9 Eylül 1950
Cumartesi
Tâ 000 ttrada^tyor
İSTANBUL 78*000 Ura dağıtıyor
«eyo^lu - Müellif Caddesi 6 - 8
Kendini bulan
80 Ağustos 1922, Türk kah m m anlığının en büyük bir günüdür. İmparatorluktan kalan «on ülke parçanı kurtulmuş demektir. Henüz düşman elinde bulunan Türk topraklarını tam hlr hürriyete kavuşturmak İradesi; önüne seçilmez bir hayat kudreti olmuştur artık... Türk orduları on gün sonra İzmir’dedir. Ak-şama doğru, sancaklarını Avrupa’nın göbeğine, Akdeniz’in batılarına. Hind Okyanıısu’nun kuzeylerine götüren İmparatorluk Türklerinin İlk başkenti Burna elimizdedir. Bu eşsiz hâdiseye şahit olan günle bugün arasında yirmi sekiz yıllık sessiz bir raman yıftını vardır, en derin heyecanlar kadar sessiz bir raman yıftını— Türk-ler. yalnız, gelecek nesilleri hayrette bırakacak bir diriliş hamlesiyle, neticeleri ölçülü bir zafer kazanmamışlar, aynı zamanda, daft dnft, ırmak ırmak, köy köy, şehir şehir yeniden bir vatan fethetmlşlerdlr. Bn hâdise» dünya tarihi için, yepyeni bir fetih ▼e devlet kuruluşu kadar ehemmiyetlidir.
Batt-Avrupalı mağrur bir başvekil. Inıteal İradelerinden başka silâhı olmayan ilk Kurtuluş Hareketi kahramanlarından bahsederken, utanmadan j
• — Onlar mı. demişti, onlar, mübarek (???) halifelerini, faziletli (TTT) din adamlarını dinlemeyen kâfirlerden, çapulculardan, yol kesicilerden başka bir şey deftlllerdlr. Hakkından geleceğiz onların... „
9 Eylül 1922, bizim hakkımızdan gelmek, mübarek (T T?) halifeyi onun faziletli (?TT) din - adamlarını tutmak Ümidinin bile kalmadığına dünya tarihini İnandıran bir gündür.
Türk Kurtuluş Hareketi'nln dünya Kinikasında büyük bir rol oynaya-acefti 1921 yılının haziranında anlaşılmıştı. Eski Fransız derlet -adamlarından Franklln Boulllon Ankara'ya gelmiş (21 Haziran 1921), Atatürk'le çetin konuşmalara girişmiş ve ancak Sakarya zaferi üzerine Türk - Fransız anlaşması İmzalanmıştı (20 Ekim 1921). Bir yıllık bir zaman İçinde genç devletin gösterdiftl politika gelişmesi, kazanılan zaferler kadar ehemmiyetlidir ve zaferlerimiz bu suretle yaratıcı bir bütünlük olabilmiştir. Tarihin öyle ehemmiyetli zaferleri vardır kİ. neticelerinin görülememeği ve kavranıİAmaması yüzünden ordu bozgunlarını andıran tesirler yapmışlardır. 9 Eylül 1922 hâdisesinin asıl büyük mânası da 30 Ağustos 1922 zaferini tamamlayışı ve her bakımdan tam bir zafer oluşudur.
Bir Türk şairi şöyle der; “Benim da baharım geliversin de, sen gör, o ■aman yeşilliğimi. Kara toprakta gömülü kalacak tohum muyum ben?,. 9 Eylül 1922, köklerini gür Türk benliğine dağıttıktan sonra tarih karanlığından sıyrılan yaratıcı irade tohumunun bahan, en geniş hayat imkânlarıyla çiçeklenişi «ayılabilir. ü-zun \e yıpratıcı yıllardan sonra, nihayet, başka milletler gibi bir millet olmuşuzdur ve bizim de günümüz gelmiştir.
OsmanlI imparatorluğunun son yüzyılında. artık devletlerarası hukuk anlayışına uymayan bir devlet gelişmemiz vardır. Devlet egemenliği İçi boşaldıkça boşalan hlr kavram haline gelmiştir. Bizi korusunlar diye yabancı devletlere adalar, ülkeler. İmtiyazlar hile veriyoruz. Yabancılar İzin vermedikçe kendi ülkemizde yol yapamıyoruz. Yurt sokaklarında yabancı milletlerin posta kutuları, mahkemeleri var. Ne gümrüklerimizde sözümüz geçiyor, ne de vergilerimizde... Sömürgelerdeki İnsanlar, hnk bakımından, bizden çok daha hürdür. Dış politikada söz sahibi olamıynca-ftımızı tahmin edebiliriz artık... t Ikemiz; haydut ve yol kesici yatağı haline gelmiştir, işte mübarek (???) hAİlfell Osmanlı Devletinin kı*a bir tablosu... Yeni kurulan Türk Devletinin ne büyük hlr hayat mucizesi olduğunu anlayabilmek İçin eski devlet şeklini hatırlamak ve bizim o devri nasıl tasfiye ettiğimizi düşünmek lâğımdır. Eski devlet, lâtln şairi Ovld’in hayalinde dolaşan ilk kaostan çok daha karmakarışık hlr dünyadır. Bıı dünyadan yepyeni bir hayat sistemi çıkarabilmek, hiç şüphesiz, eşi görülmemiş bir varlık hamlesidir. Bu büyük oluş karşısında Türkler, kudretlerinin nereden geldiğini anlayabilirler.
Bundan yirmi sekiz yıl önce İzmir'e ve Bursa'ya giren Türk orduları yeni bir devlet ve politika çağı açmıştır. Bunun dünya politikasındaki yankılnn da küçümsenemlyerck kadar ehemmiyetlidir. Bize karşı anlaşılmaz hlr düşmanlık ve kin gösteren Ingiliz Kübinesl. Başvekil Llold George İle birlikte düşmüştür. Hnlhıı-kl. biz. hu devletin dostluğunu kazanmak için, bir zamanlar, atlnnnı çıkararak. büyükelçisinin arabasını çek- | mlştlk Demek oluyor kİ. disiplinli bir yurt düzeni, milli İradeyi püriiz-şiir dile getiren gaye birliği olmadıkça tesirli bir politika güdüleme*.
Türk Milletinin dış politikası, çağdaş mânada düşünülmek şartlyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulduğu günle başlar. Fakat bu politika, daha çok. kendi politikamızdır. Dünya milletleri bizi henüz eşit savmamnkta ve hâdiselerin gelişmesini beklemektedirler. Bu bakımdan bizim politika faaliyetimizin çerçevesi henüz çok dardır. Türk Orunlarının İzmir’e girişi, artık bütün şüpheleri gidermiş ve mili! tezlerimizden fedakârlık yapılmam İmkânının kalmadığı kıınnntlnl uyandırmıştır. Oıııın için, bugün, dış politika tarihimizin başlangıcı sayılabilir. Çünkü, biz, bundan böyle, tam egemen ve eşit bir milletiz. Türk ülkesinde yalnız Türk kanunları hüküm sürmektedir artık, imparatorluk kırınızı ve altın tüylü masal kuşu gibi yüzyıllarca yaşadıktan sonra, arkasında bir kül yığını bırakmış ve ondan, tarihin yelleri, genç hlr hayat varlığı yaratmıştır. Yirmi sekiz yılın ötelerinde beliren mucize btıdıır İşte...
M. NERMİ
Amerikadan iki
denizaltı geliyor
Ankara 8 (Ankara Ajansı) — Karşılıklı savunma anlaşması gereğince verilecek olan İki denlzaltıyı almak üzere Amerikaya gitmiş olan 163 Türk denizcisi 26 eylülde yeni gemileri teslim alacaklardır. Grupa dahil olarak gitmiş olan subaylarımız muhtelif deniz üslerinde eğitim görmektedirler. Bu İki denizaltı ile birlikte Türkiye-y* askeri yardım programı gereğince ▼erilen denizaltılar altıyı bulmaktaki.
Kütüphanesi
SİYASÎ ^İKTİSADÎ, MÜSTAKİL

Yıl 1 — Sayı 283 — 10 kuru}

%
X


t
W 1


4

>





â
Posta Kutusu t 447 • İstanbul
Telefon t 44750 ■ 44757 Santral
A bone t Türkiye İçin sen eliği 82, altı aylığı 17, ttç aylığı 9 Uradır, Hariç memleketler İki misildir.
ilânlar 1 • ncı sayfada santimetresi
8 liradır. Hânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilme*.
Telgraf Adres! t Hetlo. İstanbul ■ — — ■ ' ■ ■1 i ı
Tesh eden: Habfb Edlb - TÖREHAM
Büyüle kurtuluş mücadelesinin saf er yollarında: Başkomutan dinleniyor
İzmir, bugün kurtuluş bayramımkutluyor
Şehir baştan başa bayraklarla süslendi
Kahraman Ordumuzun Izmlre girişi, tıpkı kurtuluş sabahında olduğu gibi saat 10 da, üç koldan gelecek kuvvetlerin Hükümet Konağı önünde toplanmasiyle temsilî bir İstirdat şeklini alacaktır
İzmir. 9 (Husus! muhabirimi» bildiriyor) — îzmlrln ve Anadolunun düşman istilâsından kurtuluşunun 2* inci yıldönümü yarın îzmirde müstesna şenliklerle kutlanacaktır.
Bayram münasebetiyle bütün evler ve mağazalar bayraklarımız ve vecl-zelerle süslenmiştir. Yarın sabah M de Atatürk’ün kurtuluş sabahı îzmlre gelirken bir müddet İstirahat ettikleri Bel kahvede tören yapılacak, saat 9 da muhtelif heyetler Şehitliği ziyarette bulunacaktır. Kahraman ordu-
muzun îzmlre girişi tıpkı kurtuluş sabahında olduğu gibi saat 10 da üç koldan gelecek kuvvetlerin Hükümet Konağı ve Kışla Meydanında toplan-masiyle temsilî bir istirdat şekli alacak ve müfreze komutanı kışlaya ve Hükümet Konağına şanlı bayrağımızı çekecektir. Öğleden sonra yapılacak zafer şenliklerine kitle halinde Türk bayrakları önde olmak üzere asker! bando, kıtaat, İstiklâl madalyalılar. malûl gaziler, öğrenci ve izciler, spor kulüpleri ve fllyas! partiler katılacaktır.
Bulgaristandan yurdumuza
muhaceret birdenbire arttı
Günde vasati 140 ırkdaşımız geliyor
Edirne. 8 (ANKA) — Son nota do-layısiyle Bulgaristandan memleketimize ırkdaşlarımızın akını günden güne artan bir hızla devem etmektedir. Günde vasati olarak gelenler 110 kişiyi bulmaktadır. Göçmenler. yalnız üst başlan ile gelmekte, diğer eşyaları Bulgar milimleri tarafından yağma edilmektedir.
Edirne, bilhassa son aylarda tarihin kaydetmediği bir muhacir akınına uğramaktadır. Vali Emin Akıncı, gelen ırkdaşlarımızın vatan toprakları İçinde h*r türlü latirahatlerlni temin için, iskân Müdürü Nebil Barlas İle el ele vermiş ve bu dâvayı şimdilik halletmiştir. Irkdaşlanmız taundan kaçar gibi kızıl Bulgar mezaliminden kaçmaktadırlar. Edirnenin en büyük binalarından biri göçmen evi haline İfrağ edilmiştir. 1500 yataklı olan göç-

■>
J
A A
nkarada yeni bir
parti kuruluyor
■ ■ ■ ■ ■ ■■ ■ ■ ■ ■ ——
"Çalışma Partisi" ismi altında faaliyete geçecek
teşekkül, işçi, esnaf ve orta sınıfa dayanacak
D.P. den ayrılan Avukat Mlmaroğlunun kuracağı bu partiye •ski milletvekillerinden birçoğunun da katılacağı söyleniyor
îtfeal Mr romanda aradığına bütün
Büyük bir oşk
etrafında hareket, heyecan
ve fikir hâleleri
mıı
Yazan

Türk cemiyetinin ve dünyanın geçirdiği buhran İçinden yeni bir dünyanın hayaline ve imkânlarımı doğrıı ümit verici u-zanışlnr... Yer yer neşelendirici lâtlfelor ve nüktelerle dolu, batan ıstırabın bnşdöndürücü derinliklerine İnen, yeni bir teknikle yazılmış roman.
12 Eylülde Yeni İstanbul’da


men evine yeniden 1500 yatak ilâve edilmektedir.
Gelenler, Bulgaristandaki ırkdaşlarımızın feci durumların» anlatabilmek için kelimo bulamamakladırlar.
Vali Emin Akıncı. Bulgarların son aylarda göçmenlerle beraber yurda sokmaya çalıştıkları ajanlar hakkında temaslarda bulunmak üzere İstanbul», oradan da uçakla Ankaraya gidecektir DJğer taraftan Bıılgar-Türk. Rulgar-Yunnn hududundaki Pomak-lnr Bulgar Hükümeti tarafından Ru-men-Bulgar hududuna sürülmektedirler.
Edirne Valfa! Anknrava gitti
İstanbul. S fANKA) — Edirne Valisi Emin Akıncı, aon zamanlarda pek fazla artmış olan muhacir akını ve Bulgaristandan gelen ırkdaşlarımızın durumu hakkında temaslarda bulunmak Üzere Erilmeden şehrimize gelmiş ve uçakla derhal Ankaraya gitmiştir.
Konseyde Sovyetlerin hezimeti
Konseyin yıllık raporunda Kore mefleleainden tahso-dilınemealnl İsteyen Ma-llk’ln teklifi reddedildi
Lake Success, S (AP) — Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bugünkü toplantısında Konseyin Genel Kurula sunacağı yıllık raporda Kore meselesinden bnhsodllmemeslne dair bir Rus talebini reddetmiştir. Bununla beraber rapor hakkında nihai karar verilmemiştir. Sovyet delegesi Malik bu bahsin veto şümulüne giren bir mesele olduğunu ileri sürmüş fakat o da vetosunu kullanıp kullanmıyaca-ğını kesin olarak söylememiştir.
Sovyet delegesi yıllık rapordan Rus boykotunun başlangıcını teşkil eden 13 ocakla 15 temmuz arasındaki devreye alt kısımların tayyedilmedini istemiş ve Konsey bu teklifi bire karşı 10 la reddetmiştir. Malik, Konseyin bu devre zarfında İttihaz ettiği bütün kararların ve giriştiği hareketlerin kanundur olduğunu I-leri sürmüştür. Bu mesele yani yıllık raporun nihai şekli salı günü yapılacak gizli toplantıda tekrar müzakere edilecektir.
Fransız Konsolosunun oğlu kazaen yaralandı
Dün sabah Küçükçekmeccde Reşit Paşa Çiftliğinde avlanmakta olan Fransanm İstanbul Başkonsolosu Lazarde ve oğlu Jean İle Kültür Ataşesi Bergnaud’nun baslarındnn geçen bir hâdise neticesinde konsolosun oğlu yaralanmıştır.
Recai Küçükkaya adında bir tah-sın bıldırcın avlamak üzere uçurduğu atmaca, konsolosun ateş etmesi üzerine vurulmuştur. Bu sebepten atmacanın sahibi 35 lira bedelin ödenmesini İstemiş ve arkadaşlarıyla beraber Fransızların üzerine yürümüştür. Aradaki mücadele esnasında konsolosun tüfeği kazaen ateş aldığından neticede oğlu Jean hafifçe yaralanmış ve otomobille îstanbula getirilmiştir.
Hâdiseye sebep olanlardan bir! yakalanmıştır. Tahkikata devam edilmektedir.
İmar ve Kalkınma Bankasının
mümessilleri tetkiklerini bitirdi
Heyet, hazırladığı raporu sene sonunda Bankanın tavsiyelerini de ekliyerek Hükümetimize verecek
İstanbul, 8 (A A.) — Milletlerarası Bankanın Türkiye Heyeti Başkanı James Barker, memleketimizden ayrılışı münasebetiyle bugün T. S. K Bankasında bir hasın toplantısı yapmış ve şunları söylemiştir:
Yeni Suriye Hükümeti
Eski kabineden altı bakan yeni hükümete dâhil oldular
Çam. 3 (A P.) — Bugün Başbakan Nazım Kııdaİ, yeni Kabinesinin kuruluşunu ikmal elmlşlir. Başbakanlığa İlâveten Dışişleri Bakımlığını da deruhte etmiştir. Eski Kabineden 6 bakan muhafaza adılmış ve 3 yeni bakan ilâve edilmiştir. Millî Savunma Bakanı Albay Feyzi Srlo hariç diğer bütün hakanlnr, Kudainin siyasi partisi. Parlâmentoda çoğunluğu olan Halkçı Partidendirler.
Kabine şu şeklide kurulmuştur : Başbakan ve Dışişleri Bakanı Nazım Kudsî. Adalet Zeki Kâtip, içişleri Reşat Burmada. Milli Ekonomi Hani Scbai. Maliye Şakir Asım. Milli Eğilim Ferhan Cnndnlı, Bayındırlık Ahmet Kııbar, Sıhhat. Dr George Snl-hııp. Milli Müdafaa Albay Feyzi Solo, Tarım AH Zuzu.
Sebat. Kubar ve Suzo Kabineye yt-nl gelen bakanlardır.
^Mllletleraraın îmar Kalkınma Bankasının ekonomik heyet üyeleri Türklyedekl müşahede ve araştırmalarını ikmal ederek bsnknya sunulacak raporu hazırlamak üzere merkezlerine müteveccihen Türklyeden ayrılıyorlar. Bu raporun aena sonunda veya sone sonundan az sonra bankaya Bunalacağı ümit olunabilir. Bildiğime göre bu rapor, banka tarafından bankanın tava'yelerl de eklenerek Türk Hükûmetlno resmen gönderilecektir.
Heyetin Türklyede edindiği bilgi ve anlayışa istinaden Türkiye için yapacağı ekonomik kalkınma programının TÜrklyrnln ekonomik İşlerinin tanziminde büyük faydası olncağına İnanıyorum. Memleketinizi ilk olarak 1928 de ziyaret etmiştim. O zamandan bari yapılan terakki beni hayran bıraktı. Türkiyenln fnblî kaynakları boldur. Türk halkı çalışkan, vatanperver ve zekîdir. Türk halkının büyük cesareti son 20 «ene içinde büyük çapta bir çok knîkınma meselelerinin yenilmesini snğnlmıştır Türkiye. İstikbaldeki meseleleri artan bir cesaret ve zekâ He karşılamaya devam etmektedir. Türkiyenln hakiki dostu olmakla İftihar eden biz heyet üyeleri. memleketin ekonomik kalkınma programını hazırlamakta en samimi gayretlerimizi gösteriyoruz
Parker, bundan sonra raporun işler hala getirilmesini temenni etmiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir;
Heyetin Başkanı sıfatıyla kendim ve üyeler adına memleketinizin her köşesinde bize gösterilen bütün kolaylıklardan dolayı teşekkürlerim) sunarım. Bugün Türklyeden. çok faydalı bir rapor hazırlıyacağımızdan emin o larak ayrılıyoruz,,,
Ankara, 8 (Ankara Ajansı) — Oğ. rendlğimlZB göre Ankarada yeni bir siyasî parti kurulmak üzeredir. Adının (Çalışma Partisi) olacağı bildirilen bu siyasi teşekkülün kurucuları arasında evvelki gün D P. yüksek haysiyet divanından vs D.P. den İstifa eden avukat Cevat Mlmaroğlu da bulunmaktadır. Ylns söylendiğine gö-rs kurucular arasında Samet Ağaoğ-hınun kayınbiraderi avukat Orhan Baba oğlu da vardır. Bir İki gün İçinde yapılacak resm! müracaatı müteakip partiye iltihak edecek olanlar arasında eski milletvekillerinden ba-
zılarının ve hâlen mevcut partilerde mühim mevkiler İşgal eden bazı şahsiyetlerle, sendika başmanlarından bir kısmının da yer alacağı İleri sürülmektedir. Çalışma partisi milliyetçi umdelerle çalışacağım bilhassa belirtmektedir. Yeni partinin bilhassa işçi zümresine, küçük esnafa ve orta sınıfa dayanmak tlzere teşkilâtlanacağı anlaşılıyor. Parti kurucularına yakın çevrelerden öğrenildiğine göre bu arada bilhassa gençlerin parti l-çinde rol almalarına dikkat edilecektir. önümüzdeki günlerde bu huaua-ta yeni inkişaflar bekleniyor.
Kore’de Şimal Cephesi çöküyor
Cen upta Masan şehrinin de tahliyesine dün başlandı
Resimde, Amerikalılar tarafından esir alınmış olan Kuzey Korelilerden bir grııpu esir kamplarından birinde görüyorsunuz

KUMCHOH

Kun
Uıh'tng ? jâ


Koıony

TAEGl
Yuchen

Kore’de kuzeylilerin yardıkları kuzey merkez kesimiyle Amerikalıların tahliye ettikleri Masan’ı gösteren harekât haritası
ii=Bugün
İLAVEMİZİ
isteyiniz
B o g tt n k II gazetemizle parasız olarak dağıtılan sayfalık fLAVEMtZİ müvezzilerden İstemeyi unutmayınız I
V m kat Cevat Mimar oğlu
C.H.P. Genel
Sekreteri aleyhindeki dâva
Tokyo. 8 (TÎR3) — Komünist kuvvetleri Korede taarruza devam etmektedir. Taegu şehri Amerikan kuvvetleri tarafından İnatla müdafaa edilmektedir. Komünistler bu cep heye takviye kıtaatı yığmaktadır.
Komünist radyosu perşembe günü Yongşon’un Şimal Koreliler tarafından zaptedlldl-ğlnl bildirmiştir. Ancak Mac Arthur karargâhı bu haberi tekzip etmekte ve Yongşon’un henüz Birleşmiş Milletler ordularının e-llnde bulunduğunu söylemektedir.
Tokyo. 8 (YÎRS) Masan şehri Güney Kore Hükümeti tarafından tahliye o-dİlmektedir, Massu şehrinin nüfusu 30 bin kadardır. Bunun yedi bini bugün şehri terkede-rek geriye çekilmişlerdir. Tahliye 4-5 gün içinde tamamlanacaktır.
Yağmur altında yapılan taarruz ne-tlceNİnde kızıllar yeniden Arazi kazanmışlardır. Yongşon şehri yol kavşağı He Pohang uçak meydanı tehdit altındadır. Burada Güney Kore birlikleri tarafından müdafaa edilen cephenin çökmesi gerek sağda ve gerek soldaki müttefik cephelerini muhafazasız ve açıkta bırakmaktadır. Kızıllar Kyongju şehrinin 4 mil yakınına gelmişlerdir.
1 İL
IK'f}
i' Br • V t . \
S & /X /
(hoy*nq jT
F 1,
PUSAN
1
Yongşon - Kyongju yolu kızıl kuvvetleri ve tankları tarafından tutulmuştur. Pohang uçak alanını müdafaa eden Güney Kore ve Amerikan birlikleri esas cepheden tecrit edilmek tehlikesine maruzdur. Bu hava Alanı esasen muharebe uçakları tarafından kullanılmamakta ve ancak ufak çapta nakil ve keşif uçakları tarafından İstimal edilmekteydi.
Bulgar Elçisi Ankarada
Ankara 8 (Ankara Ajansı) — Bulgar Elçisi Çobanof bu gün uçakla Istanbuldan gelmiş ve başta Sovyet Elçisi olmak üzere peyk devletler temollcilerl tarafından karşılanmıştı*
Kurm GüleK (1ünkfl davet* kvıhet etmedi. Mahkeme» rnzaren ccTblne karar verdi Ankara 8 (Ankara Ajansı) C-H.
T. Gene! Sekreteri Kasım Gölek halu kında 8eçlm Kanununa muhalefetten dolayı Bilecik savcılığı tarafından takibata girişilmiştir. Mesela mahkemeye İntikal etmiş. Bilecik mahkemesinin duruşmanın İstinabe yolu İle yapılması İçin Ankaraya müzekkere yarılmam üzerine Kasım Gülek bugün 3 üncü Asliye Ceza Mahkemesine çağırılmıştır. Gülek. mahkemeye bir tezkere göndererek usul bakımından baza itirazlarda bulunmuş, mahkeme bunu yerinde görmeyerek kendisinin Ihzaren celbi için celseyi talik etmiştir.
Diğer taraftan Kasım Oülekln Ko-reye asker gönderme karan hakkın» , dakl konuşması mili! menfaatlere aje-kın görülerek hakkında T. C. Kanununun 161 İnci maddesine görs açılan tahkikat Ankara Askerî Siyasî Mahkemesine intikal etmlçtl* Mahkeme hâlen Millî Savunma Bakanlığında. kamu dâvası açılması İçin İstenen müsaadenin verilmesini bekli em ektedir. ____________________.
Parlâmentolar Birliği Konferansı açıldı
Dublin. 8 AA. (Reuter) — 84 men> leketten 200 parlâmento üyesinin iştirak ettiği Parlâmentolar Birliği Konferansı bugün Dublinde açılmıştır.
12 saat sürecek olan bu oturumda Sovyet Rusya İle münasebetler, Kors harbi ve Irlandanın bağımsızlığı meseleleri görüşülecektir.
Birliğin bugün açılan 89 uncu ta-nellk toplantısı çarşamba gününs kadar sürecektir.
Sovyet Rusya» Doğu Avrupa memleketleri ve Çin, toplantıya iştirak etmemişlerdir.
Türkiye. Yugoslavya. İsveç, Birleşik Amerika, İsrail. Mısır ve Ingiltere konferansa İştirak etmişlerdir.
Cenubî Fransada komünistler greve başladılar
Komünist Partisi, Hükümetin kararlarına mukabele olarak bütün Fransaya şâmil bir grev tertip etmek üzere bulunuyor
Paris, 8 (YtRS) — Fransız Hükümetinin memleketteki eo-nebt komünistleri temizleme harekâtına girişmesine bir karşılık olarak Fransız komünistleri bugün bütün memleket boyunca grevler tertiplemişlerdir. Bugün Güney Fransada küçük mikyasta grevler vuku bulmuştur.
Diğer taraftan ecnebi komünistlerin tahliyesine devam •-dilmektedir. Dahili harpte Fran-saya sığman Ispanyollar arasında tesblt edilen komünistlerden yalnız otuzu demirperde gerisindeki memleketlere gitmeyi kabul etmiştir.

-
GÜZEL İZMİR 28 SENE EVVEL BUGÜN KURTARILMIŞTI
9-Eylül-1922
Şehir köşesi
— N U T U K ’ tan —
bana verilen bir telsiz telgrafla, tznılrdelci Devletleri konsoloslarına benimle nıüzakcratta salâhiyetini verdiklerinden, hangi giin ve edebileecğim soruluyordu. Buna ver-Nifte mülakat
Filhakika dediğim günde Fakat mülakat İsteyenler orada değildi. Çünkü, Onlularımız tzmlr rıhtımına İlk verdiğim hedefe, AKDENİZ’e vâsıl olmuş bulunuyorlardı.” M. Kemal ATATÜRK
‘'Bizzat İtilâf bulunmak nerede miilâkat
diğhn cevapla da 9 - Eylül - 1922 de edebileceğimizi bildirmiştim, ben Nif’te bulundum.
Atatürk büyük nutkunda tzmlrln kurtarılışına dair olan safhayı şu cümlelerle anlatmaktadır:
“Efendiler, Başkumandan Muharebesinin neticesine kadar her gun büyük muvaffakiyetlerle inkişaf eden ta-arrruzumuzu tebliği resmilerde gayet ehemmiyetsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız, vaziyeti mümkün olduğu kadar cihandan gizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamen İmha edeceğimizden emin i-dlk. Bunu anlayıp, düşman ordusunu felâketten kurtarmak isteyeceklerin, yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi münasip görmüş İdik. Filhakika, bizim hareketimizi hissettikleri zaman ve taarruzumuzu müteakip müracaatlar vaki olmuştur. Meselâ; taarruz etmekte bulunduğumuz sırada ters Vekilleri Reisi olan Rauf Beyden, mütareke hakkında lstnnbuldan iş’ar vuku bulduğuna dair 4 eylül 1922 tarihli bir telgraf almıştım. Verdiğim cevap aynen şudur: Anadoludaki düşman or-■ usu sureti kafiyede mağlûp edilmiştir. Düşman ordusunun artık yeniden ciddi bir mukavemet ibrazına ihtimal yoktur. Anadolu için herhangi bir müzakereye mahal kalmamıştır. Mütareke. ancak Trakya için mevzuu bahis olabilir. Binaenaleyh eylülün onuna kadar doğrudan doğruya Yunan Hükümeti veyahut. İngiltere vasıtasiyle. hükümetimize resmen müracaat edildiği takdirde berveçhiatl şerait derme-yan edilerek cevap verilmelidir. Bu tarihten, yani eylülün onundan sonra vaki olacak müracaatın cevabının başka olmak ihtimali vardır. Bu takdirde keyfiyet ayrıca tarafı aclzaneme bildirilmelidir.
1) Mütarekenin tarihinden itibaren 15 gün zarfında Trakya 1914 hudutlarına kadar bilâkayduşart Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin memurini mülkiye ve kuvayı askeriyesi-ne teslim edilmiş bulunacaktır.
2) Yunanlstendaki esirlerimiz on beş gün zarfında İzmir, Bandırma ve İzmit limanlarında teslim olunacaktır.
3) Düşman, ordusunun üç buçuk seneden beri Anadoluda ika ettiği ve icra eylemekte bulunduğu tahribatı tamir etmeyi şimdiden taahhüt edecektir.
Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan MustAfa Kemal
Bizzat bana verilen bir telsiz telgrafta da. İzmirdeki itilâf devletleri konsoloslarına benimle müzakeratta bulunmak salâhiyetini verdiklerinden, hangi gün ve nerede mülakat edebileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 eylül 1922 de Nifte mülâkat edebileceğimizi bildirmiştim. Filhakika dediğim günde ben Nifte bulundum. Fakat mülâkat isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız tzmlr rıhtımına. İlk verdiğim hedefe, “Akdeniz'e vâsıl olmuş bulunuyorlardı.
Her safhasiyle düşünülmüş. İhzar, I-dare ve zaferle intaç edilmiş olan bu

de-
yapan “İzmir Eylülün yıl-bugün
KISA DALGA 48 METRE ÜZERİNDEN YAYIN YAPAN İZMİR FUAR RADYOSUNUN 9 EYLÜL ÖZEL PROGRAMI
İzmir Fuarı dolayısiyle vomlı neşriyat
. Fuar Radyosu,, dönümü münasebetiyle öze) bir program tatbik edecektir. Program metnini okuyucularımıza veriyoruz:
Sabah neşriyatı:
7.00 İstiklâl Marşı ve açılış.— 7.03 9 Eylül merasim programı.
— 7.13 İzmir Marşı. — 7.16 Millî oyun havalan ve türküler. — 7.45 Türküler, davul, zurna havaları. — 8.00 İzmir işgal hâtırası. — 8.15 Atatürk’ün Bel kahvesinde söylediği sözler. — 8.30 Cenk türküleri. — 8.45 9 Eylül hakkında şehir adına Belediye Başkanı veya tâyin edeceği vekili tarafından konuşma. — 9.00 Ordunun İzmir* giriş hâtırası.
— 9.15 Millî marşlar. — 9.30
Kahramanlık şiirleri ve Atatürk'ün gençliğe hitabesi. — 10 30 Kapanış,
öğle neşriyatı!
12,30 Fuar haberleri. — 12.45 İzmir Musiki Cemiyeti tarafından koro konseri. — 13.15 Halk türküleri. — 13.45 Konuşma. — 14.00 Kapanış.
Akşam neşriyatı:
18.00 Açılış ve program. —
18.15 Marşlar. — 18.30 Günden İntibalar. — 19.00 koro konseri. — manlık şiirleri, — ati. — 20.30 Yurt 21.00 Türk musiki
21.15 Kızılçulludan 2200 Fuardan haberler. — 22.15 Günün röportajı. — 22.30 Dans plâkları. — 23 00 Kapanış.
Türk musiki 19.45 Kahra-20.15 Spor sa-havaları. — C, konseri.— sesler. —
Avcular Bayramı yarın yapılacak
İstanbul Avcılar ve Atıcılar Kulübünün her sene av mevsimine girerken tertiplediği Avcılar Bayramı yarın Küçükçekmecede Soğuksu mevkiinde kutlanacaktır.
Bayramın her seneden daha güzel olması İçin bütün hazırlıklar tamamlanmıştır.
Atış müsabakalarının programı1 Beden Terbiyesi, Avcılık ve Atıcılık Ajanlığı tarafından müştereken hazırlanmıştır.
Baltrap atıştan İçin lüzumu olan malzeme ve plân Avcılık ve Atıcılık Ajanlığı tarafından temin edilerek Avcılık Kulübüne verilmiş ve plâk makineleri Soğuksudaki yerlerine kurulmuştur. Atışlarda derece almak İsteyen avcılar günlerden beri Soğuksuda atış talimleri yapmaktadırlar. Atış müsabakalarında birinci, ikinci, üçüncü geleceklere Beden Terbiyesi tarafından mükâfatlar verilecektir. Avcılar Kulübü de serbest bir atış müsabakası tertip etmiş ve kulüp namına birinciye verilmek üzere güzel bir kupa koymuştur.
Şevket EVLİYAGİL
harekât, Türk ordusunun, Türk zabl-tnn ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tesbit eden muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk Milletinin hürriyet ve istiklâl fikrinin iâyemut âbidesidir. Bu eseri vücuda getiren bir milletin evlâdı. bir ordunun başkumandanı olduğundan. ilelebet mesut ve bahtiyarım.,,
İşte Atatürk 28 sene evvel bugün elde ettiği bu muazzam zaferi yukarıdaki cümleleri İle tarihe meletmiş o-luyordu.
Yıllarca, hicran içerisinde kan ağlayan İzmirlilerin asil yüzleri bugün ilk defa gülmüş, bütün Türk Milleti 28 sene evvel bugün büyük zaferinin karşısında titremişti, lzmirdcn başlayan düşman istilâsı, vatanın bağrında boğularak geçe İzmir kıyılarından denize atılmıştı. Bu suretle İzmir, milli kurtuluş dâvasının bir sembolü haline gelmişti.
İzmir böyle bir şerefe lâyıktı. Çünkü düşman istilâsına boyun eğmedi. 14/15 mayıs gecesi Bahrlbabada toplanarak istilâya boyun eğmeme kararını veren. 15 mayı» günü kışla önünde düşmana ilk ateşi açan kahramanlar ve bilhassa bunların arasında muharrir Tahsin, ayrıca düşmanın “yaşasın" diye bağırma teklifini reddeden Mira-lay Fethi Bey bu karşı koyuşun |lk şehitleridirler. Bu şerefli ölümler, bilâhare Ödemişte, Alaşehirde, Ayvalıkta. Akhlsarda yani lzmirln hemen civarında yer yer ayaklanmaları temin etti, lstanbuldakl hain hükümetin e-mlrlerini dinlemeyen asil halk kütleleri silâh depolarını, yağmaladı. Kanını ve canını tereddütsüz istiklâl uğrunda verdi. Milli Mücadelemizin teferruatı ile sade ciltleri edecek
Böyle hâdiseler karşısında ancak köklü ve derin milletler dik durabilirler. Milletimizin büyük zafer! karşısında bütün dünya boyun buriyetinde kalmıştır.
9 eylül, muazzam bir son sahifesldir. Bu eseri lomasi eseri daha takip
Taşları kemik, harcı
ölmez eserlerin karşısında Türklüğün büyük varınım selâmlamakla bir defa d «dia bahtiyarız.
9 eylül günü Türk tarihinin bir dönüm noktası olarak dalma anılacaktır.
tarihini yazacak olanlar İçin İzmirlilerin kahramanlıkları, dolduracak bir mehaz teşkil zenginliktedir.
eğmek mec-
askerî eserin «anlı bir dip-eder.
kan olan bu

