savunma Bakanı Refik Şevket İnce, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Orgeneral Muzaffer Tuğsavul, Anım Tmaztepo. Muharrem Kfazhım Is kora. Zeki Doğan. îzzet Aksnlur. KorgL Nureddln
KOREDE
Müttefiklerin durumu düzeldi
Masan'a Cenup Koreliler ufak çapta bir çıkarma. yaptılar
Tokyo, 9 (YtRS) — Birleşmiş Milletler kuvvetlerine mensup uçaklar fana havaya rağmen faaliyette bulunmuşlar ve kızıl nakliye kollarını ve tanklnrını hasara uğratmışlardır. Po-hang'ın şimalinde bulunan Yongdan şehri de bombalanmıştır.
Yongşon’un doğusunda ve Kyong-Junun kuzeybatısında çarpışan Amerikan ve Güney Kore birlikleri vaziyetlerini düzelterek yeni bir müdafaa hattı tesis ctınişlordir. Yongşon Kyongju yolunu kapamaya çalışan kir zil birlikler püskürt ölmüştür. Bu cephede açılan gedik kapanmıştır.
Kore müdafaa hattının Kuzeydoğu ucundaki durum İse ciddidir. Burada komünistler şiddetli muharebeler n* ı.tcoal Pohang hava alanı ve buradaki müttefik birlikleri tehdit altındadır.
Masan'a çıkan hlr avuç Güney Koreli denizci buradaki komünistlere muvaffakiyetle karşı koymaktadır. Bu hlr avuç kahramanın kullandığı taktiklerden biri de şudur: Küçük partiler halinde denizden kızıl hatlarının gerilerine çıkmak ve ateş açarak on-Inrı şaşırttıktan sonra tekrar geri çekilmek. Komünistler bu hallerde ekseriya birbirlerine girmektedirler ve kendi kendileriyle çarpışmaya devam etmektedir. Fakat buraya yüksek karargâhın müsaadesini almadan gelen hu birlikler pek az yardım görmektedir.
Yunan Parlâmentosu dün Kabineyi devirdi
Atina. 9 (YtRS) Meclis. 230 mev-utla toplanarak hükümeti 124 muhalif rey vermek suretiyle devirmiştir. Liberaller ve Sosyalistler hükümet le-hlno ancak 106 rey Gikarabilmislcrdir.
Baransel. Hava Kuvvetleri Komutanı Korgl. Muzaffer GÖksenln. Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümamiral Sadık Altmcan, Donanma Komutanı Tümamiral Rjdvnn Koral generaülen Amerikan denfz.' havi yardım heyetleri Başkanı ve mensupları, ataşemillter-ler ve yüksek rütbeli subaylar hazır bulunmakta İdiler.
Manevraların sonundaki geçit ree-mlnl Cumhurbaşkanı, Başbakan ve büyük bir ihtimalle Edinbourgh Dükü takip edeceklerdir.
/------------------------------\
tıifctl bir romanda aradığınız bUtün kıymetler:
Büyük bir aşk etrafında hareket, heyecan
ve fikir hâleleri
Yazan Peyomi Safa

Türk cemiyetinin ve dünyanın geçirdiği buhran içinden yeni bir dünyanın hayaline ve İmkânlarına doğru ümit, verici u-zanışlar... Yer yer neşelendirici latifeler ve nüktelerle dollu baran ıstırabın hnşdömlürücü derinliklerine İnen, yeni hlr teknikle yazılmış roman.
12 Eylülde Yeni İstanbul’da ______________________>
DfiN
BUGÜN
Gl. Şükrü Kanatlı izahat veriyor
Kore’ye gidecek Birliğimiz
Askerlerin uçakla nakledileceği hakkındaki halterin katileştiği söyleniyor
Anksra 9 (Ankara Ajansı) — Koroya gidecek «ekeri birliğimizin uçaklarla nakledileceği hakkındaki haberin katileştiği bildirilmektedir. Söylendiğine göre nakll.vs İşinde kullanılacak uçakların sigorta muameleleri da tamamlanmıştır. Bugün Ankarada birliğimize mensup ilk kıtanın 18 eylülde uçaklarla hareket edeceğine dair söylenti çıkmıştır. Diğer taraftan erlerimizin alıştıkları gıdaların nevi ve şartları gozönuııde bulundurularak iaşelerinin bir kısmının Türklyeden temini İçin büyük bir firma ile anlaşmaya varıldığı bildirilmektedir, iaşe maddeleri kıtaların hareketinden evvel Japonynda stok edilmektedir.


I

4


L
4
Sayfa 2
YENÎ İSTANBUL
10 Eylül 1950
MEMLEKET MESELELERİ
Millî ve milletlerarası
ŞEHİR HABERLERİ
Bu şehrin İçinden
Şehir köşesi
sosyoloji kongreleri
SUAL?
Yazan • Fındtkoğln Z. Fahri
İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden
İhtiyaçlarımızı karşılayan eşyanın ® sergilerine hasredilen yaz aylan, aynı zamanda mânevi ve fikri ihtl-yaçlanmızı tatmin eden fikirlerin de sergilerinin hazırlandığı bir mevsimdir. Fakat umumiyetle bu mevsim, milletlerarası eşya ve fikir sergilerine hasredilir, yerli ve milli olanla-n kışın yapılır. Bu kaidenin bir istisnasına bu yıl biz de şahit olduk: Türk Sosyoloji Kongresi de, tıpkı bugünlerde Isviçrede ve Italyada toplanan İki Milletlerarası Sosyoloji Kongresi için yaz aylarında yapılmıştır.
Aşağı yükon bir asır önce Fransız İçtimaiyatçım Comte’un yaratması olan “Sosyoloji,, kelimesi bugün şaşırtıcı derecede günlük bir kazandı. Artık bu yeni bilgi dan bahsetmeyen yok gibidir, bile bu milletlerarası kelime, malyat,,, “Cemiyet ilmi”,
“Dil kurumu türkçesi”, “Eğitim Ba-•‘Terimce,, m arazî li-ta rafından itibariyle
kıymet kolun-Bizde
yahut
tabiri anla-ettiği oldu-
Har-
kanlığı türkçesl,, veya adını taşıyan anormal ve san cereyan mensupİAn uydurulan ve teşekkülü
türkçe gramer kaidelerini de baltalayan çirkin" ye gülünç ‘'Toplumbilim,, gibi nesneleri mağlûp eder bir durumdadır. Her tarafta ve herkesin ağzında bir “Sosyoloji,, kullanılıp duruyor. Anlayan, mayan herkes tabirin delâlet bilgiye tam salâhiyetle sahip ğu kanaatindedir.
Görüyoruz kİ. tklnci Dünya
binden sonra gerçek sosyologlar, bu hale bir nihayet vermek istiyorlar ve artık sosyolojiden bu yeni bilgi kolunda ihtisası olanların bahsetmeleri lüzumu üzerinde duruyorlar. Hattâ bir bakıma münferit İçtimai İlim erbabı dahi tıpkı sadece maden, nebat, hayvan bilgilerinde İhtisası olanların “Biyoloji,, den cesaretle bahsetmelerinin dofru olmaması gibi sosyolojiden bahsetmemelidirler. işte Türkiyede “Türk Sosyoloji Cemiyeti” nin, Italyada “İtalya Sosyoloji Cemiyeti” nin. İsviçrede Ünesko’ya bağlı “Milletlerarası Sosyoloji Demeği., nin hazırladıkları biri yerli, ikisi milletlerarası olmak üzere üç kongre bu düsturun ilânı İle İşe başlıyor.
— n —
Türk Sosyoloji Kongresi, çalışma-lannı bitirdi. Yakından takip ettiğim kongrede bir çok sosyal problemler öne sürüldü ve münakaşa edildi. Bizde ilk ve münakaşalı olan bu tecrübe yavaş yavaş sosyolojiyi her rastge-lenin cesaretle bahis mevzuu etmesi âdetine nihayet verebilir. Zira toplantılar, bir meslek efkârı yaratırsa, “mutatabbib” lerin önüne “t8bib”ler zümresinin çıkması gibi sosyologluk taslayanlar karşısına da hakikî sosyologlar çıkacaktır. Bunun İçin her şeyden evvel, sosyolojik zihniyetin dayandığı esaslar neşredilmeli, bu esaslar bilhassa içtimai ilimlere nüfuz ettirilmeli, hattâ meselâ ferdi uzviyet üzerindeki tesirlerinden gururlanan bir kısım doktorların içtimai uzviyet içlerinde de hazan gösterdikleri büyük ve başdöndürücü cesaret önlenmelidir.
— III —
Birinci Dünya Harbinden evvel Milletlerarası Sosyoloji Cemiyetinin vakit vakit hazırladığı kongrelerin on dördüncüsü önümüzdeki hafta içinde Roma'da başlıyor. Türkiyeden üç mümessilin katıldığı anlaşılan bu kongreye sunulan yüz kadar rapor, kongrenin programına göre şu meselelere aittir: İçtimaî zümreler, şehir ve köy münasebetleri, içtimaiyat usulleri ve içtimai araştırma merkezleri, halk efkârı meseleleri, nüfusta dinamizm ve bunun içtimai e-hemmiyeti, muhacir ve mülteci meseleleri, iki dünya harbinin halklar üzerindeki tesirleri, içtimai baktm-dan oyunlar, hijiyen terakkisinin içtimai ehemmiyeti, suç sosyolojisi, ekonomi sosyolojisi, muhtelif memleketlerde keşifler ve tesirleri ve, teknik ilerleme ve İçtimai teşkilât. Bu mevzu gözlerinin her biri içinde de aynca İkinci derece meseleler vardır. I
Memleketimiz namına kongreye katılanlann anlatacakları raporlardan birinin mevzuu Türkıyede içtimai araştırma merkezleri, İkincisi TÜrkiyede içtimai bir hareket oİa-rak sendikalizm, üçüncüsü ise Osmanlı şehirlerinin teşekkülüdür. Kongreyi hazırlamakta büyük hizmeti olan İtalya Sosyoloji Cemiyeti Reisi Prof. Ginl, bir Akdeniz memleketi olan Türkiyenin, bir Akdeniz memleketi olan Italyada toplanacak Sosyoloji Kongresine gösterdiği bu alâkayı sevinçle karşıladığım Türk Sosyoloji Cemiyetine bildiriyor. Bu vesile 11e haber verelim ki, tanınmış istatistikçi Prof. Ginl, yakında istatistik dersleri vermek üzere üniversitemize davet edilecektir.
, -IV-
Birleşik Amerika, Avrupadakl bazı ananevi meslek ve bilgi teşekküllerini mevcut değilmiş farzederek bunları yeniden kurmak İstiyor. Doğrusu pek mânalı bir hâdise! Av-rupada meselâ Dünya Muallimler Birliği Teşkilâtı var. Amerika, Wotp adı altındA tanınmış olan ve merkezi Amerikada olan “Dünya öğretim Teşkilâtı,, nı Ön safta bulundurmak istiyor. Avrupada mazisi olan bir Milletlerarası Sosyoloji Cemiyeti var. Amerika, Unesko vasıta-siyle, bir yenisini kurmak peşinde. İşte Roma’da On Dördüncü Milletlerarası Sosyoloji Kongresi toplanırken, hemen hemen aynı zaman esna-
sında Zürih’te Birinci Milletlerarası Sosyoloji Kongresi toplanacak. Kendine ve kendi işlerine sahip çıkmak isteyen bir Avrupa İle bu Avrupa İşlerinde alâkası olan bir Amerika arasında garip bir uyuşmazlık, bu suretle bir ilim kolunun kongreleri vesilesi İle de kendisini pek mânalı surette göstermektedir.
laviçredeki bu Birinci Milletlerarası Sosyoloji Kongresi başlıca şu kollar üzerinde hazırlanmış raporları müzakere edecek: Umumiyetle sosyoloji metodlan, dürçy* meseleleri karşısında milletlerin takındığı milli davranışlar ve milli karakterler, milletler arasındaki münasebetlerin sosyoloji bakımından tetkiki, milletler içindeki ırki azlıklar ve bunların o milletlerin dış politikalarına tesiri. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse Roma Kongresinin mevzuları ne kadar nazart, ilmi ise ZÜrih toplantı-sınınklleri de o derece ameli ve hayatidir. Burada biz iki kıtanın dünya görüşü farkını, İki dünyanın cemiyet İlmi telâkkisini görmekteyiz.
Bu kongreye Türkiyenin İştirakine dair bir bilgiye sahip değiliz. Kongre programında Türkiyenin de Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla davet e-düdiği bildiriliyor*» da fiili durumun ne olduğunu pek bilemiyoruz. Fakat hemer. «öyliyeylm ki, faraza dünya meseleleri karşısında halkların davranışı. yahut millet içindeki akalll-yetlerin ahvali... gibi konular İçin memleketimiz faydalı bir lâboratu-varhk yapabilir. Meselâ bir müddet evvel görüşmek fırsatını elde ettiğim Strasbourg’daki Avrupa Konseyi Haberler Dairesi Müdürü Prof. P. Levy Avrupa işleri karşısında Türk halk efkârının düşünce ve duygularını aksettiren raporlara ihtiyacından bahsetmiş idi. Bu defa Avrupa Meclisi toplantısına iştirak eden Türk heyetinin (İat&nbulda Avrupa Konseyi Kültür Bürosu) teşkilini teklif etmesi de aynı nokta ile alâkalı nisa gerektir. Yeni Gazetecilik Enstitüsündeki dersler arasında halk efkârı bilgisine yer verilmelini, demokratik fikirlerin yeni ilmi faaliyetlere meydan vermesi diye karşılamak lâzımdır. Her halde bu sahada Türk sosyoloji mensuplarına düşen mühim vazifeler bulunduğu muhakkaktır. Dünyamızın işleri giriftleştlk-çe, bunları çözecek zJhin Aletleri de beraber gelişiyor. Bu gelişmeden payımıza düşeni ihmal etmemeliyiz.
Bulpar Başkonsolosunun kokteyli
Bulgaristan Millî Bayramı dol iyisiyle şehrimizdeki Bulgar Başkonsolosu tarafından dün akşam saat 10 da Park Otelde bir kokteyl verilmiştir.
Toplantıda Vali, Emniyet Müdürü, Merkez Komutanı ve şehrimizdeki Fransız, Irak, Mısır, Lübnan, İsrail ve Sovyet Başkonsolosları hazır bulunmuşlardır.


Gazete ildnlamıda, duvar a-fi^lrrinde pördilm! Serbest ffü-reş dünya şampiyonlarımı*, Kırkpınar pehlivanları ile iddia~ lı güreller yapıyorlar-
Yapsınlar.
Fakat acaba milletlerarası müsabakalarda dünya şampiyn-nu unvanını almış olan bir gii-rrşçi, bu şekilde bir müsabakaya girişebilir mit Utııantnı ortaya koyabilir mi? Yenilirse ne olur? Federasyon bu karşılaşmaya müsaade etmiş midir? Etmiş ise neye istinaden? Etmemişse şampiyonların vaziyetleri ne olacaktır?
Bu suallerin cevabını merak eden, öyle zannediyorum, sadece ben değilim. Alâkadarlar bıı hususta izahat verirlerse, aynı zamanda efkârı umumiye de aydınlanmış olacaktır.
bIr İstanbullu
Fikir hareketleri
UUNESCO„, dünyada uırk„ olmadığını ilân ediyor
‘TTNESCO” kuruluşundan bugüne gelene kadar yaptığı faaliyetinin en mühimml ele almış rın, İlim müracaat ticeyi bir
tır. Bu mesele ırk meselesidir.
denilebilecek bir meseleyi ve muhtelif mütehassısla-adamlarının malûmatına ettikten sonra vardığı ne-beyanname ile açıklamış-
UNESCO evvelâ ırk denilen şeyin mevcut olup olmadıfmı ve varsa insanlar arasında bir fark meydana getirip getirmediğini araştırmış, vardığı netice menfi olmuştur. Böylece muhtelif milletlere mensup ve dünyaca tanınmış ilim Adamlarının hazırladıkları iki raporla UNESCO zamanımızın en çetin dâvalarından birini halletmiş oluyor. Bu raporlarda varılan neticelere göre, ırk mefhumu, biyoloji noktai nazarından ilmi bir esasa dayanmaz, başka “ırk’ tan o-lan kimseler arasında birleşmelerin hiç bir zararı yoktur ve “ırk” meselesi, ancak sosyal bir mefhum olarak ortaya atılmış, milyonlarca insanın arasında birçok İhtilâfın ortaya çıkmasına sebep olarak medeniyet Ale-minin inkişafına engel olmuştur.
Pek yakında UNESCO’nun raporu tam metin olarak neşredilecektir. Şimdilik kısaca bahsettiğimiz bu mevzuu, o zaman, daha esaslı bir surette tetkik fırsatını bulacağız. Lâkin, bu dâvanın ehemmiyeti, doğurması melhuz neticeleri şimdiden kaydetmeği faydalı buluyoruz, /a.
Ulaştırma Bakanı geldi
Ulaştırma Bakam Seyfi Kurtbek dün sabahki ekspresle Esklşehirden şehrimize gelmiştir. Bakan, bir müddet burada kalarak ulaştırma müee-seselerlni inceleyecektir.
Sağlık Teşkilâtı Doğu Akdeniz Bölgesi toplantısı dün sona erdi
İSTATİSTİK KONFERANSI MİLLÎ SAYIMI TAVSİYE BUGÜN YILDIZ SARAYINDA UMUMÎ SAĞLIK AÇILACAKTIR.
Geçen hafta Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’ln nutku ile açılan Dünya Saklık Teşkilâtı Doğu Akdeniz Bölgesinin üçüncü toplantısı çalışmalarını evvelki gün bitirmiştir.
Toplantıyı; Türk delegasyon ve Konferans Başkanı Dr. Nail Karabu-da bir nutukla kapamıştır. ,
Komite, Dünya Sağlık Teşkilâtının üçüncü bölge toplantısı için Tüık Hükümetinin gösterdiği misafirperverliğe müttefikan teşekkür etmiş ve kararın Türk Hükümetine bildirilmesini istemiştir.
Gelecek senek! toplantının Tahranda olması kararlaştırılmıştır. Toplantı tarihi sonradan tesbit olunacaktır.
Delegeler, memleketlerine dönmeden evvel bugün Yıldız Sarayında; Türk ve Mısır hükümetleri tarafından açılacak olan sağlık sergisinde hazır bulunacaklardır. Bundan başka Eminönü Halkevi salonunda saat 15 ten İtibaren sağlık filmleri gösterilecektir. Sağlık istatistikleri Konferansında devletlerin muntazam zamanlarda sayımlar yapmasına ve tıbbi istatistik servisleri kurmasına karar verilmiştir.
Toplantı milddetince, bölgeyi alâkadar eden başlıca hastalıklar, hastalıkları Önllyecek ilâçlar, umumi sağlık hizmetleri ve bunun idaresi ile bu bölge halkının sağlık durumunun tekâmül ettirilmesi mevzuları ayrı ayrı İncelenmiştir. Komite, bu arada Doğu Akdeniz Bölgesinin 1051 - 1952 senelerine alt bütçelerini de kabul etmiştir. 1951 senesi için 562 bin, 1952 içLn de 991 bin dolarlık hlrer muvakkat bütçe kabul etmiştir. Kabul e-dllen bütçeler evvelâ Dünya Sağlık Teşkilâtının İcra Komitesine ve sonra dördüncü saflık asamblesine giderek tasdikten geçecek ve Birleşmiş Milletlerin teknik yardım faslından ödenecektir,
Toplantıda Alınan mühim karar ve tebliğler şunlardır:
Iran Saflık Bakanı, Parlâmentodan çıkan bir kanunla bundan böyle İranda hüküm süren sıtma, zührevî hastalıklar, barsak humması ve difer hastalıklara alt ilâçlardan gümrük a-lınmıyacağını bildirmiştir. Komite, difer memleketlerin de aynı yolda hareket ederek kanunlar çıkarmalarını ve haşerat öldürücü ilâçlarla halkın sağlığını koruyan eczalardan gümrük resmi alınmaması temennisinde bulunmuştur.
Saflık hizmetlerinin idaresi mevzuunda bölge direktörünün mevcut idare sistemlerini tahlil eden geniş bir rapor hazırlaması ve bu raporu 4 üncü rejyonel toplantıya sunması ileri sürülmüştür. Saflık hizmetlerinin daha iyi görülebilmesi için devletlerin milli bütçelerinden en az yüzde 10 u bu işe tahsis etmeleri istenmiştir. Aza devletlerin daha fazla saflık personeli yetiştirmeleri ve eksiklerini tamamlamaları İçin fon’lar temini arzu edilmiştir.
EDİYOR — SERGİLERİ
Delegelcrce. “Halk numaralı düşmanı,, olarak kabul edilen sıtma ile mücadele için Bölge Merkezi lskonderiyede bir sıtma müşavirinin bulunması kabul edilmiştir. Bundan başka bölge içinde bir D.D.T. fabrikasının kurulması Ve âcil hallerde bu fabrikadan dışardan malzeme teminine ihtiyaç gösterilmeden İstifade edilmesi kararlaştırılmıştır. Bölge Direktörü Şuşa Paşa Türk Hükümetinin sıtma mevzuunda mücadele ve gayretlerini takdir ile anmış ve difer memleketlerin de bu hususta Türkiyeyl takip edebileceklerini bildirmiştir. Verem için aşı tatbl-kınn devam edilmesi ve zührevi hastalıklar için de bölgede araştırmalar yapılarak çalışma programlan hazırlanması kararlaştırılmıştır.
Komite, bölge direktöründen trahom mevzuunda bir seminer toplamasını ve trahom ile mücadele için eleman yetiştirmek maksndlyle mevcut bursların çoğaltılmasını İstemiştir.
Habeş delegesi, cüzzam He mücadele için yardımını esirgemiyen teşkilâta teşekkür etmiştir. Boğmaca mevzuunda üye devletlerinin antibiyotikle tedavi sistemlerini sıkılaştır-maları kararına varılmıştır.
sağlığının bir

