12 Haziran 1950 — Pazartesi
SİYASI İKTİSADİ
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesit eden ı HABİB &DIB-TÖREHAN
Sayı 194
10 kuruş
I
Beyoğlu • Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone : Türkiyo için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
İlânlar: 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
İç politika
Kaybolan servetler
YAZIMIZIN hu başlığını görenler bizim günün hûdlaesİ olan suiistimallerden ve mümasili şeylerden bahsedeceğimizi zannedecektlr. Peşinen söylemek isteriz kİ, bizim kaybolun senetlerden kasdimiz en kıymettar hir malımız olması lâzım gelen zamanı israf clmekllğimizdir. Çünkü» zaman mefhumu her nedense cnemloketinıizde bütün İnhitat Dev rince ve hattâ sonraları hiç takdir edilmemiş ve heder olmuş gitmiştir.
Biz iklim ve topraklarımızın tabii şartlarını düşünerek zamanı ne için bu kadar boş yere kaybettiğimizin yollarını aradık ve itiraf edelim ki» hakiki bir hüküm vermek kudret ve imkânını bulamadık. Bunun en büyük sebebini zamanın kıymet ve ölçüsünü bulamamış olmaklığımızda ararsak belki bizim için bazı aydın* iatıcı noktalar ortaya çıkabilir.
Biz, memleketimizi ziyaret et iniş olan ve yurdumuzda çalışan muhtelif âlim ve iş adamları ile. görüştüğümüz zaman çok defa hep hıı noktaya temas ettik ve onların acı şikâyetlerini duymakla iiziildiik. Memleketimizi çok seven ve onun yükselmesinde kendisinin de ufak bir payı olmasını İsteyen bu İnsanların, hepsi yaptıkları tetkiklerden sonra bir çok gayret ve zamanlar sarf olunduğunu, fakat hiç bir netice çıkmadığım söylemişlerdir.
Dünya harbinden ev’vel İlerlemiş memleketleri gezdiğimiz zaman gıpta ve hayranlıkla onların eserlerini görür, fakat teselli bulmak İçin bu işlerin o memleketlerde iki asırlık bir mesai neticesi olduğunu düşünür* dük. Son Cihan Harbinden sonra yanan, yıkılan Avrupamn kendi kendine üç sene gibi kısa bir zamanda nasıl toplandığını gördüğümüz için artık bu teselli noktamızın bir tesiri kalmamıştır.
Gerek idare cihazımızda ve gerekse hususi teşebbüslerimizde zamana ehemmiyet vermemekliğimizin, hazin ve elim neticeleri bugün meydandadır. Biz memleketin bir giiıı evvel yükselmesini istemekten mütevellit aceleci rıılıu taşımakla beraber her şeyin hiç bir tetkik mahsulü olmayarak derhal Jiarar altına alınmasını istemiyoruz. Şikâyetimiz verilecek kararların hiç kir memlekete nasip olmayan uzun hir zaman çerçevesi içine konması ve bilhassa karar altına aîman şeylerin tatbikatında yavaş yürümekliğin pek feci hir manzara göstermesidir. Son Cumhuriyet Devrinde geçirdiğimiz zaman, tarihe nazaran şüphesiz kİ kısadır. Bu za-rnan içine sıkıştırdığımız hüvük jn-k lâplar düny a çapında mühlın hamlelerdir. Bununla önınmekte hakkı-rn»7 vardır. Fakat, bu hamlelerin mli ;mir eserlerini ortaya koyabilmek ve halka inktlil n sevdirmek için .vup-1;* f£uz idari UıaJiyetler çok yavaş t:r ve herkesi bezgin hır hale getirmiştir.
Büyük kurtarıcı Atatürk için hir anıt İnşası, Istanhulda hir adalet sarayı yapılması, müzakerelerini ve hu hususta sarfolunan zamanı gözümüzün önüne getirirsek Initiirı idare sistemimizin bilançosunda zaman noktasından büyük ziyanlar olduğunu görürüz.
Zamanın iyi kullanılması muhakkak ki umumi seviye ile çok alâkadardır. Az. fakat işini İyi hilen in* sanların zamanı kullanmakta büyük bir maharetleri vardır. Biz gün geçtikçe küçük, fakat iyi bilgilerin memlekette yayılması sayesinde bütün milletimiz için zamanın daha çok iyi takdir edileceğine eminiz.
Hususî teşebbüsler şüphesiz ki zaman ölçüsünü daha iyi ayarlamaktadırlar. Zaten huıııı ya{>nradığı vakit derhal zararını görecek ve tedbirler alacaktır. Fakat idare sistemimizin zamana ehemmiyet vermemesi zâlıiren bir tesir yapmamakladır. Çünkü bunun ölçüsünü yapacak ve buna karşı vaziyet alarak esaslarımız mevcut değildir. Hükümet İşlerinin yapılmasında zaman tarafı yalnız büsçeınize değil, hayatın bütün şubelerine de tesir etmekle ve netice olarak kıymettar bir malımız olun zamanın geçmesine ve kaybolması na sebep olmaktadır.
Bunun önüne geçmek memleketimizdeki fâaliyetin aıtmasmı mucip olacaktır. Bu hususta akırağımız yarım tedbirlerin hiç bir netice ver* miyeceğlni zannetmekteyiz, ( ttııkü, bir asra yakın zurnandan heri tııı tedbirler alınmış ve teessüfle soyll-yellm ki. müspet hiç hir netice vermemiştir. İlk iş cdarak halk ile hükümet arasındaki münasebetleri gün geçtikçe azaltırsak bundan iyi semereler elde edebiliriz. Fakat hı r şeyden evvel zamanın ölçüsünü koymak ve bunu değişmez bir anayasa gibi tesblt etmek İcap eder Artık herkes bilmelidir kİ, hükümetin vereceği kararlar ve bunların tatbiki uzun senelere bağlı kalmadın ve seri adımlar atnıak mecburiyetinde olan nıeıııle-ketlmlzde kıymetli vakitlerimiz zayi olmasın. Çünkü medeni âlem terakkisi için yürümek değil hal tâ koş-tnaktadır ve IHz artık bu yarışta İyi bir mevki almak vazifesi He mükellefiz.
llahih Edib - Törehan
İngiliz ' nelkurmoy Boşkanına atfedilen beyanat
Londra, İl A.?\. (United Press) — Yetkili ka /nokhtedan bugün bildirildiğim- göre, Harbiye Bakanlığı, Ma-rcjal Wülbnn Slirn taralından söylendiği tcldlû odlbm, harbin muhakkak v Jc’ibulacağı yolundaki sözler hak-ktndjo tahkikat açılmanı için emir vermiştir.
bu karar, M nur Başkomutanı Hny-dttr Paşa, ile 8ün> amamdaki görüş-rn i» i|n Abbaı El Ycvrn gaZcıtCHİnde ınliinma ıı üzerine verilmiştir
Kllm (a rafından ayrıca Kuaların M mira dört ayda İnebilecekleri vt Ru» orduiaıını 2’;mr hududu üzorijıdo beklemenin r.e M nur, ne dr İngiliz men fan Herine u(rnHyacağı yolundu söylen ıh ği iddia edilen aözi(»r do tahkikata kunu iv|kil tdru.rkth.
Dışişleri Bakamınız Fuat Köprülü Paris te Meçhul A skerin mezarına çelenk koyduktan sonra merasimle uğurlanıyor. (Resim, Paris hususî büromuzdan gönderilmiştir)
C Paris Hususî Büromuz telgrafla bildiriyor
istikbaldeki rolü
Bu plân, Fransa ile Almanya arasında sürüp gitmiş
olan tarihî düşmanlığa son verecektir
Paris, 9 'Hususi Büromuz bildiriyor) — Schumann Plânı. Parisle Londra arasında çok sıkı müzakerelere sebep olmaya başlamıştır. Avrupa, bir taraftan birleşme zemini izhar ederken, Ingiltcrenin bu birliğe iştirak etmesi için bütün kapılan ardına kadar açmışLır.
Fıansız Hükümetinin; Ingüterenln sosyalizmini nazarı itibara alarak, Londraya ne dereceye kadar tavizlerde bulunduğunu gözden geçirmek faydalı olur. Çünkü unutmamak lâzımdır ki, İngiltere şu iki mühim nokta üzerinde ısrarla durmaktadır Birincisi, tesisi düşünülen birliğin, kapitalist a-ğır sanayiin menfaatlerini korumağa matuf olmaması ve İkincisi de İşçilerin hayal seviyesine menfi tesir yapmamasıdır Yani. Ingiltere, Avrupada Polonya ile Al m an yanın ve Avrupa dışında da Japonyanın iktisadi servetlerini meydana getiren “içtimai damptng“e nihayet verilmesini ).*>•*
Londranın bu iki talebi müsait karşılanmıştır. Anlaşmaya mâni olan asıl üçüncü bir noktadır. Bilindiği gibi Schuman Plânı, müstakil şahsiyetler taralından teşkil edilecek milletlerarası bir idare kurulmasını derpiş etmektedir. Halbuki İngiliz işçi Partisi delegelerinin Kopenhag’da yaptıkları beyanata bakılacak olursa. İngiltere Hükümeti bu milletlerarası idarenin hükümetler arası bir komite mahiyetini almasını istemektedir.
Bu itibarla Schuman Plânı mevzuunda, aynı istikamete müteveccih iki müzakere cereyan etmektedir. Bir tanesi Fransız - Alman Birliği etrafında toplanan altı devletin konuşmaları ve diğeri de Fransız - Ingiliz konuşmalarıdır. Fransız - İngiliz konuşmaları. altı devlet arasında yapılan konuşmaların ilerlemesi nisbetindo
vuzuh peyda edecektir.
Bazı m'««aklilere göre. İngiltere Hü-♦mektedln • t ’n-ı göstordl-
Uçler, Londradaki son toplantıda
Tarsus vapuru Amerikada büyük alâka uyandırdı
Amerikan vatandaşı olan yarım milyona yakın Türkiyelinin memleketimizi ziyaret
New-York 11 (AP) Türk bandıralı •olcu gemi»! Tarsus pazartesi günü Ne w- York't.an Akdeniz limanlarına ilk seyahat ini yapacaktır, Türklerin Amerikan seyyahlarını celbetmek için gösterdikleri gayretin bir sembolü olan 5500 tonilâtoluk Tarsus en son sistem bir yolcu gemisi haline getirilmiştir
Her taralı aynı şekilde son sistem konforla teçhiz edildikten sonra Tarsus hâlen 183 birinci mevki yolcu taşıyacak durumdadrr. İkinci mevki 66, üçüncü mevki 210 yolcu nakledebilecektir.
Türk memurlarının kanaatine göre Tarsus en az İki ayda bir New-York*a gidip gelecektir. Memurlar şimdiden aslen Türkiyeli olpda Amerıkada yor-leşcn birçok kimselerin Turki.veyi ziyaret edeceklerini ümit etmektedirler. Bu maksatla seyahat İşlerini kolaylaştırmak için, aslen Türkiyeli olan kimselerin TürklyeyJ kolaylıkla ziyaret edebilecekleri yolunda An karada yeni bir kartun çıkartılmıştır.
Ortodoks KİIImchI Patriği Athenago-ı aa Amcrlkada aslen Türk olan ve sayısı 500.001) kişi olduğu tahmin olunan Ameri! * illa t a aşağıdaki mesajı goııdcı nıiştlr. "Türk miiletl harikulade bir terakki kaydetmiştir. Bu iler-
etmeleri umuluyor
leme Türk Hükümet ve milletinin cesaret ve azmi ve aynı zamanda Tür-kiyenin dünya demokrasileri arasındaki şerefli mevkiinden dolayı ileri gelmiştir.,,
Tarsus pazartesi günü New-York’tan hareket ettikten sonra 23 haziranda Marsilyada; 25 haziranda Cenovada; 28 haziranda Pirede ve 29 haziranda latnnbulda olacaktır.
Milliyetçi Çin ve Fransa münasebatı
Paris. 11 AA. (United Press) — Birleşmiş Milletlerdeki Fransız murahhas Heyeti Başkanı Jean Chanvel Franıanın milliyetçi Çinin Güvenlik Konseyinden çıkarılması lehinde oy verebileceğini diın gece İma etmiştir
Genel Sekreter Trygve Lie'nin Bir eşmiş Milletleri içine girdiği çıkmazdan kurtarmağa matuf yaptığı teşebbüsü bahis mevzuu eden Chm; . •»' Çin meselesini "dâvanın mihrakı' diye tavsif etmiştir.
ği taannüt, bu hükümetin altı ay sonra, iktidarı kaybetmesi ihtimali karşısında ortadan kalkabilecektir.
Fransız mehafili ise, Fransanın, Schuman Plânını hiç bir zaman, işçilerin iktidardan çekilmeleri ve muhafazakârların iş başına geçmeleri ihtimaline göre tasarlamadığını ileri sürmektedirler. Fransız. Alman. İtalyan ve Bcnelux Hükümetleri, komünistler hariç, bütün sosyalist cenahın müzaheretini temin etmeden herhangi bir teşebbüse geçmek niyetinde değildirler.
Tekrar tebarüz ettirmek lâzımdır ki, Schuman Plânı müstehlik ve işçileri aynı zamanda istismar suretiyle kâr etmeyi göze alan kapitalist bir kartel tesisini gaye edlnmemiştlr. Böyle bir gaye komünistlere mühim bir propaganda silâhı temin edebilir ve bu propaganda bütün memleketlerde ve bilhassa Almanya ile italyada büyük tesirler yaratabilir.
Bütün Avrupa ve Afrika milletlerine açık olan Fransız - Alman sanayi birleşmesinin. âcil neticesi, Fransa İle Almanya arasındaki İhtilâflara ve tarihî düşmanlığa nihayet vermek olacaktır. Yalnız bu bakımdan bile plânın neticeleri hesaba sığmıyacak kadar mühimdir. Bundan başka bu birlik Avrupa sanayi kalkınmasını en İyi esaslara bağlıyacak, birkaç aydan beri tehlikeli bir hal alan işsizliğe nihayet verecek. Birliğe dahil her memleketin ihtiyaçlarına ve askerî mesuliyetlerine tekabül eden malzemeyi a-dalet dairesinde temin edecek ve nihayet Amerikan vatandaşlarına, cihanın emniyeti için kendisinden beklenen mali fedakârlığın ne zaman sona erebileceğini dair fikir verecektir.
Mühim bir seyahat
Amerikan Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı Tokyo’ya hareket ettiler
q
Heyet, Japon barv) andlafmaeı hakkında Mac Arthur>ün gorillerini öğrenecek
VVashlngton, 11 A.A. (United Press) — Müşterek Genelkurmay Heyetleri BAşkanı General Omar Brudley, bu sabah Wa-ahlngton’dan hava yoliyle Tok-yoya hareket etmiştir,
Bradley’in bindiği askeri nakliye uçağı Saint-Loula’do tevakkuf ederek Savunma Bakanı Loııls Johnson’u alacaktır.
Bradley ile Savunma Kakanı Loııls Johnson, Tokyoda General Mac Arthıır’ün Japon barış andlaşmıiHi hııkkındnki görüşlerini öğreneceklerdir.
Savunma Bakanı İle Genelkurmay Heyetleri Balkanının San Francisco, Honolıılu, Gııanı ve Atan İlâya uğradıktan sonra Tok-yoya cumartesi günü varmaları beklenmektedir. Her ikisi dr Fİ* llpinlcrde bulunuşlarından bilistifade hu memleketin dahili ve harici komünist tazyikine karşı savunma plânları hakkında malûmat alacaklardır.
Bradloj ve Johnson Mac Ardılır İle yapacakları görüşmeleri müteakip 28 haziranda Wa-shingtoııu dönecekler ve Dışişleri Bakımı Dcaıı Arkegon İle müzakerede * bulunarak Japonya kuklandaki kiıkûnıet mİ-yıı setjııl tanzim edeceklerdir. Bilâhare hıı ğlyasat Cıınıhıırhaş* kanı Trunmn'ın tasdikine amo lıınacaktır.
(______________________________>
İzmire akseden haberlere göre
Dış ticaret, tamamen serbest ticaret esaslarına müstenit
Her türlü ihracat muameleleri, Hükümetin teşvik ve himayesine mazhar olacak
Çeşme 11 (Husuh! muhabirimiz bildiriyor) — Çeşmeye akseden malûmata göre, hükümet (lış ticaret rejimimizin esaslarını tesbit etmiştir. Yakında Maliye, Ekonomi ve Ticaret Bakanlıklarınca Başbakanlığa takdim edilecek olan yeni ticaret rejimimiz, tamamen serbest ticaret esaslarına müstenittir. Para kıymetinde hiç bir değişiklik ya-pılmı.vacaktır. Bu hususta Adnan Menderes Hükümeti gireceğimiz hafta İçinde ticaret âlemine teminat verecektir. Yeni dış ticaret rejimi umıırni görünüşü ile mümkün olan genişlikte bir ihracat politikasına dayanmaktadır. Dolar, İsviçre frangı, sterlin ve diğer memleketler paraları dahil, hangi para İle olursa olsun yapılacak ihracat muameleleri Hükümetin teşvik ve himayesine mazhar olacaktır. 1950 >’il» dış ticaret yekûnunu mutlaka devlet bütçesinin tutarı olan 1 milyar 200 milyon liraya çıkarmak hükümetin ilk hedefi olacaktır. Zeytin yağı İhracı yaz mevsimi geçmeden bahis mevzuu olamuvacaktır.
Yuııan Kıraliçetsi yurda dönen çocuklarla
Atina hususî muhabirimiz
telgrafla bildiriyor
Makedonya meselesi yine ortaya atıldı
Yunan - Yugoslav münasebatı gergin bir safhaya girdi
manı gelmiş midir? Yunanistan gibi.
Atina, 11 (Hususî muhabirimiz Marc Marceau bildiriyor) — Konuşmaların henüz başlangıcında bulunduğumuz halde. Atlna-Bclgrat mihveri, şimdiden yağlanmak ihtiyacındadır. Va-kaa, başlıca engellerin, eninde sonunda ortadan kalkacağı muhakkak olmakla beraber, şimdilik siyasi uluk-larda kara bulutların toplandığını kabul etmek lâzımdır. Makedonya meşe leşi ortalığı yeniden bulandırıyor.
Her İki taraf, demiryolu, posta ve hava münasebetlerini yeniden tesis etmek. Selânlktekl serbest bölgenin genişletilmesini konuşmak gibi kâfi mevzulara malik Ikon, Yugoslav Dı şişleri Bakanı, MakedonyalI ekalliyetler meselesinin artık kati olarak halledilmesini Heri sürmüş ve Yunan Dışişleri Bakanlığı daimi Müstoşnrı Jean Politis ise, Başbakan General Plâstrasm tasvibi İle, Yunanistan İçin böyle bir meselenin bahis mevzuu ol madiğini kati bir liannla İfade etmiştir.
Bu mevzuda müzakere açmak ha klkaton müşkül olacaktır Çünkü Yu goslavya, Yunanlstanı cninde sonunda bu meselede bir anlaşmaya varmak hususunda İkna etmeyi düşünürken. Yunanlılar, mevcut saymadıkları bir mesele üzerinde konuşmalara giriş mekton kaçınmaktadırlar.
Yugoslavynmn roomi gazetesi olan Borba, hücuma devam etmektedir Bu gazetede çıkan vo Osküp radyosu ta rafından derhal yayınlanan bir maka le “Atinadakl mürtecilcro,. cevap ver mektedlr. Borbn'nın lisanı eskisi kadar sert değilse de, mevzuun vohamc ti hiç değişmemiştir Borba, 75 seneden beri sel gibi kan akmasına sebep olan bu Makedonya meselesinin artık hallini İstemektedir, Acaba bu meşe leyi hıı şekilde ortaya koymanın zn
ağır bir hastalıktan henüz kurtulmuş bir memleketi bu çeşit vahim kararlar karşısında bırakmak her halde doğru değildir. F
Yugoslavya, ikinci Cihan Harbinden sonra, Yugoslav Federasyonu dahilinde bir Makedonya devleti kurmak arzusunda idi. Rusya ile araları açıldıktan sonra bu tasavvur oldukça zayıfladı. Fakat Yugoslavya Üsküpto tesis edilen hayalî bir Makedonya hükümetini desteklemeye devam cttLBu hükümetin faaliyeti Yunanlıları kuşkulandırmaktadır. Vakan Yugoslavla-rın da müdafaa edilecek hakları vardır. Fakat Yunanistanı Yugoslavyaya bağlıyan demiryolları üzerinde muayyen bir kontrol hakkı tanımak ve Selânikteki serbest limanı genişletmek hususunda hiç bir İtiraz derme yan etmiyen Yunanlılar. Makedonya meselesinin ortaya konmasına katiyen razı olmıyacoktır.
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Anadolnda Refik Halid :
Izmire doğru
ÜÇÜNCÜ
Kitaplar arasında :
İstiklâl Harbimizde Süvari Kolordusu Cevdet Perin
DÖRDÜNCÜ
Milyoner sanatkârlar ve sefalet içinde ölen dâhiler BEŞÎNCÎ
İtalyada pirinç istihsali
Burhan Belge
ALTINCI
Moda :
Sihirli pabuçları kim yapıyor ? sekizinci
Spor
Ticaret ve sanayi odaları lâğvedilmiyor
Bütçe, kadro ve muhasebece bir arada çalıştırılacak olan bu ’ıki müessesenin ayrı meslek grupları, umumi kâtipleri, meclisleri ve idare kurulları bulundurulacak
İzmir. 11 fHususî muhabirimiz bildiriyor) — tzmirdeki Sanayi Birliğinin Sanayi Odasına kalbi için Hükümetle temas etmek üzere Ankaraya giden heyet bu akşam avdet etmiştir. Ankaradaki temaslarda aşağıdaki hususlarda mutabık kalınmıştır:
C.H.P. Hükümetinin, kurulmasını muvafık gördüğü Sanayi Odaları ku-rulmıyacak, bunun yerine adı esasen Ticaret ve Samayi Odası olan müessese aynı çatı altında hem Ticaret ve hem de Sanayi Odasına birbirine bütçe. kadro ve muhasebece bağlı bir halde bulundurulacaktır. Ancak Ticaret Odasının ayrı. Sanayi Odasının da ayrı meslek kurulları, meclisleri, idare kurulları ve umumi kâtipleri bulunacak ve bunlar müstakillen kendilerine ait muameleleri yürütecektir. Bu suretle hem sanayici hem de ithalâtçı veya ihracatçı olan tüccar, munzam aidat ödemeden her iki branşta çalışabilecektir. Bu hususta yehi Odalar talimatnamesi hazırlanmakta-dır.
Ürdün, Arap Birliği Konseyinin toplantısına iştirak etmiyecek
Amman. 11 A.A (Reuter) — Ürdün Hükümeti yarın yapılacak olan Arap Birliği Konseyinin toplantısına iştirak etmemek kararını vermiştir.
Bu kararın, Konseyin gündeminde Arap Filistinin ilhakı meselesinin bulunması dolayısiyle alındığı sanılmaktadır.
Baş veren bir inkılâpçı" Yazan :
Falih Rıfkı fltay
Yakında YENİ İSTANBUL’da
Amerikan kruvazöründe casusluk
Roma, 11 A A. (AFP) — Gior. nale Di Slcllia gazetesi tarafından yayınlanmış bulunan haberi nakleden Messagero gazetesine göre A-merlkamn Akdeniz filosuna bağlı 'Salem” kruvazöründe bir casusluk vakası meydana çıkmıştır.
Habere göre, gemi Sicilya limanı, na uğradığı sırada, mürettebatlar biri Sovyet ajanlarına askeri vesikalar tevdi etmiştir.
Giornale Di Sicilin ,(Saleın”de umumi bir araştırma yapıldığını ve 1200 ' kişilik mürettebatın sıkı bir surette araştırmaya tâbi tutulduğunu bildirmektedir. Kaçak bir denizcin.ıı vesi- . baların kaybından mesul addedildiği sanılmaktadır.
KIRK PINARDA;
— Aiiimiu da ihu /cyliıı >agı »drüııüyorlar yaiıul
— Tabii» niyetleri üstte kalmak;..
Sayfa 2
T İD N î İSTANBUL
12 Haziran 1950
Kırk yıl evvel-Kırk yıl sonra
a
IX M1 i 8. E
il ili
illin KM
Bergamada gördüğüm hüsnü kabul — Eğer Karun devrinde buraya gelmiş olsaydım — Göçmüş medeniyet yanında muasır bir mamurluk İki cin ve bir bozuk şose — Aceleci şoför — Yapıyoruz, bakamıyoruz — Eski - Karşıyakaya geldik — îzmire
eynthya derin
İLERİDE, eski zârnarı hâfabele-1 rl faslında tecessüslerimi bildirmek üzere Bergamadıın ayrılıyorum. Fakat o günkü resmi tatilden faydalanarak saatlerce süren yorucu gezintilerimizde bize refakat keremkârlığını da gösteren Abdurruhman Sinder Beye ve tören biter bitmez yanımıza gelerek gezintimizin nlü-him bir kısmında muhtaç olduğum malûmatı vermek lûtfunu esirgemeyen değerli âlim ve teşkilâtçı Osman şükranımı arzetmek mecburiyetindeyim. Bergamada misafir olarak geceledik, yedik, içtik, dolaştık. Kaymakam Beyin de nezaketine mazhar olduk; öğle yemeğinde masamıza uğrayarak bir nebze oturduğu için görüşmek fırsatına erdik. Bu kıymetli zevat bizi otobüse kadar uğurlamak kibarlığını da gösterdiler.