1940 Norveç istilâsı sırasında cereyan eden bir deniz faciası
O pazar sabahı, Blücher’in içinde Kattegat'tan Skagerrack’a geçen birler, birkaç saat sonra bu sularda kopacak kıyameti hiç tahmin etmiyorduk. Gemideki deniz subayları, kendi durumumuzun da oldukça tehlikeli olduğunu söyledikleri halde, her hangi bir facia İhtimalini, gayri şu-uri olarak reddediyorduk.
Kruvazör, peş peşe verilen üç denizaltı alâmıından sonra zikzak seyre başlayıp, destroyerler deli gibi denizaltı aramağa başlayınca, aklımız biraz başımıza geldi. Birçok kimselerin kafasında “Ne olacak acaba?”
cevap veremiyordu. Bu sebeple kimse sual sormuyor ve attıkları su bom-balarivle kocaman su sütunları çıkaran destroyerlerin savunma manevraları endişeli bir sükûtla takip e-diliyordu.
düğümlenen sualine, kimse
KAPANA GİRİŞ
Gemilerimizin, dümdüz bir pruva nizamında katettiklen sonsuz denizin üzenne, akşam vakti, hafif bir pus perdesi yayıldı. Geminin “sayın” yolcuları, komutan salonunda toplanmıştı. Birlik Komutanı Tuğamiral Kummetz’den gayri tümen komutanlarından General Pellengar ve bir hava generali de gemide bulunuyordu. Salonda, belki de, Alman donanmasının bu en yeni ve kuvvetli gemisini. henüz yetişmemiş mürettebatıyle, birliğin uç gemisi olarak, fyord’a sokmağı istihdaf eden emrin isabeti münakaşa ediliyordu. Anlaşılan Silâhlı Kuvvetler Genel Karargâhı ve Führer, Hıtlerin çok güvendiği “baskın tâbıyesi”nin muvaffakiyetine bel bağlamışlardı. Zaten Blücher’in bir başına ve hiç bir emniyet tedbiri a-hnmaksızın. sanki dosl bir memleketin limanlarını ziyaret ediyormuş gibi Oslo fiyorduna sokulması meselesinin münakaşası, deniz mehafihnde hiç durmamıştır. Anlaşılan Genel Karargâh, Norveçteki çuısllng hareketi ile en sıkı münasebetlerde bulunan Nazı ajBJÜannın raporlarına güvenmiş ve FUhrer’ın temennileri veçhile. bu hareketi çok mübalâğalı göstererek, Norveçin ancak sembolik mukavemette bulunacağını bildiren bu ajanlara fazla ınarnııştı.
Oslo fiyordu ağzındaki kuvvetli tahkimatı bilen yüksek rütbeli deniz subayları, endişe ile kata sallamakla beraber, mânâsım bir türlü anlıva-m a diki arı bu emri ancak bu şekilde izah edebiliyorlardı. Bundan başka, fiyord ağzının aynca, mayn tarlalarıyla de kapatıldığı malûmdu. Gemide, uzun müddet Norveçte kalmış, memleketin lisanını Öğrenmiş ve şimdi tercüman olarak vazife görecek o-lan bazı subaylar vardı. Norveç milletinin ruh haletini iyi bilen ve bilhassa adalet duygusunu mütemadiyen tebarüz tahmin cereyan lardı.
ettiren bu subaylar işgalin, edildiği gibi mücadeleaiz etmiyeceğtnl temin edlyor-
Norveç aulanna sokuldukça
Gemi heyecanımız da artıyordu. Zulmetler içerisinde flyord’un geniş methalini geçen kruvazör, korkunç bir sükûnete bürünmüştü. Sanki makineler, bile daha sessiz çalışıyordu. Komutan “Muharebeye hazırol!” emrini çoktan vermişti.
Fiyord sahilleri, her İki taraftan görünmeğe başlamıştı. Deniz subay-


Seyrüsefer ?!
Dün Galatasaray™dan Tünele doğru yürürken birden ıjaşala-don, Civardaki kilisede acaba düğün mü veya cenaze mi vardı T Cadde iki keçeh butıusi arabalarla dolu idi, esasen darken, daracık olvıuj ve bu berzahtan iki hat üzerinde tramvaylar, taksiler, kamyonlar geçmeye uğr ağıyordu.
Hayır, ne dilğün vardı ne rr-ııasr. Sadece o saatte —vakit akvamdı— alış verişe, eiyaret-leve, veya sinemaya gelmiş olanlar arabalarını cadde üstüne bırakmışlardı.
Yanımdaki arkadaşla merak edip saymaya başladık. Galata^ sarayı ile Sular İdaresi tramvay durağı arasında tamam 5J otomobil duruyordu. Peki durmasın mıf Nerede dursun T işte mesele.
Seyrüsefer bir şehirde sadece yolların sağdan takibi, düdük öttürmek, plâka almak, ceza kesmek, vesika yoklamam yapmak, hulâsa sadece nizam tatbik ettirmek olmasa gerek. Bu nizamların, usullerin tatbikma da kolaylık göstermek icap eder.
Bir nVarak-ı mihr^i vefa,, olmasına rağmen tekrar yazdım. ^Terfik Allahtan», demekten başka çare yok.
BÎR İSTANBULLU
Manevralarda hazır bulunacak olan dost ve müttefik devletlerin temsilcileri gelmeğe başladı
Gelecek pnzar günü yapılacak olan büyük manevralarda hazır bulunmak üzere Ankaradaki
üterler şehrimize gelmektedir, nevralara devletler Rusya ve tir.
birçok ataşeml-Ma-yalnız dost ve müttefik temsilcileri çağırılmış, peykleri davet edilmemiş-
Beynelmilel Demiryolları Konferansına gidecek heyet
Ayın 26 sında Komada, ve 11 e-kimde Amsterdamda toplanacak o-lan Beynelmilel Demiryolları Konferansına memleketimizi temellen Demiryolları Umum Müdür Muavini Şefik Etensel’in başkanlığında bir heyet, gelecek hafta İçinde Ankaradan Romaya hareket edecektir.
Blücher Kruvazörü Oslo
Körfezinde nasd battı ?
Yazan i Richard Daub
lan. İlk müstahkem mevkie ve Norveçin Horten harp limanına yaklaşmakta olduğumuzu anlatıyorlardı ki, iskele tarafımızdaki sahilden bir ışıldak yandı, göz kamaştırıcı ışığı İle gemimizi taradı ve uçaksavar toplarımızdan birinin yaptığı ihtar ateşi üzerine hemen söndü. Top sesi, o â-ne kadar, her şeyden habersiz güverte altında oturanları büsbütün heyecanlandırdı. Fakat endişeli bir iki dakikadan sonra, heyecan gene dindi. Acaba müstahkem mevki komutanına. bize ilişmemesi İçin sahiden emir verilmiş mi idi? Herhalde öyle olacak!.. Çünkü Blücher yoluna ağır a-ğır devam ederken, hiç bir mukavemet gösterilmedi. Fiyord gittikçe daraldığı ve etraf oldukça kesif bir pusla kaplandığından, geminin yolu a-zaltılmıştı.
Tabii, kimsenin gözüne uyku girmiyordu. Arkadaşlaıla salonda oturuyor ve içiyorduk. İzin alabilen, üstüne mavi bir denizci kaputu alıp güverteye fırlıyordu.
NORVEÇ KUVVETLERİ MÜDAHALE EDİYOR
Günün aon ışıkları sönmüş, fiyordun sularını kesif bir zulmet kaplamıştı.
Norveç donanmasına mensup P1 111 karakol gemisi, dümen suyunda beyaz bir iz bırakarak, vazife görmekte idi. Işıldaklar mütemadiyen suları ve gökyüzünü tarıyordu.
Saat 21,00... 22,00... 23,00... 23,30
Gene bir nisan günü sonuna yaklaşmaktadır.
Ufacık karakol gemisinin komu-
• • •
“Blücher^ Oslo fyorduna doğru gidiyor. Güvertede nereye s ittikler ilil b tün İyen askerler toplu bir halde etrafı seyrediyorlar
Ş E H I II
• a • i-.
Edinburg Dükü 14 eylül perşembe günü memleketimize geliyor
DÜKÜN TÜRKİYEYİ ZİYARETLERİ HAKKINDA İNGİLTERE BÜYÜKELÇİSİ BİR RESMİ TEBLİĞ NEŞRETTİ
Ingiltere Büyükelçiliğinden bildirildiğine göre. Altes Edinburg Dükü komutası altında bulunan Mngple firkateyniyle 14 eylül 1950 perşembe günü İzmir limanına vâsıl olacak ve aynı gün hususi bir uçakla sayın Cumhurbaşkanı Celâl Bayara mülâki olmak üzere lzmlrden Yalovaya hareket edecektir.
Edinburg Dükü Ynlovada, Dışişleri Bakanı İla. İngiltere Büyükelçisi ve İstanbul Komutanı tarafından karşılanacak ve bir deniz ihtiram kıtası selâm resmini ifa edecektir.
Edinburg Dükü Cumhurbaşkanı sayın Celâl Bayarın misafiri olarak Ya-lovada öğle yemeğindo bulunacaktır.
Edinburg Dükü Yalovadan, Cumhurbaşkanlığı deniz motörü 11* hareketle saat 6.30 da Dolmabahçedö karaya çıkacaktır. Dük. Dolmabnhçede İstanbul Vali ve Belediye Reisi Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay İle İstanbul Kara ve Deniz Komutanları tarafından karşılanacaktır.
Edinburg Dükü îstanbulda, Ingiliz Büyükelçiliğinin misafiri olarak İki
. ...■.
Belediyenin temizlik mevzuunda aldığı yeni kararlar
Istanbulun Sirkeci, Meyityokuşu gibi bazı yerlerinde umumi hclft bulunmaması yüzünden vatandaşların sokakları kirlettikleri görülmüştür. Buraları Belediyece temlzlettirllmek-le beraber kirlctilmemesl hususunda mâni olucu tedbirler de alınmıştır. Buraları kirletenler hakkında ağır para cezası alınması hususunda emirler verilmiştir. Dün sabah Vali ve Belediye Reisi yanına İlgili temizlik müfettişlerini alarak şehrin bu gibi yerlerini gezmiş ve buralarda gördüğü İhmaller üzerinde durarak lâzım gelen emirleri vermiştir.
Brezilya Konsolosunun denizde boğulan refikası memleketine gönderilmiyecek
Marmara Denizinde boğulan Brezilya Konsolosunun karısı Mme Aidine Moore da Silva'nın bulunan cesedi İçin bu sabah saat 10 da Feriköy Katolik mezarlığında bir cenaze töreni yapılacaktır.
Cesedin Brezilyaya gönderilmesinden vazgeçilmiştir.
2
tanı Leif Olsen, vardiyayı ikinci komutan Gunnar Bergen'e bırakarak kamarasına inmişti. Birden bire gözcü, haykırdı:
— Dört kerte iskelede bir gemi var!
Derhal komutana haber gönderildi. Olsen uyku sersemi güverteye fırlarken, gözcü yeni bir rapor verdi:
— Gemi yalnız değil! İki tane geliyor! Birincisi hemen önümüzde!
Olsen’in gözleri, karanlığı delmeye uğraşıyordu. Nihayet o da gemileri seçebildi. Koyu renkte ikj gölge, gece karanlığında İlerliyordu, Tamamen karartılmış olarak seyreden bu iki geminin destroyer olmaları muhtemeldi. Belki de, daha kuvvetli gemilerdi.
Işıldak ağır ağır gemileri taradı. Taretler, direkler, üst yapılar hepsi meydanda, fakat sancak yok!
Olsen, işaret veriyor. Cevap yok!
— Milliyetinizi bildirin, te? ederiz!
Gemiler, ses vermeden, süzülüp gidiyorlar.
— Bergen, ateş açalım!
rina bir mermi oturtun! Sparks, hemen telsizle vaziyeti rapor edin: “Yıldız poyraza 20 mille seyreden meçhul harp gemileri gördüm!" Bu raporla beraber mevkilinizi mütemadiyen verin!
Pol Tl I ün ufacık topu, meçhul gemilere meydan okudu. îlk gölge, süratle geçip gitti. Olsen, ikinci gölgenin Üzerine dümen tutuyordu. Her
yoksa a-
mağrtır,
Pruvala-

ırün knlacaktır. Altes Edinburg Dükünün İBtanbulu ziyaret programı, yapılan bir İki tâdilât hariç, 3 eylül pazar günü Türk basınında neşredilen programda olduğu gibi aynen tatbik edilecektir.
14 eylülde İstanbul Valisi tarafından Edinburg Dükü şerefine Emlrgân Korusunda bir akşam yemeği verilecektir.
15 eylülde tstanbuldakl Ingiliz tebaasını Düke tanıtmak için İngiltere Başkonsolosluğunda bir kabul resmi tertip olunacak ve yine aynı gün mümtaz Türk şahsiyetlerinin Dükle tanışması gayesiyle bil akşam yemeği verilecektir.
16 Eylülde Yeşilköy hava alanından uçakla hareket edecek olan Altes E-dlnburg Dükü, İstanbul Valini, lntan-bul Kara ve Deniz Komutanlarlyle Ingiliz Büyükelçisi tarafından uğurlanacak ve bir askeri kıta tarafından selâm resmi ifa edilecektir.
Dükün tsianbulu ziyaret İne ali programın hazırlanmasında bulunmak ü-zerc 6 eylül 1950 çarşamba günü is-tanbula gelen hususi yaveri Deniz Yüzbaşısı J. M. A. Parker. Edinburg Dükünün TÜrkiyeye yapacağı ziyareti büyük bir sabırsızlıkla beklemekte olduğunu boyan ettiğini bildirmiştir.
Dükün yâ veri tzınlre gitti
Edinburg Dükünün îstanbulu ziyareti programını hazırlamak Üzere bir kaç günden beri şehrimizde bulunan Dükün yâverl John Parker, dün İzmir* gitmiştir. Yaver, izmlrdekl hazırlıkları da İkmal ettikten sonra Maltaya dönecektir.
Ord. Prof. Neumark Avrupadan döndü
Altı aydan beri Avrupada bulunan İktisat Fakültesi Ord. profesörlerinden Dr. F. Neumark seyahatinden dönmüştür. Kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza Prof. Neumark ezcümle şunları söylemiştir:
“Parlsln Mukayeseli Hukuk Enstitüsünde Türk Gelir Vergisine alt konferanslar verdim. Ayrıca Beynelmilel Bankanın toplantısında bulundum. Zü-rlhte de Türklyenln İktisadi vaziyetine dair bir konferans verdim kİ. bu konferansın hulâsası gazetenizde çıkmıştır. Gene Isviçrede Amerikan ve Ingiliz talebelerine alt tatil kurslarında nüfus meselelerine dair 5 konferans verdim. Bunlardan biri de TÜrkiyeye aittir.
Bu arada muhtelif dersler verdim. Ve Londra Maliye Bakanlığında Gelir Vergisi tatbikatı sahasında temaslar yaptım.,,
Çeviren j Behçet Cemal
İki gemi arasındaki mesafe gittikçe azalmağa başlamıştı.
Karşıdaki geminin açtığı ateş, Ol-sen’ln telsizini tahrip etti. Acaba telsiz raporu vaktinde alınmış mıydı? Kıyı müdafaası alârm verebildi mİ? Tam l bu sırada, fiyord methalindeki fenerler söndü.
POL III ün ÂKİBETİ
Karakol gemisi mahuf bir ateş altındadır. Bu ateş, karanlığa kanşıp kaybolan iki büyük, gemiden değil, bu çeşit ufak engelleri temizlemeğe memur birkaç ufak gemiden geliyordu. Köprü üstü isabet alarak yıkılıyor; iki bacağı da kopan Olsen yerdedir. Fakat, baş üstündeki ufacık top, hâlâ, ateş püskürüyor, susmuyor.
Az sonra Pol III de, komutam gibi ölüm halindedir. îki filikasından biri harap olmuş, güverte altında yangın çıkmıştı. Geminin her tarafına su hücum ediyordu.
Olsen, ancak bu vaziyette* gemiyi terketmegl emretti.
KORTEN HARP LİMANINDA
“Trygvason” şamandıraya bağlı ve incecik pruvası methale müteveccih bulunduğu halde, hafif hafif sallanıyordu. Fiyorddan top sesleri geliyordu. Gökyüzünün bir yerinde kızıllık var. Fakat hâlâ ne haber, ne de yukardan emir var! Kaptan Breiseid dövüşmek iştiyakı İle kıvranıyor. Allahım. ne olacaksa, çabuk olsa! İllallah bu beklemekten, karakol gezmekten! Cephane yığılmış, mürettebat top başında, gemi muharebeye hazır!
Limanın saati biri çaldı. Gökteki kızıllık kayboldu ve top ateşi kesildi. “Otra” mayn arama gemisi, karakola çıkmak üzere kalkıyor.
Sabahın saat ikisi!., gölge ne? Herhalde, gelen “Otra" olamaz;
çok büyük! Methalden, bütün ışık-lannı söndürmüş bir gemi daha gi-riyor ve birincisi gibi, karaya yaklaşıyor. Norveç gemilerinin gözcüleri vaziyeti süratle rapor ediyorlar. Işıldaklar meçhul misafirleri aydınlatıyor. Gelenler, tıklım tıklım asker do-İu destroyerlerdir. Kim olursa olsun, herhalde dost değil bunlar! Bunda hiç şüphe yok!
Keşfedildiklerini gören gemiler yol vererek kıyıya yanaşmağa çalışıyorlar.
şamandıradan
Methaldeki o dönme vakti çünkü gölge
Norveç gemileri sıra ile ateş açtılar. Evvelâ eski “Tnrdenskinld” zırhlısı. Sonra ”Otra”mn eşi HBau-ma” ve nihayet Breiseid’in "Trygva-son”u ateş püskürmeğe başladılar.

4
Sağlık İstatistikleri Konferansı dün toplandı
Aynca Bölge Direktörü Şuşa Paşa, bir basın toplantını yaparak geniş izahat verdi
Doğu Akdeniz Bölgesi Sağlık İstatistikleri Konferansı dün saat 10 da Yıldız Sarayının Şair Köşkünde. Böl-ge Direktörü Dr. A. T, Suşa Paçanın nutkivle açılmıştır.
Konferans Başkanlığına Türkiye delegesi. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sağlık Propaganda ve Tıbbi İstatistik Umum Müdürü Doktor Kadri Olcnr Başkan Vekilliğine Mısırdan Dr. Salem Abdül Mecid, Raportörlüğe de Doktor Rlzall irtifakla seçilmişlerdir.
Sağlık istatistikleri Konferansında, bölgede tıbbi İstatistik sendelerinin tesisi, mevcutların tekâmülü ve koordine edilmesi bahis mevzuu olacak ve çalışmalar yarın sona erecektir. Su'jn Paşanın basın toplantısı
Şehrimizde yapılmakta olan Sağlık Konferansı münasebetiyle Bölge Direktörü Şuşa Paşa dün Şale Köşkünde bir basın toplantısı tertip etmiştir.
Yapılan toplantılarda alınmış olan kararlara temasla Suşa Paşa demiştir kİ;
“— Bugüne kadar yapılan toplantılarda raporların lamamı hazırlandı. Bu raporlar urnumî heyete arzodüecek. Varılan kararlar çok mühimdir, yalnız bu bölgenin değil, fakat bütün dünyanın hayrına alınmıştır. Bu kararlar arasında sari hastalıklarla mücadele, personel yetiştirmek için burs temini. hastalıklarla mücadelede memleketler arasında İşbirliği konular vardır.,.
Genelevlerin B. M. tarafından l*n bir kararla kapatılacağına
sorulan suale Suya Paşa şu cevabı vermiştir:
“Genelevlerin kapatılması millî bir meseledir. Organizasyonumuzun bu İşle alâkalanması için Cenevredekl merkezimize teklif gelmesi lâzımdır. Bugüne kadar böyle bir tekliften haberim olmamıştır.,,
— Türkiyede sıtma mücadelesine dair ne düşünüyorsunuz?
“— Bana «unutan raporlara nazaran, Türk Hükümetini. «ıtrna mevzuunda yapmlş olduğu şeylerden dolayı tebrik ederim. Hükümetin hazırladığı program şayanı dikkattir. Yalnız daha fazla malzemeye ihtiyaç vardır.,,
Bu arada size memnuniyetle şu haberi vereyim kı. Türkiyede trako -plâstik ameliyatları (ciğer ve göğüs veremleri için) üzerinde çalışmak için Danİmarkadan kasım ayında bir ekip gelecek ve Türk ekiplerine yardım e-deceklerdir. Masraflarını Dünya Soğ-lık Teşkilâtı deruhte edecektir.,,
Ribi
veri-dair
Macar Elçisi dün Ankaraya gitti
Birkaç gündenberi şehrimizde bulunan Macar Elçisi Joseph Gabor dün akşam uçakla Ankaraya gitmiştir. Yeni Büyükelçi birkaç güne kadar İtimatnamesini Cumhurbaşkanına takdim edecektir.
J
OSKARSBORG MÜSTAHKEM MEVKİİ ÎŞ BAŞINDA
Düşman daha Oskarsborg’a gelmeden, müstahkem mevki komutanı Albay Eriksen’e tehlike bildirilmiş ve askere top başı yaptırılmıştı. Albay içinden dua ediyordu:
— İnşallah, uçaklardan evvel gemiler gelir! Aman şu alçaık bulutlar daha kalkmasın!..
Şafak sökerken, Erikson’un da iş başı etmesi icap etti. Pruva hattında üç gemi fiyord boyunca yukan çıkıyordu. Kalenin ışıldakları, uç gemisini yakalıyor. Acaba kruvazör mü, yoksa muharebe gemisi mi?
Eriksen emir veriyor:
— Hedef birinci gemi! Hazırol! A-cele etmeyin, çocuklar!
Hemen sonra “Aaron” ve “Moses" ismindeki iki top ateş püskürmeğe başladı. Mağrur düşman o kadar yakın ki, İsabet ettirmemek mümkün değil. Mermiler mütemadiyen dövüyor ve güvertede yığılı cephaneyi a-teşliyorlardı. Buna rağmen gemi yoluna devam ediyor ve mukabil ateş açıyordu.
Albaya bir emir getiriliyor. “Gelenler müstevli değil, dosttur. Hareketlerine müdahale etmeyin!”
Eriksen, kâğıdı buruşturup atıyor. Gelenler, dostça, biz de onları lftyı-kiyle karşılarız.
Şimdi uç gemisi, sabit olarak yerleştirilmiş torpito kovanlarının atış sahasına girmişti. Alevler içerisinde yandığı halde, toplan hâlâ İşliyordu.
O anda öyle bir hâdise vuku buldu kİ, görenler, ömürlerinin sonuna kadar unut&mıvacaklardı. Torpitolar, hedefi bulmuştu. Bütün gemi, muazzam alevler içerisinde yanıyordu.
“BLÜCHER” DE NELER
OLUYOR
Bana verilen emre göre, kıtamla birlikte saat 3 te, subay salonu ö-nünde bekliyecektlm. Ancak en lüzumlu eşyamızı alacaktık. Harekât plânına göre tam saat 4 te Norveç payitahtına çıkacak ilk ihraç birliklerine dahil bulunuyorduk. Fakat tam hazırlandığımız sırada, ikinci komutan yeni bir emir verdi. Kruvazör, sis dolayısiyle. yol kesmek mecburiyetinde kalmış ve bu itibarla. plânda derpiş edilen zamanda menzile varamamıştı. Bu itibarla, daha iki saat istirahat edebilecektik, Osloya şafaktan evvel varmak imkânı kalmamıştı. Oslo Fvordunun en tehlikeli yeri olan Dröbak ile Os-karsborg müstahkem adası arosını da henüz geçmediğimizi, bu betle öğrendik.
Dröbak ile Oskarsborg, 100 kilometre boyundaki hemen ortasında ve karşı dırlar, 280 milimetrelik bfikaç batarya ile tahkim edilmiş olan Oskars-borg kalesi, adanın öndeki kayaLıklsu n Üzerinde kurulmuştu» Fyord’un, dik sağ sahilinin kayalık yamacında bulunan Dröbak’ta 280 milimetrelik toplarla tahkim edilmişti. Bütün bunlardan başka, Dröbak Boğazı, büyük bir mayın tarlası İle kapatılmıştı. Deniz subaylarına göre. bu boğazı bir kere atlattık mı tehlike kalmıyacaktu
m ün as e -
takriben fyordun karşıya-
(Devamı var)
SPOR
Enternasyonal tenisçiler Atinaya gittiler
Kowalovski: '‘Hâdiseyi hakem büyütmüştür” diyor
Bc.inCİ Enternasyonal Tenis Turnuvasına İştirak eden beynelmilel tenisçilerin hepsi dün sabah saaI 10 da kalkan bir Swissolr uçağı He Atinaya hareket etmişlerdir. Beynelmilel te-nisçller oradaki tenis turnuvasına iştirak etlikten sonra memleketlerine döneceklerdir. Enternasyonal tenlsçk lerle beraber tenis ajanımız Haşan /V kev de Atinaya gitmiştir. •
Dün sabah tenisçilerin hareketinden evvel kendisiyle konuşan arkadaşımıza Amerikalı Kowalevskı son hâdise hakkımla şunları söylemiştir:
— Son hâdisenin seyircilere yanlış tercümesinden ve sözlerime yapılan I-laveden çok müteessirim. Bu hâdisede en büyük rolü hakemin fena İdaresinde aramalısınız, demiştir.
Galofasaroyın Londra seyahati
Dün Londraya hareket etmesi İcap eden Galatasaray futbol takımı, kendilerini götürecek olan İngiliz tayyaresinin dün gece yansına doğru Yeşll-köye gelmesi üzerine futbolcular ancak bu sabah hareket edebilecektir. Ingiliz tayyaresinin pilotu uzun bir yolculuktan sonra hemen avdet etmeyi münasip bulmadığı İçin GalatasaraylI futbolcular bu sabah erkenden Roma yolu ile hareket edebileceklerdir. Galatasaray idarecileri futbolculara bu seyahat İçin yeknesak birer elbise yaptırmıştır. Londra seyahatine Sarı-Kınnızılılar şu kadro İle çıkmal*-tadır:
Kafile Başkanı Suphi Batur, idareciler: Talât Kurt, Doğan Akagündüa, Feyyaz Işıl, Gündüz Kılıç (kaptan). Turga.v, Snmlm, Naci, Necmi. Fazıl. Musa. Bülent Eken. Muzaffer, öe-can, Rober, Hikmet, Muhtar, K. Hikmet. Reha. Coşkun, Bulentten ibarettir.
Fransız boksörleri haftaya geliyor
Boku thtiRM KulUbtl tA.r&fındu> 4»-vet edilen Fransız boks takımı gelerek hafta içinde şehrimize gelecek ve 16 eylülde Boks ihtisas tak imiyle ille karşılsuşmasınt yapacaktır. Gelecek Fransız takımının bütün boksörleri bir çok kereler enternasyonal olmuş kimselerdir.
Sinek sıklette Jozef Perez. Bokslng Kulübünün boksörlerindendlr, 1950 Fransa şampiyonasında finalist olmuş ve aynı sene de Lİyone şampiyonluğunu kazanmıştır, enternasyonaldir.
Horoz sıklette; Robert Kohen, 1950 Cezayir ve Şimali Afrika şampiyonu ve aynı sene Fransa şampiyonasında finalist olmuş musevt ve enternasyo naldır.
Tüy sıklette; Lavri Gudlh. Cezayir 1950 şampiyonu ve aynı sene Fransa şampiyonudur, enternasyonaldir.
Hafif sıklette; Raymond Grassi, 1949 üniversiteler dünya şampiyonasında finalist olmuştur. Ring Provensal Maısey Kulübündendir.
Yarı orta sıklelte: Jak Kando. Stad Monttıa Kulüp mensuplarından olup enternasyonal bir boksördür.
Orta sıklette; Jan I^alaonl, 1950 müstemleke şampiyonu Seksyon Pal-vaz Kulüp boksörlerinden ve enternasyonaldir.
Gelecek Fransız takımlyle beraber suvanyör Savinyak ve Fransa Federasyon mümessili Rot Potron da gelecektir.
İstanbul Dekatlon ırıncılıgı
İstanbul onlu yarışma birinciliği dün Fenerbahçe Stadında yapılmıştır. Neticede Beşlklaştan Atilla Bilgi tay 4697 sayı ile birinci, Fenerbahçeli Ercan örkl 3663 sayı İle ikinci. Fenerbahçeli Erdal Akkan 3290 sayı İle üçüncü olmuştur.
Birinci kümede Galatasaraydan lamel Dinçcan 4247 sayı ile birinci. Galat asa ray dan Tuhi Sönmez 4138 aayi ile ikinci. Gala tasa raydan Nejat Anıl 3876 sayı ile üçüncü oldular.
Dün Beşiktaşlı Atilla Bilgitay 8 (h> cü küme Türkiye rekorunu 576 sayı farkla kırmıştır.
Boks İhtisas Takımı Italyaya gidiyor
Boks İhtisas Kulübü boksörleri Fransız boksörleriyle karşılaştıktan sonra üç maç yapmak üzere 30 eylüU de Italyaya gidecektir. Boks ihtisas takımının Roma, Floransa. Mİlânoda müsabaka yaptıktan sonra Vtyanaya geçmek İhtimali de vardır. Şayet Boka ihtisas Viyana.vA gidecek olursa Viyana takımında bulunan Türk boksörü Tâki de boks takımımıza karşı çıkacaktır.
Boğazı geçme müsabakası
Anadoluhisar İle Bebek arasında y*» pılan Boğazı geçme müsabakasında Galataşa raydan Ertuğrul Kurtkaya 28 dakika 58 saniyede birinci, yine Ga*-latasaraydan T. Sönmez 4138 «ayı kada ikinci geldiler.
Açık Teşekkür
Sular idaresinin Kısırmandıra a Karabayır arasındaki İnşaat müteaha hidi Kemal Erçetinden 21 gündür la* tihkakımız olan parayı alamamıştık îş Bakanlığı Çalışma müfettişlerinin İşe el koyması neticesinde bugün bütün arkadaşlarımız paraLanmizt tamamen aldık. Bizim işimize bu şekilde alâka gösteren aaym Çalışma Bakanlığı müfettişlerine gazetenlı vasıtasiyle teşekkür ederiz.
Kı sırman d ıra - Karabayır işyeri işçileri namına Hûms Yıldır, CcmaJ ve Hüsnü Çnvxış ve ar İtada* lan
YENİ İSTANBUL
STTASÎ İKTİSADÎ MüSTA_KXL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
İTENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LÎ5ÜTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SARLICA Bu sayıda yazı İslerini ftllSD idare eden : Sacld ÖGET
Ne^redUnılven yası Zar
iade edihru».
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
f Eylül 1950
Y E N î İSTANBUL
Bir dünyo vatandaşının hâtıro defterinden y
Beş Avrupa
Selim Sabit.
IKÎNCÎ Dünya Savaşının «ebep olduğu fecaat ve felâketlerden dehşet İçinde kalan ve «on devirlerin bütün büyük kavgalarına Avrupa milletleri arasındaki rekabetin «eben olduğunu nihayet türküden bir kısım siyaset adamları vr bunları takiben hükümetler vr milletlerarası teşekküller şu kanaate varmışlardır:
•'Yeııl felâketleri önlemek İçin tek çare Avrupa milletlerini birleştirmek veya bir Avrupa federasyonu teşkil etmektir.,,
Bundan doğru. bundan İyi bir fikir olamaz.
Fakat bu fikir nasıl ve ne şekilde gerçekleştirilecektir? İşte asıl dâva budıır ve maalesef hu hususta görüşler birbirine taban tabana zıttır.
Herkes Avrııpnyı kendi görüşüne göre kurmak İstiyor ve bunlar a ramınla rekabet öylesine artmış bulunuyor kİ, bu yüzden yarın büyük galiplerle karşılaşırsak hayret etmemeliyi t..
Şairlerin hayalleri bir tarafa bugün kurulması İstenen tam beş Avrupa mevcuttur.
1 — Marshall Tlânından faydalanan ve yalnız hür ve liberal demokrasilere nçık bulunan Batı Birliğini ve Atlantik Taktı Devletlerini kucaklayan Birleşik Amerika Avrupa**!,
2 — Sovyet markalı komünizme tam mânaslyle boyun ©fren ve yalnız •‘Halkçı,, tipinde “Demokrasi., lerl İhtiva eden Stailn Avrupası,
8 — Muayyen bir siyasî temayülü olmayan Schuman Plânına ve Alman - Fransız arılaşmasına istinat eden ve Birleşik Amerikana sırtım dayamakla beraİMT, Sovyet ••materyalizmi,, ile Amerikan *'ma-teryallzml„ arasında ideoloji bakı-
mından tarafsızlığını muhafaza etmeye çalışan Fransız Avrupası,
4 — İngiliz İşçilerinin hususi bir kombinezon neticesinde evvelâ Britanya camiasına İştirak ettirmek ondan sonra da bir dünya federasyonuna dahil etmek İstedikleri İngiliz Sosyalist Avrupası,
5 — Ve nihayet Amerikan kapitalizmi İle Rus komünizmi arasında kıta tarafsizlıfrınm biricik hakiki alemdarı olduğunu İddia e-den Tito’bun Avrupası*
Bütün bu tasavvurlardan bir çok Avrupa çıkıyor. Bu kadarı da fazla... Bir plân kâfi geelcek ama, İyi olması şartlyle. Bu plânı kimden İstemeli?
Bu sualin cevabı bana bnslt görünüyor. Böyle bir plânın hazırlanmasını hakiki ilgililerden, yani AvrupalIlardan İstemek lâzımdır.
Bir .Amerikan İlim enstitüsü tarafından son zamanlarda yapılan bir anket, Fransız, İtalyan, Almıın, Helanda ve Norveç halkının % M ünün Avrupa Birliğini zaruri telâkki ettiklerini meydana koymuştur. Bu böyle olunca, yapılacak İş basitleşir.
Bu memleketlerde ve Avrııpnnın diğer memleketlerinde dürüst bir referandum yapılsın.
Bütün bu milletler bir kurucu meclis seçsinler ve bu meclis de İcap eden kararları alsın.
Birleşik Amerika Devletleri veya SovyotJor Birliği kurulduğu zaman Rııslar ve Amerikalılar bunu yapmak İçin Almanların, İtalyanların veya Fransızların müsaadesini mİ aldılar?
Beş Avrupa çok... Bir tek Avrupa yeter.
Yeter kİ. AvrupalIların Avrupası OİSIIIL
O
Filo Komutanı İhtiram kıtasını teftiş ediyor
İki Ingiliz muhribile bir denizaltı Izmire geldi
İzmir 8 'Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Limanımızı ziyareti büyük bir alâka İle beklenen lngilterenin Akdeniz filosuna mensup 2 nel firkateyn filotillası C H. Bonhamkar-ter İdaresinde Pelikan ve Lochsca-valg muhripleri ile Döken denizaltını bu sabah lzmlre gelmiştir.
Filotilla komutanı mutat ziyaretlerini yapmış ve bu ziyaretler İade edilmiştir. Saat 12 de Pellkan’da yapılan basın toplantısında filotilla komutanı bu ziyaretin birinci personelinin Prenses Elizabet'İn zevci Edimbourgh Dükü olmasını telmih ederek asla ve hiç bir konuda konuşmak arzusunda bulunmadığını belirtmiştir. Filhakika
filotill&nın limana gelmesinden sonra Edimbouıgh Dükünü andıran genç bir subayın karaya çıkması bir çok kimseleri yanlış zanlara sürüklemiş ve gûya Edinıbourgh Dükü gelmiş gibi Kordon, en çoğu genç kızlar ve kadınlar olmak üzere bir çok meraklılarla dölmu.tur Bu gemiler, 12 eylül günü İzmir limanından ayrılacak ve Edinıbourgh Dükünü hâmil olan Vaırplc firkateyni diğer gemilerle birlikte limanımıza gelecektir. Edlm-b( urgh Dükü tamirde ancak 56 dakika kaldıktan sonra talan bula uçakla Gidecektir Fakat avdetinde İzmlrde bir çok şahsiyetler ve basın mensup-larlyle tanınacaktır.
dana, Mersin, Tarsus ve Ceyhanda
Belediye Başkanla» seçimi yapıldı
Adana. 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Adana Şehir Meclisi bu-
Bakanlık emrine alınan öğretmenler
Ankara. 8 (AA.) — Millî Eğitim Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
Aşağıdaki listede isimleri yazılı öğretmenler Bakanlığın gördüğü lüzum üzerine Bakanlık emrine alınmışlardır:
Hakkı Tonguç, Sami Gürtürk. Ra-elm Gökrel. Zeynel İlhan, Fikret Ma-darlı, İzzet Palamar, Osman Yalçın, Halil Aytekln. Mehmet Özdemlr.
Tekel Bakanının şarapçılarla yaptığı toplantı
İzmir, 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Şehrimizde bulunan Gümrük ve Tekel Bakanı bugün Tekel Başmüdürlüğünde şarapçılarla görüşmüş ve dileklerini tesblt etmiş-tir. Bakan kendilerine Tekel İdaresinin yepyeni bir ruhla çalışmağa başladığım haber vermiş ve bu venl ruhun aslâ tekelci bir zihniyet taşımayacağına İşaretle birçok şaraphanelerin serbest teşebbüs sahiplerine Batılacağım açıklamıştır.
Adapazarı, Sapanca, Karasu ve Akyazı Belediye Başkanları seçildi
Adapazarı 8 ‘Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Adapazarı, Sapanca, Karasu ve Akyazı Belediye Başkanı seçimleri bugün yapılmış ve Adapazarı Belediye Başkanlığı üç defa tekrarlanmıştır. Buna sebep de İlk İki seçimde Zeki Arark İle Necdet Güven müsavi oy aldıkları için üçüncü seçimde Suavi Damalı lehine adaylıktan feragat etmişler ve başkanlığa Suavi Damalı seçilmiştir.
Sapanca Belediye Başkanlığını Eyüp Sabrİ Bostancı, Karasu Belediye Başkanlığını Salâhaddln Aralan ve Akyazı Belediye Başkanlığını da Abdı Beyhan kazanmışı ir.
gün saat 14 te toplanarak Belediye Başkanlığına Daııtş Arikoğlunıı seçmiştir. Adanalı. 44 yaşında yüksek iktisat ve ticaret tahsilini Belçlkada İkmal etmiş olan ve gayet mükemmel franaızca konuşan Danış Arık-oglu, Merkez ve İş Bankalarında memuriyetlerde bulunmuş, iktisat Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi raportörlüğünü yapmış, evli ve iki çocuk babası idealist bir gençtir. Bugün Başkan seçimi için toplanmış olan Şehir Meclisine, en yaşlı üye sıfatlylc muvakkat başkanlık yapan doktor Bahri Erkan oturumu açarken mütemadiyen parti disiplininden bahsederek behemehal parti grupunun kararlaştırdığı adayın Bcçilmesl gerektiğini birkaç defa söylemiş, btı arada üyeden Hamit Saİih Asyalı. “Herkes de sizin kadar particidir ve ne yapacağını biliyor. Burada bu sözlerinizle bir nevi baskı yapmağa hakkınız yoktur,, demiştir.
Seçimi müteakip gazetecilere hitap eden doktor Bahri Erkan "Üç ki-şl daha satın almışlar,, demiştir. Gazeteciler Bahri Arkanın bu sözünden bir şey anlayamamakla beraber parti disiplininden ve tesanütten ısrarla bahseden bu zatin parti disiplini namına bir şey bilmediğin© hükmetmişlerdir. Sonradan öğrendiğime göre Bahri Erkan "Üç kişi daha satın almışlar,, derken Daniş Arıkoğluna rey vermeyen üç üyeyi kaydetmiştir. A-dana Belediyesi Daimî Encümen ü-yeliklerlne de Hamit Salih Asyalı, Ali Homurlu ve Zeki Dirsek seçilmişlerdir. Mersinde Belediye Başkanlığına Bayan Müfide İlhan, Tarsusta Mustafa Çınar, Ceyhanda Lûtfl Başeğ-mez, Osmaniyede İhsan Gölcnel ge. ’irilmlşlerdlr.
Uzun müddet Almanya, Hindistan e Afganistanda kalmış bulunan Havan Müfide İlhanın Mersin Belediye Başkanlığına getirilmesi herkes tarafından memnunlukla karşılanmıştır. 4 çocuk anası ve eski bir Öğretmen olan Bayan Müfide İlhan bütün Güney Anadoluda geniş bir muhiti olan şahşiyet sahibi güzide bir vatandaştır.
Savfâ 8