Kızılay Derneğinin Beyoğlundaki yeni dispanseri dün açıldı

Galatasaray Takımı dün sabah Londraya hareket etti
Ingiliz “Sunderland,, profesyonel kulübünün davetlisi olarak Londraya davet edilen Gala tasa ray Futbol Takımı dlln sabah saat tam 7 de kalkan hususi bir uçakla Ingiltereye hareket etmiştir.
Sabahın pek erken saati olmasına rağmen Yeşilköy Hava Meydanına kalabalık bir halk kütlesi saat altıdan itibaren toplanmış bulunuyordu.
GalatasaraylIları getiren otobüs Yeşilköye geldiği zaman San-Kırmı-zılı taraftarlar otobüsün etrafını sararak getirdikleri hediyeleri futbolculara verdiler. Alanda İstanbul Bölgesi Başkanı Vahi Oktay da bulunuyordu. Bölge ^Başkanı, futbolcuların ayrı ayn ellerini sıkarak kendilerine yapacakları maçlarda muvaffakiyetler diledi. GalatasaraylIlar bu seyahat İçin yaptırdıkları gri elbise ve ceketlerinin küçük cebindeki (G.S.I armasını taşıyan bir örnek elbiselerini giymişlerdi.
Kafile Başkam Suphi Batur kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
“Futbolun mucidl ve futbolun üs-tadları olan Ingiltereye yapacağımız seyahatten çok memnunuz. Bilhassa Ingiltereye ilk davet edilen takımın Galatasaray oluşu beni çok mütehassis etmiştir, inşallah lngiltereden Ivl neticelerle döneriz.,,
Kafile Suphi Baturun başkanlığında Turgay, Samlm, Naci, Necmi, Fa-zıl. Musa, Bülent Eken, Muzaffer, öz-can, Rober, Hikmet, Muhtar, Küçük Hikmet, Reha. Coşkun, Bülent, Gündüz ve İdarecilerden Talât Kurt. Doğan Akagündüz, Feyyaz Işıldan ibarettir.
Galatasaray takımı bugljn Öğleden sonra Hull şehrine trenle hareket e-decek ve aynı günün gecesi orada o-lacaktır. Sarı-Kırmızılılar ilk maçlarını 11 eylül pazartesi günü saat 18 de Hull City takımına karşı yapacaktır.
flk defa Ingiltereye davet edilmek mazhariyetine kavuşan GalatasaraylIlara muvaffakiyetler dileriz.
Bugün Celol Hayrabolulu, Yaşar Sındırgılı ile - güreşecek
Bugün Şeref Stadının yüzme havuzunda millî takım güreşçilerimizden Yaşar Doğu İle Kırkpınar güreşlerinde ikinciliği kazanan Sındırgılı Şerif, Celâl Atik de Kırkpınar başpehlivanı Hayrabolulu Süleymanla serbest olarak güreşecektir.
iffi ■
* 1 J
• w * Jİ r Ö o ■
I - Jl
Yunan boksörleri, salı günü geliyor
Elektrik Kulübü tarafından davet edilen Yunan boksörleri salı günü An-kafa vapuru ile şehrimize gelecektir.
Dispanserin cepheden görünüşü
Türkiye Kızılay Derneği İstiklâl Şubesi tarafından Küçük Yazıcı sokağında alınarak yeniden İnşa ve tadil edilen bir bina dispanser ve tedavi evi haline getirilerek dün saat 15 te hizmete açılmıştır.
Bugünkü hususî maçlar
Bugün Fenerbahçe Stadında Fener-bahçenin iki takımı Haliçfeneri ve Adaletle oynıyacaktır. Maçlara saat 14 te başlanacak ve İlk karşılaşma Fenerbahçe ile Haliç arasında, saat
15.30 da Beykoz Defterdarla, saat
17.30 da da Fenerbahçe Adalet ile oynıyacaktır.
1
1940 Norveç istilâsı sırasında cereyan eden bir deniz faciası
Harekât plânına nazaran, bu tehlikeli geçidi çoktan geçmiş olmalı idik. Vakit ağır, herzamandan çok daha ağır geçiyordu. Ancak saat beşe doğTU güverteden. Oskarsborg II? Dröbak’a geldiğimiz haber verildi. Makine dairesinde, dizel motörlerl. monoton türkülerine, durmadan devam ediyordu. Geminin İçinde korkunç bir sükûnet vardı. Herkes nefesini kısmış, fısıldayarak konuşuyordu. Bir yarım saat daha geçti. Zaten gergin olan Asabımız büsbütün gerildi. Şimdi artık mayın tarlasına girmiş olacaktık.
GAZ!
Etrafımızı saran sükûnet korkunç bir patlama He yok olup ağır, çelik tekne sarsılınca. Adeta ferahladık. Aynı anda, büyük çelik süngülerle kilitlenmiş olan bölme kapısı, muazzam çildi mız sarı
Birisi, gayrı ihtiyari “Gaz” diye I bağırmış ve hepimiz mihaniki bir hareketle, gaz maskelerimizi takmıştık. Dışarıdan şiddetli top ateşi duyuluyordu.
Muharebenin ne kadar devam ettiğini. bugün bile kimse bilmiyor. Birinci ve ikinci isabetle, bunları takip edenler arasında geçen bir iki saniyelik zaman, güverte altında, bir başımıza terkedilmiş gibi, kapalı kalan blzlere, saatler gibi uzun gelmişti. Zaten, gazların da zehirli olmadığını, barut gazından İbaret bulunduğunu hemen anladık.
Kamaramız iskele tarafında İdi. Yan kamaranın kalın zırhı 280 milimetrelik ağır bir merminin isabetiyle parçalanmıştı. Bu kamarada bulunan otuz, kırk kara askerinden de her halde kimse kurtulamamıştı.
Büyük kruvazörü sarsan isabetler şerisf bitmiyordu. Çeliğin çeliğe vurmasından hasıl olan boğuk infilâk ve bunu hemen takip eden aksi şada, mücef gemi teknesinde korkunç gürültüler yaratıyordu. Topçu ateşi durmadan devam ediyordu.
Biz piyadelerin yegâne vazifesi, i-şin sonuna kadar soğukkanlılığımızı muhafaza etmekti. Bizce meçhul e-I mirlerin ifası için, oraya buraya koşan deniz erlerini, elimiz kolumuz bağlı seyrediyorduk.
Blücher’in ağır toplan her halde sükût etmiş olacaktı. Çünkü bir müddetten beri yalnız İsabetleri, bir de dörtlü uçaksavarların sesini gidiyorduk.
Bir müddet sonra bunlar da kesildi ve bir an için ortalık sükûnet buldu. Fakat bu sükûnetin hemen peşinden, koca tekne, o zamana kadar duyulandan çok daha kuvvetli, mahuf iki infilâkla sarsıldı. Ve bun-
bir hava tazyiki ile dışardan a-ve otuz, kırk kişi toplandığı kompartunan, birdenbire koyu gazla doldu.
Blücher Kruvazörü Oslo
Körfezinde nasıl battı ?
Yazan: Richard DAUB
dan sonra da nihayet ses şada kesildi. Geminin makineleri bile durmuştu. Yalnız yaralıların iniltisiyle arada bir verilen bazı emirler işitiliyordu. Bundan sonra neler olacağını tahmin dahi edemiyorduk. Blücher iskeleye yattığı halde, batacağını her nedense aklımıza getire m lyorduk. Güvertedekiler bizi galiba unutmuşlardı, çünkü “Herkes güverteye!” emri verilinceye kadar gene bir hayli zaman geçti. •
GEMt YANIYOR!
•Herkesi güverteye çağıran emrin
3
hepimize yeni ümitler
gecikmesi, vermişti. Oslo fiyordunun, bulunduğumuz noktası, fazla geniş değildi. E-ğer komutan, ağır yaralı gemisini karaya oturtabilmlşse, akıbetimizi sükûnetle bckliyebilirdik.
“Herkes güverteye!” emrinin, paniğe sebep olmaması ve kara askerlerinin İntizamla yukarı çıkmaları belki bundan ileri gelmiştir. Fakat kaportadan çıkarak güverteye ayak bastığımız zaman, kruvazörün ne kadar yana yattığını hemen anladık.
Fiyordun sağ kıyısı ile ufak kayalıklardan müteşekkil Aske Adacık-
* 1 1 - J â İL. »

- * n C • ~ te 7
- »- * W a ’

*'llerkc& gembi tcrkeUin!,, “BHıelmr,, İn güvertesinde toplanan jaralılar fUlkuyu takınıyor
Çeviren : Behçet Cemal
lannın takriben ortasında bulunuyorduk. Osharsborg Adası ile Dröbak Geçidi, üç dört kilometre arkada kalmıştı. Saat, sabahın altısı İdi. tik merminin patlamasından beri Ancak yarım saat geçmişti. Çok gayn müsavi muharebe, ancak bir çeyrek saat sürmüştü. Bu harekâtın ne kadar çılgınca bir sergüzeşt olduğunu, ancak Dröbak Geçidinin vaziyetini gündüz göziyle görünce anlıyablldik. Dröbak bataryaları 400 metreden, Oskarsborg bataryaları ise 500 metreden ve aynı anda ateş açmışlardı. Daha İlk salvoda Norveçliler, Blü-eher'in iki taretini düşürmüşlerdi. Alman topçuları, tek mermi dahi a-tamamışlardı. Bu suretle, Blücher’in akıbeti daha başlangıçta taayyün etmişti. Çünkü geri kalan uçaksavar toplan, müstahkem mevkilerin çelik ve beton siperlerine elbette zarar veremezlerdi.
Bütün bunlara ilâveten, Blücher, su altı zırhlarını parçalıyarak makineyi tahrip eden iki torpito isabeti de alınca, Amiral Kuurmetz, u-çaksavarların faydasız ateşini kestirmiş ve Amiral Gemisinin muharebe dışı edildiğini Norveçlilere anlatmak için S.O.S. verdirmeğe başlamıştı. Norveçliler bunun üzerine hemen a-teş kestiler.
Torpito İsabetleri, deniz kurmay subaylarını bir hayli şaşırtmıştı, çünkü Norveçlilerin Oskarsborg kayalıklarına bir torpito bataryası yerleştirdikleri malûm değildi. Bu batarya, daha yüksekte bulunan bir tarassut mevziinden idare edilebiliyor ve daracık geçld İçin ideal bir müdafaa vasıtası teşkil ediyordu. Seyir hatları önceden hesap edilmiş ve nişan noktaları geçide Atılan şamandıralarla belirtilmiş olan bu bataryalardan, hiç kurtuluş yoktu. Düşman gemisi, dar geçitten geçerken. nişan şamanduASinA gelince kovanlar endaht ediliyor ve yelpaze şeklinde ayrılan torpltolar hedefi-muhAkkak buluyordu. Normal olarak ilk torpitonıın bile isabet etmesi muhakkaktı: diğer ikisi, her ihtimale karşı atılıyordu, Blücher’in hesabını görmek için, iki torpito kâfi gelmişti.
Kıç güvertede, harap taretin arkasına biriken yüzlerce kara askeri, şimdilik bunlardan hiçbirini düşünmüyor ve hepimizin aklı fikri, gittikçe yan yatan bu meş’um gemiden nasıl kurtulacağımız etrafında işliyordu. Buz gibi suya atlamayı aklımıza bile getirmiyor ve son dakika imdadımıza Alman veya Norveç filikalarının yetişeceğini umuyorduk. 1-çinde bulundufumuz tehlikeyi hâlâ İdrak edcmediflmlz İçin, köprü üstünden, megafonla verilen:
— Lütfen, herkes dışarı çıkmağa hazırlansın!
Emri, bir hayli garibimize gitmişti Kara askerleri ancak şimdi vaziyeti kavrayarak, ayaklarından ağır piyade çizmelerini ve Üstlerinden de fazla elbise ve teçhizatı çıkarmağa başladılar. Deniz erleri, köprü üstü gerisinde, şiddetli bir yangın olduğunu ve ateşin cephaneliğe sirayet tehlikesi bulunduğunu söyleyerek bize n-cele ettiriyorlardı. Nihayet “Herkes gemiyi terketsin!” emri verilince, vaktin geldifinl hepimiz anladık. Hemen çizmeleri, kaputları ve bir sürü . kıymetli ufak teleğimizi üzerimizden attık.
Askerler can havliyle, denizde tutunabilecek tahta parçalan arıyorlardı. Norveç seferinin hazırlığı sırasında gösterilen İhmal ve teseyyflp. şimdi açıkça belli olmuştu. Sxvlne-münde’de, kendi mürettebatına ilâ. veten 900 kara askeri yüklemiş o-lan Blücher. tozla tek can yeleği yahut sal almamıştı. Halbuki bilhaa-sa piyadeler arasında, yüzmesini bilmeyen birçok Güney Almanvah vardı.
Blücher’in can filikalarından da hayır kalmamıştı. Hemen hepsi, etrafta ne var ne yok harap etmiş olan dehşetli İsabetlerin tesiriyle hurdahaş olmuşlardı.
BUZ GİBİ SUYUN İÇİNDE
Deniz erlerinin getirdiği ^birkaç lâs. tik sandala, güverteye sıralanmlş o-lan yaralılar bindirildi. Denizciler ayrıca, tahta parçalarından sallar yaparak, bunları su sathından ancak yarım metre mesafede bulunan küpeştelerden denize salmışlardı! Her salın etrafına sürü II? asker yapışmıştı. Yüzme bilmeyen karA askerlerine de denizciler kendi takıyorlardı.
Ben her ihtimale karşı tuşunu, temizleme beziyle
ve boynuma asmıştım. Bu aayedş, yüzerken, hiç olmazsa kafam su ü-zerinde kalacaktı. Denize nasıl dalacağımız da ayn bir mesele idi.
(Devamı var)
yeleklerini
maske ku-sıkıştırmış
Şehrin nakil vasıtalarındaki aksaklıklar
îstahbul dağınık bir şehirdir. Ru-melikavağnidan Yalovaya. Evüpsul-tAndan Bostancıya kadar uzanır. Bu mesafeler arasında muhtelif tepeler, Marmara Denizi, Haliç ve Boğaziçi vardır. Fakat rahat nakil vasıtalan yoktur. İstediğiniz kadar otobüs getirtiniz* otomobil ithal ediniz, dol. muş ihdas ediniz, ş°hlr hattı vapurları alınız, tramvayları seferber hale koyunuz, hemşehrilerimiz aanki bir alın yazısı İmiş gibi rahatsız seyahat etmeğe mahkûmdurlar. Bunun sebebini bir taraftan şehir yollarının darlığında, dağınıklığında, bozukluğunda aramak kabildir, Amma bazı- -lannın yaptığı gibi aksaklığı sadece bu Amile yüklemek doğru değildir. Diğer taraftan “işletmeciliğimizin” de bütün bu aksaklıklara sebep olduğunu bilmemiz ve itiraf etmemiz lâ. zımdır. Netekim, Istanbulda seneler-denberi muhtelif semtler arasında o-tobüs seferleri yapılmaktadır. Fakat bu otobüs seferleri arasında hâlâ bir Ahenk temin edilememiştir. Karda, yağmurda, tozda, rüzgârda, sıcakta dakikalarca durakta beklersiniz va arka arkaya üç otobüsün birden geldiğini görürsünüz. Bunlara tesadüf edenler kısmen rahat yolculuk edebilirler. Fakat üç otobüsün bir arada geçmesi İle açılan mesafe gediği, onlardan sonraki otobüse binmek imkânınızı ortAdan kaldırır. Yani se-nelerden beri otobüs İşletmesinin başında bulunanlar, saplan bir elin parmaklarını bile doldurmayan “rlnk” seferlerini birbirleriyle bağdaştırarak tanzim edememişlerdir. Keza ayni aksaklık tramvay seferleri İçin de varittir. Ayni durakta arka arkaya ayni semte giden İRİ vs* ya üç araba geçer sonra uzun bir müddet bu semtin arabasını beklemek lâzımdır.
Bunların sebebi acabA nedir, seyir sırasındaki tıkanmalar beklemeler midir? Şüphesiz bunlar esaslı birer âmildirler. Fakat bu noktalan aradan geçen yıllar boyunca tetkik e-dlp, her arabanın normal gecikme müddetini hesaplıyarak yeni tedbirlere başvurmak, seferleri ona göre ayarlamak ve sürüp giden keşmekeşe, kısmen de olsa, mâni olmaya çalışmak doğru olmaz mı, bu kabil letmeaiHkten de anladığımız aşağı yukan bu değil midir? iktisat İlminde “Büyük Sayılar Kanunu” İsmi verilen bir kaide vardır. Buna göre bir sahadaJcl hâdiseler fazla miktarda tekerrür ederse, bir istikrar hâsıl olur. Tıpkı bunun gibi, yol darlığı yüzünden nakil vasıtalannda vâki olan gecikmeler birbirini ifna edebilir ve bir İstikrar kurutabilir. Yalnız" bunu iş başında bulunan işletmecilerin ayarlaması lâzımdır.
Ayni gecikmeler ve aksaklıklar şehir vapurlarında da göze çarpmaktadır. Tarife meselâ 1,45 de, filân iskeleye bir vapurun uğrayacağını gösterir. Kan ter içerisinde koşarsınız. fakat gemi 1,45 te değil de 1.55 te gelir. Bunun da sebebini işletmecilerde aramak lâzımdır. Çünkü her geminin sürati bellidir. Aşağı yukan hangi saatte, hangi İskeleye çıkaracağı yolcunun sayısı da yaklaşık bir rakamla meydandadır. O halde az da olsa bu gecikmeler işletmecilerimizin hesaplarındaki bazı ihmallerini ortaya koymaz mı?
Aynca, Boğazın iki sahili arısındaki İltisak da mahlrane bir şekilde ayarlanmamıştır.
Bu misalleri »ütunlarca uzatmak kabildir. Diğer taraftan da şehir hat* lannı sevk ve İdAre eden zevattan, ellerindeki vasıtalardan daha rasyo* nel bir şekilde İstifade etmelerini ve vatandaşı daha rahat seyahat ettir* melerini İstemek, hemşerillk borcu* muzdur.
Şevket EA’LÎYAGÎL
Lise ve ortaokullar 2 ekim pazartesi günü tedrisata başlıyorlar
Lise ve ortaokulların olgunluk İmtihanları ayın 14 ünde başlayaoaktm Ortaokul ve liselerdeki sınıf geçme İmtihanlarına devam edilmektedir.
Okullar. 2 ekim pazartesi gününden itibaren derslere başlıyacaklar-dır.
TEŞEKKÜR
Eski Maliye müfettişlerinden. Demokrat Parti Fatih ilçesi idare Kurulu Kâtip üyesi
FERİD ASSOY’a
görülen âcil lüzum üzerine yatırıldığı Or Ofravım HastAhanesinde hazık operatörlerimizden Dr. Franko tarafından prostat ameliyatı yapılmıştır. Muvaffakiyetle neticelenmiş olan bu ameliyattan dolayı Dr. Fran-ko ile yardımcılarına ve hastahane idarecilerine kendisinin sonsuz teşekkürlerini takdim eder. Ferit As-soy’a âcil şifalar dileriz.
YENİ İSTANBUL
SIYASI İKTİSADÎ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi ı
YENİ İSTANBUL NESRİ V Al LIMITED ŞİRKETİ
Müdürü: Kemal H SAR UCA Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden : Sac İd ÖGF.T
Nsşredilmiyen yazılar iade edilme*.
4

Btuııldıgı yer I yeni İstanbul matbaacl LIK LIMITED şlRKF.TÎ MATBAASI
‘ 1 * a. * ~ V

d
*
10 Eylül 1950
T E N î İSTANBUL
davfa 8
ç ------------------->
Günler geçerken
Köhne hat
Refik Hofid KARAY
vrupa güzellik müsabrkasina katilan kiraliçeler bayraklari önünde
1
i
Terkos - İstanbul arası aıı ga-bir bozulurlar. Biri nıiinnkata hareketini, öbürü aıı İhtiyacını sekteye uğratır; İkisinin fazla ynğmıırm soğuğa ve sıcağa, hava değişmelerine tahammülü, mukavemeti yoktur. Hiç bir yerde ne böyle demiryolu varılır, ne de su tesisi. Bulunsa, hu İsimleri almasa gerektir. Trene Işllyecek, suya akacak diye güvenmek lâzım gelir, güvenenleyiz. Tren de aııyumıız gibi çok defa yolda kalır; biri suyunu, öbürü yolcusunu yarı yolda boşaltır.
Terkos şebekesini ıslaha başladık, yakında o mesele galiba en iyi şekilde halledilecek. Fakat İstanbul - Ankara hattı ııe olacak* Esasen bu hattın güzergâhı vaktiyle hatalı çizilmişti. Gençliğimde İşittiğime gi>-re demiryolu. İstanbuldan Anadohıya doğru giderken deniz kenarını, tzmlt körfezini, hattâ daha İleride Karasu vâdlslnl takip etmlyecektl; Haydarpaşadan Vzunçayır’a çevrilerek. Marmara İle Karadeniz ortası ; deniz zaten yoldur, olduğundan ıs-krnarındHn ve
ISTAVBVT. - Ankara arası dcmlryollyle lerlul blrblrlnrlne çok benzerler; Ikhle
bir İstikamet üzerinden İç Anndnluyn ulaşacaktı; Zamane rlcâllnden birinin «Milıll boyunda geniş arazisi rar etmiş, sihir ve keramet beklediği tren yolunu deniz arazisi yanından geçirtmişti.
İşte bugünkü münakale bozukluğunun İlk sebebi o hasis, beş paralık şahsî menfaat hırsıdır. ' Kilometre elinde teminat bulunduran şirket, işini görmek ve ecnebi bir devlet de gayesine ulaşmak için nüfuzlu adamın arzusunu yerine getirmiş, yol mahzurlu ve «arp bölgeye sokulmuştur. Fakat şirket zamanında, belki dr seyrü nefer nzlıfrından. hele şüphesiz kl İyi bakımdan dolayı hat Arız* yapmazdı; sıkıca bir sağnak veya sürekli yağmur olunca köprüler çatır falır çökmez, tranşelerl sel götürmez, topraklar kayıp tünelleri örtmezdi, kinci hatamız bu yolu zamanında Ibthaca göre yeniden tanzim edemeyişimiz, bakımın uhdesinden gelemeyişim İzdir.
Başka hatalarımız da vardır: Ankara Hükümet merkez! olup demiryolu siyaseti başladıktan sonra hattın güzergâhını drğiştirmemiz, nlanıadıysa burasını yenilememiz, yeni bastan kurmamız şarttı. Istan-bula karşı beslenen çocuksu adnvetin de tesiriyle hiç birine, ciddi tamire bile yanaşılmadı. Halbuki şirket kalsaydı onu neler yapmaya icbar ederdik! Yahut da o kendiliğinden ıslahata girişir, hatta modem şeklini vermiş olurdu. Daha tuhafı şudur: Tren yolunu düzeltmedik. Ankara - İstanbul arası bir şose yaptık mı? Hayır. Yirmi yedi sene zarfında bunu da vücuda getiremedik. Denilebilir kl iki şehir arasında münakaleyi güçleştirmek gibi acayip bir politika güdüyorduk: “pek fazla temas etnıiyeilm. zorluk çekilsin., mânasına gelen bir hareket tarzı!
Artık tamamen meydana çıktı: O hat upuzun katarlan» motörlü trenleri, gittikçe büyüyen lokomotifleri, çoğalan seferleri ile vo gittikçe yaşlanan, fennî kıymetini kaybeden, İptidaileşen bakımsız tesisleriyle şlnıendifercilik noktasından namevcuttur; müzeliktir. Sadece Gebze köprüsünden bir trenin deve adımlarhle. ha düştük, ha düşeceğiz geçişini ve ablaya püfllye E-sklşehire doğru rampadan güç belâ, gerisin geri kn-ya topartana tırmanışını düşünmek bu kanaati teyit eder. Kırk sene evvel bile Kumanyada Tuna köprüsünü normal süratle geçer giderdik; ovada mıyız, asına salıncakta mı? farkına varamazdık.
Yolcularını İkide bir yollarda bırakıp seller arasında yüzdürecek yahut Bandırmaya götürüp Balıkesir üzerinden onları — kulağını ensesinden gösterme ve kedi enciğini taşıma kabilinden — günlerce hedefin uzaktarmda gezdirecek bale gelmiş bir hat, memleketin başşehriyle en frtivük şehrini birbirine bağlıyor! •
Maziye ait bütün bıı hatalar işe artık bambaşka, çok ciddî, gayet aaaalı bir plân, sağlam kafa ve kuvvetli sermaye ita girişilmesi lüzumunu gösteriyor. Eminiz, kl muhterem l taştırma Bakanı da bir fen adnmı olduğundan aynı kanaattedir. Son söz yerine İşte bir şlnıendlferclllk ▼#-«IzcKİ: “Düt!w diye öt-mekla tren İşletilmez!
tam m&nasiyle garantisi., gibi

