16 Temmuz 1950
Pazar
SİYASI İKTİSADI
Sayı 228
10 kuru)
e
V
w
« A
A.
ç
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone : Türkiye İçin seneliği 32» altı aylığı 17» üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesit eden : HABİB EDİB-TÖREHAN
IIAnlar î 6 net sayfada »antlmat-reıl 2 liradır. İlânlardan hiç-bir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Kore harbinin başka taraflara
*^5
T
♦
A
“Yavuz” claki toplantı
nrT jrz m ■bil
V
C. BAYARIN
sirayeti muhtemel
M
r
1 ■
• *
•I
*
♦
Hu
GAZETECİLERE
BEYANATI
Batı Avrupanın müdafaası birinci plânda
t
W- «
4
i
•
Truman’ın General Bradley ve diğer askeri şeflerle dün yaptığı görüşmede bu hususun incelendiği sanılmaktadır
TCashington 15 (YİRS) — General Collina İle General Vandenberg Amerikaya döndükten az sonra müşterek Genelkurmaylar Başkanı General Omar Bradley, Beyaz Sarayda Başkan Trumanla bir görllşme yapmıştır.
r
k
1
t?/
/
✓
✓
> (
■
A
t
Dış politika
Bir "zayıf nokta" daha : Yunanistan
ro-Bu, Bite-
General bundan sonra Savunma Bakanlığına dönmüştür.
Bradley’in, Başkan Trumanla yaptığı bu konuşmada evvelâ Kore meselesi ele alınmış olup, harp sahasında vaziyeti ıslah etmek için askerî ve iktisadi gayretlerin arttırılması ve kısmî seferberliğin hızlandırılması lüzumu üzerinde durulmuştur.
Amerikan resmî çevrelerinden bildirildiğine göre, bu arada bilhassa Batı Avrupanın müdafaası mevzuu tetkik edilmiştir. Koredeki harp, hiç bir suretle Batı Avrupanın muhtemel bir tecavüze karşı müdafaası meselesini ikinci plâna atmıyacağı anlaşılmaktadır. Esasen Amerika. Koredeki savaşı bir "polis harekâtı,, olarak telâkki etmekte ve oradaki kuvvetlerine Birleşmiş Milletlerin bir "önleyici kolu,, göziyle bakmaktadır.
Bununla beraber askerî müşahitler. Koredeki vaziyeti küçümseme-mekte. harbin muhtemel inkişaflarını hesaba katmamaktadırlar. Komünist Çin’in de Kore harbine katıl--------------- ★ ------------------- KORE’DE
ması ve bu suretle ateşin, dünyanın başka taraflarına da sıçraması ihtimalini daima gözönünde bulundur-, maktadırlar.
Fakat en hayatî bölge olan Batı Avrupaya ileride bir komünist teca-vücü yapılabileceğini hiç bir zaman hatırdan çıkarmayan Amerika, bu kıtanın müdafaası için şimdiden büyük tedbirler almak ve askerî hazırlıklarını tamamlamak zorundadır. Bu maksatla, Amerikan yüksek askerî ‘komutanlığının, bilhassa Fransa ve îngiltereye daha fazla malzeme ve askerî kuvvet göndermek üzere Kongreden, mevcut 1 milyar 222 milyon dolarlık krediye ilâve olarak aynca tahsisat isteyeceği sanılmaktadır. Bu ilâve kredinin miktarının ne olacağı şimdilik bilinmemektedir.
M
■ *
M
•ir
i ’ Z ' Ü
I
:ı . ,..r
-.; i » 'T*
e • •
(
Bayan Dol ma bahçede kıtal m on tazını yı teftiş edlyon
Cumhurbaşkanı dün
“Türk Donanması ve hava kuvvetlerinin muktedir ellerde olduğunu gödük”
Celâl Bayar Yavuzda gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur:
"Eşsiz bir mazinin ananelerine dayanan donanmamız, memleketin uğradığı sJyasi ve İçtimaî sarsıntılar ve bununla muvazi olarak artan, iktisadi takatsizliğimiz ve bu yüzden maddi imkânlarımızın daralması neticesinde küçülmüştür. Memleketin varlığı arttıkça donanmamız.ın yurt «avunmasındaki çok ehemmiyetli vazifesini daha kifayetle başarabilecek bir inkişafa süratle kavuşacağına bu seyahatimde bir keçe daha emniyet getirdim. Donanmamız ve bütün silâhlı kuvvetlerimizin tensik ve takviyesi yolunda hükümetin esaslı gayretler sarfede-ceğine emin bulunuyorum. Dün gördüğüm talim ve tecrübeler aynı zamanda donanmamızın ve hava kuvvetlerimizin muktedir ellerde bulunduğu kanaatini kök-leştlrmlştlr. Modern Türk Donanması ve hava kuvvetleri itimatla bu ellere tevdi olunabilir...
YENİ İSTANBUL
hararetle karşılandı
Menderes’in beyanatı
niŞtŞLERİ Bakanımız geçenlerde Kore İşlerini görüşürken arkadaşlarımızdan birine: "Mütecavizlerin daima, demokrat milletlerin em-niyet sahasındaki “zayıf nokta.. Inra sataştıkları artık sabit olmuştur,, diyordu. Bay Fuat Köprülü, bu münasebetle, Doğu Akdenlzl teminat altına alan bir andlaşma mevcut olmamalının, o bölgeyi en ziyade tehlikeye maruz noktalardan biri haline tlrdlğin! kuvvetle belirtmişti, pek doğru bir görüştür. Dışişleri kanımız tarafından İzhar edilen
mennlnln bLr an evvel gerçekleşmesi, yani bugün İçin Batı Akdenlzl İçine alan Atlantik Andlaşması müdafaa şebekesinin vakit geçmeden Doğu Akdeniz© teşmil edilmesi şayanı arzudur.
Bununla beraber, Atlantik And-laşmasının boylere genişlemesi ile maksat hâsıl olup olnııyacağı da düşünülebilir. Kore meselesi küçük milletleri, tehdltkâr bir komşu karşısında yapayalnız ve müttefiksiz bırakmamak lâzım geldiğini gönlerdi; fakat aynı zamanda» o küçük milletlerin de bizzat, mütecavize var kııv. vetlyle mukavemet etmeye aznıeyle-mlş yeknasak bir kütle haline gelmeleri zaruretini dahi Lspat etti. Kore'de İşler bugün o kadar fena gidiyorsa, komünist propaganda ve faaliyeti İle mâneviyatı bozulan Güney Kore'lilerin İlk gününden çökme alâmetleri gösterip kendilerini müdafaa etmek ve kurtarmak gibi ağır bir vazifeyi Amerikalılara bıraktıklarından dır. Bu tecrübe şöyle bir suale yol açabilir: Bir Akdeniz andlaşması İmza edildiği takdirde, her hangi bir tehlike çıkar çıkmaz İmza sahiplerinden birinin aynı zaafı göstermesinden korkutamaz mı acaba? Hemen soy Üyelim kİ burada Yunaııls-tandan bahsetmek İstiyoruz.
Bütün demokrat milletler, Yunan milli ordusunun 11)49 eylülünde âsi çeteleri mağlûp etmesini heyecanla alkışladılar. Keza, memleketin kalkınması için bütün İyi niyet sahiplerini birleştirmeyi vâdeden General Plâstirasla merkezcilerin geçen mart seçimlerinde muvaffak olmaları büyük ümitlerle karşılanmıştı. Bundan başka, bugün hesaba katılması lâzım gelen bir kuvvet ordusunun ıslahı da takip olundu.
Lâkin ne yazık kİ
kili ve en İyi haber alan müşahitler, bütün o gayret ve ümitleri hoşa çıkarabilecek bir olayı endişe İle kav-deylemektcdlrler; Yunun Komünist Partisinin yeniden ortaya çıkması ve pek büyük bir gelişmeye mazlıar olması gibi bir olayı kastediyoruz. Bu parti şimdiki halde iki şekil göstermektedir: Bir şeklinde, memlekette merkezlerini tekrar kuran ve gizli gazete ve neşriyatını dağıtan gayri meşrû şekildir; ikinci şeklinde de "Demokrat Cephesi,, adı altında meşrû bir teşnUAt. .Maalesef kamımın himayesi altında bulunan bu "Demokrat Cephesi,, şimdi, gelecek belediye seçimlerinde mümkün olduğu kadar çok oy kazanmak İçin muazzam bir faaliyet a a rf e diyor ve, İtiraf etmeli ki milli partilerin birlik olmamaları ve ellerinden bir şey gelmemesi yüzünden her an yeni yeni terakkiler kaydeyllyor.
Bu suretle yarın Yunanistan kuzey koınşularlyle döğilşmek zorunda kalacak olursa, o güzel ordusunun cephedeki kahramanca gayretlerinin kuvıctll ve "ilmi,, bir surette teşkilâtlanmış bir beşinci kol tarafından baltalanmak ve akim bırakılmak tehlikesi başgösterebilir. Onun içindir kİ 38 incj arz dairesinin Üzerinde bulunan Yıınanstanda dahi Kore macerasının tekrarlanmasından korkulur.
Bıı halin bir Doğu Akdeniz aııdlaş-ması muhtemel Akldlerlrıi ne kadar Ürkütse yeri sar. Zaten Türkiye, komşu, müttefik ve dost Yunanistaıı-da vaziyetin İnkişafını hu zaviyeden mütalâa eylemektedir. Kore’nin Ma-shington için bir ders teşkil ettiği söyleniyor. Atinada da anlaşılacağına İnanıyoruz.
Komünistler
hâlâ ilerliyor
A
Kızılların, geniş çevirme hareketine teşebbüs edecekleri anlaşılmaktadır Tokyo, 15 A.A (United Press» Komünistlerin 15 mil uzunluktaki köprübaşlannı büyütüp Taejon’un ge-Tisine düşmeleri üzerine kıtaları dağılmış olan vunma haltının batı mişlerdir.
Koredeki Amerikan
Amerikan Kum Nehri sa-kısmını terket-
sayılan Yunan memnuniyetle
ileri karargâhı düşmanın Taejon bölgesindeki Amerikan kuşetlerini tuzağa mek gayesiyle kıskaç hareketi ladığını bildirmiştir.
Kum cephesindeki vaziyet alarak vasiflandırılmaktadır. Geri çekilmeye mecbur olunmasına rağmen maneviyat ve savaş gücü mükemmeldir.
Son harekâtın tafsilâtı
Tokyo 15 (Y1RS) — Harp muhabirlerinin bildirdiğine göre, binlerce Kuzey Kore’li tank ve ağır topçu himayesinde "Kum,, nehrinin sığ bir mıntnkasında karşı tarafa geçerek Amerikan kuvvetlerine taarruz etmiştir. Bu nokta Taejon'un şimalindedir.
Amerikan kuvvetleri, havadan düşmana, ağır mlşler, bir çok tankları ler, düşman elinde bulunan mevzileri hırpalamışlardır.
Cephenin garp kısmında. Kore kuvvetleri, Tayjon’un on mil uzağında bulunan Kongyu’yu İşgal etmişler İse de iki şehir arasındaki dağlar İlerlemelerine mâni olduğundan dağ ailesini takip ederek Kum nehrinin on beş mil, Tayjon’un da yedi mil kadar güney batısında bulunan Norsan’a doğru İlerlemeye başlamışlardır.
on mil kadar
karadan ve zayiat verdlr-tahrlp etmiş-
bugün en yet-
Churchill'in
Selim Sabit
Aziz okuyucularının
ŞEKER BAYRAMINI kutlar
Gazetemiz bayram günlerinde de nrşir vazifesine devam edecektir.
Donanmamız, Haydarpaşa açıklarında
seyyal
bütün duşur-hazır-
îstanbula selâm.w
muvaffak bir geçit törem yaptı
İstanbul, dün, yine tarih! günlerinden birini yaşadı. Türkiyenln üçüncü Cumhurbaşkanı Celâl Bayarın resmen ilk gelişi dolayısiyle şehir daha sabahın erken saatlerinden İtibaren donanmıştı. Resmi bir karşılama töronl yapılmasını arzu etmemiş olmasına rağmen, Bayarın İzm İr d en bir muhrip ile şehrimize geleceği ve Haydarpaşa açıklarında donanmanın. Cumhurbaşkanının önünden geçit resmi yapacağı haberi üzerine halk tarafından çok heyecanlı bir istikbal merasimi yapılmıştır.
Saat 8.45 te Kabataş İskelesinden kalkan motörlerîe İstanbul Vali ve Belediye Balkanı Fahreddin Kerim Gökay, Üniversite Rektörleri. Birinci Ordu Müfettiş vekili Korgeneral Şükrü Kanadlı, İstanbul Komutan vekili Tümgeneral Necati Tezoan, Birinci Ordu Kurmaybnşkanı Tümgeneral Vedat Garan, İstanbul Deniz Komutanı Tuğamiral Fuat Uzgoren. Emniyet Müdürü ve Basın mensupları Cumhurbaşkanını Haydarpaşa açıklarında karşılamak üzere hareket etmişlerdir.
Saat 9.10 geçe Cumhurbaşkanını getirmekte olan Gaziantep muhribi Yeşilköy açıklarında görünmüştür. Bay-
Hindistanın aracılık teklifi
geniş akisler uyandırdı
Mısır, Amerikan yardımının reddine taraftar
Kahire, 15 A. A. (AFP) — Mısırın Amerikan yardımını kabul etmek imkânını tetkike memur hükümet komitesi, Tınmam Plânının dördüncü noktası mucibince, Mısırın Amerikan Yardımını reddetmesi lâzımgeldiği neticesine varmıştır.
Komite, Mısırın Amerikan yardımını kabul ettiği takdirde, memleketin İktisadiyatı hakkında Amerikan eksperlerinin İsteyecekleri malûmat ve istatistikleri ifşa etmek gerekeceğini, bunun da Mısırın menfaati icabı olmadıkı mütalâasındadır.
—
rak ve çiçeklerle donanmış 100 den fazla sandal, motor, taka, yelkenli gemi ve futa Bayan karşılamak üzere Haydarpaşa, Florya açıklarına dağılmış bulunuyordu. Grandi direğinde Cumhurbaşkanlığı forsunu taşıyan Gaziantep muhribi, vasıtalardaki her yaşta, her tabakadan halkın coşkun ve içten gelen tezahüratı arasında saat tam 9.30 da Haydarpaşa açıklarında demirlemiştir. Bu sırada Cumhurbaşkanı, Selimiycden atılan 21 pâ-re lopla SeİHtnlanmPj ve Gazîantep muhribi», de ı aynı «aynin top atımiyle cevap vermiştir.
Cumhurbaşllahını ırşilamaya gelen resmi zevat ve gazeteciler Gaziantep muhribine çıkarak Cumhurbaşkanına ( "Hoş geldiniz!
Bu sırada limandaki bütün vasıtalar düdüklerini fasılalı olarak öttürmüş-lerdir. ' ' • • ’
Bayar Yalovada
Yalova 15 ıAA.1 — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar refakatinde Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yomut olduğu bu akşam saat 20 de Acar ile Istanbuldan Yalovaya kaymakam, belediye başkanı tarafından hararetli sevgi gösterileriyle karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanı halkın yakın alâkasından mütehassis olduğunu söyleyerek teşekkür etmiş ve yanında-» kilerle birlikte Cumhurbaşkanlığı köşküne gitmiştir.
Donanmanın geçit resmine re Boyarın şehirdeki ziyaretlerine alt diğer haberleri ikinci sayfamızda bulacaksınız.
a-şüphe
îstan-kendi
„ demişlerdir.
halde motoru gelmiş, ve halk
Adnan Menderes Gaziantep muhribinde kendisiyle görüşen bir arkadaşımızın sorularını şöyle cevaplandırmıştır:
— Birleşmiş Milletler teşkilâtı Genel Sekreteri Trygve Lle’nin vâki müracaatından sonra Hükümetimizce Koreye her hangi bir askeri yardım yapılması düşünülüyor mu?
— Birleşmiş Milletlere Hükümet adına verilmiş olan cevabın tazammun ettiği vecibeleri zimle kabul edeceğimize yoktur.
— Birleşik Amerikanın bul Başkonsolosluğunun
tebaasına yaptığı tamim hakkında ne düşünüyorsunuz?
— Bu mesele asıl ve esastan âridlr ve ajansla yapılan resmi beyanın hududu içinde mütalâa edilmelidir. Bunun milletimiz i-Çin endişe ve heyecan doğuracak bir mesele olduğunu zannetmiyorum. Esasen Türk milleti memleketi müdafaa etmek kararını çoktan vermiştir."
Basın Kanununda yapılan tadiller hakkında da Menderes:
"— Biz tam mânaslyle bir Basın hürriyeti istiyoruz. Bugün istediğiniz kanunun yüzde 90 t kabul edilmiştir. Tatbikatta eğer sîzleri memnun otmlyen cihetler görülürse. bildirirsiniz, derhal tâdili cihetine gider»üt. Muvafık, muhalif bütün basının hür olması gerektiği hakkında en u-fak bir tereddüdümüz olmadığını bir daha ifade etmek isterim."
Atlantik Konseyi 25 temmuzda Londrada toplanacak
Now-York» 15 A.A. (Reuter) — Ncw-York Times gazetesi siyasi muhabirinin bugün Waahingt.ondan bildirdiğin© göre Amerika Birleşik Devletleri 25 temmuzda, Atlantik Paktına dahtl memleketlerden askerî silâhlanma programlarının şümulünü genişletmelerini Istiyecektlr.
beyanatı
Londra, 15 (YİRS) — Churchtll. Kore harbinin ne kadar süreceğini bilmediğin! yalnız şimdiye kadar ancak üç dört tabur asker harekâta iştirak ettiğine göre bir avuç Amerikalının muazzam düşman kıtalarına karşı kahramanca mukavemet önünde derin bir hayranlık duymakta olduğunu söylemiş ve sözü General De Gaulle’ün son günlerde United Press Müdürü Gradford’a verdiği mülâka-ta getirerek şunları söylemiştir:
"General ile düşüncelerimiz bir çok noktalarda ayrıdır. Fakat Avrupanın bir Ölüm tehlikesi geçirmekte olduğu-na dair olan mütalâasını reddedernl-yeceğlml beyan etmek mecburiyetindeyim.,,
Kızıl Çin ile Hindistan, Güvenlik Konseyine alınırsa, hem bir muvazene kurulacak, hem de Kore harbine son verme imkânı bulunacak
Yeni Delhi 15 A A. ıGHH) — Hindistan Hükümeti Dışişleri Bakanlığı 14 temmuz günü şu tebliği yayınlamıştır:
Hindistan, husumet başladığından beri Koro harbinin çabuk ve muslihane bir şekilde halli için zaman zaman Londra, VVaahington ve Moskova İla diplomatik temaslarda bulunmuştur.
12 temmuz günü Hindistanın Moskova ve Wa«hlngton’(lakl Büyükelçileri Hindistan Hükümeti Başbakanı Pandll Nehrunıın şahsî bir mesajını Stalln ve Dean Acheson'a takdim etmişlerdir. Pandlt Nohru aynı zamanda Attlee İle de bu mevzu Üzerinde temaslarda bulunmuştur.
Wnshlngton, 15 A.A (United Press)
r
Dünya Hikâye
Müsabakası
75.000 liralık hediye kur’asma her okuyucumuz iştirak edebilir
dahil olabilecek-
hediye dağıtııııı-Memleketln han-
Taşradaki okuyucularımızdan müteaddit mektuplar almaktayız. Bunlar, gazetemizin tertip ettiği 75.000 liralık hediye dağıtımına İştirak etmeye haklan olup olmadığını bizden sormakta ve eğer lerse şartlarını öğrenmek istemektedirler.
Memleketimizde İlk defa olarak yapılan hu zengin na "YENİ İSTANBUL,, okuyucuları İştirak edehlllrlor.
gl tarafında bulunursa bulunsun bütün taşra okuyucularımız, hnttA yabancı nıemlekctlcrdeki abonelerimiz, 21 tcınnııız tarihinden itibaren İki ay müddetle gazetemizde neşredilmeye hnşlnnncnk olan kuponlarımızdan 60 tanesini zarfa koyup taahhütlü olarak posta İle İdarehane adresimize gönderdikleri takdirde, numaralı kupon almaya hak kazamıcifk-lıırdır. Kendilerine yine posta İle gönderilerek olan bıı numaralı kupon-Inrla, taşradaki ve hariçteki okuyucularımız da müsabakamıza İştirak etmiş olacaklardır.
— Umumiyetle İyi haber alan yetkili bir kaynaktan öğrenildiğine göre, Hindistan Başbakanı Jıuvharlar Nehru-nun Moskova, Londra ve VVashlngtona tevdi ettiği notalar, Güvenlik Konseyi Daııni üyeliklerine Hindisi an la Ko-ınünlnt Çinin seçilmelerini teklif etmemekle beraber bunu tazammun etmektedir. Bu suretle, dmma Sovyet blokurıu destekleyecek olan kızıl Çinlilerden maada Hindistanın da Güvenlik Konseyine dahil olması bir "muvazene" husule getirecektir. Hindistan, şimdiye kudur Güvenlik Konseyinin ancak muvakkat üyesi olmuştur. Himllstıımn Güvenlik Konseyine daimi Üye olması, dünya meselelerinde Asyanın ehemmiyetini daha İyi belirtecektir. Anlaşıldığı üzere, Nelıru, Koro muhasamatını tahdit ötmek ve bu meseleye bir hal çaresi bulmak makaadlyle komünist çinin Güvenlik Konseyine kabulünü ve komünist kıtalarının Korede 38 inci arz dairesinin şimaline çekilmelerini teklif etmiştir.