Vaktiyle milyonlarca nüfusu barındırdığı ihtişam devrinde Karun’a —o zamanın yazıcısı bir vatandaş olarak— misafir gelseydim acaba neler görecektim? Tepede muazzam izleri kalan mermer saraya kabul olunacaktım: servet ve sâmânm taşıp göz kamaştırdığı bir ziyafette bulunacak; flüüer ve rübab-lax dinleyecek, yüzlerce rakkasenin ritmik danslarını seyredecektim. Ertesi gün büyük anfi-teatra gidecek, şairlerin ve hatiplerin söz ve zekâ estetiğiyle mestolacak yahut atletlerin güzel vücutlarına hayran kalacaktım. Giderken şu kötü, otobüse değil, üç yuğız at koşulmuş iki tekerlekli bir arabuya binecektim.
Bu araba asfalt yerine dümdüz mermer zemin üzerinden ve heykeller, mâbetler, mezbahalar. agoralar, havuzlar, çeşmeler önünden, hep sütunlar, kemerler, kemer başlıkları artısından geçip gidecekti. İki bin şu kadar sene evveline dönemem; şimdikinden iki asır ileriye de ulaşamam. öyle sanıyorum ki Bergama geçmişe ve geleceğe nazaran bir asırdır en sönük devrini yaşamaktadır. İnsan, eski harabelerle başbaşa vermiş yeni harabelerden iki kat müteessir olarak ayrılıyor. Göçmüş medeniyetin yanında ufak mikyasta bir muasır mâmurluk eBeri görmemenin hüznü gönle çöküp kalıyor, bedbinliğe yol a-çiyor. Meselâ Roma’da bu. böyle olmuyor.
Şoförün yanındaki yerleri tutmanın hatasını derhal çekmeğe başladık. Hava çok sıcak, vakit öğle ile ikindi arası, güneş tâ karşımızda. Motörün yakıcılığını da ilâve ediniz, halimiz harap... Daha kötüsü bir müddet gittikten sonra şose de bo-
Anadoluda Refik Halid
Ş E II İ II H A B E B L E B İ I
_ ------ ------J
İlkokullar ihtiyaca kâfi gelmiyor
İstanbul
Marshall Plânı İdaresi Türkiye
Sözcüsünün gazetemize beyanatı
18
görmek arzusu Kubilây Abidesi bakımsız halde zamanın tren yolculuğu hâtıraları
ayak basıyorum zuldu. Cin Ahmctle Cin Mehmet mı, yoksa Cin lâkabiyle anılan başka isimde adamlar mı, aklımda knlmıulı, yol İnşHSim taahhüt edenler iki senedir bu işi bir türlü başaramamışlar, Menemen’e kadar boyuna sarsıldık, zıpladık, sıçradık. İyi kİ ku-raclğerimde taş, böbreklerimde ânsia yok.., İzmirde otel yerine hflstahatıeyl boylardım.
Şimdiye kadar hep düzgün şoselerde gittiğimizden dolayı anladık ki bozuğu üzerinde bir arpa boyu bile yol alamaz, geldiğimiz yere, lstanbula dönermişiz. İzmir’de Vali Bey ile hasbıhalim sırasında sözü bu noktaya getirdim. Kendisi de şikâyetçi. Kanunî mevzuat şoseyi bir an evvel ikmal ettirme imkânını Hükümete veremiyor-muş. İyice anhyamadım amma her halde doğru olacağına aklım yattı. Otobüsteki yolcular işi kötü tefsir etmekte idiler.
Bu defaki şoför gayet aceleci. Yolun bozukluğuna aldırmadı, bizi Menemen’e, sonra da lz-mire mfıtat zamanından yarımşar saat önce yetiştirdi. Bir müddettir artık bağlar arasın-dayız; üzüm bölgesinde... Göz alabildiğine bağ. Menemen’de mola verince Kubilây âbidesini uzaktan temaşa ettim. Dikildiği tepeyi ağaçlandırmamışlar;etra. fında çiçek, çimen do yok; bakımsızlık manzarası arzediyor; âdeta ihmale uğramış halde... Yapmakla bakmak birleşemedik ce mâmurluk vücut bulamaz. Abide, o haliyle buna bir rejim değişikliği olmuş kadar mânasını ve hüviyetini kaybetmiş gi-bı gorundu.
Kırk yıl oluyor, buralardan iki defa geçmiştim. Bir defasında Konya dönüşü Afyon - U-şak üzeri trenle gelirken ve sonra tzmirden Manisada Ya küp Kadriyi ziyarete giderken. Mevsim, birincisinde kıştı; Afyonda. Akşam üzeri, yandan kapılı vagonlara binmiştik. Bir müddet geçince karanlık ve kar bastırmıştı.
Tren bir istasyonda durunca kapı gürültü ile açıldı. Bize:
— Ayaklar yukarı!
Diye bağırdılar; hepimiz emre itaat ettik. İçeriye demirden yapılmış, vagonun zemini uzunluğunda yayvan bir sanduka sürdüler. Meğerse lokomotiften alınmış sıcak su dolu bir kap i-miş; donmamak için ayaklarımızı üstüne dayayacağız, ısınacağız, Isındık mi? Hayır. Su, çarçabuk soğuyor; yolcular bağdaş kurup oturmağı, dizlerine battaniye yahut yanlarında taşıdıkları yünlüleri örtmeği tercih ediyorlar. Beni bir aralık uyku bastırdı; dürttüler:
— Aman, dediler, uyumağa
gelmez,, konuıjunuz... Uyursanız, Allah esirgesin, donarsınız!
Konya hattında Alman şirketi kaloriferli öyle mükemmel vagonlar kullanıyordu ki çerçeve anılarından rüzgâr sızmıyordu; karla örtiilll bozkırları alçaktan bunalmamak İçin arasını cam açmak atıfetiyle a$-muytık. Afyonda l«e hat, başka bir iyirkete intikal ettiğinden o acıklı vaziyete dütjmüntük. Bir şirketten Öbür şirket hattına geçiş âdeta 1910 yılından 1870 e, Fransa - Prusya harbi zamanına dönüş gibi bir şey olmuştu. Bereket Uşak istasyonunda gecelemek lâzım geliyordu; yolcu trenlerinin geceleri işlemediği devirde idik. Saç sobası nar gibi kızarmış loş bir kahveye girdim; kahve - meyhane, muhtelit bir yer. Konyakh iki kadeh çay içtim, sonra da üst kattaki otele çıkıp yattım.
Şafak sökmeden kaldırdılar; alaca karanlıkta, titreye titreye tekrar mâhut vagona soktular. Dişlerim birbirine vuracak, neredeyse... Derken güneş çıktı; dağlardan aşağıya inmekteyiz. İşte ova... Çoktan battaniyelerimizi atmıştık, Mantaada paltoları da çıkardık. Menemen'de terleyecek olduk; iliklerimiz ı-mndı. Isındı değil, sıcağa doydu.
Kırk yıl sonra yine Menemendeyim; güneş alnımızda, hava durgun, boğucu... "Haydi! Otobüs kalkıyor!" diye bağırıyorlar. Yarım saate varmaz, İzmir-de bulunacağız, Üzerimdeki çamaşır ve elbiseleri bir atsam, ılık duşun altına bir giraem, sabun köpüğüne bir kavuşsam! Giyinip kuşanıp Kordon boyuna bir çıksam!
Karşıyakaya geldik bile. Şoförümüz hususî bir otomobille yarışa çıktığı için seksen Üzerinden gidiyoruz. "Geçerim ben o-nu!" diyor, gaza basıyor. Nete-kim bir aralık geçer gibi olduk. Şüphesiz ki otomobil bizimle a-lay ediyor, bir ağırlaştırıp bir koşturuyor. Nihayet bezdi; son süratle uzaklaşıp gözden kayboldu. Normal yürüyüşümüzü hamdolsun bulduk ve böylece devrilmeden lzmirln büyük otobüs garajına girdik. Demir attık, diyeceğim geldi.
İzmir burası! Eğer size şehir hakkında kırk yıl önceki hâtıralarımı tafsilâtiyle anlatmağa kalkışsam —canınızı sıkacağımı sanmıyorum amma
bir kitap yazmaklığım lâzım gelir. Son uğradığım tarihi de u-nutmaklığıma imkân yok: Kurtuluş senesinde ve birinci teşrin ayında...
O zamandan beri, fuarları bile vesile ittihaz edememiş, ziyaret imkânı bulamamıştım. Kısmet 1950 yılının mayısına imiş.
ayn
♦ ısı
Halkı eğlendirmek İçin bir sirk getirilecek
inlııııbul Heı-piıılnln lınMiılık-1nn gün anylikyo lleilflmekt»-dlr. P’nnllyctlns Ticaret Odaei» nın bulunduğu Dördüncü Vakıf Hanında devam «dan Har* Kİ Koml»»rllftl de bir müddetten beri »ergi enhaaına nakledil-mİ» bulunmaktadır.
Terumuu ba»ındA açılacak olan letnnbul Hergielnd» halkı eftlendlrmek ülsere bir firma Vlyanndan »Irk getirmeye karar verml»tlr. Firmanın Belediyeden letodljti müenade verilmiştir.
Firma mÜm«M»lll »Irki getirmek için VI,vanaya hareket et-mlştlr.
Ramazan hazırlıkları
Ramazan! 17 - Haziran • 1050 cumartesi gününe tesadüf etmektedir. Bu itibarla şehrimizdeki Ramazan hazırlıkları bir hayli İlerlemiş bulunmaktadır, Büyük camiler hor sent olduğu gibi bu sene de mahyalar kuracaklardır» Ayrıca Beyazıt Camisinin aviüsunda bir sergi açılması da kararlaştırılmıştır» Diğer taraftan fifıhlarıh beyaz tından pide çıkarıp çıkarmıyacaklan meselesi ile bunların gramı vt fiyatı tetkik edilmektedir.
Yanan Norveç gemisinin parçalanmasına bajlandı
Haydarpaşa açıklarında müteaddit yangınlar neticesinde yandıktan sonra kumluğa oturan Norveç bandıralı Bosphonıs vapurunu alan Kalkavan-lar firması gemiyi parçalamaya baş-lanuşldrdır»
Parçalanma İşinin bir ay kadar süreceği tahmin edilmektedir.
Cankurtarma ve kan verme İstasyonu
Sağlık Bakanlığınca Belediyeden setin alınan eski Beyoğlu Hastaha-neslnin bir kısmında âcil vakalar karşısında büyük bir cankurtarma ve kan verme İstasyonunun açılmasına karar verilmiştir,
. Bakanlığın bütçesine bu iş İçin konulan tahsisatın kullanılmasına başlanılmak Üzeredir. İlk iş olarak binanıh tâdil ve tefrişi işi tamamlanacaktır.
Sağlık Ve Sosyal Yardım Müdürü Dr, Faik Yargıcı eski haslahaneye giderek binayı tetkik etmiştir. Tâdil işi yakın zamanda tamamlanacak ve yeni cankurtarma merkezi önümüzdeki ny faaliyete geçecektir»
W. A. Y. toplantısı için hususî sigara ve kibrit
Tekel İdaresi» 13 ağustosta şehrimizde toplanacak olan W. A. Y. (Dünya Gençlik Birliği) umumi kongresi İçin hususi sigara ve kibrit çıkarmaya karar vermiştir.
Şunu da söyliyeyim: İzmir! ilk ziyaretlerim bana (Memleket Hikâyeleri) cildinde yer alan bir kaç hijcâye yazdırmağa vesile olmuştu. Lâkin İzmir için en güzel yazımın (Ay Peşinde) i-simli masal veya efsane olduğunu ileri süren edebiyatçılar vardır. Kurtuluştan çok evvel, kurtuluşun muhakkak tecelli e-deceğlni katiyetle anlatan o yazı serlevhası, garajda otomobilden inip de İzmir toprağına a-yağimı tekrar basınca celi harflerle, flüoresan ışıklı bil- ilân gibi kafamda aydınlandı.
Yorgunluğuma rağmen kendimi rahat bir uykudan kalkmış kadar hafif buluyorum.
Türkiye tazyika maruzdur ve ordusu seferber vazıyettedir
(;nlıymalarını »öyle
vazife gördüğüm ikinci yutanımdan
MEMLEKETİMİZDEN AYRILAN LEO HOCHSTETTER, TÜRKİYEDEKİ AMERİKAN YARDIMI
TATBİKATI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜNÜ AÇIKLIYOR
Buffün, Hnyuondakl yeril vazifeline bMİnrnuk üzere memleketimizden ayrılacak olan TÜrklyedekl Mnıahall Plânı İdareM rözcürü ve Neşriyat Müdürü Leo HoühiUttar, t» Mnadlr yurdumuzda muhtelif vazifelerle bulunmuş hakiki bir Türk dOltudur.
Kendiliyle görüşon bir arkııdaşımı** xa Leo Hoahatottor» memleketimiz hakkındaki Ihtlamdarım ve Marahall Plânı İdarecinin ifade etmiştir?
— P çenedir memleketinizden!
ayrılacağım İçin büyük bir üzüntü duyuyorum» İlk fırsatta tekrar Tür-kİyeye gelmekten hakiki bir aandot duyacağım.
Demokrat Parti İle çalınma M-klI tesbit edildi
Demokrat Partinin Maraban Yardım İdareciyle no şekilde teşriki me-eul edeceği Ruacoll Dorr'un Başbakan Adnan Menderesle yaptığı uzun gö-rilşme çırasında teabit edilmiştir. Yine eskisi gibi çalışılacak, fakat bir kaç mütchacsıc ilâve edilerek daha verimli neticeler alınmasına gayret edilecektir. Gelecek iki yıl, Türk milleti İçin çok verimli deneler olacaktır ve yardımın asıl semereleri görülecektir.
Türkiye» M ar ahali Yardımında neden bir İatisna teşkil ediyor ?
Bence Türkiye iki bakımdan Mar-shall Plânına dahil memleketler arasında bir istisna teşkil etmektedir. Türkiye Plâna dahil bulunan diğer memleketler gibi harp âfetinden zarar görmemiş, tahribata uğramamış olduğu cihetle, harp tahribatının tamiri dağıl, memleketin yeniden imar ve kalkınması mevzuu bahistir. Bir çok servet menbalarınız henüz işle-tllmemlştlr. Zonguldakta 3 milyar tonluk bir kömür stokunun mevcudiyeti tesbit edildiği halde ihracat yapmak şöyle dursun iç piyasalarda bile kömür darlığı çekilmektedir ve fiyatlar çok pahalıdır. Münbit topraklarınızdan 5 milyon hektar ekilmemiştir. Buna mukabil geçen yıl 150 bin ton buğday ithal ettiniz. Petrol, manganez, antlmuan gibi tabiatın size bahşettiği bir çok hazineler hemen hemen henüz hiç el değmemiş bir halde durmaktadır.
Türk petrolleri ve Amerikan yardımı
Petrolunııza gelince Raman dağında şimdiye kadar açılmış olan 12 kuyu daha taharriyat safhasındadır. Buradaki petrol stokunun miktarı ve kıymeti hakkında şimdiden bir mütalâa yürütmek İmkânsızdır, Keşif plânlan tamamlandıktan sonra stoklar belli olacağından Raman petrollerinin Marshall Yardımiyle işletilmesi ancak o zaman mevzuu bahis olabilecektir.
Ad anada henüz petrol bulunmuş suyılamAz. Çünkü sondajlar tam ma-naaiyle radakl sahada mekte,
ettirmektedir.
İlerlemiş değildir. Ancak bu-arazlnln jeolojik durumu bu petrol bulunduğu hissini ver-ve sonraj yapılmasını İcap
TUrklyenİn lıarbden gördüğü zararlar
İşte bütün bu sebeplerden Türkiye Marshall Plânına dahil memleketler arasında yegânedir. Türkiyenin AsyalI bir Devlet olduğu halde Mar-shall Yardımının Avrupaya ait plânına neden alındığı sualine sık sık muhatap olduğumuz zaman, Türkiye coğrafi (Jurumu itibariyle Asyalı bir
devlet «nyılea bile, ideoloji bakımından, »lyaeeti hnkımından, İktisadiyatı bakımından tam mttnaelylo AvrupalI olduğunu lebat edebiliyorum Hık »ık muhatap olduğumun ikinci bir atıalo Marahnll Yardımının harp tahribatına marue kalan memleketlere teşmil edildiği halde Türklyeye neden yardım ediliyor? »orunuydu. Türki-ycnln harpten müteoaalr olmadığını aöylemek «edece bir gaftır. EvvelA Iktiaadl pazarlarını kaybetmiştir, 12 neneden beri devam eden seferberlik, umumi bütçesinin yüzde 4fi ini sömürmektedir. Sll&h altına çağırılan fertlerin I» sahasında bıraktıkları boşluk sebebiyle İstihsal noksanlığının hesabını da ayrıca mütalAa etmek lâğımdır.
Türkiye, hâlâ tazyik altındadır
Bütün harbe giren devletler, hattâ Amerika bile terhis yapmıştır. Fakat Türkiye hâlâ tazyik altındadır. Terhis yapamamıştır. Harp esnasında tahribata uğramamı», fakat lktlsa-den bombardımanlara maruz kalmıştır.
Türkiye, Avrupaya nasıl muhtaç İne Avrupa da Türkiyeye aynı derecede muhtaçtır. Çünkü aoğuk harp dolayısiyle Batı Avrupa, Doğudaki yiyecek anbarlarını tamamiyle kaybetmiştir. 150 bin ton buğday ithalâtı yerine Türkiye bunun birkaç mislini ihraç edebilecek durumdadır. Bu retle İthalâtı da artacaktır.
Bugün Zonguldaktaki işçilerin serisi kalifiye işçi değil, senelik, dece birkaç aylık çalışmağa
köylülerdir. İstihsalin artmaulyle bir kalifiye işçi sınıfı yani kuvvetli bir müstahsil kütle peyda olacaktır.
Peyk devletlerin 5 senelik programlarına gelince; bunların cebirle, tazyikla, teknikten mahrum olarak tatblkına çalışılmaktadır ki, bundan müebet bir fayda beklenemiyeceği tabiîdir.
Serbest teşebbüse yardım nasıl olacak ?
Marshall Plânı İdaresi serbest teşebbüse yardım ederken, spekülatörlerle değil, mantıki ve halkın menfaatine en uygun bir şekilde iş göörebi-lecek dürüst, ve namuslu iş adamlarını seçecektir. Bu suretle piyasada serbest rekabet İmkânlarının halk kütleleri lehine gelişmesi sağlanacaktır.
İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahreddln Kerim Gökay, bu eski Türk dostuna şehrin bir hatırası olmak üzere bir gümüş tabaka hediye etmiştir.
8U-
ek-sa-gelen
Dışişleri Bakanı, dün akşam Ankaraya gitti
Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü dün akşam ekspresle Ankaraya hareket etmiştir.
İstasyonda kendisiyle görüşen gazetecilere Bakan. Elçiler arasında yapılan değişiklikten haberi olmadığını söylemiştir.
Aynı trenle 50 kadar milletvekili Ankaraya dönmüştür.
Şehrimizdeki ilkokul mezunlan
Şehrimizdeki okulların son sınıfında bulunan Öğrencilerin bir hazirandan beri devam eden mezuniyet imtihanları sona ermiştir. Bütünlemeye kalan talebelerin imtihanları bir hafta sonra yapılacaktır.
Bu sene vilâyetimiz ilkokullarından 10 bini mütecaviz çocuğun mezun olacağı tahmin edilmektedir.
Üç senede yirmi İlkokul inşa edilecek
Milli flğitim Müdürlüğü, şehrimizdeki İlkokul binalarının bir kısmının artık kullanılamıyacak derecede harap olduğunu, diğer bir kıshiında da çifte öğrotim yapıldığını bildirerek Istenbulda yeniden 30 İlkokulun inşasını Belediyeden istemiştir.
Belediye, istenilen 30 mektep yerine üç senede 20 okul inşasını kabul etrnlş ve bunun için Üç milyon lira ayrılmıştır» Yeni okulların arsaları hazır olmakla beraber yirmi ilkokulun inşası için dahi Üç milyon lirayı aşan bir paraya lüzum hâttıl olmaktadır, Yeni okulların yemekhane sa-îonlstrlyle kalorifer tesisatlarından vazgeçildiği takdirde üç milyon liraya çıkabileceği anlaşılmakta İse de alâkalılar kalorifersiz ve yemekhanesi» okul yaptırılmasına taraftar değillerdir» Bu hususta Belediyeden yeniden tahsisat istenecektir,
■ ■ — ■ —e
Ayazagadaki diinkil at yarıştan
Ayazağada bulunan BUvart Okulundaki yaramalara dlln da kalabalık bir aeyirol kütlesi önllnda davam edilmiştir.
Dünkü birinci ko»u, kırbaç yan>-ması idi. Bu ko»uya iki»»r atlı olarak girdiler. Netlced» Binbaşı Eyüp Öncü, Yüzb. Salih Koç, Leylâ va Der» vl» ismindeki atlarıyla birinci, YıK Bedri Bbk», Yzb. Eyüp Yiğittürk, Günal ve A) t un isimli etleriyle İkinci. Y’zb. Cevdet Sümer, Ysb. Tevfik Yücel, Ece ve Cesur İsimli atlar! yİ e üçüncülüğü kazanmışlardır.
İkinci yan»ma mânlalan biraz daha yükseltilerek yapılmış ve neticede Ysb. Eyüp Yigittürk, Battal isimli atıyla birinci, üstğrm. Tahsin Engin Roman» isimli atiyle İkinci ve Saim Polatkan da Bahar isimli atly» le üçüncü olmuşlardır.
Geceleri gıda maddesi satacak yerler ve lokantalara izin verilmesi
Geceleri çalışan işçilerin İşten çıktıkları geç Baatlerde yiyecek salan yerlerle lokantaların kapalı olması yüzünden müşkül bir durumda kaldıkları daimî bir şikâyet mevzuu teşkil etmektedir. Bu haklı şikâyetler karşısında Vali ve Belediye Başkanı, geç saatlere kadar açık kalmak lstiyecek yiyecek dükkânlarına müsaade verilmesi işinin tetkik edileceğini ve mevcut mevzuat çerçevesi dahilinde bunlara müsaade verilmesine çalışılacağını vâdetmiştlr.
"Adana” vapuru gitti
Adana vapuru dün saat 16 da 140 yolcu ve 60 ton yükle Doğu-Batı Akdeniz »eterine çıkmıştır.
Nişantaşı Nilüfer Hatun ilkokulunun sergisi
Nişantaşı Nilüfer Hatun ilkokulunun senelik el İşi sergisi dün kalabalık 1bir davetli kütlesi huzurunda açılmıştır. Küçük sanatkârların •-serleri pek beğenilmiştir. Bilhassa Mine Cemalin İşlediği yaatık vs masa örtüleri dikkati çekmiştir.
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi!
VENÎ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden: Sacİd ÖGET
*
Balildiğl yer t
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LÎMtTED ŞİRKETİ MATBAASI
RESAD NURİ GÜNTEKİN
____ ________ —————*
Kavak Yelleri
— 12 —
Vilâyet sınırlarına kadar heyete refakat e-decek olan Vali dal gibi vücudü, çenetti altındaki sıracadan biraa yana çarpılmış başı ile gös. terifalz bir adamdı. Üstelik enerjik görüneceğim diye sırtına spor bir ceket, ince ve çarpık bacaklarına lakoçyah neferlerin etekliğine benzer damalı bir kısa pantolon giymişti. Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü anlanıp akıyor ve ikide bir burnunu çekerek garip yüz hareketleri yapıyordu. Yine heyete refakat eden Vilâyet Sıhhiye Müdürü ise ondan da beter bir haldeydi. Her Cumhuriyet balosu için karısına îetanbulun en pahalı terzilerinin birinden bir tuvalet getirtmekle meşhur olan bu garip mcBİckdaş eskilikten âdeta yosun gibi yeşermiş siyah ceketi, gevşemiş iplikleri ucunda kuru çam kozalağı gibi sallanan düğmeleriyle, sivri ve uzun çehresinde birbirine yakın küçük mavi gözleriyle, hele konuşurken durmadan oynattığı ellerinin karanlıkta ahır kapısı mandalı yoklar gibi hareketleriyle bir fen adamından *-lya(le ol hırsızlarına benziyordu.
