14 Ağustos 1950 — Pazartesi
75.000
75.000
75.000
YEN t İSTANBUL 75.000 lira damıtıyor
SİYASL İKTİSADÎ, MÜSTAKİL
* ■ Â
A
A
T
I


Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu j 447 - İstanbul
Tesis eden t Hablb Edlb . TÖREHAN
K
ne»’
Telefon j 44756 - 44757 Santral
Yıl 1 — Sayı 257—10 kuruş
Abone: Türkiye İçin seneliği 32, aJtı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır» Hariç memleketler iki misildir»
ilânlar t 6 ocı sayfada santimetresi 1 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez*
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Dış politika
Bulgar notası
BULGARİSTAN bize bir nota veri-yor. Bu notada, “250.000 vatandaşınızın vizeleri S ayda tamamlanacaktır. bunlan alınız” diyor.
Bu. 5 milyonluk bir milletin 18 milyonluk bir millete hem gerçek milliyetçilik hem de politika ve propaganda bahsinde meydan okumasıdır.
Bu meydan okumaya, bütün Türk milleti, bir tek adam gibi lâzım gelen cevabı vermelidir. Hükümet detil, millet cevap vermelidir. Çünkü böyle bir İşi, başarmaya, yeterse, ancak milletin gücü yeter!
Bulgaristan, dünya ahvalinin sert hesaplaşmaları mümkün gösterdiği şu sıralarda, böyle bir teklif İle, acaba ne elde etmek İster?
Bunu düşünmek ve bunu bulmak lâzımdır.
Akla gelen tahminlerden biri, 250,000 kişilik bir muhacir kütlesinin Türkiye iktisadiyatı ile devlet mâliyesine yükleyeceği korkunç sıkıntılardır. Zira, 93 Harbinden beri muhacirlerimizi yerleştirmekte ne kadar aciz gösterdiğimiz yahut Lansan ne Muahedesiyle kararlaşan mübadele İşini hem fena teşkilatlanma hem de işleri sürüncemede bırakma yüzünden nasıl güç belâ, başardığımız gözönü-ne getirilirse 250.000 kişilik bir muhacir kütlesinin (Eğer aynı beceriksizlik ve atalet ile ele alınacak olursa) bu memleket ilkin iktisadi fakat bunun hemen arkasından da içtimai ve siyasi bünyesinde nasıl bir mahşer yaratacağı kolaylıkla tasavvur edilebilir. Bu tahmin, şu halde, doğrudur.
. Tahlilimizi bir adım daha İleri götürelim: Bazı arkadaşlarımıza göre, bundaki maksat, memlekete komünist ajanları sokmaktır.
Gelecek olanların arasında bövlele-rlnln bulunacağına hattâ bulunduğuna inanmak lâzımdır. Fakat» bunlar az dahi olsa, İşler iyi gitmedi ve muhacirler şurada burada kırıldı mı, hepsinin birden komünizme müsait bir “vasat” teşkil edeceği tabiidir.
Bulgaristan, bu işi aslft başaranı ı-yacağtmızı hesapladığına göre, gelecek olanları daha bugünden hazırlamaca yahut hazırlayamaza da olur. Çünkü gelenlerin sefil kalmaları bir taraftan, sefalet yaratmaları diğer taraftan, ajanların ve partizanların burada da imalini mümkün kılacaktır
Buraya kadarı, Bulgarların bu işten ne beklediklerini ancak kısmen gösterir. Daha doğrusu 250.000 kardeşimizi kabul edersek neler olacağını umduklarını gösterir.
Meselenin, besbelli bir şey ki, bir de Öte tarafı vardır. Yani, müşkülâtın ve tehlikelerin sarahati karşısında yan çizmemiz, işi savsaklamamız vesaire!
Bu takdirde, Bulgaristan, bize can atmak İsteyen Türklere: “Siz bir türlü Bulgarlığı kabul etmiyerek Türk olduğunuzu ileri sürdünüz. Tür-kiyedeki din ve ırk kardeşlerinizin sîzleri düşündüklerini sandınız, halbuki görüyorsunuz: Sîzleri alsınlar diye resmen müracaat ediyorum, almıyorlar. Binaenaleyh, hakikati olduğu gibi görünüz ve vatanınızın burası olduğuna kanaat getiriniz!”
Bu sözü böylece söyledikten sonra, Bulgarlaştırma politikasının hem bize hem de oradaki Türklere karşı esbabı mucibesini elde etmiş olacak, fakat bununla dn kal-m»yarak, anavatanda yaşayanlar İle vatancüda olanların münasebetlerini İdeolojik kin ve nefretin en yüksek perdesine çıkarmak İsteyecektir.
Biz ise, milliyetçi histerimizde derin ve savmayan bir yara almış olacağız. Bu sefer de, eski ser had halkını, olduğu yerde israf ve feda etmiş olacağız.
Dâvanın her iki tarafını görmek lâzımdır. Çünkü karşısı, bunu yapmıştır. Halimizi görerek, her iki şıkla da aleyhimize çevirmek İçin bütün tedbirleri almıştır. Şu halde bizim de dâvanın hem iki tarafını düşünmemiz hem de fenalığımızı isteyenleri bu işte, mutlak olarak eli boş çıkarmamız lâzımdır.
Bulgarlstandakl vatandaşlarımızın 250 bin değil 850 bin kişi olduğunu biliyoruz. Şu kadarı gelsin hu kadarı kalsın diye bir pazarlığa girişecek değiliz. Zaten arkada kalanlar, 250.000 kişiyi yerleştirmemize göre, bize kavuşacaklar yahut bizden vazgeçeceklerdir. Bulgarisi anı n hesabı budur.
Yukarıda dedik kl. bu İş hükümet İşi değildir. Bunu, millet olarak, ancak hepimiz hallederiz: 1) Adam başına 1.000 lira, 250 milyon lira yapar. Bu parayı millet, çıkarıp devlete uzatmalıdır. Bunu yapmak hacca gitmekten de zekât vermekten de daha büyük bir sevahdır! 2) Hükümet hükümet olalı, bir bu İşi halletsin, imtihanını vermiştir! 3) Meclis toplansın ve geniş tedbirler alsın! 4) Partiler bu memlekette nerede ve nasıl birleşir, bunu bütün dünya görsün! 5) Türk milliyetçiliği bir palavradan İbaret değildir ve bu topraklar dışarıdan gelecek olanların da malıdır! 6) Bu millet bir gün hamle ederek bütün bir donanmayı satın alacak parayı bulmuştu. Onu nasıl yaptı İse bunu da yapabilir.
Bütün mesele, devlet ile milletin bu Işde el ve İrade birliği yapmasından İbarettir.
Burhan BELGE
Şehir Meclisi adayları
W. A Y. Dünya Gençlik Konseyinin toplantısında bulunanlar
dün belli oldu
Parti aday listelerini bildiriyoruz
7
DUN,BUTUN
S
Dün akşam geç vakte kadar şehrimizin muhtelif bölgelerinde dolaşan muharrirlerimizin verdikleri tafsilâtı
Bütün yurtta olduğu gibi şehrimizde muhtar seçimlerine dün sabah saat sekizden İtibaren başlanmıştır.
Şehir Meclisi aday listeleri belli olmuştur. C.H.P., D.P. ve M.P. dün aday listelerini ilân etmişlerdir. Her üç partinin aday listelerinde şehrin tanınpıış simaları vardır. Okuyucularımız parti adaylarını bugün ikinci sayfamızda bulacaklardır.
1
4»-
Dün şehrimizde yapılan muhtar seçimlerinden bir İntiba
an-ka-
(• ••
bu, et-
BULGAR NOTASI







Istanbulda seçim alâkasız geçti. Mülhakat ve
Anadolııda iştirak nispeti yüzde 601 buldu
İstanbulini bazı yerinde C H P. bazı yerinde de D.P. kazandı
W.A.Y. DÜNYA GENÇLİK KONSEYİ DÜN AÇILDI
Toplantıya 27 millet iştirak etti
Dünya Gençlik Birliğinin İlk celsesi, siyasi partiler toplantılarında sık sık bulunanlara — bizzat İştirak suretiyle olsun, dinleyici sıfatiyle olsun — heyecan verici bir mahiyette İdi. Zira, bu toplantıya hâkim olan ruh, her şeyden evvel samimiyetti, gençlik mümessilleri hiç bir endişenin tesiri altında kalmadan söz söylüyorlardı. Bu, kalbleri en nasırlaşmış olanlarda bile dünyanın istikbali hakkında yeniden ümitler doğuruyordu.
Renkleri, milliyetleri ne olursa olsun, Dünya Gençlik Birliği mümessilleri, gençliğin iki veya daha fazla cepheye ayrılmış olduğu İddiasını reddetmekte ittifak ettiler. Gençlik bir takım mecburiyetlerle şu veya bu cepheye “sürüklenmiş,, olabilir, fakat onların ayrılmış olmalarını ifade mez.
Dünya Gençlik Birliği, topluluğu cak yuvarlak bir masa etrafında bul ediyor. Ancak bu şartla hakiki ihtiyaçlar anlaşılabilir, onlara müşterek çareler düşünülebilir. Başka şekilde bir masa buna müsait değildir, çünkü yuvarlak masadan gayrısında müsavi haklara, müsavi mevkie sahip olmak İmkânı yoktur.
Fakat Dünya Gençler Birliği, vakıaları görmüyor değildir Fiilen geçen sene vücut bulan bu teşekkül 92 milleti iştirake davet ettiği halde, bu ikinci kongresinde 27 milleti temsil ediyor. Muhtelif sebeplerden dolayı iştirak az olmuştur. Kimi teşkilât, hükümetlerinin tazyikına ram olmadığı, kimi teşkilât malî imkânsızlıklar yüzünden îstanbula mümessil gönderememiştir. Bununla beraber. îstan-bulda kendilerini temsil ettiren teşekküllerin her biri, on binlerce, yüz binlerce gencin kalblorlni buraya getirmişlerdir kl, kemmlyet bakımından olduğu kadar keyfiyet bakımından da bu gelmeyenlerden hiç az değildir.
Kongrenin basın toplantısını müteakip ilk resmî celsesi, açış merasimine tahsis edilmişti. Burada, resmî zevat söz aldılar, nutuklar söylediler. Nutukların hepsinin Dünya Gençlik Birliği havasına intibak ettiği İddia edilemez. Halbuki peşin hükümleri ve siyasi maksatları tamamiyle bertaraf etmiş olan Dünya Gençlik Birliğinin gayelerini anhunak, ona göre 4da-rel kelâm etmek hiç de güç değildi. Bununla beraber, nutuklar alkışlandı. Tafsilât ikinci sayfamızdadır.

bildiriyoruz:
Sandıklar 7.30 dan itibaren seçim yerlerine konmuş ve sandık heyetleri önünde boş oldukları anlaşıldıktan sonra mühürlenerek mazbataları tanzim edilmiştir. Seçimlere saat 8 den itibaren başlanılmışsa da bir çok sandıklara hemen hemen hiç rey atılmadığı tesblt edilmiştir. Halk şehrin merkezî mıntakalannda bilhassa Beyoğlu. Eminönü, Şişil» Harbiye, Kadıköy ve sayfiye yerlerinde sandık başlarına büyük kütleler halinde akın etmemiştir. Mülhakata doğru gidildikçe alâkanın arttığı görülmüştür. Ezcümle SiUvride iştirak nispetinin şehre nazaran bir hayli fazla olduğu müşahede edilmiştir.
Bu arada D.P. Î1 İdare Kurulu Baş-kanı, seçimlerin kendi partisi lehine cereyan ettiğini umduğunu, mülhakattan gelen haberlere göre bütün köylerde iştirak nispetinin fazla olduğunu, umumi iştirakin yüzde 60 ı bulacağını tahmin ettiğini beyan etmiştir.
C. H. P. Başkanı ise “Halk, CJELP. muhtarlarından memnun olacak ki, seçime alâka göstermemiştir. Bazı yerlerde ihtiyar heyetleri adayları a-rasında bulunan D. P. müşahitleri, sandık başkanlan ve bazı emniyet memurlarının partimiz temsilcilerini vazife ifasından menettikleri görülmüştür. Gayri mesul kimselerin tesiriyle yapılan bu hareketleri il seçim kuruluna bildirdik,, demiştir.
Dün gece geç vakit C.HJ>. nln bildirdiğine göre C.H.P. nln Beşlktaşta 7, Emlnönünde 21, Beyoglunda 28, Fatihte 43, Sarıyerde de 6 namzedi kazanmıştır.
Eyüp, Kartal, Adalar, Beykoit Beyoğlu, Eminönü, Beşiktaş. Sarıyer, kazalarında Demokrat Parti büyük farkla öndedir.
Yurdun diğer yerlerinden aldığımız telgraflar bugün üçüncü sayfamızda •

KORE’YE
Başbakan, bu hususta Yalovada Cumhurbaşkaniyle görüşüyor
Ankara, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Siyasî mahfillerde Bulgaristanın Hükümetimize verdiği notaya büyük ehemmiyet atfedilmekle beraber bu mesele üzerinde yeni bir inkişaf kaydedilmediği resmi çevrelerden bildirilmektedir.
Bir İstanbul gazetesinde Sofya Maslahatgüzarımızın Semplon ekspresiyle îstanbula ve oradan da Ankaraya geldiği yazılmış ise de bu hususta alâkalı makamlar, Sofya Maslahatgüzarımızın bu mesele ile ilgili olarak Ankaraya gelmesine lüzum olmadığım söylemişlerdir
Diğer taraftan bazı çevrelerde belirtildiğine göre milletlerarası teamül gereğince notanın Sofya Maslahatgüzarlığımıza verildiği anda diğer bir suretinin de elçilikleri vasıtasiyle Dışişleri Bakanlığımıza verilmiş olma.M lâzımgeldiği hatırlatılmaktadır.
Başbakan Adnan Menderesin Dünya Gençlik Teşkilâtı Konsey toplantısını açmak üzere Îstanbula gitmesi beklenirken ânî olarak Yalovaya hareketi, nota meselesi ve dünya umumî vaziyetimizle çok yakından alâkalı görülmektedir.
Îstanbula varması beklenen Köprülünün de Yalovaya geçerek Bayar ile Menderes görüşmesine iştirak edeceği tahmin edilmektedir.
İstanbul, 13 (A.A.) — Bugün öğleden evvel Cumhurbaşkanı ile He-rekeye giderek mensucat fabrikasını gezen Başbakan Adnan Menderes saat 16 da şehrimize dönmüştür.
Avam Kamarasının
toplanması isteniyor
Muhalefet Liderleri bu hususta Attlee’ye müracaat ettiler
Londra ,13 (AP) — Winston Chur-chlll pazar günü Başbakan Clement Atlee’ye bir mektup göndererek, beliren yeni krizleri ve tehlikeleri gözden geçirmek üzere parlâmentoyu 12 eylülden evvel toplamasını istemiştir.
Muhalefet lideri olan ChurchHl mektubunda hükümetin karşılaştığı ânl hâdiselerin parlâmentonun evvelce tâyin edilen zamandan evvel açılmasını icap ettirdiğini bildirmiştir.
Attlee bir kaç saat sonra verdiği cevapta parlâmentonun erken açılmasını icap ettiren bütün sebepleri gözden geçirdiğini, fakat bir de Chur-chill’in şahsan ileri süreceği sebepleri öğrenmek istediğini bildirmiştir.
Churchill’den başka Liberal Parti Başkanı Clement Davlen de Başbakana bir mektup göndererek parlâmentonun derhal toplanmasını İstemiştir.
GİDECEK
Kuzey Koreliler, Pohang
hava alanını aldılar
Kızıllar, Taegu batısında altı tümen tahşit ettiler - Vaziyet ciddî
BİRLİK
Tasım Giilek’in Ege seyahati
İzmir, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Şehrimizde bulunan C H P. Genel Sekreteri Kasım GÜlek bugün Urla ve Çeşme İlçelerine giderek muhtelif parti teşkilâtını teftiş etmiştir. Genel Sekreter geçtiği yerlerde bugün propaganda memnu olduğu için umumi konuşma yapmamış, fakat parti merkezlerinde sorulan suallere karşı iç ve dış siyaset hakkında partinin görüşünü belirterek Ankara ve İstanbul radyolarında haftada 15 dakika muhalefete konuşma fırsatı verilmesini temenni etmiş ve Hükümetin bunu kabul edeceğini söylemiştir. Yarın saat 12 de Kasım Gülek bir banın toplantısı tertip edecek, saat 19 da da Halkevindo bir konuşma yapacaktır.
w
nıetrd
Londrudaki atletizm nıüvabaktılıırıııtla Cahit önel, Amerikalı, İngiliz ve HolanJtalı rakipleri arasında. Sağda 3000 do Osman Coşgül ve Amerikalı rakibi Horocc finalde
*
Pohang Hava Alanı 13 (AP) — Alandan hareket eden son uçağın pilotu havalandıktan sonra uçağına ateş edildiğini söylemiştir. Ayrıca General Slayden Brodley komutasında ufak bir zırhlı birlik vazife İle yanan Pohanga giderken dört tankından birini kaybetmiştir.
Hava alanının 6 mil kuzeyindeki Pohang şehrinin durumu karanlıktır. Amerikan subaylarının bildirdiğine göre Güney Koreli ufak birlikler pazar günü şehirden kuzeye doğru hareket etmişlerdir.
Associated Press muhabiri bildiriyor 13 (AP) — Amerikan hava kuvvetleri pazar günü Pohang hava alanını boşaltmıştır. Alandaki toplar ve silâhlar 1000 ayak mesafeye sokulan Kuzey Korelilere ateş tedip.
Pyongyang’takl Kuzey Kore su pazar günkü yayımında Pohang’m gecen perşembe günü Kuzeyliler tarafından işgal edildiğini bildirmiştir. Radyonun ilâve ettiğine göre Po hang’ın işgalinde 50 Amerikalı öldürülmüş ve 400 Amerikalı esir edilmiştir.
Tokyo 13 A.A. (United Press) — General Mac Arthur'ün sözcüsü Kuzey Korelilerin Taegu’nun batısında beş veya 6 tümenden ibaret hakiki bir ordu teşkil ettiklerini bildirmiştir.
Bu Kuzey Korelilerin şimdiye kadar hiçbir cephede tahşit etmedikleri kadar büyük bir kuvvettir.
Sözcü, düşmanın. Korenln Japonlar-dan kurtarılmasının beşinci yıldönümü bir bir tir.
Korede Amerikan Sekizinci Ordu karargâhından 13 (AP) — Pazar günü Changyong köprübnşında Kuzey Korelilerin 6 taarruzu Amerikalı birlikler tarafından püskürtiilmüştür. Kuzeyliler sayıca üstün Naktong Nehrini aşarak ru ilerlemektedir.
Bundan başka Birinci ği Wacgvvan bölgesinde nehri aşmak için Kuzeylilerin yaptığı bir kaç teşebbüsü nkim bırakmıştır Fakat tebliğde ilâve edildiğine göre bazı Kuzey Koreli birlikler nehri aşmaya muvaffak olmuştur.
Tokyo 13 A.A. (Afp) — General Mac Arthur karargâhından saat 3.50 de neşredilen tebliğin metni aşağıdadır:
General Kean’ln savaş grupuna dahil deniz piyade kuvvetleri Şinju-ııun güneydoğusundaki sarp bölgede llorlemolorlnc devam etmişlerdir.
Bu birlikler Kosoog - Sachon yolu
üzerlnde 25 motosiklet ve Rus modeli •14 jeop ele geçirdiklerini haber vermişlerdir. Bu kesimin kuzeyinde Pan-song civarında düşmanın giriştiği küçük ölçüde bir hücum püskürtülmüş-tür.

Subayların ailelerine vadeli borç para • verilecek
Ankara, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Koreye gönderilecek askerî birliğimize mensup subay vs erlerin muayeneleri birkaç güne kadar tamamlanacaktır. Millî Savunma Bakanlığı Borç Verme Komisyonu, Koreye gidecek subayların ailelerine ihtiyaç nispetinde uzun vadeli borç para vermek için hazırlıklara başlamıştır.
kadar ctnıek-
radyo-

• •
olan salı gününden evvel büyük zafer İlân edebilmek İçin umumi taarruza geçebileceğini söylemiş-
kuvvetlerle doğuya doğ-
Süvari birli-
GÜRÜLTÜYLE MÜCADELE
POLİS — Nedir bu yaptığın yahu! çift klâkson kullanılmıyacak demedik mi?
ŞOFÖR — İyi ya abi, ben de klâka onları üçe çıkardım!..
KURU GÜRÜLTÜl
'CADDE ÜSTÜNDEKİ
X
J________
YASAK
C ı F T
KLAKSON

