10 Şubat 1950 — Cuma
SİYASI İKTİSADI
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. Istanbu)
Demokrasi, Asyayı
elden kaçırmamalı
BÜYÜK garpli devletler arasındaki tesanüdün kuvvetli ve tesirli delillerini görmek, insana ferahlık veriyor. Nasıl ki, bu tesanüdün ikide birfle şu vahut bu meselede sarsıntılar •r yahut tereddütler geçirmesi, yüreklerimizde bir bezginlik yaratmaktadır.
Bilindiği gibi, birkaç haftadan beri, Uzakdoğudaki durum fenaya doğru inkişaf etmekteydi. Çünkü Çin ile Sovyet Rusvanın Vietnam üzerinde hak iddiasına çıkan Hoşi-Min’i tanımaları, As-yanın bu kısmını da Demir-perde dünyasının içine kaydırmak istediklerine delâlet ediyordu.
Bugün buralarda yepyeni bir durumun siyasi ve daha başka türlü hazırlıklarına geçilmiştir. Çünkü, Avustralya, İngiltere ve Amerika, Sovyetlerle Mao-Tse-Tung'un meydan okurcasına Hoşi-Min’i tanımalarına şiddetli ve süratli bir mukabele olmak üzere. Bao-Dai Hükümetini tanımışlardır.
Eğer böyle yapmasalardı ve mütereddit bir tavır takmsalar-dı. bu, karşı tarafa, "buraları da ilhak edebilirsiniz’’ demekle bir olacaktı.
Yalnız, bu işin diplomatik tanıma notaları göndermekle neticeleneceğini sanmak hatadır. Çin Hindistanında bundan sonra şahit olacağımız manzara, geçen seneye kadar Yunanistanda müşahede ettiğimiz vaziyetin, Asya ölçüsünde tevsi edilmiş, bir benzeri olacaktır.
Yani cepheler kurulup tasfiye edilecek, çeşitli ölçüde çete harpleri vilku bulacak ve bu karışıklık, Fransızlar işi ne kadar hafiften alırlarsa, o kadar sürecektir.
Buna mukabil Fransanın, bu havalideki mesuliyetini bir kalemde hesaplayarak kuvvetli bir ordu ve hava hareketiyle mevcut isyanı süratle bastırması ve iç Asyaya geçit veren menfezleri sıkıca tıkaması, Bao-Dai idaresini, belki de bu senenin içinde, vaziyete hâkim kılacaktır.
Bunun bu şekilde cereyan etmesi ziyadesiyle mühimdir. Çünkü Asvanın bu noktasında, işlerin sürüncemede bırakılması yüzünden ihtilâfların artması ve genişlemesi, Siam ve Burma’nın. da iç durumları üzerinde müessir olarak, komünist dalgasını Hint denizine kadar sokabilir.
Bu bakımdan, Vietnam'da gösterilecek uyanıklık, artık Bao-Dai adındaki zatın sağlam bir şekilde yerme oturtulması yahut hattâ Fransanın prestij ve itibarının ayakta tutulması için değildir.
Çinin kayıp öte tarafa iltihak etmesi öylesine bir rahne açmış ve Pasifik'teki durumu o fcadar nâgihânî bir çöküntüye götürmüştür ki. İkinci Cihan Harbinde, gene bu coğrafyada, huduttan hududa sızarak Singapur’u tutan silâhlı Japon emperyalizmi dahi, bir tehlike olarak, bugünkünün yanında çelimsiz kalır.
Bunun içindir ki, Amerika, İngiltere ve Fransa, bu işi çok sıkı takip etmeli ve Bao-Dai’ı tanımakla Hoşi-Min’i tasfiye etmek demek olmadığını hatırda tutmalıdır.
Zaten Asyanın Pasifik’e ve Hint denizine bakan yüzü, bir kazan gibi kaynamaktadır. Daha geçenlerde bin bir emekle ve pek çok kanın dökülmesi pahasına kurulan Endonezya Federasyonu aleyhine, Westerling adında bir sergerde zuhur etmiştir.
Beyaz derili Westerling’in En-donezyanın istikrarını sarsarak, karanlık ruhlu bir taassubu hâkim kılmasiyle sarı derili Hoşi-Min'in, Moskovadan kamlot akideler ithal etmesi arasında, bizce fark yoktur.
Demokrasiler, kurulan milli devletlerin mukadderatiyle oynamamak ve ovnatmamalıdır. Aksi takdirde, Asya elden çıkar !
★★★
Arnavutluktan
kuvvetlerini
Bir Ingiliz gazetesine göre, Sovyet Rusya, bu memleketi bir hareket merkezi olarak kullanmaktan vazgeçmiştir
Enver Hoca, iktisadi sahada bir inhidamın önüne geçmek için İtalya ile iktisadi miina,sebatı geliştirmeye uğraşıyor
Londra, 9 A.A. (AFP) ;— Muhafazakâr "Y’orkshire Post” gazetesinin diplomatik muharriri şunları maktadır:
“Londraya
Ruslar hâlen m ek te ve bu
VRZ
gelen haberlere göre Arnavutluktan çekil-memleketi Balkanlarda
Kızıl Arnavutluk Diktatörü Enver Hoca bîr nutuk soyleyor
iç SAYFALARDA
İKİN C î
Sanat - Cemiyet
Vedat Nedim Tör
Ü-Ç Ü N C Ü
Turizmin teşvikine engel olan zihniyetle mücadele lüzumu
Hüsnü Sadık Durukal
bir hareket merkezi olarak kullanmaktan vazgeçmektedirler. Bu, Yunan âsilerinin mağlûbiyeti neticesinde Arnavutluğun dünya ile irtibatının kesilmesinden İleri gelmiştir.
Arnavutlu) ümitsiz bir durumdadır zira Mareşal Tıto Arnavutlukla iktisadi münasebetlerini Kesmiştir. Halbuki Arnavutluk Yugoslav ekonomisine dahil bir memlekettir İktisadi sahada tam bir inhidamın önüne geçmek isteyen Arnavut Bıışbaka- | nı General Enver Hoca, İtalya ile | iktisadi münasebetleri geliştirmeğe çalışmaktadu
bulunmasını ri
malûmata naza bu resmi müra
YugoslavyalInı yeniden yardıın talebi
Montreal, 10 lYİRS) — Belgrad-dan gelen haberlere nazaran, Yu* goslavj-a. Amerikanın yeni elçi.*?! George Allen’e müracaatla, Yugos-lavyaya Anıerikadan yeniden 26 milyon dolarlık bir kredi temin etmek hususunda delâlette ca etmiştir.
Gelen mütemmim ran. Yugoslavyanm
caatı, dün akşam geç vakit Yugoslav Dışişleri Bakanı ve Başbakan Vekili Eduard Kardelj ve elçi Ceörge Ailen arasında yapılan bir görüşme esnasında vuku bulmuştur.
Bu haberi yorunıluyan siyasi çevrelerce, Yugoslavyanm bu müracaatı Amerikada müspet karşılanacaktır, zira Tito’nun Sovyet hükümrajıhgına sırt dönmesi Amerikada gün geçtikçe daha müsait karşılanmaktadır ve Tito’nun Sovyet Rusyaya karşı gayet müspet neticelerle kullanılacak bir silâh olduğu kabul edilmiştir.
Milletlerarası Banka, Türk temsilcileriyle, hususi sanayiin kalkındırılması işi üzerinde çalışmaktadır
Washington, 9 (A.P.) — Milletlerarası Banka. Türk temsilcileri ile birlikte, Türkiyede hususi sanayii kalkındırmak için ittihazı icap eden te-dabir üzerinde* çalışmaktadır.
Bankanın Başkan Vekili Robert L. Garner dün, bu program ile. Türkl-yedeki devlet sanayiinin tamamlanacağını bildirmiştir.
Garner, Osmanlı İmparatorluğundan beri, Türk sanayiinin hemen tamamen devlet elinde olduğunu belirtmiştir.
Bu program, Türkiyede muvaffakiyetle tatbik edilebildiği takdirde, aynı
mevzu başka devletler için de ele a-lınacaktır.
Geçen sonbaharda Banka, New. York’lu bir avukat olan Faıold F. Johnson’u, Türkiyenin sanayi durumunu tetkik etmek için Türkiyeye göndermişti.
Garner, şahsi teşebbüsün gelişmesine mftnl olan bir hususun da, bu sanayiin, mahalli teşekküller tarafından aermayelendırilmesl keyfiyeti olduğunu söylemiştir. Bunu önlemek İçin, Tüık müteşebbisler tarafından bir hususi banka teşkili ve şahsi teşebbüsün bunA vereceği para İle finanse edilmesi düşünülmektedir.
Federal Almanya Cumhurbaşkanı Heuss ziyaretçilerinin elini sıkıyor
“Batı Almanya, hiçbir zaman terkedilmiyecektir”
Londra, 10 (YİRS) — Bugün bir basın konferansında beyanatta bulunan Batı Almanya Başbakan Vekili Blücher, Berlin Şehrinin, fedakârlıklar ne olursa olsun, Batı Almanya tarafından hiçbir zaman terkedilmiyecegini abyli-yerek, Doğu Almanya bölgesinin Sovyet Rusya tarafından tahliye edileceğine inanmadığın) ilâve etmiştir.
Blücher aynı beyanatında Saar meselesine teman ederek. “Saar’da Fransız İktisadiyatı ehemmiyetinin" Bonn Hükümeti tarafından kabul edilmiş olduğunu açıklamıştır.
YAKINDA
YENÎ ROMANIMIZ
Yazan : Abdülhak Şı'nasi Hisar
Dı§işlen Bakanı Hava Alanında arkadaşlarımızla görüşüyor
"Anlaşma ve
ümitlerinin
gördüm,,
i kuruluyor
kısa ve uzun vadeli krediler açılacak
Yollan uça bulun makta
Avrupa Ekonomik rp ı- ı*ı i t .1
kbiriigi Bakanlar 1 edıye muvazeneleri açık veren memleketlere toplantısında meni "" leketimizi temsil e-den Dışişleri Bakanımız Necmeddin Sadak, dün İsveç Hava ğiyle şehrimize dönmüş
dır. Dışişleri Bakanına refikası ve Hususi Kalem Müdürü refakat etmekteydi. Bakan uçaktan indiği zaman kendisini karşılıyan gazetecilere memleketten haber sordu ve Seçim Kanununun müzakeresinin başladığına dair verilen haber üzerine yüzünde memnuniyetten mütevellit bir tebea-süm belirdi .1 1
Bay Necmeddin Sadak, kendisinden seyahati hakkında malûmat isteyen gazetecilere: “Bildiğiniz gibi Avrupa Ekonomik İşbirliği Bakanlar toplantısına iştirak etmekten geliyorum.”
— Bu toplantı hakkında biraz malûmat verir misiniz?
— Konuşulan meseleler arasında bilhassa ehemmiyetli İlci nokta vardır. Bunlardan biri, ticaret serbest İsi, diğeri de Avrupalılnrarası çok taraflı bir tediye anlaşması yapılmasına karar verilmiş olmasıdır.
Bakandan bu hususta daha geniş malûmat verilmesi rica edilince B. Necmeddin Sadak sözlerine şöylece devam etti:
— Amerika yıl Kongreden satı alabilmek
mucibince yardım gören 19 memleket arasında tanı ekonomik işbirliği istemekte ve bunun için de bu memleketler arasında ilk merhale olarak, ticaret mübadelesinde, engellerin kaldırılmasını ve ticaretin yavaş yavaş serbest bir hule getirilmesini ısrarla inlemektedir. 1952 den, yani Marshall Plânı yardımı kesildikten sonra Av-rupanın kendi kendine yaşar hir duruma girebilmesinin şartını Amerika, Avrupanın tek bir pazar haline girmesinde görmektedir. Bunun İçindir ki, geçen krtsım ayı başında Konsey, ithalâtın yüzde elli serbest bırakılma-1
Hükümeti önümüzdeki yeniden yardım taksi-için, Maraba)) Plânı
sına karar vermişti. Bu defa, bu nispetin birkaç ay sonra yüzde altmışa ve sene sonunda yüzde yetmiş beşe çıkarılması hedef tutulmuştur. İthalâtın bu .«eklide serbest bir hale girmesinin ilk şartı bu memleketler arasında çok taraflı bir tediye anlaşması yapılması ve paralar arasında Konvert.ibilitc imkânının ekle edilmesidir.
— Bundan gaye ne olacaktır?
Bu teknik meseleleri ayaküstü anlatmak belki güçtür. Size bir fikir vermek için kısaca şöyle izah edebilirim: Meselâ; şimdiye kadar Türkiye birçok devletlerle ticaret anlaşmaları yapar ve o memlekete borçlanır yahut o memleketten alacaklı olurdu. Bu çok taraflı tediye anlatması yapılırsa, Türkiye bilfarz Belçiknyn yüz lira borçlu kalır vc meselâ Fransa dan yüz lira alacaklı çıkarsa, Fransadan alacağı, Bolçıkaya olan borcunu mahsup edilebilecektir.
Bunıı temin için •‘Avrupa Tediye Birliği” namı altında bir teşkilât kurulacaktır ve bu teşkilât muhtelif memleketler arasında, bu çok taraflı mahsupları yapacak ve bilhassa ithalât serbestisi yüzünden tediye muvazeneleri açık veren memleketlere kısa veya uzun vadeli krediler açacaktır. En kısa şeklinde -ize anlatmağa çalıştığım meseleler bunlardır,
Bakana “Bu durum karşısında Türkiyenin vaziyetinin ne olacağı soruldu” Necmeddln Sadak şu izahatı verdi:
— Türkiye, esas itibariyle, ticaretin serbeatleştirilmeslne taraftardır. Fakat, başka memleketlerin bu sahada mâruz kaldıkları veya kalacakları müşkülât, Türkiyede daha fazla mevcut olabilir. İthalâtın serbest bırakılması yüzünden tediye muvazenemizde ’nıısule gelebilecek açıkların uzun vadeli kredilerle karşılanması ve diğer
Batı Avrupa memleketlerine nispetle İktisadiyatımız daha az ilerlemiş olduğu için, inkişaf halinde bulunan gözönünde tutulması
şöyle ce
varmak iylniyet
DÖRDÜNCÜ Edebiyat tarihine giren mecmualarımız Refik Halid Karay
B E Ş î N C î
Veto (Hikâye) Sağlık . Gençlik - Güzellik İstanbulini yazı, kışı
Profesörlerimiz Avrupa üniversiteleri tarafından davet edildi
Muhtelif memleketlere konferanslar vermek üzere çağırılan profesörlerimiz daveti kabul ettiler
İktisat Fakültesi profesörlerinden bazılarına, muhtelif Avrupa üniversitelerinden konferans vermeleri ve seminer yapmaları İçin davetiyeler gelmektedir. Bu arada Prof. Refil Şükrü Suvla, Paris Tatbiki İktisat Enstitüsü tarafından, Prof. Ömer Lûtfi. Parla Türk A-raştırmaları Enstitüsü tarafından, Prof. Rustow, Haydelberg Üniversitesi tarafından. Prof. Kessler Gtinger Üniversitesi tarafından, Prof. Fındıkoğlu Paris Üniversitesi tarafından, Prof. Nen-nı ark da Frankfurt Üniversitesi tarafından davet edilmişlerdir.
Haber aldığımıza göre, bu davetleri kabul eden profesörlerimiz vakit bulunca sej’ahata çıkacaklardır.
Üniversitede lisan meselesi
H&ber aldığımıza göre, son yapılan yabancı dil İmtihanlarında alınan neticelerin tatminkâr olmadığını gören İstanbul üniversitesi Rektörlüğü. bazı profesör ve doçentlerin, bu husustaki fikirlerini birci raporla bildirmelerini istemiştir. Bundan başka bu mühim meseleyi konuşmak üzere bugünlerde alâkalıların iştirakiyle büyük bir toplantı yapılmanı karnrlnştınlmu-tır
52 giiııdür Moskovada bulunan Çin Komünist Liderinin temaslarına dair gelen haberler, birbirini tutmamıya başladı
Londra 9 A A ı United Press) — Komünist Çin Lideri Mao-Tse-Tur.g’un Moakovadakl u-zıın ikametini örten esrar perdesi dün akşam daha da kalınlaşmışta. Mac 52 günden beri Rus Başkentinde bulunmaktadır. Gelişinden iki hafta sonra Başbakan ve Dışişleri Bakam Şou-En-Lai de kendisine İltihak etınUtl. O zamandan heri Komünist Çinin siyaseti hakkında birbirine zıd haberler gelmiştir. Londradaki resmi şahsiyetler bu hususta tefsirde bulunmamaktadırlar, fakat Uzakdoğu İşleriyle alâkalı bazı müşahitler Çinli Liderin Pekin den uzun zanuın de memnun maktadırlar.
Mösyö va.
Çin Komünsit Lideri Mao-Tse Tung’la herhangi bir anlaşma ya varılmadıkça, bir tebliğ ya vınlanmıyaı ağı anlaşılmakta dır.
Bıınıııı, seçimler arifesinde son normal toplantı olduğuna ve mühim kararlar alınacağına işaret olunuyor
Gündemde bulunan mah-hakkında verilen öner-tdare Kurulunca hazır 1950 merkez bütçesinin de vardır Bunlardan
Ankara, 9 (Hususi muhabirimizden) — C. H. P. Divanı yarın sabah saat 10 da C. H. P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran’ın başkanlığında toplanacaktır
meseleler arasında demir ve rukat işleri ge ile Genel lanmış olan görüşülmesi
başka, Başbakan Şemseddlıı Gtlnal tay’ın .son iki aylık hâdiseler kında açıklamalarda bulunacağı divan Üyeleri tarafından sorulan cevaplandıracağı Ilınmaktadır.
hak-ve sorulacak tahmin o-
Kurultayı
ayrı kaldığına pek olmadığım san-
Divanın Halk Partisi için yapılan hazırlıkları gözden geçireceği ve toplantı tarihini tesbit edeceği söylenmektedir.
Yarınki Divanın seçimler arifesinde, son normal toplantı olduğuna işaret edilmekte ve mühim kararlar alınması beklenmektedir.
Edvarı Üyelerinin hemen hepsi hu akşam şehrimize gelmiş bulunmaktadırlar.
milli endüstrinin
şarttır. Biraz evvel söylediğim gibi ithalâtın kısmen serbest bırakılması ve bu serbesti nispetinin daha fazla arttırılması için ana şart iyi bir tediye anlaşmalının yapılması ve tatbikatının herkesi tatmin edecek İyi neticeler vermeyidir Şu halde Parlste mütehassısların hazırlamağa başladıkları bu anlaşmayı beklemek lâzımdır.
— Toplantıda bıı mevzular müzakere edilirken, umunu cereyan nasıldı *
Dışişleri Bakam, bu suale yap verdi;
— Herkeste bir neticeye hususunda büyük azim ve
vardır Fakat, hiç kimse büyük müşkülâtı inkar etmiyor. Mamafih, gidiş, ticaret serbestisine, yani Avrupa piyasasında serbest rekabete doğru bir gidiştir. Bunu şimdiden görmek vc çına göre hazırlanmak icap eder kanaatindeyim
Paris Büromuz taralından gönderilip; iki gün evvel gazetemizde bu mü-lûkata dair çıkan haberi B. Necmed-dln Sadnğa gösterdik ve bu hususta bizi tenvir etmesini rica ettik. Bakan bu mülakat hakkında şunları anlattı: Amerika Yardım İdarecisi Mösyö Hoffman ve onun Avrupa Büyük Elçisi Mösyö Horrimann ile görüştüm. Mösyö Hoffmann ı Amerikada tanımıştım. Mösyö Harrlmann da bildiğiniz gibi geçen sene Ankaraya gelmişti. Parlste bulunmamdan bilistifade Marshall yardımının bu iki büyük idarecisiyle görüşmekten bahtiyar oldum. Kendilerine Türkiyenin iktisadi-mali vaziyet ini izah ettim ve bilhassa on se-nerilr seferber halinde bulunan ve hâlâ bûtçchinin yarısını milli müdafaasına vermek mecburiyetinde kalan Türkiyenin diğer bütün Batı Avrupa momlekrİlen gibi sulh ekonomisine giremediğini vc bu yüzden, içinde bulunduğu tek müstesna durumu anlattım. Bütün dost Amerika devlet ricali gibi memleketimize çok yakından alâka gösteren Mösyö Hoffmann ve Mösyö Harrlmann’ın bu izahatını büyük bir anlayışla karşıladıklarına eminim.
— Yardım meseleleri dışında, umumi siyasi vaziyet hakkında intihamızı öğrenebilir mîyİW?
— Anlaşma ve sulh ümitlerinin, bu defa daha da azalmış olduğunu esefle gördüm.
Merkez Bankası, Yeşilköyde yolcuların paralarını değiştirecek gişe açtı
Yeşilköy Hava Alanında Merkez Bankaaı gişesi bulunmadığı İçin yabancı memleketlerden gelen yolcular pars bozdurmak hususunda büyük müşkülât çekmektedirler.
Memnuniyetle öğrendiğimize göre Hava Alanı Gümrük Md lüğü Maliye Bakanlığının ınlısandediyle çek ve nakit olarak yabancı para bozdurmak isteyen dış memleket yolcularının arzularını verine getirmeğe başlamıştır.
Hilmi Uran gitti
Bir kaç günden beri şehrimizde bulu nan C. H. P Genel Başkan Vekili Hilmi Uran dün ak^m Ankarava gitmiş tir
Ekmek bugün 22 kuruş
Buğday fiyatlarındaki düşüklüğün ekmeğe de intikali dolayısivle Belediye Daimî Encümeni ekmek fiyatlarının da İndirilmesi kararını vermiştir.
Bugünden itibaren satışa çıkarılacak olan ekmeğin randımanında eski ekmeğe nazaran bir fark yoktur. Yalnız ağırlığı hâlen yediğimiz 65ü gram ekmeğe mukabil 575 gram olucuk ve 22 kuruştan satılacaktır.
Eski ekmek)»» yeni ekmek ağırlığı arasındaki fark nazarı itibara alınırsa bugünkü ekmek fiyatındaki indirme tıncak İ.5 kuruştur.
Ankara vapuru tamire çekiliyor
Ankara vapuru, bugün Batı Akdeniı seferine kalkacaktır. Uzun samandae beri tAmlr görmeyen gemimiz, 21 şubatta tanıamhyacairı bu seyahatini müteakip, havuza girecek ve o havuzda bulunduğu müddetçe 3 mart, ve 24 marttaki Balı Akdeniz seferlerini Giresun vapuru yapacaktır.
O zamana kadar esaslı bir tAmlr görecek olan Ankara vapuru, yaz programında tevhit edilen seferlerine yeniden başhyacaktır.
Bak! Amerikalılar oyuncak ihtiyacımızı karşılayacakların»
2
Yün! fi TÂKBtrt
î* m*»
Zamonımızın kompleksleri : 7
Sanat - Cemiyet
DÜNYANIN hiç bir çağında Sanat ile Comiyet bugünkü kadar tezad halinde olmadı. Sanat, cemiyet için lüıumsur bir - matah ve sanatkâr, cemiyetin sır-
I tından geçinen bir parazit sayıl-
maktadır, Buna karşılık, mesela I spor, cemiyetin bas tacı oldu. Bok-
ıl sörler, pehlivanlar. futbolcular,
f millî kahramanlar gibi ,el üstünde
11 ve sırtlarda taşınırlar, hususi
| kamplarda beslenip bakılırlar, re-
simleri günlerce gazetelerin ilk sahifelerini kaplar, radyolar onlara saatler ayırır, sinemalar onların filmlerini gösterir, milletlerarası yarışlara, olimpiyatlara İştirak ederler. Uıatmıyalım, sporcu, günün adamı olmuştur.
0u, zamanımızın maddoyc ve kuvvete düşkünlüğünün bir ifade-j sidir. Devlet Babamız bile, bu mo-
L daya uyarak “Beden Terbiyesi,,
rnüstear adiyle -çünkü daha mekteplerimizde doğru dürüst jimnastik dersi bile yoktur, beden terbisi yestyle hiç ilgisi olmayan bir ta-I kim ferdî kuvvet ve hüner tezahürleri İçin milyonlar harcamaktan çekinmez de sanatkârlara kar-, $ı gayet cimri davranır. Ve yine I meselâ, İnönü Mükâfatının sanatkârlara ayrılan kısmını dağıtmı-I yarak tasarruf etmeyi tercih odor.
Yılın eserleri arasında, meselâ Ef-I lâtun Cem’ln: Bu Toprağın Masalları, Orhan Veli’nln; LAfonten Masalları tercümesi, Nasreddin Hoca Hikâyeleri ve daha bir çok başka-i! ları gibi sanat hayatımız için cidden bir kıymet ve yenilik ifade e-den eserler, bir "Hap sayma makinesi,, kadar bile takdir ve teşvike lAyık görülmezler. Hap say-' ma makinesini yapan araştırıcıya
I1 hakkı olduğu mükâfatın verilme-
mesini İstemek hiç bir vakit aklımızdan geçmez. Fakat his de-ı ğilse, bu makino kadar kıymetli f ve m A nalı sanat eserlerimizin de H eksik olmadığını bu vesile ile anlatmak istiyoruz.
I İstanbul'un henüz bir tiyatrosu,
konserlere ve resim sergilerine || elverişli bir salonu yoktur fakat bir Spor Sarayı ve çifter çifter İ stadyomları, çok şükür, vardır.
Bir zamanlar Halk Partisi, her yıl ressamlarımızı yurt İçinde gezdirir, Halkevlerinde resim ve fotoğraf müsabakaları tertip ettirir-
KISA HABERLER
Vts AMİR Al LAMBERT
1 MONTCALM KRUVAZÖRÜ
ELE MALTADA
. Malta, 9 A.A. (Reuter) — Via Amiral
■ Beher Lambert İngiliz ve Fransız do-
■ mamalarının birlikte yapacakları manevralar hakkında görüşmek üzere bu-, gün forsunu taşıyan Montcalm Kruvazörü Ue Maltaya gelmiştir.
Akdeniz Filosu Başkomutanı Amiral Slr John Edehtenn ve Birinci İngiliz Kruvazör Filotillası Komutanı Via Amiral Cari Mountbatten kendisiyle manevra plânını müzakere edecektir.
Montcaim Kruvazörü ve refakatinde-- ki Hafif Kruvazörü “Fantasgue,, şehri > 21 pare topla selAmlamışlardır.
Vi6 Amiral Lambert Amiral Sir John Edelsten ı ve Malta Valisi Sır Herald . Creast’I ziyaret etmiştir.
ı| BAO-DAİ BETİMİNİN AMERİKA , İLE İNGİLTERE TARAFINDAN , BİRLİKTE TANINMASI
I New-York. 9 A.A. (United Press) — Hindlçinl'dekl Bao-Dai rejiminin Blrle-
’ı şık Amerika ile İngiltere tarafından hemen hemen aynı zamanda tanınmış ol-J masından bahseden New-York Herald I Tribüne gazetesi bu harekete evvelden ı karar verildiğini, fakat Hoçi-Min’in Sov-ı yet Hükümetince tanınmaaiyle bunun tacil edildiğini yazmaktadır.
ı ALMANYADAKl INGİLİZ YÜKSEK KOMİSERİ LONDRAYA
I ÇAĞRILDI
Londra. 9 A.A. (AFP) — Almanyada-kl İngiliz Yüksek Komiseri General Sir Brıan Robertson Londraya çağrılmıştır. Bugün Londraya varacak olan Generalin bu seyahatini Almanyadaki variyetin heyeti umumiyeti ve Dışişleri Bakanının 6 haftalık seyahati esnasında bu memlekette cereyan eden hâdiseler hakkında B ev in’e malûmat vermek maksadlyle yaptığı sanılmaktadır.
Yazan: VEDAT NEDtMTÖR
di. Simdi, bu güzel âdetler de bir yana bırakıldı.
Yıllardır, Dovlet inşaatına alt tahsisattan binde birinin sanat esorlerine ayrılması Öne sürüldü. Fakat bu da bir türlü sökmedi. Sözün kısası, Devlet Babamız, ruh torbiyesi için kesenin ağzını pek öylo açmamaktadır,
Sanat ve sanatkârın böylece İhmali yüzünden yüksek heyecan kabiliyetinden ve güzel terbiyesinden mahrum, maddeci, menfaat düşkünü, sathî, kaba. hoyrat ve tahripten hoşlanır bir cemiyet ahlâkı yayılmaktadır. Hayatımızın hangi köşesine bakarsak bunun tecellilerini bol bol görebiliriz, idealizmden mahrum bir comiyeto doğru gidiyoruz. Çünkü, idealist ruhlar .ancak güzel sanatların haddesinden geçerek gelişir.
Cemlyeto küsen sanatkâr da kendi İçine çekilerek, seyirci ve dinleyiciyi İnkâr eden bir korkunç ferdiyetçi oldu, öyle kİ, nonfIguratif, abstre, sürrealist gibi adlarla anılan insan-dışı, gerçek ve tabiat düşmanı cereyanlara kendini kaptırdı. Halbuki zamanımızın ihtiyacı düşmanlığa .tahribe ve inkâra değil, sevgiye, İnşaya ve İnanmayadır. Sevmeyen sanatkâr, bize hayatı sevdiremez. Konstrüktlf olmayan sanatkâr bize yapıcı ve kurucu bir ruh aşılayamaz, İnanmayan sanatkâr bize şevk ve heyecan veremez. Sanatkârın İçtimai fonksiyonu heyecanlarımızı daima uyanık ve diri tutmaktır. Günün sanatkârı bu fonksiyonundan gafil görünüyor. Onu cemiyetin dışında ve cemiyete karşı değil, içinde ve başında görmek istiyoruz. Ruhlarımızın rehberi odur.
.. Deniyor ki, zamanımız makinenin hâkimiyeti altında geçiyor. Devamlı bir huzursuzluk ve emniyetsizlik içindeyiz. Sanatımızın da bu yüzden mekanik, hosabî, akli, ruhsuz olması ve ihtilâçlar, sapıklık-lar Içlndo çırpınması tabiidir.
Sanatkâr, zamanının basit bir objektifi midir? Biz, onu bütün insanlığın Özlediği istikrarlı, muvazeneli bir dünyanın hazırlayıcısı olarak görmek istiyoruz. Ruhlarımızı bir neoklâslk çağın huzur ve sükûnuna kavuşturacak yepyeni bir sanat anlayışını ve davranışını bize getirecek olan odur.
BATİ AVU8TURYADA TEVKİF EDİLEN 40 KOMÜNİST
CASUS
Viyana. 9 A.A. (United Press) — A-vuaturva Hükümetine mensup yüksek bir memurun perşembe günü açıkladığına göre son üç ay sarfında tanınmış 40 Rus ve komünist casusu Batı A-vusturvada tevkif edilmiştir. Salzburr-da çarşamba gecesi nezaret altına alınanlardan, birinin Avuaturyada bir casusluk şebekesinin reisi olduğu sanılmaktadır.
Memurun ilâve ettiğine göre ekim a-yından beri Avusturya polis teşkilâtından 50 si gizh siyasi kısımlarda çalışan 200 komünist ihraç edilmiştir.
BULGARİSTAN VİETNAM'DAKİ HOŞt-MİN HÜKÜMETİNİ TANIDI
Londra, 9 (A.P.) — Bulgaristan dün, Vietnam’daki Hoşi-Min'in başkanlığındaki devleti tanımış olduğunu resmen bildirmiştir.
Sofya Radyosunun Londradan dinlenen bir yayınında bildirdiğine göre, Bulgar Dışişleri Bakanı, Ho'nun Dışişleri Bakanlığına bir telgraf göndererek. Dışişleri Bakanı Hoang Mln Glam’dan. diplomatik münasebetler teşkil edilmesi hususunu talep etmiştir.
KEŞMİR'İN EHEMMİYETLİ DURUMU
Londra, 9 (YİRS) — Keşmir meselesini yorumlayan “Daily MallM gazetesi, Hindistan ve Pakistan arasında sürüp giden bu İhtilâfın, Amerika ve İnglltere-nin müzaheretiyle izale edilmesinin lüzumunu belirterek şunları yazmıştır:
“Hindistan ve Pakistan arasında böyle bir anlaşmazlık «levam ederse, Asya-dakl komünizm tehlikesine karşı elzem olan işbirliğini temin etmek çok zor o-lacaktır. Keşmir, bugünkü durumiyle, demokrasinin Asil topuğudur.,,
I
I
İran Parlâmentosunda Şahın açış nutku
“İran, bütün konı^ulariyle hürmet esasına dayanan münasebetler tesis etmek istiyor”
Tahran 9 A.A. (AFP) — Bu sabah, aralarında kordiplomatik temsilcileri de bulunan parlâmentonun huzurunda açılış nutkunu veren Şehinşah ezcümle demiştir ki:
“tran bütün komşulariyle karşılıklı hürmet esasına dayanan iyi münasebetler idame etmek arzusundadır. İran, barışın himayesi yolunda yegâne teminat olan Birleşmiş Milletler anayasasını tatbik etmekten kaçın-mıyacaktır.
Dahilî siyasette memleketimizin zenginliklerinden faydalanmalı ve bunları herkese Adil bir esas üzerinden tevzi etmeliyiz.
İşçilerin ve köylülerin Atisine hususi bir İlgi gösterecek ve onların yaşama şartlarını ıslah edeceğiz.
7 yıllık plân iktisadi buhranı yenmek için en iyi çare olacaktır.
Bağımsızlığı ve dahilî güvenlig’i temin eden ordu özel bir İlgiye mevzu teşkil edecektir.,,
» ıw«*>*h*uur(r> f» •mrumir »n - mmîaıv^T’flh -M
Bütün Yunanlstnnda sıkı yönetim kaldırıldı
Atina. 9 A.A. (A.F.P.) — Atina A-Jansının bildirdiğine göre Kıral dün akşam imzaladığı bir emirname ile sıkıyönetimin kaldırılması kararını bütün Yunanistana teşmil etmiştir.
Bu karar 5 martta yapılacak olan genel seçimler gözönünde tutularak verilmiştir.
Bir dev transatlantik inşa ediliyor
Nevv-Port NeWs, 9 A.A. (AF'P) —
70 milyon dolara malolacağı sanılan “United States” adındaki dev transatlantiğin inşasına dün tezgAhlarda başlanmıştır. Bu meblAğın bir kısmını Birleşik Amerika Hükümeti verecek ve gemiye bazı askeri tertibat konulacaktır. 60.000 tonluk bu gemi, tam teşekküllü bir piyade tümenini bütün teçhize tiyle beraber 28,5 mil seyir süratiyle götürebilecektir. Askeri mülâhazalarla geminin âzami sürati açıklanmamıştır.
Vietnam’a yapılacak yardım
Washington, 9 A.A. (AFP) — inanılır kaynaklardan teyid edildiğine göre. Vietnam’a yapılacak Amerikan yardımı, Washmgton’daki yetkili çevrelerde derin tetkiklere mevzu teşkil etmektedir.
Bu yardımın ne dereceye kadar iktisadi veya askeri olmasını tâyin etmek için Paris ve Washington arasında istişareler cereyan etmektedir. A-merikan çevrelerinde hâkim olan intiba, yardımın daha ziyade İktisadi olması merkezindedir.
:‘(»>lM’Hi‘’nii!i'3H»ıın’i"fHtw(tp-,ııııın»nıiınwıııtın.ınTmin^’'iıınTmınnrmnft
Amerikada Japon konsoloslukları açılıyor
Tokyo, 9 A.A. (AFP) — Mac Ar-thur, New-York, San Francisco, Los-Ajıgeles ve Honolulu’da Japon konsolosluk bürolarının açılmasına müsaade etmiştir.
Tokyo, 9 A.A. (United Press) — Birleşik Amerika Hükümetinin Ja-ponyayı New-York, San Francisco, Los-Angeles ve Honolulu’da konsolosluğa benzer bürolar açmağa davet ettiği bugün yüksek kumandanlık tarafından bildirilmiştir. Maamafih, Ja-ponyanın denizaşırı büroları adını taşıyacak olan büroların siyasi bir mahiyet taşımıyacakları ısrarla İlâve e-dilmektedir.
Seçim kanununun dünkü müzakeresi
Heyet kurulmadan yapılan toplantıların men'ini istiyen madde münakaşa doğurdu
Müzakereler sırasında salonu terkeden D. P. milletvekilleri, bir Meclis
Grupu toplantısı yaptıktan sonra tekrar müzakerelere iştirak ettiler
1