Ingiltere Büyükelçisi Sir Davld Kelly Moskovudn müzakerelere giriştiği zaman, komünist Kuzey Kore kıtalarının Güney Küreden çekilmesi için Komünist Çinin Güvenlik Konseyine kabulünün şart koşulmasını Birleşik Amerikanın asla kabul etmlycceglnl Amerika Hükümeti ingütereye «çıkca ifade etmiştir.
Bu sebepten dolayı, Slr Davld Kelly. Birleşmiş Milletler kararına uygun olarak kuvvetlerini 38 inci arz dairesinin şimaline çekmesini Kuzey K o reye bildirmesini Sovyet Husyadan İstemiştir.
Sovyetler. Güney Koro Hükümetinin Seul’a döneceği yolunda herhangi bir teminat verilmeden, Amerikan kuvvetlerinin derhal Korodon çekilmesini İstemektedir.
Bittabi, Amerika bunu asla kabul etmlyccoktlr» . : j
Büyük Jüri, gelen eserleri tetkikle meşgnldiir. Netice bir aya kadar ilân edilecek
"Nrw-York lfernld Tribüne,, gazetesinin teşebbüsü İle, her memleketten gönderilecek en güzel ikişer hikâye İçinden dünyanın en İyi hikâyesini seçmek üzere tertip edilen "Dünya Hikâye Müsabakası,, Tlirklyede de çok geniş alâka uyandırdı. .Memleketimizin en gÜtel iki hikâyesini lırçınek maksaıllyle müsabaka tertibi “YENİ ISTAN-Bl L„ gazetesine bırakılmıştı, tiazvleml/.lıı llâıı ve İdare ettiği hu müsabakaya hikâye gönderine nıilddcitl 30 haziranda nihayet bulmuştu. Bu tarihe kadar diinyu mÜMibakasıııa 422 hikâye gönderilmiştir.
İsimlerini evvelce İlân ettiğimiz eıı tanınmış ve en salâhiyetti edebiyatçılardan mürekkep II kişilik jiirl heyeti âzalarının her biri, 1 temmuzdan beri hikâyeleri teker teker okumak suretiyle tedklk etmekte ve notunu vermektedir, işin ehemmiyet ve mesuliyeti İle mütenasip, böyle titiz bir çatışına, şüphesiz zamana mütevakkıftır. Belleri vasati olarak 2IMM) - 4000 kelime arasında bir uzunluğa sahip olan hu 12? hikâyenin okunması ve bunlar İçindim neşredilmeye lâyık 30 taiırainln, ayrıca Amerlknyn gönderilmek Üzere en İyi İki hikâyenin seçilmesi Işl daha bir kaç hafta sürecektir. Kati netice, 15 ağustos tarihine kadar behemehal ilân edilmiş olacaktır.
Donanma limana girerken..
manevrayı
Barbarosun çocuklariyle 24 saat denizlerde dolaştık
Kulaklarımızda hâlâ dün akşamki top sesleri uğulduyor, burnumuzda barut kokuları var...
(uıulııır başkanı C'eİAl Sayarın İzmir ve İstanbul seyahatleriyle donanmamızın manevralarını takip etmek Üzere gönderdiğimiz arkadaşımız Faruk Feıılk’ln 24 saatlik deniz sefahatindeki İntihalarını bugün 3 üncü saf funuz-da okuyacaksınız.
Sayfa 3
Y E N î î 8 T A N B U L
16 Temmuz 1950
MEMLEKET MESELELERİ
ışının ıç yuzu
— I —
Bundan evvelki bir yazıda îstan-buldan başka vilayetlere verilen yüz elli İki hoca içinin, bu hocalara ait ferdi menfaat taraflarından «arfına-rar bazı pedagoji meselelerine yol açtığını söylemiş, bu meseleleri «öylece sıralamıştım:
I — Mektep sınıflarının normal mevcudu,
II — Mektep müdürlerinin normal ▼arifesi,
III — Efer İstanbul vilâyetinde gerçekten bir muallim fazlalığı varta bu fazlanın tayin edilmesi İçin tatbik edilecek normal ölçünün mahiyeti.
Bunlardan birincisi “Bilgi” Mecmuasının 36 ncı sayısında etraflıca izah edilen bazı psikolojik problemlerine yol açacağı İçin kısaca ele a-lınmahdır. Bugünkü tatbikî ruhiyata göre bir llkmektep hocasının dikkat ve takip çevresi ancak 25-30 çocuk üzerinde toplanabilir.
Bu nokta bütün mektepçilerln bildiği ve bütün medeni memleketlerde tatbik edilen bir şeydir. Fakat meselenin memleket ölçüsünde bir sosyal mesele olarak ele alınması takdirinde bu gibi ilmi ve İdeal fikirlerin her şeyde olduğu gibi burada da kenara bırakılması ve maarif realitemizin gözönüne alınması, yani uzak ve kenar vilâyetlerde, meselâ garp ve şimal vilâyetlerimizde bu miktarın iki misli, hattâ daha fazla talebe sayısına malik sınıflarının düşünülmesi ve bütün memleketin bu bakımdan aynı durumda bulunması ileri sürülecek. Nitekim yüz elli iki muallim işi de bundan doğdu. Her şeyden önce iki noktanın burada belirtilmesi lâzımdır. Bir İçtimaî uzviyetin bir tarafındaki salâhı, başka tarafındaki bozukluklar yüzünden bozmakta hiç bir mantıkî sebep yoktur. Sonra yüz elli iki hocanın gönderildiği yerlerde kendilerine gerçekten ihtiyaç hlssedllmediği de “İstanbul Muallimler Birliği” tarafından yapılan tetkiklerden anlaşılmıştır. O kadar ki, işin içinde hor ne olursa olsun Adeta Istanbulun ilk öğretim düzenini bozmak gibi bir kasdin bulunduğu düşüncesi de pek temelsiz kalmıyacaktır.
Diğer taraftan Istanbulun ilk öğretiminde modem terbiye İlminin istediği gibi sınıf mevcudu 25-30 olan bir mektep de yoktur. Mevcut elemanlar, sınıf mevcutlarını esasen elliden aşağı düşürmeğe pek müsait değildir. Yüz elli İki muallimin alınması, bu elli rakamını ilk zamanlarda 80, hattâ doksana yaklaştırdı. Sonradan talebe velilerini «on derece müteessir eden bir takım «un*î hattâ gülünç çarelerle bu sayının yetmişten yukan olmadığı ilân edildi ve bir kaç gazeteci, önceden hazırlanmış birkaç mektebin sınıflarına götürülerek dâvanın halledildiği İntibaı verildi Halbuki mesele, geçen sene olduğu gibi bu sene de yine ortadadır ve ders yılı başlayınca bütün çıplaklığı üe kendisini gösterecektir.
— n —
Vaktiyle şehirlerimizin haysiyet ve İtibar sahibi, halkın hürmetini celbeden, sevilen bir “Mektebi iptidai müdürü” vardı. Sonradan bu vazifeye “Başöğretmenlik” dedüer. O “Müdürlerin Itlban muhafaza edildi mİ? Bu, ayrı bir mesele. Kısacası şu kİ, eski “müdür'lerln bütün vazifeleri, alâkası kanun gereğince yeni “başöğretmen*^ aittir. Mektep ne kadar küçük olursa olaun bu vazifeler, her halde günün bütün saatlerinde onun derslerle meşgul olmasına müsait değildir. işte bir inşaat ustasının iki gündeliğine tekabül etmlyen bir ücret karşılığında ifa edilen bu vazifeler 152 mektep hocası İşinin gösterdiği baş öğretmenlere çok görüldü ve talebe «ayısı 300 den fazla olmayan mekteplerin “başöğretmen” lerlne, tıpkı diğer mektep hocaları gibi ders
Yazan : Fındıkağlu Z. Fahri
İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden verildi ve böylece gûya hoca tasarrufu temin edildi!
Eski “iptidaî mektebi müdürü“nün vazifeleri, yeni “okul“da da gayet tabiî olarak aynı olacağına göre, bilgisizlik, ve İdarî cehalet yüzünden atılan adım, bizzat adımı atanlar tarafından çok geçmeden tashih edildi ve tekrar “bnşÖğretmen“lerln ders saatlerinde azaltmalar yapıldı. O hal-do bu hasis ve zararlı tasarruftan vazgeçince, 152 hocanın bir kısmının yerleri tekrar lnhilâl edecek demektir. Böyle bir faziletli geri dönüş, bir müddet sonra aynı idarecilerin başını yiyecek bir “idare prea-tljr’ne zarar vereceği için “başöğretmen” lere tekrar idare vazifesi vermek lüzumu, naznrlyatta bırakıldı. Durum, bugün hâlâ bu merkezde-
| dlr.
— m —
Nihayet üçüncü meseleye gelelim ve İstanbul Maarif idaresinin bütün mevhum ve vekâleti aldatan fara-zlyelerinl doğru addederek yüz elli İki hocanın tasfiyesi lüzumunu kabul edelim. O halde seçimde ölçü lâzım. Bu ölçü nedir T Anlaşıldığına göre dâhiyane bir buluş ile - kİ bu buluşun hangi İdareciye alt olduğu henüz İfşa edilmedi - bekârlık ölçüsü ele alınıyor ve 152 hoca bu ölçüye göre ayrılıyor. îstanbuldaki İlk mektep hocaları arasında bir tahmine göre 600 bekâr bulunduğuna göre bu bekârlar İçinde 152 hocayı ayırmak İçin acaba narfil bir kıstas kullanılmıştır T Bu cihet, ancak Maarif Vekâletinin tarafsız eller vasıtasiyle yaptıracağı umulan âdil bir tahkikat neticesinde anlaşılabilecektir. İstanbul Muallimler Birliği tarafından neşredilen “Bilgi” Mecmuasının «on «ayısında İntişar eden bir haber, bu işle aJâkalı bir sicil memurunun Maarif idaresinden uzaklaştırıldığını bildiriyorsa da İşin yalnız bir “memur” İle alâkadar olmıyacağı şüphesizdir. Mesele, bütün bir İdare ve bütün bir zihniyet meselesidir. Bu zihniyeti izale etmedikçe Istanbulun İlk öğretimi, İçinde bulunduğu bllgi-«ilzllk ve anarşiden kurtulamıya-caktır.
— IV —
Bekârlık! Demek kİ, maliye politikacısı gerektiği saman nasıl bekârları fazla vergi île mükellef kılmayı düşünüyorsa maarifçl de yine bekârları, hiç yoktan ve sebepsiz yere vazifelerinden ayırmayı tabiî buluyor. Hemen «öyllyellm kİ, birincisi ne kadar mantıkî ise İkincisi o kadar keyfî ve adaletsizdir. Bir defa “bekâr” nedir T İstanbul Muallimler Birliğinin neşrettiği bir lzahnameden şu satırları alıyoruz: “Yüz elli muallimin meslekî ve ailevi durumlarını inceleyen komisyonun raporuna göre nakledilen öğretmenler arasında 1) İhtiyar ana ve babasından başka tahsilde bulunan kız kardeşini eline geçen 163 lira İle barındıran, 2) beş sene İstanbul dışında muallimlik ettikten «onra Istanbula nakledilen şimdi eline geçen 147 lira ile ninesini, babasını, yatalak annesini, ve üstelik kanserden mustarip kız kardeşini besleyen, kendisi de Maarif sıhhiyesinln raporlariyle »abit safra kesesi rahatsızlığından vakit vakit mustarip olan, 3) eline geçen 135 lira ile yerinden kımıldatılması caiz olmıyan bir hasta annesi ile yaşayan, 4) 194 liradan İbaret maaşlyle ana ve babasından Jbaret aileyi geçindiren, şimdiye kadar yaptığı tasarrufa Yardım Sandığınca verilen paranın da katılması neticesinde elde ettiği ev yüzünden maaşının 70 lirasını her ay Sandığa yatırmak mecburiyetinde olan, 5) 154 lira maaşı ile üç kız kardeşini ve hasta annesini geçindiren, mukavelesi kendi ü-zerinde bulunan bir evde barınan, 6) üç dört «ene Anadoluda çalıştıktan sonra Istanbula tayin edilen, burada evlenen ve bir çocuğu olduktan «onra on üç yıllık İzdivaç hayatına
SERGİ KÖŞESİ
Arefe giinil sergi
Bergi birden çehresini değiş-tirdi. Bayram münasebetiyle Mr çok ziyaretçi, alışverişlerini buradan yapıyorlar. Gayet tabii şekercilerin, tatlıcıların Önleri en kalabalık. Zira, müf-fi efendi istediği kadar "Ramamanı mübarek bayramı* diye tamim etsin, halk buna "Seker Bayramı,, demekte ısrar ediyor.
Diğer kalabalık standlar ve paviyonlar kumaş ve hediyelik eşya satılan yerlerdir. Fakat şerbet, gazoz ve su satılan yerler şüphesiz en çok iş yapanlar. Oruçla pek alâkalı olan yok, hem bayramı yapıyorlar hem de orucu "içiyorlar*. Hoş bu havada oruçlu olup da —Allah kabul etsin — sokağa, hele sergiye çıkmak, imkânsız bir şeydir. Oruç, ancak, serin bir yerde, sırtüstü yatıp, iftar topunu beklemekle kabildir.
İstanbul 8ergisi, bu sene, ikinci bir Mahmutpaşa vazifesini de gördü. önümüzdeki günler daha da kalabalık olacak. Bayram tatilleri dolay isi -le, hem şehir içinden, hem de Anadoludan gelen bir hayli meraklı daha sergiyi görmediler.
Efendim, cilmleten bayramınız kutlu ve mutlu olsun.
BÎR İSTANBULLU
Gazeteciler Cemiyetinden
Gazeteciler Cemiyeti, Şeker Bayramının Türk milleti, bütün Türk okuyucuları, kendi âzası ve dostlan için uğurlu ve mesut olması dileğini izhar edreken; Yeni Sabah gazetesi, nin mûtat Bayram tatili yapmamaktaki ısrarı yüzünden gazetelerimizin bayramlarda yapmakta olduklan tatilden vazgeçmeleri sebebiyle okuyucuları gazetelerden mahrum bırak, mamak için bayramları neşir hizmetinde bulunduğu (Bayram Gazetesi) nin intişarına mahal kalmadığını da saygılariyle arzeder.
Gazeteciler Cemiyeti
ahlâksızlığı mahkemece sabit bir koca yüzünden nihayet veren, yirmi senelik meslek hayatının eseri olarak bir yuva kuran ve hasta kızının asla yaşayamıyacağı bir başka iklimin köyüne tâyin edilen,., tlh. öğretmenler vardır.”
Demek kİ, objektif bir bilgi karşısında bekârlık Ölçüsü ne kadar haksız, yersiz, İndî ve gülünç ise bekârlar İçinde de keyfî, hattâ şüphe ve dedikodu yaratan kaprislere göre çeşitler ayırmak o derece adaletsizdir.
— V —
Bir gazete haberi, bu hocalardan bir kaçının sıhhî durumu yüzünden yerlerine iadesinin düşünüldüğünü, fakat bunun tayin edilmiş bir ha«-tahaneden rapor İstendiğini yazıyor! Eğer bütün mesele böylece halledilmiş farzedilirse adına “Devlet prestiji” denen anlaşılmaz heyûlânın hâlâ zihinlere hâkim olduğuna, İçtimaî meseleler karşısında, açık, seçik düşüncelerin aydın ve berrak hükümlerin tesirinden hâlâ korkulduğuna hükmetmek gerekecek. Fakat bu gibi haberlerin doğru olmadığına, vaziyetin şahısların menfaati zaviyesinden değil, bir şehrin İlk öğretimi ile alâkalı mühim terbiye meseleleri yönünden araştırılması lâzımgeldlğlne, ve araştırılmakta olduğuna, eğer bilfarz Istanbuldan Anadoluya 152 değil, daha fazla hoca aktarma edilmesi lâzımsa bunun ancak ve ancak adalet ve hakkaniyet kaidelerine uygun ölçülere, meselâ İstanbul Maarif İdaresinde senelerden beri geri hizmet vazifeleri yapan idarecileri do hesaba katan bir kıstasa göre, şüpheye ve suiistimal ve dedikodularına vesile olan hükümlerden uzak olarak seçilebileceğine İnanmak istiyoruz. Adaletsizlik kurbanı olan ve bu hissi taşıyan bir muallim kadar yurt için faydasız bir vatandaş bulunamıyaca-gını, Birinci D. P. kabinesi, bu kabinenin değerli bir pedagok tarafından çevrilen maarif cihazı kadar hiç bir teşekkülün kavrayamıyacağı kanaatindeyim.
(1) 14 temmuz 1950 tarihli nüsha miza bakınız.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar diin samimî tezahüratla karşılandı
Donanmanın Haydarpaşa açıklarında yaptığı büyük geçit resmi çok güzel oldu. Bayar ve Genelkurmay Başkanı takdirlerini bildirdiler
intan bul Oezaevindcn affedilenler çıkıyor.
•X A L. A •
ı . A
Aftan istifade edenler
dün tahliye edildiler
Serbest bırakılanların hapishane önünde sevinç gözyaşları içinde ailelerine kavuşmaları hazindi
Sultanahmet Cezaevinin hail dün görülecek bir manzara arzodlyordu. Sabahın erktftı saatlerinden itibaren cezaevinin önünde mahkûmların aileleri, gazeteciler ve meraklılardan mürekkep bir kalabalık birikmişti, öğle vaktine doğru tebliğin gelmesi üzerine önce basın suçluları — bunların arasında Necip Fazıl Kısakiirek do bulunuyordu — «erbest bırakıldı.
Bundan «onra diğer âdi «uçlardan mahkum olan mahpusların evrakı hazırlandı ve nihayet saat 13 ten itibaren sıra ile aftan faydalanan mahkûmlar kanunun kendilerine bahşettiği hürriyete kavuşmaya başladılar.
İlk önce çıkan mahpus kısa boylu masum yüzlü, temizce giyinmiş bir a-damdı. Savcı “Mustafa Balcı!,, diye kendisini çağırdığı vakit gözleri nemlenerek ilerledi. Dolandırıcılıktan mahkûm olmuş. Gazetecilerle konuşmak İstemiyor, ağlıyor. Sadece ağzından şu kelimeler döküldü: “İki aydır burada ne çektiğimizi bir biz biliriz.,.
Bundan «onra Avram Şvarz çağrılıyor, gülümslyerek etrafındakilere veda ediyor. Tahliye İşine süratle devam olunuyor. Mahkûmlardan bazıları gayet neşeli, koşarak gülerek çıkıp gidiyorlar. Diğerlerinde iae bir heyecan, bir korku var. Ürkek ve titrek adımlarla yürüyorlar.
Simdi «ıra kadınlarda... ilk önce kocasını öldürmekten mahkûm Mürüvvet Aklaş çıktı. Kapının önünde annesi, babası, çocukları bekliyorlardı. Sarmaş dolaş olup öpüştüler. Fotoğrafçıların ricası üzerine resmini çektirmeye razı olmuşken birdenbire celâllenl-yor ve müsaade etmiyor. Geçen gün bir gazete aleyhine yazı yasmışmış da onun için.
Kendisine, hakkında ne yazayım dîye sorduğum vakit şu cevabı verdi;
“Bir kurşun attı, kocasını devirdi, dersin. Çoluk çocuğa kavuştu, dersin,,
Cezaevinden çıkanlar varken girenler olduğunu da görüyoruz. Eli kelepçeli 18 kişi geldi. Savcı Yardımcısı tahliyeye devam edilirken gazetecilere lâtife yollu diyor ki: "Aman, üstünüze başınıza dikkat edin, tahliye olunanlar arasında yankesiciler var!
Nihayet sıra meşhur kibar hırsız Muzaffer Aydına geldi. Muzaffer Aydın evvelâ konuşmak İstemedi, Diyor kİ: “Ben, cemiyette unutulması İcap eden bir insanım, benden artık bahsetmeyin.,, Fakat sonra devamlı ısrarımız üzerine konuşuyor:
“Bize gösterilen bu İnsan! harekete ve bizler için hayatiyet İfade eden, hayatta muvaffak olabilmek için bize bir fırsat olan affı verenlere bütün minnetlerimi bildirmek borcumdur. Ben şahsan nedameti çok daha evvelce hissettiğim içindir İd, birkaç defa firara mecbur oldum. Allaha yaklaşma nin hakikatini hapishanede duydum. Eskisinden daha temiz olarak çıktığım bu hapishanede bakiye kalan bir namus sözü olarak «iz basın temsilcileri önünde yemin ederim. Beni bundan sonra fenalıklar değil, iyilikler
takip edecektir. Dünyada hiç kimse İsteyerek ve bilerek «uç işlemez. Badece hâdiselerin ters akışı ve tahllhslz-llk kurbanı olmaktan başka hiçbir hatamız yoktur. Bizi affedenlere «özümüz büyüktür. Tutacağız, dananlar olacaktır. Onlar anlamayan insanlardır.,,
Hapishaneden ayrılmaya
ğımız vakit kapının Önünde yine aynı kalabalığın beklemekte olduğunu gördük. Kapıdan çıkınca İhtiyar kadınlar ellerimize sarılıp:
“Geçmiş olsun evlâdım, hayırlı olaun.
deyip arkamızdan meğe başladılar.