YongMin’da çarpışırken etlr edilen İki Kuzey Koreli bir Jrep’ln önünde kontrol altında giderken görülmektedir.
Filistine Yahudi kaçıran şebeke
Adana, 8 (Hususî muhabirimiz bil diriyor) — Müslüman Araplardnn mürekkep bir şebekenin İran, Irak, Suriye ve LÜbnandnn Filistine Yahudi kaçırdıkları anlaşılmış ve bir kolu Şamda bulunan bu «damlardan bazısı ele geçirilerek tevkif edilmişlerdir.
Tekel Kibrit ve Şarap fabrikaları devrediliyor
Ankara. 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) :
Tekel Genel Müdürlüğünce, Tekele alt fabrikaların hususî şahıslara devri mevzuunda hazırlanmak!a olan kanun tasarısı tamamlanmak üzeredir. Tasarıya göre Tekel Kibrit ve Şarap Fabrikaları satılacaktır. Ayrıca Tür-kiyeya dışardan kibrit İthaline mil-saado edilecektir. Bu mevzuda Tekel Ganel Müdürü Hadi Hüşmen demiştir kİ:
M— Tekel fabrika tesislerinin
müsait «artlarla hususî teşebbüslere devri hükümetçe kabul edilmiş ve bu husus hükümet programında yer almıştır. Hükümet programının tahakkuku İçin bakanlığımızla tomas ederek lâzımgelen çalışma ve hazırlıklarımızı yapmaktayız.,.
Ingiliz Liberalleri,
Muhafazakârlarla birleşmeyi reddettiler
Londra, 8 A.A. (Reuter) — Wlnston Churchlll’ln 5 senedir devam eden beliğ teşviklerine rağmen Ingiliz Liberal Partisi liderleri Muhafazakâr Parti 1-lo birleşme yolunda yapılan tekliflere şiddetle muhalif olduklarını bugün a-çık hınu.^ln rdır.
Geçen şubat ayında yapılan umumî seçimlerde ağır bir hezimete uğramış olmalarına rağmen. Liberallerin elde ettikleri umum! yekûnun yüzde 9.1 ini tutan reyler Muhafazakârlara pekâlâ zaferi temin edebilirdi.
Liberal Parti icra Organı 27 eylülden 30 eylüle kadar Scaborough’da yapılacak olan partinin umumî heyet topluntısına sunulacak iki karar suretinin metnini yayınlamıştır.
Bu karar suretlerinden blrlnds Muhafazakârlara olduğu gibi işçi Partisine de muhalif olan Liberal Partinin bağımsızlığını muhafaza etmesi Üzerinde ısrarla durulmakta vs soyla denilmektedir:
"Liberal Partinin ortadan kaldırılması iki partili bir sistemin daimî o-larak ihdası ve muhtemel olarak sosyalizmin zaferi demektir.w
Diğer karar suretinde totaliter tehlikeye karşı koyabilmek İçin komünist olmayan dünyanın âzami İstihsal gücünün geniş çapta seferber edilmesi İstenmektedir.
-------1
Yeni Çanakkal
iskelesinin temel atma
töreni yapıldı
Merasimde Bayındırlık Bakanı da bulunda
Çanakkale, 8 (AA.) — Bayındırlık Bakanı Fahri Be)*n, yeni İskelenin temel atma töreninde bulunmuştur Binlerce Çanakkaîelinİn iştirak ettiği bu törende Fahri Belen ve milletvekillerinden Bedii Eniıstün ile Doktor Süreyya Endik birer konuşma yapmışlar, Bayındırlık Bakanı memleket için hayırlı olması dileğiyle temele ilk harcı koymuş ve diğer dâvetlller de kendisini takip etmişlerdir.
Bakan, bu geceyi şehrimizde geçirecektir, tır.
Devlet Tiyatrosunda değişiklikler
Ankara 8 'Ankara Ajansı) — Devlet Tiyatrosunda, tiyatro eserlerini tetkik edip oynatılması hakkında karar veren edebî kurulda bazı değişiklikler yapılacağı haber alınmıştır. Bu arada kurul başkanı ve CHP. eski milletvekillerinden Refik Ahmet Sevengille üyelerden Lûtfl Ay kuruldan ayrılacaklardır.
Türkiye Millî Boks Takımı
Ankara 8 (Ankara Ajansı) — 9 ve 10 eylül günlerinde 19 Mayıs Stüdyomu tenis sahasında Türkiye Millî Boks takımı seçilecektir. Seçim müsabakaları beynelmilel amatör boks federasyonunun 17 haziran 1950 tarihli kongresinde vermiş olduğu ka-uyulnrak 10 sıklet üzerinden yapılacaktır.
Dışişleri Bakanlarının New-York toplantısı
Toplantıda bllhaana Avrupanın müdafaanı meselml görüşülecek
Waahlorton, 8 (YÎRS) — Amerikan siyasî kaynaklarından bildirildiğine göre gelecek hafta New-York’ta yapılacak olan dışişleri bakanlan toplantısında Avrupanın müdafaası görüşülecek ve bu hususta ilk esaslı a-dınılar atılacaktır.
Birleşmiş müdafaa kuvvetlerine Alman birlikleri de katılacaktır. Ancak Almarıyaya uçak Irnal ötmek hakkı vorilrnlyeceklİr. Müdafaa ordusunda Amerikan ve Kanada birlikleri İle diğer Atlantik Paktı devletlerinin de kuvvetleri yer alacaktır. BÖylece teşkil edilecek olan bu kuvvetli müdafaa şeddiyle Rııs tecavüzlerine karşı koyabilmek mümkün olacaktır.
Avrupada halihazırda. 15’1 zırhlı olmak üzere 27 Sovyet tümeni bulunmaktadır.
öchumın'ı verilen talimat
Parla, 8 (YÎRS) — fichumın. Fransız Hükümetinden Uç dışişleri bakanları toplantısında Frnnsanın ezelî düşmanı Almanyanın silâhlanmasına ve çelik IstihaaJâtının arttırılmasına muvafakat etmesine dair talimat almıştır
Dahilî düşmanla mücadele
Fransadan sonra. İtalya da komünistlerle mücadeleye karar verdi
Roma, 8 (AJ*) — Italyan Dıglşlerl Bakanı Carlo Sforza., Atlantik Pak. tına dahil devletlerin Washlngtond8 yapacakları toplantıya İştirak edecektir. Kendisi gelecek pazartesi günü hareket edecektir.
Sforza, kendisinin, memleketinin yalnız hudutlarının emniyetini temin İle İktifa edemlyeceğlni ve dahildeki herhangi bir teşekkül İle de mücadele edeceğini söylemeye mezun kılındığını belirtmiştir.
îtalyanın Komünist Partisi, ki İki milyon âzası olduğunu İleri sürmektedir, Rtısyadan sonra Avrupanın en geniş komünist teşekkülüdür.
İRANDA ASKERÎ MANEVRALAR — Tahran yakınında manevralar yapmakta olan İran Ordusuna mensup birliklerden bir grup. Resimde Amerikan miğferleri v© bazukalariyle siperler! İçinde görülmektedir.
Amerikada
Savunma Bakanının istifası istendi
VVashlngton. 8 ( YlRS) — Bugün Deniz Kıtaları Birliği, Başkan Truma-na müracaat ederek dar görüşlü, kötü ve diktatörce siyasetinden dolayı Savunma Bakanı Louls Johnson’u Kabineden çıkartmasını istemişlerdir. Dean Acheson’un da istifasını istlven Önerge, birlik delegeleri tarafından reddedilmiştir.
BUTUN AVRUPA

rAr-
- _
yarın yapılacak
nlaıı Avrupa Güzellik
Ankara yolu dün açıldı
İki gün evvel yağan yağmurların Sapanca Ue Derbent arasında üç yer d «s tahrip ettiği demiryolu dün akşam saat 20 de İşletmeye açılmıştın Resimde, 2,5 metre genişliğindeki bir beton köprünün ağzında açılan 20 metrelik bir dik üzerine kurulan 5,5 metre yüksekliğindeki muvakkat köprü görülmektedir. Seller. Yııkan ve Aşağı İstanbul Dereköylerlnde büyük hn^ar yapmış ve fl aylık bir yavruyu beşiğiyle beraber alıp götürmüştür. Meyva ağaçlan ve mısır malı silileri tarnamlyle harap olmuştur.
Îbtanbul-Ankara şosesi üzerinde Sapanca yakınındaki Kurtköy köprüsünü seller nlıp götürdüğünden vasıtalar dere içinden geçmektedir. Yeniden yağmur yağdığı takdirde kara münakalâtı tekrar duracaktır. Sulann azalmam üzerine günlerden heri îzmlt ve îstanbıılda bekllyen yüzlerce kamyon dün akşam kafileler halinde yola çıkmışlardır. Şose üzerindeki sel ya ta klan tıkandığından sular hâlâ muhtelif yerlerden akmakta ve yolcular İnsan sırtında taşınmaktadır.
VVashingfon muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
Üç büyüklerin yapacağı Washingtondaki toplantı
Amerikan siyasî mehafili, üç batı devleti arasındaki görüş farklarının, Rus genişleme politikasının baskısı altında telif edilebileceği ümidindedirler
îsveç Kıralı ağır hasta
Stockholm, 8 A A. (AFP) — îsveç Kıralı Beşinci Gustave yazlık sarayından bu sabah Stockholm’e gelmiş ve Drottningholm şatosuna gitmiştir.
92 yaşında olan Kıral, son günlerdeki havanın rutubetine ve serinliğine güç mukavemet etmektedir. Seyahatinden sonra çok yorgun görünmektedir.
Washlngton, 7 (Hususî muhabirimiz G. H. Martin bildiriyor) — Üç büyük batılı devletin dışişleri bakanları pek yakında Washlngton*da toplanacaklardır. Toplantı ruznamesinin en mühim İki maddesi Formozâ ve Aiman-yadır.
Coğrafya bakımından, birbirlerinden çok uzak olmalarına rağmen, bu iki memleket. Rus istilâ emellerinin gittikçe artan tazylkına karşı kuvvetli bir sed tesisi gibi hayatî bir dâvanın en nazik iki noktasını teşkil etmektedirler.
Almanysnın savunması
Sovyet taarruzunun Avrupndakl İlk hedefi, Hitlerin halk vl politikasiyle İkiye ayrılmış, silâhsız Almanyadır Buna mukabil, daha dün mağlûp edilen düşmanın aavunmaaiyle meşgul olmak dâva.sı. Amerikan, İngiliz ve Fransız dışişleri bakanlarım oldukça sıkıntıya sokmaktadır. Her üç devletin de. bu mevzuda çok farklı görüşleri müdafaa ettikleri malûmdur. A-merlka İle înglltere. Almanyanın. müttefik kontrolü altında silâhlanmasına taraftardırlar Fransa. bugüne
GÜZELLERİ RÎMtNt’DE TOPLANDILAR
kadar bu görüşü reddetmiştir. Fransa ve İngiltere ise. Batı Almanyadakt Ar merikan kuvvetlerinin çok fazla art-tırılm&sını İsterlerken. Amerika Avrupa silahlanmasının hızlandırılmam üzerinde tsrar etmektedir. Batı Almanya Hükümeti, Sovyet devinin desteklediği Doğu Almanya ordusunun baskınına uğramaktan korktuğu 1-çin, Amerikan işgal kuvvetlerinin arttırılmasını istediği gibi. Avrupa silâhlanmasına hız verilmesine taraftardır. Bu arada Bonn Hükümeti, fırsattan istifade ederek hem ordusunu, hem ağır sanayiini ihya etmeyi de düşünmektedir.
Formoza ne olacak?
Formoza, dâvası da daha az karışık değildir. Komünist Çin Hükümetini tanımış olan İngiltere, Formozanın. İstikbali şüpheli hükümeti uğruna, U-zakdoğudaki son nüfuzunu ve bilhassa Hongkong'u tehlikeye sokmak İstemiyor. Hindiçiniye hemen bütün askeri kudretini tahsis ettiğini iddia •-den Fransa. Asyaıla yeni mesuliyetler alnmıyacağı mütalâasındadır. Amerl-kada Formoza meselesi, birbirine zıd ıkl noktai nazarla mütalâa edilmektedir. Milli Savunma İle Dışişleri arasındaki son ihtilâftan da anlaşıldığı üzere, başta Mac Art hur olduğu halde, bütün ordu erkânı, Amerikanın A ayadaki menfaat bölgelerini korumak 1-çln Formozanın behemehal dost ellerde bulunması noktasında ısrar etmektedirler. Buna mukabil. Başkam Truman ve Dışişleri Bakanlığı, Çinla harbe tutuşmak istemediklerini, Mae Arthur’e karşı takındıkları sert tavırla açığa vurmuşlardır. Buna rağmen. Amerikanın, hiç olmazsa Kore İhtilâfı hallolmadan. Formazoyı Komünist Çinlilere bırakmayacağı da muhakkaktır.
Her halde, Amerikan Dışişleri Bakanlığı. İİQ «levletin niş politikalarındaki büj'iik farkların. Rus genişleme stratejisinin baskısı altında. Washtng-ton konferansında telif edilebileceğini Ümit etmektedir.
Meçhul bir uçak, bir Japon gemisini bombaladı
Tokyo. 8 A A. (AFP) — Japon bahriye polisine alt 80 tonluk bir gemi bu sabah milliyet! meçhul 4 motörlÜ bîr uçak tarafından bombalanmıştır. Hâdiseyi bildiren Japon Bahriye Polis Müdürlüğü bunun Japonya ile Sibirya arasında Japon Denizinde Şimane'nln 4 mil açığında vukubulduûunu bildirmiştir.
Gemi hasara uğramamıştır. Uçak. Güneydoğu istikametinde uzaklaşmıştır.
r —
TAHSİL KUPONU
1 aralık 1930 de çekilecek büyük kuramıza İştirak için a-şağıdnkl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası n-hıbileveksiıılz.
Müsabakasına İştirak et
Rlmhıl'da
mek Üzere bir çok memleketin güzellik kırallçelerl Rlmınl’de toplanmış bıı Ilınmaktadırlar. Associated Press foto muhabirinin gazetcmlı için gönder
İsveç gilz.ell (F.bbn
ııılş olduğu yukarıkl resimlerde soldun sıığa doğru
Adrlan), Fransa güzeli (Claııdo Renault), Türkiye güzeli (Güler Arımnn), Norveç güzeli (Aud Grlnness) İle Hollanda güzeli (Hllda Lesman) görülüyor
İleni lstanburuıı
KÜPONV

»ı r **■ • • ı

4
V
Sayfa 4
YENİ İSTANBUL
P Evlili 1950
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
Muharrirlerin soyadı alfabe sineriyle her gün bir tanesi neşrolunacaktır.
GİDİŞ ve DÖNÜŞ
Yazan t Hikmet Salahor
B&hçe kapısını kaparken gürültü çıkarmamaca çaJıştL istasyon yolunu tuttu. Karısının, beynini tırmalayan, yırtıcı sesi naıa kuıaKlannı çınlatıyordu.
Kadın, uykusunun arasında: ‘ Aylısını tam getir, borçları ben veririm.,, intannüa bulunmuştu. Adam bir aylık çalışması, didinmesi karşılığı aldığı mütevazı maaşını, senelerden beri santimine Kadar tam olarak, karısının İhtiraslı ellerine, bir kuzu itaatiyle, verdiği halde her ayın İlk günü daima bu İhtarı işitirdl.
Trene epey vakit vardı. Her gün daha karısı uyanmadan ve mutat olan kötü bir sözünü işitmeden evden çıkabilmek ıçm çabuk davranır, tren vaktine kaçar sabahın bu erken saatlerinde sokaklarda oyalanırdı.
Şehirden oldukça u-^ak bir banliyöde, bahçe İçinde, baraka denecek kadar küçük bir evde ucuz bir kıra İle oturuyorlardı. Her sabah evden çıkıp caddeye ulaşan patikaya dönerek evi gözden kaybedince, içinde hapisten kurtulan bir insanın hissini duyardı. Bir müddet için olsun kabuslu bir ya-• ayış tan kurtuluş onun önünde âdeta saadet ufukları açardı.
Caddeye kadar hızlı, hızlı koşarak yürüdü. Yolun dönemecinde komşusu tahsildarın, bir kuş kafesini andıran evine gıpta ile baktı. Evin panjurları kapalı idi, henüz uyuyorlardı. Akşamları tahsildarın iki oğlunun, mahalle arkadaşları ile altını üstüne getirdikleri, evin önündeki, küçük meydan bir gün evvelki yorgunluğunu dinlendiriyor gibi sessiz duruyordu. Arkadaşının, çağla rengi evine, muntazam çını ve çiçek tarhlarlylş bezenmiş bahçesine dalgın, dalgın bakarak yürüdü.
Tahsildar ne mesut bir adamdı. Karısı. bütün mahallenin yaramazlıklarından bezdiği iki haşan oğlunun, verdiği sıkıntı ve zahmetleri âdeta hissetmiyor gibi her zaman sevimli ve neşeliydi. Kocasını dayanılacak bir ev erkeği olarak görüyor, ona her zaman müşfik davranıyordu.
İki komşu, ara sıra birbirlerine gidip otururlar, tatil günlerinde bir iki saat beraber vakit geçirirlerdi. Tahsildarın karısı her zaman kocasının götünün içine bakar, adeta içinden ne arzu ettiğini anlamak isterdi. Tuhaf değil mi. kendi karısı da bu misafirliklerde, beraber oturdukları zamanki hazan haşin, bazan donuk, hazan müstehzi tavırlarını değiştirir, sanki başka bir kadın olurdu Tahsildarla şakalaşır, onun fikirlerini beğenir. ona takılır, âdeta onunla cilveleşmek isterdi.
Ayrıldıkları zaman ekseriya kocasını lstihfSLfla süzerek "Ev erkeği böyle olmalı.,, derdi Kendisinin tahsildardan nesi eksikti? Budala bir adam değildi. Bürosunda beceriksiz bir memur addedemezdi. Mensup olduğu sigorta eırketi. geç de olsa zaman, zaman kendisini terfi ettirmişti. Çalışkandı, dürüsttü. Hattâ bir çok arkadaşlarına nazaran vazifesever bilinirdi Kazancı da tahsildardan pek az değildi. Eğer iyi bir tahsil yapmış olsa, İstediği gibi hareket edecek bir muhitte bulunsa idi daha iyi bir hayat temin edeceğini düşünürdü.
Annesini hat ırlıyamıvordu. Ömrün ün ilk hâtıralarında her vesile ile ona dili ve eliyle hücum eden vahşi bir kadın ve bunun yanında kendi gibi silik. âdeta hissiz, mazlum bir adamı, babasını görüyordu.
Varlığını hissettiği ilk günden beri her sebeple hücum edilmiş, yıldırılmış zavallı bir mahlûktu. Tabiatı bu taarruzlara isyan etmeye müsait değildi Her darbeye boyun eğiyordu.
Daha sonraları okul arkadaşları, hattâ öğretmenleri bile bu zavallı çekingen ve ürkek çocuğu hırpalamaktan âdeta zevk alırlardı Okulda tembel değildi, yaradılışında orta bir zekâsı da vardı. Bir çok derslerinde tembel, haşarı, huysuz arkadaşlarından daha çok muvaffak olduğu halde sınıftaki itibarı, kıymeti onlardan aşağıda İdi. Zavallı, çarpışmaktan kaçınan tabiatı yüzünden arkadaşları arasında alay mevzuu olurdu. Hiçbir haksızlığa karşı koyacak kabiliyette değildi.
Böylece evde ıstırap, okulda azap I-çlnde orta tahsilini bilirdi. Babası, tahsiline devam etmesini İstiyordu, Bir akşam yemeğinde, bu düşüncesini âdeta çekinerek söylediği zaman üvey a-na. sanki bir bomba gibi patladı: •‘Hangi paramızla? Buğun sar zor geçiniyoruz. Bu çocuğa derhal bir İş bulmak lâzım" diye bağırdı. Adam düşüncesini açtığından pişman olarak sustu. Çocuk, her zamanki mütevekkil ruhiyle, sanki bir ara bulmak için: "Artık ben okumak İstemiyorum, hayata atılmam daha doğru olur,, dedi.
işte, bir iki gün içinde, hâlâ bugün çalışmakta olduğu sigorta şirketine yardımcı olarak küçük bir ücretle girdi.
Çocukluğundan beri yaşadığı çekingen hayat işinde de devam etti. Namuslu, temiz, bilgili çalışmalarına rağmen nefsine itimadı yoktu. İş hayatında çok ağır, yavaş yavaş yükselebildi. Şefleri ondan bahsettikleri zaman "İşine daima zamanında gelir, verilen vazifeyi dikkatle tam olarak yapar. şerefiyle çalışır,, dedikleri halde, terfii geldiği zamanlarda, kim bilir ne düşüncelere saplanarak başkalarını tercih ederlerdi.
O bunların hiç birine ses çıkarmazdı. Hayatta mağduriyet diye bir şey bilmiyordu. Çünkü doğduğundan beri mağdurdu.
Şahsına olan güvensizliği, yakınındakilere yaklaşmasına, sathi de olsa bir arkadaşlık tesis etmesine imkân vermiyordu.
Meclislerde bulunmaktan kaçınır bir topluluğa iştirake mecbur olduğu
zaman bir köşeye sinerek kendini göstermemeye çalışırdı.
Gençliğinde bir erkek arkadaşı olmadığı gibi samimi görüştüğü bir genç kız da yoktu.
Yirmi beş yaşlarında iken sigorta müessesesinden aldığı para kıtkanaat da olsa bir aileyi geçindirecek dereceyi bulmuştu. Üvey oğlunun kazancım tamamıyla evlerinin geçimine sarfet-tlren analığı, gencin dışarıdan biriyle evlenme İhtimalinden korkarak, onu çok yakını olan geçkin bir kızla baş-göz etmeyi muvafık buldu. İşte, şimdiki karısı üvey anasının tahakkü-miyle evlendiği ve kendisinden en az on yas büyük olan bu geçkin kızdı.
Bu kız. orta halli bir ailenin tek çocuğu idi. Küçük yaşla geçirdiği bir hastalık gelişmesini bozmuştu. Çukura kaçmış koyu renk gözlü, kemikli bir yüzü, zayıf, uzun, kamburlaşmış bir vücudu vardı.
Çocukluğunda zekâsı, cerbezesi ile akranı arasında kendini göstermişti. Anası, babası biricik kızlarının meziyetleriyle daima iftihar ederler; onu şımartırlardı.
Genç kızlık devresinde çirkinliğinin tesiri görülmeye başladı. Zekâsına ve bir çok kabiliyetlerine rağmen arkadaşlarından geri kalması onu son derece üzüyordu. Kendisinden her bakımdan aşağı durumda olan bir takım genç kızların fizik imkânlarla cemiyet içinde mevki elde etmeleri ve bilhassa ana ve habntarının bu vaziyeti örtmek için gösterdikleri yersiz hareketler zavallıyı çileden çıkarıyordu. Zekâsı, kendisine bütün biçareliğini göstermeye kâfi İdi.
Kendini cinsi hislerden çekmeye, zaman, zaman değişen başka mevzulara sevketmeye muvaffak oldu. Nihayet kurtuluşu dinde buldu. Genç yaşta bazı bakımlardan mutaassıp olarak kendini tamamen dine verdi.
Normalin dışındaki hayatı onu huysuz. inatçı, hırçın bir duruma sokmuştu. Evlenme teklifini bir yavayış zarureti olarak kabul etti.
Yirmi beş yaşına kadar hiçbir sevgi ve şefkat görmemiş olan kocası evlendiklerinin ilk günlerinde bu içi, dışı çirkin olan kadından bir şeyler ümit ederek ona bağlanmak, belki de onu sevmek arzuslyle yaklaşmak İstedi. Fakat bütün uysallığına, yumuşaklığına rağmen her zaman yoktan sebeplerle tahkir ve tezyif edilmesi, kadının âdeta kendinden iğreniyor gibi görünen halleri onun açılmak üzere olan hislerini söndürdü, soğuttu.
Adam yadırgamadan bütün hakaretlere goz yumdu; bütün bağırıp çağırmalara mütevekkil bir sessizlikle mukabele etti. Senelerden beri blrbirle-riyle iki yabancı gibi yaşıyorlardı. Yalnız İki yabancı gibi değil, biri hücum eden, diğeri sakınan iki düşman gibi.
Bütün hayatında İnsanlardan, üvey Anasının sert muameleleri, babasının kayıtsızlığı, öğretmenlerinin alâkasızlığı. arkadaşlarının Alayları ve nihayet karısının hakaret ve tezyiflerin-
den başka bir muamele görmemişti.
Bu zavallı adam üzerinde yalnız iki kimsenin büyük tesiri vardı. Bu İki kişi, hiç olmazsa onu İtip kakmamışlar, incitmek inlemem İşlerdi.
Bunlardan bilisi biraz evvel evinin Önünden geçtiği tahsildardı, Tahsildar ona karşı her zurnan kibar davranmış, knrısınııı taarruzlarımla onu daima himnyo etmek İstemiş, belki adamcağızın mazlum ve âciz karakterine karşı derin bir merhamet duyarak onu iyi kalpliliği İle teselli etmişti.
Tahsildar az gelirli olmasına rağmen Arkadaşının, karısı yüzündon para durumunu bildiği için, bazı ikram ve küçük yardımlarda bulunmayı çok arzu etmişti. Fakat bahtsız arkadaşı para bakımından sıkı namus ve şerof telâkkileri içinde en küçük bir para yardımını bile kabulden çekinirdi.
Hayatında sakındığı ve bütün hassasiyetle korıımnk İstediği, para mı»v-zııundakl şerefi meselesi idi. Arkadaşının herkesten ayrı olarak kendisine gösterdiği yakınlıktan çok duygulanıyor ve ona karşı büyük bir minnettarlık duyuyordu.
Bir de, bir müddetten beri her gün şehre, İşine gidip gelişinde trende karşılaştığı güzel bir kızcağız vardı. Bu kızla daha bir kelime konuşmanıış-tı. Aynı semtte bulundukları halde o-nıın nerede oturduğunu, muntazaman her «alınlı nereye çalışmaya gittiğini bilmiyordu.
Ona istasyon peronunda veya trende rastgeldiği zaman, göz aşinalığı ile, mahçup bir tavırla, gülilmalyerek. selâm verir ve genç kızın tatlı bir tebessümle mukabelesinden sonra kalabalık arasında onu kaybetmek istemiye-rek yanından Ayrılmazdı.
Bu kızın, ona candan ve müşfik bakışları. onun içine Işliyen. bütün iradesini kıran anlaşılmaz bir tesir yapardı.
Her gün rldlş geliş İki saat kadar süren tren yolculuğu esnasında gözlerini ondan ayırmak istemez. bütün hareketlerini takip ederdi. Ayrılma vakti geldiği zaman içine bir üzüntü çöker, bir daha buluşuncıya kadar fırsat düştükçe onu düşünürdü...
O sabah tahsildarın evinden uzaklaştıktan sonra istasyon caddesindeki kahvenin önünden geçerken köyün nalburu ona seslendi:
— Trene daha vakit çok, buyurun bir kahve İçelim, dedi.
hk anda bu daveti hoş karşılamıştı. Fakat birden düşündü, ya kahve parasını kendisinin vermesi İcap ederse... Ayın son gününde yapacağı böyle bir masraf İçin karısına ne hesap verecekti? Teşekkür etti, uğrayacağı yerler olduğunu söyllyerek sıkı adımlarla istasyona doğru yürüdü.
İstasyon peronundaki kanepelerden birine oturduğu zaman daha kimseler yoktu. Adamcağızın mazisinde hatırlanmaya değer bir hâdise olmadığından bir müddet o gün yapacağı İşleri dükündü. Sonra yol arkadaşı kızın yolunu bekledi.
(Sonıı yarın)
Yılda 100,000 ton kömür kazan yeni tip makina
Dünya
Pek yakında Birtaşlk Kırallık maden ocaklarında 5 kişilik bir ekiple yılda 100 000 ton kömür kazan ve •’Samson stripper” adı verilen yeni makineler kullanılacaktır. Bu yeni
Çocukların sevgilisi nRohot Fil,,
Geçenlerde lngilterenin Essex e-yalctlnde, Thaxted kasa basının çocuktan havatlannın en büyük zevkini sürdüler. Sekizer kişilik gruplar halinde zevk ve heyecandan ba-ğınşan çocuklar bir fille gezintiler yaptılar Ingiltere ve Avrupa kasabalarında çocukların file binip dolaşmaları filhakika pek Adet değildir amma, bu da alelâde fillerden değildi.
Hakikatte bu fil, otomobillerlnkl-ne benzeyen bir dişli kutusu ile vites değiştiren bir robottu. Bu robot-fil. Venedik ve Nice kamavallan için mizansen ve arabalar İmal etmekto o-lan fabrikatör Frank Stuart tarafından İcat edilmiştir. Tıpkı hakiki file benzemektedir. Birkaç metre mesafeden canlı filden tefrik edilemez. Robot filin ağırlığı da yerindcdlr. Bir tonnan fazladır. Karnında 8 beygir kuvvetinde bir motör vardır. Tıpkı canlı fil gibi yürümesini sağlayan bacakları, birbirinden ayn haıeket eden kontrollü dişillere merbuttur.
Sürücü robot-filln boynunda oturur. Boyun kısmında direkj’yon kollu ve normal otomobil kontrolları vardır. Robotun sürati saatte 32 kilometredir. Yani canlı fil gibi koşmaktadır. Şimdiden Birleşik Amerl-kadan 5e Knnadadan 2, Avustralya ve Afrikadan birer fi! alpa İş edilmiştir. Robot-fil 1.200 st?rlinge sa-tılmaktadır. 19^1 Büyük Britanya Festivaline gelecek ziyaretçiler bu mekanik filleri ve belki de daha garip bir hayvanı, yüzen tir f!» göre çeklerdir. Mucit Mr Stuart bunun üzerinde çAİıgmaktadır.
Müsabakası
Rusyadaki Türklere yapılan ağır tazyik
Sovyetterin “mazlumların miidafisi,, maskesi arkas nda gizlenen acı hakikatler
ÇON aylar zarfında Sovyet bAfl^nı, Ru8yanın Orta Asya toprakta rina ve bu arada evvelce Rus Türk İst n-nı olan bölgede Sovyet İhtilâlinden beri tesis edilen Özbekistan TÜrk-mentaten ve Tacikistan cumhuriyetlerine büyük bir Önem verilmektedir.
Tacikistan, kuruluşunun Yirminci Yıldönümünü 18 aralık 1949 da, Özbekistan 17 ocak 1950 de ve TÜ:k-mantatan da 29 ocak 1950 de tesit etti. Bu münasebetle, bu cumhuriyetlerin halkı Stallne sadakat teminatı verdiler ve Sovyotler Birliği Bakanlar Kurulu İle Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi de iyi temennilerle mukabelede bulunarak büyük sayıda madalya ve nişan dağıttılar.
M,,PravdaM île Mîzvestlya” da çıkan muhtelif başmakalaler, bu cumhuriyetler halkının Sovyet İhtilâlinden gördükleri maddî ve manevi ni-
metleri uzun uzun sayarak Lenln ile Stalln tarafından tatbik olunan milliyetçi siyasi prensipleri övdlltar. Bütün bunlardan çıkarılacak netice, özbeklerln, Türkmenlerin ve Tariklerin hayatlarından pek memnun oldukları, Rus milletlerinin dostane a-ilesi dahilinde müsavi şart ve haklarla yaşadıklarıydı, Hakikat, bunun tam aksinedir.
Durumu tahlil edelim; Muhakkak kİ bu cumhuriyetler teknik medeniyet yolunda hayli ilerlemiş, sanayi ve zlraatlerl gelişmiş ve cehaletle mücadelede İyi neticeler vermiştir. Lâkin ekserisi mltalünıan otan Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan halkı, Moskovanın İddia ettiği kadar mesut mudur? Onlan boyundu, ruga vurmak İçin Rus komünistleri tarafından başvurulan usuller çarla-nnkl kadar haşin değil midir? Rus Hükümeti, her türlü muhalefeti ez-
mek İçin en amansız bir şekilde hareket etmemiş midir?
Bugün katiyen unutmamak lâzımdır kİ, komünizmin "nimetlerini” takdir etmekten "Aciz" otan büyük sayıda İnsan, harp esnasında Almanlarla işbirliği yapmışlar ve bunun cezası olarak Huşlar tarafından zorla Siblryaya sürülmüşlerdir, Kırım Tatarlarının, lnguşların, Kafkasya Çc-çenlerlnln, Kırgıztar ve daha birçok ırkın hazin akıbeti işte bu olmuştur.
Innlçı bir mukavemetin devamı
Otuz yılı aşan bir ihtilâl rejimine rağmen, Doğu Sovyet Cumhuriyetleri halkının mukavemeti kırılmamıştır. Moskova Hükümeti, bu bölgelerde Adeta İktisadi baltalama ile karşılaşmaktadır. Meselâ, pamuk mahsulü üzerinde duralım: 1949 yılı sonunda bir Tasa Ajansı haberi, "gerginlik" ten bahsederek Türkmenistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin, Türkmenistamn 25
Amerikada tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini üzerine alan gazetemiz, teşkil ettiği büyük iürtnin karariyle "Sam Amca,, ve •‘Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerini yaptırmış ve Amerıkaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye içinde jürinin nesi edilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de sıra İle her gün bu sahifede okuyucularımıza sunuyoruz.
RESİMLİ
GÜREŞ MECMUASI
Türk spor tarihlndr en mühim mevkii işgal etmiş otan güreşçilik mevzuunda değerli yazıtar İhtiva eden bu mecmua. İzzet* Akyol ve Avni Al-tınar tarafından neşri dilmeye başlanmıştır. Birinci nüshasını teşkil eden eylül sayısı satışa çıkarılmıştır. Fiyatı 50 kuruştur.
Gazetecilik Enstitüsli
İRtanbııl Oıılveralteıl, yeni kurutan Gazetecilik Enstitüftünün kuruluşuna alt raporları ihtiva eden bir eser neşret nılştir. Eserde, böyle bir onstilü-niın tesisini gerektiren bütün sebepler izah edilmektedir. Tavsiye ederiz.
tip makinelerle etraflı denemeler yapmış otan Büyük Britanya Milli Kömür Konseyi 70 makine sipariş et- ‘ m iştir.
Cihaz, maden işletmesi alanında uçak endüstrisinde tepkili makinelerin yarattığı yeniliğe teşbih edilebilecek bir teknik inkılâp husule getirecektir, Kazıcı İşlerken pek az toz hâsıl olmakta, kazdığı kömürü büyük parçalar hBİinde dökmektedir Küçük parça veya toz yapmamaktadır. Böylece kömür tozundan ilen gelen sıhhi mahzurlar ve ziyanın da önüne geçilmiştir.
Yeni makinenin diğer önemli bir hususiyeti fasılasız olarak 24 SAat çalıştıntabilmeaıdlr. Sürekli kazı u-aulü tabletiyle verimi arttıracaktır.
İlmî keşiflerin endüstride tatbiki