| Yunanistan hususi muhabirimi: bildiriyor
Yugoslavya muamması: Tito'ya taarruz edilirse...
Atina. (Hususi muhabirimiz bildiriyor —
GtTNÜN meselesi olan bu mevzu dünya basınında uzun uzadıya İncelenmekte ve her iki tarafın kuvvetlerine dair ileri sürülen tahminler, neşredilen rakamlar Tito’nun vaziyetini hayli zayıf göstermektedir. Hakikatte bu rakamlar hiçbir şey İfade etmedikleri için ancak. Balkan işlerini üstünkörü müşahede edenleri tatmin eyliyebilirler.
Zira demirperde sımsıkı kapalıdır. Sovyetler sırlarını gayet iyi sakladıkları gibi peyk memleketler de Batı devletleri, kendi hesaplarına çalışacak komünizm düşmanı beşinci kollara bel bağlayamazlar. Bu alanda girişilmiş birkaç tecrübe umumiyetle iyi netice vermediğinden Batı devletlerinin edinebildikleri malûmatın çoğu serbest bir toprağa kavuşan milliyetçilerden yahut da hâlâ toplu bir harekette bulunamayan tedir.
Bu İtibarla lan heyecanlı veli hakkında mış" kaydlyle he ile karşılamak akıl kârı olur. Dı-1 ger taraftan rakamlar hiçbir şey ifade etmez, çünkü bir ordunun mevcudunu bilmek kâfi gelmiyor: Bu ordunun maneviyatı, idare edenlerin sadakat veya sadakatsizliği, geri sahalarda emniyet, harp vukuunda halkın tepkileri hakkında da bilgi sahihi olmak lâzım. Bunun Jçindir ki Yugos-lavya olsun, peyk memleketler olsun | birer muamma teşkil ederler; zira
askerî kudretleri her şeyden önce
alâkalı ahalinin zihniyet ve maneviyatına bağlıdır.
Demek oluyor kl, rakamlar ileri sürerek, Sovyetlere tâbi peyklerin Tifoya karşı 520.000 askeri seferber e-debileceğini İddia etmekle hiç bir şey ispat edilmez. Fazla olarak o kuvvetlere polis, emniyet, hudut muhafaza mevcutları da katılacakmış. Fakat harp olursa, Sovyettarin süngülerine dayanan İdareler bu mevcutları cepheye gönderebilir mi? Keza, Arnavutların 60.000, Bulgarların 200 000 askeri var denildiği vakit hakikatle biraz hilekârlık edilir gibidir. Mevcut belki bir şey İfade eder ama savaş kabiliyeti başka bir şey ifade eder; hele askeri verimli surette kullanma imkânı da büsbütün ayrı mesele’! Arnavutluk olsun. Bulgaristan olsun, bu devletler ordularının Tito ita çıkacak bir muharebede iş görecekleri şüphelidir.
Dahilde çalkalanmakta olan Arnavutluk. iktisadi bakımdan âdeta ‘ Boğulma.. halindedir. Bulgaristan ise, Sovyetlerln oynadıkları oyunda pek güvenebilecekleri bir koz sayılamaz Moskova bu memleketlerde Uzakşark-ta bulduğu uysal ve itaatli kütleler bulamadı. Bulgartatanda geri gölgelerin emniyeti sağla namıy a cağı gibi, Bulgar veya Rus kuvvetlerinin tah-eldi bahis mevzuu olursa bunun nasıl gerçekleşebileceğini düşünmek de lâzımdır. Zırhlı birliklere geçit verecek köprülerden, yeter sayıda uçak meydanlarından ve iyi yollardan mahrum Bulgar ordusu kimseyi korkutamaz.
Tito her halde bu vaziyeti prk âlâ bilmektedir. Rumanyalılara gelince, onların pek do savaşçı olmadıklarını herkes biliyor. Rusların “dinamik,, bir Rumen ordusu kurabildikleri şüphelidir. Macarlar ise henüz bir “soru İşareti., teşkil etmektedir.
Her halde Tito, Bulgar ve Arnavut kuvvetlerini birden ezecek vaziyette ise de buna karşılık komşu peyklerin hücumuna koymakta güçlük çekecektir. Sovyetler ya Tito’yu içeriden tasfiyeye çalışacak, yahut dn kavgaya blz-karışacaklardır O zaman peyk devletlerinin ordulhrı dçğil de Kızıl-ordular meydana atılmış olacak. Bu takdirde peyk memleketlerin İşe “bahane,. İle girmiş olacaklarına göre Yugoslavya komünist ordusunun nasıl vaziyet atacağı düşünülebilir. Ahalinin tepkisine gelince, az çok şüphe ve tereddüt beşliye bil İr te.
Tito’yu olsa olsa ve ancak müttefikler kurtnrnbillr. Yalnız, müttefikler saycHİnde kıııtulan Y ııgoslovların. yurtlarında barış tekrar kurulunca batı devletlerinin müdahalesini olduğu gibi kabul etmr*«‘rİ de şüphelidir»
Yugoslavları Tilonun etrafında
toplıyacak ve Ruslarla vuruşmaya sevkedccek olan tek şey, siyasi hürriyetlerine kavuşacaklarına dair alacakları teminattır. Yoksa Tito kendi idaresine sadık kuvvetlere bel bağlamak zorunda kalacaktır kİ. bu da hayli söz götürür.
Hulâsa, Tito’nun karşılaştığı tehlikeyi İnkâr etmek ne kadar tehlikeli ise, Sovyet tanklarını Belgrad kapılarında şimdiden görmek o kadar lüzumsuzdur. Yugoslavyanm iktisadi vaziyeti, peyk memleketlere asker yığıldığı hakkında çıkarılan gürültülü havadisleri az çok haklı gösterir: Zira Kızılordu İstilâ korkusu Yugoslavya nın muhtaç bulunduğu sermayelerin harekete gelmesine sebep olabilir.
Maro Marceau
muhacirlerden gelmek-
peyklere dair dolaştın-haberlerle onların kuv-“lyi kaynaklardan alın-neşredilen yazıları şüp-
Tito'ya suikast
iki komünist, suikasdı hazırlamakla itham edilerek vazifelerinden tardedildiler
Belgrad. 9 (YtRSı — İki yüksek rütbeli komünist. Mareşal Titoya suikast hazırlamakla suçlandırılarak vazifelerinden tarded ilmlştlr. Suikast Komin form tarafından tahrik edilmiştir. Yugoslav basın bürosu suçluların tevkif edilmediğini bildirmiş, fakat daha fazla tafsilât vermekten imtina etmiştir. Adamlardan birinin Hırvatistan Relsveklli Duahan Brkic, diğerinin ise Hırvatistan Sanayi Meclisi Reisi Rade Zigic olduğu öğrenilmiştir.
W
1




Lâf ebeleri
BELEDİYE seçimleri de bitti ma, parti münakaşalarının
bütün karşı Zira


7
İTALYANIN YILDIZI
ÎSVEÇ Gt'ZELÎ
AVVSTVRYA KIRALİÇESİ
l.M
kumral ▼ardır, tafsilât
Ebba Adrlan, 19 yaşındadır. Kumral *ao-tan ▼• mavi gözleri vardır. Avrupa gürellik müsabakasının favorisidir.
İR yaşındald Glnvanna Pala, î-talyayı Rlmlnl’de temsil edecek güzellik kırallçesldlr.
boyunda, M kilo gelen Hannl SchaÜ* da Viyana kızlarının canlılığı göze çarpıyor
İSVİÇRE Gt'ZELt
Loulse Elbııghnııs'ın saçtan ▼# mavi gözleri Hakkında daha fazla ▼ermlyors
FRANSA KIRALİÇESÎ Claude Rennııd, 21 yaşında, Fişin, mavi gözlüdür. Geçen ne de Fransa Güzellik KıraUçeıi seçilmişti.
Kaçakçılıkla mücadele
Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı bütçenin arttırılmasını istiyor
Ankara 9 (Ankara Ajansı)— Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı kaçakçılıkla mücadele İçin bütçesinin arttırılmasını istemiştir. Komutanlık bilhassa doğu ve güney mın-takalarındaki karakolların arttırılmasını ve karakol mevcutlarının 10 dan 20 ye çıkarılmasını teklif etmektedir.
son
Alâkalıların bildirdiğine göre kaçakçılık arz ve talep kaidelerine göre değişerek devam etmekte, fakat hiçbir zaman azalmamaktadır. Bu ^hususta kendisiyle temas ettiğimiz yetkili bir zat. Türkiyedekt kaçakçılık şebekesinin elebaşılarının Ankara, İzmir ve lstanbulda olduğunun tesbit edildiğini bildirmiştir. Bu şebekenin başında çok zengin kimselerin bulunduğu da anlaşılmaktadır.
Kaçakçılarla mücadele İçin
zamanlarda doğu ve güney hudutlarına zırhlı arabalar gönderilmiş ise de hudutlardaki şartlar bunların fazla bir iş görmelerine mâni olmaktadır. Son zamanlarda Ege bölgesindeki kaçakçılık vakaları da güney bölgelerindekine yaklaşmıştır. Buradaki sahillerin fazla girinti ve çıkıntılı oluşu kaçakçıların İşini kolaylaştırmaktadır. Bunu önlemeğe çalışan subay ve erlerimizle hemen her gün çarpışmalar vuku bulmaktadır. Bu çevrede bir teftiş seyahatine çıkan Genel Komutan Tümgeneral Halim Oruz bugün Ankarava dönmüştür.
Sümerbankta nakiller
Ankara, 9 (ANKA) — Sümrrbank Sellüloz Sanayii Müeseoseal Müdürü Adnan Bcrkay. Sümerbank Teknik Müşavirliğine naklen tâyin edilmiştir. Sümerbankın eski Genel Müdür Muavini Nazif İnan da Etlbnnk Malî Müşavirliğine tâyin olunmuştur.
Belediye seçimleri (ie mttı «-ma, parti münakaşalarının değil blltlği, eksildiği dahi yok... Siz. memleket dâvalarına kimin sahip çıkacağını aora durun; İktisat problemleri, maarif mevzuları, an-tldrnınkrntlk kanunlar, ağızlarını bir karış açmış, hlp hekleşiyor-lnr.
Doğrusu Diyanet İşleri Reisliği müstesna, demokrasi n I n keskin nefesine tutulmuş ma -kanı henüz görünürde değildir. Hani minarelerimizde a-rapça ezan okıınmayıp, radyomuzda Kur'aııı Kerim kıraat edilmese, İki sene evvelin takvimlerini pekâlâ kullanabiliriz.
Sizi bilmem ama ben. henüz erken olduğu iddiasının pek taraftarı değilim. Uyanır uyanmaz gözünün çapağı ile minareye kadar »1-zaııaıı demokrasinin, kaldırıma I-ııer İnmez “daha sabahın altısı, bırakın da uyuyayım,, demesi, a-yıp değil n bana biraz tuhaf geliyor. Ve Işlıı asıl garip tarafı, avaz avaz bağrışan parti sözcülerine rağmen, mübareğin uyanmak şöyle dursun, en küçük bir rahatsızlık dahi duymamasıdır. Anlaşılan beş sonenin alışkanlığı, parti kavgalarını. demokrasimiz için ninni haline soktu. Bir bakıma hakkı da yok değil, hep aynı plâğı dinliye dinliye İnsan ııyuma.vıp da ne yapabilir? Bar| o uyurken her Ikl partinin aklına gelse (le bııgüııe kadar arşivlerinde mevcut nutukları ve demeçleri çıkararak değiş tokuş edlverselcr... Bunun rahatlığını bir düşününü/; şimdi muhalefette misiniz, gelsin evvelki muhaliflerin nutuk, deıncç dosyası;
şaşkın şaşkın su-
• •
Neşredilen vesikalar üzerine
Hidroelektrik ve
Başbakan yardımcısı Ulus'a cevap veriyor
Ankara, 9 (Hususî muhabirimiz bil-• diriyor) — Başbakan Yardımcısı Sa-met Ağaoğlu, Ulus gazetesinin kendi hakkında neşretmiş olduğu (Milletvekili namzedi gösterilmesi İçin C.H. P. ne müracaat) vesikaya cevap vermektedir. Ağaoğlu cevabında o tarihlerde ortada C.H.P. nden başka bir siyasi teşekkül mevcut olmadığını, bu sebeple politika yapan herkesin onun kadroları içinde çnlışmaya mecbur kaldığını izah ettikten sonra şöyle demektedir:
“İnandığı fikirleri tatbik etmek zeminini ariyan her vatandaşın tutacağı İki yol vardı. Ya fikir va politika hayatına sokulmıyacak. sokulabilmek İçin gizil cemiyetler teşkil edecek, hatta kıyamete kadar giden bir yola girecek veyahut da İnhisarlı kadronun içme girmek suretiyle bu kadronun ıslahına çalışacak, hürriyet havasım içeride teneffüs ettirebilmek i-çin uğraşacaktır. Birinci yol, memleket İçin zararlıydı. İkinci yol, tok parti sisteminin bir zarureti idi. Fakat onlar, bir çok vatandaşlara memlekette uyandırmak istedikleri hür fikir ve siyaset havasını daha doğmadan boğmak İçin kapılarını sımsıkı kapadılar. Bunun İçindir ki bir çok-
• •
İşçi yevmiyelerine! asgari ücret
Ankara, 9 (Türk Ajansı) — Çalışma Bakanlığı, İşçi yevmiyelerinde asgarî ücret tesbltl üzerindeki hazırlıklarına devam etmektedir. Bakanlık, büyük İş yerlerinin temerküz ettiği şehrllerdeki hor İş yerinden, 1 eylülde işçiye ödenen ücret bordrolarının birer suretini 10 eylüle kadar Çalışma Müdürlüklerine vermelerini istemiştir. 15 eylülde Bakanlıkta olması gereken bu hordrolar, şehrimizdeki İş yerlerinden Çalışma Müdürlüğüne verilmeye başlanmıştır.
su tesisleri
ları gibi ben de DP. teşekkül ettiği gün meslek hayatımın o tarihte henüz eriştiği en yüksek bir mevkiine, maddi refahıma rağmen D.P. ye müracaat ettim ve pek kısa bir müddet sonra da onların hâlâ havsalalarının almadığı ve atamıyacağı bir kararla partinin açtığı hürriyet havasının İçine atılmakta tereddüt etmedim. Aynı zamanda onlarla ve onların devirleriyle aramdaki bütün köprüleri yıkmak İçin umumî efkârın çok iyi bildiği şekilde açık bir istifa ile millet hizmetine girdim.
Görülüyor ki Halk Partisine girişim nasıl âşlkâr İse çıkışım da öyle olmuştur, r
Ankara 9 (Ankara Ajansı) — Su işlerinin tanzimi ve hidroelektrik tesislerinin kurulması için Bayındırlık Bakanlığında kurulan bir çalışmalara başlamıştır.
Komisyon bu husustaki hazırladıktan sonra bunlar
arası Bankaya İbraz edilerek gerekli tahsisatın kredi ile temini İçin teşebbüslere geçileceği söylenmektedir.
komisyon
projeleri Milletler-
Koza Kooperatifleri Birliği ,Kongresi bitti
Bursa 9 (A.A.) — Koza Kooperatifleri Birliğinin kongresi bitmiş ve yeni İdare heyeti seçilmiştir. Kongrede yurdun muhtelif yerlerinde bulunan Koza Kooperatiflerinin İnkişafı bahis mevzuu edilmiş, bu arada kooperatiflerin yaz sebze ve meyvaları ile zeytin işleriyle de meşgul olması kararlaş-mıştır.
Milli Boks Takımı
seçmeleri başladı
Ankara 9 (Ankara Ajansı) — Türk Millî Boks Takımı seçme müsabakaları Türkiycnin muhtelif mıntakala-rından gelmiş otan tanınmış boksörlerin iştirakiyle başlamıştır. Bugün alınan neticeler şöyledlr: 54 kiloda Halit Ergönül (İstanbul», Yüksel Sa-rıkayayı (Ankara) üçüncü ravunt-ta teknik nakavt ile — 54 kiloda Doğan Karaca (Ankara), Adnan Ata-vi’yi (Ankara) üçüncü ravuntta teknik nakavtla — Yine 54 kiloda Cemal Erkök (Konya), İrfan Dcmirtaşı (Bursa) sayı hesabiyle — 60 kiloda Mustafa İnci t Ankara). Yaman Ata-canı (Eskişehir) dördüncü ravuntta nakavt İle — 63.5 kiloda Vartan (İstanbul). Kâzım Yılmazı (Ankara) sayı hesabiyle yenmişlerdir. Seçmelerin İkinci turuna 54 kilodan itibaren başlanmışsa da Necdet Arslan rakibi ringe çıkmadığı için hükmen galip sayılmıştır, Müsabakalara yarın da devam edilecek ve İtalyan Millî Boku Takımı ile yapılarak müsabakalarda karşılaşacak otan takımımız böylcce seçilmiş olacaktır.
• • A •
•*«ın;
in
Laf ebeleri
semerci

««■MU
Parlâmentolar Birliğine katılacak heyetimiz
Ankara. 9 A A. (Basın-Yayın) — 17 eylülde îsviçrenin Constance şehrinde toplanacak otan Avrupa Parlâmentolar Birliği Konseyine Türk grupu adına Ankara Milletvekili Sadri Maksudt Arsal başkanlığında Erzurum Milletvekili Bahadır Dülger. Giresun Milletvekili Tahsin Onanç ve Muğla Milletvekili Zeyyat Mandallnclden mürekkep bir heyet iştirak edecektir.
Türk heyeti 16 eylülde Constance’da bulunacaktır. Konsey toplantısının bir hafta kadar süreceği sanılmaktadır*
Milletlerarası Demiryolu Konferansı
Ankara. 9 (ANKA) — Roma ▼• Amaterdamda toplanacak otan milletlerarası demiryolu konferanslarına memleketimizden de 4 kişilik bir heyet İştirak edecektir. Bu toplantılarda milletlerarası nakliyat meseleleri görüşülecek ve bu arada Türkiye ita ilgili bulunan Avrupa sürat katarlarının muntazaman işlemesi meselesi de ele alınacaktır.
Yedek Subay Okuluna
verilecek yeni şekil
Bu devreye yalnız yüksek ehliyeti haiz olanlar kabul edilecektir
Ankarn. 9 (ANKA) — Yedek Subay Okulunun projesi üzerindeki çalışmalar İlerliyor. Bu projeye göre önümüzdeki yetişme döneminde okula alınacak öğrenciler tamamen yeni bir «isleme göre yetiştirileceklerdir. Bu devreye talebe alınmaması hakkında evvelce verilmiş olan karar değiştirilmiştir. Buna göre bu devreye sadece
İktidarda mısınız, verin dünkü iktidarın klâsorierlnl!.. Vallahi pek güzel olurdu; parti İleri gelenleri yorulmaz ve herhalde daha çok İş görmek fırsatım elde edebilirlerdi.
Ben ne zaman parti önderlerinin «öz düellosuna şahit olsam, edebiyat hocanım “Lâf köyleri,, hikâyesini hatırlarım:
Zamanın birinde, yeryüzünün meçhûl bir köşesinde Ikl komşu köy varmış. “Kap” köyü İle “Yap., köyü... Bunların sakinleri nenede bir gün toplanır ve İmtihan olurlar; hangi taraf kaybederse bütün seııe diğer köyün bütün İşini görürmüş... Senelerce bıı |ş böyle gitmiş ve daima “Kap” köyü imtihanı kazıııuırak. İşlerini “Yap” köyüne gördürmüş, imtihanın şekli (le şıı: Seçilen iki mümessil karşılıklı geçip, rakiplerini çatlatınca-yn kadar konuşuyorlar, çatlıyım kaybediyor...
tiel zaman git znınnıı, günün birinde “Yap” köyüne bir öğretmen tâyin edilir. Adamcağız eşeğine binip köye geldiği sıra ne görsün; bütüıı köy matem İçinde. Bre aman, bıı ne bal? Nihayet kendisine anlatırlar kl, yarın İmtihan günüdür. Öğretmen güler: “Düşündüğünüz şeye bak. ImiiI seçin, olsun bltsiıı,,
Uzfttnu yal 1111 öğretmenin teklifini kabul edip, erteM güıı lıııtilıaıı iııeydnıııııu (oplunırhır. Karşı köy geııe ıııütlıkş bir lâf bahadırını meydana sürer, “Yap., köyü sakinlerini bir titremedir alır. Fakat
r
Yaran:
Bediî FAİK
Öğretmen sakin. “Kap“ köyünün lâf ebesi başlar: “Siz bütüıı seııe şöyle yuptıınz, böyle ettiniz, yaptıklarınız saymakla bitmez. Sizin İşlediğiniz hataların haddi hesabı yoktur,,.
Sıra öğretmene gelir. Adamcağız sükûnetle sadece şunu söyler:
— Ya siz? Bu defa Öbürü keııdl marifetlerini sayıp dökmeye başlar ve tekrar sıra öğretmene geldiği zaman, beriki gene aynı sükûnet İçinde
nadirce şiirin sorar:
— Ya biz T
lîaydl tekrar karşı tarafın hataları sıralanmaya başlanır. Hası. Iı bütüıı mücadele boyunca aııcak “Ya siz”, “Ya hlz„ demekten İleri gitınlyen öğretmen rakibini çatlatarak İmtihanı kazanır...
llaa.. İşte beri bundan korkarını: Günüıı birinde şıı öğretmeli gibi, bir adımı ını yahut parti ıııl her ııe İse. çıkıp da, Ikl partimiz sözcülerim* “Ya siz?”, mV'h onlar?,, deyiverecekVe her İkisinin söz

bahadırları da İki günde yerlere serilecekler.
Yeni semerci
VARANCI dergi ve gazetelerde ■ Avrııpanın Rus işgal mıııtaka-larından verilen haberler, elbcttokl kulnklurıııızu çalınmıştır. Denebilir id, İkinci Cihan Harbiyle beraber, Alımın barjı silindirinin pestile çevirdiği o memleketlerin hepsi, İstiklâllerinden çok evvel, Alınan müstevliyi dahi arar hale geldiler.
Rııs emperyalizminin dehşeti hakkında en yakın misali, lld üç gün ev\el nıeııılrketlınlze sığınan Arnavut futbolcularının halinden alabiliriz. Kendileriyle konuşun gazetecilere, hürriyeti seçen bıı I-kl genç sporcu, Aruavutluğyıı Faşist hal> nııııı işgalinde şimdikinden çok (İnha mesut ohlıtgunu söylemişler. Türkçedckl “Gelen gideni aratır,, sözünün hakikat plânına ne derece yalcın olduğunu. Avrtı-pada yer değiştiren Alman ve Rııs heg A manyasından İspat edecek delil nırırn.
Bu lld saın, İlk hikâyeyi
Eşekler, bir güıı insanların zulmünden kurtulmaya karar vermiş, ler ve ırmak kenarına gidip muazzam bir kongre ııktctııılşier. Reis celseyi açmış ve her eşeğe, lıısan-lardıuı kurtulmak Içlıı düşündüğü çareyi bildirmesini teklif etmiş.
dahn kuvvetle güç bulunur atı-
Arnavut fırsatta anlatacağım:
genclylb tanış* kendilerine şu
UM
Genç bir eşek; “Ben, demiş, bir gün sırtımdaki tuz yükü İle dereye giriverdim. Tuzlar ıstandı, sahibim dr brnl aznt etti, kurtuldum. Hepimizin bu yolu tutmasını teklif ediyorum.,.
Orta yaşlı bir eşekten itiraz: “Otamaz, srnl a7411 ederse bir başkasını kullanır, biz burada hütlın eşekleri kurtaracak çare arıyoruz,,,
Nihayet uzun münakaşalar sonunda bir tanesinin teklifi kabul edilmiş: “Scıuercl ölürse, bize mal yüklemek İmkânı kalkar, biz de kurtuluruz. Hep birden semercinin ölümünü niyaz edelim.,,
Eşek şansı bu ya, tanı bu esnada uzaktan bir cenaze atayı görünmesin ınl? Eşekler merakla sormuş ve sevinçlerinden zıplamaya başlamışlar; çünkü ölen semercidir. Bu sevlııç Içlııde bir ta-deınlş, buraya


yüksek ehliyetliler alınacaktır. Bundan evvelki dönemlerde Yedek Subay Okulunda gösterilen derslerin yarısını ameli, yarısını nazari dersler teşkil ediyordu. Fakat meslek derslerinin üç saat gibi kısa zamana sıkıştırıhşı u-mutan neticeyi temin etmiyordu. Bu sebeple önümüzdeki kış devresinden i* tlbaron (Topografya ve Tabiye hariç) nazari dersler kaldırılacak, yerin# meslek dersleri konulacaktır. Ayrıca meslekî çalışmalar günde 3 saatten 6 saate çıkarılacaktır. Tatbik edilecek yeni usul hakkında görüşmelerde bulunmak üzere yakında Yedek Subay Okulunda bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıya kısa hizmetini yapmış olan 31 İnci dönem Yedek subayları da iltihak ederek okulda gördükleri eğitim İle kıta çalışmaları arasındaki farkları ve eksiklikleri belirteceklerdir. Yedek Subay Okulunun yeni tedris programının hazırlanmasında öd mütalâalar ön plânda tutulacak ve yeni yedek subayların daha iyi bir e-ğltlm sistemi İçinde yetişmeleri sağlanacaktır.
Kanaviçe ithalâtı hakkında Bakanlığın tebliği
heyeti knhııl et-
nesi; “Haydi, grlemlyrn en yaşlımız boz e. şeğl ziyaret c-derek, kıırtulıı. şumııau oııa da müjdeliyim . „ Ve hep birden emektar boz c-şeğiıı ahırına yollanmışlar.
ihtiyar eşele,
mlş ve uzun uzun dinleyip düşündükten sonra, ne cevap verse beğenirsiniz:
— Hayır yavrularım, demiş, hey. İmde sevinmişsiniz. O semerci gayet usta l(ll. Hepimizin sırt yapımızı inceden İnceye bilip ııe güzel semerler yapıyordu. Halbuki şimdi unıııı yeı-lııe çırağı a.sııı İşi yapacak ve sadece yük tuşımak değil, bu defa semerin açtığı yaralar da bize ıstırap verecek. Haydi sevinmeyi bırakın du. matem tııtıııı...
Illtlerdrn sonra Stalln, bu değil inidir?