Ankara 9. (Hususi muhabirimizden) — B. M. Meclisi, bugünkü çalışmalarına, dün şiddetli İtirazlara vesile olan 43 üncü maddonin müzakeresiyle boşladı .
“Toplu olarak «Özlü propaganda yapılacak kapalı yerlere ancak o seçim çevresi seçmenleri ve milletvekili a-daylarlyle bunların vekâletnamesini haiz temsilcileri ve milletvekilleri katılabilir” hükmünü ihtiva eden maddenin îlml Heyetin teklifi aynen ka-bul edilmek suretiyle tasarıya ithal edildiğini aöyllyen Nihat Erim, mad denin memleketin bünyesine uygun bulunduğunu iddia etti ve maddenin hâlen Fransada tatbik edilmekte bulunduğunu ilâve ederek: "Söz hürriyetine Azami serbesti tanınan bir memlekette carî olan usulleri biz niçin kabul etmlyellm?” dedi.
Demokrat Partinin görüşü
Demokrat Parti Meclis Grupu adına konuşan Fuad Hulûsl İse bu hükmün kanunlaşması halinde kimsenin kapalı toplantı tertip etmeğe cesaret göstere* miyeceğinl, zira aşağıdaki maddelerde tertip heyeti için ağır müeyyideler konulduğunu, bu itibarla maddenin tay-ymı ve hiç olmazsa yumuşatılarak daha vâzıh bir şekle sokulmasını istedi. Millet Partisinden Haşan Dincer de bu mütalâaya İştirak ederek toplantılara yalnız o çevre seçmenlerinin (reşidi olan her vatandaşın katılabilmesinin teminini istedi ise de gerek Hükümet vo gerekse Komisyon, maddenin aynen kabul edilmesinde ısrar ettiklerinden tâdil teklifleri nazarı itibara alınmıyarak madde, eski şeklinde bırakıldı.
“Kıpalı yer toplantıları tertip o-denler toplantıdan evvel. 3 kişilik bir heyet kurarlar ve en yakın zabıta â-mir ve memurlarına habor verirler. Bu heyetin görevleri, toplantının intizamını sağlamak, kanunlara karşı hareketleri önlemek, Kamu düzenine ve edep törelerine aykırı veya «uç işlemeğe kışkırtıcı mahiyet taşıyan söz, nutuk ve hareketleri menetmektir. Heyet mensupları vukarkl fıkraya muhalif bir hal hudûşundan sorumludurlar. Heyet kurulmayan toplantıların yapılması yasaktır.'1 şeklinde kaleme alınmış olan 44 üncü maddenin müzakeresi de itirazları mucip oldu. Muhalif milletvekilleri, toplantıdan önce zabıtaya haber verilmesi mecburiyetini ve heyetin sorumlu tutulması hususunu tenkld ederek maddonin tayyı-
öıip.. uııvh.i|4ii|iHiıu I»WV tnıfunKiış# • «a • whrhiwi>i»»«HfiBiı.ııgı •»>«( ’Mai
Pan-Amerikan Şirketi, uçak seferlerini arttırıyor !
Ankara 9 (Hususi muhabirimizden) — Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğü ile sıkı temasta bulunanların söylediğine göre bugüne kadar Yeşilköy Hava Alanından haftada yalnız iki defa yolcu nakliyatı yapmakta olan Panamerikan Şirketi uçak seferlerini altıya çıkarmaya karar vermiştir.
Bu kararla şirketin Yeşilköyden ayrılarak Yakındoğu merkezini Beyrut* nakledeceği şayiaları, fiilen tekzip ediLmiş oluyor.
Diğer taraftan Yeşilköy Hava A-lanının tevsii inşaatına havalar müsaade eder etmez yeniden başlanacaktır. Bayındırlık Bakanlığı yeni inşaat mevsiminde bu alanda yapılacak işler için gerekil hazırlıklara şimdiden başlamıştır.
Kore ve Formozaya yardım kabul edildi
VVashington, 9 A.A. (UP) — Kore ve Formozaya yapılacak iktisadi yardım tahsisatı tasarısı Temsilciler Meclisi tarafından kabul edilmiştir.