Genel Sekreter heykelin önünde verdiği söylev esnasında, biraz evvel kordeleyl kestiği ma. kasla oynarken parmağını kanatmıştı. Hemen 56
daireden çantamı getirterek tedavisini yaptım. Sonra mebuslardan midesi okşlycn birine blamut, başı ağrıyan bir bankasına verorıal verdim. Tüpte kalan iki üç taneyi de yol ihtiyatı olarak zorla kendisine kabul ettirdim. Hiç bir maksat gütmeyerek sırf vazife diye yaptığım bu ufak tefek hizmetler hoşa gitti. Yeni İstasyon Parkında kendileri için hazırlanmış olan sofrada Genel Sekreter de, arkadaşları da hep benimle konuştular. Kendini unutturmak ve bu ziyareti kazasız belâsız savmaktan başka bir düşüncesi bulunmayan bizim Kaymakam, buna memnun oluyor. Fakat Vali İle Sıhhiye Müdürü dehşetli şişiniyorlardı Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilâttan pek memnun kaldı. Bizmuttan sonra keyfi yerine gelerek rakı içmeğe başlamış olan mebus, taşkın bir heyecanla:
— Zatiâliniziu bu zamana kadar kaza hekimi kalmış bulunmanız hayret, enderi hayrettir doğrusu, dedi ve “Haklı mıyım, haksız mıyım Allahaşkma beyefendi?” diye Genel Sekretere hitap etti
Ben onun cevabım bekloıne(len hemen yetiştirdim:
— Benim gözümde memuriyetin küçüğü büyüğü yoktur. Gözümü açtım, bu kasabayı i gördüm. Öntin dertleriyle hemdert oldum. Başka bir yerde daha yüksek bir memuriyet lûtfe-dilse de itizar ederim.
Böyle samimi konuşmalarda sözlerimden hiç eksik etmediğim lâtife çeşnisini temin için: “Burada kalmak için hattâ Üste biraz para da vermeğe razıyım” diye ilâve edecektim. Fakat bunun lüzumundan t azla gerçeğe uygun olduğunu düşünerek kendimi toparladım ve başka bir şey söyledim: — “Meğer kİ para mülâhazahırı-57
nın daha fovkında bir sebep beni ağlaya ağlaya buradan gitmeğe mecbur etsin.,.
Genel Sekreter ve mebuslarla akran gibi konuşup şakalaşmamı hazmedemeyen Sıhhiye müdürü, en dişlilerden biri olduğu bilinen midesi bozuk mebusun sözlerini işitince büsbütün çarpılmıştı. Açık teminatımdan sonra az çok ferahhyarak ağzı açıldı; yani yemeye ve üstüs-te bira içmeye başladı. Fakat bu sefer de galiba sarhoş olmuştu. Gömleğinin muşamba fener gibi kıvrım kıvrım kolları ceketinin kısalmış kollarından sarkarak masanın kenarında piyano çalar gibi parmaklariyle bir şeyler yapıyordu. Sonra parmağını açık tuzluğa sokup sokup ağzına götürmeğe ve dişlerinin arasından ıslık gibi acayip sesler çıkarmağa başladı.
ELUml göğsümün üstünde» insan namusu, nun merkezi farzedilen noktaya koyarak söylediğim sözlerden Genel Sekreter dc memnun olmuştu. İri scslyleî
— Varol kardeş, dedi, “Cumhuriyet fazilettir” dediğimiz zaman biz dalma kurtuluş sava, şmıızı tttldp eden kalkınma savaşımızın sizin gibi adsız kahramanlarını kasdotmlşlzdır
Onun bu sözü, biraz evvel hazırlandığım söylediğim »sulh taarruzu için gllzel bir vesile oldu, Belediye Reisi, Parti Reisi ve komploya dahil eşraf birbiri ardınca ve baznn hep bir ağızdan beni göklere çıkarmağa başladılar ve neticede gerek Genel Sekreterden, gerek öteki hatırlı zatlardan mebualug^mı delâletlerini açıkça I rica ettiler. Bizmut yutan mebus, veronal yutan mebus ve hattâ hiç bir şey yutmadıkları halde ı hasbeten llllâh konuşan öteki mebuslar can ve yürekten yardım vadettiler. Yalnız biraz evvel memleketin benim gibi adsız kahramanları
Ğ8
bir mücevherci taç sayıp başına giymekten kıvanç duyacağını temin eden Genel Sekreter bu meselede nedense açık konuşmaktan çekindi ki belki de Valiyi ve Sıhhiye Müdürünü kıskandırmamak içindi. Fakat hal ve tavrı kendisinin dc buna taraftar olduğuna şüphe bırakmıyordu. Bi. ıaz sonra misafirleri parkın önünde bekleyen yataklı vagonlarına bindirip arka furgondaki fren memurundan başka kimsenin göreıniyece-ği uzaklara kadar el, kol ve mendil İşaretleriyle uğurladıktan sonra etrafımı alan dostlar birer birer boynuma sarıldılar ve mebusluğumu şimdiden tebrik ettiler
Mebusluk gerçi pek heves ettiğim şey de. ğildir. Fakat kasabanın bana gösterdiği bağlılık cidden yüreğime dokundu ve zavallı Cclileyi gömdüğümüz günün akşamı, inatçı bir katır gibi ayak diremiş göz yaşlarından bir kaç damla, sının göz kapaklarımı nemlendirdiğini hissettim.
“Oldu, oldu gayrı. Gelecek kısmî seçimde yüzde yüz mebussunuz” diye» beni tebrik edenler hıına inanıyorlar mıydı? Bir kısmı belki. Fakat aralarındaki, mâruf tâbiriyle, bir kaç yağ-ınur yemiş kıırt muhakkak ki inanmıyor, fakat beni içine düşürdükleri kurt kapanının bende bir daha buradan ayrılmağa mecal bırakmayacağını sanarak memnun oluyorlardı,
Bu da sulh taarruzlarının İkincisi...
XIII
ÜÇÜNCÜ TAARRUZ
Üçüncüye gelince, o da evvelkilerden daha az sağlam biı temele dayanmunıuktaydı. Hattâ çok basit ve iptidai görünüşü altında ötekilerden çok daha sigortalı bir neticeye ulaşabilirdi. Beni yeniden evlendirmek, ağacın sökülmüş kö. künü toprağın on sağlamında tekrar berkitmek, 50
Bu üçüncü taarruzun âdeta karanlıkta bir komplo gibi etrafımda ağır ağır geliştiğini görüyordum. Bu grupun Üyeleri ötekilerden çok daha kalabalıktı ve büyükçe bir kısmı kadındı. BI. rinci ve ikinci partiler aşağı yukarı haspl çalıştıkları ve şahsî menfaat maksadı gütmedikleri halde, üçüncüsünde bu da büyük bir rol oynuyor ve Celbenin ailesi içinde ve dışında bir çok kimseler, kendileri İçin de, bir p3y yontmak gayretine düştüklerinden aralarında hiziplere ayrılıyorlar, türlü hilelerle birbirlerini atlatmağa çalışıyorlardı. Bugüne kadar Karayanıuk-lar ailesi tekelinde kalmış bir çöpsüz üzüm bütün nakit parası, malı ve şerefiyle rastgele birine kaptırılamazdı. Hâsılı beni evlendirmek isteyenlerin mücadelesi âdeta siyasî parti kavgalarına döndü ve yabancıya karşı aralarından su sızmayan partili kardeşlerin dahili köşe kapmacalarda yaptıkları gibi muhtelif aile gruplan a-rasında şiddetli bir rekabet alıp yürüdü. Aralarına beni avlamak için kaşına gözüne, koluna, kalçasına güvenen partisiz müstakiller de karışınca mesele büsbütün ciddi bir şekil aldı.
Bununla beraber, görünürde ortalık süt limandı. Karımın üç ayı çıkmak değil de kırk lokması bile dökülmeden bana bir teklifte bulunmak vicdana \aynı zamanda da ihtiyata uygun olmayacağından kimse açık bir şey söylemiyor fakat bir çok kimseler ölenle ölünmeye-ceğl, kadınsız evin şuhuz bağa benzeyeceği, erkeğin yaşı olmadığı v.s. yolunda halk hikmetleriyle zemin hazırlamağa ve ağzımı yoklamağa uğraşıyorlardı, Yine bunlardan bazıları parkta yahut cczalıanedc evlenme mevzuu üzerine, gûya kendi aralarında, münâkaşalara girişiyorlar, hattâ birbirleriylc ufak çarpışmalar yapıyorlardı.
(Df vann var)
60
12 Haziran 1950
YENİ İSTANBUL
Ingilferede
Liberallerin
istiklâli
Edirne
%
İngiliz Ha-hazırlanan 225 uçağın
•»*
• • • (
• • • ( • • •
LONDRADA HUSUSÎ MUHABİRİMİZ BİLDİRİYOR
İSTİKLÂL HARBİMİZDE
SÜVARİ KOLORDUSU
EMEKLÎ Orgeneral Fahreddin Al-tay İstiklâl Harbimizde Süvari Kolordusu (1) adlı eserim İmzaladıktan sonra bana uzatırken, tevazu ve çekingenlikle: :“Belki hepsini okuyacak vaktiniz olmaz, hiç olmazsa şu son holüme bir göz gezdirirseniz memnun kalırım.” demişti. Bu son bölümün adı: 9 Eylül 1922, İznıîre girlş’tir. Fahreddin Al tay bu tarihi günü şöyle anlatıyor: “Bu sabah, saat beşte, ortalık ağarırken. Sabun-cubel’e ilerileyen 2 ncı Süvari Tümeninin 20 nci Alay 4 üncü Bölüğünden Teğmen Enver komutasındaki keşif kolu düşmanın buralardan savuşmuş okluğunu görerek İleri tepelere çıkmış ve harikülâde bir manzara ile karşılaşmıştır: Sabah güneşinin tatlı ışıklan altında bir tablo gibi beliren güzel İzmir önündeki mavi su-lariyle Akdeniz ve bunları çevreleyen lâtif yeşilliklerle yüksek dağlardan terekküp eden bu tabii tabloda biraz kara noktalar körfezdeki ecnebi harp gemileri idi. Bu bahtiyar genç subayın raporunu yazarken Başkumandanın (Atatürkün) verdiği Akdeniz hedefine ilk ulaşanın kendisi olduğunu düşünerek ne kadar heyecana tutulduğunu tahmin etmek güç değildir... Raporu göndermeğe lüzum kalmıyor, tümenleri kendisine ulaşıyorlar, hep beraber ilerleme devanı ediyor... Alayın önünde yüzbaşı Şefereddin komutasında iki bölük gidiyor, sokaklardan geçerken Yunanlı evlerinden toplu süvarilerin bir ateşe uğramaması için sekiz er ellerinde tüfek, yaya olarak en önde yürüyorlar. Bunlar Halkapınar köprüsünü geçip Tuzakoğlu fabrikasına yaklaşınca fabrika pencerelerinden ânl bir ateşe uğruyorlar, içlerinden dördü yere seriliyor. Bu yavrucukların mübarek cesetleri önümüzde birer ok gibi başlan İzmire doğru yatıyor ve sanki bize “durmayın, ilerleyin!” diyordu... Öncü alayı bu şan-U cesetleri atayarak geçiyor, İzmir rıhıtmmda parke taşlannın çıkardığı nal sesleri Akdenizin bu taşlara çarparak çıkardığı hafif dalga seslerine kanşıyor. bir zafer marşı gibi nağme-leniyor... Pasaport yanından geçerken. bir manga kadar İngiliz deniz askeri tarafından selâmlanan öncü bönükleri az ileride sivil bir şahsın attığı el bombasiyle karşılaşıyorlar, yüzbaşı Şerefle bir kaç er hafifçe yaralanıyorlar, fakat aldınş etmiye-rek soluğu hükümet kapılarında alıyorlar... Şeref bir kaç erle hemen balkona çıkıyor, şanlı sancağımızı ö-perek direğe çekiyor ve selâmlıyor. Sancak yükselirken ak yıldızının bir kısmına yüzündeki yaranın kanının bulaştığını görüyor ve bu saadete ermekten taşan heyecanım gözlerinden boşaltıyor. Hıçıkınklanm tutamıyor, biran sonra kendisini topluyor, yanındakilere: '‘Arkadaşlar, vazifemiz bitmemiştir. Millet bizden daha çok şeyler bekliyor” diyerek aşağıya iniyorlar...”
Zengin askeri edebiyatımızın güzel
«
Yazan : Cevdet Perin örneklerinden birini daha veren bu satırları yazan Emekli Orgeneral, istiklâl Savaşımızın ileride İzmir destanını yazacak olan Türk şair vc muharrirlerine, bu kahramanlık anlannı tunçlaştırarak yahut renklerle tesbit ederek ebediyete maledecek olan Türk sanatkârlarına malzeme veri yor Gelecek nesillere inkılâbı korumak vazifesini devrederken, bu inkılâbın hangi şartlar içinde başladığını. bir kelime ile, bu vatanın nasıl kurtarıldığını öğretmemiz, büyük kurtarıcıların yanında adsız kahramanlarımızın, Meçhul Askerlerimizin macerasını da nakletmemiz lâzımdır.
Ara sıra maziye dönmek hem heyecanlı, hem de faydalı bir usuldür. Zira, insan oğlunun en büyük düşmanı unutkanlık, eski bir tâbirle “Nisyan“dır. tşte bunun için, E-mekli Orgeneralin okumaktan sıkılacağımı sandığı küçük kitabını büyük bir zevkle, başından sonuna ka dar, heın de bir çırpıda okudum. Mesleğime ait karıştırmak mecburiyetinde olduğum ilmi vc edebî kitapların, mecmuaların ve gazetelerin masamın üzerinde yığıldığı şu günlerde, kahraman ordumuzun en şanlı destanını nakleden bu sâhifeler bana mazinin tarihi günlerini de hatırlattı: 9 Eylül 1922 de. yabancı bir ülkedeyiz. Türk kolonisine mensup o-lanlar bizim evde toplanmışlar. Çocuk olmamıza rağmen, ben ve kardeşlerim bile ortalığı kaplayan heyecanlı havanın tesiriyle susuyoruz. Derken, ansızın kapı çalınıyor. Babam ve bir kaç arkadaşı: “İzmir a-lındı!” diye bağırarak içeriye giriyorlar. Herkes sevinçten ağlayarak birbiriyle kucaklaşıyor .. Bu andan sonrasını pek hatırlamıyorum. Zaten bir kaç hafta geçmeden yoliyle yurda dönmüştük.
Askeri tarihimiz hakkında kadar pek çok şey yazıldı,
itiraf etmek lâzımdır ki, yazılan tef rikalann, destanların, kitapların çoğu, maalesef, edebî bir değer taşı maktan uzaktır. Halbuki, ne kadar teknik bilgi ile dolu olursa olsun, bir eserin okunmasını ve ölmezliğini sağlayacak olan başlıca unsurun üslûp olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır. Fahreddin Altayın eseri bu bakımdan okuyucuyu tatmin edecek tarzda kaleme alınmıştır Şüphesiz bu küçük kitap içinde komutanları mızı ilgilendirecek izahlar, plânlar, hattâ bazı ifşaat bile var Fakat, e-serin teknik bakımdan tenkidini yapmak askeri yazarlarlarımıza düşer
Son günlerde Amerikan ordusundan süvari birliklerinin tamamiy-le kaldırıldığına dair alınan haberler de gözönünde bulundurularak, oldukça enteresan bir münakaşa kapısı da açılabilir.
Biz burada bu hâtıraları her Türk münevverinin okuyahileceğ bir kitap telâkki ederek, sadece intihalarımızı bildirmekle iktifa ettik
(1) İnsel Kitsbevi. İstanbul. 1949.
Londrada yapılan hususî toplantıdan sonra, Partinin istiklâli teyit edildi
Londra 11 AA. ı'Reuler) — Bu sene şubat ayında yapılan seçimlerden beri hem muhafazakârların hem do sosyalistlerin kendi taraflarında olduğunu iddia ettikleri İngiliz Liberal Partisi dün gece tamamiylc müstakil olduğunu yeniden teyit etmiştir.
Liberal Parti konseyinin Londrada yaptığı hususî müzakereler sonunda hu yolda bir karar sureti ittifakla kabul edilmiştir.
İngilterede büyük hava gösterileri
İngiliz ve dominyon kuvvetleriyle Amerikan, Fransız ve Holanda birliklerinin iştirak edeceği gösteriler, 7 ve 8 temmuzda yapılacak
Londra 11 A.A. (LPS) — va Kuvvetleri tarafından ve 7 ve 8 temmuz günleri
iştiraki ile yapılacak olan hava gösterilerinde Fransa, Holânda ve Belçika hava kuvvetleri, Ingiliz milletleri topluluğuna dahil altı memleket ve Birleşik Amerika hava kuvvetlerine mensup birlikler de iştirak edeceklerdir.
Mareşal Smuts'ın sıhhî durumu tekrar ağırlaştı
Pretorla. 11 A.A. ıReuter) — Bildi-rHdiğlne göre zatürreden rahatsız bulunan 80 yaşındaki Mareşal Smuts’ın durumu dün gece ağırlaşmıştır.
bugüne Fakat.
YENİ ISTAlNBÜL, Dünya hikâye müsabakası. Birinciye 5000 dolar
£ Z
F-
Z
>
*
c
€
T £
S a
« X
s
o
2
fi
4
&
(
F-
'Z
s
*
j *c
»*
z
c
Z E
( i i £
••
fi
o
a,
Ingiltere, Schuman Plânını reddetmekle, kendini Avrupa camiası dışında tutmuş oldu
Schuman Plânımı, sırf İmparatorluğa bağlı kalmak düşüncesiyle reddedenler, Avrupa konomik birliğinin kurulmasına mâni olamıyacaklardır
Londra 9 (Hususî muhabirimiz Ma-nuel Gasser bildiriyor) — Schuman Plânını reddeden Attlee’nin bu hareketindeki ehemmiyeti bir türlü anlayamayan veyahut anlamak istemeyenler, bazı münevver solcularla Lord Beaverbrook’tan ibarettir.
işçi Partisinin gazetelerinden “New Statesman”, Attlee’nin beyanatından bir gün evvel, İngiltere Hükümetinin, vakaa çelik ve kömür paktına iştirak etmek hususunda karar vermiş ve ancak Batı Avrupa Birliğini temin edecek olan bu paktı “Sosyal refah devleti” icaplarına uydurmak niyetinde bulunduğunu a-çıklamıştı. Görülüyor ki, “Sosyal refah devleti" nazariyecilerl, Avrupa kıtası ile hâlâ bir nevi mukadderat iştirakine inanıyorlarsa da, hakikatte, Avrupa realitesi ile hiç alâkası olmayan, bir hayal âleminde yaşıyorlar.
Sosyalistlerin tam karşı tarafında, gazeteci Lord Beaverbrook, Sunday Express’de, her zaman şiddetle ten-Icid ettiği İşçi Hükümetinin kararını alkışlamakta ve Schuman teklifinin
o* V
X A -
13 üncü Süvari Alayının kuruluş günü yıldönümü münasebetiyle evvelki gün Aııkaradaki süvari kışlası sahasında bir merasim tertiplenmiş ve merasimi müteakip bir süvari hücumu tatbikatı yapılmıştır. Resimde gösterilere iştirak eden erlerden bir grup görülmektedir.
* YENİ İSTANBUL, Dünya hikâye
*
YENİ İSTANBUL, dünya edebiyatının kapılarını Türk edebiyatına açıyor
Dünya, en iyi hikâyesini arıyor
Birinciye 5.000 dolar
*
M üsabakaya
giriş şartları
e
C:
7î ö
C
E.
A.
M
□ o î
8
O
fi.
c
s
*5
/
ız
Gazetemiz, öteden beri devamlı bir .şikâyet ve ar-tunun yakın müşahidi bulunması hasebiyle, İçinde şüphesiz dünya çapında değerler bulunan Türk ediplerine, dünya edebiyatının kapılarını açmak zamanının çoktan geldiğine kani İdi. işte bu sebepledir ki, Amerlkada İntişar etmekte olan Ncw-York Herald Tribüne gazetesinin tertip ettiği dünya hikâye müsabakamı. bizi bu gazete ile İşbirliğine şevketti ve şimdiye kadar Türkiyede yapılmamış olan milli bir hikâye müsabakasını tertip etnikle do vazifelendirdi. Maksadımız, bu suretle dünya edebiyatının kapılarını Türk edebiyatına açmak ve dünyaya bizde de değerli muharrirler yetlşebildiğini
İşte bu düşünce İledir değerli kalemlerini “Dünya t İrak o davet ediyoruz. Bu
yatı için muvaffak olması ancak onlar mllmkün olabilecektir.
İs bat etmektir.
kİ, memleketimizin bütün Hikâye Müsabakasına” iş-müsabakanın Türk edebi-sayesinde
Müsabakaya giriş şartları
Dünya Hikâye Müsabakasına, aşağıdaki şartlar dahilinde İştirak olunacaktır: A
— Tanınmış veya tanınmamış her muharrir, kendi Irıızusiyle veya miistear bir isimle müsabakaya İştirak edebilir.
Miifftear İsim kullananlar hakikî imzalarını hikâyelerinin bir nüshası altına atarak kapalı bir zarfla vc müsabaka nihayete erdiği tarihte açılmak üzere İdarehanemize tevdi edeceklerdir, k. — Hikâyelerin en az 1500. en çok 1000 kelimelik ve daktilo İle İki nıısha olarak. »ahlfenln bir tara* fına yazılmaları şarttır. Mevzu tamamen serbesttir. Hikâyeler, canlı, hakikî hayattan alınmış, aşk. macera, harp. İş, esrar, din ve ırk mücadeleleri veya beşeri İhtiras gibi her türlü mevzun sahip olabilir. Hikâyelerin sade, tabii bir dille yazılmış bulunmaları ve zamanımızda cereyan etmiş olmaları tercih sebebi teşkil eder. Fakat tekrar ediyoruz, mevzii kat'lyycn tahdit edilmiş değildir
C — Müsabakaya İştirak edenlerin gönderecekleri lıb kâyelerln başka bir yerde çıkmamış olması şart tır. Muharrir, bu hususta hikâyesine bir de ta-ahbütnanıo ekllyccektlr
— Hikayelerin gazetemize 80 haziran 1950 tarihine kadar makbuz mukabilinde bizzat tevdi edilmiş veya taahhütlü mektupla gönderilmiş olması İn zımdır. Hikâyelerin üzerine •‘Dünya müsabakası” kuydl konulmalıdır
D
İNHA ir J«PP 0002 ısm|wqüsnıu «tâlPHU
E
F
G
Muharrirler, müsabakaya iştirak için gönderdikleri hikâyeleri müsabaka neticesine kadar başka hiç bir yerde ncşretmemeyl taahhüt ederler.
— Gazetemizin edebî heyeti, gelen hikâyeler arasından bir ilk seçme yaparak en İyi 30 hikâyeyi tes-bit edecektir Bu hikâyeler gazetemizde neşredilecek ve hor hikâyeye 30 lira ücret verilecektir.
— Memleketin tanınmış ( diplerinden mürekkep büyük bir jüri, neşredilen 3ü hikâyeden en güzel İki tanesini seçecek, gazetemiz bunlara 300 er lira mükâfat verecektir.
— Türkiyede seçilen hu iki eser 5000 dolar mükâfattı Dünya Hikâye Müsabakasına girmek hakkını kazanarak gazetemiz tarafından Mlllctlcrn sı Jüriye tevdi edilecektir.
Dünyanın en güzel
50 Hikâyesi
Dünyanın en güzel lılkâyeHİ aranırken, bir I a raftan da müsabakaya İştirak eden milletler arasından en tyl 50 hikâye (le tevhit edilmiş olacaktır
YENİ İSTANBUL
Bıj 50 seçme hikâyenin Türkiyede neşir hakkını şimdiden temin etmiş bulunuyoruz. Bunları okuyucularına ayrıou takdim edecektir.
Kimlerle yarışacağız ?
Edebiyat tarihinin bu çok mühim müsabakasına daha şimdiden İştirak eden milletler şunlardır; İngiltere. İtalya, Almanya, Hollanda, İsviçre, İsveç, Nur* voç, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İsrail. Cenubi Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda. Hindistan, Seylân ve Yunanistan.
Müsabakaya Amerika da İştirak etmektedir. Fakat orası İçin tertip heyeti mekte ve ayrı tılr rniikâfal
başka bir şekil tatbik et-vermektedir
îMurıa *ıaaNvxsı in:ja
+ 0002 **PI1MIH
o
o
3
3 r cu
3
2
fi:
P
W e
'7
09
behemehal reddedilmesi icap ettiğinde ısrar etmektedir. I
Gerek Muhafazakâr Beaverbrook, gerekse de ‘'Sosyal refah devletinin istikbalini endişe ile düşünen Sosyalistlerin gözünü tek hakikat bürümüştür: imparatorluk!..
Hayal ne olursa olsun, Schuman Plânının ingilterede uğradığı âkıbet bir defa daha göstermiştir ki herhangi bir fikre körü körüne bağlanmak, realitelerden uzaklaşmayı mucip olmaktadır. Sosyalistlerin dünyadan uzak hayalperverllği ile imparatorluk Donklşotlannm realiteyi görmeyen temerrüdü bu hakikati açıkça göstermektedir.
Ingilterenin Schuman Plânını reddetmesi, Fransa ile bu memleket a-rasmda, Versailles’ı takip eden senelerden beri görülmemiş bir tezat yaratmıştır. 3 haziran kararı Brüksel ve Atlantik paktları ile kurulmuş olan münasebetleri geniş ölçüde felce uğratmış, Büyük Britanyanm gerek Avrupada gerekse bütün dünyada itibarını düşürmüştür. Bu mev-zudaki beyanatlarında çok ihtiyatlı davranmakla beraber Amerikalılar da, Ingiliz Hükümetinin bu tarzı hareketini hoş görmediklerini ve Schuman Plânına fiilen yardım eden memleketler safında bulunduklarını ihsas etmişlerdir. Bütün bu mahzurlar İngilterede bugün kabul edilmektedir.