Sınaî mamullerin devamlı surette dünya piyasaları taleplerini karşıla-yamıyacak miktarda bulunduğu bir devirde en Acil ihtiyaçlardan biri İlmî araştırma ile endüstri arasında daha sıkı bir irtibat ve işbirliğidir. Ekseriyetle yeni bir İlmî keşifle bunun endüstri tarafından tatbiki arasında yıllar geçmektedir.
Dünyanın en büyük sınaî şehirlerinden biri olan Kuzey lngilterede kâin MAnchester’de bu mahzuru önlemek için teşebbüse geçilmiş ve girişilen deneme dünyanın her tarafındaki sınaî çevreler tarafından İlgiyle ve yakından takip edilmektedir. 19*15 te şehrin muazzam sınaî menfaatlerini temsil eden Manchesler Ticaret O-dftsı, karnın bir araştırma konseyi kurmak İçin Manchesler Üniveıaltesinin İlim şubeleriyle teşriki mesaiye başlamıştır. Bu Karma Araştırmalar Konseyi, hepsi ilim ve ticaret Aleminde yüksek mevki sahibi 35 üyeden müteşekkildir. Bu bilgin ve uzmanlar muntazam fasılalarla toplanıp fikir teati etmek suretiyle endüstrinin dikkat nazarını önemli pratik imkânlar arzeder gibi görünen yeni keşiflere daha süratle fethetmektedirler. Aynı zamanda endüstride, bu konsey kana-liyle bilgin ve uzmanların dikkatini daha kolaylıkla muayyen müşkülâta çekmektedir. Bu fikir teatisinden son derecede istifadeli neticeler elde edilmiştir.
Geçenlerde Karma Araştırmalar Konseyi ilııdn nispeten yeni bir şubesiyle meşgul olmaya başlamıştır. Opvratlonnl araştırma adı verilen üu metod sayesinde Büyük Brltanva harp sırasında geliştirdiği keşiflerin ekserisini barış zamanındaki endüstri meselelerine tatbik edebilmiştir.
Türk Hava Kuvvetlerine nıentııp subaylar, îlllnota’drkl Chanuto hava Üssünde subay uçak bakım kursu görmektedirler. Bu Öğretim, Amerikan Askerî Yardım Kurulu Eğitim Programı gereğlııco sak I anmakta dır. Yukarıda görülen grup, pilot tarafından tanzim edilen ve bunu müteakip otomatik olarak uçağın uçuşunu sağlıynn bir mekanik cihazın (otomatik pilot) çalışması ve bakımı üzerinde eğitim görmektedirler. Soldun sağa: Amerikalı öğretmen Mr. Paul Roadrock, Yarbay Sedat Onguncr, Yarbay Muhlddin Tanger ve Binbaşı Şevki Diken görülmektedir.
inci Yıldönümü şenliklerini 18 ara-hktnn 29 ocak tarihine tehir etmek zorunda kaldığını bildirmekteydi.
Taşkent’te söylediği bir nutukta Kaganoviç, Özbekistan pamuk mahmulünün resmi makamlarca hiç de "memnuniyeti mucip olmadığını” a-çıklıırııak zorunda kalmıştır.
Muhakkak ki dinî akidelerine yapılan müdahale ve hücumlar, nıüs-lilman ahalinin infialini mucip olmuştur, Harp esnasında durdurulmuş olan bu hücumlar, harpten aonıa radyo ve basında tekrar başlamış ve İslâm dini ile Kur’anı Kerimi gözden düşürmek için her şey yapılmıştır. Münevver mahfillerde İse Moskova komünistleri PantürkLzm. Panislamizm ve Panîranizm taraftarlarına harp Hân etmişlerdir.
Ruflar, milliyetçilik hislerini Mendi tabirlerince "milli inhirafçılığı*) tamamen kökünden mekle beraber bunun
ğunu anlamışlar ve özbekler, cikler ve Türkmenleri "Büyük Rus Milletine” kendi "kurtuluşlarının â-mlli” olarak büyük bir takdir beslemek borcunda olduklarına bir türlü ikna edememişlerdir. Bu Rus a-leyhtarı milliyetçilik cereyanının Do. ğu Rusyada devam ettiğine dair yeni deliller mevcuttur. Özbekistan Komünist Partisi Umumî Kâtibi O. Yusopf’un Parti Onuncu Kongresine sunduğu rapor; Taşkent İlim Aka-
demişi felsefe profösörll Zahldof’un makaleleri: Özbekistan Komünist Partisinin sekreterlerinden Vakhiv-bof’un yazılan hep bunu İspat etmektedir,
"Büyük Rus kültürünün yayılma aınA mâni olanlar" vatan haini acL dolunmaktadır. Prof. Zahidof, bakınız ne demektedir: "Biz, kendimizi ancak Iran veya Türkiyenln kollan arasına atacak olan bu muazzam siy&Aİ hataya müsamaha edemeyiz,” Kısacası, Moskova Hükümeti, bütün Doğu Rusyada şiddet istimaliyle tahakkuk ettirilen bir ruslaştırma siyasetine devam etmektedir. Rusya-nın Asya ve Afrikada mazlûm milletlerin fedakâr ve hakşinas müdafii rolünü takındığı şu sırada, bu gerçeği hatırlamak ve hatırlatmak pek yerindedir. Rusyanın ayak attığı her yerde, hürriyet, istiklâl ve adalet yok olur ve sırf Rus emellerine hizmet eden bir esaret teessüs eder. Bunu kimse hiç bir zaman unutmamalıdır.
Andr« P1ERRE
Radarla 10 bin uçağa iniş yaptırıldı
kazımak imkânsız
iste-oldu-Ta.
• • •• Y’ \ - Z J n . , • /r • v • • • . r ş • j • a • •
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz herşey
Hicrî 19 5 0 EYLÜL 9 Cumartesi Rumi
Zllkadı 126 1369 Ağu». 27 1366
VAKİT VASATI EZANİ
Güneş 6.32 11.00
ORI. 13 12 5 40
İkindi 16.47 9.15
Akşam 19.30 12.00
Yatsı 21.04 1.34 i
tmeAk 4 52 9.20
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
7.05 P. A. A. (Amerikan) New-York, Boston, Gander, Londra. Brükselden. — 7.30 K.L.M. (HolAnda) Amstcr-dam, Romadnn. — 9.45 D.H.Y, (Türk) Burandan. — 9.50 D.H. Y. (Türk) tamirden. - 15.00 D. H T. (Türk) Van, D.Bakır, E-Iftzığ, Sivas. Ankaradan -15 15 D.H.Y, (Türk) Ur(a, G.Antcp, Adana, Konya. Afyondan. — 15.35 D.H.Y, (Türk) İskenderun. Adana, Ankaradun. — 16.00 D H.Y. (Tllrk) tamirden.
- 16.45 D.H.Y. (Türk) tamir. Bnhkçalrdcn, — 18.15 D.H Y. (Türk) Burandan. — 18.35 D. H. Y. (Türk) Ankarndan, — 20 20 P. A. A. (Amerikan) Hongkong. Bnngkok, KalkÜ-ta. Yont Delhi, Karaşl, Tahran, Bnara, Şnm, Beyrut'tan.
— 21.10 P.A.A (Amerikan) New-York. Boston. Gander, Londra, Brllkselden.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8 15 P.A.A. (Amerikan) Şam. Beyrut. Buraya. — 8.30 D.H. Y. (Türk) Bursaya. — 8 30
B E.A. (İngiliz) Atina, Roma. Nis, Londraya. — 9.00 K.L M. (Holânda) Tahrana) — 9.00 D H.Y.(TOrk) Ankara. Knvserl, Malatya, Elâzığ, Erzurtıma.
- 10.15 D.H.Y, (Türk) îzmi-rs. — 10.30 D.H.Y, (Türk) Ankara. Adana. Iskcndernna, — 14 45 D.H.Y. (Türk) Anknrava
— 16.00 D II.Y. (Türk) tami-
re. — 17.00 D.H.Y. (Türk) An-knraya. — 17.05 D. H. Y.
(Türk) Bursaya. — 21.35 P.A. A. (Amerikan) Brüksel. Londra, Boston, New-Yorkn — 22.10 P.A.A. (Amerikan) Şam. Beyrut. Karaşl. Yeni Delhi. Kulküta? Bangkok, Hong-kong'a.
12 30 Ma ra kaz, Mudanvndan. — 11.00 Bur^a, Avvahktan, — 19 00 Ant/ılya, îmrozrian. — 22 15 Sur, Müdanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Sue, Mudanyaya. — 14 00 Cumhuriyet, Karadenl-ze. — 14.00 Ordu, İzmir*. — 1T.00 Msraksz, Mtıdnnvaya.— 20.00 Anaforla, Olgen. Bun-dırmava.
GELECEK OLAN TRENLER
7.10 Doğu (Eks.), - 8.30 Ankara (Elce ). — 9.15 Ankara. — 16 51 Ank(Ua(tan (MotÖrlU Tren).
GİDECEK OLAN TRENLER
18 10 Ankara Ekspırnl. —
20 30 Ankara. — 21.40 Gtinoy. Eko.
SİNEM
L
R
Hayat Güzeldir
T aburu. 3 — Kı-
1
Yuvası. 2
Boks Kıralı. Severim.
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZ.AR (42562) 1 — Hafiye 09 (Seri). 2 — Tarzan Çöllerde.
AR (44394) Tamirat dotayıaly-ie kapalı.
ATLAS (40835) 1 — Port Sata 2 — iki Yavru.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ fanca Casuslar
Kadın întikarnı.
ELHAMRA 1 —
2 — Ben Esmeri
İNCİ 1 — Tarzan Kadınlar Diyarında. 2 — Seven Gözler
3 — Renkli Geceler.
İPEK 1 — Son Şehld. 2 — Kan Dâvası
LALE (43505) 1 — Saygon
(Türkçe). 2 — Aratanlar Yolu (Türkçe).
MELEK 1 — Gönül Kimi Severse. 2 — Şeytanlar Gemisi. SARAY (41636ı 1—Bav Tekin Atom Peşinde (24 kısım tekmili birden).
si ATPARK (83113) 1 — Akdeniz Korsanları. 2 — Kadın intikamı.
SÜMER (42851) Tarzan Kara Kaplana Karşı.
ŞARK Kahraman. 2 — manian.
ŞIK 1 — Aratan Ahmet. 2 — Bar incisi.
TAKSİM (43191) Bırakılan Çocuk.
TAN 1
Kalesi.
İNAL banları loo Köprünü.
ÜNAL (YazlıkI 1 — Leylâ 1le Mecnun (Türkçe». 2 — Vatan Fedaini iTürkçe).
YEN t 1 — Fablota. 2 — Afyon Kaçakçıları. 3— Su Perileri •
YILDIZ (42847) 1 — Yıldızlar
Peşimle. 2 — ölüm Fırtınası.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23863) 1 — Fedailer Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar.
IZAK 1 — Cebelitarık Canu-au. 2 — Harun Reşidin Gözdesi. 3 — Lorel Hardi Çalgıcı. AYSU 1 — Köy Güzeli. 2 —
ÇEM HF.lt LİTAŞ 1 — Tarzan Deniz Kırı, 2 — Prense» O-rurke.
(40330) 1 — Gönüllü Vatan Kahra-
— Sehrazat- 2 — Kan 3 — Sahte Şampiyon (Kışlık) 1 — Aşk Kur-(Türkçe). 2 — Wnter-
R
A
Beyoğlu 44644 Ankara 00 İstanbul 24222 İzmir 2222
Üsküdar 6O94Ö K. köy 60*72 Karşıyaka 15055
SIHHÎ İMDAT
IstAnbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara tzmlr
(4998
60536
91
2251
(22962) 1 — Kısmet 2 — Kara Korsan.
(22127) 1 — Acı Gün-(türkçe). 2 — Vatan
A
EMRE’ 1 — 2 — Paraşüt
bçtartn Adaleti.
I1Aİ K 1—69 uncu Alay (Türkçe). 2 — latlklftl Fedaileri (Türkçe)
İSTANBUL (22367) 1 — Kara Bahtım (31 kısım). 2 — Şövalye Fantoma.
KISMET (26654) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Korsan Aşkı (Renkli).
MARMARA (23860) 1 — Fedailer Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar.
Mtı.ı.r (Renkli).
Tl RAN lerlnı
Kurtaran Astan ttürkçe). 3— Sata haddini Eyyubl ve Haçlı Seferleri (lürkçe).
YENİ (Bakırköy 16-1261 1 — Vahşi Koşu. 2 — Martanın Aşkları.
KADIKÖY CİHETİ HALE (60112» 1 — Pranga
Kaçağı. 2 — Renkli Besteler OPERA (69714) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Genç Dul. SÜREYYA (60862) 1 — Sefa hatln Sonu. 2 — Güzellik 11A-hesl.
ANKARA:
ANKARA (23132) 1 — Cennet Kuşu. 2 — Lizbon Matahari-al,
l«C TCK (15031) 1 — Manon. 2 — Tulaa.
CEBECİ (13846) 1 — Ali Babanın Rüyası. 2 — Cennet Perisi.
PARK (11131) ölmez Aşk
SUS (14071) 1 — Esir Kız. 2 — Sevmek Hakkı.
SÜMER (14072) 1 — Kovboy Kanunu. 2 — Haydut Avı.
t I I s (22294) 1 — Unutulan Yıllar. 2 — Ayrümıyalım.
YENİ (14010) 1 — Dalaverecilere Şantaj. 2 — Yıltardnn Sonra.
GAR GAZİNOSUNDA: Italyan vs Ispanyol Revüleri.
İZMİR:
TAYYARE 1 — Londra Bataklıkları 2 — Kara Şeytan. MEî.EK 1 — Kara Memks
2 — Yaşayan Hayatat,
I.Al.F. I — Kahraman Harp Muhabiri. 2 — Çalınan Taç.
3 — ÎRİmata Kahraman.
TAN 1 — Kahraman Harp
D
Y
0
ECZAN
— Sft-
Atnsoy ıTnk-
EMİNÖNÜ: Sadultah (Eminönü) — Yorgl (Unkapanı)— Arif Neşet «Alemdar) tahaddln (Çarşıkapı). BEYOĞLU: Cemal
(Merkez) — Llmnncr
slrn) — Cihangir (Takslrn) — Sağlık (Galata) — Zıya Bo-yer (Galata) — Şark Merkez ıŞişil) — Kurtuluş (Şişil» — Ha.skdy — Merkez (Kaaıınpa-ş>L
FATİlf : Muhnrrem Tanır (Şehzadcbaşı) — SalAhaddln Gürgen (Cerrahpaşa) — Sa-mııtyâ — Haseki ı Şehremini) — M. Fuat Bayer (Kara-gümrük) —
( Fener). EYİ'P: Arif
BEŞİKTAŞ: nl (Ortaköy)
— Merkez (Bebek).
KADIKÖY: Yeni Moda — Kı-zıltoprak — Göztepe — Bostancı.
CskCDAR: Ömer Kenan. 11 E Y BE I.İ ADA : Hey bel tada. rCYCKADA: Merkez.
ANKARA: Hayat — Ege — Çankaya.
İZMİR: Çankaya (Ataancak)
— Tilkilik (Basmahane) — Yeni lEşrefpaşa) —Şifa (Ke-ıneraht) — Güzelyalı (Yalılar).
Orhan Avcıoğlu
Beşer.
S. Recep — Ye-
— Amavutköy
Muhabiri. 2 — Çalınan Taç. 3 — ÎMİmsIz Kahraman.
YENİ 1 — Mopte Krlato ve İntikamı. 2 — Tatlanın Hn-zlneal 3 — Ormanlar Kıralı. ELHAMRA 1 — Aşkaıs Yıllar 2 — Şarlatan.
L
A
R
7 45 Hnber-
- S. 15 Potpuriler
A N h \ IC A î
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M S,Ayarı, — 7.3i Hafif uvertürler (pl). ler — 8.in) Marşlar (pl).
(pl). — 8.25 GDıilln programı vc hava ra-
poru, — 8.3u Hafif mÜZİk (pl), — 9.00 Kıı-•pnruş.
12.28 Açıhş ve pr(. tut m. n. — 12.3ü Karışık m* »»ulltar Haberler. - 13.15 Klâsik ıuız arterleri. — 13.30 Öğle Gazeteni. — 13 15 Şarkılar -ganini - Re MııJÖr 1 Numaralı keman çertnnu. Çalan: Yahudi Mvnuhlıı. — Tango, rumba, sambalar (pil, — 14 55 haberleri. — 15.00 Kayıp mektupları, raporu, akşam programı ve kapanış.
16 58 Açılış ve program. — 17.00 Çocuk »n-atk— 18.00 M.S.Ayarı, — 18.00 Dans müzikleri (pl). — 18.30 Şarkılar, — 19.00 M S.A-ynri ve haberler, — 10 15 Tarihten bir yaprak, — 19.20 Yurttan sesler. — 10 15 Radyo İle İngilizce, — 20.0u Keman aulnları (pl). —
20.15 Radyo Gazrie.il.
İ/ıııIrlıı kıırlıılıiBiı dulnyi9İ>le hıinuftt pru-Kruıu:
20.30 Hicuzlıâr fanlı ve İzmir şarkıları. — 21 16 Temsil. — 22.00 Zeybeklerin geçişi (pD. — 22.15 Şarkılar t Izınirll beahdcâr Rakım Elkutlu darı enerler). — 22.45 M. 8. Ayarı vr haberler. — 23.00 Dana orkeNtratan çalıyor (pl). — 23.30 Program ve kapanış. İSTANIH L:
12 57 Açılış Vfl prog. — 13 00 Haberler. —
13.15 Henry Leca. Xavler Cügat ve Frau-
— 12 30 M 8. Aya
• pl> - 13 00
14.00 Pn-kon-
14.40 Spor hava
cta(o Cıınnro ürkenirnlnrından dana ınüziCı (pl), — 13.45 Saz eserleri ve ovun havaları — 14.00 Radyo salon orkestıoaı konseri. — 14.30 Serbest naat (Konuşma veytı müzik) — II 10 Şnrlular. — 15 15 Dana mÜSİğl (pl». — 15.15 TÜrklilor. — 10.00 Caz miızlvl (pl). — h| 80 ICIoelk ekerleri, — 16.45 Dans or-kc^trnhırı geçidi (pl). — 17.30 Şarkılar, — İh. 10 itfaiye anatl. — IH 15 Gcnçvr ve arka-daglavindan dana müziği, —18 45 Saz ederleri — 19 (K) Haberler. — 1Û.15 latunbul haberleri. — 19,20 Şarkılar — 20 00 Haftanın
programı. — 20.15 Hafif mltalk (pIL — 20.30 Bağla mayla oyun ha vaları. — 20.50 Serbest naat (Konuşma veya müzik». — 21.00 Dinleyici istekleri (Hafif batı müziği). — 21.45 Şarkılar. — 22.30 Dana müzlfri (pl), — 22.45 Haberler. — 23.00 Dana mlizlftl (pl). — 23.30 Hafif gece müziği (pl). — 21.00 Programlar vo kapanış.
LONDRA:
7.4ü Klftalk müzik dinleyici istekler) (19 76 m.). —- 9.3o Frrd Hartloy or kert ırasından hafif müzik (15.84 ın.). — 11.(M) Konçerto -
Mrndulsrtuhn keman konçertoMU. — 12.3(1
Rcynoldn Payne orkeatra.ii (19.76 m.). — 13.00 Haftanın şurkliarı (16 84 ın.). — 15.15 Duna müziği. — İH. 15 Dinleyici İstekleri; — 17.15 tan Stewart ve plyunonu. — 17.5U Mur-ccl Gardncr vc serennd orkestrası. — 21.30 Varyete programı. — 21.30 Dun» ınllzlğl. — 01.10 Edlnburg Fentlvalinin kapanma töreni - (Handol) (25.38 m.).
Kanadadaki Gander Hava Alanında tatbik edilen yeni usûl
Son zamanlarda Kanadada Gaip der hava atanında, radar teçhizatın* dan faydalanmak suretiyle 10.000 inci uçak indirilmiştir.
Bu tarihi İnişi yapacak otan uçak, askerî veya ticarî gayelerle çalışan bir hava yoluna alt olabilir. Transatlantik uçuştan bakımından önemli bir kavşak merkezi teşkil eden Gar>-der hava alanı dört yıl önce radarlı teçhiz edilmiştir. Esas itibariyle, ra« darla teçhiz edilen bir hava alanı, u-çağın alana yaklaşmasının karadan kontrol edilmesine imkân vermektedir. Dört yıldan beri Gander hava alanına iniş yapan bütün askerî vt hivll uçaklar bu müstesna kolaylıktan faydalanmaktadırlar.
Gander. savaş devresinde inşa edt* len bir üsdür. Burası Kanadaya İlhak edilmeden önce, NeWfoundland'e bağlı bir bölge idi. Şimdi bu alanda çalışmakta olan kara operatörlerinin bildirdiklerine göre, sabahın LIk saatlerinde ve güneşin batacağı sıralar* da hava alanında hummalı bir faaliyet başgöstermektedir. Geceli gündüzlü çalışan kara operatörleri radyodan faydalanmak suretiyle daim! surette pilotlara talimat vermektedir. Ganderde hava şeraiti ekseriya fenadır. Bu da o bölgenin Atlantik havayolları muhitinde bulunmasından ileri gelmektedir. Bütün bunlar nazarı İtibara alınacak olursa, hava a-tanında çalışan operatörlerin işleri hakkında bilgi edinmek kabildir. Zira her an için fırtınadan kaçan bir uçağı emniyet içinde alana indirmeleri beklenilebllir. İnişlerde hava alanı personeli tarafından lüzumlu ihtimam gösterilmediği takdirde uçağın harap olması lşden bile değildir.
Son zamanlarda Gander hava atanının personeli sisler içinde kaybolan ve benzini tükenmek Üzere olan bir askerî uçağı kurtarmıştır. Uçağın pusulası işlemediğinden pilot Gander hava alanını tâyin ve tesbit edemiyordu. Tankında bir kaç dakikalık benzini kalan uçak. Okyanusa gömülmeye hazırlanıyordu. Fakat» Gander hava alanının personeli radar tertlbatiyle. ümitsiz bir durumda bulunan uçağı tesbit ederek pilota verdikleri talimatla uçağı emniyetle İndirmeye muvaffak olmuşlardır.
2 — Çanakkale Vilâyeti kazalarından birine monaup; Rüzgara hitap.
3 — Muharebe askeri (mürekkep kelime). — 4 Kalburdan geçir; Sahip. 5 — Geminin tırnağı: İyi. 6 — VI-lAvet: İşaret Mifatı; Bir müverrihimizin soyadı. 7 — Her İşe yatkın olmaklık; Bir harfin okunuşu. 8 — Tcrni Emli müellifi; Shekespcare in knhramaııtarııulan. 9 — Teral tatlıdır; Bir bayan okuyucumuzun no-yıuh. 10 — Hatırdan çıkaramamak.
Yuktırtdnn nşn£ı:
1 — Para ınahfaMUM lebalep (İki kelime). 2 — Noksanlaş; Dil. 3 — Tersi altliat et; Dörtte bir. 4 — Valide; Fırlatır^ 5 — Tersi şüphe; Hisse; Şart edatı. 6 — Bilginler; Keder 7 — Papel; Dikkat 8 — Duyurma vnnılaıı; Kendine bend ötmeklik. 9 — Bir harfin okunuşu; Tanrı; Bir mabut. 10 — Çirkinlik.
Dİ N K(l IH LM ACA X1N H ALLİ Soldun NH£a:
1 — Matah&rl. 2 — Ahali; Hoş. 3— Şile; Agata. 4 — t mal ut. 5 — Kâhin: Lâf. 6 — Kinaye; Ah. 7 — Vüsat; Lft, S — Alalı lamam. 0 — Der; Ra; İka, 10 — Eş; Kelâm.
) uluırıdnn aşağı:
1 — Maşuk; Sııde, 2 — Ahl; Ak; Leş, 3 — Talihi var 4 — AlendnüL 5 — İli; Anasır. 6 — Al; Yatık. 7 — Galeta, 8 — İhata; Mil. 9 — Ot; Falaka, 10 — işar; Hamım,
O Eyliy 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 5
Tütün Kongresinden sonra
Memleketimiz İçin en mühim ve ■"■hayatî bir mevzua temas ettiğinden Tütün Kongresine lâzım olan ehemmiyeti vermiş ve bu münasebetle fikirlerimizi bildirmeye çalışmıştık. Şimdi kongre kapandığından asıl bundan sonra yapılması lâzım-gelen hususlar hakkında düşüncelerimizin açıklanmasını bir vazife biliyoruz.
Kongre Unvanını verdiğimiz bu gibi toplantılar, herhangi bir İş için muhtelif ve fakat aynı maksada çalışan insanların düşünceleriyle isteklerinin bildirilmesine vesile oldukları için büyük bir ehemmiyeti haizdirler. Burada bulunanlann menfaatlerini birbirine zıt zannetmek doğru olamaz. Bu zanna düşenlerin yanıldıkları aşikârdır. Bilhassa tütün mevzuu arlık cidden mühim bir safhaya girdikten sonra bir kısmın diğerine karşı cephe almak ihtimali kalmamıştır, çünkü müşterek tehlike tütünle meşgul olan ekiciye, lşleyiciye ve satıcıya, hulâsa herkese şamildir. Bu sebepten kongrede açıklanan fikirlerin samimiyetine İnanıyor ve hiç bir şüpheye düşmüyoruz*
Kongrede söylenen sözleri basın sayfalarında bulabildiğimiz kadar okumaya çalıştık ve bu sözler içinde büyük hakikat hisseleri bulduk. Ancak öyle zannediyoruz ki, asıl maksada yaklaşmaktan uzaklaştık ve en mühim noktalar hakkında fikirler ortaya koyamadık. Bizim kanaatimizce Türk tütüncülüğünün bugün İçin olmasa bile, belki uzak ol-mıyan bir İstikbalde ne müstahsili, ne de tüccan geçindiremivecek bir duruma doğru bir gelişmesi vardır. Bu; tütün istihsal masrafımızın bir miktar bahalı veya ucuz olması İle ilgili değildir. Bu daha ziyade el işlemeleriyle makine dokumaları arasındaki fark gibi bir vaziyet göstermektedir. tik İş olarak bu vaziyetin ehemmiyetle gözönünde tutulması ve buna karşı bizim de neler yapabileceğimizin düşünülmesi lâzımdır. İstihsal sahalarının tahdidi veya istihsalin azaltılması gibi klâsik usullerin artık hiç bîr tesir ve faydası kalmadığım kabul etmek ve zamanın icaplarına uyarak radikal tedbirlere başvurmak iktiza eder. Satıl-mıyan bir mal istihsalinin arttınla-bıleceğini zannetmiyoruz. Müstahsil malını bir sene satamadı mı onu ertesi sene için de istihsale teşvik etmek o kadar kolay oİAmıyacaktır. Harp senelerinin İyi fiyat ve fazla talepleri istihsalin artmasına sebep olduğu gibi aksi vaziyet, de bunun kendiliğinden azalmasını mucip olacaktır.
Bizim şimdi üzerinde duracağımız en mühim nokta; tütün satış imkânlarının ne olabileceğinin tetkiki ve şahsi teşebbüsümüzle bunun teminine çalışılması lüzumunun bilinmesidir.
Tütünlerimizin satılabilmesi için hükümetten fazla şeyler beklemekte ve buna ümit bağlamakta büyük bir fayda olamıvacağı fikrindeyiz. Memleketimizde dahili İstihlâk inhisar altında bulunduğundan tütünlerimizden bir miktarının alıcısı sıfatiyle İnhisar İdaremizin bellibaşlı bir rolü vardır. Ancak İnhisar İdaresini devlet hazînesine gelir temin eden bir müessese otarak telâkki eder ve ticari bir zihniyetle çalışması lüzumunu gözönünde bulundurursak bu hususta bu idarenin yapacağı yardımın mahdut olduğunu görürüz. İnhisar İdaresinin mütedavll sermayesi mahdut ve ancak kendi İhtiyacını karşılayacak bir ölçüdedir. Ondan nihayetsiz miktar tütün almasını ve stok olarak saklamasını İstemek kabil olmadığı gibi maddeten de imkânsızdır. Hükümetin başka yollardan müdahale mübayaası yapmasına da imkân görülmemektedir. Zira Devlet
Yazan : Hablb Edib-Törehan
bütçesinin zaten açık veren geliri ile bu işleri bsşArmak kabil değildir. Bilhassa tütün vaziyetinin İyileşeceğine dair bir alâmet olmadıkça bu hususa sarfedllecek paralarda çok ihtiyat kâr olmak lâzımdır. Zaten artık demokrat bir idarenin icaplarından olarak devletçiliğe veda etmek zarureti belirdiği için hükümetin tütün mühayaası yapmasını ve sonra bu tütünlerin satışları ile uğraşmasını istemek doğru da olamaz. Bundan sarfınazar kısa bir zaman için bir miktar tütünün hususî ellerde hükümete geçmesini istihdaf e-den bu usulün çok geçici olan tesirinden sonra hükümete bir yük olacağım ve hükümetin bunlan satmak için imkânlar arArken şahsî teşebbüse ve müstahsile karşı bir rakip vaziyetine geçmesinin dahA fazla tehlikeler arzedcceğinl kabul etmek lâzımdır. Hükümetin ecnebi memleketlerde müstahsil ve tüccar elindeki tütünlerimizin satılması için teşebbüse geçmesinden de bir fayda beklememekteyiz. Hariçteki tütün alıcıları ya devlet inhisarları, yahut da hususi fabrikalardır. Şimdi ecnebi memleketlerdeki tütün inhisar idarelerinin gayeleri kabil olduğu kadar fazla satış yapmak ve hazîneye mümkün olduğu nispette çok gelir temin etmektir. Çok satış yapabilmek için halkın istek ve zevkini düşünmek mecburiyeti vardır. Bilhassa harpten sonra Amerikadan kaçak olarak gelen sigaralara kArşı rekabet etmek zarureti hAİk isteklerinin daima gözönünde tutulması lüzumunu arttırmıştır. Bu yabancı İnhisar idarelerine hiç bir hükümet makamının emir vermesi İhtimali do artık kalmamış gibidir Tamamen müstakil bir halde çalışmakla mükellef bulunan bu İnhisar idarelerinin mensup oldukları hükümet nez-dinde tütünlerimizi almaları için yapılacak teşebbüslerin maddî bir neticesini beklemek kabil değildir. Bilhassa ticaretin artık serbest esaslara istinat ettiğini ve eski usul mübadele vaziyetine nihayet verildiği bu zamanlarda resmî teşebbüslerin bir ehemmiyeti olmamak icap eder. Hazan bu hususta ümit verici haberleri bir takım hayal yıkılışlarının takip etmesi artık birlere acı dahi oIsa hakikat yolu üzerinde yürümekliğimiz lüzumunu göstermektedir.
Kongrede en mühim olarak görüşülen konu Amerikan tütünlerinin rekabeti ve buna karşı alınarak tet-blrlerin düşünülmesi olmuştur. Bu harpten sonra Virjinva tütünlerinin bilhassa Şark ve Türk tütünleri kullanan Avrupayı istilâ ettiği artık hiç kimsenin gözünden lcaçamı-yacak bir hal almıştır. Şimdi bunun önüne geçebilmek için Amerika Hükümetinin yardımını İstemekten bir fayda beklemediğinizi söylemek ıs-tırarındayız. Çünkü nihayet bir harp malzemesi olmıyan tütünün İhracatı üzerine hükümetin bir kayıt ve mem-nııiyet vazetmesi bilhassa Amerika için İmkânsız olduğu gibi, ondan, henüz İşgal altında bulunan memleketlerin fazla Şark tütünü almasını temin etmesini istemek de kabil değil, dlr. Zira İşgal altında bulunan bu memleketlerin ırtık kendi İktisadiyatlarına hâkim olma zamanı gelmiş ve fiili safhaya girmiştir. Bundan başka hâlen Avnıpava gelen Virjinya tütünleri yalnız Şimalî A-merikadon gelmemektedir. Şimdi dünyanın her köşesinde yetişen bu tütünlerin Avrupaya İhracının Önüne geçmek ve bazı memleketlerin bu tütünleri almamasını temin eylemek kabil değildir. Bu sebeplerden dolayı kongrenin izhar ettiği arzuların memleket için faydalı şeyler olmasına mukabil maddi ve müspet neticeler vermekten uzak olduğunu zannediyoruz.
Tarım Bakanı Nihat Eğriboz, dün İzmir civarında tetkiklerde bııhınmu^hır. Yukarıdaki resimde Bakanı Bayındırda bir toplantıda konuşurken görüyorsunuz
Sterling envestismanları
sanayicilerle
Sanayi erbabı, gümrük tarifelerinin eşya kıymetleri üzerinden alınmasını istiyor
Şehrimizde bulunan Ekonomi ve Ticaret Bakanı, dün Ticaret ve Sanayi Odası salonunda, sanayi erbabı ile görüşmüştür. Bu görüşmede sana-
Zeytinyağı ihraç edilecek
İzmir i Hususî) — Ayvalık müstahsillerinin zeytinyağı ihracının serbest bırakılmasını talep etmeleri, lz-mirde büyük bir İlgi ile karşılanmıştır. Beyan edildiğine göre, Bakanlık 20 eylülden evvel zeytinyağı ihracına ait prensip kararını İlân e-decektir. İzmir Zeytinyağı Sanayi Grupu, rafine zeytinyağı ihracına ö-nem verilmesini istiyen bir karar sureti hazırlıyarak Bakanlığa göndermişlerdir.
yilmlze alt muhtelif mevzulara temas edilmiştir. Fabrikatörler en ziyade gümrük tarifeleri üzerinde durmuşlardır. Bilindiği gibi gümrük tarifelerinde gümrük resmi. eşya, nın sıkleti Üzerinden alınmaktadır. Sanayiciler, tarifelerin sıklet esası üzerinden aIınmıyArakt eşya kıymet, lerl üzerinden alınmasını daha faydalı görmektedirler.
Görüşmeler esnasında, devlet işletmelerinin hususî teşebbüse devri de bahis mevzuu olmuş, fabrikatörler, mevcut himayekâr gümrük tarifelerinde, fabrikalardan alınan muhtelif vergilerde bir tahavvill olup ol. mıvacağı yolunda hükümetten teminat istemişlerdir.
pamuk
fiyatları
yükseliyor
Dokuma ham maddeleri fiyatlarının yükseldiğinden dün bahsedilmişti. "Borsa ve piyasa,, sütunumuzun yabancı boranlara alt kısımda New-York Borsacında pamuk fiyatlarının eskisine nispetle ne dereceye kadar yükseldiği kaydedilmiştir.
Son bir Londra haberi de. tn-gilterede de pamuk fiyatlarının yükseldiğini bildirmektedir. Bu haberi aşağıya yazıyoruz:
Londra (Hususî) — Ham pamuk komitesi, her tipteki pamuğun libre başına bir peni artmasına karar vermiştir. Fiyat artışına sebep olan, Ne w -York BnrsAAinda pamuk fabrikalarının pamuğa karşı fazla istek göstermesi ileri sürülmektedir. Amerlkada pamuk tipleri, libre başına üç sent kadar artmıştır.
Biz bütün bu endişelere rağmen Türk tütünlerinin satışları İçin ü-mitsiz olmadığımızı bildirmek isteriz. Çünkü bugün katılamamasından şikâyet ettiğimiz tütünlerimizin miktarı bizim için çok gibi görünse bile dünya istihlâkine nazaran hiç de fazla değildir. Bilhassa son senelerde artan sigara sarfiyatı bizim artmakta olan İstihsalimize göre daha çok fazladır. Avrupa ve Amcrikada İmâl olunan ve Amerikan zevkini okşayan bu sigaraların büyük bir kısmı yalnız Virjinva tütününden yapılmamakta, buna ya o memleketlerin yerli tütünleri, yahut da diğer tütünler karıştırılmaktadır. Harmana konacak bu diğer tütünlerden başta gelecek olanı bizim mallarımız olabilir. Fabrikalar arasında daima artmakta olan rekabet onlan reklâma ve İmalâtlarının kalitelerini düzeltmeye sevketmektedir. Bu hususta İhracatçılarımızın sarfedecek-leri gayret sayesinde imkânlar bulunacağına kuvvetle ihtimal veriyoruz. Ancak bunun esaslı bir bilgi ve yorulmaz bir çalışmaya muhtaç olduğunu takdir etmekliğimiz İcap eder. Eğer hariçten müşteri gelmesini bekler ve geldiği zaman da vaziyetlerden fazla istifadeye çalışırsak her halde tütüncülüğümüzün geleceğini tehlikede görebiliriz. Fakat mal satma sanatının yirminci asırdaki esaslarına uyarak kaybolan pazarlarla yeni mahreçlerde tutunmak imkânını ararsak o vakit satılamı-yan tütün miktarının hiç de çok olmadığını görecek ve tütüncülüğümüzün İstikbalinden endişe etmlyece-ğiz.
NK ASI