nı veya yumuşatılmasını talep ettiler. Aksi halde partilerin propaganda imkânından mahrum bırakılmış olacaklarına işaret ederek bunun mânası kapalı toplantı yapılmaması demek olduğu iddiasında bulundular.
Başbakan Yardımcısı da toplantıdan önce zAbıtaya haber verilmemesini teklif eden önergenin lehinde oy kullandı l«e de bu İstek çoğunlukla reddedilerek madde aynen ipka edildi.
D.P. «ıraları boşalıyor
Kapalı toplantılar tertibini müşkül bir hale sokan ve müteakip maddelerle bunu birçok cozai müeyyidelerle bağlıyan 43 ve 44 üncü maddelerin de aynen kabulünden sonra. D.P. sıralarının boşaldığı göze çarpıyordu. Filhakika demokratlar diğer maddelerin müzakeresinde hazır bulunmadılar.
Siyasi partilerin radyoda, (5) dakikayı tecavüz etmiyen müddetler zarfında seçim propagandası yapmalarına müsaade eden 48 İnci maddenin müzakeresinde Haşan Dincer bu müddetin 15 dakikaya çıkarılmasını istedi. Nihat Erim, Hükümetin 10 dakikaya rıza gösterdiğini ve bundan böyle parti balkanlarının söyliyecekleri nutukların Ankara Radyosunun 13,30 servisinde aynen neşredilmesi kararlaştırıldığını ifade etti. Müddet 10 dakikaya çıkarılmak suretiyle madde kabul edildi.
65 inciye kadar bütün maddeler, teferruata müteallik küçük değişiklik* ler müstesna, aynen kabul olundu. Fakat seçim kurulu üyelerinin and içme şekline ait olan 62 nci madde, itirazlara uğradı. Esasen vakit de geçmiş bulunuyordu. Bu madde hakkında karara varılamadan celse tât.11 edildi.
Öğleden sonra
Öğleden sonraki oturumların ilk safhalarına, Meclis Grupu halinde toplanmış bulunan Demokrat Parti milletvekilleri iştirak etmediler.
Seçim kurulları üyelerinin “Hiç bir tesir altında kalmıyarak, hiç kimseden korkmıyarak, vazifemi kanuna göre, dosdoğru yapacağıma namusum, vicdanım ve tekmil mukaddesatım ü-zerine yemin ederim!” şeklinde yemin etmelerini âmir bulunan maddedeki “Hiç kimseden korkmıyarak” ve ''tekmil mukaddesatım üzerine” cümleleri, gene tenkide uğradı. Fakat Komisyon, maddenin tâdiline muhalefet etti ve madde aynen kabul edildi.
Modern Türk müziği festivali
Ankara, 9 (Hususi muhabirimizden) — 16 şubatta Istanbulda yapılması kararlaştınlajı Modern Türk Müziği Festivaline katılacak olan Cemal Reşid Rey ve Filârmord Derneği Senfonik Orkestrası bugünlerde Ankaradan hareket edeceklerdir.
Piyanist Ferhunde Erkin İle Vi-yolouist Saldarelll de bu festivale solist olarak katılacaklardır.
“Kahrolsun” diyeceği yerde ağzından “Varolsun” çıkmış
İzmir 9 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Kıbrıs için şehrimizde yapılan miting günü Hükümet Konağı ö-nünde yapılan tezahürat sırasında Ahmet Ünal adında bir genç kahrolsun komünistler yerine var olsun komünistler diye bağırdığı iddıasiyle tevkif edilmişti.
Bugün yapılan muhakemesinde Ahmet Ünal komünist düşmanı olduğunu kahrolsun komünistler diye ba-ğıracına heyecanına mağlûp olarak sehven var olsun dediğini ifade etmiş bunun üzerine duruşma talik edilerek tahliyesine karar verilmiştir.
D.P. milletvekilleri tekrar ealona yeliyorlar
Seçim kurulları, sandık kurulları, oy verme şekli ve milletvekilliği tutanaklarını tarif eden maddeler kabul edildikten sonra »ıra yüksek secim kuruluna müteallik olan 120 nci maddeye geldi. D.P. milletvekilleri yerlerini almış bulunuyorlardı, ilk olarak D.P. adına Muammer Ala kant konuştu ve maddenin ehemmiyetini tebarüz ettirerek bu bölüme alt Hükümet teklifinin Komisyonca değiştirilmesini tenkld etti.
Bilindiği gibi Hükümet, sonradan Komisyonca yüksek seçim kurulu o-larak vasıflandırılan ve salâhiyetleri tahdit ve takyit edilen bu teşekkülü Yüksek Seçim Mahkemesi olarak kabul etmiş bulunuyordu. Alakant tasandaki yüksek seçim kuruluna alt maddelerin Hükümet teklifindeki muadil maddelerle değiştirilmesini, yani Hükümet tasarısının görüşülmesini derpiş eden bir takrir verdi.
Mlllat Partisi adına konuşan Haşan Dincer de daha Heri bir görüşle ÎUm Heyetinin teklif ettiği gibi maddenin değiştirilmesini ve milletvekili tutanaklarına dair nihai ve kesin kararın Yüksek Seçim Mahkemesi tarafından verilmesini istedi. AH Rıza Türel de esas itibariyle tutanaklar hakkında karar vermenin kaza! bir İş olduğunu teslim etmekle beraber bu şeklin de ciddi mahzurları bulunduğunu ve A-nnyasaya aykırı olduğunu beyan etti.
Başbakan Yardımcısının izahatı.
Nihat Erim ise, Hükümetin eski görüşünü muhafaza ettiğini, esasen Hükümet tasarısı ile Komisyonun tesbit ettiği şekil arasındaki farkın, Hükümetçe kurullara verilmesi istenen yetkiden ibaret olduğunu, bu meselenin de sırası geldiği vakit görüşülerek Meclisin bir karara varmasının mümkün olduğunu söyledi.
Bunun üzerine Refik Koraltan, söz alarak bu faslın hayatî bir ehemmiyet taşıdığını, vatandaşlara itimat telkin ederek bu kurullara bir mahkeme şekil vermek de mümkün olacağını, bu itibarla evvelce Hükümetin müda-taa ettiği noktai nazardan vazgeçmemesini ve tutanakların Yüksek Seçim Mahkemesi tarafından tetkik ve tahkik edilmesinin teminini istedi. Maddenin müzakeresine yarın devam olunacaktır
Şair Nâzım Hikmetin âffı mı düşünülüyor ?
Şaire ait olan dosya, Millî Savrulma Bakanlığına getirildi
Ankara 9 (Hususi muhabirimizden) — Haber aldığımıza göre orduyu isyana teşvik suçundan 28 yıl hapse mahkûm olan ve 1938 yılından beri Bursa Ceza Evinde bulunan Şair Nazım Hikmetin göğüs anjinine müptelâ bulunması sebebiyle affı için Meclis ve Hükümet nezdinde bazı teşebbüslerde bulunulmuştur. Bunun üzerine Donanma Askerî Mahkemesince verilen ve Askeri Yargı-tayca onanmış bulunan mahkûmiyet kararına ait dosyanın Millî Savunma Bakanlığından getirtilerek Adalet Bakanlığında bugün tetkıka başlandığı öğrenilmiştir.
Müstakbel modern Yeşilköy hava meydanına hazırlık
Sivil tavacılarımız, Amerikaya staja gidiyorlar
Yeşilköy hava meydanı Baş Makinisti Lûtfİ Gökalan, Hava Trafik Memuru Hüseyin Erkan, YUksek Mühendis AIA-•ddln Selçuk v« 8uad Yelken Üe telsiz makinisti Mebmot Antay Iktısa.s yapmak Üzere pazar günü hava yeliyle A-merlkaya hareket edeceklerdir.
Bu «ivil havacılık heyet,I gelecek > ıl İşletmeye açılacak olsn modern Yeşlköy Hava Meydanının İdaresinde çalışmak Üzere Amerikanın başlıca uçak alanlarındaki modern tesisat üzerinde bir sene müddetle staj göreceklerdir.
Şimdilik meydan dn tamir ediliyor
Yeşilköy hava meydanının vasiyeti hakkında yapılan neşriyat üzerine yolcuların çamura batmadan otomobillere binmeleri için gereken tertibat alınmış ve ayrıca pistin çamurlu kısmının asfaltlanmasına başlanmıştır.
Eksik olan itfaiye ekip! de İstanbul İtfaiyesinde bile mevcut olmıyan modern bir cihazla takviye edilerek Ihtljacı ta-mamiyle karşılayacak ve yalnız 35 saniyede harekete geçecek bir hale getirilmiştir.
Diğer taraftan meydan inşaat şantiyesine alt İki kar makinesinin İcabında* operatörleriyle birlikte uçak alanının emrine verilmesi sağlanmıştır.
Milletlerarası Gençlik Kongresi delegelerini, Denizyolları gemileri getirecek Ağustosta Istanbulda toplanacak olan Milletlerarası Gençlik Kongresine İştirak edecek muhtelif milletlere mensup 100 delegenin İstanbul* seyahati İşi Denizyolları idaresine tevdi edilmiştir.
Millet Partisi Beyoğlu İlçe Kongresi
Millet Partisi Beyoğlu ilçe Kongresi 12 şubat pazar günü saat 14 te Beyoğlu - Kuloğlu Sokağındaki merkezinde yapılacaktır. Bu ilçe ilk kongresini yap* maktadır.
Norveç Elçisi memleketine gitti
Norveç Elçisi Kroehansen dün saat İti 30 da kalkan İskandinav uçağlyle mezuniyetini geçirmek Üzere memleketine gitmiştir.
Milletlerarası atlı müsabakalar ekiplerini Adana vapuru nakledecek
Kahirede tertip edilecek Milletlerarası Atlı Spor Müsabakalarına iştirak edecek ekipler için Devlet Denizyolları İdaresine müracaatta bulunulmuştur. Mısır Federasyonu Başkanlığı, îstanbuidan hareket edecek 8 kişilik Türk ekip! He Marsilyadan İngiliz, Fransız. Belçika ve İspanyol ekiplerini teşkil eden 32 ve îtalyadan 8 olmak Üzere ceman 48 atın binicileri He birlikte Adana vapurlyla nakli işini temin etmesini Denizyollarından rica etmiştir .
İsrail Elçiliği Müsteşarı geldi
İsrail Sefareti Müsteşarı Uriel Hyde dün ha\a yollylo Atinadan şehrimize gelmiştir.
öğrenci kılavuzu
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Öğrenci Kılavuzu ismiyle çnk faydalı bir kitap neşretmiştir. Bu kitapta. Üniversitemizde okutulan dersler. bunların mahiyetleri, kürsüler, hoca sayısı, imtihan şeklileri, bütün teferruatlvlc anlatılmıştır. Bundan sonra üniversiteye intisap edenler bu kitaptan geniş- Ölçüde faydalanacaklardır. Öğrendiğimize göre. Üniversitemizin ve Fakültelerimizin dış memleketlerde de tanınması için mezkûr eser Fransızca ve İngilizce olarak da. bastırılacaktır.
Bir Alman gazetecisi geldi
Frcdrich WHhelm Fernan adında bir Alman gazetecisi memleketimiz hakkında makaleler yazmak üzere dün hava yoliyle şehrimize gelmiştir.
Şiir Sergisi ay sonunda kapanacak
Bir müddet evvel Edebiyat Kolu tarafından Eminönü Halkevinde açılmış bulunan Şiir Sergisi, gördüğü rağbet üzerine şubat avı sonuna kadar uzatılmıştır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 72 -
Orta-çağ'ın bt^uMtion adiyle anılan ve menkıbeleri hâlâ tüyler ürperten, dinî mahkemelerinin, birer ruh cehenneminden farksız J^suite höcrelerlnin ve nihayet, hür düşüncenin önünde türlü işkence âletleriyle donanarak dikilen Calvin ocaklarının bu fenni imha laboratuvarı yanında ne ehemmiyeti kalmıştı? Gözle görülmez, elle tutulmaz bir Dev-Öribnvek, tâ oradan, dünyanın yedi bucağına antenlerini uzatıyor; bütün kürenin etrafında, sinsi sinsi bir çelikten ağ örüyor ve burada yüzlerce, orada binlerce, beride yüz binlerce, ötede milyonlarca insanı, kâh teker teker, kâh küme küme, birer sinek avlar gibi, bunun İçine çekip alıyordu. Bu ağa düşenler, artık, bir daha felâh bulmuyordu. Kollan kanatlan koparılıyor, beyinleri ve ruhları sökülüyor, bütün hayatî merkezleri — kim bilir — hangi metotlarla felce uğratılıyor ve insanlık tarihinde misli görülmemiş bu facia, bu, İnsanın insan üzerindeki hudutsuz hükümranlığı, bir çok yüksek hakikatlere crişlldigl zannedilen şu aydınlık devirde vukua geliyordu.
“İnsanın insan taralından istismarı'1 hâdisesini en büyük içtimai cinayetlerden biri addeden Marx, mezarından boşmı kaldırıp da kendi nahnna oynanmakta olan bu dramı görseydi, acaba ne derdi? Onun tanıdığı ve bildiği para ve endüstri nıagnarlarının zulmü, hiç değilse, insanın etini kemiğini hırpalayıp ezmekle kalıyordu. Bu doktrin ma^nuf’lan ise pençelerini onun yüreğine, dimağına, şuuruna ve şuurunun Öte tarafındaki engin varlığa kadar Mzatıyorlar; en hesaplı, en kurnaz, en insafsız olr kapitalistin varamadığı bir soğukkanlılık, bir serin kaüfaJılık ve bir teknik kudretiyle, çok defa, kendi sahibinin bile eli değmemiş bu bâklr ve mukaddes âlemi zaptedip bunun her bölgesinde istedikleri gibi ekip biçiyorlar veya kırıp geçiriyorlardı. Ne sebeple? Hangi maksatla? Hangi 356
gayeye ermek için?
Fuat, buna, bir çok kimsenin dediği gibi sadece “bir barbarlık!” vasfını verip geçemiyordu. Böyle yapacak olsa, o da, Sırpça mütercimi gibi bir dargörürlüğe, bir basit ve sathi muhakeme sistemine düşmüş sayılmaz mıydı?
Mademki, Fuat biraz önce Orta-çağ’ın bazı dogmatik nıüesseseleriyle bugünün marksist rejimi arasında bir mukayese yapmıştı; bu tedai, herhalde pek münasebetsiz ve aykırı olmasa gerekti: Evet, kim ne derse desin, o devirlerin Cczvitleri veya lCalvinlstleriyle bu devrin marksistleri — gayelerindeki derin tezadla-ra rağmen — biribirlerlne birer ikiz kardeş gibi benzemektedirler. Aynı maddi ve mânevi baskı metotları, sevk ve idare edenlerde aynı “layuh-t ilik” iddiası, sevk ve idare edilenlerde aynı körü körüne itaat mecburiyeti, bir parça baş kaldırmak isteyenlere ise gene aynı zindanlar, aynı satırlar, aynı daragaçları...
Lâkin Fuat, bu mukayeseyi yapmak, bu anoloj^yi bulmak ve bu hâdiselerin hepsine birden Dogmatizm adını takmakla gene kafasının içindeki ana düğümü çözmüş olmuyordu. Zira dogma denilen şeyi de insanın dimağı yaratıyor, insanın zekâsı doğuruyordu. Fuat, bu uzun ve derunl dtalo/z’unun şu noktasına gelince, birden, büyük bir hakikat keşfetmiş gibi oldu: “O halde; diye düşündü. Yeryüzünü, zaman zaman, ya bir zindana, ya cehenneme çeviren beşeri âfetlerin kaynağı bu dimağdan başka bir yerde değildir. Haileyi yazan da biziz, oynayan da biz... Ve kafaaınm içinde dönen çark bir
kancaya takılmış gibi duruverdi. Büyük bir sıtma nöbeti esnasındaki kâbuslarından uyanan bir hasta kadar kendini bitkin hissediyordu,
Hem de, farkına varmayarak nerelere gelmişti? işte, Beyazıt Meydanını arkada bırakmış, tekrar Dlvajıyolu’na doğru yürüyordu. Hemen, tersyüzü geri döndü:
“— Affedersiniz!...
İki adını arkasından gelmekte olan bir adama çarpmıştı. Bu adam, Fuat'ın yüzüne dik dik baktıktan ve onu, tepeden tırnağa bir iyi Büzdükten sonra cevap vermeksizin yoluna devam etti.
Fuat, bütün düşüncelerinden boşalmış olduğu halde, gûya sırtında ağır bir yük varmışça- 357
sına yavaş yavaş yürüyerek tramvay durağının Önüne geldi. Bu sonbahar akşamının serinliği içinde Beyazıt Meydanı, kahvelerin önü, Ak-saraya ve Şehzadebaşuıa giden caddeler hemen ıssız denilecek kadar tenha görünüyordu ama, ortalık, sanki buraları bir mahşer yeri imişeesi-ne gürültüler, yaygaralar, çığlıklarla dolup dolup boşalıyor ve büyük bir kısnıı madeni kanallardan, makineli âletlerden, motor karınla* rnıdaıı, bazısı da insan gırtlaklarından çıkıp yayılan bu blribirinden sert, biribirlncten keskin, biribirinden vahşi sesler, zaman zaman, nep bir araya toplanıp vekpâre bir uğultu haline giriyor; insana, bu çerden çöpten şehir dekorunu tuz buz edip arka plânda kalan bir kaç tarihi âbidenin temellerini sarsacak kadar şiddetli ve sürekli bir infilâk karşısındaymış hissini veriyordu.
Arkası, köşedeki Kahvehanenin taraçasrna dönük, tramvay durağında bekleyen Fuat’ın yanından gelip geçenlerin, acaba, bunun için midir ki, bir Ürkek ürkek yürüyüşleri, bir sağa sola sersem sersem baş çevirişleri, bir dönüp dönüp arkalarına bakışları ve bazan duvar kenarlarından bir gölge gibi süzülüp kayışlan vardı? Lâkin, Fuat, bu gürültüleri duymuyordu. Gözlerini sokağın bir sürü mânâsız teferruatı üstünde gezdirerek dalgın*ve yorgun tramvay bekliyordu. Karşı sıradaki irili ufaklı dükkânları ve bunların üst katlarındaki odacıkları, evcikleri de, sanki, ilk defa görüyor gibiydi. İçinden: “Kim bilir, buralarda oturmak buralarda yatıp kalkmak ne kadar hüzün, elem ve ıstırap verici bir şeydir!,, dedi. Batık tavanların ortasından bir tozlu ampul sarkıyordun Bir köşede, ya eski bir demir karyola, ya şiltesinin aamanlan fırlamış bir yer yatağı duruyordur Duvarlarda, pervaz kenarlarında tahtakuruları muttasıl cirld oynu-yordur. Bunlarla koyun koyuna yaşayanlar iae herhalde ne Marx’ın, ne Hegel'in adını duymuşlardır ve bunların bütün bahtiyarlıkları da bundan ibarettir.
Fuat» hiç beğenmediği odasını özledi. Bir an evvel, bir an evvel ona kavuşmak, yatağının üstüne — hattâ soyunmadan — yüzükoyun atılıp artık hiçbir şey düşünmemek, hiçbir şey görmemek. — ve eğer mümkün olursa — uyu-358
mak, uyumak» bir daha uyanmamasıyâ uyumak istiyordu.
Camın, bu tramvay da nerede kalmıştı’'
Fuat, babasının, ölümünden iki yıl önce kendisine hediye aldığı ve hangi madenden yapıldığını pek iyi bilmediği bilek saatine baktı. Kendi kendine: ’Sekizi çeyrek geçiyor. Annem, kimbilir, şimdi, ne telâş içindedir” dedi.
Vay, onun bir de annesi mi vardı? Demek, herşeyden bezmiş, usanmış; kafası durmuş, kalbi nasır bağlamış, insanlığın akıbetinden bile ümidini kesmiş bu yorgun, bitkin, bu yirmi beş yaşında İhtiyarın bir anası, hem de onu, bir küçücük çocuk bekler gibi merak ve telâşla bekleyen bir anüsı vardı! Halbuki, Fuat, kendini bu dünyada yalnız, yapayalnız; yanmış bir ormanın kenarında ateşten rasgele kurtulmuş, fakat, bütün dalları, yaprakları kavrulmuş bir kuru ağaç gibi yalnız buluyordu ve bu yalnızlık hissi dakikadan dakikaya, saniyeden saniyeye kalınlaşıp yükselen bir kale duvarı halinde onun etrafını çevirmekte, onun, dış Alemle bütün alâkalarını Kesmekte idi. Annesini hatırlamak, annesinin, evde, kendini merak ve telâşla beklediğini düşünmek İse ondaki bu tecerrilt ve uzlet garipliğini azaltacağı yerde büsbütün çoğaltmış. buna, bir de rikkat ve hasret unsuru katmıştı.
Nihayet, tramvay geldi. Fuat, yol çok uzun süııniyeceğl için girip içeride oturmağa lüzum görmemişti. Fakat, başını çevirip arkasından gelen yolcunun sinsi sinsi yanına sokulduğunu görünce dışarıda kalmaktan vazgeçti. Zira bu, demin çarptığı adamdan başka bin değildi ve kendisini aynı keskin bakışlarla süzüyordu.
Ne garip adamdı bu? Kendisine, çarptığı için öfkelenmiş miydi? Fuat'ın af talebini kâfi bulmayıp ondan bir kere daha özür dilemelini mi 18tlyecektl? Çünkü, Dıvunyolu’nu takip ederken geıive dönmesi ve kendisiyle aynı zamanda aynı tramvaya binmesi bir tesadüfe verilemezdi.
Genç adam, hiç Adeti değilken, kuşkulanmağa. hattâ biraz da Ürkmeye başladı. Aksaray durağından apartmana gitmek için boş arsalar arasından, oldukça karanlık, tenha ve dolambaçlı bir kaç sokaktan geçmeğe mecburdu. “Bana 359
çatarsa ne yapmalıyım?” diyordu. Zira, ne pek cesaretli, ne de pek korkak olmamakla beraber şimdiye kadar hiç kimseyle dövüşmeğe ve bu alanda kuvvetini denemeğe fırsat bulmamıştı. Fuat» belki de yersiz olan bu çocukça endişelerden sıyrılmak için işi alaya dökmek istedi: "Bir fikir mücadelesinden sonra bir j’umruk kavgasına girişmek, fek tuhaf bir şey olacak!" dedi. Bari, İlâhi bir tesadüf, o dalacağı sokaklardan birinin başında karşısına mahalle arkadaşı Pertevi çfkanverseydi.
Pertev? Okurlarımız, belki, Pcrtev’in kim olduğunu unutmuşlardır. Bu, Fuat’ın murakabeye daldığı pencere altındaki yangın yerinde, geçen yıl. bir küçük kızı pataklayan kumral saçlı oğlandır. O vak'adan sonra bu çocuk, Fuat’a bütün kalbiyle bağlanmıştır. Onu, Ağabey! diye çağırıyor ve ıasgeldiğl yerde — yanındaki arkadaşını savup — onunla bir kaç adım yürüyerek konuşmaktan derin bir zevk ve iftihar duyuyordu. Fuat da ona bazan bir eski pantolonunu, bazan yıpranmış bir gömleğini vermek. yahut da, eline bir kaç kuruş sıkıştırmak suretiyle bu dostluğu her gün biraz daha sağlamlaştırıyordu.
Tramvay durur durmaz Fuat, oturduğu yerden bir ok gibi fırlayarak ön taraftan caddeye atladı ve yarını saat, yirmi dakika evvelki o hızlı yürüyüşünü geçen bir süratle ilk sokağın karanlığına daldı. Yüreğinin tok tokları ve kunduralarının çıkardığı patıydılar, ona. arkasından birinin yürümekte olduğunu hissedip işitmeğe imkân bırakmıyordu. Bir an geldi ki, Adeta koşmağa başladı. Gündüz göziyle bile zorla yol sökülen bu yerlerden öyle bir rüzgâr gibi geçip gidişi vardı ki, değme koşucular ardından yetişemezdi. Peşini bırakmadığından emin olduğu adamı şaşırtmak için aranıra arsaların içine sapıyor; derken» bir duvar yıkıntısından atlayarak öbür sokağa dalıyordu.
Kan ter içinde eve varınca annesini eşikte buldu. Kulağı bir saatten beri kirişte olan Se-niye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz hasretlisini karşılamağa atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmağa gelmişti.
BİRİNCİ KISMIN SONU
360