Bu kusurun itiraf edilmiş olması ne kadar memnuniyete şayansa da, ne şahsi konuşmalarda, ne de matbuatta. 3 haziran kararına mukabil daha iyi bir hal çaresine tesadüf e-dilememesi, efkârı tereddüde düşürmektedir. Hattâ Ingilterenin Schuman Plânını reddetmesi dolayısiyle hâsıl olacak neticelerin kötüğünü, mübalâğalı olarak ortaya koyanlarda bile, Fransız Hükümetinin İngiltere Hükümetini bu derece açık ve şimdilik kati bir red cevabına şevketmiş olmasından mütevellit âdeta gizli bir sevinç sezilmektedir.
Ingiltere Schuman Plânına işti--rak etmemek suretiyle bu plânın tahakkukuna mâni olmayacak ve plânın iktisadi ve siyasî neticelerinden kendisini kurtaramıyacaktır. Halbuki muhafaza etmeğe çalıştığı ve ug runda 3 haziran kararını verdiği muvazene o kadar zayıftır ki, en hafif bir sarsıntı ile bozulabilir. Bu iti barla Schuman Plânını reddetmekle Ingiltere müstakbel gelişmenin neticelerinden değil, ancak mesuliyetinden kurtulmuş oluyor.
Mısır Kıralı Faruk’un hemşirelerinden Prenses Faika (sağda) İle Fuad Sadık Beyin nikâhları 4 haziranda Kıral tarafından resmen tasdik edilmiştir. Merasimden sonra genç gelin, kardeşleri Prenses Fevzlye (solda) ve Prenses Faize ile bir arada resim çektirmiştir.
İNGİLTERE - MISIR MÜNflSEBATI
Ingiliz Hükümetinin yeni verâiği, kzip edildi kûmetine, 1936 tarihli İngiliz - Mısır andlaşmasmın gözden geçirilmesi ve Ingiliz kuvvetlerinin Mısın tahliye etmeleri hakkında hiç bir nokta vermemiştir. Ayni çevreler, Kahire-nin El MısrI gazetesi tarafından yayınlanan nota metnini “saçma” olarak vasıflandırmalardır. Gazeteye göre. İngiltere Hükümeti önümüzdeki yaz mevsimine kadar harbîn pat-lıyacagı kanaatinde olup Süveyş Kanalı bölgesinde yerleşmiş bulunan birliklerinin işgal kuvvetleri olarak değil fakat Mısırın sağlamak üzere hayatî
üslenmiş birlikler olarak dilmelerini istemiştir.
Son zamanlarda Mısır Ingiliz - Mısır münasebetlerinin du-
rumu ve bu arada Mareşal Sir Will-am Siim’in Kahireye yaptığı ziyaret hakkında çok defa hayal mahsulü söylentileri aksettirdiği Londrada hatırlatılmaktadır.
bir nota
Londrada te
Londra, 11 • A.A. (AFP) — Bu sabah resmî çevrelerden bildirildiğine göre, Ingiliz Hükümeti Kahire Hü-
Sovyet Yüksek Şûrası bugün toplanıyor
Londra, 11 A.A. (United Press) — Moskova Radyosunun bildirdiğine göre yeni seçilen Sovyet Yüksek Şûrası ilk toplantısını pazartesi günü Krem-lin'in içtima salonunda yapacaktır.
f MEMLEKET HABERLERİ )
İnönü Şehitleri dün merasimle anıldı
Eskişehir, 11 (A.A.) — Buğun *aaı 10 da İnönü Şehitliğinde yılın mûtat ihtifali yapılmış, istiklâl uğruna car. veren kahramanlarımızın hâtıraları hürmet ve minnet ile anılmıştır.
Şehitliğe B.M.M., D.P.. C.H.P., îş
Bankası, komşu vilâyetler ve diğer mücsseselerden gönderilen çelenkler konulduktan sonra bir İhtiram duruşu ile tören açılmıştır.
B.M.M. ve ordu namına heyecanlı birer konuşma yapan hatipler, hürriyet ve İstiklâli için hor fedakârlığı İhtiyardan çekinmlyon Türk Milletinin aslâ esir olamıyucağını belirtmişlerdir
Fransız Akdeniz Donanması Komutanı İzmire döndü
Ankara. 11 (A.A.) — İki gündür şehrimizin misafiri bulunan Akdeniz Fransız Donanması Komutanı Vsami-ral Lanıbertin bu sabah 8,50 de Etimesgut Hava Alnnından özel uçağı ile İzmire hareket etmiştir.
Amiral Lanıbertin. hava alanında Genelkurmay Habcralma Başkanı. Deniz Kuvvetleri Fransız Büyük va Garnizonu uğurlnnmıştır.
Kurmay Başkanı ve Elçiliği erkânı vc Ha* subayları tarafından
savunmasını noktalarda telâkki e-
basınının
Binlerce köylü ve şehirlinin katıldığı ihtifale Ankara Vilâyet ve
Belediyesi. Bilecik. Eskişehir vilâyet leri, siyasî partiler ve îş Bankasını temsil eden zevat da İştirak etmiştir.
F. Belen, Eskişehirdeki tetkiklerini bitirdi
Eskişehir, 11 A.A.) — Bayındırlık Bakanı Fahri Belen, geceyi Esktşc-hirde geçirmiş ve bu sabah Vali, Mil-letvekillerlmizden Kemal Zeytinoğlu ve Muhtar Başkurt. Bayındırlık Müdürü, Su İşleri Müdürü ile birlikte Porsuk barajına gitmiştir.
Porsuk barajının halihazır ve müstakbel durumunu ve yeniden açılması mukarrer sulama kanalının proje ve plânlarını tetkik eden ve bunlara alt izahatı dinleyen Bakan, öğleden sonra Vilâyetle bir toplantı yapmış, sey-lâpzedeler için yeniden İnşa ettirilen evler hakkında konuşmuştur.
Bu inşaatın daha salim bir mecrada İlerlemesini arzu nacak yeni tedbirler larla konuşmuş ve vermiştir.
Bakan, bu akşanı çektir.
Bayar, 19 haziranda istirahate çekiliyor
w
Çeşme Ilıcaköyü, 11 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Ankaradan bildirildiğine göre sayın Cumhurbaşkanı Celâl Bayar 19 haziran günü E-ge ekspresiyle Ankaradan hareketle 20 haziran günü tzmire gelecek vc aynı akşam Çeşme plajlarındaki villâsında istirahate başlıyacaktır. Boyarın villâsındaki sıcak su tertibatı bozulduğundan bugün tamirine ve bina nm boyanmasına başlanmıştır. Ilıca köyü, kıymetli misafirini bu yıl da hararetle karşılıyacaktır. Bayarın Çeşmeye gelmesi münasebetiyle Türk vo ecnebi bir çok aileler vc bu mo-yanda senelerden beri politika hayatından çekilmiş olan tanınmış bazı simalar da yüksek bedelle ev kiralamışlardır.
Anlaşıldığına göre Bayar, istirahat İçin geleceği köyümüzde, vaktin bir kısmını Devlet işlerine tahsis yolunda kullanacaktır.
Eisenhower ve sulhun muhafazası
Sade top ve gemi ile sulh korunamaz. Namus, doğruluk ve adalet de lâzımdır
eden Bakan, alı-üzerlndc alâkalı-gerekli direktifi
Ankaraya döne-
Adanada on iki teknik ziraat merkezi kuruluyor
Adana, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Adana İli içinde 12 tane teknik ziraat merkezi kurulması için Bakanlık gerekil tahsisatı göndermiştir. Arsa yerlerinin teabitino ve İstimlâkine başlamış olan alâkalılar, inşaatı yakında ihale edeceklerdir.
New-York 11 A.A. (United Press) — General Eisenhower yıkıcı faaliyetlere girişen şahısların adalete uygun bir şekilde Hükümet vazifelerinden uzaklaştırılmaları gerektiğini dün gece söylemiştir.
Eisenhower: “Birleşik Amerikanın kuvveti maddî olduğu kadar manevî do olmalıdır., demiş ve .şunları ilâve etmiştir:
“Doğrudan doğruya Allaha karşı mesul olduğunu kabul eden bir Hükümet İdame ettirmeliyiz.,,
Elsenho\ver, sadece top vc gemilerle sulhun idame ettirilemiyeceğlni söyliyerek “Namusu, doğruluğu ve a-daleti kurmak isteğinde birlik oluşumuz bizi kurtaracaktır.” demiştir.
*
eşiyle beraber
Meclis Başkanı
Kııssell Dorr
Adana uçak alanı da gece uçuşlarına göre tanzim ediliyor
fi. c s
3
-z
«I d
z cc n. r
•
©
Koı altım,
Ankarada verilen bir kokteylde
Refik Kora.'tanın resmi kabulleri
Ankara» II (A.A.) — Büyük Millet Mcclfal Başkanı Refik Komitan (tın öğleden evvel Finlandiya Elçisi Baron YrJÖ-Kiişklnen ile Ingiliz Mas-alını güzün Mr. E> rcs'I ve Ürdün Elçisi Mohanımod Ali Elacluııl'yl ıııaka-jiıııdu kabul etmiştir.
Adana (Hususi muhabirimiz bildiri yor) — ICAO standartlan uçuş şartlarının C sınıfına uygun olan Adana uçak meydanının gece uçuşlarına da müsait bir hale getirilmesine çalışılmaktadır. Bu maksatla ısmarlanan malzeme gelmiş, montajına da başlanmıştır. BÖylccc Adana meydanında uçakların geceleri de piste rahatça İnip kalkmaları sağlanmış olacaktır. Meydandaki taksi yollarının da ışıklandırılması bu mevzun dahildir.
Işıklandırma İşleri biter bitmez güneydoğu - kuzeybatı pistinin 1800 metreye iblâğına geçilecek, meydan sahasındaki toprak cinsine göre 23 cm. stabilize temel üzerine 25 cm beton kaplama yapılacaktır.
Meydanda bazı teknik yeni binaların inşası sor.n ermiştir.
Yeni bir ablukaya karşı tedbirler
Bonn, 11 (Nafon) — Yeni bir Berlin ablukam ihtimalini gözönünden u-zak tutmayan Batı Almanya Federal Hükümetinin Batı Derlinde mühim gıda maddeleri stokları yapmış olduğu bildirilmektedir Sovyetler yeniden Batı Borlini kuşattıkları takdirde bu bölge halkının yeni bir hava koridoru kuruluncaya kadar sıkıntı çekmiyc-cekleri anlaşılmaktadır.
Seyyar gazete matbaası
Londra 11 A.A. (LPS) — Bu hafta Birmingham’da lüks bir vagona benzeyen bir nakil vasıtası görülmüştür. Vasıtanın içinde bir Linotip, bir fotoğraf makinesi, bir karanlık oda ve modern baskı makineleri bulunmaktadır. İki elektrik Jeneratörü baskı ve teloprinter makinesi İçin ve radyo ile fotoğraf ya^unı için lâzım olan elektrik cereyanını temin etmektedir. Nakil vasıtasında aydınlanan fhıores/ın lâmbalarla sağlanmaktadır. Bu seyyar gazete bürosu en son haberlerin sürüm vo yayınlanmasını mümkün kılmaktadır.
-----------------
MÜSABAKA KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak için ar şuğıdakl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-labllrceksiniz.
Tafsilâtını hor pazar günldi (YENİ İSTANBUL) da arayınız.
I
Sayfa 4
î B N î İSTANBUL
12 Haziran 1950
Amerika mektubu:
Milyoner sanatkârlar ve sefalet içinde ölen dâhiler
Plorre-Paul Rubens İçin mektubu almayı ihmal
vo havadar bir mahalle
17 nci asırda, Anvers jchrlnden ge-■ çen bir yabancı, eğer şehrin meşhurlarını ve güzelliklerini görmlye meraklıysa bir tavsiye etmez.
Onu açık
yo götürürler. Evin önüne geldiği zaman kapılar, paviyonlar, çardaklar, bahçedeki heykeller, duvardaki freskler herşey, herşey ona çok zengin birisiyle görüşeceğini anlatır.
Büyük bir salona kabul edilir, yerler yeşil muşamba ve onu süsliyen kıymetli şark halılariylc döşenmiştir. Yüksek şömine siyah mermerdendir. Duvarlara üstadın bir kaç tablosu yerleştirilmiştir.
Oradan yüksek tavanlı, her tarafı camekâ-n, çok aydınlık bir odaya geçirilir. Burası mitolojik sihirleriyle bütün sarayları süsllyen emsalsiz tabloların yapıldığı atölyedir.
Ortalıkta, güleryüzlü bir adam, e-linde büyük hır paletle dolaşmaktadır; bir taraftan kenarda oturan kâtibe yazdırdığı mektup İçin arası ra bir cümle söylerken, diğer taraftan yeni başlanmış bir tabloya bir iki fırça sürmektedir.
Bu zat. Ispanya ve Ingiltere kmallarının dostu ve Fransa Kırallçeslnln ressamı Rubens’tlr.
Ziyaretçi ilerleyince, evsahibl ona hoş geldiniz der ve hatırını sorarken, tablosunu, sekreterine Büyüyeceklerini ihmal etmez.
Nihayet, paletini bırakır. Roma Panth^on’u gibi yukarıdan aydınlatılmış, yuvarlak, büyük bir binada duran kolekaiyonlannı gezdirecektir. Arkadaşı Pelresc’le beraber, uzun seneler müddetince yaptıkları araştırmalar sonunda elde ettiği şeyler ve İtalyadan getirdiği kıymetli taşlar, heykeller, antika vazolar, hepsi buradadırlar.
Yan tarafta nadide kitaplarla dolu kütüphane, ileride, bahçenin öbür tarafında Rubens’in öğrencilerinin çalıştıkları muazzam atelye.
Bu evden başka Rubens’in Anvers*-te 7 tane en vardır; bunlardan 3 ü. bunun gibidirler, diğerleriyse geniş arazilerin içerisindeki çiftlik evleri ve şatolardır. Daha yeni aldığı Steen Şatosuna 250 bin Hra vermiştir.
★
Buradan bir kaç ybz kilometre ve iki asır ileri gidelim. İçte başka bir atelye, fakat bu sefer şehrin en güzel yerinde değil: geniş bir ormanın gölgesinde, bir kenar mahalle evi.
Buna ev diyebilmek için epey İyi niyetli olmak lâzımdır; salon o kadar küçük ve alçaktır ki, yoldan geçenler her zaman, içende kundura tamircisi gibi daima uğraşan adamı merakla seyrederler.
® - -1 -
Hicrî
ŞABAN
26
1369
VAKİİ
Güneş öğle ikindi
Akfam Yatsı îmsû l(
Dünyanın ne büyük tüneli nasıl yapılıyor?
Rembrandt,
Lr CtırrAge
Ayağında tahta ayakkabılar, köylü gibi giyinmiş olan bu adam; cn büyük modern ressamlardan biri: Bar-bizon’dakı otelyesinde J. F. Milletedir.
Bitirmekte olduğu şu tabloya bir gün 150 bin Ura vereceklerdir! Şimdilik, artık veresiye vermiyen ek mekçiyi, bakkalı, terziyi susturabile-cek kadar para ederse çoktan razıdır.
On beş senedir hep aynı vaziyettedir; daimi sefalet, borç, icra memur* ları, gıdaya ihtiyacı olan çocuklaj Azıcık yol parası bile olmadığından uzun zamandır göremediği anne ve onbaannesi ve onların ölümleri, hepsi biribirini takibetmektedlrler.
Kaç kere. tam. her şeyi bitmiş zannederken, mesut bir tesadüf cesur sanatkân kurtarmıştır.
Bir defasında, 48 İhtilâlinden sonra idi; iki gündür ne karısı, ne de kendisi bir şey yememişler, dert İçerisinde. kış günü soğuk atölyede, bir denirin üzerine oturmuş kötü kötü düşünüyorlardı. Akşam üzeri, kapı çalındı: bir dost, Güzel Sanatlar İdaresi tarafından 50 hra kadar bir para gotlıdf. Bu bir kaç günlük odun ve ekmek parasıydı. sonra ne yapacaklardı?
Başka bir defa, bir kadıns. bir marka resmi vapmış vo 10 lira alarak çok müşkül bir vaziyetten kurtulmuştu.
îşte böyle, kaç kere başı sıkışmış, oradan buradan yapılan yardımlarla, sanatkârın ailesi, mahvolmaktan kurtulmuş ve sefalet içerisinde dimdik durabilmişti!.
Zavallı ressamın, dükleri, hep talerdi.
Alman ve İngiliz müzeleri» eserlerini görülmemiş yüksek fiyatlarla payla-şaınamaktadırlnr.
Daha sonraları, resmin şeref ve para getirdiği devirlerde büyük sanatkâr Rembrandt, Amsterdam dım Sevenler Ccmiyeti’nden bir beklerken Ölmüş, Cııyp, bugün lerce lira değerinde şahesorlori sında sefaletten kıvr&nmıştı.
Ruysdaöl, Le Corrâ do bunlardan değil miydiler? Bir de bu büyük sanatkârların yanında ikinci derece-dckileri saymıya kalksak, bu sefalet listesinin sonu gelmez.
Ressam olan adam kendini kaderin eline bırakmıştır, ya mllyoneı o-lur yahut da seftılol içerisinde ölür gider.
Çeviren.* Nihat Detamen
Yar-ümit bin-ora-
böyle
ir
çalışırken düşün-can sıkıcı mesc-
J F. Milet tisna değildir. Çok ne, yoksulluktan gemileri boyamıya mecbur olmuş, 14 üncü asırda, en btlyük Alman ressamlarından Ste-phan Lochner hastahanode sefalet 1-çerlsinde ölmüştür. Halbuki bugün
renim
tarihinde bir is-esklden Protogâ-
u tünel, 80 milyon dolara mal olacak ve Amerikalılar, bunu otuz senede ödeyecekler (Amerikadaki Hususî Muhabirimiz bildiriyor.) — NoW-Yok 31 mayıs 1950. Amerikalıların bugünlerde giriştiği büyük içtimai faaliyetler, eski Roma devrindeki çalışmaları geride bırakmaktadır, Manhattan ile Brooklyn arasında İnşa edilen son sistem bir yetin canlı
Bu yenk
metredir; 35 metre derinliğe nan iki paralel tüpten meydana gelmiştir.
tünel, hu hummalı bir misalidir.
tünelin uzunluğu
faali*
2.780 daya-
Manhattan, dışarıya 20 denizaltı tüneli ve 20 köprüyle bağlıdır. Man-hattan’da inşa edilecek olan bir burun on az 80 milyon dolara malola-çaktır Amorikada, büyük memleket İşlerine alt masraf, halkın köprü veya buna mümasil yerlerden geçerken verdiği paralarla ödenir. Fransız İhtilâlini doğuran mühim sebeplerden biri de bu idi. Yeni tüneli otomobille geçmek için 35 sent para ödemek bizim geldiği İlân olundu. Bövlcce bir sene zarfında 3 milyon dolar para kapanılarak tünelin masrafı 30 sonede ödenecektir Yapılan tahkikat neticesinde, çeşitli istikametlere gitmek için günde 2,80 den falla otomobilin bıı tüneli geçmekte olduğu teshil edilmiştir, Tünek havalandırma İŞİ, insan boyunda olan 53 van-tilâtör tarafından yapılmaktadır. Ani vakalmdR, içindi 4 milyon hava tüpü
olan tünel 60 .saniyede hava değiştirebilecektir. Tüplerin kenarları beyaz fayanslardan müteşekkildir. Bu karoların adedi, 6.500 banyo dairesinin duvarlarını döşiyecok miktardadır. Bir işçinin bu duvarları tek başına döşemesi İçin 33 sene çalışması lâzım gelirdi
Tünelin damının çökmemesi için, oyuk içerisinde dışarıdaki suyun tazyiki kadar tazyik bulundurmak mecburiyeti vardır. Buna rağmen, iç tazyik birden çoğalacak olursa, dam birden parçalanır. Bu zor şerait içinde tüneli İnşa İndirmeden ftddit hava mışlardır.
İşçiler tünelin içinde günde 3 saat çalışıyorlar, günün geri kalan kısımlarını da tünelin hasrediyorlar
1880 senesinde defa bir denizaltı istenildiği zaman,
hava tazyiki çok olduğundan, 20 a-dam parçalanarak ölmüştü; cesetleri ırmağın sularında bulundu.
Daha sonraları 1016 da bir başka kaza daha oldu. Fakat hu sefer New-Vork'lu bir işçi olan Marshaü Maby, tünelin pullamasına rağmen tesadüfen ölmedi; tünelin duvadariyle beraber, suların içinde 8 metre havaya uçtu. Baygın bir halde East River ■ularında bulunduğu zaman canlı oluğunu hayretle gördüler. Bu kaza,
i( •klorlara insan vücudunun mııka-»meti hakkında bir takım yeni u-toklar açtı.
Bugün, artık denizaltı tünellerini kazasız belâsız İnşa edecek bir şanlı devreye ermiş bulunuyoruz, 8 işçinin hayatına malolan,- Manhattan ile Brooklyn arasındaki otomobil tünelinin inşaatında hiç bir kaza olmamıştır.
1950 do artık köprü devri nihayete ermiş bulunuyor. Zira, bir atom bombesiyle harabolacak köprü 8 milyon New-York’luya liman vazifesi gören koyların ağızlarını tıkıyabllir. Halbuki denizaltı tünelleriyle böyle bir mahzur kalmıyor.
edebilmek için dalgıçları Önce mühendisler müte-tazyikı denemeleri yap-
sathının inşasına
New-York'da ilk tüneli inşa edilmek tünelin içindeki
I
Tdyakııt AH Ilanuı zevceüi. .İmerlkayı ziyareti sırasında Tezaa’da bir çiftliği gezerek yetiştirilen cins Hiıul davarlarını tetkik etmiştir.
Öğrenmek ihtiyarında olduğumuz berşey
19 5 0 HAZİRAN
Rumî
MAYIS
12
Pıuuırte»l
VASATI
5.27
13.14
17.14
20.41
22.43
3.1Ü
30
1866
EZANİ
8.46
1.33
8 84 12.00
2.03
6.80
HALK 1 — Robenson Auaaı. 2 — Çanlar Çalarken.
İHTAN BUL (22367) 1 — Kıvırcık Paşa. 2 — Er Meydanı.
KIsmet (2Ş604) — Unutulmı-y^n Aşk. 2 — Leylâ.
MARMARA (23880) 1 — Lekeli Hayat, 2 — 8uçsu> Gangster, MİLLÎ (22082) 1 — Talih Kuşu 2 — Memiş.
TURAN (22127) 1 - Kanun Harici. 2 — 3 Ahbap Çavuşlar Ca-tfUH Peşinde.
YENİ (Bakırköy 16-120) 1 — Baba Katili. 2 - Efe Aşkı,
KADIKÖY CİHETİ
A* Kafkas
- Aşk Kahra-
Zaferi.
Meçhul
BEYOĞLU CİHETİ ALKAZAR (42563) 1 - Vahşet Baigmı. 2 — Adalar Perisi. AR (44304) 1 — Vtfosil 2 — Ölümden Kuvvetli. ATLAS (40835) X - Hamlar Geçidi. 2 — Aşk Oyunları. BEŞİKTAŞ BAlIÇEkİ J — sılzade Silâhşor, 2 — Kartalı.
ELIIAMRA (43505) 1
Kurbanı. 2 — Pasifik manı.
İNCİ (8-1505) 1 - ölüm 2 — Aşk imtihanı.
İPEK (41280) 1 — Su Periler». 2 — Bir Dulun Hayatı.
I-ALE (13595) 1 — Albukrck Fatihi (Türkço), 2 — Boyas İnci. MELEK (10868) 1 — Gönülden Sesler. 2 — Mücrim Gönüller. 8ABAY (41056) 1 — ölmeyen Aşk. 2 — inci Korsanları, SI ATI’ARK (83143) 1 — öldüren Para. 2 — Kara Şovda. 3— Kafkas Kartalı.
«UMUR (42851) 1
Kadının Mektupları. 2 — Operada Hayplct
ÜiAKK (10880) 1 — Korsanın Adaleti. 2 — Nalme,
8IK (43726) Kura Mızrak. (31 kısım).
TAKSİM (43101) 1 — Fakir Kızı Leylâ. 2 —» Ali Baba Kırk Haramiler.
tan ı — Saray Gözdeleri. 3— Boks Kıralı.
ÜNAL (49306) 1 - Ekmekçi
Kadın. 2 — Yaşamak Arzusu. YENİ 1 — Şgrlo Diktatör. 2 — Deniz Yıldızlan. 3 — Kanunsuz Şehir.
YILDIZ (428-17) 1 — Swlng Dc-lliori. 2 — Yutfil Yunun Sokağı,
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Mcınlş. 2 — Cennd Kutju.
AZAK (23542) 1 — Kanun Harici. 2 — Üç Ahbap Çavuşlar CatlUS Peşinde.