BUGÜN
7 nci çalışma yılına girerken 1951 yılında yeni bir ÎK RAMİYE PLÂNI İLE tasarruf hareketlerine taze bir hamle katmaya hazırlandığını muhterem müşterilerine arzeder.

Londra (Htıausî) — îngılterede ecnebilerin sterling bonoları alarak paralarını enveste etmeleri hususunu tahdit eden muhtelif hükümler geçenlerde kaldırılmıştır. İngiltere Bankası, istikbalde, yabancıların İstedikleri anda sterling sahasının borsa bültenlerinde fiyatı tesbit edilmiş ve 10 sene müddetle geri alınamayan sterling sAhası bonolarını satın alabileceklerini bildirmiştir. Banka, bloke edilmiş sterling fonlarının da ayni şekilde serbest bırakılacağını ilâve etmiştir.
Demek oluyor ki, İngiltere bir hamlede ecnebilerin ellerinde bulundurdukları bonolan bir memleketten diğerine, yahut bir neviden diğerine değiştirmeleri hususunda mevcut o-lan bütün tahditleri kaldırmıştır.
Sterling sahasının bütün salâhiyettir makamları bu karardan haberdar edilmiştir. Johannesburg piyasasındaki ayni tahditlerin de kaldırılması için Güney Afrika he lâzım gelen anlaşmalar yapılmıştır.
Yeni sistem, sterling bonolarının tedavülü İle yabancı memleketlerde sterling alış verişinin serbestleşmesini sağlayacaktır. Meselâ, Ingiltere, elindeki sterling bonolarım New-Yorka satmak isteyen bir Fransız veya Arjantinliye yahut herhangi bir ecnebiye memnuniyetle muvafakatini verecektir; yalnız satmak isteyen ecnebinin kendi memleketinin de bu işe muvafakati olması şarttır. A-merlkalılar ve diğer ecnebiler ellerindeki Britanya Hükümeti bonolarını satabilecekler (kİ muhakkak satmak İsteyeceklerdir de) ve paralarını altın, elmas ve diğer emtia hisse senedi, Güney Amerikan ve Avrupa sterling bonoları gibi yerlere yatıracaklardır. Bazı emtia, elmas ve altın hisse senetleri (bilhassa tükenmekte olan madenlerin hisseleri) çok yüksek hasılat vermektedir; bu hisseler her zaman için kolayca kabili tahvildir. Böylelikle çürük para memleketlerinden herhangi bir kimse eğer arzu ederse ve eğer hükümeti müsaade ederse, bloke edilmiş sterling tahvilâtını birkaç sene zarfında likide ederek dolara tahvil edebilir. (Bu mevzuda "bloke" kelimesi dar mânada kullanılmaktadır. Fertlerin eski sermaye envcstlsmanlan mevzu-ubahistlr; hükümetin elinde bulundurduğu harp esnası sterling muvazenesi değil.)
istikbalde, ecnebilerin elinde bulundurdukları aterllng üzerine tahvilâtın, hangi tip ve nerede olursa olsun, yalnız bir kur’u olacaktır. Halbuki eskiden bir kıymetin bir kaç kur u oluyordu; çünkü bir tip tahvilât ancak o memlekette bulunan ve aynı tipten olan başka bir bonoya tahvil edilebiliyordu. Bundan sonra, herhangi bir memlekette ve herhangi bir tip sterling tahvilâtına tahvili serbesttir. Bugüne kadar bloke edilmiş sterling muvazenesi, Britanya Hükümeti tahvillerinden başka hiçbir yere enveste edilemiyordu. Bu tahditlerin kalkması Iııgilterenln dolar vaziyetinin düzelmesinden ileri gelmiştir. Çürük pArsdan sağlam paraya ve hükümet bonolarından, hâsılatı dAha fazla olan tahvilâta geçiş. tabii ki Ingiltereye epey dolara malolacaktır.
Diğer taraftan, Londra Esham ve Tahvilât Borsasını eski haline getirmek için atılan bu büyük Adım şüphesiz oldukça komisyon getirecek ve yabancı parayı çekecektir.
Bildirildiğine göre, bu tahditlerin kalkmasının Avrupa Tediye Birliği veya Avrupa iktisadi Birliğine hiç bir tesiri olmayacaktır; bu mevzu üzerinde Paris Kongresinde de ko-nuşulmamıştır. Avrupa Tediye Birliği çalışmağa başlarsa —ki bu dat e»As çalışma fonu için Amerika Parlâmentosunun tahsis edeceği dolarlara bağlıdır— "Transferi kabil ster-
ling" mevzuu Üzerinde Ingillzler, bazı değişiklikler yapabilirler.
Gayri re3ml mahfiller bu yeni değişikliği İngiltere Bankasının, döviz alışverişini tahdit eden fuzuli kanunlardan kurtulmak istemesine atfetmektedir. Mahfillere göre. Kore meselesi başlamadan evvel, değişiklikler daha da geniş mlkyAsta yapılacaktır. Eğer milletlerarası politika vaziyeti müsaade ederse. Ingiltere Bankasının sterling! kurtarmak için yapacağı gelecek hamle, Londra milletlerarası emtia piyasalarını açmak olacaktır.
Ticaret Bakanının pamuk piyasası hakkında sözleri
Âdâna 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor, — Adana BorsasındaJd pamuk satışları bütün hararet! île devam etmektedir. Bugün Hatay malı birinci akala 243 kuruştan muamele görmüştür. Birinci Adana akalası âzam! 233 kutlu 86 kuruştur. 1950 mah Çiğit piyasası da açılmış ve ilk satışlar 13 kuruştan olmuştur. Gerek Çukurova Pamu Tarım Satış Kooperatifleri, gerek ihrAcatçı firmalar büyük çapta pamuk mubayaa-tı yapmaktadırlar. Bu meyanda Sü-merhank henüz alıma başlamamıştır.
Diğer taraftan Ticaret ve Ekonomi Bakanı pamuk meselesine temas etmiş ve kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza demiştir kİ:
"İzmir pamuk piyasasında spekülatörler pamuk fiyatlarını düşürmek İçin pamuk ihracatının durdurulacağına dair şayialar çıkarmışlar. Bunun katiyen aslı esası yoktur.,,
İsveç, yabancı işçi istiyor
Stockholm (Husus!) — îsveç îş pazarı 1951 senesi ortasına kadar en aşağı 4000 ecnebi işçiye ihtiyaç duymaktadır. Bu miktar işçinin 1800 ü kadın, bakiyesi de erkek İşçi olmalıdır. îsveç işçi makamİAnnm Milletlerarası îş Bürosuna verdiği rapordan bu cihetler tesbit edilmiş bulun. mAktadır. îsveç ormanları için 10. zumlu işçiyi Finlândiyadan temin e-debilir. Demir sanayii ve makine fabrikaları için lâzım olan 1000 İşçinin de bir kısmının îtalysdan, bir kısmının da Almanyadan tedarik e-dileceği düşünülüyor. Dokuma, lâstik, kibrit ve porselen sanayilerinde kullanılacak 1000 genç İşçinin komşu memleketlerden ve Avustur-yadan, 5o doktorla ev hizmetlerinde kullanılacak 1000 işçinin Almanya-dAn temini hesap edilmektedir.
Isveçte hâlen iş hacmi çok fAzla olduğu için yukarda zikredilen miktarlardan daha fazla ecnebi İşçiye İhtiyaç bulunmaktadır. Dış memleketlerden Isveçe yapılacak toplu bir işçi muhaceret! sendikaların muhalefeti İle karşılaşacağı gibi yeni endüstri merkezlerinde meskejı temini de çok müşkül olacaktır.
DEVLET TAHVİLİ
En emin gelir kaynağı ise GELİRİ ARTTIRMANIN EN İYİ ÇARESİ TAHVİLLERİ BANKAYA TEVDİ ETMEKTİR
AKBANK
Borsalarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İstanbul Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Nevv-York Borsası
Devlet Tahvilleri
KAPAJ31Ş
BugtİD
İstanbul
Altınlar
Bugün
Müdafaa
Londra Borsası
Şirket Tahvilleri
Gümüş, Platin
En En yukırı
Bradford Piyasası
Şirket Hisse Senetleri
Tlftllı
Adana ı
t.vlçr. Frangı
birinci akala pa
İskenderiye Borsası
Ecnebi Tahviller
istikraz) istikrazı Müdafaa
Alivre pamuk sa-290 kuruşa kadar den aşağı inme-
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
teneksll) nıra) çıplak)
Eski Kapanış
Son Kapanı
Gümüş Gr Plâtlo
BterUng
DoJar ....
Ft, Frang) İsviçre Fr. Beiç. Fr...« İsveç Kr... Florin ...
Liret Drahmi .... Escoudos .
Külçe YeıE O». Külçe negusta.
Cumhuriyet . Regat
Ha mit ^™... Gulden ...
Ingiliz ...
Frangı» kok NapnlAon 111 İsviçre ....
Ham derileri
Sığır salamura (kasap) Kİ. Keçi tuzlu kuru küosu ... Koyun bava kurusu kilosu
.....
Mnmes. 8enet
üzüm çekirdek*!* No.Ş înelr A serisi No. &...
** B serisi No. lûî(
Akala 1 ^..,. Akala II .........
Akala ILI yeril ••••■••asreeeee yağı (rafine) çekirdeği
Bugün üzüm «Atışları daha sabahtan itibaren gayet canlı ve fiyatlar yükselmeğe meyyal bir durum göstermiş ve az sonra 9 bin çuval llzilm satılmıştır incir salonunda iyi kaliteli mallara müşteri fazladır. Çarşıya az mal gelmekte olması müstahsilin fiyatları beğenmedi, ğine İşaret sayılıyor, tışlan inkişaf ederek çıkmıştır. Satıcı 292 miştlr.
L/evnnt İç
Ekıtm trl
Kura Ihtlm
Thompson
Kelen tohuma (Buşeli
Mlnnespolls
Kalay (LlbrcRİ — Sent) Levha-teneke (100 libre dolar)
Ticaret Borsasında tiftik ve yapağı ve fındık piyasası hararetli durumunu muhafaza etmektedir. Dün fındık fiyat, lan yine ilerleme kaydetmiştir. Bugünlerde tüccar arasında tiftik satışlan hakkında yapılan anlaşmalar, henüz Bor-şada teacil edilmemiştir.
Kambiyo ve Esham Borsacında kayda değer birşey yoktur. Altın piyasası ise yine durgun bir eafhaya girmiştir.
8/IX/1950 Cuma
Zürich Borsası (Serbest)
i'amıık (KantarısTalları) Ashmounl Kısa elyafh F/G Karnak Usud elyafh F/G
Adana Borsasmda
mugnı bugün 243 kuruştan muamele gör müştür. Kütlü 92 kuruştur ve bütün muameleler büyük bir hararetle cereyan et mektedir.
1*) G ününde Bor a ada muamelesi tescil «dilmemiş ULbvUâl ye sshamın ara ye taleplere
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E.E. 8u bs m yağı (Raf. Ayçiçeği (Rafine
Fındık ysğı (ÇUrllk)
T.C. Ziraat Bankası .... Anadolu D.T. Tertip A/B •• O
T.C. Merkez Bankası Türklyo İş Bankası ..*«««• Türk Ticaret Bankası Aralan Çimento
Şark Değlrmenolllk
Milli Rc/ı*11 ranb •«.«•••••••••••—
1941
Kalkınma
•f
İyi mal (Llbreal=Flyat) 8ıra malı "
Anadolu M **
Trakya M '*
Mısır Kredi Fonelve 1003 | 172
Tnğlı tobuml&r ı
Ayçiçeği tohumu
Keten tohumu • • • • •
Kendir tohumu
Yer fıstığı kabuklu
Buğday (Buşel!=:8ent)
Sert Kış mahsulü No. 2 Kırmızı •' ” No. 2-------------
ramuk Mlddllng (Llbresl=:Sent)
Eki m «..«•*••• »•«*•*.
Aralık ••••••••••••••••••••••••eeeeeeeae••• Mart
Tiftik (Llbreal=Bent)
1 elesas No. 1 .•■•«•••••mm—m.»,».-*.»..
Fındık (Llbresl=Sant) -..............—
Kabuklu yeril İri
orta .....
İthal malı .............
İç İthal onalı (Libresi—Sent) ...... çekirdeksiz seçme
Dolar)
vseeeeaaae
23.M950 Durumu
Türk Llraaı — Önler ....-m..»» âterllnk >..»•••«■•( Fransıı. Frangı
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday Ofis ................
Arpa yemlik (dökme) Mısır san (çuvalı) -........
Faaulya tombul
Fasulye Çalı sert Kuşyeml •((•>(*••••(>••eSeee«*4
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil
Nohut natürel
Keten lobumu (Tonu=âtcrling)
Bombay .... ....•• ••-«••••
Kalkiıta • e e • • • e e • • • • • « e a ee aea • om (4
Ter fıstığı Hindistan .................
a II------
UI •eeeee
1. M«...
İL »m—
I ••••—•« 1 ••••••« Blvas-Erzurum I...
•• •• u.-vu...
Demiryolu I...
Müdafaa I . Demiryolu IV Demiryolu V ......
1Û49 Ikramlyell Diğerleri Demiryolu VI
Ikramlyell tahviller 1933 Ergani .........
193b Ikramlyell aataseas Mim
194J 1941
1/2
Dokuma Ham Maddeleriı
Tiftik (ana mal)
Tiftik (Nstürel) .........
Yapak Trakya (Kırkım)
Kuru Meyveler ı
Fındık (kabuklu stvrl)
Fındık (İç tombul 1950)
Ceviz (kabuldu) ......-
Cevla (îç natürel)------

Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala I(Hatay) Pamuk Akala 11 ...«. Pamuk Akala ILI . Pamuk yerli t Pamuk yerli LL 245 — 243.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) %ö0 randımanlı kabuklu tombul b) tç sıra kontrollü 3M— 100.- 2°0.-
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday ^-umuşaJk Buğday sert 20.— 27.— 29.— 28.—

fcuıo eden uuribi piyasa değerleri.
Sayfa 6
Al
1
•- -
r(
99
Erkek
DİKKAT
SATILIK EV
YENİ KOLEJ
İstanbul Yüksek Ekonomi ve
ŞİŞLİ TERAKKİ LİSESİ
Yatılı - Yatısız
Amerikanın meşhur Devoâ marka sentetik ve aellülozik boyalan mevcuttur. Okey Ltd. Galata Havyar Han No. 48
'p Çek ingiVrt İngiVıi
DİKİŞ RAKİPSİZDİR.
TRENÇKOT VE P A R D E S ü L E R i M İ Z KALİTE BAKIMINDAN
l. 1°9-05 165
1OYA
135
Ing
Muşa

İlk defa olarak mevsim başında.



Ho'YaO

ing'''1
ÇeU

dm


Tatbik ediyoruz1.!!



69
75

l. '*9
185
137-
İSVİÇT®
mba)
195
125
iki
İpek osio'1’
İskoç
İng’l*1
CroHib»®
«arnov;areldiven ve me eşya- e‘ dan Uiboren
SENEDENBERI
k BEYOĞLU
99.
185.
195.
210.
150.
Yatıh Yatısız
Kız Erkek
İNGİLİZCE ve FRANSIZCA
öğretimine ilk kısım üçüncü sınıftan bavlıyarak verdiği önem sayesinde yabancı okullara yazılan öğrencileri ihzarilerde okumağa hacet kalmaksızın doğrudan asıl sınıflara girebilmektedirler.
Yalnız sınıflarını PEKİYİ geçen öğrencilere ücrette tenzilât yapılır.
TAKSİM : Sıraselvller 86 . Tel: 41159
SCHENKER CO. G.M.B.H
MİLLETLERARASI NAKLİYAT ŞİRKETİ
Bilhassa Alman ihracat mallarının Türkiyeye nakliyatı üzerinde gayet salahiyetli ve emin bir müessese MÜHİM ALMAN ENDÜSTRİ MERKEZLERİNDE ACENTALARI VARDIR
HAMBURG ACENTAS1 ADRESİ j
Hamburg I, Speersort I
Tamamlayıcı malûmat İçin aşağıdaki adrese müracaat ı
ERNST FASTÎNG, Adalet Han, Galata. Telg.: Fasting
Telg. : Schenkerco
— ÖZELîORTA-LİSE
İSTİKLÂL LİSESİ
Yatılı
Yatısız
Kayıtlara devam edilmektedir. Eski öğrenciler kayıtlarını yenilemelidlrler. Tarifname gönderilir. Şchzadehftşı - Tel. t 22534 —

ROMANYA KERESTESİ
Keresteciler, İnşaat müteahhitleri ve sahiplerinin naran dikkatine
RUMANYADAN gelen İyi cins köknar, İnşaat ve dograma-lık keresteleriyle çıralı çam kerestelerimiz çok EHVEN FİYATLA DEPOMUZDA satışa çıkanlmıştır.
Müracaat yeri: Yenikapı, Yalıboyu Kumsal sokak No. 155 karşısı
YATILI
BOĞAZİÇİ LİSELERİ
Tahsil ve terbiye hususundaki ciddiyet ve muvaffakiyetiyle tanınmış, bakım ve konfor İtibariyle eşsiz bir müessesedir. ANA — ÎLK — ORTA ve LÎSE sınıflarına öğrenci kaydedilmektedir. Lisana ehemmiyet verilir.
Arnavutköy — Tramvay Cad. Telefon: 86 : Î10
* fllmen Çelik ■sanayii tekrar.
faaliyette..
MADE İN
SOLINGCM
MEŞHUR
Osmnnbeyde. tramvaya bir dakika mesafede kagir, 6 o-da, mutfak, banyo ve her türlü medeni vasıtaları haiz bir ev satılıktır.
Taliplerin her gün sabahlan saat 12 ye kadar 84480 numaraya telefon etmeleri rica olunur.
Ti- ,.
ÇİKOLATA
BIÇAKLARIN/
Ticaret Okulu Müdürlüğünden:
1 — Namzet öğrenci kaydına 15 eylül 1950 de başlanacak ve 15 ekim 1950 de son verilecektir.
2 — Kayıt işleri pazartesi, perşembe günleri saat ”9-12” arasında yapılacaktır.
3 — isteklilerin aşağıda yazılı belgelerle okula bizzat mil. racaatlerl gereklidir.
1 — Lise veya Ticaret Liseleri bitirme ve olgunluk diplomaları asıllan “yeni mezunlardan diplomalarını henüz almıyanların lise bitirme ve olgunluk kolu ve derecelerini gösterir fotoğraflı ve tasdikli tahsil belgesi asıllan”
2 — Kimlik cüzdanı tasdikli örneği “yabancı devlet tabiiyetinde olanlardan oturma tezkeresi tasdikli örneği ve Milli Eğitim Bakanlığından alınacak kayıt ve kabul İzin belgesi.”
3 — Hükümet tabipliğinden yeni alınmış aşı ve sağlık raporu,
4 — Muhtarlıktan yeni alınmış devamlı oturduğu yeri ve İyi halini gösterir fotoğraflı belge,
6
7
neğl,
8
arayınız.
ÇIKAR
hakikattir. Saç dö-ve kepeklere karşı ve mutlak tesiri
müracaat yeri:
Türkiye fahrî mümessili Süha Fazlı TAYLAN
Orak Ticaret ve Sanayi Evi Istan bul-Galata Bozkurt Han 7/10
WARNER
Ruju alana
Bir kürk manto - bir altın kol saati - bir kadın rop. luk kumaş ve 50 muhtelif hediye kazanabilir.
NOT : Şimdiye kadar ruj alanlar: Kutuların İçindeki kuponu (P. K. 83 İstanbul) adresine gönderdikleri takdirde kendilerine yeni bir numaralı kupon gönderilecektir.
BÜTÜN PARFÜMERİ
Dükkânlarında satılır.

j Doktor
A. DÎAMANDOPVLOS

PARLAK ve YUMUŞAK SAÇLAR
Son tıbbi araştırmalar neticesi, Amerikalı mütehassıslar, «açlan dökülen kimselere baş açık olarak dolaşma-lannı tavsiye etmektedirler. Bu suretle havada bulunan ve saçlar üzerinde kıymetli tesirleri tesbit edilen mühim unsurların, iyi bir saç ilâcı kullanıldığı takdirde saçlan dökülmekten kurtardığı müşahede edilmiştir. Bu maksatla kullanılan İlâçlar içinde en müessirinin
Petrol Nizam olduğu artık şüphe götürmez bir külmesi yegâne bulunan
“Pilocarpine,, cevheri
Petrol Nizamın müessir maddesini teşkil etmektedir. Bütün eczahane-lcrde ve parfümeri mağazalarında ısrarla
Petrol Nizam
Hastalannı Beşbıyık sokak 3, Modadaki yeni muayenehanesinde 2 den 8 e kadar kabul etmektedir.
Tel: 60975. Sabahlan Yel-değirmenl Tepe sokak 74/1 adresteki evinde.
Tel: 60174
Ana, ilk, Orta ve Lise |Kız-Erkek
5 Eylüle kadar kayıtlarını yenilememiş bulunan eski öğrencilerden boşalan yerlere yeni öğrenci alınmaktadır. îş saati 9 dan 17 ye kadardır
NİŞANTAŞI, ÇINAR CADDESİ
— 4,5x6 boyunda 12 adet vesikalık fotoğraf “başı açık”,
— Kayıt beyannamesi '‘okuldan alınır”,
— Askerliğini yapanlardan tasdikli terhis tezkeresi ör-
AYDA 10 LİRA TAKSİTLE
Merinos kumaşından ısmarlama elbise 135 liradır.
Mahmutpaşa, Kapalıçarşı kapısı yanında No. 18 KALÂHADDtN KABAKAŞLI

N K F U R T
MİLLETLERARASI FUARI
17Eylül'den 22 Eylül'e kadar
Almanya ile ticarî münasebetlerinizi genişletmek için Frankfurt Sonbahar Fuarını ziyaret ediniz. Her türlü malûmat İçin
— Askerî liselerden, Harp Okulundan veya subaylıktan aynlanlardan askerlikten ayrılış sebeplerini gösterir fotoğraflı ve tasdikli resmî belge,
9 — Yabancı memleketlerden alınmış lise veya yüksek okul diplomalarına Millî Eğitim Bakanlığınca verilmiş muadelet tasdikini gösterir resmî belge ile tasdikli türkçe tercümeleri,
10 — Bir yıl tahsile ara verenlerden meşguliyet belgesi ve bağlı bulundukları askerlik şubelerinde öğrencilikten başka bir sebeple tecil edildiklerini ve okula kaydında bir mahzur olmadığını gösterir askerlik şubesi belgesi,
11 — Başka yüksek okul veya fakültelerde bir yıl kayıtlı bulunanlardan askerlik şubelerince tecil edildiklerini ve okula kaydında bir mahzur olmadığını gösterir askerlik şubesi belgesi,
12 — Yüksek bir tahsil müesseseslni bitirenlerden askerliğini yaptığına dair terhis tezkeresi,
13 — İki yıl içinde yukarı sınıfa geçemeyenlerden askerliklerini yapmıyanlar hakkında okulda yeniden hiçbir işlem yapıl-mıyacağından bu husustaki müracaatler nazarı itibara alınmı-yacaktır,
14 — Şahsan okula y&pılmıyan müracaatlarla 15 ekim 1950 den sonraki müracaatların kabul edilmiyeceği önceden bildirilir.
15 — Namzet kayıt ve müddetinin sonunda ayrıca ilân edilecek günlerde asi! kayıtlarını yaptırmayan namzetler öğrencilik haklarını kazanamazlar.
BÜTÜNLEME İMTİHANLARI
1949 . 1950 ders yılı güz devresi eleme İmtihanlarına 15 eylül 1950 de, sözlü İmtihanlara 28 eylül 1950 de başlanacaktır.
(12205)
NİMET ERİM
Aile Biçki — Dikiş Yurdu talebe kaydına başladı Yıllarca Yurd idare etmiş olan NİMET ERtM, tecrübesi ve en İleri metodu İle biçki, dikiş talebesine kolaylıkla öğretir. Milli Eğitimden tasdikli diploma verilir.
Adres: Beşiktaş - Şair Nedim Caddesi No. 63
■s Başaran Ap.
İNŞAAT İLÂNI
Sümerbank Genel Müdürlüğünden
*
Satılık Piyano
Alman marka az kullanılmış bir piyano müsait bir fiyatla satılıktır. Taliplerin ber gün sabahlan 84480 numaraya telefon etmeleri rica olunur.
1 — Karabük te yeniden kurulacak kok fabrikası ile sinter tesisatı İnşaatı birim fiyatı esasiyle ve kapalı zarf usullyle eksiltmeye konulmuştur:
2 — Yapılacak inşaatın keşfi (1.520.000.—) lira ve geçlet teminat miktarı (59.350.—) liradır.
3 — Eksiltme evrakı Ankarada Sümerbank Genel Muamelât Müdürlüğünden (100) liraya alınabilir.
4 — Eksiltme 27 eylül 1950 çarşamba günü saat 11 de Ankarada Sümerbank Genel Müdürlüğünde toplanacak komisyon marifetiyle yapılacaktır.
5 — İstekliler teklif evrakı arasına, şimdiye kadar yapmış oldukları bu gibi işlere ve bunların bedellerine, firmanın teknik teşkilâtının kimlerden teşekkül ettiğine dair belgeler koyacaklardır.
6 — Bu eksiltmeye iştirak edeceklerin bir taahhütte (1.000.000) liralık benzeri betonarme karkas inşaatını bizzat ikmal ederek kabullerini yaptırmış olmaları şarttır.
7 — Banka İşi dilediğine yaptırmakta serbesttir. (11962)
İSTANBUL - ROMA SWİSSAİR ve ALİTALİA DC.-4 (SKYMASTER) uçakları ile CUMA GÜNLERİ
saat
99
ff
99
f
10.00
11.00
11.15
14.15
Yeşilköyden Atinaya varış Atinadan Romaya varış İzahat almak için
Seyahat acentenize veya
S W i S S A I R, Ayazpaşa Kun Palas, Tel. 82857 ye müracaat
Müjde Müjde!
Her sabah Guguk kuşlarının sesleriyle uyanmak istemez misiniz?
Her nevi Guguklu saatlerimiz gelmiştir .
Abdullah Raknnay Eminönü Arpacılar cad. No, 18

TECRÜBELİ
Daktilo aranıyor
İyi türkçe, İngilizce ve almanca daktilo bilen tecrübeli bayan aranıyor. Tecrübesizlerin müracaat etmemeni. İstanbul P.K. 143 e mektupla müracaat.
Sarıyerde taksitle bina ve arsa satışı
ZÜMRÜT EVLER İNŞAAT KOLLEKTİF ŞİRKETİ İnşasına başladığı modem ve İktisadî villâ ve arsalarını seçmek üzere müşterilerini şantiyeye davet eder. Adres Ssnyer Hidayetlnbağı.
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasından:
Ekonomi ve Ticaret Bakanı sayın Zühtü Velibeşe 9-9-1950 cumartesi günü saat 10.30 da Odamız toplnntı salonunda bir görüşme yapacağından, alâkalıların teşrifleri rica olunur.
SİVİL ELBİSE ve PALTO DİKTİRİLECEKTİR
Ankara Valiliğinden
1 — Emniyet Müdürlüğü memurları İçin 18$ takım sivil elbise bu miktar sivil palto kapalı zarf usullyle diktirilecektir.
2 — Kumaş ve melzrme dahil bir takım elbise ve bir palto için tahmin edilen fiyııt 124 lira, geçici teminatı 1721 liradır.
3 — Eksiltme 11-9-1950 pazartesi günü saat 15 de Emniyet Müdürlüğünde yapılacaktır.
4 — isteklilerin bir sn.nl evvel teminatlarını yatırarak zarflarını Komisyona vermeleri.
5 — Buna alt şartname Emniyet Müdürlüğü Hesap İşlerinde görülebilir. (11638).

