12 Ocak 1950
Percprnhe
SİYASÎ İKTİSADÎ
Sayı 43
10 Kurm
t
%
Beyoğlu • Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone Türkiye içi» seneliği 3c altı aylığı 17. üç ylığı 9 liradı. Ha'ic memleketleı iki .-nislidıı

POLİTİKA

ÎÎ///I950
İngiliz seçimlerine doğru
M
r. Attlee, seçimlerin vaktinden evvel yapılmasına karar vermiştir. Bu karara sebep ne olabilir ? Unutmıya-lım ki, Atlantik Andlaşması-nın tatbikına bu sene geçilecektir; bu itibarla beynelmilel münasebetler de gene bu sene içinde kati mahiyetini almış olacaklardır. Böyle bir durum karşısında Mr. Attlee, lngiltere-nin menfaatini, yeni bir seçime dayanan yeni bir kabine kurulmasında görmüş olabilir. Bununla beraber bu hareketin bir seçim oyunu olması ihtimali de varittir. Fakat şu nokta da gözönün-de tutulmalıdır ki. işçi Partisi, Ingilterede eski nüfuzunu bugün bir hayli kaybetmiştir. Bunun en başhea sebebi ise şüphesiz, Sir Stafford Cripps’in tatbik etmiş olduğu aşırı derecede sert İktisadî tedbirlerdir. Esasen, Muhafazakârların kuvvetlenmekte olduğu kısmi seçimlerde anlaşılmıştı. Diğer taraftan Cripps’in takip ettiği malî siyasetteki isabet de bugün tahakkuk etmiştir. Böy-lece, işçi Partisi muhalefetin devamlı hücumlarına daha iyi mukavemet edecek bir duruma girmiştir.
Sebep ne olursa olsun, İngiliz seçimlerinin böyle kabil olduğu kadar yakın bir tarihe alınmış olması dünya vaziyeti için herhalde daha faydalı olacaktır.
Amerikan bütçesi
TRUMAN’ın Kongreye teklif ettiği bütçe, muhakkak ki. cömert bir bütçedir. Birleşik Amerika Devletleri Cumhurbaşkanı tarafından verilen rakamların talâkati herkesi şaşırtmıştır. Bu rakamlar üzerinde dikkatle durulursa, görülür ki, milli ve beynelmilel faaliyetin hiçbir sahasından dolar (âb-ü hayat) ı esirgenmiş değildir.
Federal bütçenin en büyük kısmı, millî savunmaya ayrılmıştır. Bundan da anlaşılıyor ki, Amerika, oynamakta olduğu demokratik dünya başmüdafii rolünü tamamiyle benimsemiştir. Yeniden bir harp patladığı takdirde, derhal müdahale edebilecek kudrette bir ordu hazırlamak niyetindedir.
Bütçedeki askerî masrafların fazlalığı, Amerikan sosyal politikasını acaba değiştirecek midir? Zannetmiyoruz-, bütçedeki rakamlar bu sahada da muazzam gayretler sarfedilmek istenildiğini açıkça göstermektedir.
Nüfusun büyük bir ekseriyetini refaha kavuşturacak olan “fair deal” programının tahakkuku uğruna milyonlarca dolar ayrılmıştır. Ucuz evler inşa edilecek, hastahaneler kurulacak, fakir talebe, devlet hesabına okutulacak ve bunlar gibi birçok işler ve yardımlar yapılacaktır.
Truman, böyle bir bütçe teklif etmekle, îngilteredeki işçi Partisi kadar iş görebilmek için sosyalizmin bir şart olmadığını sanki ispata çalışıyor.
Amerika, dost memleketlere askerî ve ekonomik yardımdan da vazgeçmiş değildir. Yardım miktarı azaltılmıştır. Fakat, Truman, buna sebep olarak "umulan neticelerin alınmış olduğunu ileri sürmekte ve bu itibarla yardım programlarındaki dolar miktarlarında 1951 senesi için bir azaltma yapılması imkân dahiline girmiş olduğunu beyan etmektedir.
Amerikan yardımı, demek ki, devam edecektir. Bu yardım, hâlâ beş milyara yakındır.
Birleşik Devletler Cumhurbaşkanının sözlerinden şu nokta da anlaşılıyor ki, bu yardım programlan, Amerika için bir nevi plâsman olmuştur; ve sarfedilen miktarları aşan bir derecede menfaat temini de kabil olmuştur.
Truman'la müşavirlerinin cömertlik politikasının Amerika için bir kazanç olduğunu belirtmek istedikleri aşikârdır. Sözlerin ve rakamların doğruluğuna şüphe de edilemez. Amerika, bu suretle muhakkak ki, muvaffakiyet yolumu tutmuştur.
★ ★ ★A
i
1

k
MÜSTYK L GÜNLÜK GAZFTE
Tem eden HAPlf. EOİR IÖRE1IAN
İlânlar: 6 ncı sayfada eantimet resi 2 liradır. İlânlardan hiç bir mes’uliyet kabul edilmez
■ ■
Telefon: 44756- 44757 Santra Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
Birleşmiş Milletler teşkilâtı için çok güç bir mesele
■ ■ t - ■" ■
Güvenlik Konseyine başkanlık eden Milliyetçi Çin Deleaesi, Rusvaya karşı veto mu kullanacak?
kuvvetlerinin bir tatbikatında
Generali Sun •
« > z

*

jop
t
Dünkü Meclis müzakereleri
Avukatların mal beyanı meselesi dün Mecliste
münakaşalara yol açtı
hiznıeti hükmü-
da ka-
ve-
İÇ ŞAYİ ALARDA
Sovyet heyetinin verdiği kararın sureti
L(ıkç Success 11 (A.A.J (Afp) — Diuı Sovyet heyeti tarafından Gii-venhk Konseyine sunulan ve perşembe günkü oturumda gündemin ilk maddesini teşkil edecek olan karar suretinin metni şudur: “Güvenlik Konseyi, 8 ocak 1950 tarihinde Çin Halk Cumhuriyetinin merkezi Hükümeti tarafından yapılan ve bu Hükümetin kuomintang grupu temsilcisinin Güvenlik Konseyinde bulunmasının gayri meşru olduğuna ve bunun Güvenlik Konsf yindeıı çıkarılması gerektiğine dair beyanatı inceledikten sonra, Çin Merkezi Halk Cumhuriyetinin beyanatında bahis konusu olan temsilcinin salahiyetlerinin tanınmamasına ve onun Güvenlik Konseyinden çıkarılmasına karar vermiştir,,,
VVashington 11 (Hususî muhabirimiz G. H. Martinden telgrafla) — Aşağı yukarı beş seneden beri at nalı şeklindeki masanın etrafında toplanıp müzakere e-den Güvenlik Konseyinde, Batı devletleri mümessilleri Sovyet delegelerinin sistemli şekilde
kendilerini şaşırtan taktiklerine mâruz kalmaktadırlar. Birleşmiş Milletler teşk ilâtında bilhassa Çin meşe leşi görüşüldüğü sırada, ihtilâlci Rus politikası usulleri ile klâsik politika usulleri arasındaki tezat, büsbütün bariz bir şekilde meydana çıkmıştır.
Batı devletleri diplomatları, istikbalde hâdiselerin şöyle cereyan edeceğini tasavvur etmekteydiler: Onlara göre, bundan böyle Birleşmiş Milletlerin her teşkilâtındaki bütün celselerde, bir Rus delegesi kalkıp usul hakkında kısa bir nutuk söyliyecek ve Çin delegesinin hayali bir hükümeti temsil ettiğini meclis âzalarına bildirecekti. Batı devletleri delegeleri, Rusların bu itirazını dalgın bir şekilde dinlemeye ve usulde bir değişiklik yapmadan gündemdeki diğer maddelere geçmeye faraza günün mevzularından olan silâhsızlanma meselesi hakkında, daha ziyade nazari bir takım münakaşalara girişmeye hazırdılar. Bu delegelerin düşünceleri şu hesaba dayanmakta idi: Rusya, Güvenlik Konseyindeki âznların ekseriyetinin Komünist Çin Hükümetini tanımasını sabırla bekllyecek, bu temin edildikten sonra, milliyetçi Çin delegesinin yerini komünist. hükümet mümesHİlinc terketmesi için kati teşebbüse geçecekti.
Fakat hakikatle, hâdiseler, şu şe-
kilde cereyan etmiştir: Celse açılır açılmaz Rus delegesi Malik söz almış, derhal şiddetli hücumlara haşlamış ve Güvenlik Konseyine milliyetçi Çin delegesinin başkanlık etmesi üzerine bu teşekkülün ciddiyetten ayrılıp gülünç bir taklit eser haline geldiğini «öyleniiştir. Diğer delegelerin bu ten-kidleri ve hücumları sükûnetle karşılamaya hazırlandıkları sırada, bu sefer Rus mümessil, Konseye başkanlık eden Çin delegesinin derhal azledilmesini istiyen. gayet dikkatle ve u-suiünde kaleme alınmış olan bir takriri ortaya koyarak delegeleri acele karara davet etti. Batı devletleri diplomatlarının, böyle bir darbeye hazırlanmadıkları için, birdenbire şaşırdıkları açıkça görülüyordu. Rus delegesi. kurnazca bir oyun oynıyaruk onları âdeta suçlu mevkiine sokmuştu. İngiliz mümessil, celseye devam edilmesini istiyor. Amerikan mümessili görüşmelerin lâlik edilmesine taraftar bulunuyordu. Fransız delegesi ise, şaşırmış bir halde, fakat sakin duruyordu. Neticede Rus delegesi, bu karışık vaziyetteki sahneyi bir aktör edasiylo terke karar verdi ve milliyetçi Çin delegesinin başkanlık ettiği bir masa başına oturamıyacağını söjr-liyerek çıktı, gitti.
Satıhlar, bu defa reye müracaat edilmesine mâni olmuş ve kargaşa-
v-l
lığın önüne geçmişlerdir. Fakat onlara verilen mühlet pek uzun sürmiye-cektir. Güvenlik Konseyi, münhasıran Çin meselesiyle meşgul olmak üzere perşembe günü toplanmaya karar vermiştir. O güne kadar delegeler kendi hükümetlerinden talimat ala-
caklar, Birleşmiş Milletler teşkilâtı hukuk müşavirleri de, milliyetçi Çin delegesinin vetosunu kullonnıujına nasıl mâni olacaklarını kararlaştıracaklardır. Zira bu veto kullanılırsa -ki her delegenin buna hakkı vardır - , o mevzuun gündemden çıkarılması ve artık ele alınmaması lâzım gelecektir. Ne Cemiyeti Akvam, ne de Birleşmiş Milletler tarihinde, bu karmakarışık Çin işine benzer bir hâdise bulunmadığından, böyle bir hukukî meselenin nasıl halledileceği bilinememektedir.
San Francisco’da hazırlanmış bulunan Birleşmiş Milletler Anayasası, kendisine bağlı bir teşkilâtta, bir memleketin yekdiğerinden tamamen farklı ideolojiye sahip iki hükümet tarafından temsil edilmesi İhtimalini düşünmemiştir. Bu anayasa hazırlanırken, İspanya dahilî harbinden de ders alınmamış ve bu gibi içinden çıkılmaz vaziyetleri halletmek için herhangi bir hüküm konulması unutulmuştur. Esasen Cemiyeti Akvam öldükten sonra. F’ranco Hükümeti ta-nıldığı için, Ispanya misali, şimdiki Birleşmiş Milletler teşkilâtına bir yol gösteremezdi. Çin işi, zamanımızın en tipik hukuki meselesi olarak karşımıza çıkmış bulunuyor
. . İÜ
• •
• •
Herhangi bir yoruma lüzum olmadığı hakkında İçişleri Komisyonunca hazırlanmış olan rapor kabul edildi
Ankara 11 (Hususî muhabirimizden) — Bugünkü Meclisin üzerinde en çok durduğu konu. Sedat Pek tarafından yapılan bir yorum teklifi oldu. Yorum talebi, 3499 sayılı A-vukatlık Kanununun 22 nci maddesindeki "Avukatlık âmme mahiyetinde bir meslektir,,
ne istinaden fevkalâde hallerde haksız mal iktisap edenler hakkındaki kanunun avukatlara teşmil edilmesine dayanmaktadır. Malûm olduğu veçhile Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu, Avukatlık Kanunundaki bu hükme istinaden avukatların mal beyanına davet edilmelerini bul etmiştir.
Karar, yalnız Devlet, Belediye
ya İktisadî devlet teşekkülleri avukatları değil, serbest çalışan avukatlar hakkında dahi mal beyanı mecburiyetini koyan kanunun tatbik edileceğini ifade eder şekilde mutlak olarak yazılmıştır.
Yorum isteği, önce İçişleri Komisyonunca incelenmiş ve yoruma mahal olmadığına oybirliğiyle karar verilmişti. Adalet Komisyonu ise u-zun bir esbabı mucibe ile Meclise: “Avukatlık, 4237 sayılı Kanunun
maksadına uygun bir âmme hizmeti sıfatla ve münhasıran serbest meslek ifası suretiyle vâki iktisaplarından dolayı adı geçen Kanunun hükmüne tâbi tutulamazlar,, şeklinde bir yorum fıkrası geçirmişti.
İlk söz alan Kâmil Coşkunoğlu, Devlette hizmet alan avukatların gerek serbest avukatlıktan Devlet daireleri avukatlığına veya hukuk müşavirliğine geçmeleri ve gerekse aksine olarak Devlet hizmetinden serbest mesleğe çıkmaları halinde beyannameye ^Abi olmalarının tabii bulunduğunu söylemiş ve yorum teklifini gerektirir bir cihet görmediğini iddia etmiştir.
Yorum tasarısının lehinde ve a-leyhinde birçok hatipler söz almışlardır. Neticede Adalet Bakam gereken izahatta bulunarak, Bakanlığın noktaı nazarının yoruma lüzum olmadığı merkezinde bulunduğunu söylemiş ve sorulan sualleri cevaplandırmıştır.
Neticede yoruma lüzum olmadığı hakkında İçişleri Komisyonunca hazırlanan rapor kabul edilerek oturuma son verilmiştir.
mânada mutlak olmadığından bu
ÎKÎNCÎ SAYFADA Vatandaştan rey istiyeı İktidar ve muhalefet partilerinin durumu Burhan Apaydın
ÜÇÜNCÜ SAYFADA Milletlerarası ticaretin serbestleştirilmesi
DÖRDÜNCÜ SAYFADA Yarım asır edebiyat Reşat Nuri Darago Kffltiir seferberliği Salâhaddin H. Esatoğlu BEŞİNCİ SAYFADA Altın saç (Hikâye) Bechstein
Sinema
Spor: Futbol hakemliğindi aranılacak vasıflar
Sadi Karasan

Dr. Malina'nm beyanatı
Türkiye, ziraî ihtiyaçlarını UNESCO’ya bildirdi
Zirai yardım için lüzumlu paranın % 50 sini Amerika, 7» 30 unu yardım isteyen, 5/20 sini diğer memleketler temin edecek
•t
Bir konuşmasında Churchill, meşhur zafer işaretini yapıyor
Seçim tarihinin ilânı üzerine
Churchill süratle
Londraya dönüyor
Kıraiııı, seçim plânlarını tanzim için gizli bir Bakanlar Kurulu toplantısı
Londra, 11 A A. ıReuter) — Kabine liderleri dün umumiyetle gelecek seçimler hakkında büyük bir iyimserlik İzhar etmekteydiler.
Seçmenlerin sayısı 1915 tekinden
1.500.000 tazİHsiyle 34.410.306 olacaktır.
İşçi Partisi 625. Muhafazakârlar 600, Liberaller 100 ve komünistler 100 sayiavlık için aday göstereceklerdir,
Kiral VI. George'ıın birkaç güne kadar, seçim plânlarını tanzim için
yapacağı bildiriliyor
gizli hır Bakanlar Kurulu toplantısı yapacağı tahmin edilmektedir.
Londra, 11 A.A. (AFP) — Genel seçimlerin tarihi, resmen ilân olunur olunmaz şimdi Mader Adasında tatilini geçirmekte bulunan Churchill’e bildirilmiştir. Muhalefet lideri Madcre hareketinden evvel İcap ettiği takdirde derhal uçakla Ingiltereye dönmek için lâzım gelen tedbirleri almıştı.
Şimdi muhalefeti Eden idare etmektedir.
Unesco'nun Merkez Teşkilâtı Müdür! lcrlnden Amerikalı Dr. Frank Maline dün Porkotelde bir basın toplantısı ter tip etmiştir. Dr. Malina, gazeteciler? verdiği beyanatta. Türkiyeve. ÜnesçoJ yu yakından tanıtmak ve Türk İdareci] teriyle temasta bulunmak için geldiği nl bildirmiştir.
Bilindiği gibi Unesco 5 aralık tarihin* de ParJste toplanmıştı. Bahsi geçen top lantıda kurak arazileri kalkındırmak maksadiyle bir "araştırma konseyi., kurulmasına İcarar verilmiştir. Konscyiı gayesi, âza memleketler arasında zira mevzularla alâkalı malûmatı karşılaş tırmak, böylece bir nevi teknik müd&ve] lcl efkârda bulunmak ve işbirliği kur maktır.
Dr. Malina’nm verdiği malûmata gö re, zirai yardıma muhtaç memleketler ihtıva*;larını gösteren bir rapor haiır] lnvıp Unraca'ya göndereceklerdir. Bnh sİ geçen rapor esas tutulacak ve ImkVt! dahilinde olan yardımlar hıçbit.JXLem 1 leketten eslrgenmlyecektlr. Bu İş İçir lüzumlu paranın yiUde 50 sini Birleşi! Amerika, yüzre 30 unu yardımı isteyen memleket ve yüzde 20 «İni diğer âza memleketler temin edeceklerdir.
öğrendiğimize göre Türkiye, ihtiyaç larını havi raporu şimdiden Parlse bil-dirmlştir. Türk raporunun teferruatı bilinmiyor ise de mütehassıslarımızın bil hassa teknik tedrisata elverişli ma İze me tizerinde durdukları anlaşılmaktadır
Dr. Malina. tstnnbulda birkaç gür kaldıktan sonra Kahireye gidecektir TUrkiyeden önce Hindistan ve İsrail’ ziyaret etmişti. Dr. Malina. Istanbulı terketmeden önce 12 ocak perşembe gü-| nü üniversitedeki profesörler evindi! Türk mütehassısları He hususi mahiyette bir toplantıya iştirak edecektir.

k i
Komintorm casuslarının
Belgraddaki muhakemeleri
•iti ı*ı ■«İH m
Acheson’un beyanatı
“Amerikanın müdafaa hatları
Japonya, Okinawa ve Filipinler
Washington, Asyanın cenup doğusundaki milletlere askerî yardımda bulunacak
Washington.il A A. (AFP) Dışişleri Bakam Achesorı’ıın Ayan Meclisi Dışişleri Komisyonunda milletlerarası durum hakkında verilen ve komisyon Başkanı Toru Conally tarafından — bazı kısımların gizli kaldığı kaydiyle — basına nakledilen beyanatın en mühim noktaları şunlardır; Birleşik Amerikanın Pasifikteki müdafaa hattı Japonya - Okinawa ve Fillpinlerdir. Birleşik Amerika Hükümeti şimdi Trunıan’ın dördüncü nokta programı çerçevesi dahilinde ve askeri yardım programı mucibince Çinde sarfedilmek üzere Tru-man'ın emrine tahsis edilen 75 milyon dolar sayesinde, Fransız Hindicini de dahil olmak Üzere Asya devletlerine yardım şarlamaktadır.
Acheson’ıın Connally nakledilen bu beyanatına
leşik Amerikanın Uzakdoğu siyaseti şöyle hulâsa edilebilir:
Amerikan üsleri.
1
terdeki Amerikan üsleri
Güneydoğu etmeği ta-
tarafından göre, Bir-
savunmasının zaptedllmez hattını teşkil etmektedir.
2 - Japonya ile sulh undlngması incelenecektir. Bu bakımdan Con-naily’nin de İşaret ettiği gibi Japonya ile Kuzey Çin arasında müstakbel iktisadi münasebetlerin kurulması ihtimaline hususi bir ehemmiyet atfedilmektedir.
3 — Amerikan Hükümeti, bundan böyle, komünistlerin kontrolleri altında bulunan Çın hudutları etrafındaki Güney Doğu Asya milletlerine yardımı derpiş etmektedir. Bu milletler arasında bilhassa Birmanya ve Hindistan ön plânı işgal etmektedir.
1 — Birleşik Amerika, İngiltere ve diğer beş Avrupa ve Asya devleti tarafından tanınan Komünist Çin Hükümetini tanımakta İstical göstermemektedir.