^Şzano'- ■ 5''*iasT'’a
CEZALAR. 1
Tl Rll^C

HOPARLÖRLE R-
KALDIRILACAK !
Sayfa 2
Y E N t İSTANBUL
14 1M0
W.A.Y. İkinci Konseyi dün törenle açıldı
Açılışta söz alan Millî Eğitim Bakanı, Vali ve T. M. T. F. Başkanı, misafirleri selâmladılar
Dünya Gençlik Birliği (W.A.Y.) İkinci Konsey içtimai dün Şale Köşkünde açılmıştır. Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Çalışma Bakanı Haşan Polatkan, Vali ve Belediye Reisi Fahreddln Kerim Gökay, Basın. Yayın Genel Müdürü Halim Alyot, İs-tanbul Radyosu Müdürü Zahir Tö-rümküney, Pakistan, İngiliz Büyükelçileri, İran Konsolosu ve diğer kordiplomatik ile seçkin bir davetli kütlesl-slnin nazır bulunduğu açılış töreni çok güzel olmuştur.
Toplantıda düne kadar Türklyeyi yalnız Türkiye Talebe Federasyonunun temsil etmesi mukarrerken, Başbakan Adnan Menderesin müdahalesi ile Milli Türk Talebe Birliği ve Milliyetçiler Federasyonuna da müşahit âza bulundurmak hakkı tanınmıştır.
Banın toplantısı
Konsey içtimai açılmadan önce şehrimizin bütün yerli ve yabancı basın temsilcilerinin ve W.A.Y. delegelerinin İştirak ettiği bir basın toplantısı yapılmış ve gazetecilerin muhtelif sualleri delegeler tarafından cevaplandırılmıştır.
Gazetecilerin en hassasiyetle durdukları nokta W.A.Y. e 92 memleket davet edildiği halde toplantıya neden bunlardan yalnız 27 sinin iştirak ettiği idi. Belçika delegesi bu suali şöyle cevaplandırdı:
"— Toplantıya 100 memleketin iştirakini temin etmek kolaydı. Bunun için hükümetlerden birer temsilci göndermelerini İstemek kâfi gelecekti. Fakat bu, bizim maksatlarımıza uygun değildir. Çünkü biz kongremizde memleketlerin gençliklerini hakikaten temsil edenleri toplamak İstedik. Bugün buraya gelmiş olanlar muhakkak ki, memleketlerinin gençliklerini temsil kabiliyetini taşımaktadırlar.»
Belçika delegesinin bu sözlerine İlâveten toplantı reisi şunları söyledi:
“— Eşeğe su zorla içirilmez. Bizim organizasyonumuz her memlekete açıktır. Fakat serbest münakaşadan kaçınanlar aramıza girmemişlerdir. Bazı memleket gençleri tcşYdlâtımıza dahil olmak istemekte fakat hükümetleri bırakmamaktadır.»
Bundan sonra bazı gazetelerde tertip komitesinin yabancı delegelere alâkasızlık gösterildiği yolunda çıkan havadisler hakkında sorulan suale. Belçika delegesi, bütün arkadaşlarını temsil ettiğini söyliyeıek demiştir ki:
"— Bahis mevzuu makaleleri okuduğum zaman müteessir oldum. Kompliman yapmak istemiyorum. Organizasyon mükemmeldir. Aytu işi geçen sene Belçlkada biz deruhdo etmiş fakat Türkler kadar muvaffak olamamıştık. Onları hürmetle selâmlarım.»
Belçika delegesinden sonra söz a-lan İngiliz delegesi de, kendilerinin birçok toplantılara iştirak ettiklerini, bu kadar mu n t azami m az gördüklerini söyledi.
Konsey açılıyor
Vakit gecikmişti. Açılış merasimine başlamak üzere basın toplantısına nihayet verildi. 10 dakikalık aradan sonra saat 16.15 te içtimaa riyaset edecek olan Truong Cong Cuu makamına geçti, yardımcıları da yerlerini aldılar.
Toplantıyı açan reis, İlk sözü Türk Milli Talebe Federasyonu reisi Can Kıraç’a verdi.
Can Kıraç ezcümle şunları söyledi:
"Muhterem davetliler ve dünya gençliğinin kıymetli delegeleri,
Sözlerime Dünya Gençlik Birliği için İkinci kolu konsey toplantısına İştirak eden dost memleketlerin gençlik mümessillerini Türk gençliği adına en derin hürmet ve candan sevgi ile selâmlıyarak başlıyorum.
Dünya gençlik hareketlerinin mümtaz temsilcileri! Türkiyeye hoş geldiniz. Emin olunuz kİ, şu anda Türk gençliğinin iftiharla benimsediği ev sahipliği vazifesinden duyduğu sevinç kelimelerle ifade edilmeyecek kadar samimi ve sonsuzdur.»
Can Kıraçtan sonra Milli Eğitim
Bakanı Tevfik İleri, alkışlar arasında kürsüye davet edilmiştir.
Başbakan Adnan Menderesin selâm ve sevgilerini getirdiğini söyliyen Tevfik İleri, dünyaya iyi bir istikbal temini için gençlerden bekledikleri şeyleri anlatmış ve bütün delegelerin Istanbuldan iyi intibalarla ayrılmalarını temenni ederek:
"insan hak ve hürriyetlerinin yok edilmemesi için ölümlerin göze alındığı şu karışık dünya ortasında muhtelif ırk ve milletler arasında saygıyı vo sevgiyi arttırmak, milletlerarası anlayış ve İşbirliğini geliştirmek ve kardeşlik bağlarını kökleştirmek gayesiyle yapılan bu toplantı büyük bir Önem ve mâna taşımaktadır.
Gençler mensup oldukları milletlerin istikbalini temsil ettiklerine göre, biz şu toplantı ve şu ulvi manzara karşısında Birleşmiş Milletlerin geleceğine ümit ve emniyetle bakmakta haklı olduğumuza inanıyor ve İnsanlığın âtisi için memnunluk ve huzur duyuyoruz.
Daha henüz genç yaşta iken kendi kendisini İdare etmeğe, teşkilâtlar kurmağa, büyük dâvaları tartışmaya başlamış, yabancı ve zararlı ideolojilerin tesirlerinden uzak kalabilmiş, milli menfaatlerini koruyabildiği kadar, dünya milletleri arasında da birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını pekleştirmek gayesiyle çalışmalarını hedeflendlrebilmiş bir gençlik, kendi milleti İçin olduğu kadar, tahakkuku arzulanan Birleşmiş Milletler dünyası için de şüphesiz en faydalı bir unsurdur.
Milletlerin kendi kabuklan İçine çekilerek yaşamalanna imkân kalmadığı, blrbirleriyle politik, ekonomik, sosyal ve kültürel sahalarda sıkı ve devamlı bir işbirliğinin zaruret haline geldiği bu sırada, gençlerin bu güzel gayeleri tahakkuk ettirme yolunda sarfedecekleri mesainin e-hemmlyeti bir kat daha artmıştır.
Anlaşmış, bir gaye İçin birlikte elde vererek çalışmış nesillerin, yarının mesuliyetlerini yüklendikleri vakit ahenk ve beraberliği, sulh ve sükûnu temin edebilmeleri kolay olacaktır.
Dünyamızın daha iyi bir İstikbale kavuşması uğrunda yapılacak bütün çalışmalar, hiç şüphesiz boşa gitml-yecektir. İnsanlığın refah ve saadetine matuf hizmetlerin meyveleri belki bizim nesillere nasip olamıyacaktır. Fakat, bu idealin tahakkuk ettiği gün bu uğurda çalışmış, didinmiş, canlarım bile vermekten çekinmemiş olan milletler ve nesiller, hiç şüphesiz lâyık oldukları takdiri görecektir.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak gençlerimizi bu gayeler uğrunda çalışır görmekten son derece bahtiyarlık duyuyoruz” demiştir.
Bilâhare söz alan Vali ve Belediye Başkanı Prof. GUkay da, halk adına ve İstanbul Vali ve Belediye Reisi sıfatiyle Dünya Gençlik Birliği delegelerine şükranlarını bildirmiş ve teşekkürlerini sunmuştur.
Son olarak İçtimaa riyaset etmekte olan Truong Cang Cuu konuşmuş, W AY reisinin son dakikada hastalanması üzerine aralarında bulunamadığını bildirmiştir.
İstanbul» duydukları hayranlığı belirten Cuu, konferansın burada toplanmasındaki isabet üzerinde durmuş, gördükleri misafirperverlikten bahsetmiştir.
Müteakiben WAY’ın nasıl kurulduğunu anlatmış, gayelerinden bahsetmiş ve Türk gençlik komitesine teşekkür etmiştir.
Açılış merasimi böylece sona ermiş ve davetliler Malta Köşkünde ağırlanmalardır.
Akşam saat 20.50 de konsey İçtimainin ilk celsesi başladı. İyileşmiş olan Reis Sauvâ yerini almıştı. Amerikan delegesi Mr. Hovvell delegeleri kabul komisyonu raporunu okudu. Rapordan anlaşıldığına göre davetiye gönderilen 92 memleketten 27 sİ konferansta hazır bulunuyordu.
Bunlardan 20 si WAY*in asi! üye-
ŞEHİR IIA BE İt I. i: B İ
--—=———=— — — — J
Vaniköyde dar ve tehlikeli bir yol
Her lıafta birkaç otomobil kazası olan bu yerin bir an evvel tanzim edilmesi lâzım
Üsküdan Beykoza bağlayan yegâne sahil yolu, Vaniköy iskelesini geçtikten sonra, esbak Maliye Nazın Nazif Paşanın yalısının arka tarafında, bu yalı bahçesinin yola doğru girmesi yüzünden bir hayli daralmaktadır. Aynı zamanda bir viraj o-lan bu noktada, yolun müsaadesltliğl yüzünden sık sık otomobil kazaları ve çarpışmaJan olmaktadır. Vanİ-köylülerin İfadesine göre bundan bir müddet önce vukubulan bir kazada, hamile bir kadın çocuğunu kaybetmiştir. Nitekim aynı noktada, geçen hafta içerisinde iki kaza daha olmuştur. Bu gibi hâdiseleri önlemek için mezkûr bahçenin arka kısmım ve burada bulunan küçük ve boş bir köşkü İstimlâk etmek İcap etmektedir. Altıncı şubenin çalışkan Müdürü Orhan Eyüboglunun ve Belediyenin alâkası-nı çekeriz.
Fuar dolayısiyle ilâve vapur seferleri yapılıyor
20 ağustosta açılacak olan İzmir Fuarı dolayısiyle Devlet Denizyolları idaresi ilâve seferler yapmaya karar vermiştir. Fuar devam ettiği müddetçe her pazartesi saat 11 de bir ilâve vapur Istanbuldan tzmlre hareket edecektir.
P.T.T. nin W.A.Y. İçin çıkardığı pullar
P.T.T. İdaresi 20 ağustos tarihine kadar şehrimizde Yıldız köşkünde devam edecek olan Dünya Gençlik Birliği ikinci Konseyi toplantısı münasebetiyle bir seri pul bastırmıştır. 26X41 ebadında olan pullardan mavi renkte olan 20 ve eflâtun renginde o-lant da 15 kuruşa satılacaktır. Yukarıda bu pultann klişesi görülmektedir.
Marakaz vapuru
Pireye gidiyor
sabah saat 9 da Marakaz va-
20 Türk deniz subayı ve 155
Bu puru, erle beraber Pireye hareket etmiş o-lacaktır. Subay ve erler oradan bir Amerikan gemisine binip New-Yor-ka gideceklerdir. Seyahatlerinin gayesi Amerikalıların Türkiyeye yardım maksadlyle verdikleri 2 denizaltıyı getirmektir.
Mesut bir nişan
Gazeteci arkadaşlarımızdan Nihad Kürşad ile İzmir Hazine avukatlarından Vedia Borovala nişanlanmışlardır.
Gençleri tebrik eder, saadetler dileriz.
si ve 6 sı üye olmak isteyen devletlerdi. Almanya da müşahit olarak bulunuyordu. Konferansa İştirak e-den üye adedi 49 asil, 46 müşahit o-larak 95 idi. Bunların yüzde 22 si 21-25, yüzde 40 ı 25-30, yüzde 20 si 31-35, yüzde 18 1 de 35 den yukan yaşta İdiler.
Raporun okunmasından sonra yoklama yapıldı ve reis konferansı resmen açtı. Tanışmak üzere alfabe sırası ile her memleket üyesi ayağa kalktılar. Türk delegeleri alkışlandı. Mütevazı Alman delegasyonu da alkışlandı. Bundan sonra reis söz aldı ve yapacakları şeyleri kısaca hulâsa etti ve dedi kİ:
"Brüksel toplantısı bize gösterdi kİ, kat! neticeler alınmazsa komisyon müzakereleri sürüncemede kalmaktadır. Bundan ders alıp îstanbulu kati ve sarih neticelerle terketmell-ylz. Dünyanın neresinde İsterse olsun gençlerin İyiliği İçin çalışacağız.»
Reis sözlerini bitirdikten sonra İç tüzüğün müzakeresine geçildi. Saat 22.20 ye kadar devam eden çalışmalardan sonra vaktin geciktiğini gözö-nüde tutan reis, müzakerelere bu sabah devam edilmek üzere celseye son verdi.
Şehir Meclisi adayları dün belli oldu
DEMOKRAT PARTİ İLE CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN ADAYLARINI BİLDİRİYORUZ
D. P. adayları
ADALAR:
AH Karadeniz, Ertuğrul Adalı.
BAKIRKÖY:
Envor 8afder Od’er, Cevdet Özgür, Haşan Kangal, Fahreddln Paçalıoğlu, Mosut Selen, Mehmet Kuran.
BEŞİKTAŞ:
Ferzan Araş, Cahit Evr&nos, Enver Kaya, Orhan Mete, Yekta Kazanctgll, Nazml öktem. Hüseyin Çamurcuoğlu, Salih özbatır, Zehra Şahin, Suzan Yanar.
BEYOĞLU:
Prof. Dr. Naşlt Erez, Ulviye îşvan, Mispah Münlp Ursa, Enver Berkman, Salâhaddin Genç, Şerif Sayder. Nl-zameddln Tezcan, Niyazi Türkay, Sa-im Nuri Uray, Salâhaddin Karayavuz, Dr. Fedon Skuro», Bülent Ege, Yusuf Salmana, Zeki Cemal Baklçelebi-oğlu, Eşref Şefik. Hayrl Erdoğdu. Sa-dun Galip Savcı, Nejat Kozal, Hallt Tecim, Dr. Zakar, Abdurrahman Ağa-oglu, Cemal Tunceli, Zekâl Eriş, Suat Uluğ, Sami Ozan, Sadi Kaplancalı, Necmi Ateş, Abdülkadlr Tankut, Mahmut Özkan. Turgut Altınbaşak, Sami Dlno, Adnan Akın, Sadetln Kalay. Salâhadln Güvendiren, Saclt Yümer, Feyzi Karakele, Bekir Özenden, Mehmet Şişman. Nakl Hıncal, Haşan Keşkek.
BEYKOZ:
Cemil Yavaş, Mehmet Çolak, Sala-haddln Kafkasdagi, Ali Polat.
EMİNÖNÜ:
Hallt Güleryüz, İhsan Yarsuvat, Fe-hamet Köprülü, Arif Neşet Uzman, Abdurrahman Yazgan, Cahlde Evliya, Sadi Bodur. Dr. Sedat Kumbaracılar, Mehmet Esmer. Naci öktem, Vasfi Saran. Ziya Şakir Soku. Ihsan Yurdoğ-lu, Haşan Basri Blcan, Osman Sezen, Recep Bilglner.
FATİH:
Dr. Rahmi Duman. Hayrl Yaman. Neşet Akol, Dr. M. Kâmil Berk. Hü-sameddln Giray, Ferdi öner, Yusuf Aydırlar, AH Kemal Şahin, Abdullah Aker, Masan Altay, Suat Bedük, İsmail Atabay, Hâşlm Pekşen, Cevat Er-genekon. Arif Sunar, Mustafa Şiş-manoğlu. Bekir Girişken, Muharrem Tansel, Aliye Samyeli, Ahmet Cemil Bingöl, Refik Aktaş, Sait Başkaya, Tevfik Peksayan, Aleko Hacopulos, Hilmi Günyell, Muharrem Ersöz, Müfit Bingell, Niyazi özipek.
SARIYER:
Naci Akkerman, Vafldls Yanako, Necla Akmoran, Muhlis Erdener.
KADIKÖY:
Hüseyin Avnl Sağıroğlu, Muzaffer Şahlnoğlu, Sami Maktaİan. Muzaffer Erer, Tahir Kaşıkcıoğlu, Salt İbrahim Esi, Remzi Kutay, Cemil Arıksan, Ll-saneddln Yörük, Cafer Yazaroğlu.
ÜSKÜDAR:
Muhsin Seran. Samlm Yücedere, Semih Tanca., ıhsan Gökçay, Cahit Ceran, İbrahim Sevel, Alâaddln Nasu-hloğlu, Nuri Kepirdağ, Fahri Kıyak, Armanak Mumcuyan.
EYÜP: Ali Çekiç, Şükrü Tayşın, A-dem Erceblr, Naşlt Ülgen, Mahmut Yener, Mehmet Gürpınar.
* 4
Millet Partisi
BAKIRKÖY:
Reşat Heisoğlu, lambos Kondos.
Dr. Demirci, Hara-
BEYKOZ:
Dr. Aydın Uyulmaz, Fuat Karabol-OğlU.
BEYOĞLU:
Adil Güvener. Adil Tekfldan, Ahmet Sarsan. Ahmet Ölmez Arif Aydın, Dr. Armanak Lotikyan, Avnl SakaryalI, Dİmitro Karavasapolo. Haşan Aydın, Kâzım Kalkandelen (Tüccar), Lütfü Arif Kenber, Muhlddln Tanyel. Mustafa Arif Sazak. Kuman Balto, M. Raif Oğan. Recep Ferdi Tekay, Remzi Bayraktar, Sarım Göksel, Suphi Batur, Suphi Tevetoğlu.
BEŞİKTAŞ:
Nail H. Tipi, Avni Taylan, Harun Yıldırım, Süleyman Teoman, Dr. Nu-reddin O. Savcı.
FATİH:
Fuat Ama, Arif Uslu, Mustafa Kurtuluş, Hikmet Haznedar, Hulkl Kurt-kaya, Celâl Yüce, Salâhaddin Sözer, Cahit Olcay, Dr. Reşat Dolkun, Ham-dl Yıldırım, Aziz İlter. Yusuf Türel, Muharrem Cansel, Tahsin Demirtaş,
ÜSKÜDAR:
Necati Ezgü, Hilmi Erzl, Haşan Hilmi Serez, Nazım Berksoy. Nevzat Erzlncanoğlu.
C. H. P. adayları
ADALAR:
Esat Muhlis Sırmalı, Muhlddln ön-deroğlu.
BAKIRKÖY:
Murat Cankat, Makbule Uslu. Ni-zamoddln Ataker (bağımsız), ıhsan Gürel, Faik Koksal. Fazıl Kayıkçı.
BEŞİKTAŞ:
Ragıp Devre8, Hamdi Raslm Bütün. Muhlddln Güncşhnn, Kemal Güray, Hamza Osman Erkan, Fazıl Erim Köyağasıoğlu. Halim Acar. Ahmet Ve-lioğlu,» Ferit Bora, Şerafeddin Berker.
BEYKOZ:
Şorafeddln Başar, Hüseyin Köktürk. Fethi Giritli, Rifat Beşok.
BEYOĞLU, Ali Rıza Türel, Dr. General Cemil Topuzlu, Ali Muhlddln Hacıbeklr. Dr. Orhan Toroa, Kani Haraççı, Sedat Kantoğlu, Ekrem Tur. Nl-zameddln Nazif Tepedelenlioğlu, Dr. Semiramis Tezcl, Yusuf Ziya Karaca, Ali Rıza Yener. Kâmil Nayman, Ra-sll Turhan, Sabri Seven, Kadri Şen. Edip özkaynak, Sırrı Tulpar, Bekir Tannöver. Rifat Ateş, Adil Turan. 11-ya Avramoğlu, Ahmet Çellkkan. Togo Acemoğlu. Hakkı Gürel, Sukûti Sev-say, Vahram Gesar, Ömer Ürünay, C'e-vnt Merüş, Melih Zarifoğlu, Mehmet Keçeli. Hulkl Ozon, Emin Apanay, Molz TekinaJp, Recep Ferdi Solak, Dr. Tanaş Kukulls, Nuri Dağdelcn, F&ide Esendal, Pertev Etili, Eşref Kuyululu, Emin Gürkan.
EMİNÖNÜ:
Refik Ahmet Sevengll, Yekta Ragıp önen. Melih Yener (bağımsız), İsmail Vefa, Fikret Oyman. Hakkı Aker, Remzi Kanatlı, Nusret Safa Coşkun. Feridun Dirimtekin, İrfan Emin Ko-«emlhaloğlu, Celâl Köroğlu, Niyazi Keskin. AH Toygar. AH Rıza Can3U. Mazhar Erkan, Hüsnü Karahasanoğ-İIL , , _ 1 sjl I S? ? ' - ■
EYÜP:
Ş&klr Zümre. Şahap Efe, Adnan Ün-eal. Mümtaz özarar, Ali Rıza An, Kemal Üçer.
FATİH:
Dr. Esat Duruaoy, Fazlı Güleç. Remzi özdeyen, Dr. Ali Mazhar Pamir, Blcan Bağcıoğlu, Sırrı Enver Batur, Salih Çizmeci (bağımsız). Rebiî Dal-dal, Akif Lâtif Boyar, Atıf ilmen, Ce-vat Kaban. Naci Dilmen. Hulûsl Ak-pulat, Etem Gök, Rıza Paran. Fuat Tezer, Hamdi Sanal, Cemile Yarman, Hallt Papuççuoğlu, Cemil özgüner, E-min Akçakıl, Mücteba Or, Fuat Bayer, Nafiz Teker, Adnan Sonçağ, Cevat Yürür, Celâl Feyyaz Gürsel. Mehmet A-taullah Bilecen.
KADIKÖY:
Zeki Sayar. Muammer Şensöz Hikmet Feridun Es (bağımsız). Reşit Ülker, Hüseyin Erman, SadulİAh Bİnzet, Refet Tamerler» Vehbi Sandal, Hulûs! Yolaç, Muin Küley.
SARIYER:
Meliha Avnl Sözen, Burhan Baştı-mar. Fikret Canlı, Sadi özden.
ÜSKÜDAR:
Burhan Felek, tzzeddln Çağpar, Vedat Kanca] (bağımsız), İbrahim Çam-lıyurt. Rasim Us, Enver Eracar, A-dll Efe, Abdurrahman Aslan, Tevfik Uluer, Adil özakıncı.
*
adayları
SARIYER:
Haydar Erdoğan, Abdulgafur Erdoğan.
EYÜP:
Kenan Borazanoğlu, Zeki Metlner, Zehra özveri.
EMİNÖNÜ:
Haşan Pabuççuoğlu, Artln Yeranos-yan, Ferit Bilen, Nuri Leflef, Ahmet Yükler, Seyfl Afir, Hasajı Vatansever, Nihat Külte,
KADIKÖY:
Cemil Tuna. H. Hüsnü Bornovalı, Orhan Akça, Merih Gökmen, Necati Yaşmut
Millî Yüzme Takımımız dün Viyanaya gitti
Viyanada yapılacak olan yüzme müsabakalarına iştirak edecek millî yüzme takımımız dün uçakla Viyanaya hareket etmiştir.
Avrupa yüzme şampiyonasına İştirak edecek olan takımımız antrenör ve Kafile Başkanı Orhan Sakanın başkanlığında İbrahim Sulu, Nejat Nakkaş Halil Yüksel, Yüksel Alp ve Şürkü Ağacadan müteşekkildir.
Pakistan Milletinin büyük bayramı
Bu münasebetle bugün Eminönü Halkevinde
blr tören yapılacak
Bugün dost ve kardeş Pakistan Milletinin istiklâl Bayramının üçüncü yıldönümüdür. Bu münasebetle Türkiye - Pakistan Dostluk Cemiyeti Eminönü Halkevinde saat 17 de bir tebrik töreni tertip etmiştir.
Bilindiği gibi, Pakistan, Hindu -Pakistan yarımadasının bölünmesi ve İngiliz idaresinin sona ermesiyle, 14 ağustoB 1947 senesinde, müstakil bir devlet adını almıştır. Pakistan, birbirinden Hint topraklariyle ayrılmış ve 2000 km. mesafede bulunan Batı Pakistan ve Doğu Pakistan diye iki coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Memleketin topyekûn mesahası 901.950 kilometre karedir. Nüfus, 80,260,000 kişidir. Halk, vücut, akıl ve karakter bakımından çok yüksek bir evsaftadır.
Pakistan demokratik ve müterakki bir devlettir. Bir taraftan Islâm fikir ve İçtimai adaletine İstinat ederken, diğer taraftan dahilde ilmi İnkişafı ve hariçte enternasyonal İşbirliği ile dünya barışını gütmektedir.
Bayramlarının Pakistan milleti için kutlu olmasını dileriz.
Diyanet İşleri Başkanı teftiş gezisine çıktı
Diyanet işleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, özel Kalem Müdürü Cavlt Ünal ve Yayın Müdürü Doktor İbrahim Kutlukla birlikte bu sabahki ekspresle îstanbulu teftişe gelmişler, resmi ve hususi zahıslar tarafından istasyonda karşılanmışlardır. Oradan doğruca İstanbul Müftülüğüne giderek Başkanlığı İlgilendiren bazı meseleler üzerinde konuşmuşlardır.
Bu teftiş Istanbuldan sonra Edirne, Kırklareli, Tekirdağ. Çanakkale, Balıkesir ve Bursa istikametlerinde devam edecektir.
ı

Bebek müsabakamıza iştirak müddeti
İstanbul Sergisi münasebetiyle açılan Beynelmilel Bebek Sergisinin gördüğü büyük alâka üzerine gazetemizin, okuyucuları a-rasmda açmış olduğu Bebek Müsalıakası malumdur.
1 temmuz 1950 tarihinden 7 ağustos 1950 tarihine kadar olan nüshalarımızdan 5 tanesinin başlığını, Sergide beğendiği bebek veya bebek paviyonunun numara veva ismiyle bize getiren okuyucularımız arasında tertiplenen kur’ada kazananlara, Zehra Müfit, Nimet Demirbağ, Esin Germen, Azize Ayral ve Eleni Potessurir gibi tanınmış bebek mütehassıslarının 10 adet kıymetli bebekleri hediye edilecektir
Sergi müddetince hususî bir vitrin içerisinde teşhir edilen bebeklere sahip olmak isteyenlerin gazete başlıklarını, en geç 16 a-ğustos 1950 çarşamba günü akşamı saat 18 e kadar gazetemiz idaresine getirmeleri veya göndererek numaralarını almaları lâzımdır.
Kur’a, 18 ağustos cuma günü çekilecek ve neticeler 19 ağustos cumartesi günkü nühamızda ilân edilecektir.
Şehir köşesi
Muhtar seçimleri
lfı âeçbnleri sakin geç-
13 ağustos muhtar seçimleri ellik oldu.
/// mayısta için için kayna^ yau bir heyecan vardı. Denizin fırtına kopmadan evvelki haline benziyordu.
13 ağustos muhtar seçimleri suyu uzun müddet değiştirilme-miş havuz durgunluğunu andırıyor.
Her iki seçimin müşterek ta-rafıt Ycşllaymlan sevindirecek olan hâdisedir: Meyhanelerde, lokantalarda içici yasak edildi. Muvakkat bir sevinç, akşam, iki miali içildi.
Halk, fiedr n muhtar seçimine, Istanbıılda, mlll' tvekili seçimine verdiği ehemmiyeti esirgrdiT
Acaba iğbirardan mı T Çok koştu da yoruldu muf Unutmamalı ki bu seçim “mahdlU* ile doğrudan doğruya alâkadardır ve "mahallenin rolü çok mühimdir.
İstanbul, asıl temayülünü, zannedersem Ijehir Meclisi seçimlerinde kat-i olarak belli edecek.
BÎR İSTANBULLU
t
SPOR
İspanyol, İtalyan ve Fransız profesyonel boksörleri geliyor Ispanyol. Italyan ve Fransız profesyonel boksörleri 30 ağuatOR tarihinde şehrimize gelerek, Boks thtısae takımınızın da iştirakiyle bir turnuva yapacaklardır.
Gelecek ecnebi boksörleri blrblrle-riyle yapacakları m&çlan ikişer dakikadan 10 raund olarak yapacaklardır. Türk boksörleriyle yapılacak müsabakalar İse amatör boks nizamnamesi mucibince üçer dakikadan 8 raund üzerine olacaktır.
Ispanyol boks takımında Lopez, Argoni, Sasel. Argueli gibi meşhur profesyonel boksörler mevcuttur. Boks İhtisas Klübü bu maçlar Içia şimdiden hazırlıklarına başlamıştır.
Atletlerimiz bugün Irlandada müsabaka yapacaklar
Dublin, 13 (United Press) — Türk atletleri 14 ağustostan İtibaren üç gün Clenllffe Barrier’de Amerikalı, Ingiliz, HollandalI ve İrlandalI atletlerle müsabaka yapacaklardır.
Dublin spor çevrelerindeki kanaate göre. Türk takımı iyi neticeler alacaktır.
Basketbolda Galatasaray Moda Kültürü yendi
Dün Modada yapılan Galatasaray • Moda Kültür arasındaki basketbol maçını Galatasaray takımı 41-28 kazanmıştır.
Şarpiler Bölge Birinciliği bugün yapılacak
SarnHer Bölge Birinciliği ya.nşlan bugün ve yann Modada saat 16 da yapılacaktır.
YTNİ İSTANBUL
StYASl ÎKTÎSADl MÜSTAKİL günlük gazete
Sathi bl:
YENÎ İSTANBUL NEŞRİYAT LÎMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden : Sacld ÖGET
Neşredilmhjen yazılar iade edilmen.
Basıldığı yer :
YENÎ İSTANBUL MATBAACI LLK LIMITED ŞÎRKETÎ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 73 —
O kadar vazife taşındaydım kİ boş bulunarak dil alışıklığiyle .Allah emanet demiştim. Edepsiz kelimesini birdenbire bir tehlikeli hastalık ismi gibi alarak "Değildir inşallah” de-mediğime de ne şükür! Yirmi beş yıllık meslek alışkanlıklarından kolay kurtulunur mu?
Neyse madam bizi çok bekletmedi. Kendisini pazarda bulan iki komşu ile beraber İçeri girdiği zaman Koço bir nöbet daha parladı:
— Vre sen çildlrdi? Dayak vereceğim sana.. Ama ayıp olacak Doktor Beyin yanında.
Ayıp da olmasa madam, Koçodan dayak yiyeceğe pek benzemezdi. Fakat kendisi de hem utanmış, hem bu şerefe sevinmiş olduğu için nazik ve mazlum bir tavır aldı ve kocasından özür diledi.
Hasta ziyareti bir misafirlik şekil almıştı. Koço sokağa çıkıp şoföre taksiyi işletmemesini tenbih ettikten 6onra anahtarı kendi cebinde o-lan bir küçük dolabı açtı; İçinden bir Metakaa konyağı çıkardı. Beş on gün evvel Yunanlstan-dan gelen damadı kaçak getirmişti. Koçonun temin ettiğine göre Metaksanın bu kadar halifli, değil bizinı otelde İstanbullun en lüks palaslarında bile yoktu. Biraz evvel bacağında Çopur Hurlyenin iş şalvarına benzer şalvar ve başında I bir sargı ile çamaşır yıkayan kız da süslenip 361
yanımıza gelmişti. Koçonun kızının yalnız kıyafeti değil yüzü de Hurlyeye benzemekteydi. Fakat bu onun güzeli ve çopur olmayanı idi. O kadar kl Koçonun konyağını yudum yudum İçtiğim sırada ara sıra gözlerim kızın yüzüne daldıkça akıllanna başka şey gelmesinden korkarak kendimi toparlıyordum.