ÇEMBERLİTA6 (22613) 1 — Ormanlar Kın»İn 2 *- Suçsuz KntH. 3 — intikam Kurşunları. FERAH 1 — Büyüklük Dıdidftl. 2 — Namus Sözü. 3 — Tarza-mn HuzlneuL
hale (60112) ı - Yarasa. 3 — Batakhane Kıraliçenl.
OLEllA (60821) 1 —
Bülbüller, 2 — Macera HU REY YA (60882) 1 — 2 — Hazin Aşk.
ANKARA .
berilin Limanı, Sürgün
23132)
(150311
Gönlümdeki
U3846)
Monte Krhtonun Oğ-
Bir Yetimin
ANKARA
Aslan.
LîU Yt K
Günler.
CEBECİ
Ahi. 2 —
lu.
PARK (111311 1 — Günahtan
Sonra. 2 — Büyük A-^k. , sus (1407D Haareti nın Yüzüu’ll
st3iER (H07D 1 —
Faciası. 2 — şimal nnda Bir Kız.
ULUS (22219) 1 —
2 — Korkusuz Lasl.
YENİ (H040) 1 - Talihim caydı. 2 — İlk Vals.
Bütayma-
Bir Geco Kutupla-
İçli Kız
İZMİR
01-
ELiKAMRA i — Zoraki Misafir, 2 — CnsuHİar Çarpışıyor. 3 — Su Perileri,
LAl.E 1 — İstırap Çocuğu* 2— Le\lAnın Karlrri. 3 — İntikam Ateşi.
TAYYARE 1
din. 2
TAN 1
Leyi4nın Kaderi
Ateşi,
YENİ HÎNEMA
Maymun Ka-ölüm Perisi,
Iatırap Çuçuftu. 2 — Zaderl. 3 — İntikam
1 — Bağdat Uır.-ızı. 2 - BuHalo Bili. 3 -Keloğlan.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK Bir Dağ Masalı.
UÇAK - TRfcN - VAPUR
OLAN UÇAKLAR (Türk) Ankara — (Türk) Burua. -(Türk) İzmir — (Türk) lakende-Ankara — 15.50
B.E.A. (İngiliz) Londra, Nls, Roma, Atina — 16 30 D H.Y. (Türk) Erzurum. Elazıfc, Malatya, Kayseri. Ankara — 18 05 D.H.Y, (Türk) İzmir — 18,36 D.H.Y. (Türk) Ankara — 20.25 P.A.A. (Amerikan) Londra, Brükselden.
GELECEK
9.85 D.H.Y. 0.45 D.H.Y,
9,50 D.H.Y.
15.35 D.H.Y. nın, Adana,
1
HİKAYE
GİDECEK OLAN UÇAKLAR 8.30 B.E.A. (Ingiliz) Atina, Roma, NIs. Londra — 8.30 D.H.Y. (Türk) Bursa — 9.00 A.F.(Frun-Nl«) Atina, Roma, Paris — 9.00 D.H.Y. (Türk) Ankara, Malatya, Elaaığ, Diyarbakır, Aduna, İskenderun — 9.30 p. H.Y, (Türk) Ankara — 10.05 D.H.Y. (Türk) Afyon. Konya. Adana - 10.15 D.H.Y. (Türk) tamir - 10.25 D.H.Y. (Türk) -Ankara, Kahire — 10.80 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, İskenderun — 16.00 D.H.Y. (Türk) tsmir — 21 10 P.A.A, (Amerikan) Şam. Basra, Karaşl, Delhi, Kalküta. Bangkok, Hong-Kong’u.
GELECEK OLAN VAPURLAR 0.30 Konya (Bandırmadan) — 7.00 Seyyar (Kurabilenden) — 20.00 Sus (Mudanyadan) — 21.30 Bandırma (Bandırmadan).
müsik. — 14.40 Orkestra eserleri (pl). — 1500 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış v« programlar. — 18,00 Faaıl heyeti konseri. — 18.40 Dans müziği (p|). — 19 00 Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Cum snatl. Takdim eden: Erdem Burl. — 19.40 Çift mandolin kuarteti konseri.
— 20.00 Konuşma; Türkiye Turizm Kurumu adına — 20.10 Küçük orkestradan melodiler.
— 20.30 Şıırl(i vo türküler, —
2100 Louiıı Armatrong orkes-traeındAn usa müaiğl (pl). — 21.15 Dinleyici latoklnrl. (Türle müıifti), — 22.00 Senfonik müzik (pl). Şçhubert.. Senfoni "do majör,, "Büyüle senfoni — 22.45 Haberler. — 23.0ü Dans
müziği (pD. — 23 30 Programlar vo kapanış.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
6,10 Bnnchrma (Bandırmaya) —- 0.00 Sus ıMudnnyaya) 14 00 Eıre (Karadeniz) — 20.00 Konya (Bandırmaya).
YABANCI RADYOLARDAN NEÇME YAYINLAR:
GELECEK OTAN EKSPRESLER
0,16 Ankara
8.30 Ank/ıra, Eks. — 20.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
- 18.10 Ankara 20.30 Ankamya
0.00 Tarsus, okspresi — (Eke.) — 21.40 Doğu ekspresi.
ve program, — Şarkılar. — 13 00 Haber-
— 13 15 Salon nıÜBİhtarl
— 13.30 öğle Oaaetosl. — Karon Komple'den mola-(pl). — 14.00 Hava rapo-
ANKARAl
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Marşlar (pl). — 7.45 Huberlor. — 8.00 Hafif parçalar (pl). — 825 Günün programı ve hava raporu. — 8,30 Hafif orkestra müzikleri (pl). — 0.00 Kapuınş.
1228 Açılış
12.30 lor.
(pl).
13.45 diler
ru. akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program, — 18 (Mi M. S. Ayarı. — 18.00 Dana müKifti (ph. 18.30 Konuşma: Kitap Hiuıll. 18.45 Sinemu orguyla melodiler (pl). — 10.00
M R. A varı ye haberler.
M) 15 Geçmişte Bugün. — 10.20 Burküar. — 10.46 Tarihi Türk vnilzlğl. — 20 15 Radyo Gmw-leşi. — 20.30 Radyo aoııfonl or-kestraaı konseri. — 21.15 Konuşma. — 21.30 Bcothovvn • Patellk Munn|. — 21.45 Hafif
şarkılar .(pli. — 2?.00 Konuşma, 22.15 Halk türküleri. —
22.45 M. H. Ayan ve huberlor, — 23.00 Program ve kapanış.
İKTANBUL:
12.57 Açılış vo programlur.— 13.Ut» Haberler. — 13,15 Puaıflk Adalarından melodiler (pl). — 13,30 Hafif öğle müZlfcl. — 1100 Şarkı v«* türküler (pli. 14.30 Serbest ouut; Konuşma veya
LONDRA;
7.40 Jack Snllabury aalon nr-küMtruBi, — O.lö BBC varyete orkeatruNi konavrl. •— .10.30
John Bull orkostiftüimian hafif müzik. — 11.00 Operalardan parçalar. — 12.30 Dans mtızigi. — 13.3u Ruubııın orkestrasından hafif müaik. — 11.15 Klâsik
müalk dinleyici tetikleri. 1Ö.30 Sld Phillips dans orkestram. — 18,15 BBC hatif orkmı-Iram konsorl. — 10 18 Pb( Ulardan hafif müzik, — 20.30 Görüldü vo orkestrasından haftanın şarkıları, — 22 0() Mozart ve Bartok dan oda ınüslği. •• 23.15 Robort Fnrnon orkoHtıa-smdun hafif müzik.
Soldun nata:
1 — M itler o tara neyi harp vesilesi vaplı (iki külline). 2 — İlgini yok. 3 — Hcdınohuı; Su, 4 — Ağanın nsh (çoğul); Ziynet. 6 —. âlyaııl saf alimizi orada kazandık; Arasıru. 6 — Zevce; Bir poker tâbiri, 7 — Elektriğin ışık derecesini gösterir; Bir musiki Atalı; Nida 8 — Lâhza; Tersi meçhulü keşfetmeklik. 0 — Dazlak: Temi hakkaniyet ,10 — Nişaneni görün» ınez hale getir (iki kelime).
Yukarıdan ipindi:
1 ** Taaavvuru geniş (İki kolime). 2 — Göndormlyon. 3 — Parıltılar (eski terim çoğul); Bir odnt. 4 — Fikir d&nış: Cilt, ö — Harabiyot; Zekâsının sü-pabı patlamış. 6 — Saçma (rakı terimi; Duduk. harflerden birinin Gary Cooper’in bir İHmi. 8 — CUal; Bir anası; Tersi löke. 9 mnk. 10
Blr UBVU
7 — Eski okunuşu; roHındckı nakil va-Arttır-nlll.
DÎNKV BULMACANIN HALLİ
Spor id in (İhı-(9İŞİI) Mo-
1 hılıeıuft-Yeni Turan
Solılmi mului
1 — Asabi çocuk. 3 — Baki; Ama. 3 — AiukIİİI; U». 4 - Silâh: Nnms. ft — Ira; Akis. (I Yan; Layıkı. 7 - Ak; Sara-
nad» 8 — Nuna; At; Oı*. ü — îlik aş; Dal. 10 — Kafanı ko-rıl.
EMİNÖNÜ ı Roşlr Kemal (Sirkeci) — itimat Kadri (Küçük-pazar) — Sultanahmet (Atomdur) — Auadur (Gcıdlkpnşn). BEYOGl.Uı Do|la«U(ia (Mor-k«R) — Nihat (Taksim) — A-yazpaşa (Taksim) — Hayroddln Tav (Galata) — lata) — A takan cldlycköy (tylşll) lu (Hnsköy) — (Kasımpaşa).
l‘ATİ Ilı Ünivoi’Hİto (Şohuıulo-lııışı) — Ziya Nuri (Aknaıny)
— Emin Rıdvan (Snıınıtya) — Nazım Malkoç (Şohrenılnl) — Bdlrnolmpı (KaragümrUkı — Haylin Berk (Fonprğ
EY 1'l*ı Ayvanaaray Şifa.
BEŞİKTAŞ! Nail Halil — Orta köy — Gıyaseddln Dlvnnlıoğ-lu (Arnavutköy) — M ark o a (Bebok).
KADIKÖY! Merkez — bVncr-volu — Erenköy — A. Cafer Çağatay (Bostancı).
( SKUdar: Merkoz IIEYBELİADA; H. Halk. bUyUKADA: Hnllı
İZMİR: Knratuş (Ynlılnr) — AİNoncak —■ Ek© (Rnanıahııne)
— Hilal ıKemomltıı — Aar) (Eşraf pa4|0 i
ANKMCA: Hayat — Üniversite
— Güray.
Yukurıdan matı:
1 — Abııtnvunık. 2 — Hâni; Ahalin. 3 Akalın; Sı (nıf)4— Bıdtır; Saka. 5 — İhale; An. (1 — Çal; İş anı. 7 — Iıuıyet. 8 — Ca: Akın; De. 0 — Uınu-ml karar. 10 — Khnami dolu.
Bevoglu 44044 Kadıköy 61)872
latunbul 21222 Oalclldnr 6(3)43
Ankara 00, İzmir 2222 Karşıyaka 15055
IhUinbul HovomIu Anadolu yakuta An Is ıı rn
İzmir
41008
01
2251
* FRANSIZ ARTİSTİNDEN
TÜRK MUHARRİRİNE
1
★
tanınmış muharrir ve müeiliflerlmMen piyesinin Pariste temsil edildiğini ve büyük bildirmiştik. Bu münasebetle mulmrrlr Qe
Rıındnn bir müddet evvel dat Nedim Tör’ün "Kör,, adlı bir muvaffakiyet kazandığını eseri Pariah* temsil eden Fransız artistleri arasında başhyan mektuplaşma
Türk sanat! için cidden iyi bir istikamette inkişaf etmiş ve "Kör„ roHintt ifa etlen Lucien Houbert, Vedat Nedim Tör’e aşağıdaki satırları yazmıstm
«•-_ Parist^ İlk defa olarak bir Türk piyesini oynadığım için balıtir*» rını. Ayıu zamanda kör rolüne de İlk defa çıktığım İçin kahranısnır—i kompoze ederken sanatlral tanımakta yeni bir «ey daha öğrenmiş oldum,
Eserlerinizin Fransaya uelnıeM, tiyatro hazînemizi ancak zengtnlaftl-recektlr. Bıınıın İçin her eserinizi büyük bir tdAka llo okuyacağımdan emin olablllrslıılz.,,
Bu sevinilecek hâdiseyi, memleket nanuti hesabına sevinçle bar>ılad>-ğımızılan okuyucularımıza bildirmeyi vazife saydık. Yukarıdaki recim» Vedat Nedim'e Luotan Houbert tarafından gönderilmiştir.
Prysky ailesinin kaderi
Yazan: Gerald Kersh
I 80Ü senesinin bir kış günü, Jan ■ Prysky adındaki fırıncı, hamur teknesinin arkasına çömelmiş, oıiş gibi kokun taze çörek tepsisir -iştahlı iştahlı bakan çırağı Wla-dislaw’ı gözetliyordu. Birden dikkat kesildi: Wladlslaw tepsiye biraz daha yaklaşmıştı. Çöreklerin kokusu küçüğü sarhoş ediyordu. Bir kere yutkundu, korkarak sağına «oluna bir gözattı ve —Prysky’nin umduğu gibi— bir çöreği kaparak hırsla ısırdı.
Prysky bağırarak yerinden fırladı. MNe... seni hırsız seni! işte en nihayet yakalandın.," trı yapılı, sözünü sakınmayan bir adamdı. Çırak, korkudan çöreği elinden yere atarak, bir köşeye sindi. Fırıncı, iri kolunu uzattı; tam tokat atmaya hazırlanırken Wladislaw, başım eğdi ve kendini vere attı; ustanın bacakları arasından kayarak, bir daha gelmemek üzere gözden kayboldu. Prysky. boşa I-nen kolunu, kenarda duran üç kenarlı terazinin sivri köşesine çarptı, Eli hafifçe sıyrıldı.
Üç gün sonra eli gittikçe şişmeğe başladı; dördüncü gün kolunun altında bir sertlik belirdi, bütün vücudunu bir sancı kapladı. Yaraya bakan doktor. "Beyim, fazla merak edilecek bir şey yok. Bir parça metin ulun, Muharvbe meydanında böyle bir kolu on saniyede keserdik,” dedi. Prysky’nin kolunun kesilmesi 2 dakika, 30 saniye sürdü! Doktorun dediğine göre, buna sebep Prysky’nin ameliyat esnasında bir türlü rahat durmaması idi.
"Zavallı yavrucak, zayıf?" diye havıf-Janko’nun kulağın-bundan sonra kabil az yemeğe gayret
Jan Prysky bıı vakadan sonra, bir yardımcı tutmağa mecbur oldu. Aldığı yardımcı, ustasının müşterileriyle ahbap olur olmaz ustasından ayrıldı ve ayni sokak içinde bir fırın açtı. Tabii Prysky İflâs etti.
Bir nkşam Varşcıvanın işlek caddelerinden birinde, gelip geçenlerin arasında gözüne kestirdiği bir yabancıya yaklaşarak, ceketinin sarkan kolunu gösterdi: ‘Zavallı bir askere merhamet edin/’ dedi, Adam, kendine uzatılan avuca bir gümüş para bıraktı. Meğer bu iş nckadar da basitmiş? Prysky artık hakiki mesleğini bulmuştu. Zaman çok kötüydü Napoleon’un sayesinde dilenci mesleğine rağbet artmıştı. Bütün bunlara rağmen, Prygky’nin şikâyet etmeğe hakkı yoktu. Onu buna mektup yazarak geçinen biı dilencinin kızı o-lan Etelka ile evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuştu. Bu çift Av-rupanm büyük şehirlerinde,
rum köşelerinde, harabelerde aü-rlimlü; fakat küçük oğulları Jan-ko da tam yetişti. Ona mesleğin ince noktalarını, bütün hilelerini öğretiyorlardı. "Her kazandığın kuruşu sıkı tut — Her şeyi kabul et fakat bir santim harcama, Erkekler budaladırlar, hele kailinim- duhıı da beterdir önlerinde iliz çök. sürün -- avuçal paru verirler Kimse aç bir inşamı bir lok ma ekmek vermekten çekinmez.
Hiç bir şeye para verme; ekmeğe bile?! Gelirini kuşağının içine yerleştir.İşte Prysky’nin oğluna verdiği nasihatle! bu nevideııdl.
bod-
Günün birinde Etelka, Prag’da öldü. Pı uyaky ise. Hamburg’da bir imarethane köşesinde göçtü gitti. Janko, babasının-elbiseleri arasında 10.000 mark kıymetinde altın ve tahvilât buldu. Babasının nasihatlerini bir dakika akimden çıkarmadığından. Prysky’nin f&ni vücudunu gömülmek üzere belediyeye bıraktı, bulduğu paraları beline sardı ve yavaşça sokağa sıvıştı. Kasabın ününde sıra bakliyen hanımlardan, en iyi kalblı ve sevimli görünen bir tanesinin yanına yaklaştı.
Kadıncağız, no kadar da kındı. Bu söz dan kaçmadı; olduğu kadar
etti. 1835 senesinde, oğlu Kari doğduğu vakn. dilenci misafirhanelerinde “Ölü kalası" lâkabıyle taıuruuyordu. Oğlu Kari, doğuştan kamburdu. Janko bunun için Allahına bir şükretti. "Bu kambur, bir gün ağırlığı kadar altın getirecek” dedi.
Ve hakikatte de öyle oldu. Kari Utanmaz, marifetli bir genç olarak yetişti, Janko oğlu ile son derece iftihar ediyordu. Küçük kambur, babasının elinden tutarak Avrupanın kalabalık şehirlerini dolaştırıyor, hıçkırıkluriyle merhamet uyandırıyordu. "Zavallı, Ölüm halinde olan babama küçük bir sadaka., ne olur yalnız bir kuruş verin. Merhamet edin!” diye etraftan sadaka topluyordu.
Janko 1870 senesinde ölünce geriye -10 000 mark bıraktı Fnkat daha kıymetli btr şey miras kaldı: Sakat b(r dul! Kari annesini, köhne bir el arabasına koyarak şehir şehir dolaştı. Kadıncağız bütün bu olanları nasıl karşıhyor-chı, yalnız Allah bilir. Zira dilsizdi! Fakat kadın Jankonun ölümünden sonra daha on sene yaşayabildi. Kari blı arada yüze rakın hayır cemiyetini annesinin a-dını kullanarak dolandırdı. Zavallının nâşım Chenmitz’de bırakmak mecburiyeti oııu bir hayli üzdü. Arabayı tlç güıı daha, kapı kapı dolaştırarak, sözüm una biçare annesini gömmek için para dilendi. Fakat nihayet ölüytl başkaları gömsün diye bir kapının köşesinde bıraktı,
Kurfın şansı yaver gitti» Doğu Almanyanin ücra köylerinden birinde bir hilkat garibesi buldu Kadının başı vo vücudu normal büyüklükteydi; fakat kol ve bacakları 30 santim ya var yu yoktu. Uzun blı dil dökme faslından sonra, kadını beraber yolu Çıkmağa raaı edebildi. Civarda oturan bir Kont, geline çeyiz parıun olarak iân marklık bir banknot hadi-Ve etti.
1879 da bir* oğullan oklu. Kari kâğıt para olarak .sakladığı servetim yenilemek ihtiyacını hissetti»
Kari oğlu Johunn'a kızım gelen terbiyeyi vermekte güçlük çekmedi. Ona sesini, yüzünün ifadelini değiştirmesini, hafif bir omuz sallumusiyle en derin acısını anlatmanın sırrım, sahici göz yaşta* rı dökmeyi öğretti. Johnnn’ın ya-
Çeviren : N. GÖVER
pisi normal değildi fakat çok ufak tefekti, Büyük bir başı, ince kederli bir ağzı ve Irl kahverengi gözleri vardı. Gizli bir kederin kemirdiği zavallı bir çocuk ht»s-’slni veriyordu. Karl ın istediği de buydu. "Artık halk, etrafındaki-lerin açlığı ile alâkadar değil; kambur ve sakatlar ise bıkkınlık verdi. Halbuki esrarengiz, kederli bir bakış her zaman halkı cezbe-der — tıpkı Johann’ımızınkl gibi...” diyordu.
Melânkolik yüz ifadesi, büyük kafası w hfıreli gözleriyle, Joiıann her zaman para buldu. Çalıştığı sahalar kültürlü sosyeteler, dini yardım müesseseleriydi. Hattâ sıkıntı çeken ilim adamlarına yardım için bir müessese bile kurmuştu! Bu suretle 200 altın kazanmıştı da. Bu arada Kari öldü ve 200-000 mark bıraktı. Dünya harbi patladığı sıralarda, Johann Amsterdam’daydı.
Memleketi çok fakirleşmişti. Bin güçlükle Berline gelebildi. Şehrin vaziyeti pek ümitsizdi. Sa-ın alacak yiyecek yoktu, nerde kaldı başkalarına sadaka vermek Johann Prysky açlıktan ö-lüyordu. Gittikçe küçüldü, zayıfladı, takatten kesildi Gözleri eskisinden fazla büyümüş, daha tesirli olmuştu. Tıpkı matem tutan filozoflara benzemiştı. En nihayet, midesini kemiren açlığa ve takatsizliğe dayanamıyarak, nihayet parasına kıymağa karar verdi. İçinde 220.000 markı sakladığı par» kesesinden 100 mark çıkararak bir fırına yaklaştı»
Üç saat sıra bekledikten sonra» içeri girdiği vakit tezgâhın üstündeki tepsiler hemen hemen boşalmış gibiydi. "Bir kilo ekmelç, lütfen,” dlyei'ck 100 markı uzattı. Çocuğundan ayrılan bir anne gibi okşayıp tuttuktan sonra parayı tezgâhın üzerine bıraktı. Vata dilenci. Almunyada para kıymetinin ne kadar düştüğünü aklından bile geçirmcınişlı ve her şeyi eskisi gibi sanıyordu.
Fırıncı hıddotlenmişti: "Bu da n« demek.” diye bağırdı.
"Bir ekmek..."
“Bugünkü ekmek fiyatım bilme-(lıgıııuv göre, nereden geliyorsunuz kuzum?"
"İşte 100 mark...”
"Efendi, bir ekmek 200.000 murkln."
"Nue...”
“Haydi fazla meşgul etmeyin. Güle güle. 1
Johann sallanarak, dışurda sıra beldiyçn halkın arasından soKaga Çıktı. Yürümeye başlamauun, ruO markını çıkarıp okşadı, tcniar cebine koydu.
Bpcy dolaştıktan soma fnınu lonmvyc karar vermişti.
"Bir kilo ekmek, vcıirnastııiz. diyerek kesesini çıkardı.
"Son saat içerisinde ekmek fi-yatlai'i yükseldi. Kilosu şiındi bıı milyon marktır.”
"Fakat benim yalnız 220.000 markım var.”
"Öyleyse küçük bir çörek ahi-bilirsiHİz.,, Johann ancak.
“Peki, verin?’ diyebildi.»
12 Haziran 1050
Y W N 1 İSTANBUL
Sayfa *
İtalyadc
Yazan : Burhan Belge
Biz ttalyanlar. çok makarna yiyen ve makama ile beslenen bir millet olarak tanırız. Filvaki, bu böyle-dir. Fakat ttalyanlar» aynı zamanda en çok pirinç yiyen AvrupalIlardır. Sade yiyen değil, aynı zamanda istihsal eden. Gerçi Italyanm pirinç istihsal eden memleketler arasında bulunduğunu pek az kimse bilir. Çünkü pirinç denince, akla ya Mısır yahut Asya memleketleri gelir. Halbuki İtalyan pirinci, dünya piyasalarında kendinden bahsettiren bir meta olduğu gibi İtalyan iktisadiyatında da gayet mühim bir mevki işgal etmektedir.
tik pirinç zeriyatı her ne kadar P' «sans'tan sonraya rastlıyorsa da. bu işin ehemmiyetli bir ölçüye çıkması 1800 den daha doğrusu 1860 tr ’îonra vâki oluyor.
v ani İtalyan pirinç istlhsalâtının arı ııası. modern ziraat tekniğinin her yerde geniş ölçüde tatbikin* rastlıyor.
1860 a kadar, büyük ölçüde «ulamadan eser yoktur. Pirinç, bataklık ferlerde ekilmektedir. Malaryadan insanlar kırılmaktadır. 1860 tan sonra Cavour Kanalı inşa ediliyor: hem pirinç zeriyatı alabildiğine genişliyor hem de malarya imha ediliyor.
Bugün bizde birçok yerlerde, malarya ile mücadele edemediğimiz İçin, pirinç ekmek yasak edilmiştir. Aynı merhaleden, ttalyanlar bir asır önce geçmişler. Bugün, senede dokuz buçuk milyon kental pirinç elde ediyorlar; bunu kısmen Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi Avrupa memleketlerine ihraç ve kısmen de kendileri istihlâk ediyorlar. Bu sayede yüz binlerce çiftçi ailesi seviyeli bir hayata kavuşuyor: en az 300.000 toprak işçisi de iş buluyor.