Turizm bahisleri:
Turizmin teşvikına engel olan zihniyetle mücadele lüzumu
Turizm sanayii gibi memlekette yeniden kurulacak çok mühim ve verimli bir sanayi branşının millî iktisadın inkişafına ve memleketin imarına yarayacağından kimse şüphe edemez
Yazan: Hüsnü Sadık DURUKAL
Turizm işini ehemmiyetle ele filan Hükümet, hiç şüphe yok ki, bu işin nasıl yürütüleceğini ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğini bilmiyor değildi. Neteklm, turizm işlerine verilecek istikametin tayini için danışma kurulu toplantıya çağırıldığı zaman, yapılacak işlerin nelerden ibaret olacağı tesbit edilmiş ve toplantı gündemi de ona göre hazırlanmıştı. Aynı zamanda, kurulun görüşmelerini muayyen mevzular ü-zerinde teksif ederek müzakereleri süratle neticelendirmek düşüncesiyle danışma kuruluna iştirak edecek ü-yelere gündemle beraber, gündemde yazılı meselelere ait vesikaların birer suretinin de dosya halinde öncedep gönderilmesi ihmal edilmemişti.
Dosyanın tetkiki neticesinde, vesikalar arasında bulunan iki kanun projesinden birinin, Devlet Turizm İşletmeleri Kurumuna ve diğerinin de turizmin teşvikına ait olduğu anlaşılmıştır.
Devlet Turizm İşletmeleri Kurumu kanun projesindeki esaslı noktalar ü-zerinde yapılan münakaşalar neticesinde bu kanun projesine en mâkul ve mantıki şekil verilmiş ve bu hususta herhangi bir müşkülâta tesadüf edilmemiştir. Bu ciheti memnuniyetle kaydetmek çok yerinde olur. Halbuki yerli ve yabancı sermayenin turistik tesislere yatırılmasını ve bu suretle, hususî teşebbüslere turizm sahasında geniş ölçüde çalışmak imkânları verilmesini hedef tutan turizmi teşvik kanun projesinin müzakere ve münakaşası hiç de kolay olmamıştır. Biz bu yazımızla, turizmi teşvik kanun projesinin müzakeresi sırasında bilhassa, muaflıklar bahsinde rastlanan zorluklardan ve bugün bile bu zorlukların devam etmesi sebeplerinden kısaca bahsetmek istiyoruz.
İlkönce, şu noktaya işaret edelim kı, iktisadi darlığın duyulduğu memleketlerde bu darlığı doğuran âmiller arasında İkinci Cihan Harbi dolayı-siyle konulan çeşitli tahditler yüzünden hususi sermayenin serbestçe plâsman imkân ve fırsatlarından mahrum bırakıldığını söylersek hata etmiş olmayız. Bu imkân ve fırsatların verilmesi ise, ancak, hususi teşebbüsleri teşvik edici ve plâsmanları emniyet altında bulundurucu tedbirlerin alınmasiyİe kabil olabilir. îşte, bu esaslı noktalan gözönünde bulundurmuş olan Hükümet, hazırladığı turimi teşvik kanun projesinde pek haklı olarak, yerli ve yabancı sermayenin turizm işlerine yatırılmasını kolaylaştırmak ve teşvik etmek ve bu sayede otel, gazino, eğlence yerleri ve kaplıcaların inkişafı gibi turistik tesislerin biran evvel, yapılmasını ve işletilmesini sağlamak üzere, gereken kolaylık ve teminat tedbirlerim ehemmiyetle dikkat nazara almış bulunmaktadır. Bu maksatla, 10 senelik bir müddet için turistik tesislerin bütün vergi ve resimlerden muaf tutulması, keza, yabancı sermayeden elde e-dilecek kâr ve te mutlulardan da. aynı müddet zarfında hiç bir vergi ve resim alınmaması, ayrıca, vücuda getirilecek bu tesisler İçin hariçten eşya ve malzeme getirildiği takdirde, ^unların da gümrük resminden muaf tutulması lüzumlu görülmüştür
Bu kanun projesinin kurulda müzakeresi sırasında bahsettiğimiz muaflıklarla ilgili Bakanlıkların mümessilleri. hususî teşebbüslere yapılması tasarlanan muaflık tedbirlerinin mensup oldukları Bakanlıklarca kabul e-dilemiyeceğini ileri sürerek şiddetle itirazca bulunmuşlardır. Halbuki, hususî teşebbüsleri teşvik için kabul e-dilmesı istenilen muaflıklar, devletin bugünkü varidatını bir santim dahi azaltacak bir mahiyet taşımamakta dır. Çünkü, alınması zaruri görülen bu teşvik edici tedbirlerin hedef tuttuğu tesisler zaten, bugün mevcut değildir. Turizm sanayii gibi memlekette yeniden kurulacak çok mühim ve verimli bir sanayi branşının memleketin imarına ve millî iktisadın geniş mikyasta inkişafına hizmet edeceği de meydandadır.
Diğer taraftan, bu kanunla bahşedilecek müsaade ve muaflıklar gibi teşvik edici tedbirler sayesinde memleketin turizme elverişli j erlerinde birçok tesisler yapılması da imkân dahiline girmiş olacaktır. Bundan başka. 10 sene gibi nispeten kısa bir müddet sonra, bu tesislerden icap e-den vergi ve resimler de tahsil edilecek, bu suretle, devlet varidatının artması da şimdiden emni.vet altına alınacaktır. Her nekadar turizmi teşvik kanunundan memleket hesabına her sahada elde edilecek bu gibi mühim menfaatlerin müzakerede hazır bulunan mümessillere uzun boylu izahına çalışılmış ise de, kendilerini bu hususta inandırmak mümkün olmamıştır. Bununla beraber, kanun projesi esasen, Hükümet tarafından hazırlanmış olduğu ve muaflık maddeleri de alâkalı Bakanlıkların mütalâaları alındıktan sonra projeye derce-dilmiş olacağı mülâhazasıyle yapılan itirazlar varit görülmemiş ve projedeki muaflık maddeleri aynen kabul edilmiştir.
Şimdiye kadar, turizmi teşvik kanun projesinin Büyük Millet Meclisine sevkedîlmesini geciktiren başlıca sebebin. muaflık hakkındaki maddelerin projeden çıkarılması hususunda alâkalı makamlarca, elân, ısrar edilmekte olmasından ileri geldiği anlaşılıyor.
Fikrimize göre, otel ve gazino gibi lüzumlu tesislerin/yapılması ve işletilmesi suretiyle memlekette, iç ve dış turistik hareketlerin yaratılması ancak, bu kanun projesindeki muaflıkların aynen kabul ve muhafaza-siyle kabil olabilir.
Kanun projesindeki muaflıklar yerine bu makamlar tarafından konulmak istenildiğini tahmin ettiğimiz prim usulü gibi dolambaçlı yollardan alınacak tedbirlerle turizm dâvası yürütülemez.
Bu sebeple, balın geleceği yerden sirkeyi esîggeyen bir zihniyetle turizmin teşvik edileceğine ve memlekette turizm sanayii kurulacağına inanmak tatylı bir hülyadan ibaret kalır.
Kanaatimizce, turizm işlerinin süratle yürütülmesi için her gayretin sarfedileceği fırsat düştükçe. Hükümet tarafından beyan ve teyit edildiğine nazaran, turizmin teşvikına engel olduğunu İzaha çalıştığımız l>öy-le bir zihniyetin kökünden sökülüp a-tılması için işe, Hükümetin tesirli müdahalesine lüzum vardır.
Almanya, Dolarla yaptığı ithalâtı kısmaya başlıyor
Amerika muhabirimiz bildiriyor
Batı Almanya, tediye muvazenesini düzenlemek için dolarla yaptığı ithalâtı mecburen kısmaya ve bunu da tütün ve pamuktan yapmağa başlamaktadır. Amerikan pamuğu mubayaaları için Marshall Plânından ayrılmış olan 10 milyon dolarlık tahsisattan şimdiye kadar ancak 11 milyon dolar verilmiştir.
A m er İkadan yapılacak tütün ithalâtının %15 i de kısılmıştır. Buna mukabil, Türk ve Yunan tütünlerinin
İngiltered
umumi fiyat seviyesi
yüzde 4,5 yükseldi
Eylül ayından beri İngiliz umumi fiyat endeksi yüzde 4.4 yükselmiştir. 1919 fiyat seviyesi, 1938 ile mukayese edilirse, artışın yüzde 137 olduğu görülür. Sınai ve mamul maddede yükseliş yüzde 147,5 ve gıda maddelerinde ise yüzde 117,6 dır. Aşağıdaki rakamlar muhtelif maddeler fiyatlarındaki değişiklikleri göstermektedir:
MADDELER 1949 kasım 1948 aralık 1938 yılı endeksi
Hububat +0,3 4-30,3 + 107,2
Et, balık, yumurta ve diğer yiyecekler . ( ı • . + 0.2 +23,2 + 97,2
Tütün —1.5 + 8,7 + 141,2
4-117.6
Yekûn ıviyecek ve tütün)
4-1.90
Maden kömürü . . . + 1.2 4-147.9
Demir ve çelik .... e . i. —0.1 4- 8.8 4- 85.3
Dem irsiz madenler . . . a • . —2.2 + 4.4 4-193.6
Pamuk . . . . +1-4 4-16.4 + 325.8
Yün 4-19.5 4-253.0
Diğer mensucat .... . . . +3.0 4- 5.0 4-161.4
Kimyevî maddeler, yağlar . ı» ♦ • 4” 0.1 + 1.7 4-107.4
Muhtelif . . . . +0.4 — 7.5 4-163.6
Yekûn (sınai maddeler) i 4*0*7 4 4.0 4-147.5
Umumi yekûn 4* 0*3 4- 8.8 4-137.0
"Financial Tirnes”tan

f DÜNYA H A B E R L E R I J
İtalya ihracatı »erlıest rejime doğru gidiyor
★ Roma. (Hususi) — İktisadi İşbirliği Heyeti mütehassıslarının da iştıraşiyle Harici Ticaret Bakanlığında, ihracatı serbest bırakılacak mallar meselesiyle alâkadar bir çok toplantılar yapılmıştır. Şimdilik dolar sahasına doğru, ihracatın serbest bırakılması İncelenmektedir.
İngilizler, Almanların Yugoslav pazarlarındaki rekabetinden şikâyetçi
ğ Londra, 9 A.A. (AFP) — "Financial Times ’m Belgrad özel muhabirine atfen yazdığına göre, harp sonrası ilk Ingiliz - Alman çatışması Yugoslavyada ve iktisadi sahada vâki olacaktır.
Gazete, yabancı müşahitlerin şu görüşlerini nakletmektedir: Harpten önce Yugoslav piyasasına hâkim olan Alman ihracatçılar», bu piyasayı tekrar elde etmek için hiç de müsait olmayan ödeme şekilleri kabul etmekte ve 9 aydan 18 aya kadar vadeli ticari kredi vermektedirler.
Financial Times, Alman firmalarının, Atlantik ötesinden gelen yardımdan emin olmasalar bu kadar uygun şartlar teklif edeml.ve-ccklerine işaret etmekledir.
Gazete nihayet, daimi olaraa Yu-goslavvaya bağlanmış olan teknik uzmanların Alman olduğunu bildirmek tedir.
Macaristan - İsrail ticaret nn-InşnııiMi imzalandı
★ Moskova. 9 iYİRS) — Macaristan ve İsrail arasında Pcştede İmzalanan ticaret anlaşması, iki memleket arasında 8 milyon dolarlık bir mal mübadelesini temin edecektir.
ithalatı arttırılacaktır. Halbuki Batı Almanya sigara sanayii, müstehlikin yansının Virginia tütününe alışmış bulunması dolayısiyle, Şark tütünleri ithalâtının arttırılmasını mahzurlu görmektedir.
Almanyoda sigara üzerinden alınan yüksek vergiler dolayısiyle, istihlâk çok azalmıştır. Satış maliyetinde ise, tütün mubayaa bedeli pek az yer tutmaktadır.
Halfada balıkçılık sanayii kalkındırılıyor
★ Roma (Hususi) — Deniz Ticaret Eakanı, balık sanayii mümessilleri ve muhtelif birliklerin idarecileri ile görüşmüştür. Uzun bir münakaşadan sonra Bakan balık av-
, cılığı işlerinin yeniden organizasyonuna başlamanın zarureti üzerinde durmuştur, zira İtalya birinci vasıfta balığa sahip en zengin memleketlerdendir. Deniz Ticaret Bakanlığı Müsteşarlığı bu aylardaki işlerle uğraşmak vazifesini almıştır.
General Marshall» Amerikan yardımına 1952 de smı verilmesini istiyor
★ Buffalo, 9 A.A. (AFP) — Amerikanın eski Dışişleri Bakanı ve Marshall Plânının isim babası general George Marshall, dün Buffa-lo’da verdiği beyanatta ezcümle şunları söylemiştir:
"Eğer Batı Avrupa bağımsız olacaksa, Avrupa parasının sağlam bir esasa dayanması ve Avıupalı-lararası ticaretteki engellerin ortadan kalkması lâzımdır.
Birleşik Amerika, ilânihaye Av-rupaya yardım edemez. Biz. daha yardıma başlarken düşündüğümüz gibi buna 1952 de son vermeliyiz.., General Marshall, bu beyanatı, başkanı olduğu Kızılhaç bürolarını ziyaret ettiği esnada yaptığı basın konferansında vermiştir.
ParIMc» altın düşmekte devanı ediyor
★ Paris, 9 iYİRS) — Bugünkü Paris altın borsasında, külçe 558.000 franktan. Napol^on düşmeğe devam ederek 1190 franktan muamele görmüştür.
Yerli sanayi korunacak
Bu maksadı temin için Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bir tamim çıkarttı
Ankara 9, (Hususi muhabirimizden) — Yerli sanayi erbabının vâki şikâyetleri üzerine Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, resmi dairelerle bunlara bağlı teşekkül ve müesseselerin satın almak istedikleri mânuıllere (Avrupa malı olacaktır) şeklinde ka-vıt koymamaları veya o malın Avru-padan celbine imkân bahşedecek şekilde uzun teslim müddetleri tâyin etmemeleri hususunun temim için Başbakanlığa müracaat etmiştir. Bu teklifi uygun bulan Başbakanlık, satın alma İşlerinde yerli sanayi tiplerine ve vasıflarına göre şerait tesbiti ve bu suretle yerli sanayiin korunması için bütün devlet dairelerine bir tâmim göndermiştir.
Alman firmaları memleketimize temsilciler gönderiyor
Bu meyanda tanınmış bir Alman iş adamı» tetkiklerde bulunmak üzere İzmire geldi
Batı Almanya ile ticaretimizin başlaması üzerine ficine! Dünya Harbinin başından beri memleketimizle iş yapamıyan ve mümessillerini kaybeden Alman fabrikatör ve tüccarları son hafta içinde gruplar halinde memleketimize gel m iye başlamışlardır.
Memleketimizden büyük mikyasta mal almak istıyen Alman tüccarları dolar sıkıntısından şikâyet etmekte ve kendilerine İmkân verildiği takdirde ticaretimizin daha çok gelişeceğini ihtiyaçlarının mühim bir kısmını Türkiycden temin edeceklerini ve iş adamlarımızı ve piyasayı yakından
Zirai kalkınma hamleleri
Kimyevî gübre üzerinde tetkikat yapmak üzere bir enstitü açılacak
Ankara 9, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Tanrn Bakanlığında, Müsteşar Süreyya Genca'nın başkanlığında. Ziraat İşleri Umum Müdürü, ziraat uzmanlan ve Tarım Fakültesi ilgili profesörlerinin iştirakiyle bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda: Gübre denemelerini koordonc etmek ve açılacak "Nebat Besleme Enstitüsü" hazırlıklarıyla meşgul olmak üzere bir büro kurulmasına; nebat besleme mevzuunu tetkik etmek üzere F.A.O. (Gıda Maddeleri Teşkilâtlıdan bir mütehassıs istenmesine; bu mevzuda ileri gitmiş memleketlerle, memleketimize benzer şartları haiz memleketlerdeki durumu tetkik etmek üzere buralara uzmanlar gönderilmesine ve gene aynı mevzuda ihtisas yapmak üzere yabancı memleketlere iki eleman gönderilmesine karar verilmiştir. M
Diğer taraftan, ziraat kalkınması ile alâkalı araştırmalarda bulunmak ve muhtelif mÜeşsesolerımizın faaliyetlerine katılmak üzere, Tarım Bakanlığı, İktisadi İşbirliği İdaresi Teknik Yardım fonundan faydalanarak ziraat Alet ve makineleri, zirai yayını, sulama tekniği, kurak bölge a-ğaçlandırması. zirai organizasyon, je-otcknı. pamuk ve zirai işletme sahalarında birer mütehassıs celbine karar vermiştir
Milletlerarası Bankadan
9 milyon dolar alıyoruz
Dün gelen banka temsilcileri, bu hususta Hükümetle kati neticeye varmak üzere müzakerelere girişiyorlar
Milletlerarası Banka temsilcilerinden Mister Johnson ve Daımond dün akşam uçakla Cenevreden şehrimize gelmişlerdir. Kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Mistre Johnson şunları söylemiştir:
— Geçen sene, hükümetinizin endüstri kalkınması ve limanların yapılması için istemiş olduğu 10 milyon dolarlık kredi için gereken tetkikleri yamıştık. Bankamız, hükümetinize kredi ve malzeme olarak 9 milyon dolar vermeği prensip itibariyle kararlaştırmış bulunmaktadır
Yarın, An karaya giderek Merkez Bankası ve Ticaret Bakanlığı He temas edip kati anlaşmayı hazırlı.va-cağız.
Bu para, hükümetiniz tarafından
tanımak üzere geldiklerini söylemektedirler.
İzmir 9, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Mâruf bir Alman iş adamı, başta pamuk ve kuru meyva fiat-lerimizi tetkik etmek ve temsil ettiği firmalar adına mübayaatta bulunmak üzere şehrimize gelmiştir. Bu zat, bugün bazı temaslarda bulunmuştur. Öğrendiğime göre, Almanlar yakında daha bir miktar kuru ve kurutulmuş meyva alacaklardır. Alman iş adamlarından ve fabrikatörlerinden on beş kişilik bir kafilenin de fuar mevsiminde İzinin ziyaret etmek üzere hazırlanmakta olduğu bildirilmiştir.
Yunan Pamuk Kurumunun alacağı pamuk tohumu
İzmir 9 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Yunan Pamuk Kurumunun memleketimizden satın alacağı 500 ton İzmir Akala pamuk tohumu için 11 şubat cumartesi günü saat 11 de Atina’da yapılacak eksiltme şartnamesi İhracatçı Birliklerine gelmiştir. Birçok firmalarımız tekliflerini telgrafla yapmışlardır. Yunanlılar sırf İzmir Akalası pamuk ekimini teşvik için tohumlarımıza şimdiye kadar ödemekten kaçındıkları fiyatı ödeyeceğe benziyorlar.
Hayvan hastalıklariyle mücadele
Ankara, 9 (Hususi nıuhabiriıııiz-denı — Veteriner Umum Müdürlüğü tarafından verilen malûmata göre, geçen yıl sonuna kadaı 18.5 milyon baş hayvan türlü hastalıklara karşı aşılanmış, bunlara serum tatbik edilmiş. ilâç verilmiş ve muayeneden geçirilmiştir. 23 ilde şarbon; 22 ilde yanıkara. 4 ilde uyuz. 10 ilde ruam. 15 ilde kılkurdu ve distonıatos. II ilde çiçek ve 7 İlde keçi ciğer ağrısı mücadelesi yapılmıştır.
Memleket hayvanlarının ıslahını sağlamak için Tarım Bakanlığınca tatbik edilmekte olan 5 senelik kalkınma programına bu yıl da devam olunacaktır. Geçen sene damızlığa yaı amadığmoan dolayı idiş edilerek faahyet sahasından uzaklaştırılan 60 bin hayvan bu yılın faaliyet programı içinde 100 bine çıkarılacaktır.
arzu edilen sahalarda kullanılacaktır Ancak, bunun bir kısmının kredi ve teknik imkânlardan mahrum bulunması dolayısiyle inkişaf edemlyen hususi sanayiinizin kalkınması işinde kullanılmasını teinin arzusundayız. Kati anlaşmayı hazırlayıncıya kadar iki, üç hafta memleketinizde kalacağız. Bu meyanda hususi teşebbüs sahiplerinin endüstri sahasında kalkınma İşine geni? bir şekilde iştirak etmeleri hususunu da bilhassa gözönünde tutacağız ve her sahadaki ihtiyaçlarım tesbit edeceğiz. Bunlara ve Sanayi Bankası için ayrıca yardım yapılması hususunda şimdilik verilmiş kati bir karar yoktur. Bu. bilâhare düşünülebilecektir/*
Ticaret ve Sanayii
Kalkındırma Cemiyeti
Yeni kurulan hu cemiyet, hususi teşebbüsleri desteklemek için çalışacak
Şehrimizdeki tüccar ve fabrikatörlerden mürekkep bir grupun yeni bıT cemiyet teşkiline teşebbüs ettiği bildirilmişti. Bu yeni cemiyetin adı, "Türkiye Ticaret ve Sanayiini Kalkındırma Cemiyeti,, dir. Bu yeni teşekkülün müteşebbisleri bugün öğleden sonra Ticaret Odasında toplanarak, cemiyetin nizamnamesini tetkik edeceklerdir.
Cemiyeti kuranlardan bir zat, bir muharririmize verdiği izahatta. Ticaret ve Sanayii Kalkındırma Cemiyetinin hususi teşebbüsü desteklemek, ticaret ve sanayii tehdit eden zorluklarla mücadele için kurulduğunu ifade etmiştir.
Çuval ve kanaviçe fiyatları düşüyor
Piyasada çuval ve kanaviçe fiyatlarında gerilemeler başlamıştır 10 onsluk kanaviçe fiyatı iki gün içinde 100 kuruştan 90 kuruşa kadar düşmüştür. 2,50 librelik Kalkuta çuvalının fiyatı da 290 kuruşla 295 kuruş arasında muamele görmektedir.
Kanaviçe fiyatlarının düşmesindeki sebep, son günlerde Ekonomi ıra. Ticaret Bakanlığının bu nıallare karşı lisans vermesinden ilen gelmektedir
Hopa vapuru geldi
Hopa gemisi, dün İskenderundan limanımıza gelmiş ve karışık yük arasında külliyetli miktarda narenciye getirmiştir.
1950 nüfus sayımı hazırlıkları
Ankara, 9 ı Hususi muhabirimizden İstatistik Genel MüdürlUğüııcLe 1950 nüfus sayımı hazırlıklarına devam edilmektedir. Sayımı yapacakların mümkün ulan yerlerde yüksek tahsil görmüş elemanlardan teşkiline karar verilmiştir.
İstanbul, İzmir ve Ankara illerinin sayımları, üniversite ve yüksek okullar öğrencilerine yaptırılacaktır.
Sayımın salim bir şekilde cereyanını sağlamak Üzere bu işle görevlendirileceklere ders gösterilmesi ve sayımdan evvel cn az iki defa tatbikat yaptırılması prensip itibariyle kararlaştırılmıştır.
Elde mevcut malûmata göre nüfusumuz, her yıl 200 bin artmakta olduğundan 950 sayımında nüfusumuzun 20 milyonu aşacağı tahmin olunmaktadır.
9/11/1950 Perşembe |
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLAT
YABANCI BORSALAR
KAMBİYO
Borsalarda vaziyet
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Bugün
İstanbul
••••••
IlH)
6S-6U
U.5-U
U.5-12
Adana Ticaret Borsası
İzmir
Şirket Tahvilleri
W7.-
Şirket Hisse Senetleri
Eskişehir Ticaret Borsası
33.10
33.—
Ecnebi Tahviller
istanbu* Ti
• t
• »
262. -
233.-
60.-
67.50
uenur.vöiu
Demiryolu
• •
• I
• •
31.30
31.35
30.83
28.0-1
Buğday yumuşak
Buğday aort ...
Ilıım deriler»
Sığır sairimuru ıyaş» kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu .. Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha sığır vaa kilosu.
263.-
234.5
190-3.V9
75.-
7.30
23.-22.5
37.-
39-40
Dokunla Hum Maddeleri; Tiftik (arın mal) .......
Tiftik (NatÜrel) ........
Yapak Anadolu (kırkım
%6 %6
%?
%7
%7
%7
%7
Esham ve Tahvilât Borsasında yüzde yedi faizli Milli Müdafaa Tahvillerine karşı istekler artmıştır. Altın piyasası ise düne nazaran biraz daha gerileme kaydetmiştir
188.—
165/167.
157.—
150.—
59.—
67.60
52.50 56.—
43.— 233.— 220.—
150.—
16.75
Adana :
200.—
100'167.—
150.—
132.—
Ikrıınılyriı tnhviıleı
1933 Ergani
1038 ikramı veli Milli Müdafaa I
1941
1941
1/7
23.-22.5 37.-^9-40
30.V3
30.90
80.53
28.62
130.—
25.10
5.—
17.-
23.25
16.25
3.90-3.99
77.75-78
7.50
Anadolu
••
(•> Gününde Bor^adu muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve «shamın ajrz ve taleplere göre taayyün edon takribi piyasa delerleri.
No. 8... No. 108
i........
IJL ......
Dün Eski kur
130.— 25.10
6—
17—
23.50
Pamuk Akala ..
Pamuk Akala II......
Pamuk Yerli Kozacı...
Pamuk Makine .......
*5° —
STrÖ
r.5
%4
• 4«»•••••• İV ... V .....
1949 ıkramivel»
Diğerleri
Demiryolu vı.......
Kalkınma 194b
23-1U 21 — aı.oo IÛ2.2D
9b—
9M—
ilikli («ihunıİMr»
Ayçiçeği tohumu .........
Ketentohıımu .............
Kcndlrtohumu ..........
Sunum ı Bandırma) ........
Ver fıstığı kabuklu ......
Son
Kapanış
52.50
M.—
43.—
233.—
220.—
150.— 200.—
16.75
Uzurn çeKirciuKsu lnu.9 incir A scrlKİ
.. B serisi Pamuk Akala Pamuk Akala Pamuk veril II
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği ^....
T. C. Merkez Bankam Türkiye îş Bankası ...... Türk Ticaret BankuJi ...... Aralan Çimento ......
Şark Değirmencilik ......
Milli Reasürans .........
Hıırtı Meyvıdıır:
Fındık (knbuklu sivri) .... Findik (tç tombul)
Ceviz (kabuklu) ..........
Çevir (İç nntürol) .......
D.Y Tertip A/B. C.
Mlımea. Senet
Uuğdu> ıHu5ch=Sent) ..............
Seri Kış mahsulü No. 2 .......
Kırmızı „ .. No. .........
i'anııık Allddllng (ldt>re51=Sent) Mart .........w..............
Mayıs • • e e • e ee e • e e ea • e e e ee e • • e t ee e e e e • • Tem m uz «eiHlH»«HiHHeiH»eHUlıl Ekim ................
Kapanış
23.10
21.(Mİ
21.00 (02 50
06.90
47.35
Ticaret Borsasında fındık sağlam durumunu muhafaza etmektedir. Dün de yazdığımız gibi, yağlı tohumlar grupun-da, kelen tohumuna karşı istekler artmaktadır. Bundan başka ayçiçeği lobumu, 8iısam üzerine de hararetli işler olmuştur.
Borsada çekirdeksiz kuru üzüm sakin durumunu muhafaza etmektedir. İncirin sağlam durumunda bir değişiklik olmamıştır. Pamukta fazla hareket görülmemekle beraber piyasa ifitıkrarım muhafaza etmiştir. Pamuk yağı piyasasındaki »«tıklar devam ediyor. Satıcı nazlı davrandığından bugün borsada pamuk çekirdeği üzerine muamele olmamıştır.
Borsada birinci .Akala pamuk fiyatlarında yeniden gerileme olmuştur. İş yoktur.
İstanbul Borsası
1 AçillŞ Kapanış
i Storun* 7.90 7.90
h)0 Dolar 282.00 282.imi
100 Kr. Frangı.,. 0.80 0.80
100 İsviçre Fr.,.. 61.03.— 64.03.—
ıoo Belç. Fr. . 5.60.— 5.60.—
100 tsveç Kr 04.1X50 54 12.50
100 Florin /3.68.4ü /3.68.4ü
KMJ Liret 0.14.128 0.44.128
100 Drahmi 0.01.876 0.01.867
100 Eacoudos 9.73.00 9.73.99
Altınlar
Bugün Esla kur
uırn Lira
Külçe terli Ur. 5.90 595
Külçe Degusitt, 5.95 6.01
Cumhuriyet ... 40 80 42.55
Reşat 44.30 44 10
Hamil ••••••.•. (0.70 40 70
Gulden 39.65 us
Ingiliz 52 25 M ffi
Fransız kok.... 15.40 45.50
Napolton Hl.. 42.50 42 60
İsviçre 41.40 41.50
New-Yurk*lu . onou . 4 35
•• •• Gumuş, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Uf. *
PlAttn W— 1 n—
Zürich Borsası (Serbest)
tavlçre Frangı
En atmağı
Er. vukarı
l’ürk Unun ........
Dolar
•••••••••••••••
Stcrllng ...........
Fransız Frangı
0.85 4.28 1/2
10.20
1.08
0.95
4.30
10 40
1 II