Ankara. 9 (ANKA) — Ticaret Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
1950 yılı İçin Hlndlstandan memleketimize verilen boş bin tonluk kn-naviçe ve çuval kotasından İki bin beş yüz tonunun, bedeli malların gümrüklerimize vusulünden en geç Ikl ay içinde ödenmek şnrtıyle, tevzi# tâbi tutulmaksızın ithalâtçı tacirlerimize serb»*atce ithali kararlaştırılmıştır. Bu şartlarla Hindlstandan çuval ve kanaviçe ithal etmek istiyon firmaların talepleri. İki bin beş yüz tonluk bir had dahilinde, M( rkrz Bankasına müracaat sırasına göre muameleye konulacağından ilgililerin müracaatlarını adi geçen bankaya yapmaları tavsiye olunur.
--==-
TAHSİL KUPONU


I aralık 1950 de çekilecek büyük kıırnmıza iştirak İçin a-şnğıdnkl kuponlardan 90 tane getirerek bir kurp numarası a-tabllccekslniz.
1 eni istaulnıl'ıın
KIPOM

7
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
19 5
Hikâye
Gidiş ve dönüş
Yazan : Hikmet Solahor
— Baş tarafı dünkü Bayımızda —
Tren vaktine pek az kaldığı halde kız meydanlarda yoktu. Nihayet katar istasyona girdi. Kompartımanlara hücum eden halk arasına karıştı. Ağzına kadar dolu vagonlardan, vagonlara geçerek treni baştanbaşa dolaştı, kızı aradı, bulamadı. Şehir istasyonuna indiği zaman trenden boşalan kalabalığı bir daha gözden geçirdi. O. yoktu. İçi burkuldu, üzüntü duydu.
Dikkati çeken bir hüzünle bürosundaki masasına oturdu, vazifesine koyuldu. Bir türlü zihnini işine veremiyordu. Yol arkadaşının başına gelebilecek bir tAkım büyük felâketleri düşünüyor. onun imdadına koşabilmek için fırsatlar yaratmak İstiyordu.
Hâr aybaşı olduğu gibi içinde hesap pusulaları ve aylıklar olan zarflar dağıtıldı. Hor zaman pnrasının hesabını on küçük teferruatına kadar tetkik ejderken, bu defa zarfı kayıtsızca buruşturarak yan cebine soktu. Bütün düşüncesi yol arkadaşında idi.
Daima vurdum duymaz, büroda l-şinden başka bir şey düşünmez olan bu adamın avareliği, dalgınlığı, arkadaşlarının da dikkatinden kaçmıyordu. Onun hayatında bir fevkalâdeliğin geçtiğini hissediyorlardı. Her gün büyük bir itina ile incelediği dosyaların gelişi güzel bırakıldığını gören şefi: “Bugün sende bir gayrltablilik var, yarına kadar istirahat et.,, diye ona izin verdi. O. İzin istemiyordu. Tren saAtine kadar vaktini nerede geçirecekti? Bununla beraber ses çıkarmadan evrakını topladı ve sessizce âdeta süzülerek dışarıya çıktı. »Şehir parkına giderek tenha bir yerdeki kana-peyş» oturdu, öğle yemeği paketini açtı: karısı iki hazırlop yumurta ile bir dilim peynir ve bir parça ekmek koymuştu. İştahasız bir iki lokma yedi; geri kafanlnrı kuşlara serpti. Biraz u-yukladıktan sonra tren saatine kadir başıboş şehri dolaştı.
O gün yol arkadaşı kızı goremlye-ceğine kanaat getirmişti. Dönüş trenini beklemek üzere İstasyona girdiği laman genç kızın orada ayakta bir aütuna dayanmış olduğunu hayret ve sevinçle gördü. Genç kız teessür İçinde dalgın yere bakıyordu. Her zaman gülerek selâmladığı adamın yaklaştığını hissetmedi. Ancak trene girerlerken onu gördü ve mahzun bir tebessümle selâmını aldı. Adam genç kızda olağanüstü bir durum seziyor, ne olduğunu anlamak İstiyordu. Trende karşı karşıya oturdular. Genç kız baran dantel örer, hazan kitap okurdu. Şimdi ellerine dalmış bir şeyler düşünüyordu. Kirpiklerinin ucuna toplanan bir damla yaş. yanağını ıslatarak aşağı yuvarlandı.
Bu kızcağızda ne vardı? Ne oluyordu? Adam trende, herkesin içinde bir şey sormaya cesaret edemedi. İstasyona indikleri zaman kısa bir tereddütten sonra yanına yaklaştı:
— Cüretimi mazur görün, dedi. Bu sabah sizi trende türemeyince çok merak etmiştim. Teessürünüze üzülüyorum. Neniz var? Size bir yardımda bulunabilir iniyim?
Genç kız bu sorgu üzerine büsbütün kendini koyuverdi, hıçkırmağa başladı. Kesik, kesik:
— Annem uzun zamandır hasta, dedi. Son günlerde vaziyeti daha fenalaştı.» Bu sabah bir buhran geçirdi.. Belediye doktorunu çağırmak mecburiyetinde kaldım. Kalbinde zafiyet varmış, uzun bir tedavi lâzımmış. Doktor enjeksiyon için bazı ilâçlar verdi.
Genç kız gözyaşlarını sildi. Hıçkırarak sözlerine devam etti:
— Bu sabah ecz&haoeye gittim, reçeteyi gösterdim, otuz Hra istediler. Ben ancak üç gün sonra haftalığımı alabileceğim. Bir haftalığım bile bu ilâç parasını vermeye kâfi gelmiyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Bütün gün döndüm dolaştım, tanıdıklarımdan pata aradım. Onlarda da yok. Parasızlık yüzünden anneciğimi göz göre göre kaybedeceğim, sönüp gidecek. 1-lâcın her an gecikmesi onu biraz daha ölüme yaklaştırıyor. Bilseniz ne ü-nıitsizlik içindeyim.
Kızın hikâyesi adamın üzerinde evvelâ derin bir teessür, sonra fedakârlık hisleri uyandırdı:
— Merak etmeyiniz, dedi. Her şeyin çaresi bulunur. Mademki anneniz bir tedaviden sonra iyileşecekmiş, mesele bu bakımı yapabilmektir. Bugünkü pars durumunuz annenize almanız lâzım gelen ilâçlara kâfi gelmediğine göre size teklif edeceğim yardımı kabul etmenizi rica edeceğim. Hayır, hayır.. Tereddüdünüz doğru değil. Yersiz hislere kapılarak annenizi ölüme bırakmanız çok günah olur.
Cebinden o gün aldığı aylık zarfını çıkardı. İçinden süratle otuz lirasını ayırarak kızın eline sıkıştırdı:
— Bunu bir borç olarak kabul ediniz, dedi.
Genç kız küçük bir tereddüt geçirdi. Annesinin hayatını kurtarmak I-çin bu paraya ihtiyacı vardı. Kabul etmekte zaruret gördü. Şimdiye kadar karşılaşmadığı bu durumda ne yanacağını şaşırmıştı. Yabancı erkeğe ne demeli İdi? Parayı kabul etmiş olmaktan sıkılıyordu. Bir şeyler söylemek istedi, kekeledi. Utanır gibi bir halde koşarak uzaklaştı.
Adam kırk seneye yaklaşan hayatında İlk defa derin hislerle bağlandığı bir İnsana yaptığı yardım zevkinin sarhoşluğu içinde kendinden geçmiş bir ha’dr gösterdiği fedakârlığın hazzını damla damla tadıyordu. Bütün ömrünün en güzel zamanları onun i-çin, bu bir iki dakika kadar kıymetli olamazdı. Geçen hâdiseyi zihninde en küçük teferruatına kadar tekrarlıyor, her safhasından ayrı bir halec-an duyuyordu.
Bu düşüncelerle, göğsü gergin. baı?ı dik istasyon meydanında dalgın, dalgın dururko nlri vafrmur damlalarının yüzüne çarpması akimı başına getirdi. Bir dakika evvelki duyguları
birden altüst oldu. Biraz evvel nasıl olmuştu da karısını unutmuştu? Şimdi otuz liranın hesabını ona nasıl verecekti? Birden üstüne fenalık gelir gibi oldu Otuz lirasını bulmalı, geri nlmalı idi. Sersem sersem iki tarafına bakındıktan sonra kızın gittiği cihete doğru şuursuzca koşmaya başladı. Şiddetini gittikçe arttıran yağmurun altında delice koşan bu zavallı adamın haline saçak altlarına sığınmış olan halk şaşırmış bakıyordu. Yo-ruluncaya kadar koştu ve sonra birden durdu. Nereye gidiyordu? Kızı bulmağa, parayı geri nİmaya İmkân var mıydı? Yağmur iliklerine kadar geçmişti. Otuz lira noksan için karısına bir masal uydurması lâzımdı. Fakat zihni tamamen durmuştu; hiçbir şey düşünemiyordu. Kaçıp gitmeyi düşündü, nereye gidecekti? Bu buhranlı ruh haleti İçinde intiharı bile aklına getiriyordu. Birden nAsıl oldu, zihninde bir ışık parladı. Komşusu tahsildar da o gün aylığını almış olacaktı. Ona otuz lirayı düşürdüğünü Büyüyebilir; karısından gizli borç Ktiyebi-Hrdl. Tahsildarın bu borcu vermeyi esirgemlyeceği muhakkaktı. Hiç olmazsa bu suretle bir iki gün vakit kazanır, bu arada başka bir çare de bulunabilirdi.
Artık şiddeti azalmış olan yağmurun altında evine doğru ilerlemeye başladı. Tahsildarın evine yaklaştıkça bazı fena ihtimalleri de düşünüyordu. Herhangi bir sebeple Arkadaşından bu parayı alamazsa ne yapacaktı? İlk anda parlak gördüğü bu ümit gözünde yavaş yavaş zayıflıyordu. Otuz lira az bir para değildi. Sonra, maaşının içinden bu miktar parayı kaybettiğini tahsildara nasıl İzah edecekti? Genç kızla arasında geçen macerayı arknda-şınA hiçbir zaman Anlatamazdı. Kendince büyük bir samimiyet ve ciddiyet taşıyan bu hâdisenin ne garip kİ başkalarınca gülünç bir hafiflik addedileceği kanaatinde idi.
Yere bakarak dalgın, dalgın yürürken ana caddeden patikaya dönen köşede ıslak çimenlerin üzerinde bir cisim gördü, dikkatle baktı. Bu. açılmış ve yağmurdan ıslanmış keten bir cüzdandı. Durdu, eğildi, onu aldı. İçinde epeyce bir para vardı. Cüzdan yağmurdan fazla ıslanarak’ biraz şeklini değiştirmiş olmasına rağmen bunun kime alt olduğunu derhal anladı. Bu. arkadaşı tahsildarın cüzdanı idi. Beraber oturdukları zanıan, çocuklarından birini bir yere gönderip bir şey aldırmak İsterken bu büyük, sarı keten cüzdanı iç cebinden çıkarır; açar ve oğluna lâzım gelen parayı itina ile ayırarak verirdi. Demek zavallı adam yağmurdan ıslanmamak için koşarak geçerken cüzdan cebinden fırlamış o-lacaktı. t
Sigortacı ıslak cüzdanı açtı, tahsildarın o gün aldığı maaşı yarı ıslanmış bir vaziyette gördü. Sevdiği arkadaşının bir aylık çalışması karşılığı o-lan bu parayı ona götürüp vermeyi bir an İçin dahi düşünmedi. Bütün hayatında şeref ve namusu ile yaşamış o-lan bu adam, bir ailenin bir aylık rızkını içinde taşıyan cüzdanın karşısında her şeyini kaybetmişti. Büyük bir ihtirasla cüzdanın içinden paraları çekti, ıslanmış olan ceketinin cebine soktu ve cüzdanı fırlattı, uzaklara attı. Korku ile etrafına bakındı, kimseler yoktu. Fakat keten cüzdan yirmi otuz metre ileride isyan eder gibi kendini gösteriyordu. Çamurlara dalarak ona doğru koştu. Cüzdanı aldı; gorül-miyecek bir yere attı. Arkadaşının e-vinin önünden korku ve telâşla geçti. Bulduğu paralardan otuz lirasını maaş zarfına koydu, geriye kalanı İlerisi l-çin saklamak istiyordu.
Hayatta takdire değer bir .şeref ve namusu vardı, artık o da kalmamıştı.
O. zayıf bir adamdı.
— SON —
Hayat hakkında
Müsabakası
Amerikada tertip edilen Dün-va Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini Üzerine alan gazetemiz, teçkii ettiği büyük lünnin karariyle "Sam Amca. ve "Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerini yaptırmış ve Amerıkaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye içinde Jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de sıra İle her gün bu sahlfede okuyucularımıza sunuyoruz.
Güzel fikirler
"Bir babanın oğlunun nazarında bir âlim, bir hâkim, bir rehber, bir itimat merkezi ve sözleri dinlenen bir kimse olduğu müddet kısadır. Fakat, kısa da olsa, bu müddet, ona bağlı olan itimat yüzünden şanlı ve dokunaklıdır. Kısa bir zamanda bu itimat başkalarına intikal edecektir. Aynı mahallede oturan çocuğa, okul öğretmenine, kanıp antrenörüne ve daha birçoklarına. Bu İntikalin önüne geçilemez, fakat arkadaşlık ve dostluk dalma devam eder."
John Mason Bro'Vn
“Sabah Yüzleri,, kitabından
"Biz, Amerikalılar, ırk, din ve milliyet farkı olmaksızın vatandaş hak ve İmtiyazlarına hürmet edildiğini dünyaya İspat ettik. Bununla beraber. bugün dünyada intizamsızlık ve karışıklık hüküm sürüyor. DÜnva halkının yarısından fazlası esarette bulunuyor. Fen terakki edince, kürel-arzın mesafeleri de kısılmıştır. Bugün iyilik ve fenalık kuvvetleri, hürriyet ve esaret, İnsanın Atıl bir şey olduğu fikri ile insanın, Allahın bir mahlûku olduğu kanaati arasında şiddetli ve çetin bir mücadele mevcuttur. Yeni bir devirde —Atom devrinde— yaşıyoruz. Sadık vatandaşlığın vazifesi bugün hür dünyanın maruz kaldığı bu tehlikeyi tanımak ve karşılamaktır, çünkü bu, hakiki bir tehlikedir."
J. Howard McGrnth Birleşik Amerika Savcısı
Atom bombasının icadının insanlığa hizmeti, dünyada her sınıf ve ' her şerait altında yaşıyan insanlara, milletlerarası münasebetlerinde harbin yerine başka bir şeyi bulmanın lüzumunu tavzih etmesidir. Bu İcat, kendiliğinden ve başka icatlarla alâkası olmayıp, yeni bir dünya yapacaktır, ve yeni bir dünya yapmaktaki tesiri herhalde bütün diğer tesirlerden daha büyük olacaktır. Tarihte hiçbir zaman insanlık, yeryüzünde her insanın kendi kendine, ♦’Dpha iyi bir dünyanın yapılmasına nasıl yardım edebilirim?" sualini sormağa mecbur eden bir vaziyetle karışmamıştır.
82 yaşında Nohel MUkafalını kazanan Fizikçi Rubcrt A. Milllkan
Şahsiyeti yükselten
ve saadete
giden yol
Yazan : Ilenry C. Link
New-Tork Psikoloji Servini Müdürü. FeİRcfe Doktoru
Çeviren : Meliha B. Şarh
Bir zamanlar şahsiyet denilen şey bazı insanlarda bulunan, tarifi kabil olmayan bir hususiyet Addolunurdu. Bugün psikologlar şahsiyetin de zihin gibi talim, terbiye ve tecrübe İle terakki ettirilebileceği fikrindedirler. Şahsiyetin yükselişi, bir insanın başkaları İle ve başkaları İçin dalma Arlan sayıda işler yapmayı öğrenmesine bağlıdır.
Şahsiyet kelimesinden bir İnsanın diğerlerine yardım etmek, başkalarının alâkasını çekmek kabiliyetini kaydediyoruz. Bu kabiliyet tecrübe 1-ie ediniben itiyat ve meharetten doğAr.
Şahsiyetimiz yükseldikçe saadetimiz de artar. Emerson "Saadet öyle bir esanstır kİ, kendiniz bir kaç damla almadan başkalarına dökemezsiniz!., diyor. Saadet bir nimet yahut bir kaza eseri değildir, saadet bizim yarattığımız bir eserdir.
Şahsiyet de. saadet de gayret ve itiyatla arttırılabilir; şu şartla kİ. yaptığımız İşler kendi arzularımızı kurban etmek pahasına da olsa başkalarının yararına olmalı ve onları hoşİAndırnıahdır. Ancak bu gayretin esası hesap makinesine benzenıeme-lidir. Kendi enerji ve asaletimizi karşılığında bir mükâfat beklemeksizin, başkalarına saadet vermek için kullandığımız takdirde kendimiz saadete ereriz. Harpte savaşmış birine yakın zamanda şöyle sordum, "Size en çok tesir eden hâdfae ne oldu?,. Ben kanlı bir vaka işitmeye hazırlanıyordum, halbuki kendisi biraz duraladıktan sonra: "tzinli olarak, lvl bir yemek yemek, İlk defa göreceğim bir şchıi görmek hevesi İle Parise geldim. Trenden üstübaşı hırpanice bir hanım indi, elindeki üç bavulu taşımaya çabalıyordu. Görünürlerde hamal olmadığı için ben yardım ettim. Davullarını "Metro"ya kadar götürdüm. Baktım, kadıncağız bu bavullarla derde girecek! Ben de trene atladım ve hanımı şehrin civarındaki evine kadar götürdüm. Fransızca bilmiyordum. fakat o ana kadar öylesine İçten gelen bir şükran ifadesine hiç kimsede rastlamamıştım. Bana, ısrarla götürdüğü civardaki bir gazinoda bira ısmarladı. Etrafta otu-
Öğrenmek
Hicrî 19 5 0 EYLÜL 10 Pazar Rumî
Zil kod. 27 1369 Afu». 28 1366
VAKİT VASATİ EZANİ
Güneş 6.33 11.03
Ö£ie 13.11 5.41
İkindi 16.46 » 9.16ı
Akşam 19.29 12 00
Yatsı 21.02 1.33,
tmsâ-k .4.53 9.23
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN uçaklar
Burso.-(Türk) H. Y
- 12.50
Tahra n-
9.15 D.H.Y. (Türk) fan. - 9.50 D H.Y.
tzmirdon. — 10.00 D. (Türk) Balıkesirden. K.L.M. (HolAnda)
lan. — 14.30 P.A.A. (Amerikan) Basra. Sam, Beyruttan - 15.35 D.H.Y. (Türk) lsken-lerun, Adana Ankaradan. — 15.45 A F. (Fransız) Paris. Roma ve AUnadan. — 15.50 8.E.A. (İngiliz) Londra, Roma ve Atlnadan. — 15.55 S. AS. (İskandinav) Oslo, Kopenhag, Hamburg, Frankfurt. Münih. Roma Atlnadan. — 16.00 D.H.Y. (Türk) den. — 18.15 D.H.Y. Burmadan. — 18.35 D. (Türk) Ankaradan.
îzmlr-(Türk)
H. Y.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.00 D.H.Y. (Türk) Balıkesir, İzmlre. — 8.30 D.H.Y.
(Türk) Bursa ya. — 10.00 D.H. Y. (Türk) Bahkcsire. — 10.15 D.H.Y, (Türk) lzmire. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, İskenderun^. — 13.00 K» L. M. (HolArıda) Amsterdama. (Amerikan) Ira, Boston, (6.00 D.H.Y.
Roına,
P.A A.
Lon-