Komünizm casuslarının Belgrad’dakl muhakemelerine dün devam edilmiştir. Dünkü celsede savcı Belgrad’daki Arnavutluk Sefareti erkânının da hu casusluk İşinde faal rol oynadıklarını açıklamıştır.
Resimde, bundan evvel Yugoslavyada casusluk suçundan hapse mahkûm edilen Rus papazı AlekM İle rahibe Ksenya mahkeme huzurunda görülmektedir.
mm—• ’U* ını «ihh •ıııınıi’ t—. .:'îiiiUTr;ıı*’flB»uiMi
Dün gece iki yangın oldu
Dün saat 20.40 da Sultanahmet Camii yanındaki iki katlı cami müştemilâtındım olan bir evde yangın çıkmış ve kısa bir zamanda alevler camii de tehdide başlamıştır. Fakat itfaiyenin büyük bir gayretle çalışması bu tehllkey4 önlemiş, sadece ev tamamen yanmıştır Diğer taraftan Beyoglunda da saat 19.30 da Emir Nevruz sokağında biı yangın çıkmış; bir döşemeci, bir marangoz ve bir de kürkçü dükkânının tamamen yanmasına sebep olmuştur. Her iki yangının sebeplerini bulmak için tahkikat devam etmektedir.
Kardan sonra şehirde durum
Şehrimize dün akşama kadar vagan kar tutmamış, fakat geç vakit başlayan tipi sokakları birkaç dakika içinde beyaz bir örtü ile kaplamıştır.
Tipi yüzünden vesait müşkülâtta işlemiş ve yollar tıkanmıştır. Otobüs servisleri aksamıştır. Zincir takmamış o-lan otobüs ve otomobiller Bayıldım, Me-ylt ve Şişhane yokuşlarından inememişlerdir. Bir otobüs do Ankara Caddesinde Vilâyetin Önündeki virajı alırken süratle İlerleyen bir taksiden kaç--mtık İstemiş, fakat yollar çok kaydığından bir gazete haylinin dükkânına girmiştir, İnsanca kayıp yoktur. Yalnız o-tnbüaün Ön kısmı hasara uğramıştır.
Japonya, Okinawa ve Fiüpin-
Aınerikan
Dean Acheson çarşamba günü Temsilciler Mecllal Dışişleri Komisyonunda buna benzer izahatta bulunacaktır.
1949 Sovyet dış politikasının içyüzü
Avrupa hususi muhabirimiz Curt Riess’in vesikalara istinat ederek yazdığı bu miihim makale serisini
4 üncü sayfamızda okuyunuz
ÖZENTİ
— Çalıştık, çabaladık şıı şehri kurduk. Simdi ne yapacağız?
— Sorduğunuz şeye bak! Harp ilân edip baştanbaşa yıkacağız!.
Sayfa 2
T F N t t S T A N B Tî L
12 Orak 1ÖB0
Vatandaştan rey istıyen İktidar ve muhalefet partilerinin durumu
I
SEÇİMLERİN yaklaşması dolayısıyla, gerok iktidar partisi ve goroksc muhalefet partilerinden her biri vatandaşların reyini kondlne çekebilmek i-çin, şimdiden, tomln haıırlnma-ya başlamışlardır. Atılmak üzere olan İlk adım, İnşana. partilerin yine sakim mücadelo tarzından bu sefer do ayrılmayacakları hissini vermektedir. Malûm olduğu üzere, 1946 B6Qİmlerlndoı İktidar ve muhalefetin propaganda tanları söyleyeli:
İktidar partisi; muhalefeti çoluk çocuk «eklinde ve hattâ — Recep Pcker’ln Başbakan ııfatlylc Izmiro yaptığı ilk soyahatto açığa vurduğu üzere — (baldırı çıplak) olarak tavsif oderok. memlokotl İdare vazifesinin ve mosullyetlnin (iki günlük parti) ya devredilmelinin doğru olamıyAcağı kanaatini —mücerret bir surette— etrafa yaymağa çeliliyordu.
Muhalefet partileri lse| iktidar partlalnln şimdiye kadar memleketi kötü bir tanda idare ettiğini i-lerl sürerek, bu partiyi teşkil fiden zevatın (hesap sorulacak) kim-solordon ibaret olduğunu iddia ve her biri, kondinln iktldAr* geçtiği vakit isleri düzelteceğine ve mom-nc — mücerret bir eurette — hal-lokoti hor sahada yükselteceği-kı inandırmaya uğratıyordu.
Pek tabiidir kİ, hor İki tarafın mücadele tarzı — neticede — şahsiyata müncer olmuş ve parti çatılması yerine »ahit mücadelesi vücut bulmuştur. Halbuki; demokratik hayat, mücerret «ahuların çarpıtması doğIL fikir vo kanaat grup-manı demdk olan partilerin karşılaşmasıdır. Bu da, hor seçim devresindeki hal ve «artlara göre ve parti prensipleri zaviyesinden hazırlanma (çalışma programları) i-le mümkün olur. Vatandasın royini verirken, hangi partiyi no için iktidara geçlrmok istediğini bilebilmesi için, memlokotin esaslı meseleler hakkında görüsünü vo takip edeceği yolu bir (çalışma programında açıklamış partilerin bulunması lâzımdır. Aksi takdirde, seçimler, Ahmet gitsin Mehmet gelsin kaprisinden ötoye gldomoz.
Memleketimizde, bugün İçin, gözümüze çarpan «ekil; partilerin kuruldukları anda ilân ettikleri umumi programlarına dayanarak ve daha ziyade, herblri diğerini kötülemek suretiyle halkın Önüne çıkmağa hazırlandıkları merkezindedir. Mücadelenin bu tarzı, iki bakımdan hatalıdır:
Bir koro: partilerin toşokkül ettikleri «ırada neşrettikleri programlar, partilerin Istlnad ettikleri prensiplerin umumi eurette İfadelidirler, Ayrıca, bu prensipler zavi-yesindon memleketin muhtelif sahalardaki meeolelerlne bulunacak hal şekilleri ve bunların tatbik suretleri, her seçim devresindeki yeni ihtiyaç ve zaruretler gozönünde
KISA
HABERLER
Amerika kara ordusunda tensikat
New-York 11 (YIRS) — Birleşik A-merlka Savunma Bakanlığından bileli-rildlğine gÖro, Amerikan kara ordusunun kadrosu 100.000 kişi azaltılacaktır. 271 parçadan müteşekkil faal donanma 23S parçaya indirilecek vc bahriye er mevcudu 460,000 olacaktır.
Hava kuvvetlerinde hiçbir değişiklik yapılmıyacaktır. (Resmi rakamlara göre. hava ordusu 418.000 kişiden ibarettir.)
Amerikan askeri uzmanları Londrndu
Londra 11 A.A. (Lps) — Amerikan askeri uzmanları, Atlantik Pakt; devletlerine gönderilecek silâhların da Isıtılması meselesini görüşmek üzere bugün Londrada toplanmışlardır.
Toplantıya Amerikan yüksek memurları, Atlantik Paktı devletleri nozdln-deki Amerikan temsilcileri ve Avrupa-dakl Amerikan kuvvetleri komutanı General Hendley İştirak etmektedir.
Konferans, bu devletlere verilmesi gereken silâh meselesiyle değil, ancak gelecek silâhların tevzii gibi İdari hususlarla meşgul olmaktadır.
Fransa Cıımlıurbnşkanı Ingiliz Parlâmentosunun açılış töreninde bulunacak
Londra Fİ A.A. (Afp) — Genel «e-çimler için alınan tedbirler neticesi. Fransız Cumhurbaşkanının inglltercye 6/3 tarihinde yapacağı ziyaret, yeni İngiliz Parlamentosunun açılış törenine ve bu münasebetle Kırnl tarafından söylenen nutka tesadüf edecektir. Böylece Cumhurbaşkanı, İngiliz -Fransız münasebetleri tarihinde ilk defa olarak, İngiltere ananesinin en muhteşem merasiminde haxır bulunacaktır.
Yazan : Burhan Apaydın
tutulmak bir (çalışına programı) nd.ı tosbit edilmok lâzımdır. Bu çalışma programı, hem vatandaşın — hangi partiyi ne İçin İktidara getirmek hususunda — rey verlrkon bir şuura sahip olmasını ve hom do partilerin İktidara geçtikten sonra ellerini «akaklarına koyup uzun uzadıya no yapacaklarını düşünmekten yani (günü gününe İdare politikası)ndan uzak kalmalarını temin odor. Bızdo şimdiyo kadar belli bir (çalışma programı) mevcut olmadığı için iktidar partisi hükümetleri, çok sıkıntı çokıni'lor, bir hafta İçinde — Anayasa formalitesi olarak — hazırladıkları «özde programlar ile. pek tabiidir kı, icraatlarında muvaffak olamamalardır. Bu bakımdan, bilhassa Inpilto-rcdekı demokrasi tatbikatını hayranlıkla ve Örnek olarak zikret-mekton insan kondini alnmyor. Her seçim zamanı İşçi, Muhafazakâr ve Liberal partiler yepyoni( l« veya çalışma programları) ile milletin huzuruna çıkarlar. İktidara geçince no yapacaklarını ilân vo taahhüt ederlor, Ingiliz vatandaşı da, fordl vo milli menfaate uygun düşen işler vâdeden partiyi seç-mok imkânını bulur vo reyini ona verir. Bu rey veriş tarzı, demokraside halkın siyasî şuurla harokot etmosi husuiundakl lüzumu yerine getirir. Diğer taraftan da, İktidara geçen partinin teşkil ettiği hukû-mot; teferruatına kadar dikkat ve titizlikle hazırlanmış bir programı hazır bulur, no yapacnğım diye düşüncelere dalmadan, onu on iyi bir şekilde tatbik İmkânlarını araştırır.
İkinci olarak; partiler arası mü-cadolcde programların merkezi sıkleti toşkil etmomesi, zaruri olarak, fikir vo kanaatlor yerine «ahuların çarpışmasına sebebiyet verir ve bu hal de. demokrasinin bir nevi şahsiyat çukuru içinde boğulmasına müncer olur. Maalesof, birdeki tarz, gerek iktidar vo gerekse muhalefet partileri cephesinden, şahsiyat mü-cadolesi olarak tezahür etmekte ve partiler, programlariyle çarpışmaktan ziyade, söz düelloları ile vakit geçirmektedirler. Bu vâdidoki müşahedemiz şudur: Bir yanda, İktidar partisinin prensipsiz İcraatı; diğer yanda, muhaliflerin programsız çalışmaları ve mücerret bir muhalefet cephesi...
İşaret edelim kİ. memleketimizin muhtaç olduğu çok partili siyasi hayat, sadece, fiili bir mürakabo-nln temini değildir. Aynı zamanda memleket işlerinin görülmesi yolunda, fikir ve kanaat topluluğu o-larak görmek istediğimiz partilerimizin, şuurlu bir çalışma İle milletin huzuruna çıkmaları lâzımdır. Bundan hom momloket goniş ölçüde istifade eder vo hom do — vatandaş reyini ne İçin hangi partiye verdiğini bildiğinden — demokrasi dâvasında muhtaç bulunulan (şuurlu bereket)© erişilmiş olunur.
t'rdün İle İsrail arasında müzakereler
Amman 11 A.A. (Afp) — Mahalli gazeteler ile yaptığı basın toplantısında Başbakan Tevflk Paşa Abdülhüda, ayrı bir sulh İle Filistin meselesinin kat! olarak halli İçin Ürdün ile İsrail arasında müzakerelerin cereynn ettiğine dair dolaşan haberleri resmen yalanlamıştır.
İngiliz anavatan filosu Akdeniz «gezisi
Portland 11 A A. (Lp«) — İngiliz a-nnvatan filosu. İlkbahar gezisine hazırlanmak üzere bu ayın sonunda Port-eland'da toplanacaktır. Bu gezi Akdo-nlzdo yapılacak ve bu arada bütün Akdeniz filosunun da iştirakiyle manevralar yapılacaktır.
Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı kurarları
Londra. 11 (YÎRS) — Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı, ticaret hesaplarının ödenmesi İçin venl bir plân kabul etmiştir. Bu plâna göre, paranın kolay bir şekilde mübadelesi İçin bir tek para fonu kabul edilecek vc ticaret serbest bırakılacaktır. Teklif. Amerika, İngiltere, Belçika, Danimarka ve dlgor memleketler tarafından oybirliği İle kabul edilmiştir.
İran Buşbuknnı İstifa etti
Tahran 11 A A. (Afp) — İran Başbakanı Muhammet Saki Is! İfa numenini Şaha vermiştir. Başbakan bu İst Us namesinde kabinenin 14 aydır iktldıırdn bulunduğunu ve artık yerini memleketin İktisadi kalkınmasını gerçekleştirmeğe muktedir «uhslyetlere bırakmak zamanı geldiğini bildirmektedir
$ah, btı istifanameye karşılık. Saki I tekrar venl kabineyi kurmağa davet etmiştir ,
Helsinki, Rus notasına bir cevap hazırlıyor
Csvabi notanın en geç gelecek hafta içinde verileceği sanılmaktadır
Helsinki 11 (AA.) (Afp) — Dün akşam Hclslnklden bildirildiğin^ göre, bazı harp suçlularının Ruâyaya teslimini talep eden 31 aralık tarihli Sovyet notası üzerine Fin pcüi.sı tarafından açılan tahkikat bu hususta ilk mütalâalar yürütülebilecek noktaya gelmiştir, Şimdiye kadar elde edilen neticeler, Moskova makamla-nna-engeç- gelecek hafta içinde verileceği sanılan cevabın yazılmasına İmkân vermiştir.
Sovyet notasında bilhassa tasrih edilen 56 kişinin yarısından fazhısı hâlen Flnlandiyanın dışında bulunmaktadır.
Diğerlerine ait çok az malûmat elde edilmiştir.
Belgrad’da Kominform casuslarının muhakemesi
Savcı, Belgrad'daki Arnavutluk Sefareti erkânının da bu casusluk İşinde faal rol oynadıklarını dün katî bir şeklide açığa vurdu
Bclgrad 11 (YİR9) — Dün Skolpje’deki Makedonya Halk Cumhuriyeti Mahkemesinde, Tlto idaresine karşı casusluk ve sabotajcılık yapan Kominform ajanlarının muhakemesine devam edilmiştir.
Savcı, iddianamesinde, Bclgradda-ki Arpavutluk sefareti erkânının da bu casusluk İşinde faal rol oynadıklarını kati bir şekilde açığa vurmuştur. Bu casuslardan bazıları evvelce Almanya hesabına Gestapo'da çalışmış. sonra Kominform emrine girmişlerdir. Fakat bu işlerde Arnavutluğun rolü büyük olmuştur. Arnavutluk, Tito rejimine karşı ajanlar hazırlamak ve bunları Yugoslavyaya sokmak emrini ihtiva eden hazırlanmış plânları doğrudan doğruya Ko-mlnform’dan alıyordu. Arnavutluk Hükümeti, Yugoslav hududundaki Pogradec» Kjuka ve Spaş’ta bu iş için lüzumlu üsler hazırlamakta idi. Bu üslerin teşkilinde Arnavutluk ordusuna mensup birçok subaylar ve emniyet teşkilâtı memurları vazife almışlardı. Arnavutluk İçişleri Bakanı General Mehmet Şehu, casus-
Kıral Farukla Nahas Paşa arasında gerginlik yok
Londra. 11 A.A, (AFP) — Mısırın Londra Elçiliği bazı İngiliz gazetelerinde Kıral Faruk'la Vafd Partisi a-rasında sözde görüş ayrılıkları bulunduğu hnkkındakl haberleri yalanlayan bir tebliğ ncşretmlştir.
Bu söylentilerin hiç bir aslı ve esası olmadığını ve Kıralla bütün siyasi partiler arsamda samimi münasebetler bulunduğu için yanlış fikirlere dayandığını tebliğ ve teyid etmektedir.
Mısır seçimlerinde netice
Londra, 11 (YİRS) — Mısır Parlâmentosu nihai şeklini bu akşam almıştır. Partilerin Parlâmentodaki mebus sayısı şu şekildedir:
Vafdçılar 225
Saadisller 28
Liberaller 26
Bağımsızlar 33
Milliyetçiler 6
Sosyalistler * 1
Vafd PartİHİnln progarmı İngiltere dahil olmak üzere yabancı memleketlerle münasebetleri takviye etmek ve memlekette iktisadiyatı kalkındırarak İçtimai hayatı yüksetlmekıir.
Şimdiye kadar ikisi kadın olmak üzere 5 kişi polis tarafından tevkif edilmiştir. Bununla beraber, bazı kimselerin göz hapnlnde bulunmalarının. bunlar hakkında verilecek karara hiçbir şekilde tesir etmlye-ccği mütalâa edilmektedir.
Sovyet makamları tarafından ağır harp cürümlerinden suçlu olarak belirtilen 56 kişinin listesinin yakında Helslnkide yayınlanması beklenmektedir, Filhakika, Moskova Radyosu. dün akşamki Fince yayımında, aranılan kimselerin isimlerini söylemiş ve bu suretle gizli olarak I yapılması gereken nraçtırmalarm I esrarını ortaya koymuştur.
luk merkezlerindeki çalışmalara bizzat nezaret ediyordu. Sonra, diğer vazifelerinden ayrılıp yalnız bu işe memur edilen General Marko, casus merkezlerini idareye başlamış ve bilhassa Starova'da faaliyet göstermiştir. Suçlulardan bazıları, Arnavutluk Emniyet Teşkilâtı Amiri Ver-kon'un da bu işlere iştirak ettiğini söylemişlerdr.
Suçlular arasında bulunan Koçu NasI, Belgraddaki Arnavutluk sefareti memurlarından Rizen Haran ile teemas ettiğini ve ondan talimat aldığını itiraf etmiştir. Bu memur, Ko-mlnfornı hesabına, birçok defalar, 8kolpje elvauna gitmiş ve Arnavutluktan gelen casuslarla temasa goç-mlştlr.
İddianamede, bütün sanıkların mücrim oldukları belirtilmiş bulunuyor.
Belgrad radyosu tcfslrclsi, Kominform eliyle Yugoslavyada hazırlanan bu tul kasdin. Rus ajanlarının faa-bu sulkasdin, Rus ajanlarının faa-fından meydana çıkarıldığını söylemiştir.
Tarımda kullanılacak her nevi âlet, GtimriLk resminden muaf tutuluyor
Ankara 11 (Hususi muhabirimizden) — Tekirciağı Milletvekili Ziya Ersin Cezaroğlıı tarafından hazırlanan ve tarım maklnaları ve pul-luklarlyle tarımda kullanılan her nevi âletler ve bunların yedek parçalarının gümrük resminden muaf tutulması hakkındakl teklif. Meclis gündemine alınmıştır. Çiftçimizin kara sapandan kurtulması gayesini güden teklifin gerekçesinde belirtildiğine göre, hayvan tarafından çekilen küçük pulluklarla arıcılık Alet ve malzemesini ve bunların yedek parçalarını ihtiva eden 10 kalemden İbaret vasıtalar, memleket dahilinde yapılması düşüncesiyle gümrük himayesine alınmıştı. Bu yünden diğer vergiler de alınıyor ve bu, köylünün satın alma kabiliyetini aşıyordu. Halbuki, traktör ve büyük pulluklar, gümrük resminden muaftır. Gerekçe, memleket dahilinde yapılamadığı halde bu gibi âletlerin gllmrük resmine tâbi tutulmasının küçük çiftçileri kara sapana mahkûm ettiğini kaydeyle-mekte ve bunların gümrükten İstisnası halinde büyük bir ferahlık duyulacağını tebarüz ettirmektedir.
Geçici Komisyonda
Seçim kanunu tasarısının incelenmesine devam edildi
40 bin nüfusa bir milletvekili seçileceğine dair olan madde kabul olundu
Ankara, 11 (Hususi muhabirimizden» — Yeni fieçim Kanunu tasarısını incelemeye memur Geçici Komisyon, bugün öğleden evvel toplanmış ve 40 bin nüfusa bir milletvekili seçile
ceğine dair olan 1 üncü maddeyi kabul etmiştir.
Bu maddenin müzakeresinde D P. den Fikri Apaydın (Kayseri ı bu nispetin 50 hine çıkarılmasını İstemiş, A-li Rıza Türel t Konya), diktatöryalar-da nıilletveldli adedinin azaltıldığını, Nâzım Poroy (Tokat) ise, 40 bin nispetinin makul okluğunu, bu suretle Meclise seçkin şahsiyetlerin girmesi İmkânının kolaylaşacağını ileri sürerek bu mütalâaya itiraz etmişlerdir.
M.P. elen Ahmet Oğuz (Eskişehir): “— Neden 30 bin veya 60 bin değil de 40 bin,, diye sorarak:
-* Meseleyi, memleketin mal! takati, bir milletvekilinin bütçeye yüklediği külfeti dikkate alarak mütalâa etmek İcap eder. Meclis çok defa 250* 270 arkadaşla müzakere nisabı bulmakta ve müzakereler bu suretle yapılmaktadır. Şu halde adedin ekslltil-mesinde bir mahzur yoktur.,.
Neticede kifayet takriri verilerek madde aynen kabul edilmiştir.
P. T. T. Kanununun müstacel olarak müzakeresi teklifi
Büyük Millet Meclisine yapılan bu teklif» münakaşalara yol açtı ve teklif kabul edilmedi
Ankara 11 (Hususî muhabirimizden) — Büyük Millet Meclisi bugün Feridun Fikri Düşünsel’ln Başkanlığında toplandı. Oturum açılınca «Öz alan Yakup Kalgay (Samsun) Posta-Kanunu ile Telgraf ve Telefon Kanunu tasarılarının ehemmiyetlerine binaen Meclis gündemine alınmalarını istedi. Bu tasarıları inceli-yen Ulaştırma Komisyonu sözcüsü, tasarıların Bütçe Komisyonunda bulunduğunu, bu talebe iştirak ettiğini söyledi. Diğer bazı milletvekilleri de söz alarak Toprak ve Tapulama Kanunlarının daha müstacel olduğunu, ancak tasarıların sadece bütçeyi 8-lâkadar eden maddelerinin Bütçe Komisyonunda tetkik edilmesi hakkında bir prensip kararı alınmasını ileri sürdüler.
Muhalefet milletvekilleri böyle bir isticale asla lüzum ve sebep bulunmadığını ileri sürerek teklif aleyhinde konuştular.
Haşan Fehmi (Gümüşhane) îç Tüzüğün 22 nci maddesi gereğince bütçe İle ilgili tasarıların mutlaka Bütçe Komisyonunda müzakeresi zaruretini belirtti ve “Tüzük hilâfına hareket edilemez. Eğer tasarıların çabuk çıkarılması İsteniyorsa, devamın temin edilmesi veya tüzük hükümlerinin değiştirilmesi lâzımdır., dedi.
Başkan, keyfiyetin Komisyonlarla temas edilerek tüzüğü tatbik ile mükellef bulunan Başkanlık Divanınca meselenin tezekkür edileceğini bildirdi ve gündeme geçti.
Tasanda dikkate alınmamış olmasından dolayı Komisyon, fikir işçilerinin do İşçi Sigortaları Kanunlarından faydalandırılmaları lüzumunu benimsiyerek bu hususta bir madde kaleme alınmasını kararlaştırmıştır.
Komisyon sözcüsü tu rafından hazırlanacak olan bu madde, Komisyonun müteakip içtlmaında görüşülecek ve tasarının üçüncü maddesinden sonrakilerin müzakeresine de-vam olunacaktır.
Tasarının beşinci maddesi milletvekili seçimlerinde en son yapılan savımın dikkate alınacağına dairdi. Bu madde geniş münakaşalara sebep olmuştur. Münakaşalar, bilhassa 1946 seçimlerinin bazı yerlerde 1945 sayımlarına vo bnzı seçim bölgelerinde İse 1946 da mevcut nüfusa göre yapıldığı noktasında tekâsüf etmiştir.
Bu tatbikat ayrılığı yüzünden meselâ lstanbukia 1945 nüfusuna göre 23 milletvekili seçildiği, halbuki 1046 adetlerine göre 27 milletvekili seçilmesi icap ettiği tebarüz ettirilmiştir.
Başka yerler için verilen misaller, hazan eksik, hazan fazla milletvekili seçildiğini göstermiştir.
Bu vaziyete göre, artmış bulunan bir milyon 200 bin vatandaşın temsil edilmemesi ihtimali belirtilmiştir. Bazı hatipler 1946 seçimlerindeki adetlerin müktesep hak olarak kalmasını istemişler, bazıları da aksi mütalâada bulunmuşlardır. Bu husustaki münakaşaların uzamasından dolayı 5 inci madde netlcelendlrilememlş ve saat 13 te geçici komisyon çalışmalarına son vermiştir.
Müzakerelere yarın devam edilecektir.
Özel Teşebbüs Müstahdemleri Kanununun adı değişti
Tasarı Üzerindeki İtirazlardan sonra kanunun adı (Fikir İşçileri Kanun Tasarısı) olarak kabul edildi
Ankara 11 (Hususi muhabirimizden) — Büyük Millet Meclisi Çalışma Komisyonu, bugün, öğleden evvel, Özel Teşebbüs Müstahdemleri Hakkmdaki Kanun tasarısını incelemiştir. Tasarının umumi heyeti ü-zerlnde muhtelif hatipler sö2 almışlardır. Başlıca itiraz, tasarının adı üzerinde olmuş ve Kanunun adı “Fikir İşçileri Kanun Tasarısı,, şeklinde değiştirilmiştir.
"işverenlerle müstahdemler arasındaki münasebetlerde bu kanun hükümleri uygulanır., şeklindeki birinci maddenin "müstahdemler., tâbiri "fikir işçileri,, olarak değiştirildikten sonra, ikinci madde de müzakere ve kabul olunmuştur.