ı - ■
9 eylül 1950 cumartesi günükü YENİ İSTANBUL
gazetesiyle beraber verilir, ayrıca para ile satılmaz
Posta Kutumı t 447 - ÎHtanbul
■ I -■ 1 - - 1 1. ■ .=■
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf AdreRİ : Hetlo. İstanbul
Ana ve babalara nasihat
Çocuklar sora sora öğrenirler
Ebeveyni ve öğretmenleri, onlann her sualini sabırla cevaplandırmalıdırlar
İNSAN neslinin manevi hayatı “Niçin?” suali İle başlar. Bütün felsefî sistemler bu sorunun cevabım aramakla meşguldürler.
Sual: Bilgi ve maharet hazînesi boş olan çocuğun ruht inkişafı için zarurettir. Mütemadiyen soran çocukların bu hareketlerini, büyükleri rahatsız etmek için yapıyor zanede-rrk frenlememek ve “—Aman bıktım senin suallerinden sus. Biraz başımız dinlensin.” diyerek çocukları azarlamamak lâzımdır. Çocukları zorla susturmak belki o an için şınızı dinlendirir, rahat ettiğinizi nırsınız. Fakat böyle yapmakla cuğun manevi gelişimi üzerinde raktığmız menfi tesirin değerini,
cak çocuğunuzun manen geri kaldığını büyük bir üzüntü içinde mll-şah&da •tmlye başladığınız zaman takdir edersiniz.
n artık eşya, İkinci derecede fig* lendirir. Onların gözleri İnsanlara, insan topluluklarına çevrilir. îşte bu değişen alâkalara göre çocuk mıalla-rinin mevzuları da değişir.
Bundan şu netice çıkar: Çocuk suallerinin istikameti vs mahiyeti, yaslarının İcabından doğan vakalara göre değişir.
ba-sa-eo-bi-an-
Çocukların öğrenmek İstedikleri geyler yaşlarına göra değişir. Onlar bir rafnanlar eşyanın nasıl ve neden yapıldığına, nasıl meydana geldiğine dikkat ederler. Tecrübe ederler, kendileri de yapmak İsterler. İçinde ne •lduğunu öğrenmek İçin oyuncağını kıran ve içini tetkik eden çocuğun gösterdiği alâka buna misaldir.
öğrenmek için sormağa başlıyım çocuk; zaman zaman öğrendiklerini başkalarının da bilip bilmediklerin! anlamağa doğru, yani İmtihan etmek için sormağa doğru yönelir. Onlar. arkadaşlarım ve büyüklerini, öğretmenlerini bu maksatla da sorguya çekerler. Bilhassa ortaokul çağındaki çocuklar, öğretmenlerini hem imtihan etmek ve hem de dersin a-ğır yükünden kurtulmak İçin —yani onlann tabiriyle— dersi kaynatmak maksadlyle sorarlar. Hattâ bu hususta bazı şeytan kafalı çocuklar bir kumpanya kurarlar. Sırf öğretmeni oyalamak, deri yoklaması yapmasına. ağır mevzuları anlatmasına engel olmak İçin bir yığın husus! sorular tertiplerler, öğretmeni aual yağmuruna tutarak dersin seyrini bozarlar. Eğer öğretmen İşin farkına varmazsa bütün dersleri boyunca
okıılıı bitirecekleri güne kadar, ana babalarına ve öğretmenlerine
çocuklar İlk konuşmaya başladıkları andan, durrnndnu sualler sorarlar
sürüklenmekten
m az.
kendisini kurtara-
maksatla sorduk la-gÜÇ değildir. Çocu-
ten bilgi sahibi değilse o takdirde soruyu cevaplandırmak gerektir.
Çocukların ders esnasında sorduk-
Tarihte ve
Son senenin en büyük aşk macerası
Giritte dağa kaldırılan
zengin ve tanınmış
ailenin kızı Tassula
Çocukların ne rını anlamak da ğun sorduğu şeyler, yaşına ve sınıfına göre bilmesi mümkün görülen şeylerse mutlaka işin içinde bir şeytanlık vardır. Bunu anlamak için; çocuğun sorduğu şey hakkında kendisinin neler bildiği sorulur. Çocuk. İşin ne neticeye varacağını evvelden kestiremlyeceği İçin, öğretmene sorduğu sualin mükemmelen cevabını verirse anlamalı kİ çocuk o soruyu İmtihan etmek İçin sormuştun Eğer çocuk, sorduğu şey hakkında gerçek-
lan sualin ns raman vs ne şekilde cevaplandırılacağı meselesi de, üzerinde durulmağa değer.
Bazı dldaktikacılar; çocuk suallerinin sorulduğu anda, bazılan ders sonunda, bazdan da dersten sonra cevaplandırılmasını uygun görürler. Dersten sonra soruların cevaplandırılmasını lstiyen usulcüler, hususi çocuk sualleri kutusu yapılarak okulun münasip bir yerine konmasını, haftanın muayyen günlerinde bu kutulardaki sini ileri
soruların cevaplandınlma-sürerler.
bizde ilk
Derleyen: Hicret ESTERGONLU
İt Aann »onlanna doğru, Türkistanın Farab şehrinde doğan bir Türk âlimi İlk uçma tecrübesini yapmıştı. Bu zat, Ebu Nasır Farab! unvantyle şöhret bulan İsmail Bin Hüma-dülcevheri’dlr.
OyU bir umul gelir kİ. çocukla-
lın Wetzel’ln, çarlıkların büyümelerinde gözonıınde tutulma*! gereken huauslan göstermek üzere hazırladığı grafik
e
► 4
Çocuklar nasıl biiyümelidirler ?
MESÎLLER boyunca ebeveynler ve çocuk doktorları bir çocuğun vücutça normal sarılabilmesi için muayyen yaştaki erkek ve kız çocuklan İçin kabul edilen ideal boy ve ağırlıkta olmajan lâzım geldiğini sanırlardı. Bu nazariyenin sakat tarafı, her zaman etrafta bu ideal ölçülere uymayan sıhhatli çocukların olması idi. îşte bunu düşünerek Çle-veland’h Dr. Norman C. Wetzel, doğuşta ndeğişik yapılışlı çocukların I-denl sanılan bir ölçüye tâbi tutulmalarının saçmalığını ortaya koydu. Değişik ve normal irsi rilcut yapı-lışlannı gösteren yedi bölümlü bir grafik yaptı ve en şişmandan en zayıfa kadar her tip İçin bir bölüm a-yırdı. Yukarıdaki resimde A-3 (En şişmandan), B-3 (En zayıfa) kadar her yedi bölüm de görülmektedir.
Bir çocuk kendi bölümü dahilinde yavaş ve muntazam olarak ilerlerse normal addedilebilir. Meselâ B-2 de duran çocuk biraz zayıftır, fakat normalden uzak değildir ve eğer 20 ay sonra arkasındaki çocuk kadar şişmanlayıp uzarsa normal bJr büyüme çizgisi çiziyor demektir. Fakat muayyen zamanlarda yapılan bir muayenede kendi bölümünün icap ettirdiği tarzda büyümemişse o zaman tıbbî müdahale elzemdir. Buna sebep, guddelerin bozukluğu, verem veya veya zel’in olup,
de kusanılmaktadır. Son zamanlarda ilk defa olarak vücutça büyümenin hissi bozukluklar tarafından geri kalacağı açıklanmıştır.
şeker hastalığının başlangıcı gıdasızlıktan olabilir. Dr. Wet-bu grafiği şimdi çok rağbette birçok vücut sakatlıkları için
Yeni tip halı dokuma makinesi
Bir İngiliz halı fabrikası hesabına 18 buçuk kadem genişliğinde bir halı dokuma makinesi inşa edilmiştir. 45 kadem uzunluğunda olan maklna dakikada 12 kadem halı ve kilimin apresini bitirmektedir. Şimdiye kadar kullanılan makinelerin âzam! genişliği 16 kadem olup, çalışma süratleri yeni tesisin yansı kadardı. Yeni tip makineler bilhassa ihracata mahsus kilim imalâtının öze) İhtiyaçlarını karşılamak için geliştirilmişi ir. Bununla beraber, makinelerin kendilerinin de yakında denizaşırı piyasalara satılması muhtemeldir. Avustralyada-kı bir firma şimdiden makine siparişi verdiği gibi yabancı fabrikatörler de bu konuda malûmat istemişlerdir.
suallerinin cevaplandırma-
Çocuk
daki esas: Çocukta doğan tecessüs ve alâkanın o an içinde ve aıcağı sıcağına tatmin edilmesidir. Bu İtibarla deri mevzuu İle İlgili görülen suallerin hemen o anda cevaplandırılması, dersle İlgisi olmıyan, tedai mahsulü bulunan diğer suallerin de dersin sonunda ve mutlaka cevaplandın) m ası faydalı olur. Yeter ki bu sualler öğretmeni imtihan etmek İçin sorulmuş olmasın.«
Çocuk suallerinin ehemmiyetine bu kadarcık İşaret ettikten sonra, okullarımızda çocuklan susturarak mütemadiyen kendileri soran öğretmenlerin bu hareket tarzının ne kadar hatalı olduğu kolayca anlaşılır.
öğrenmek ve İnkişaf etmek lorunda bulunanlar aorarlar. öğrenecek olanlar İse, öğretmenlerden ve büyüklerden ziyade çocuklardır.
O halde bırakın biraz da çocuklarımız sorsunlar...
GAZlNODA PAZARI
★ Marka Polo, yardığı seyahat kitabında Çinlilerden öğrendiğini »öyllyerek Japon adaları hakkında malûmat vermiş; bn suretle İlk defa Avrupada Japonların mevcudiyeti bilinmiştir (1291).
•ğ Lozan barışına kadar memleketimizde devam eden kapitülâsyonlar, Fransayla yapılan (1530 Ticaret ve Dostluk Muahedesi) yle başlar.
it KlArlnet, 1(190 senesinde, Nnrnl»err’(le Gustav Denner tarafından İcat edilmiştir.
★ tik Türk aktörü, Ahmet Ne-clp’tlr (ölümü 1898). Güllü A-gobun Gedik paşadaki Osmanlı Tiyatrosunda oynanan C^sar Rorgla adlı piyeste Önemli bir rol alınış ve gösterdiği başarı İle herkesin takdirini kazanmıştı.
★ Bizde İlk deniz haritaları 1840 senesinde Mektebi Bahriye Matbaasında taş basması o-larak basılmıştır.
İki gencin evlenmiş olmasına rağmen aileleri, bunu bir şeref meselesi yaparak kan dâvası yaratmak istiyorlar
ÇON hafta İçinde Girit Adasında ** yalnız Yunanistanı değil, bütün dünyayı İlgilendiren bir a-şk macerası cereyan etti. Siyah saçlı Tassula Petrakogeorgis, sevgilim tarafından kaçırılmıştı. Kızın babası Atinsda ve Giritte bu mesele dnlayısiyle rencide edilen şerefini knrtârmak için intikam almaya and içmişti.
Vaziyet âdeta yeni bir Truva harbi doğuracak gibi idi Her iki tarafın da ailesi birbirlerini namussuzluk ve hilekârlıkla itham etmişler ve a-damlarını daha bir hafta evvelinden kavga yapmak üzere silahlanmaya dâvet etmişlerdi.
Tassula, kendin! Giritte Herak-llon şehrindeki HerakHon Tiyatrosu önünden kaçırarak îda Dağında kalbini fetheden yirmi üç yaşındaki Romeo’su Costas Kefaloghianıs He birlikte uçakla Atınaya gelmişlerdi. Geçen hafta 1da Klişesinde evlenen gençlerin, Yunan başşehrine gelişlerinin sebebi, Atina Piskoposunu ziyaret ve onun takdislerini kazanmak İdi. Fakat Costas, Heraklion savcısının hakkında kestiği tevkif müzekkeresine istinaden hapishaneye atılmıştır. Costas, müzekkerede kız kaçırma ve kanuna aykın olarak silâh taşımakla suçlandırmıştı. Kefalog-hianis ailesi bu tevkif emrinin altında Tassoula’nın Liberal Parti mebu-
Kendisini ılnga kaldıran erkeği severek onunla evlenen Tasanla
Tassuln ntn babacı. Liberal Parti eski reisi Petrakogeorgls
O
KAPIDAKİLER
GANUN NAMINA!.
VAZGEÇ LEN! BUNLAR KAVGA ETMİRLER, DANSEDİRLER
O
O
O

mı olan babasının parmağı olduğun iddia etmektedir. Costas tevkif edb Ünce, kızın babası George Petra-kogeorgls kızına dönmesini bildirmif ve Tassulamn kendisine alt olduğunu ve kendisi tasvip etmediği için evlenmenin gayri kanun! olduğunu,., beyan etmiştir. Filhakika Gint Kanunu Medenisine göre, yirmi bir yaşından küçük olan bir kız ancak ebeveyninin izin ve tasvibiyle evlenebilir. Tassula İse henüz on dokuz ya-çındadır. Fakat güveyin amcası General Manolis Sbokoşun reisliği altında bulunan Kefaloghianıs ailesi Tassulayı Atlnada gizliyerek yerini bildirmemiştir. Sbokas, Tasaoulanın artık kendi ailelerinin bir âzası olduğunu ve Costas ile evlenmelerini Piskoposun tasvip ettiğini söylemif-
- tir. Skolos’un dediğine göre Piskoposun sekreteri, gençlerin birbirlerini sevdiklerini itiraf etmeferl- Mzerina Piskoposun bu evlenmeyi tasvip ettiğini beyan etmiştir. Gerek Petra-kogeorgis ve gerek Sbokos bir kavga olmadan hiç bir roman boyun eğ-mlyeceklennl bildirmişlerdir. Gtritten gelen haberlere göre, iki ailenin arası o kadar gergindir k bu meselenin bir "vendetta - kan dâvası,, yaratmasından korkulmakladır.
Gridin en zengin ailelerinden biri olan Costas ailesi gayet koyu kıra-liyctçıdîr. Harpte parti reisliği yapan Petrakogeorkis de zengin olup monarşi alehytan ve Liberaldir. Bu sebeple bu iki ailenin arasının açılmasının çok daha geniş bir mücadeleye inkılâp etmesinden korkulmaktadır. Maamafıh anlaşmazlığın müsebbibi olan Costas ve Tassula. meselenin bu kadar büyültülmesin? taraftar değildirler. Her ikisi de birtbirlerini istediklerini söylemektedirler. Sbokos, Costas hapisten çıkınca iki biribirlerine etmektedir.
Gelen son Kefaloyanls.
mak suçundan muhakeme edilmek üzere mahkemeye şevkini beklerken, lüzumlu evrakın gelmemesi üzerine, muhakemeye aevkedl'ememiştir. Gl-ntlinln bir müddet daha demir parmaklıklar arkasında kalması icap etmektedir.
Fakat, cüretkâr âcık Tassula ile İki defa telefonda koı uşıımştıır ve her ikisinin de son derecede memnun oldukları bildirilmektedir.
Tassula. bu izdivaca muhalefet e-den ve kendisini görmek istemiyen babası ile karşılaşmamak İçin akrabalarının evinde kalmaktadır.
Costas ile evleneceğine kızının ölmesini tercih edeceğini söyliyen Petrakogeorgl, bir İngiliz binbaşısı tarafından yapılmış olan barıştırma teklifini reddetmiştir
kavuşacr Ularını
gencin beyan
Costas
haberlere göre, evvelki gün silâh taşı-
Elektronik enstantane fotoğrafın hârikaları
Londra’da tertiplenen bir sergide elektronik enstantane fotoğrafçılık alanında elde edilen ilerlemeler açıklanmıştır. Hâlen Birleşik Kıral-lıkta ilim, tıp ve endüstirinln müteaddit branşlarında elektrontk fotoğraf tüplerinin ne tarzda kullanıldığını gösteren büyük bir resim koleksiyonu bilhassa dikkat nazarını çekmiştir. Elektronik fotoğraf tüplerinin basın işleri, stüdyo, sinema ve piyasa fotoğrafçılığında istimalleri de teşhir edilmiştir.
Bu usulle çekilen fotoğraflarda meselâ bir okun kauçuk bir balona girişinden gece yarısı Atlantİğin ortasında bir uçağa yakıt verilişine kadar her cins ve çeşit hareket sahneleri tespit edilmektedir.
Bu tarz fotoğrafçılık, atomik radyasyonun mahiyet ve hassaları gibi ilgili araştırmalarda da önemli hizmetler görmektedir. Sergide teşhir edilen enteresan resimler meyanında elektrik şarjlı zerrelerin hareket ve soyrinl tesbit eden resimler de gösterilmiştir.
Diğer bazı resimlerde, gaz tiirbin-U makinelerde yakıtın püskürtülme tarzı, gemi pervanelerinin hareketi, su damlalarının parçalanışı ve çelik izabe fırınlarındn gazların hareketi gibi muhtelif ilmi araştırmalarda elektronik enstantane tüplerinin hayat! önemi belirtilmiştir.
z


■-
İNGİLİZ İSTİHBARAT SERVİSİ
9

IV
4

1%
Jf*



r

* 4
t
\
*

f* * ■

jj

* (
[ » |

Yazan: E. H, Cookridge
"Intelllgence Service” Umum! Şefi
— e —
Çeviren: Meral Cumaoğlu
12 yıl fırsat kolladıktan sonra zafere kavuşan casus
meydana çıkarılamı-noktayı hatırlatmak tarafından daha ev-olup, ancak Avrupa-
Löon Degrelle, ve General Nazilcrin Ordusunun ediyorlardı,
diğer bazılarının hakiki mahi-ancak çok daha sonraları meyve bunlar kendi vatandaşları cezalandırıldı ve ortadan kaldı-
te-ne
Bu gibi hâdiselerin listesini yapacak olsak. sonu gelmez. Unutmamak icap eder kİ Fransa, Alınanların büyük bir hırsla göz kovmuş oldukları bir ağacın en cazip meyvasmı teşkil ediyordu. Ve şunu da kabul etmek lâzımdır ki Fransa, «on on yılın karışık ve üzüntülü hayatı içinde bu büyük utancını saklamış, fakat vatandaşları mahkemeye verildiği zaman da onların şerefsizliğini açığa vurmuştur.
İkinci Cihan Harbine takaddüm eden günlerde çevrilmiş olan entrikaların birçoğu, hiçbir zaman yacnktır. Yalnız şu kâfidir kİ, Almanlar vellerl satın alınmış
nın İstilâsından sonra hakikî mahiyetleri meydana çıkan Quisling, Adrlan Mussert, Horea Sima Jon Antonescu gibi adamlar, emrinde çalışan Satılmışlar ancak küçük bir kısmını teşkil Laval gibi yetleri ise. dana çıktı tarafından
rıldılar. Diğer bazıları da dünyanın uzak ve garip köşelerinde saklı olarak, korku ve heyecan İçinde, bir giln kendilerini bekleyen Akıbeti düşünerek yaşamaktadırlar ki, müttefikler tarafından işgal edilen Alman-yada ele geçirilen muhtelif vesikalar gözden geçirilip, bu adamların geçmişteki faaliyetleri tesbit edildikten sonra elbette lâyık oldukları cezayı bulacaklardır.

Avrupa memleketlerinde elde edilen rakkilerden, Himmler ile Canaris’ln
kadar memnun kaldıklarını tasavvur edebiliriz. lngilterede yaptıkları ilk tecrübe ve teşebbüslerinin muvaffakıyetslzliğe uğramış olmasına rağmen onlar, Almanlara has bir İnat ve ısrarla, aynı gayeye, memleketimizde de ulaşmağa çalıştılar. Fakat gerek kendileri, gerekse adamları daha a-kıllı ve anlayışlı olsalardı. Ingillzlerin, para ile satın almamıyacağını anlıyabilirlerdı.
İngiltere Kiralını, Nazi usulü ile selâmlamanın münasebetsiz bir hareket olduğunu takdir edemiyecek kadar saf ve anlayışsız bir adam olmuş olan Ribbentrop bile, sebebi ne olursa olsun, para teklif e-derek İngiliz vatandaşlarına yanaşmanın mümkün olabileceğini iddia cesaretini bulamamıştır. Velhasıl, Almanlar hesabına İngiliz casusları tedarik etmek mümkün olamıyordu, işte varılan mühim netice bu İdi. Bu sebeple »Ingiltereye hariçten casus getirmek mecburiyeti hasıl oldu.
Büyük ve devamlı bir seyyah sızıntısı başlamıştı ki. 1938 de Munich Konferansı sıralarında bu sızıntı, en yüksek derecesini bulmuştu. Gizli Servis bu akını dikkatle takip ediyor, fakat görünüşte hiç farkına varamıyormuş gibi hareket ediyordu. Bununla beraber vaziyet ciddileşip tehlikeli bir hal alınca derhal harekete geçti. Bu akının tipik bir misali. Alman gazetecilerinin gruplar halinde Londraya gelmesi oldu. Berlin gazetelerinin Londra-daki muhabirlerinin sayısı, en büyük Amerikan gazete sendlkalarınınklnden fazla İdi. En ziyade göze çarpan gazetecilerden birj. Lokal Anzelger’in hususî muhabiri olarak geçinen Wemer Crone idi. Diğer bir sahte gazeteci olan Franz Wrede’nin hareketleri ise, çok toy bir casustan bile bekle-nilmiyecek kadar gülünçtü. Bu adajn takma sakal, güne? gözlüğü v.s. gibi şeylere müracaat etmek suretiyle, kendisini takip eden sivil polisler için hakikaten bir eğlence teşkil ediyordu. Polis, bu komedinin kâfi derecede devam ettiğine kani olduğu zaman, bu baylara sadece hava değiştirmelerini tavsiye ediyordu! Aynı zamanda kont Von Reischach adı altında da tanınmış olan Von Langen, bunlardan biri İdi. Bu adama, Berline hareket edecek İlk u-ç&kla Îngiltereyi terketmesi bildirildi.
îngilizlerin düşman casuslarına karşı bu müsamahakâr hareketinin bir zaaf eseri telâkki edilmesi, Almanların saflığını gösteren diğer bir delildi. Büyük Britanya harp halinde bulunmuyordu ve bu sebeple, bu adamların tevkifi ve muhakemesi, herkesin serbestçe girebileceği bir mahkemenin kurulması mecburiyetini doğuracaktı ve gerek iddia, gerekse müdafaa tarafından gösterilecek şahitlerin bir sürü nahoş beyanlarını herkes dinlemiş olacaktı. tngütere, bu gibi dâvaların gizli olarak cereyan edebilmesini temin İçin husus! kanunlar çıkararak iki asırdan beri tatbik edllegelen muhakeme usullerini altüst etmek niyetinde değildi.
Fakat, Almanların Büyük Britanyadakl
casusluk faaliyetlerinin tarihinin de bir sürü muvaffokıyctslzllklerdon ibaret olduğunu zannetmek doğru değildir. Ganaris, birçok buluşlara malik, ibda kabiliyetini haiz bir insandı. Kendisi, lngilterede biricik istihbarat imkânının ancak kitle halinde hareketle elde’edilebileceğini biliyordu. İşte bu sebeple yüzlerce casus Büyük Britanynnın her tarafına dağıtıldı ve tabi! olarak bunlardan birkaçı da, Casuslara Karşı Mücadele Teşkilâtımızın örmüş olduğu ağdan geçebildi.
Bugün hâlâ, Intelligcns Service memurları, Alman yüksek kumandasının, bazı haberleri ne şekilde ele geçirmiş olduğunu anlamak için, Alman raporları üzerinde araştırmalar yapmaktadırlar. AlmAn casusluğunun en büyük muvaffakiyetlerinin sırrını çözebilmek içine henüz elimizde bütün ddlüler mevcut değildir.
Bu muvaffakiyetlerin İki tanesi, Scapa Flow’da Royal Oak zırhlısının batırılma-siyle. Birmingham ve Coventry Harp Sanayii Fabrikaları hakkındaki istihbarat olmuştur.
Royal Oak’ın batırılması hâdisesi, Almanların tam bir muvaffakiyet olarak ö-vünebilecekleri sayısı az vakalardan birini teşkil eder vc casusluk tarihinde klâsik bir misal olarak kalacaktır. Oppenheim’ın kaleminden çıkmış bir hikâye kadar heyecanlı olan bu hâdisenin menşeini araştıracak olursak, 1927 yılına kadar uzanmamız lâzım gelir ki bu da. Almanlar tarafından ‘•Büyük ve mukadder gün” için yapılan hazırlıklara, onların ne kadar uzun yıllar hasret olduklarını gösterir.
O yıl, Mljnheer Joachlm Van Schuller* mann adında Holânda tebaasından bir a-dam, îsviçrede bulunan bir saatçilik ve mücevherat firmasının mümessili olarak înglltereye geldi. Bu adam, müşterileriyle konuştuğu zaman. Britanya Adalarında saatçi olarak yerleşmekten çon memnun olacağını fırsat düştükçe söylerdi ve içini çekerek: “Sizin güzel îskoçyanız. gölleriyle ve dRğlariyle, bilhassa hoşuma gidiyor” diyordu. “Bütün hayatım, memleketim o-lan Holândanın dümdüz ovalarında geçtl-
raftan OrkAd Adalarında Klrkwall halkı, adalarında garip bir faaliyetin cereyan etmekte okluğunu endişe ile görüyorlardı. Yüzlerce lekoçya köylüleri, tngilİM mimar ve mühendisleri ve deniz subayları küçük K Irk w s 11 Limanına geliyorlardı. Otokarlar bunları güneye, gerek tabiat tarafından, gerekse tahkimat doltyıslyle iyi himaye edilmiş bir yer olan Scapa Flow’a doğru naklediyorlardı.
4
bölüm vn
Saatçinin esrarı ve “Royal Oak*’ un batırılmanı
alâkaclar olma-ve işi, naat ta-mahdııt faaliyet memnundu. An-
Britanya İmparatorluğunun deniz kud-dattnin bu mühim kalesinde, füzgârın iniltileriyle dalgaların oğultulan arasında, yaklaşmakta olan harbin ilk «esleri işitilmeğe başlıyordu.
Fakat küçücük Schullermann, her zamanki tebeasümlyle, bütün dedikodulardan uzak kalıyordu. Siyasetle dığını söylüyordu. Sanatı mir etmekti ve o da. bu sahası içinde yaşamaktan
cak ağustos ortalarında Orkad Adalarının bütün halkı, harbin artık mukadder ve Ö-nüne geçilmez bir şey olduğunu anlamıştı. Britanya donanmasının kurşuni renkteki ejderlerinin güvertesinde büyük bir faaliyet göze çarpıyordu. Bunlar tam ve mükemmel bir surette teçhlzatlandırılmış, silâhlandırılmış, sert ve vakur bir ciddiyet içinde herkes sessizce vazifesi başına geçmiş bulunuyordu. Fakat donanmanın her bir hareketi halk tarafından görüldüğünden, denizcilerin böylece silâh babına geçmeleri, arzu edildiği derecede gizli tutulmamıştı: Esasen belâlar da hiçbir zaman teker teker gelmezler. Bir taraftan gemilerin düdükleri, harbin başladığını etra'a yayarken Schullerman da fena haberler almaya başlamıştı. Rotterdam’dan aldığı bir mektupta, ihtiyar annesinin ağır hasta olduğu bildiriliyordu; tabii kadıncağız, ölmeden evvel oğlunu görmek istiyordu.

Harbin o pek kArışık ilk günlerinde bi-
Sessiz ve çekingen tavırlı küçük saatçi, şimdi
Alman bahriyesinin bir subayı olmuştu
Vücudü dimdik olmuş, gözlerinde çelik
sertliği görülüyordu