Pirinççilik İtalyan ziraat ve gıda sanayiinde öylesine mühim bîr yer İşgal ediyor ki, yeni kanallar açmak, ekim sahasını genişletmek, hattâ, esası buğday olan (makama, şehriye vs. gibi) mamullere, hiç olmazsa % 25 nispetinde pirinç kanştırmak istiyorlar. Mevcut enstitüler bu istikamette çalışıyor.
Fiyatlar elverişli olsun diye de, pirinci müdafaa edenler, buğdaya daha yüksek fiyat konmasını, bu suretle pirinç ile karışmış maddelerin daha ucuza satılmasını istiyorlar.
Meselenin bir diğer veçhesi, ziraata «alih olmayan toprakların, »allh kılınmasıdır. Bu suretle, binlerce ltalyana memleket dahilinde iş bulunmuş olacaktır. Yani çoğalmakta olan nüfusu Kalyanın içinde beslemek bakımından da, pirinç ön plânda geliyor.
Halbuki, Asya memleketlerinin raks beti ile bizzat İtalyan mutfağında hâsıl olan bir değişme yüzünden, t-taJyan pirlnççlllğl tehlikeli bir buhran devresine girmiş bulunmaktadır.
Dünya kalay piyasası Amerikalılar, fiyatları düşürüyor. İngiliz Hükümeti ise fiyatları kontrol ediyor
Bursa İpekçilik Enstitüsü
Bu müessese, memleket mikyasında bütün
I!
ipekçilik işleriyle meşgul olacak
İtalyanların büyük bir kısmı, esası buğday olan hamurları yemektedir, bir kısmı da risotto’yu tercih eylemektedir. Son senelerde, pirinç yiyenlerin bir çoğu, daha* ucuz olduğu için makarnaya dönmüşlerdir. Binaenaleyh, pirincin makarna ve şehriye hamuruna girmesi zarureti hâsıl olmuştur. timi tetkikler bunun kabil olduğunu göstermiştir.
Pinnç tarlalarının bir hususiyeti, kadın işçi kullanılmasıdır. Bunlar, ekseriyetle genç çiftçi kızlarıdır. Memleketin her tarafından, mevsiminde, pirinç sahalarına gelmekte ve takımlar halinde şu yahut bu çiftçi tarafından kiralanmaktadır.
Londra /Hususi) — Levazım Bakanlığının satış politikası hakkında kati malûmat bulunmaması, New -York ve doğu piyasalarındaki fiyatlara göre çok düşük olan Londra kalay piyasasına, fazlasiyle tesir etmektedir.
Whltsun tatilinden biraz önce 500 ton Stralts kalayı libresi 78 sentten New-York'a scvkedilmiştir. Bakanlığın bu satışı hakkında bazı tenkid. lerde bulunulmuş ve bu usulle yapılan satışların New-York’ta fiyatları düşürerek, İngiliz kalayı İçin dolar elde edilmesini tahdit ettiği söylenmiştir. Diğer taraftan, doğuda bol miktarda stok bulunurken ve Ame-rikada bu stokları satmak mümkün iken, Bakanlığın bu satışı yapmaması da beklenemez. Singapur’daki günlük piyasada, Bakanlığın stoklarının satılması hususunda» iki taraf için de müsait bir anlaşmaya varılmadığı ifade edilmektedir. Hükümetin satış politikasının iyi neticeler vereceği kanaatindeyiz. Londra piyasasında hükümet tarafından 602 ile 603 sterling arasında satışlar yapılmış ve 31 mayıs öğleden sonra piyasasında 40 ton, 1 haziran sabah piyasasında da 50 ton satılmıştır. Bu şekilde, fiyatlarda herhangi bir yüksekliğin Hükümet satışları tarafından kontrol edilip idare edileceği korkuları yeniden başlamış ve tacirler arasında bir emniyetsizlik hissi başgöstermiştlr.
İngiltere nisan ayı istatistikleri
Madenler İstatistik Bürosunun bildirdiğine göre, nisan ayında Ingilte-renin kalay istihlâki 1,714 tondur. Geçen ay bu miktar 2,140 ton idi. Fakat ocak - nisan ayı istihlâki,
1949 yılı aynı müddet zarfındaki 7,189 tona karşılık bu sene 7,503 tondur. Ayın sonunda kalay madeni stokları 15,128 tondu. (13,573 tonu Hükümetin ve 1,555 tonu müstehliklerin). Bir ay önce bu miktar 15,356 ton İdi.
Dikkat edilecek mühim bir nokta, hükümetin kalay madeni stokları, ekim ayından beri sadece 304 ton inmiştir. Fakat hükümetin maden cevheri stokları tükenmiştir.
Tetkik Grupu rakamları
Enternasyonal Tetkik Grupuna göre, mart ayı zarfında, dünya kalay konsantre istihsali ceman 13,800 tondur. Şubat yaında bu miktar 12,600 ton İdi. Dünya maden istihsali geçen ay 12,300 iken mart ayında 15,200 tona yükselmiştir. Dünya maden ve maden cevheri stoklan, A. B. D. stratejik stokları hariç, 129,800 ton olarak tahmin edilmiştir. Geçen ay bu stokları 132,000 ton kadardı. A-merikada müstehliklerin stokları 19,673 tonla harp sonrası zirvesine baliğ olmuştur. Şubat ayı İçin dünya maden istihlâki 10.700 ton olarak tahmin edilmiştir ve bu rakam ocak ayı rakamı ile aynıdır. Mart ayı için tahmin 11,700 tondur.
Piyasanın günlük vaziyeti
26 mayıs sabah piyasasında 145 ton satış yapılmıştır. Beher ton 601 sterling 10 şilin ilâ 601 sterling 5 şilin arasındadır. 24 temmuz için 602 sterling 10 fiilin: 11 ağustos için 602 sterling 10 fiilin; 24 ağustos için 602 sterling 15 şilin ve üç ay için 603 sterling. 602 sterling 15 şilin ve 602 sterling 10 şilindir. Doğu piyasasında, eski tasfiye olmuş madenler 596 sterling 2 şilin 6 peniden 300 ton satılmıştır.
Ankara 10 ıHususi) — Tarım Bakanlığı, memleket ipek böcekçiliği ve zeytincilik işlerini birincisi Bursada. İkincisi İzmirde olmak üzere kurulacak İki merkezi enstitüye bağlamaya karar vermiştir. Bu maksatla Bursa İpek Böcekçiliği Enstitüsü Müdürü Doktor Tahir Yetmen ile Bakanlık zeytincilik mütehassıslarından Ferruh. birkaç günden beri Bakanın direktifi altında çalışmaktadırlar.
Bursa d a kurulacak olan İpek Böcekçiliği Merkez Enstitüsü Müdürlü-güne Tahir Yetmen getirilmektedir. Bu enstitünün vazifesi, hâlen Bursa-da faaliyette bulunan müesseseden farklı olarak yalnız Bursa bölgesiyle alâkalarım ayıp. Türkiyede ipek böceği yetiştirilen bütün sahaları mura-
kabe ve onlara direktif verdikten başka dünya ipekçilik hareketlerini» piyasalarını takip edecek ve İpek mevzuunun zirai, iktisadi, ticari ve sınai bütün meseleleriyle yakından ilgilenecektir. Yurdun muhtelif bölgelerindeki ipek böcekçilik okul» kurs ve teşkilâtı bu müesseseye bağlanacak ve entitünün bu konu He alâkalı mmtakalarda kollan bulunacaktır.
İzmLrde buna muvazi olarak kurulmakta bulunan zeytincilik enstitüsü de memleket ve dünya zeytin meselelerini ele alacak ve Türkiyenin bu mevzuda İktisadi, zirai ve sına! bir otoritesi olarak çalışacaktır. Bu mü-essesenln de başına mütehassıs Ferruh Bey gelmektedir.
Kısa Haberler
★
Pirinç sahasını gezmek gerçekten bir zevktir. Tarlalar son derece mun-tazamdır. Mükemmel bir sulama tesisatı mevcuttur. Tesisat, baştanbaşa çiftçiye aittir ve kooperatif esasına dayanmamaktadır.
Müteaddit istasyonlarda kanalların su seviyesi saat başına takip edilmekte, hiç bir tarla susuz bırakıl-mamaktadır. Nezareti yapan bu İstasyonlarda. telefon irtibatları mevcuttur.
En son projeye göre Laggo Ma-gtore’nln sularından istifade edilerek Elena Kanalı açılacak ve hem istihsal artacak, hem de çorak topraklar kazanılmış olacaktır.
Gelişte ve gidişte toplama ve barınma istasyonlarında kalan bu genç kızların o müddete mahsus yiyeceklerini ve yatacaklarını devlet temin eylemektedir, tş esnasında ise, masraflar, çiftçiye aittir. Öyle kİ, binlerce toprak işçisinin, uzak yerlerden pirinç istihsal nnntakasına kadar gelmesi, burada çalışması, para kazanması ve yerine dönmesi, tama-miyle Arızasız cereyan etmekte ve kızlar, şarkı söyleyerek geldikleri gibi, şarkı söyleyerek çalışmakta ve şarkı söyleyerek ailelerinin nezdine avdet etmektedir.
Bunlara “Mondlne,, denmektedir. Görseniz, Eren köylü kızlar sanırsınız. O kadar temiz pâk. Parlat* “Mi dinette,, ler ne ise, îtalyanın pirinç tarlalarında "Mondine,, ler odur.
Tarlaların güzellik ve intizamı, sulama tesisatının azameti, teşkil** tın kusursuzluğu ve işçinin seviyesi, bütün bunlar bir araya gellnco, pirinç yetiştirmenin ne kadar seviyeli bir istihsal şubesi olduğunu, insana ilk nazarda göstermektedir. Filvaki, ttalya, hektar başına, dünyanın en çok randıman alan memleketidir. .
Geçen asırda hektar başına 19 kental pirinç elde edildiği halde, şimdi tam 56,83 kental elde edilmektedir. Çünkü kalifiye işçi kullanılmakta, mütemadiyen ilmi tetklkat yapılmaktadır.
İtalyan pirincinin evsafına gelince, istifa yolundan beş altı cins dayanıklı ve verimli tohum elde etmişler. Hattâ bunları Amerıkava ihraç, edip on Deş sene sonra oradan tekrar ithal etmişler. Hulâsa, ilini ne emrediyorsa, onu yapmışlar.
İtalyan pirinci ile pirinç nıüştak-katıınn dünya ve İtalyan piyasalarına arzedılmış şekli de mükemmeldir.
Ingiltere bakır ihracatında zorluklara uğruyor
Birçok memleketlerin ticareti tahdit edişi, bakır kullanan fabrikaların vergilere tâbi olması, dünya bakır ticaretine zarar vermiştir
Londra /Hususi) — Enternasyonal fiyat seviyesine tesir eden Amerikan bakır taleplerinin baskısının azalacağına dair henüz hiçbir emare yoktur. Amerikan gümrük vergisi meseleleri. —30 haziran tarihi yaklaştıkça— daha mühim bir hal alıyor ve bu mesele halledilmedikçe vaziyet gene müphem bir şekilde devam edecektir. Son zamanlarda In-gilterede, tatiller neticesinde talepler azalmıştır.
Charles Clifford Ltd. Şirketinin raporunda, Başkan Slr Martin J. Melvin şöyle diyor: “Bütün sene zar-
Bır Alman. Fransız, yahut İsviçreli bakkalın, uzun boylu uğranmasına lüzum yoktur. Kontrol edilmiş şekilde. inal tezgâhına kadar, muhtelif ve birbirinden güzel ambalâjlar içinde gelmektedir.
Bütün bu müspet noktalara rağmen, İtalyan pirinci, şu sıralarda, tehlikeli bir buhran geçirmektedir. Sebeplerin başhcası, işçi yevmiyelerinin yüksekliğidir. Bu âmil, kendini Italyan sanayiinin diğer bazı şubelerinde de hissettirmektedir. Maliyet fiyatları tehlikeli ölçüler dahilinde yükselmiş bulunmaktadır, ikinci so-bep. sürüm darlığıdır: Gerek Ihra çatta, gerek mahalli istihlâkte, bu buhran atlatılac aktır. Bunun İçin ne lâzımsa o yapılacaktır. Çünkü pirinç iktisadiyatı felce uğradı mı ltalyada her şey felce uğramış olacaktır.
tında, İthal tahditleri, döviz azlığı ve bakır kullanan yerli sanayi üzerindeki ticaret vergileri yüzünden, birçok memleketleri içine alan ihracatımız gittikçe artan güçlüklerle karşılaş-mıtır. Diğer taraftan motör ticareti ve diğer bazı İşler dolayısiyle vaziyet biraz İyiye dönmüştür. 1949 yılında ciro, geçen seneye nazaran daha azdı, fakat 1917 yılma nazaran daha fazla idi. Bunun sebebi, endüstriye giren kimselerin hafif ticaret ve işleri tercih etmeleri olabilir.,,
İngilterenin nisan ayı istihlâkindeki büyük düşüklük
Nisan ayında İngilterenin işlenmemiş bakır stoklarında bir artış kaydedilmiş ve mart ayı sonunda 34,663 ton olan miktar, nisan ayında 46.813 tona çıkmıştır. Rafine bakır stoklarında değişiklik pek cüzidir. Bir ay önce 81,249 ton iken nisanda 81,089 tona inmiştir. Nisan ayında Ingilte-renln birinci kalite rafine bakır istihsali 7,705 ton, ikinci kalite rafine bakır 5,282 ton ve ikinci işlenmemiş bakır. 1,722 tondur. Paskalya tatilleri dolayısiyle. istihsal, bir ay öncesine nazaran. 10,000 ton daha azdır.
Amerikan fabrikalarının nisan ayındaki sevkıyatı
Nisan ayında, Amerikan fabrikalarının, mamul bakır sevkıyatı 124,032 tona bahğ olmuştur. Bundan
IIindİMtanda kahve nıahsıılii az
★ Kalküta (Hususi) — 1950 - 1951 mevsimi için Hindistan kahve mahsulü 19,660 ton olarak tahmin ediliyor. Bu miktar geçen mevsim 20.560 ton ve 1948-1949 mevsiminde ise 22,300 ton İdi. Mühim kahve yetiştiren bölge olan Myso-re’de yağmurlann kifayetsizliği mahsulün az olmasına sebep olmuştur. Şubattaki çiçek mevsiminden sonra hemen hemen hiç yağmur yağmamıştır.
Amerikan pamuk mahsulü
★ VVashıngton (Hususi) — Büyük pamuk kuşağında 4-5 gün devam eden şiddetli yağmurlar kuzeybatı bölgelerinde ekimin tamamlanmasını, kuzey ve kuzey batı bölgelerinde mahsulün kırpılmasını geciktirmiştir. Kuru, ılık ve güneşli havaya ihtiyaç vardır. Llverpool yiin satıhları
★ Llverpool (Hususi) — Bu yılın Hindistan ve Pakistan yünleri satışları 13» 14 ve 15 haziranda yapılacaktır.
Satışa arzedilecek miktar 8,683 balyadır. Bunun 1,105 balyası beyaz Joria, 388 balyası renkli Joria, 566 balyası süper beyaz Vicanere, 2,823 balyası beyaz Vicanere, 175 balyası Jessulmere ve Marwar, 45 i beyaz Handahar, 60 ı Harnay ve Bibruk, 310 u iyi sarı, 1,194 ü âdi sarı, 1,803 ü gri ve siyah, 94 il çırçırlanmış ve 120 balyası da yerlidir.
Fransaııırı nisan İpek ithalâtı
★ Paris (Hususi) — Nisan ayında Fransız ipek ithalâtı 30.7 tona düşmüştür ve kıymeti 76,245.000 franktır. Mart ayında hu miktar 152.9 ton ve 338,918.000 franktı. Nisan yekûnundan, 51,695,000 frank kıymetinde 22.7 tonu Ja-ponyadan, 18,488.000 frank kıymetinde 5.3 tonu îtalyadan, 5 milyon 780.000 frank kıymetinde 2.6 tonu Çinden ve 283.000 frank kıymetinde 0.1 tonu îsviçredon gelmiştir.
Pamuklu kumaşların çekmeline mâni olacak bir usul
g Manchester (Hususi) — Callco Emprlmeciler Birliğinin yeni bulduğu bir usule göre, pamuklu ku-
önceki rakam martta 100,644 ton ve bir yıl önce 65,461 ton idi. Fabrika sahiplerine ham bakır sevkıyatı sadece 101,729 tondur .Buna göre fabrika sahiplerinin geçen aylar zarfında yaptıkları stoklar azalmış ve avın sonunda 358,243 ton olmuştur. Nisan sonunda, yerine getirilmemiş mamul madde siparişleri az olup, mart sonundaki 200.495 tondan nisan sonunda 196,399 tona inmiştir.
maşların çekmesi yüzde ikiye indirilmiştir.
Huausl bir gösteri esnasında. Birlik üyeleri, her sene elbise o-larak milyonlarca yarda kumaşın yıkanma veya yağmur yüzünden ziyan olduğunu söylemişlerdir. Yeni usul sayesinde kumaşların çekmesine mâni olunacaktır. Boston ıskarta pamuk piyasan
★ Boston (Hususi) — Son hafta zarfında her çeşit ıskarta İçin talep eskiye nazaran daha İyi olup fiyatlar sabitti. Satışa arzedilen miktarın az oluşu yapılan iş miktarını azaltmaktadır. Ekseriyetle fiyatların değişmiş olmamasına rağmen» bir çok mahfiller» talep böyle devam ederse fiyatın yükseleceği kanaatlndedirler.
Hindistan, Londrada bir
sergi açacak
★ Yeni Delhi. 11 A.A. (GHH)—Hindistan Hükümeti. Hindistamn sına! ve zira! lstihsaiâtını hariçte tanıtmak maksadiyle eylül ayında Londrada bir sergi açacaktır. Hindistan bundan Kanadanın To-rento şehrinde açılarak 25 ağustostan 9 eylüle kadar devam edecek olan milletlerarası fuara da iştirak edecektir.
Amerika Ticaret Bakanlığındaki sergi
★ Washington, 11 A. A. (USİS)—A^ merikan Ticaret Bakanlığı binasında açılmış olup Türkiyenin de İştirak ettiği sergi kapanmıştır. 14 muhtelif memleketin ihraç mallarının teşhir edildiği bu sergi yi 25.000 kişi gezmiştir. Adı geçen sergi 16 yıldan beri muntazaman her yıl açılmaktadır.
Çinko fiyatları yükseliyor
★ Londra, (Hususi) — Doğu St, Louis fiyatlarında yarım sent bir artış kaydedilip çinkonun libresi 12.50 sente çıkarılınca. Britanya Levazım Bakanlığı da. 25 mayısta çinko fiyatlarını ton başına 4 sterlin arttırıp 107 sterling 10 şiline çıkarmıştır.
Bu rakam, Birinci Dünya Harbinden beri kaydedilen en yüksek fiyattır.
Izmirde sanayi odası kuruluyor
İzmir, 11 (Husus! muhabirlmlı bildiriyor) — tzınlrde müstakil bir sanayi odası kurulması ve İzmir Sanayi Birliğinin oda haline kalbi için hükümet nezdinde teşebbüste bulunmak üzere İzmir sanayicilerinden bir heyet Ankaraya gitmiştir. Bugün Başbakanı makamında ziyaret eden İzmir heyeti daha sonra Ekonomi ve Ticaret Bakanını ve D. P. Meclii Grupu Başkanın! ziyarette bulunmuş-tur.
Gün geçtikçe 1950 mahsulü hakkında daha tatmin edici haberler alınmaktadır. Vakan Toprak Mahsulleri Ofisi henüz buğday rekoltesi hakkında resmi mahiyette olmak üzere bir rakam neşretmemiştır. Böyle bir rakamın haziran sonuna doğru kari bir şekilde verilmesi beklenmektedir.
Bir taraftan bu tarzda malûmat beklenirken, diker taraftan da hafta içinde olduğu gibi İstanbul Ticaret Boralısında yunl sone buğday mahsulü muamele görmektedir. Fakat bu, Adana menşeli küçük bir partiden ibarettir. Arpaya gelince' havalar müsait olduğu takdirde, Trakynnın yeni arpa mahsulünün hafta içinde Bnr-saya arzedileceğl ümit olunmuktadır. Fakat bu arpa mahsulü do, miktar itibariyle ufak bir partiye uıhlsar etmekteydi.
Yeni sene mahsullerinden kuşyemi, geçen hafta Borsuya ar-zedilmı t i
Diğer mahsullerin rekolte tahminlerine gelince, ayçiçeği hakkında yekdiğerini tutmıyan malûmata tesadüf edilmektedir, Bir ifadeye göre, ayçiçeği tohumunun fazla para edemlyeceğtnl göz-önünde tutan müstahsillerin, bu yıl az ekim yaptıklarj ilen sürülmektedir. Diğer bir ifadeye göre, her sene olduğu gibi bu sene de Trakyada bol miktarda ayçiçeği ziraatı yapılmıştır. Bilindiği gibi geçen sene mevsim başında ayçiçeği tohumu 38-40 kuruş arasında muamele gördüğü hatırlardadır. Fakat mevsim sonuna doğru, ayçiçeği tohumu da umum! fiyat düşüklüğüne muvazi olarak bir seyir takip etmiş, fiyatı 26 kuruş kadar düşmüştür. Her halde bu yıl az veyahut çok miktarda ayçiçeği veyahut buna mümasil maddelerin zoriyatiyle uğraşan müstahsillerin geçen senek! fiyatları bulamıyacakUnnda şüpre edilmemektir.
İstanbul ;
Halta içinde Ticaret Boraaaında ihraç maddelerimizden yine /ınr/ı/; birinci planda kalmıştır. Evvelce de yazdığımız gibi, Aınp memteketelrinden kabuklu fındığa karşı olan talep devam etmekledir. Bu yüzden fiyat, hafta sonuna doğru 89 kuruştan 92 kuruşa kadar yükselmişti. İç fındığa gelince, hazırda mal kalmamış gibidir, Bu itibarla piyasa, hazır mallardan ziyade, eylül, ekim teslimi alivm satışlarla meşgul olmaktadır. Italyada badem mahsulünün geçen seneye nazaran bol olacağı hakkındakl habrler, alivre satışlarla uğraşanları biraz düşündürmüştür Nitekim geçen hatta İçinde alivre satışlardaki hararetin azaldığı hissedilmiştir.
Nebati yağlara gelince; fiyatlurmın gerilemesi, nebatı
yağ piyasasında kendisini hissettirmiştir. Bu yüzden piyasada ekstra ekstra zcylinyafj\n\n 230 kuruşa kadar satıldığı görül-
Borsa ve piyasalarda haftalık vaziyet
mllştür. Zeytinyağı fiyatlarındaki bu gerileme» Ayvalık ve Edremit müstahsillerini düşündürmektedir. Diğer nebati yağlara gelince, oy/ç»(r(j| yağı çıplak olauık 100 kuruşa kadar satılmaktadır. Nebatı yağ grupunda vu.vam yaf/ı mevkiini muhafaza etmektedir. Buna sebep olfliak susam yağı stoklarının azaldığı ileri sllrül-ı m-Ut. edir
Yağlı tohumlar grupunda yeni bir hareket görülmemiştir. Tüccar elinde Kalan son stoklar da piyasaya sürülmekte, ve yukarıda da işaret ettiğimiz gibi» 26 kuruştan fiyat görmektedir. Çürük fındıktan lıruıl edilen /ladıZc.şa.öt, sabun İmalâthaneleri tarafından aranmaktadır. Bu yüzdon çürük fındık yağı fiyatı hafta içinde 130 kuruştan 140 kuruşa kadar yükselmiştir,
Dokuma hanı maddeleri grupunda, tiftik ve yapağı piyasası hararetini muhafaza etmektedir Tiftik tâcIrlerV bu senekl tiftik ticaretinin do geçen senek! kadar hararetli geçeceğinden eınin bulunmakladır
İxmir :
İzmir, 11 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Hafta içinde İzmir Ticaret Bomasında hiç bir maddenin satışında dikkate değer bir canlılık görülmemekle beraber, hafta sonunda borsam!* bazı temayüller ve satış hazırlıkları haberleri içinde kapandı. Ankaıadan Borsa ınehafllino aksudon haberlere İnanmak lâzım gelirse Birinci Demokrat parti Hükümeti, önümüzdeki mahsul yılında bütün mahsullerin normal nlıy veriş esası üzerinden satışını sağhymağı bazı tedbirler alacağı Içiıı suni satışlara son verilecektir. Bu cümleden olmak üzcio. yem mahsul yılma tamamen »toksuz girilmesi derpiş olunduğu için satıcı elindeki stokların tamamen tüketilmesi temayülü uyanmıştır.
üHtı kuru tlsüıu satışlarında halta içinde büyük bir is* tek tespit edilmemekle beraber hafta sonunda bazı alıcı merkezlerden alman ıniktan bvllı.ılz aiparlfiler» Ingiliz taşe Nezaretine karşı girişilen ve teslim müddetti 15 hazirana kadar uzatılan taahhütlerin yerine gelmesini sorlafiUirmakindir. Çünkü yeni müşteriler daha iyi fiyat ödemektedirler. Bllhaasa Hollımdnya yapıları satışların küçük miktarlara inhisar etmekte beraber İngiliz satışından takriben yüzde on niabeliudc daha avantajlı olması ıhracutçıları düşündürmektedir.