Bütçe Komisyonu toplantısı
Ankara 11 (Hususi muhabirimizden) — Bütçe Komisyonu, bugün Öğleden evvel yaptığı toplantıda Ankara Üniversitesi 1950 bütçesini tetkik ve müzakere etmiştir. Üniversiteler hakkmdaki tenkid ve temenniler daha evvel kabul edilen İstanbul Üniversitesi bütçesinin müzakeresinde ileri sürülmüş ve cevaplandırılmış olduğundan, Ankara Üniversitesi bütçesinde esaslı tartışmalar olmamıştır. Komisyon, yarın çalışmalarına devam ederek, Ticaret Bakanlığının bütçesini inceliyecektir.
Radyo ücretlerinin arttırılmaması İmkânları araştırılıyor
Ankara. 11 »Hususi muhabirimizden) — Radyo ücretlerinin iki misline çıkarılması meselesi hakkındakl bir soruya cevap veren Maliye Bakanı, 1937 yılında kabul edilen kanunun, dış İktisadi şartlar ve Istanbulda i-kincl radyo istasyonunun kurulması karşısında zam yapılarak takviye e-dilmesinln lüzumlu görüldüğünü, ancak halkın tenviri bakımından zammın yapılmaması İmkânlarının da a-I raştınldığını bildirmiştir.
Şehirde 23 verem mücadele istasyonu açılıyor
B. C. G. aşısı, büyüklere de tatbik edilecek
Sağlık Müdürlüsünün Verem Cemiyeti İle birlikte gittikçe genişleyen verem â-fctiyla daha geniş ölçüde mlk’A(lrir> e-drceglnl vo bu mücadelenin programını bildirmiştik
Dün saat 16 t(* 3 üncll rlahlliyeyr bıı^ll Verem Araştırma BnMlıÜRÜnde, Utan* bul Sağlık Müdürü VO Verem Müc&dole Conıiyetl Başluım vo B C.G aşısı a-pnn bütün dıddorların Iştlraklvle bir toplantı yapılmıştır Bu toplantıda, şehrin muhtelif yerlerinde Z\ tane verem mücadele Istnnvonunun Açılacağı blldh rllnı iştir.
Sağlık Bakanlığı bu İRİanvonlarda çalışmak Ufltere 12 doktoru daha vazifelendirmiş vo bunların tâyinini yapmıştır.
Ayrıca Bakanlık B. C. G. aşısının büyüklere de tatbikim İstemiştir.
Şehrin şilt derdinin halline doğru
Şehrin «Ut işinin halledilmesi İçin kurulacak olan şirkete sermaye bulmak üzere Ankaraya bir heyet gönderllmlş-F -
öOO üncü Fetih Yıldönümünü Kutlama Cemiyeti
t.lanbulun 500 üncü fetih yıldönümü, nü kutlnmsk İçin kurulacak olan cemiyetin nlıamnnmosl haaırlanmıştır. Cemiyet kurucuları ilk toplantılarım önU-müıdekl hafta İçerisinde yapacaklardım
Jeanne-Marie DarrG'nin bu geceki konseri
Şehrimizde bulunan maruf Franııa kadın piyanisti Mllo Jeanne - Marle Darrd. bu akşam eaat 22 de te-tanbul Radyolunda Ravel, Chambrler, Poulenc vo Llıut’ln eserlerinden mürekkep bir resital verecektir.
Kadıköy araba vapuru İskelesi işletmeye açılıyor
Kadıköy - Sirkeci ve Kadıköy - Kabataş araba vapurları servislerinin on güne kadar İşletmeye açılacağı umulmaktadır. Bu servislerin çok yüklü olan Kabataş - Üsküdar araba vapuru seferlerinin yükünü azaltacağı ümit edilmektedir. Bundan başka tâdllen inşa edilmekte olan Üsküdar vapur İskelesinin on beş gün İçinde tamamlanacağı da tahmin olunuyor.
Dr. Frank Malina'nın yarınki mühim konferansı
Şehrimize gelmiş bulunan Uııesco Müspet ve Tabii Bilimler müdürlerinden doktor Frank Malına yarın saat 16 da Teknik Üniversitede son derece ehem* mlyotll bir konferansı verecektir. Giriş serbesttir.
Karadenlzue karayel fırtınası başladı
Karadenizde başlayan karayel fırtınası. vapur seferlerinde aksaklıklar yapmıştır Bu yüzden Karadeniz sürat postasını vapan Trabıon vapuru. Sinoplu Bakır vapuru da Trabzon’la havanın sükûnet bulmasını beklemektcdIr.
Şehir Hattında işleyen 13 vapur revizyona tâbi tutuldu
Yaz tarifesinin t&tbU. m kolaylaştır-m(k mnk*«ıdlylr şehir hatları vapurları esastı surette revizyona tâbi tutulmaktadır. Şimdiden 13 gemi. havuza alınmıştır. Bur hırın t A miri tamamlan-diktan sonra diğer gemiler de sıra ile tAmlr göreceklerdir.


Arlıavi’ye vapur seferleri
Hopaya altı mil mesafede olan Ar-havlve haftAda hır vapur uğratılması İstenmekte idi. Denizyolları fdaresl. e-tlıdlerlni bitirmiş olduğundan bu isteği yakında verine getirecektir.
Üsküdar II. T. Teavün Cemiyetinin yardımı
Üsküdar. Kadıköy ve Havalisi Halk Tramvayları Teavün Cemiyeti, işçilerinin gıda vo zaruri İhtiyaç maddeleri üzerinde sıkıntı çekmemelerini sağlamak için toptan erzak mubayaa vo bunu tovzl etmeğe başlamıştır.
Emniyet memurları prevantoryumunun tahsisatı geldi
Emniyet memurları İçin yaptırılacak olan prevantçr} umun tahsisatı dün gelmiştir. Prevantoryum Bağlarbaşında inşa edilecektir. Haber, emniyet memurları arasında büyük btr memnunluk uyandırmıştır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ roman
I 1 1 . - 43 -
Nelekim, Nebjle’yi — bu yeni karığının adıdır — tepeden tırnağa kadar soyup boynuna aldığı gece, o lâtif, o el değmemiş bâklre vücudunun nice nefis taraflarını bırakıp da ellerini, dudaklarını hep bu ayaklar üstünde gezdirişi genç kızda epeyce büyük bir hayret uyandırmıştı, Ertesi gece, daha eıtesl gece ylno aynı hal devam edince Neblle büsbütün şaşırıp kaldı. Şimdiye kaaar erkekle kadın andındaki münasebetlerin ne olubileceği hakkında pek açık bir fikir edinememiş ve epeyce İlerlemiş yaşına rağmen bu gibi işlerde pek tecrübesiz ve toy kalmış olan kızcağız, içinden “Mutlaka âdet böyle olacak ve bir gün mutlaka bunun bir sonu gelecek.,, demekle kendini avutmaya çalışıyordu. Fakat, bir değil, iki değil, üç değil; İşte, Herdeyse on beş gUndon beri kocası Haindi Boy, hiç eksilmeyen bir şevk ve aşkla onun ayaklarını öpüp okşamakta devim) ediyor; ağzını, parmaklarının ucundan topuklarına, topuklarından purmaklarırun ucuna doğru gezdirip duruyordu. Bazan işi daha ileriye götürerek, bu parmakları emmeye vc bıı topukları ısırmaya başlıyordu. Neblle İri, lâcivert gözleri tavanda, bu acayip adamın şu yaptığı şeyden no gibi bir zevk alabileceğini düşünüyordu. Zira, kendisi, bu tarzda «cvıLip okşanmanın zevkine varmak 211
veya mânasına ermek şöyle dursun, hattâ bundan Izaç bile olmaktaydı. Hele Hamdi Bey, onu sadece gıdıklamak ister gibi kâh tırnaklarının ve kâh bıyıklarının uclyle tabanının orta yerine hafif hafif dokunmaya başlayınca Neblle. kocasının suratını tekmelemekten nefsini güç znp-tediyor ve pek terbiyeli bir kız olduğu için dişini sıkıp işi şakaya dökerek:
"— Nafile, Hamdi Bey; uğraşmayın. Ben gıdıklanmam. İsterseniz bahse girilelim; diyordu.
Lâkın, bu sözü her tekrar edişinde. Komiser Hamdı Bey, bilinemez nedeıı(lir, kendisine hakaret edilmiş bir adam tnvılylo başını kaldiııyor ve bir müddet kızın yüzüne düşman düşman baktıktan sonra boğuk bir hohİg:
“— Nasıl? Nasıl? Gıdıklanmaz mısın? diye homurdanıyordu.
O zaman, kızcağıza bir ürküntü geliyor, suçlu bir çocuk gibi yatağın bir kenarına büzülüp kalıyordu. Zira, kehdisıne her vakit anasından bile görmediği bir sevgi, bir tatlılık ve bir şefkatle muamele eden, onun bir dediğini iki etmiyen. ona her akşam üstü koltuğunun altında türlü hediyelerle galen bu adam, böv|e unlarda, birdenbire öyle bir değişiveriyor, yüzü öyle bir yırtıcı hayvan ifadesi alıyordu ki, Nebılenin bütün vücudu tirtlr titremeye başlıyordu
Hole Hunıdl Beyin, bu “Gıdıklanmam, gıdıklanırsın.,, bahsine arada bir, Öyle bir ehemmiyet verişleri vardı kİ, Nebileyi kocasının akıl muvazenesi hakkında şüphe ve endişelere düşürmekten hâli kalmıyordu.
"— insan, tabanının altından hiç gıdıklanmaz olur mu? Bir vlici.ilta, hele gvnç bir kadın vücudunda bu en nazik, cn hassas bir noktadır; aen, ya lx*niınla alay etmek için böyle bir şey uydurdun; (Evet, evet; mahsus dişini sıkıp Ren* 212
dini tutuyorsun’), yahut da her türlü histen mahrum odun gibi bir mahlûksun!
Bu yatak odası münakaşaları dışında yalnız nerakatini, yalnız terbiyesini, yalnız kibarlığını gördüğü vo ağzından — değil kendisine karşı — hattâ maiyetinde çalışanlara, hizmetini aoron-lere karşı hile herhangi bir kaba ve kötü söz İşitmediği bu adamın bir hiç İçin böyle birden tehevvüre gelip kendini unutuşlhiı. ehnl, ayağını öpüp yaladığı karısına "O(lun gibi bir mahlûksun!,, diyecek kadar haşinleşmeleri Nebileyi yalnız kendi hesabına kırıp geçirmekle kalmıyor. onun hesabına da üzüyor, işkillendiriyordu.
Hele bir gece, türlü polis metodlarlyle, âdeta, bir karakolda bir ağır suçluyu sorguya çeker gibi, onu, sabaha kadar bir dakika uyutmadan vo gözlerini bir cellât bakişiyle canevlne dikerek hırpalayıp tartakladığı bir gece, kızcağız öylo bir dehşete, öyle bir paniğe kapılmıştı ki, az kalsın, kendini çırılçıplak poncer^don atacaktı Fakat Neblle, herşeydon evvel akdlı bir kızdı, Sonuna kadar mlicad-îodo bir fayda görmeyince bu çetin İşin içinden bir htylevle sıyrılmanın yolunu hııldu:
Hamdı Bey üzülmeyin! Ben size yalan söyledim. Tahıl herkes gibi ben de gıdıklanırım; dedi
Bunun üzerine. Hamdı Beyin yüzünden biraz Önceki korkunç ifade, eski Yunan trajedlyenlerinin taktıkları bir Füri maskesi gibi düşüverdi. Deminki o zebani bakışlı gözlerine âdeta çocukca bir sevincin pırıltıları geldi; alt dudağı çenesine kadar Barkmış o yırtıcı hayvan ağzı tatlı bir tebessümle gülümsoıneye başladı ve şefkatli bir okşayış halini alan bir sesle*
“— öyleyse, huni neden hu kadar üzdün, cicim.., dedi vo bunu söylemesiyle karısının a-213
yaklarına kapanarak hüngür hüngür ağlaması bir oldu.
Neblle, şimdi, yatağı içinde doğrulmuş, o-nun başını okşuyor:
“— Affet beni, affet beni... diyordu.
Fnkat, bu uğursuz gecenin kabir azabı, onun sinirlerinde do bundan daha fazla mukavemete imkân bırakmamıştı, O dn, boşalıp ağlamaya boşladı vc ikisi birden hıçkıra hıçkıra sa-* rılıp yattılâr.
Ertesi gün, daha doğrusu birkaç saat sonra Neblle, koşarının ne vakit kalkıp gittiğini bilmiyordu. Gözlerini açınca, kendisini, boş yatağın İçinde yapyalnız buldu. Bütün vücudu, sanki, kıyasıya bir dayak yemiş gibi kırık döküktü. Ağrımayan bir tarafı kalmamıştı. Bütün oynak yerleri bıçakla kestimişeesine sızlıyordu ve dün gecenin kâbusu altlına gelince bıı ağrılarla bu • sızıların bir mânevi ıstırap halinde bütün ruhuna yayıldığını hissetti. O kâbusa sahne olan bu odnvı, bu korkunç işkence hücresini tekrar görmeye tahammülü yoktu. İri, lâcivert gözlerini kapadı. Herşeyl unutmak, herseyl bırakmak ve değil yalnız bu yatuk odasından, bıı evden kaçıp gitmek İstiyordu. Fakat., vücudu albl. iradesi do o kadar kırık dökük, o kadar bitkindi kİ, öğleye kaduı* yatağından bile kalkamadı.
Buna rağmon, gönç kızın kafası durmadan işliyordu, O hal neydi? Bu hal nedir? No yapmalıyım? Komiser Hamdi Bey denilen bu adam, lıiç şüphesiz ki, bir "hasta” İdi; ama no hastası idi? Bir sinir hastası mı? Bir akıl hastası mı? Yoksa, yakın akrabalarından genç bir doktorun tabelasında yeni gördüğü bir tabire göre bir '•Ruh hastası” mı? Lâkin, bunların hangisi olursa olsun, bu no acayip hastalıktı ki. yalnız yatak odasında, yalnız, "Taban altından gıdıkla-211
rnp gıdıklanmama" bahsi açılınca meydana çıkıyordu I
Neblle. bu sualleri keııdikedine belki yüz defa sordu. Nafile!.. Hamdi Beyi örten esrar perdesini hiç bir yerinden araleyamıyordu. Nihayet, düşünmekten kafası yoruldu; tekrar uykuya dalar gibi oldu. O kadar uykuya dalar gibi oldu kİ. buş ucunda duran telefonun sesini, ısrarlı, şiddetli bir kulak çmlamaslyle karıştırdı. İçinden "Hayırdır inşallah; bu ne çınlama, ne çınlama” diyor ve kendini toparlayıp gözlerini aç-mlya muvaffak olamıyordu. Böyle, yarı Uykuda, yan uyanık ne kadar zaman kaldı, tayin edemiyordu. Neden sonra bunun bir telefon sesi olduğunu anlayınca elini Ahizeye uzattı. Lâkın bu âleti gûya, dk defa kullanıvormuş gibi neresinden tutacağını bilemiyor, ağız yerini kulağa. kulak yerini ağıza yanaştırmış bekliyordu. Bunun İçin, kendisini çağıranın sesini bir karışık vızıltı halinde işitiyordu. Bu vızıltının geldiği tarafı kulağına yaklaştırınca, vücudtlnü yemden bir ürperme aldı. Kocası ona:
“— Alo. alo... cicim, sakın seni uykundan uyandırıp rahatsız mı ettim? diyordu. Neden cevap vermiyorsun? Yoksa, sabahleyin sana bir allahaısmarladık demeden çıkıp gittiğim İçin bana gücendin mi? Alo. alo...
Kızcağızın sesi çıkmıyordu kİ. cevap verebilsin. Hançereslnde bir boşluk, gûya, bütün nefesi tükenmiş gibi bir boşluk hasıl olmuştu ve boğazı kupkuru, dili hareketsiz duruyordu.
"— Alo, alo... yavrum neyin var? Ne oldu sana? Neden susuyorsun? Yoksa uyku sersemi kim olduğumu bilemedin mi? Ben Hamdi, Haindi... tşllmıvor musun?
Ve kendi kendine söylenir gibi:
••— Meraktan çetlıyacağım.
(Devamı vur)
215
9
L
12 Ocak 1950
YE Nt İSTANBUL
S&yfft 3
GÜNÜN EKONOMİK