1948 1918 1934
1931
1641
194)
194) Mim
o
4|
• •

t.........
IJL .....
lll........
istikrazı 1. .....
,11 ......
SI voa-faJrzurum 1.
!1-VU.
Demiryolu ı.......
II.....
U1......
Mudolaa 1. ••••..
11.....
UJL ....
;v......
Mısır Kredi fonslvo 1903
.. ,. .» »911
(1.-
-
97 25 97.SU 07.85 97 b5 20.00 20.82
21 —
21 85
21 30
21.15
21 75
20.55
20 V»

172-
152.-

97.75
97.25
97.90
98,-
98.-
2ll 90
20.85
21 —
21.85
41.60
21.15
21 75
20.55
20 65
H ıı »mimi.
Buğday yumı sak (Tüc.) Buğday Yumuşak (Ofisin) . Arpn Biralık ....
Arpa Yemlik (d0kmo) .......
Alınır (Beyaz) çuvnlı .....
Fasıılyıı Horoz (çuvalı)-Fasulye Çalı «eri (dökme) Kuşyrınl .... .
Mercimek Kırmızı İç çuval Mcreitnek yeşil (Yozgat
Nohul nstllrsl ............
fNnbııtl Vıığlıır.
Zoytinyağı lEkmrn Kkstrnı Suhj»nıynğl(rnfino tenokeli) AyçlçoÇl fltnflnn cipink' Fındık vn »

Bugün Eski Kapanış
29.35 31.15
31.— 31.23
23.20 21.05
- 22.15
— 30.—
30.- —*
41.20 43.—
49.20 45.—
58.—
22.—
36.— 36.20
45.— 44 —
M 41 —
86.— 86.—
75.-
63.—
165 — 165.—
48.— 12.—
— 160.—
290.—
—> 330.—
— 190.—
141.—
— 195 —
— 181.—
113.—
260.— 250.—
220.—
170.— 184—

liftik (LıibresirzSent) .......
1 eksa^r No. 1.
Fındık (Llbresi=Sent) ...........
Kabuklu Yerli iri
•• •• orta
Levam iç İthal malı ........
Ekstra Irl İç m ah ...........
Kuru ütüm (Libresl=Serıt) ......
Thompson çekirdeksiz seçme
Keten tuhumıı (Bugcll=Dol&r) ... Minneapolls ....................
Kalay (Llbresl=:Sont) ......
Levha-teneke (100 libre dolar)

Londra Borsası
Keten tahtıma (Tonu=Sterlln) ... Bombay Kalküta Yor fıstığı Hindistan (w— 62— 63— 63— 62— 6L5
Bradford Piyasası
Tiftik İyi maJ (L1 bresi =ıPenl) ... „ Sıra malı Tün Anadolu Trakya ,» — 34— 30— 19.50
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantarı=Tallan) Ashmounl Kısa ey&flı F/G... Karnak Uzun elyaflı F/G... 86,78 101.05 85.50 99.-
«BM
*
Sayfa 4

I
Siyasî meşaleler ve muhabir mektupları


McCloy’un Wa8hington’daki sözleri
"Alman dâvasını halletmek
1
/
için 18 ayımız kalmıştır,,
Washington siyasî mehafili, zamanın Amerika lehine çalışmadığı kanaatinde...
kısa bir zamanda ettiği kanaatinde-şahsiyetlere bakı-Y İlksek Komiseri,
TCashlngton — (Hususi muhabirimiz telsizle bildiriyor. )
Washington siyasi mohafillnln belirttiğine göre, Almanyadaki Amerikan Yüksek Komiseri McCloy, Alman meselesinin halledilmesi icap dir. Hattâ bazı lırsa, Amerikan
bu müddeti 18 ay olarak hesaplamış ve bundan sonra yapılacak herhangi bir siyasi teşebbüsün muvaffak ola-mıft’acağını söylemiştir. Eğer bu müd-dej zarfında müttefikler vaziyetlerini takviye edemezlerse, Almanyanın Rusyaya meyletmesini önlemek çok zorlaşacaktır. Waahington'u ziyaret ettiği sırada McCloy’un ileri sürdüğü bu tahminler Amerikan zimamdarlarının bundan önceki telâkkilerine ta-mamiyle aykırıdır. Eskiden Amerikalılar, zamanın Birleşik Amerika ve Amerikan diplomasisi lehine çalıştığım zannediyorlardı.
Amerikadaki eski bir âdete uyan McCloy, ııoktai nazarını izah için İncildeki bir sözü hatırlatmıştır: “Her şey için Allat bir zaman koymuştur." Yüksek Komiserin sözlerLsiyaset sa-


Varlık içinde yokluk
T E N t İSTANBUL
10 Şubat ]O50

“Bizim yokuş lan hatıralar
J •*
Pierre Lolruin yüzüncü doğum yıldönümü
Edebiyat tarihine giren
mecmualarımız
P. Loti'nin oğlu Samuel Viaud ve Claude Farrere, İstanbulda
hasında şöyle kıymetlendirilebilir: Bundan sonra Almanyanın dahili meseleleri karşısında Amerika müstenkif kalmayacaktır. Herhalde, Mc-Cloy’un Stuttgart'da verdiği nutuk New-York Times gazetesi tarafından böyle tefsir ediliyor. New-York Times İle beraber diğer gazetelerin de belirttikleri gibi McCloy Washing-ton'da öğrendiklerini tekrarlamakla kalmıyor. bilâkis bazı Alman liderlerinin siyasî meyillerini açıkça ten-kid ediyor.
Bundan böyle, McCloy. nüfuzunu kullanmak niyetindedir. Bununla beraber, New-York Times gazetesinin belirttiği gibi, Amerikan Yüksek Komiseri sadece Almanyayı tenkld etmemiş. fakat yapıcı fikirler de ileri sürmüştür: McCloy, Amerikan siyasetinin yardımiyle ve Batı Avrupa camiası içinde hür bir Almanya tasavvur etmektedir.
McCloy’un programını ele alan New-York Times gazetesi ehemmiyetli bazı meselelere temas edilmemiş

olduğunu ve Amerikalılar tarafından yapılan bazı beyanatın Rus propagandasına mevzu teşkil edebileceğini söylüyor Fakat bütün bunlara rağmen Amerikan plânının Alınanlara Ruslardan dnha çok şeyler va-dettiğini belirtiyor. McCloy’un beyanatı, aynı zamanda Almanyanın dahili vaziyetini de aydınlatacak, böylece müfrit cereyanlara karşı Ade-nauer hükümetinin mevkiini takviye edecektir.
Nihayet şuna da işaret etmek lâzımdır: Berlin’in yarım bir abluka altına alınması McCloy’u düşündürmektedir. VVaahington'da yaptığı bir basın toplantısında Amerikan Yüksek Komiser!, Berlin hâdiselerini küçümser görünmüştü. Halbuki yaptığı hususî görüşmelerde McCloy bu hâdiseye yakın alâka göstermiştir. Amerikan Komiserine göre, müttefiklerin Şerlinde önayak oldukları kalkınma hareketini hoş görmeyen Ruslar bir sabotaj hareketine geçmek istiyorlar. Berlint ablukaya almakla şehrin ekonomik gelişmesini önleyeceklerini tahmin ediyorlar.
Dünyanın en zengin adamı, bir mahpus hayatı yaşıyor
Senede 25 milyon liralık geliri olmasına rağmen süren adam, Haydarabad Nizamıdır
bu hayatı
Bugün o tip mecmua devri geçti. Gelsin Amerikan gazetelerinden bedava iktibaslar I Bir yağma ve garettir
iktibaslar I Bir yağma gidiyor
Yazan : REFİK HALİI) KARAY
KIRK şu kadar yıl önce memleket yine bir mecmua bolluğuna uğramıştı. Her çeşitten çıkardılar ve her türlü insan tarafından çıkarıldı, içlerinde (Ulûmu iktisadiye ve içtimaiye) mecmuası gibi - Cavit, Rıza Tevflk vc Ahmet Şuayib yazarlardı- ağır başlısından tutunuz, .Demeti ve (Hâle) isimlilerine kadar neler yoktu, neler!
Hiç bin, hattâ «Kalemi ve (Cem) gibi mizahileri bile tutunamadı. Meşrutiyet devri başlangıcındaki mecmualar arasında en uzun ömürlüleri -hatırımda kaldığına göre - "Kalem", "Musavver Muhit", “Resimli Kitap" ve 'Şehbal" den ibarettir. Bir de istibdat bakiyyesi "Servet-I Fü-mın’>. Onların da bir müddet sonra yerlerinde yeller esti. Filvaki “Fecriatîciler” dağılınca "Servet-i Fünıın” fasılalarla şaınadı değil; lâkin daima can klşerek, mazisine uymayan kudretsizlik içinde!
Şimdi edebiyat tarihi vlne
fazla ı.Servet-i Fünun) dan bahsetmektedir. Abdülhumid devrinde “Edeblyat-ı Cedide" yİ doğurduğundan ve Meşrutiyet zamanı, bir aralık “Fecriatİ" yı emzirdiğinden. ona sütanalık ettiğinden dolayı! Yine tarih. Ziya Gök Alpın (Yeni Mecmuaı sı ile Mütareke devrinde genç istidatlara yer veren ( Dergâh 11 anmadan yapamıyor.
Benim asıl anlatmak istediğini mesele şudur: Mecmuaların da tesadüflerin eseri şanş ve malşan-81 oluyor. Meselâ yukarıda ismi geçen (Resimli Kitap) şayet fena bir tesadüfe ıığramasaydı bugün edebiyat tarihinde olsun e-hcmmiyetle yaşayan mecmualar mıyanında sayılacaktı. İzah edeyim:
Zamanına ve blzdekl matbaa tekniğine nazaran epeyce güzel, krenne (Je sais tout) mecmuasını andırır (Resimli Kitapı ın sahibi Hicaz mer yüzlü, konuşkan, söyliyeceği
efendi bir gençti. Fecriatlnin kalburüstü muharrirclklerinl etrafına toplamak, Adeta yeni bir Ahmet Ihsan olmak istemişti. Biz-lorden yazı almaya başladı. Çoğumuz muntazaman yazıyor, galiba 60 altın kuruş telif hakkı da alıyorduk Mecmuanın mahiyeti değişiyor, ön hatta bir edebiyat telâkkisini yayımlıyordu.
Tam o sırada, (Resimli Kitap ı kimseye haber vermeden bir hükû-
ya-çe-bir
en
yapılan merasime teşekkür ediyorlar
SERVETİ ve mücevherlerinin kıymeti bir masalı andıran a-dam, dünyanın en zengin a-damı, bir seneden beri tam bir hapishane mahkûmunun hayatını yaşamaktadır. Onun hayret verici hikâyesini bana, kendisinin en itimat ettiği kimse olan ufak tefek, esmer bir adam anlattı. Bu kimse, o zengin a-damın zavallı kaderi üzerine bütün dünyanın alâkasını çekmeğe uğraşmaktadır.
Bu mahpus, muazzam servete sahip olan ve onbeş milyonluk tebaasını idare eden mutlak bir hükümdardır: Haydarabad Nizamı... Onun lehine olarak Birleşmiş Milletler Teşkilâtına ve dünya umumî efkârına başvuran ve Paristen geçerken bana bunları anlatan Hindu ise, Nizamın Dışişleri Bakanı Moin Navaz Yung’dur.
Bu müstebit, fakat iyiliksever hükümdar, “îngilizlerden mahrum Hindistan" ın cazibesini kaybettiğine kani bulunuyor. Zira, kendi felâketi, tngilizlerin Hindistandan çekilmesiyle başlamıştır. Filhakika, Fransanm yarısı kadar geniş olan ülkesi, doğrudan doğruya İngiliz idaresine bağlı bulunmamaktaydı. Mutlak bir hükümdar olan Nizam, İngiltere kıralı ile bir muahede imzalamıştı. Bu muahedenin hükümlerine göre, Haydarabad ülkesinin müdafaası ve dış münasebetleri İngiliz makamlarına tevdi ediliyordu.
Vakta ki 1947 de Hindistana istiklâl verildi .bütün ihtiras kavgaları, zincirden boşanırcasına başgöster-miş oldu. Dinî taassuplar neticesi Hindular’la Müslümanlar birbirlerine düştüler. Milyonlarca maktul verildi. Bir arada yaşamalarına artık imkân kalmadığı için. Hindular müstakil Hindistan Devletini. Müslümanlar ise Pakistan Hükümetini kurdular. Yapılan tazyikler ve zulümler yüzünden, her iki memleketten milyonlarca aile, yuvalarını ter-kederek öteki tarafa göç ettiler.
Haydaruhad, Hlndlstanın müstemleke*! oluyor Bu kaynaşmalar ortasında Nizam, Haydarabad ülkesindeki hükümranlığını muhafazaya gayret ediyordu. Kurulan iki yeni devletten birine bağlanmak, bir çok tehlikeler arzet-mekteydi. Zira, Haydarahad halkının ekseriyeti Hindu olmakla beraber, gerek hükümdar, gerekse yüksek tabakadan olan hükümet idarecileri Müslümandılar. Büyük Hind Birliğini zayıflatmamak için diğer küçük devletler gibi Haydarabadın da müstakil yeni Hindistana bağlanması isteniyordu. Yapılan tazyikler karşısında Nizam, evvelce İngilizlerle anlaştığı şekilde imtiyazlı olarak, yeni Hindistan Birliğine girmeyi kabul ediyor, fakat dahilde hükümranlığını ve muhtariyetini muhafaza etmeyi şart koşuyordu. Karşılıklı görüşmeler uzayıp gitti. Nihayet günün birinde Nizam, memleketinin müstakil Hindistan orduları tarafından istilâ edildiğini gördü. Haydarabad devletinin ordusu yoktu. Birkaç kişilik muhafız bölüğü ile, modern tankların karşısında ne yapabilirdi? Bir, İki saatlik mukavemetten sonra teslim oldu.
Bugün askeri işgal kuvvetinin başında bulunanlar, Nizamın harekâtını tâyin ve kontrol ediyorlar. O, gayet sıkı göz hapsi altında olduğundan, canının istediği ile görüşeme-mekte. hariçle ve dünya ile muhabere edememektedir, işgal esnasında memleket dışında bulunan en yakın
adamı Bakan Yung, o vakitten beri hükümdarı ile temas edememiştir. Bu zat, daha evvelden kendisine verilmiş olan vazifeye devam ederek bütün dünyayı dolaşıyor, büyük devletlere ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtına başvurmak suretiyle, Haydarabad’ın haklannı tanıtmaya ve hükümdarın istikbalim kurtarmaya uğraşıyor.
Son zamanlarda Mısırlı gazeteciler. Nizamın kendilerini huzura kabul etmelerini istemişler. Ancak müstakil Hindistan mümessilinin yanında görüşmelerine müsaade edilmiş. Mısırlılar, bir sevgi ve saygı nişanesi olarak Nizama, Kur’an-ı Kerimin çok kıymetli bir nüshasını hediye etmişler. Fakat Hindistan mümessili, mukaddes kitabın sayfaları arasında gizli bir mesaj bulunup bulunmadığını tahkik etmek Üzere hemen İleri atılmış ve içim iyice tetkik ettikten sonra Kur’anı Nizama vermiş.
Şimdi Nizam, saltanatın malı o-lan ve kendisine senede iki buçuk milyar frank ı takriben 25 milyon Türk lirası) gelir temin eden arazisini terlettiğine dair imza vermeye mecbur edilmiştir, Söylendiğine göre Nizamın şahsi servetinden olan altın vc gümüşler, Bombay’da ve diğer şehirlerin çarşısında satılmıştır.
Bir mülteci hükümet
Müstakil Hindistan hükümeti, yakında bir Hind Birliği Anayasasının yürürlüğe gireceğini ilân etti. Ka-
/—
raşi’de birliği? üzere bir mülteci Haydarabad hükümeti kuruldu.
Nizamın mümessili Yung, aynı za manda Maliye Bakanlığı da yaptığı için» memleketini tehdit eden tehlikeleri vaktinde görerek, Haydarabad Hükümetine ait meblâğları, devletin sermayesini daha evvelden bir İngiliz bankasına naklettirmeye muvaffak olmuştur. Bu para, ancak iki İmza ile. hem Bakan Yung, hem de Dışişleri Umumi Kâtibi Zahin Ahmet hazır bulunmak suretiyle bankadan çekilebilecektir. Hindistan Hükümeti. mahpus bulunan Nizam namına bu paranın kontrolünü eline almak İrin, İngiltere mahkemelerinde bir dâva açmış bulunuyor
Bana bu acıklı vaziyeti anlatmış olan Bakan Yung, birkaç güne kadar Pakistana gidecek ve oradan memleketinin ve hükümdarının kurban olduğu bu haksızlığa karşı mukavemet cephesi kurulmasına yardım e-decekHr. Acaba Karaşiden yapacağı protestolar, Avrupadaki gayretlerinden fazla tesir uyandırabilecek ve netice verecek mi? Kendisi Ümitli görünüyor ve aksı takdirde Birleşmiş Milletler Teşkilâtının mevcudiyetinin bir mânası kalmıyacağını söylüyor.
Pierre Denoyer (Fiyaro’dan)
ise, Haydara badın zorla bu sokulmasını protesto etmek
emîrlerine benzer, es-beyaz tebessümü), az konuşursa Arapça sanılan terbiyeli ve
met darbesi yaptı; bizi hoppa ve züppe bulanların telkinatına uyarak yerimize muhafazakâr İki a-ğabeyimizi getirdi: Raif Necdet merhum ile maalesef genç yaşta Ölen M. Rauf’u...
İkisi de iyi insandı. Lâkin ağır üalûplu ve bir nevi tatsız ilim kafalı, daha doğru tarifle devrin yaşlı Fransız kalem üstatlarına bağlı, kendiliklerinden verimsiz bir meslek tuttuklarından ortaya bir yenilik koyamadılar. İddialı görünen, vicdandan ve ahlâktan dem vuran makaleleri ve Edebiyatı Cedide tarzında şiir ve musahabeleri mecmuaya yüklendi. Bunları ne eski nesil, ne yenisi, ne de alelâde okuyucu kütlesi tuttuğundan mecmua kendi sıkleti altında battı; tarihe karıştı. Fakat ne yazık kİ, Tarihe giremedi; tarihi olamadı. Kabineden atılan bizlcrin de kalem fırtınasına ıığnıııııştı.
Süruri’nın düşürdüğü tarih gibi onun hakkında*
Kel Mrmlş yetmemişe döndü cihana sad hayf denilemezse de muhakkak ki, bir şöhret vesilesini kaybetti.
ı Resimli Kitap) dan gördüğü o istiskal yüzündendır ki, Fecriatİ zümresi, önlerine sayfalarını tam hürriyetle açan (Servet-İ FÜ-nunla -Celâl Sahir merhumun arkasından, “bey" ini takip eden oğul arısı neşesiyle - koştu; yaşlı ağaç gövdesine yapıştı; körpe vızıltılarla dallarım şenlendirdi. Bu maruf mecmua, eskisinden sönük olmakla beraber, bir defa daha edebiyat tarihine işte bu suretle tekrar girmiş bulunuyordu.
♦ ♦
Düşünüyorum - "demek ki varım!,, demiyeceğim - acaba bu son mecmua furyasında bir ıSer-vet-i Fünıınl, ı Yeni Mecmua) ve (Dergâh) kazanacak mıyız? Şüpheli. Zira yenilerin birincisinde olduğu gibi birer Tevfık Fikret -Celâl Sahıri yok. İkincisindeki Ziya Gök Alp ile “ittihat ve Tevakki,, nerede? Üçüncüsünün Yahya Kemali var mı?
Zaten o tip mecmua devri geçti. Gelsin Amerikan gazetelerinden bedava iktibaslar! Bir yağma ve garettir gidiyor: yerli kalem »sahiplerine ancak devede kulak yer ayrılıyor. Milletlerarası Telif Hakları Mukavelenamesini -taahhüdümüze rağmen imzamızı hiçe sayarak - henimsememekte devam etmemizin ne kadar rarb ve ne ayıp olduğunu anlamıyoruz; anlatamıyoruz.
za-hâlâ