Bizi do mahkûm
Belki alda hayatı
hazırlandı-
jcçmiş olsun evıauım, nayırıı oı-, İnşallah bir daha dönmezsiniz., hayır duaları et-
zannetmişlerdl. Abdi İPEKÇİ
Millî Türk Talebe Birliği, Nâzım Hikmetin affı dolayısı ile bir beyanname yayınladı
Millî Türk Talebe Birliği mensupları ve Yönetim Kurulu üyelerinin İştirakiyle Başkan Suphi Baykam’ın riyasetinde bir toplantı yapmışlar, Nazım Hikmet ve komünistlerin afdan istifade ettirilmeleri üzerine aşağıdaki beyannamenin neşredilmesini kararlaştırmışlardır.
“Türkiyede bulunan komünistlerle dünya komünistleri de. bugün bayram yapıyor. Nazım Hikmetin kurtarılması için kampanya uçanlar, dergi, za-zote çıkaranlar zafer sarhoşluğu, milliyetçiler İse, arzularını tahakkuk ettirememenin yeisi içindedirler.
Komünistlerin (dolayıslyle Nazım Hikmetin) cezalarının üçte ikisinin af-fedilrncbi, maalesef zihinlerde türlü ihtimal ve yorumlara vesile teşkil edecektir.
Bizler, bundan böyle, devlet ileri gelenlerinin vereceklori sözleri İhtiyatla karşılamak mecburiyetinde kaldığımızı teessürle belirtmek İstiyoruz.
Millî Türk Talebe Birliği ve Meclise yaptıkları müracaata tavassut ettiğimiz 20.000 yüksek tahsil genel adına, komünistlere ve Nazım Hikmetin afdan istifade ettirilmelerinin büyük bir üzüntü He karşıladığını açıklarız.
Milli Türk Talebe Birliği Hikmetin affından duyduğu
le Ulaştırma Bakanı Tevfik İleriye aşağıdaki teessür telgrafını tir:
Bayın Tevfik ileri Ulaştırma Bakanı
Ankara
Milliyetçi gençlik, erkek çehrenizi minnetle selâmlıyor, bizim de sözümüzü dinleteceğimiz günler elbette gelecektir.
Millî Türk Talebe Birliği Başkanı Suphi Baykam SUPHİ BAYKAM TEESSÜRÜNDEN AÇLIK GREVİ YAPIYOR
Milli Türk Talebe Birliği Başkanı Buphi Baykam, Nazım Hikmetin affından duyduğu teessürle 2 gün sürecek bir açlık grevine başlamıştır.
Nazım teessür-
çekmiş-
Saat 10 da Cumhurbaşkanını hâmli olan Gaziantep muhribi, sandal, mo-1 tor, kotra, Chrlst Craft Hlggins’den tutunuz da demokratların kiraladıkları Denizyolları vapurlarına kadar irili ufaklı çeşitli deniz vasıtaları tarafından tam mânaslyle muhasara e-dlîmlş bir halde.. Bunlar yalnız îs-tanbulun değil Marmaranın dört bir tarafından buraya gelmişlerdi.... tu-
zaklardan Yavuz olmak üzere harp gemileri prova nizamında ağır yolla yaklaşıyor. Bayar yanında Generkurmay Başkanı Nuri Yamut, Başbakan Adnan Menderes, Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sadık Altıncnn ve Donanma Komutanı Amiral Rıd-1 van Koral oldoğu haldo bir uçak dafi topunun balkonunda yer aldı. Yavuz 21 pâre topla Cumhurbaşkanını selâmiı-yarak resmi geçide başladı Onu takiben Demlrhlsar, Sultanhlsar, Muavenet, Giresun ve Gemlik muhripleri Tuğamiral Müncl Ilhan’ın komutasın-1 dakl “E” ve “C” sınıfı arama ve tarama gemileri, Kurmay Albay Refot Arnom komutasındaki “A” va sınıfı arama ve tarama gemileri, “A" sınıfı avcı ve liman savunma botları, Kurmay Albay Slret Çakır’ın komutasında Gür, Sakarya ve Baldlray denizaltı gemileri ve son olarak Akar. Onaran ve Akpınar ikmal gemileri sıra-slyle Gaziantep muhribinin önünden geçmişlerdir. Harp filomuz birlikleri prova hattında Gazlantep’ln Önünden geçerlerken çimariva nizamında sıralanan subay ve erlerimiz sağ elleriyle kasketlerini havaya kaldırarak Üç defa “Sağol" diye Cumhurbaşkanımızı selâmlamışlardır. Bu sırada deniz bandosu Yavuzda marşlar çalmıştır.
Donanmamızın geçit resmi esnasında dün tatbikata İştirak eden hava kuvvetlerimize mensup İki uçak alayı 4 İÜ resmi geçit nizamında donanmanın üstünden geçmişlerdir.
Halkın İçten gelen tezahüratı île Gaziantep muhribini muhasara eden yüzlerce vasıtanın resmi geçit sahasını işgal etmesi karşısında liman vs polis motörleri âciz kalmıştır. Hattâ Denizyollarının gemileri bile geçit resmi yapan harp filosu He Cumhurbaşkanının bulunduğu geminin arasına girmişlerdir.
Amerikan yardımlyle TÜrklyeye verilen elektrikli arama tarama clhaz-lariyle mücehhez ve Atlantlği kendi kendine geçen K sınıfı mayn gemileri ilk defa İstanbul sularında görülmüştür. 43 parça donanmanın geçmesi bir saatten fazla sürdü.
Bunu, Bayan karşılamağa gelen deniz vasıtalarının içten gelen samimî tezahürat içinde yaptıkları geçit resmi takip etti. Bundan sonra demir er I iınarak Dolmabahçe önüne gelindi.
Donanmamız hakkındakl ihtisaslarını Bayar gazetecilere şu cümlelerle i ifade etti:
”— Ordu ve donanmamız çok liyakatli ellerdedir. Deniz kuvvetlerimizin I hava kuvvetleriyle birlikte yaptıkları muvaffakiyetli gösterilere şahit oldum. Denizcilerimize ve havacılarımıza takdir ve teşekkürlerimi bildiriniz. Ordumuz liyakatli ellerdedir."
Cumhurbaşkanı, İstanbul halkına, gösterdiği sıcak alâkadan dolayı teşekkürlerinin iletilmesini de gazetecilerden istemiştir.
Genelkurmay Başkanı da:
*’— Gördüklerimden gurur duydum, teşekkürlerimin denizcilere' iblâğını ordumuzun, donanmamızın, hava kuvvetleriyle başarılarına şahit olduğum İçin hayatımın en bahtiyar günlerini yaladım, milletimiz ordusuna güvenebilir" demiştir.
İstanbul 15 (A.A.) — Celâl Bayar Dolmabahçe önünde demirleyen Gar ziantop muhribinden Acar motöriyle Yavuz zırhlısına geçmiş ve Yavuzda Deniz Silâhlı Birliğiyle bandonun çaldığı istiklal Marşı ve 21 pâre top a-tırnı ile selâmlanmıştır.
Yavuzda Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümamiral Badik Altıncan, Cumhurbaşkanımız şerefine bir öğle yemeği vermiş ve bu yemekte Cumhurbaşkanımız Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes. Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü. şehrimizde bulunan milletvekilleri, Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökay, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları, generaller, amiraller, yüksek rütbeli subaylar. Vilâyet ve Belediye erkânı ile gazete başmuharrirleri ve basın mensupları hazır bulunmuşlardır.
Samimî bir hava içinde geçen yemek esnasında Bayar gazetecilerle ve diğer zevatla hasbıhalde bulunmuştur.
Saat 14 30 da Dolmabahçeden karaya çıkarak, halkın coşkun alkışlan arasında Vilâyete gelen Bayar burada
protokole göre tertip edilen resmî kabulde hazır bulunmuş ve bine yakın kimsenin elini sıkmıştır. Vilâyetten çıktıktan sonra bir müddet halkın şiddetli alkışları arasında yaya yürüyen Bayar yanında Vali ve Adnan Menderes, yaverleri olduğu halde otomobile binerek Halk Partisine «ekmiş, partinin İl Başkanı ve İdare heyeti tarafından karşılanmış, burada yaklaşan Belediye Seçimleri hakkında samimi görüşmeler olmuş ve Cumhurbaşkanı önümüzde yeni bir maş var.. Fakat hakeme İtaat lâzım demiştir.
Buradan doğruca Demokrat Partlya giden Bayar bir müddet partililerim hasbıhal ettikten sonra Orduevlna gelmiş bir kıta asker tarafından kendisine İhtiram vazifesi yapılmıştır.
Orduevlnden çıkarken herkesin ay* n ayrı elini sıkAn Bayar, yaveriyle birlikte doğruca oğlunun evine gitmiş, akşam 18 de Acar motöriyle Yalovaya hareket etmiştir.
BİR RUMEN GEMİCİSİ HÜKÜMETİMİZE
Evvelki akşam Hmanımucdan «it olarak Karadenize geçmekte oIşls Rumen bandıralı gemiden, bir adam gemi Rumeli Hizan önlerine geldiği sırada, önce iki torbayı, «onra da kendisini denize atmıştır.
Az sonra denizden feryatlara gab dlğinl duyan sandalcılar yetîfereH yüzmekte olan şahsı sudan çıkarmışlardır.
Bu şahsın kızıllara dehşet rejimim den kurtulmak için memleketimin iltica etmek istediğini söyleyen manyak tayfa olduğu anlatılmış ra emniyet makamlanna teslim edilmiş, tir.
Türkiye Mlllf Talebe Federasyonu
TOrk YükMk T*h*U Gençlittabı bayramını kutlar.
KAZIM TANİ
l’ln
ÖLÜMÜ
İzmir ve şehrimizin tanınmış İhracat tüccarlarından Kırkagaçlı
KAZIM TANER
tedavi edilmekte olduğu Balna Les Balnes ılıcalarında 9 temmus 1950 pazar günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi M&rsllyadan şehrimize gelmekte olan Ankara Vapuru ile 18 temmuz salı günü saat 14 te Galata Rıhtımına gelecektir. Cenaze aynı gün saat 16 da merasimle Galata Rıhtımındaki Tırhan vapuruna nakledilip ertesi günü İzmir’e »ev-kedilecek ve dinî merasim İzmir’de yapılarak aile kabristanına defnolu-nacaktır. Cenabı Hak merhuma rahmet ve geride kalanlarına da tabut İhsan eylesin.
YENÎ tSTANBUL
StTASÎ ÎKTÎSADÎ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Bkbibl I
YKNİ ÎSTANBÜL NE9BÎTAT LtMtTED StRKETt
.Müdürü: Kemal H. SAKLICA
Bu anyıda yazı iğlerini fiilen İdare eden :
Sacld ÖGET
Nejredlhniyen yazılar
iade edilmen.
Basıldığı yer ı yen! İstanbul matbaaoi-LIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 45 —
Hacı Müslim Beyin kendine göre de esas yine sıtma îdi. Fakat imtihan üzüntüsü, yol yorgunluğu gibi şeyler de buna karışarak çocuğu bu defa daha fazla «aramıştı. Herhalde kendisini etraflı bir muayeneden geçirmem, göğsünü ve kalbini dinlemem İyi olacaktı.
Biraz evvel tavşanlar için gösterdiği teessürle gözleri «ulanıyor:
— Ayıplamayın Sabri Bey, diyordu, tek evlât... Anasını da küçük yaşta kaybettiği için pek düşkünüm... Boğazına bir şey kaçıp öksürse günlerce türlü evhama kapılırım... Bu Ankaradaki tahsile dahi ne kadar güçlükte razı olduğumu bilemezsiniz... Bereket teyzesinin yanında da gönlüm o cihetten az çok rahat.. Malûm ya teyze ana yansı demektir... Fakat buna rağmen artık göndermek istemiyorum... Bir kız için orta mektep tahsili kâfidir..,. Daha ilerisine ne lüzum var?. Ben kimin için çalışıp çabalıyorum? Evvelki akşam bu cihetleri biraz münakaşa etmiştik.,. Galiba buna da ayrıca sinirlenip üzüldü.
Hacı Müslim Beyin kızı hakkında bütün bildiğim Mersinde ticaret yapan bir amca oğluna nişanlı bulunmasından ve çocuğun içlerinin iyi veya fena gitmesine göre bu nişanın kâh bozulur gibi olup kâh düzelmesinden ibaretti. Muhakkak olan Mersindeki nişanlının uzun yıllar-221
dan beri buraya bir defa bile gelmemiş olmasıydı. ’ ‘
Hacı Müslim Bejin kızı hakkında fazla bir hayalim olamazdı. Fakat benim gibi mahrumluk içinde yetişmiş ve kadınlarla hemen hiç bir yakın teması olmamış bir genç adam için bir mektepli kız, Hacı Müslim Beyin kızı da olsa, epeyce bir şeydi. Bazı tatil günlerinde onların sürü İle vapura, trene bindiklerini görür» gözlerim en güzelcelerine takılıp kaldığı için ötekilere dikkat etmezdim. Bunun için hepsinden bende kalan ortalama Örnek zaruri olarak parlak bir hayal olmuştu.
Hacı Müslim Bey bana aşağı odada kızının hastalığı hakkında izahat verirken gözlerimi duvardaki aynadan ayıramıyor, kılık kıyafetimi gördükçe, mânâsız bir bedbinliğe kapılıyordum.
Bütün heves ve gayretime rağmen bana bir gün bile İnsan gibi giyinmek nasip olmamıştı. Emin Hulûsi 11e türlü mahrumiyetlere katlanarak aylarca para biriktirirdik. Yekûnu tuttu* ramadığımız zaman, hiç olmazsa birimizin donanması için bu paralan birbirine kattığımız da olurdu. Emin Hulûslnin fikrlnce Beyoğlu terzt-leri mirasyedileri ve budalalan avlamak için kurulmuş bir takım kapanlardı. Elektrik ışıkları altında lüks ecnebi kuponu diye parıldattıktan kumaşlar bile bizim o beğenmediğimiz yerli fabrikalara malısulü İdi. Bizde Hükümet kontrolü olmadığı İçin yanlarına meşhur Avrupa firmalarının isimlerini ݣݫ-tirler» hattâ sahte kurşun mühürler takmaktan çekinmezlerdi. Hesap açıktı. Bu magazatann büyük klratannı, vergilerini, ışıklı reklâmlan ve «airelerinl bu budalalarla mirasyediler değil de kim ödüyordu? Büyük kumaşçı vitrinlerinde ve zengin arkadaş-tanmızm üzerinde gördüğümüz kumaşların ay-222
nını yahut pek az farklısını, uzun araştırmalardan «onra Galatada yahut Sirkecide sokak ara-tannda bulur, «onra yine Emin Hulûslnin tahkik ettiği terzilere götürürdük. Bunların hepsi o büyük terzilerin makastarları idiler. Sermayeleri olmadığı yahut borçlu düştükleri İçin bu «efil hanların tavan arası katlarında tünemege mecbur olmuşlardı. Fakat ne zararl Mademki kumaş aynı kumaş, İş aynı işti. Terzinin aynasında kendimizi seyrettiğimiz zaman pek parlak görünmemeleri gömlek ve kravatlarımızın bozukluğundan, kunduralarımızın eskillglndendl. Bu defa oıılan yenilemek İçin yeni bir gayret «ar-fetmek lâzım gelirdi. Fakat o oluncaya kadar kumaşa bir hastalık Anz olur, süratle rengini atmağa, dikiş yerlerinden «üzülmeğe, dirsek ve diz yapmağa başlardı. Ne deralnlz? insanın bir kat yeni elbisesi olur ve eskisinden çıldıracak gibi bıktığı için hep ona yüklenirse olacağı bu-dur.
Hâsılı *o zamana kadar kılık kıyafetimi düzeltmek mümkün olmamıştı. Gerçi îstanbuldan çıkarken o uğursuz tıp âletleri için aldığını borç paradan kendime bir de lâcivert kostüm çıkarabilmişim. Fakat burada vazifeye İlk başladığım gün bu kostümün yakasına karadut şerbeti dökmüş ve Emin Hulûsiye îstanbuldan leke İlâcı dahi ısmarladığım halde bıraktığı lekeyi çıkaramamıştım.
Bu zavallı elbise lekeli olduğu İçin değil lüzumsuz olduğu İçin aşağı yukan o günden beri odamın yükünde asılı duruyordu. Çünkü bu memlekete arkamdaki bile çoktu. O zamanki kajrmakam toza toprağa ijd dayandığını ve kolay j’ikandığını aöyllyerek yelken bezinden bir ceket pantalonla gezerdi. Kendisi ve kendi boyundaki Uç erkek çocuğu için top ile «atın al-223
dığı kumaşı evde kanama diktiren mahkeme reisi kasabanın en İyi gijünen erkeği «ayılır ve marifetli bir karısı olduğu için başkalarınca kıskandırdı. Karısı senelerden beri tımarhanede bulunan fen memuru ütü derdinden kurtulmak 1-çln pantolonunun çizgi yerine makine vurdurdu. Akşamüstü Hükümet meydanını ve çarşı caddesindeki halkın ve köylü kalabalığının arasına döküldüğümüz zaman en şıktan yine de ben görünürdüm. Fakat mektep tatili günlerinde renk renk elbiseleri, renk renk şapkalan, iskarpinleri ve çantalariyle vapur ve şimendiferlerden değil de bir moda mecmuasının renkli sahnelerinden dökülüyora benziyen o mektepli kızlardan birinin karşısına çıkmağa hazırlandığım bu dakikada kılık kıyafetim bana ne kadar sefil ve hırpani görünüyordu.
Hastalık hakkında Hacı Müslim Beyden istediğim tafsilâtı dikkatle dinliyor gibi yaparken gömlek kollarımı ceket kollarımın İçine tıkıyor, ceketimin uzamış dUmğelerlnln ipliklerini buruyor, ellerimle üstümün tozlarını silkeliyordum. Yakasındaki lekenin şık bir rozet gibi parlayacağına şüphe olmayan lâcivert kostümü • hangi güne saklamıştım? Bunu düşündükçe «ıkıntıdan Adeta nezle olarak gözlerimi, burnumu «ilmekteydim.
Hacı Müslim Beyin biran beni sofada bırakıp hastanın odasına girmesinden faydalanarak biraz evvel burnumu «İldiğim mendille kunduralarımı «İldim; bir tanesinin burnundan fırlamış otan bir kösele parçasını çekip kopardım; arklarının delik olmasından şüphe ettiğim çoraplarımı topuklarımın altına sürdüm ve konçlarını sımsıkı burarak ayak bileklerimin üstünde gerdim.
Benî kısa bir müddet kapıda bekletmeleri
224
Karabağlı Yengenin, hastanın sırtına keten tohumu lâpası kojmıasından ileri geliyormuş. Hacı Müslim Bey;
— Canım efendim sırası mı kocakarı İlâçlarının allahasen... Defet onlann hepsini, diye Yengeye çıkıştı ve kızının açık sırtını görmemem için beni karşı duvara asılı bir acem basmasını «evre götürdü. Bir yandan da süslenmeğe devam ediyordu:
— Kocakarı ilâçlarını fen adamlarının e-vinden bile defedemezsek vay geldi bu milletin başına... Sanki böyle bir tedbire ihtiyaç olsa ben takdir ederek eczahaneden bir hardal yakısı getiremezmişim gibi..,. •
Karabağlı Yengeyi kasabada herkes tanırdı. Ben de bir çok defalar çarşıda rastlamıştım. Gayet celâlll bir kadındı. Alış veriş ederken birdenbire sesini yükseltir ve bağırmağa başlardı. Fakat şimdi arkamda yalnız:
— Ziyan yok.. Ziyan yok.. Ben ederim Hacı Bey.... Kusura kalma Hacı Bey, diye nazik nazLk konuştuğunu işitiyordum.
Duvarda acem basması yanında bir de mok-tep resmi asılıydı, içinde Hacı Müslim Bey za-denin de bulunduğuna hiç şüphe olmayan bir talebe grupu...
Eczacının icabında iki ayn tarafa bakabllen gözlerini taklide çalışarak ben de gözlerimin biriyle resme bakıyor, mektep gömlekleri ve dantel yakalarla birbirine sokulan talebelerden hangisinin Hacı Müslim Beyin kızı olduğunu keşfe çalışıyordum. Nihayet önündeki kızın saçtan a-rasında bir şey arar gibi burnunu önüne sarkıtan kocaman yüzlü birim Hacı Beye benzetir gibi oldum ve hemen onu bırakarak göğsümde hafif bir hasret soluğiyle onun önündeki kızı seyre başladım. (Devamı var)
235
V*.
. . jU
Y tt, n l
l S 1 A
•s
a
L
Sayfa 3
PANAYIR t
» •
• • ( r> • ( KKK * •-*
'•VYı
M:
£
t
§
Vazifelerimize dair
&
»
f.
! i M 11 1 1 1 * > w
Yazan i Fâzıl Ahmet Aykaç
— Vaktiyle meşhur (Katan) şöyle dermiş: “Allah, dili hepimize, aklı pek azımıza verdi! Gerek yazdığım, gerek okuduğum şeylerin yüzde dok-aanı bana eski zaman mütefekkirinin her gün daha tazeleşen sözünü hatırlatıyor. Fakat doğrusunu söyllyeylnı; kalem adamlarının nicesi gözüme baran pek mazur görünmüyor değil!