Erhart ve Goerlng “Serbest Kıtalarında ikinci derecede bLr de o zamanlar MIHI Müdafaa Bakanlığında bir vazifesi vardı ve İki dost casus, müteaddit defalar buluşup görüşmek imkânını elde ettiler. Fakat kendilerinin plânları henüz olgunlaşmıştı. Munlch’lekl Birahane Vakası muvaffnkıyetslzlığe uğradı, Hitler hapse atıldı, Goerlng tsveçte bir sıhhat yurduna yatırıldı, Von Müller de tatilini lavlçrede geçirmeği sıhhati için daha faydalı buldu. Oradaki ikameti uzadı ve biraz para kazanabilmek için La Chaux de Fonda da bir firmaya memur sıfatiyle girdi ve orada saatçilik sanatını öğrertdi. O-rada üç yıl kaldı; fakat bir gün, Berlinde-kl dostlarının vaziyetlerinin mükemmel olduğunu öğrendi. Meselâ Caoaris. esrarengiz “Deniz Nakliyat Dairesinde garip bir vazife almıştı. Von Müller gidip eski dostunu görmeğe ve yeni vazifesi dolayıslyle kendisini tebrik etmeğe karar verdi.
Aralarındaki konuşma neticesinde Müller, saatçilik işine devam etmeğe rar verdi. Canarls’ln fikrince, onun
Büyük Britanyada ve bilhassa lskoçyanın kuzeyinde çok İş vardı. Müller bu hususta kendisiyle mutabık kaldı ve az zaman sonra, elinde yeni bir valizle Dover’de vapurdan İndi. Valizin içinde bir sürü saatler, yeni eşantiyonlar ve aynı derecede yeni bir de Holânda pasaportu bulunuyordu! İşte şimdi, on iki yıldan beri devam eden sabırlı çalışmalar ve Kirksvall’ın kabasaba a-damlariyle yapmış olduğu uzun sohbetler ve ahbaplıklar, nihayet semeresini vermek Üzereydi.
vazife aldı. CanarİB’in
Von ka-Jçln
kendilerinin şerefine şenlikler yapıldı. De-nlzaltıların başkumandanı (Befehlahaber Unteraeeboot) knntramlral Doenitz’e, Hit-ler tarafından nişan verildi.
Von Müller'in İsmi Holânda İle Fransada Alman istihbarat servislerine mensup bir ajan olarak bir müddet İçin tekrar duyuluyor, sonra tamamen ortadan kayboluyor. Kendisi, müttefiklerin bütün araştırmalarına rağmen bugüne kadAr ele geçirilememiştir. Esasen tam 12 yıl bir saatçi sıfa-tlyle tanınmış bilmiş oİAn bu çlrilemlyecegl
ve böylece etrafını aldata-adanıın kolay kolay ele ge-de a$lkArdır.
BÖLÜM IX İNGİLTERE KIYILARINDA CASUSLAR
RoyaJ Oakun batırılması, cüretkâr bir dArbe oldu. Büyük Britanyada bazı harp fabrikalarının tahribine sebebiyet veren ve büyük bir dikkat ve ihtimamla hazırlanmış olan plân da aynı derecede ehemmiyeLll ve zararlı olmuştur. Lûgata “Ceventrile-mek” kelimesinin girmesine sebep olan 1940 yılı hava akını, bunun bir misalini teşkil eder. Luftwaffe’nin bu müstesna teşebbüsünde bombardıman uçaklarına rehberlik ettiği tahmin olunan adam, bugün bir Britanya akıl hastanesinde yatmaktadır. Ya hakikaten delirmiştir yahut da, ölüm cezasından kendisini kurtarabilme* İçin, fevkalâde büyük bir ustalıkla deli rolü yapmaktadır. Kendisinin hüviyeti bile henüz tamamen tesbit edilmiş değildir.
olmak hususunda Ankara, Lizbon ve Madrid İle yArış ediyordu. Ve bu merkezler a-raamda Dublin, bu bakımdan ihtimal en mühlmminl teşkil ediyordu.
İnce bir anlayış kabiliyetine malik olmamakla beraber, genç Mc Coughey, maksadına ulaşabildi. 1941 haziranında bir gün bir otomobil. Dubllnin bir sokağında birdenbire durdu. Arabanın içinden fırlayan iki adim, kaldırım üzerinde bulunan birinin yüzüne biber alarak gözlerini yaktıktan sonra Ani bir hareketle Adamcağızı ya-kalıyarak otomobilin içine soktular. Böylece, yukarıdan gelen emirler dairesinde, İ R A. nın kumanda idaresinde yerine geçmiş olan Stephan Hayes “artık zarar ve-remlyecek bir hale” getirilmiş oluyordu. Î.R.A. ya mensup yüksek şahıslar bu gibi meseleleri kendi aralarında halletmeği daha uygun bulduklarından bu işde polise yardım etmek akıllarından bile geçmedi!
4
Dört ay kadAr sonra yine Dubllnde bir adam» kanlar içinde yere yıkılmış uzun boylu bir delikanlıyı kaldırarak en yakın bir polis karakoluna götürdü. Genç adamın bileklerinde kırılmış zincirler vardı, elbiseleri yırtılmış ve parçalanmış. üstü başı pislik içindeydi ve vücudundaki derin yaralardan «kan kanlar her tarafı ala boyamıştı. Yüzünde de, eski yaraların kapanmak üzere olan İzleri görülüyordu. Gen; adam kendinden geçmiş gibiydi ve orada bulunan nöbetçi çavuşu ilk bakışta onun herhangi bir akıl hastanesinden yeni çıkmış bir hasta olabileceğini düşündü.
Genç adam: “Ben Stephan Hayesim
diye mırıldandı. “Bana bir doktor, biraz dâ yiyecek bulun” dedi, aonra bayılarak yâre yıkıldı. Karakolun doktoru. Hayes’ln müthiş işkencelere maruz kalmış olduğunu derhal anladı. Vücudunun her tarafında düşmanları tarafından sigara İle yapılmış yetmişten fazla yanık yeri görülüyordu.
Hayes derhal bir hastaneye yatırıldı ve yavaş yavaş iyileşmeğe başladı. Polis tarafından sorgusu yapıldığı zurnan Hayes, meçhul adamlar tarafından kaçırıldığını, hususi bir evin çok küçük bir bodrumunda hapsedildiğini İtiraf etti. Hemen hemen her gün kendisine İşkence edildiğini de ilâve etti. Genç adamın anlattığına göre düşmanlan, kendisinin İngilizlerle temam olmadığına ve genç adRmın sırf kendi namına çalıştığına inanmıyorlarmış.
Dublin gazeteleri o zamanlar «Adece polisin kısa bir tebliğini neşrettiler. Bütün hâdise Î.R.A. nın husus! bir meselesi gibi telâkki ve izah edildi ve bu müessese ila îrlandadakl Alman faaliyetleri arasındaki münasebetlerden hiç bahsedilmedi. Hayea, kendisini sokakta yakalayıp Geatapo a-damlarına teslim eden haydutların hüviyetlerini ifşa etmek İstemedi. Böyle bir hareket muhakkak kİ kendisinin hayatına malolacaktı, çünkü bununla kendisi, Î.R.A. nın dahilî işlerinde ve İhtilâflarında yabancıların yardımına müracaatı şiddetle meneden namus ve şeref yeminine aykırı hareket etmiş olacaktı! Filhakika bu yemin, ”Ordu”nun âzalarını böyle bir mecburiyet
• •
ğı İçin, sizin vatanınız bana, çok sevdiğim İsviçre dağlarını hatırlatıyor; fakat ne çare ki burada, ecnebi bir saatçi İçin iş yoktur!”
Bu adam nihayet maksadına nail oldu ve Kuzey IskoçyAda bir dükkân açtı ve ertesi yıl da Orkad adalarından birine KirkwaH*a nakletti. Rüzgârların kavurduğu bu küçük adada az yabancı bulunuyordu ve Avrupa memleketlerinden gelen ecnebileri hiç sevmeyen adanın kaba ve iptidai halkı da Holândalı saatçiye fena gözle bakıyordu. Fakat bu halk, zahiren sert ve kaba görünmekle beraber, yeni gelen bir misafiri dost olarak bir defa kabul e-dince artık ona karşı fevkalâde büyük bir alâka ve sevgi gösterir. Ve böylece çok geçmeden, bozulan cep ve duvar saatlerini deniz yoliyle Tnvernesse’e kadar göndermek külfetinden adatılan kurtarmış olan o orta yaşlı, ufak tefek, sakin tavırlı ve çekingen tabiatlı saat tamircisi, bir sürü ahbap edindi. Ve bu dostluğun nişanesi olarak da kendisine süt, martı yumurtası ve giyecek eşyaları hediye edildi. Bu adam balıkçılıkta da çok usta idi.
4
Beş yıldan beri Büyük Britanyada oturduğu için 1932 de Schullermann tâbiiyete geçmek için tskoçya makamlarına müracaat etti. Kirkvvairda herkesçe iyi tanınmış olduğundan, şehrin ileri gelenleri arasında kendisi hakkında teminat verici vatandaşlar bulmakta güçlük çekmedi. Evrakı, hiçbir mania ile karşılaşmadan bir daireden ötekine geçti.
Sinemalarda, haftalık dünya havadisleri filmlerinde Hıtlerin yüksekten atan nutukları, bir taraftan lngilterede halk tarafından nefretle karşılanırken, diğer ta-B
Je ada halkı, bu yabancı dostuna sempatisini göstermekten geri kalmadı ve birçok ev kadınları onun dükkânına gelip. 17 eylül 1939 günü, Holândaya gitmek imkânını kendisine bahşedecek olan pasaportu elde etmesi dolayısivle duydukları sevinci ona söylemişlerdi. Küçük adam alelâcele bavullarını hazırladı, dükkânını kapadı ve Aberdeen’e doğru yola çıktı. Oradan Lerth’e geçti ve vapura binerek Rotterdam’a gitti.
Schullermann’ın Lelth’da gemlyâ binmesinden üç gün sonra, bir adam Rotter-dam’da “Commerce HoteV’e İndi. Bu adam bir hamala bavullarım götürmesini emretti. otel memuru hu pek vakur ve gösterişli yeni misafire lâyık olduğu hürmeti gösterdi. Yabancı misafir, Fritz Burler’in o-tıırduğu odanın numarasını sordu.
Berlinde Alexanderstrasse Caddesinin 76 numaralı binasındaki Nachrichtendlenst dosyalarında H. 432 rumuzlu ajan olarak tanınmış olan Burler, Holândada Canaris’-in başlıca ajanı idi. Kendisi, misafirini hürmetle karışık bir alâka ve ihtimamla karşıladı ve onu otomobille Laheye götürdü, tkl arkadaş burada, Alman Deniz Ataşesi Von Buellovv’un evine gittiler. Bu adam, karşısındaki misafiri görünce derhal hazı-rol vaziyetine geçli, hürmetle selâmladı ve sordu; “Yüzbaşı Curt von Müller, sizi tebrik etmeme müsaade buyurur musunuz? Scapa Flow’dan buraya kadar kim-bılir ne kadar güç bir yolculuk yaptınız!” Sessiz ve çekingen tavırlı küçük saatçi, şimdi Alman bahriyesinin bir subayı olmuştu! Gözlerinde hep o ince altın çerçeveli gözlüğü vardı, («kat sanki boyu uzamış gibiydi. Vücudu dimdik olmuş, miyop gözlerinde bir çelik sertliği görülüyordu.
Von Müller, hafifçe gülümsedi. Sevinmekte haklıydı, çünkü yirmi yıldan beri beslemekte olduğu intikam tasavvurlarının nihayet şimdi semere vermeğe başladığım görüyordu. Kendisi Demir Salip Nişanını kazanmış, sonra da Jutland ve Kat-tegat Deniz Muharebesindeki yararlıkları dolayısiyle bizzat Kayzer tarafından askeri liyakat madalyaalyle mükâfatlandırılmıştı. Fakat bütün bunlara rağmen. 1918 de Scapa Flow‘da Alman donanmasının hezimetini görmek ve bunun utancı altında uzun yıllar ezilmek bedbahtlığına uğramıştı. İşte şimdi, nefret ettiği İngiltere ile bu eski hesabı görmek zamanının nihayet gelmiş olduğunu zannediyor ve bu hesabı bizzat temizlemek hususundaki arzusunun da kabul edileceğini ümit ediyordu.
Von Müller’in mazisini tanıyabilmek J-çln daha gerilere gitmek lâzımdır; 1917 de İspanyada C&narls'ln yanında bulunuyordu. Canarİa, Amerikada Von Papen ile beraber çalışmanın yorgunluğundan henüz tamamlyle dinlenmiş değildi, tkl casus derhal, karşılıkjı samimî bir sevgi İle birbirleri, ne bağlandılar; bilâhare zaman zaman buluştukça bu dostlukları da gittikçe kuvvetleniyordu. 1920 ile 1930 yıllan arasında, memleketlerinin vaziyetinden hiç de hoşnut olmayan diğer birçok subaylar gibi o da, Nazilerle işbirliği yapmak hevesine mü tenddit defalar kapıldı ve böylece, Rohm
B ö L Ü M vın ANÎ DARBE
Rotterdam’a gelişinden birkaç gün sonra Schullermann, matem elbiseleri içinde lakoçyaya döndü. Annesinin cenazesine yetişemediğini söylediği zaman, tskoçya-daki ahbapları çok üzüldüler ve kendisine karşı çok samimi duygular gösterdiler. O-nu takip eden günlerde bu küçücük adamın pek derin bir teessür İçinde bulunduğunu herkes görüyordu. Artık hayattan hiçbir zevk almıyor gibiydi, öyle ki, çok defalar, küçük dükkânının kepenklerinl bile indirmeği unutuyordu. Her halde dükkânın arka tarafındaki odacığında zamanını uzun dualara ve derin kara düşüncelere dalmakla geçiriyordu...
15 ekim günü Amirallik dairesi, Royal Oak zırhlısının Scapa FloWda batırıldığını, 1280 kişiden ibaret mürettebattan 834 kişinin de öldüğünü bildiriyordu. Alman Radyosu, harbin ilk büyük zaferini askeri marşlarla tesid etti ve B 06 Denlzaltısımn kumandanı Teğmen Erbert Prien'e demir salip nişanının verildiğini bildirdi. Denizaltı Kiel Limanına döndüğü zaman büyük merasimle karşılandı. Amiral Doenitz de, denizaltının kumandan ve mürettebatını tebrik İçin oraya gelmişti. Orada bulunanlar arasında pek az kimse, denizaltının kulesinden sivil giyinmiş ufak tefek bir adamın çıkıp derhal bir uçağa bindirildiği-ni ve Berllne müteveccihen hareket ettiğini farkettiler.
Schullermann (yani hakiki ismiyle Von Müller), Kiel Limanındaki zafer şenliklerine iştiraJc etmekten çok daha mühim islerle meşgul olmak mecburiyetinde idi. Berlindeki patronu, kendisinin vereceği raporu sabırsızlıkla bekliyordu. Von Mtiller’-ln Scapa Flovv’da denizaltılara karşı müdafaa tertibatı hakkındaki istihbaratı ne şekilde elde etmiş olduğu, ihtimal hiçbir zaman anlaşılmayacak ve bir sır olarak kalacaktır. Bu, herhalde, arada sırada, yüzlerce konuşmalardan ve binlerce kurnaz müşahedelerden ve bazan da tesadüfi c-larak elde edilen küçük ve ehemmiyetsiz haberlerin sabırlı ve metodlu bir şekilde tertibi neticesinde temin edilmiş olmalıdır.
Kendisi, plânının mükemmel olduğuna tamamlyle emindi ve Rotlerdam’dakl gizli konuşmasında, Alman filosunun en büyük ve cesur denlzaltısımn, Royal Oak zırhlısını batırmak işine tahsis edilmesini istemişti ve bu takdirde denizaltıyı bizzat sevk ve idare edeceğini bildirmişti.
14 ekim günü Schullermann, bir kayık buldu ve sahil müdafaa tesislerini yararak, Scapa Flow’un doğuaunda, denizaltı He buluşmağa gitti. Muhakkak ki bu. büyük bir cesaretle başarılmış fevkalâde bir deniz macerası oldu. Tabii, bizim bazı bahriye makamlarımızın dikkatsizliğinin de burada mühim rolü oldu ve hâdiseyi mü-laakıp Amirallik Dairesinin yapmış olduğu tahkikat esnasında ciddi ve da verildi. O tarihten İtibaren civarında denizlerde herhangi çok dikkatle takip edildi ve
mil uzaklarda bile, deniz üzerinde varil ve saire, gibi herhangi bir cisim müşahede c-dlldiği zaman, araştırmak ve tetkikAttı bulunmak üzere derhal uçaklar ve hattA torpitolar bile gönderiliyordu.
4
Goerlng, Royal Oak ması dolavısiyle, bu işi güzel »özler sarfettl,
Müller’in oynamış olduğu role hiç işaret edilmedi. Denizaltının kumandanı Prion ile mürettebatına birçok nişanlar verildi,
sert cezalar Scapa Flow bir hareket sahilden 40
zırhlısının batırıl-başaranlar İçin çok fakat bu işde Von
Bu adamın 1936 yılından beri ingiltere-de, bir KanadalI sıfatiyle, makinist ve bisiklet yarışçısı olarak yaşamış olduğu zannedilmektedir.
4
Devlet Hapisa nesinde Coughey, gıdasızlıktan neticesinde vefat
et-
ve-za-
“Marybouragh mevkuf Jean Mc mütevellit bitkinlik mlştir.”
Haplsanenin doktor subayı, savcılığa rilecek bu Ölüm ilmühaberini imzaladığı
man, İrlanda Cumhuriyet Ordusunun (t.R.A.) diğer bir faslı da kapanmış oldu. Mc Coughey, 11 mayıs 1946 günü Öldü. 22 günden beri kendisine verilen yemekleri ve 17 günden beri de içilecek şeyleri reddediyordu. Kendisinin ölümü yalnız İrlanda Cumhuriyet Ordusu dramının diğer feci bir sahnesini teşkil etmekle kalmamış, aynı zamanda, müttefiklerle Nazi ajanları arasında, İngiliz imparatorluğu câmiasına mensup ve harpte bitaraf kalmış biricik memleket olan lrlandanın payitahtında cereyan etmiş olan o garip ve gizli mücadelenin de bir sahifesini teşkil eylemiştir.
Zümrüt Adanın, coğrafi vaziyeti dolayı-siyle. 1940 yılında Nazi Erkânı-harbiycsi-nin tamahkâr gözlerini ve dikkatini kendi üzerine çekmesi tabiî idi. O tarihlerde Alman Erkânı-harbiycsl, Ingiltereyl, İAt.Üâ projesi üzerinde son tetkiklerini bitirmek üzereydi. Elre’nln evvelâ İşgal edilmesi ve buradan da İngilterenin batı sahillerine atlamak İçin İstifade olunması fikrinin, îngiltereyi istilâ plânının bir faslım teşkil ettiği muhakkaktı. Alman yüksek kumandası, bu İşgal işinin diplomasi yoliyle veya kuvvet İstimaliyle yapılması arasında bir fark görmüyor ve bu cihete ehemmiyet vermiyordu. Her iki halde de lrlandanın işgali, bir haftada başarılabilecekti, lngil-terenln bu mevzu üzerinde aynı şekilde düşünmemesi ve Dunkerque günlerinden biri lrlandanın kuzeyinde mükemmel kıtalar bulundurması. Berilnin hiç de hoşuna gitmiyordu ve bu da, Britanyada Casualara Karşı Mücadele Teşkilâtımızın mükemmsl bir surette çalışmasından ileri geliyordu.
Bununla beraber lrlandanın payitahtı olan Dublin, iki düşman arasında cereyan eden entrikalar için çok müsait bir saha
altına koyuyordu.
Irlandadakl Almanların, De Valera Hükümeti erkânını kaçırmak veya Öldürmek ve akabinde de memlekette bir hükümet darbesi yapmak tasavvurunda olduğuna dair mühim vesikalar ele geçtiğinden, Dublin Hükümeti Î.R.A. teşkilâtının şeflerine karşı çok şiddetle harekete geçmişti. Temizlenen adamlardan biri de Mc Caughey oldu.
Bu adamın cebinde garip bir şekilde yapılmış bir anahtar bulundu ve kendisinin sorgusu yapıldığı sırada orada bulunan polis memurlarından biri. Hayes’ln bileklerindeki kelepçeleri hatırladı. Kelepçeler getirtildi ve anahtarın onlara uyduğu görüldü. Bu çok açık delil karşısında ne diyeceği kendisine sorulduğu zaman Mc Caughey bu işte parmağı olduğunu itiraf etti. Bunun Üzerine bir askerî mahkeme huzuruna çıkarıldı, suçluluğu sabit oldu ve insan kaçırma ve öldürmeğe teşebbüs suçlarından ölüme mahkûm edildi. Bu İşlerde kendisine emir ve tAİİmat veren s-damların isimleri bu dâvada hiç zikredilmedi. Ölüm cezası müebbed hapse tahvil edildi.
bu ceza, haki-bu gibi hâdi-veaile ve ted-
Aynı zamanda Hayes de uzun bLr hapse mahkûm oldu; fakat katte, kendisinin hayatının «elerden koruması için bir bir teşkil etti. ★
Britanya Gizli Servisi İrlanda ihtilâlcileri arasındaki ihtilâfları büyük bir alâka ile takip etmekte çok haklı idi. Kuzey îr-landada bunların faaliyetleri daha mühim ve tehlikeli bir hal almıştı. Güney trionda limanlarından IstifAde edemlyen İngiltere, kendisine sadık kalmış olan Ulster vilâyetinden gelebilecek her yardımdan istifade mecburiyetinde İdi. Muazzam tersane ve tezgâhlarivle. silâh gizli askeri stoklarlvle ajanlarının baltalama
müsait bir saha teşkil ediyordu. LHater vilâyetinde kırall polis teşkilâtının umumi müfettişi olan ir Charles Wickham bile o zamanlar, Waring Street Caddesindeki dairesinde Scotland Yard’ın Husus! Servisine ve Askeri îstihbarat Servisine mensup memurlarla yaptığı uzun görüşmelerde birçok uykusuz geceler geçirdi.
—(Devamı Önümüzdeki İlâve nüshamızda—
fabrikalarlyle ve Belfast, düşman faaliyetlerine çok
Kadınların en mühim derdi halledildi
Sıhhatinizi bozmadan zayıflayabilirsiniz
Meşhur Amerikalı doktor Hauser’in çok enteresan tavsiyeleri
4
1947 de Rom» güzellik kındlçellğlnl kazandıktan nonra filini çevirmeye bavlıyan ve simdi İtalya nin en parlak sinema yıldızı olan Sikana Pampanlni. vücudunun güzelliğini spora borçludur. Karimde, Silvana’yı İp çekme egzersizleri yaparken görüyoruz.
Moda yaratan kadın terzisi
Scahiparelli'nin başına gelenler
Dünyaca tanınan bu kadın bir mücevher * hırsızlığı
İSMİ. garip bir mücevher hırsızlı£ı-■ na karışmış olan Parisin an meşhur terzilerinden Elsa Bchlaparelli’-ye talih, hayatı boyunca iki defa gülmüştü:
Birincisi; Elsa*nın 24 yaşında ve hasta çocuğuyla Neır-York’ta, kocasından ayn yaşadığı ramana rastlar. Bir gün, cebinde beş parası olmadan yolda yürürken, düşürülmüş 20 dolarlık bir bankonot bulmuştu.
Elsa Schlaparelli’yi yedi yıl sonra Pariste görüyoruz...
Gene fakirdi. Kızlyle şehrin kenar mahallelerden birinde, küçük bir evde oturuyordu. Hayatını kazanmak için Jarseden kadın modelleri çiziyor, bunlan birkaç Ermeni ksdına ördürüyordu.
Elsa’ya ikinci defa gülen tallht, bu ceketlerden birkaçının Amerikalı bir tüccarın eline geçmesini sağladı. Tüccör, Schiaparelli adındaki kadını bulmak için Farisi altüst etti, bulunca da ceket ve eteklik olarak kırk muhtelif takım ısmarladı. Bu kırk Jerse takımı, Schiaparelli’nin bugünkü şöhretinin ilk temel taşı oldu. Çünkü mesleğinde artık yirmi yılı doldurmuş olan Schiaparelli, bugün Parisln baş terzilerinden biridir.
Schiaparelli’nin tek bir modelini görmemiş yüzblnlerce kadın bile "Shoking”, "Zut” ve diğer lavantalarını kullanmaktadır. Paris yüksek muhitinin kadınlan, yüz bin frank değerinde, "Memnu meyva’’ adını verdiği siyah sırmalı akşam robunu kapış kapış alıyorlar. Biçimi gayet sade olan bu robun sivri dekoltesinden sırma ve incilerle İşlenmiş açık pembe göğüs sütlyenl görülmektedir...
Schiaparelli. kendisi İçin:
— Yaratmak için ressamlar ve yazarlar gibi, ben de seyahat etmeliyim. diyor. En iyi fikirler, dışarda bulunduğum zamanlar gelir.
ReRimll mecmuaJarın aktüallte sayfalarında. Schiaparelli’nin Yeni Zelanda da uçaktan inerken, bir Akdeniz gezisinde, lskoçvada viski içerken yahut Minnesotada konferans verdiği sırada alınmış resimlerine sık sık rastlamak mümkündür.
Komada dünyaya gelen Elsa Schi-aparelli’nln bahası İtalyan; annesi de bir ltalyan-îskoç-Mısırlı melezdir. Babası bir ilim cemiyetinin başkanı idi. Schiaparelli ailesi, cemiyetin bulunduğu Corslnl Sarayında o-turmakta iken Elsa’mn doğduğu gün muazzam bir zelzele, sarayın bir duvarını yıkıp pencerelerinin bir kısmını kırdı. Elsa Schiaparelli. bu hadiseyi gayet İyi hatırladığını İddia etmektedir...
Henüz 14 yaşındayken bir Kuala evlendirilmek İstenen Elsa lngiltere-ye kaçtı, bir kreşte çalışmağa başladı. tngillerede bir PolonyalI ile evlendikten sonra kan koca New-York’a gittiler. Orada Elsa nın Martsa adındaki kızı doğmuştu. Evlilikte saadet bulamıyan Elsa 1922 de kocasından ayrıldı, Parise gitti; Fransız tâ biye ti ne geçince boşanma dâvasını kazandı. Bu, onun ilk ve •on evlenmeğiydi.
Kırk jerse ceketin sayesinde Schl-aparelll oturduğu mütevazı mahalleden de la Palx Sokağına taşındı; Chanel, Lanvln, Paguin gibi en meşhur terziler safına geçti. Meslekdaş-
BCHrAPASFlLl
0101
FATH
rarhln üç büjuk terzisi Schiaparelli, Dior ve 1ath ın yarattıkları Uç mudeL
teninin İsmi, son günlerde meselesine karışmıştı Çeviren: N. Y. T.
Meşhur kadın terzisi SchiapjırrlH
lan. kumaş ve ipek fabrikatörleri onda, yeni parlayan bir yıldızı tanımakta gecikmediler. Anladıkları bir şey daha vardı kİ, bu da; Elsa Schiaparelli’nin, kendi kendini yetiştiren kadınların çoğu gibi, geçinilmcsi zor. çetin tabiatlı bir kadın oluşiydi.
Schiaparelli’nin piyasaya ilk olarak çıkardığı İcatları Shoking Pink ve lce Blue renkleriyle mavi, kırmızı vs. renklere boyalı kürkler, ü-zerine matbu harfler basılmış ipekli emprimelerdi.
Schiaparelli modellerini çizmez, ressamların fikir vererek, kıımsşı manken üzerine sararak çizdirir. Kreasyonlarını —rop, şapka ve mücevherleri— kendi Üzerinde teşhir e-der.
Vandome Meydanında. Rltz Oteli yanında bulunan müessesest 98 odalıdır. Dükkânın vitrinleri sur-rdalıst tarzı andıran Schiaparelli uslûbur.-dadır; beyaz yaldızlı eşyalarla döşenmiş üç salonda model koleksiyonları teşhir edilir. Atelyelerde istihdam edilen 350 kişiden 250 si terzi olarak çalışır. Fakat şunu da söylemek lâzımdır ki, ıtriyatçılık Schl-aparelliye terzilikten daha çok kâr getirmektedir. Yalnız kırk kişinin çalıştırıldığı bu şubeden yılda tam 700 milyon frank alınabiliyor. Kokuların şişeleri, etiket ve kutuları hep Schiaparelli’nin buluşlarıdır.
Elsa Schiaparelli’nin Berri Sokağındaki evinin salonlarında siyaset, sanat ve tiyatro adamları sık Sık toplanır. Tıınusta hususi olarak işlenmiş sırmalı erguvan! organtinden yaygılar Üzerinde verilen akşam yemekleri pek rağbet görmektedir. Yemekler altın tabaklar içinde getirilir; uzun şarap kadehleri pembe Bohemya krifllalindendir; dondurmalar nadide, kıymetli kaplarda sunulur..
Sosyetenin en güzide simalarından biri olan Schiaparelli çok çalışkandır. Ne kaklar geç yatsa, her sabah 8 buçukta kahvaltısını eder, evdeki İşlerini tanzim ettikten sonra saat 10 dan evvel müesseaeslne gider.
Elsa Schiaparelli ince, tatlı esmer, gözleri kahverengi olan bir kadındır. Kendine has bir şiveyle ve bu şiveyi gizlemeğe lüzum görmeden, İngilizce, fr ansızca ve İtalyanca konuşur. Haftada bir dinlenmek İçin ayırabildiği bir günde çokça okur, müzik dinler. En çok okuduğu şiir, sanat, arkeolojiye alt eserler, siyasi kitaplar ve... polis romanlarıdır.
•Aman yarabbll Gene şişmanladım!0 İşte, her genç kı* ve kadının. İçi sızlayarak, ayna karşısında söylediği «oz!
Halbuki şişmanlık, sıhhate muzir gıdaları çok miktarda yemekten ileri gelir. Hem sıhhatinizi korumak, hem de şişmanlamamak istiyorsanız, gıdanız* çok dikkat etmeniz lâzımdır. Bugün. «İze, fazla yağları eritmekle beraber, vücudunuzu kuvvetten düşürmeyecek yeni bir usul takdim ediyoruz:
Amerikada. gıda meseleleri üzerinde ihtisas yapmış ve birçok sinema yıldızlarının husus! tablbliğinl ifa etmiş olan Dr. G. Hauser. sıhhate zarar vermeden on günde nasıl beş kilo kaybedtlebileceğlnl şöyle izah edi-yort
Haklkaten zayıflayabilmek İçin, bu on günlük tedaviyi, beh^maha) tatbik edecek iradeye sahip olmak lâzımdır. Tedavinin İlk günlerinde, bünyede bir zindelik duyulacaktır. Aynaya bakınca, hatların inceliği, o çirkin ve gayrı «ıhh! yağ tabakalarının kaybolduğu görülür. Bünyenin her höcresi faaliyete geçmiştir. Çünkü, eriyen yağ tabakası ile birlikte, yorgunluklar, tereddütler, isteksizlikler ve hattâ hâzan kendini küçük görme kompleksleri bile kaybolup gider. Ruhi kompleksler bile eskiri kadar mühlmsenmez. Zayıflama kürlerinin. sıhhate musir, hattâ tehlikeli olabilecekleri hakkındakl bütün iddialar. bugün artık mesnetsiz kalmıştır. Yalnız zayıflamağa çalışılır ve bünyeye lüzumu kadar vitamin verilmezse, tabiidir ki zayıflama kürleri de tehlikeli olabilir Fakat, teklif ettiğimiz gıdalar İçin böyle bir tehlike mevzuu bahis değildir. Dr. Hauser'ln metodu tatbik edilecek olursa. sıhhat veya güzelliğe lüzumlu olan gıdalardan hiç birisinden mahrum edilmemek şartly-le günde behemehal yarım kilo kaybetmek mümkündür. Vitaminlerin, proteinlerin. mülklerin dozajı çok dikkatli hesap edilmiştir. Binlerle İnsana tatbik edilen bu metod, şayanı hayret neticeler vermiştir.
Gıdadan fedakârlık etmemek şar-tlyle genç kalmak veya tekrar gençleşmek İçin tek çare. (İcabında) kilo kaybettikten sonra, yemeklerin kon-troluna devam etmektir. Yaşamak !-çin yemek şarttır. Bunu bir defa hatırdan çıkarmamak lâzımdır. Fakat, yemeği de, mantık dairesinde idare etmek lâzımdır. Bir taraftan kalorilerin lüzumundan fazla birikerek. İhtiyarlamağa «ebep olan fazla yağların teşekkülüne mâni olurken, diğer taraftan bünyeye, gençliğini devam ettirecek olan maddeleri de vermek icap eder. Bu maddeler, vitaminler, madenler ve albümlndlr. Vitaminler, vücudun hayatiyetini uıatır. Albümin-li maddeler, bünyenin kuvvetin! muhafaza ederler; madenler lee. guddelerin faaliyetini teşvik ederler.
"Dikkatli ye?" Her gün, her ay. her yıl gıdana dikkat et! Bel ne kadar incelirse, hayat o kadar uzar! Bunu dalma hatırda tutmak lâzımdır.
Beşer! gıda maddelerinin hepsini, besleme kifayeti bakımından tetkik etlikten sonra. Dr. Haııser. su beş maddenin, besleme bakımından, diğerlerinden üstün olduğunu tesbit edebilmiştir.
"Beslenmenin beş harikası,, şunlardır:
1 — Yağı alınmış «üt tozu.
2 — Maya ve tahammur maddeleri
(Bilhassa bira mayası).
3 — Nebat! tohumlar vs yağlar.
4 — Yoğurt.
5 — Pekmez.
Yoğurt, B. Vitaminlerinin bünyede inkişafını takviye eder. Yoğurt, gençliğin muhafazasında en mühim mevkii İşgal eder. Çok kimse, yoğurdun şişmanlatmadığını bilmez. Zaten, sütten deha lezzetli olan yoğurt, uzun mü4det midede kalır ve "acıkmak* hissini geciktirir.
Pekmezde, yalnız B Vitamini değil, demir, kalsiyum ve başka madenler de vardır, Seker yerine daima pekmez kullanmak daha doğru olur.
Dr. Hausor’ln müşahedelerine göre, bu beş gıda maddesi, beslenme «İstemimize hâkim olmalıdır. Bunlardan sıhhî, lezzetli ve bünye hücrelerine her türlü lüzumlu maddeleri veren yemekler yapılabilir. Bu maddelerin besleme kifayeti o kadar, fazladır kİ, Dr. Haııser, bunlardan yalnız birinin her gün Aİınmasiyle, vücudun beş yıl daha gençleşeceğini İddia ediyor.
Bu çeşit zayıflama ve gençleşme kürleri, daima zevk verici olmalıdır. Tabii yoldan yapılan tedavi, ancak, zevk vermeğe başladığı gün tesir et-
Kadın nor Cetveller ve erkel mal ölçü İn tetkikinden, (i ile 15 Çil r ile 1 30
yaş arasında, ağırlığın ne kadar
az arttığı anlaşılabilir. 30 yaşın a-
kırlığı hayatın bakiyesi için çok a-
lemm iyetll olduğundan. hu yaştan
lonra kilo Almamağa gayret edil-
meiidlr.
Kadınlar
( Normal bünyeli)
Boy Taş
(rm » 15 16 25 M
142 45.2 47,5 48 p 50,3
144 45.7 48.5 40 8 51,1
H7 46 2 49.4 50 7 52 >
149 47.1 50.3 51 6 53 CQ.
152 48.5 51.6 52,5 53,0 -
İM 49.6 53 53 9 55,2 *1
157 51 1 54 2 55.7 56,6 -.
100 52.5 55.7 57 58.3
162 54.3 57 58.3 59,7
İM 56,1 MA 60.1 61,5 >■
167 57.9 60 6 62 63 3
170 59.7 62.6 63.8 65.2 o
172 61.5 63A 66.6 67
175 63,3 65 6 67 5 6â 4
177 65 6 67.5 68 A 70.2
ISO 67.0 69,7 70,6 72
Erkekler
(Normal bunyelt)
Bny Yaş
(cm.) IS 20 25 86
149 46.2 50.7 58 54.8
152 47. 1 51,6 53.9 55,7
155 4A. 6 53 54.8 56.6
157 49 8 54 3 56,1 57.0
160 51. 1 55 7 57.0 59,3 w'
162 53 57.5 59,7 61 n
165 54. 6 59.3 61,5 62.9
167 M. 6 61 63,3 64 8 r
170 M, 3 62 9 M 4 66,5
172 60. 1 64 M 67 68.4 r
175 62 66.5 68.8 70.6 5
177 64. 4 68.4 71 72.9 •
1W1 66 5 70,6 73.> 75,6
183 68 S 72,9 76.1 78.4
185 71 75.1 78,8 81
İM 733 77 4 81 83,7
190 75.6 79,7 63,3 86,5
meğa başlar. Hcrkaal genç, güzel ve taze tutâcak olan aşağıdaki tetipler, hem fayda, hem dr zevk verecek oe-kildo hazırlanmıştır.
Zayıflatma
şurubu
Union, İnce inca litre suda ağır
Bir portakal ve üç dilimlenir ve yarım ağır on dakika kaynatılır ve iki kaşık süzme bal ilâve edildikten sonra beş dakika daha kaynatılarak süzülür Hasıl olan Şurup soğuduktan sonra günde üç bardak içilir.
Vitamin marmeladı
Dilimlenmiş İki portakal ince İnce kıyılır, kıyılmış iki limon ve yarım greypfurt ile karıştırılır. Hasıl olan halita bir fincan süzme bal İçinde tekrar karıştırılır.
Vitamin şurubu
Kaynar suya, yaban! gül meyvala-n atarak hafif ateşte bir çeyrek saat kaynatılır. 12 saat bekletildikten sonra süzülerek, şurubun İçine iki kaşık limon suyu atılır. Şurup kapalı şişelerde muhafaza edilir ve her gün. içilen nulur.
meşrubata bir çay kaşığı ko-Şurupta C. Vitamini vardır.
*GeceM kokteyli
sıcak bir fincan süte |k! ka-
Çok
şık pekmez karıştırarak, yatakta a-ğır ağır içilir. Bütün gece çok rahat bir uyku verir.
Kuvvet şurubu
bardak portakal suyuna Ikl kaşığı süt tozu ve bir kahve bal konularak lylco karıştırıl-sonra birden içilir. Bünyede bir zindelik ve ferahlık hls-
Bir kahve kaşığı diktan derhal «edilir.
Resimlerle dünya haberleri
Fotoğraflar
karnıbnhar. grape fruit «üt veya alafranga kahve. GÜN kahvaltısı*
•üt veya «ıcık
kıymasından tkl yarım soğan, bir bardak süt veya

Süt şurubu şuruba, Hauser sisteminin tada denilebilir.
Bu mali
Yarım litre taze süte, dört kahve kaşığı bira mayası, altı kaşık süt tozu ve bir çay kaşığı pekmez katılarak İyice dövülür ve üzerine yarım litre taze «üt daha dökülür. Dr Hau-ser diyor kİ: "Bu suretle elde edilen şurup hem çok lezzetlidir, hem -le demir, kalsiyum, albümin ve B Vitamininin her çeşidi bakımından gayet zengindir. İnsan kaç yaşında olursa olsun, derhal kuvvet) ve İradesi artar. Tavsiye edilmiş bu süt şurubu, birkaç biftek kadar besleyici olduğu gibi, daha kolay hazmedilir ve hazmı ağır olan sığır eti gibi şişiriri değildir. Bu şurubu yemekler arasında veya yatarken Içmell.
Agızs slnmayacak yemekler
Sıhh! şekilde zayıflamak ve gençleşmek için, yukarıdaki tertipleri a-rada bir tatbik etmek kâfi değildir. Eski İtiyatlardan da vazgeçmek lâzımdır. İnsanlar, bugün umumiyetle kötü gıda almaktadırlar. Beslenme sistemimizin esasını teşkil eden patates. hamur İşleri, fazla kaynamaktan posa haline gelen sebzeler, fazla miktarda francala, rfeker ve pastalar, hep •emen verici gayrı sıhhi gıdalardır. Kadınlarımız bunlara el bile aürmeme-II ve bir saniyelik zevkleri İçin, ö-mÜrlerinl fedadan çekinmelidir.
Bedenî faaliyet
Vaktinden evvel ihtiyarlamanın yegâne sebepleri, fazla ve gayrı sıhhi gıda değildir. Modern hayatın hepimizde hasıl ettiği daim! gerginlik de, sıhhat, üzerinde aynı derecede musirdir. Kaçınılması İmkânsız olan bu


*
Yukarıda:
Solda: Napoli körfezindeki meşhur Kapri adasına gelen Rlta Hayworth. çarşıda alışveriş ettikten sonra oteline dönüyor.
Ortada: Rita He kocası Ali Han. Kaprl’ds "Zaça,, İsimli yatlarının güvertesinde.
Sağda: Rlta yatında, kocasının iki oğlu İle sabah kahvaltısı ederken.
Aşağıda:
Solda: Almanya’da Avusturya hududu üzerindeki Bay-yera dağlarında, yerden 1000 metre yükseklikte sisle kaplı iki tepe arasına gerilmiş bir tel üzerinde 3 cüretkâr cambaz, herkesi dehşet de bırakan marifetler mıştır.
Sağda: Cambazlardan
dağ üzerindeki telde motosikletle yürürken, diğer İkisi ona ssılarak "ölüm numarası- yapıyorlar.
içln-yap-
biri
gerginliğe karşı tek «İlâh vardır; Gevşeme! Gevşemeği öğreneceğiz Bunun İçin komplike hareketlere hiç lüzum yoktur. Bilâkis hiç yorulmamak lâzımdır. İşte size bir kaç numune:
Dirseklerinizi masaya dayıya ra k, ellerinizle, kapalı gözlerinizi Örtünüz. Aynı zamanda, ellerinizle örtmezdeniz, gözlerinizin düşeceğini kendi kendinize telkin ediniz Bundan sonra yüzünüzün adalelerini teker teker gevşetiniz ve başınızı, uyuklar gibi a-şağı düşürünüz. Bir iki dakika böyle kalınız. Aynaya bakınca, yüzünüzün no kadar dinlenmiş göründüğüne hayret edeceksiniz.
Tavsiye edeceğimiz ikinci hareketi, banyoda, sokakta, sinemada her yerde yapabilirsiniz. Normal nefes alırken, karnınızı, sanki sırtınıza yapıştıracakmışsınız gibi içeri çekiniz ve ona kadar savarak tekrar gevşetiniz. Bunu yürürken yaparsanız. omuzlarınızın geri atıklığını, göğsün şiştiğini ve baldır adalelerinin gevşediğini, adımların uzadığını hissedeceksiniz.
Sigara ve İçki
İfrata gitmeden tütün ve alkol
• •