Bununla beraber havaî sohbetleri kısa keserek madamı ciddi bir muayeneden geçirdim. Ara sıra gelen ateşler; ötede berideki ufak tefek ağrı sızılar, “Ben öleceğim” diye ağlamalar vesaire Koçonun da dediği gibi bir parça edepsizlikle de karışık olsa, bu yaştaki bir kadına göre pek sebepsiz olmasa gerekti. Fakat ben ara sıra gelen ateşlerin üst üste mi, yoksa gün aşın mı olduğu gibi sualler sorarak eski bir sıtma arıyor, tekrar tekrar muayene ettiğim dalakta parmaklanma bir şey dokunduğunu hisseder gibi oldukça âdeta heyecanlanıyordum. Ne olsa bu benim ihtısasımdı. Bundan daha ehemmiyetlisi de kadına ara sıra İğne vurmağa gelecektim. İğne vurmak! Pratik köy hekimliğinden elimi ayağımı yıkayacağım ve hayatımı gece eğlenceleriyle İlmi araştırmalar arasında taksim edeceğim günü dalma sabırsızla beklemiş olmakla beraber bu süfli pratiği, hele dün geceki tadına doyulmaz eğlenceden sonra, az çok özlediğimi hissediyordum ve ellerimin boş kaldıkça, sazını kırmış çalgıcının elleri gibi, boşlukta kendi kendilerine hareket ettiklerini yakalıyordum.
Madamda sıtma tedavisini gerektirecek bir şey bulamayınca Koçonun bir ktjçük düğün ev! kapısı manzarası alan kapısı önüne biriken, taşlığa girerek ara sıra kapıdan başlarını uzatan fukara komşu kadınlar ve çocuklar arasında, vak-362
tiyle köylülerin çarşamba pazarında yaptığım gibi, hastalar keşfettim; nasılsa cebimde kalmış reçete kâğıtlarına ucuz ilâç reçeteleri yazdım. Hattâ türkço bllmiyon çok fakir bir kocakarının ilâcı için cebimden para vererek mahalleyi birbirine kattım. Biraz evvelki rahatsızlıklarımdan eser kalmamıştı. Kendimi kasabadaki İlk çalış, mağa başladığım zamanki kadar genç ve ümitli buluyordum.
Bu evde zihnimden daha başka düşünceler de geçti: Demek insan sıkıya gelse burada, ls-tajıbulun bu fakir Rum mahallesinde de bizim kasabadaki gibi yeniden bir meslek hayatına başlıyabllecek, aynı usullerle bir nevi popülarite ve arkasından da az çok para kazanabilecekti. Biçare Emin Hulûs!, kendin! yok yere öldürmüştü. Fakat onun zekâsı ve büyük İddiaları vardı.

Dönüşte Koço küçük gönüllülüğüme, komşularına yazdığım reçetelere ve hele kesemden verdiğim taksi parasının yarısını dahi kabul etmeyişime teşekkür etmek için, zaten kıt olan türkçesiyle kelime bulamıyor, bizim kazanın köylüleri gibi bana dua ediyordu ve ben hangi dille olursa olsun hiçbir zaman bundan vazgeçe-miyeceğiml görüyordum. Zavallı adam bilâkis benim o günkü hastalığımı kendisinin nasıl tedavi ettiğini anlayamamaktaydı.
Çocukluğumun evlerinden birinde Bilâl diye çok fakir ve biraz aptalca bir komşu oğlu vardı. Hem eğlenir, hem iyi kötü bir İş olur diye anası mahalle tulumbasına yazdırmıştı. Tulumbanın kalktığı ve Bilâlın hasta olduğu bazı gecelerde arkadaşları sokakta, malûm nârftlar-la "Hadi Bilâl!” diye bağırdıkları zaman zavallı Bilâl, karın, yağmurun içinde, sırtında bir hilâli 363
İç gömleğiyle yalın ayak tulumbanın arkasına katılır ve yangını söndüren kendisi olduğuna 1-nandığı İçin eve iyi olmuş dönerdi. Aşağı yukarı benim bugünkü halim.
* ★

Emin Hulûslnln oyunu olmasaydı belki daha epeyce zaman da farketmlyecektim. Fakat îs-tanbuldakl hayatımda bazı düşünülmesi lâzım boşluklar beliriyor ve bunlar kolay olacağa benzemiyordu.
Geceleyin sokaklar bir mesele olmuştu. Bu sokakta gideceği muayyen bir yer, göreceği muayyen bir İşi olan adam ile sadece vakit geçirme, go ve karanlıkta macera aramağa çıkmış adamı görmeden ayak seslerinden tanıyordum. Gece eğlenceleri İçin alabildiğine zamanın ve hürriyetin var; kesende düşünmeden sarfcdllebllecek kadar paran var. Yıllarca tavuk gibi üstünde kuluçkaya yattığın yumurtaların nihayet açıldıktan bir zamandır! Vaktiyle sokakta gördüğün körpe mektep kızına benzeyenini mi istiyorsun? Bilmem hangi baloda bir aralık dekoltesi arasından göğsünü, koltuğunu gördüğün fazla olgun kayısılar gibi ötesinden berisinden hafifçe çürümeğe başlamış olgun kadını mı? Yoksa Hacı ömerin Esması gibi hoşur ve kütür kü-türünü mü? Hangisini istersen, daldan armut koparır gibi elini uzatman kâfidir. Fakat piyango çeker gibi karanlığa elini daldırıyorsun. Numara bir: Sokak fenerinde parlayan saçların altından çıkan çehre. Numara iki: Çözülmüş düğmeleri altından sarkan pörsük göğsü, bir tanesini titrete titrete büyütüp bulandırdığı gözlyle dimdik ayakta durarak pis pis seni nasıl vuracağını düşünen kiril kokana! Bu tecrübelerin elbette bir üçüncüsü, bir dördüncüsü vardır. Af-fan Bey dört yüzüncüye kadar da gidebilir. Fa-364
kat benim için bu iki ve hele ikinci kâfidir. Büyük şehrin, bir kısmının kapılarında ışıklı donanma ilânları yahut bir küçük ampul parlayan, bir kısmında o da görünmeyen o tükenmez esrarlı âlem daha kapısını aralamadan benim için iflâs etmiştir ve artık başka şey aramak lâzımdır.
X BEKLENMÎYEN MİSAFÎR
Elimde büyücek bir paketle otele dönmüş; odama çıkmadan evvel holdeki köşemde bir kahve içmek istemiştim. Epeyce yorgundum. Bugün de yine kitapçıları dolaşmış, bir kısmı mesleğe ait epeyce fransızca, türkçe kitaplar almıştım. Odadaki yeni kitapların sayısı şimdiden kasaba-dakllerln yekûnunu aşmak üzere idi.
Hacı Ömer ara sıra muayenehaneme uğradıkça camekândaki kitaplara korku ile bakarak:
— Yahu Doktur Bey. Sen bunların hepsini okur musun? Benim baktıkça başım dönüyor, derdi.
Gülümsiyerek:
— Bu senin gördüklerin deryada katredlr Hacı Bey, derdim, gördüğün yirmi otuz kitabın esamisi mi okunur. îstanbuldakl o büyük profesör denen adamların kitaplarını görsen asıl o zaman başın dönerdi.
Sonra hüzünle içimi çekerek ilâve ederdim:
— Okuyamıyorum. İşten başımı kaşımağa vakit kalıyor mu kl? Benim do onlar gibi vaktim olsa belki ben de büyllk profesör olurdum. Böyle körleşip kalmazdım. Hem sade tıp kitapları mı? Okunacak daha neler var neler? İnsanın vakti olmalı; denize dalar gibi bunların arasına dalınalı v.s. v.s.
(Devamı var)
365
I
Y E N î İSTANBUL
Savfs 3
14 Ağustos 1950
Zaman zaman
Babadan oğula
BEN ^Örmedim, bir arkadaşım anlattı
1989 New-York sergisinde, sadeliği ve ihtişamı ile göze çarpan, en çok beğenilen paviyon. Ingiltere İmparatorluğuna alt olanı İmiş. Bu paviyondiiki muazzam salonlardan biri ise. îngiitcrenin denizcilikteki üstünlüğünü, sağlam an’anesiııl göstermeğe ayrılmış. Fakat İngiliz-ler bunu büyük tablolar, panolar, grafikler, karınca duası gibi yazılar ve rakamlarla İspata kalkışmamışlar. Kadife perdelerle süslü koskoca salonun İçine, birer metre büyüklüğünde yirmi tane kadar cemi maketi koymuşlar. Bunlar, tâ 4-5 asır evvelki yelkenli gemilerden başlıyarak. Trafalgar’da Amiral Nelson’ıın Vİctory İsimli kalyonuna, İlk buharlı vc yandan çarklı • vapurlardan. Atlantlğl geçme rekorunu kıran Quecn Marj’ transatlantiğine kadar her devre alt muhtelif tipteki gemi maketleri İmiş. Pavlyonda, bu maketlerin üzerine küçük birer levha koymuşlar. Orada yalnızca, kaptan, süvari, İkinci süvari, baş dümenci, çarkçı başı vesaire olarak, bu gemilerde mühim vazife almış olan bir kişinin İsmi, altında da yaptığı İş ve tarihi yazılı imiş.
Salonun en cazJp tarafı, propagandanın da en veciz noktası şurada: Maketler üzerindeki bütün bu levhalarda aynı soyadı okunmakta İmiş. O İsmin ne olduğunu Simdi hatırlamıyorum. Faraza buna Hopkins dersek; bütün levhalarda, kiiçiik İsimleri değişmek partiyle hep bu Hopkins adı göriilii-yormuş. John Hopkins, Henry Hopkins, George Hopkins, Paul Hopkins, James Hopkins llh.. gibi—
M. 1. GARAN
Yani bu Hopkins nllesinln çocukları, asırlardan beri babadan oğula, deden toruna geçmek suretiyle lıep denizci İmişler ve İnciliz denizcilik tarihinde dalma büyük vazifeler almışlar. Bir an’anenln no derece kökleştiğini göstermek İçin bundan güzel misal olur mu?
Her sahada ihtisasa kıymet verilen bir devirde yaşıyoruz. Bilhassa Almanyndn, 45 seneden beri kundura ucuna demir çakan ustalar bulunduğunu söylerler. Tabiî artık dünyada bu İşi ondan daha İyi yapan bir kimse yoktur. Kendisi bütün ömrünce çalışıp bunu ihtisas haline getirmiş, ölmeden evvel de yerine mutlaka oğlunu yetiştirmiştir.
Bir de bizim gazetelere göz atalım ve aklı eren İhtiyarları dinliydim: Türk sanatının en kıymetli şubelerinden tezhlpçlllk, çinicilik, halıcılık, fildişi oymacılık inkıraza doğru gitmektedir. Halbuki, onların asırlarca evvelki değerinde bile kalmayıp, bugün çok daha olgıın hale gelinesi İcap ederdi. Gönül isterdi kİ. bu ihtisas şubeleri şimdi bizde en İleri vaziyette olsun, bunlara alt bir çok fabrikalarımız bulunsun. Tabii olan şekil, gerilemek değil, daima İlerlemektir.
Küçük, büyük her sanat, babadan kalma bir geleneğe dayandığı takdirde kökleşir ve gelişir. Bizde İso milli sanatlar ve İhtisaslar, şahıslarla kaini... Kendi yerine oğlunu yetiştirmeyi düşünen usta hemen hemen hiç yok... Zaten, o İstese bile, oğlunda böyle bir heves yok...
Kabahat kimde? Hem babada, hem oğulda, hepimizde!..
Amerikan Askeri Yardım Heyeti Başkanlığına tayin edilmiş olan Tümgeneral VVİllinm H. Arnold beraberinde eşi olduğu halde özel bir askeri uçakla dün Roma'dan Anka raya gelmiştir.
Tümgeneral VVIIliam H. Arnold Etİmesğııt Hava Alanında Genelkurmay tklnci Başkanı Korgeneral Zekâl Okan. Genelkurmay İkmal Dairesi Başkanı Korgeneral Feyzi Vçaner tarafından karşılanmıştır.
Hava alanında kendisiyle görüşen gazetecilere. Tümgeneral Willlam H. Arnold, Tiirklyede bir vazifeye tayin edildiğinden dolayı duyduğu memnuniyeti belirtmiş ve buradaki vazifesinde muvaffak olmak azmini taşıdığını sözlerine İlâve etmiştir. Yukardakİ resimde generali, hava alanında karşılanırken görüyorsunuz.
PARİS HUSUSÎ BÜROMUZ BİLDİRİYOR
Doğu ve batı arasında kuvvetler muvazenesi
Batı Devletleri Kara Orduları Başkomutanı De Tassigny, harbin yakın olduğu ihtimalini Paris 8 (Hususi Büromuz bildiri-
yor.) — Batı Avrupa Kara Orduları Başkomutanı General de Lattre de Tassigny, şu sıralarda hiç evrak kabul etmemektedir; çünkü başını bile kaşıyacak vakti yok... Generalin, Ingiliz meslektaşı Mareşal Montgomery ve Batı Avrupanın diğer devletlerinin mümessilleriyle birlikte savunma plânlarını hazırlamakla meşgul bulunduğu Fontainebleau Şatosunda, büyük bir faaliyet hüküm sürmektedir. Çünkü, daha bir iki ay evvel, teçhizatı, talim ve terbiyesi mükemmel bir Avrupa ordusunun dört, beş yılda hazırlanması mevzubahs iken, Kore Harbi, bu müddetin bir, nihayet bir buçuk yıla indirilmesini icap ettirmiştir. Şimdilik, ancak kadro halinde mevcut olan tümenlerin, bu daracık zamanda hazırlanması için İnsan üstü gayret göstermek lâzımdır.
Mevcut plânlarda yapılan bu mâ-nalı değişiklik, haklı bir heyecan u-yandırmıştır. Acaba harp, kapının e-şlğine mi geldi? Yoksa 1952 ilkbaharından evvel mi çıkacak?
General de Lattre, meslckdaşlariy-le hemfikir olarak, bütün bu bedbin tahminleri reddetmekle harbi, içtinabı imkânsız telâkki etmemekte ve bilakis, mevcut istihbarata nazaran, terazinin sulh kefesinin ağır basmakta olduğu mütalâasındadır. Batı Avrupa Genel’Kurmayına göre, bilânço hâlen şöyledlr;
Ham maddeler: Amerikanın bu husustaki faikıyeti aşikârdır ve gelecekte bunun değişmesi için hiç hır sebep görülmememektedır.
Sınai seferberlik: Bu sahada da A-merlka o derece ileridir ki, Sovyet Rusya bu farkı, 20-30 yılda bile kapatamaz.
Kara kuvvetleri: Mao-Tse-Tung un Çinde muzaffer olması, bu sahada Sovyetlere, şimdilik bir faikıyet temin etmektedir. Fakat, hür milletleri, gayeye doğru sevketmeye muvaffakiyet elverirse, Amerika, Sov-yetlerin bu faikıyetini birkaç yılda telâfi edebilir.
jDenU kuvvetleri: Amerika bu sahada da falktlr. Bununla beraber, 19.55 te Rus denizaltı filosunun, sabık Alman filosundan 10 misli fazla olması tehlikesi de mevcuttur
Hava kuvvetleri: Bu sahada, §im-
General reddediyor dilik, her iki rakip de müsavi vazi-
yettedir. Rusya halen büyük gayretler gösteriyorsa da, 1955 te kimin faik olacağını, şimdiden kestirmek mümkün değildir.
Süper silâhlar (Atom v.3,): Bu sahada her iki tarafın müsavi olduğu tahmin edilmekte İse de, Amerikanın 1949 a kadar faikıyeti elinde bulundurmuş olması, bu tahmine fazla bir kuvvet vermemektedir.
iktisadi ve askeri ittifaklar: Rusya. peyklerle ittifaklar yapmakla, hür devletlerin birbirlerine yaklaşmalarına hizmet etmiştir. Strateji bakımından, Rıısyanın, elde ettiği üsleri takviye edeceği ve Uzakşarkta yenilerini ele geçirmeğe çalışacağı muhtemeldir.
Cihan umumi efkân: Cihanın bütün milletleri, hürriyetin müdafaası için birleşmişken, Rusya "Stockholm Sulh Beyannamesi" gibi mukabil tedbirlerle, bu beraberliği yıkmaya çalışıyor.
General de Lattre, bu bllânçodan şu neticeleri çıkarmaktadır:
1 — Amerikan faikıyeti, ham madde ve sanayi sahasında mutlaktır.
2 — Rusların, kara kuvveti bakımından faikıyeti telâfi edilebilir.
3 — Sovyetler deniz kuvveti, süper silâhlar, stratejik üsler ve cihan umumi efkân sahalarında zamanla faikıyeti elde etmek ümidindedlrler.
4 — Hava kuvvetleri meselesi, muadelenin yegâne meçhulüdür.
Bu neticelere göre, Amerika halen faik durumdadır ve bu itibarla âcil bir harp tehlikesi yoktur. Sovyetler Birliği, bu sahalarda ancak beş, altı yıl sonra faikıyeti ele geçireceğini ümit ettiğinden, 1950 ve 1951 yıllarında harpten kaçınacaklardır.
Tibet hakkında Hind - Çin müzakereleri
Londra, 13 A.A. (Afp) — Sunday Dlspatch gazetesi siyasi yazarının bildirdiğine göre, Komünist Çlnle Hindistan arasında Tibet hakkında müzakereler cereyan etmektedir.
Hindistan ın şu teklifleri İleri sürdüğü sanılmaktadır:
Çinin itibarî hâkimiyeti altında Tl-betin muhtariyeti ve Tibet hudutlarının teshiri.
Gazete Lassa Hükümetinin Tihetln istiklfıllnl müştereken temin etmelerini Hindistan ve Çinden talep ettiğini yazmaktadır.
Yurdda muhtar seçimleri
Ankara, 13 (Hususi muhabirimiz bildiriyor» — Bugün yurdumuzun her tarafında muhtar ve köy ihtiyar heyetleri seçimi yapılmıştır. Seçimlere iştirak nisbeti çok düşük olduğu vc bazı vilâyetlerde hâdiseli geçtiği anlaşılmaktadır. D.P. merkezinden alınan malûmata göre İstanbul, Balıkesir, Manisa ve Ankarada D.P. büyük ekseriyetle, İzmir, Gnziantep, KÎuraş, Tokat, Erzincan, Eskişehir, Bursa ve Aydında ekseriyetle başta gelmektedir. Zonguldak merkezinde Çaycuma. Karabük, Safranbolu ve Alaylıda ekseriyetle Tokadın 31 mahallesinden 20 mahallesinde seçimi kazanmıştır. Ada-nada şehirde şanslar müsavidir. Feke merkez kazasında Akhisar ve Alaşe-hirde D.P. başta gelmektedir.
Diğer taraftan C.H.P. merkezinden verilen haberlere göre Ankarada 27 D.P. ve 24 C.H.P., Adanada merkezde 11 C.H.P., 7 D.P., Ceyhanda 6 C.H. P.» 2 D.P. kazanmıştır.
Çanakkalede dunun
Çanakkale, 13 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Çanakkale İli muhtar seçimlerinde şimdi öğrendiğim neticelere göre şehir vo kasaba merkezlerinde vaziyet şöyledlr:
Çanakkale şehir merkezinde 3 D.P..
2 C.H.P., Bayramiç şehir merkezinde
3 D.P., Eccâbâddn 1 D.P., DP., 1 C.H.P., Gellboluda C.H.P.
iştirak nisbeti merkezde köylerde yüzde 90 dır. .Adaioıuınnda C.H.P.
İleride
Adapazarı 13 (Husus! bildiriyor) — İlçemiz 17
sine ayrılmış, bunlardan 9 mahallesinde C.H.P., 5 mahallesinde D.P., 2 mahallesinde Millet Partisi, 1 mahallesinde de müstakiller kazanmıştır.
1375 seçmeni bulunan Orta Mahallede D.P. ancak 24 oy alabilmiştir. Köylerden gelen haberlere göre ekseriyetin C.H.P. de olduğu anlaşılmıştır. Tasnif devam ediyor. Adapazarına bağlı Büyük Tcrfiye köyünde D.P. ile C.H.P, 124 er rey almışlardır.
Esklşehİrde seçim durumu
Eskişehir, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — ihtiyar heyeti vc muhtar seçimleri şehrimizde büyük bir sükûnla geçmiştir. Aldığım malûmata göre Eskişehir içinde 10 mahallede D.P. ve 5 mahallede de Halk Partisi adayları ekseriyetle kazanmıştır. Köylerden gelen haberlere göre C.H.P. şimdilik 25 köyde muhtarlığı ve ihtiyar heyeti seçimlerini kazanmıştır.
D.P. ancak 2 köyde kat1! olarak neticeyi kazanmış bulunmaktadır.
Ezlnede 3
4 D.P., 2
yüzde 32.
muhabirimiz seçim bölge-
•e
Atomun
tesirleri
Amerikada atom silâhından korunma mevzulu bir kitap neşre-dildi
ismi "Atom silâhla-başlıgını taşımakta-
atom bombasının öl-
VVashington, 13 A.A. (Afp) — Savunma Bakanlığı ve Atonı Enerjisi Komisyonu bir atom bombası hücumundan korunmak için ne yapmak lâzım geldiğine dair bir kitap neşret-miştir. Kitabın rının tesirleri" dır.
Kitap evvelâ,
dürücü tesirlerinden kurtulmanın en iyi çaresinin bomba patladığı zaman başka yerde bulunmaktan ibaret olduğunu hatırlatmaktadır.
Bombanın düştüğü yerden 800 metrelik çevre dışında kalanlar için kitap şu amelî tavsiyeleri yapmakta ve kayıpların tahdidi için pek çok şey yapılabileceğini temin eylemektedir.
Derhal yere yatınız vc vücudunuzun mümkün olduğu kadar az kısmını şualara arzetmeyl mümkün kılmak için hemen kıvrılınız. Böylece 10 saniye kalınız, en tehlikeli an bu suretle geçmiş olacaktır. Bunu takıp edecek dakikada meşum yarayı bertaraf edebilirsiniz. O zaman kurtulursunuz.
Kitap, atom bombasının çeşitli tesirlerini incelemektedir:
1 — Havada infilâk en ziyade hasara sebep olan patlamadır. Havada patlayan bomba infilâk noktasının altında bulunan yerden 800 metre çevre içinde her şeyi tamamiyle harap eder, bomba birkaç saniye zarfında öldürücü şualar neşreder fakat sonra radyo aktivlte bırakmaz.
2 — Toprakta infilâk eden atom bombası:
Bu bomba havada patlayanın yarısı kadar yerde hasara sebep olur, fakat radyo aktivite neşrederek geçtiği yerdeki her şeyi tahrip eder.
3 — Toprağın 15 metre kadar altında patlayan bojnba.
Havada infilâk eden bombadan az hasara sebep olmakta ise de yeraltı tesislerine karşı daha fazla tesiri bulunmaktadır.
Bu nevi bomba 240 metre genişlik ve 30 metre derinlikte bir kuyu açar.
4 — Radyolojik harp:
Bomba atmadan radyo aktiv ışığa tâbi tutulan şehir gayri kabili iskân hale gelmektedir.
Şehirde İştirak nisbeti yüzde 10-15 arasındadır. Köylerde İse bu nisbet yüzde 90 ı bulmaktadır.
Ankara. 13 (Hususi) — Demokrat Partiye gelen haberlere göre Çanakkale Bozcaadasında tam liste D.P. Aşayır’ın Başmakçı bucağında ezici çoğunlukla D.P., ödemiş, Kınık. Bayındır ve Dikili merkezlerinde tama-mlyle D.P., Kars’tan gelen ilk neticelere göre yüzde 70 D.P. kazanmıştır.
C.H P. ne göre de Ankarada Çankaya kazasında C.H.P., merkezde 30 C, H.P., 33 D.P., Yozgat’ın merkez kazasında ve Fethlycde C.H.P., Sıvasta 28 mahalleden 20 sinde C.H.P., Çankındıı 15 mahalleden 5 1 D.P., 5 i C.H.P., An-tepte merkezde C.H.P., Eskişehirde 27 köyün 25 inde C.H.P., merkezde 10 D.P., 5 C.H.P., Tarsusta 53 mahallenin çoğunda C.H.P. adayları kazanmıştır.
Balıkesir, 13 (A.A.) — Şehrimizde vo köylerde muhtar seçimlerine bugün saat 8 de başlanmış vo 17 de son verilmiştir. Cumhuriyet Halk Partililer şehrimizde mevcut 20 seçim bölgesinden yalnız 5 ino katılmışlardır. Bir çok köylerdo do teşkilâtları olduğu halde Halk Partisi buralarda da se-çimloro girmekten çekinmiştir.
Seçim bürosundan bu âna kadar a-lınan malûmata göre, şehrimizdeki 20 seçim sandığının ancak onunda tasnif bitmiş ve bütün Demokrat Parti adaylarının kazandıkları anlaşılmıştır.
Diğer taraftan Balıkesirln Kepsut ilçesinin Mahkeme Mahallesiyle, Ka-rahaliller vo Yedioluk köylcrindo do D.P. adayları kazanmıştır.
Merkez köylerinden birkaçı müstesna diğerlerinde D.P. adaylarının seçildikleri öğrenilmiştir.
Mersin, 13 (A.A.) — Sabah saat 8 de başlayan muhtar ve ihtiyar heyetleri seçimi İl ve ilçelerde tam bir sükûnet içerisindo geçmiştir.
Şimdiye kadar yapılan tasniflerde, seçimi, il merkezinde umumiyetle D.P. kazanmış bulunmaktadır. Zabıtlar seçim kuruluna v> parti merkezlerine gelmeyo başlamıştır.
Slvasta C.H.P. kazanıyor
Sivas, 13 (Hususî muhabirimiz Mehmet Ataker bildiriyor) — 28 mahalleden 24 ünü C.H.P., 4 ünü de D.P. kazandı.
ADANADA
Adana, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Seyhan vilâyetinin merkezi olan Adanada muhtar seçimlerinin tasnifi devam etmektedir. Katî netice henüz alınmamış olmakla beraber, 27 muhtarlıktan 13 ünü Demokrat Partinin, 13 ünü C.H.P. nln ve birini de müstakillerin kazandığı anlaşılmaktadır.
İlçelerle köylerden gelen haberler ekseriyetin hangi parti lehine İnkişaf ettiği hususunda sarih bir fikir vermemektedir. Demokratlar Adanada daha iki veya üç muhtarlık İçin henıiz ümitlidirler.
Millet Partisi Halk Partisinin lıktan on veya ması karşısında mokratların iyi demokrasi rejiminin nüvesini teşkil e-den muhtar seçimlerine her nedense alâkasız kaldıklarını beyan etmektedirler. Bugünkü seçimler münasebetiyle Seyhan Milletvekillerinden Reşat Güçlü gazetemiz için: "En fazla dikkati çeken nokta, iştirak nispetinin çok düşük olmasıdır. Kanaatimce buna en büyük âmil mevsim dolayıslyle halk ekseriyetinin köylerde, bağlarda ve yaylalarda olmasıdır.
Muhtar seçimlerinde bu partinin kazanması büyük mâna ifade etmez. Zira bu çlmlefde vatandaş reyini partiye ğll adaya verir. Nihayet muhtarın nunun emrettiği şekilde vazife gören dürüst, namuslu ve halkın İşlerini görebilen kimselerden olması İcap e-der. Seçimlerin neticesi bunu temin e-derse hangi parti kazanırsa kazansın bize sadece memnun olmak düşer,, demiştir.
ELAZIĞ’DA
Elazığ (Hususî) — Şehrin 11 mahallesinde seçimi C. H P., 5 mahallesinde D. P. kazanmıştır, lar baskı olduğunu İddia C. H. Partililer zafer İlân ediyorlar.
Bayındır ilçesinde muhtar seçimlerini D. P. kazandı
İzmir, 13 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — İzmir, Manisa vo Aydında muhtar seçimlerinin umumî görünüşü şehir vo kasabalarda halkın hayret edilecek kadar büyük alâkasızlığı yanında köylerde muhtelif kimselerin muhtar olmak istemeleri yüzünden nisbî bir alâkanın mevcudiyeti şeklinde tezahür etmiştir. Demokrat Partinin İktidarı almasından sonra halkımızda temadi edeceği anlaşılan «cçlm-lere karşı âdeta bir biganelik seziliyordu. Meselâ İzmirde saat 10,30 okluğu halde şu veya bu partinin tem-BİlcİHİ gelmediği için açılamıyan sandıklar vardı. Aynı zamanda saat 12 de şehirde gezip dolaştığım muhtelif yerlerde tok rey atılmıyan sandıklar da vardı. Akşam saat 17 den itibaren seçim kuruluna İlk neticeler gelmeye başlamıştır. İzmir merkezinde seçime İştirak nisbeti bazı sandıkta yüzde 9 dan başlıyarak yüzde 22 yo kadar yükseliyordu. Fakat umumî iştirak nlsbe-ti yüzde 20 d İr.
Köylerde iştirak nisbeti yüzde 45 e kadar yükselmektedir. C.H.P. tkiçeş-mellk mıntakasında 9 sandıktan 5 Indo neticeleri kazandığını 4 ünde kaybettiğini bildirmiştir.
Bayındır ilçesinde muhtarlıkların on büyük kısmını D.P. kazanmıştır. Son üç vilâyette seçimler sırasında en ufak bir usulsüzlük dahi olmamış ve İlgili valiliklere şikâyette bulunulmamıştır.
• •
seçime girmemiştir. Adanada 27 muhtar-13 ünü kazanmış ol-bağımsız çevreler de-hazırlanmamış ve
şu veya bir
se-de-ka-