— Sebep!
— Sebep basit; hem dünün yarın İçin faydalı taraflarına dikkatini kapamayan. hem de bugünün duygularına zekâsını açık bulunduran kimseleri, büyük kalabalık tanımıyor ve sevmiyor! Hele bu gibiler biraz düşünceli ve şarlatanlıktan uzjık yaşarlarsa! Galiba cemiyetler» ekseriyetle müsbct veya menfi ifratçılarla. hiç bir şeye gerçek surette ballanamayan kümelerden teşekkül ettiği İçin! Hakikati söylemekten niye çekinelim? Akıl. İtidal. hak sevgisi filân gibi şeyler, ancak küçük azlıkların vehminden üreyehllon bir takım nadir mefhumlardan İbaret! Bunlar çoğunlukların hoşuna her vakit gidemiyor. Onun için işte kaide: îlerl dâvalar gütmek istlyenler, hiç olmazsa eski macuncular veya ketenhelvacıları kadar boru çalmayı öğrenmelidirler! Toksa düdükleri hiç bir zaman ötemez.!
— Asla sizin gibi düşünmüyorum!. Benim gördüğüm şu kİ, gerek ticaret, gerek fikriyat ve siyasette, en uzun ömürlü rağbetler, mutlaka üzerlerinde en şamatalı reklâmlar yapılan mevzulara İnhisar etmiyor. Sokaklarda ilânlar püskürten, otıız altı taraftan medihname arayan bir takım kimseleri düşünün, bir de Fuzuli gibi. Nedim gibi İnsanları hatırlayan, gelip gidon nesillerin itimadı, tibarı acaba bu İki sınıftan hangisinin üstünde daha fazla durmuş ve daha uzun müddet duracak?
— Ayrı bir düşüncem daha var; diyorum kİ, ya cidden feragatli bir İdealizm içinde pek yüksek tepelere çıkacak, yahut pek sar’alı İhtiraslar İçinde en cehennemi çukurlara İnebilecek yaradılışta olmayanlar, kavgalı politika maçlarına atılmamalı! Zira hem, bir çok mağşuş İşi temlzllycceğlm, hem de üstüme başıma hiçbir toz konmayacak,, demek bana hayli tuhaf görünüyor. Bu ’ tıpkı, “ben hem kömür nakledeceğim, hem de elim yüzüm hiç kararmayacak!" demek gibi bir İddia! öyle değil mİ?!
— Eibete öyle. Fakat aynı durum muharrirlik hayatında da var. Herkes İstediği hezeyanı söyliyecek ve yazacak; muharrire gelince hayır! Peki ama, nerede bu bolluk?! diyeceksin "o da insan değil mİ?!" Neden âlem aklına geleni söylesin de kalem sahibi, dalma doğruyu, dalma hakkı yazmakla mükellef bulunsun?! Ancak unutmamalı kİ. mesleğin asıl necip ve ulvi tarafı da bu noktadan geliyor! Ben saflığımı korumaya dikkat etmesem bile» doktorun bana dokunacak şeyi tavsiye etmeğe hakkı olur nuı?!
Bence muharrir demek, gazeteci ve edip demek, alelâde bir kalem sahibi olmaktan çok yukarıda bir mevcudiyet demektir. Çünkü bu sınıf insanlar. bir cemiyetin, zekâ, ruh ve zevk hıfzıssıhhasını, uhdesine almış ideal fedaileri olmuşlardır. Hayatları, dış manzarasında, en açınılarak mahrumiyetlerin rahnelerini gösterebilir. Fakat kendileri, asıl |ç âlemlerinde güzellik ve yükseklik İklimlerinin prensleridirler ve o sebeple sevgilerimize saygılarımıza gerçek bir İsthkak sahibidirler. Netice şu: Ben kendi naçiz kanaatime göre bir fikir adamının, maddî sukutlarından ziyade mânevi düşkünlüklerini teessür verici mahiyette bulurum. Aynı kanaattir kl, benj diğer bir takım hükümlere götürür. Okuyucu kütlesi, ne mizaçta olursa olsun, bitim ona karşı ilk borcumuz, doğruluğu seven hürmetli bir dille hitap etmek vazifesidir. Meşhur Göte’nln bilmem şu sözünü bilir misiniz? Bu büyük Alman dâhisi der kl: ‘"Bir millet ne gençleşir, ne ihtiyarlar; o dalma çocuktur!”
— Müsaadenizi rica ederim; eğer Göte bu fikrini İnsanların geçmişten pek fazla ibret alamadıklarına telmih ederek söylüyorsa itirazım var. Her günkü vukuat ve okuduğumuz tarihler gösteriyor kl. geçmişin derslerinden ibret alamamak bahsinde, bir milletin büyük ekseriyeti He. onun seçkinleri adını taşıyan azlık arasında hemen hemen fark yok gibidir! Eğer böyle olmasaydı, asırlardan beri olagelmiş şeylerin vücut bulmasına nasıl imkân tasavvur edilebilirdi?
— Şairin dediği gibi:
*Bu da bir şiri muhzinl diğer!"
Fakat bunu bir başka sefer konuşuruz olmaz mı?
• • •
Cumhurbaşkanının şehrimizi ziyareti münasebetiyle, bindikleri muhtelif vasıtalarla Marmaraya açılan İstanbullular Celâl Bayan böyle karşıladılar
Yeni İstanbul'un KORE muhabiri bildiriyor
Bir ricatın acıklı hikâyesi
nGelin, korkmayın... Size iyi muamele edeceğiz !„ Bu söze inanan dört Amerikalı, teslim olur olmaz insafsızca biçilmiştir
Faruk Fenik man
Barbarosun çocuklariyle 24 saat denizlerde dolaştık
Kulaklarımızda hâlâ diin akşamki top sesleri uğulduyor, burnumuzda barut kokulan var...
Vakit hayli ilerledi... Radarlarımız düşmanı arıyor... Saat bire doğru yakaladık. Ortalıkta ışık yok. Sigara bile İçilmiyor. Geminin bütün kapı ve demir pencereleri kapatıldı. Gecenin karanlığında ürpererek, mefruz düşman gemisine yaklaşıyoruz... Birden...
Izmirde mühim arkeolojik eserler meydana çıkarıldı
7 nci yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bir mâbedle mabudenin arkeoloji âleminde büyük ilgi uyandıracağı söyleniyor
îzmirden aldığımız malûmata göre Atinadaki İngiliz Âsanatlka Enstitüsü mümessilleriyle Ankara Üniversitesinin müştereken Izmirde yaptıkları hafriyatta tarih ve arkeoloji bakımından mühim neticeler elde edilmiştir.
Yapılan kazı sonunda Milâttan evvel 7 nci yüzyıla ait olduğu tesblt e-dilen bir mâbet 11e tabiî cesamete yakın pişmiş topraktan yapılmış gayet müzeyyen bir mâbude heykeline alt parçalar bulunmuştur. Bunlardan başka yine Milâttan Önce 6 ve 7. yüzyıllara ait olduğu tahmin edilen seramik parçalan da elde edilmiştir. ‘
Dün bu hususta malûmatına müracaat ettiğimiz şehrimiz Arkeoloji Müzesi Müdürü Aziz Oğan şunları söylemiştir:
"— Prof. Dr. Ekremln reisliği altında bir kaç yıldan beri cereyan e-den bu hafriyat îzmirin tarih ve arkeolojisi namına çok verimli neticeler verecektir. Geçen sene mahallen yaptığım tetkikler bana büyük ümit-
ler vermişti. Nitekim son keşfiyatta Anadolunun en eski dini yapısı meydana çıkmış ve mabedin kurucusu mâbudenin de heykeli elde edilmiş o-luyor. Bu keşfin arkeoloji dünyasında büyük ilgiler uvandıraoağını söy-liyeblllrlm.,.
Karayolları bölge
toplantısı
23.000 kişi aftan
istifad
Dlin, kanunun Resmi Gazetede neşri üzerine, yurdun her tarafında tahliyelere başlandı
Ankara, 15 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Adalet Bakanlığından aldığımız malûmata göre hâlen hapishanelerimizde 20549 mahkûm. 12865 tutumlu bulunmaktadır. 20549 mahkûmun 15 binden fazlası aftan İstifade etmektedir. 12X65 tutumlunun da asgari yarısı hakkında ademi takip kararı verilmesiyle ceman aftan istifade edenlerin sayısı 23 bini bulmaktadır.
Diğer taraftan dâvaları gayri mevkuf cereyan eden sanıklar ve son tahkikat safhasında bulunanlar da gözönüne alınırsa aftan istifade edenlerin yekûnu 45-60 bini bulmaktadır
Verilen malûmata göre hapishanelerimizde 8000 kişi cinayet suçundan, 2300 kişi de ırza geçmekten. 2400 kişi de kız kaçırma suçundan mahkûm edilmiş bulunmaktadır.
Af Kanununun bugün Resmî Gazetede yayınlanması üzerine aftan istifade eden hükümlülerin tahliyesine memleketin her tarafında olduğu gibi şehrlmlzd*‘de derhal başlanmış ve akşam geç vakte kadar devanı etmiştir. Bir gün içinde merkez cezaevinden 309, Yeni Cezaevinden 171, Çocuk Islah evinden 102 kişi tahliye edilmiştir. Aftan istifade edenler arasında bazı İtalyan. Alman ve Rus' casusları da bulunmaktadır.
Sabahın erken saatlerinden bavlıyarak Merkez ve.Yeni Cezaevlerinin ö-nü tahliye edilecek hükümlülerin akraba ve aileleri ile dolmaya başlamış ve âdeta mahşeri bir manzara arznt-miştlr. Serbest bırakılanlar arasında 30 yıla mahkûm olup cezasının üçte birini tamamladığı için aftan istifade hakkını kazanmış olanlar da vardır.
Adana Hapishanesinden 180 kişi tahliye edildi
Adana. 15 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Adana hapishanesinde Af Kanunundan istifade eden mahkumlardan 1A0 kişi bugün tahliye edildi. Tahliye sırasında hapishanenin içi ve dışı sevinç avazcleriyle çınlıyordu.
Şark» garp, köy ve şehir ayrılıklarının ortadan kaldırılması, alınan kararlar arasındadır
Ankara 15 (A.A.) — öğrendiğimize göre salı günü, Genel Müdür Vecdi Diker’in etraflı konuşmasiyle başlayan Karayolları Genel Müdürlüğü bölge müdürleri toplantısı dün geç vakit sona ermiştir.
Dört gün devam eden çalışmalarda, sırasiyle Karayolları Genel Müdürlüğü nün İdari işler, yol yapım ve bakımı İle teknik ve İktisadi etüd işleri dairelerini ilgilendiren meseleler ele alınmış ve bilhassa yol dâvamızın süratle tahakkuku için esaslı bazı prensip kararlarına varılmıştır. Bu meyanda tok bir devlet yola programı üzerinde durmanın mahzurları belirtilerek. 1 inci sınıf; 2ncl sınıf ve köy yollnrı olarak tasnif edilen yollarımızın, yek-dlğerlyle muvazi ve ahenkli bir şekilde yürütülmesi esası kabul edilmiştir.
Memleketimizde şark. garp, köy, şehir ayrılılıklarını ortadan kaldıracak olan bu prensip karariyle. yol dâvamızın yeni ve müsbet bir safhnyn rİreceği muhakkaktır.
Bölge müdürleri, yol mevsimi içinde yapılmış olan işlerin tetkik ve müzakeresini yapmak üzere kış ayları içinde tekrar bir toplantı yapacaklardır.
Irana ask
yardım yapılıyor
Rıısyaya verdiği cevap notasında İran, petrol araştırmalarının bir askerî hazırlık olmadığını bildirdi
Tahran, 15 (AP) — İran Başbakanı Al| Razmara dün. Rusyanın cenup kanadında bulunan İrana Amerikan askeri yardımının gelmeye başladığını ve bununla bilhassa dağlık bölgelerde müdafaa sisteminin takviye e-dileceğini söylemiştir.
Associated Press'e vermiş olduğu mülakatta Başbakan Rusyanın kendisine komşu olan devletler üzerindeki tehdidinin bir "vakıa” olduğunu ve hanın kendisini müdafaaya azmetmiş bulunduğunu belirtmiştir.
Amerikan yardımı, Kurmaybaşka-nı General Lavvton J. Collins’in geçen mart ayında îrana yapmış olduğu ziyaret esnasında imzalanmış bir anlaşmaya tevfikan yapılmaktadır.
Yardımın tutarı 10 ilâ 15 milyon dolar arasında olacaktır. Bu yardım umum! Amerikan askerî yardım planı çerçevesinde yapılmaktadır.
13. (Güney Kore cephesinde Amerikan kuşetleriyle - Marguerlte Hig-gins> — Bu acıklı bir ger! çekilme hikâyesidir. Amerikalılar muhasımları Kuzey Kore komünistlerinin kullandıkları acalp taktikler karşısında nev-mldane savaşarak en ufak bir toprak parçasını en uzun zamanda vermek için didinmektedirler.
Amerikan taburunun ve dağ kenarındaki topçu rasat mevziinin uğradığı talihsizlik Amerikalıların ne ağır şealt altında dövüştüklerinin ufak bir delilidir. Fakat bu hücumun o kadar acaip unsurları vardır ki. hemen hemen “nev’i şahsına mahsus,, bir çarpışma olduğunu söyllycceğim.
Düşman, hücuma Amerikan askeri marşını borazanla çaldıktan sonra geçmiştir. Kuzey Kore komünistleri A-meriknn taburunu tamamen çevirdikten sonra borazan hücum işaretini vermiştir. Amerikalılar, bu sahada yalnız ufak makineli tüfek değil aynı zamanda havan topları ateşine de tutulmuştu.
Sözde İyi muamele
Kuzey Kore tüfekli erleri sabah sabah havayı yırtan tiz ıslıklarla emir a-lıyorlar ve ona göre hareket ediyorlardı. İngilizce bilen Koreliler acemi A-merikan taburlarına uzaktan uzağa şöyle bağırıyorlardı: “Gelin, korkmayın; size İyi muamele edeceğiz...
Ohio'lu er Charles Stralt’e göre, bu söze kanan ilk dört Amerikalı teslim olduğu halde insafsızca biçilmiştir Bu vahşi sahne benim ve sonradan öldürülen bir arkadaşın gözleri önünde cereyan etmiştir.
Amerikan taburu her ne pahasına olursa olsun aksi emir alıncaya kadar mevkiini müdafaa etmek mrebu-riyetindeydi. Harekât başlarken savaşa hazırlanan şevkli gençleri gördüm ve sonra da hayatta kalan bitkin ve korkudan helak olmuş çocukları gördüm. Memleketleri İçin yararlıkta bulunup mümkün* olduğu kadar vakit kazanmışlarsa da, o ^nda gözleri hiç bir şey görecek halde değildi. Sadece Asabı bozulmuş. İnkisara uğramış, bitap ve nevmit bir durumda idiler Bu İnsanlardan daha sıhhatli bir görüş zaten beklenemezdi.
Columbia’lı teğmen Edward James kendi idereaindeki makineli tüfek müfrezesi tamamen imha edildikten sonra beni bir yolun kenarına sıkıştırarak şunları söyledi: “Bu İşin ne kadar beyhude olduğunu yazıvermene* Niçin Korelilere karşı kullanabileceğimiz iyi bir şey yollamıyorlar? Ne diye bizi hoşuna buraya getirdiler?,, Brına bunları söyllynn teğmenin yırtık elbiselerine ve harap ayakkabılarına hakarak kuşatılan tepelerden güç bela kaçabildiğin! acı bir şekilde gördüm.
Dağ kenarındaki ileri karakolumuz Amerikan müdafaa hatlarına giden yolun güneyine düşüyordu. Ve bu mevzi! muharebe, İleri karakolumuzu elde etmek için yapılmıştı. Kuzey Korelilerin sayıca aşırı üstünlüğü ve sivil giyinerek Amerikan hatlarına gizlice sızmalar, başlangıçta bu İşin bir zaman meselesi olacağını gösterdi. Yani nAsıl olsa onlara mağlûp olacaktık.
Bu muharebede düşman, üç gün arka arkaya Amerikan mevzilerini kuşatmıştır. Fakat Amerikan taburuna gelince, tabur mevziine yerleşir yerleşmez hücumu hedef olmuştur. Hücumdan bir gece evvel bı?n dağ kenarındaki topçu rasat mevziine tırmanır tırmanmaz, tabur muhafaza edilmeyen kenardan ve arkadan hafif makineli tüfek ve ağır makineli tüfek ateşine tutulmuştu.
Gece yarısı cephenin 3 mil gerisinden gelen silâh sesleri, komünistlerin nerelere kadar nüfuz ettiğini haber veriyordu.
Şafak vakti vaziyetin ne kadar ü-mitslz olduğunu anlamıştık. Kurtulanlardan. makineli tüfek takımı çavuşu Hııgh Brown, olanları şöyle anlattı; “Ortalıö aydınlanırken, tankların makine gürültüsünü duymaya başladık. Yola mayn dizmiştik, fakat nasılsa düşman tankları bunlardan kurtulmaya munvffak oldu. Kıvrımı dönerek, top mevzllerlmizin gerisine gelmişler ve ileri karakollarımızı oradan ateşe tutmağa başlamışlardı. Biraz sonra, komünist askerlerinin gece yarısı batlarımıza sızdıklarını ve üstümüze saldırmak için tek bir işaret beklediklerini farkettik. Hattâ, gerimizde bir kaç top yerleştirmeye bile muvaffak olmuşlardı. Borazan çaldığı vakit İşaret verilmişti. Ortalık hâlâ alaca karanlıktı. Borazanla çalınan Amerikan
askerî marşını tanıdım. Hem de pek güzel çalınıyordu. Borazan çalmaya başlar başlamaz düşman meydana çıktı ve her taraftan hücuma geçti., ,
Omuz omuza!
Nehir yatağında üç saatlik bir yürüyüşten sonra üniforması parça parça olmuş kıdemli bir çavuş şunları 1-lâve etti: “Omuz omuza vermiş komünist askerleri karşıdan nihayetsiz bir dalga halinde üstümüze doğru geliyordu. Durdurmak imkânsızdı.,,
Çavuş Brown’a göre, Amerikan top mevzilerinin etraftan sarılması, bu lş-de daha tecrübesiz olanları korkutmuş, bir müddet çarpıştıktan sonra silâhlarını atarak kaçmışlardır. Komünistler mühim yolları ve nehir yatağını makineli tüfek ateşine tutmuşlardı; kaçan genç Amerikalı askerlerden bir çoğu mermi yağmuru altında yere serilmişlerdi. Yaralılar mecburen olduğu yerde bırakılmıştı.
Çavuş Brown hikâyesine şöyle devam etti: “Müfrezemdeki gençlerden biri yaralanmıştı. Ayağı kopmuş, sallanıyordu. Çalılığın dibine çekerek, zavallıya şöyle dedim; “Seni götürmenin İmkânı yok. İşte bir ol bombası, belki lâzım olur!,. Çocukcağız. “Peki, çavuş. Zaten buradan kurtulacağımı hiç zannetmiyorum, fakat onlardan bir kaç tanesini belki beraberimde go-türobilirim!,, dedi.,,______________
Tarım Bakanı İğriboz’un tebliği
İmzasız ve namı müstearla gönderilen ilıbar mektupları üzerinde muamele yapılmıyacak
Ankara 15 (A.A.) — Tarım Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
Bakanlığım teşkilâtına mensup bazı memurlar hakkında kötü ve çirkin isnatları havi İmzasız veya namı müs-tearla yazılmış mektuplar alınmakta-tır.
En büyüğünden on küçüğüne kadar millet hizmetinde şerefle, feragatin vazife gördüklerine emin olduğum memur arkadaşlarımın içinde hu kabil isnatlara hedef olanların da. görevlerinde bsşnrı sağlayan, her bakımdan İyi ahlâk ve seciye shhibi kimseler bulunduğu müşahede edilmektedir.
Kötüyü ve kötülükleri ortaya koymak şüphesiz hor vatandaşın hakkı ve aynı zamanda vazifesidir. Yalnız bu vazifenin. milletimizin veknr ve olgunluğuna yakışır ve dürüst bir şo* kilde İfası haklı ve yerinde olduğuna inanılarak yapılması gereken şikâyet ve ihbarlarda müşteki ve muhbirlerin hüviyetlerini gizlememeleri icap eder.
Adres verilmek suretiyle vaki olacak şikâyet ve ihbarların en kısa zamanda tahkik olunarak kanuni gereğinin derhal yerine getirileceğine bütün vatandaşlarımın onıln olmalarını, İmzasız ve namı müstcarln yapılacak her türlü şikâyet ve ihbarlara alt yazıların İse, hiç bir kayıt ve İşleme tâbi tutulmadan İmha edileceğini, bu yola tevessül eden ve edecek olan kimselerin bilmelerini rica ederim.