— 15.30
Brüksel, NewYork‘a. — (Tilrk) lzmire.
- 17.00 D.H.Y. (Türk) Anka ra ya. - 17.05 D# H. Y.
(Türk) Buranya. — 17.25 S.
A.S. (İskandinav) Aîlna, Roma. Münih, Frankfurt, Hamburg, Kopenhag, Oaloya.
GELECEK OLAN
VAPI RLAR
11.00 GUnryan. Karadeniz-drn. — 12.30 Marakaz, Mudan-yadan. — 16.30 Kadeş, İzmir'leri. — 22.00 Sur, Mudnnya-dan.
GİDECEK OLAN
VAPURLAR
9,00 Sus, Mudany&ya. 00 Mersin, Çnnakkaleye.
GELECEK OLAN TRENLER
n.30
s. 20 ınra tuıra,
Ankara — 9.15 Anka
22.20 Sernplon.
GİDECEK OI.AN
TRENLER
Semplon, — İl).(M) An* (Motörlü. — 18.10 An-— 20.30 Ankara.
Tanlara bir Amerikan askerinin yaptığını anlatıyor, herkes benim şerefime İçiyor, el çırpıyor, tebrikler yağdırıyordu. Bir kadının canını kurtarmış olsaydım ancak bu kadar tezahürat yapılabilirdi. Bu pek basit vaka bende büyük bir tesir yaptı, bende u-ysndırdığı tatminkâr heyecanı bütün haya tınıca hatırlayacağım.,,
Şahsiyetin ve saadetin sırrı; yeni I-tiyatlar edinmek, yeni maceralara a-tılmak İçin mevcut olan sebat fikrindedir; fakat bir çoğumuz yanlış anlaşılmak korkusu He alışılmamış İltifatlarda bulunmaktan çekiniriz. Mutlak yanlışlarımız olacak, red cevapları alacağız; fakat bunlar olacak diye insanlara yaklaşmaya çalışmayan bir kimse insanlığa karşı sevgisini ve anlayışını arttıramıyacak, saadeti de fazlalaşacağına azalacaktır.
Ufak tefek İltifatları bile kolay kolay âdet hükmüne getiremeylz. Meselâ, dostlarının, arkadaşlarının doğum günlerinin, mutlu günlerinin yıl-dönümlerinln tarihlerini hatırında tutanlar bu zahmeti ihtiyar etmeyenlerden daha İleri bir şahsiyete meyletmiş sayılırlar. Buna rağmen karşınızdakine çok şey İfade eden bu gibi günleri hatırımızda tutmak çoğumuza ne kadar güç gelir. Bu gibi vesileleri hatırda tutmayı itiyat hnline getirmek lüzumu kadar gayretin de nazara alınması pekâlâ mümkündür.
Dale Carnegie: "Bir başkasının ağzından kendi ismini İşitmek, insana en tatlı müzikten daha hoş gelir,, diyor, fakat postacıyı, asansör memurunu adlarını söyleyerek hatırlarını hoş etmeden geçip gittiğimiz pek çoktur. Sizce fazla kıymeti olmayan bir sürü insanın ismi He zihninizi doldurmanın fuzuli bir hareket olacağını söyleyebilirsiniz. Buna cevap, iyi işlenmiş bir şahsiyetin her çeşit insana karşı alâka duyacağıdır.
Ekserimizin kendimizce kıymetli olan arkadaşlarımızdan müteşekkil mahdut birer muhitimiz vardır, fakat insanoğlunun hemcinsine karşı olan hlsliliğini kaybetmişizdir. Muhtaçlara yardım olsun diye bir takım müesseseler* para yardımı yaparız,
Edebî musahabe
Bir teklif
Baki Süha Edlboğhı
Imyata götürecek olan insanlık yoludur»
bir iki tanedir, yılda bir İki de-fazla beş on Hra her şaire para
Saadeti* ufaşıımk İçin, hasknlarınu Muıdrt vermeğe çalışmalıyız. Bu yol, belki de bizi, hcprınlzln arzuladığı bereketli
yış, şahsi feragat ve karşımızdakİne göstereceğimiz yanır.
husus) iltifatlara da-
sırtından
razı oluruz. Dinimizin birisi olan seveceksin,, sözüne ina-etmeye gideriz, amma
"Komşunu
Baba eve geldi-evin köpeği, ço-fazla alâka
evin babası
ile da
fakat etrafımızda gördüğümüz muhtaçlara karşı hassasiyet göstermeyiz. Gözümüzün önünde bir takım sefalet manzarası görmeyelim diye bir takım siyasetçilerin bizim keselerimizden çıkan patalarla fakirlerin geçinmesine emirlerinden kendin kadar narak İbadet
kalbimizde insanlık sevgisi yoktur.
Kendi ailelerimiz İçinde bile birbirimize karşı muamelelerimizde usûl ve erkân gözetiriz, ği zaman kendisini, cuklarından daha karşılar, bu yüzden
köpeğine ailesine gösterdiğinden daha çok sevgi gösterir. Sonra da kahvaltı zamanına kadar dünya gaileleri ile yorgun düşmüş olan kafasına ailesinin dertlerini dinlemek bir yük gibi gelir. Diğer bütün münasebetlerde olduğu gibi ailede de dostluk ve anya-
Bir gün, bir rak çalışmakta hanım bana tatil zamanlarında üze--rlne gelen sıkıntılardan bahsetti. Bu hallere uğradığı zamanlarda İse .hiç bir şeyle meşgul olamadığını anlattı. Bu vaziyetin sebebini bu hanımın mahdut bir kaç ahbaplığının dar çevresinde bulduk. Bankada, bazdan 1le senelerce beraber çalışmış olmasına rağmen, bir sürü memurun çoğunun hakkında hemen hiçbir şey bilmiyordu. Biz ona etrafındaki İnsanlar hakkında, onların ailelerine, vazifelerine karşı alâka göstererek bir şeyler öğrenmesini tavsiye ettik. En son mektubunda iki aileye yardımda bulunduğunu uzun uzun anlatıyor, kendinden pek az bahsediyordu. Başkalarını saadete ulaştırırken kendisi saadet bulmaya başlamıştı.
bankada memur ola-olan 58 yaşında bir
• • •
ihtiyacında olduğumuz herşey
SİNEM
LA R
1 —
Yuvası. 2 —,
Boks Kıralı. Severim.
1 — Tarzan Kadınlar
BEYOĞLU CÎHJETÎ ALKAZAR (42562) 1 — Hafiye 99 (Seri). 2 — Tarzan Çöllerde.
AR (44391) Tamirat dol&yısly-le kapalı.
ATLAS (40835) 1 — Fort Sald 2 — İki Yavru.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ
TAncn Casuslar Kadın İntikamı.
ELHAMRA 1 —
2 — Ben Esmeri
İNOÎ
Diyarında. 2 — Seven Gözler.
3 — Renkli Geceler.
İPEK 1 — Son Şehid. 2 — Kan Dâvası.
LÂLE (43595) 1 — Saygon
(Türkçe). 2 — Aralanlar Yolu (Türkçe).
MELEK 1 — Gönül Kimi Severse. 2 — Şeytanlar Gemisi. SARAY (41656) 1—Bay Tekin Atom Peşinde (24 kısım tekmili birden).
SUATPARK (85143) 1 — Akdeniz Korsanları. 2 — Kadın intikamı.
SÜMER (42851) Tarzan Kara Kaplana Karşı.
ŞARK
Kahraman. 2 — Vatan Kahramanları.
gjK 1 _ Ar.slnn Ahmet. 2 — Bur İncisi.
TAKSİM (43191) Bırakılan Çocuk.
TAN 1 Kalesi. (NAL banları
ioo Köprüsü.
(’NAL (Yazlık) 1 — Leylâ ile Mecnun (Türkçe). 2 — Vatan Fedntal (Türkçe), YEN! 1 — Fabiola. von Kaçakçıları. 3— icrl.
YILDIZ (42847) 1 —
Peşinde. 2 — Ölüm Fırtınası. İSTANBt L CİHETİ
ALEMDAR (23863) 1 — Fedailer Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar.
AZAK 1 — Cebelitarık Casusu. 2 — Harun Reşidin Gözdesi. 3 — Lorel Hardl Çalgıcı. AYSU 1 - Köy Katiller.
ÇEMBERİ.i I AŞ Deniz Kızı. 2 -rurke.
(40380) 1 — Gönüllü
— Şehrazat. 2 — Kan 3 — Sahte Şampiyon. (Kışlık) 1 — Aşk Kur-(Tlirkçe). 2 — Water-
2 — Af-Su Peri-
Yıldızlar
Güzeli. 2 —
1 — Tarzan
Prenses O-
A
EMRE- 1 — Hayat Güzeldir. 2 — ParAşÜt Taburu. 3 — Kılıçların Adaleti.
HALK 1 — 69 uncu Alay (Türkçe). 2 — latlklAl Fedaileri (Türkçe)
İSTANBUL (22367) 1 — Kara Bahtım (31 kısım). 2 — Şövalye Kantoma.
KISMET (26654) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Korsan Aşkı (Renkli).
MARMARA (2386*)) 1 — Fedailer Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar.
MİLLÎ (22962) 1 — Kısmet (Renkli). 2 — Kara Korsan.
Tl RAN (22127) 1 — Acı Günlerim (türkçe). 2 — Vatan Kurtaran Aslan (türkçe). 3— SalAhaddinl Eyyııbl ve Haçlı Seferleri (türkçe).
YENİ (Bakırköy 16-126» 1 — Vahşi Koşu. 2 — Hartanın Aşkları.
KADIKÖY CİHETİ
HÂLE (60112) 1 — Pranga
Kaçağı. 2 — Renkli Besteler OPERA (68714) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Genç Dul SÜREYYA (60862) 1 — Sefahatin Sonu. 2 — Güzellik İIA-hesi.
ANKARA:
ANKARA (23432) 1 — Cennet Kuşu. 2 — Lizbon Matahari-sl.
Bl'Yt'K (1.5031) 1 — Manon. 2 — Tufaa.
CEBECİ (13846) 1 — AH Babanın Rüyası. 2 — Cennet Perisi,
PARK (11131) Ölmez Aşk.
SUS (14071) 1 — Esir Kız, 2 -Sevmek Hakkı.
SÜMER (11072) 1 — Kovboy Kanunu. 2 — Haydut Avı.
ÇLUS (22291) 1 — Unutulan Yıllar. 2 — Ayrılmıvalım.
YENİ (14040) 1 — Dalaverecilere Şantaj. 2 — Y’illıırdnn Sonra.
GAR GA/tNOSUNDA: İtalyan ve İspanyol Revüleri.
İZMİR:
TAYYARE 1 — Londra Btt-'aklıldnrı. 2 — Kara Şeytan. .MELEK 1 — Kara Mfttikc.
2 — Yaşayan Hayalet.
LALE 1 — Kahraman HRrp Muhabiri. 2 — Çalınan Taç.
3 — islmfil» Kahraman.
TAN .1 — Kahraman Harp
Beyoğlu 4-1644 Ankara 00 latanbui 24222 İzmir 2222
OskUdar 60945 K. köy 60872 Karşıyaka 15055
S I H HT I M D AT
f iA • * .
latanbui Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
44998
60336
91
2251