Milletlerarası ticaretin serbestleştirilmesi
_ I
Beynelmilel ticaretin serbestisini temin edebilmek için, beynelmilel mübadele vasıtası olabilecek vasıfta bir para bulmak lâzımdır
A. P., New-York’tan bildiriyor
Bu yıl Avrupaya çok Amerikan turisti gelecek
Hava ve deniz vasıtaları nakliye şirketleri şimdiden lüzumlu tedbirler alıyorlar
AVRUPA'nuı bugün içinde bulunduğu iktisadi müşkülleri yenmek için muhtelif tedbirlere baş vuruluyor. Bunlardan birisi de ticaretin serbestleştirilmesi hususunda sarfedilen gayretlerdir. Beynelmilel ticaretin serbestleştirilmesi eski bir mevzudur. Birinci Dünya Harbini takıp eden senelerden itibaren bu mevzu üzerinde zaman zaman durulmuş, Brükselde toplanan 1920 mali konferansından bugüne kadar yapılan her iktisadi konferansta bu mevzu ortaya atılmış, fakat bir türlü tahakkuk ettirilememiştir.
Bu netice tesadüfi değildir. Filhakika, bu fikrin tahakkuku bû2i şartların mevcudiyetine bağlıdır. Bunlardan biri ve belki de birincisi para meselesidir. Beynelmilel ticaretin serbestisini temin edebilmek için beynelmilel mübadele vasıtası olabilecek evsafta bir para bulmak lâzımdır. Kıymetine milletlerin kendi iradeleriyle tasarruf edemiyecekleri ve her zaman milletlerarası tediyelerde kullanılabilecekleri tek bir para. Böyle bir para bulunmadıkça milletlerarası ticaretin serbestlemesine imkân yoktur. Çünkü yanlış ölçen bir ölçü ile mübadele yapılamaz.
Serbest ticaretin ikinci şartı gümrük ve ithal serbestlsidir. Türlü sebeplerle tessüs etmiş olan ithalât tahditleri ve gümrük barajları baki kaldıkça ticaretin serbestlemesi mümkün değildir.
Nihayet, ticaretin serbestlemesine mâni olan mühim bir faktör de milletlerin egoist bir zihniyetle yalnız kendi refah ve saadetlerini temine çalışmalarıdır. Halbuki, bir memlekette yaşayan fertlerin refah ve saadeti nasıl müşterek ve umumi refaha bağlı ise milletlerin refah ve saadeti de beynelmilel refaha bağlıdır. Bunun aksini düşünen insan cemiyetlerinin âkıbetinl birbirini kısa fasılalarla takip eden iki cihan harbi göstermiştir. Artık yalnız Ingil-terenin, Amerikanın, Endonezyanın refahı mevzuu bahis değildir. Dünya milletleri ya kül halinde ve hep birlikte mesut ve müreffeh olacaklar, ya hep birlikte mahvolacaklardır. İnsanları sevk ve idare mesuliyetini üzerlerine aîanlann bunu anlıyama-ması cidden hazin bir hadisedir.
Kanatimizce, ticaretin serbestlemesine mâni olan ehemmiyetli faktör son faktördür. Bu zihniyet değişikliği tahakkuk etmedikçe ticaret serbestîsi bir hayal olarak devam e-dip gidecektir; ve onunla beraber milletlerin saadetleri de.
Dünya üzerindeki her memleketin kabiliyet ve imkânlarına göre bir iktisadi iş bölümü, her milletin istihsalini azami randımanla yapabilmesini temin için diğer milletlerin ellerinden gelen yardımı yapmaları ve bu suretle yapılacak istihsalin âdil bir taksim ve tevzii bizce dünyayı içinde bulunduğu iktisadi herriimerç-ten kurtaracak tek yoldur.
Bu yol hayalî bir yol değildir. Marshall yardımı Avrupa milletlerini kısmen bu yola sokmuştur. Her milletin hangi sektörde Avrupa kalkınmasına yardım edebileceği on dokuz milletin konferanslarında incelenmiş, istihsalleri bu yola şevke-dilmiştir. Bu sistemi biraz daha inkişaf ettirmek kâfidir. Amerikaya bu mevzuda mühim bir vazife düşmektedir: İktisadi önderliğine devam etmek, kredilerini temadi ettirmek
ve bunların en iyi şekilde kullanılmasını temin edecek tedbirleri almak.
Öyle zannediyoruz ki, Amerika Marshall yardımîyle Avrupa milletleri kadar kendi ekonomisine de hizmet etmektedir. Doların paraların kralı haline gelmesi, Amerikan milli gelirinin mütemadiyen artması ve Amerikada t’ull employment’m tahakkuk etmesinde Marshall yardımının da tesiri olduğu inkâr edilemez. Filhakika, Garbi ve Cenubî Avrupa komünizm tehlikesinden bu sayede kurtulmuş, Amerikan ıstıhsalâtı her sene Avrupaya milyarlarca dolarlık satış imkânını bu sayede bulmuştur. Bu bakımdan Roosevelt’in New Deal’i ile Truman’ın Marshall plânı arasında kısmen bir gaye benzerliği yok mudur?
Amerika kredilerini devam ettirmelidir. Bu, hem Amerika, hem dünya için lâzımdır. Amerika biriktirdiği ve istihsal ettiği servetlerle dünya milletlerini kalk indir malı, onların iştira kabiliyetlerini arttırmak ve bu suretle müşterek dünya refahını tahakkuk ettirmelidir. Bilhassa henüz inkişaf etmemiş İktisadi sahaların ve geri kalmış milletlerin kalkındırılması ve refah seviyelerinin yükseltilmesi dünyaya yeni bir âxpenslon economique temin edecek ve bütün dünya bu inkişaftan faydalanacaktır. Çünkü bu memleketlerde istihsalin artış emsali inkişaf etmiş milletlere nazaran daha yüksektir. Bu yol, bütün dünyada. süratle artan yeni satın alma kudretleri yaratacak ve full employmen’i beynelmilel sahada tahakkuk ettirecektir.
Amerikanın bu gayretleri ve önderliği yanında diğer milletlerin de yapacağı işler vardır. Bunlar da yukarıda söylediğimiz tek para meselesi, iktisadi iş bölümü ve bunlara zamimeten refah itibariyle ileri milletlerin geri milletlere teknik yardım yapması ve kredi açmasıdır. Dünyada milyonlarca insan kapital ve bilgiden mahrum sürünmekte, milyarlar değerinde servetler işlenmemiş bir halde muattal durmaktadır. Bu milyonlarca insanı ve milyarlar değerinde tabiî servetleri harekete getirmek, istihsal sahasına sokmak, satın alma * kabiliyetleri yaratmak lâzımdır. 19 uncu asır saadet ve refahını buna medyundur. Yalnız şurasını bilhassa işaret etmek lâzımdır ki, 19 uncu asrın servet ve refahını muayyen bazı milletler diğer milletleri istismar ederek elde etmişler ve bu servetten onlara hisse vermemişlerdir. İnsanlığın bugün yaşamakta olduğu tüyler ürpertici ve eşi görülmemiş faciaların tohumları on dokuzuncu asırda hâkim olan emperyalist memleketler tarafından atılmıştır. .
Bugünün hâkimi olan Amerika geçen asrın emperyalist milletleri gibi düşünmüyor ve vazifesini idrak etmiş görünüyor. Bu zihniyet insanlık için son şanstır. Fakat yalnız Amerikanın böyle düşünmesi faidc vermez. Ondan bugün yardım bekleyen diğer ileri memleketlerin de böyle düşünmesi ve yüz nıiltyonlarca insanı barındıran geri. memleketlere ve yekdiğerlerine bir kardeş gibi el u-betî buna bağlıdır ; ve serbest ticaret zatmaları lâzımdır. İnsanlığın âkide, hnr şey gibi serbest ticaret de insanlığın korkunç °egoisma.. sının sona ermesini bekliyor.
★ ★★
Bu sene Avrupaya mühim miktarda turist dolarının akacağı tahmin edilmektedir. Bunun içindir kı Amerikan deniz ve hava yolları 1950 senesi için servislerini genişletmeğe çalışmaktadır.
Avrupa otellerinin modernleştirilip genişletilmekte olduğu gözünü ne alınırsa, orta halli Amerikalıların ke-seterine uygun olan bu otellere akın edecekleri beklenebilin
Bu sene Retinada mukaddes senenin açılması ve diğer memleketlerdeki senelik festivaller Amerikalıları Avrupaya çekecek yeni hâdiselerdir.
Her np kadar Şimal Atlantikte işleyen gemiler harpten önceki durumlarına kavuşmuş değil iseler de, hava nakliyat servisi her gün artan ihtiyacı karşılamaktadır.
1950 yılında deniz ve hava yolları en çok Romaya işleyecektir Pan A-merikan Hava Yolları, mukaddes sene münasebetiyle, kalyaya k.ıalanaıı uçakları işletmek için Amerikan Hükümetinden izin almağa çalışıyorlar Bu arada Fransız Hava Yolları, Ho-lânda Hava Yolları, Ingiliz Denizaşırı Hava Yolları Şirketi, İskandinav Hava Yolları, Belçika Sabena Hava Yolları da bu sene Avrupada uçak servislerini çoğaltacak ve Romaya daha fazla sefer yapacaklardır.
Diğer taraftan, birçok şirketler başka hatlarda işlettikleri gemileri-■••• raıııiJiiM--. -Ttbm ■■■■■■ ıım - - '«vh
( DÜNYA lUBERLERT^
Çene ve ticaret ve tarife anlaşması müzakereleri
★ Ceneve (Comtel) — Güney Almanya Cumhuriyeti, 1947 Ceneve
Ticaret Tarife ve Anlaşmasına mütedair müzakerelerin gelecek eylülün 28 inde açılacak olan üçüncü müzakeresine iştirak edeceğini bildirmiştir.
1950 senesi içinde müzakerelere iştiraki kabul eden diğer hükümetler Avusturya, Guatemala, Peru, Türkiye ve Filipinlerdir.
Âza adedi 22 ye yükselen mezkûr anlaşma, dünya ticaretinin takriben yüzde 80 ini kontrol e-den milletlere şâmil olacaktır.
Birleşik Amerikanın bütçe açığı
★ Washington ıComtel» Birleşik Amerika Hükümeti 1949 senesi sonunda 257.000 milyon dolar borçlu görünmektedir (Yâni 91.785 milyon sterling) Mali sene içindeki nakdi açık 3.299.798.921,50 doları bulmuştur.
Bu açık, 1950 yılının ilk yansı için iyi görülmektedir, zira bu sene için Başkan Trumanın açık tahminleri 5.500 milyon dolara çıkmaktadır.
Başkan Trumanın Kongreye verdiği mesajda. 1951 senesi için 4000 milyon dolardan fazla bir açık tahmin edilmektedir.
Birleşik Amerikanın teklifiyle millet lerarası zirai ımuldeler ticareti hızlandırılıyor
★ Washington, 11 A. A. tUSİS) — Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığında yeni teşkil edilen dı.ş ticaret zirai maddeler işçiler komitesinin ilk raporunda miünt-lerarası zirai maddeler ticaretini hızlandırmağa yarayacak yedi tedbir zi k red i 1 m ek ted i r.
Tarım Bakam tarafından ileri sürülen ilk tavsiye, Amerika Birleşik Devletleri ithalâtının arttırıl
ni, mukaddes yıl için Avrupa hatlarına sevketmeği tasarlamaktadırlar. Bunların başında Fransızların “Lı-bertö” adlı gemisi gelmektedir Bu gemi vaktiyle "Eııropa" adı altında Almanyamn malı olup, İkinci Dünya Harbinden sonra Fransaya devredilmişti. "Amerikan Export Lines" nın büyük transa! (antikleri, ’Tndepen-dence” ve "Constitution” nıın 1950 senesi sonlarında çalışabileceği tahmin edilmektedir.
Bu arada, (E.C.A.) İktisadi İşbirliği İdaresinin yardımı ile Avrupada oteller genişletilmekte ve modernleş-tirılmektedır. Birçok memleketlerde, Marshall Plânı dahilinde yapılan bedelsiz ithalât mukabilinde toplanan paraların büyük bir kısmı turist endüstrisine talVus edilmiştir.
Geçenlerde. iktisadi İşbirliği idaresinin Paristeki Turist Dairese Başkanı 195(1 senesinde Avrupaya gidecek olan Amerikan seyyahları miktarının en yüksek rekor olan 1930 senesi turist miktarı ile rekabet edeceğini söylemiştir.
Başkan, sözlerine İlâveten, Avrupada vasat gelirli Amerikalılara kolaylık gösterebilmek için daha birçok şeylerin yapılı, ası icap ettiğini, ve bu suretle mühin miktarda Amerikalının seyyah kafilesi arasına katılacağını bildirmiştir. |
U(ldı*>lİHMMMİiHNİİHHHİMMIltmHINHIiMHHUllİHNİlttMniMmiUMinNHHİHimmHHi'
ması meselesinin mlufassal bir plâna bağlanması yolundadır. Komite raporunda Amerika müstahsilleri ihracat piyasalarını muhafaza etmek istiyorlarsa ithalâtın arttırılması esastır, demektedir. Komite şu hususların tetkikini tavsiye etmiştir: hâlen ticareti yavaşlatan formalitelerin basitleştirilmesi. ticari mânilerin kaldırılması, gerek millî güvenliği sağlamak ve gerekse daimi bir ticaret sahası temini için stoklar vücude getirilmesi, lngilterenin bloke e-dilmiş stcrhng borçlan meselesinin halli» fiyatların ayarlanması, ihracat primleri, devlet ticareti ve hariçte Amerikan şahsî plâsman-lnnnın teşviki.
Birleşik Amerika sanayi Istih-salatında artış
★ VVashington, 11 A. A. (USÎS) — Ticaret Bakanlığınca tahmin edildiğine göre. Amerikan makine ve naktiyat malzemesi istihsali 1950 yılında 28.300.100.000 dolara yükselecektir. Bakanlık bu yılın, sanayiin bu alanları için hayırlı o-lacağını belirtmektedir.
Bakanlığın faaliyeti alanına e-lektrik, tarım, toprak kazma ve taşıma makineleri, lokomotif, yolcu ve yük vagonları imalâtiyie meşgul olan sanayi kolları ve e-nerji sanayii dahildir.
Bakanlık 1949 yılının son yarısında istihsalde baş gösteren artışın 1950 yılında devam edeceğini ve bu yıl istihsalin geçen yıla nazaran aynı nispette artacağını tahmin etmektedir.
Dnnlnınrkada fiııt kontrolü bazı maddelerden kaldırıldı
Lâhey, (Comteh - Kayısı, muz, hurma, çekirdeksiz kuru üzüm, ü-züm, kuru nrınııt ve erik üzerine olan azami fiat kontrolü, 1 ocak ayından itibaren Danimarka Hükümeti tarafından kaldırılmıştır.
Dünya akaryakıt durumu
Almanyada sentetik petrol fabrikaları
Bon (Comtel) — Müttefikler Yüksek Komisyonu. Ruhı’daki iki sentetik petrol fabrikasının mukadderatı üzerinde münakaşa edecektir. Bu fabrikalar Oastrnp - Rauxel’deki Fisher Tropflh fabrikası ile Bergka-men fabrikasıdır. Bu müesseseler 31 aralık 1949 tarihinde, müttefiklerin Alman sentetik petrol İstihsalini meneden hır emri Üzerine istihsallerini durdurmuşlardı.
Baıt Alman Başvekili Dr. Ade-naner. yüksek komisere bu emirleri tekrar gözden er* • » teklif et-
miştir.
Meksika petrol endüstrisi
Meksika (Comtel) — Memleketin petrol istihsalini günde en az 250,000 varile çıkarmak için Meksi-kada 300 den fazla kuyu çalıştırılacaktır. Hükümetin petrol inhisar idaresi bu yeni program sayesinde 1952 senesine kadar günlük petrol istihsalini 350,000 varile çıkarmağı tasar-/İlam ıştır.
inhisar İdaresi Direktörü .bu İşin başına getirildiği 1947 senesinde 51 kuyunun çalışmakta olduğunu. 1948 de bu rakamın 83 ve 1949 da ise 180 e yükseldiğini söylemiştir
Bu kuyuların çoğu CİMA Şirketi tarafından işletilmişti. Mezkûr şirket bazı Amerikan serbest firmaları tarafından kurulmuş olup, ticari mukavelelerine dayanarak Meksikada hiç tetkik edilmeyen yerlerde petrol araştırmaları yapmak hakkına maliktir.
İktisadî işbirliği İdaresinin İngiltere ve fransaya tahsisatı
\Vashington, (Comtel) — İngiliz Kırallığı Petrol Tasfiyehaneleri için Marshall yardım tahsisatından 2.160.000 dolarlık malzeme verilmesine müsaade edilmiştir. Bu müsaade İngilterenin dolar tasarrufu maksa-diyle Birleşik Amerikadan petrol mubayaasını azaltma kararından sonra verilmiştir.
İktisadî İşbirliği İdaresince Fransaya verilen petrol tahsisatı ise 9 milyon 489 bin dolardır. Teşkilât bunun 5.947.000 dolarını ham petrol ve petrol müştekatı olarak kabul etmiştir. Bu meblağın 3.000.000 doları Lâtin Amerikadan ve 2.947.000 doları Birleşik Amerikadan yapılacak atımlarda kullanılacaktır.
B. Amerika hampetrol istihsali
Ne'•v-York, f Comtel» — Birleşik Amerikanın geçen seneki ham petrol istihsali 1948 yılına nazaran düşüktür. Filhakika 1948 yılının günlük istihsal vasatisi 5.515.000 varilken 1949 yılı günlük vasatisinin 5.050.000 varil olduğu tahmin edilmektedir. Buna mukabil, tabii gazolinden çıkarılan akaryakıtların miktarı 1948 yılında günde (400.0001 varil iken 1949 da (430.000) varile yükselmiştir. Aynı yakıtların 1948 yılı ithalâtı günlük vasatisi 513.000 varil ve geçen yılınki ise tahminen 638.000 varildir
Şark bölgesinde geçen yıl, kışın mûtattan fazla mutedil geçmiş olmasına rağmen, günlük petrol talep vasatisi 5.800.000 varil olmuştur. Aynı talep bir vıl önce 5.761.000 varil idi. 1949 sonunda stokların 606.302.000 varil olduğu tahmin edilmektedir.
1950 yılının ilk yarısında günlük ham petrol ithalâtının 850.000 varile kadar çıkacağı sanılmaktadır.
Teksas Demiryolu Komisyonu Başkanı petrol ithalâtının "Dahili sanayi harap olup bu memleketteki yeni ihtiyaçların inkişafını tam önle-yinccye kadar" yükselmekte devam edeceğini söylemiştir.
Eğede tütün satışı
45 bin tonu aştı
Piyasada istedikleri vasıfta tütün bıılamıyan bazı yabancı firmalar, fark vererek, tüccarla temasa geçti
İzmir 11 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Eğede satılan tütünler, 45 buçuk milyon kiloyu bulmuştur. A-merikahlar, ihtiyaçlarını tamamen kapatılmadıkları ve piyasada işlerine yarayan tütün bulamadıkları için bazı tüccarlarla anlaşarak gayrı mâ-mul tütünlerden bir kısmının kendi-
H II ••••••* V »»•
Zengin madenler bulundu
Şarkikaraağaç, J1 (A. A) — ilçemiz civarında geniş bir saha içinde muhtelif yerlerde zengin krom, manganez, kurşun ve an-timuan madenleri bulunmuştur, imtiyazı alınmak üzere kanunî formaliteler tamamlanmaktadır. Bu haber muhitte büyük memnuniyetle karşılanmıştır.
Veteriner Umum Müdürlüğü yeni teşkilât kanunu
Ankara 11 (Hususi muhabirimiz-den telefonla» — Tarım Bakanlığının Ziraat Umum Müdürlüğü teşkilâtı İçin yeni bir kanun tasarısı hazırladığını evvelce bildirmiştik. Şimdi buna muvazi olarak Veteriner Umum Müdürlüğü teşkilâtı için de yeni bir teşkilât kanunu tasarısının hazırlanmasına başlanılmıştır. Bugün Veteriner Umum Müdürlüğünün Başkanlığında toplanan bir komisyon, tasarının nihai şeklini gözden geçirmiştir. Bu tasarı da tamamlandıktan sonra ziraat ve veteriner teşkilâtlan mensuplan bir araya gelerek Bakanlığın esas teşkilât kanununu kaleme alacaklar ve tasarıyı süratle Bakanlar Kuruluna sevkedeceklerdir.
• t
1950 İzmir Enternasyonal Fuarına iştirak edecek devletlerin adedi çoğalıyor İzmir 11 (Hususi muhabirimizdenı
— Fuar ve Turizm Müdürlüğüne gelen malûmata göre. 1950 İzmir enternasyonal fuarına iştirak için adlarını yazdıran devletler, Birleşik Amerika, İngiltere, İtalya, Çekoslovakya, Macaristan ve Irandır.
Bundan başka beş devletle muhabere edilmektedir. Amerika, 1950 fuarında Marshall Plânı gereğince yaptığı yardımları ayrı* bir pavyonda ziyaretçilere gösterecek ve bir de atom bombası kısmı hazırlıyarak bu sahada şimdiye kadar elde edilen neticeler hakkında bir fikir vermek istiye-cektir.
Kuru üzüm fiyatlarının yeniden tanzimine doğru
İzmir 11 (Hususî muhabirimizden)
— Üzüm standart fiati, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının da muvafakatiyle câri tipleri» irilik unsuru bakımından 8 yükselmiştir. Üzümlerde rastlanan ve el ile ayıklanması hemen hemen imkânsız bulunan küçük taşlar kalbur makinalarınd» ancak ufak taneli üzümlerle birlikte ayrılabilmektedir.
Tekel idaresi, bu sene ince üzümleri randıman esası üzerinden mubayaa ettiğinden üzlim işleme evleri alıcı piyasalarda öteden ben şikâyet mevzuu bulunan bu gibi küçük taşların bertaraf edilmesini teminen. küçük üzümleri de ayırmak istemekte idiler. Heyetçe alman ve 29 ocak tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni karar, işleme evlerine bu imkânı bağlıyacaktır.
lerine devrini istemektedirler.
Burada ısrarla dolaşan söylentilere göre, bugünlerde bu kabil anlaşmalara varılacaktır ve hâlen yer yer pazarlıklar yapılmaktadır. Hattâ daha ileri giderek bu yeni satışlar için yüzde altı bir fiyat farkı teklif edildiği dahi söylenmektedir.
• ••• «o» ar •• «im Mu*- - «mm
Kooperatifçilik kursu
Eğe ve Karadeniz bölgesinde tetkikler yapacak
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı tarafından Fransadan davet edilen M. Mauris Coiombaın, evvelki gün Ankara vapuriyle şehrimize gelmiş. An-karaya hareket etmiştir.
Kooperatifçilik mütehassısı şimdiye kadar muhtelif ecnebi memleketlerinde bulunmuş, istihsal ve istihlâk kooperatiflerinin kuruluşunu tanzim etmiştir. Kendisi Ankarada birkaç gün kaldıktan sonra, Ege ve Karadeniz bölgesindeki tarım kooperatiflerinde tetkikler yapacaktır.
Vapur acentaları arasında rekabet
Limanımızdaki ecnebi vapur acen-taları arasında yeniden rekabet başlamıştır. Bu yüzden İstanbul - Londra arasındaki navlun, rekabet dola-yısiyle, 90 şilinden 85 şiline kadar düşmüştür. Harpten evvel olduğu gibi, ecnebi şilepleri doğrudan doğruya Karadeniz iskelelerinden mal almayı tersih etmektedirler.Bir Norveç kumpanyasının da. limanunızla. ecnebi limanları arasında muntazam şilep seferlerine başlamasının navlunların düşmesinde âmil olduğu anlaşılmaktadır.
Meyva vaziyeti
Cenup limanlarından şehrimize yeniden narenciye geldiği için, fiatler biraz daha ucuzlamıştır. Sebze ve Meyva Halinde Antalya mandalinalarının-sandığı (bir sandıkta 100 tane mandalına bulunmaktadır) 300 kuruştur. Bıı mandalinalar, mahalle a-ralarında arabalarla beş kuruşa kadar satılmaktadır, içinde 600 mandalina bulunan R»ze mandalina sandıkları ise meyva halinde, 450 kuruşa kadar düşmüştür. Bu mallar perakende piyasada 3-4 kuruş arasında satış görmektedir.
Bu sene yafa tipi Mersin portakalı az yetiştiği için, geçen seneye nazaran pahalıdır.
Meyva Halinde bu cins portakal 125 adetlik sandıklarda 800 kuruşa kadar fiat görmektedir. Bu sene pahalı olan meyvalardan biri de muzdur. Meyva ve Sebze Halinde toptan bir kilo muz 350-400 kuruş arasında satılmaktadır. Perakende de ise fiat 500 kuruştan aşağı değildir. Bu sene cenup bölgelerinde muz mahsulünün geçen seneye nispetle az olduğu anlaşılmaktadır.___________
Halk tipi yağlara rağbet artıyor
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satışa arzedilen halk tipi yağlar büyük rağbet gördüğü için şehrin muhtelif semtlerindeki bakkallar da bu yağııı satışına talip olmuşlardır. Fakat Belediye bu yağların bakkallar eliyle satılmasını mahzurlu görmüştür. Uzak semtlerde oturanların da istifadesini temin etmek için kamyonlardan istifade edilecektir. Kamyon vnsıtasiyle ilk satışlara Beykn- "e Üsküdar’da başlanacaktır.
| JT///Î950 Çarşamba |
Bordalarda Vaziyet
İstanbul :
Ticaret Borsasında fındık gene hareketli olarak geçmiştir. Hazırda mal olmadığından, satışlar vâdeli olarak cereyan etmiştir. Şubat yükselmeleri için Giresun, Ordu malları üzerine 200 ton kadar iş olmuştur. Tiftik sağlam durumunu muhafaza etmektedir. Yerli fabrikalar ihtiyaçları için yeniden yıkanmış yapağı almışlardır.
Esham ve Tahvilât Borsasında Devlet Tahvillerine karşı istekler, yılbaşından evvel olduğu gibi, gene hararetlidir. Altın piyasası da canlıdır.
KAMBİYO
İzmir Ticaret Borsası
RET BORSALARI
M E M L E
İstanbul Ticaret
34.—
32.—
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün Eski kur
Huftdtıy > Ruşeliz Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 .7..., 259.5 262.—
Kırmızı ,, ,, No. 2 233 — 235 —
Pamuk MlddUıiK (Librem-Sent) Mart 3U.93 30.75
n v ih »•••••••••••••••••••••••••••••••• 30.90 30 60
Temmuz 30.53 30.08
Ekim * 28.62 28 46
Tiftik (Lıhrc«l=Sent) Tck-siK Nrı. 1 60.— 58-60
Fındık (Libi’(*sl—Sent) Kabuklu Yeril iri 23.— 23.- '
, .. .. «rtft .....t.... 22.5 22.5
Lcvıınl iç İthal malı 37.— 37.—
Ekstra İri iç malı 38-10 39-40
Kuru üzdm tLIhresi Sent) Thompson çekirdeksiz seçme H.5-İ2 11.5-12
Keten tolııımıı ı Ruşrll— Dolar) , Mlnneupolis ... ... ) 90-3.99 3.90-3.99
Knltıv (Libresi .... ... 77.75-78 77.75-78
Lovha-îvncltc (100 libre dolar) 7.50 7.50
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Stcrlln) ... Bombıv 63.— 63.—
Knlküta 62.— 62.—
Yer fıstığı Hindistan 63.— 61.5
• Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (L1brcHİ=Penl) ... 34.— 34.—
,, Sıra malı ., „ 30.— J9İÖ0
Yün Anadolu ,, 1850
,, Trakya ,, ,,
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantarı—Tatları)
Aahmoııni Kiha oyafh F/G... 85.50 87.70
Karnak Uzun elvaflı F/G... 00.— 100.25
ESHAM VE T A H V i LÂT
Devlet Tahvilleri
tkrııml>rli tnhvbler Kapanış o
■ - Ergitil 23. 23.--
(î 6 19.3S ikrıırnıycll 21.20 21.25
%5 Milli Müdafaa 1 ... 20.50 20 50
1911 Demiryolu IV' ... W2!*> 102 50
65-5 1911 Demiryolu V 05.80 95.80
%4 L2 1919 ikramı/eli 95.50 05.50
Diğerleri r(6 1941 Demiryolu VI 00.50 00.50
C.G Kalkınma I 06.30 96.30
1948 11 06.25 96.25
%6 .. nı 07. 07.-
r. 6 1018 istikrazı I 97.50 97 .rx)
^6 1048 II 07.— 97-
77 1934 Sivas-Erzurum I. 20.65 * 20 tift
•57 1834 ” II-VII. 20,65 20.65
^7 1941 Demiryolu 1 20.00 20.00
*Jr7 1911 ,, || 21.60 21.60
•î İMİ .. İH 21.- 21.—
'J7 Milli Müdafaa I 21 — 21.-
7 ! T ’ ’ •• i • 4 •••••• 21 50 21.50
.. .. ın 21 66 2l.7(ı
^7 iv î VF ' Fİ •• ’ » * • • 4 • 20.75 20.75
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A B. 106.— 107.—
• • M •! W» —* —
»• .. %60 63 50 63.—
M ,, Afiimea. Senet 67.00 08.—
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası 120.— 120.—
Türkiye İş Hankusı 24.00 25.—
Türk Ticaret Bnnkıışı 5.— 5.—
Aralan Çimento 16 — 16.—
Şaı k Değirmencilik 23.25 23.50
Milli RtuiHÜranM 90!
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi foıı si ve 1003
o m .. 1011 41
KET T 1 C A
Borsas Buğun d Eski Kııpano
31.35 31,35
30.— 31.23
24.— 25.10
25 — 25 10
24 15 24.30
31.— 33.—
37.— —■
31.— 36.—
17.^ 45.—
60.— 60.—
22.— 23.—
33.— 32.—
12- 42 20
12 30 42.20
85.— 85 -
70 — 72
65.— 64.30
140.— 148 20
50.— 45.—
145.— 170.—
.90.— 280.—
300.— 280.—
103.— 195.—
170.— 170 —
190 — 190.—
180 — —
123.— 120.—
235.— 240.—
165 — 170.—
' ;7 - i 47
Buğday vuınuşak
Buğday sert ....
İstanbul Borsası
Açılış Kapa rıış
1 Stcrhng 7.00.50 7.01
100 Tınlar 281.— 28 2 25
loo Fr Frengi... 0.80 0.80
loo İsviçre Fr.... 61.03 64.03
Hm Belç. Er. ... 5 60 5 60
100 İsveç Kr, 54.12.50 54.12.50
100 Florin 73.1W. 40 73 (W 40
100 Liret o i l 128 0.41 128
100 Drahmi 0.0LR76 0.01.876
100 EscoudoH i) 73 90 9.73 90
Altınlar
Bugün EnIci Kur
Lira Lira
Külçe Yeril Gr. 6,22 6.22
KÜlçr DegUMMH, 6.30 6.34
Cumhuriyet ... 42.30 12.3O
Reşat 41 Hü 44.00
Hti.mil ......... 42.— 42.—
Gulden 41 20 II 40
İn Kİ Hz. 55 — 55,—
Fransız kok..,. 46.— 4S
Nnpolf'on III... 12.50 43.—
İsviçre 41.80 42.—
New-Y(»rk’ln : onsu : S 35
Gümüş, Plâtin
En uşağı En yukarı
Gümüş Gr.
PlOtin „ ...... 10 — 11.—
Zürich Borsası (Serbest)
İsviçre Frangı
En aşuğı En yukarı
Türk lirası 0 85 0.95
Dolar 4.28 1 29.50
Sterling 9 atı 10 10
Fransız Frangı 1.00 1.12
IIııbııluıt:
Buğday Yumuşak . ... BuC«bıy Şort ...........
Arpa Biralık ... ....... Arpa Yemlik idOlimO) Mısır (Sarı» çııvn ÎHHiılv/ı Tombul b’MMUİvr Çalı Kert IC ışyeınl ,.
Mercimek Kırmızı
Mı rchnok Yeşil çuvallı Nohut natllrrl ........
»
v
• •
• •