— 12 —
“Baylar, beni de kumpanyanıza aldığınıza doğrusu göğsüm kabardı. Siz oldukça mürekkep yalamış, kıynk kitaplar yazmışsınız, öyle diyorlar. Yazma okuma bahsine gelince, antrenmanım var. daha bir sürü ciddi işlerim var! Saçma sapan şeylerle geçirerek vaktim yok benim! Amma bundan sonra, bizim kumpanyaya yan bakan, yazdığınız kitaplara fenadır diyen bir gazeteci falan olursa, suratını bir sol direkle harman yerine çeviririm ha! Ayrıca size naçizane yardımım da dokunur. Bir lügat yapıyormuşsunuz. Geçenlerde baktım, boks faslı pek yavan. Aklınıza bir şey gelmesin. Fakat pek kofmuşsunuz, ben birkaç dalavere bilirim, anlatayım da onları kitaplarınıza geçirin.,.. İşte bu kadar!,,
Jül Anflör haykırdı:
— Ne olur mu?
günlere kalmışız!.. Hiç böyle şey

devam etti:
yapalım? O devir spordan gayri bir şeye ehemmiyet vermiyordu. Sanatın, edebiyatın modası geçmişti. Yalnız spor gazeteleri okunuyordu. Tiyatroya giden kalmamıştı. Lâkın stadyumlar ağızlarına kadar dolu idi. Prosper öldüğü gün milli matem ilân edildi. Bütün mağazalar iki gün kapalı kaldı, bayraklar yarıya indirildi. Öyle bir cenaze merasimi yapıldı ki. Victor Hugo’ya yapılan, gazetelerin yazdığına göre, bunun yanında hiç kalırmış. Reisicumhur bizzat başta gidiyordu. Cenaze geçerken kadınlar bayılıyorlardı. Görülecek şeydi baylar!
— Ya, dedi, medeniyet biz öldükten sonra veryansın etmiş, azizim Jllberî Vakaa spor fena bir şey değil amma bazunun halk üzerinde yegâne müessir olduğu bir devrede yaşamadığıma pek memnunum. Diyeceksin ki...
Bir diyeceğim yok. Ben de seninle ayni fikirdeyim. Lâkın bütün bu sözler neye yarar? Görünüşe bakılırsa bizden sonra gelen devrelerde, şu büyük adamların suratlarına bakılacak olurso fikir ve sanat diye bir şey kalmamış. Meselâ, Prosper'in yanındaki o büyük adam, herhalde bir rugbi oyuncusu olsa gerek.
Lütûfkâr komşumuz tasdik etti:
Adam
— Ne
Pıcrrt Lolduin yüzüncü döflum yıldönümü münartbaliyle Türk - Fransız Kültür Cemiyeti tarafından şehrimizde tertip edilen mrraaim dolayıeiyU Loti'nin oplu Samurt Vliud ile Claude Farrere, Cemiyet Frisı Bay A ta bineni birer mektup y önder melerdir. Her ikiöi, Loti’ye karşı memleketimizde yös-terilen alâkadan mütcha^in olmuşlardır ve teşekkürlerini bildirmekte-
dirler. Bu mektupları aşaffiya naklediyoruz.
Saiııııcl Viaııd'nun mektubu
Dostlarım Claude Farröre ve Fer-nand Laplaud vasıtasiyle. babamın yüzüncü yıldönümünü kutlamak üzere latanbulda toplantılar yapıldığını, bunda Türk - Fransız Kültür Cemiyetinin ve bilhassa sizin büyük hisseniz olduğunu öğrendim. Size bu münasebetle, çok derin minnettarlığımı sunmama müsaadenizi rica ederim,
İstanbul, babamın ikinci vatanı idi. Oraya yaptığı son seyahatlerde ben de kendisine refakat etmiştim. Ve gördüm ki, orada kendisi herkesçe tanılıyor, büyük tezahüratla karşılanıyordu. Münevver kimseler tarafından olduğu kadar basit halk kütleleri tarafından da kendisine gösterilen sevgi hisleri, onu son derece heyecanlandırıyordu.
Bu seyahatler zaten, benim gençlik senelerimin en güzel hâtıralarını teşkil eder. Şimdi şu kanaatteyim ki, eğer babamın ruhu ölümünden sonra yaşıyorsa, onu en fazla sevindiren hâdise, hâtırasının îstan-bulda bu şekilde tes’id edilmesi olmuştur.
Hürmetlerimin ve minnettarlık his-lermin kabul edilmesini rica eder, dostça selâmlarımı sunarım sayın başkan.
(S. Loti ViaiKİ)
miden tutun da Süleymaniye Camiine, dünyada benzeri olmayan Topkapı ve Çirağan Şaraplarına kadar mukayese kabul etemez^'bır asalet ve güzellik taşıyan Abidelerle süsledikleri İçin, Macarların Buda-Peşteyi, PolonyalIların Varşovayı muhafazaya hakları olduğu gibi, onların da haklan idi,
Loti geldi ve “Aziyade,,, “Şarkın hayaleti,, eserleriyle bir kalemde Franaaya, Avrupaya ve Amerikaya. OsmanlIların sadece kahraman ve mağrur bir ırk değil, aynı zamanda namuslu, munis, hakşinas, sâdık bir millet olduklarını ve insan lan kendilerine bağlayan nadir pek çok meziyetlere sahip bulunduklarını ispat etti.
Şiir ülkelerinin hâkimi olan bu şairin samimi sözleri o derece müessir idi kİ, iyi niyetli kimselerin kalbine kadar nüfuz etmiş ve dünya umum! efkânnı derhal yolundan çevirmişti. Çünkü bu sözler, ömründe hiç yalan söylememiş olan bir ağızdan çıkıyor ve hakikatin tâ kendisini ifade ediyordu.
Böyle bir adamın hûtırMim nis* yanın karanlıklarından söküp çıkar» mak gerekirdi. Ve bu yapıldı,
Türklyenin istiklâli, hürriyeti, saadeti ve yükselişi uğruna kendini vakfeden bu adama karşı, bugün fevka» lâde asil bir saygı tezahürü goMerea aynı TÜrkiyeyi bütün kalbimle tebrik ederim. Bu mektubu yaadığınî sırada masamın üzerinde, memleketi* nizin her tarafında bu değerli inşa» nın doğum yıldönümü münasebetiyle yapılmış olan merasimin tafsilâtını veren Türk gazeteleri duruyor.
Burada da Pariste ve Loti'nin doğ» duğu Rochefortda, öldüğü Hen» day’de, bir müddet yaşadığı Brest> Bayon, Toulon şehirlerinde ve nihayet mezarının bulunduğu mütevazı Oiâron adasında, bizzat Cumhurrei-sinın veya mümessillerinin, bakanların, milletvekillerinin, "Academıe Française,, Izalannın» diğer- akademi ve cemiyetler, temsilcilerini? ve kalabalık halk kütlelerinin hazır bulundukları merasimler yapılmış, ’ o-ti’nin ismi, eserleri ve zaferleri bj ıl mış ve alkışlanmıştır. Ben son de e ce mesuddum, karım ise. bu iyi kalp li. yüksek yaradılışlı, büyük dâh eşsiz insan için, Loti için yar kadirşinas hareketler karşısında rünün son güzel hâtırasını ve tatlı saatlerini yaşamakta idi.
Aziz ve eski dostum, bütün bu zel hareketlerde büyük hisseniz
lunduğu için, size teşekkür etmeme ve ellerinizi sıkmama müsaade ediniz. Biliyorsunuz ki, son günlerde bana Loti, onun eserine devam edeceğime. naçiz kuvvetim yetiştiği nispette sonuna kadar Türkiye ve İslâmlık için mücadele edeceğime yemin ettirmişti. Allah kısmet ederse, hattâ bu sene tekrar sizin aranıza döneceğim. Benim için pek kıymetli olan memleketinizde, sizin aranızda, Loti’mi-zın her zaman taziz edilen, her zaman hürmetle anılan hâtırasını bulmaya geleceğim.
Size kardeşçe ve ıKwtça selâmla, rınn yollayorum. Allahın, tam bir kardeşlikle birbirine bağlı olan memleketlerimizi, istikbalin bütün tehditlerine karşı muhafaza ebmeotm dilerim.
Claude Farr^re’ln tahassüsleri
15 ocak tarihli mektubunuz için size hararetle teşekkür ederim. Evvelki gün ne derece büyük bir felâkete maruz kaldığımı şüphesiz duymuşsunuzdur. Otuz senelik benzeri bulunmaz müşterek bir hayattan sonra, çok sevdiğim karım, beni yapayalnız ve ümitsiz bir halde bırakarak öldü. Fakat bu büyük kayıp bile beni, karımın da benim kadar sevdiği ve saydığı eşsiz adamın, kıymetli Loti'nıizin hâtırasına karşı vazifemi yapmaktan alıkoyamadı. Bunun içindir ki, hem kendim, hem de karım namına, Fransada olduğu gibi Tür-klyemizde de. hepimizin kaderi üzerinde çok kudretli ve hayırlı tesirlerini gördüğümüz bu büyük adamın yüzüncü yıldönümü münasebetiyle yapılan asîl merasim karşısında, ne derin heyecan duyduğumu size burada ifade etmek istiyorum.
1876 da Lotl ilk defa olarak Selâ-nik'e geldiği zaman. Avrupanın ve bütün dünyanın haleti ruhiyesinin ve zihniyetinin nasıl olduğunu size hatırlatmaya lüzum görmem. Türkler, Müslümanlar ve onların din adamları, bilhassa halifeleri aleyhine hüküm süren Ortaçağdan kalma peşin kanaatler. o vakitler hâlâ bütün şiddetiyle mevcut bulunuyordu. Müslümanların. sadece bir insan olmak hakları bile inkâr ediliyordu. Sultan Osman'ın halefleri tarafından tam beş asır evvel zaptedıimiş olan toprakları muhafaza etmeye sanki hakları yokmuş gibi, inat ve şiddetle onları Avıupadan kovmak İstiyorlardı. Halbuki Türkler bu toprakların sahibi idiler ve buraları Yeşil Ca-

i
:?ıleyfailerim hayran bıraktı
Beethoven’in konsertosunu ve akla durgunluk verecek derecede teknik güçlüğü ihtiva eden Cadance’ını icra sırasında gösterdiği kudret ve cümleleri belirtmedeki harikulade incelik dikkati çekiyordu. Hiç şüphe yok kı henüz pek genç olan virtüözü büyük bir istikbal, dünya çapında bir sanatkâr yor.
Teknik derecede
man virtüozuna rastlanır.
Haendel.
Orkes-
18,30 da
MendeLs-üvertü-
tda {hendel, d
Memleketimize ilk defa gelen meşhur keman virtüözü îda İstanbul Filârmoni Derneği trası refakatinde dün saat birinci konserini verdi.
Orkestranın çaldığı F. sohn’un “Fingal mağarası»,
ründen sonra, genç sanatkâr, bizlere J. Brahams’ın ve Beethoven'in kornan konçertolarını dinletti.
Keman edebiyatının bu İki güç konsârto8unu icra sırasında 1da Ha-endel'in, dikkate değer teknik kudreti, tatlı, pürüzsüz ve zarif ifade şekli ile dinleyicileri üzerinde bıraktığı intiba, hayranlık, sonsuz bir hayranlıktır.
olmak mazhariyeti bekli-
ve ifede imtizRç
Orkestra için denilebilir.
MUHARRİRİ : CAMİ
KIYAMET GÜNÜ
TÜRKÇESİ : REF/K HAL/D KARAY
— Hakkınız var. Ona Kuduz Beher der-Zanıanımn en büyük rugbi oyuncusu idi. adam!.. Maçlarda öldürdüğü oyuncuların
ler. Ne sayısını Allah bilir.
— Ne?,. Oyuncuları mı öldürürdü?
— Tabii... Amma siz nereden bileceksiniz? Onların zamanında rugbi maçları tıpkı muharebe gibiydi. Oyuncuların hepsinde bıçaklar, usturpalar, tabancalar vardı. Topa hâkim olmak için her türlü silâha müracaat e-dılirdi ve maçlardan sonra, saha cesetlerle dolardı. Seyircilerin spor terbiyesi de yüksekti. Bir oyuncu ötekini vurdu mu, kimse heyecan falan göstermezdi. Gelgeldim, yanlış nişan a-lıp da hasmını vuracak yerde kurşun topa gelip patlatırsa, siz seyircileri o zaman görmeliydiniz! Hep sahaya hücum ederler, topu patlatan acemi oyuncuyu linç etmeye kalkışırlardı. Kuduz Beher, emründe hır defa olsun böyle hataya düşmedi ve kendisi, vazife başında şehit oldu. Tam gol yapacağı esnada on beş yerinden yaralanarak öldü Pantheon'a gömdüler. *
Jül Anflör:
— Azizim Jılber, dedi, iğreniyorum. Şurada bir resim çekeyim, kalkıp gidelim,
— Evet, Gidelim Jül, yoksa Montpamas kabristanına geç kalacağız.
Bize izahat veren:
— Oo, dedi ,ben de Montparnaa’da idim, bizi kaldıralı iki saatten fazla oluyor, şimdi orada kimse kalmamıştır.
Şaşkına dönüyorum. Monik’i nerede bulacağız? Aziz dostum Jül beni teselli ediyor
— Üzülme! diyor, buluruz. Eğer bizim gibi iki gazeteci de kervansaray haline gelen Parıste Niketi bulamazsa, doğrusu ayıp olur
t -
sun
gli-bu-
kudretlerini bu ettirebilen bir ke-yeryüzünde ender
umumiyetle iyi idi

Melekler. Pantheon’da uyanan büyük a-danılara ikametgâh vesikalarını dağıtıyorlar; kalabalık dağılıyor. Oradan ayrılmadan evvel. Voltaire'le bir mülâkat yapmak, büyük müstehzinin vazıyet hakkında düşüncelerini öğrenmek istiyorum.
Şimdi, meleklerin açtıkları demir parmaklıklardan büyük adamlar birer birer geçip merdivenlerden iniyor. Vollaire, Victor Hugonun koltuğuna girmiş. Fakat akademi âzasından Prospcr, sporcularla beraber daha evvel davranıyor. yanına sokuluyorum ve Mahkeme-ı Kübrâdan endişe edip etmediğini soruyorum;
— Yavrum, diyor, ben bir şeyden korkmam. Allah Baba için "sağı müthiştir,, diyorlar. Benim de “soluğı,, hiç sekmez. Rh... ikimiz de asil bir sporla* meşgulüz. Anlaşırız.
Yanından geçtiği sırada Voltaıre’i gören Prosper onun omuzuna vuruyor:
—- Ey. moruk, diyor, sen ne şampiyonu idin bakalım... Böyle sıska haline bakılırsa herhalde tüy sıklet olmalısın! .
Voltairc bu sözleri pek kavrayamıyor, şöyle bir cevap veriyor:
— Filhakika, kalemim kaz tüyendendi ajnma, zamanında oldukça ağır basardı. Şampiyonluğa gelince ben fikir hürriyeti ve milletlerin istiklâli iç!n çarpıştım.
Hemen yanına gıdıvorum:
- Muhterem üstat! diyorum, küçük bir gazeteciye bugünkü muazzam hâdise hakkında intıbalarınızı lütfetmek âlicenaplığını gösterir misiniz?
Bana muzip bakışlarını çeviriyor. İnce dudaklarında o meşhur müstehzi tebessümü-nün belirdiğini görüyorum
— Azız yavrum, diyor, boruların konuş-
tuğu yerde benim susmam gerekmez mi?
Jül Anflör ile ben gülümsüyoruz. Victor Hugo:
— Bravo! diye bağırıyor, bravo aziz mes-lekdaşım. înce zekânızın daimi muştum.
Victor Hugo’ya dönüyorum:
— Ya sız! diyorum, Fransız mez üstadı! Kıyamet haklanda yorsunuz?
— Şunu düşünüyorum, delikanlı: Romantizm âleminde yaşıyoruz. Bu yem devrede her şey tezad içinde. Bütün nesillerin insanları bir araya gelmiş. Ortaçağ şövalyesi, Onaltın-cı Louis silâhşörü ile konuşuyor. Hernani. Kamelyalı kadın ile flört ediyor, Donu Sol yakışıklı Brummel’e âşık. Tribonlet bir reisicumhurun maskarası olmuş. Marion de Larmc, Gambetta'nm gözdesi olmuş. Her şey tabii İlâhi fantezi bunların hepsini hakikat haline getirmiş. Gündelik hayatımızı rüyalar teşkil ediyor. En saçma şeyler mantığın la kendisi oluyor. Romantizmin zaferi bu! Allah bile, en büyük romantik... Tabii benden sonra!
Bunları söyliyerek Hugo. Voltaıre’in koluna giriyor: Pantheon’dan çıkıp gidiyorlar Arkalarında bütün asırların büyük adamları onları takip ediyor.
— VIII —
hayranı ol-
şiirinin öl-ne düşünü-