Bu hafta içinde de sağlam vaziyetini muhafaza eden iacir için konuşulacak şeyler fazla değildir. Şimdi hurdaların satışı ile uğraşılmaktadır. Ağaçlardaki uyanışa nazaran yoni rekoltenin geçen seneden daha nıÜsHil olacağı ilgililerce beyan edilmektedir.
Pamuğa karsı hiç eksilmiyen alâka bu hafta içinde fiiü sahada daha ziyade vâdelı satışlara İnhisar etmiş ve ekini avanslı teslimatı 195 kuruştan, avanssız satışlar ise 205-210 kuruştan yapılmıştır. H
Zeytinyağı ihracı hakkında Körfez (Ayvalık) müstahsilinin Balıkesir milletvekilleri vasıtasiyle Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına vâki olan müracaatları hır neticeye ulaşmadığı için bu mahsulün ve onunla buhkte pamuk yağının satışı isteksizdir. Fiyat hatta İçinde ortalama İki kuruş kadar gorilomiştir. Bununla beraber haziran - temmuz devresi İş istihlâk bakımından bazı hususiyetler gösterdiği için fiyatların bundan sonra gerileyeceğine ihtimal verilmemektedir.
Pamuk çekirdeğindeki gevşeklik, hatta İçinde devanı etmiştir. ikinci parti Yunan satışı tahakkuk otllfll takdirde çekirdek fiyatında yeni bir salâh ümidi beklenebilir,
Adana :
Sona ören hatta zarfında İzmir ve Ahnanyanın hararetli talepleriyle muvazi olarak Belçika, Fransa, Çekoslovakya, Hong-Kong, A danadan pamuk Üzerine fiyat vq stok araştırmaları yap-iTiışr hu arada sırf Ingiltere ve ttalya ile üç iş olmuştur. İngiltere Adana piyasasında müteaddit tipler üzerine nüınuııe ve fiyat istemiş. bir tavaftan da Çukurova Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinden yeniden 200 ton Savcın pamuğu almıştır. Ayrıca Alton Diyab İngiltere Gilodo firması (Jıı ttalyaya İki parti pnınuk şevket m iştir. Bu iki satış, miktar itibariyle 200 ton rn(J-deaindedlr. Çukobırhk. İngiltere ve diğer İki memleket arasında yeni teşebbüsler de vardır Bu teşebbüslerden önümüzdeki hatla mOahet netice alınabileceği umulmuktadır. Çukobirlik; Hong-Kong'dan da bir nıktup almıştır. Bu mektupta Birlikten bir defa da kaç tun inal verebileceği sorulmaktadır Dikkate lâyık olan bu talep üzerinde Cnkohırllk ehemmiyetle durmaktadır. Halen 20 bin balya kadar pamuğu bulunmaktadır. Hong-Kong ile bir anlaşma
mümkün olduğu takdirde bu büyük stokun bir satışta ve bir defada sevkolunabileceği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan AJmanya ve Frunsamn fiyatları, Adana piyasası flyatlarlyle telif edilebilirse hâlen 16 bin ton olan bütün Çukurova stoklarının bir günde elden çıkması İmkânı hâsıl olacaktır. Maamafih birkaç yabancı firmanın muhabiri İle tamirden iki firmayı temsil eden bir ekipin Çukurnvada pamuk üzerine olan temasları heııüı devam etmektedir. Almanya, Adana akalasına 202-203 kuruş vermektedir. Bu fiyat gaçan hatla 210-212 kuruş hesap edilmişse de son muhaberelerle bu yanlışlık zail olmuştur. Adana, bu fiyatlarla Almanyaya hağlnnmamakla beraber 202-103 kuruşun guyet müsait ve değer bir fiyat olduğu da ifade edilmektedir. Adana piyasasının haricî firmalara karsı açık satışlara da yanaşılmadığından Almnya» tzmirle teması ilerletmiş ve İzmir, Almanyaya açık satışları hızlandırmıştır, İzmirle Almanya arasında, bu şekilde bir münasebet tesisini müteakip Çukurova ile tam bir İrtibat halinde olan İzmir, Adarından haıır mal almağa başlamıştır. Yabancı memleketlere Çukurova ve Cen piyasaları arsamdaki bu münasebetler karşısında Adana Borsasmda da bu hafta ümidin fovkmda İş olmuştur. 172-185 kuruştan 140 ton birinci akala, 142-145 kuruştan 40 ton da üçüncü akala satılmıştır. Yine Adana Borsasmda 60-60,75 kuruştan 30 ton susam satışı olmuş, Tunus bilhassa İsrail 60-61 kuruştan rlOO ton kadar susam almışlardır. Keza hafta içinde müs-bet neticeye vardırılan diğer bir İş, İsrallln balık talebi olmuştur. Bu talebi müsait şartlarla karşılayan İskenderun motörleriyle İs-raile balık sevkıyatına başlamıştır. İskenderundan tsıaile 36 sa-atto varan ınotörler bol miktarda deı. z ve göl balığı İhraç etmektedir,
Haftanın köyde değer diğer piyasa ve borsa hareketi buğday ve arpa üzerine olan muamelelerdir. Gerek Adana Borsasmda gerek Toprak Ofisine Adana tealimi bir haftalık buğday satışları oldukça ehemmiyetli bir yekûn tutmaktadır. 200 ton 21-23 kuruştan Floransa buğdayı, 75 ton 18-20 kuruştan yüksek evsafta yerli buğday, 60 ton 12,50-14 kuruştan arpa mübayaası olmuş, ayrıca 50-60 ton dn serbest satış tesbit edilmiştir. Ersurum ve Anadolu-nun bazı bölgeleri buğday mubayaasında hararetlidir. Toprak Ofisinin mllbayan esnasında fazla hasar göstererek fiyat kırdığını ileri süren müstahsil küçük arpaların d» alınmasını istemektedir. ÇtıkuroVAda hu yıl patates mahsulünün de bol olmasiylc piyasaya fazla mal arzedilinektedir. Haftanın son günü toptan satışlarda yem mahsul Trabaz cinsi patates 18-20, Malta cinsi ise 13-15 kuruştan muamele görmüştür.
Sayfa 6
12 Haziran 1950
yapıyor?
*
4
refikası Eva
KUNDURA
seçmeyi bilmeli
Arjantin Cumhurbaşkanının
Perron tarafından beğenilen bir model
Zengin bir Brezilyalı gece pabucu seçiyor.
Fıırlsfe “Kundura Salonunda teshir edilen modeller
Meşhur klındıınıcı
Fer ruganı o. şöhret kazanan
modellerinden bir kaçını gösteriyor.
Altın rengindekl deriden mamuldür, ökçesi ve topuk arkası, bilhassa eğriliği hasebiyle bir hususiyet arzetmektedir.
Gümüş r engindeki deriden ve akşamlat, kullanılmağa mahsustur. Bilhassa ökçesi topukların vaziyetine göre bir ahenk vücude getirmeğe çalışmaktadır.
PARiSTE İSKARPİNLER HAFİF
YUMUŞAK ve DELiKLiDıR
Sabahtan itibaren krokodll, lezar giyilebilir. Klâsik tonda olmaları »artı artık ortadan kalkmıştır. Yeşil ile gri renkte olanları bilhassa revaçtadır. 3 veya 5 santimlik bir topuk, ayağı hafifçe kavlslendirerek yürüyüşe düz pabuçlardan daha başka bir zarafet verir. Oldukça kalın olan tabanlar da topuklu pabuçlarda daha elâstikmiş gibi dururlar; bazdın topuk, mantardan da oluyor.
Y'a burunlar? Acaba kare mİ, yoksa sivri mİ olmalıdır? Mesele biraz karışık gözüküyor, zira ayakkabıcılarla terziler bu hususta hiç anlaşamıyorlar. Büyük terziler, uzun burunlu a-yakkabılan tercih ettikleri halde, lüks ayakkabıcıların çoğu “küt” buruna sadık kalman tercih ediyorlar. Bu “küt" burunlar her zaman zariftirler, günün her saatinde giyllebllliklerinden her kadın turafından tercih edilmektedir. Topukların bu sene yükscl-miye çok meyli var.
Gece ve öğleden sonraları İçin bazıları 11 santime kadar çıkıyor. Gerek rahatlık, gerekse estetik bakımından oldukça mahzurlu değil mi? Bu topuklarla kadın, zarif yürüyüşünü kaybeder, sendeler ve yalpa vurmıya başlar.
İyi havalar için oJıın ayakkabıların hepsi açık; hattâ sabahlan iskarpin veya sandallar son derece açık. Bazı kösele tabanlar tamamen ayağa göre kesilmiş olduklarından, bacakları muntazam göstermektedir. Klâsik iskarpinlerde daha geni» bir dekolte vardır. Uzun ve ensiz bantlar, bu ayakkabıların ballıca sü-slinü teşkil etmektedir. Bir İskarpinin üzerinde, içinde siyah da bulunan türlü renkli bantların bulunması da çok modadır. Bilhassa pled de poile veya elbiseye ıı> gıın diğer bir kumaşla siyah rugan deriyi karıştırmak da, çok revaçta olan biridir.
Yük&ek ökçeli sandallar gayet zarif ve İnce men günün her saatinde giyilebilirler. Bantlarla şeklini alarak bacağa ayrı bir zerafet verir. Eskiden yalnız geceleri giyilebilen faııtazi pabuçlar, artık gündüzleri de kullanılıyor
hususiyetlerden
olmalarına rağ-delikler ayıığııı
Geceleri en çok giyilen ayakkabılar çok açık renkli veya dure >ahut sim deriden üzerleri parlak taklarla süslü olanlardır. Bunlar masallarda peri kraliçeleri İçin yapılmış, el değmemiş ayakkabıları andırıyor!
İnce deriden ve çeşitli renkten yapılmıştır, lleı ayağın vaziyetine «bre yapılmaktadır.
Hoyıjıınmmış ve tabii deri İmlin-dedir. Eski Romalı ve X imanlımı kullandıkları sandallara cok müşabihtir.
Sihirli papuçları kim
Dünyanın en zarif ve şık ayaklan Ferragamo Sarayının döşemeleri üzerinde dolaşmaktadır. Brita riyali Prenses Elizabetlı, Greta Garbo, Eva Peron gibi alelade lüksün kifayet etmediği kadınlar için —çifti 500 dolardan— ayakkabı yapılmaktadır.
vakitler ufak bir köyde ayakkabıcılık eden Salvatore Ferragamo, bugün Prenses Elizabeth. Greta Garbo, Eva Peron, VVfndsor Düşesi, Tek-saslı güzeller ve Hindu mihraceler in ayaklan için pabuçlar yapmaktadır. Salvatore Ferragamo, hafifçe omuzlarını silkiyor, sanki hiç ehemmiyet ver-mlyormuş gibi.
— Bizim ailede, ne ana, ne de baba tarafında hiç ayakkabıcı yoktu, diyor. Emin olmak için köyümüzün son dört yüz senelik aile şeceresi kayıtlarını gözden geçirdim. Ailemizden şair çıkmış, kimyager çıkmış, fakat ayakkabıcı hiç çıkmamış. Onun İçin başka bir hayatta, başka bir seyyarede ayakkabı yapmış olmalıyım. Elime bir çekiç ve bir bıçak alabilecek yaşa geldiğim anda hevesimin nerede olduğunu anlamıştım.,,
Rönesans stili masasının üzerinden en son modelini alıp gösteriyor. Bu, tüy kadar hafif bir ayakkabıdır. Altın bir çerçeve içinde minicik çiçeklerle süslü olan burun kısmı hafifçe yukarı kalkık, öyle hafif ve İnce bir kavis çiziyor ki, bu pabuçları giyenin kanatlara ihtiyaç hissetmeden uçacağı muhakkak!.. Böyle bir pabuç giyen ayaklar, dünyanın dört bir tarafına uçarak gidebilir. Ferrogamo. bu pabuçlara “Bizansh" adını zansın bir prensesi bile bu pabucu görseydi, kendini
— Bu pabuç
takmış. Şayet eski Bl-tutamaz bağırırdı:
bu dünyada yapılmış olamaz!..
SALVATORE Ferragamo, dolgu topuk, ön kısmı kapalı mantar olan yüksek ökçeli pabuç ve “görünmlyen pabuçlar,.m mürididir. 300 kadar patenti vardır. Ferragamo, tam bir İtalyan mizacına uyacak bir şekilde hem artist hem de işçidir. Tam on beş yılım makineleşmiş Amerlkada geçirmiş olmasına rağmen ne zevki, ne de sanatı değişmiştir.
Şimdi, asırlardan beri insan dehasının ve insan elinin ince ve güzel sanat eserleri meydana getirdiği bir yerde, Dante’nin ve Mikel Anjelo'nun şehrinde kendi sanat yolunda yürümektedir.
f ’ERRAGAMO’nun yüzüne bakınca, halinden, tavrından kendi sahasında bir dâhi sanatkâr olduğunu ani (yumazsınız. Kruvaze i? elbiseleri giyen, sevimsiz kravatlar takan, kısa boylu, kısacık kol ve bacaklı bu İtalyan’ın halinde hiç bir fevkalâdelik yahut artistik ifade yoktur. Karmakarışık saçları, parlak yeşil gözleriyle size daha ziyade, içki yasağı günlerinde, elinde ufak bir valizle evlerin arka kapılarını dolaşan adamları hatırlatır. Fakat, son modellerinden birini eline alıp gösterince derhal kim olduğunu anlarsınız. Bir sanat koleksiyoncusunun kıymetli bir bibloyu tutuşu gibi, zarif ve incecik pabuçlarından birini kaldırıp ışığa doğru tutar ve her hattının güzelliğini ayrı ayrı ortaya koyar.
AT
— Şöyle bir dokunun, der. Tıpkı bir antika gibi, değil mi? Bazı kimseler, hiç makine kullanmadığımı merak ederler. Bazı pabucun kalitesini ve görünüşünü değiştirmeden Belki, fakat o zaman pabuçlarımın şahsiyetini
pabuçları yaparken neden işleri makineyle görürsem istihsali arttırabilirmişim, asla muhafaza edemem!..
? A*
A
WL -ş--A
Ferragamo’nun hâlâ hayalinde pabuç modelleri yaşatmasına ve ilk nü-muneleri kendi eliyle yapmasına rağmen, bugün bu hârika lüks pabuçları 600 işçi yapmaktadır. Bir çift pabuç üzerinde bir işçi 17 saat çalışmaktadır.
Ferragamo Sarayını, geçen ağustos, Salvatore Ferragamo’nun en çok sevdiği bir çift ayak ziyaret etmiştir, Greta Garbo içeri girerek:
— Ayakkabım yok! Yürümek istiyorum, demiştir.
Bir aralık, Greta Garbo. sadece ökçesiz ve burnu kapalı ayakkabılar giyeceğini, başka model istemediğini ısrarla söylemişti. Ferragamo da tam beş defa Greta Garbonun ayaklarını küçük değilse de, gösterecek pabuç modelleri yapmıştır.
hiç olmazsa zarif
Ferragamo’nun atölyelerinden bir tanesi. Çok mahir olan kalyan işçilerinin dört ustası. haftada doksan lira kazanmaktadırlar.
Şayet cızım bir yürüyüşe çıkıı çoksanız yüksek topuk giymeyiniz. Ayağınızın hüyiiklüğünde tahta |
kalıplar alıp geceleri ayakkabılarınızın İçine geçirmelisiııiz. Fıuıtazi veya spor olsun herhangi bir ayakkabıyı çıkarır çıkarmaz fırçalayıp boyamanız lâzımdır. Boylere ayakkabının üzerinde meydana gelecek pliyi önlemiş olursunuz. Şayet a-yakk abı (arınızın arkası ezilmiş ise onu kalıba geçirip arka kısmına bir çekecek koyunuz.
Sıcak günlerde koyıı renk keten veya delikli ayakkabılar giyerek a-yaldarııırzın nefes almasını temin etmelisiniz.
Rejime dikkat! Meşhur yürüyü-ciiler çok soğuk su, ve alkollü içki içmenin ayakları yorduğunu bilirler. Zira soğuk su ve içki sinirleri gererek umumi bir konjesyon meydana getirir
Tabii, bir saat müddetle hareketsiz adakta durmanın mahzurlu olduğunu bilirsiniz veya işltmiş-sinizdir: Arada bir hiç olmazsa on dakika olaun oturmak lazımdır
Fakat asıl ayaklarınıza bakına zamanı gecedir. Önce, her şeyden evvel yorgunluktan mütevellit krampların önüne geçmelisiniz; bıınıın için de bir kaç saniye ayağınızı dizinize budar sıcak suya sokunuz. Fakat çok sıcak suya batırılmış havlularla ayaklara pansırnaıı yapmak yakıcı bir banyodan çok duba faydalıdır.
Ancak sıcak suyun, ayakları gevşetmemesi için kanıtrlı alkol kullanın. Suyun tesiri ile hafifçe zedelenen yerlere biraz kamfrlı pomat siirüıı (seyahate çıkan bir İnsan dalma yanında hu çeşit bir pomat tnşımaklıdır.)
Sandallar ıuoda olduktan sonra
Müştak bol boyacı — Pedikür
TENt İSTANBUL
Sayfa T
12 Haziran İPBO
BLAUPUNKT
tadilatı ille.dinleıjinit
NİJAD SERVEN « ŞERİKLERİ Kom. Şii
Almanyanın son yarım asırda en ziyade şöhret kazanmış kaplıcalarındandır.
Şifalı ÇAMUR BANYOLARI Meşhurdur
SENEDE EN AZ 30.0
HASTAYA ŞÎFA VEREN
BU KAPLICADA TEDAVİ OLMAK İSTERSENİZ
DTE VERWALTUNG DES LIPPI8CHEN
STAATSBADES SALZUFLEN, ALLEMAGNE Adresine müracaat ederek izahat isteyiniz. Gazetemiz de delâlet eder.
İSLAM ve İNÖNÜ ANSİKLOPEDİLERİNE ABONE OLACAKLARIN DİKKATİNE
Okul kitapları hariç. 1949 yılı «onuna kadar yayımlanmış oİRn bütün Milli Eğitim Bakanlığı yayımlarının bir müddetten beri Bakanlık yayınevlerlnde %20 Iskonto ile perakende olarak satılmakta olduğu malûmdur. Bu defa bu Iskonto keyfiyeti İslâm ve İnönü Ansiklopedisi abonelerine de teşmil edilmiş ve bundan sonra bu ansiklopedilere abone olmak Is-tiyenlere, paralarını peşin gönderdikleri gözönüne alınarak %20 Iskonto yapılması uygun görülmüştür.
Devlet Kitapları Müdürlüğü -TAKSİM — BELEDİYE GAZİNOSU™ Varyeteli ve Halk Bahçeleri açılmıştır.
2 nci grup 250 ev inşa ettirilecek
Eskişehir Valiliğinden
I
1 — Seylâptan yıkılan, ikinci grup 250 adet (125 bloktan ibaret) halk meskenleri inşaatı kapalı zarf usuliylc eksiltmeye konmuştur.
• 2 — Bu İşin keşif bedeli (555000) lira olup bir kısım mal-
zeme İdare tarafından verilecektir.
3 — Eksiltme 19.6.1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 16 da Eskişehir Seylâp İnşaat Amirliği binasında toplanacak komisyonu • yapılar iı
4 — İşin geçici teminatı (25950) Hradır.
5 — Eksiltmeye iştirak edecekler bu İşe benzer bir defada (300) bin liralık inşaat taahhüt edip ikmal ettiğine dair vesikalarını eksiltmeden bir gün evvel İnşaat Amirllğino tevdi ederek yeterlik vesikası alacaklardır.
0 — Tekili mektuplarının eksiltme günü saat 15 e kadar komisyona verilmiş olması lâzımdır. Bu saatten sonra verilecek teklifler alınamaz. Telgrafla teklif kabul edilemez, poata gecikmeni sebebi de kabul edilemez.
7 — Bu İşe ait proje, keşif, şartname vesair evrak İnşaat Amirliğinde görülebilir.
SCH WEIZERISCH ER
CORPORATION
Baıel, Zürich, Çeneve
8t. Gailen, Latısanne, La Chaux-de-Fonds
Neuchâtel, Schaffhatısen, Blel
DEUTSCHE LEVANTE-UNIE, HAMBURG
Dr. HASIB TANYOL
Halen limanımızda bulunan
Miiesseseleri
için eşya yükleyecektir
Halen limanımızda bulunan
(7609)
Teşebbüsleri
Malzemenin cinsi
Miktarı
N.E.P. PIRAEUS SHIPPING Co., Piraeus
HaJen limanımızda bulunan
Hayatta muvaffakiyetin sırrı, iyi bir tahsildir
müddetle meccanen tahsil etmek fırsatına nail
Yeni İstanbul’a derhal abone olunuz
Yeni İstanbul’un karnelerini alınız
Yeniİstanbul’un kuponlarını saklayınız
ır şey varsa
Avrupanın büyük ve meşhur üniversiteleriyle İstanbul ve Ankara üniversitelerinde ü ç sene
Chlasso, Herlsau, Le Locle, Nyon, Zofingen
Algle, Bisclıofszell, Morges, Borschach
Ereğli Kömürleri İşletmesi Garp Linyitleri İşletmesi
Şark Kromları İşletmesi
Divriği Demir Madenleri İşletmesi Ergani Bakır İşletmesi
Keçiborlu Kükürtleri İşletmesi Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi
olmak için YENİ İSTANBUL’un okuyucusu olmak kâfidir.
îlân vermek İçin acele edl nlz.
Ilem siz kazanırsınız, hem memleket kazanır
2 — Bu işe alt fennî şartname her iş günü Malzeme Servisinde görülebilir. (Beşiktaş)
Toprak Mahsulleri Ofisi Afyon ve Malzeme İşletmesinden :
1 — İhtiyacımız için aşağıda cins ve miktarları yazılı muhtelif malzeme pazarlık suretiyle satın alınacaktır.
Beyoğlu Kaymakamlığı karşısında
Telefon 44756 /57
5 — Bu işo ait keşif, şartname ve sözleşme projesi Bayındırlık Müdürlüğünde ve II Daimi Komisyonunda her gün görülebilir.
için Doğru Posta eşya vükliyecektir
LONDON: 99, Gresham Street, E.C.2 11c, Regent Street, S.W.1
NEVV-YORK: 15, Nassau Street
Ağaçlı Linyitleri İşletmesi Murgul Bakır İşletmesi
Bolkardağ - Keban Kurşun Madenleri Turhal Antimuan Maileni
Sarıyer Hidroelektrik Santralı
Avrupa tetkik seyahatine çıkmıştır.
Ankarada Kızılay karşıtındaki REKLÂM KULEMİZ
YENİ İSTANBUL İLANCILIK ŞİRKETİ
Bu reklâm kulesi birkaç güne kadar Taksim Meydanında dikilecek ve en güzel ilânları canlı bir şekilde halka takdim edecektin
1 — Çanakkale - Biga - Karablga yolunun 1064-350—1064-546, 107 4- 684 — 110 4- 300 kim. leri arası şose esaslı onarımi 15 gtln müddetle ve İhalesi 22.6.1950 perşombe günü saat 15 te özel İdare Müdürlüğü binasında toplanacak İl Daimi Komisyonunda yapılmak üzere kapalı zarf usülü 1le eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Onarımın keşif bedeli (20899.31) lira ve geçici teminatı (1567.45) liradır.
3 — İsteklilerin 1950 yılı Ticaret Odası vesikalarını ve bu gibi İşleri yapmış olduklarına dair belgelerini göstererek İhale gününden (3) gün evvel (tatil günleri hariç) Valiliğe müracaatla bu işin eksiltmesine girmek üzere yeterlik belgesi almaları.
4 — 2490 sayılı kanun gereğince hazırlayacakları teklif mektuplarını İhale günü saat (14) e kadar makbuz karşılığında Komisyon Başkanlığına vermeleri, postada olabilecek gecikmeler kabul edilmez.
SERMAYESt: 150.000.000 T.L.
MADEN İŞLETİR, BÖLGE ELEKTRİK SANTRALLARI KURAR, BANKA İŞLERİ YAPAR,
ANAKKALE VALİLİĞİNDEN
4 — Ofis İhaleyi kısmen veya tAmamen yapıp yapmamakta serbesttir
Sermaye ve ihtiyat akçesi, İsviçre Frankı : 205,000,000
TKİ ESTE ve VENEDİK
3 — Pazarlık 15.6.1950 perşembe günü saat 15 te işletmemizde kuruhı komisyon önünde yapılacağından isteklilerin 650.— lira muvakkat tem İnatlarlyle müracaatları ilân olunur.