Tarım Baknnı Nihat lğrlbnz
Şafak vaktinde muharebe
Şafak vakti olan muharebede, orman ve ileri karakolların gerisi, karmakarışık olmuştu; bir yandan Koreli müfreze liderlerinin ıslıkları, makineli tüfeklerin kesik takırtısı, diğer taraftan yaralıların ve kaçanların haykırışları birbirini tutmayan bir potpuri teşkil ediyordu. Komünist piyadesi gözükünce, daha fazla dayanmak ümidi kalmamıştı. O vakte kadar dayananlar da nehir kenarına doğru kaçmaya başladılar.
Yolda çok acıklı sahneler oldu Böyle vaziyetlerden birine şahit olan er Franklİn Hager, şunları anlattı: “Gördüğüm en fena sahne, bir Jlp içinde kaçmakta olan iki Amerikan askerinin başına geldi. Kuzey Koreliler otomobilin etrafını alınca. Amerikalılar ellerini yukarı kaldırdılar. Kuzey Koreliler, zavallıların başarındaki miğferleri çıkardılar ve arkalarından baş hizasında ateş ettiler. Komünistler hiçbir şeyden çekinmiyorlar.,.
Takım, bu hücumda, oldukça İmha edilmiş ve silâh kaybetmişti. Bir konuşma esnasında Teğmen James’e. kati olarak geri çekilme emrinin ne vakit verildiğini sordum. “Dinleyin”, dedi, “karşınızdan tankların geldiğini görürseniz ve elinizde de yalnız bir kaç el bombası ve bir tüfek varsa, emir beklemezsiniz. Yapacağınız tek şey kaçmaktır!.,
Yasak
bölgelikleri
kaldırılan mıntakalar
Bu husustaki kararname, Bakanlar Kurulundan çıktı. Bu bölgelerdeki araziler de sahiplerine iade edilecek
Ankara 15 (A.A.) — Ağrı yasak bölgesinin. Kar ilindeki Ilıca. Ağrı ilindeki Takatti, Serdnrbulak, Karnıyarık, Şehigcrdan ve Yukarı Nlço köyleri doğularından geçirilen hattın doğu kısmında kalan ve İçinde Küçük Ağrı da bulunan bölge hariç olmak üzere Ağrı, Sason. Tunceli ve Zeylân yasak bölgelerine vatandaşların serbestçe girmelerine İskân ve ikametlerine izin verilmesi ve bu mıntakalara içindeki araziden sahiplerine ladesi lâzım gel enlere taallûk eden bilcümle tertip ve tedbirlerin İçişleri Bakanlığınca nlınmnsı hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı Yüksek Tasdika İktiran etmiş ve bugünkü Resmi Gazetede neşrolunmuştur.
Portsmouth Limanında mühim bir infilâk
Bakanlıklarda tekaüde sevkedilen memurlar
Ankara, 15 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Memurin Kanunu hükümleri gereğince bütün Bakanlıklarda ay başından beri bir kısım memurların emekliye ayrılma muameleleri peyderpey tamamlanmaktadır Bu a-rada 14 general İle 200 albay ve 300 o yakın yarbay da emekliye ayrılmışlardır.
Milli Eğitim Bakanlığından ayrı-lanların sayısı 65 tir. Yargıtay 3 üncü Hukuk Dairesi Başkanı Sabrl Elbi İle Yargıtay üyelerinden Kemaleddln Öce, Mehmet Nail Ergi, İbrahim E-trm Knymak ve raportör Kemal Şar-man tekaüt edilmişlerdir.
Tarım Bakanlığı teşkilâtından 60, Adalet Bakanlığı teşkilâtından 18. Maliye Bakanlığı teşkilâtından 6, Gümrük ve Tekelden 26 kişi eıııokli-yo ayrılmışlardır.
Londra. 15 A A. (AFP) — Dün gece Portsmouth limanında vukua gelen İlk infilâktan takriben yarım saat sonra, mühimmat yüklü diğer 7 mavna daha infilak etmiştir. Bu mavnalarda mürettebat bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. 7 kişi oldukça ağır surette yaralanmıştır. Bu infilâklar limanda bir çok yangının çıkmasına bir dalgakıranın yıkılmasına ve bir çok vinçlerin devrilmesine sebep olmuştur. Portsmoulh’da ve civarındaki Gouport şehrinde evler ve mağazalar oldukça mühim hasara uğramıştır. Sokaklar kiremit ve cam parçalariyle doludur polisler, yağmnyı önlemek için vitrinleri kırılan mağazaların önünde nöbet beklemektedirler.
Polis bu infilâkların sebeplerini anlamak İçin tahkikat açmıştır. Bir sabotaj ihtimali bertaraf edilmemektedir.
Sultanhisar, şehirlerarası telefon santralına kavuştu
Aydın 15 (A.A.) — Sultanhisar bucağında dün, şehirlerarası telefon santralı işletmeye açılmış ve konuşmalara başlanmıştır.
Yeni tâyinler
Ankara 15 (A.A.) — Orgeneral Muzaffer Tuğsavul, Orgeneral M İzzet Aksalur ve Orgeneral Zeki Doğan’ın Askeri Şûra üyeliklerine, Yüksek Maden Mühendisi Bedri Beklrotlu’nun açık bulunan Etibtınk yönetim kurulu başkanlığna tâyinleri Yüksek Tasdike iktiran etmiştir.
ISTANBULA bu sabah donanma ile beraber geldik. Kulaklarımızda hâlâ dün akşamki topların uğultuları, burnumuzda barut kokulan var.
Barbarosun çocuklariyle beraber 24 saat, denizlerde dolaştık...
Celâl Bayarla beraber Îzmirden aynldıgımızdan itibaren donanmanın tatbikatı başlamıştı.
Pasaport önünde bir gelin alayı gibi süzülen muhripler, Narlıdere istikametini tuttuktan anda, direklerdeki işaret bayraktan değişmeğe başlamıştı.
Sürat gittikçe fazlalaşıyordu. Denizde çoktandır 20 milden fazlasını görmediğimiz içtir, bu sürat bize sade zevk değil, biraz da heyecan veriyordu.
Harp tatbikatı yapan bir gemide İdik! Başlan çelik miğferlerle kaplı kahraman Mehmetçikler top başında ve mermiler düşmanın tepesine yağmak için yataklannda bekliyorlardı...
Başdöndtlrücü bir süratle İlerliyorduk. Mikrofon başında nöbetçi subayı mütemadiyen emir tekrarlıyordu. Radar, düşman tayyarelerinin filoya yaklaştığını haber verdiği zaman dövüşe hazır bütün kuvvetler silâh başında idiler.... Denizüstü radarı, top radarı ve tayyare radan müştereken çalışıyor ve kumanda heyetine saniyesi saniyesLne haber yetiştiriyordu.
Gözlerimizin görmediği ve kulaklarımızın pervane gürültülerini dahi zaptedemedigı bir anda radar tayyareleri yakalamıştı.
Sakız Adası istikametinden bir filo başta Gaziantep muhribi olduğu halde donanmamıza karşı bir taarruza geçiyorlardı.
Ağır makinelilerin namluları ateşe hazır bir vaziyette idi. Bütün toplar radarın gösterdiği noktaya ayarlanmıştı. Bir dügmyee basız, daha görmediğimiz tayyareyi gökte parça parça edebilecekti... Bekledik. Radar yakaladığı tayyareyi bırakmadı.
Geminin yanına gözlerimizin göreceği noktaya kadar getirdi. Artık iş topçuda idi. Nişangâh dairelerinin içinde, ökseye yapışmış gibi çırpınan tayyareleri görüyorduk.
Fakat tayyareler de bizim tayya-relerimizdi. Kahraman hava ordumuzun en güzide evlâtları bu akma iştirak ediyorlardı. Çelik kartallar gibi üzerimize çullanan, yıldırım çarpmış gibi koca filoyu tir tir titreten tayyarelerin saatte bilmem kaç kilometre süratle ve bıçak gibi başımızdan gençleri, heyecanlarımıza yeni heyecanlar katıyordu.
Celâl Bayar, yanında Başbakan Adnan Menderes ve Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut olduğu halde dürbünle harekâtı takip ediyordu.
Tayyarelerin pike ile inip birden dikilişlerini seyrederken;
— Harikulade!., diye mırıldandı ve sonra yanındakilere dönerek;
— Ordumuzla ne kadar iftihar etsek azdır!" dedi...
Muhripte bulunan bütün gazeteciler, birer kurmaysubay kesilmiştik. Radar dairesinden, harekât dairesine, oradan en mahrem yerlere gidiyor ve her şey hakkında, her subaydan izahat alabiliyorduk.
Celâl Bayar:
— Görüyorsunuz ya, dedi. Sîzler için burada mahrem hiç bir şey yok.l Bu memleketin evlâdından bu memleketin saklayacağı ne olabilir kı!.. Burada bir subay ne biliyorsa siz de onu öğrenebilirsiniz!
Bayar bunları söyledikten sonra eski senelerde başından geçmiş bir kaç vakayı anlattı. İktisat Vekili o-larak İzmit koyunda balık avlarken memnu mıntaka diye kendisine nasıl ateş açılmak istendiğinden, Ata-türkü dahi Ertuğrul Yatı ile bu mm-takada tevkif ettiklerinden bahsetti ve sonra şunları ilâve etti.
— Artık bu memlekette bu gibi a-normal hâdiselerle karşılaşmayacaksınız.
Yeni Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut da çok ileri görüşlü bir kumandandı.
Askerlikteki eski zihniyetten bahsederken:
— Bir nehir tersine akar mı? diye söze başladı ve İlâve etmeği unutmadı:
— Askerlikte eskiden akıtılmaya çalışılırdı. Fakat bugün her şey değişti. Günün cereyanlarına, askerliği de uydurmak mecburiyetindeyiz. Eski zihniyetin yerine yeni bir zihniyet hâkim olacaktır."
İzmir Körfezini arkamızda bıraktık. Şimdi sağımızda Midilli, solumuzda Sakız Adaları var.
Biraz sonra su bombalarını atacağız! Gelen keşif raporlarına göre çok yakınımızda düşman denizaltı-ları var.
Saat 5 e yaklaşıyor. Uçak akınla-rının tesirinden hâlâ kurtulamadık. Havadan tayyare, denizden de. deniz-altılann amansız hücumlarına maruzuz,
Radar denizaltılar! da yakaladı.
Müthiş bir sadme ile sarsıldık. Geminin sağından, solundan ve arkasından aynı dakikada üç su bombası atıldı. Bombaların havada uçuşunu görüyoruz. Ö0-60 metre sonra bombalar denizde idi. Şimdi ikinci bir tarraka ile sarsıldık. 17 nel metrede patlayan bomba suları göklere doğru fışkırtıyor.
Sadme bize de tsclr etti. Ateş kontrol subayı arka bölmeleri mua-
yene ettiriyor. Tazyikin bizim bölmelerimizi de parçalama ihtimali var. Yanımızda bir subayla konuşuyoruz.
— Bu bombalar denizaltılann a-mansız düşmanıdır. Patladığı anda denizaltıyı param parça eder.
Süratten hiç düşmedik. Aynı hız ve aynı heyecanla Çanakkaleye doğru gidiyoruz. Uçak akınlan durdu. Filo dağınık nizamdan gene birbiri arkasına geçtiler.
Radarlar çalışıyor. Ufukta düşmana ait hiç bir şey yok. Pek rahat değil amma, emniyetle ilerliyoruz.
Akşam saat 8 e doğru Çanakkaleye geldik. Şimdi Boğazı geçiyoruz. Filoya süratten düşme emri verildi. Boğazın iki sahilini dalgaların tahribatından kurtarmak için yavaş yavaş ilerliyoruz.
Her kanş toprağında bizim için ölenlerin kanları ve hatıraları yaşayan yerleri, gözlerimiz dolarak seyrediyoruz.
Nuri Yamut da izahat veriyor.
— Bir millet müdafaasının şahikalara çıktığı bu topraklan, yeni bir devrin hamlecileri ile birlikte geçiyoruz.
Celâl Bayar da çok heyecanlı... A-tatürkten hatıralar anlatıyor. Gell-boludayız. Artık hava iyiden iyi kararmaya başladı. Şimdi gece tatbikatına başlanacak.
Marmarada bir tur yapıyoruz. îm-ralı Adasının kıyılarını yahy&rak geçtik.
lmralı bu akşam bayram yapıyor. Bütün elektriklerini yakmış. Belli kl Af Kanununun sevinci içinde...
Vakit bir hayli ilerledi.
Radarlarımız düşmanı arıyor. Saat bire doğru yakaladık.
Ortalıkta hiç bir ışık yok. Sigara bile Içümiyor. Geminin bütün kapılan ve demir pencereleri kapatıldı. Gecenin karanlığında ürpererek mefruz düşman gemisine doğTu ilerliyoruz.
Denizüstü radan hedefi yakaladı. Topçu radarına telefonla mesafe bildiriliyor. Şimdi topçu radan da yakaladı.
Biz karanlıktan başka hiç bir şey görmüyoruz. Amiral İzahat veriyor: "Bir geminin arkasına 500 metrelik bir halatla bağlı 20 metre uzunluğunda ve 5 metre irtifaında bezle kaplı bir hedef, şimale doğru kayıyor.
Radarda hedefi görüyoruz. Ve karanlıkta hiç bir şey yok. Nöbetçi çavuşu hepimize ikişer pamuk vermişti. Onları kulaklarımıza itina ile yerleştirdik.
Hepimiz heyecan içindeyiz. Toplar nerede ise gürliyecek!.. Karanlığın heyecanı topların heyecanına eklendi Bir tatbikatta bile harbin dehşetini dujmyoruz.
Saat biri bir hayli geçiyor. Kumanda köprüsünden top radarına a-teş emri verildi.
Müthiş bir tarraka ile sarsıldık. Bütün toplar bir anda aydınlatma mermilerini savurdular. Denizin Üstü gündüze döndü.
• Uzaklarda hedefi görüyoruz.
Aydınlatma mermilerinin kandil kandil denize inen işaretleri bir bayram mehtabını hatırlatıyor fakat arkadan top sesleri gelmese!..
Güverte yıkılacakmış gibi sarsılıyor. Birbiri arkasına müthiş tarra-kalarla toplar gürlüyor.
Hedefin tarümar olduğunu görüyoruz.
Projektörler hedefe doğru kaydılar. Yavaş yavaş hedefe yaklaşıyoruz.
Radar yakaladığını bırakmamış!
Gaziantebin kahraman topçusu, düşmanın hedef diye kayan bez demetini bile târümar etmişti..
İlerliyoruz. Hepimizde bir İftihar payı var.
Türk topçusu attığını vurur der gibi birbirimizin yüzüne bakıyoruz.
Herkesin gözünün içi gülüyor.
Sabaha kadar denizlerdeyiz. Sabahleyin Yalova açıklarında mefruz denizaltılann hücumuna uğradık ve onları da bertaraf ederek Ada açıklarına geldik.
Şimdi Haydarpaşadayız!
Etrafı dolduran yüzlerce motörden alkış ve yaşa sesleri uğulduyor. Ve sağımızda; başta Yavuz olmak üzere kahraman donanmamız. Cumhurbaşkanının önünden resmigeçit yaparak geçiyor.
Düşünüyorum. Bu alkışlar yalnız Celâl Bayar için mİ? Şüphesiz ki hayır!
Bu alkış tufanında kahraman donanmamızın büyük bir hissesi var.
Gelen kalabalık, yalnız Celâl Bayan değil, ömürlerini bu vatan uğruna harcamaya and içmiş kahraman denizcilerimizi de selâmlıyor.
Faruk FENİK
MÜSABAKA KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak için a-safrıdakl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-İahlIecekAİnlz.
Tafsilâtını her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.
Yeni İstanbul'un
KVPONl
* ( •’ -• __ —
Bayf« 4
Yazan :
Fatih'in kabartma heykeli
telAkkldcn vazgeçilmiş-cazibesine karşı deaen-kaidelerl aranıyordu.
Sergisi dolayısiyle kısa bir muhasebe
•3 —
Burhan Toprak
18 TemmtUl lftlW
ÎKÎ MACAR GİZLİ POLİSİ ÎFŞA EDİYOR
Kızıl Sahtekârlık Makinesi
Laszla ve Hanna Sulner
kal-mü-ça-gerl ten-
Ziya (1881-1937) Ruhi de yalnız huzur içlnde-sahlllerini ve sayfiyeler-ağaçlıklı yollan ihyaya manzara ressamı sayıla-
tin zihniyetine, XIV. LouIb devrine, Roma mektebine karşı en sert tepkiyi göstermekte İdi. Manet ile Claude Monet'nin etrafında toplanmış olan Renoir, Degas, Sisley. Plsarro gibi sanatkârlar, geleneğin kaidelerine İsyan ederek tabiatın huzurunda yalnız şahsî arattırmaları gaye edinmeyi bir meslek haline getirmişlerdi. C4-zanne 1906 da arkasından muazzam bir rayranlar kütlesi bırakarak bu dünyadan göçüp gitmişti. Daha 1900 de Mntisse, Cöznnne’ı bir üstat, olarak İlân etmiş ve Fauves denilen mektebin reisi sayılmıştı. Bundan sonra Cubisme. Exprcsslonnlsme, Fu. turisme, ilh. Daha neler doğmadı? Halbuki 1910 ile 1914 arasında bu muhitte ynşadılpr ve bu kaynaşan dünyadan bize hiç bir haber getiremediler. Lâkin bu naslpsizllge karşı onlar da başka cins bir eser meydana getirmekle teselli bulmuşlardır. Çünkü “Cumhuriyet nesli” diyebileceğimiz, ressamlarla heykeltraş-lan yetiştirenler onlardır. *
★
Bir bakıma göre; yetiştirdikleri bu talebeler onlann öğrettiklerini esasından İnkâr etmişlerdir. Fakat her şe. ye rağmen; hocalarına, hususiyle İbrahim Çallfya karşı hayranlıklarını aslâ gizlemezler. Çünkü; onları Av-rupamn muhtelif kültür semtlerine yollamayı sağlayan» arama - araştırma ihtirasını veren bu ustalardır.
1928 de Almanyadan, Fransadan dönen gençler “Müstakil Ressamlar vb Heykeltraşlar Birliği” adı ile, bir grup tesis ettiler. Almanyadan gelen Ali Avnl Çelebi (1904) ile Zeki Koca-meml (1902) Hofman’m talebesi İdiler. Cüretle şekilleri bozarak çizgiye dayanan bir nevi Constructlvis-me’i temsil ediyorlardı. Artık îm-
presslonnlste ti. Renklerin de yeni İnşa Fransadan dönen ve pek az sonra
ölen Muhlddln Sebatî de onlara katıldı. “MüstakiHer“ln açtığı İlk sergi, terde, derin alâka uyandıran şahsiyet oldu. (1901-1932) Parlste Paul Al-bert Laurens'm atölyesinde çalışmıştı. Rüyalarını haklkatleştlrmeden sönüp gitti.
“MÜBtaklller“ln açtıktan sergilerde; Salm özeren (1900), Refik Eplk-mnn (1901), Cevat Dereli (1902), Şe. ref Akdlk (1899), Mahmut Cüda (1904), Hamlt Görele (1900), Turgut Zalm (1006) türlü mizaç ve temayülleri İle memlekette çağdaş resim yerleşmesine ve gelişmesine çalışmışlardır. Bu grupun dışında Şefik BursalI (1005) ile Edip Hakkı Köseoğlu-na (1004); Ahmet Hakkı Anlı'ya (1903) hususiyle halkın hayatında şahsî hakikatini bulmak İçin tecrübeler yapan Malik Aksel’e (1903), Sa-biha Bozcalı’ya (1904), îlhami Demirci’ye (1908), Ercüment Kalmık'a (1908), Melâhnt Eklnci’ye (1016) gruplar muhasebesinde halbuki değerlerini vermek ve bunun üzerinde durmak zamanı çoktan gelip geçmiştir. Bunlar birliklerin sağladığı faydalan daima İhmal etmiş; sanatln fertle sıkı alâkasını zihinlerinden ss-lâ çıkarmamış insanlardır. Burada âhenktar renklerini daha İlk sergilerde halka, aydınlara kesif ifadeli melânkolik portreleri İle, huzur İçindeki Bursa manzaraları ile sevdiren ve genç yaşmdA gurbette ölen Hale Asaf’ı teessürle hatırlamamak mümkün değildir.
I ;★
Bir sanat İhtilâli meydana getirmiş gibi; 1033 te açtıktan İlk sergi-
lerlnde pek çok hücuma maruz kalan, D grupu temsilcileri başlangıçta: Abidln Dlno; (1913), Nuruliah Berk (1906), Cemal Tollu (1899), Zeki Faik her (1905) Elif Naci İle heykeltraş Zühtü MÜridoğiu’ndnn I-baretti. Sonraları bunlara Bedri Rahmi Byüboğlu (1911), Eren Byüboğlu (1913), Eşref Üren (1897). Arif Kaptan (1906) da iltihak etmiştir. Bu zümrenin yetişme tarzlan, mizaçları. kültürleri çok değişikti. “Edebiyatı Cedide'* kadar bile, bir mektep bütünlüğü halinde değillerdi. Cemal Tollu, Nurllah Berk, Zeki Faik îzer, Bren Byüboğlu, Bedri Rahmi Eyüb-oğlu senelerce Parlat© kalmışlar; An-drâ Lhote'un Femand Leger’nin, Crommalre'ln. Othon Frles'ln atölye-
•
lorlnde çalışmışlar, Cubisme’ln İlhamı ile; lstanbula rengi şekle bağlı-van daha lnşâi bir kompozisyon getirmek arzusuna kapılmışlardır. Bunların arasında tamamiyle kendine hâs bir yolda araştırmalarına devam eden ve bu suretle grup içinde bile sanat anlayışında ayn kalan Abidln Dlno gibi sanatkârlar da vardı. Uzun zamandan beri Impresslonnlsme’in havasına alışmış olan entelektüel çevrede hiç de iyi karşılanmadılar. Fakat devamlı sergilerle, gündelik gazetelere yazdıkları makalelerle, Mopold Ldvy'ln manevî. cesurane desteği ile dâvalarını yürüttüler ve bir çokları, her memlekette son derece muhafazakâr olan Akademiye bile hoca oldular.