Domokrat-ediyorlar.
Belçika Kabinesi
Prens Baudouin, Başbakanlığa Van Zeeland’ı tâyin etti
Brüksel, 13 (AP) — Belçlkanın Dışişleri Bakanı Paul Van Zeeland pazar günü 19 yaşındaki Prens Baudouin tarafından Başbakanlığa tâyin edilmiştir. Başbakanlık cumartesi günü eski Başbakan Jean Duvleusart ve Nakliye Bakanı W Sngers'e teklif edilmişse de her iki bakqn da bu vazifeyi kabul etmemiştir.
Prens Baudouin cuma günü parlâmentoda yapılan bir merasimden sonra Kıral Leopold’un kırallyet haklarını resmen üzerine almıştır. Bundan sonra hükümet mutat istifalarını Prense tevdi etmiştir.
Parlâmentolar Birliği, Avrupa B. Devletlerini kurmak istiyor
Strasbourg, 13 (AP) — Avrupa Parlâmentolar Birliğinin pazar günü ilân ettiğine göre, Birlikb 18-21 eylülde ls-viçrede yapacağı toplantı için Belçikalı Henri Spaak’ı fahri başkan seçmiştir. Avrupanın 350 delegesi ile moy-dana getirilmiş olan birlik, Avrupa birleşik devletlerini kurmak tasavvu-rundadır. Eylül toplantısında birlik Batı Avrupa »avunma meselelerini konuşacaktır.
İznılrden Koreye gitmek üzere hareket eden mehmetçlk, babasiyle vedalaşıyor
kurtarılan yaralı tankla
u
Bizi bu tanktan ayırmayınız. Sabaha kadar çalışır,
ârızalarım giderir ve muharebeye katılırız»
Kore (27 nci Amerikan alayı yanındaki hususî muhabirimiz Marguerite Hlggins bildiriyor) :
Dün akşam altı tecrübesiz gönüllü, kısmen arızalı iki Amerikan tankını kurtarmaya muvaffak olmuşlardır. Gönüllülerden yalnız 19 yaşındaki bir buldozer şoförü, motörden anlıyordu. Diğer beşi tamamen acemi idi. Tanklar, taarruzi bir keşif yapmak için, düşman hatlarının 29 dar derinliğine girmiş rikan birliğine teslim
Haftalardan beri, İleriye doğru yaptıkları bu İlk taarruz hareketi düşmanı gafil avlamıştır. En az 250 komünist ölmüş ve topçu ateşi bir çoklarını yaralamıştır. Kolbaşındaki bazı Amerikan grupları ve topçusu, düşmanın kuşatmasına düşütkleri halde, bu hareket sırasında Amerikalılar çok az zayiat vermişlerdir.
kllometre ka-olan bir Ame-edilmiştir. Amerikalıların
• 4
nu-sonunda yükselen Roberts, ateş a-
Şlrıjıı yakınında durum karışıyor
Tankların öncülük ettiği taarruz, düşmanın çoğunu, uykuda yakalamıştı. Taarruzun hedefi, Amerikalıların, Pusan istikametinde inkişaf eden komünist taarruzunun baskısı karşısında iki gün evvel terkettikleri Şinju şehri İdi. Taarruz hereketi, bu şehrin 4 kilometre yakınında tehlike kesbettl.
Muharebeye, roket takım mara eri olarak giren ve muvakkat tank şoförlüğüne 19 yaşındaki Teksaslı Ray komünist tanksavar topları
çarken, en öndeki tanklardan birinin üstünde bulunuyordu.
"Top ateşini görür görmez, tankın İCİne, yoldan ayrılarak pirinç tarlasına sapmasını haykırdım,, diyor.
Mermiler birinci ve ikinci tanklara isabet etti ve her ikisi de yanmaya başladı. Tank mürettebatı, alevler I-çinden dışarı atlamaya muvaffak oldular. Bununla beraber, yangın sönünce, tankların, hareket edebilir bir halde oldukları anlaşıldı.
Tanklar arızalandıktan sonra A-merlkahlar, ancak 1000 metre kadar ilerllycbilmlşlcrdir. Tepelere yerleştirilen toplarla, düşman kuvvetleri yol kenarındaki mevzilerinden atılmış ve takriben bir tabur miktarındaki ana kuvvet, karış kt rış ilerlerken, piyadeler, tepelerde ava yayılmışlardır.
Fakat, öncü kuvvetler gerisinde komünistler, yolu kayalarla kapatıyor ve makinelltüfck yuvaları kuruyorlardı.
Saat 17 ye doğru, alay knrarg&hı, başka bir birliğin sağ cenahtan, aynı zamanda yapacağı bir taarruzun tikim kaldığını haber aldı. Bunun üzerine, tabura, yol açarak geri çekilmesi emri verildi. Yoldan geçmek imkânı olmadığından, geri çekilme emri, irtibat uçağı ile gönderilerek havadan
Tabur besinde, yor:
“40000
»«
atıldı, komutanı, bu emir müvace-düşündüklerini şöyle anlatı-
dolnr kıymetinde Amerikan tankını yol boyunda bırakmaya hiç niyetim yoktu. Hemen gönüllü İstedim.,,
Tabur komutanının bu dâvetine İlk olarak, nefer Roberts icabet etmlş-Taarrıız birliği, yorgunluktan bî-blr
gecenin saat
birinde
halde.
tir. tap
Küre cephesinde ağır Amerikan tankı fuulljutte
mevziine döndüğü zaman, Roberts bana şunları anlattı:
“Tankla takriben 20 dakika kadar uğraştım. Buldozerden çok daha kolaymış, İdaresi! Gözümüzü periskoptan ayırmamak mecburiyeti de, oldukça garip!,,
öncü tankın topunu donatmak için, piyade onbaşısı Chrales Ebbercut ve nefer Harry Leonard. gönüllü yazılmışlardı. Hiç birisi Ömürlerinde tank İçine girmemişlerdi.
Geri hatlara doğru ateş saçarak çekilen tank, yoldan geçerken, sağdan soldan, çalılıklar içerisinden çıkan A-merlkan askerlerini de toplamaktan geri durmuyordu. Roberts diyor ki:
— Hiç birini geride bırakamazdık. Bu yüzden, alayın mevziine döndüğümüz zaman, yükümüzü fazlasiyle almıştık.
Kısmen arızalı İkinci ve Arızasız iki M-26 tankının takip ettiği rehber tank, siperde mevzi aJmış müteaddit düş-
man makineli tüfek yuvası önünden geçmiştir.
Onbaşı Ebbercut
— Ateşimin oldukça isabetli düştüğünü zannediyorum, dedi. Bir hayli düşman Öldürdüğüm muhakkak! Bazılarını, düşerken gözümle gördüm.,,
Geri çekilirken oldukça zayiat veren tabur, mevzie döndükten sonra gönüllü tank mürettebatı, hemen tabur komutanına gitti ve Roberts, komutandan şu ricada bulundu:
— Efendim, bizi bu tanktan ayırmayın. Biz sabaha kadar ârızalarım giderir, muharebeye hazır ederiz.
Roberts, komutanla görüştükten sonra, ümitli görünüyordu.
— Çocuklar, galiba istediğimiz olacak. Alayda, tank kullanacak başka kimse yok. Bundan sonra artık ayağımız yerden kesildi demektir. Nasılsa başımız derde girecek. Hiç olmazsa,
99
altımızda tekerlek bulunsun.
1
I V*
Koreye gidecek bir Türk askeri, ailesiyle birlikte



800 bin kişilik bir Çin ordusu Tibet'e taarruza hazırlanıyor
Tibet Ordusu ise
edilmiş 10.000
Hongkong. 13 (AP) — The Standard Sunday gazetesinin yazdığına göre. Sikang-TIbetnn bölgesinde konaklayan 800.000 kişilik bir Çin kuvveti Tibete karşı harekete geçmek ü-zerc Pekinden emir beklemektedir.
Haberi güvenilir kaynaktan aldığını ilâve eden makale şöyle devam etmektedir: "Komünistler tarafından
talim ve terbiye edilen Çin ordusunun vazifesinin, yalnız Tibet i Lâmaların e-llndcn kurtarmak değil Hlndistanı
Churchill’in Fransada yaptığı konuşma
ancak fena teçhiz askerden ibaret
Başbakan Nehrunun, Amerika ve tn-gilterenin elinden kurtarmak olduğu bildirilmektedir.,.
Viyana, 13 A. A. (AFP) — Noua Wiencr Tageszoitung gazetesinin bugün bildirdiğine göre, pek fena şekilde teçhiz edilmiş 10.000 askerden ibaret Tibet ordusuna tanınmış dağcılardan Heini Harrer kumanda etmektedir. Bu gazeteye göre, Harrer bir arkadaşı ile birlikte HlnıaJâya Dağında tetkiklerde bulunurken (kinci Cihan Harbi çıkmıştı. İki genç Nepal’e, oradan da Tibete sığınmışlar, Lassa’da I-yl kabul görerek hükümetin itimadını kazanmışlar ve kendilerine Tibet tabiiyeti bahşedilmiştir.
Son zamanlarda komünistlerin Tlbe-te taarruz etmek ihtimalleri belirince Heini Harrer’e başkumandanlık vazifesi de tevcih edilmiştir.
TAHSİL KUPONU
I
ordusu teklifinin ancak Fransa
Avrupa ordusu fikri, ancak Fransızlarla Almanların barışması neticesinde gerçekleşebilir
Nancy, 13 A.A. (United Press) — Winston Churchill dün 10 bin Fransız önünde yaptığı konuşmada Avrupa
ve Almanyamn barışması neticesinde lir. Strasbourg’dan uçakla Nancy'ye gelen Chıırchill bütün AvrupalIların işbirliği yapmaları gerektiğini söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
"Siz, Almanya ile birlikte gayret sarfederek, Almanyamn Avrupa Konseyine girmesini sağladınız bu büyük bir başarıdır. Ruh ve düşüncenin aağladıklari zaferin mânası ekseriyetle hır şehri zaptetmekten doğan zaferin mânasından daha derin-dlr.”
mümkün olabileceğini söylemiş-
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak İçin »-sağıdaki kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-labllecekslnlz.
Tafsilâtını her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.

leni İstanbul’un
KLTPÖNV


==7
Sayfa 4
YENİ İSTANBUL
14 AgUAtOB 1950
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
I
Muharrirlerin soyadı alfabe Riraalyle her gün bir tanesi neşrolunacaktır.
PANAYIR
Siyasî mimarlık
Yazan : Fözıl Ahmet Aykaç
mürit oldunuz?
(Mirşld-i-kâmil) Halbuki kendim (tccerrüd) için do
KOMŞULARIMIZ
Yazan
Niyazi Akı
HER zamanki gibi bu ylı da tatili geçirmek İçin Patrlça Adasına gelmiştik. Buranın güzel havasından, gözler İçin sonsuz bir zevk olan manzaralarından başka harabelere mahsus sessizliğini de seviyorduk. Küçük nahiye, kazaya bir buçuk mil süren bir deniz yollyle bağlıdır. Tekerlekli nakil vasıtası, mevsiminde kısa bir zaman için görünür ve hemen kaybolurmuş.
Adada, bizim gibi yazı geçirmiye gelenlerden ziyade yerlilerle ahbap olmuştuk. Daima aynı sokakta, hattâ aynı evde oturduğumuz için, komşularımız, kendilerine veda ettiğimiz zaman üzülecek ve dönüşümüzde sevinecek kadar bizi benimsemişlerdi. Kimseye İyilik edemiyorduk, kötülük de etmiyorduk. Bizi buz bulduklarım söylüyorlar, geldikçe de içlerini dökmekten çekinmiyorlardı.
O gün karıncaları bile gölgeye kaçırtan bir sıcak vardı. Erimiş şeffaf bir mayii andıran hava, okaliptüs yapraklarının sivri uçlarından sanki damla damla toprağa iniyordu. Her yere, renkleri silecek kudrette beyaz bir ışık hâkimdi. Deniz, üzerine güneş düşmüş bir ayna gibi gözleri kamaştırıyordu. Bütün gece uykusuz kalan balıkçı sandalları, kumların serin yastığına başlarını koymuş, derin bir uykuya dalmışlardı.
Hüseylnle ben, kahve duvarının gölgesine sığınmış, yarıdan fazlası toprağa gömülü uzanıp yatan bir dorik sütun üzerine oturmuştuk. Ben, yastağaç üzerinde beyaz ahtapot etlerini doğruyordum; o da yanma sıraladığı paragatları yemliyordu. Biraz ilerimizde birkaç balıkçı, kahve duvarına astıkları ağlan tRmir ediyor, akşam hazırlığı yapıyorlardı. Duvarın dibine çömelmiş, bAğdaş kurmuş başkaları da. yedek mekiklerini kulaklarının arkasına yahut kasketleriyle şakakları arasına kıstırmış, bir makina hıziyle durmadan bar-bun ağı örüyorlardı. Zaman zaman kahve içiyor, Hüseyinle geçen yıllarda Mırmıralar’da tuttuğumuz sar-goslardan, bir gece oltalarımızı kopararak balıklan birer birer toplayıp giden deniz kaplumbağalarından konuşuyorduk.
Bir aralık Hüseyinin iskele tarafına dikkatle baktığıriı farkettim.
Günün bu kaynar saatlerinde ne motor, ne de sandal gelirdi. Döndüm, baktım, iskeleye yanaşan bir sandal, iki yolcu çıkarmıştı. Bunlar dört ev yukarımızda ihtiyar bekâr davılari.v-İe beraber oturan İki kardeşti. Başımı çevirerek tekrar yem doğramıya koyuldum. Fakat, Hüseyin hâlâ bakıyor ve kcndJ kendine söyleniyordu:
— Y’azık oldu... genç yaşında yazık oldu.
Yüzüne bakarak sordum:
— Kime yazık oldu?
— Munaya.
O zaman iki kardeşe dikkatle baktım. Blribirinin elinden tutarak yürüyorlardı. Büyük şehirlerde elele yürümek hiç de garip değildir. Fakat buralarda, hele bu yaşta, ancak hastalar yedenlr.
Musa, yirmi altı yaşlanndA, orta boylu, güçlü kuvvetli bir delikanlıydı. Elinden tutan kız kardeşi, kendisinden bir kaç yaş küçüktü. Musa-nm hareketsiz başı, muvazenesiz a-dımları ve boşlukta bir yere mak korkusundan ileri gelen dütlerl, her şeyi anlatıyordu, laştıkları zaman sordum:
— Ne vakit oldu?
— Evlendiğinin ertesi günü.
— Deme!
— Sakize teyzeyi bilirsin; senin i-yi ahpabındır. İşte onun kıziyle evlendi. Kız, eski nişanını oğlan çapkındır diye attı. Musaya vardı. Musa çalışkandır. Evlendiğinin ertesi günü kazadaki demirhaneye gidiyor, biraz çalışıyor. Fakat bir an, gözlerinin karardığını, bir şey görmemeğe başladığım anlıyor. Her nasılsa eve dönebiliyor. Kör olduğunu ilk o-larak kamına açıyor.
— Kadın ne yapıyor?
— Ne yapsın... üzülüyor, ağlıyor.
— Doktora gönderdiler mi?
— Doktorun lâfımı olur... ne İzmir! kaldı, ne îstanbulu. Doktor doktor, hastane hastane gezdiler. Birkaç a-ğaç zeytinleri vardı, sattılar. Karısı boynundaki bcşiblrliği bozmuş. Kız kardeşi, elişiyle biriktirdiği birkaç kuruşu harcamış. Fakat, odasını ki-Htliyen, yemeğini ayrı yiyen dayıları yok mu?... metelik yardım etmemiş. Cimrinin muhtarlıktan vurduğu parayla çeşme yapsalar, su akmıyacak. Bazı kimseler kızın eski nişanlısı büyü yaptırmıştır dedikleri için, hacıya hocaya da okuttular, lâkin hiç biri fayda etmedi.
Ertesi gün sabah serinliğinde, pencere önüne oturmuş, bir mecmuayı karıştırıyordum. Baktım Sakize teyze geliyor. Bir dinde bir tas süt, Ö-teklnde iki salatalık vardı. Onunla konuşmak istiyordum. Pencere önüne gelince, benden önce davrandı:
— Sarışın oğlum, tavuklarım her gün altı yumurta yapıyor ama, sana bu tatil ancak iki üç tano vereceğim.
— Sağol Sakize teyze, hiç vermesen de olur.
— Yo, yoo... nerde küçükler, zaten onlar için vereceğim.
Sesi kulağıma eskisi kadar kuvvetli gelmedi, köşesinden la duyuran farfara bir ra denecek lu Sakize teyzeyi bu yıl çok durgun ve Âdeta ufAk tefek buldum. Böyle bir iki kelime savurarak küs gibi geçişinden anladım ki üzüntüsü çok büyük. Arkasından baktım, kızı Zeh-ranın evine girdi. Onu hemen her gün birkaç defa oraya girerken görmek mümkündü. Bir karınca gibi, tane bulursa tane, sap bulursa sap taşıyordu.
Aynı günün akşamı, Sakize teyzenin albinos denecek kadar ak pak ikinci kocası Emin dayıyı da, üvey kızının kapısı önünde gördüm: keçilerini otlatırken kırdan topladığı kuru çam kozalaklarının bir kıamını kapı önündeki tek basamağa Jtina i-le diziyordu. Onu. gündüzün ln«an-lar arasında hiç görmedim diyebilirim. Hayatının çoğu kırda Babah şafaktan önce dört önüne katarak gider, akşam, seçilmez olunca dönerdi.
Musa ile henüz konuşamamıştım. Fakat her gün görebiliyordum. Bizim sokağın bir tarafı tamamen açıklıktır. Orada bamya ve bakla tarlaları uzanır, beri tarafında da çoğu sakız biçimi kâglr evler. Burada, sokağı yarı yerine kadar kireçlemek gibi güzel bir Âdet vardır. Orası e-vin bir parçası sayılır. Zaten yazın.
• •
ancak kışın zeytin
fakat gurur-yeri
• •
çarp-tered-Uzak-
Halbuki onun, bir sokak ötekine kendini kolaylık-sert ve erkeksi bir sesi, konuşma tarzı vardı. Kakada r esmer ve iri vücut-
> •
• •
geçerdi, keçisini renklor
senin çeyizinden ve zen-Kalbin ve güzelliğin, sürmez, biri
gün dovrillrken, kadınların ev önüne çıkıp oturmaları da. adaya mahsus bir başka âdettir. O zaman merdiven basamaklarına kumaş kırpıntılarından dokunmuş kilimler serilir, sokağa tabure veya aandalyeler atılır. bir yandan eğlrllir, bir yandan Örülür, bir yandan da konuşulur. Mu-sayı, her akşam dört ev yukarıhızdaki kapılarının tek basamağına oturmuş görüyordum. Karşısında, kız kardeşi Esmos ve karısı, durmadan bir şeyler Örer ve İşlerlerdi. Etraflarını bir genç kız ve kadın kalabalığının sardığı da olurdu. FakAt, bu kalabalığın arasında, yüzü, ufka İnen güneşe doğru dönük, aesslz ve hareketsiz o-turan Musa, karanlık dünyasındaki yalnızlığını muhakkak ki daha acı hissederdi. Gözlerinin önünde gittikçe koyulaşan, neftî kümeler halinde boğaza kııdar inen zeytinlikleri, u-zaklarda. ufukta, yaklaşan gurubun her an dcğlşon renkleriyle süslenip, sonra gölgelonen Fener Adasını a-cabA şimdi hayalen mi seyrediyordu? Belki. Fakat, şu anda o taraftan yüzüne akseden zayıf ışığın birdenbire zenginleşerek yahut perde perde gelişerek, göremediği dünyayı tekrar aydınlatmasını beklediği bir gerçekti, ileriye doğru uzanan yüzünde, bu özleyişin ifadesi vardı.
Bu hareketsiz başı, zaman zaman ancak karısının sesi döndürebiliyordu.
Zebranın siyah kıvırcık saçları, esmer bir yüzü, iri yeşil gözleri vardı. Yüzx:e güzel denemezdi. Fakat o. kulaklarına takdığı hilâli altın küpelerle ve saçlarına iliştirdiği beyaz bir çiçekle. yüzünü sevimli ve güzel göstermesini çok iyi biliyordu. Buna mukabil gayet ölçülü ve kıvrak vücudunda, yanından geçenleri döndürüp baktırabllecek bir cazibe vardı. Kocasının kör olduğu duyulur duyulmaz, eski nişanlısı kapılarının önünden bir defa geçmiş, fakat bilinmiyen bir sebeple bir daha semte bile uğramamıştı. Geçmiş yılların bu Zehra-sından, bugün sadece mat bir esmerlik ve daha büyümüş iki yeşil göz kalmıştı. Zayıflamış» kararmıştı. Artık ne kulaklarında küpe, ne de saçlarında çiçek görünüyordu. Yatağa düşmemek için büyük bir gayret sarfet-tiği belliydi.
Evimiz, yolları üzerindeydi. Zehra olsun. Eamoş olsun bize sık sık uğrarlar, ya ev sahibimizle yahut karımla konuşurlardı. Sabahleyin Es-moş gelmiş, kasabada satacağı bir masa Örtüsünü belki bize yarar diye gitmeden önce karıma göstermiş, biraz da konuşmuşlar. Esmoş sözlüymüş. Delikanlı askerdeymiş; daha 1-kl yılı varmış. Ağabeyisl gözlerini kaybedince, küçük drahomasını savletmiş, şimdi sıra çeyizine gelmiş, onu da böyle parça parça »atıyormuş. Anlatırken iri siyah gözleri dolmuş, ümitsizliğin derin çizgiler açtığı güzel beyaz yüzünü, yaşlar yıkamış. Karım teselliye çalışmış:
— Esmoş,
drahomandan daha büyük İki ginliğin var:
— Neye yarar, çok durur öbürü söner.
— İki yıl, senin yaşındakiler için I iki gün kadar çabuk geçer. Sözlün askerden döner. Bugün kaybettiklerini o zaman beraber toplar, beraber yaparsınız.
Hayatin gerçek yüzünü, çocukluğundan beri elinde tecrübeyle tanıyan Esmoş, cevap vermiş:
— Doğru... iki yıl belki de çabuk geçecek, fakat ya beni yahut onu değiştirecek.
Çeşitli renklerle işlenmiş yuvarlak masa örtüsü cidden zarifti. Karım, ondakl işleri inceden inceye anlata- | rak takdir duygusunu bana da adi- j îadı. Adanın en güzel kızlarından biri sayılan Esmoş’un, meğer dişlerindeki hüneri de anhyanlar tarafından pek beğenilirmiş. Satın aldığı örtüyü çok beğendiğimi, fakat bizim yuvarlak masamız olmadığını söylediğim sırada karım, oda kanısındaydı. Durdu, bir an bana hayretle baktı, sonra:
— Esmoş’un var, diyerek çıktı.
Bulamıyacağım bir cevabı boş yere aramaktan kurtulduğum için, odada yalnız kalışıma çok sevinmiştim.