LAURO, NAPOLİ
** I R O L L I'* vapuru PİRE - MARSİLYA ve CENOVA
“PERGAMON” vapuru
ANVERS - ROTTERDAM
HAMBURG - BKEMEN
“ T I N O S ” vapuru
İzmir
Atatürk Bulvarı Telefon: 6996
İstanbul
Galata Hovagimyan Han Telefon: 40568
Redikslon (muhtelif eb’atta) 75 adet
Şiber Volf (muhtelif eb’atta) 75 M
T ve Dirsek (muhtelif ett at ta) 100 „
Galvaniz Boru (muhtelif eb atta) 400 metre
Galvaniz boru Witvort dişli boru 500 n
Yangın musluğu uçları
rakoru 60 adet
BİRİNCİ SINIF ERKEK TERZİSİ
Otuz senelik tecrübesi ve memleketimizin en mûtena ve zevk sahibi İnsanlarına hizmet etmesi ile şöhret kazanmıştır. Ûenç oftlu Amerika ve ingilterede terzilik tah-sU etmiş ve birinci derecede diploma almıştır,
Adres: Beyoftlu istiklâl Caddesi 447 Mehmet Ali Apnrt.
r w
f (
Jf
W î
W r " il 5 T- . a 1
M»
H
▼ 1
>
YENİ İSTANBUL
SPOR DÂVALARIMIZ
Millî Takımımızı
nasıl hazırlamalı?
Kırkpınar güreşlerine katılan güreşçiler er meydanına çıkıyorlar
Tarihî Kırkpınar güreşleri sona erdi
jfjft
12 Haziran - 1950 Pazartesi
İyi bir plânın tahakkuk edebilmesi için, şahsi menfaatlerin memleket menfaatlerine fedakârlık göstermesi başlıca şarttır
Yazan : Sadi Karsan
Türkiye Futbol Birincilikleri dün nihoyet buldu
İzmirin Göztepe takımı Türkiye birincisi oldu
Geçen halta Millî Futbol Takımımızın İran takımını büyük sayı far-kiyle yenmiş olmasına rağmen o gün çıkardığı oyun hiç kimseyi tatmin etmemiş stadı dolduran bütün seyircileri derin bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Her vakit güzel oyunlarını görmeğe alıştığımız bütün oyuncularımızda bir isteksizlik, hareketsizlik dikkat nazarı çekiyor» takımımızda âhenk ve insicamdan eser görülmüyordu. Oyunun kalitesi bakımından karşımızda sanki »kinci kümeden bir takım oynuyormuş gibi bir hal vardı. Eğer o gün kendisinden bir kaç gömlek üstün olduğumuz İran takımı yerine başka bir takımla karşılaşmış olsaydık acı bir mağlûbiyet bizim için mukadder olacaktı. Bereket versin ki İranlIlara karşı her bakımdan üstünlüğümüz her ne pahasına olursa olsun bize müsabakadan yüzümüzün akiyle çıkmak imkânını verebildi. Mamafih galibiye tin verdiği sevinçle her şeyi unutmamamız lâzımdır. Bu halin tekerrürüne mâni olmak için zamanında gerekli tedbirleri almamız ihtiyatlı hareket olur. Hiç şüphe etmiyorum ki, o günkü vaziyeti üzüntü ile seyrettiklerinden emin olduğum ilgili arkadaşlaı da bu hususta benimle hem fikirdirler. Her halde önümüzdeki müsait devrelerden faydalanarak bu halin ıslahına bir çare arıyacaklardır Şimdi biz de bu konu hakkındaki görüşlerimizi aşağıda hulâsa etmeğe çalışalım:
Taallûk ettikleri spor branşları fiin en yüksek seviyesini milli takımlar temsil ederler. Ferdi sporlarda millî takımları teşkil etmek pek o kadar güç değildir. İş nihayet bir kronometreye veyahut iki müsabıktan birinin diğerine üstünlüğüne bağlıdır. Meselâ, atletizmde iki koşucudan zuu gisi onu
ta. teniste, ilh... İkisini de karşılaştırır. galip geleni seçersiniz. Fakat futbolda vaziyet hiç de böyle değildir. Birbirlerine yakın vasıf ve meziyetleri haiz olan iki oyuncudan birini diğerine tercih etmek icap edince elde ne dakik bir aletin hassa.1, ölçüsüne istinat eden bir hesap, ne de karşı karşıya geçilerek er meydanında kazanılmış bir üstünlük var-
dır. Karar ve hükmünüzü şahsi kanaatinize istinat ettirmek mecburiye-tindesinizdir. Sol içte Ali mi Veliden daha iyidir meselesi ortaya atılınca ve eğer bu oyuncular arasında oyun itibariyle pek az fark da varsa herkes kendine göre bir mütalâa yürütür ve noktai nazarında haklı olduğunu iddia eder. Fakat bu münakaşalarda meselenin »asıl mühim noktası unutulur gider. Bu oyunculardan hangisinin yanındaki ve arkasındaki arkadaşlariyle daha iyi anlaşabileceği üzerinde pek o kadar durulmaz. Halbuki futbol bir müşareket, beraberlik oyunudur. Takım teşkilinde e-sas tutulacak mühim kevf.vet ovun cular arasında beraberliği temin etmektir. İsabetli bir görüşle takım belki elde mevcut oyuncular içinde en iyilerinden teşkil edilmiş olabilir. Fakat sadece bu kâfi değildir. Oyuncuları birbirlerine alıştırmak, takımda vahdeti, anlaşmayı, âhenk ve insicamı sağlamak lâzımdır. Nasıl bir orkestranın enstrümantlstleri ne kadar kıymetli olurlarsa olsunlar çaldıkları parçalar da birbirlerine uymadıkları takdirde verilen konserin bir mânası olmazsa, beraberlik mefhumu aşılanmamış oyunculardan kurulan bir millî takımın çıkaracağı o-yunun da kalitesi çok düşük olur. Bir sürü isimleri yanyana getirerek takım teşkil etmek işin basit tarafım görmektir. Ve futbolden kasdedilen mâna ve mefhuma da aykırı düşer.
halde ifadesi-bir kuvvetin zamana ve lâ-ihtiyaç göste-tak imlan yal
birini tercih etmek bahis mev-olunca ikisini de koşturur, han-müsabakayı daha evvel bitirirse tercih edersiniz. Güreşte, boks-
Yugoslavya Takımı îsviçreyi 4-0 yendi Berne 11 A.A. (AFP) — İsviçre İle Yugoslavya arasında yapılan milli futbol maçı 4-0 Yugoslavyanın galebesiyle neticelenmiştir. Birinci devre sonunda Yugoslavya 3-0 galip vaziyette idi.
İsviçre takımının dünya kupası maçlarında İlk karşılaşacağı rakibin Yu-goslavlar olduğu hatırlardadır.
NOT: Yugoslav millî takımını tahlil eden dünkü yazımızda Yugoslav takımının tsviçreden Ameri kaya hareket edeceğini ve esas takım kadrosunun lsvlçredeki maçtan sonra belli olacağını bildirmiştik.
Gaye on bir oyuncunun kuvvet vc iktidarının toplu bir dir. Böyle müşterek meydana gelmesi de yıkiyle hasırlanmağa rir. Bu itibarla millî
nız milletlerarası müsabakaların bahis mevzuu olduğu zaman teşkil edilmesi düşünülen geçici hüviyetlerinden kurtarmayı; onlara hiç değilse muvakkat bir devre için müstakar bir mahiyet vermelidir. Bir zamanlar Avrupada ün salan Hugo Mayzel’ln Wunderteam’i ve daha sonra Pozzo-nun İtalyan millî takımı yalnız bir maç için düşünülüp tertip edilmiş takımlar değil, devamlı surette çalıştırılmak esasına dayanılarak kurulmuş formasyonlar idi. Binaenaleyh takım teşkilinde esas tutulacak başlıca gaye evvelâ takımı seçmek ve ondan sonra metodik surette çalıştırmaktır. Bunun için de her sene başında tahdidi olmamak üzere 20. 25 oyuncu seçmeli bu oyuncuları zaman zaman toplayarak nazari olduğu kadar amelî surette de hazırlayıp daima emre âmade tutmalıdır. Bu a-rada futbol maçlarında mühim rol oynayan mâneviyat unsurunu da ihmal etmemelidir. Çünkü yenmek a-zim ve iradesi kuvvetli bir takımın bazan müsabakanın kazanılmasında teknik üstünlük kadar ehemmiyetli bir rol oynadığı görülmüştür. Böyle bir plânın tahakkuk edebilmesi içir, de şahsi ve hususi menfaatlerin memleket menfaatlerine fedakârlık göstermesi başlıca şarttır.
Türkiye Başpehlivanlığını dün
Hayrabolulu Süleyman kazandı
Gazetemizin koyduğu koçu alan Süleyman: ”Bu hediye, güreşlerin çok iddialı olmasına vesile teşkil
Edirne 11 «Hususi surette giden arkadaşımız Vedat Etcnsel bildiriyor» — Tarihi Kırkpınar güreşlerinin son günü olan bugün bütün Edirncde daha sabahın erken santlerinden İtibaren büyük bir faaliyet göze çarpıyordu. Havanın pek fazla sıcak olmasına rağmen kağnı, araba ve kamyonlarla akın edenler Sarayiçinı pek erken saatte tamamen doldurmuşlardı. Bugün baş pehlivanın belli olacağı ve günün de pazara rastlamış olması do layısiyle îatanbuldan bu sabah da o-tonıobll ve otobüslerle bir çok tanınmış kimse akın etmişti Güreşlerin yapıldığı Sarayiçlnde 20 bini aşan bir meraklı kütlesi mevcuttu.
Saat 10 da canzgırın pehlivanlara '‘Allah hepinize kuvvet versin” demesiyle güreşlere başlandı.
Sahaya çıkan erler cazgırın bu sözünden sonra peşrev yapmağa başladılar ve birbırleriyle tutuştular.
Destenin küçük ve büyük boyunun son karşılaşmalarından son fa baş pehlivanlık güreşine başlandı.
Başaltının son güreşinde îrfan Atan iiç günden beri kazandığı galibiyetlere bir yenisini daha kattı ve ManisalI Abdu^lahı 45 dakikada yakaladığı bir ters paça ile yendi.
Sıra baş pehlivanlık güreşlerine geldiği zaman herkes büyük bir heyecan içerisinde idi. GÖnenli Kara Hüseyin de dün iki buçuk saat Hayrabolulu Süleymanla yaptığı güreş esnasında ayağından sakatlandığı İçin bugünkü güreşe İştirak etmiyordu. Kara Hüse-ylnin çekilmesiyle ortada dört pehlivan kaldı. Bunlar Sındırgılı Şerif. Hayrabolulu Süleyman» Lüleburgazlı Ali Ahmet, BalIkesirli Koca Mchmet-tl.
Hakem heyeti bu 4 pehlivanı şöyle eş tutturdu.
Sındırgılı Şerif Ali Ahmetle, Hayrabolulu Süleyman da BalIkesirli Koca Mehmetle güreş yapacaklardı.
Saat 16 da güreşe tutuşan Hayrabolulu Süleyman BalIkesirli Mehmedi ve Sındırgılı Şerif de Ali Ahmedi güreşin 21 inci dakikasında birer tırpanla yendiler.
Sıra bu iki güreşin galipleri Hayrabolulu Süleymanla Sındırgılı Şerifin güreşlerine gelmişti. Çok ihtiyatla güreşen bu iki pehlivan tam 3,5 saat süren bir boğuşmaya rağmen birbirlerini yenemediler. Hakem heyeti nihayet oyunu durdurarak her iki pehlivanı çağırdılar. Birincilik ve ikincilik için kur’a çekileceğini söylediler. Nihayet çekilen kurada Hayrabolulu Süleyman birinci, Sındırgılı Şerif de ikinci oldu. Bunun üzerine gazetemizin koyduğu koçu Süleymana verdiğim zaman Kırkpınarın bu senekl başpehlivanı bana şunları söyledi:
"Gazetenizin yerinde bir buluşla ortaya koyduğu koç güreşi iddialı bir şekle soktuğu için memnunum” dedi.
1951 senesinin Kırkpınar ağası müzayedeye kondu. Neticede Ağalık E-dimelî Ekrem Demiray üzerinde kaldı.
Güreşler saat 20 de sona erdi ve bundan sonra da mükâfatlar ve ö-
duller dağıtıldı.
Güreşlerin teknik neticeleri şöyle-dlr.
Desto küçük boy:
1 — Kemal Demirsürer (İstanbul)
2 — İbrahim Caner (İstanbul)
3 — Arif özdemir (Denizli)
4 — Cemal Ölçer (İstanbul) Orta boy:
1 — Ahmet Akan (Denizli)
2 — Adil Atal (İzmit)
3 — Ali Çetin kaya
4 — İbrahim Kaya
Büyük boy:
1 — Ali Büke (Manisa)
2 — Ali Yıldırım (İstanbul)
3 — Ahmet Filiz (Manisa)
4 — Mustafa Akburak (Kırklareli) Küçük ortanın küçük boyu:
1 — Ali Gürler (Babaeski)
2 — Mehmet Gamsız (Mandıra)
• •
Koca
Iraıibiz orta & ilde t
Kobinson’ıııı sağ kroşesinden kaçınmaya uğruşıyor. 15 raunttun
boksörü Viltemaiıı,
maçı Roblnson sayı hesabiyle kazanmıştır
Ankara Gençlerbirliği ikinci, Beşiktaş üçüncü, Kâğıtspor dördüncü oldular
İzmir, 11 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Türkiyo Futbol Birincilikleri bugün Alsancak stadında yapılan maçlarla sona ermiştir. İki haftadan beri çekişmeli geçen bu müsabakalar neticesinde îzmlrln Göztepe takımı Türkiye birincisi, Ankaranın Gençlerbirliği takımı, Türkiye İkincisi, İstan-bulun Beşiktaş takımı Türkiyo üçün-cübü, İzmitin Kâğıtspor takımı da Türkiyo dördüncüsü olmuşlardır.
Bugün ilk maç hakem Orhan Tü-morin idaresinde Göztepe İle Kâğıt-spor arasında cereyan etti. Takımlar sahaya şu kadrolarla çıktılar.
Göztepe:
Erdoğan - Fahri, Mehmet - Semih, Mustafa. Emcet - Nezihi. Ahmet, A-Jâcddln, Yüksel, ÖzdemJr.
Kâğıtspor:
Hüenii - Hakkı. AH - Yaşar, Hüseyin, Osman - Seyfi, Rahmi. Ali. Fazı). Mustafa
Kazandığı takdirde kendisini Türkiye şampiyonu yapacak olan bu maça Göztepe takımı gayet durgun ve zevksiz bir şekilde başladı. Kâğıtspor takımının dağınık vc sistemsiz bir o-yun oynaması Göztepenln Türkiye şampiyonası maçlarında oynadığı o-yunîann en fenasını çıkarmasına sebep oluyor. îlk devre bitinceye kadar Kâğıtsporun en az beş fırsat kaçırmasına mukabil Göztepcnin kazandığı penaltıyı Emcet atamadı ve devre golsüz olarak 0-0 berabere bitti.
İkinci devrede Göztepe daha sistemli bir oyun tutturdu vc bir baskı tesis etti. Fakat devrenin ortalarına kadar gol çıkarmadı. Nihayet 23 üncü dakikada Alâeddin, 32 nci dakikada Özdemir ve 44 üncü dakikada Ahmet birer gol atarak maçı 3-0 Göztepenln kazanmasına sebep oldular. Bu suretle Göztepe Türkiyo futbol şampiyonluğunu hak etmiş oldu.
Türkiye İkincisini tâyin edecek olan ikinci maç hakem Muzaffer Ertuğun İdaresinde Gençlerbirliği ile Beşiktaş arasında oynandı. Takımlar şu kadro-
ları İle sahaya çıktıları Gcnçlerblrllğl:
Rahim - Sait, Turhan - Metin, Ali. Hüseyin - Hamdi, Hadi. Mustafa, İsmet, Halim.
Beşiktaş:
Ethem - Muammer, Nuri - Cemil, Nusret, Eşref - Tekin, Hikmet.. Fuat, Faruk. Haşan.
Beşiktaş oyuna gayet canlı başladı. Daha ziyade soldan işliyor. 18 inci dakikada Hikmet Haşandan aldığı pası Tekine aktardı. Ve Tekin de sıkı bir şutla topu Gençler kalesine- soktu Buna mukabil 28 inci dakikada anide gelişen Gençler altınında İsmet Gençlerin beraberlik golünü attı ve devre 1-1 beraber bitti.
İkinci devrede oyun gayet zevksiz bir hal aldı Ve kısa bir zamanda sertleşmeğe başladı. 30 uncu dakikada Gcnçlerbirliğindon Hamdinin şutunu Ethem tutamadı. İsmet yetişip 2 nci Gençler golünü attı ve maç 2-1 Gençlerin galibiyeti ile bitti. Böylelikle de Beşiktaş Türkiye ikinciliğini kaçırmış oldu.
Maçtan sonra. İzmir Valisi Osman Sabri Adal, kısa bir merasimi müteakip Türkiye şampiyonu Göztepeye, biri bu şampiyonluğu İçin, diğeri İzmir lik şampiyonluğu için iki kupa ver d.
Lazio, T ürk iyeye . gelmek istiyor
İtalya dördüncüsü Lazio takımı, eski Beşiktaş takımı antrenörü Me-azzadan aldığı malûmat üzerine Tür-kiyeye gelmek İstediğim bildirmiştir. Fenerbahçe kulübüne yaptığı müra-caati tetkik eden Fenerbahçe İdare heyeti, teklifi müsait karşılamıştır. Lazio takımı şehrimizde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Vefa ile 4 maç yapacaktır.
*■ 4te
*
I
3 — Şefik Yurtsever (İstanbul)
4 — Musa (Silivri)
Küçük ortanın büyük boyu:
1 — Burhan Gurkun (Adapazarı)
2 — Ahmet Topçu (Babaeski)
3 — Mehmet Dursun (KIrklareli)
4 — İhsan Yıldız
Büyük orta:
1 — Orhan Çakar «İzmit)
2 — Haşan (Bandırma)
3 — İbrahim (Manisa)
4 — Mehmet Atalay
Başaltı:
1 — İrfan Atan (İzmit.)
2 — Abdullah (Manisa)
3 — Haşan (Hayrabolu)
4 — Pomak Mustafa (Hayrabolu) Baş pehlivanlık:
1 — Hayrabolulu Süleyman
2 — Smdırgıh Şerif
3 — Ali Ahmet Lüleburgaz.
Hapoel ile Fenerin dünkü rövanş maçı
Sarı - Lâciverttiler, dünkü maçı zorluk çekmeden 3-1 kazandılar. İkinci devre sonuna doğru Fener durgunlaştı, fakat misafirler istifade edemediler Hapoel dün dördüncü ve son maçını Fenorbahçeye karşı oynamıştır. Bu takımın şehrimizdeki müsabakalarını gördükten sonra hakkında edindiğimiz kanaat şudur: Hapoel bir buçuk saat koşan, didişen, oyunu başladıkları gibi bitiren nefesli, sağlam yapılı oyunculardan kurulmuş bir takımdır Umumiyet itibariyle oyuncuların bilhassa kaleci ve diğer bir iki oyuncu müstesna futbol bilgi ve tekniği zayıftır. Enerjiye dayanan ve daha ziyade dağınık bir oyun çıkaran takımda hiç bir tâbiyo ve sistem yoktur Muhacimler kale önünde muntazam ve İsabetli şüt çekememekte, müdafaada da oyuncular kale önünde toplanmaktadırlar, tutulan başlıca nız hatta gerektiği mak ihmal edilmektedir. Hulâsa: Takımda bir çok cevherler vardır fakat bunlar lâyıkiyle yetiştirilmeye, işlenmeye muhtaçtır.
Takımlarımızın, ferdî ve cem’i bakımdan bize nazaran tecrübesi, teknik vc taktiği, oyun seviyesi bir hayli zayıf olan Hapoel’e karşı daha kati bir netice alamamış olmalarının başlıca sebebini onların enerjik oyunlarına mukabil, bizim oyuncularımızın mevsimsiz yapılan bu maçlarda artık futboldan bıkkınlık getirmiş olmanın verdiği haleti ruhiye He ve İsteksiz oynamalarına atfetmek yerinde olur. Hiç şüphe yok ki Hapoel’ln şehrimizi ziyareti iki dost memleket sporcularını birbirlerine tanıtmaya, yakınlaştırmaya güzel bir vesile teşkil etmiştir Fakat futbolumuz İçin bir kazanç ol madiğim da İtiraf etmek lâzımdır.
Cihat Müjdat Hilmi Mehmet AH Kâmil Süleyman Fikret Erol Cemal Lefter Hali?
Oyuna hakem Samih Duransoyur. İdaresinde saat 18 de Hapoel’ln vuru-şiyle başlandı. Top. bir müddet ortalarda oynandıktan sonra Erolün verdiği aşırtmaca bir pası kapan Fikret kaleye kadar sokuldu ve herkesin gol olacağını sandığı bir anda kalecinin yerinde müdahalesi ile tehlike bertaraf edildi. Fenerbahçe muhacimlerinin deplasmanlı ve kıvrak oyunu Hnpoo müdafaasını müşkül duruma sokuyor Onuncu dakikada iki müdafi arasın dan sıyrılmak Istlyen Cemal kıskaca alındığı için serbestçe hareket imkâ mm bulamıyarak topu kalenin üstün den aşırttı. Hapoel, havadan geler toplara ekseriyetle hâkim olduğu hal de Fener havadan oynamakta ısraı etmek halasım geçen sefer olduğv gibi bu defa da tekrarlıyor. On beline! dakikada Cihat, çok yakında^ çekilen kuvvetli bir şütü yumrukh» vc müşkülâtla çelebildi. Oyunda te vazün var. Akınlar karşılıklı oluyor Hapoelln solaçığınm İyi marke adile memesi Fenerbahçe kalesi için tehli koli vaziyetler ihdas ediyor. 30 ıınc» dakikada Hapoel kalc-unirı önirnd-lop Fener mühacmilerinin arasındı uzun bir müddet ayaktan ayağa do taştıktan sonra Hailde geldi, O dak» sa mesafeden plâse bir vuruşla topı ağlara taktı, 35 inci dakikada Halit aniindeki müdafii atlatarak kaleci İk karşı karşıya kaldı Çektiği sıkı süt i kaleci büyük bir soğukkanlılıkla kur tardı Devrenin h'*ndan sonraki kıs nnndn kayda değer bir hareket olmadı vc birinci devre 1-0 Fener lehino bitti.
- - ** . X__
Geri hatlarda hedef gaye, gelişi güzel yal-tchllkeyl savuşturmaktır. İleri gibi yardımda bulun-
İkinci devreye Hapoelln beraberliği temin etmek. Fencrbahçenin de sağladığı galibiyeti elden kaçırmamak gayretiyle başlandığı için oyun biraz daha hareketli oluyor. Onuncu dakikada Hapoel merkez mühaclmlnin hiç beklenmedik bir anda kaleye arkası dönük vaziyette çektiği fevkalâde bir şütü Cihat aynı mükemmeliyetle kurtardı. On beşinci dakikada Fikretln tam kalenin içini bulan kornerinden Halit kafa ile Fenerin ikinci golünü çıkardı. 20 nci dakikada Defter yüzde yüz bir gol kaçırdı. Fenerbahçe muhacimleri bazan güzel başladıkları hareketlerin sonunu getiremediklerinden bir çok fırsatları heba ediyorlar.
Oyun bu devrede Fenerin baskısı altında cereyan ediyor. 29 uncu dakikada sağdan yapılan hır akında Cemal gol adedini üçe İblâğ etti. 36 ncı dakikada solaçıktan gelen bir şandcll Cihat tora bir tutuşla kalenin içine alarak Hapoele bir sayı hediye etti. Devrenin son dakikaları Hapoelin gol adedini arttırması gayretiyle geçiyor Cihat çok güzel bir kurtarış yaptı. Oyun Fencrbnbçenin tamamen dur-gunlandığı ve Hapoel akınlarının arttığı bir sırada 3-1 Sarı-Lâcivcrtlilcrln galibiyeti
Amerikanın yeni tenis yıldızı Nancy Chaffee İngiltere tenis şampiyonası için Londrada antrenmana başlamıştır
Atletizm Millî Takımı seçildi
dek Recep Het (Ankara).
110 engelii: Mustafa Batman (Ankara), Erdal Berkay (İzmir), yedek Çetin Göre (Ankara).
4X400 metre: Doğan Acarbay (İstanbul), Kemal Horolu (İstanbul), Burhan Cengiz, Turhan Goker.
Gülle: Nuri Turan (Kocaeli). Yılmaz Oktay t Balıkesir), yedek Necdet Akın (Ankara).
Disk: Çelil Uçarer (Ankara), Nuri Turan (Kocaeli), yedek Yılmaz Oktay (Balıkesir).
şekilde tesbit edilmiş-
metre; Oktay Karaku-
engelli: Kemal Horolu (Anka-
Viyanada Avusturya milli tanımı ile karşılaşacak olan atletizm milli takımımız şu tir:
100 ve 200 lak (İzmir).
400 ve 400
(Ankara). Doğan Acarbay ra), Goker (İstanbul).
1500 metre: Cahit Önel (İstanbul). Ekrem Koçak (Ankara).
5000 ve 10000 metre: Osman Coş-gül ve Mustafa Özcan (Ankara >. ye-
lle «ona erdi.
■ •
DÜııku Fenerbahçe — Hapoel maçından bir enstanteııe
Comments (0)