ECZAN 1 E 3
EMİNÖNÜ: Eminönü — Ben-«ason (Küçükpnzar) — AH Rıza (Alemdar) — Asadur (Gedlkpaşa)
BEYOĞLU: Dellasuda (Merkez) — Nihat (Taksim) — A-VHZpaşa (Taksim) — Hayred-dln Tav (Galata) — Sporıdfs (Galata) — Atsknn (ŞI3II) — Mecldlveköy (Şişli) — Hatıcı-oğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa)
FATtli: Üniversite (Şehzade-başı) — Elem Pertev (Aksaray) — Emin Rıdvan (Samat-va) — Haindi Emgen (Şehremini) — Edirnekapı (Kartı-gümrük) — Hüsamcdılin Gö-kengln (Fener)
EYİ'P: Ayvansamv Şifa BEŞİKTAŞ: Nail Hallt (Beşiktaş) — Ortaköy — G. Di-vatdiuğlu lArnavutköy) — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: Merkez — Fencr-yulu — Erenköy — A. Cafer Çağatay (Bostancı) t sKl DAR: Merkez
I1EYBE1 İADA: H Halk BCyUKADA Halk
ANKARA: Ulus — Halk Güray.
İZMİR: Alsancak — Ege
(Basmahane) — Asri (Eşref-l»n?jat — Hilal (KemcraltO — «arataş (Yalılar)
Muhabiri. 2 — Çalınan Taç. 3 — isimsiz Kahraman.
YENİ 1 — Monte Krl.ito ve İntibaını. 2 — Tartanın Ha-zlnesl. 3 — Ormanlar Kıralı. ELHYMHA 1 — Aşkaız Yıllar. 2 — Şarlatan.
R
A
D
Y
0
L
A
R
İNKARA:
8.28 Açılııj ve program — 8 30 M. 8. A-yarı, hava raporu ve haberler. — 8 45 Günaydın programı (pl). — 9.10 Günün gramı. — 9.15 Radyo ilo inglllace. -Sevilmiş - 10.25 Temsil.
I pl I.
12.3ü Telden tele.
(lnceaaz heyetinden). — 13.00 Haberler. — 13.15 Dana müziği (pl), — 13.30 Öğle Gazetesi. — 13.45 Dana müziği (pl). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve
pro-
9.30 parçalar (pli. — 10.10 Konuşma Makamlardan bir demet. — 11.05 1130 Sulun orkestralı çalıyor 12.00 Hep beraber «Öyltyellnı. — 1X50 Ovun havaları
kapanış.
17 58 Açılış ve program. — 18.00 varı. — 18.00 İncesaz (Kürdlll
faslı). — 19 00 M. S, Ayarı ve haberler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19 20 Yarım âaat dana müılğl (pli. — 19.50 Akşam karma müziği (pl). — 20.15 Ranvo Gazetesi. — 20 30 Şarkılar — 20.45 Filim melodileri (pl). — 21.15 Müzikle grr.i (pl). — 22.00 Konuşma: Spor haberleri. — 22.15 Dana müziği (pli. — 22 45 M. S. Ayarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
M. S A-HicazkAr
12.57 Açılış ve programlar. — 13 00 Haberler. — 13 15 Müzik Dünyasından çeşitli Örnekler (pl.). — 13 15 Saz eaerlerl ve oyun havaları. — 14.00 Serbest saat. — 14 10 Ro-
Günlük işlerimizi gören bir sürü insan vardır, kendilerini kısmen tanımsızdır; fakat aileleri hakkında en ufak bilgimiz yoktur. Gazete müvez-zii çocuğun ayakkabılarındaki delikleri gördüğümüz zaman ailesinin muhtaç durumu pek hatırımıza gelmez. Asansör memuru kazara bizim katımızda durmamış olsa hemen fena sözler sarfederiz. belki hasta çocuğunu düşünüyordur, demeyiz.
Son senelerde bir çoğumuz kendimizi yeni içtimai anlayışa kaptırmış bir haldeyiz. Vasat bir insanın daha müreffeh yaşaması için büyük plânlar hazırlıyoruz, dostluk lan miza bigâne kalıyoruz. Düşüncelerimiz eskisinden başka türlü olabilir, fakat şahsiyetimiz olduğu gibi kalmıştır, hattâ daha fena bir duruma düşmüş sayılır.
Hemcinsine benzeyen bir hanım bir kaç tanıdığı olmasına rağmen nlç birisi ile samimiyet kuramadığından şikâyet ediyordu. Cazip görünüşü, e-peyce de serveti vardı. Onun da şikâyeti diğerlerlnlnkinin aynı idi; görüşmeye lâyık bulduğu İnsanlarla ahbaplık ediyordu. İnsanlarla onlann hatırı için değil kendi keyfi için alâkadar oluyordu; kendisinin başkaları için ne yapabileceğini değil, başkalarının kendisine ne faydası dokunacağını düşünüyordu. Cömertçesine her tarafa saadet saçacağına belirli noktalara serpiştiriyordu.
Tek çocuğu olan bir anne babanın 16 yaşındaki güzel kızlarını kaybettikten sonra keder ve yas içine gömülüp gitnıiyerek iki tane mânevi evlât edinmiş olmaları bir hayli güç görünmekle beraber bu işi başaran ana. İlk tecrübesi sayesinde evsiz kalmış çocukları bir yuvaya yerleştirmeyi kendisine zevk edinmiştir. Bütün hayatında serveti ve enerjisi artmaktadır; iki evlât edinmekle saadete ermiş olan bu hanını kendi tattığı şeyden şimdi başkalarına bol bol vermektedir.
Başkalarını düşünerek yaptığımız İşler, büyük de olsa, küçük de olsa hepsi aynı esasa dayanır, saadet verilmeden alınamaz. Bu yol belki de bizi, hepimizin arzuladığı bereketli hayata ulaştıracak insanlık yoludur
be.rto îrilex ve Vlctor Sllvesler Orkestralarından dan» müziği (pl ). — 14.30 Şarkılar.
— 15.15 Dinleyici İstekleri (KlAnlk Batı Mü-
ziği). — 16.00 MUaflr F’asiİ heyetlerinden: Fatih Musiki Birliği. - 16.30 Konçerto (pl.).
Bceihoven ln 5 inci Piyano Konçertomu. — lî.lo Puiloı.. vttİH. muaet ve paso dobleler ipi.). — 17.30-Dnııs müziği ve lürkçe langu-iar (pl). — 18.00 Bvdukür slıuulan-Çuykuvs-kl (pl.), — 18.20 Fasıl Heyeti Kuııserl. — lu.uu Hâbvrler. — 19.15 İstanbul haberleri.
— 192u Şarkılar (Okuyan: Safiye Ayla). —
20.00 Serbeat anal. — 20.10 Ara müziği (pl>.— 20.15 Radyo Gazetesi, — 20.30 Kirtaik «nz e-serleri. — 20 45 Spor hasbıhalleri. — 21.00 Tamışvar Kalesi - Radyofonik temfiiL — 21.35 Gitar selofan (pl). — 21 45 Şarkılar
(Okuyan: Necml Rıza). — 22.15 Sevilmiş
Balelerden kteımfar (pİ). — 22.45 Haberler.
— 23.00 Dans müziği (pl). — 23.30 Karışık hafif gece müziği (pl). — 24.00 Programlar ve kapanış.
LONDRA ı
710 Dinleyici İstekleri (19 85 m.). — 8.0ü Kıuıçerto-Bvuthoyen'iıı i üncü Piyano Konçertonu (19.55 m.). — ll.(io KlA.ı)k mltalk dinleyici fatekleri (HJ 84 in.). — 14.30 Operalardan parçalar (U.49 m,). — 17.15 Konçerto* Sehunıunn Piyano Konçertosu (id m m.). — 18.30 Carroll Glbbons ve Piyanonu. — 21.30 Varyete programı. — 24.00 Hafif nUlzIk.
Vakit vakit kafamı yorup düşünürüm; benim gibi herkes de düşünür ya: Şairleri parasızlıktan kurtarmanın yollan bulunamaz mı?
Tabi! manav dükkânı açarak veyahut bakkallık yaparak değil, kendi sanat matalariyle, yani şiirleriyle,. Şiire para veren mecmua onlar da ayda fa çıkarlar, en verirler, sonra vermezler.. Halbuki kendini şiir «evdasına kaptırmış, yıllardan beri bu işde ısrar eden bir hayli şairimiz var. Şiir kitapları satılmaz, kitapçılar basmak istemezler. Elhasıl bizim memlekette bu yollann hepsi kapalı.
Üç beş seneden beri bir çok meclislerde, toplantılarda şahit olduğum bir hal var: Yiyip mevcut-okutup
içtikten — şayet aa — müzisyenlere çaldırttıktan sonra, şairlere, yahut şair geçinenlere şiir okutmak... Hele hanımlar şiir matinelerine pek teşne görünüyorlar. Geçenlerde bir toplantıda idim. Şiir okumaktaki kabiliyeti ve sesinin tonundaki üstün vasıflan dulayısiyle bir şair arkadaşa tam bir saat şiir okuttular. Hazır bulunanların büyük bir kısmı içki içmiş olduğu halde salonda en ufak bir gürültü olmadı; herkes derin bir zevkle sonuna kadar dinledi. Tahmin edeceğiniz üzere şair arkadaşa "Şunu okur musunuz, bunu okur musunuz?" cinsinden bir hayli siparişler oldu, fakat neşesi yerinde olan arkadaş bu »I-parişlerin hiç birine kızmadı, sevdiği sevmediği birçok şiirleri okudu.
Bir zamanlar Ankara Radyosunda posta kutusunu İdare ederdim. Bu servise yurdun dört keçesinden gelen mektuplar a-rasındâ radyoda "Şiir saati" ihdas etmemizi İsteyenlerin sayısı pek çoktu. Bilhassa Ana-dolunun ücra köşelerinde oturan münevverlerimiz: "Buralara fikir ve sanat mecmuaları gelmiyor, hele şiir kitaplarını görmemize imkân yok. radyoda bir şiir saati yapın da neler çıkıyor. şairlerimiz neler yazıyorlar öğrenelim.." diye dert yanarlardı.
Şiir sanatı ile uğraşan, şiiri gözü ile görmek isteyen mü. neşterlerimiz hariç, halkımızın büyük bir kısmı, şiiri okumayı değil, dinlemeyi sever.
Bütün bu müşahedelerime dayanarak şair arkadaşlarıma biraz garip; fakat tecrübe ettikleri zaman hiç bir şey kaybet-miyecekleri bir teklifte bulunacağım:
Sesleri güzel, şiir okuma tek. niğıne vâkıf bir kaç şair bir araya gelip halkımızın sevip beğeneceği bir kaç şiiri plâğa dolduramazlar mı?
Bıı teklifim karşısında birçoklarının kıskıs gülerek: "Bu plâkları hangi şirket doldurur ve kimler satın alır?.." diyeceklerini tahmin ederim.
Evet, günde binlerce, hattâ yüzblnlerce piyasa şarkısı satan plâk şirketlerini bu işe İkna etmek belki kolay değildir. Fakat şiir dinlemeye meraklı büyük bir halk kütlesinin bu memlekette mevcut olduğu bir hakikattir.
Benim aklımın erdiği kadar, bizim "Sanat Dostlan" Cemiyet,, ine bu Işde bir vazife düşüyor. Bunun için, ismi geçen cemiyette küçük bir komisyon toplanır, evvelâ sermaye İşi, sonra da okunacak şiirlerle, şiir okuma tekniğine vâkıf güzel seali sanatkârlar üzerinde durulur.
Benim bu hayalimin hakikat olması güç bir iş değildir Plâk şirketleri belki bu işi tecrübe etmeğe yaklaşabilirler. Bfrvelâ onlarla temasa geçmeli, olmadığı takdirde başka çarelere başvurmalı.
Plâklara şiir doldurma modası bir tutarsa, hem memleketin sanat hayatına hizmet edil, mlş. hem de şairlerimizin cebine birkaç kuruş girmiş o-
J.eşhlir pl> anlsliiiiiy Mllhal Frıuiifu l.uııdradu uhıp. Utouduûutl ı(*rMi »um..unu ve elerini ziyaret etmektedir. B.B.C, ltndyo merkezinde MU hat bvnnıeıı, re-
n İni do görÜlıUlftlI glbt, Chopln’ln l.oııdrayu İMİM de geldiğinden beri hiç dokunul-ruamı• olan antika piyanoda batı parçalar çalmıştır.
10 Eylül 1950
teni İstanbul
Savfa B
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Nüfus sayımı ve artışımızdaki nispet
Yazan :
Ekimin 22 nci pazar günü yapılacak olan nüfus sayımı hakkındaki yönetmelik 14.S 1950 tarihli Resmi Gazetede çıkmış bulunmaktadır. Her memlekette olduğu gibi yurdumuzda da muayyen devreler içerisinde nüfusun gerek istatistik ve gerek dinamik durumunu tâyin etmekte büyük bir zaruret vardır. Çünkü nüfus bütün sosyal ve ekonomik hAdiselcrin esası ve temelidir. Memlekette yaşayan nüfusun miktarı ve durumundaki bütün hususiyetler bilinmedikçe, devletin çeşitli sahalarda alacacı tedbirlerde ve yapacağı işlerde tam bir isabet aranılamaz. Açılacak okulların adetleri tâyin olunurken, askeri plânlar tanzim ve tertiplenirken ve mem-leketteki tabii senetlerden faydalanma imkânları araştırılırken nüfus istatistiklerine başvurulmak lâzım geldiği gibi, her çeşit ekonomik ve sosyal mahiyetteki organizasyonların plânlaştırılmasında da nüfusun bünyesini tanımağa ihtiyaç vardır. Bu itibarla bugün bütün memleketler nüfusun muayyen zamanlarda sayılmasını bir devlet işi olarak kabul etmiş bulunmaktadırlar. Ancak nüfusun sayılması bugünün işi olmayıp, tarihin eski devirlerinde de bu nevi sayımların yapıldığı ve bilhassa Mısırlıların. Sümerlerin, Yahudilerinf Çinlilerin. Romalıların ve Yunanlıların kendi ülkelerindeki nüfusu zaman zaman savdıkları görülmüştür
(1). Batı memleketlerinde nüfusun sayılması işine 16, 17 ve 18 inci yüzyıllarda rastlanmakta ise de. ilmi görüşlere dayanan ve geniş rahalan İçerisine alan nüfus istatistikleri, daha ziyade 19 uncu yüzyılda yapılmıştır.
Diğer memleketlerde olduğu gibi, Selçukllerin, 11 hanilerin ve Osmanlı imparatorluğunun da muhtelif zamanlarda ve muhtelif yerlerde nüfus sayımlarına başvurdukları anlaşılmaktadır. Ancak bütün bu sayımlar aırf memleket nüfusunun bünyesini tarfımak maksadiyle değil, daha ziyade arazi tahrirlerine, askeri. İdarî ve mail mülâhazalara müsteniden yapılmış bulunmakta idi. Halbuki Cumhuriyetin ilânından sonra ekonomik ve sosyal mahiyetteki bir kalkınmayı esaslı ve sağlam temellere dayandırmak icap ettiğinden ve bunun İçin de her şeyden evvel memleketin bütün varlıklarını bilmek zaruri görüldüğünden, çeşitli sahalardaki istatistiklere ihtiyaç duyulmuştur, işte bu maksatla Başbakanlığa bağlı bir İstatistik Genel Müdürlüğü teşkil olunarak, başına da Belçikadan mütehassıs bir istatistikçi getirildi. Bu müessese ilk iş olarak Türkiye nüfusunun mutlak ve nisbî miktarlariy-le nüfusun memleket dahilindeki dağılış vaziyetini, yaş ve cinsiyet bakımından terekküp tarzını tesbit etmek üzere 29 ekim 1927 tarihinde umumi bir nüfus sayımı yaptırtmış-tır. Bu sayıma göre mutlak nüfus 13.648.270 olup, bunun 6 563.879 unu erkek ve 7.084.391 ini de kadınlar teşkil ediyordu. Bunu takip eden 20 ekim 1935, 20 ekim 1940 ve 21 ekim 1915 tarihlerinde yapılan nüfus sayımlarının mutlak mlktarlariyle cinsiyet bakımından bölünüşü aşağıda irildiği şekildedir.
Yıllar 1935 1 940 1945
Mutlak
nufus 16.158.018 17.820.950 18.790.174
Kadın 8.221.248 8.922.038 9.343.594
Erkek 7.936.770 8.898.912 9.446.580
Bu rakamlara nazaran 1945 sayımı hariç, diğerlerinde kadın miktarı erkeklerden fazla olarak görülmektedir. Bu Üstünlük 1927 de 48. 1/51,9. 1935 te 49, 1 50.9. 1940 da ise 49, 9 50.1 şeklinde idi. Kadın miktarındaki üstünlük böylece 1927 den 1945 yılına kadar tedricen azalmış ve ni-hayet 1945 sayımında nispet erkek-
Prof. Dr. Şeref Nuri llkmen lerin lehine olmak Üzere 50,3 49,7 ha-linl almıştı. Gerçekten Birinci Cihan harbiyle İstiklâl Mücadelesinde vukua gelen erkek zayiatını 22 yıllık bir sulh devresi telâfi ederek. 1000 erkeğe isabet eden kadın miktarındaki fazlalığı bertaraf etmişti. Yine bu rakamlardan anlaşılacağı üzere nüfusumuzda devamlı olarak bir artış da mevcut bulunmaktadır. Ancak bu artış bütün savım devrelerinde aynı seviyede ve aynı nispette değildir. 1927-1935 devresindeki yıllık ortalama artma nispeti binde 22,9 olduğu halde.1935-1940 devresinde binde 18ve 1940-1945 devresinde de binde 10.9 o-larak gözükmektedir. Yalnız ilk devredeki artış nispetinin yüksekliği tamamen doğumun fazlalığından mütevellit değildir. Çünkü eski istatistik genel müdürlerinden merhum Celâl Aybann da belirttiği veçhile. 1927 yılında bazı kimseler sayımı şüphe ile karşıladıklarından, kendilerini veya yanlarında oturanları kaydettirmekten içtinap etmişlerdir (2), Halbuki sayım 1935 te tekrarlanınca ve birinci nüfus sayımının da askeri ve mail maksat güden bir sayım olmadığı, aynı zamanda hiç bir şahsın menfaatine de zarar getirmediği anlaşıldığından, sayımı şüphe ile karşılayıp, kendilerini nüfus sayımında kaydettirmeyenlerin adetleri azalmıştı. Gerçekten 1927-1935 devresi arasındaki artış nispeti memleketin muhtelif yerlerinde çok farklı bir manzara arzetmekte İdi. Bu nispetlerin tehalüf etmesi ve bilhassa Avrupa Türk iyesiyle Doğu ve Dnğu-güney Anadoludaki artış nispetlerinin yüksek bulunuşunu sadece doğum fazlalığı İle İzah etmek kabil değildir. Neteklm Ord. Prof. Dr. Ömer Celâl Sarcın da işaret ettiği üzere 1927 -1935 devresi içerisinde Türkiye ile yabancı memleketler arasında vukua gelen göçlerin Türkiyeye 200 bin nüfus kazandırdığı ve 1927 de gizlenip, ertesi sayımda kaydolunan nüfusun da 370 bin kadar olduğu tahmin olunmaktadır. t3)(
Bu itibarla 1927-1935 devresindeki yıllık binde artış nispetinin 22,9 dan daha aşağı olmasını icap ettirmektedir. Bu husustaki tahminler bunun binde 17 olacağı merkezindedir.Nete-kim 1940 sayımında da yıllık ortalama artık nispeti binde 18 olarak bulun muştur. 1945 yılı sayımında da aynı veya buna yakın bir nispet elde idilmiş bulunsaydı, nüfusumuzdan! artış temposunun hiç değilse muhafaza o-lunduğu neticesine varılacaktı Fakat bu nispetin birdenbire binde 10,9 a düşmesi çoğalmaktaki hızımızın ne kadar gerilediğini ve bizim nüfus politikası bakımından çok ehemmiyetli bir mesele ile karşı karşıya bulunduğumuzu göstermiştir.
Bir memleket nüfusunun azalıp, çoğalmasında doğrudan doğruya müessir olan faktörler doğumlarla ölümlerdir. Aynca memleketler arasındaki göçler de nüfus bilançosu üzerinde müspet veya menfi şekilde bir rol oynarsa da. bunun bugün için ehem-miyetl oldukça azalmış bulunmaktadır. Bu itibarla memleket nüfusunu arttırmak ancak doğumları çoğaltıp, ölümleri azaltmakla kabildir. Doğumların azalması hususunda ileri sürülen türlü türlü nazariyeler ve düşünceler mevcutsa da, bunların İçerisinde en ehemmiyetlisi yaşama şartları Üzerinde duran telâkkilerdir. Her doğacak çocuğun yaratacağı masraf ailelerin geçim takatlerinin üstünde olur ve yaşama imkânlarını zorlaş-tırırsa, doğumların adedi de azalır Bu böyle olduğu gibi ölümlerin çoğalması da yine İktisadi muvazenesizliğe bağlı olan bir keyfiyettir. Hayat pahalılığının mevcut olduğu ve geçim imkânlarının zorlaştığı çevre-
Kısa Haberler
Batı Almanya - İran ticaret konuşmaları
★ Frankfurt (Hususi) — Alman Ekonomik Haberler Ajansının bildirdiğine göre. Baü Almanya ile İran arasındaki ticaret müzakereleri Pnriste 4 eylülde başlamıştır. Aralarındaki eski anlaşma 23 eylülde sona ereceği İçin yeni bir tlşaret ve tediye anlaşmasının imzalanmam iktiza etmektedir.
Amerika İhracat kontrolleri
★VVashington, (Hususi) — Amerikan Ticaret Bakanlığı gittikçe artan ihracat listesine sığır derileri, elektrikle Işllyen bazı aletleri ilâve etmiştir. İhracat kontrölleri. komünist memleketlere stratejik ehemmiyeti olan eşyaların sevkedllmesine mani olmak ve Amerikan ekonomisini muhtemel olan kıtlığa karşı korumak için kullanılacaktır. Amerika Mısırdan pamuk ipliği ah.vor
★ İskenderiye, (Uçakta) — Ticaret ve Endüstri Bakanlığı Mısır mensucat fabrikatörlerine yazdığı bir mektupta. Amerikanın Mısır pamuk ipliği ve kumaşı almak istediğini bildiriyor. Amerika ilk
Amerikada sosyal sigortalar genişletiliyor
Washlngton (Hususi) — Geçen hafta Başkan Truman’ın imzaladığı bir kanım. Amerikan sosyal sigortasında ehemmiyetli bir reform teşkil etmektedir. Bu kanun, Birleşik A-merikada sigortalı bulunan ceman 35 milyon işçiye ilâveten on milyon İşçinin dalıa sigortalanmasını ve tekaüde sevkedılmlş olan üç milyon İşçiye de oldukça fazla miktarda maaş bağlanmasını temin etmiştir.
Gelecek sene başından itibaren Amerikada çalışan her dört Amerikalının üçü içtimai sigortadan isti-fAde ettirilmiş olacaktır. Bu, Amerikada eski korkunç fakirliğin artık geri dönemiyeceğlnin büyük bir teminatı sayılabilir. Yeni kanun şimdiye kadar vasati 26 dolar Üzerinden ödenen aylıkları 46 dolara çıkarmıştır.
Kanun çıkmazdan önce asgari aylık ödenek 10 dolarken şimdi 20 dolar olmuştur. Azami ödenek miktarı dA 46 dolardan 68.50 dolara çıkarılmıştır. Ailelere ödenen azami had 85 dolardan 150 dolara yükselin istir. Bu fazla ödeneklerin karşılanması
AKBANK elinizdeki DEVLET TAHVİLİ için
En müsait primi
Vermeye hazırdır
lerde ölüm de temposunu arttırır. Bu itibarla nüfusumuzun artış nispetini yükseltebilmek için. İstihsal kudreti, mizi çoğaltarak fertlere ve ailelere isabet edecek gelir miktarlarını art. tırmak ve hayatı daha kolay yaşanabilir bir hale getirmek lâzımdır.
(1) A. Hesse, Bevölkerungsstatis-tik. Jena 1923.
(2) C. Aybar ^Türkiye nüfusunun artışı ve yaş ayrılışı bakımından artma ümitleri” S. B. O. Dergisi. Sayı 1. S. 146.
(3) Ord. Prof. Dr. ö. C. Sarç. Türkiye ekonomisinin genel esasları, İstanbul 1949. S. 150.
defa olarak Mısır pamuğuna alâka gösteriyor. Mısır mensucat fabrikatörleri hemen Amerikan firmaları ile temasa geçmiştir.
Batı Almanya serbest İthalât listesi
★ Frankfurt. (Hususi) — Batı Almanya İktisadi İşbirliği Teşkilâtına dahil, ihracat tahdidatı ol-nuyan memleketlerden ithal edeceği malların listesini neşretmlş-tlr. Bunların arasında, ketento-humu, hintyağı tohumu, yemek yağlan, balık, diğer hayvan yağları. ketentohumu yağı, susam yağı, zeytin yağı, pamuktohumu yağı ve teknik işler İçin kullanılan sair çeşit yağlar, sülfirik asit, yünler, türlü odun çeşitleri ve pirinç vardır.
Holânda Türkiyeye hazır ev yolluyor
★ La Hey (Husus!) — HolİAndada A. Van T. Varlaat ve Giessendam oğullan firması Türkiyeye pek yakında tamamlyle teçhiz edilmiş 30 ev yoLlıyacaktır. Siparişi, TÜr-klyede büyük projeler almış olan bir Amerikan firması yapmıştır. Bu evlerin fiyatı 300,000 gil-dersdlr.
1çln hükümet işveren ve işçinin öde dikleri prim miktarlarım yükselt miştlr.
Tiftik 800 kuruş oldu
Dünya dokuma ham maddelerinin yükseldiği yazılmıştı. Buna muvazi olarak. Istanbulda Ticaret Bordasında tiftik ve yapağı, Adana. İzmir Ticaret Bordalarında da pamuk 11-yatlan yükselmektedir.
Dün de Ticaret Borsacında anamal tiftik fiyatı 800 kuruşa kadar yükselmiştir.
Levha teneke İthalâtında zorluklar
Piyasada levha teneke fiyatları gün. geçtikçe yükselmektedir. Alâkadar tacirler, Birleşik Amerikadsn, İnglltereden levha teneke alamadıklarından şikâyet etmektedirler. Bu yüzden piyasa, levha teneke ihtiyacını Ticaret Ofisi stuklatından temin etmektedir.
Yerli Sanayii Koruma Cemiyeti
Bazı fabrikatörler, küçük tezgâh sahipleri bir araya gelerek Yerli Sanayii Koruma Cemiyeti adı altında yeni bir cemiyet kurmuşlardır.
Trabzon yağı 300 kuruş
Piyasada sade yağ fiyatlarında u-cuzluk devam etmektedir. Dün Ticaret Borsacında toptan Trabzon yağı 300 kuruşa satılmıştır. Geçen sene bu mevsimde fiyat 450-500 kuruş arasındaydı.
Fındık Kooperatifleri Umum Müdürlüğü şehrimize nakledilecek
Merkezi Glrcsunda olan Fındık Tarım Satışı Kooperatifleri Umum Müdürlüğü yakında İstanbul* nakledilecektir, Bu suretle Umum Müdürlük fındık ihracat merkezi oIah İstanbul piyasasında daha faal bir rol oynayacaktır. Şimdiye kadar bu vazifeyi Kooperatifin İstanbul Şubesi ifa etmekteydi.
• a
Amsterdam tütün müzayedesi
La Haye, 9 (Husus!) — Sonbaharın ilk tütün müzayedesi bu ayın 22 »İnde Amaterdamda yapılacaktır. Dell, Dell Batavya ve Senembah Tütün Şirketleri tarafından 5,100 balya satışa nrzedilccektlr. Arzedllen mallar oldukça çeşitlidir; alâkanın büyük o lacağı ümit edilmekledir.
Tütün, rekoltesinin harp sonrası durumuna gelmesinden sonra fiyatlar epey artmıştır; yerli halk gelecek müzayedede satış fiyatlarının yüksek olacağını tahmin ediyorlar.
Deli Batavya Şirketinin dünkü hissedarlar toplantısında İdare heyeti. Endonezyanın ekonomik ve umumi vaziyeti hakkında memnuniyetlerini ifade etmişlerdir. Direktörler, den J T. Cremcr’in söylediğine göre, vaziyette emniyetsizlik oldukça azalmıştır.
Eldeki mevcut rakamlar kntl değilse bile, içinde bulunduğumuz senenin neticeleri 1948 den de iyidir. Satışa arzedilecek 1.400 Sumatra tütünü olduğundan ve maliyet fiyatının kaça malolacağı bilinmediğinden kati rakamlar verilememekledir. Zannedildiğine göre, 1950 senesi rekoltesi 1949 a nazaran daha az olacaktır; çünkü işçi meseleleri oldukça u-zun sürmüştür.
Hissedara, sermayenin % 70 I — ki 10,920.000 guildera’dir— Amerikada enveste edildiğini bildirmiştim. 1948 ve 1949 seneleri besi tasdik edilmiş ve hisse İçin % 6 kabul edilmiştir.
muhaae-senetleri
âza
Birleşmiş Milletlerde memleketler, Şimali Koreye mal satmıyorlar
İzmir, 9 (Husus! muhabirimiz bildiriyor ı — İhracatçı Birlikleri Umumi Kâtipliğine Ticaret Bakanlığından gelen yazıda Birleşmiş Milletlere âza devletlerden ŞimaLI Koreye yapılacak ihracata Amerikanın ambargo koyması itibariyle mevzua büyük bir titizlikle önem verilmesi bildirilmiştir.
NOT: Rumanvadan bazı firmaların mûtat hilâfına bundan bir müddet evvel yüksek fiyatla lzmlrden kuru üzüm ve bakliyat maddeleri İstemeleri ve Rusya transiti ile sevkı şart koşmaları dikkati çekmiş, bunların Şimal Koreye gönderilmesi ihtimali karşısında bu satış durdurulmuştu.
1
1951 YILI
TASARRUF HESAPLARI İKRAMİYELERİNDE
BUYUK YENİLİK
150 talihliye
(Bir kur’a numarasına en çok 2500 lira)
AY RIC A
YAPI ve KREDİ BANKASI
hesaplarındaki para kadar para ikramiyesi
Ekonomi ve Ticaret
Bakanının temasları
Zühtü Velibeşe, Bakanlığı ile ilgili muhtelif mevzulara dair geniş izahat verdi
*
tacirlerle esnafın dolayısiyle veya bakımından İleri
bu-
îz-da-
İstanbul 9 (A A.) — Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe bu sabah saat 10.30 da İstanbul ithalâtçı ve ihracatçı tacirleri ile Ticaret ve Sanayi Odasında bir toplantı yapmış-tır.
Bakan, toplantıda hazır bulunanlardan başta yeni dış ticaret rejimi olmak üzere ekonomik mevzuları-mızla ilgili bütün istek ve şikâyetlerin açıklanmasını istemiştir. İthalâtçı ve ihracatçı yeni ithal rejimi mesleki ihtiyaçlar
sürdükleri muhtelif dilekler üzerinde durulmuş ve Bakan bunların her birine ayrı ayrı cevaplar vermiştir. Bu arada yeni dış ticaret rejimi tatbikatında vazife almış bulunan Merkez Bankasına son günlerde yapılan müracaatların fazlalığı ileri sürülmüş ve intikaJ devresi dolayısiyle kaydelilen tehacümün bir haftaya kadar önlenebileceği ve Merkez Bankasının kendisine yapılan müracaatları gününde karşılamak vaziyetine şimdiden girdiği tesbit olunmuştur.
Bakan öğleden sonra saat 15.30 da Bölge Ticaret Müdürlüğünde gazetecileri kabul etmiş ve muhtelif mevzu, lar hakkında aşağıdaki izahatta lunmuştur:
"Ege bölgesindeki seyahatim, mir. Aydın ve Manisa vilâyetleri
bilinde oldu. Maksadım yani rejimde ihracatın nasıl işlediğini görmek, kredi ve satış kooperatiflerinin faaliyetlerini yakından tetkik etmek ve ana ihraç maddelerimizin durumunu gözden geçirmekti.
Bu mevzular üzerindeki İlk müşahedem. rejimin ihracata taallûk e-den prensiplerinin iyi neticeler verecek mahiyette olduğunu gösterdi, u-fak tefek aksaklıklar olsa bile bunları kolayca ıslah etmek mümkündür.
Kooperatiflerin durumları birinci derecede beni meşgul etti. Büyük bir memnuniyetle gördün] ki müstahsil bu teşekküllerin esas İtibariyle faydalı olduğunu takdir etmiştir.
En çok istekler bunların demokratik bir rıhla tanzimi, kredi imkânlarının arttırılması, bazı teknik ve İlmi yardımların da bu teşekküller vasi, taslyle sağlanmasından ibarettir.
Bu itibarla bunlar üzerinde yeniden çalışmak zarureti hâsıl olmuştur. Ancak ana hatlarını hemen her yerde aynı şekilde tesbit edilmiş gördüğümüz için bizce yerinde olan
bu taleplerin kaleme alınması çok zor olmıyacaktır.
Ana mahsullerimizin piyasa du. rumlanna gelince bunların ümit e-dildiği kadar bol miktarda olmamasına mukabil bu seneki dünya fiyatlarından hayli istifade sağlanmasını mümkün görmekteyiz. Bunların haricinde Hükümetin diğer Bakanlıklarına taallûk eden birçok taleplerle de karşılaşmış bulunuyoruz. Bu me. yanda bu sene o mıntakadaki kısmî kuraklıktan ve ziraatln bu ana mahsuller için geniş bir sahaya tevsi e-dilmesinden ve son sistem bazı pompaların harekete getirilmesinden dolayı su İhtiyacının artık kâfi geleml-yecek bir hal aldığını, buna bir çare bulunması icap ettiğini her tarafta dinledik.
Bu mevzu üzerinde Bayındırlık Bakanlığı ile temaslarda bulunacağız.
İzm irde olduğu gibi İs tan bu 1da da sanayicilerle temas etmek zarurî fdL Ekonomi Bakanlığının son zamanlara kadar yalnız İplik Tevzi Müesse-sesi şeklinde çalışan sanayi kıa-mını sanayiimiz hakkında her türlü malûmatla mücehhez ve ekonomik hayatımızda rolü olan bir müessese haline getirmek icap ettiğini takdir edersiniz. Böyle bir hale getirmek t-çln de Bakanlıkta aarfedilen faaliyete muvazi olarak asıl alâkadarlarla birlikte çalışmak tabiidir. Hazır, lıklanmız nihayet bulunca bir sanayi kongresi toplamak arzusundayız. Bu kongrenin, memleketin sanayi politikasını tesbit etmekte mühim rolü olacaktır. Kongreyi bu senenin sonuna doğru veya gelecek yıl başlarında toplamağa çalışacağız.
Zeytin ysğı mıntakalannda yaptığım seyahatten sonra kısa bir müd. det zarfında nebat! yağlar müstahsil, fabrikatör ve tacirlerden mürekkep bir kongre toplamak ihtiyacını duyduk. Bu da şimdiye kadar bu mevzuda dahi istikrar bulamı-yan ekonomik gidişin kararlı ve muayyen bir politikaya bağlanması imkânlarını verecektir.
Tacirlerle bu sabah yaptığım konuşmanın rejim hakkında faydalı o-lacağı kanaatindeyim. Bir kere, rejimin esasının yerinde olduğu anlaşılmıştır. Tatbikatta görülen bazı aksaklıklar ve acemiliklerin kolayca bertaraf edilecek mahiyette olduğu, hattâ bertaral edildiği tahakkuk etmektedir. Rejimin tam randımanla pek yAkında işlemeğe başladığı zaman. bu sahada bütün zorlukları ve lüzumsuz bağlan kaldırmakta ne derece isabet edildiği görülecektir. Bazı malların şu veya bu listede bulunması hakkında serdedilen istekler. süratle incelenecek ve haklı o-lanlar yerine getirilecektir.
Bakan, zeytin yağı İhtiyacı konusu etrafında çıkan havadisler hak kındaki soruya, bu hususta henüz verilmiş bir karar mevcut olmadığını söylemiştir.
Bakan, bu akşamki ekspresle An-karaya hareket edecektir.
Amerika, pamuk ve pamuklu mensucat ihracatını tahdit etti
VVashington 9 A A. (Usis) — A-menka Ticaret Bakanlığı, ihraç edilecek ham pamuk ve pamuklu mensucat üzerine takyidat koymuştur. Bu tahdidat Amerikanın savunma ihtiyacı için lüzumlu ve Birleşmiş Milletler ve sair milletlerarası teşekküllere karşı giriştiği taahhütleri yerine getirebilmeyi temin içindir. Bundan sonra Kanada hariç bütün memleketlere yapılacak ihracat için müsaade almak lâzım gelmekte, d İr.
BORSA
MEMLEKET
9/IX/1950 Cumartesi
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
o
Kapanış
HugUn
Son Kapama
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Ticarat Bora&mnda hfhk ve yapalı fiyatları yeniden ilerlemeler kaydetmiştir. Fındık piyasası ise harareûl durumunu muhafaza etmektedir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât. Barsa-sında esham ve tahvilât Üzerine hiç bir muamele cereyan etmemiştir. Altın piyasası ise kararsızlık İçindedir.
İzmir:
Bugün Boruda üzüm satışları yeniden bir hayli hararetli idi. Fakat Almanya-dan gelen siparişler hilâfına fiyat beklendiği şekilde büyük bir fırlayış yapmadı. Satıcı nazlı davrandığı İçin hafta başındaki açılışın sürprizli olması beklenir, /tirırdc iyi mallara müşteri fazla, ödenen fiyat nıüasıttir. Engin malların fiyatında bir değişme foktur. Pomukta cereyan eden muameleler Borsa mehafilınde merakla takıp edilmekte ve fiyatların nerede istikrar kesbedecrğı bilinmemektedir. Bugün alivre pamuk fiyatı 300 kuruşa kadar yükselmiştir. Bir günde fiyat farkından 80 bin lira kaybedenler vardır.
KAMBİYO
Istanbu 1 Borsası
Açılış 1 Kapanış
i Sterllng «...„ 7 81 50 7.84.50
100 Dolar 280 — 280.—
l(X) Er. 8 rangı _ 0.80 0.80
100 İsviçre Fr..^ 64.03 61.03
100 Belç. 5.60 5.60
100 İsveç Kr....« 54.12 50 54.12.50
100 Florin 73 68.40 73 68.40
lüü Liret m.- 0,44.128 0.44.128
100 Drahmi ...w.». 0.01.876 0 Ol.HÎh
100 Escounos .... 9.73 90 9.73.90
Altınlar
Bugün Eski kuı
Lira Lira
Külçe YrıB G» 4.85 4.87
Kıılçe DeguM» 4.88 4.03
Cumhuriyet ... 33.— -
35.80 36 80
1*111 (Tl 11 •••*•••••••« 32 M)
(Julden 30 15 30.55
İnelim 44.10 44.10
Fransız kok ... — —
Napmeon Ul —
İsviçre — —
Gümüş, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr. — -
Platin '• 10.- İL-
Zürich Borsası (Serbest)
23. M 930 İsviçre Er ıınçı
Durumu En aşağı En yukan
i’ürk Lirası L- l.cO
Dolar 4.38 4.34
t l{ *-»«*aeeee«e 10.7b 10,90
FnınaD Frangı 1.16 i.10
^5
%5
^5
tahviller
1933 Ergani ....
>938 İkramiyen MIH! MUdMaa 1
1941 1941
1/2
1*4)