Esmoş, Zehra, Sakize teyze ve E-min dayı, yuvalarına çöken bu beklenmedik kederi derece derece bölüşmüşler. her şeylerini vermek pahasına da olsa Musanın karanlık dünyasını hiç olmazsa şefkat ve sevgiyle aydınlatmıya azmetmişlerdi. Vakaa onu, günün muayyen saatlerinde iki tenekeyle cami avlusundan su almıya götürüyorlardı ama. rahat bir hayat sağladıkları da aşikârdı. Bunu, Musa ile konuştuğum zaman anladım.
Bir sabah Sakize teyzeden Esmoş’-la birlikte dönüyordu. Buyur ettim. Esmoş eve gitti. İkimiz karşılıklı kapı önündeki merdivenlere oturduk. Üzerinde kolları sıvalı temiz hâki bir gömlek, siyah bir pantalon, a-yaklarında kahverengi bezden kauçuk ayakkabılar vardı. Yüzü renkli ve sıhhatliydi. Geniş omuzları, bana geçen tatilleri hatırlattı: Kara Os-manın kayığlyle inbat havalarda a-daya dönerken volta yapacağımız zaman. rüzgâr altındaki küreğe daima o geçerdi. Şimdi bembeyaz olan ellerinde vaktiyle kömür ve yağ lekesi eksik olmazdı. Şimdiki düşünür haline zıt olarak o zaman tamamen hareketti.
— Buyur etmeseydiniz galiba gö-rüşemlyeccktlk. geleli çok oldu mu?
— Çok olmadı Musa, seni her gün görüyordum. lâkin görüşmek için fırsat düşmedi.
Sesime doğru çevirdiği yüzünde bir sevinç İfadesi belirdi. Gözleri bakıyor gibiydi. Fakat onlarda, gören gözlerin karşısındakine sirayet eden heyecan ve canlılığım bulmak imkânsızdı. Karanlık bir boşluğa açılan renkli iki yuvarlak hissini veriyorlardı. Karşımdaki, sadece «es. koku ve dokunma Âlemleriyle dolup boşalan bir İnsandı.
Başını çevirdi, bir müddet bir şey nezmiyo çalışır gibi durdu, sonra yine döndü:
— Henüz havalar sıcak, lemlye başladığı zaman değil ml?
— Öyle Mum... muhacir bi.
• *
• •
• •
siz, scrln-gldersinlz.
kuşlar gi-
—Eskiden kuşlara bakar, onlar gibi uçmayı özlerdim. Şimdi ise sadece yürümeyi.,, tek başına yürümeyi... beni bir yük hayvanı gibi yediyorlar.
İhtiyar bir insan sesiyle ağır ağır konuşuyordu; durdu, hüzün dolu yüzünü ufuklara doğru çevirdi.
Uzaklarda, hemen bir rüzgarın uğradığı küçük bir tepe üzerinde bir çocuk fırıldağı hissini veren beyaz yelkenli bir yel değirmeni, keyifli
keyifli dönüyordu. Zeytinliklerin nefti ve gümüşî dalgaları, çamlı tepelerin eteklerino tırmanıyor, yu karlarda yıkık bir manastırın kasvetli sl-lûeti, göklerin berrak mavisini bulandırıyordu.
Biran hor şeyi unutmuş, aynı yerleri beraber seyrediyoruz sanmıştım. Halbuki o, buğulanan gözlerini benden kaçırmıştı. Ona günün birinde tekrar görebileceğini söylemek, onu çok uzun vadeli, belki de hiç bir zaman gelmlyecek bir saadetin sevinciyle avutmaya kalkışmak, yersiz o-lurdu. O, bu devreyi atlatmış, büyük ıstırabına rağmen durumunu kabul etmişti.
— Musa, dedim, yeryüzünde yürümeden yaşıyaniar az değil» İki ayağını birden kaybetmiş insanları «en de gormüşsündür. Halbuki sen sağlam ve sıhhatlisin. Sana gözlerini bir anda kaybettiren kader, yine bir anda verebilir. Lâkin bunun gününü Tanrıdan başka kimse bilemez...
Yumuşak bir sesle sözümü kesti:
— Doğrudur, bilemez ve veremez. İnsanlar denediler, fakat veremediler. w ” ir*-w 1.. ... .....j
— Yine de ümidini kesme. Yeni ilâçlar, yeni usuller bulunuyor, hiç ummadığın bir zamanda görebilirsin.
— Hiç sanmıyorum.
— Belki de haklısın. Lâkin hayata dönmek için, göreceğin günü beklemekte haksızsın. Çünkü sen bu dünyayı hiç olmazsa yirmi beş yıl gördün. Ekinlerin sarısını, ağaçların yeşilini, çiçeklerin çeşitli renklerini, denizin mavisini ve kudurduğu zamanlardaki muhteşem halini seyrettin. Güneş ışığının vurduğu tarafın Aydınlık, diğer tarafın gölge olduğunu biliyorsun. Bulut dediğim zaman, hayalinde, mavi göklerde dolaşan beyaz, kurşunî, turuncu, kırmızı yumuşak kümeleri canlandırabiliyorsun. Hatırladığın zaman sevdiklerinin, tanıdıklarının simalarını tarif edebiliyorsun. Bugün uçuşlarını göremediğin kuşların sesini duyuyor, hangisine ait olduğunu pekâlâ seçebiliyorsun. Doğduğu gün dünyayı karanlık bulmuş ve ölünelye kadar o karanlık âlem İçinde yaşamış olanları düşün.
— Benim yalnız gözlerim kaybolmadı, işim... arkadaşlarım...
— Arkadaşların kaybolmadılar, sadece ayrı düştünüz; sonra sen sevdiklerinin arasında yaşıyorsun.
— Sevdiklerimin arasında yaşamam iyi, lâkin onların nereden getirdiklerini bilmediğim yiyeceklerle beslenmek, hiçbir iş yapamamak... işte bu beni öldürüyor. İçim do kor olacak.
— Haklısın, bu şekilde evde oturdukça düşünecek, düşündükçe üzüleceksin. Sen. çalışmalı ve arkadaşlarının yanına dönmelisin.
— Ben ne iş yapabilirim?
Birdenbire durdum. Böyle bir sualin cevabını o âna kadar düşünmemiştim. Demirhanedeki işi imkânsızdı. Başka bir iş... ona, bakmadan ve görmeden yapabileceği bir iş lâzımdı. Birden gözlerimin önüne, yedek mekiklerini kulaklarının arkasına yahut kasketleriyle şakaklarının arasına kıstırmış, bir taraftan gelip geçenle konuşan, diğer taraftan bir makine hıziyle ağ Ören balıkçılar geldi.
— Balık ağı öremezmlsln Musa? Onların delikleri için kamıştan ölçüleri vardır, ilmikleri de sayı ile yapılır. öğrenip ellerini alıştırdın mı yeter, balıkçıların örücüye çok ihtl-yaçları var.
— Sekiz on yıl evvel trataya tayfa olarak giderdim. O zamanlar merak etmiş çeşitli ağ tim, ama yıllar
— Zararı yok On beş yirmi kederiyle eskisi madiği için onu Yüzünde evvelki gibi teriyle kazananlara mahsus güven ve tevekkül okunuyordu. Zigardel’in kahvesine tek başına gidip gelmeyi, temiz ve oldukça hızlı ağ örmeyi öğrenmişti. Artık o da diğerleri gibi hem konuşuyor, hem örüyordu. HaU tâ şakalara bile sözle iştirak etmiye başlamıştı.
•«
• 4
• •
örgülerini öğrenmiş-geçtl...
bir dene!
gün geçmişti. Musa kadar başbaşa kala-unutur olmuştu, hayatını alın
*
Dün Zehrayı gömdük.
Birdenbire yatağa düşmüş, yanında gözünü kırpmadan bekliycn annesinin elini bırakmadan üç gün yatmıştı. Bu müddet zarfında hiç konuşmamış, gözlerini bir defa olsun açmamıştı. Yanına uğrıyanlar arasında, yattığı gün öldüğünü söyllyenler de vardı. Hiç ıstırap çekmemiş, sanki tatlı bir uykudan rahatça ölüme ge-çivermişti.
Adada kaldığımız müddetçe Sakize teyze bir daha bizim sokaktan geçmedi. Musa en mesut gününde olduğu gibi, en acı gününde de işino gitmiş, yarım bıraktığı bir ağ parçasını tamamlamıştı. Fakat her akşam işinden dönünce, karısının mezarını ziyaret etmeyi âdet edinmişti. Oraya Esmoş’la birlikte dört defa gitmiş, yolu ezberlemişti.
Aradan bir ay ya geçmiş, ya geçmemişti. Bir akşam beraber gitmemizi teklif etti. Geniş siyah taşlarla döşeli, zikzaklı dar sokaklardan, yıkık kilise Önünden geçmiş tozlu kır yoluna çıkmıştık. Sağımızda susam renkli bir kumsal uzanıyordu. Yolun solundu, incir ağaçlarının perdesi arkasında bağlar vardı. Musa çok rahat yürüyordu. Bir aralık büyük bir İncir ağacının yola doğru uzanan dalından sakınır gibi bir hareket yaptı. Mezarlığın kapısına geldiğimiz zaman durdu ve:
— Size bir şey açacaktım, onun 1-çln beraber gelmenizi dedi.
— Buyur Musa seni
— Her akşam buraya llyor musunuz?..
— Evet.
— Her gelişimde etrafımı Adeta daha aydınlık buluyorum. Etrafımda sanki gölgeler ve aydınlıklar beliriyor. Karımın mezarında dua ediyorum. Her duanın sonunda şükredip ellerimi yüzüme götürüyorum, işte ne olursa o zaman oluyor. Gözlerime sanki İki avuç dolusu nur serpiyorum.
O anda, biraz evvel İncir dalından sakınmanın zannettiğim gibi bir tesadüf olmadığını anladım.
— Kader, kaybettiğin gözlerini sana bir gün yine verebilir, demiştim. Duanı daha yürekten yap Musa, karının ruhu da senin yardımcındır.
Gözlerinde bolki de yaşların verdiği bir parıltı ve hafif bir canlılık vardı. Elimi omuzuna koydum.
— Sen git ben burada bekllyeyim, dedim.
Kemerli kapının, hâlâ ılık olan taş eşiğine oturdum. Akşam olmasına rağmen sıcak bir günün bıraktığı a-ğır bir hava vardı. Ortalıkta hafif
• • • •
teklif ettim.
dinliyorum. geldiğimi bi-
— Politikada şeyhiniz kimdir? Şimdiye kadar kimlere
— Hiç kimseye!
— Niçin?
— Çünkü (Tekke) tabiriyle o Alemde kendime göre bir bulamadım! En ziyade gördüğüm, politika sporcuları idi. bir filozof, bir mütefekkir arıyordum. Ona rastlamayınca
yaşamayı üstün saydım ve mümkün olduğu kadar fazla okumaya çalıştım. Kanaatim şudur: Yarım asırdan beri bir çok defa kendimizi garplılaştırıyoruz vehmiyle garbı farklılaştırmak jimnastiği yaptık. Kırk türlü yaygaraya rnğmen!. En yeni fikirler diye işitmekte olduğum bir çok düşünceye gelince; bunları da basın sayfalarında yine yarım asırdan beri sık sık görmüyüm-dür. O sebeple bir çoğundan tamamiyje bıkmış bulunuyorum! İnandım ki, aziz yurdumuzda gerçek bilgi, cahillerin vahimesinde türeyen masallarla değil, hakikî bilginlerin şarlatanhksız olarak getirebilecekleri İlimle ba-nndınlabillr! Başka büyüye itikadım yok azizim!
— No kadar hüzün verici bir üslûpla konuşuyorsunuz! Biz ki, (profesyonel) kötümserliği hiç sevmezsiniz; içiniz, bugün neye böyle karanlık, anlamadım!
— Karanlık değil, zaten karanlık bile olsa, İnanırım kİ, sehersiz gece yoktur ve İngilizlerln daima dediği gibi gece karanlığına kızmaktan faldo çıkmaz; marifet, vaktiyle kandil tedarik etmektedir. Benim öteden beri gördüğüm ve söylediğim şu; demek İstiyorum kİ. hiç bir hasta, etrafında koparılacak şamata ile iyi olmaz; ona başlıca lâzım olan şeylerse meçhul değildir. Fakat dikkat ediyorum; biz o noktalara dikkatimizi sarfetmekte çok defa hasis davranıyoruz.
— Peki ama, siz memleketimizde şimdiye kadar bir çok kıymetli edip, değerli şair, kahraman asker, cesur kumandan, fedakâr vatansever, ateşli İnkılâpçı, feragatli rlnden, hislerinden duymadınız mı?
— Tanımamış
3
Amorlkurı Arkadaşlık Teşkilâtı Yardımlaşma Organının Frunsadakl çalışma atölyelerinden biri
ır "v 1
k Sı?

Milli Türk Talebe Federasyonunun dikkatine:
A
idealist vesaire tipleri tanımadınız mı? Bunların fikirle-istlfade etmediniz mi? Kendilerine şükran ve hürmet
Amerikan arkadaşlık
olabilir miyim? Elbet tanıdım, hem de pek büyük «evgl ve saygı ile! Hepsinin vücudü, bu toprak için, ayrı ayrı İftihar mevzuudur. Rastlayamadığım şey, - yukarıda da söylediğim gibi - büyük çapta siyasi mütefekkir oldu, nasıl anlatayım? Bir nevi sosyal mühendis... Yani (Türkiye) dâvasını (nasyonal) ve (enternasyonal) manzarasının bütününde görüp kavrayan ve o suretle muadeleye koyabilecek ölçüde olan kafalar... Vaktiyle merhum (Ziya Gökalpı, bu alanda bir deneme yapmak istemişti. Adını hürmetle ve rahmetle anarım... Ancak kendisinin böyle bir dâvayı, tekmil unsurlariyle kavrayabilmesine yetecek kadar garp kültürü yoktu ve yaptığı şey - biraz da zamanının zaruretleriyle - başka bir mahiyet alır gibi oldu. Yani kendisi tam tartida bir manevi mimar olmaktan ziyade, sosyoloji yo-Hyle İttihat ve Terakkinin (Fetva Eminliğine) doğru istikamet değiştirir gibi göründü. Ancak bıraktığı eser değerlidir ve (enteresan) dır. Ve hep-pimlz hatırası Önünde saygı ile eğilmiş bulunuyoruz.
— Unutmayınız kİ, bugiln yepyeni bir hayatın eşiğindeyiz!.
— Yalnız biz değil, bütün dünya! Onun için, şimdiden sonra bütün faaliyetimizi, kısır politika maceralarlyle israf etmek hakikaten günah olur!
— Hatırlar mısınız; bir zamanlar, bir devlet plânı lâkırdısı olmuştu? O baptaki fikriniz ne?
— Geçenlerde bu mevzua dair hayli konuştuktu sanıyorum ve bu fikrin en seçkin cihan mütefekkirleri kafasında aldığı bazı orijinal manzaralardan bahsedildi. Ancak hulâsa olarak şunu söyllyeylm; bizim şimdiye kadar en eksik tarafımız “tam gerçeklik” oldu. Bir çok şey yapmak istedik; fakat acele ve sathî olarak!. Plân dâvasında da aynı zihniyetle hareket edilirse yine bir çok emek boşa gider! Şimdiye kadar görüldüğü veçhile!.
bir fesleğen kokusu uçuyordu. Musa beş altı mezar arasından geçti, sonra bir mersin ağacının altında durdu. Yüzünü, ufukla birleşen güneşe doğru çevirdi. Duasına başladı. GÜn, kül rengi denizin hareketsiz yüzünde turuncu, narçiçeği ve yakut arasında titrlyen geniş bir yangınla bitiyordu.
Adada onbeş gün daha kaldık. Ayrılırken komşularımıza teker teker veda ettik. Esmoş bizi ümit dolu güzel yüzüyle uğurladı. Sakize teyzeyi
kapısının önünde buldum. Biraz daha ufalmış, sessiz ve dalgın oturuyordu. Elini öptüm. Gözleri doldu. Sırtımı sıvazladı. Emin dayıya selâm bıraktım Musa bizimle beraber iskeleye kadar geldi. Elini .sıkarken artık adadan hiç ayrılmıyacağını söylüyordu. Günden güne canlanan gözlerine baktım. Orada, kıvırcık siyah saçlarında beyaz çiçeği ve kulaklarında altın hilâli küpeleriyle Zehranın sevimli yüzü gülümsüyordu.
Öğrenmek
i Hicrî
— »evval
30
1369


VAKİT
Güneş öğle İkindi Akşam
Yatsı îmcâk
19 5 0 Ağustos
Pazartesi
VASATİ
6.06
13.19
17 .09
20.10
21.53
4.15
Rumî
Ağus,
1
1366
EZANİ
9 55
5.07
8.58 12.00
1.42
8.03