Illlllllllllllll ANLATAN llllllllllllllll’
Nevr-York Herald Tribüne bu llllllllllllllllllll ÇEVİREN İlim llllllllll eserin Türklyede neşir hakkını YENİ İSTANBUL’» % ermiştir.
Behçet Cemal
Rusya, Mindszenty dâvasında sahte vesika imâl etme işini üzerine almıyor, bunu peyk devlete bırakıyordu
— s —
30 veya daha fazla kupürü şöyle bir elden geçirdim ve 12 kadarının her halde kötü taklitler olduğunu anladım.
Katî bir kanaate varabilmek için mikroskopla muayene etmek icap •-deceğlnl söyledim. Albay sabırsızlanıyordu:
— Bunlar bizim dahilî İşlerimize mahsustur. Fazla sıhhate lüzum yok. Şöylece bir muayene ederek kanaatinizi bildiriniz,
Masanın üzerinde duran bir pertavsızı kullanarak, Kardinalin hakikî imzası olarak gösterdiği nümune-ye nazaran, İlk bakışta hakiki olduklarını tahmin edebildiğim, muhtelif boyda altı imza ayırabildim. Albay teşekkür etti ve ben de çıktım.
nız fotokopisini elde etmişse, bu kop-lmal etmek şu veya bu mecburiye-
yeden, “aslî” nüshayı ve bunun doğruluğunu suretle tasdik ettirmek tinde katacaklardı.
Eğer “İmalât” İyi yapılırsa. Kardinal bile, vesikaları yazdığını inkârda müşkülât çekecekti. Çünkü Mlnds-zenty gibi çok meşgul bir şahsiyet, bir ay, bir sene yahut da çok daha evvel, kenarı dişine dığmı
İyi yapılacak olursa, İç Savunma Bakanlığının işi Bağlama bağlanmış o-1 a çaktı!
kânsız olduğunu söyleyince, hiç olmazsa tecrübe etmemizi İstedi. İktisadi polisteki dostumuz tvan Bln-gert vasıtaslyle tanıştığımız bir kaçakçı, mehtabın çok parlak olduğunu ve Hanna’nm annesi için mesuliyet deruhte edllemlyecegini söyllyerek talebimizi reddetti.
* PERDE ARKASINDA MÜCADELE
şu veya bu notu yahut der-yazıp yazmadığını veya ken-Ibraz edilen mektupları alma-hatırhyamazdı. Eğer taklitler
XX. Asrın İlk on yılı İstanbul’un sanat âleminde bir dönüm noktasıdır. 1883 de açılan Sanayii Nefise Mektebi Alisi 1910 da meyvelerini vermeye başladı. Meşrutiyet nesli diyebileceğimiz İbrahim Çallı, Nazmi Ziya ve arkadaşları mektepten mezun olarak Paris'e gittiler. Birinci Dünya Harbinin başlangıcına kadar orada dılar. Akademlk’in ufku kapalı mesaili Cormont’un atölyesinde lıştılar. Azimli, iradeli bir aşkla döndüler. Atölyelerindeki canlı
kldleriyle, açtıkları sergilerle yağlı boya resmi cemiyetin hayatına sokmağa muvaffak oldular. İbrahim Çallı sadece renklerle serbestçe oynamasını bilen bir sihirbaz, Feyha-man Duran (1886) realist bir portreci. Şevket Dağ (1875-1940) eski cami içlerini tekrar inşaya uğraşan sabırlı bir işçi, Avnl Llfij (1889-1927) tabiatın melânkolik çehresini canlandırmağa çalışan bir romantik Mlhrl Müşfik (1887) hayat dolu taşkın bir lirik, Namık İsmail (1890-1935) fantezisi mesut ilhamını bulduğu vakit İyi iş çıkarabilen bir usta sayılamı-vacaktan gibi Hikmet Onat (1885) ile Nazmi (1883-1931) ki Boğaziçi deki kırlar, gayret eden
mazlar. Zira onlar plâstiğe temas den her sahada ve türlü şekillerde ser vermişlerdir. Aralarında meselâ împresslonnisme'e bütün hayatında sadık kalan ve bu mektepte en mükemmel bir temsilci olan Nazmi Ziya; ölmeden bir ay önce hazırladığı «ergide 300 parça teşhir edebilmiştir. Müsavi kamette olmayan bu İrili ufaklı yağlı boyalar, ondaki sanat aşkının ne kadar kuvvetli olduğunu belirtmeğe kâfidir. Bugünkü plâstik se\dyemlzl, hareket noktasında bu grupa borçlu olduğumuzu söylersek mübalâğa etmemiş oluruz.
Bununla beraber, kader onlardan en kıymetli nasibini esirgedi. Tahsile gittikleri vakit Parlste yeni hakikatleri seçemediler. Paris; o zamanlar dünyanın yenLIİklere gebe o-lan merkezi idi, 1860 tan itibaren asrın kırk yılını doldurmuş olan İm-pressionnlsme; resimde Yunan - Lft-
“D„ Grupu kumcularından Zeki Faik îzcr'ln tstanbuldn gün bntışı
l . ■
Hicrî
Sevvâl
1
1869
D gnıpu âzalarının son yıllarda teşhir ettikleri tablolarda sezilen temayüllere bakılırsa, canlı genelge yani klâsiğe bağlanmak istedikleri İnkâr edilemez. Şimdi artık onlann; insan vücudunu mutlaka objektif kıymetten düşürmek, tabiatı dâformer etmek, portrelerdeki nispetleri bozmak, petnture'ü süsleme sanatlarına irca etmek gibi kaygılan yoktur. Çünkü uzun zamanlar aradıklannı yani hakikî benliklerini bulmuşlardır.
Bununla beraber tekâmülün hızı durmuş değildir. Yeni hamleleri; yukarda isimlerini sıraladığımız; şahsiyetlerini idrak etmiş sanatkârlarla birlikte îatanbulda tahsillerini bitirerek bir kısmı Paris© gitmiş olan Av-nl Arbaş, Selim Turan, Fethi Kara-kaş, Turgut Atalav, Nuri îyem gibi gençlerden beklemekteyiz. Bunlar a-ğabeyleri gibi Avrupada yaşamakta olan türlü cereyanlarla karşılaştıkları vakit hiç bir hayrete düşmemişlerdir. İstanbul Akademisinde aldıkları geniş ufuklu kültür pek erkenden on. lara modem sanatta ebedi cevherle, fâni modayı farkedebilecek kabiliyeti vermiştir.
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz herşey
19 5 0
Temmuz
16
Pazar
Rumî
TEM.
3
»
1866
vasat!
VAHİ!
EZANİ
Güneş 5.40 9.00
öğle 13.20 4.40
ikindi 17.19 8.39
Akşam 20.39 12.00
Yata) 22.36 1.57
tmsftk 3.30 6.50
Bedella. t — Gece Kulüpleri Kıralı, 3 — înel Korsanlan. HALK 1 — Kaptan Mefiato (25 kısım). 2 — Vahşi Ormanlar İçinde.
İSTANBUL (22367) 1 — Kara Mızrak, 2 — Sevimli Haydut. 3 — Sevimli Haydudun İntikamı.
KISMET (26654) 1 — Er Meydanı, 2 Kıvırcık Paşa.
MARMARA (23860) 1 - Vahşi Arzular. 2 — Tarzanın İntikamı.
MİLLİ (22962) 1 — İntikam Kurşunlan 2 — Tarzunın Zaferi, 3 — Aile Saadeti - Lorcl Hardl.
TURAN (22127) 1
Amerika. 2 — Yeylânın (türkçe).
YENİ (Bakırköy 16-126) Dehşet Kulesi. 2 — Vazife banı.
KADIKÖY CİHETİ
HALK (60112) 1 — Korsanlar Kıralı (renkli) 2 — Tarzan Ormanlar Perisi.
ÖTER A (60821) 1 — Kan Dâvası. 2 — Yalnız Değilim.
SÜREYYA (60862) 1 - Asiler Ülkesi (türkçe). 2 — Ölüm Melodisi.
ANKARA
B.E.A. (înglllz) Londra, Roma ve Atlnadan — 15.55 S.A.S (İskandinav) Oslo. Kopenhag. Hamburg, Frankfurt. Münih. Roma, Atlnadan. — 1805 D.H. Y. (Türk) îzmirden. — 18.35
D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
YÜzbaşı
Aşkı
2 — Sayılı Kahra*
Vatan Fedaileri 2 — Diyarı.
1 — Kahraman Cani Kaçıyor
BEYOĞLU CİHETİ
AKIN 1 — Kadın Kalbi. 2 -Kızıl Silâhşör. 3 - Kızıl Çete. ALKAZAR (42562) 1 - Kaplan Kadın (25 kısım), 2 — üç Ahbap Çavuşlar.
AR (44394) 1 — Seven Kalb-
ler. 2 — Yılmayan Aslan (renk İD
ATLAS (40835) 1 — Zoro’nun
İşareti. 2 - Büyük Vals, BEŞİKTAŞ B. 1 — Pranga Kaçağı. 2 — Üç Kahraman 6ilâh şor.
ELHAMRA (43595) 1 — 8okak Kızı Klty.
manlar.
INCÎ 1 -
Cehennem
İpek (44289) Kılavuz. 2 — LALE (43595) 1 — Mağlûp E-dilmeyenler. 2 — Uçan Devler. MELEK (44868) 1 - Tatlı Miras. 2 — Sarı Menekşoicr.
SARAY (41656) 1 — İstikbal
Fedaileri. 2 — îkl Açıkgöz Tahsildar.
SUATPARR (83143) 1 — Huy Blas Kanlı Haydut. 2 — Sihirli Ses, 3 — Üç kahraman SJlılb-gor.
SÜMER (42851) 1 — Şimal Kanunu. 2 — Kanlı Buse.
ŞARK (40380) 1 - Filipin Aslanı 2 — Korkusu» Reis çe).
ŞIK 1 — Ölüm Islığı. 2 Cingöz HoUywood'da.
TAKSİM (43191) 1 —
Kahpeye. 2 — Lük Üs Hayat.
TAN 1 — Marsilya Geçidi 2 — Zafer Ordusu. 3 — Varyete Güzelleri.
ÜNAL (49306) 1 — Savrulan Kılıçlar. 2 — Ölüm Seferi.
ÜNAL YAZLIK 1 - Şerbetçi Güzeli. 2 — İki Cingöz Harem de.
YENÎ 1 — Kılıçların Gölgesinde. 2 — Kahraman Kılavuz. 3 — îkl Cingöz Haremde.
YILDIZ (42847) 1 — Korkusuz Lasslo, 2 — Kaptan Kld.
İSTANBUL CİHETİ
(türk-
- İki
Vurun
ALEMDAR (23683) 1 — Tarzının Zaferi, 2 — İntikam Kurşunu. ♦
AZAK (23542) 1 — Emlrln Kızı Levlâ, 2 — Tulumbacılar. ÇEMBEKLİTAŞ (22513) 1 —
ı -Kur-
ANKARA (28432) 1 — Şarta
Diktatör. 2 — Hayalet Gemial. BÜYÜK: (15081) 1 - ömre Bedel Kadın. 2 — Müthiş Takip. CEBECİ: (13848) 1 - Sayih
kahramanlar. 2 — Maceralar Kıralı.
PARK: (11131) 1 — Zehirli şüphe. 2 — Yata.n.
STS: (14071) Satılık Kadın, s ( M Eli: (14072) 1 kıcıları. 2
ULUS:
Kalbler. 2 —
YENİ: (14040) 1 - Rüyadan
Sonra. 2 — Bitmemiş Dans.
Yol Şartlattın Irk.
(22204) 1 - Birleşen
Deniz yıldızlan.
1
tZMtR
ELHAMRA I - öldüren Buse, Süveyş Fedaileri 3 — Deniz Yıldızlan.
LÂLE 1 — Zehir Kaçakçılan 2 — Macera Adası. 3 — Silâhtar Konuşuyor.
TAYYARE 1 — İhanet Fırtınası. 2 — Somalar Perisi. 3 — Vatan Mücadelesi.
TAN 1 — Zehir Kaçakçıları.
2 — Macera Adası. 3 — Silâhlar Konuşuyor.
TENİ SİNEMA 1 — Kanlı Döşek 2 — Hacı Murat Geliyor
3 — Zaronun İşareti.
MELEK LÜktla Hayat.
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y, (Türk) Burandan
— 8.50 D.H.Y. (Türk) îzmlr-(l«n. — 12.50 K.L.M. (Kolanda) Tahrandan. — 14.30 P.A.A. (A-m er İkan) Basra, Şam. Beyrut-tnn. — 1545 D.H.Y. (Türk) t»-kvnderuıı, Adana , Ankaradan
— 15.45 A F. (Fransız) Paris,
Ronıa ve Atlnadan. — 15.50
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8 30 D.H.Y. (Türk) Bursaya.
— 9 30 D.H.Y. (Türk) Anlcara-ya. - 10.15 D.H.Y. (Türk) Iz-mire. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, ÎMkenderuna.
- 13.00 K.L.M (Holundal Ro-Amsterdnma. — 15.30 P. (Amerikan) Brüksol, Lon-Boııton. New-York’a. — D.H Y. (Türk) tzmire. -S.A.S. (İskandinav) Atina.
mn.
A.A.
dra,
16.00
17.25
Roma. Münih. Frankfurt. Hamburg, Kopenhag, Osloya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
11.00 Cumhuriyet. Karade-nlzden. — 12.30 Sus. Mudanya-dan. — 16-30 Tırhan. tamir-
den. — 22.00 Marakuz, Mudan-yadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Ma ra kaz. Mudunyaya. — 18.00 Mersin, Çanakkaleye.
GELECEK OLAN TRENLER
8.30 Ankara, — 9.15 Ankara. — 22.20 Semplon.
GÎDECEK OLAN TRENLER
8.20 Semplon. — 10.00 Ankara (MotörlÜ) — 18.10 Ankara— 20.30 Ankara.
ANKARA RADYOSU:
8.28 Açılış ve program. —
8.30 M. S. Ayarı, haberler ve hava raporu. — 8.45 KÖçekçe-ler ve oyun havaları. — 9.10 Günün programı. — 9.15 Bağlama takımından oyun havaları. — 9 30 Zurna ve çifte nakkareyle pehlivan ve Anadolu kaşık havalan. 9.45 Dana gezisi (pl). — 10.10 Bavram sohbeti. — 10.25 Bayram mendili (radyo ses ve saz sanatkârları) — 11 15 Temsil. — 11,45
Bavcaırı faslı (Radyo İncesaz heyeti). — 12 30 gen türküler (Yurttan sesler korosu) İdare eden: Neriman Altındağ. — 13.00 M, S. Ayarı ve haberler
— 13 15 Salon orkestrasından
melodiler (pl). — 13.30 öğle
Gazetesi. — 13.45 Salon orkestrasının devamı (pl), — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18.00 M. 8. Ayan. — 18.00 İncesu* (Muhayyer faslı) —10.00 M. S. Ayan ve haberler. — 19.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yarım saat dans (pl). — 19.50 Akşamın karma müğizl (pl).
— 2015 Radyo Gazetesi. — 20.30 Sanat heveslileri saati. — 20.45 Filim yıldızları geçidi (pl)
— 21.15 Müzikle gezi (pl). — 22.00 Spor saati (Günün haberleri). — 22.15 Dans müziği (pl)
— 22.45 M. 8. Ayarı vc haberler. — 23.00 Program vo kapanış.
İSTANBUL RADYOSU i
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Zurna İle oyun havalan. — 13.30 Boston Promenade Orkestrasından çeşitli melodiler (pl). — 13.50 Serbest saaL — 14.00 Şarkı,
türküler ye oyun havaları. — 14.45 Karışık hafif müzik (pl).
— 15.00 Konçerto (pl). — 15.25 Karışık dans müziği (pl). — 16.00 Programlar ve kapanış.
17 57 Açılış ve progrnmlnr. — 18 00 Akşam konseri (pl). —
18.10 Sadi Yaver Ataman memleket havaları Ses ve Saz Birliğinden özel bayram programı. — 19.00 Haberler. — 19.15 tatanbul haberleri. — 19.10
Ailen Roth Korosundan sevilmiş caz şarkıları (pl). — 19.30 Sen sanatkarları geçidi. — 20.15 Eduart Grieg’den Lled’ler (pli
— 20 30 Meddah. — 21 00 Hafif ara müziği (pl). — 21.05
Spor haberleri. — 21.20 Fanıl heyeti konaorl. — 22.00 Dinleyici istekleri (kl/talk batı müziği). — 22.45 Haberler. — 23.00 Dana müziği (pl>. — 23.80 Hafif gece müziği (pl). — 24.00
Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN
SEÇME YAYINLAR
(
ıONDBAı
7.40 Dinleyici istekleri. — 11.00 Dinleyici İstekleri. —13 00 Rorr Pratt piyanosu. — 14.15 Opera geceleri. — 15.15 Akordeonla ara müzlfcl. — 17.15
Konçerto (Beethoven’in No. 4 piyano konçertosu). — 23 15
Piyano soloları. — 24.00 Dana müziği.
VİYANA: (394,4 m)
14.00 Hafif müzik. — 14.45
Öğle müziği. — 17.00 Konçerto. — 20.00 Operet şarkıları. — 21.30 Dana müziği. — 23.00
Dans müziği.
LMtNÖNf î Sadullah (Eminönü) — Yorgl (Unkapanı) — A-rlf Neşet (Alemdar) — Salft-haddln (Kumkapı).
BEYOĞLU: Kinyoli (Merkez)
— Sıhhat (Merkez) — Kemal Rehul (Taksim) — Fındıklı (Galata) — Tuna (Galata) — Asım (Şişli) — Nişantaşı (Şişil) — Hahcıofi’lu (Haslcöy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATİH: Muharrem Tanır (Şeh-sadobaşı) — Etem Pertev (Aksaray) — Yedlkula (Snmatya)
— Hamdl Emgen (Şehremini)
— Fuat Bayer (Karagümrük) •— H. Gökengln (Fener),
EYÜP: Eyüpsultan.
BEŞİKTAŞ; Vidln (Beşiktaş)
— Orta köy — G. Divaplıoğlu (Aranvutköy) — Merkez (Bebek).
KADIKÖYı R. Muhtar — neryolu — Erenköy — A. fer Çağatay.
CskCdAR: Selimiye. HEYBEIÎADA: H. Halk. bCyUKADA: Halk.
Fe-Ca-
1 2 J * 5 6 7 fi * 'Q
Albay la vaki mükâlemeden sonra, Kardinal’ın, henüz niçin tevkif edilmediğini öğrendiğimi zannetmiştim. Halbuki sonradan anladığıma göre, hükümet blJe henüz nasıl hareket e-deceğlni tâyin etmemişti. Moskova'nın teklif ettiği mürekkep mahkeme şekliyle İçişleri Bakanı Laszlo Rajk’-m talebi arasında mutavassıt bir yola gidilmesi hususunda kuvvetli bir cereyan olduğundan bahsediliyordu.
Rajk, Kardinal’ın hududu geçerken nöbetçiler tarafından yahut da herhangi bir kargaşıklık sırasında Öldürülmesini ve KardinalX “Kiliseye mensup mürteci vatan hainleri aleyhine umumî efkârın gittikçe kabaran hlddetl“ne karşı lâyıklyle koruyamamak mesuliyetini de siyasî polise yüklemek istiyordu.
Moskova ise, hem Macarlatanda komünizme karşı mevcut geniş muhalefeti kökünden halletmek ve hem de Vatikan ve Amerikanın, Sovyet-ler Birliği ile “halk hükûmeti“ne karşı fiilen komplo hazırhyaraJ( Mindszenty gibi kilise şeflerini, dahilde isyanlar çıkarmak İçin kullandıklarını İspat edebilecek gürültülü, bir propaganda muhakemesinin açılmasını istiyordu.
Moskova, hem Rajk'ı, hem de Oszko’yu, vazifelerinden uzaklaştır-rnıya muvaffak oldu. R&Jk, Moskova-da meşgul edilirken, hükümet, yeni bir İçişleri Bakanı tâyin etti ve Oszko da. benimle görüştükten iki hafta sonra vazifesinden azledilerek yerine Macar Polis Akademisi Müdürü Albay George Asztalas tâyin edildi. (Oszko’nun, Avusturya-Macar hududunun Sovyet kesiminde, Rus nöbetçileri tarafından öldürüldüğü, o-cak ayında bildirildi.)