Esrarengiz Dünyanın Hakiki «on
küçük — Büyük adam — sonıımın başlangıcı — harp — “Sinek VlrJil.Jn şerefli hayatı ve ölümü.
Pantheon’ıın avlusundaki yedi borulıı ye-melek uçmaya hazırlanırken, cümle kapısından ufak tefek bir adam fırlıyor. Şaşkına dönmüş bu adama, acele işleri olan melekler bir ikametgâh vesikası veriyorlar ve soruyorlar: ' ,
— İçeride başka kimse var mı?
— Hayır, sayın melekler.. En sonuncusu bendim.
Melekler uçup gidiyorlar. Bu garip küçük - büyük adama yaklaşıyoruz. Neden sona kaldığını soruyorum:
— öteki büyük adamlarla görünmekten çekiniyordum, diyor, zira, itiraf edeyim kİ, buraya hile île gömüldüm.
— Devamı var —
-----------------------------------------------J
di

• • f
xî»
İçinde halkın da şarkılara iştirak ettiği bir opera
I
Londranın bugünlerde tiyatroya ait en meşhur haberi, bir İngiliz kompozitörü Benjamin Brıtten’in yaptığı yeni tip bir operadır. Çok basit olan mevzu, bacaları temizleyen bir çırağın etrafında dönmektedir. Çırak, ustasının emri İle yüksek bir şöminenin İçini temizlemek üzere bacaya tırmanır, fakat içeride kalır, çıkamaz.
Evdeki çocuklar çırağın çığlıklarını işitirler ve onu kurtarır, temizler ve ona parlak bir İstikbal temin ederler. Hepsi bu kadar..
Mizansen halkın önünde yapıldığı gibi operanın korosunu da halk teşkil etmektedir. Benjamin Brltten, böyle-ce tiyatro müdavimlerini de faal bir hale getirmiştir. Yalnız, direktör her gece koroyu seyircilere öğretmek mecburiyetindedir. Böylece programın yarısı şarkı öğrenmekle geçiyormuş. Buna rağmen biletler haftalarca evvelinden satılmaktadır.
Helsingör’de “Hamlet” temsil edilecek
Kopenhag. — 1950 senesi haziranında, Helsingörde “Hamlet in hakikaten yaşamış olduğu (Danen-Schlow Helsingör) Danimarka tekrar ananevi açık hava aynatılacaktır
Bu seferki temsil, meşhur Old Vic tiyatrosu verilecektir.
Sarayında temsilleri
Londra'nın tarafından
10 Şubat 1950
y e k t İstanbul
Sayfa 5
H İ K Â Y E
VETO
Bu şehrin içinden ■
Istanbulun yazı, kışı
SABAHLARI tramvayların kapısından rüzgar gibi içeriye dalar, dalgın yolcuları ürküten tiz ve genç sesiyle heyecanlı gazete havadislerini yayardı. Merak uyandıran harikulade buluşları vardı. Birkaç kelime ile o günün en ehemmiyetli haberlerini yetiştirirdi.
Sevimli ve yorgun bir yüzü, kor jibi yanan kara gözleri vardı. Taşıdığı gazete tomarının ağırlığı ile. omuzundan çapraz geçirdiği ince kıyıl, etlerine bıçak gibi gömülürdü. Telâşlı, çevik, dikkatli hareket-lerle müşterilere gazeteyi uzatır, parayı cebine a-tar, tramvayı bastan aşağı ka-teder ve arka kapıdan atlardı. Başı daima a-çıktı. Gür saçları yazın terden pırıl pırıl parlar, kısın yağmur ve kar altında keçelenlrdi.
Sabahları hiç umulmadık bir yerde, beklenmedik bir istasyonda karşımıza çıkıverirdi. Dikkat etmiştim: Bindiği tramvayın yolcularına göre günlük havadisleri seçip verirdi. Meselâ, birinci mevki Şişli - Maçka arabalarında sabahları önemli siyasî havadisleri yayan Harbiye - Fatih yolcularına hükümetin aldığı iktisadi tedbirleri bildirir, ikinci mevkilerde ise cinayetleri, heyecanlı kazaları müjdelerdi. O, harp yılları içinde, ekmek karnelerinin dağıtılmaya başlandığını, kömür beyannamelerinin verileceği tarihi. Yerli Mallar Pazarında pamuklu tevziatını hep ondan öğrenmiştik. Tıklım, tıklım tramvayların İçinde homurdanan, kızan, kavga eden yolculara, Belediyenin otobüs sipariş ettiğini söylediği ve onları bu tekilde yatıştırdığı çok olurdu. Tünel kayısının yola çıktığını -hiç unutmam- ilk olarak ondan duymuştum.
...Bir gün. yine kan tor içinde tramvaya daldı ve mutadından daha heyecanlı ve tiz bir sesle bağırdı:
...— Gromiko. vetosunu yine kullandı!...,.
. Vetonun ne olduğunu. Gromiko-nun onu nasıl ve niçin kullandığını kendisinden yüksek sesle sordum:
..— Arkadaş, veto nedir?.. Haberin var mı?..
Yorgun yüzünde ilk defa bir şaşkınlık sezdim. Çok sürmedi, a-cır gibi bana baktı ve hemen:
— Almalı, okumalı, öğrenmeli dedikten sonra elime bir gazete sıkıştırdı. f
Yolcuların çoğu gülüyordu. Kalabalığın arasından kendine güçlükle yol açtı ve tramvaydan ok gibi fırlıyarak atladığını camdan gördüm. Galiba utanmıştı.
Ertesi günü tramvaya yine to-lâşla dalarak:
— Üsküdar cinayetinin esrarı çözüldü., diye bağırdı. Gazetemi verirken beni tanıdı: neşesi birdenbire kaçmıştı. Para bozmak zorunda kaldığından sıkıldığını anlıyordum. Telâşından ufak parayı guçbelâ avucuma saydı ve hemen kaçtı. Onu üzdüğüme ca-
Çarpma
Bir evin hanımı aşçısını çağırarak sorar:
— Ayşe bu yumurtaları ne kadar tâmanda pişirdin?
— 9 dakikada hanımefendi.
Yazan : TEVFİK FUAT mm sıkılmıştı. Gönlünü almak İçin fırsat kollamaya başladım.
Bir gun istasyonda bekliyordum. Karşıma dikildi. Gülerek yüzüme bakıyordu.
.. — Ağabey... Vetoyu öğrendim, dedi.
Bu karışık manalı kelimeyi nasıl anlatacağını merak ediyordum, sordum:
— Haydi., anlat bakalım?..
Yüzü alaycı bir hal almıştı. Gözleri neşoden
% parlıyordu. Koltuğunun altındaki gazete tomarını arkaya doğru itti:
— Veto, parmağını havaya kaldırmak t ı r, dedi.
Gülmemek i-çin kendimi zor tutuyordum. I-nanmazsan bak, der gibi elime bir de gazete vordi. Tramvayım gelmişti. Hemen bindim. Gazeteye göz “■gezdirirken işin
farkına vardım: Gromiko‘nun eli havada resmi vardı. Altında da, “Rus delegesi vetosunu kullanırken,, ibaresi yazılıydı.
O günden sonra aramız düzeldi. Her rastlayışta ahbaplık etmeye başldık. Sıcak bir üaz sabahı idi. Tramvayın içinde sesi yine çın, çın öttü:
— Moskoflar yedi dofa vetosunu kullandı
Gazetemi verirken göz kırptı. Onu bu kadar neşeli görmemiştim. Bu sefer tramvaydan inmek için acele etmiyordu. Araba zaton tenha idi. Avucunda birikmiş paraları sayarak cebine attıktan sonra, sırtını ortadaki direğe dayadı. Yükü hafiflemişti.
— Matbaaya gidiyorum, dedi. İkide birde kolu ile yüzündeki terleri siliyordu.
Gazeteye bakmadan:
— Haberler nasıl? diye sordum. Kendinsine ehemmiyet verir bir hal takınarak:
— İşler karıştı... Amerikalıların atom ile Moskofların vetosu çarpışıyor, bunun sonu hayırlı değil, dedi.
— Atom bombasına, Gromiko yalnız parmağını kaldırarak mı karşı geliyor? diye sordum. Hemen cevap verdi:
— O parmak, başka parmak. O bizim bildiğimiz parmak değil.
Sonra ehemmiyetini anladığı, fakat izah edomedİğİ çok mühim başka meselelor varmış oibi, kaşlarını kaldırarak etini havada dolaştırdı:
— Orasını anlamam amma, Allah vetoyu bizim gibilerin başından eksik etmesin. Veto yüzünden sürümümüz arttı... Sade veto diye bağırınca müşterilerin yüreklerinin hop ettiğini, içlerinin dört buçuk attığını seziyoruz. İnan a-ğabey, atom bombası zamanında bu kadar satışımız olmamıştır. İnşallah veto dalaveresi daha çok zaman devam edor de biz de sebepleniriz... Yoksa halimiz dumandır ağabey, duman...
İneceği istasyonu geçmiştik. Telâşla kapıya koşarken. “Eyvallah ağabey., diye bağırarak arabadan atladı ve caddede k-»»nrak kayboldu.
— Ben sana bir yumurtayı 3 dakikadan fazla kaynatma dememiş miydim?
— Doğru hanımefendi, fakat 3 yumurta vardı, Üç kere üç (4e dokuz e-der.
Kalb hastalıkları ilk devrelerinde teşhis edilebilecek
SuisRe-Press, — Amerikada Illinois Üniversitesinden iki doktor, kalb has-
> talıklarını daha ilk safhalarında teşhis eden bir Aleti inkişaf ettirmektedirler.
Bu Aletin esası göz doktorları tarafından kullanılan göz aynalarını andırmaktadır. Saniyede 45 devir ta-nıamlıyan bir silindirin “penceresinden” bir ışık şuaı geçirilmekte ve bu şua sıhhatli bir kimsenin gözü vası-tasiyle kısa ihtizazlar halinde kaydedilmektedir Eğer gözdeki kan damarcıkları. zayıf kan deveranı veya karbon diokaid tesiriyle küçülmüşse, göz kısa ihtizazları farkedemez vc ı-şık şuamı sabit bir çizgi olarak görür. Ancak silindirin deveran adedini azaltınca. damarları kısılmış göz, ihtizazları farketmeğe başlar. Aynı neticeye, hastaya nitrogliserin tableti verilince (1e varılır. Bu madde, kısılmış olan damarcıkları genişletir ve göz. ihtizazları net olarak seçebilir.
Amerikalı doktorlara göre, göz da* marlarınm küçülmesi vücuttaki diğer damarların da» meselâ kalb damarlarının, sıhhatte olmamasına işarettir. İşte bunun için, yaptıkları bu yeni â-letle, kalb hastalıklarını daha başından teşhis edebileceklerini tahmin etmektedirler.
SAĞLIK BİLGİLERİ
Saçların sıhhati:
Saçlarımızı, a^a.tjı yukarı her yün yüz defa fırçalamamız lâzımdır. Çok kuru saçlar iÂci haftada bir, çok yağlılar da 4-6 günde bir yıkanmalıdır. Bazı kimseler, yıkanmadan Önce saçlarına zeytin yağı sürerler, Kuru saçlılara iyi yelen bu tedavi, yağlı saçlara aksi tesir yapmaktadır. Aynı zamanda yağlı saçları çok fazla fırçalamamama da dikkat etmeliyiz.
Saçlarınızda fazla kepek oluyorsa aşağıdaki şampuan reçetesini eczahancde yaptırıp, bir kahve kaşığı şampuanın üzerine J kahve kaşığı sıcak su dökerek başınızı bu mayii kullanmak suretiyle yıkayın.
Şampuan reçetesi:
Alkol Arap sabunu Huıle de code 250 gr. "25 gr. 25 gr.
(tutarı 3 liradır)
Nezleden korunmak için:
★ Çok üşüdüğünüz zaman ayaklarınızı sıcak suya koyarak ciğerlerinizde kanın birikmesine tkonjes-tyon) mâni olun. Yatmadan önce de burnunuza limon suyu veya karbonat çekin.
Bazı kanserlerin tedavisi mümkiin:
★ Bazı vakalarda, vücut tümörlerini dahili guddelerin ifrazatı ite tedam etmek mümkün ola İtiliyor. Prostat kanseri olan bir adama, dişi seks hormonlarım zerketmek suretiyle muvaffakiyetli neticeler elde edilmiştir.
Dramamine:
★ Deniz tutmasına karşı iyi gelen Dramamine ıMcıııı John Hopkins hastahanesMn doktorları, hâmile kadınların mide bulantılarına karşı kullanmayı düşünmüşler. ^3 kadından 31 i Dramamine alarak mide bulantısından kurtulmuştur.
Resimde, Mont-Blanc’da Beynelmilel Haftanın, uzun mesafeli slalom müsabakasını kazanan Suzanne Thiolliöre’i görüyoruz.
Sıhhatli olmak, güzel ve genç kalabilmek için yemeklerimize itina edelim
Canımızın istediği yemeklerden ziyade, vücudumuz için lüzumlu maddeleri ihtiva eden yemekleri intihap etmek lâzımdır
Yediğimiz yemekleri bir tasnife tâbi tutarsak, kimyevi bakımdan onları belli başlı Üç büyük grupa ayırabiliriz: Karbonhidrat, protein ve yağlar.
Karbonhidratlar, içinde karbon, hidrojen, oksijen, şeker ve nişasta İhtiva eden nötr cisimlerdir. Pirinç, un. şeker, bezelya, bal ve bunlara mümasil bir çok yiyeceğin içinde karbonhidrat vardır. Nişasta ile şeker vücutta aynı vazifeyi görürler; zira, nişasta, hazmolunduğu zaman şeker haline gelir.
Normal yemek yiyen insanlar günlük yemekleriyle yüksek kalorili bir çok karbonhidrat alır, fakat, bu kalorileri yakmaya yarayan eleman a-lınu oldukça düşüktür. Çok şeker, dişleri harap ettiği gibi, barsak-larla kalbe de zararlıdır. Vücudun selâmeti için karbonhidratlı yiyeceklerimizi, içinde vitamin, maden ve sıhhî proteinler bulunan maddeler arasından seçmeliyiz. Şeker ve nişasta bakımından zengin olan yiyecekler aynı öğünde, Azanri iki yemekte bulunmalıdır. Meselâ: Ekmek ile patatesten başka diğer karbonhidratlı bir şey yiyecek olursak,, neticede, karbonat almak mecburiyetinde kalırız
Çok beyaz francala yerine, buğday veya çavdar ekmeği yemek çok daha faydalıdır. Harp zamanında, kanunen esmer buğday ekmeği yemek mecburiyetinde kalan Ingilizle-rin, sulh zamanındakînden daha sıhhatli oldukları bir çok istatistiklerle tesbit edilmiş bulunmaktadır.
Hamur işleri, salata, salça hattâ öksürük şurubu ve hapları gibi hiç ummadığımız kaynaklar vasıtasiyle vücudumuza şeker girer. Şayet fazla olarak bir de şekerli maddeler yiyecek olursak, yakamıyacağımız bir kalori stoku almış oluruz.
Proteince gelince, yaşayan nesiç-lerin inşa edici maddesidir. Yumurta, peynir, et, süt, amerikan fıstığı, fasulye, balık, mercimek, bütün hu
bubat, tavuk, hindi v.s. vücudumuzun belli başlı protein kaynaklandır. Fakat bütün bu yiyecekler arasında, süt, tekmil protein’in en yüksek kalitesini ihtiva ettiğinden, proteinli maddelerin başında gelir. Çocukların neşvünemasında, veya nekahat devrinde olan hastaların bakımında, yeni bir takım nesiçler meydana getirdiği için, proteinler alınması elzem gıdalar arasındadır.
Ciğer ve böbreğin içinde, teksif edilmiş vitamin ve madeni değerler bulunduğu için, onlun haftada en aşağı iki defa olsun yememiz lâzımdır. Proteinli maddeler en pahalı yemeklerin içinde bulundukları için, çoğumuzun onları az yemeğe meyli vardır. Haftada iki üç defa et yemeyen aileler fertlerinde umumi bir halsizlik, çocuklarında da bir geli-şenıeme göze çarpar. Protein bakımından zengin yemekler yiyecek o-lursak, ihtiyarlık senelerimizi de nispeten geriletmiş oluruz.
Yağlar vücudun iç organlarının ve sinirlerin yegâne koruyucusudur. Şişmanlamaktan korkarak, kâfi derecede yağlı maddeler almayan kadınların çoğunda midenin etrafında lüzumu kadar yağ bulunmadığından» barsaklar “düşerek’1 bu gibilerde “ptosis” denilen bir hastalığın meydana çıkmasına sebep olurlaf.
Çok miktarda alınan yağ, hazml geriletir ve yavaşlatır. Bu yüzden vücudumuzda umumi bir halsizlik hissederiz. Tavada kızarmış yemekler vag bakımından zengin oldukları için itidal dahilinde, arada sırada yenilmelidir.
Vücudumuza, muntazam bir şekilde yukaıdaki maddeler ayrı ayrı girmediği takdirde, sıhhatimizde çeşitli bozulduklar zuhur eder. Onun için yemek listelerimizi yaparken, canımızın istediği yemeklerden ziyade, vücudumuza lâzım olan maddeleri İhtiva eden yiyecekleri seçmeye dikkat edelim.
“Bu şehirde, yat ve kış diye ayrı ayrı iki mevsim yoktur. Poytaz eserse k/ş olur, lodos eserse yaz olur"
Yazan: SalAhaddkı GÜNGÖR
COĞRAFYA ıatılahıarırıı öğrenmek çağında bulunanlar için, İstanbul şehri, âdeta canlı bir etüd sahasıdır.
Yağmur yağdığı zaman, semt semt göller peyda olur. Bu gollerin içinde tabiatın bütün girinti ve çıkıntılarını görürsünüz: Adacıklar, yarımadacık-lar, körfezler, burunlar, diller...
Karlı havalarda, manzara, derhal değişir: Bu sefer de bakarsınız, her taraf glasye'lerle dolmuş!..
Buz tutmuş nehirleri artık geçebilirsen geç, karlı dağlan aşabilirsen aş..
Yazın, tozlu yollarımız, Kerbelâ çölü olur, kış gelince de şehir» Eskimo’lar diyarına döner.
Soğuktan sıcağa, sıcaktan soğuğa her geçişte bir iklim değişikliği...
Meşhur yanıltmacada olduğu gibi: “Şu köşe yaz* köşesi ,şu köşe kış köşesi...” Sabahleyin başınızı gökyüzüne çevirince pırıl pırıl bir güneşle gözleriniz kamaşır:
— Ooh.. Yazdan kalma bir gün... diye sevinirsiniz. Derken ikindiye doğru güheşin rengi donuklaşmaya başlar.
Elâ gözlü yağmuru küçük damlalar halinde serpiştiren hava biraz sertleşip poyraza çevirdi mi, buyurun karakışa!...
Sabahki yaz köşesi, ne de çabuk kış köşesi haline geldi diye şaşarsınız.
Tarihçi Cevdet Paşaya bir gün:
— Istanbulun kışı ne vakit başlar? diye sormuşlar.
Rahmetli şu cevabı vermiş:
— Bu şehirde, yaz ve kış diye ayn ayrı iki mevsim yoktur. Poyraz eser kış olur, lodos eser yaz olur!,, Yalan mı?
Karın bastırdığı günler içinde, meşhur şarkıdaki (gamze) den vazgeçip:
Yetiş ey lodos, yetiş imdada.r„ diye az mı haykırıp durduk?
Cevdet Paşa, o sözü söylediğinden beri Istanbulun iklimi elbette değiş
Gazetecilerden müteşekkil bir jüri heyeti François Porier ılo Mıehelo Morgan’* Portakal Mükâfatını vermiştir.
medi. Hâlâ, poyrazla lodos arasında bocalıyoruz. Ve birinden zoru görünce ötekini yardıma çağırıyoruz.
Bir zamanlar, Istanbulun güzelleri hakkında:
“Derler ki, biraz dilberi bi mık-ril vefâdır!u teşhisini koyan Nedim, eğer bu şehrin mevsimlerini de parmağına dolamış olsaydı, vefasızlığı yalnız dilberlerinde değil, biraz da havasının dönekliğinde bulurdu.
Ocak avi içinde güneşin ensemizi yaktığı zamanlar çok olmuştur. Fakat temmuzda p&rdesü ile dolaştığı* mız günleri de unutmıyalım.
Sözün kısası, şu güzelim İstanbul-da, ne yaza, yaz diyebillyoruz, ne da kışa. kış!.
Barometre ile termometrenin elinde oyuncağız. Sıcağın da, soğuğun da - tıpkı kader gibi - istikametini değiştirmek elimizde değil.
Meteoroloji istasyonu, *'kar devam edecek!,, kehanetinde bulunduğunun ertesi günü, güneş açmış, yerlerdeki karlar çoktan erimeye başla* m işti.
Müthiş hakikat şu: Gökyüzü hakkında, hâlâ pek az şey biliyoruz. Sırlarını büyük bir ketumlukla muhafaza eden tabiat karşısında, keçinin kuyruğundan ahkâm çıkaran çoban çocuğundan pek de ileri gitmiş sayı-lamayız.
Hani, meşhur bir mesel vardı:
Karlar yağsa kış değil mif
Kişi halini bilse hoş değil mlf
Evet halimizi bilip poyrazla lodosun cilvelerine karışmamak galiba işin en doğrusu...
Mademki sühunet derecesini keyfimize göre ayarlamak elimizden gelmiyor; mademki, her yağmur ve karda şehrin değişen haritasını bir kararda tutmak mümkün olamıyor, o halde, hilkat, bırakalım dileğini yapsın! Poyrazın tıkayıp kapadığı yollan lodos temizlemekte, lodosun kınp geçirdiği sinirleri poyraz tamir etmekte devam etsin!..
Hicri 1950 Rumi
U. Ahir ŞUBAT K- »ani
22 10 28
L369 Cuma 1865