Uçak, tren, vapur
GELECEK OLAN UÇAKLAR
4 45 D.H.Y. (Türk) Bursa. — 9.50 D.H.Y. (Türk) İzmir. — 15.00 D.H.Y. (Türk) Erzurum. Elâzığ, Malatya. Kayseri, Anma. — 15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun. Adana, Ankara.
- 15.50 B.E.A. (İngiliz) Londra, Nis, Roma. Atina. — (6.00 D.H.Y. (Türk) îzmirden.
- 18.15 D.H.Y. (Türk) Bursa
- 18.35 D.H.Y. (Türk) Ankara — 20.25 P.A.A. (Amerikan) x>ndra, Brükselden.
GİDECEK OLAN
UÇAKLAR
Balı-E. A.
NIs,
Y
8.00 D. H. Y. (Türk) Kesir, lzmire. — 8.30 B. (Ingiliz) Atina, Roma, uondraya. — 8.30 D. H.
(Türk) Bursaya. — 9.00 A.F. (Fransız) Atina. Roma, Patise
- 9.00 D H. Y. (Türk) Anka-•a, Sivas, Elâzığ, Diyarbakır. Vana. — 10.05 D. H. Y. (Türk) Afyon, Konya, Adana. G. An-lep, Urfaya. — 10.15 D. H. Y. (Türk) îzmlro. — 10.25 D.H.Y. (Türk) Ankara, Beyrut, Ka-ıdreye. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, lskcnderuna.
- 16.00 D. H. Y. (Türk) Iz-m|re. — 17.00 D.H.Y. (Türk) Ankaraya. — 17.05 D. H. Y. (Türk) Bursaya. — 21.40 P. A- A. (Amerikan) Şam, Basra, Karaşl, Delhi, Kalktı ta. Bangkok, Hongkong’a.
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.00 Antalya. Karablgadan
— 6.30 Mersin. Bandırmadan.
100 İstanbul D.G. Akdenlzden
— 20.00 Uludağ. Mudanyadnn.
— 22.30 Bandırma. Bandırma-lan.
GİDECEK OLAN VAPUHLAK
8.00 Bandırma, Bandırmaya.
- 9.00 Uludağ. Mudanvaya. — 14.00 Cumhuriyet, Karadenize,
GELECEK OLAN TRENLER
8.30 Ankara. — 9.15 Ankara •Cks. — 20,30 Ankara.
GİDECEK OI.AN TRENLER
9 00 Tarsus. — 18 10 Ankara
— 21.40 Dıtfu ekspresi.
teşkilâtına bir bakış
ATUZ üç yaşını doldurmuş olan “American Friends Service Com-mlttee° yani Amerikan Arkadaşlık Teşkilâtı 30 nisan 1917 de teşekkül etmiş olup 22 memlekette teşkilâta sahiptir. Bu teşekkül, dünya yüzündeki fertlerin blrbirleriyJe dost ve arkadaş olması ve yekdiğerlerine yardımın esas olduğunu insanlara aşılamak hususunda sarfettiği en samimi gayretleriyle tanınmıştır. Bilhassa son harpten fakir çıkan Avrupa memleketleri cidden bu teşekkülün elân devam edegelen yardımlarından müstefit olmuşlardır.
Merkezi Phlladelphia’da olan "A-merikan Arkadaşlık Teşkilâtı” içinde onbeş yirmi Türk âzası olduğu halde, memleketimizde kendini tanıtmak için sarfedilecek gayretlerde büyük ihmal göstermiştir.
Bu teşkilâtın, TÜrkiyedeki gençlik tarafından tanınması de sık sık İsmine ve gazete “Milli
sütunlarında Türk Talebe
için bugünler-mevcudlyetlne rastladığımız Federasyonu*’
ve talebe cemiyetlerinin yardımlarından faidelenmeyi yerinde buluyo-
ruz.
ihtiyacında olduğumuz herşey
SİNEM
Za-
Sal-2 —
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAR (42562) 1 — Kızıl Maske (25 kısım birden).
AR (44394) 1 — Rakibeier.
2 — Olimpiyatlar (türkçe). ATLAS (40835) 1 — Şampiyon Avı. 2 — Aşk ve Kıskançlık. BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Esir Kız. 2 — Maskeler Aşağı.
GLHAMRA 1 — Aşk Senfonisi. 2 — Talih Dönümü.
İNCİ 1 — Yuvaya Dönüş. 2 — Müzik Beldesi.
İPEK 1 — Hainler Geçidi. 2 — Vahşî Koşu.
MELEK (4-1868) 1 — Öldüren Buse. 2 — Bestekar Denizci. LALE (43595) 1 - Hamlet
(türkçe). 2 - Sihirli Aşk. SARAY (41656) 1 — Bir Yedmenin Ahi (türkçe). 2 — ferler Aslanı (türkçe).
SUATPARK (83143) 1 — tanatlar Deviren Gözde.
Maskeler Aşağa. 3 — Yedmenin Aşkı.
SÜMER (42851) 1 — Kaülier. 2 Dell Gönül.
ŞARK (40380) 1 — Maceralar Kıralı» 2 — Kleopatra.
SİK 1 — Vatanım İçin. 2 — İdam Korkusu.
T AKSİM (43191) 1 — Mahallenin Sevgilisi. 2 — Ayşe.
TAN 1 — İki Açıkgöz Asker Dönüşü. 2 — Kanşan. 3 — Ce-«air Dansözü.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Tarzan Drmanlar Prensi. 2 — Karımı öldürdüm.
ÜNAL (Yazl.k) 1 — Şehitler Kalesi. 2 — Bnğdn Gül.
YENİ 1 — Vazife Başında. 2 — Gülen Gözler. 3 — Lajaale nln Yavrusu.
YILDIZ (42847) 1 — Yaman Arkadaş. 2 — Bitmemiş Dans.
ISTANDI L CİHETİ
ALEMDAR (23863) 1 — Üç Şeytanlar. 2 — Çoban Kızı.
AYSU 1 — Yeni Güneş. 2 — 3lüm Diyarı.
AZAK 1 — Dans Perisi. 2 — 2aloğlu RÜstcm. 3 — Hayat Fırtınası.
ÇEMBERLİTAŞ 1 — Atlı Polisler (31 kısım). 2 — İhanet (türkçn).
R
A
Yazan
Alâeddin E. Çetintaş
devamlı yar-halkının mad-karşı Avrupa teşkilât (lye-
L
R
Barbaros
2 — Aşk
Devrln-Memnu.
— Kıs-
İ T F
İ Y E
M
HALK 1 —
Je Venedik.
I — Hudut Eoyu.
İSTANBUL (22367) 1 met. 2 — Gizil Vesika,
KISMET (26C54) 1 — Kerem İle Aslı (türkçe). 2 — Bir Dağ Masalı (türkçe).
MARMARA (23860) 1 — Leylaklar Açarken. 2 — Senin U-lacağım.
MİLLÎ (22962) 1 - Çoban Kı-(1. 2 — Üç Şeytanlar Kürkçe) TURAN (22127) 1 — Keşif A-(ayı (türkçe). 2 — üç Sllâh-•jörler (türkçe) 3 Kahramanlar Geliyor (türkçe).
YENİ (Bakırköy 166-1261 1 — Balalayka. 2 — Ali Baba 40 Haramiler.
KADIKÖY CİHETİ
HÂLE (60112) 1 — Pamuk
Prenses ve 7 Cüce. 2 — Vatan Fedaileri.
OPERA (60871) 1 - Aşkım ve Günahım (türkçe). 2 — Sevimli Haydut Kürkçe).
SÜREYYA (60862) 1 — Nehirler Kırallçesi (türkçe). 2 — feşil Yuva.
ANKARA:
İNKARA (32432) 1 — Bir Hâtıra. 2 — Bradway Hortla kla-•1.
ÛÜYÜK (15031) 1 — Gönül Varalar). 2 — Yaşasın Aşk.
CEBECİ (13*46) 1 - Denizler Aslanı 2 — LeylAmn Aşkı.
PARK (11131) 1 — Singapur Casusu. 2 — Nll Kırailçesl.
SUS (14071) 13 Numaralı A-raba.
SÜMER (14072) 1 - Sahra Kıralı. 2
ULUS öncü. YENİ Ruhlu (rAR GAZİNOSUNDA: Italyan Akrobatları.
İZMİR:
ELIIAMRA; Kapanmıştır.
LÂLE 1 — Boks Kıralı. 2 — Tehlikeli Dansöz. 3 — Çaylak Hafiye Esrar Şehrinde.
YENİ Kapalıdır.
TAN 1 — Boks Kıralı. 2 — Tehlikeli Dansöz, 3 — Çaylak
1 Hafiye Esrar Şehrinde.
Beyoğlu 44644 İstanbul 24222 Üsküdar 60945 K. köy 60872
Karşıyaka 15055
Ankara 00 İzmir 2222
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası Ankara
İzmir
44998
60536
91 2251
ECZANELER
D
— Çin Ufuktan. (222191 1 - Kahraman 2 — Aşk Yolcuları.
(14040) 1 — Şovtan Kadın. 2 — Ikı Sevgili.
EMİNÖNÜ: İstanbul (Eminönü) — Haşan Hulûsi (Küçük->nzar) — Abdülkadlr (Alem-lar) — SalÂJiaddin (Çarşıka-P»
BEYOĞLU: Matkovlç (Merkez) — Galatasaray (Merkezi —Ertuğrul (Taksim) — ismet (Taksim) — Kara köy (Gala-La) — Maçka (Şişli) — Feriköy l Şişil) — Hasköy — Merkez (Kasımpaşa)
FATİH: tsmall Hakkı (Şeh-za d e başı) Sarim Çitçi (Ak-«arav) — Emin Rıdvan (Sa-nıatvn) — Nüzhet Onat (Şehremini) — Ahmet Suat (Knra-cümrük) — GUlseren Sipahi-jğiu (Fener)
EYÜP: Avvansaray — Şifa BEŞİKTAŞ: Nail HaJlt (Bc-pkîaş) — OrtakÖy — G. Di-vanlıoğlu (Arnavutköy) — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: Yeni Moda (Ka-4ı köy) — Feneryolu — Erenköy —A.Cafer Çağatay ÜSKÜDAR: Çamlıyurt HEYBEl.t VDA: Hevbellada BtlYÜKADA: Merkez
İZMİR; Yardim (Alsancak) — Halk (Bfismnhnne) — Birlik (Kem oralı 1) — Cumhuriyet
(Eşref paşa) — Kara taş t Yalılar)
ANKARA: Derman — Başkent — Bayur
Amerikan Arkadaşlık Teşkilâtı, yakın ve uzak mazide dünyanın bir çok yerlerindeki teşkilâtiyle dünya gençlerini, yarının sulh âlemi için, temel olan arkadaşlık mefhumuna inandırmıya çalışıyor. Eu çalışmalarında teşkilâta dımcı olan Amerikan dİ feedakârliklanna ve diğer bölgelerin
leri bedenen çalışarak yardıma muhtaç dünya fertlerinin ihtiyaçlarına mütevazı, fakat yerinde imdadına koşuyorlar.
Yannın sulh âlemi İçinde bugünden hazırlanan ve temelleri atılan arkadaşlıkla birbirini tanıyan İnsanlar, İstikbalde yüksek mevkileri işgal edince, daha çabuk anlaşabilecekler ve dünyada doğabilecek anlaşmazlıkları aralarında daha çabuk halledebüeceklerdir.
Amerikan Arkadaşlık Teşkilâtı, gayesi itibariyle hakikaten yannın sulh dünyasma cömertçe hizmet için;
a ) Senenin iki ayında dünyanın her tarafından gelen talebe gençler için Amerikanın içinde üç ve Avru-panın fakir bölgelerinde bedenen çalışmak istlyenler için de ihtiyaca göre kamplar,
b ) Yıl İçinde âzaları İçin devamlı toplantı lokalleri, iş yerleri,
c ) Konferanslar, toplantılar,
d ) Seyahatler,
e ) Yardım ekipleri teşkilâtı ihdas etmektedir.
Teşkilâtın Amerika içinde açtığı kamplar iki ay devam etmektedir: Bu kamplar;
a ) Paralı b ) Parasız olarak talebelerin istifadelerine ar-zechllr. Umumiyetle durumları müsait olmıyan talebeler parasız olarak da kabul edilir. Kamplar tamimiyle kampa iştirak eden talebelerin idaresindedir. Dahili hizmetler, aralarında paylaşılmış olarak idare edilir. Talebeler sabahtan öğleye kadar civar üniversitelerle memleketin fikir adamlarının verdikleri konferanslarda serbest fikirler münakaşa ederler. Ekipler halinde civar köy ve dağlarda dolaşır, banyo, spor ve eğlenceler tertiplerler. Dünya meseleleri üzerinde incelemeler yapmak 1-çin seçüen komisyonlarda çalışırlar. Nihayet o civarın fikir müesseselerl lokallerinde açık münakaşalar tertip ederek civar halka fikirlerini a-çıklarlar. Velhasıl bir dakikası bile boş geçmiyen oyalayıcı ve teiniz gayenin fedakâr askeri gibi çalışan kamp âzaları, iki ayın nasıl geçtiğini anlamadan beraber çalışıp, yiyip. yatıp kalktıkları arkadaşları a-rasından büyük bir hüzün ile ayrılırlar.
Avrupanın yardıma muhtaç bölgelerinde açılan kamplar İse, tama-mlyle bedavadır. Bu kamplar, tarlalarını kaldıramıyan köylüye ve yardım Istiycn herkese iki ay fedakârca çalışacak gençleri bir arada toplar. Geçmiş yıllarda Finlandlyada kurulmuş olan bu kamplar hakikaten müspet sonuçlar vermiştir.
Teşkilât bununla da kalmayıp ne içindeki mektep devresinde vamlı toplantılar yaparak onları ni âzalarla tanıştırıp, eskilerle
vamlı alâkalı hali muhafaza eder. Bilhassa Amerika gibi yabancı talebeyi toplu halde bulunduran şehirlerde okuma, misafir ve istihbarat merkezleri kurulmuştur. Yabancı talebeye evinden uzakta olduğunu u-nutturmak için sarfedilen gayretleri yakınen müşahade etmek bilhassa New-Y*ork gibi büyük şehirlerde gözle görülecek kadar barizdir.
Teşkilâtın nasıl Aza kabul edeceği ve bu kamplardan nasıl faidele-nebileceği hakkındaki izahatımızı gelecek yazımızda anlatacağız.
8€-de-ye-de-
Y
ANKARA :
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M.S.Ayan.
— 7.31 Hafif uvertürler (pl.). — 7.45 Haberler. — 8.00 Filmlerden melodiler (pl.). — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8,30 Hafif müzik (pl.). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M.S.Aya-rı. — 12.30 Şarkılar. Okuyan: Sainıe Sinan.
— 13.00 Haberler. — 13.15 Melodiler (pl.). — 13.30 Öğle g&zetesL — 13.45 Reginald Dlxon org çalıyor (pl.). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve progrum. — 18.00 M S.Ayarı. — 18.00 Dona müziği (pl ). — 18.30 Kliap saati. — 18.45 Şen parçalar (pl.). — 19,00 M.S.Ay&n ve naberler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19.20 Müzik: Şarkılar. Okuyan: Radlfe Erten. — 19.15 Saz eserleri ve oyun havalan. — 20.15 Radyo gazeleai. — 20.3() rechalkovvaky -6 ncı Patetîk Senfonisi (pl ).
— 21.15 Radyo haftası (Mümtaz Faik Fenik). — 21.30 Dans parçalan (pi.). — 22.00 Konuşma. — 22.15 Şarkılar (Okuyan: Nevin Denıirdöven). — 22.45 M.S.Ayan ve haberler. — 23.00 Programlar ve kapanış.
Ist a nbvl :
12.57 Açılış ve programlar. — 13 00 Ha-□erler. — 13.15 Grieg'den “Norveç”, Dvorak
R
dan “Slav” Brahma'dan ‘ Macar’* danaları (Pl.). — 13.45 Şarkılar Okuyun: Suzan Güven. — 14.20 Serbest saat — 14.30 Türküler (pl.). — 14.15 Soprano Miliuı ICorjua'den melodiler (pl.), — 15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Fasıl Heyeti Konneri "Hicaz,,, — 18.40 Salon Konser Orkestrasından melodiler (pl.), — 19.00 Haberler. — 19.15 latAnbul haberleri. — 19.20 Küçük Orkestradan melodiler. — 19.40 Radyo Klâsik Türk Musikisi Birliği Kon-eeri.
20 30
20. in
pern (Türk musikisi). — 22.00 Senfonik müzik (Pl.). — 22 40 Bağlamayla oy-.n havalan
— 22 45 Haberler. — 23.00 Dana müziği (pl.)
— 23.30 Programlar ve kapanıp
LONDRA :
7.10 Ralph Elman ve OrkcHtrnaı (19.76 m.)
— 9.15 Jack Trnln’den Record Variety BİIJ (10.84 m.). — 11.00 B B C. •’Symphony” Orkestrası (16.34 m.). — 13.30 Dinleyici İstekleri (Konser Müziği (11.49 m ). — 11 30 Karışık müzik (11.49 m.). — 10 18 Dinleyici Ut-tekleri ıHnflf Müzik) (13 97 m ). — 22.05* Londra “Syınphony” OrkcatraHi (16.84 m.)(
0
L
A
— 20.15 Gitar Kuarteti Konseri. — İstanbul Saraylarını Geziyoruz. — Bağlamayla oyun havaları. — 21.00 O-nryuları. — 21.15 Dinleyici İstekleri
Maden işçisinin radyosu
Son zamanlarda Amcrikada toprak altında kalacak maden İşçilerinin hayatlarım kurtarmak gayesiyle alıcı-verici bir radyo geliştirilmiştir.
İcat edilen yeni radyo, maden işçilerinin toprak altında çalıştıkları yerde bir kenara bırakılmaktadır. Radyo çalıştırıldığı vakit iki telle toprak irtibatı yapılmaktadır. Toprak sathında, aynı şekilde daha kudretli bir radyo vardır. Bu ahize toprak altında zaptedilen zayıf işaretleri yükseltmektedir.