Ilı .........
(çuvallı ı ((lı>luııv)
iç çuval

11 ■ • — Son
Bugün kapanış
Üsüm çelcirdrkHiz No.9 57 25 57 25
incir A errisi No. 8 51.— 54.-
.. B serisi No. 108 13.— 13-
Pamuk Akala I 333.— 232.—
Fnmıılc Akala II 222.— 222 —
I’nmuk Aknla 11T 205.— 205.—
Fa m ı.ık vağı (rafine) ... 150.— 150.—
I nırııık çekirdeği 16.— 16.—
dav-
Adana
yük-
naz-
Borsada kayda değer bir muamele olmamıştır
İzmir :
Zey^Cuyağı flütlerinde görülen sekhk, pamuk çekirdeği satjcılannı lı davranmaya »evketmiştir.
Bugün ÜZ4UH piyasası, oldukça hareketlidir. İncir piyasası sağlamlığını muhafaza etmektedir. Alıcılar, birinci ve İkinci akala pamuk üzerinde istekli davranmışlardır. Pamukyağı fabrikaları, son günlerde fiatleri yükselen zeytinyağının tesiri altında arzda müteennl ranmaktadırlar.
Yiifch tnhumlur:
Ayçiçeği lobumu ...........
Kc.teıHohumu ..............
K endir tohum u ...........
Sunnııı ..........
Yer fıstığı kabuklu .......
Kıını M.oyvıtlıır:
Fındık (kabuklu sivri) ... Fındık (İç tombul) .........
Ceviz (kabuklu) ............
Ceviz (İç nntürel) .........
Dokuma Ilımı Mııcidrlrri* Tlltlk ana inal
Tiftik (Nntürol) ...........
Yapak Anadolu (Kırkım)
İfanı »İrrllrr:
Sığır Mnlııınurn kilosu ....
Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilonu Mezbaha sığır yaş kilosu.
\ebutl Tatlar:
Zeytinyağı (Bİkstrn «^khirnı Ayçiçeği (Rafine) tenelreK Fındık ’’nftl
Adana
Ticaret
Borsası
Pamuk Akala 1 200.— 180/205
Pamuk Akala XIt •••••• 160.— 160 165
Pamuk Akala iti 145.— 157,50
Pamuk Yerli I
Pamuk Yerli II
Eskişehir Ticaret Borsası
35 —
32.50
; Gününde Borsatıa muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın ara ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.
9
4
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
Paris Büromuz bildiriyor


Hindiçinî, komünizme karşı, Batıkların Uzakşarktaki müşterek kalesi mi olacak?
Birleşik Amerika, Ingiltere ve Fransa, herhalde bunun için anlaşmak niyetindedir
ta bazı akisler yapacağını du İlâve etmektedirler.
Bu aynı mahfiller şimdi şu kanaattedirler kİ. Birleşik Amerika ve Fransa hükümetleri de. sırazi gelince Komünist Çini tanıyacaklardır. O zaman Fransız hükümeti de. Fransa ita Vietnam (Hindiçinî) arasında imzalanan muahedenin. Fransız Parlâmentosu ve Bao-Dai hükümeti tarafından derhal tasdik edilmesini İsteyecektir. Bu müddet zarfında A-merıkanın da Hindiçlnt hükümetini tanıması çok muhtemeldir, lngilte-reye gelince, bu hükümetin Himfiçi-nlyl tanımasının, geniş Ölçüde, Hindistan tarafından verilecek karara bağlı bulunduğuna İşaret edilmektedir. Bilindiği gibi, Pandlt Nehru ise, Hindlstamn Bao-Ltai hükümetini tu-rumazı için, onun Hindiçinî topraklarının tamamı Üzerinde tam ve inkâr edilmez bir otorito kurmasını bek-llyeceglni daha geçenlerde Ifııde etmiştir. *
Ne olursa olsun, bugün için Hin-diçinl, Batı müttefiklerinin Uzak-şarkta Komünist yayılmalarımı ve hareketlerine karşı, tek birleştikleri ve cephe aldıktan istinat nokta» fi variyet indedir. Bu devletlerin, Orta Asyâtta Komünizm karşısında kurdukları müdafaa hatlı da Hindlçinide bulunmaktadır. Böyle bir emniyet hattının nerede tesis edileceği hakkında birçok münakaşalar yapıldıktan ve ihtilâflar başgöster-dikten sonra, hâdiselerin icabı ve bir parça da îngilterenln son kaıan neticesinde, bunun Hlndiçınido olması muvafık görülmüştür.
Paris çevrelerinin kanaati, bu şartlar altında, çok yakın bir zamanda, Uzakşarktaki vaziyetin bir
Farta 9 (Hususi büromuz bildiriyor) — Başkan Truman’ın çok sarih beyanatı Üzerine, Çin meselesi hakkında düşüncelerde hüküm süren karışıklık şimdi artık kaybolmuştur. Başkan bu beyanatında: “For-moza, Amerikalılar tarafından müdafaa edümlyec.ektir. Adadaki Çan-Kay-Şek taraftarı Milliyetçilere hiç bir şekilde yardım yapılırnyacak, onlar desteklenmlyecek” demiştir.
Böylece Trunıan, Milli Savunma Bakanlığı erkanının, Cumhuriyetçi Partinin» Bakan Johnaon’un ve General Mas Arthur'ün aleyhine olarak, Dışişleri Bakanlığının, yâni A-cheBon’Ün fikrini ve siyasetini kabul etmiştir.
Pariste tahmin edildiğine göre, İn* gilterenln komünist Çini tanımak hususundaki son hareketi, Beyaz Sarayın bu karan Üzerinde şüphesiz çok mühim tesiri olmuştur. Zira, Birleşik Amerika hükümeti. Acheson İle de mutabık kalarak, Mao-Çe-'Fung’a karşı üç büyüklerin müşterek cepiıo alıp karşı koymaları arzusunda idi. Fakat Ingilterehln. bazı hususiyet* lor taşıyan Hong-Kong’takl hakikî menfaatleri, büyük Batı devletlerinin Uaakşarkta ve bilhassa Çindekl potiiikatannı Ahenkli bir şekilde birleştirmelerine imkan veremedi.
Par is tak i salâhiyeti! mahfiller, ln-gilterenin Pekin hükümetini Uk olarak tanımak ve böyleoe yalnız başına hareket etmekteki ciddi ve meşru sebepleri gözönünde tutmakta beraber, bu hususta Uç büyük Batı devletinin mutabık kalmamış olmaları karşısında teessürlerini gizleme-inektedirler. Bu ayrılığın, Uzakşark-


Garip bir enternasyonal doğarken I
Atlantik Paktı casusluk
federasyonu
Generailrre casusluk hakkında İptidai ı bilgi mİ verilmeli?
Zürich 8 ( Husus! muhabirimiz
Nash bildiriyor) — Fransada Genelkurmay Başkam Revers’ln sebep olduğu rezalet ortaya çıkınca, Fransız milli emniyetine mensup genç bir subay bize şunları söyledi; “Bu hâdise, plânları çoktan hazırlanmış olan “Batı Avrupa Casusluk Federasyonu,, nun tahakkukunu zaruri kılan bir tehlike işaretidir.,,
Şu var ki, bu hâdiseyi tahlil eden bir Amerikan dergisi, şunları yazmıştı*. “Emrü kumanda sahibi bütün generallere, casusluk hakkında iptidai malûmat vermek Karurıdİr.,,
Revera hâdisesinden çok telâşlanan MiHi Müdafaa Bakanlıkları ise, Fransız millî emniyetine mensup genç subayın dediği gibi. Atlantik Paktının başlıca mesuliyetini tanıyan Amerikan, Fransız Ve Ingiliz silâhlı kuvvetlerinin casusluk servislerini tirmek için mışlardır.
Casusluk
Polonyada mahkûm konsolosluk memur-casus idiyseler, her-casUMİann son mil»
birleş* gayret sarfeuneye başla-
mcktepterlnde “talebe mübadelesi,, bir hayat-nıcnıat müca-
Müşterek delesin* girişmiş olan ve silâhlarının büyük kısmını aynı fabrikalardan a-tan askeri devletlerin, birbirinin esrarını öğrenmek için, her seno yüz binlerce dolar sarfetçıolerl, öteden
beri teamül haline Kelmiş tarzın,
bugüne kadar lntikollnden başka bir şey değildir. Gariptir kİ, meselâ, İngiliz întelllgence ServleoM, büyük masraflarla, Pariste hâla 80 casus bulundururken, askeri bütçesi müzmin muvazenesizliklerle sarsılan Fransa da, Büjrük Brltanyada 50 İstihbarat subayı
Fakat, böyle korkması icap dar da, askerî
kullanmaktadır.
bir masraftan en az eden ve Şimdiye ka-—,-------- ananelere uyarak,
İngiltere ve Fransada İBtihbarnt merkezleri bulunduran Amerika, nihayet sabırsızlanarak, müşterek düşmana karşı mücadele ederken, birbirlerini kollamaya herhalde vakit bulamıya-cak olan bu servislerin birleştirilmesi üzerinde şiddetle ısrar etmeye başladı.
Amerika, bir başlangıç olmak üzere. Fontainebtau'deki müşterek Genel-kurmay'a mütteflktararosı bir casusluk teşkilâtı bağlamayı ve bunu da Amerikan Amirali Roacoe Hillukoet-ter idaresine vermeyi teklif etti. Bu kararın katiyet keebetmesl üaorine, Amerikanın otorite arzusuna karşı, Avrupada bir müddetten beri hâkim olmaya başlıyan mukavemet arzusundan doğan İlk müşkülât hemen belirmeye başladı»
Bu müşkültaro rağmen. mülte-fiktararası Müdafaa Konseyine bağlı “Consoil lntcrallta de Renseig-nements - Müttefiklerarası İstihbarat Konseyi" adını taşıyan bir teşkilâtın oeualaıı hazırlanarak çok glzJl tutuldu. Bu büronun aldığı ilk tedbire göre, İngiliz ve Fransız istihbarat subaylarının, Amerikada Albay Dono-van'ın tesis ettiği meşhur casusluk akademisinde tetkikler yapacakları söylenmektedir.
Eski usul cMsUHİuk artık geçmiyor
Hollanda Milh Emniyetine mensup bir subay, Batı Devletleri Casusluk Servislerinin yeniden teşkilâtlandırılması meselesinin (?n rnühJm noktalarını şu suretle İzah etmiştir: “Meşhur Demirperdeyi, sırf propaganda mefhumu değil de, İdari bir hakikat olarak ede alırsak, mutueavvcr düşman memleketlerine casus sokmanın hemen hemen gayri mümkün olduğu-
nu görürüz. Şahta pazaport, yabancı üniforma ve bu gibi masallardan bahseden casusluk Mimlerinin heyecanlı meraklılnrma İnanmayınız. Hakikat şudur kİ, no Polonyaya. no do diğer peyk memleketlerden hiç birine — nerede kaldı ki Rusyaya — kâfi sayıda casus gönderememekteyiz. E-ğor geçenlerde edilen Fransız lan hakikaten halde, eski tip
meşelileri olmuşlardır.
Butfün casuslara karşı mücadelo, tamamen “beşinci kola” karşı mücadele demektir. Bü İtibarla eğer, yeni kurutan müttefiklerarası teşkilât, bir zarurete dayanıyor idiyse, her memlekette milli emniyet teşekkülleri ita umumî emniyet mekanizmasını birbirine daha nıkı bağlamak, daha bihrtik bir aaruıettİr. Böyle bir teşriki mesai, ilk bakışta basil gibi görünürse de, İdarî bakımdan büyük müşküller doğurabilir; çünkü casusluk servislerinin orduya ve polis teşkilâtının sivil İdareye bağlı oldukları malûmdur.,,
De Lattre memnun değil
Bu arada İstihbarat Konseyinin kurulmasına ait İşlet de durnuıdan ilerlemektedir. Fransız Milli Emniyet teşkilâtının şimdiye kadar 500 den fazla dosyayı İngilizceye tercümo ederek A-merlkan ve İngiliz milli emniyet teşekküllerine verdiği söylenmektedir. Bize bu malumatı verenlere İtimat etmek İcap ederse, bilhassa İnailizler, Fransız askerî bürolarındaki dosya teşkilâtından memnun kalmamışlardır*. Müttefik casusluk teşekkülleri içersinde şüphesiz, en kifayetlisi otan Ingiliz întelligence Servlce’l, Fransız dosyalarını “fazla edebi,, bulmakta ve fotoğraf ve daktiloskopi malzemesinin noksanlığından şikâyet etmektedir. Fransızların iso, İngiliz teşkilâtını fazla bürokratik buldukları öğrenilmiştir. Müttefik tara razı casusluk teşkilâtının, Fransada en büyük muhalifi, bizzat General Dr Lattre de Tassigny'dir. Bu generalin Mnntgo-mery’ye karşı güttüğü rekabet malûm olduğundan, Fransız millî emniyet hizmetinin elindeki esrarı meydana vurmak suretiyle, Avrupa stratejisinin sevkü idaresi dâvasında, yeni bir koz kaçırmak endişesinde bulunduğunu tahmin etmek doğru olur.
Casugluk servislerinin birleştirilmesi meselesinde, İngilizlerle Amerikalılar arasında yeni bir ihtilâf daha meydana çıkmıştır. Amerikalılar. İcadın casus kullanmaktan sureti kati-yede vazgeçmek niyetindedirler. Bu hususta ileri sürdükleri cn mühim mucip sebep» kadınların “itimada şayan olmadıktan, sıı- sak Uyamadı Uları ve geveze olmaları,, dır. Amerikalılara göre “Mata Hail masalı,, na artık güvenllemrz. Albay Hutchinson bu İthamı, Ingiltere adına ve derim! şu suretle reddetmişlerdir: “Amerikalıların bu tenkidi, Ingiliz kadın casuslarına şâmil ohınıaz. Bu mevzuda 1943 te paraşütle Fransaya at-lıyurak» Almanlara yakolanan ve en feci işkenceler altında bile en ufak bir İpucu vormeden hayatlarını feda eden dört genç İngiliz kadın casusunu hatırlatmak kâfi olsa gerek. Şahsi cesaret, manevî salâbet. kati ketû-mlyet ve yüksek zekâ bakımından, hiçbir erkek casusun Ingiliz kadın casuslarına muadil otamıyacuğını a-lenvn beyan etmek mecburiyetinde-1

nevl istikrara ve anlaşmaya doğru gideceği merkezindedir. Bu istikrar, Çin meselesi halledildikten sonra, Üç büyük Batı devletinin Asyadaki son emniyet hatlarını muhafaza etmek hususunda, daha sıkı bir birlik halinde ve daha kararlı oldukları müddetçe devam edecektir.
Şimdi Birleşmiş Milletler Teşkilâtında, lngilterenin aon hareketi üzerine, Çın meselesine dair bazı karışıklıklar olması muhtemeldir. Tokyo-daki müttefik kontrol idaresi de komünist Çin bu İdareye İştirak etmek lâtiyeceğl için aynı şekilde karışıklığa uğrayacaktır. Ve yarın öbürgün komünist Çin, Güvenlik Konseyine kabul edilir ve orada büyük bir hararetle vetosunu kullanmaya başlarsa no olacaktır?
Fakat Formoza meselesi halledilmiş bulunuyor. En mühim nokta budar. Hatırlandığına göre, 1943 de A-merika ve İngiltere, Kahire mülâki*-tından sonra Furmozanm Çin’e ladesini kararlaştırdıklarını ilân etmişlerdi. Faknt hangi Çin’e? Artık iki Çin yoktur.
Artık gözlerimizi günün meselesi otan Hindiçinî üzerine çevirirsek, Parla yarı resmî mahfillerinin düşündüğü gibi, bu memleketin Akıbetinin az çok endişe verecek mahiyette olduğunu görürüz. Çünkü bu memleketteki siyasi ve askeri vaziyet, oldukça kararsızdır. Komünist Ho-Şi-Mlnh’in kuvvetleri yeniden taarruza geçmişlerdir. Beri tarafta Bao-Dai Hükümetine karşı isyan halinde bulunan milliyetçiler-tahınin edildiği gibi - daha İleri gitmeseler bile, Hindlçinide asayişi iade İçin, Birleşik Amerikanın yardımı olmadan Franaanın büyük askeri gayretler göstermesi imkânsızdır. Esasen Fransız umumi efkârı da, Hindiçinî harbi bahsinde, birbirinden farklı şekilde düşünmektedir.
Yarı resmî Fransız çevreleri, komünist Ho-Şi-Minh. Hindıçini’ye hâkim olduğu takdirde, yerli halkın çok ıstırap çekeceği kanaatlndedir-ler.
Büyült devletler Bao-Dai Hükümetinin istiklâlini tanıdıktan sonra bile, Amerikanın iktisadi yardımlarının vaziyeti deglştlremiyeceğinden korktuğu içindir ki, Fransa, Saygon anlaşmasının tasdikini geciktirmektedir.
Fransız Hükümetinin, Hindiçinî’- j do emperyalist bir niyet beslemediği muhakkaktır. Fakat Fransa, bu memlekette bir çok şeyler yapmıştır ve Hlndlçlrıllltarln bundun istifade etmediğini söylemek yanlıştır. Bu şartlar altında Fransa, omdaki menfuatlerlnî terketmeye razı olmı-yacak ve hele bir nefesle, bu menfaatlerin başka ellere geçtiğini görmek latemlyecektlr. Bu yüzden Fran. sız Hükümeti» Fransız birliği dahilinde Hindiçinl'nin istiklâlini kullanmasına taraftardır.
fcıfBİMSnB'ı ‘İBlfBISSBS®®

ASRIN İkinci yarısı eşiğinde elli senelik Türk edebiyatına toplu bir bakış gezdiren lor herhalde meraklı ve canlı bir manzara keşfedecek. Edebiyatımızın bir “muhasebe., sine koyulursak bazılarının düştüğü kötümserliği yersiz bulabiliriz de. Beş altı asırlık köklerinden ve geleneklerinden kopanldığı halde hayatiyet göstermesi pek eski bir “odıp,, millet olduğumuzu isbat ediyor.
Yirminci asrın başlangıcı, Tanzimat Edebiyatından sonra en verimli hareket olan “Edebiyat-ı Cecdidc., nin sanat hayatımıza yeni bir nitelik verdiği devre rastlar. O. Batının bizde bir nevi mümessili olnıak İddiasını gllttll ve bu İtibarla vazifesini yaptı. “Fecri âti,, belki daha milli oldu, fakat yine Batıdan ilham aldı. Her iki mektebin başlıca fa idesi. Tanzimat edipleriyle daha sonrakilerin sanatımızıı getirmeye çalıştıkları yeni tarzları geliştirmek, hattâ daha esaslı surette yerleştirmektir: Meselâ bizde
mevcut olmayım Yoman, tiyatro, teııkıd gibi tarzlar.
Bunların edebiyatımızda yer alması, romanın pek çabuk milli bir nitelik kazanması o iki mektep sayesindedir Diğer taraftan Edebiyat-) Cedide bizde hiç bilinnd-yen - vc hâla bllinmlycn - tenkidi ihdas etti. “Deneme,, ise Fecri âtinin buluşudur. Tenle id, üstat çıkaramadnn söndü, “Deneme,, bir tek Üstat çıkardı, ve arkasından gelen yok.
Elli sene zarfında şiirimiz, her vakit “şair Türkiye,, diye andığım memleketimizin asırlarca birikmiş hâzinesine lâyık eserler verdiği İddia edilemezse de, yine pek asü örnekler yarattı ve yaratıyor. Ancak şiir, geleneğe en çok bağlı olması lâzım gelen tarzdır, çünkü musiki gibi bir lakım “teknik,, kaidelere tâbidir» O kaidelerin cahili bir bestekâr nasıl tasavvur olunamazsa şair de olunamaz. Altı asırrfanberl edebiyatımız “nazım,, gibi bir İlim üzerine kurulmuştu. O illin atılalıberl şiirimiz Edebiyat-ı Cedidedeh Fecri âtiye ve oradan şimdiki mek-tepsizliğc düşe düşe bir “tekerleme,, tarzına inmiş bulunuyor. Elli yıldanbcrl şiirde ustalık gösteren üç ve belki dört kişiyi istisna e-dersek edebiyatımızın temeli otan bu tarzda yükselmiş kimselere raathyamayız. “Asil örnekler yaratıyor,, dediklerim de o milli meyle uyup da cevher gösteren,
Heri
tek edebî çekişiyor:
fakat “tekerleme,, den miyentardir. Nc yazık, sanatımız olun şiir can Hem de bilgisizlikten.
Aksine, bilgi istemez bir tarz varsa romandır. Onun edebi hayatımıza, bilgimizin azaldığı nis-bette nüfuz etmesine şaşıyorum. Roman edebi tarzlarımızdan değildi. Fakat aramıza girer girmez öyle bir gelişti ki, toprağını arayan bir nebat, aradığını buldu sanılır. Hakikat şu ki, roman ile sanatın münasebetlerini tayin etmek pek güçtür; Sanat nerede boşta r. roman nerede biter? Kimi romanı, hâdiselerin sadakatle kaydı bilir, kimisi de hâdiselerin mânasını sanata uydurur. Hangi şeklin daha kolay olduğunu kestirirsiniz. En kolayını bulduk ve
edebiyat
Reşat Nuri DARAGO dağlar boyunca roman yazıyoruz, Ama roman eğer, herhangi bir sanat eseri gibi, ruhun ihtiyaçlarına cevap vermek vazifesini taşıyorsa romancılarımız o vazifeyi başarmış sayılmazlar: E-debiyat-ı Cedidenİn iki roman-asiyle bugünkünün bir tanesinden başka. Onunla beraber roman sanatının gelişmesi şu yarım a-sırhk edebi tarihimizin başlıca hâdisesidir.
O devirde varlık göstercmlyen bir tarz varsa tiyatrodur. Temaşa muharriri namına ı bir tanesini istisna edersek: Fakat onu kimse takdir etmedi tabiî) hiçbir muharrir yoktur. Meğer ki, Ab-dülhak Hârnide çıkalım.
Geçen yarım asır bizde yeni bir üırz daha kurmaya çalıştı (bu, yalnız Edebıat-ı Cedidenİn eseridir); Tenkid. Amma» tâbir caizse, “tutmamıştır.,. Nedendir bilinmez; belki “usul., Üzere çalışmayı unuttnğumuzdandır.
Hulâsa kemli edebiyatımızın öz tarzı olan şiiri, ona sadık kalmakla berabrr sanat dışına attık; yabancı edebiyatçıların başlıca tarzından romanı (Edebiyat-ı Cedideyl ylrıe istisna ediyorum) sanat çevresine almadık; yine o yabarcı tarzlardan temaşayı beceremedik, tenkidi anlamadık. Ve fakat yine bir edebiyat yaptık. Bugün her şeye rağmen Türk e-deblyatı yaşıyor.
Bu elli sene boş geçmedi, bize yani yeni ifade şekilleri verdi. Fakat Özlü eserler vücude getirmedik; tarihin işaretlediği edebî hâdtabmİB yok. Niçin?
Kendi tarzımızdan bancı tarzlara heves için. Bu İse pek tabiî şiirle yetinmek, Garbe doğru hassasiyetle dönmüş bir edebiyata ağır gelecekti. Fakat romanı “meraklı,, olmaktan çıkarmadık, temaşâ yaratmadık, hele tenkidi hâkim kılmadık.
Bütün bunlar, tarzlarını alıp da “teknik,, ine varamadığımız bir yabancı sanatın bize oynadığı oyunlardır. Hele “tenkld,, gibi en esaslı bir edebi mesleği kurmamak en büyük yanılma oldu. Bugün canlı, faal bir edebiyatımız var; hattâ bir tefekkür hayatımız var; fakat ondan yabancılar değil, bizim bile haberimiz yok. Edebi hayatımızı kendimiz dahi takip edemiyoruz. Meslekten “tenkid„ ellerimiz olsa onun a-kislerlni memleket içine ve dışına dağıtır. Ayni münekkldler, edebiyat adına işlenen suçlara, lâubaliliklere sed çeker. Bu kadar başı boş muharrirle karşılaşmayız.
Bütün bunlara rağmen elli senelik Türk edebiyatının tarihi lehde kaydedilmeğe şayandır. Hele bazı alanlarda dev adımlan attı. Hiç şüphesiz ki. “Edeblyat-ı Cedide., vc “Fecri âti,, gibi mektepler edebiyatımızda kesin dönüm noktalan olmuştur. Onlardan sonraki dağınıklık içinde de mükemmel muharrirlere rastlamak mümkündür. Türk edebiyatı devam ediyor. Ondan sadece bir şey istemek hakkımızdır; Fikir bakımından olgunluk, -hangi tarzda olursa olsun- ve zevk, bilgi, lisan, sanat, meslek saygısı ki, bıınlarsız kalem tutmağa yeltenmek çocukluk çağına yaraşır.
Hakkı Esatoğlu