«•••Mİ
Demiryolu IV -^.... Demiryolu V ......
1949 İkramiye!) -Diğerleri Demiryolu VI
Kalkınma
istikrazı İstikranı
I1M9
1948 Milli Müdafaa
1949
1934
1934
İMİ 194)
194) Mili!
es
• •
»«eeM
1 •*••••• II------
lîl _____
1.-----
LI_____
l------
l .....
Sivaa-Erzurum I... M Lİ.-VH
1 L1 ..
Ul... I...
U.^ ili... IV...
Demiryolu
• S
Müdafaa
• •
4 ••
22.50
20.25
21 35
97.70
98 40
95.30
95.70
96 —
08.40 06 45
01.35
96.50
07.60
21.3C
21.05
21 20
20.25
20 75
20.30
21.—
20 80
21.10
21 20
Şirket Tahvilleri
24.-
20.-
2L-
98.-100.-100.-
100.—
98.—
08.-
09.-
98. — 100.-
99. —
23-
20.30
21-
21.61
ZA—
2X-
31.45
22.-
20.90
21.20
f.C. Ziraat Bankası 20 55 20.20
Anadolu D.V. Tertip A/B. UL- UL-
H c. — —
M * %oo 22 30 59.—
•r Mümes. Sonat 63.- 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkos Bankam Türkiye tş Bankası Türk Ticaret Bankası Aralan ( inıcnto Şark Değirmencilik Milli Reasürans 124.— 30.— 5.— 15.20 23.25 16.— 120.26 5.- 15.25 23.50 16 23
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi Fonslve 1903 | 172- 1 -
Hububatı
Buğday yumuşak (TQc.)
Buğday Ofla ...........
Arpa yemlik (dökme) Mısır aan (çuvalı) Faauiya tombul .. F'aaulya Çalı eert Kuşyeml ..............—
Mercimek kırmıu kabule Mercimek yeşil . Nohut natura)

Yağlı tohumlar > Ayçiçeği tohumu Keten tohumu .
Kendir tohumu Susam ............
Yer fıırtığı kabuklu--------

Kuru Mejvolar ı
Fındık (kabuklu ervrl) — Fındık (İÇ tombul 1950)... CevU (kabuklu) •«•••• »M Covu (İç natürel)
Dokuma Ham Maddeloril
Fittik (ana mal)--------
Tiftik (NatUrel) .......-
Yapak Trakya (Kırkım)
ilam derileri
Bığır anlamura (kasap) FQ. Keçi tuaiu kuru kilonu Koyun hava kurutu kUosu
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E.E. Suaanıynğı (Raf.
Ayçiçeği (Rallne
Eındık vnğı «Çürük)
tennkell) sıra) çıplak)
• • • • •
Bugün Eald Kapanış
20 20 80.—
29 — 20.—
«e 18 10
23.— 23.20
m 25.—
M 46 —
33.— M 20
— 32.-
51 — 45.-
21.— 24.—
34 20 33.-
48.— 50 -
■B 34.-
72.— 80.-
— 100.—
90.—
320.— 320.—
40.—
! ” 110.—
800.— 710.—
690.—
320.— 300.—
185.—
205 — 180.—
210.— 200.—
230.— 225.—
200,—
115 — 150.—
180.—
UıÜm çeklrdeksi* No.9 tnelr A sertal No, a...
B «arta) No. 108 Akala A kain Akala yeril yağı (rafine) çekirdeği--------
u
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk

66.5
42.—
35 — 270.-195.— 160.— IT2.8 109.—
16.—
156.5
86 —
•35.-276.— m-160-180-110.—
17.—
Adana Ticaret Borsası
Fnmuk Pamuk
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Akala X(Hatay) Akala
Akala
Akala yeril yeril
(Adana)
11 .•••«•
LU-------
i •••••••m
LL______
245.—
230.—
243.—
245 —
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK
a) *50 randımanlı kabuklu tombul b) îç «ıra kontrollü
300.—
100 -
280.-
Eskişehir Ticaret Borsası
Bugda> yumuş&Jc
Bufcday aert
Arpa ......—-....
29.—
27.—
29.—
28.-
4
YABANCI BORSALAR ||
New-York Borsasr
Dün E»d lruı||
Buftday (Buşelî —Sent) Şort Kış mahsulü No. 3 262 — 261.— I
Kırmızı '• M No. 3 233.— 233.—
Pamuk Mlddllng (Ubr(â1=Sent) Ekim 40.10 40.10 I
•• 40.08 40 —
M Url «»•••» •••••« •••••eeeaeeeeeeeeeee* 40.25 38.60 II
Tiftik (Libresi=Sent) Tekıuta No. 1 105.— m II
Fındık (Libresl=Sent) Kabuklu yeril İri
•• •• M
Levant İç İthal malı 43.- — |
Ekstra iri iç İthal malı —— 51.— 49.-
Kuru üıilm (Libresi =Sent) Thompson çeklrdeksit «eçme ... U 1/4 U V4 I
Keten tohumu tBuşell=Dolar) Mlnneapolls 3.65 İM 1
Kalav (Llbresiz;Sent) 98.- 99.—
Levha-teneke (100 libre dolar) 1.30 T.30
Londra Borsası
Keten tohuma (Tonu=Sterllng) Bombay 73 — 73.-
72 — 73.—
(PF RlniİİBtfLD eaeoao>ee(ewoaaa M 50 64.—
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (Libresi= Fiyat) *
'• Sıra malı •• •• — —
YU® Anadolu M * — — —
Trakya * * — —
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantarı=Taiları) 85.— 82.—
Ashmouni Kısa elyarh FVQ. w»
Karnak Utun elyafiı F/G. .. — 101.
C«) Gününde Borsada muamelesi lescü edilmemiş ULbvliâl ve esiıamm ara ve taleplere göre taayyün udoa takribi plyoaa değerleri.
Sayfa «
Y E N î İSTANBUL
10 Eylül 1M0

S
I
N
E
»I
A



Tiyatro kronikleri
İki raklbenln en güzel İki filmi
7


»a
5
ve
77
u
77
k..^ı
*
r
•i d






Bu filmlerden birincisini İtalyan rejisörü Rossellini’nin eski kansı Anna Magnani; İkincisini yeni karısı îngrid Bergman
çevirdi

i ■:
(
Vulcano filminin
hikâyesi
SİYAH saçlı, ateşli kadın. İtalyan film meraklılarının zaten gözdesi
kocası İsveçli-
Avrupai ölçü ve anlayışla “müzikli komedi,, ye hazırlık
Sarfedilen emekler, müzikli komedi - operet farklan üzerinde gösterilen titizlik. Hazırlıklardaki itina, çalışmalardaki ciddiyet devam eder ve tahakkuk sahasına da intikal edebilirse, tiyatro hayatımızda yeni devrin açılacağını kuvvetle tahmin edebiliriz.
idi. Taparcasına sevdiği Rosselinl, sarışın ve güzel nln peşine düşerek Anna’yı terkedin-ce. sanatkâr kadını bütün dünya tanıdı. Gündelik gazetelerle film mecmuaları, İtalyan güzelinin ateşin kıskançlık buhranlarını aylarca anlatıp bitiremediler. Zaten, sıcak kanlı güneyliler, onun bu ateşli mizacından hoşlanıyor ve sinemalar bu sayede para kazanıyordu.
Altı ay evvel, büyük reklâmlarla ilân edilen “Stromboll” filmi, Ame-
Kardeşini kurtarmak için Mnddalena (Anna Magnanl) serseri dalgıcı öldürüyor ve kardeşi ağlıynrak sevgilisinin üstüne kapanıyor.
geçiyor ve “Bu fevkalâde! Bu tam Anna!” diyorlar.

göre tertiplenmesi iktiza eden **Vüi-cano” filmine başlarken. hayatında İlk defa hakikî bir sanatkâr olmak
meoburiyetinde kalacağını idrak ettL
■ %

o
Mnddnlcna (Anna Magnanl) kardeşine ııuiMnlIat olan serseri dalgıcı baştan çıkarmaya çalışıyor
Anna Magnani’nin MVulcano„ filminden uir pozu
lıyor. Ağlarken, öyle içten gözyaşı döküyor kİ, seyir-ciler hıçkırıklarını tutamıyor. Hiddetten kudurduğu zaman, Öfkeıd Öyle tabiî bir ihtirasla içinden fışkırıyor ki, herkes, mıhlanmış gibi yerinde kalıyor . Seriyorsa. aşkı ve okşayışı öyle hırçın, yakıcı bîr alev ve aynı ramanda öyle fedakâr ve kadınR has bir teslimiyet halini alıyor ki, bütün sinemanın nefesi kesiliyor. Sesi kısıldığı veya o-vunlanndan biri sanat hudutlarını aştığı raman da. Italyanlar, gülüp
Rejisör Rosselinl. bu kadım herkesten iyi bilirdi. Kendisi İtalyan olduğu ve İtalyanları da bildiği İçin, Anna’nın asıl kudretinin bu tabiîlikten doğduğunu da biliyordu, Bu *e-beple, film çekerken, objektifi, An-na’ya tevcih etmekle iktifa ediyor ve gerisini tamamen sanatkârın heyecanına bırakıyordu. Netice malum: Dolup boşalan sinemalar ve Anna ya taabbüd eden tenkidler!..
Bununla beraber, gerek bu müspet tenkidler. gerekse de hasılatın a-zametine rağmen, Anna Magnanl. sanat Üslûbunun ancak İtalyanları müessir olabileceğini bir gün bile u-nutmadı. Ateşli mizaca malik olan Italyanlar. dünyanın diğer memleketlerinde basit, melodrama mütemayil ve gürültülü ve anlayışsız veya istihfafla karşılanan bir sanat üslûbuna düşkündürler. Bu itibarla Anna Magnanl. bütün dünyanın zevkine
Filmde, Anna, hafifmeşreplisi do-layısiyle, şehirden çıkarılan ve nefret etti köyünde (Vulcano Adası) İkamete mecbur edilen genç bir kadm rolündedlr. Burada, kendisinden daha genç, kız kardeşinin sevgi ve yardı-mlyle, ruhunun sükûnetini bulmağa çalışırken, köy kadınlarının nefret ve taassubu İle karşılaşıyor. Denizde define aramak için Vulcano’ya gelen, serseri bir dalgıç, kız kardeşinin aklını çelince, adanın hakikî mahiyetini anlayan Mnddalena (Anna Magnani’-nln filmdeki adı) kardeşini kurtarmağa ve hakikati göstermeğe çalışıyor. Kardeşi, ablasına İnanmayınca, Mnddalena, kızı kurtarmak için mümkün olan tek çareye başvurarak, dalgıcı baştan çıkarmağa çalışıyor. Ablasının karanlık geçmişini iyi bilen genç kız ise. ablasının bu hareketinin hakikî mânasını anİAmı-yarak, sevgilisini elinden almağa ça-lıştığını zannedince. Maddalena İçin kendini feda etmekten baışka yol kalmaz ve Indlfaa başlayan volkana atlayarak intihar eder.
Film çevrilmeğe başlanırken, Wll-Hanı Dleterle'nln karşısına, yepyeni bir Magnanl çıktı. Bu yeni sanatkâr, rolüne çalışıyor, çelikten bir İrade ile İngilizce Öğreniyor, sesini ve tesirini bizzat kontrol ediyor ve mesle c hayatında ilk defA, hislerini daha bRsit yollardan giderek, daha müessir şekilde İfadeye çalışmaktadır.
Artık kendine hâkim olamayan, kendini kontrol etmeyen Magnani, sahneden çekilmiştir. Onun yerine, Hollywood’dakl meslekdaşlarınin, ba-
Cini çok ağrıtacak, birinci sınıf bir sanatkâr geçmiştir. Bu büyük tahav-vlllün belki en şayanı hayret tarafı da, bütün disiplin* rağmen, mizacının tabiiliğini tamamen kavbetmlye-rek, Hollywood/un mukallit! haline düşmemiş olmasıdır.
Anna için başka yol yoktu. "Vul-cano”dnkl sanatı, aynı zamanda Ro-sselini’ye cevabı olmuştur. “Roberto-ya ve Bergman’a cidden müteşekkirim, diyordu. Çünkü İkisi de, kadın ve sanatkâr olarak hürriyetimi zanmamı mümkün kıldılar.”
ka-
ni a-Blr-
“Vulcano’* îtalyada, İtalyanca rak gösterilmeğe başlanmıştır, kaç hafta sonra, diğer dillerde, batı âlemine takdim edilecektir.
Vulcano filminin rejisörlüğünü Ros-selllnl'den devralan WIII la m Dlrterle
İstanbul için, öteden beri, memle-ketin sanat merkezi der dururuz. Fakat koça şehir henüz bir resim galerisine sahip olmadığı gibi, tiyatro bakımından da, dünyanın diğer merkezlerine nazaran pek fakirdir. îs-tanbulda devamlı surette temsiller veren Şehir Tiyatrosunun İki sahnesi. “Muammer Karaca,, ve “Ses,, O-pcretleri vardır. Bunlar da senenin ancak yedi ayı açıktıı ve dünyanın hiç bir yerinde eşine rastlanmıyan beş aylık bir tatil devresi yaparlar.
bale şefi, bir orkestra şefi olmak fl-zere bir bale, bir koro, 16 kişilik aktör heyeti.
Yeni heyeti teşkil eden unsurlardan pek az kısmı tanınmış aktörler olup, diğerleri Konservatuarda, Bale Mektebinde şan ve dans tahsil etmiş genç sanatkârlardır Hâlen de içlerinde tahsillerine devam edenler vardır.
Temsil edecek eserleri lntendant, bir istişare heyeti ııe görüştükten sonra seçmekte, icra sahasına gelin.
Yeni tiyatronun krırurulanndan Tenor Ra^ıp Topa», Soprano Aynur Kitapçı
Magnani’nin rakibesî îngrid Bergman’m hayatı boyunca en zor çevirdiği film
ve ağ-ka-
‘'Vulcano” karar ver-kuzey do-adalannın
rflcanın yüzlerce sinemasında birden İlk defa oynandığı ve Rosselinl-Berg-man çiftinin hiç ummadıkları kadar az takdir topladığı sıralarda, Holly-wood atelyelerinde, bütün dünyanın çimdi nefes keserek beklediği filmin müziği tamamlanıyordu. Bu film. WHliam Dleterle’nln İdaresinde çevrilen ve başrolünü Anna Magna-nl’nin oynadığı “Vulcano” dur.
Tabiatının bütün sıcaklığı serbestliği ile yaşayan, sevei) ve layan, çok hassas, çok ince bir
din olan Anna Magnanl, Rossellnl’nln “Hayatının büyük aşkı” olduğunu ve onu kaybetmekten, çok acı duyduğunu açıkça itiraf etmekten çekinmemiştir. Rosselini’yl kaybettikten sonra bir müddet bocalamasını tabiî görmek İktiza eder.
Rosselinl İle Magnanl filmini beraber çevirmeğe mlşlerdl. Film. Sicilyanın ğusundakl Eolya takım
Vulcano ismindeki adasında çevrile- I cek ve Anna. Rossellnl’nln idaresinde başrolü olmayacaktı. Tam çalışmağa bağlıyacakları sırada. Roberto Rosselinl, Îngrid Bergman ile tanıştı.
Bu tanışmanın akabinde, Rossell-nl, iki film çevirmeği teklif etti. Eaşroller, birinde Anna Magnanl, diğerinde ise îngrid Bergman tarafından deruhte edilecekti. îngrid*in meydana çıkmaslyle aşkının tehlikeye girdiğini hemen anlayan Magnanl, her şeye rağmen muvafakat etti. Anna’nın korkulan çabuk tahakkuk etti. Rosselini. birkaç hafta sonra “Vulcano” üzerindeki çalıçmalan, | birdenbire durdurarak, büsbütün baş- I ka bir film çevirmeğe karar verdi. Vakaa bu film de, aynı m m takadaki bir adada çevrilecekti. Fakat adı “Stromboli” olacak ve başrolünü de Anna Magnanl yerine Îngrid Bergman oynayacaktı.
Bu karar. Magnani tle ‘'Vulcano” filminin ekiplne yıldınm gibi tesir etti. Çünkü bir taraftan Rosselinl, eşi zor bulunan bir rejisördü ve Öte taraftan da Magnanl, kolay kolay her rejisörün başedemlyeceğl bir sanatkârdı. Rosselinl, iki yıl evvel, İtalyan sanatkârına, kendisinden başka, kimse ile film çevlrmemege ye mln ettirmişti. Magnanl, “Açık Şehir Roma’1 gibi çok muvaffak olduğu bir filmi de geçerek bir senaryo bulununcaya kadar, tevekkülle beklemişti. Nihayet iki yıl sonra, “Vulcano” gibi bir mevzu bulundu. Bu kadar feragat ve sabırdan sonra, Ro-ssclinl. başka bir senaryo ve —daha kötüsü— başka bir artistle işe koyulunca, Magnani’nin "İndifa” etmesini mazur görmek lâzımdır.
Buna rağmen cesaretini kaybetmedi ve Hollywood» ‘'Vulcano” yu çevirmek teklifiyle Rejisör Wil1iam Dfe-terle’yl gönderince, başrolü hemen kabul etti. Rosselini’ye, tek başına da muvaffak olabileceğini gösterebilecek bu fırsatı, hemen yakaladı.
Anna Magnanl, îtalyada çevirdiği bütün filmlerdeki rollerini, güneyli bir tabiat çocuğunun hesaba gelmeyen dramatik insiyakı ile başarmıştı. Hiç güzel olmayan, hattâ şirin bile olmayan bu kadın, hemdertlerinin a-te.şîn mizacına sahiptir. Objektifin karşısına geçince, rolünü artık bütün benliği ile benimsiyor, temsil ettiği şahsiyetle yaşıyor, seviyor ve ağ-
Dünyanın en pahalı filmi olan JeAnne d’Arc, bu kış Avrupanın muhtelif memleketlerinde gösterilecektir. Bizim paramızla tAkrlben 3 milyar liraya malo-lan bu filim, Victor Fleming tarafından sahneye konmuş, Bergman’m 1910 da Broadway’de oynadığı MaxweU Ander-son’un piyesinden (le adapte edilmiştir. Filmin mevzuu, bilindiği gibi köydeki hayatından Rnuen’de öldürüİOşOne ka. dar Jeanne d’Arc’ın hayatıdır. Jenulte papa alarmdan R. P. Doncocıır, Jeanne d’Arc hakkında İhtisas sahibi olduğundan. Amorikaya çaftrılmış ve Îngrid Bergman ı aylarca Jeanne d’Aro hakkında tenvir etmiştir.
îngrid Bergman. gazetecilerle bu filim hakkında yaptığı konuşmada “Jeanne,, rolllnlln artistlik hayatının en zor rolü olduğunu söylemiş ve giydiği zırhın ağırlığı altında bir kaç defa bayıldığı İçin, bu fiilinde giymek üzere alüminyumdan Nrvv-York Sanat Müzesindeki zırh modelinin eşi olan sadece in kilo ağırlığında hususî bir zırh imal edildiğini anlatmıştır.
Jeanne d’Arc, sihirbazlıkla itham r-dllerek ataşta yanmaya mshküm edilen İmanı kuvvetli bir Hırlatiyandır. Dlfi diri yakılma sahnesini îngrid Bergmsp o kadar maharetle çevirmiştir kİ fV mln diğer figüranları hakiki göz yaşlarını tutamamışlardır.
Bilindiği gibi Jeanne d’Arc. filini Ingrld’ln Amorlknda çevirdiği en sorı filimdir. Sonra lialyaya gitmiş ve Roa-Hcilnl İle ovlenlp bir daha Hollywood n dönmemiştir.
Yukarıdaki resimlerde, Jeanne d’Arc filminden dört sahne gurUlrnckUdır,

Bu sahneler haricînde, raman zaman Şehzadebaşmda, Beyazıtta, şehrin diğer semtlerinde temsiller veren heyetler vardır. Lâkin bu toplulukların doğru dürüst bir eser temsil ettikleri pek vâki değildir. Kimi varyete programlan ile veya tanınmış kadın okuyucuları İle birlikte “icrayı lubi-yat,, edor, kimi eski bir şöhretin etrafına toplanmış dört, beş amatörün “mektep müsameresl,. nev’inden temsiller verir, geri kalanlar da, gazetelere verilmiş “Artist aranıyor,, İlânlarının cazibesine kapılmış genç kadın ve erkekleri “yıldız,, yapmak bahanesine bir vesile olarak kurulmuş “topluluk,, lardır.
Şehrimizde muntazam temsiller veren sahneler arasında Yunan heyetlerini zikretmek lâzımdır. Sık sık buraya gelen, komedi, operet oynı-yan bu truplar oldukça ciddi ve mun-tazanıdır. “Operet,, üzerinde biraz durmamız lâzımdır. Hakikatte bunlara operet diyebilmek için ya büyük bir hüsnü niyete sahip olmak, yahut tiyatro tarzları hakkında pek de bilgili olmamak icap eder. Zira ne Yunan heyetlerinin, ne de bizim “Ses,, ve “Karaca,, Operetlerinin temsilleri birer operet değildir. Bunlar her hangi bir piyesin, her hangi biri tarafından rövüleştirilmlş, başı sonuna getirilmiş, İçerisine bale adı altında, hafif giydirilmiş bir kaç kızcağızın sahneye çıkarılması, sesi ol-mıyan aktörlere şarkılar söylettlril-mesi ile elde edilen cinsi kendine münhasır bir nevi oyunlardır, seyircilere hoş vakitler geçirtir, sanat bakımından elle tutulur bir tarafları, teninde tahammülleri yoktur.
İşte 1950 yıhlnın sonbaharında ve yeni mevsim arifesinde» îstanbulun tiyatro vaziyeti hulâsa olarak budur.
YENİ MEVSİMDE YENÎ
HEYETLER
Bu vaziyet 1950-1951 mevsimi İçin değişeceğe benziyor. Haber aldığımıza göre “Ses.. Opereti esaslı bir faaliyete girişmiş bir takım değişikliklere teşebbüs etmiş bulunmaktadır. Bugüne gelene kadar bu tiyatronun sahnesinde gördüğümüz aktörlerden bir kısmı oradan ayrılmış, ayn bir teşekkül halinde çalışmaya karar vermişlerdir. “Tevhit Bilge,, nln başına geçtiği bu heyet Ses Tiyatrosundan başka bir yerde temsiller verecektir.
“Ses., sahnesi İse. hâlen yeni bir İdareye geçmiştir. Yeni müdüriyet, elde mevcut unsurlarla henüz bir o-peret tesisinin vakitsiz olduğu neticesine varmış, İşe “Musiklli Komedi,, ile başlamaya karar vermiştir.
Bu yeni teşekkülün kadrosu şöyle-dlr: Bir intendant, blı koro şefi, bir
oe, her şubeyi kendisine meslek ete» rak İntihap etmiş olan şeflera trrdl etmektedir.
Yeni tiyatronun bale şefi Kayat> handır, orkestra şefi KapoçelU, kora şefi Jerfi Arslan. baş korist Güzide Delideniz, tiyatronun dekoratörü Naci Kalmıkoğludur. *
Sesli sanatkârlar arasında soprana Aynur Kitapçı, Hikmet Karagöz, alto Doktor Aydın Yüksel, tenor Rajnrp Topuz, bas Jerfi Aralan, bariton Ferdi Talay, basbariton Pertev Yüksel bulunuyor. Aralarına çok tanınmış İki sanatkârın daha iltihakları muhtemeldir.
Aktörler heyetinde Aziz Basmacı, Handan ve Vedat Karaokçu, Mürüvvet özerdem. Münir özkul var. Vahi öz İle genç Tek’in de aynı sahnede rol alacaklarını zannediyoruz.
ÎLK TEMSİL 21 EYLÜLDE
Yeni Ses müzikli komedi tiyatrosu 21 eylül tarihinde sahne, ışık tertibatı, salonu da yenilenmiş olarak açı-
lacaktır.
Alto Doktor Aydan Yüksel provada
îlk temsil olarak, “Üç Güvercin” 1-simli Macar müzikli komedisi verilecektir. 1850 ya-
lında yazılmış Siğil Slgetti’ye ait bu eserin seçilmesine
sebep hem yüzün
cü yıldönümü.hem
de bunun Sultan
Ham it zamanında
îstanbulda saraya da oynanmış bulun masıdır. Filhakika mevzuun mühim bir kısmı burada geçmektedir.
îlk temsil geo^> si, tiyatro müdlrt. yeti tarafından Mk yük bir gala olarak yapılacakta^ Maksat, vent tirat
roynı takdim olduğu ksdar heükna yukarıda anlattığımız ölçülerle hazırlanmış eserlere göstereceği rağbe* betin derecesini ölçmektir.
“üç Güvercin,, in sahneye konuşa Rheinhart Mektebinin notlan üzert» ne hasırlanmaktadır. Bugüne kadar yapılan hazırlıklarım ve provalarım gördüğümüz bu müzikli komedinin ne dereceye kadar muvaffak olacağı hususunda şimdiden bir şey söylenemez. Fakat sarfedilen emekler, müzikli komedi, operet farklan üzerinde gösterilen titizlik, hazırlıklardaki itina, devam eder ve tahakkuk sahasına da intikal edebilirse bu yeni teşekkülün tiyatro hayatımızda bir devir açacağını kuvvetle tahmin edebiliriz.
Yeni tevekkül eden heyet toplu bir huldo
10 Eylül 1950
t