A
14 Agnıatos 1950
YENİ İSTANBUL
8ayffi 5
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Orman yangını ve buna karşı tedbirler
Yazan : Prof. Dr. Şeref Nuri llknıen
Uer yıl olduğu gibi, bu yaz mevsi-"mlnde de yer yer ormnn yangınlarının çıktığını gllnlük gazetelerin verdiği havadislerden Öğrenmekteyiz. Orman yangınları memleketimizde â-deta tabiî bir hal şekline girmiş o-lup. bunun tevlit etliği heyecan ve teessür de hiç derecesine inmiş bulunmaktadır. Halbuki yanan bir orman parçasının yerine getirilmesinin ne büyük emeklere, ne büyük masraflara ve ne uzun bir zamana ihtiyaç gösterdiğini asla düşünememek-teyiz. Yanan bir kaç evle yanan bir kaç dükkanın uyandırdığı alâka, bir orman yangınının husule getirdiği a-lAkadan hem daha çok geniş ve hem daha çok derindir.
Eğer memleketimizde orman yangınları önlenilmez ve koruma hususunda lüzumlu ve cezri tedbirler a-lınmazsa, ormancılık sahasında yapılacak bütün diğer işlerin asla müspet bir mânası olamaz. Korumadan maksat ormanı her türlü zararlardan uzak tutmak demektir. Bu zararlar bellibaşlı olarak ormanların tarlaya çevrilmesi, ormanlara ateş verilmesi, haşerenin ve mantarl hastalıkların Arız olması, ormanlarda hayvan otlatılması, ormanlardaki mahsullerin çalınması ve ormanların yakılması-dır. Bunların içerisinde en korkunç tahribatı yapan ve ormanlarımızın da süratle azalmasına sebep olan hiç şüphe yok ki orman yangınlarıdır. Gerçekten memleketimizde her yıl vukua gelen orman yangınlarının miktai’iyle, bu yangınların tahrip ettiği ormanlık sahaların vüsati akla hayret verecek kadar büyüktür (1).
Yıllar Yangın adedi Hektar
1940 419 18732
1941 858 31235
1942 740 72566
1943 950 70346
1944 607 42783
1945 1529 185129
1946 1023 125115
1947 868 59999
1948 630 32463
1949 767 ★ 2934
Orman yangınları mahiyetleri ve doğuş şekilleri itibariyle orman toprağı yangını, orman örtüsü yangını, ağaç gövdesi yangını ve tepe yangını olmak üzere ayırt edilebilirler. Bunlardan toprak yangını ekseriyetle torfların yanması ve ağaç gövdesi yangını da yıldırım isabetiyle vukua geldiğinden miktarları diğerlerine nazaran oldukça azdır. Asıl tehlikeli cilan orman örtüsü ile tepe yangınlarıdır. Bununla beraber her çeşit yanmanın büyüyüp bir âfet haline gireceğini daima hesaba katmak ve ona göre de tedbirler almak İkti2a etmektedir. Ancak alınacak tedbirler orman yangınını tevlit eden sebep ve Amillere göre değişeceğinden, her şeyden evvel bu sebep ve âmilleri bilmekte zaruret vardır. Memleketimizde 1939-1946 yılları ortalamasına nazaran muhtelif sebeplerle çıkan orman yangınlarının nispetleri tahminen şöyledlr:
Ormanda ateş yakma: % 22, Tarla açma: % 9,2; Sigara atma: % 8; Kömür ocağı kurma: % 5; Çobanların ateş yakması: % 3; Lokomotif bacasından: % 1; Yıldırım: % 0,6; Avlanmadan: % 0,4; Sebebi meçhûl: % 51.
Bu vaziyete göre ormanda ateş yakma, tarla açma, sigara atma, kömür ocağı kurma ve çobanların ateş
yakmaları sııasiyle ön plânda gelmekle beraber, sebebi bilinmeyenlerin yekûnu da çok büyüktür. Çünkü memleketimizdeki bir çok orman yangınlarının failleri bulunup tesbit edilemediği gibi, yangının hangi sebeplerden ötürü meydana geldiği de tâyin olunamamaktadır. Fakat hiç şüphe yok ki, bunlardan mühim bir kısmı yine tarla açmak, ateş yakmak, sigara atmak gibi sebeplere irca o-lunabilir. Bu itibarla orman yangınlarına mâni olmak için bilhassa bu noktalar üzerinde durmak ve buna göre de tedbirler almak icap eder.
1 — Tarla açmaya karşı: Bilindiği üzere Osmanlı imparatorluğu devrinde harpleri müteakip kaybedilen yerlerden bir çok muhacirler gelirler ve ekseriyetle orman içerisine veya civarına yerleştirilirlerdi. Bugün nüfusu 1.101.514 den ibaret 3.042 köy orman içerisinde ve nüfusu 1.508.088 den ibaret 3.532 köy de ormanın hemen kenarındadır. Ayrıca nüfusu tahminen 500.000 olan 13.000 köy de ormanlardan 10 kilometre uzaktadır. Bunlar kendilerine lüzumlu olan ziraat arazisini temin etmek İçin ormana başvurmaktadırlar. Bu bir de-faya mahsus olsa zarar o kadar büyük olmıyacaktır. Fakat orman toprakları verimlilik bakımından hakiki ziraat topraklarına nazaran çok düşük bir vaziyette olduğundan, ormanın yakılmasiyle elde olunan tarla nihayet bir kaç senelik ihtiyacı karşılar. Bunu takip eden yıllar için tarla sahibi kendisine yeni bir tarla aradığından, yeniden ormana müracaat e-der. Bu suretle aynı şahıs kısa devreler içinde odmanda tarla açmavı.hiç çekinmeden, endişesizce tekrarlar durur. Şu halde orman yangınları 1-çerisinde % 22 ve belki de daha çok nispette bir yer alan tarla açmaktan mütevellit yangınlara mâni olmak için yapılacak tek iş orman içi ve orman civarına yerleşmiş olan köylüleri verimli ziraat topraklarına nakletmek lâzımdır. Esasen evvelce de (2) yine bu sütunlarda belirttiğimiz üzere, bir iç iskân politikasına baş vurulup, ormandaki köylülerin kaldırılması temin edilmezse, memleketin menfaatine uygun bir ormancılık politikasının takibine de imkân kalmaz.
2 — Ormanlarda hayvan otlatılmasına karşı: Çobanlar yeni mer’a sahaları bulabilmek için ormanlara hazan ateş verdikleri gibi, dikkatsizlikleri ve alâkasızlıkları yüzünden de yangına sebep olmaktadırlar. Orman esas itibariyle iyi bir mer’a sahası olmadığından, hem hayvancılığımızı geliştirmek ve hem ormanın yükünü hafifletip, çobanların çıkarttığı yangınlara mâni olmak için ormanla mer’ayı ayırt etmek lâzımdır. Bu takdirde hayvanların ormanda otlatılması dâvası da halledilmiş olur.
3 — Ormanda ate$ yakmak ve sigara atmaya karşı: Memleketimizde çıkan yangınların mühim bir kısmı da ormanda ateş yakmaktan ileri gelmektedir. Bunun içerisinde kasti u-lanlar olduğu gibi, dikkatsizlikten i-leri gelenler de vardır. Bunu önlemek için, bir taraftan orman yangınlarının ne gibi neticeler doğurduğunu halka anlatmak ve diğer taraftan orman kanunlariyle ceza kanunlarına en ağır hükümleri koymak lâzımdır. Gerçekten ormancılığı ileri olan memleketlerde bu hususta akla gelen her türlü tedbir alınmış bulunmakta-
Kısa Haberler
Lodos incir mahsulüne iyi tesir etti
★ Aydın, 13 (A.A.) — On gündür devam eden lodos rüzgân incir mahsulüne çok İyi tesir etmiş, mahsulün hem daha nefis hem de rekoltenin bol olmasını sağlamıştır. Son tahminler rekoltenin iki yüz bin çuvalı bulacağı merkezindedir.
Yunan au tertibatı sistemi İçin Marshall fonları
★ Atina (Uçakla) — Selânik su sisteminin yeniden İman için 1000 milyon drahmi ayrılmıştır. Bu İş bir sene içinde bitecektir. Marshall Yardım fonlan Selânik su sistemi organizasyonuna borç olarak Verilmiştir, bu para Yunanistan devletinin İktisadi lşblrliğin-deki fon hesabına ödenecektir.
Mısırda pamuk ekilen
arazi
★ İskenderiye (Hususi) — Mısır Tarım Bakanlığı pamuk ekilen arazinin 1,975,000 dönüm olduğunu bildirmiştir. Geçen sene bir milyon 689,000 dönümlük araziden Iskarta edilen pamuk dahil olmak üzere 8,517,000 kantar pamuk elde edilmişti.
Fransa yün istihsali
★ Paris (Hususi) — Fransız aylık yün istihsali bu senenin ilk dört ayında 1949 da 2,051 ton ve 1938 de 2,399 ton iken 1,300 tona düşmüştür. Bu yılın ilk beş ayında yün ithali ayda 8,690 tonu buluyordu. Halbuki 1949 da 9,397. ve 1938 de 10,397 ton yün ithal edilmişti.
dır. Umumi yerlerle her çeşit nakil vasıtalarına orman yangınlarına ait resimler koymak ve bu yüzden ne kadar zararlara sebebiyet verildiğini canlı levhalar halinde belirtmek çok faydalı olur. Hattâ Almanların tatbik ettiği şekilde, mektuplar üzerine "Ormanda ateş yakmaktan kaçınınız,, gibi damgalar basmak iyi neticeler verebilir. Ayrıca seyyar sinemalarla orman yangınının fecaatini köylülere anlatmakta faydalar umulabillr. Fakat bütün bunlara rağmen asıl olan cezanın şiddetiyle alınacak olan teknik mahiyetteki tedbirlerdir. Kanundaki cezai müeyyidelerin şiddeti arttırılır, her tarafta yangın kuleleri ve gözetleme yerleri tesis edilir, muntazam bir telefon şebekesi kurulur, yangın ekipleri teşkil edilir, ormandaki kuru otlar vc dallar temizlenir, imkân bulunduğu yerlerde reçineli a-ğaçlar arasında reçlnasizlor yetiştirilir ve ormanda muntazam yangın şeritleri vücuda getirilirse, ormanlarımızın yanmasına belki mâni olmuş oluruz.
(1) Dr. M. Uslu “Ormanlarımız Neden Yanıyor? Nasıl Kurtarabiliriz?,, T. B. D. sayı 3 C. Işıl "Orman Yangınları,, Yeşil Türkiye sayı 8.
(2) İç İskân meselesi, Yeni İstanbul 23.3.1950
Devlet Üretme Çiftlikleri
Merkez Atelyesi Müdürlüğünden
GAZİ
1 — 9500 lira muhammen bedelle bir adet Elektrikli Tav ocağı 28.8.1950 pazartesi saat 14 de açık eksiltme ile satın alınacaktır.
2 — Fenni ve idari şartnamesi Müdürlüğümüzde ve İstanbul Eminönü Bolıkpazan Süngerciler sokak No. 83 de Yollama Memurluğunda görülebilir. (11110)
İktisadî tetkikler |
Avrupa iktisadının kaydettiği terakkiler
Birleşmiş Milletlerin Cenevredeki Avrupa IktİBadî Araştırmalar Bürosunun geçenlerde çıkardığı üç aylık bültende "Economlc Bulltin for Eu-rope” Avrupa iktisadının 1950 senesinin ilk üç ayındaki durumunun bir sene evvelkine nazaran büyük mikyasta terakkiler kaydettiği görülmektedir. Avrupamn 1950 senesinin ilk üç ayı zarfındaki sanayi İstihsali bir sene evvelin aynı zaman zarfındaki istihsalinden %7 nispetinde daha fazladır. Endüstriyel çalışma haddi bu zaman zarfında ancak %2 nispetinde bir artış kaydettiği İçin istihsaldeki %7 fazlalığın sebebini sınai çalışmadaki verimin artmasında aramak lâzımdır. Sınai İstihsalin en fazla arttığı memleketler Avusturya, Batı Almanya, ltal-ya ve Yunanlstandır. Sınai mâmul-le rarasında dokuma sanayii istihsalindeki artış nispeti başta gelmektedir. Filhakika bu senenin ilk üç aylık istihsal devresinde istihsal edilen dokuma maddeleri geçen sene-klnden % 14 nispetinde daha fazladır.
Paralarının kıymetini düşüren memleketlerde perakende fiyatların 1949 eylülünden beri inmekte olduğu tesbit edilmişse de bu inme %7 nispetini aşamamıştır. Diğer memleketlerdeki perakende fiyatlar ya biraz daha çıkmış veyahut da eski vaziyetlerinde sabit kalmışlardır. Para kıymetlerinde yapılan indirimlerden sonra ilk altı ay zarfında vâki Avrupa ihracat yekûnu para indiriminden önceki altı ay içinde yapılan ihracat mecmuundan % 15 nispetinde fazla olmuş ve aynı zaman zarfında Avrupamn batı âlemine yaptığı ihracat % 40 nispetinde artmıştır. Avrupamn dış memleketelrden yaptığı ithalâtta mühim derecede bir azalma vâki olmuştur. Bülten Avrupa iktisadındaki bu terakkilerin sebeplerini tesbit ederken para kıymetlerinde yapılan indirimlerle beraber Batı Avrupa ticaretinde serbestiye doğru gidilmesinin bu hususta büyük rolü olduğunu da kaydetmektedir. Bültenin verdiği rakamlara göre i-çindo bulunduğumuz senenin ilk üç ayı zarfında Avrupamn Birleşik A-merika ile olan dLş ticaret bilançosunun açığı bir sene evvelin aynı müddet zarfında verdiği bilânço açığından % 40 nispetinde daha azdır. Bu azalma Avrupa memleketlerinin Birleşik Amerlkadan olan ithalâtlarını günden güne azaltmağa çalışmalarından ileri gelmiştir.
Fakat bu vaziyette dahi Avrupa-nın Birleşik Amerika ile yaptığı ticaretin bir senelik bilânço açığı 2100 milyon dolardan aşağı olmıyacaktır.
Paralarının kıymetlerini düşüren memleketlerden İsveç, Fransa, Bel. çika ve Holândanin ihraç fiyatlarında 20, Ingiltere, Norveç ve Batı
Almanyada % 30, Danimarka, Fin-lândlya ve Avustııryada daha fazla nispette bir düşme kaydedilmiştir. İsviçre dış piyasalarda rekabet imkânını kaybetmemek için ihraç maddelerinin fiyatlarını % 7 nispetinde azaltmağa mecbur kalmıştı.
Avrupamn diğer kıtalara yaptığı ihracat yekûnunda on fazla hissesi o-lan memleketler, ihraç mallarının fiyatını en fazla düşürmeğe muvaffak olan memleketlerdir. Bu memleketlerin başında da Fransa gelmektedir. Filhakika Fransanın ihracatı devalüasyondan evvelkinin iki misli olmuştur. Fronsayt sıra ile Danimarka, Norveç ve Batı Almanya takip ediyor. Fransız ihracatının bu derece artmasında bu memleketin Arjantin ile yaptığı ticaret anlaşmasının da rolü çok büyüktür.
Fakat bazı iktisatçıların iddialarına göre Avrupa ihracat hacminin artıp eksilmesinde İhraç mallan fiyatlarının pek büyük bir tesiri olamaz. Meselâ bugün; Belçika, İsviçre gibi memleketlerin ihracatında rastlanan büyük müşküller mal fiyatlarının yüksekliğinden ziyade sağlam paralı memleketlere karşı takınmış oldukları çekingen hareketten ileri gelmektedir.
Avrupamn dış ticaretiyle mal fi yatları arasındaki münasebetler üzerinde yapılan derin araştırmalar Avrupa iktisadında meydana gelen teknik ve bünyevi değişikliklerin ticaret bakımından onu diğer kıtalardan tec-rid etmekte olduğunu göstermektedir. Filhakika bugün Avrupamn denizaşırı memleketlerden İthalât Ihtİ* yacı harpten evvelkinden biraz fazla ise de eskiye nazaran çok azalmış bir durumdadır. Bu İnkişaf Avrupa-,nın içinde bulunduğu dolar meselesinden kurtulmasına yardım edeceğinden Avrupa iktisadi için faydasız da sayılamaz. Sanayi ham maddeleri ticaretinde vukua gelmiş olan değişiklikler modern sanayiin intibak kabiliyeti ve çalışma sahasının genişle-memesinin bir neticesidir.
Harpte sanayi ham maddeleri ithalâtı zorlaştıkça yerlerine sunileri bulunmuş ve bazı yüksek vasıflara da sahip olan bu suni ham maddeler bugün artık tabiilerinin ithaline lüzum bırakmamıştır.
Ziraatte, istihsal ile ithalât arasındaki münasebetin maruz kaldığı bünyevt değişiklik nispeten daha azdır. Bununla beraber Avrupa vaktinde lâzım gelen hazırlıkları yapmak şartiyle gıda maddeleri ithalâtını icabında mühim miktarda azaltabilir. Esasen bugün bir çok Avrupa memleketlerinde gıda maddeleri ithali yerli istihsali itmam eder mahiyette olduğundan istihsalde yapılacak küçük mikyastaki terakkiler bu milletlerin iktisadında büyük masraflara sebep olabilirler.
Şu halde Avrupa şayet bir gün, Ödeme bilânçosundaki pasif durum dolayısiyle, sanayiinin ihtiyacı bulunan ham maddeleri denizaşırı memleketlerden teminde müşkülâta maruz kalacak olursa, bugünkü gıda maddeleri ithalâtını azaltmak suretiyle vaziyetini düzeltebilir. Fakat Avrupamn bu ihtiyacı duyup böyle bir yola gitmesi de ancak denizaşırı memleketlere kendi sınaî mamullerinin ihracatını arttırabilmesiyle kaimdir.
Tütün Kongresi
Bugün yapılacak toplantıya büyük ehemmiyet veriliyor
Ankara, 13 (Hususi muhabirimiz diriyor) — Tütün Kongresinin u-muml heyet toplantısı yarın (bugün) yapılacaktır. Komisyon içtimaları sona ermiştir. Şimdiye kadar a-İman neticeye göre, umum! heyet toplantısı münakaşalarla geçecektir. Tütün Ortaklığı Komisyonunun bir “Türk Tütün Ekicileri Bankası” kurulması hususunda yaptığı teklif it-
Fransanın yeni ikraz teşebbüsleri
Paris, 13 (AP) — Maliye Bakanlığı çevrelerinden bildirildiğine göre, Fransa bazı Amerikan bankaları He bu ay sonundan evvel aktedilmek ü-zere 225.000.000 dolarlık bir ikraz mevzuunda müzakereler yapmaktadır.
Bunun 200.000.000 dolan İki veya üç senede ödenmek üzere yüzde iki faize raptedilecek ve Fransanın sta-bilizasyon fonundaki dolnrlan bu kısmın teminatını teşkil edecektir. Geri kalan 25.000.000 dolar her üç ayda bir yenilenmek imkânım veren ve teminat ihtiva etmeyen bir Hazine ikrazı mahiyetinde olacaktır.
Sayın Eczahane Sahiplerine
KREM NİVEA
Küçük, Orta, Büyük her üç boy
ORİGÎNAL AVRUPA
kutularında depomuza gelmiştir.
TÜRKİYE ECZACILAR DEPOSU T.A.Ş.
İstanbul Sıtma Savaş
B. Başkanlığından:
1 — Sürfe savaşı işlerinde kullanılmak üzere 40 ton Motorin açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Şartname, çalışma saatleri içinde başkanlık kaleminde görülebilir.
3 — Tahmin olunan bedeli 9660 lira olup geçici teminatı 724 lira 50 kuruştur.
4 — İşbu maddeye alt kanuni vergiler, nakliye masrafı ve kaplar alıcı daireye aittir.
5 — isteklilerin teminat makbuzları ve kanunî vesikalariy-
le birlikte 16.8.1950 çarşamba günü saat 11 de Kadıköy Haydarpaşa Rıhtım Caddesi 134/136 numaradaki Sıtma Savaşı Bölge Başkanlığı binasında toplanacak olan Satın Alma Komisyonuna müracaatları. (10409)
İZMİR
İzmir il ve ilçeleri dahil bütün ticaret ve meslek erbabını muhtevi alfabetik 15.000 adres ve 35 pafta dahil 500 sayfalık bu kitap satışa çıkarılmıştır.
Ciltli: 5 - Ciltsiz: 3 liradır (İSTANBUL UMUMÎ ADRES KİTABİ HAZIRLANIYOR) Reklâmcılık ve Hususî İlânlar Bürosu Merkezi : İzmir, İkinci Kordon No. 60 - Tel. 6515 t
Şubesi : İstanbul, Serdanekrem Sok. Seraserci Çıkmazı No. 22 - Galata, Tel. 42021
tlfakla karar altına alınmıştı.
Bu bankaya tütün müstahsillerinden başka Ziraat Bankası da iştirak edecektir.
Bankanın sermayesi 100 milyon 11-• ra olacaktır. Bunun seksen milyon lirasını müstahsil, 20 milyon lirasını da Ziraat Bankası temin edecektir. Bankanın merkezi Istaobulda olacak, Ege, Marmara, Karadeniz ve Şark bölgelerinde birer şubeleri bulunacaktır. Tütüncüler Bankası, tütün müstahsillerini Tarım Satış Kooperatifleri kurarak teşkilâtlandıracaktır.
Kongrenin diğer komisyonları da faaliyetlerini bitirerek, raporlarını hazırlamışlardır.
Bütün bu raporlar yann sabah (bu sabah) saat 10 da açılacak olan umumî heyet toplantısında görüşülecektir Ege delegeleri çok heyecanlıdırlar.
Toplantıda çok büyük münakaşaların* çıkacağı söylenmektedir. Bilhassa yüzde beşler meselesi en fazla üzerinde durulan meselelerden biridir.
Kongre, akşam geç vakitlere kadar devam edecek, bir neticeye varamazsa toplantısına ertesi gün devam edecektir.
Son haftanın en mühim mevzuu yeni dış ticaret rejiminin ilânıdır. Yeni rejimin ihracata müteallik hükümleri yarından itibaren tatbik mevkiine girecek, ithalâta müteallik hükümleri ise 1 eylülde meriyete girecektir.
Tam ihraç mevsimine girildiği zaman tatbik mevkiine konan yeni rejim, ticaretimizi genişletecektir. İthalât ve ihracat muameleleri hususunda da âzami aleniyet ve umumiyete riayet edilmesi piyasada itimadı da kuvvetlendirmiştir. ihraç mallarımız bundan böyle daha kolaylıkla satılabilecek, ithalât ise lüzumsuz formalitelerden
L **
uzak tutularak piyasadaki rekabeti ve dolayısiyle fiyatların ucuzlamasını Bağlıyacaktır. Yeni dış ticaret rejimi tediye gücümüzü de arttıracaktır. Bundan başka müstahsilin emeğini değerlendirmesi bakımından da Türk çiftçisini karardan fazlasiyle memnun etmiştir.
Yarın ticaret hayatımız için yeni bir gün olacaktır. Zaman zaman indî takdir ve hususî görüşler de bu kararnamenin neşrinden sonra kısmen zail olacaktır.
İhracat mallarımızın fiyatlarında yeni kararın meydana çıkardığı kolaylıklar karşısında bir oynama gözükmeğe başlamıştır. Bilhassa yağlı tohumlar üzerinde bir fiyat yüksekliği göze çarpmaktadır.
Tiftik ve yapağı fiyatlarında da hafif bir yükselme vardır. Fakat bunlar ilerde normal seviyeye ineceklerdir.
Kararnamenin lüks eşya hususunda gösterdiği kolaylık da bundan böyle bu gibi eşya fiyatlarını anormal seviyede durmaktan kurtaracak ve dünya piyasası fiyatlarına indirecektir.
Dünya piyasalarında bazı malların fiyatları bu hafta da artmağa devam etmiştir. Kore harbinin inkişafı bütün memleketler tarafından dikkatle takip edilmekte ise de bu harbin milltelerarası ticarette yarattığı sinir buhranı ilk zamanlara nazaran oldukça hafiflemiştir.
Harbin ilk başladığı haftalarda dünya tahvilât bor-salarında, bilhassa Birleşik Amerika tahvilleri fiyatlarından çok kaybetmişken bu hafta vaziyet oldukça düzelmiştir. Fakat New-York Borsasmda alıcıların endüstri hisse senetlerine gösterdikleri eski rağbet yine de mevcut değildir. Harp ihtimali memleketleri seferberlik hazırlığına icbar ettikçe sanayi istihsale ihtiyaç artacağı cihetle bugün endüstrilerin krizle karşılaşmaları düşün ölmüyorsa da devletin artan ihtiyaçları karşısında eshamdan fazla vergi istemek ihtimalini hesaplayanlar bugün bunlara para yatırmaktan çekinmektedirler.
İzmir :
İzmir, 13 (Hususî Büromuzdan telgrafla) — Haftanın ilk dört günü içinde dış ticaret rejiminin ilânına intizaren
Borsa ve piyasalarda haftalık vaziyet
gayet durgun ve kararsız saatler geçiren İzmir Ticaret Borsası ve Borsa salonunun tanınmış iş adamları 48 sa-attenberi yazıhanelerinde telgraf ve mektuplarla dünyanın dört bir yanına iş teklifleri yapmakla meşgul olmaktadır Şimdilik borsa içi çalışmaları durmuş, fakat bunun yanında yeni mevsim iş bağlantıları için tüccar yazıhaneleri an kovanı gibi çalışmağa başlamıştır. Hele dünkü günü ve girdiğimiz hafta sonu tatilini yazıhanelerinde sabahlara kadar geçiren iş adamlarının telgraf tekliflerine ilk cevapların geldiği anlaşılmıştır.
Gireceğimiz çok hareketli haftanın memlekete getireceği iyiliklerin ışığı altında, daha şimdiden milyonluk bağlantılara intizar etmek ve Borsada bilhassa alivre satışlarında büyük inkişaflar beklemek lâzımdır. Kaldı ki, (Rutubetten nem kapmasını) pekâlâ beceren iş adamlarının önümüzdeki ihraç mevsiminde, memleketin dış ticaretini hayret verici neticelere sevkedeceklerini beklemek mümkün olacaktır sanırım. Şimdilik adının ifasında mahzur görülen bazı büyük ihracatçılar, ihracında zorluk çekilen bazı emtia için bazı pazarlarda gayet iyi neticeler almışlardır. 15 ağustos günü başlayacak olan ihracata müteallik hükümlerin yürütülmesinden sonra ve pek muhtemel olarak önümüzdeki haftanın sonunda müjde sayılacak bazı haberlere intizar etmek mümkün olacaktır. İhracatçılar gayet memnun görünmektedirler, ihracında zorluk çekilen malların ihracı halinde tüccar eline kalacak olan dolarları biran önce memlekete getirmek ve altı ay zarfında da bu ihracatın mukabili olan malları memlekete getirmek gibi bir hükmün memnunluğu içinde çalışanların, memlekete bir hayli döviz getireceklerine piyasada inanılmaktadır.
•r
Listeler henüz ellerine geçmmiş olmakla braber ihracatçılar, pek kısa olan üzüm rekoltesini bu yıl kolaylıkla tüketeceklerini sanıyorlar. Netekim Borsada üzüm alivreleri dolu dizgin gitmekte ve fakat bütün ihracat evleri de ilk kıııu üzüm maJısulünü ihraç şerefini omuzlarında taşımak üzere çalışmaktadırlar. Buna rağmen hafta içinde Borsaya gelen üzümlerin tam bir tatlılık arzetmemesi can sıkan noktalardan biridir. Bununla beraber çalışma inisiyatifini maalesef İzmir Borsasmdan alan Manisa Borsa-sında cumartesi günü bir hayli yeni üzüm satışı olmuştur. Gireceğimiz hafta içinde borsalara külliyetli miktarda üzüm gelmesi muhtemeldir.
Pamuk piyasası görülmemiş bir süratle ileri doğru
gitmekte berdevamdır. Amerikada pamuk rekoltesinin geçen senenin dûnunda oluşundan doğan son vaziyetin, Kahire Borsasmda da pamuk piyasasına tesir yaptığı ve nihayet Liverpool Borsasmda bazı yükselmeler husule getirdiği meydanda iken tzmirdeki ihracatçıların bundan faydalanmaları tabiîdir. Fiyat şimdilik 245 kuruşta kapanmıştır. (Hazır pamuk fiyatı).
Kuru incire gelince: Henüz kuru incirlerin kurutma faaliyeti başlamıştır. Daha bir kaç gün, meselâ 20 ağustosa kadar durumun şimdiki haliyle devamı ve 16.000 ton tahmin edilen rekoltenin idrakiyle birlikte fiyatların süratle yükselmesi beklenir.
Pamuk çekirdeği piyasası hafta içinde her gün biraz daha artan bir istek içinde, hararetli olarak devam etmiş ve fiyat, miadı olan 16 kuruşu bulmuş, fakat 15 kuruştan hafta kapanmıştır.
Gireceğimiz hafta içinde Borsada zeytinyağı ve sabun fiyatlarında bazı yükselmelere intizar etmek ve tüccarı uyanık bulundurmak lâzımdır. Çünkü yükseliş temayülleri haftanın son günü başlamış ve yağ toplayanlar artmış bulunuyordu.
Adana :
Adana 13 (Hususî Büromuzdan telgrafla) — Adana Borsasmda eylül ve ekim vadeli alivre pamuk satışlarında fiyatlar bu hafta 190-200 kuruş olarak kapanmıştır. Evvelce de bildirdiğimiz gibi bu sene Maraşta da pamuk ziraati yapıldığından bu bölgenin malları 5 kuruş fazlaya gitmektedir. Hatay pamukları da Adana pamuklarından farklı muamele görmektedir. Alman fabrikaları tercihan Hatay pamuğu istiyerek Adanadan küçük partiler halinde mütemadiyen mal almaktadırlar. 1949 mahsulünden Çukurovanın Almanyaya 12 ağustos 1950 tarihine kadar sattığı pamuk 8930 tonu bulmuştur. Elde perakende hazır mal kalmadığından hafta içinde Belçika 50 ton döküntü pamuk almıştır. Haftanın diğer ihracat hareketleri arasında Mersin Limanı vasıtasiyle Ingiltereye 230, Fran-saya 85, diğer Avrupa memleketlerine de 1Ö0 ton pamuk sevkedilmiştir. İngiltere, Fransa, Almanya, Çekoslovakya Türk pamuğuna vazettikleri mübayaa şartnamelerince bu sene daha ağır maddeler ilâve etmişlerdir. İzmir, Mersin tacirlerinden bir kısmı ile Adanalı bir tacirin numunesine uygun mal ihraç etmemelerinden ve arbitraj fark-lannı ödememelerinden dolayı itimatları azalan İngiliz
Fransız, Alman, Çekoslovakyalı alıcılar arbitraj ve mev-ritteki hizmetler için ödenecek ücretler karşılığı olarak akreditiflerin yüzde onunu tevkif etmektedir. İsviçrede bu miktarı ve sermayeleri yaptıkları işin yüzde onunu dahi karşılamayan bazı ciddî iş adamları şimdi bu ağır şartlar karşısında ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedirler.
Keten tohumu satışları da hareketli fiyatlara müsaittir. Evvelce de kaydettiğimiz gibi bu sene rekoltenin ancak 2971 tondan ibaret olmasından, bu madde üzerinde büyük işler yapmak imkânı mevcut değildir. Hafta zarfında Adana ve Mersinde 100 ton kadar dahilî keten tohumu satışı olmuş, Mersinden bir firma da 44 tonluk bir parti ihraç etmiştir. Yunanistan 55,34 kuruştan Mersinden 55 ton yeşilmercimek almıştır. Gene Mersinden bir firma Su-riyeye 220 kuruştan 30 ton yapağı, 19 ton da ham koyun derisi ihraç etmiştir. Lübnan 78.81 kuruştan Mersinden 300 ton yerfıstığı mübayaa etmiş, Kıbrıs 100 kuruştan Mersinli bir tacirden 2 ton iç badem almış. Hafta içkide bunların ihracı da yapılmıştır. Suriyeye yapılmakta olan koyun ihracatı ise hararetli bir safhadadır. Son günlerde yeni bir ihracat fiyatlarında yükselmeler kaydedilmiştir. Dış ticaret rejiminin serbest bırakılması iş ümitlerini arttırmış olduğundan diğer taraftan dahilî istihlâk piyasasının da hararetli olmasiyle fasulye fiyatları 18 den 22-23 kuruşa yükselmiştir. Susam 64-65 kuruştan muamele görmektedir. Talep olmadığından ihracat da yoktur. Yegâne alıcılar perakendecilerdir.
Adana, Mersin ve Iskenderundaki yağ fabrikalarının elinde küspe kalmamıştır. Alıcıların istekli olduğunu ve ağustos istihsatâtının da tamamen satıldığını evvelce bildirmiştik. Bu sene için İsviçre de küspe istemektedir. Tecrübe mahiyetinde olmak üzere İsviçre Adanadan ilk defa olarak bu hafta birkaç yüz ton küspe almıştır. Israûl de küspe talebinde bulunmuştur. Pamukyağı üzerinde iş gevşektir. Ayçiçeği rekoltesinin idrak edilmesi ve yağlı tohumların mevsim başı olması hasebiyle pamuk fiyatları burada 140 tan 130 kuruşa düşmüştür. İngiltere Adanadan 107 kuruştan pamuk yağı istemekte ise de fiyat müsait karşılanmamıştu-. Alman pamuk yağı fabrikaları külliyetli miktarda çiğit (pamuk çekirdeği) istemektedir. Toprak Mahsulleri Ofisinin Adana Vilâyeti içinde bugüne kadar yaptığı hububat alımı 52 bin tonu bulmuştur. Alım artık izini kaybettiğinden kampanya sona ermiş addedilmektedir. Ofis geçen senelere nazaran bu sene daha sistemli ve daha verimli çalışmış, gerek müstahsilin gerek devletin menfaatleri karşılıklı olarak gözetilmiş, dikkatli ve geceli gündüzlü çalışmalarla memnunluk verici bir neticeye varılmıştır.