I' .

aynhp ya* ettiğimiz idi; yalnız
On yıllar İçinde üzerinde bilhas-hh durulması gerekli İki büyük işe başladık. Bunlardan ilki Koy Enstitülerini kurmak» İkincisi ise İlköğretim seferberliğine girişmektir. Sonunda aynı amuca ulaşan bu işleri düşünmek, ortaya koymak ve başarmak İçin uğraşmak şüphesiz ki, memleketimizin en büyük dâvalarından birine sarılmak demektir.
Helo bizim gibi, bilgisizlikten doğma geri düşüncenin yıllarca zararını görmüş, bu yüzden büyük tehlikeler atlatmış bir memleket için yapılacak ilk iş; bilgisizliği, geri düşünceyi yıkmak, onun yerine günümüzün sosyal icaplarına gerçekçi bir gözle bakabilecek kültürlü bir vatandaş topluluğu yetiştirmektir.
Ee&sen eski Yunanda gerek Eflâtun, gerekse Ariato her şeyden önce site İçinde yaşıyan vatandaşın yetiştirilmesi meselesini ön plâna almışlardır. Bilhaasa Artato fertlerin kültür seviyesi İle devletin İdare şekil arasında daimi bir münasebet ve bağlılık bulduğu için ancak kültürlü vatandaşlar topluluğu ile ideal bir rejime gidilebileceği düşüncesini ileri sürmüştür. Bugün de tabiî haklarını bilmeyen, âlyaal haklarının mâna ve kıymetini takdir etmlyen, nihayet modern devlet içindeki yerini anlamayan kişiler, içinde bulundukları topluluğa hiç bir suretle değer katnuyacaktar: haklarım aramak gibi şerefli vatandaşlık vazifelerini bile ihmal edecekler, netice de kuru kalabalık olmaktan ileri ge-çemiyeceklerdir. Bu açık bir hakikat olduğu içindir ki, diktatörlük rejimlerinde fertlerin daima bilgtaiz kalmazı tercih edilir. Okuyup, gerçekleri Öğrenerek İleride kafa tutmamaları düşüncesiyle tahsil statemleri sıkı konrollere tâbi tutulur, sıkı bir sansür vazedilir, tek kitap sistemi tatbik edilir, hattâ üniversitelerinde bile tam münakaşa ve tedrta hürriyetine yer verilmez. Bir şark devletinde hâlâ felsefe ve hukuk öğretiminin yasak olduğunu söylersek bilmem okuyucular inanır mı?
Gerçek halk İdaresinin kurulması bilgili, aydın» slyu! haklarını kullanmasını ve korumasını bilen vat&n-
0
Meraklı keşifler
daşlarm yetişmesiyle mümkündür. Bu da ancak büyük halk tabakalarının tam yetiştirilmesi sayesinde olabilir. Şu hakikatin açıklığı, bize memlekotimizde demokrasiyi kurarken bilhassa halkı yetiştirmenin bü-büyük bir zaruret olduğunu göstermektedir. Bu ihtiyaç ancak gerçek bir kütlür seferberliğine girişmekle giderilebilir. Gerçi ilköğretim seferberliği ve köy enstitüleri bu İhtiyacın temel taşı veyahut kültür sefer-ferberliğintn Uk basamağı ise de, aaıl olan; işi daha çok yaymak ve vatandaşın yalnız ilköğretimle yetinmesine goz yummamaktır. Bizde eksik olan; okuyup yazma bilmemek değil, belki de okuyup yazma bilenlerin kültür dediğimiz toplu bilgiden uzak olmasıdır. Yüksek okul bitirmiş pek çuk münevverimiz bile şayet mesleği içtimai ve İktisadi İlimlerle ilgisiz ise kendisi de cemiyet bilimlerinden mahrumdur. Halbuki biz kültürü ikinci bir iş, ikinci bir meslek haline getirmek zorundayız. Her evde bir kütüphane kurmak, her meslek sahibine yalnız kendi işinin icap ettirdiğini değil, aynı zamanda cemi yo t bilgilerini, güzel sanat eserlerini öğretecek kitaplar vermek ve okumanın yolunu öğretmek gerektir. Bunu isterken eden ve devlete vazifeler de varthr. dergi gibi bellibaşlı
tarım mümkün olduğu kadar ucuza maletmek» ucuz satmak lâzımdır.
Ucuz kâğıt temini, baskıların kolay ve az fi ati a yapılabilmesi, bütün bunlardan başka daha mühim olmak üzere memleket İçinde yayınlan dağıtma işini devletleştirerek en ıssız yurt köşelerine kadar kitap ve gazetenin girmesini sağlamak aynı zamanda da bunların satışlarından hâsıl olan paralan yazarının cebine koymayı becermek gerekmektedir.
Pahah, kitap, güç baskı, zor dağlıma devam ederse herkesi bol ve kolay okumaya sevketmek de güçleşecektir. İlk defa okumayı teşvik ede-* cek bu maddi manialar kaldırılırsa diğer sebepler kolayca yok edilerek esaslı bir kütlür seferberliğine girişilmiş olur. Ve şüphesiz kİ, bunun sonucu memleketimiz için büyük faydalar getirmekten uzak değildir.
yapılmaaı icap düşon büyük Kitap, gazete, kütlür vazıta-


Atomla işliyecek ilk gemi
Atom sayesinde, mekanik enerji ve elektrik kuvvetinin elde edilmesi bugün dev adımlarlyle ilerlemektedir; Amerikada 15.000 kilovathk bir elektrik santralı İnşa edilerek tecrübe mahiyetinde atomla işliyen bir motör pek yakında ddahoi çölüne yerleştirilecektir; proje halinde bir atom zırhlısı ve hattâ atom n bile mevcuttur.
uçakla-
Atom enerjisinden iiıotör tinin elde edilmesi çok câıip olacaktır: Zira böylelikle ne mazota. ne de su kuvvetine ihtiyaç kalıyor demektir. Mühendislerin seneler boyunca tahayyül ettikleri şeylerin
kuvve-bir şey
IH A 0 Sovyet dış politikasının
□ 4U İ c Y Ü z Ü
■■ •
— I —
Stalın sondaja başlıyor
Poiitbüro, 28 aralık 1048 de Mos-kovada sene sonu toplantısını yapıyor. Dışişleri Bakanı Molotof seyahattedir. Sovyet dış politikasının ertesi sene takip edeceği seyir hak-kındaki program - nutuk bizzat Sta-lin tarafından veriliyor.
Stalin çok açık konuşuyor. Hattâ - Poiitbüro mehaflhnde sonradan fısıldandığına göre, - zaman zaman, haşin bir vuzuhta hitap ediyor. Birleşik Amerika ile yeniden konuşmalara başlamak için ne mümkünse yapılmalıdır; milletlerarası vaziyetin, daha ziyade gerilmesi, Sovyetler Birliği için, çok mahzurludur.
Daha şimdiden, vaziyet, Rusya-nın hiç de lehine değildir. “Atlantik Paktı,» ağızlarda dolaşmaktadır. Sovyetlerin, durmadan artan kudreti, Batı dünyasını korkutmaktadır. Stalin, bu korkunun mahsulü olan “Atlantik Paktı,, plânlarının çok ciddiye alınması icap ettiğini tebarüz ettiriyor. Sovyetler Birliğini saracak “muhtemel bir abluka,, dan “Batı Avrupadakl Komünist Partisinin tecridinden bahsediyor.
Stalin, Çin meselesinde, nikbindir. Çin hâdiseleri “aksamadan,, inkişaf edecektir. Fakat, bu muvaffakiyetle sarhoş olarak Avrupa realitelerini görmemek hatadır.
Atlantik Paktım tahakkuk ettirmemek için, ne yapmak lâzımdır? Sovyetler Birliği, bunun tedafüi bir ittifak olmadığım, bilâkis cihan muİ-tıunu tehdit eden bir teşebbüs olduğunu, cihana ispat etmelidir. Fakat bu da kâfi değildir. Böyle bir paktın müstakbel ortaklarını, anlaşmayı İmzalamaktan menetmek, Sovyetler Birliğinin Avrupada mütecaviz maksatlar peşinde olmadığını göstermek lâzımdır. “Bazı tâvizler,, de- bulunmak zarurîdir. Stalln. cihanın iki cepheyz ayrılmasına mâni olması İçin, Sovyotlerin her çareye başvur-

|||j|l|

Türkiyede neşir hakkı “Yeni İstanbul" a aittir
------------Başlarken:---------------
hem rosmi hom de gizli mahiyettedir. Maka-Bakanlığı ( N AR KOM INDJ EL) memurların-müsteniden yazılmıştır, politikasının cn mühim safhalarının» Rusyadan, ya-
Bu makata serisi, tatar, Sovyot Dışişleri dan birinin, muharrire verdiği vesikalara Mevzu, Rus dış
ni, Krcmlindon görünüşüdür.
Geçen yılın tarihini bir daha yaşıyacağız. Fakat bu sefor hâdiselere öbür taraftan bakacağız. Dünya dramını orkestra koltuğundan değil, kulislerden seyredeceğiz. Krcmlinin teşebbüs ve manevralarına osns olan plânları ve tasavvurları hakkında fikir edinmeye çalışacağız. Büyük kumarcıların kâğıtlarını göreceğiz. Son on iki ayın, zahiren irtibatsız hâdiseleri arasındaki gizli bağları seyredeceğiz.
Sovyotlerin, Berlin ablukasını niçin kaldıracaklarını, Piritteki Dışişlori Bakanları toplantısından neler beklendiğini, Molotof’un niçin Dışişleri Bakanlığından çekilmoyo mecbur kaldığını, Truman’ın belki de hiç farkına varmaksızın Sovyet dış politikasına, nasıl» harp sonundan beri uğradığı en ağır darbeyi indirdiğini, Rusyanın Çindekl büyük muvaffakiyetten niçin memnun olmadığını ve bunun gibi daha birçok şeyleri öğreneceğiz.
maya âmade bulunduklarını, Tru- j man’a bizzat bildirdiğini meydana’ vuruyor. Stalln. Berlin dâvasının da dolayca halledilebileceği kanaatinde bulunduğunu ilâve ediyor. •
Ayni zamanda, Sovyetler Birliği bütün dünyada şiddetli bir sulh kam-panyaaına geçerek, Atlantik Paktı taraftarlarının kozlarını ellerinden almalıdır,
Stalln’in sözleri, esas İtibariyle bunlardan ibarettir. Stalınden sonra söz atan Başbakan Yardımcısı Gc-oıgij Malenköf, Iç politika meselelerini izah etmiştir.
İlk reaksiyonlar
11 ocakta» Sovyet Dışişleri Bakanlığına, Washlngton Büyük Elçisi Panyuşkin’in 14 sahlfellk bir raporu geliyor. Raporun reisi Truman’ın. Cnnsus Clty’de Nutukta şöyle
büyük memleketin hükümetinde, bizimle anlaşmayı çok isteyen bazı politikacılar da mevcuttur..,
Truman’ın Stalln tarafından yapılan sulh sondajlarım ciddiye aldı-
mevzuu Cumhur* birkaç gün evvel, verdiği nutuktur, denilmektedir: "O
gını gösteren bu sözler, Kremlinde büyük alaka uyandırmıştır. Bütün dünya matbuatının harfiyen verdiği nutuk hakkında bu derece uzun bir rapor istenmesinin sebebi de zaten budur. Esasen, nutkun geniş ölçüde neşredilmiş olması, Kremlin için» nutkun kendisinden çok daha mühimdir. Nutkun bu şeklide neşredilmesi Stalln’in yeni sulh kampanyası için en müessir bir propagandadır.
Truman’ın bu nutkundan on beş gün sonra, Fransız Milli Meclisi Reisi, seksenlik komünist Marcel Cachln de sulh temenniler ile dolu bir nutuk veriyor. Nutuk Fransada büyük akisler uyandırıyor. Stallnln sulh taarruzu hazırlanıyor.
19 ocakta, Sovyetler Birliğinin VVashlnglon Büyük Elçiliği, matbuat bülteninde. Doğu ile Butı arasında anlaşmaya varılması lüzumunu tebarüz ettiren bir makale neşrediliyor. Makale, matbuatta, şiddetli münakaşalara sebep oluyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, henüz susuyor.
Aynı gün, Sovyet Dışişleri Bakan Yardımcısı Andreyi Vişinski, Stalin’c
Yazan;
CURT RIESS
t Avrupa husus! muhabirimiz)
a
bir rapor vererek, Birleşik Amerika ile süratle anlaşma lüzumunu tebarüz ettiriyor. VişLnski bu raporunda, Hındistandaki Sovyet Büyük Elçisi Kiril Novikof’un Yeni Delhi Konferansı hakkında henüz verdiği malûmata atfen, Yeni Delhi Konferansının Pandit Nehru riyasetinde Batı Devletleri, Hindistan. Çin vc Yeni Gine'den müteşekkil bir müdafaa blokunun tesisi için ilk tecrübelerden başka bir şey olmı\*ucağını iddia ediyordu.
Vişinaki harekete geçiyor
Vlşlnski, muhtelif projeler Üzerinde ayni zamanda çalışıyordu. 28 o-cakta, Dışişleri Bakanlığı, İskandinavya Şubesi Müdürü Feclor Gussefle görüşerek. İskandinav memleketlerini, Atlantik paktına İştirak ettirmekten menedecek tedbirler al ıyor. Gus-sef, hemen kaleme sarılarak Norveçle Rusya arasında bir saldırmazlık paktı projesi hazırlıyor; Gussef daha sonra Finlandiya ve İsveç için de ayni mahiyette bir pakt hazırlamak niyetindedir. Yani bir nevi “Anti -Atlantik Paktı,, hıızırlaıımaktadır.
Norveç, teklifi reddetti. Vişinski Stalln’e diyor kİ: “Bu bir nevi sondajdı, Alâkalı memleketlerde. Birleşik Amerikanın kudretine olan İtimat ita Rusyaya karşı duyulan korkuyu ölçmek İstedim. Birleşik Amerikanın kudretine daha fazla itimat edildiğine göre, hareketimizi buna göre ayarlamak lâzımdır.,,
Stalln, sulh kampanyasının içine gömülmüştür. 30 ocakta Stalln’in, International Newa Service’in Avrupa şubesi şaline verdiği bir beyanat neşrediliyor. Stalln bu beyanatında, anlaşma imkânları etrafında bir sürü lâf ediyor. Dörtlerin toplantılarında müşkülâta sebep olan, yani SovyeÜer Birliğinin Batı Devletleriyle anlaşamadığı meselelerden hiç bahis yoktur.


(Arkası var)
kltabını yaz-
enerjisi, pasif
239 plutorium, şartlar dahi-
nihayet hakikat olacağı anlaşılmak-tadır( .
Deniz nakliye vâsıtalarında bilhassa denlzaltılarda atom enerjisinin tatbiki fevkalâde neticeler vermektedir. Amerikan Bahriyesi 1952 senesinde b utip denizaltılan İlk defa olarak suya indirmeyi tasarlamıştır. iki sene hiçbir şeye ihtiyaç göstermeksizin su İçinde kalabilecek otan bu gemiler, aynı zamanda çok süratli yol atabileceklerdir. Jules Verne’in “Denizaltında 20 bin fersah,, adlı eserinde anlattığı şeyler galiba bu gidişle tahakkuk edecektir. Fakat muhakkak ki, büyük romancı o zamanlar askerî menfaatleri hiç ka’le almadan nuştı.
Bugün ise atom halde, ancak içinde 235 uranium ve bazı
ünde 233 thoriuın bulunan ve yanan bir pilden başka bir şey değildir.
Bu “yanma., rım tabiatiyle ocağımızdaki alvşle hiçbir «bıkası yoktur. “Urûnîum 235„ atom zerrelerinin, başka kütlelerin atomları üzerine bombardıman edilmesinden meydana gelir. Yanma o mel iyesi müthiş bir sıcaklık meydana getirdiğinden, bu şiddetli hararet yüzünden atom fabrikaları çok zorluk çekmektedir* ler, Amerikada 1 milyon kilovat e* lekuik kuvvetine bedel hararet neş* reden bir atom fabrikası vardır. Ne korkunç sıcaklık değil mi?
Alelâde bir ocaktan faydalanır gibi, bu hararetten, buhar ve gaM türblnderinl döndürmek İçin faydalanmak; işte mühendislerin ileri sürdükleri formül budur.» Fakat ortada mühim bir mahzur bulunmaktadır. Etraftaki ınsaniurı öldürücü şualardan korumak için pili kalın bir çelik veya beton zırhla kaplamak lâzım geliyor. Bu yüzden bugünkü projelerin hepsi elektrik santralı, gemi v.a., gibi ağır inşaatlara münhasır kalmaktadır.
Şimdi biraz da müstakbel atom zırhlısını yakından tetkik edelim: Geminin kalbini teşkil eden pil. takriben 200 tondur ve her beş senede bir değiştirileceğinden nispeten müteharriktir. Kazan vazifesini gören bu pilde esas olarak, uranium 238 içinde dilue olmuş uranium 235 vardır, ayrıca grafit veya ağır su, nöt-emniyet tertibatı; meydana gelen ron reflektörleri, tanzim, kontrol, harareti nakletmeye yarıyan borular, ölçü âletleri ve neticede hepsini çcvrellyen ağır, koruyucu bir hf da bulunmaktadır.
Herhangi bir bozukluk ânında hl, her ne şekilde olursa olsun,
minin bu radyoaktif dairesine girmek memnudur. Böyle zamanlarda yardımcı başka bir makine vasıta-siyle en yakın limana iltica etmek ve en aşağı üç ay radyoaktif daire-nih kapısını açmamak lâzımdır. Çünkü, öldürücü şualar ancak üç ay sonra şiddetini kaybetmektedir.
Daha hafif makin?tarta atomlu uçak veya lokomotif inşası lç0n çok senelere ihtiyaç vardır.
kı-
da-go-
12 ÖCftk 19150
YENÎ İSTANBUL
HİKÂYE
Altııı saç
BECHSTEtN sini söyledi. "Altın saç,, adamın dodlğlnl yaptı ve havada uçan kuşlardan birini vurdu* Kuş yere düşünce, küçük bir bülbül olduğunu anladılar. Avcı fena halde kızdı. Zavallı çocuğa hiç bir İşe yaramadığını, defolup gitmesini söyledi. Avcı bülbülü ayaklarının altına alarak ezdi.
adamın sözlerine hiç
veremediği halde oradan Tekrar evini aramak çıktı. Evini bulacağına
E