YENİ İSTANBUL.
Sayfa T
b
İki ciltte en
Haftalık mecmua olduğunu ispat etti.
Bu Hafta 3. Cilde Başlıyor.
I

Tekel Çâmaltı Tuzlası Müdürlüğünden:
1 — Tuzlamızda mevcut üç adet Gazojen Grup Elektrojenleri Ca.tnamesine müsteniden pazarlık suretiyle satışa çıkarılmıştır.
2 — Grup elektrojenlerin muhammen bedeli mecmuu 60 bin lira olup geçici teminatı 4250 liradır.
3 — Pazarlık 20-eylûl-1950 çarşamba giınÜ saat 15 de Tuzla Müdürlüğündeki Komisyonda yapılacaktır.
4 — Şartname her gün mesai saatleri dahilinde Tpkel Ankara, İstanbul. İzmir Başmüdürlüklerinde ve Tuzlamızda görülebi Ur. (U838)

EN İYİ EN NEFİS ÇİKOLATA
TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ ANKARA - YENİŞEHİR LİSESİ İlk, orta, lise - yatili, gündüzlü
Kayıtlar 20 eylüle kadar her gün saat 9-17 arasında yapılır. (11767
Yatıh

A
1
1950 İZMİR ENTERNASYONAL FUARI
ALMAN ve İTALYAN PAVİYONU-DANİMARKA KÖŞESİ
TEŞHİR
Alman tıbbî yayınları —
Ultravibrator - Ultra şada
VE SATIŞA ARZETTÎĞÎMİZ MALLAR
A
tedavi cihazları
gaz, kulak, burun "UNIT" Foto stüdyo-
cihazı
ları İçin yeni makine İnşaatta müstamel çelik Su sayaçları
ve * ı h h h î malzeme
İskele
Muhtelif takatte mano-
metreler
Derin su
tulumbaları — Pnömatik
çekiç makineleri — Altı-
şar metre karelik ççlik
buhar kazanları — Yol
süpürge makineleri sula-
ma tertibatlı — 35 san-
timetrelik 7 muhtelif iş
gören torna — 10 santi-
Bo-
t



• ? •
Destere makineleri (De-
mir için)
için yaldız ve kabartma
Mücellifler
presleri — Sucuk imalâtına mahsus makineler—
Ölçü âletleri (Nivolar, Teodolitler ve Taksimef-
reler, Mikrometreler) — Görmiyenler için BRAİLLE
sistemi yazı makineleri —
Metz 4-6 ve 7 lâmbalı
radyolar. — Demir des-
tereler ve freze bıçakla-

Elektrik motörleri
(380/660 V)
saatleri
Guguk
Çelik merdi-
Ozalit proje-
leri, kenar yapıştırma
venler
makinesi ve bandları
10 litrelik hamur karıştırma makinesi
metrelik torna
Satılmış olan mallar için yeni ticaret rejimi hükümlerine göre sipariş kabul edilir.
KAYA ÜLKÜTAY - CRÎSTOFORO M0RETT1
aç * —
Posta kutusu 3033 ANKARA, Telefon : 24197
İzmir adresi : İpek Otel - Tel.: 3353, Alman Paviyonu - Tel.: 5053
.v.-.-.v ✓
• • •_
• • e • • -
• • • •J1-1 â • • •
ete
• e e «
• •_r e e e
A
GÖZ DOKTORUNUZA SORUNUZ!
Yüzünüze uygun bir çerçeve seçmek bir gözlükçü için güç bir İş değildir. Bugün için her şey kolaylaşmıştır.
ASTtGMAT camlara zaviye, en saa âletlerle konulur Siparişler en zamanda fennin en son İcaplarına hazırlanır. Taşra sipnrisleri kabul nur ve acele ödemeli gönderilir. GEN; nü rica eder.
E M GEN : (Ecz. Şallh Necati) Beyoğlu, İstiklâl Cad. Lâle Sineması iist sırası No 67 İstanbul.
has-kısa göre I olu-EM-fiyatlarının piyasa ile kontrolü-
BULUNMUŞ EŞYA
1950 Ağustos ayında Tramvay, Tünel ve Otobüslerde bulunan eşyanın müfredatlı listesidir
I. E. T. T. Umum Müdürlüğünden :
Adet
Muhtelif cins çantalar 40
Tek ve çift kadın ve erkek eldivenleri 2
Tek ve çift kadın ve erkek ayakkabı ve çocuk patikleri 28
Erkek şemsiyesi 1
Bsstbniar 2
Kitap ve evraklar / 27
SeferlASİan 37
Yün atkı ve eşarplar 7
Dolma kalemler 3
Gözlükler 16
Röntgen filmi 1
Şapka, bere ve kasketler 13
Hırdavat ve muhtelif eşya 160
Bir miktar para
Bn eçya sahiplerinin Balata, Tünel arkasında Hareket Daire-sine müracaatları. (12384)
Müessesemizhı büro işlerinde çalışacak bir bayana İhtiva»? vardır. İsteklilerin Galata. Perşembe Pazar. Aslan Han 0 ncı kat 6, 7, 8. 9 No.daki ^’alter Kidde Acenteliğine müracaatları. Telf.t 11356
SEKRETER

İstanbul Defterdarlığından:
Kazanç vergisinden ödenmemi? bir borcun tahsilini temin İçin haciz altına alınan KBsınıpııçada Camlkeblr mahallesinde Muvakklthane caddesinde I No.lu taçkırmff imalâthanesinde, inşaatta Mozayık taçlarının İmalinde kullanılan ceman 12.000 kilo ağırlığında ve 300 torba öğütülmüş sarı mozayık 11.9.1060 pazartesi günü saat 10 da açık arttırma suretiyle satılacaktır.
Taliplerin belli gün ve saatte gösterilen mahalde hazır bulunmaları IIAn olunur (12350)
——» ÖZEL : ANA - ORTA - LİSE
ÜSKÜDAR TÜRK KIZ KOLEJİ
Öğrenci kayıtlarına başlanmıştır. İsteyenlere broşür gönderilir
ADRES ; Fıatıkağacı Sürahici sokak No. 1 TEL: 60337

Yatısız

Yatılı Yatısız
— İLK - ORTA • LİSE
YENİ KOLEJ
RESMÎ MEZUNİYET İMTİHANLARINDA
Sağladığı başarının İlk kısmında yüzde 100, lisede 71 - 86 nispetinde olduğu Eğilim Müdürlüğündeki kayıtlarla sabit- . tir. İNGİLİZCE ve FRANSIZCA öğretimine fazla ders saati tahsis eder ve çok önem verir. Ciddiyeti, müşfik terbiye usulü, intizama riayeti, gıda ve sıhhat işlerindeki titizliği İle tanınmıştır. RESMÎ OKULLARA MUADİLDİR. Leyli tesisatı mükemmel ve binaları kaloriferlidir.
Yalnız sınıflarım PEKİYİ GEÇENLERE tenzilât yapar. ■mm» TAKSİM : Sıraselviler 86 . Tel: 11159
İstanbul Üniversitesi
Rektörlüğünden:
Üniversitemize bağlı Tıp, Hukuk, İktisat, Edebiyat, Fen ve Orman fakülteleriyle Dişçi ve Eczacı okullarına 15 eylül 1950 de başlamak ve 15 ekim 1950 de sona ermek üzere öğrenci kayıt ve kabul edilecektir. Üniversiteye girebilmek için olgunluk imtihanın! vermek şarttır.
Aranılah belgeler şunlardır:
aı Lise bitirme ve olgunluk diplomaları veya buna eşitliği tasdik edilmiş belgelerin asılları.
b) Kimlik cüzdanı (Yabancı devlet uyruğunda olanlar İçin
oturma tezkeresi Örneği), ’
c) Oturduğu .veri gösterir belge,
d) öğrencinin etrafı İçin tehlikeli ve bulaşıcı btr hastalığı olmadığını gösteren hükümet tabipliği raporu,
e) Üniversiteye yazılma harcına alt İstanbul Üniversitesi Saymanlığından alınmış vezne veya aynı saymanlığa 15 Ura gönderildiğine dair posta makbuzu,
Üniversiteye yazılmak isteyenler bu belgeleri bir dilekçeye İliştirerek doğrudan doğruya rektörlüğe müracaat etmeli ve dilekçelerinde hangi fakültede ve bölümlere öğrenci yazılmak istediklerini belirtmelidirler.
Müracaat sayısı her fakülteye alınacak öğrenci miktarım aştığı takdirde yapılacak seçimin tarzı bilâhare ilân edilecektir.
NOT:
1 — Bir vıl öğrenime ara verdikten sonra üniversiteye kaydolunmak isteyen İlse mezunlarının, bağlı bulundukları askerlik şubelerinden Öğrencilikten başka bir sebeple ertelenmiş oldukla-una dair belge getirmeleri lâznnd)r.
2 — Yüksek bir öğrenimi bitirdikten sonra askerliğini yapmayanlar ikinci bir yüksek öğrenime kabul edllmlyeceklerdir.
3 — Dört sömcstrlik «üre «onunda üst sömestre geçmemiş olanlar askerlik ödevlerini bitirmedikçe yeniden immatrikülâsyon işlemleri yapılmayacaktır.
4 — İmmatrlkülâsyon harcı verip kaydı yapılmamış veya fa* kültelere kayıt edilip inskrlslyon harcı verdikten sonra ayrılmış olanlara bu harçlar hiçbir suretle geri verilmlyecrktlr.
5 — Llselerce verilecek belgelerin doğrudan doğruya rektörlüğe gönderilmesi ve öğrencinin hangi koldan mezun olduğunun da açıkça belirtilmesi lâzımdır.
6 — Müracaatlar muayyen haddi aştığı takdirde seçim yapılacağından dilekçelerde esas olarak girmek İstenilen fakülte veya dala glrllernediğj takdirde başka hangi fakülte veya dala girmek İstendiğinin dilekçelerde belirtilmesi.
7 — Orman Fakültesine girecek öğrencilerden 30 una burs
verilecektir. Bunun İçin Üniversiteye namzet kaydedildikten sonra alınacak namzet kartlariyle bu fakülte dekanlığına başvurulması. H2328)
-OZEI SANKT GEORG AVUSTURYA
KIZ ORTA OKULU
ANA
i
a •
İLK —ORTA-TİCARET SINIFLARI
Öğretim Almanca olarak yapılır. Yabancı dil olarak, İngilizce okutulur
YATILI-YATISIZ-YAR I M YATILI
Hergün müracaat edilebilir. Yen’ öğrenci kayıt ve kabulüne başlanmıştır. Okulda tedrisata 2 Ekim'de başlanacaktır.
™m4dres : Galata, Karlçıanr »okak No. İU — Telefon : 44255
İstanbul Jandarma Satınalma
Komisyonu Başkanlığından:
Beher kilosuna 17 kuruş muhammen fiyat takdir edilen evsaf ve şartnıımeslne uygun 42 ton patates geçici mukavele İle 28.9.1980 pcrşenıhe günü «Riıt 15 te Taksim Ayazpaşadakl kurulumuzda kapalı zarf usulü İle ihalesi yapılacaktır, tik teminatı .535 lira 50 kuruştur Şaı tnamesi her gün kurulumuzda görülebilir. isteklilerin belli gün ve saatte ilk teminat makbuzu veya banka kefalet mektubu ve diğer vesaiki muhtevi teklif zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar kurulumuza vermeleri, (12130)


İÇ HASTALIKLARI
CECİL
Dilimize çevirenler :
Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil - Prof. Dr. Mutahhar Yenson - Prof. Dr. Necmeddin Polvan - Doç. Dr. Cihat Abaoğlu - Doç. Dr. Ekrem Kadri Unat ■ Doç. Dr. Metine Bilger - Doç. Dr. Osman Saka (İki) cilt - 1800 sayfa - 6 adet renkli tablo
ÇIKTI
Posta ücreti dâhil iki cildin fiyatı : 41 lirtubr
SİPARİŞLER : Tıp Fakültesi Talebe Cemiyeti ÜNİVERSİTE - İSTANBUL Adresine yapılmalıdır Tel.: 25700
^anayü'
tekrar
MADE İN
faaliyette..
SOLINGEN
/>e tekrar
M E $ H UH
DUTT1L
BIÇAKLARINI ârx, eder.

Not: DUTTİL
Tra? bıçağı ve çelik eşya fabrikası, Solingen, İzmir Enternasyonal Fuarı Alman Çadır Pavi-yonunda muhterem müşterilerinin ziyaretine intizar etmektedir.
Türkiye Genel Deposu : İstanbul - Galata, Melek Han No. 6 - Tel. : 43080
Soldan «Mtfn:
1 — îaanın Hıristiyanlığı neşreden on iki tilmizi. 2 — Buranda, bir mabedimi:: td>m et. 3 — Limon renginde bir denli voıtAsı (iki kelime). 4 — Boy (t; Çocuklar dinlemesine bayılır. S — Kokulu bir ot; Gelecek. 5 — Ters) bir edat. Tersi cüzî: Kısır. 7 — Şarkıların tekrarlanan yeri; Bir harfin okunuşu. 8 — Edevat; Tersi başından defet 9 — Eski harflerden birinin okunuşu; Muaşeret kaidelerinden. 1(1 — Cömert olana Öyle denir (üç mürekkep kelime).
Yukarıdan atağı:
1 — Şahsa mahsus mektup (iki kolime). 2 — Alev; Az, 3 — Döven; Kıyamet Günü müellifi. 4 — Merhamet et; Salıverme, ö — Tersi karanlık (eski terim); Bir meyva; Bir harfin okunuşu. 6 — Teşbihin uc tarafı; Fransızca beraber. 7 — remizle; Chateaubrian»rın bir •-•erL S — Tersi para mahfsr.ası: Ba-şımızdakilerden. 9 — Nefly edatı| Bir güreşçimizin scvadı; Soru ekt 10 — Kazasız belâsız.
DfNKC bi lmacamn HALIJ
Soldan »ata:
l — Karakulak. 2 — Ezlnell; Ea 3 — Savaş eri. 4 — El*: Malık. 5 — Çapa; ÂIA. 6 — M; Ta; inal. 7 — Dirayet; He. 8 — Rueo; Lir. 9 — Bal: Senar. 10 — Vnutamamak.
Tııknrıdnn atağı:
1 — Kösesi dolu. 3 — Azal; Lisan. 3 — Çevir; Rubu. 4 — Ana; A* far. 5 — Kaş; Pay; La. 6 — Ulema; Elem. 7 — Lira; İtina. S — I-lAn; Ram. 9 — Ke; ÎİAh; Ra. H) — Sakalet.
ZAYİ — Maliye Bakanlığı Merkez Kambiyo Müdürlüğünden aldığım 17-8-1950 tarih ve 72473 sayılı 500 Türk liralık mukabili Fransız frangı döviz permisini kullanmadan kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Şahabeddin Kangay
Amasya İl Daimî Komisyonundan:
Amasya • Kayabaşı . Yozgat yolunun 6 + 400-94-500 kilometreleri arasındaki şose nnarımı 14.9.1950 perşembe günü saat 16 vg kadar kapalı zarf usııllyle eksiltmeye konulmuştur.
Keşif bedeli 30088 lira 63 kuruş muvakkat teminat 2256 lira 65 kuı uştur.
Bu işe alt keşif, hususi, fenni şartname, genel şartname ve sözleşme projeleri Daim! Komisyonda ve Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
Taliplerin İhale gününden flç gün evvel Bayındırlık İşlerinde 20.000 liralık iş yaptığına dair belge ile valiliğe müracaat ve ehliyet vesikası almaları lâzımdır
isteklilerin kanuna göre düzenlenmiş teklif zarflarını ihaleden bir saat evveline kadar Komisyon Başkanlığına vermeleri şajtlu
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez,
ANKARALILAR DİKKAT
A U İ D KADIN, EKKEK ELBİSE VE A 11 I 11 TUHAFİYE MAGAZASI'nı
ZİYARET ETMELERİ MENFAATLERİ İCABIDIR
ADRES: Yeril Belediye, eekl Nlklh Salonu altında No. 27.
Telf. 19475 Ankara

r
ve T A K 8 I T L F. en ucuz fiyat; Ayda 10 — 15 — 20 — 25 lira taksitle
İNGİLİZ - AMERİKAN - ALMAN TRENÇKOT - PARDESÜLER
1000 lira yılbaşı hediyesi — Bankaların İkramiye kur alarına İştirak hakkı
MahmutpaşH Kanalıçarşı kapısı 18 SAî.AHADDfN KARAKAŞLl
A
bildirir.

ı i ş
İzmir halkının ve sayın kooperatifler camiası ortaklarının 9 Eylül Kurtuluş Bayramını tebrik eder, en iyi dileklerini
İZMİR TARIM
k /
ÜZÜM, PAMUK, ZEYTİNYAĞI SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİKLERİ
Sayfa 8

*
LİRAYA BUZ DC
1950 İZMİR ENTERNASYONAL FUARI MÜNASEBETİYLE
THE ENGLISH ELECTRIC COMPANY Herkesin bir buz dolabına sahip olması İçin Fuar müddetince taksitlerde azamî kolaylığı yaptığını sayın Halkımıza müjdeleriz.
atiu
ANKARA CAV. N0.111 İST.

LİRA PEŞİN
• •
teni İstanbul—
T
Ş4 w/4r J E



URA AVDA!

'• *A * * *
ENGLISH ELECTRIC
'goron
TlBîlln
KASAP BAKKAL-LOKANTA - MUHALLEBİCİ - BALIKÇI V«
Nazar/Dikkâtini;
Erkekler
r
Dünyada
bll’umum gıda maddesi satanların
Frengi ve Belaoguklufunun teminatlı bir koruyucusudur.
I
kompresörlerlle mücehhezi
VİTRİN
DİKKAT NAZARINA :
GLUT6NII İRMİK MAKARNASI
’« • »NUtrt. TAŞÇILAR C4OOH1 H 4 ♦
▼ruo« ZAMARVA ItTANBlA

K olay11 k
Tedlyn"a
u





f
niçin traş olur?
Cevabı gayet basittir : temiz ve yakışıklı görünmek için Fakat bundan maada ekseri erkekler için, her gün traş olmak adetâ bir itiyat olmuştur, o derece ki traşsız geçen bir gün, onlara aksi bir gün gibi görünür.
Traş olmanın, insanın maneviyatı üzerine de tesir ettiğine şüphe yoktur. Mamaafih iyi traş olmanın bahşettiği tazelik ve rahatlık hissi, bilhassa kullanılan bıçağın kalitesine bağlıdır.
En İyisi, oyulmuş, yeni STAR bıçaklarım kullanmaktır.
Bu fevkalâde bıçağı'kul-lanmakla traş olmanın tam jzevkine^kavuşacak-sımz.
C9 T OD J LÛ

"ıh Ş-Üİ 1 • • .j
Oyulmuş STAR bıçaklarını ısrarla isteyiniz!
PROTEJİN dermojen
Yanık, ekzema ve cilt yaralarına fevkalâde İyi gelir.
Dünyaca güvenilen Alman yapısı
K A W E G 0 Dolma Kalemleri
fuardaki
Alman Paviyonunda teşhir edilmektedir

FİABEL
EN İYİ ÇİKOLATA



. . . . . • • •
EN SON PARİS MODASI Kadın Kumaşlarımızı görmeden Sonbahar ve Kışlık yünlülerinizi almayınız
*
Sipariş vermiş olan sayın müşterilerimizi arabalarını derhal almağa davet ederiz.
UJILLVS-OUERLAnO EHPORT C0RP0RATI0I1
TÜRKİYE MÜMESSİLİ :
»i
Beyoğlu İstiklâl cad. 392 / 394, hlonbul Tel.» 49244-49245. Telgrof t Türkmotor


Evsaf:
14 KT. Altın Uç ve Plâtinli İrridium Nokta.
Her keseye uygun tip dolma kalem. Türkiye umumi dipoziter mümessilleri:
Cam Limited Şirketi: Anafarfalar
Caddesi No. 232 - İZMİR
İstanbul Saha Deposu; Tahtalcale No. 5
EN YÜKSEK EVSAF-EN UCUZ FİAT yalnı
HAVUZ’
DONDURMA’ MUHAFAZ^ DOLABI
BİÇKİ - DİKİŞ DERSHANESİ
Müdürü : Nocml Asnduryan — Tesis tarihi : 1922
Kayıtlar^ başlanmıştın Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri 10 dan 16 ya kadar.
Biçki ve dikiş Franmz metodu üzerine Iciea zamanda öğretilir ve mımaddak diploma verilir.
Dershanemizden mezun talebeler biçki - dikiş dershaneli ve atelyeler açmıştır.
ADRES : Gedlkpaşa, Bnll Fasa Yokuşu. Ealrel KemaJeddln Kokak No 1. Bay Vnlıram Aeadnryan erzahaneal ünlünde — İSTANBUL.
REFİK ve MÜFİT SADIKOĞLU KARDEŞLER Komandit Sirkati istiklâl Caddesi No. 36-38 Beyoğlu-İstanbul • Telgraf: Motorfil • Telefon: ^5*



Sütlü ve yumurtalı makarnaları
Piyasaya kalitece üstünlüğünü temin ettikleri için, artık reklâmın lüzumu Kalmamıştır.
Bir tecrübe herkesi ikna edebilir
e
NİMET ERİM
Aile Biçki — Dikiş Yurdu talebe kaydına haşladı Yıllarca Yurd İdare etmiş olan NİMET ERİM, tecrübesi ve en ileri metodu İle biçki, dikiş talebesine kolaylıkla öğretir. Milli Eğitimden tasdikli diploma verilir.
Adres : Beşiktaş - Şu İr Nedim Caddesi No. 63
■■ Başaran Ap.

e i
Makara Alıcı ve Satıcılarının
Türk piyasalarında Tüfekli Makara namiyle maruf makaralarımızın şöhretinden İstifade etmek gayesiyle vâki gayri kanuni rekabet hareketlerine bir yenisi daha İlâve edilmiştir. Italyadan ithal edilen bazı ma-karaların İtalyan markaları sökülerek Türkiyede basılan taklit markalar konulmuştur. Sayın halkımız bilhassa müteyakkız davranmıya davet e-deriz. Ayrıca taklit mallan satmak dahi taklit İmali gibi aynı derecede bir suç teşkil ettiğinden (A.F.N. 14) nezdlerinde
ınukallet markalı mftmuller ya-kalan ocak olan satıcıların dahi takip olunacaklarını hatırlatırız. Saygılarımızla.
e ■ •
J. & P. Coats Ltd.
Şirketi


Sayın Doktor ve Eczacılara
P A S
(Para amino salisilat de sodium)
500 Drajelik şişelerde depolara dağıtılmıştır MERKEZ LÂBORATUVARI

Comments (0)