14 AğıiRİOR 1950
( I
e
Kısa kollu ve küçük yakalı beyaz bir bulûz. Küçük yakanın Üzerine papatya lar İşlenmiştir
*


Makinede işlenmiş beyaz organtinden bir korsaj. Omuzlarda biyeden yapılmış güzel bir volan var. Bu volan önde büyük bir fiyonk halinde nihayete eriyor.
üzerinde küçük mavi noktalan o-lan beyaz ketenden bir korsaj, önde fistolu bir volan var

Hablye, açık «u n krepdöşinden bu kolsuz bulû-zun omuz am-piyesmanlanna buğday başaklan İşlenmiştir
1950 - 1951 kış modasının başlıca hususiyeti olan göğsü aşağıya doğru sivrilen dekolte
o:
Kısa, uzun her renkte olan eldivenler bu sene glylleblleoektlr
Carven’in İki parçadan müteşekkil çok sade bir elbisesi. Etek siyah - beyaz pl-yed öpül dan, korsaj kırmızı yünlüdendir






Ti3. . Tl •• •


r ( t Ü L ** * " V ı 1 1 • **■• 7- v> 1 H* ®
İM -w • 9 •

w
öı •••
r -
- -
j .“X J - • — (
•- • irTV-
*7' " * Z' ' V >
" » t.
. *• i T' 11 —C- *• * 1 Af* *1 ı• • • ♦}f'ilı*
Paris siluetinin yeni şekli
Kışlık paltolar "sürprizler,, le dolu-Renkler ekseriya frapan Elbise hatlarında zıt renklerin imtizacı görülüyor
MOLYNEUX’nün koleksiyonunda gündüz giyilen elbiseler için yepyeni fikirler ve akşam tuvaletlerinde de değişik bir manzara vardır. Molyneux kendi stilini muhafaza ederek yerinde sade, yerinde de eksantrik modeller teşhir etmektedir. Akşam tuvaletlerinin hususiyetini kusursuz kuplar ile ağır düşen kumaşlar teşkil ediyor. Şık elbiselerin hemen hepsinde vücudu eğri bir atkı gibi saran tünik vardır. Bu târz gündüz giyilen fantazi tayyörlerde de görülmektedir.
Gündüz giyilen elbiselerdeki yenilik, hem Avrupa, hem de Atlantik ötesi iklimlerine ve zevklerine uyacak tarzda yapılmıştır. Dö-piyes yerine dört-piyes şeklinde olan bu ansambllar şu şekillerde giyilebilir: Bir ebisenin üstüne ceketle; fakat bu ceket aslında elbiseden ayrıdır ve istenildiği takdirde ucundan gösterilmek üzere, siyah bir bluzla giyilir. Aynca elbisenin üzerine cepken gibi giyilen, ve uçları leopard, kunduz, veya sanya kaçan açık yeşil kalın yünlüden biyeli olan kısa ceketleri vardır. Bu kıyafeti tamamlamak için de renge uygun eldiven ve yakaya konan bir gül lâzımdır. Tercih edilen renkler açık kahverenginden siyaha kaçan kahverengine kadar giden her tondur.
Bir parçası daha kısa olan iki etekli tünikler günün her saatinde yünlü, saten, veya fay kumaşlardan yapılmış elbiselerde görülmektedir. Bu tü-niğin katlan bazan gayet sıkı, bazan da balerina eteği gibi kabarıktır. Gece giyilen tuvaletlerde tü-niğin alt eteği yırtmaçlı oluyor ve üzerine gece lâmbaları gibi kabarık pembe sâtenden kısa bir etek geçiyor.
Akşam tuvaletlerinde kristal gibi şeffaf mücevherat, elmas ve sırma işlemeler çok modadır. Bu madenî ışıltı sayesinde Paris zevki ile Şark havası imtizaç etmektedir.
BRUYERE
Madam Bruyere bu kış mevsimi modasını sadeliğe ve dikkatli kup ve dikişe doğru bir temayül olarak tefsir etmiştir. Bilhassa paltolarda büyük bir değişiklik görülmektedir. Derinden kesilen ve "dolaman” denilen kollar bütün bolluğu öne vermektedir, fakat etek bir huni şeklinde bu bolluğu bitirmektedir. Paltonun arkasında akordeon veya ütüsüz pliler görülmektedir.
Tayyörler kup bakımından dömi-klâsik bir tarzda olup terzilere göre, tezat renkli eşarplar, biyeler, kürklerle süslenmiştir. Elbiselere dikkâtle dikilen kordon veya kaytanlar pli hissini vermektedir. Renk ve kumaş tezatlarına bilhassa dikkat edilmektedir.
Akşam tuvaletlerinde gözleri kamaştıran bir mücevherat parlaklığı ve ışıltısı vardır. Lame elbise kumaşları, borakarlar pek modadır.
PtERRE BALMAİN
Yeni icatlarla dolu olan Balmain koleksiyonunda esaslı üç tema vardır. 1) Meşhur ressam Delacroix’nın “Tunus devri”nden kalma renk ve kumaş çeşitlerinden fikir alınmıştır. 2) Ortaasya ve Cengiz Han ilham kaynaklarını teşkil etmektedir. Bu devrin basit koİ gelişi, barbar lüksü ve Şark tantanası esas olarak alınmıştır. 3) Kup ve elbise hatlarında tavik oyunundaki geometrik şekiller üçüncü temayı teşkil ediyor.
Bütün koleksiyonda nazarı dikkati çeken hususiyetlerden biri Balmain vizon kürkleri ve deriden yapılmış giyim eşyaları idi. Dar boyun atkılarına “Bal-vizon” veya “Vizoncuk”lar adı takılmıştır. Bir çok modellerle vizon kürkünden elbise kenarlan süslenmiştir. Elbiselerin üstüne giyilen şahane kürk ceket atkı, ve paltolar pek göz alıcıdır.
Fevkalâde orijinal, fötrden yapılmış ve kordonlarla süslü bir paltoya “Tatâr ceketi” adı verilmiştir. Şehirde giyilen spor elbise ve tayyörlerde renkli kürk bordürler görülmektedir. Bir çok siyah elbiseler, dantel, sırma ve boncukla süslenmiştir. Elle yapılan İskoç şallan pek revaçtadır. Kısa spor ceketlerin hepsinde orijinal cepler göze çarpmaktadır.
CARVEN
Carven ilhamını Şarktan aldığını söyliyerek yeni yaratacağı modaya “Fanus silueti” adını takacağını bildirmiştir. Binbir gece masallarından fikir alınarak yapılan elbiselerde romantik bir hava esmektedir. Teşhir edilen elbiseler arasında la-meden tayyörler, gece tuvaletlerinde Şarkvari a-ğır işleme ve mücevherat vardır.
Carven’in “Fanus veya fener" silüeti dediği acayip moda şu hususiyetleri taşımaktadır: Kollar Şarkın “Pagoda” mabetleri gibi kat kat, drapeli elbiseler, veya üç köşeli yelken bezi gibi kabank kollar vârdır. Yatay çizgiler, simetrik olmıyan hatlar bu modaya dahil hususiyetlerdir.
Palto ve ceketler bir silindir veya düz kenarlı bir kutu şeklindedir. Halbuki buna mukabil elbiselerde beli bir bıçak gibi kesen sıkı kemerler göze çarpmaktadır. Gündüz ve öğleden sonrâ giyilen elbiselerin etekleri bol olup verev kesilmiştir. Tercih edilen renkler bilhassa “îran yeşili” denilen koyu bir yeşil, parlak açık kırmızılar, koyu menekşe ve erik renkleridir.
Kokteyl ve gece elbiseleri Şehrazad, îran ve Arabistan gibi bütün Uzakşârk havasını taşıyan tarzdadır. Yenilikler arasında, önüne madenî pullarla jaz devrini gösteren plâk isimleri işlenen bir elbise vardır.
JEANNE LAFAURİE
Jeânne Lafaurie temiz Fransız gustosunu aksettirmektedir. Koleksiyonda bilhassa sade siyah elbiseler göze çarpmaktadır. Elbiselerin önü ' ya drape ile veyahut da akordeon, yelpaze, güneş ışığı tarzında plilerle süslüdür. Bu pliler bazan elbise- . lerin yan tarafında da olmaktadır. Yakalar ekseriya boynu kapıyacak kadar kalkıktır.
Lafaurie öğleden sonra giyilen elbiseler için kadife kumaşını seçmiştir.
Boğaz kısmında sadece bir bant ve büyük bir strass düğme İle tutturulmuş korsajı tamamen plise olan zarif bulûz
Mevsimin İlk kürkleri belirmeye başladı. Solda, rönar arjanteden küçük bir ceket. Sağda mavi vizondan yarım bir kürk
Döpiyes gibi gözüken ağır ve sade bir akşanı yemeği elbisesi. Siyah yünlüden olan elbisenin önünde çizgili İpekli bir eşarp vardır

c










YENt İSTANBUL
Sayfa T

14 Afustos 1950
Cumhuriyet Meydan! no
BİSİKLET
FENERLERİNİ
HER YERDE ARAYINIZ
MENGER
9?1 Tel : 41412
TAKSİM • İSTANBUL
BULM



BrE
29 Ağustos 1950 keşidesindeki binlerce liralık ikramiyelerden faydalanabilmek için
GARANTİ BANKASI
Soldan naftaı
1 — Memleket hikayeleri müellifi. 2 — Eski bir Türk devletine mensup; Sadası. 3 — İzdiham. 4 — Devletin bir Iflin! gören veya acente; Bir nevi kab. 5 — Zamir; Bıçak mahfaaaeı; Bir edat 6 — Erkek; Koçan eu; Güzel eanat. 7 — Büyük et. 8 — Muhabbet besleyen İnsan (İki kelime). 9 — Hiddet; Emile müellifi. 10 — Bahri sefaret zabiti.
Tukarıdan «saftı ı
1 — Bir nevi yarış; Kuşun arzının yarısı. 2 — Odamızın levazımından; Elden çıkar. 3 — Fa-lan'ın kardeşi; Onun gibi. 4 — Duyurma vasıtası; Muharebe. 8 — Asıl’ın dörtte üçü. Yazıcılar (eski terim). 6 — Küşat. edilen. 7 — Vahşi bir hayvan; Avaz etme. 8 — Alçak; Düşman. 0 — Musiki aletlerine parmak alıştırma talimi; Peygamber sopası. 10 — Borusu aeei; İyilikte bulun (İki kelime).
«
i

FRIGIDAIRE İSMİ o derece yayılmıştır ki, onu herkes soğuk*' hava dolabı manasında kul* lanmakfadır. Bir çok satıcılar bile, sattıkları dolabın markası ne olursa olsun, ona tek kelime1’ ile''frijider" diyor... Yanlış kapı çalmayınız :

na
En az 100 liralık bir hesap açmakta
Acele Ediniz
Mevcut hesaplannızı arttırmayı unutmayınız n t v v n t * Her 100 liraya ayrı bir kur’a U X IX *1 1 ■ numarası, her ay bir keşide
i
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan safta:
1 — Sarahat; Bu. 2 — Efes; Halel. 3 — Leman; Rica. 4 — BIta; AlAaş. 5 — Miligram. 6 — En; Yam. 7 — Merasim. 8 — Tutl; Anam. 9 — Sat; Bakaya. 10 — îyiaeflne.
Yukarıdan asaftı:
1 — Selâmet; Sı. 2 — Aferin; Tay. 3 — Remli; Muti, 4 — Asabiyet. 5 — Garibe. 6 — Ah; Arma; Af. 7 — Tarla; Saki. 8 — Mail: înan. 9 — Beca; Maye. 10 — Ulaşamama.
Alacağınız Hakikî FRIGIDAIRE olsun /
HAKİKÎ FRIGIDAIRE, üstün kalitesi ile bütün dünyada en çok şöhret kazanan
HAKİKİ FRIGIDAIRE bir ömür boyunca arızasız çalışır ve elektrik cereyanından
ve dolayısiyle en fazla hava dolabıdır.
satılan
azamî surette tasarruf ettirir.
Kullananlara sorunuz...
Sayın Eczahane Sahiplerine
KREM NIV E
Yalnız
Meşhur
-■
» • M
-X
•••• «M
• •
• •
• • •e
• •
• •
• •
•:
• •
• •
• •
• •
• •
• •
• •
• •
• •
• •
• *
• •
• •
• •
• •
• •
• •
■ a r
■•*••••
İÜ
O
3 £
• •
• 4
•• ••
1.3
RADYOLİN
«F» .. . . _
•T
• ••>*••• •
»44 »!•*•••
• • a • *• 4
• • 4 4
• ••
P • Kt
• • »• •t:
• ••• •
• e ••• ::*r
A

S I
::.l
• • • «4
Nâne esansı nedir?
44 • «}••• 94 »4 V *•• • • t •• • • • •••■ M» • • • (•• • • ••• t
• • •
•il
• •• «•
.# •
• ••
• • •
M • • »•••
• • • . 9 •
• •
• •
Küçük, Orta, Büyük her üç boy
ORÎGÎNAL AVRUPA
GIÜTENII İRMİK MAKARNASI
Ut tAfÇILAR CAOOftl N ( « UUÎhOU
Sütlü ve yumurtalı makarnaları
Piyasaya kalitece üstünlüğünü temin ettikleri İçin, artık reklâmın lüzumu Kalmamıştır. Bir tecrübe herkesi ikna edebilir
kutularında depomuza gelmiştir.
ŞARK MERKEZ ECZA DEPOSU
Jj!l» TS
S5CS“ aîzİi 'lİs diş macunlarına konan
• •••
• |« • • mm»»» • ••♦*•••






gAUC ANI GL UTINLj i R M i K
MAKARNA L_ A R I
DEVLET DENİZYOLLARI İLÂNLARI
1 — (3) kalemde takriben 63 m3 KERESTE -Pazarlıkla-satın alınacaktır.
2 — Pazarlık, 16.8.1950 çarşamba günü saat 15 de Tophanede Genel Müdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Tasarlanmış değeri 9970 lira, güvenmesi de 1495 lira 50 kuruştur.
4 — İsteklilerin, pazarlıktan önce güvenme paralarını tdarc veznesine yatırmaları ve belirli tarihte Komisyonda bulunmaları lâzımdır.
5 — Şartnamesi her gün Komisyonda görülebilir.
(10988)
Sayın Eczahane Sahiplerine
KREM NÎVEA
Küçük, Orta, Büyük her üç boy
ORÎGÎNAL AVRUPA
kutularında depomuza gelmiştir.
ÖZİŞ ECZA DEPOSU
HAKİKÎ FRIGIDAIRE 12 milyon ailenin intihap ettiği ve kullandığı soğuk
hava dolabıdır.
güveniniz 1
tecrübesine

Bir HAKİKÎ FRIGIDAIRE için, emsalsiz kalitesine rağmen, diğer markalı bir dolaba nazaran daha fazla ödemiye* çeksiniz.
Hakîkî FRIGIDAIRE ancak FRIGIDAIRE markasını taşıyanıdır.
i
D (/5 £
O
CD
5
( eJ k £
V z
a
Hususî surette yetiştirilen nâne filiz yapraklarının imbikten geçirilmiş ve imbiğin yalnız orta kısmından çıkan Dünyaca meşhur esansdır.

Sayın doktorlarımızla bilumum hastahanelerimizin
Nazarı Dikkatine:
En son teknik evsafı ve malzeme üstünlüğünü haiz, aynı zamanda rakipleri arasında en ucuz
ÇEKOSLOVAK MAMULATI
Un it, Fotöy, Diş Röntgeni
ve diğer bilumum Diş Apareylerl
15 millamperden 800 millamperc kadar muhtelif Röntgenler (radyoskopi ve 'radyografi İçin) Dlaterml, Elektroşok, Ultra-viyole. Enfraruj, Metabolimetre, Galvanofaradik. Sterilizatör Termostat, ameliyat manası, Kuvöz, Narkoz, ameliyat İftm-bası, tnhalalör, Pnömotoraks vesair cihazlar...
Alâkadarların firmamızı ziyaretleri menfaatleri icabıdır.
Türkiye Genel Mümessili :
MEHMET KAVALA
Tabir Han Galata Tel: 40130 - 42673
Telgraf: LAmet t»L Teşhir ve Satış Mahalli j
Tepebaşı ALP Oteli altında
i
Sayın Eczahane Sahiplerine
KREM NİVEA
Küçük, Orta, Büyük her üç boy
ORÎGÎNAL AVRUPA
MUHASEBECİ ARANIYOR
Bütün gün çalışabilecek tecrübeli ve iyi honsorvisH bir muhasibe ihtiyaç vardır. Lisan bilen tercih olunur. Müracaat: Beyoğlu Yeşil Çam sokak No. 82 - 34 Sonku Film
kutularında depomuza gelmiştir.
YAFET ECZA DEPOSU - KADIKÖY
GÜZEL VE FAYDALI İLÂNLAR YENİ İSTANBUL dadır.
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
TAKSİM MEYDANINDAKİ TENVtRATLI REKLAM SÜTUNUMUZDA EN CAZİP İLANLAR teşhir edilmektedir


• *

9
KOK KÖMÜRÜ TEVZİATI
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi
Müessesesi İstanbul Şubesinden
Devam eden tevziata ait haftalık izahat:
1) SATIŞ YERLERİ :
FATİH
EMİNÖNÜ (Şimdilik)
KADIKÖY
ÜSKÜDAR KOZLUCAHAN
2) ÇAĞIRILAN VE BİR
ADRESLERİ
Büyük Karaman Caddesi, No. 8/66
Halkevi, Şerefefendi sokağındaki kapı Kadıköy, Çukurbostan, Hasırcıbaşı sokak No. 2/4
Toptaşı Cad. Kefçedede Mektebi S. No. 14 Galata, Rıhtım Caddesi HAFTA İÇİNDE MUAMELELERİ
YAPILACAK OLAN BEYANNAME Numaraları :
Günler ’
14.8.1950
15.8.
16.8.
17.8.
18.8.
19.8
31
Fatih
Eminönü
Kadıköy
Üsküdar Kozlucahan
M
• I
H
H
• >
135119—134950
134949—134780
134779—134600
134599—134430
134429—132430
111786—109514 109518—105534 105533—103637 103636—101152 101151—100251
142700—142549 142548—142412 142111—132700 132699—126012 126011—119052
114400—113651 113650—112401 112450—110901 110900—110401 110400—109901
136698—126001
126000—124210
124209—121774
121773—117479
117478—115171
Mazereti dolayısiyle o hafta gününde müracaat etmemiş olanların günüdür.
Takip eden dâvet numaraları her hafta pazartesi sabah gazeteleriyle ilân edilir.
DİKKAT :
Bu sene halka kesintisiz olarak 1948 - 1949 kışında olduğu gibi beyannamelerdeki oda ve soba adedine göre kömürleri verilecektir.
4) GİŞE SAATLERİ :
Salmh öğleden sonra Cumartesi
5) EMEKLİ, DUL VE
9-12 13 -16
9-12
YETİMLER :
Saat
ı»
»I
Bunlara ait beyanname muamelesi her gün (öğleden sonra) sıra numarası aranmadan ya-pılaca ktır.
Gününde kuponu İle müracaat edeceklerden 1949/50 turuncu renkte beyanname numarasını havi kupon ile hüviyet varakası istenir.
Kuponlarım kaybedenler İlk önce Kozlucahan satış servisinde zayi muamelesini İkmaJ ettirdikten sonra alt olduğu semt satış bürosuna kömür ordinolarım almak üzero müracaat ederler.
LİNYİT ve AĞAÇLI KÖMÜRLERİ:
6)
7)
Linyit ve Ağaçlı kömürlerinin satışı serbesttir. AlmAk isteyenler, mmtakaiarınun satış bürolarına müracaat ederek arzu ettikleri miktarda alabilirler.
Tonu
Linyit kömürü fiyatı 36 Lira
Ağaçlı M M 25 M
NOT: Geçmiş senelerde tevziat başlangıcı en küçük sıra numarasından itibar edilmişti. Bu yıl hakka riayet için en büyük sıra numarası mebde olarak kabul edilmiştir. (11053)


© ©
htonbul
a
X
OOÖAN tiCORTA ANONİM ŞİRKETİ
7
ZENITH
BOSCH MARKA BUZ DOLABI
PSALTİ MÜESSESESİNDEN SALON TAKIMI
BEATTY MARKA ÇAMAŞIR MAKİNESİ
SÜRPRİZ MARKA GÖMLEKLER
DRRNE



VM 1


• — * (* .
-Î/Zi I
rr
MERCEDES-BENZ
1
1
1
I ?arit 1
O
ENGLISH ELECTRIC
Mercedes - Benz marka binek otomobili
Ahmet Veli Menger Müessese sinden
2 adet (Jawa) ve (CZ) marka motosiklet
Mehmet Kavala Müessese sinden
Swissair uçaklariyle bir kişiye İstanbul -Zürich seyahati ve on beş gün ikamet (LAİ) Italyan Havayollariyle Roma’ya seyahat ve en iyi otelde bir hafta ikamet
Lai Havayolları ve Ortente Espresso tarafından
AİR FRANCE Havayollariyle Parise seyahat ve 15 gün ikamet
Her bir seyahati Doğan Sigorta Şirketi 15 er bir. li> raya sigorta etmiştir.
1 adet (Bosch) marka 5 ayaklı buz dolabı
Ahmet Veli Menger M ilessesesinden Son model bir salon takımı
Psalti Milessesesinden Son model koltuk ve masalar
Bayas Mobilya Mağazasından
1 adet BEATTY marka çamaşır makinesi
Halil Naci Mıhçıoğlu M ilessesesinden 4 adet (Schaub) marka radyo
Adem Karadağ Müessesinden
2 adet (Minerva) el ve ayak dikiş makinesi
Mehmet Kavala Milessesesinden
1 adet (Martin 40) takma deniz motörü
Ege Petrol T. A. Ş. Müessesesinden
3 kişiye onar bin liralık kaza sigortası
Doğan Sigorta Şirketinden
4 kişiye 100 er liralık Ikramiyeli Aile Cüzd.
Yapı ve Kredi Bankası tarafından
Altınşehirde köşebaşı 600 m2. bir villâlık arsa
Altınevler Kol. Ş. Mİlessesesinden
2 adet (Hoover) marka elektrik süpürgesi
Mataş Ticaret T.A.Ş. Müessesesinden
2 adet (STOK) mağazası emprime kuponu • 8tok Mağazasından
1 adet Düdüklü tencere
Şark Pazarından
5 adet en son model elektrik ütüsü
Halil Naci Mıhçıoğlu Milessesesinden
1 adet (English Electric) buz dolabı
Af itap M ilessesesinden (ROYAL) marka üçlü petrol ocağı
be on Fimi M ilessesesinden
20 adet muhtelif İsviçre saatleri
1 adet emprime kadın elbisesi (kumaşı ile)
Beyoğlu, Terzi Muazzez Cansu tarafından

1
adet en son model kadın çantası adet en son model kadın ayakkabısı adet en son model erkek ayakkabısı
Tanca Kundura Mağazasından
kişiye 6 kişilik en iyi cinsten çay takımı
Mağazasından
tsak ve Rafael Karako
adet ellişer liralık bono
5
tslanbulun en büyük müe.ssesesi Lion
4 lâke koltuk, 1 lâke masa
Ekrem Kulen
Mağazasından
Mağazasından
1 adet erkek kostümü (kumaşı ile).
Terzi Mozes tarafından
Zenith, Omega, Tissot altın kol saatleri
Eminönü Tevfik Aydın Müessesesinden
6 adet Lüks Avrupa kravatı
Beyoğlu Eakenasi Mağazasyndav
100 çift Nylon BALİ marka kadın çorabı
1 adet av tüfeği, 5 futbol topu, 5 elektrik
feneri Marfo Oabay Mfleasesealnde*
2 adet Opema ve Flexaret marka fotoğraf makinesi
15 adet
15 adet
Mehmet Kavala M ilessesesinden
Büyük Kavanoz Pond’s Kremi Büyük (SORTILAIGE) Losyonu
Bahçekapı Ege Itriyat Mağazamndav
10 kişiye 2 şer adet en güzel plâklardan
Sahibinin Sesi M ilessesesinden
10 adet en son model TERMOS
12 plâktık bir koleksiyon
Bala Naci Mıhçıoğlu Müessesesindcıı
100 adet SÜRPRİZ marka pijama
100 adet SÜRPRİZ marka gömlek
100 kişiye birer kutu BAYLAN şekeri
100 adet Azim çini fabrikası vazosu
50 adet Morrison dolma kalem
6 kişiye, Melek, İpek, Lâle, Saray, Ar, Sümer sinemalarından birinde 1 sene müddetle bütün filmlere 2 şer kişilik koltuk 200 kişiye birer şişe çeşitli TEKEL Likörü 1 kişiye en son model bir kadın şapkası
Beyoğlu Ariş Şapka Mağazası
100 kişiye birer kıymetli kitap
Nebioğlu Yayınevinden
Diğer hediyelerin listelerini de önümüzdeki sayılarda bulacaksınız


TCVFİK AYDIN

Comments (0)