ı *■
Kadın vücnntı güzelleştiren sporlardan biri de, yüzmek ve
t ranı pil en den atlamaktır.
kullanmanın zararı yoktur. Hattâ hazan. yemek üstüne içilen bir sigara, dinlendirici bir tesir bile yapabilir. Doktorlar, yemekte alelekser şarap tavsiye ederler; çünkü şarap hem sıhhidir, hem de yemek esnasında zevk verir. Dr. Hauser. gazoz, soda ve coca cola cinsinden içkileri, man-zuriu saymaktadır. Tavsiye edilen beş ana gıda maddesinin temin ettiği bol kalsiyum, zaten sigara ve alkol ihtiyacını kendiliğinden azaltacaktır.
On günlük zayıflama tedavisi ve yiyecek
Her sabah, kahvaltıdan evvel yarım grapa fruit ile bir fincan alafranga kahve veya sütlü kahve içilecektir. Şeker yerine bal ve taze süt yerine «üt tozu kullanılması şayanı tercihtir.
Her aksam yemeği şunlardan İbaret olacaktır;
Büyük bir bardak «Üt veya domates suyu, yarım fincan bira makası veya yoğurtla karıştırılarak İçilir, Süt sıcak da, soğuk da olabilir.
Günün hiçbir saatinde açlık his-sedllmemelidlr. İcabında yemekler arasında çiğ kereviı veya havuç yenir veya tarif edilen «üt şurubu, domates suyu veya ballı ayran 1-çllir. Şeker yerine dalma bal veya pekmez kullanılmalıdır. Hiçbir suretle sirke kullanılmayacak, salatalar limonlu olacaktır. Şimdi cn günlük yemek listesini veriyoruz:
1 İNCİ GÜN
Sabah kahvaltısı!
İki katı yumurta İle, İki çiğ domatesle birlikte vitamin şurubu.
öğle yemeği:
Yağsız sığır köfte (tavadah ; grape fruit bir alafranga kahve.
2 NCİ GÜN
Sabah kahvaltım îçine ham havuç rendelenmiş 4 kaşık ayran, bir dilim kızarmış ekmek. süt veya sıcak vitamin şurubu.
Öğle yemeğlı
Kızarmış yarım piliç. İnce kıyılmış ham ıspanak veya pancar yaprağı, limonlu radika sala tası, fırında veya külde pişmiş ve bala batırılmış elma
3 ÜNCÜ GÜN
Sabah kahvaltım
Sahanda iki yumurta (yağsız), bir dilim kızarmış ekmek, büyük bir domates, süt veya sıcak vitamin şurubu.
Öğle yemeğlı
Yağsız büftek (tavada/, limonlu salata, bir grape fruit süt veya alafranga kahva
4 ÜNCÜ GÜN
Sabah kahvaltım
Tavada kızarmış büftek, limonlu radika salatası, kuru ekmek, sut veya sıcak vitamin şurubu.# öğle yemeği:
Yağsız, beyaz etli tavada kızarmış balık, kızarmış üç domates, I yeşil PAİatA. fırın veya külde pişmiş elma, süt veya alafranga kah-I ve.
5 İNCİ GÜN Sabah kahvaltısıı
Katı pişmiş iki ^murta. nak elma marmelat*, süt sıcak vitamin şurubu.
öğle yomeği:
Rozbif veya büftek. İnce mış ham karnıbahar. meyva salatası. süt veya alafranga kahve.
6 NCİ GÜN Sabah kahvaltısıı
İki dilim gravyer peyniri, kızarmış ekmek, elma marm&lati, «üt veya alafranga kahve.
Öğle yemeği:
İki dilim ciğer kızartması, ince kıyılmış salatası.
7 NCİ Sabah
Kızarmış pilicin dörtte biri, ince kıyılmış ham taze fasulye, pişmemiş meyva salatası, süt veya alafranga kahve.
Öğle yemeğlı
tkl yumurta ve çiğ kerevizden salata, bir dilim kızarmış ekmek, «üt veya alafranga kahve.
8 İNCİ GÜN
Sabah kahvaltısıı
Kızarmış ekmek üzerinde bir köfte, portakal salatası, süt veya alafranga kahve.
Öğle yemeği:
İki dilim sığır rostosu, pişmemiş ve İnce kıyılmış karnıbahar. havuç salatası, grape fruit, «üt veya alafranga kahve.
9 UNCU GÜN
Sabah kahvaltını
Radika, domates ve kereviz salatası. bir avuç ceviz, ufak bir dilim kızarmış ekmek, süt veya sıcak vitamin şurubu.
öğle yemeği:
Yağsız beyaz eti! kızarmış balık, hıyar ve radika salatası, fırın veya külde pişmiş ballı elma, «üt veya alafranga kahve.
10 UNCU GÜN Sabah kahvaltısıı
Rozbif veya soğuk kuzu budu, elma marmelatı. «üt veya vitamin şurubu.
Öğle yemeğlı
Mantarlı omlet, domates salatası. bir tabak çilek, süt veya alafranga kahve.
1BP&-veya
kıyıl-
Profesyonellik, amatörlük mevzuu
Beşiktaş Kulübü idarecilerinden Remzi Tosyalıoğlu diyor ki
Bir profesyonel lik kurulması ve Beşiktaş, F.Bahçe, Vefa, G.Saray Beyogluspor, Taksim kulüplerinin buna dâhil olması futbolumuzun kalkınması için kâfidir zannederim,,
Konuşan : Vedat ETENSEL
memleketimizde düşünebileceğimiz profesyonellik şimdilik başka prenslp-ı olduğu şirket*
Zatopek bir kış çalışmasında çamurla mücadele ederken
Meşhur Zatopek
1 o.ooo metre dünya rekorunu nereye götürmek istiyor ?
Yazan ı Ziya özçam
BRÜKSELDE yapılan 4 üncü Avrupa Atletizm Birinciliklerinde iki birincilik elde etmek suretiyle büyük başarı gösteren Çek atleti Emil Za-topek’in uzun mesafe koşularında bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük atlet olduğu hususunda, bütün atletizm münekkldleri artık ittifak etmiş bulunmaktadırlar. Zatopek tarafından elde edilen ve dünya rekorlarının üstünde bulunan kronometre dereceleri bir seneden beri sistematik bir şekilde muntazaman teıakki etmekte. Çek atletinin 10 000 metre dünya rekorunu daha nerelere kadar götüreceği atletizm dünyasının merakla ii-zerinde durduğu bir konu halini almaktadır. Çekoriovakyalı şampiyon bugünkü muvaffakiyetini her şeyden önce yüksek İdman «İstemine medyundur. Zatopek, antrenmanlarını umumiyetle ormanlık arazilerin yumuşak topraklarında yapmakta, her günkü çalışmasına ilâveten haftanın 3-4 gününde sabahlan çalışmaktadır. Uzun mesafeler üzerinde ayarlanmış serbest koşulara programlarında çok yer verdiği gibi. BÜrat çalışması yaptığı bazı günlerde de 58 saniyelik 20 tane 400 metreyi birer dakika ara He birbiri arkasından koyabilmektedir.
1946 yılı kasım ayının bir cumartesi günü öğleden sonra tarihî Aşcot parkurunda Büyük Britanya Şildi kroskantri yarışması İcra kılınacaktı. Tanınmış birçok atletler depar hattında hazır bulunuyorlardı. Müsabakanın henüz ilk turu dahi tamamlanmamış olmasına rağmen, bir atletin rakipleriyle olan arasını hayli açtığı görülmüştü. Bu müsabıkın kim olduğunu herkes birbirine sormakla meşguldü. Neden sonradır ki yanşı yürüten atletin müsabakada Çekoolo-vakyayı temsil eden Emil Zatopek a-dında birisinin olduğu anlaşıldı. Koçuyu takip edenler. Çek atletinin bu kadar süratli bir tempoya koşu de-vamınca dayanamıyacağmı söylüyorlardı. İkinci tur tamamlandığında Zatopek bu süratle hızını bir miktar yarışı 900 metre Atlotizm’in uzun yeni bir yıldızın hakkakti.
Zatopek 1922 yılının 19 eylül günü Moravyada doğmuştur. Atletizme başlaması ise, ancak 1941 yılından sonra olmuştur. Zatopek 1.78 boyunda ve 73 kilo ağırlığındadır. Stil bakımından tenkide lâyık pek çok tarafı bulunmasına rağmen uzun mesafelere olan dayanırlığı ve sürati hayret verecek derecededir.
1945 yılından sonra Zatopek’ln İsmi de, pist şampiyonlarının arasına tıldı. Bu mevsim zarfında 3.000 rede elde ettiği 8.34.8 He» 5.000 rede yaptığı 14,30 luk dereceleri fevkalâdelik göstermemelerine men İstikbal v&detmekte İdiler,
yılında ise, Berlinin Olimpiyat Stadın- I ’da 5.000 metre Ordu birinciliğini kazandı. Aynı yıl zarfında Osloda yapılan Avrupa Birinciliğinde 14.25.8 lik derecesiyle ancak beşinci olabildi. İki I üç ay sonra ise Çekoslovakya namına katıldığı Büyük Britanya Şildi kroskantri yarışmasını kazandı.
1947 haziran ayında Prağda yapılan bir karşılaıjmada Zatopek’ln İsveçli I ve FinlandiyalI rakiplerini mağlûp etmesi tam bir sürpriz teşkil etti. O zamana kadar uzun mesafe koşularında gimallHerLmağlûp etmek dünyada hiç bir millete nasip olmamıştı. Za-topek’in 1947 yılında 3000 metrede yapmış olduğu altı derecenin vasatini 8,14,7 olup bunlardan en iyisi 8.8,8 ve en fenası da 8.25 tir. Çek atleU aynı | mevsim zarfında 5000 metreyi de 14. 8.2 de koşmak muvaffakiyetini gösterdiği gibi bir sene evvel kazanmış olduğu Büyük Britanya Şildini ikinci bir defa daha kazandı.
Londra Olimpiyatlar: Zotopek’ln n-luslararası adandaki şöhretinin bütün dünya tarafından tanınmasına hakikî bir vesile oldular. Müthiş sıcak bir havada yapılan 10000 metre koşusunda Zatopek 29.59.6 He birinci gelirken Olimpiyat ikinciliğini 30.47,4 He kazanan Cezayirli Mimoun’u 350 metre farkla mağlûp etmiş bulunuyordu. O güne kadar Zatopek’ln derecesin -don daha iyi bir derece ancak dünya rekorunu elinde bulurduran FinlandiyalI Helno tarafından yapılabilmişti ve bu derece de 29.35.4 idi. Olimpiyat 10000 metre birinciliği konulurken sı-
Profesyonellik, amatörlük mevzuunda Beşiktaş Kulübü idarecilerinden Remzi Tosyalıoğlu, anketimize şöyle cevap vermiştir:
DÜNYANIN en şok rağbet gören sporlarının başında futbol gelir.
Futboldaki heyecan va hareket başka sporlarda olmadığı İçin yüz binleri a-şan seyirci kitlelerini bir araya toplayan bu sporun, dünyanın her tarafında amatör olarak başlayıp bir çok tekâmül safhaları geçirdikten sonra profesyonel olduğu malûmumurdur. Bugün İngiltere, Cenubi Amerika ve Orta Avrupanın bütün kulüpleri profesyonel bir teşkilâtla İdare edilmektedir.
Memleketimizde futbolun eli! eene-llk kısa mazisine rağmen büyük terakkiler kaydetmiş olduğunu ve tekâmül devresini tamamlamak üzere bulunduğunu bu ünlü profesyonellerle yapmış olduğumuz çetin maçlarda onlardan hiç de aşağı kalmadığımızı görerek anlamış bulunuyoruz.
Bugün için bu muvaffakiyetli neticeler bizim de dünya futbol gidişatına uymamızı İcap ettirmektedir. Memleketimiz İçin profesyonellik artık kaçı-
nılamtyan bir olaydır. Bugüne kadar profesyonelliği ihdas etmemiş bulunmamız Türk futbolu için bir kayıptır.
Futbol bir sanat, futbolcu da bir sanatkârdır. Her sanatkâr gibi fulbol-cu da bu sanatının semeresini görmek İster. Profesyonellik, memleketimizde futbolun çehresini bir anda değiştirecek, futbolcumuz da bu sayede büyük terakkiler kaydedecek, yüksek istidatlı futbolcularımızı zaptu rapta so- ı kacak, futbol kilsimi» muhakkak ki, bugünkü durumundan birkaç gömlek yükselecektir. Bugün amatör olmadığı halde amatörlüklerini İddia eden futbolcularımızın kulüpleri He yapacakları profesyonel kontratlar onların idman ve maçlardaki hattı hareketlerini ve çalışma tarzlarını intizama sokacak ve daima formda olmalarını temin edecektir. Bu futbolcuların azamî kiloları bile bu kontratlarla tea-bit edilecektir. Bu kadar sıkı kayıtlarla kulüplerine bağlanan futbolcularımız tabiîdir kİ, bugünkü varlıklarından zjyade varlık gösterecekler ve memleket futbolunun kalkınmasına âmil olacaklardır. Bununla beraber memleketimizde profesyonelliği ihdas etmenin düşünüldüğü kadar kolay bir mesele olmadığını bilmemiz İcap eder.
Bunu kopye ederken memleketimizin, sporcularımızın karakterine uygun prensipler koymak zorunda olduğumuzu unutmamamız lâzımdır.
Futbolun ana vatanı îngiltereyl bu lşde örnek almamış şarttır.
Malûmdur kİ. îngilterede kulüpler anonim şirketlerdir. Bu kulüpleri bu şirketlerin sermayedarları, sermayeleri nisbetinde idare ederler. Sen» sonunda kâr ve ziyan bu sermayedarlar arasında aynı nisbette taksim e-dllir.
Bizde bugün İçin kulüpleri böyle şirketler haline ifrağ etmeğe maddeten imkân yoktur. Çünkü kulüplerimiz elli seneye yakın mazileri olan cemiyetler olup bu cemiyetlerde h|r çok a-matör İnsanların alın terleri ve emekleri vardır. Bu emekler bu alın terleri sermaye He takas kabul etmez, bunun mikyasının tayin! İmkânsız olup takdiri pek güçtür. Binaenaleyh bizim
lere dayanmalıdır, lngiltereda gibi kulüplerimizi profesyonel ler haline getlremeylz.
Bizde profesyonellik amatör lerimizln profesyonel takımlar teşkl-
kulüp-
Hyls başlamalıdır. Kulüpler heyeti u-mumlyelerl İle amatör olarak çalışırlar. bu kulüplerin birer veya İkişer profesyonel takımları bulunur. Bu takımları teşkil eden oyuncular profesyonel kontratlarla kulüplerine bağlıdırlar. O zaman memleketimizde profesyonel ve amatör olmak Üzere İki lig tertip etmek İcap eder. Amatörlerle profesyonellerin aynı ligde oynama lan dünya futbol nizamları gereğince menedilmiştir. Memleketimizde bugünkü duruma göre profesyonel takımlar teşkil etmeye iktisadi bakımdan (4-6) kulübümüz muktedir bulunmaktadır. Bu da propesyonel bir lig kurmaya şimdilik kfıfl gelir. Bu kulüpler de kanaatimce Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Vefa. Beyoğluspor ve Taksim kulüpleri olabilirler. Bu profesyonellik bu şekilde memleketimizde İhdas edildikten sonra Herkle kulüplerin profesyonel olmaları İşi de zamanla halledilir ve kulüpler Avrupadan futbolcu transfer edecek maddî imkânlara kavuşacak olurlarsa bugünkü hareketli ve enerjik futbolumuza sistem ve ahenk girmek suretiyle dünyanın değerli futbol takımları arasında yer nlmış oluruz. Bu da memleketimizin hariçte yapacağı propagandaların en önünde geleceğinden bu İşe Hükümetin de önem vermesi memleket hesabına faydalı olur zannındayım.
i-' - O&tf:
Londra, White City stadyumunda yapılan Amerika - Ingiltere Beneln» atletizm karşılaşmasında koşulan 100 yarda Mac. Donald Balley (Britanya, solda) Baltimorln Arthur Bragg I geçerek 9.7 İlk bir dereceyle birinci olumuştu. Resim bn sıkı yarışın finişini göstermektedir.
Avrupa şampiyonasına katılan
Türk atletlerinin dereceleri
Atletlerimiz, Avrupa Şampiyonası gibi bu büyük umman içinde bir katre olmadıklarını göstermişlerdir
Yazan : Sem/h TOrkdo^ofl
Beşiktaş takımı yarın Elektrik ve Beyoğlusporla karşılaşıyor
Beşiktaş birinci futbol takımı yeni mevsime hazırlık olmak üzere yarın saat 9.30 da Elektrik, saat 11 de de Beyoğlusporla oynıyacaktır. Maçlar Şeref Stadında oynanacaktır.
de iktifa etmiyerek daha arttırmış vc farkla kazanmıştı, mesafe koşularında doğduğu artık mu-
kametin e t-birer rağ-1946
cak o kadar fazla idi ki şlmalll atletlerin bir çoğu ve bu arada Helno yarışı terketmek mecburiyetinde kaldılar. |
5006 metrenin seçmesine giren Zatopek, İsveçli Ahden’den daha hızlı bir koşucu olduğunu ispat etmek istiyordu. Çek atleti bu arzusuna nail oldu. Fakat, böyle bir hareket tarzı ona 5000 metrenin Olimpiyat birinciliğini kaybettirdi. Belçikalı Gaston Relff müsabakayı 14.17,6 da kazanırken Zatopek de 14,17,8 de koştu. 15 gün sonra Prağda yapılan bir karşılaşmayı Belçikalı atlet ikinci bir defa daha kazanacaktır.
16 haziran 1949 tarihi, Zatopek’ln 10.000 metre dünya rekorunu birinci defa eline geçirdiği gündür. Vitkovice* de yapılan bu yarışmada Çek atleti mesafeyi 29,28,2 de koştu. Bu hal, eski rekortmen Finlândiyalı Helno’yu yeni bir çalışma devresine attı ve 1 eylül günü şimalll atlet 29,27,2 ile rekoru yeni baştan kırdıysa da kısa bir müddet sonra 29,21,2 lik bir yarış yapan Çek atleti üstünlüğünü yeni baştan ispat etmekte gecikmedi.
Zatopek. memleketi dışında pek ender olarak yanşıyordu. Avrupa Şampiyonasından evvel yaptığı Finlândiys seyahatinde 5000 metreyi 14.6.2 de koşmak suretiyle Çekoslovakya rekorunu kırdığı gibi o güne kadar bu mesafe üzerinde dünyada yapılan 1-klnci dereceyi de elde etti. Ertesi gün yarışılan 10.000 metre koşusu ise şimdiye kadar uzun mesafe rekorlarını ellerinde bulundurmuş olan şimalil-ler için büyük bir hayal kırıklığı tevlit ettL Bir sene evvel îsveçli sporseverler 3000 metre rekorunun Belçikalı Relff tarafınadn nasıl gözleriyle görmüşlerdi,
aynı akıbet FinlandiyalIların geliyordu. Zira, kronometre Zatopek’ln yeni dünya 29,2,6 olarak tesblt ettiler.
Avrupa Şampiyonasından söylentiler umumiyetle 10000 metreye İştirak etmlyeceği. Relff He 5000 metrede kozunu paylaşmak I-çln zinde kalmayı tercih edeceği merkezdeydi. Bu tahminde ilkönce al-dananlar Çek atletini 10000 metrenin depar hattında gören Belçikalı seyirciler oldu. Emil Zatopek 10000 metreyi mükemmel bir derece He kazandığı gibi, 5000 metrede de rakibi Gaston Relff’l mühim bir farkla mağlûp etmesini bildi. Şimdi herkes aynı suali soruyor: Emil Zatopek 10000 metrenin dünya rekorunu acaba nereye götürüyor!
kınldığını Bu sene ise başına neticeleri rekorunu
İstanbul Bölgesinin kış spor faaliyeti
Dünya güreş şampiyonaları karşılaşması, aralık ayında Spor Sarayında tertip ediliyor. Belçika - Türkiye millî atletizm karşılaşmasının îstanbulda yapılmıaı muhtemel İSTANBUL Beden Terbiyesi Bölge ’ Müdürü Vahi Oktavın “Kış devresi spor faaliyeti,, hakkında gazetemize verdiği beyanat:
— Dedikodusu az( hem heyecanlı, hem zevkli olan yaz spor devresinin hitamında, kış sporlarının İse arifesinde bulunuyoruz. Bölgemiz da hazırlıklarım buna göre yapmış bulunuyor.;, ‘
Bütün dünyada en popüler spor olan futbolun mevsimi resmen 1 e-kim pazar günü başlıyacaktır. O zamana kadar her halde Galatasaray
dönmese bile, pro-tehlr yapılmıyacak-
takımının bugünkü Her halde
bir katre teferrüa-dere çeler
grien
Aydın Güler
evvelki Zatopek’ln
Aydın Güler, Manche’ı geçmeye teşebbüs edecek
17 yaşındaki Aydın Güler : 44 Ağabeyimin başa ra madiği İşi ben tamamlıyacağım” diyor
Bundan bir ay kadar evvel. Manche’ı geçmeğe teşebbüs eden fakat İngiltere sahillerine İki mil kala sudan çıkan Murat Güler, çarşamba günü tekrar Culals burnundun Manche’ı geçmek için yaptığı ikinci teşebbüsünde de andan çıkarak muvaffak olamamıştır..........
Geçen İlk teşebbüaüjıde daha denize girmeden kızkardeşl Aydın Gülerle yaptığımız konuşmada ağabeyinin Mnncbe Denizini asla geçemlyereğini, çünkü Mııratın yüzmek bilmediğini, yalnız denize çok İyi daldığını yazmıştık. Hattâ Aydın Gülerin bu teşebbüs İçin 20 kilo çikolata bahse girdiği de- hatırlardadır.
Muradın ikinci teşebbüsünde da muvaffak oLaınıyarak sudan çıkması üzerine kızkardeşl Aydın. Güler kendisiyle konuşan arkadaşımıza şunları söylemiştir:
— Size Muradın Manche denizini geçemlyeceğlnl geçen seferki konuşmamızda söylemiştim, yine de söylüyorum (rMurnt Manche’ı hiç bir zaman geçemez!’* Kendisinin böyle sık sık teşebbüsleri de İyi olmuyor. Ben azmet^ tlın, Manche’ı ağabeyimden evvel geçeceğim. bıınıın için antrenin unları mı sıklaştırdım. Kışın’dn kııbil olduğu kadar antrenman yapacağım ve İlkbaharda İyi bir derece ile Manche’ı geçeceğim.
da Ingiltere seyahatinden dönmüş bulunur fakat gramda hiç bir tır.
Galatasaray
durumunu bilmiyorum, böyle mühim maçlar arifesinde, Galatasaray İdaresi ve oyuncuları, büyük bir mesuliyet altında olduklarını müdrik olarak yola çıkacaklardır.
Bıı kış îstanbulda hiç bir millî maç yapılmıyacaktır. Liklerin birinci devresi bittikten a^nra, her halde kulüpler hususî surette yabancı takımlar dftvet edeceklerdir. Ankarada Türkiye - İsrail millî maçının oynandığı gün. şüphesiz latanbuldakt ilk maçlan tehir edilecektir.
Kış sporlarının en zevkli olanlarından biri olan boksun mevsimi de epey hareketli olacaktır.
Yakında, Fransa boks muhteliti nâmı altında “Fransa millî takımı,, geleceği gibi, daha sonraları İspanyol, İtalyan ve Fransız profesyonel boksörleri de Spor Sarayında seyircilere heyecanlı dakikalar yaşatacaklardır. Zannedersem, bu kış devresinde resmen hiç bir millî boks maçımı» olmıyacak. İtalyanların, bu ay İçinde mili! takımımızla İtalyada karşılaşmak istediğini işittim, tabiî bununla Boks Federasyonu meşgul oluyor.
Bu ayın sonunda, dünyanın en kuvvetli ser be at çl takımlarından birine sahip olan Amerika Birleşik Devletleri milli takımı ile Spor Sarayında karşılaşacağız. Fakat aralık ayındaki organizasyon bu “büyük,, karşılaşmadan da üstün olacaktır. O ayda “dünya güreş şampiyonları karşılaşması,, nı îstanbulda tertip edeceğiz. İsveç, Macar, Mısır, İtalyan ve daha bîr kaç mîlletin “kuvvet İlâhları,, Spor Sarayında boy ölçüşe-lecektlr.
Yeni güreş sjAnımız da kulüplerle temasta ve onların programını fede-rasyonunkl He ayarlamaktadır.
Atletizmi mevsiminin «onuna geldik. Belçika - Türkiye milli karşılaşmasının Ankarada yapılmasına henüz katt karar verilmedi. îstanbulda yapılması da İhtimal dahilinde bulunuyor. İnönü Stadım biz ona göre bakımlı tutuyoruz. Şüphesiz Olimpiyat şampiyonu Reiffi görmek İstanbullular için büyük bir hâdise olur!

AA RÜPA şampiyonası da bitti. Gazetelerden, pek ** mükemmel bir organizasyon İçinde çok zevkli ve heyecanlı cereyan etmiş olduğu anlaşılıyor.
Atletlerimiz bu, büyük umman İçinde olmadıklarını ispat eylediler. Şampiyonanın tına girişmeden bizim çocukların aldıkları Üzerinde konuşalım:
110 in. manialıda Batman, finalde birinci
diğer İyi derece alan atletlerin seçmesine düşmek talihsizliğiyle ve en kuvvetli, en lyf derece yapanlarla boy ölçüşerek veya buna mecbur olarak sert bir koşu yapmış olacak kİ, 15” saıılye civarındaki derecesine 5/10 daha İlâve etmiş bulunuyor.
Mustafa Batm&mn serisinde birin d gelen ve finalde şampiyon olan Franan Marle 14”6; İkinci gelen Lundberg 14”8; üçüncü gelerek bizimkiyle beraber elimine olan Avrupanın be İH başlı mânlacılarından olan Belçikalı Brakınan da 14**9 yapmışlardır. Halbuki diğer serilerin derecelerinde, meselâ birinci gelen ve Batmanın burada mağlûp edebildiği İtalyan A Ihan en a 15**1/10 ve birinci seride birinci gelen Sovyet Boulan-şik’in derecesi 11**8 dlr.
Mustafa parlak bir formda olmamasına rağmen şanslı da değildi, şu halde-.
ÜÇ ADIM:
Bu sene yaptıkları derecelere nazaran esamiler! okunmıyan Norveçli Nilsen ile Türk Sarıalp’ın eski kıymetlerini nazarı İtibara alan Avrupa gazeteleri bunlara finalde şans vermiyor, ancak bir sürpriz yapabilirler, diyordu, tışte dünya üçlincüsü Ruhinin Avrupa üçüncüsü de olması bir sürprizdir bu sene için. Zira Ruhi bıı sene l.vl hazırlanmamış ve sakatlanmıştı. Keza Nüsen de dördüncü olarak bu sürprizi yaptı. İşte sporda şans buna derler.
400 engellide Kemal Horolu serisinde elimine olarak finale kalamamıştır. Finalde ikinci olan Sovyet Lltııyev ve dördüncü olan İtalyan Mlssonl Kemalin serisinde bulunuyorlardı. Doğan Acarbay’ın serisinde İsveçli Ylander ve İngiliz Scotta’ıın dereceleri esasen 54” saniyeden aşağı olduğundan Doğanın da döml final İçin llnıidl yoktu. O da serisinde 55” saniyeden yukarıda koştu.
Doğrusu 400 mânialıda sukutu hayale uğramış bulunuyoruz. Fakat muvaffakiyet ümidi bizim kuruntumuz olacak. Zira rakipler bizden çok kuvvetli İdiler.
Koşularda en iyi neticeyi alan derecesi ve mağlûp ettiği atletler itibariyle Osman Cnşgül; yine mağlûp ettiği atletler itibariyle Cahit Öneldir.
Osman 10.000 metrede 8 inci oldu. Dünyanın en iyi atletleri prasında 30’50” derecesiyle ve İyi mücadelesiyle nazarı dikkati ve Avrupa gazetecilerinin takdirini celbetmlş bulunuyor.
Meşhur Fransız atletizm şahsiyeti Gaston Meyer 10.000 metrenin kritiğim bitirirken:
“Belçikalı Van de Wattyne» Türk Coşgül hattâ Don s zikre şayandırlar.,, demektedir. “Hattâ-----------
(Belçikalı)” demesiyle 8 İnci gelen Osman ı ki As m an a
İJons
dahil ederek Dnns’dan geri kalanlardan ayırmıştır. Olmanı mağlûp edenleri Zatopek, Fransız Mlmnom. Fln( landlyalı Koskela, İngiliz Aaron, meşhnr Rus Popov, yine dünya ölçüsünde Norveçli Stokken, Belçikalı Van de VVattyne.
Oamanın mağlûp ettikleril
?riçlkalı Don» 31’4”2/10 ugoalav Stefanovlç 31’2O”.O9
Yugoslav M İh al iç 31’29”2/19
Fransız Petltjan 32’4”4/l(h
Bir İsveçli İle tspanyolu abandone etmişle*
3000 ENGELE ti
Cahit de dünyanın belli başlı mânialı mevn koşne» larlyle yarışarak şerefli bir 9 an onluk elde otmlşttA Cahldl az farklarla geçenler hep İsveçli ve Norveçli* lerle FinlandiyalIlar Olimpiyat finalisti Fransıa Rojea-trand ve Guyodo’dur.
Cahidln mağlûp ettiği atletler hepsi namlı bire» kıymettir:
Cahit (Türk) 9’26”4/10
Jıılln (Fin) 9’27’4/10.
Lebrun (Fransız) 9’29**3/10
Evearert (Belçikalı) 9’34M4/îO
Dlstley (İngiliz)
Strltoff (Yugoslav) —
Melldols (Yunanlı) —
Freder (Lüksemburg) —
MIZRAK ATMA:
Zıraman Halil 60 m. 46 He elimine olanların başında gelmektedir. Altı milletin atletini mağlûp edebilmiştir, 5 santim fazla alabilseydi kendilerine şans verilen diğer beş atletle beraber finalde bir kere daha atış yapma hakkına malik olabilecekti.
SIRIKLA ATLAMA:
Dört metre aflayabllen 9 ktşlyi flnale kabul eden bu müsabakada Muhlddin Akm elimine olmuşsa da 3 m. 90 derecesiyle elimine olanların başında kalmıştır.

Avrupa şampiyonasında Osmanın 5000. 3000 engelli; Cahidln 1500, Doğan ve Kemalin düz 400 veya Doğanın 200 metreye de girmelerini bekllyebillrdik.
Osman demek oluyor kİ. birinci gün 10.000 metreyi koştuktan «sonra ertesi günü 5000 metrenin seçmesine giremedi, diğer Avmpalı atletlerin bir kısmı gibi yapamadı. Fakat 1500 metreye veya 3000 engelliye girebilirdi. Cahidln 800 de şansı hiç yoktu. 1500 ün »ekmesi de 3000 İn finalinden evveldi. Fakat kuvvetli ve formda bir Cahit her şeye rağmen 1500 seçmesine girebilirdi.
Doğan 400 veya 200 düz koşulardan birine iştirak suretiyle müsabaka havasına alışmalıydı.
işte uzaktan yapılan tahmin ve kritiğimi» bu kadar olabiliyor. Avdette daha ziyade tenevvür ederek yanlışımız varsa tashih ederiz.
Hulâsa atletizmde adımızın gelebildiğini İspat eden bu gençlerle bunlan bu kıvama getirenlere teşekkür edebiliriz. R T.
DÜNYA SPOR HABERLERİ
J
M
Milletlerarası Hakem
Komitesinin yerinde bir kararı
İLLETLERABASI Merket Futbol Hakem Komitesi »on toplantısın-
da miihim bir karar almıştır. Bu karar gereğince topa koşan bir oyuncunun karşısına geçip harekâtına mâni olmak teşebbüsünde bulunanlar bundan sonra endi re kt bir serbest vuruşla cezalandırılacaklardır.
Enternasyonal büro İle Beynelmilel Federasyon arasında, futbol umumi kaidelerinin tatbik ve tefsirinden ötürü nüans farklarından birini teşkil e-
Resimde gördüğünüz hu tuhaf hlMklrf, TarlMe açılmış olan "Cnncnıır Tipine,, da teşhir edilmektedir. Mucldl Plrrre Bourguignon. rüzgâr mukavemetini kabil olduğu kadar önlemek için pedaHarın ufki ısdycte koyduğunu söylemiştin
den bn görüş ayrılığının bu suretle halledilmiş ölmeliyle bir çok anlaşmazlıkların önüne geçilmiş olacaktır. Çünkü her hangi bir İngiliz hakeminin İdareni altında yapılan maçlarda Avrupa takımları oyuncularının ekseriyetle tevessül ettikleri bu gibi hareketleri hakemin tecziye etmesi bir çoklarını şaşırtıyor ve bıı sebeple bir hayli tenkld ve münakaşalara yol a-çıynrdıı. F.Î.F.A.’nın Merkez Hakem Komitesinin bu kararı vermesi He artık ortada ihtilâfı mucip bir vaziyet kalmamaktadır.
Bu kararın bilhassa memleketimizde tatbiki çok İyi neticeler verecektir. Çünkü kaleye hücum eden oyuncuların top olmadığı halde karşı taraf müdafUerl tarafından önlerine geçilerek hareketlerine mâni ulunma-«ı hiç de iyi bir manzara teşkil etmemektedir.
Komite, bir de topun arta çıkmak üzere olduğu bir «ırada topu kapmak iatlyen oyuncuyu önllyenlere karşı da nizami olmak şarilylc arkadan çarpmaya müsaade etmiştir.
Gol averaj şeklî değiştiriliyor mu T
Sorı samanlarda, înırllterede rol »■ verajının kaldırılması hakkında ku^ vetll bir cereyan vardır. Bu üşütün tatbik rdllnleslndeki fayda ve mahzurlar salâhiyet sahibi zevat tarafından tetkik edilmektedir. Ingiltere Federasyonu genel menejeri VVInter-botton hu mevzu hakkında şn beyanatta bulunmuştur:
Herhangi bir takımın galip grime-«I İçin gol çıkarması lâzımdır. Bu İtibarla takımın pasif değil fakat of-frnslf bir oyun sistemi tatbik etmesi İktiza eder. Bütün antrenörlerin dikkat edecekleri mühim nokta çalıştırdıkları takımın mümkün olduğu kadar fazla gol çıkarmak kabiliyetin! iktisap etmesi üzerine toplanmalıdır. Bunun İçin de gol averaj sisteminin bugünkü şeklini değiştirmeli, puvan-Inn müsavi olan takımlardan hangisi daha fazla gol atmışsa onu üstün saymalıdır.
Şükrü hakkında Fransız mecmualarının yazdıkları
Fronsıı spor mecmuaları, şimdiye kadar hiç başvurulmamış memleketlerde de İtalyanların araştırmalar yaparak oyuncu ayartmak teşebbüsüne geçmeye başladıklarından bahsetmektedir. Bu meyanda memleketimize de müracaat ederek Beşiktaş Kulübünden Şükrü Gülesln’in Lazlo Kulübü tarafından iki buçuk milyon lirete transfer edildiğini bildirmektedirler. Bu kulübe Şükrüyü tavsiye eden, geçen mevsim BeşLktayın antrenörlüğünü yapan tanınmış ltatvan oyuncusu Meazza olmuş. Bilhassa Şükrünün hesaplı korner çekişlerini metheden ve bu «abada bir mütehassıs olduğunu kaydeden mecmua. Itnlyanlnrın diğer bazı maruf Türk oyuncularını da satın almak niyetinde bulunduklarını Hât e etmektedir.
—----
Dünya Kupası maçları hâsılatının taksimi
Dünya kupası maçlarının «afi hasılatının yüzde elli beşi müsabakalara iştirak etmiş olan 13 memleket a-rnaında taksim edilecektir. Bunun yüzde yirmi beşi mütesaviye.n, mütebaki kalan yüzde otuzu da müsabakalarda temin edilen hasılat dikkat nazara alınarak buna göre tcsblt edilen prensip dahilinde tevzi edilecektir. Bu suretle tanzim edilen listeye göre:
Brezilya 50. İspanya 26. Uruguay 21. İsveç 20, Yugoslavya 16. İngiltere 14. Meksika 13, İtalya 12, İsviçre 11, Şill 11, Paraguay 10. Amerika Birledik Devletleri 9, Bolivya X milyon Fransız frangı net hasılat hissesi a-lacakiardır»
fi. K.


Comments (0)