Vikklt VnMiatl Eı an)
Güneş 7.00 1.25
Öfcle 12.28 6.52
İkindi 15.18 9.42
Akşam 17.37 12.no
Yatsı 12.00 1.32
İm» Ak ö 22 11.47
Atatürk inkılâp MÜsral : Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
Tnpknpı Sarayı t Pazartesi-Çnr-şamba - Cumartesi. Saat 13.30-17 Telf. (21090).
Ayasofyat Pazarteıü - Hah - Car-çonıba - Perşembe • Cuma - Pazar. Saat 10 - 16. Telf. (2W50)
Arkeoloji; Çar^tUnba -Ounifi -Pazar günleri 13 ten 10 ya kadar.
Eı.kİ ^ark »erleri ^ubealt Çar-camba - Cuma - Paz ır 10 dan 12 xe kadar. Teif. (21W2>
Türk te İ*lâm Ederleri: Halı —
Peruemhe - Pazar. Saat 13 30-16 30 Dolnıabahre Deniz Mı*/e*i: Cu-
m&rteal saat 13-17. Tolf (81284). Pazar 9-18.
Belediye Müzesi: Atatürk Bul-
varı. Perşembeden gün 10-12 ve 11-17. maada her
Tevlik Fikret Atlımı Milsril ; Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji Mh/.e*l (3324) Her gün
P-12. 13.30-17 Cumartesi; 14-17 a-çıktır
İstanbul Boyunlu 44998
Anadolu yakam 60536
Ankara pl
lam ir 2261
Beyoğlu ı(»*ıı ı ıuiıiu>y 6O&72
İstanbul 21222 fJakUclar 60945
▲akara 00. Uaür K. 15055
ÖEIIİK riY ATllOLAHll
Seat 20.30 da.
DRAM KISMI (42157) Tebeşir Daireni.
KOMEDİ KISMI (40409) Hanımlar Terzihanemi.
Mt AMMEIt KARACA OPERETİ: 8.30 da Sizin Sokak.
1ENT SES OPERETİ: 8.45 de Dubara.
TAKSİM BELEDll’E PAVYONU: (Tel: 82904) Parisli Çantbz Rose Avrll.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de.
OPERA: Köylü Namusu (1 perde). Palyaço (2 perde). Çarşamba. Cuma vs Pazar 2 opera birden.
BCyCkTİC (10370-40) Bir Komiser Ğel(H.
KCçCKTE (1116Ü) Antlgon ve Seapln’ln Dolapları.
İZM) H
ŞF.IIİR TİYATROSU (2364) Katli
KlAOt.LI I İIIETI
AKIN (80718) 1 — Tnrznn Ormanlar Prensi, 2 — Canavar Adatn.
AL KAZAR M2562» 1 — Ormanlar
Perisi 2 — Cehennem Y’ıınşı. \R (44391.» Yanlış Numara. ATLAS (40ii.1ûı Kıtıa Ok. (Oriji-
nal),
ÇİÇEK: ı - Gizil Emir. 2 — Kıs-kıınç Kadınt renklD,
ELIIAMRA (43595) Bu Evde Ne Vrı r?
İNİ 1 (H5506) 1 — Cinliniz Aşk. 2 — Ormmılnı* Ablanı
İpek (442A9) Kara Ok (Türkçe).
LÂLE (43505) Bu Evde Ne var?
SI ATFA İt K (83143) 1 ~ Kalbime
Doğmuştu. 2 — Ya Zafer Y’a ölüm. (Türkçe) ,
S( MI-.R (42851) Ebedi Dönüş. SARK ıiu.TS»)) Kanunsuz Şehir
ŞIK »13726» I — Koru Korttan. 2 — Korkusuz Şövalye.
SARAY (11066) Esrarengiz At. TAKSİM »43191) Uçuruma Doğru. TAN (80740) 1 — Varyete Güzelleri. 2 — Güzellik llâhesl.
ÜNAL (40306) 1 — Merhamet 2 — Kahraman Kılavuz (Türkçe).
YENİ (84137) 1 — Aşk Buhranları. 2 — Gönüller KıraHçesl.
YILDIZ (42847) Tanca (Casuslar Yuvası).
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Harrov
Kumarbazı. 2 — Cani Kaçıyor.
AYSÜt (21017) 1 — Kılıçların Gölgesinde. 2 — Adalet (Türkçe).
AZAK (38642) 1 — Ormanlar Aslanı. 2 — ölüm Dansı,
ÇKMIIERLİTAŞ (22613) Tanca (CusuNiar Yuvası).
FERAH: 1 — Kartal. 2 — Bayrağa Can Feda.
IIALK (21094) 1 - Boks Kıralı. 2 — Çtil Şarkısı.
İSTANIH L (22367) 1 — Hazret!
SlBeyınaııın Yüzüğü, 2 — Vahşi İntikam.
KISMET (21901) 1 — Toros Çocuğu. 2 — Kahveci Güleli.
MARMARA (23860) Tanca (Casuslu r Yuvası).
MİLLİ (22062) I — H.ırrov Kumarbazı. 2 — Cani Kaçıyor.
II RAN (22127ı 1 — Ormanlar
Hâkimi. 2 — Ölüm Dansı.
YENİ »Bakırköy 16-126). 1 —
Moııtfi Krlstonun Mirası. 2 — GÖkier Senfonisi.
KADIKÖY CİHETİ
IIAf.E (60112) Kılıçların Gölgesinde.
OPERA (608211 ı — ölümden Firar 2 — Tulan.
Sİ RHYYA (60682) 1 — Krlatof
KolomU> 2 — Nevyork Esrarı.
YI.LDEÛİRMENI : J — A» i Günlerim. 2 — Maskeli Süvarinin tnlıknmı. 3 — Duo Aleksandr varyetesi.
İ SKCDAR CİHETİ
HALE «60062) 1 — Seher Kasır-
gası. 2 — Leyiânın Kaderi (Türkçe).
ANKARA
ANKARA (231321 Zamane Kızı.
B( Yi* li (15031) Istırap Çocuğu. CEBECİ: Korsanlar.
PARK (11131) Kadın Severse.
SCMER (14072) Dolambaçlı Yollar. 2 — Üstün Vçarkale.
ULl S (22294) Güzeller Rosmlgeçl-dl.
SI S (11071) Kadın Söverse.
YENİ (14040) Haydut Aşkı.
GAR GAZİNOSU: Solera De Es-pana Revüsü.
İZMİR
ELHAMICA: Haydut Aşkı.
LALE: 1 — Yaylâ Kaplanı. 2 — Yaban Gülü.
TAN: 1 — Yaylâ Kaplanı. 2 — Yaban Gülü.
TAYYARE: Leylâklar Açarken.
YENİ: 1 — Montekrlslonun Mirası. 2 — Kadınların Sevgilisi.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Kanlı Buse. 2 — Görlınmlyen Adamın İntikamı.
Sİ’MEli! A^k Kurbanı.
•’YENİ IsTANIM l/'ıın bugün İçin tavsiye» ettiği programları l)ıı hlldr:
18,00 Ankara: ince saz l!«otnrn-han faslı) — 11) 20 Ankara :
Tarihi Türk müziği. — 10.30 Hianbui :Radyo senfoni orkestrası konseri. $efî Cemal Rr^it Rey. Programda: Mozart... Jüpiter senfonini. We-her “Freis‘chüUM uvertürü —
21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri — 22.00 İstanbul: Konçerto. Beethoven keman konçertosu. Çalan: F. Kreisler.
Hariçte:
17.15 Londra: f’ar. kulübü. — 2»).3û Londra: Fnedrk’h Guhla piyano resitali. Beethoven C mln. Op. İli sonatı.
Tl RK Mİ ZİC.İ:
Suat: 8.00 Ankara: Şarkılar »pl 1 12.80 Ankara: Şarkılar. —
13.15 İstanbul; Şarkı ve türküler (P14 — 13.50 İstanbul: gar
kı ve türküler. — 18.00 Ankara: İnce saz (Şatarab&n faslı) —
18.15 İstanbul: Saz eserleri. — 19,20 Ankara: Tarihi Türk mü-zlfel, — 20.00 İstanbul: Memleket havaları. — 20.30 İstanbul: Dinleyici İstekleri. — 21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri.
KLÂSİK BATI MCZİC.I:
Saat: 8.15 Londra: ••Phlhırmo-ıüa” orkestrası konseri. — 8.30 Ankara: Haydn Re Majör Yaylı Hazlar kıınrlnti ve S(»1 MujÖr Scnfcınlılm kısımlar (PL)
— 18.30 İstanbul: Keman snlo-lıı rı, Borllos ve Rimakl Korsa-kof’tan parçalnr. Çalnnlnr: Hel-letz ve Kremler. 10.20 İstanbul: Radyo senfoni orkestrası konseri. Şef: Conmi Reşit Rey.
20.16 İstanbul: Operalardan sahneler ı pi . . - 21.15 Ankara • Rjırhînanlnnff - Pagnninl'nln bir temi üzerine rapsodi. — 21.10 Ankara: Opera aryaları (Pİ.)— 22.00 İstanbul: Konçerto. Brto-hovon keman konçertosu.Çalan: F. KrrİHİrr. 20.30 Londra Frled-rlch Guldtı piyano rcnıiall. Beethoven sonat. — 22.15 Londra: Operalardan parçalar.
HAFİF HAT! Mİ Zİ6İ:
Bant; 1.31 Ankara: Marşlar (PL) —. 8.15 Ankara: 10 dakika gitar (Pİ,) — 13.16 Ankara: Salon orkestraları çalıyor (Pl » — 13.30 İstanbul: Karıcık hal d mllMlk (PL) — ll.lâ Londra: Londra hafit orkestra konseri — 18.15 Ankara: Sinema orguyla parçalar (Pl.) — lu.SO Londra: Ğe-raldcı konııer orkeştrâaı. — 20.00 Ankara: Çeşitli melndllcr ( Pl 1
— 20.33 Ankara: op(»ı eı lardeıı parçalar »PD — 21.15 Londra: Hafif ndlr.lk. — 23.15 talanbuh Hafi! koco müelkl (Pi.)
DANS Mİ'ZİGİı
Saııt: 11.30 Londra: Dana inilti* 81. — 12.30 Londra* Jnck Whlte ve orkestram, — 13.15 Ankara; Film yıldızlarından melodiler. İPİ 1 — 14.45 İstanbul: Rumba
vc samba İn r »Pl.» — 17.15 Londra: Caz kulübü (30 dakika) — 18 00 İstanbul: (Pl.) 2*15 An-
kara (Fİ.) — 23.00 İstanbul: U’L)
HISİSİ PROGRAMLAR:
Konmmnt 18.30 Ankara — 21.00 Ankara — TÜrkiycde Marshall Plûnı — 21.00 İstanbul - Konuşma: Necdet Evllyatdl (Yahya Kemalin hayatı ve edebi şahsiyeti. — 22.00 Ankara: B. M. M. saati.
Müzik: H.311. 18.18 Londra - Dinleyici istekleri — 20.80 lstanhul-Dlnleyicl İstekleri (Türk müziği)*
TfRKÇE HABERLER:
Ankara ve fnlnnbul radyoları:
Saat 7.15: 13.00; 19.00; 22,45;
13.30 Ankara; Öfile Gazetesi —
20.15 Ankara: Radyo Gazetesi — ''Amerikanın seni": Saat 10.13 (13, 16 ve 19 metre)
Londra Radyosu: Saat: 7.15;
18.15 ve 28.00 (10.01; 21.92. 31.32 ve 49.4U metre).
DİKKA l ı Hava uoıaymıyi© seferlerde değişiklik olabilir.
GELECEK OLAN UÇAKLAR
10.50 12.60 D.H.Y. (Türk) . . 1 An kuradan, (emirden.
14.45 M.R. (Mısır) köşeden. Kahire. Lef-
16 20 D.H Y (Türk) karadan. Adana. An-
16.35 D.H.Y. (Türk) Beyrut, köşe, Ankaradnn. Lef
GİDECEK OLAN l ÇAKI.AR
9.— S.R. (İsviçre) Atina, Cenevre. Zürich’e.
9.— D H.Y. (Türk) Ankaraya. 11.20 ,, ,, İzmir®.
13.5ü M ,, Ankaraya.
G HI.EC EK O LA N VAl* V R i.A R
6 30 KONYA (Bnndırmadan'
7- HEY YAR (Karabinadan)
17.— HAKİR 1 Knrndenlzden) 1;- (1 •.Iiırıtı n:.ı
22,— 8L'b (Huııdumudan)
GİDECEK OLAN VAPURLAB
ANAFAJRTA (îneboiuya).
8.15 SUS (Bandırmaya).
17.— ÜLOEN (Ayvalık-lımlr).
19.— SEYYAH (Karablgaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
7.10 Toros.
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara.
Eminönü:
Süreyya. (Kunık.) Beyazıt. Sadullah. Eminönü.
Yorgl (Unk.) Küçükpâiar. A. Neşet. Alemdar.
Eyüp t
EvUpsuHan.
Hrtlktn»!
Vldin. Hasfırın C.
Beyoğlu 1
Klnyol, Tepebaşı C. 7 Sıhhnt. Bnstanbaşı C. 136. K Rebuk. tstlklâl C. 04 FindlÛh. Fındıklı C. 34 Tıııın, ArAprnmlI 179.
Anını ŞİŞİL Hah’ıskör C. 202 Nişantaşı, Teşvikiye C. 130 Halıcıoglu Hasköy.
Yeni Turan. Kasımpaşa.
Fiilili:
t. Hakkı, Şchzrıde M.
E. Pertev, Aksaray» Yedlkule. Snmatya.
H. Emgen, Şehremini. A. Sual, Karnııümruk. O, AvoiOglu, Fener.
(Sküdarı
Ahmediye»
li ndıköy:
SöğÜtlUçeşme. F’enervölu.
Erenköy.
A. Cafer (Bostancı),
llr> hellıtda:
Halk.
BÜj Ilkınla)
Halk.
— Hece - Bulmaca —
A — A — BÂ — BA — BAK — BİK — BI — DE — DER — EJ — HA - KA — KAN - ME — MÖ
— MÜ — NA — RA — RA — REB — SE - SER — Ü — Ü — t) — Ü — VEY — VIR — YAR YAK — ZAG — ZAM — ZAM ZEV.
1. Harp kurbanları. 2. Yugoslav şehri. 3. Bir akraba. 4. Afrikada bir Portokla müstemlekesi. 6. Üstler. 6. Bir çiçek. 7. Edebiyatçılar. 8. Yalancı. 0. Masal kahramanlarından. 10. Bir siyasi şahsiyetimi». 11. Giyeceklerden biri. 12. Bir haşinlik.
Yukarıkl hecelerden teşkil edilecek 12 kelimenin ilk ve son harfleri yukardan aşağıya okununca bir atasözü çıkacaktır.
DÜNKÜ BİLMECENİN HALLtl
DUVARI NEM YIKAR. İNSANI GAM YIKAR *
Derebeyi Uzunhasarı. Varis. Amasya. Ramazan. Isı. Nürnberg. Eşkıya. Miligram. Yeşilay, Işıltı. Karabatak. Araba. Römorkör
Saray Sinemasında Saat 18,30 da Ida Heandel rosltall Programda Brahma - Tchaikowakl,
ıM.. L tftf âllsgetRII • H'H-
An kura:
Cebeci. Çankaya,
Yeni»
İzmir:
Yardım
Birlik Karantina
Halk
Cumhuriyet
İMM 22790 11644
Alaancak Kemoraltı Yalılar Ha a mahıı 110 Eşrcfpa^a.*
10 Şubat 1950
Sayfa 6
t •
Birinci sınıf genel hirurg dir. Muayenehanesini henüz açtı.
Kabul saati : 3 - 6. Çarşamba günleri müstesna. No. 258/3. İstiklâl Caddesi, Elhamra Sineması Pasajı Üstü.
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FÜR REPRODUKTIONSBEDARF
SIYASI İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİT E D ŞİRKETİ MATBAAST

ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir
M. D., D. OB., D. CH., M. CH., P. F. R. C. S. Eng. Berlin, Ziiriclı, Basel ve Londrada tahsil ve ihtisasını yaptı.


v


Klimsch
Horika
Gazetemizde neşrolunan bütün
resimlerin klişeleri
FRANKFURT/MAIN . ALTE MAİNZER GASSE 37
(Pazarlıkla menkul mal satışı)
İstanbul Defterdarlığından ı
Muhammen
Bedeli
Lira
4742
3000
f
K.
55
00
Teminatı Lira 356
225
Tophane Erkek Sanat Enstitüsünde bulunan 7 kalem muhtelif cins inşaat malzemesi. (553-869).
Yüksek Denizcilik Okulunda bulunan Bover marka müstamel sinema projeksiyon makinesi. (553-860).
Yukarıda yazılı menkul malların 6/2/950 gününde kapalı zarf usuliyle ayn ayrı satışlarına alıcı çıkmadığından satışları bir ay içinde pazarlığa bırakılmıştır. İsteklilerin 7/2/950 tarihinden w^/1950 târihine kadar teminat makbuzları ve nüfus cüzdanlariyle Bittikte Milli Emlâk Müdürlüğündeki komisyona başvurmaları. (1797)

MI
Artık kar ve tipiden ve her türlü soğukalgınl ıklarından hiç korkmayınız.
Ş.DİŞ
A*
t '
(v«
’■ M
AĞRILARINA GRİP, NEZLE NEVRALJİYE
NE0KALMİNA kaşeleri
Her eczahnnede bol miktarda bulunmaktadır.
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır
Mamulatı
Alman TOTAJL
Âdi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
il .
kapasitedeki kuru, tozlu, köpüklü sön-
MuhtelU tip ve portatif ve sû bit, 8ulu CO2 gazlı,
dürme vasıtalarlyle
nirklye Umumi Vekil»
STANDARD İŞ LTD Şr
Dilek ör
Maftaza adresi. Taksim, Garaj Tramvay dura-fcı. ERK Ap. aJ-tında 1’CİCfOD : «269»-
fendi K
Aluesecse ndrs..
Galata. Bankalar Cad. Banka sokak Roman nan
Telefon: 10784
Mektup adresi: P.K. 2118 Beyoğlu
Illlllllllllllllllllllll!llllllllllllllllllllll
SEVİM KOCAMAN ile
NEJAT KOZİKOGLU Nişanlandılar 9/2/1950
T. C. ZİRAAT BANKASI
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI 1950 YILI İKRAMİYELERİ



I

lan
111
KEKEMELERE; Kekemelik hu sus! bir metotla ıslah olunur Fazla tafsilât İçin: Bayan A.. Narter Şişil, posta kutusu No 32 ye mektupla müracaat
Dr. HAFIZ CEMAL LOKMAN HEKİM Dahiliye Mütehassısı Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye kadar tstanbul Divanyolu No. 104
İSTANBUL VE ANKARA’DA
8 EV AYRICA 200000 LİRA EV KAZANAN İSTERSE BEDELİNİ ALABİLİRİ. ACELE 150 LİRALIK BİR HESAP AÇTIRINIZ!
HER 150 LİRA İÇİN AVRI BİR KURA NUMARASI VERİLECEKTİR!.
İKRAMİYEYE GİRİŞ ŞARTLARINI BANKALARIMIZDAN ÖĞRENİNİZ.
10 MART, 15 MAYIS ÇEKİLİŞLERİNDE YALNIZ PARA İKRAMA ELERİ, 30 HAZİRAN. 31 TEMMUZ, 29 AĞUSTOS, 30 EYLÜL, 28 EKİM, 30 ARALIK ÇEKİLİŞLERİNDE İSE BAZI LAKINDA İKİŞER EV OLMAK ÜZERE HEM EV, HEM PARA İKRAMİYELERİ VARDIR.
25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
NİHAT RUTKAY
ıi ittıinmxuutnrnıraı II it
UERDINGER
WAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
UERDINGEN
KREFELD
Dizel ve benzin otobüsleri
1
karoserini göstermektedir.
luıumrıum&a»



Sigorta ve Ticaret işleri ile uğraşmak üzere bu kere, Beyoğlu, İstiklâl Cad. 354 No. lı Ayhan Apartımanının 3 üncü katında 22 - 23 No. Iı yazıhanede çalışmaya başladığımı sayın dost ve müşterilerime bildiririm.
Müfettiş Namzedi Alınacak
TÜRKİYE KIZILAY
DERNEĞİ BAŞKANLIĞINDAN
Genel merkezimiz kadrosunda açık bulunan 315 lira maaşlı müfettişliğe, altı aylık staj devresinde Derneğimiz teftiş özel-llkterini kavramış olanlar, asi! kadroya alınmak üzere, Siyasal Bilgiler Okulu, Hukuk ve Iktisad Fakülteleri ve Yüksek Ticaret mektebi mezunlarından aşağıdaki şartları haiz bulunanlar müsabaka ile aday olarak alınacaktır.
1 — Türk olmak,
2 — Yabancı ile evli olmamak,
3 — Fiili askerlik ödevini yapmış bulunmak,
4 — Vücutça sağlam ve teftişçilik yolculuklarına dayanıklı
olduğu tam teşekküllü bir hastane sağlık kurulunca muayene neticesinde sa^bit olmak.
5 — Müracaat tarihinde yaşı kırktan yukarı bulunmamak.
Yukarıda yazılı şartlan haiz bulunanların en geç 24/2/950 Cuma günü saat 18 e kadar dilekçelerine bağlıyacakları nüfus cüzdanı aslı veya sureti, askerlik terhis belgesi, yüksek okul veya fakülte diploması asıl veya tasdikli sureti 4,5X6 eb’adında altı aded vesikalık fotoğrafları ve haklarında malûmat alınacak beş zatın açık adreslerini bildirmek suretiyle genel merkezimize müracaatları.
Kızılay teftişçlliği için gerekli vasıfları haiz ve referansları iyi olan taliplere müsabaka günü ve yeri adreslerine bildirileceği ilân olunur.
ULTRAMiN
DİŞ KREMİ

Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.


KULLANINIZ!
— Hudson 1947 —
Radyolu Kaloriferli az Kullanılmış lyj vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. Iş saatlerinde 29266 ya telefon
GÖZ HEKİMİ
Dr. Murad Rami Aydın
Beyoğlu - Parmakkapı, imam
sokağı No. t, Tel: kl553
Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda :
(her türlü şasiler için)
ile beraber çalışmaktadır
Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.
TÜRKİYE M Ü M E S S IL H
Taylan • Etker, İstanbul ■ Galata, Tahir Han 3133

Comments (0)