Bütün müşkülât da zaten bu nokta üzerinde toplanıyordu. îç Savunma Bakanlığının °sözç|e" mütehassısları. teknik kabiliyetlerini tüketmişlerdi. YenJ lâboratuvarlarının şefi, yüzbaşı rütbesinde eski bir komünist memuru olan Laszlo Bogdanovits, ceza veya hukuk mahkemesine ibraz edilebilecek en basit bir vesikayı bile doğru dürüst hazırlamaktan âcizdi. Herkes gibi, ben de Rusların, ekserisi Fransız ve Rumanyalı olan mükemmel mütehassıslara malik bulunduklarını ve her işi başarabileceklerini biliyordum. Fakat, bundan evvelki vakalarda olduğu gibi, Mindszenty Hâdisesinde de, Rusların, kendi mütehassıslarını göndermlye veya vesikaları Moskovada İmal etmeyi reddettikleri anlaşılıyordu. Bu İş, tamamen peyk devletlerine bırakılıyor ve îç Savunma Bakanlığı da bu yüzden endişe içinde bulunuyordu.
Hanna’ya dedim ki:
— Görüyorsun ya? Hiç acele et-mlye gelmez! Sabredelim ve ilk plânımızdan vaz geçmlyelim.
Plânımızın başlıca noktası, kaym-valdeml, meşru bir şekilde memleket dışına çıkarabilmekti. Bunun için, tesir yaptırarak pasaport almak lâzımdı. Pasaport vermek salâhiyeti İse, münhasıran îç Savunma Bakanlığı yahut Başkan Arpad Szakaslts'-İn elinde İdi. Pasaport alındıktan sonra da, kayınvaldemln, Amerlka-dakl oğlunu ziyaret edeceği bahanesiyle, Amerikan vizesini alabilmesi İktiza ediyordu. Bütün bunlar aceleye gelir işlerden olmadığı için, Hanna boyun bükerek kalmayı kabul ettL
MATBÜATIN ÂLET OLDUĞU SAHTEKARLIK
ÜMİTSİZLİK İÇİNDE
işbirliğine İcbar edileceğim günün gittikçe yaklaştığını görerek ben de, endişe duymıya başlamıştım. O gece, Hanna İle birlikte, ümitsiz bir halde uzun uzun konuştuk. Hanna, iki gün sonra, yılbaşı arifesinde, hududu geçmeyi teklif ediyordu. İm-
Orada, İçişleri Bakanlığı Matbuat Şubesinin, Kardinal Mindszenty Dâ-vasi hakkında matbuata verdiği ilk vesikalar, 28 aralıkta neşredllmlye başlandı.
Yılbaşı geçti. Matbuat kampanyası her gün birinci sayfalarda, büyük manşetlerle heyecan verici haberleş neşri suretiyle, şiddetle devam ediyordu. Bir gün gazetede bir vesikayı ve buna ait İzahatı okuyunca, iki ay evvelki bir hâdiseyi hatırladım. Bu vesika. îç Savunma Bakanlığı memurlarının bana getirdikleri sahte el yazısı idi. Hattâ, yazıdaki taklit hatalarını meydana çıkarmak için, vesikanın üzerine şakuli çizgiler çekmiş ve elyazısı clhazlyle bir de taklidini yapmıştım. (Vesika F ve G).
fDevamı varj
Tozan: Jeronıc
BAVULLARINI diktan sonra
Mektup
BRONDFİELD
Çeviren: İsmet ÖZGEN
i
1
7
g İ fo
z
m
KARDİNALİN TEVKİFİ
1048 Noel’ini takibeden gün. îç Savunma Bakanı General Gabor Peter. kuvvetli bir polis kıtaslyle Budapeşte’den 32 kilometre ötede, Esztergon’. da. Kardinal Mindszenty’nin Tuna boyundaki şatosuna giderek, Mlnds-zenty’yl tevkif etti. Kardinal. Buda-peştede, îç Savunma Bakanlığının siyasî maznunlara mahsus hapishanesine konuldu.
birinin
Soldan naftaı
1 — Çamaşır, gömlek ve sair ticaretiyle uğraşan. 2 — Noksanlaş: Benzer. 3 — Erkek dadını; Tersi ad. 4 — Dullar; Tersi efendi. 5 — Tersi muhayyel bir hayvan; Geniş arazi. 6 — Anadolu lehçesinde götüren; Terfii Avrupada bir nehir. 7 — Hayır; Göllü bir ilimiz; Eski harflerden
okunuşu. 8 — Bir nevi tutsak; Tersi kireç tasfiye eden bir filet. 9 -> Uyan; Ced. 10 — Güven.
Yukarıdan n«n£ı:
İsteği kesin (iki kelime). 2-Boy atar; Kelimeler katalogu. 3 — Şirinlik (Eski terim); Ne-fl edatı. 4 — Belirti; Devre. 5 — Hazım cihazımıza yarar hnlde bulunmaklık. 6 — Duman kiri; Aksi. 7 — Kapa; Rakamın kısaltılmışı» 8 — Mayi hnllne gelen; Dibe çök. 9 — Tehlikeye atılmak İçin yiğitliğini kullan (Mürekkep kelime). 10 — Değeri mevcut (İki kelime).
Aı.
Bak; Cer. 10 — Muhabe-
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan sağa:
1 — Azimet eden. 2 — Azami; Ora. 3 — Ahmane;
4 — Kına; Alâ; Ka. 5 — Aml; Ad. 6 — Kafilell. 7 — îlerlle; Ay. 8 — Tatar; îmame. 9 — Af;
reci.
Y'ukarıdan inağı ı
1 — Alâkası tam. 2 — Zalim; Ufal. 3 — İzini yoket. 4 — Mama; Araba. 5 — Ema;
Ab. 8 — Anıt; Ekili. 7 — Elâ-iem. 8 — Do; Eda; Ema. 9 — Kare; Cemal. 10 — Nazariye-c1.
Afi;
u F A S E
Beyoğlu 44644
İstanbul 2422$
Kadıköy 60872
Üsküdar 60945 Ankara 00. İzmir 2222
Karşıyaka I.W>5
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
4409**
00530
91
2251
İZMİR: Çankaya (Ataancak) — Tilkilik (Basmahane) — Yeni (Bşrefpaşa) — Karantina (Yalıları — Şifa (KemeraltıL ANKARA: Halk — tffmotp&şa.
Kardlnalın tArklfürden İRİ gtlri sonra, Polis Umumi Merkezindeki lâbo-ratuvarında çalışıyordum. Yanımdaki kimya lâboratuvannda çalışan bir arkadaşım, diğer bir dostumuzla birlikte yanıma geldi. Her üçümüz de mahrem haberler teati eden grupa dahildik. Komünist olmadığımız için birbirimize itimat ediyor ve muhtelif dairelerden elde ettiğimiz haberleri birleştiriyorduk.
Kapı üzerindeki “girilemez” levhasını yaktım.
Arkadaşlarım, Mindszenty Dâvasının frenlenmesi hususunda rivayetler dolaştığını söylediler. Başlıca bütün dairelerdeki kilit mevkilerine kendi “ müşavirleri ”nl yerleştirmiş olan Ruslar, İçişleri Bakanlığının umumî efkârını Kardinal aleyhine çevirmek için, alelacele neşrettiği vesikaları kâfi bulmuyorlarmış ve hariçteki ak-sülamellerden mesul olan Dışişleri Bakanlığı da hiç memnun değilmiş. Yabancı hükümetlerin, mahkemede müşahit bulundurmayı istemelerinden bilhassa endişe ediliyormuş. Vesikaların tetkik edilmesi ve şüpheli olanların meydana çıkarılması muhtemelmiş. Yabancı gazeteciler, muhakeme safahatlni ancak uzaktan taki-bedebllirlerdl. Halbuki yabancı devletlerin, belki de sahtekârlık işlerinde İhtisası olanlar arasından seçip gönderebilecekleri müşahitler, delil sayılan vesikaları gözden geçirmek ls-tlyecekler, yahut da savcı veya mahkeme başkanınm, hakikî bir vesikaya dayandıklarını ancak sözle İfade ettiklerini ve bu vesikayı kimseye göstermediklerini tesblt edebileceklerdi. (Filhakika, muhakeme sırasında da vaziyet böyle olmuştur.)
FOTOKOPİLER
Tahminime nazaran, îç Savunma Bakanlığının elindeki vesikaların bir kısmı orijinal, diğer kısmı İse fotokopi idi. Fakat Ruslar ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı lvan Boldiszar, vesikalardan memnun kalmamışlarsa. bunların, maksatlarına kifayet e-dilecek hale sokulmasını istiyecek-lerdi. Eğer polis, asli vesikanın y&l-
da aşağıya yolla-Helen Tyler için mektubu yazmaktan başka iş kalmamıştı. Yazacağı şeyler kafasında hazırdı: Hissiyata kaçmayan dosdoğru ve kat'i cümleler. Daima kafesiyle iş görmeğe alışmış Cllnte hitap için bu en doğrusu idi.
Çabucak ve sade olarak yazdı: Bili Kirk'e âşıktı ve beraberce kaçıyorlardı. Meksiko'ya vardıklarında talâk İçin müracaat edecekti ve hiç bir şey onu yolundan alıkoyamazdı. Bu artık kaçınılmaz bir şey olmuştur ve eğer onu üzdü ise bundan çok müteessirdi.
Tam düşündüğü şekilde yazmıştı. Açık ve sade. Mektul> zarfa koyup konsol üzerindeki vazoya dayadı. Clint İçeri girdiğinde derhal görebilecekti. Apartmana son bir nazar atfettikten sonra kapıyı son defa olarak kapadı.
Koridordan yavaşça asansöre doğru yürürken, topuklarının zeminde çıkardığı ses hoşuna gitti. Bunlar kat’i ve emin adımlardı. Bu kat'lyet Bili Kirk'e otan aşkını hatırlattı. Kendisini onun gibi altüst edecek yakışıklı bir adama Taslayacağı aklına bile gelmezdi. Onlar sanki kaçınılmaz kaderin emrini yerine getirmek için yaratılmışlardı. Bunun her parçası...
Taksi kapıda bekliyordu. Şoföre “Hava Meydanına” diye söyledikten aonra kar’ı seyretmek İçin koltuğun kenarına yaslandı. Durgun havada taneler yollarını bulmak istercesine iniyorlardı. Hiç bir vicdan azabı hissetmiyordu. Aradığı, istediği bir şeyi bilerek, tasarladığı şekilde yapıyordu.
“Zavallı, sevgili, çılgın Clint” diye düşündü. Belki de onsuz daha mesut olacaktı. Hâlâ oldukça genç ve yakışıklı Idl. Belki de arkadaşlarından biriyle hayatını tekrar yeni baştan kurardı.
Köprüyü geçer geçmez Manhat-tnn’m dev silueti birden yükseldi. Onlara bakarak bir daha ne vakit tekrar görebileceğini düşündü. Bili bir sene kadar Mckslkadn kalaçak-tannı söylemişti. Adam sen de... Bill’le beraber olduktan sonra üst tarafının ehemmiyeti yoktu. Bu düşünce ile birden İçi ısındı. Senelerce arkadaşları onun hayalperestliği ile alay etmişlerdi. Hayalperest değildi, buna emindi. Sadece ne İstediğini biliyor ve ona gidiyordu.
Taksi, meydanın giriş yerinde durduğu zaman saatine baktı. Tayyare beşte kalkıyordu ve binmeden önce beraberce kokteyl içeceklerdi.
Saat 4,85 te Blll'l göreceği ânı düşünmekle heyecanlanarak meydanın kapısından girdi.
Hoparlör, Meksiko yolcularının 4,53 te tayyareya bineceklerini söylediği zaman sinirli bir hareketle saatine bir daha baktı. Meydan memurlarından biri yüksek sesle Helen Tyler'in müracaat servisinden arandığını bağırıyordu. Birden otomatik bir hareketle oraya yürüdü. Kendisine, üzerinde İsmi yazılı bir zarf uzattılar. BIH'in yazısını tanıyarak heyecanla zarfı yırttı. Fazla yazmamıştı.
“Helen, sevgilim,
önce honi affetmeni rica ediyorum. Korkarım bu işi yapamıyaca-ğız. Bunun her ikimiz İçin de yanlış bir yol olması beni korkutuyordu. Eminim ki. aynını sen de dil-şünmüşsündür. Son dakikada bunu yaptığım İçin beni affet Ben bundan bir evvelki tayyare İle...”
Arkasını okuyamadı. Sanki birden bire bir boşluğa düşüvermişti. Kızmıyordu, gururu da inclnme-mişti. Onun yerine her şeyi sakinleştiren dümdüz bir boşluğa girmiş gibiydi. Makineleşmiş gibi mektubu bir anda parça parça etti.
Dışarı çıkarak taksiye doğru yürüdü ve bindi. Dudaklarında acayip, sinirli bir gülümseme vardı.
Şoföre adresini söyledi. Ortalık iyice kararmış, kar şiddetini artırmışta Allaha şükür kİ. hissiyatını birden açığa vuranlardan değildi. Vaziyetin bu şekilde bitmesinden evvel her şey güzeldi, esef etmiyordu. Yine her şey düzelebilirdi.
“Çocuk tabiatlı, mahcup CUnt” diye düşündü. Senede kırk bin kazanıyordu ve şimdiye kadar her arzu ettiğini ona temin etmişti.
Birden, elektrik cereyanı çarpması gibi bir fikir kafasına hücum etti. Ör.e doğru eğilerek:
— Şoför, dedi, biraz daha süremez misin? On dakikada eve yetl-şebilsek.
Beriki başını bile çevirmeden:
— Görmüyor musunuz, etrafımızdan sel gibi akıyorlar. Bu vasiyette yarım saatten evvel varmar miza imkân yok.
Köprüyü geçerlerken nehrin ö-bür tarafındaki büyük binaların ışıkları, demin giderken düşündüğü şeyleri hatırlattı. Bir sene sonra göreceğini sandığı şeyleri yarım sant sonra tekrar görüyordu. Soğuk olmamasına rağmen kürküne daha sıkı sarıldı.
Evlerinin sokağını dönerlerken kalbi heyecanla çarpıyordu. Otomobilin bir anlık duraklamasında dördüncü katın pencerelerine baktı. Oturma odasında ışık yanıyordu. Artık geç kalmıştı.
— Geldik, efendim, diye şoför seslendi.
Bu sesle kendine geldi.
— Acelem var diyordunuz, diye şoför devam etti.
Dışarıda kar şiddetlenmişti.
— Hayır, dedi, vazgeçtim. Daha doğrusu artık lüzum kalmadı. Şimdi tekrar yola devam edelim.
— Adres vermiyecck misiniz? Başiyta reddetti:
— şimdi gidelim de. Belki birazdan aklıma gelir.
Bundan bir müddet evvel, dördüncü kattaki apartman’ dairesine. Clintln satın aldığı şeyleri, önüsı-ra otomobilden alıp getiren asan-aörcü çocuk Joe salonda yürürken, hafifçe dirseği ile konsola çarptı. Konsol üzerindeki vazonun sallanmasıyla bir mektup, ses çıkarmadan duvara doğru kayarak arkaya gitti. Çocuk paketleri bırakıp vazoyu ve altındaki Örtüyü düzelttikten sonra Clintl sclâmhyarak dışarı çıktı.
• * _ f •
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Devlet bütçesi ve memur sınıfı
Yazan : Dr. Nilıad SAYAR
Jlevlet bütçemizde “Personel Gldor-” lert., adı altındaki cetvelleri İncelediğimiz zaman; 1050 yılı İçinde Milli Savunma Bakanlığı haricindeki devlet daireleri maaş tahsisatının -68.3 milyon. Ücret tahsisatının 53,4 milyon, geçici hizmetlere alt Ücret tahsisatının 3.6 milyon, yabancı uzmanlar tahsisatının 1.3 milyon, tazminat tahsisatının 2,4 milyon lira olduğunu ve bunların yekûnu olan 329 milyon liranın sivil hizmetlerde çalışan memur ve müstahdemlerin nınas ve ücretlerine ayrılmış bulunduğunu görürüz. Bu yekûna Millî Savunma Bakanlığının maaş tahsisatı olarak 131,8 milyon, daimi ve geçici Ücret tahsisatı olarak da 9.2 milyon lira ilâve edilirse, sivil ve askeri hizmetlere alt maaş ve ücretler tahsisatı umumi yekûnunun 170 milyon liraya baliğ olduğu anlaşılır..
Tahlili masraf cetvelleri üzerindeki incelemeler biraz daha derinleştiril-
diği zaman görülür kİ. maaş ve ücretler dışında, sosyal maksatlarla memurlara yapılan çocuk zamları, doğum ve Ölüm yardımları, para mükâfatı. kanuni ikramiyeler, temsil ödenekleri ve emekli sandığına devletçe ödenen paraların yekûnu, yalnız sivil hizmetlerde çalışanlar için. 42.4 milyon liraya ulaşmaktadır.
Bu kategoriye giren tahsisatın, Milli Savunma Bakanlığına taallûk eden kısmına devlet bütçesi cetvellerinde rastlanamadığından, yukarıda
görc,
20.8
miktarı yazılı maaş tııIarlarına -3lfA-°'0 " 4815 % hesabiyle milyon liranın da eklenmesiyle lar, yardımlar, mükâfat ve tazminat
tahsisatı yekûnu 62.6 milyon liraya
zam-
yükselmiş olur ki, bunun maaş ve ücretlerle birlikteki tutarı 470 + 62 = 532
milyon liraya varır. Bu rakam, devlet bütçesinin umumi masraf yekûnunun % 35,9 unu teşkil eder.
Fakat mesele bununla da bitmez. Devlet bütçemizle İlgili (Mülhak) katma bütçelerimizi de gözden uzak tutmamak lâzımdır. Bunlar arasında öyle bütçelerimiz vardır ki, bunlar kanuni tarifleriyle tezat teşkil eder mahiyettedirler (1). “Sarfiyatı hususi varidatla temin ve muvazene! umumiye haricinde tedvir olunan,, mülhak bütçelerimiz arasında, sarfiyatını hususi varidatı İle karşılamaktan âciz bulunan ve geniş ölçüde devlet bülçesinden yardım görenler vardır. Bunlar arasında Ankara ve İstanbul Üniversitelerinin bütçeleri zlkroluna-blllr. Her üç üniversitenin 25,5 milyon lira tutarındaki yıllık sarfiyatına mukabil, hususi gelirleri pek cüzidir. Bunlar, devlet hazinecinden her yıl 22 milyon liralık bir yardım görürler, yani masraflarının % 88 İne tekabül eden gelir devlet bütçesinden eklenir, üç üniversitenin maaş ve ücret, ler tahsisatı 14.7 milyon tutar. Bunun % 88 i olan 12.8 milyon lirası devlet bütçesinin “Personel Giderleri., yekûnu olan 532 milyon liraya eklendiği takdirde, umumi yekûn 545 milyon liraya, uınııml nispet İse % 36,6 ya yükselmiş olur. Devlet bütçesinden yardım gören sair katına bütçelerde de bu tahlil yapıldığı zaman, nispetin biraz daha artacağına şüphe edilmez. Bu durumdaki katma bütçeli devlet teşekküllerinden sarfınazar edilse bile; personel masraflarının yine de devlet bütçesinin 1/3 ünü aşmış bulunduğu görülür. Halbuki 1939 bütçesindeki sivil memurlar maaş ve ücretlerinin, umumi masraflar yekûnuna^ nis|»etl ancak % 15,3 İdi. 1949 bütçesinde ise 355 küsur milyon tutarındaki sivil memurlar maaş ve
ücretlerinin, umumi masraf tahsisatına nispeti % 25,9, 1050 de yüzde 25,7 dlr (2). Bu nispetin son on yıl I-çlnde yükselmiş olmasına rağmen, memur maaş ve ücretlerinin, eşya fiyatlarının artışlyle ölçülü bir şekilde yükseltllemediğl aşikârdır.
Bu müddet İçinde memur kadrolarının lüzumundan fazla arttırılmış
olması ve ar para İle çok memur kullanma siyaseti bugünkü durumu yaratmış bulunmaktadır.
. ★
ikinci Dünya Harbinin iktisadi ve mali baskısından en çok mutazarrır olan memur sınıfı, adet itibariyle çoğalmış olmasına rağmen, kalite ve randıman itibariyle düşük bir manzara arzetmektedlr. Hayatını memuriyet dışında kazanmak İstidadında bulunan hlr kısım memurların vazifelerinden ayrılması, memur sınıfının kalitesini düşürdüğü gibi, bunların yerlerini doldurabilmek İçin daha az kabiliyetli. fakat adet itibariyle dana çok, memur istihdam etmek mecburiyetinde kalınmıştır. Bıı vaziyet kar. şısında. geri kalan dürüst, kabiliyetli ve mütehassıs memurları muhafaza edebilmek İçin, sürekli yevmiye, ikinci maaş ve tazminat usulleri gibi muvakkat tedbirlere başvurulmuştur.
Memur sınıfı İçinde formasyonları uzun yıllara mütevakkıf olan seçim ve konkur yolıı ile mesleğe alınan ve yaptıkları hizmetler muhakkak surete muayyen bir ihtisasa ihtiyaç gösteren bir zümre vardır kl; bunları kolay kolay feda etmek ve hemen yerlerine başkalarını ikame etmek mümkün değildir. Bu itibarla barem kanununun İmkânsızlıkları ve bütçelerdeki maaş nispetinin yüksekliği yüzünden, bu zümreye dahil memur sınıfım biraz olsun tatmin edebilmek maksadlyle yukarıda bahsi geçen pal-yatlf tedbirler alınmıştır.