1950 senesinde
VAKTİYLE fakir bir çoban sık ormanların İçinde bulunan bir kulübede yaşıyordu, daha doğrusu orada karısı ve ço-cuklariyle beraber sofil bir hayat Sürüyordu. Evin Önünde küçük bir bahçe ve bahçenin ortasında dn bir kuyu vardı. «
Fakir çoban, her gün hayvan sürüleriyle birlikte kırlara gidiyordu. Yemek vakti geldi mİ, çocuklardan biri gider, babasına annesinin pişirdiği yemeklerden, bahçesinin meyvAİarından ve kuyudaki soğuk sudan götürürdü.
Çocukların hepsi erkekti. Allah onlara bir kız evlât vermemişti. En küçüğüne “Altın Saç,, derlerdi, çünkü onun saçları altın sarısı renginde olup güneşto altın gibi parlıyordu. . döşlerinden halde, ağabeylerinden vetli ve daha gürbüzdü. Altı kardeş kırlara çıktıkları zaman, “Altın saç,, elindo upuzun bir sopa İle önden gider, ağabeylerine kılavuzluk ederdi. Onun da pek kolay bir İŞ olduğunu zannetmeyiniz, çünkü evlerinin bulunduğu yer tehlikeli bir yerdi. Ormanda vahşi vo yırtıcı hayvanlar bulunuyordu. Çocuklar bazan babalarına gittikleri vakit geç kalırlar korkarlardı. Fakat aralarında bulunduğu korkmadan evlerine "Altın saç,, küçücük bir çocuk olduğu halde o kadar cesurdu ki, o-nun cesareti ile herkes övünebilirim ‘ «
Günün birinde altı kardeş babalarına gitmişler, fakat dönüşto oyuna daldıkları için pek geç kalmışlardı. Hor taraf iyice kararmıştı. fakat ayın gümüş ışıklan •trafı o kadar güzel aydınlatıyordu ki, tatlı oyuna dalmış olan çocuklar karanlığın farkına varmamışlardı. Nihayet çocuklardan biri kardeşlerine: “Haydi artık eve dönelim., dedi. Fakat çocuklar a-yın güzelliğine kapılmışlar, hiç •-ve gitmek istemiyorlardı.
O esnada ağaçların arkasında bir hışırtı duyuldu, koyu çamların arasından bir peri belirdi. Bu peri o kadar güzeldi kİ. çocuklar gözlerine inanamıyor, kendilerini rüya ülkesinde sanıyorlardı. Peri bir taşın üstüno oturdu. Bir müddet sonra topuğuna kadar oton siyah saçlarını çözdü. Saçlarını tekrar örerken "Altın saça ..bakarak şarkı söylemeye başladı. Sesi o kadar İnce ve güzeldi ki, söylediği kelimeler birer birer anlaşılıyordu: “Küçücük bülbül, denizdeki fâç,
Altın gül şenindir, altın saç...
Her halde şarkının sonunu da söyliyecekti. fakat o anda bir şimşek çaktı. Güzel porl habersiz ve gizlice geldiği gibi ortadan kayboldu. Çocuklar da korkudan kaçmış vo blrlbirlorinln izini kaybetmişlerdi. “Altın saç», da kardeşleri gibi kaçmış, büyük bir mele ağacının arkasında saklanmıştı. Kardeşlerini göremeyince avazı çıktığı kadar bağırmaya ve kardeşlerini birer birer çağırmaya başladı. Fakat zavallı çocuk hiç birinden cevap alamadı. “Altın saç., kardeşlerini aramaya karar verdi, yola çıktı. Gece gündüz hiç durmadan dolaştığı halde, ne kardeşlerinin izini, ne do babasının kulübesini buldu.
Ormandaki çilekler ve bir derenin kaynağı çocuğun açlık ve susuzluktan Ölmesine mâni oluyordu. Zavallı küçük dolaşa dola-şa yemyeşil bir çayıra geldi. Rengârenk çiçekler çocuğun gönlünü okşuyordu. Çocuk biraz ilerledi, kuş avlamakla meşgul olan bir avcıyı uzaktan seyretti. Avcı çocuğu görünce: “Gel bakalım oğlum, burada yalnız başına ne yapıyorsun? Avcı olmak istemez misin?., demesiyle çocuğun eline bir okla yay sıkıştırması bir oldu. Çocuk da: “Böyle âvâre dolaş-maktansa kuş vurmasını öğrenirim,, diye düşündü ve adamın teklifini kabul etti.
Avcı» birkaç gün sonra çocuğa yeni öğrendiği hünerleri gösterme-
“Altın saç., diğer kar-daha küçük olduğu daha kuv-
• r
vc dönüşten “Altın saç,, zaman hiç dönerlerdi.
Hicri 1950 1İUIIII
R- evvel OCAK K- evvel
23 L 12 30
L369 Perşembe 1365
Vuklt
V saati
Ezani
Güneş 7.23 2.23
ö»1e 12.22 7.22
İkindi 14 48 0.47
Ak .şııın 17.02 12.00
Yatçı 18.39 1.37
îmsâk 5.40 12.39
inkıiûp Müşteri: Pcr-maada. her gün 10-12 ve
Sarayı: Pazar te» I-Carsan t 13,30-17
Atatürk
şem beden
11-17.
Toplcapi
Samba - Cumartesi Telf. (21090).
Ayaftofya; PuzartcHİ - Sah - Çarşamba - Perşembe - Cunın, naat 10 - 16: CÛmartesi, Pazar, naat 13 - 16, Teli. (31750).
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma, Pazor günlrrl 13 t«m 10 yn kadar.
En kİ ŞıırU Eserleri Şubeni: Çarşamba, Cuma Pazar 10 dan 12 ye kadar. Tvlf (ZHP'Z).
Türk ve KlAnı 1 •>(*r|rrl: Sah, Pnrşenıbo, Pazar «ani 13.3U-16 3u.
Tclf. (21^).
I>nlmuhalıç(* Drıılz MÜzegl: Cuma rUf«l naat 13-17, Telf. (81284).
Brlrdlyo MÜzeMt varı Ffirşembadon gün 10-12 ve H-17.
Tevfik Fikret Aşlyaıı Müzeni; Bebek. Perşembeden maada her gün 10*12 vo 14-17.
İzmir:
Antikite Müzesi (3324), Her gün 9-12, 13.30-17 Cumortoni: 11-17 a-çıktır.
Pazar
9-18.
Afuthrk m/uvla
Eul-hrr
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yuku/u
Ankara
İzmir
İzmir 2222,
Kanyıyaku
«998 60536
91 226) 5056
Amerikan
u
böylecc dolaştıktan son-
“Altın saç,, bir mâna uzaklaştı, için yola emindk
İki gün
ra uzaktan bembeyaz bir ev göründü, Bu ev çiçekli bir bahçenin ortasında bulunuyordu, babasının evladan bin kat daha güzeldi. E-vin uşakları bile vardı. Bahçıvan ay çiçeklerini ayıklamakla meşguldü. "Altın saç,, çiçeklerin arasında âdeta kayboluyordu, çünkü onun başı uzaktan tıpkı ay çiçeklerine benziyordu. Bahçıvan “Altın saç., ı görünce şaşırdı: "Sabah sabah nereden geliyorsun, söyle bakayım, yoksa evden mı kaçtın? İŞSİZ güçsüz dolaşacağına gel de biraz yardım etl„
dedi.
bayılacak bir bahçıvana yar-hiç olmazsa
Oğlan açlıktan hale geldiği için dım etti. Bu suretle gece barınacak bir yor ve birkaç
lokma yemek buldu. Ertesi sabah erkenden ormana çıvan ona yabani fidan getirmesini saç., ormanda on
gönderildi. Bah-güllerden birkaç emretti. “Altın güzel gülleri a-
rarken gözüne uzaktan altın gibi parlıyan bir şey ilişti. Hemen oraya doğru koştu ve bir gül fidanı olduğunu gördü. Fakat şimdiye kadar dünyada öyle bir şeyin mevcut olduğunu bilmiyordu. Güller sarı renkteydi, kokuları tarif edilemez kadar hoştu. Çocuk gülleri güçlükle kopardı. Dikenleri e-llne batıyordu. İlini bitirir bitirmez döndü. Dönüşte bahçıvanın ne kadar memnun olacağını düşünüyordu. Fakat zavallı çocuk yanıldı. Bahçıvan gülleri görür görmez öfkelendi ve çocuğa bu çiçeklerin uğursuz olduğunu söyledi. Zavallı küçük buradan da kovulunca çaresizlikten ne yapacağını şaşırdı. Ormanda günlerce dolaştıktan sonra tâ uzaktan billur gibi par-lıyan bir düzlük gördü. Daha çok yaklaşınca kocaman bir gol olduğunu anladı. Üzerinde pek çok yelkenli kayıklar vardı. Kıyıda bir kayık duruyordu. Onun içindeki balıkçılar “Altın saç., ı dâvet ettiler. Çocuk kayığa biner binmez . yelkenleri açıp gittiler.
Balıkçılar ağır ağır ağları göle attılar, fakat bir tanecik balık bile tutamadılar. İhtiyar, bembeyaz sakallı bir balıkçı “Altın saç,, a: “Haydi bakalım sen de talihini dene,, , dedi. Çocuk bütün kuvvetini sarfederek balık ağlarından bir tanesini alıp göle attı. Bir müddet sonra ağın ağırlaştığını anladı ve balık tuttum diye sevinmeye başladı. Ağı yukarı doğru çekince i-çinde balık yerine elmaslarla süslü bir tâç bulunduğunu gördüler. Çocuğun ağzı hayretten açık kaldı. İhtiyar balıkçı ise, çocuğun önünde diz çöktü ve:
“Sizi kıral olarak selâmlarım,, dedi. “Bundan yüz sene evvel bir kıral hüküm sürmüş, fakat kendi yerine geçecek bir oğlu olmadığı için bu altın tâcı göle atmış, lürken demiş kİ: "Bu tâcı lursa o mirasıma kontun olsun.,,
Diğer balıkçılar bunu
ları zaman: "Yaşasın genç kiralımız., diye, “Altın saç,, ı alkışladılar,
İhtiyar balıkçı tâcı genç kiralın başına oturttu ve müjdenin yayılmasına sebep oldu. Bütün ahali sevinç içindeydi. Genç kıral vertede duruyor, coşan halka şını eğerek selâm veriyordu.
Güneş batmak üzereydi. Tatlı
rüzgâr esiyordu. Genç kiralın sarı bukleleri akşam rüzgârnıda dalgalanıyordu.
filmciliği
ZUN senelerden beri bir lüks ve zevk endüstrisi halini alan Amerikan filmciliği, 1950 do
yeni bir hüviyet almaya niyetlenhılş görünüyor. Sinema, yeni sosyal problemleri halletmeye değilse de, hiç olmazsa ele almaya başlamışa benzemektedir. Memleketimize daha gelmeyen bu filmlerin mevzularına bakılacak olursa, Hollywood’da yeni bir zihniyetin doğmakta olduğu anlaşılıyor.
Amerikada ehemmiyeti gitgide artan zenci meselesi bugünkü edebiyatın konuları arasında büyük bir yer tutmaktadır. “Rüzgâr gibi geç-ti„ deki esirci ve Ku-Klux-K)an'cı zihniyete karşılık, Richard Wright‘-ın ve Howard Faşt ın kitaplarında, bu mesele bütün çıplaklığı ve hakikatiyle ele alınmaktadır. Sinema ise şimdiye kadar bu zenci problemini diğer birçok sosyal meseleler gibi çok flRthl bir şekilde ele alarak zenci insanı, bazan bir canavar, bazan da şirin veya gülünç marifetli bir maymun yani güldürücü hır unsur olarak tasvir etmiştir. Amerikan filmciliği zenciyi bugüne kadar ne şekilde gösterdi? Yataklı vagonda, Cenup Amerikasının kibar malikânelerinde, gözlerinin akını göstererek, ve türlü şirinlikler yaparak e-lındekı ayakkabıyı kendi yüzü gibi parlatmaya çatışan sulu gözlü, sadık bir uşak; yahut da revü filmlerinde beyazlan dinamizmi ile ezdiği için onlarla yanyana çıkartılmayan, lâstik bebek fasilesinden acayip bir mahlûk 1
Bıı kısa mukaHdemeden sonra bahsetmek istediğimiz filme gelince “Pinky,, n i nrodüktöril Darryl F. ZanUck, rejisörü de Hollywood'un orta seviyesinden üstün filmler çeviren Elia Kazan'dır Yahudi düşmanlığına ait bir iki cesaretli film çevirmiş olan Kazan, yeni esenin bir aşk hikâyesi etrafında kurmuştur. Bu filmin yeniliği, bu aşk hikâyesi kahramanının, saçı, teni, güzelliği, kültürü, yaşayışı ile beyaz Amerikalılardan farksız olmakla beraber damarlarında zenci kanı taşıyan bir genç kız olmasındadır. Filmin mevzuunu kısaca anlatalım: Hastabakıcılık eden bu güzel zenci kanlı Pın-ky’ye âşık olan genç, beyaz bir doktor, kızın ırkını Öğrenince onunla u-zak bir yerde evlenmeyi ve yaşamayı teklif ediyor. Bu kaçışı kabul et-mlyen Pinky, doktordan, kendisini muhiti ve ırkd&şları ile kabul elme-
Resimde, Pinky filminde baş rolü oynayan Jeanne Craln’l görüyorsunuz.
Sayfa? 8
■ M
Futbol hakemliğinde aranılacak vasıflar
almıj olduklarına
ve
geniş bir halk alâkasını üzo-müsabakaları-etmesinde ha* rol büyüktür, takdir hakı-
SAHANIN yüzölçüsü müsabık adedinin fazlalığı ve oyun müddetinin uzunluğu dikkat nazara alınırsa bütün spor kolları arasında en ağır vazifeyi futbol hakemlerinin üzerine hiç şüphe yoktur.
Her memlekette kütlesinin heyecan
rinde toplayan futbol nın hâdiseslz cereyan kemlerin oynadıkları SahAda hudutsuz bir
na malik olan hakemlerin verdikleri kararlar kat’î ve nihai olduğundan en ufak bir dikkatsizliğin netice üzerinde yapacağı tesirleri göz önünde tutara bu arkadaşların kararlarında son derece dikkat ve itina göstermeleri lâzımdır. Hakem hiç bir tesire ve mülâhazaya kapılmayarak yalnız oyun kaidelerinin ve müsabaka talimatnamesinin hükümlerini yerine getirmeye çalışmalıdır.
Bir hakemde .aranılacak vasıflar, tarafsızlık, futbol kaıdelerino bihakkın vukuf, ve sürat-l karardır.
başhca umumi otorite
Sadi KARSAN
çıkarabilirler. Bundan dolayı-ki» otorite bahsinde hakemlerin derece hassas olmaları, vazifele-lâyikıyle görmeleri lâiımdır.
futbol umumi kalde-
ö-klm bu-ve kıral
düydük-
gü-ba-
bir
sini, bu suretle gerçekten kaçınmamasını rica ediyor. Bütün iyi hislerine rağmen beyaz adam insiyaklarından tamamiyle uzaklaşamıyacağı-nı hisseden doktor, sevdiği kızdan ayrılmayı tercih ediyor. Görüldüğü gibi yepyeni bir konuyu cesaretle e-le alan bu filmin ne dereceye kadar muvaffak olup olmadığını daha bilmiyoruz. Bu filmin karakteristik noktası da beyaz bir artist olan Jeanne Craın'ın zenci kız rolünü oynamasıdır.
Görüldüğü gibi Amerikan sineması klâsik yollardan ayrılmaya, bu gibi ciddi konuları ele alarak daha beşeri olmaya yüz tutmuşa benziyor. Temenni edelim ki Amerikan prodüktörlerinin bu cesareti yalnız konulara inhisar etmesin, ve eserlerin çevriliş ve meydana geliş şartlarında da kendisini parlak bir şekilde gösterebilsin» Münevver BERK
M
- •
Gördüğümüz fllmlor
Champs Elys6e$*de sinemacıların bir toplantısında Danıolle Darriouz ilo Vivianc Romance'ı Portekiz “Oscans,, mükâfatını ellerinde tutarken görüyoruz. Yıldızlara refakat edenler Jean M a ra is ile Joan Cocteau’dur.
Zehirli Şüphe
fc AKSİM Sineması, Halk Film mamûlâtmdan yeni bir film gösteriyor. Bu müessese, derme çatma da olsa, çok film imal etmeyi kendisine bir husisiyet edinmiştir.
“Zehirli Şüphe,, adım taşıyan film, müessesenin en iyi filmlerinden biridir -tabii burada “iyi,, sıfatını diğerlerine nisbetle kullanıyoruz- zeki bir entrikaya ve İnşaya sahip olan filmde. Suavi Tedü, Aliye Rona, Turan Bahtiyar gibi cidden kıymetli unsurlar vardır, ve bu üç artist, oyunları ile filmin kusurlarını, noksanlarını u-nutturmaya gayret sarfedlyorlar. Bilhassa Suavi Tedü ile Turan Bahtiyar’ın teşkil ettikleri “iki ahbap çavuşlar,, çifti, filmin me-lodramatlk havası içinde bir neşe unsuru oluyor. Aliye Rona'nın dramatik maskesi, onun daha bellibaşh rollere - mübalâğaya kaçmamak şartiyle - kuvvetli bir not verebileceğini gösteriyor.
tecrübe-sayılabi-
olsa gü-
Filmde genç kız rolünü oynayan Şükran özer, bu ilk si için muvaffak olmuş lir.
Filmde, ufak tefek de
zel buluşlar var. Bu arada, hapishanedeki tipleri ve kahkaha sahnesini zikredebiliriz.
Bunlara mukabil şarkıların söylendiği sahnelerde o mânâsız ve her filmde gördüğümüz manzaralar, ağaçlar, sular, yapraklar gelip geçiyor ve kendimizi ebediyen ayni filmi seyredlyormuş sanıyoruz. Bu sefer, bir de Kuğu’lar ilâve edilmiş, ekleme lâklar, farmış büküp
nece güzel sanat vermiş zavallılar den geldik?,, diye birbirlerine soruşturuyorlar.
Biz de öyle. — fa.
herhangl bir yerden bu parçadaki güzel mah-sanki çalınanları duyuyor-gibi, boyunlarını büküp duruyorlar ve halleriyle, eserine ilham “buraya nere-
Tarafsızlık mevzuunun üzerinde bile durmayı zait görürüm. Çünkü bitaraflık, hakemlik vasfının birinci şartı olduğu için bu lâzimeyi kelimenin kendisinde mündemiç bulurum. Hakem, futbol umumi kaideleri çerçevesi dışına çıkmayarak gördüğü ve kanaat getirdiği gibi karar veren bir hâkim demektir. Bu bakımdan umumî kaidelere hakklyle vâkıf olması şarttır. Bu kaideler gerçi 17 madde içinde toplanmıştır amma ü-zerlnde işlenmesi gereken birçok nokta ve hususları ihtiva ettiğinden bunları iyice hazmetmeden düdüğü alıp sahaya çıkmamalıdır. Çünkü bozan öyle şaşırtıcı vaziyetlerle karşılaşılabilir ki, o anda geçirilecek bir lâh-zacık tereddüt oyuncular ve seyirciler üzerinde fena bir tesir bırakabilir.
rinde önemle durulması lâzımgelen bir konudur. Otorite tesis etmeye muvaffak olamayan bir hakem puflasını şaşırmış kaptana benzer. O* yunun sevk ve idaresi artık onun e-llnde cteğll, o hâdiselerin sevk ve idaresine tâbidir. Bu vaziyeti derhal sezen oyuncular, onun bu zâfmdan İstifadeye kalkışarak oyunu şirazesin-den dır son rini
Hakem.
lerlne aykırı hiçbir hareketi müsamaha 1le karşılamaman ve derhal bunu maddesine göre ceza-lnndırmalıdır. Bilhassa oyuncularla münakaşa kapısı açmamalı, oyunun haşin ve sert bir cereyan almasına bütün otoritesi ile mâni olmalıdır. Bu hususta kendisine yapılan İhtan dinlemeyen bir oyuncuyu, hiç bir mülâhazanın tesiri altında kalmıya-rak derhal sahadan çıkarmalıdır. Oyuncular hakeme değil, hakem o-yuncuiara söaünU geçirecektir. Sahada bir tek otorite vardır, o da hakemdir. Orta hakemlerinin yan hakemleriyle lyl anlaşması da müsabakanın hüsnü suretle İdaresi bakımından mühimdir. Hakemin bir müsabakada dikkat edeceği noktalardan biri de avantaj kaidesidir.
Onun için bilhassa nazik vaziyetlerde çok ihtiyatlı hareket ederek hemen o anda düdük çalmamalı, vaziyetten hâsıl olacak neticeye göre karar vermelidir.
Bundan başka verilen herhangi bir kararın yanlış olduğuna bilâhare kanaat getirilmiş olsa dahi hiç bir zaman bunun telâfisi cihetine gidilmemelidir. Aksi takdirde hata üzerine hata işlenmiş olur.
Hakemlikte sürat-i kararın büyük bir rol oynadığı unutulmamalıdır, kararlarında mütereddit olan bir hakem hiç bir zaman vazifesini lâyı-kiyle başaramaz. Hakem bir fotoğraf objektifi gibi gördüğünü zapte-decek ve derhal kararını verecektir. Böyle yapmadığı takdirde otoritesi sarsılmış, itibarını kaybetmiş olur.
Hakemlikte otorite meselesi üze-
Hakemler bir futbol müsabakasının idaresindeki güçlükten mütevellit maruz kaldıkları haklı veya haksız tenkidlere ilâveten hariçte birbiıs. lerini tenkid etmekten içtinap etmeli, tesanüt halinde hareket etmelerinin müşterek menfaatleri iktizasından bulunduğunu müdrik olmalıdırlar.
Seyirciler de şunu bilmelidir ki, dünyanın hiç bir memleketinde hata yapmayan hakem yoktur. En az hata yapan en iyi hakemdir.
-z T,
$u acayip dünya!
Erkek manikürcü, kadın nalbant!
Amerikaya gidenler şöyle bir vaziyetle karşılaşabilirler: Manikür ve pedikür yaptırmak İçin bir “Güzellik enstitüsüne,, girince, bir de bakarsınız kİ, size hizmet eden manikürcü erkek! Amerikada bu işi gören erkeklerin sayısı 100,000 ni bulmuştur. Derken şehir dışına çıkar, bir köye gider, bir nalbandın yanı-başında otomobilinizden inersiniz. Nalbandın, o dakikada bir atı nallamakla meşgul olan yamağının kız olduğunu görürseniz hiç şaşmayınız! Bütün memlekette bu işle uğraşan kadınların sayısı 300 dür.
Zaten Amerikada, şehirlerde, bir çok evlerde artık hizmet eden kızlar kalmamıştır. Bunların yerlerini, ortalığı süpüren, yemek pişiren, bulaşık yıkayan ve her türlü ev işleriyle meşgul olan erkek hizmetkârlar almıştır. 1940 dan beri yarım mil-
erkekler#
bariz gö-1940 dan
yon kız, evlerde hizmet görmekten ayrılmış ve yerlerini işsiz bırakmışlardır.
Kadın üstünlüğünün en rüldüğü saha, bürolardır,
beri bürolarda çalışanların sayısı 2,5 milyondan 4 milyona çıkmıştır. Fabrikalarda vaziyet pek başka değildir; işçi kadınların sayısı 2,2 milyondan 3.4 milyona yükselmiştir. Daha az rastlanan mesleklerdeki kadınların sayısı ise şudur; Amerikada hâlen kadınlardan 3000 papaz, 2300 marangoz, 300 taşçı, 300 gemi inşaatçısı, 50 dişi vardır.
meslekler, ateşçilik ve
pilot, 19 maden mühen-Kadınların girmediği lokomotif makinistliği, itfaiyeciliktir!
Son zamanlarda, dünyanın tersine dönüp dönmiyeceği hakkında e-pey yazı yazılmıştır. Meslek hayatında ise bu muazzam değişiklik çoktan olup bitmiştir bile!..
t
ŞEHİR TİYATROLARI:
Saat 20.30 da.
DRAM KISMI: (42157) Tebeşir Dairesi.
KOMEDİ KISMI: (40409) Kayseri Gülleri,
MPAMMER KARACA OPERETİ: Sizin Sokak.
YENİ «ER OPERETİ ; (49369)
20 45 te Hc(Hynllk Gelin.
ANKARA TİYATROLARI:
20 de.
B( H KTE (10870*40) Bir nılficr Geldi.
KÜÇÜKTE (111611) Antlgon Scapln'ln Dolapları.
İZMİR
RElflR TİYATROH1’: (2364) ael Şayia.

Saat
Ko-
ve
His-
BEYOALU ( illETt
AKIN (8Û71S) 1 ~ Düğün Geceni. 2 — çöl Develeri.
ALKAZAR (12562) 1 — Çaylâk
Hafiye Zindanda. 2 — Ulah
AR (44394) Mösyö Yordu.
ATI.Aw (40836) Aşk vc Cürüm, ELHAMRA (43595ı Vahan Gülü.
İNCİ (853Û6) 1 — Ateş Çemberi 2 — Rlgoletio.
İPEK (44289) Harrov Kumarbazı.
LALE (13505i Mösyö Vcrdu.
.M El EK (40868) Harrov Kumarbazı.
SARAY (11656) Yunan Tiyatro Grupu: 16.3 da Venedik Taciri. 21 de Sinema: Kalosltl.
SÜMER (12X51) Kocam öldürmedi.
SUATPARK (83113) 1 — Yuvamı Yıkamazsın. 2 — Fedakâr Ann
ŞARK (40380) Er meydanı
ŞfK (13726ı l — Üç Ahbap Çavuşlar ( (mm Peşinde. 2 — Korkunuz Mukal.
TAKSİM (43191) Zehirli Şüphe.
7AN (80740) 1 — Yatarı Kahra-manian. 2 — ölümden Firar.
5 EN 1 084137) 1 — Aşk ve Para.
2 — Büyülenmiş Adam.

YILDIZ (42847) Asilzade Silâh-şör.
ÜNAL (49306) 1 — Kılıçların Göl-geslnde. 2 — Esirler Gemisi.
ÇİÇEK RİNEMAftTı 1 — Lassv'nln Yavrusu. Vahşi Ormanlar İçinde. 2 — Mickev’nln Son raati.
İSTANBUL CfHETÎ
ALEMDAR (23883) Pranga Kaçağı.
ÇEMBERItTAS (22613) Asilzade Silâhför.
FERAH: 1 — Kadın Severse. 2— Babam Suçludur.
HALK (21904) 1 — Şoyh Ahmet. 2 — Sahte evlat.
İSTANBUL (22367) 1 — İki Başlı Kartal. 2 — Montokrlstonun Mirası.
AZAK (23642) 1 — İki Açıkgöz
Tahsildar 2 — ölüm Melodisi.
TL RAN (22127) 1 - tkl Açıkgöz Tahsildar, 2 — ölüm Melodisi.
MARMARA (23860) Asilzade Silâhşor.
MİLLİ (22962) Pranga Kaçnftı.
KISMET 121904) 1 — Ali Baba. Kırk Haramiler, 2 — Yeşil Yunus Snknftı,
YEN t (Bakırköy 16-126) 1 — Casuslar Çarpışıyor, 2 — Hayal Yolu.
KADIKÖY CİHETİ HALE (60112) 1 — Çamsnkızı Polis Hafiyeat, 2 — Günahkâr Baba.
OPERA 160821) Aslanların Pon-coslnde.
SÜREYYA (60682) 1 — Ümitsiz
Aşk. 2 — Albukrok Fatihi.
\ ELI) E(>1 R M EN 11 i — Kara kartal 2 — K/ırdeş intikamı. 3 — Issız vAdi.
ÜSKÜDAR CİHETİ
HALE (00062) I — Fedakâr Ana-2 — Kızıl Irmak
SINAR; 1 — Cü sunlar Çarpışı* yor, 2 — Sarı Menekşeler.
AN KAR A
ANKARA (23432) Aşk Yuvası. Bt ) I K (150311 Rtıv Blua.
PARK (11131) Kaptan Kl.l SÜMER (11072) I üç Ahbap
Çavuşlar. 2 — Fedai Denizaltı. l'LL’S (22291) Hazin Aşk.
sı S fi 1071) 1 — Gönüller Kırall-çesl. 2 — Kadınlar Çiftlisi*
YENİ (14040) Kanlı Buse.
GAK GAZİNOSU: Soloro Do E»-pano.
A N K A R A P A L A S P A V i YO N Ü Viyana Stavlghua Revüsü.
İZMİR ELKAMRA: İlk Arzular. TAYYARE: Aşıklar Yolu. YENİ SİNEMA: Ayşenin Duası. LALE: 1 — Yalına Gidenler. 2— Ormanlar Anlam.
TANı 1 — Yalnız Gidenler. 2 — Ormanlar Anlam,
KARŞIYAKA CİHETİ SÜMEK: Gönlll Yaraları. MELEK: 1 — Hint Kaplanı. 2 — Sarışınlar Yağmuru,
“Yeni IslunbuC'un bugün İçin tavsiye cttltl programlar: Dahilde:
18.— Ankara: Ferahnak faali, — 20.15 İstanbul: Ses Opereti temaill, — 21.16 İstanbul: Fasıl heyet! konneri (Hüseyni F.) 22 00 Şehrimizde misafir Fransız piyano virtüözü
Jeanne • Marlo DARRE'nln Bir roRİtall.
Program ı
Maurlce RAVEL MLo tom beaiı de couperlh'den a — Mennet h— Rlgnudon 3— Toccata. Emmanucl CHABRİER
Bourrâa Fnnfaııquo Franrla POl’LENC.
Müuvaıııonta ParpâtueİB Frang Lluzt Rves (1 ’Anmur Frang Llar.t feux Fol lota Paganlnl - Frang Lınzt La Campanellu.
Hariçte:
09.80
«ent irnHi dall Ihız.
RBC: Slr Malcolnı Sar-ldnreflinde Senfoni orkea-orogramı. Piyanoda Ken-Tuylor Programda Brr-Frnnck, Dvorak.
TÜRK MÜZtGI:
Saat: h.iio Ankara: Şarkılar (pl.) — 12.80 Aıılcarn: Şarkılar ve türküler — 18,16 îtıtanbul; Safiye Ayiâdan şarkılar (pl.) —
14.00 İstanbul: Şarkı ve türküler .Okuyan Ahmet Üstün. — .18.00 Ankara: Ferahnak faali.
— 18.45 İstanbul: Tamburla saz eserleri. ÇnJâh Dürrü Turan.
— 10.20 Ankara: Yurttan sofiler.
— 10.15 İstanbul: Şarkı ve türküler. Okııvan; Suzıın Yakar.

— 20.35 Anknra: Beste ve şarkılar. — 21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konnerl (Hüseyni) .
KLASİK BATI MÜZİĞİ;
Sı. -' '» ut I. tmlr.’i: Slr Mah’ulnı
İdaresinde Senfoni Orkestrası konseri. Piyanoda Taylor. Programda: BoıHoz, Franck ve Dvorak, — 22.00 İstanbul: Şehrimizde bulunan maruf Fransız piyanisti Mile, Jcanno-Marie Dar-i’önin resitali. Program; Ra-vol, Chnmhrier. Poulenc ve LlazUln eserlerinden mürekkeptir. — 22.00 veıılvr aaatl. kinden bir Cari Nlcltson «Iva.
HAFİF BATI
Saat: 7.81
(Pl.)
lalar (Pl.) — 13.15 Ankara: Radyo salon orkestram. — 18.80 İstanbul :
15.15 Londra; kestraaı çük
18.15 (Pl.) ları,
DANS Saat:
orkent ruınndan
12.30 Londra: kestrası. — 11.40 lAtanbul (Pl.)
— 17.15 Londra: Ray Martin or-kvHtrnaı — 18.80 İstanbul (PL)
— 21.16 Ankara (Fİ.) — 23.00 !«• tonbul: (Pl )
Ht SI St PROGRAMLAR: Konıııınn:
Saat: 18.50 Intıınbııl: Yeni doğarı çocuftuh h/ıkınıı ve tedavisi. Konuşan; Melâhat Akkoyunlu. —
18.30 Londra: Tllrkço neşriyatı ı Sual ve cevap programı. — 21.00 Ankara; Une«co Gazetesi.
Ankara: Müslkso* Danimarka müzl-sahlfe. Örnekler: - Sinfonlu Expan-
MÜZİAİ :
Ankara: Uvertürler 8.15 Ankara: Hafif mo-
Hafif anki la r (Pl.) — Montmartre or-iH.fHi İstanbul; Kü-orkcAtrndan melodiler. — Ankara: Hafit melodiler, lo.to İstanbul: Şan aolo-âöylcyen : Şadan Canda?. MtZİĞlı
8.ÎIO Ankara: Allan Rnt.h parçalar (Pl.) Bıınny May or-
.Müzik:
7.45, 33,00 Londra; Dinleyici istekleri.
Temsil:
20.15 İstanbul: Tevhit Bilge ve Ses Operet i sanat kurları tarafından “Bcbiş” operetinin temsili. — 20.80 Londra: Oscar VVlIde'in “The İmpurtance of Being EarncHt’’ piyesinin temsili.
HABERLER:
Ankara va İMıınbııl Rudyolgn: 7.46; 13.00; 10.00; 22.45,
Saat: 13.30 Ankara: öğle Gaıe-LcHl — 20.15 Ankara: Radyo Gazetesi .
“Amerikanın Sc«l“ Radyosu Türkçe neşriyatı: Saat 19.15.
(13. İH ve 10 metrelerden dinlenebilir).
GELECEK OLAN LÇAKLAR
6.40
S. A.S. ı taka ntllnav ı Kopenhag, Anifitcrdum, Münih, Romadun.
D.H.Y. (Türk) Ankanıdan. D H.Y. (Türk) Anlcaı*adan. RE. A. (İngiliz) Londra, Nis. Romu. Atlnadıın, D.H.Y. (Türk ı İzmiruen. S.R, (İHVİçre) Zhrih Cenevre. Atina, Ankarudun. D.H Y. (Türk) İskenderun. Adana. D .Bakır. Malatya, Ankamdan, . ■ „
GİDECEK OLAN UÇAKLAR An karaya.
D.H.Y, (Türk) Ankara, Kıbrıs, Beyruta.
8.A,S, Münih, huğa. B E.A.
ma. Ni Ankara ya.
Ü.6Ü
12 50
13.30
II.—
16.—
16.20
(I.—
İ0.10
11.—
14.30
(İskandinav) Roma, AmHterdam, Kopcn-
(tngilte) Atina. Rolü, Londrsys.
14 30
GELECEK OLAN \ACIRLAR 20.30 SUS (Mudunyadıın).
(.İDECEK OLAN VAPURLAR
5.— AKSU (Karadeniz*).
9.— SUS (Mııdanyaye).
GEI.EC EK OLAN EKSPRESLER
6.15 Sempion (Avrupa).
7.1ü Doğu.
8.30 Ankara.
GİDECEK OI.AN EKSPRESLER
9.— Toroa.
18.10 Ankara.
21.30 Soınplon (Avrupa).
Eminönü:
Salâha t tin, (Çur^ıkapı) Beyazıt. Eminönü. EminÖ.
Bensanon, Küçllkpazar.
Ali Rıza, Alemdar.
Eyüp:
Arif Beşor, Eyüpsultan. BcMİkhış:
S. Recep, Tramvay C.
Beyoğlu:
Beyoğlu Cemal Atasoy, Yük-ackkaldırım 115,
Taksim Llınonor, İstiklâl C. 56 ,, Cihangir. Akarsu C. 34.
Galata Şatlık, Necatlbey C, 181 ,, Ziya Boy er. Karaköy Mor-tûbnnl C. 5
8hli Şark merk. Oamanbey 90 Kurtuluş, Kurtuluş C: 231 Hasköy HnskOy, KıiKinıpuMU
Fatih:
Muini rrem.
SnlAhatHn.
Samııt yu, Sama!ya. Haseki, Şehremini.
Fuat Bavcı*. Kıtragiıınrük. Havim Berk, Fener.
Üsküdar:
Ömer Kenan ecz.
Kudıköy:
Büyük ecz.
Feneryolu ecz.
Erenköy ecz.
A. Cafer (Bostano).
Biiy likada:
Merkez ecz. Hey brlhıda.
Hoybeliada ecz.
ANKARA
Ego (14083) Yenişehir (21803» Sakarya (12221)
İZMİR
Çankaya (Alsanr4k)
Şifa (Kemeraltı» Tilkilik t Basmahane) Güzclyah (Yalılar) Yeni (Eşrefpaya)
Haak. C,
Merkez. Kasımpaşa.
ŞehzadeLaşı. Aksaray.
kambllde blı kağıt 3 — Eski sl-yasî bir mevki. 4 — (Tersi) Bir göz rengi. İnatçı. 6 — Bir poker tâbiri, Istanbulda bir semt 6 — Bir memleket paranı. Artistin yaptığı. 7 — İnanı olan, 8 — No-fl eki, Bir hayvan. Hücum. 0 — Akıllıca. 10 — Kibar, bir renk.
Yukarılım ıiiMgı:
1 — Bir esnaf. İman. 2 — Fok II Bir deniş aracı. 3 — Aklatma oyununa tutuşan, Emare. 4 — Tavır. İskambilde bir kağıt 5 — Kuvvetli fırtına- (Tersi) Tren. 6 — Rfr millet. Bir hayvan. 7 — Çap. (Tersi) Mâna. 8^-Bir orkok adı, 9 — Rlr Arap şehri. Fransızca kelime. 10 — Akıl. Hâk.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLt Soldan to*a:
1 — Mandalımı. 2 — Em. Alakalı. 3 — Sum. Hullt. 4 — İldim. 5 — Rnna. Tek. 6 — Eleme. Ter. 7 — EİA. 8 — Akaret. 0 — Kaı. Niyazi, 10 — Adi. Anan.
Yukardan asa£ı:
1 — Mealre, Aka. 2 — Asn. A-1Aka 3 — Mine. Aza. 4 — Da. Kamer. 5 — Al Eteni. 6 — Lıhlt. AlL 7 — ikamet. Ya, 8 — Nal. Kervan. 9 — AlL Zıı. 10 — Itift izin.

BovoftlU 4464» Kadıköy
İstanbul 21222 Üsküdar 60046
Ankara 00» hînUft^^.-K.artiKaröOöJ
Snyfa fl
12 Ocak 1950
A. 0. Genel Müdürlüğünden
adreslerine gönderilmiştir. Almı-
Yeşilköy ÇINAR Otel ve Gazinosu
CITROEN SERVİS İSTASYONU
Nişantaşı, Vali konağı Caddesi. Tel. 84242
SIYASI İKTİSADİ
YEiNİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sergi yeri ve yedek parça deposu
FRANS - OTO LİMİTE D ŞİRKETİ
Tepebaşı Caddesi. Tel. 49482
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer: YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMtTED ŞİRKETİ MATBAASI
i
”BAĞDAT”IN TATLILARIDIR
1
X ■
Napoli. Marsilya-Cenova
"Yeni İstanbul" Al»iy«v
&
Adres: Yeşilköy feneri yanında. Telefon: 18/2
İkinci sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
CITROEN
Hususiyet ve evsafı itibarile tamamen ayrı bir mevki sahibi Fransız arabası

"önden Çekişti,, CITROEN arabalarından mahdut bir parti İstanbııla müteveccihen yola çıkmıştır.
Fiat tenzilâtından istifade ederek kendi arabalarını şimdiden ayırtmak üzere Sayın Müşterilerimizin Bürolarımızı teşrif etmeleri rica olunur.
CITROEN
Türkiye Mümessilleri
FRANS - OTO LIMITED ŞİRKETİ
Galata, Kuto Han. Tel 44747
İsviçre OBERJLERİNİ aratmıyacaktır. Kışın da açıktır.
ZABITA VE MUAMELE MEMURU ALINACAK
»nkara Belediyesi Başkanlığından :
1 — Belediyemiz Zabıtası teşkilât kadrosunda açık bulunan 20 şer lira kadro maaşlı Zabıta ve Muamele Memurluklarına aşağıda yazılı nitelikleri haiz olanlar arasından yarış sınavı ile memur alınacaktır.
Belediye Memur ve Hizmetlileri Tüzüğünün 3 üncü mad-yazılı nitelikleri haiz olmak, En az ortaokul mezunu bulunmak Fiilî askerlik ödevini yapmış, ihtiyata kaydolunmuş
A
A) desinde
B) O
lunmak,
Ç) J
D)
E)
F) mamak,
G) Ecnebi kız veya kadınla evli
H) Vücutça sağlam olduğu tam sağlık kurulunca muayene neticesinde
Bu şartları tevsik eden belgeler İbraz edilmedikçe talipler sınava kabul edilemezler.
2 — Yukarıda yazılı şartlan haiz bulunanların en geç 21.1.1950 cumartesi günü saat 13 e kadar dilekçelerine bağlıyacakları kimlik belgesi, askerlik terhis tezkeresi, bitirdiği okul diploması, aşı kâğıdı, hal tercümesi, 9x12 eb’admda dört adet fotoğrafları İle birlikte Ankara Belediye Başkanlığına başvurmaları ve 28.1.1950 cumartesi günü saat 9 da sınavları yapılmak Üzere Ankara Halkevi Kitaplığında hazır bulunmaları ilân olunur
NOT:
Belediye Zabıta Memurluğu için şimdiye kadar müracaat etmiş olup da dilekçeleri intizarda bekleyenler arasından yukarıdaki şartları haiz olanların işbu ilânımız üzerine tekrar dilekçe ile müracaatları zaruridir, t" (311)
30 yaşından yukarı yaşta olmamak,
Bçyu bir metre yetmiş santimden aşağı olmamak. Fena hallerle tanınmış bulunmamak,
Namus ve haysiyeti muhil bir
suçla mahkûm edilmiş

s
bu-
ol-
veya yaşar bulunmamak, teşekküllü bir hastahane sabit olmak


Türkiye Eski Muharipler Bankası

kurulmuştur.
Türkiye Eski Muharipler Bankası resmen Anasözleşme 9.12.1949 tarihli Resmi Gazetede neşredilmiş ve birer nüsha ^sayın ortakların yanlar Genel Müdürlükten alabilirler. Kendilerine ayrıca mek-
tupla bildirildiği veçhile, taahhüt ettikleri hisselerin 2 nel taksiti olan dörtte birlerin ocak 1950 sonuna kadar anasöz-loşme hükümleri dahilinde ödenmesini rica ederiz
İstanbul ve Ank&radakl ortaklar Sümerbank gişelerine diller yerlerdeki ortaklar ise Ziraat Bankası vasıtasiylo hisse bedellerini yatırabilirler.
Ortaklarımızın adres değişikliklerini muntazaman bildirmeleri ayrıca rica olunur.
Adres: Tarko Ran, Ankara P. K. 64
Tel: Adresi; Muhabank. Ankara
Telefon! 16 410
Çeşitli kitap satışı, mâkul fiyatlar ; büyüklere ve küçüklere hitap eden eserler.
Austria Kitap Evi
Beyoğlu, Kumbaracı Yokuşu 124, Lebon yanında
timi ve edebî kitaplar için her türlü sipariş, gazete ve mecmualara abone kabul edilir.

Her yıl, bir yıl öncekinden daha güzel ve daha mükemmel olarak çıkan
MUHTIRALI HAYAT TAKVİMİ
Yeni yılın en hoşa giden hediyesi olacaktır.
yeni çıkan bütün kanunların hülâsası ve günlük hayat için lüzumlu bütün bilgileri, büyük mütehassısların hazırladığı bu Ansiklopedide bulacaksınız. Gayet mükemmel bir muhtıra ve 320 sahife en faydalı yazılar, renkli haritalar ve bandralar Taklitlerini almamak için Maarif Kitaphanesi adresine dikkat “ etmelidir. Pandozot ciltlidir. Fiati 130 kuruştur.

Türkiye İmar Bankası
Sermayesi: K500.000 Kuruluşu: 1928
Yeni Poetahane arkasında Aşirefendl caddesi No: 35/37
Faiz verilir ve vâdell mevduat faizleri aylık olarak ödenir
Vadesiz tasarruf tevdiatına % 4,5
Vadeli tasarruf tevdiatına % 6


DEVLET DENİZYOLLARI
eelı/ıız
Beyoğlu, Galatasaray No
Telefon: 40162
«uurnınra
Batı Akdeniz Haltı • İstanbul Pire Napoli Marsilya ıtenova Doğu Güney Akdeniz Hatlı • İstanbul ■ İzmir Pire Limasol Beyrui
.......
■ ••
sokağı No. 2, Tel: 41552
Dr. Murad Ramı Aydın
Beyoğlu - Parmakkapı, imam
BAŞ. DİŞ ROMATİZMA AĞRILARINA GRİP. NEZLE NEVRALJİYL
KARSI
V.

* X

A 9
AKŞAM MİSAFİRLERİNİZE EN MAKBULE GEÇECEK İKRAMINIZ
Unutmayınız ki, TürMyenln yegâne tanınmış Baklavacısı (GÜLLÜOĞLU) nun Gül kokan baklavaları olacaktır
ÇEŞİTLİ BAKLAVA — KURABİYE FISTIK EZMESİ — BÖREK
Karaköy, Haşan Deposu yanında Halil Pa$a sokak No. 12
Hiçbir yerde şubesi yoktur



w

9

9





Siirat • Konfor • Temizlik • Eğlence
En nefis yemekler • en itinalı servis
SATILIK OTOMOBİL
Austin, 16 Ov, motife ve karoseri iyi durumda. 5 venl lâstik.
Tel: 80677
KEKEMELERE : Kekemelik hususi Dır metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için Bayan A. Narter, Şişli, posta kutusu No. 32 yo mektupla müracaat
nuı

Dr. HAFIZ CEMAl LOKMAN HEKİM
D alili iye Mütehassıs» Pazardan başka her gün sau 14 ten 17 ye kadar İstanbul Divanyolu No. 104.
TAKVİMİ RAGIP Cep takvimi zengin muhteviyatı ile seneden seneye adedi artan okuyucularını tatmin edecek surette hazırlanmış ve satışa çıkarılmıştır. Fiati: 135 kuruştur.
Yayan: KANAAT KİTABEYİ İSTANBUL
YILIN ANSİKLOPEDİSİ
fi-, ; ,v\ ’’• •*-, • .• ’ « - * i ■- i
Bütün tanınmış takvimcikr, âlimler, şairler, filozoflar
Ebir araya gelerek {
( 2500 parça yazıyı bir tek eser içinde topladılar.
Bu eser, her yıl seve seve alıp bir ziynet eşyası gibi odanızı ?
I süslediğiniz, günlük yorgunluğunuzu yaprakları arasında
0 0.^0 0 • • (1



mütefekkirler, doktorlar, muharrirler, hikayeciler
■ - * • - «• ■ • • • • «
V I
ULTRAMiN
DİŞ KREMİ
I
KULLANINIZ!
dinlendirdiğiniz:
- •
• •W A? •
: •-
*
/






Saatler,
İSTANBUL — Eminönü, Arpacılar No. 8.





VıS
ı .
• *

1
— t
Büyük Saatli Maarif Duvar Takvimi
daha büyük bir itina ile yakında çıkıyor.

1


1» *
?/?
d
■L




X
mücevherler, mutena çeşitler ve modeller
ANKARA — Parkpalas yanı.

ih.Tn»fln¥ıı*v ı»iium»»(TWWTıWln
1883 den beri dünyaca tanınmış
Türkiye Mümessili :
H. AKİLLİ, Bahçekııpı, İstanbul

Comments (0)