Bubünkü hayat şartlarına göre memur sınıfının haklarını koruyacak yeni tedbirler alınmadan — şu veya bu mülâhazalarla — sürekli yevmiye, İkinci maaş ve tazminat usulleri kaldırılırsa hâkimler, hocalar, hesap uzmanları gibi İhtisas sahibi olan memurlardan en çok temayüz edenlerinin vazifelerinden ayrılıp serbest mesleklere intisap edeceklerine şüphe edilmemelidir. Bu ayrılmaların da memur kalitesinin biraz daha düşmesine sebebiyet vereceği muhakkaktır. Kanaatimizce, alınacak tedbirlerin başında memur sayısını tedrici bir şekilde azaltmak, barem kanununu ilga veya ıslah etmek, ahlâk, karakter, bilgi, kabiliyet ve randıman faktörlerine göre seçim esasını ve maaş kademelerini düzenlemek, âmirlerin salâhiyetlerini arttırmak, murakabe teşkilâtını kuvvetlendirmek, taltif, teşvik ve tecziye usullerini değiştirmek gibi esaslar gelmektedir.
Yeni Hükümet programında bu dâvanın ciddiyetle ele alınacağına dair kayıtlar vardır. Maaş ve •Ücretlerin memur sınıfının maddi ve manevi ıstıraplarını hafifletecek şekilde ve kısa zamanda ıslâh edileceğini ümit etmekteyiz.
(1) Muhasebe! Umumiye Kanunu madde: 115
(2) 1950 yılı bütçe kanunu gerekçesi.
Çuval fiyatları yükseliyor
Mahsulün bereketli olması yükünden çuvala karşı olan istekler artmaktadır. Son hafta içinde 2,50 lib-rellk Kalkûta çuvalı 260 kuruşa kadar yükselmiştir. Halbuki geçen ayın son haftasında fiyat 220 kuruştu.
Alâkadarların ifadesine göre, çuval fiyatlarının yükselişine başlıca Amil, Hindiatandan ithalât yapılama-masıdır. Elde de 2000 ton kadar stok bulunduğundan bahsedilmektedir. Yeni mal ithal edilmediği takdirde, bu stokların da piyasa ihtiyacını temin edemiyeceği ileri sürülmektedir.
Kısa Haberler
Norveç’ mensucat istihsali artıyor
★ Oslo (Uçakla)—Norveç mensucat endüstrisinde hem istihsal hem de işçi ihtiyacı her gün artmaktadır. Norveç Mensucat Fabrikaları Birliği, hâlen Norveç mensucat endüstrisinin 21,000 işçi çalıştırdığım bildirmiştir. Fakat bu* * miktar işçi ihtiyacı karşılıyamamak-tadır.
Geçen sene istihsal 1938 senesi seviyesinden % 38.7 yüksektir. Bu seneki miktarın bu seviyeden % 50 fazla olacağı tahmin edilmektedir.
Sterllng Bölgesi
★ Johannesburg (Hususî) — İhtiyat Fonu Bankasının bildirdiğine göre, 30 temmuzda bitecek olan Afrikanın elinde tuttuğu ecnebi parası (başlıca sterling)83,310,000 sterlingde durmuştur. Eldeki altın miktan .biraz fazlalaşmıştır.
İtalya . Batı Almanya ticareti
★ Roma (Hususi) — İtalya İle Batı Almanya arasında muvakkat bir ticaret anlaşması İmzalanmıştır. Eski anlaşmanın müddeti 30 haziranda bitmiştir. Yeni bir anlaşma yapılıncaya kadar arada boş kalan devreyi böyle bir muvakkat anlaşma ile doldurmak çaresini bulmuşlardır. İtalya 3 milyon dolar değerinde meyva ve sebzeleri Batı Almanyaya ihraç edecek vç 2 milyon değerinde lüzumlu maddeler alacaktır.
Alman İhracat fonları artıyor
★ Frankfurt (Hususî) — Batı Alman Federal Hükümeti tarafından finanse edilen ihracat 300.000.000 Alman markı İken 400.000.000 a çıkarılmıştır.
Enternasyonal “Toprak Araştırma” konferansı
★ La Haye (Husus!) — “Toprak Araştırma,, konferansı 4 üncü defa olarak 24 hazirandan 1 temmuza kadar Amsterdamda toplanmıştır. Harp zamanında bu cemiyet büsbütün dağıldığından Amsterdamda yeniden kurulmasına lüzum görülmüştür. Bundan evvelki toplantılar 1927 \Vashing-ton - 1930 Moskova ve 1935 Oş-fort’e yapılmıştır.
ton - 1930 Moskova ve 1935 Ox-ford’da yapılmıştır.
Kongrede konuşulan 9 mevzu, şunlardır: Toprak fiziği, madenler, toprak kimyası, toprak blo-lojlsi, toprağın verimi, tropikal ve yan tropikal topraklar, tuzlu toprakların tasnif ve kıymetleri. Bu kongreye 20 devletin delegeleri iştirak etmişlerdir.
Mısırda ziraat
★ Kahire (Uçakp ostası) — Nil Nehrinin doğu ve batı deltasında çift sürülmemiş toprakların işletilmesi İçin Mısır İktisat Vekâleti faaliyete geçmiştir. Bundan başka ziraat işlerinde fazla makine kullanılması İçin Ziraat Vekâletince bir tebliğ gönderilmiştir.
Mısırlı bir üniversite profesörü 1975 yılında Mısırın nüfusunun 22 milyonu bulacağını ve köylünün yaşama standardının bu yüzden çok düşeceğini söylemiştir. Buna karşı profesörün gösterdiği tek çare ekilecek toprakları arttırmaktır.
Afrika pamuk İHtihoail
★ Meffiz, Tenneese (Uçakla) — Amerikan milli pamuk konseyinin tebliğine göre, Güney Afrika-nın pamuk istihsalindeki en mühim ilerlemeler Portekiz kolonileri olan Angola ve Mozambik’de olmaktadır. Bu Portekiz Afrlka-sı Avrupa ve Afrika kıtasının en verimli pamuk sahalarından biridir. Portcklzln 1930 - 39 Kenelerinde pamuk istihsali 15.000 balya iken şimdi 160.000 balyayı aşmış-
ALMANYA MEKTUBU
Batı Almanyada yün satışları
Almanyada para darlığı, yün satışlarının düşük fiyatla yapılmasına sebep oluyor
Neu-Ulm (Uçakla) — Haziranın 28-29 unda Almanyada Neu-Ulm şehrinde ikinci harp sonrası yün müzayedesi ve A ile B/B kalitesinden 17,000 cwta. yün müzayedeye arzo-lunmuştur. Arzolunan bütün yünler ilk günden satılmıştır.
Bu müzayede harpten sonra yapılan dördüncü açığı artırmadır; ilk İkisi Ingiliz İşgal mıntakasındakl
*
Pcderborn şehrinde ve üçüncüsü A-merikan mıntakasındakl Neu - Ulm şehrinde yapılmıştı.
Bu sene başında yün ticaretinin serbest bırakılması üzerine Batı Alman koyuncuları bir teşkilât kurmuşlar ve “Alman Yün Kıymetlendirme Şirketi,, nin Azalığını kabul etmişlerdir. Bu şirketin merkezi Bonn’dadır ve acentalan Paderborn İle Neu-Ulm’da bulunmaktadır. Pa-derborn'dakl ilk yün satışları ile Alman yerli yün piyasası dünya piyasasına ayak uydurmaya başlamıştır, ikinci müzayedede, fiyatlar ilk satışlarda elde edilen azamî fiyatın yüzde 10-12 nispetinde aşağı idi. Haziran başlarında yapılan diğer satışlarda fiyatlar daha da düşmüş ve
tır. Şimdi koloniler istihsalini arttırarak dünya plyAsasl&nna işti-rak etmek arzusundadırlar.
Pamuk konseyinin bildirdiğine göre Portekiz kolonilerinde daha binlerce İşlenmemiş saha vardır Ve yapılan tecrübelere göre bu sahalar parnuk yetiştirmeye pek elverişlidir. Eğer devamlı bir yetiştirme sistemi kurulursa, Portekiz kolonilerinin pek yakında istihsali bir kaç yüz bin balya artabilir.
Güney Afrikanın îngiltereye alt sahalarında senelik pamuk istihsali 17.000 balyadır ve bir artış beklenmemektedir. Pamuk yetiştirmeye elverişli sahalar pek çok değildir. Yalnız Rodezya civarında milyonlarca dönüm arazi işlenmemiş hlr halde durmaktadır, iklim ve toprak bakımından buraları pamuk İçin pek uygundur. İngiliz kolonilerinde pamuğa az e-hemmiyet verilmesinin sebebi nüfusun seyrek olması ve tütün ve madenciliğin pamuk yetiştirmeden daha önce gelmesidir. Uzun zamandan beri buralarda pamuk istihsalinin arttırılması için plânlar ve tetkikler yapılmış fakat ancak bir kaç bin balya gibi cüzi bir artış kaydedilmiştir.
Almnnyanın kimyevî maddeler ihracatı artıyor
★ Dusseldorf 15 temmuz (Hususi) — Bu senenin ilk dört ayı zarfında kimyevî maddeler ihracatı geçen seneye nazaran fazla artmamıştır. Harp sona ereliden beri en fazla İhracat 79.56 milyon mark kıymetinde olmak Üzere bu senenin mart ayında yapıldı. Hacim itibariyle kimyevî maddeler ihracatı 1936 ya nazaran daha çok geridedir. Şimdiki İhracat arasında kalsiyumlu ve azotlu maddeleri ihtiva eden kimyevî gübreler büyük bir yer almakta ise de bunların hor zaman için bu derece fazla İhraç edileceği pek ümit edilmemektedir. Evvelce olduğu gibi bundan sonra da Alnıanyanın kimyevi maddeler ihracatı ithalâtçı memleketlerin müdahaleci politikalarına bağlı kalacaktır.
malların yüzde 10 u çekilmiştir. Bu inkişaf, çıkmakta olan dünya piyasa fiyatları gözönünde tutulursa, e-pey hayret uyandırmıştır; bu durumun Alman endüstrisinin çekmekte olduğu para sıkıntısından ileri geldiği zannedilmektedir.
Batı Almanya yerli yün istihsali geçen sene külliyetli miktarda artmış ve 1936-1938 senesinden yüzde 6.5 nispetinde fazlalaşmıştır. Buna rağmen, yekûn istihsal Batı Almanya ihtiyacının ancak yüzde 10 unu temin etmektedir. Aylık istihlâk vasati 4500 tondur.
5 temmuzda Bremen’de yapılan yün müzayedesinde arzedllen Amerikan yerli yününden 3,232 balya tamamıyla satılmıştır, rekabet canlı olmuştur. Malların çeşidi geçen seferki satıştan daha cazip olmuştur. Batı vilâyetlerinin İyi yetiştirilmiş cinsleri fazla alâka toplamıştır. Fiyatlar 4.75 ile 6.75 Alman markı a-rasmda değişmiştir (kilo başına). En düşük fiyat 25 balya Washing-ton vasat uzunluktaki 56/58 lik yün için verilmiş; en yüksek fiyat ise 11 balya Oregon İyi Fransız 60 lık kalitesi için 7.35 Alman markıdır.
Ertesi gün yalnız 35,000 kiloluk, muhtelif kalitelerden taranmış yün piyasaya arzedllmlş ve bu miktarın yüzde onu «atılmamıştır. Ecnebi taranmış yün fiyatları kilo başına 5-8 Alman markıdır. En yüksek fiyat Avustralya yünlerine verilmiş, Alınan yünleri biraz ihmal edilmiştir.
Gelecek yün satışları 20 temmuzda yapılacaktır.
Büyük Britanya yün ipliği ihracat lisanslarını gevşetiyor
Londra, (Hususi) — Yün İhracat Birliğinin bildirdiğine göre. 8 temmuzdan itibaren, kaşmir ve kaşmir karışık yünler hariç, her çeşit yün ve kıl ipliği ihracatı lisansına lüzum kalmadan ihraç edilebilecektir.
1 temmuz 1949 da kamgam ipliği satışında karne usulü terkedllince, kaşmir müstesna bütün diğer yün iplikleri için serbestçe lisans verilmekte idi. O vakitten beri, lisans verilmiş miktar pek fazla olmamıştı.Bu sebeple İhracat hacmi bakımından bugünkü lisans usulünün kalkması o kadar mühim değildir.
Yün ihracat Birliği, kaşmir İhtiva eden iplik ihracatı İçin lisans dağıtmakla meşgul olmaktadır.
Fronsanın Israile açtığı kredi
Tel-Aviv, (Husus!) — Fransa bugüne kadar Israile 5 sene vadeli 15 milyon dolarlık bir kredi vermiştir. Buradaki Fransız elçilik heyetinin bildirdiğine göre, Pariste aynı miktarda ikinci bir kredi için hâlen müzakereler devam etmektedir
Elçilik erkânından bir zat. Fransız-tsrail ticaret anlaşmaları müzakerelerinin iki memleket atasında mevcut olan ticaret durumunun İsrail lehine tekâmülünü sağlamak için yapıldığını söylemiştir. Sözcü, Fransanın, İsrail mâliyesinin yükünü bir parça hafifletmek gayesiyle bazı mallan lsrallden almaya hazır olduğunu bildirmiştir.
Fransa Israile endüstri malzemesi, zirai Aletler, İnşaat malzemesi, demir, çelik, çimento ve kimyevi maddeler, et, balık, kahve ve sütten ma-mûl maddeler ihraç edecektir.
Kore
savaşının
piyasamıza tesiri
Kalay, karabiber fiyatlan yükseldi
Kora savaşının piyaaadnki tesirleri devam etmektedir. Evvelce de yazdığımız gibi Kore hâdiseleri en ziyade kalay, yün, kauçuk Üzerinde tesirini göstermiştir. İki günden beri piyasada kalaya karşı isteklerin birden bire artması da bunu İfade etmektedir. Esasen piyasada kalay stoklan azdır. HolAnda ve Ingiltere-nin az mal vermesi de, ithalâtı zor bir duruma sokmuştur. Bu zorluğu hisseden lkLncl derecedeki alıcılar, ihtiyatî olarak stok yapmak için kalaya karşı istek göstermektedirler. Bu hâdiselerin tesiriyle, dün piyasada kalay 850 kuruştAn 900 kuruşa kadar yükselmiştir.
★
KARABİBER FtYATLARI DA YÜKSELDİ
Dünya karabiber fiyatlan da yükselmiştir. CftvadAn yeni mal yüklen-memektedlr. Bu yüzden tonu 800 sterllng olan karabiber, şimdi 900 liraya kadar yükselmiştir. Esasen karabiber, sirkülâsyona en müsait bir madde olduğu İçin de Kore hâdiseleri dolayıslyle, diğer maddelere nazaran daha «eri flyAt ilerlemesi kaydetmiştir.
Şehrimiz piyasasında karabiber fiyatı 12 Uradır. Dün kalaya olduğu
Dünya kahve piyasası yükseliyor
Şehrimiz kahve piyasasında da fiyatlar yükseldi
Rlo’dan piyasamıza gelen haberlere göre 3 numaralı kahvenin Istan-bulda teslim edilmek şartiyle tonu 957 dolara yükselmiştir. Geçen hafta İçinde, fiyat 900 dolardı. New -York Borsasında da kahve fiyatlarının yükseldiğine dair, piyasamıza haberler gelmiştir.
Şehrimiz piyasasında toptan kahve fiyatları 750 kuruştan 780 kuruşa kadar yükselmiştir. Fiyatı yükselen bu kahve partileri, daha evvel ucuza getirilen partilerdir. Yeni fiyatlarla sipariş edilen kahveler, piyasamıza geldiği zaman, fiyatların 850 kuruşa kadar çıkacağı Anlaşılmaktadır.
Toptan kahve piyasasında bu gibi tahavvüller olduğu halde, perakende piyasada, yani çekilmiş kahve piyasasında hiç bir tahavvül görülmemektedir. Kahve 650 kuruşa düştüğü günlerde bile, çekilmiş kahve 950 kuruştu. Bu İtibarla toptan kahve fiyatlarının düşüklüğü perakende piyasaya intikal etmemiştir.
Birleşik Amerikanın 1950 bütçesi
Washington (Hususi) — Birleşik Amerika 1950 bütçesini 3.122,102.537 dolar açıkla 30 haziranda kapatmıştır.
Açık, yapılan tahminlerden % 40 olmasına rağmen geçen «enekinden 1 milyar 311 milyon fazladır.
Hükümet 40,166,835,914 dolar harcamış. buna karşı 37,044,733,557 dolar gelir temin etmiştir. Millî borç senenin sonunda 257,376,855,385 dolara yükselmiştir.
iktisat Bakanı Mr. John Synder. bu büyüle açığın sebebini 1949 iktisadi yılının erken kapanmasına atfetmiştir.
gibi, karabibere karşı istekler artmıştır.
İktisadi İşbirliği Teşkilâtının Yunan endüstrisine yardımı
Atina, (Hususî) — Marshall Plânı fonları, Yunanlstanda istihsali arttırmak için şahsî teşebbüsün elinde o-lan endüstri ve ziraat sahalarında kullanılmaya başlanmıştır. Haziran 1950 ye kadar, 600 kadar bu fonlardan verilmiştir. Hepsi 51.026.195 dolar eden bu yardımlar son tasvipten geçmiştir.
Bu mail yardımlar dört senelik ziraî ve endüstrici kalkınma plânlarının muayyen kısımlarına yapılmıştır. Yunanlstanda seçilen 11 banka vası-tasiyle bu paralar ayrılmaktadır.
Borç verilen bu yardımların müddeti altı seneden 20 seneye kadar u-zadığı ve İktisadî İşbirliği Teşkilâtının tahmin edilen ömründen fazla olduğu için Yunan Hükümetinin bu borç programını nizamlandırması muvafık görüldü.
Bu mali yardım sayesinde yapılan şeyler şunlardır; Atina - Pire elektrik kuvveti şirketi elektrik istihsalini yüzde 30 arttırmaya muvaffak olmuştur. Otel ve turistlere kolaylık İşlerinde büyük İlerlemeler kaydedilmiştir. Kaplıca ve turistleri çeken yerlerin onarılmasına başlanmıştır. Bu yardımlarla Yunanistan turist ticareti artacak ve memlekete ecnebi dövizi girecektir. Tesalya Demiryolu şirketi ikinci Dünya Harbinde ağır hasarlara uğramıştı; sonradan da komünist gerilla harplerinde sabotaj yapıldı. Tren hattı ve raylarının yeniden İnşası için 2.000.000 dolar borç alınmıştır. Atina . Pire yeraltı treni 1.600.000 dolar kredi İle yeniden onarılmış ve başşehrin en mühim nakliyat sistemini teşkil etmiştir.
Amerikanın Ingiltere iktisadi kalkınmasındaki mühim rolü
New-York (Hususî) — “The New-York Herald Tribüne” gazetesi bir başmakalesinde, Brltanyamn artan dolar vealtın rezervinin sebebi o-iarak son zamanlarda Britanya imparatorluğunun Amerikaya ham madde satışının artması gösterilmiştir.
Gazete bu vaziyetten şöyle bahsediyor: “Gelirimizin artması ile kauçuk. yün ve kakao gibi maddelerin sterling bölgesinden alınması da arttı. Bu satışlar herşeyden çok Britanya imparatorluğunun İşine yaradı. In-gilterenin bize doğrudan doğruya yaptığı satışlar nispeten düşük bir seviyede devam etti. Şu halde Britan-yanın şimdi parlak durumu Amerika sayesinde olmuştur ve ileride de îngllterenln ilerlemesinin mühim bir kısmı Amerikanın yükselmesine bağ. h kalacaktır.»
Britanyadakl devalüasyon da bu neticenin alınmasında bir rol oynamıştır. Gazetenin bildirdiğine göre, îngilterenin esaslı olmıyan ltlks maddeleri İthal etmemesi ve enflasyonun durdurulması da bu sonucun elde edü-meşini kolaylaştırmıştır.
Makale şöyle sona ermektedir: “Bütçe açığından zenginliğe geçmenin verdiği mühim bir ders şudur: Demek kl. bir memleketin refahı bir memleketten öbür memlekete ithal edilebilir. Şöyle ki, dış ticaret yerli İstihsal ile muvazi ilerlesin. E-ğer bütün memleketlerin iktisat politikaları dış ticareti tahdit yerine yaymak ve genişletmek olursa, Britanya ve diğer Marshall Plânına dahil memleketleri serbest bir dünyada müstakil partnerlerin ticaret münasebetle rineerişe çeklerini Ümit edebilirler...
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
15/VII/1950 Cumartesi
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
YABANCI BORSALAR
Borsalarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Eski kut
Dün
Bugnn
İstanbul
18.—
11 V4
U 1/4
175.—
İzmir
e
Trabzon Ticaret Borsası
Eskişehir Ticaret Borsası
235.—
120.
Ecnebi Tahviller
140.— 170.—
140.—
170.—
175.-
Î40.— 180.— 120.— 135.—
8.22 8475
1.30
3812
36.08
36 03
33 30
33 34
233.—
220.—
Eski Kapanış
tenekell) •ıra) çıplak)
Buğday yumuşak
Buğday sert —
Arpa...........
258.—
238.—
01.50 195.—
22.—
350.—
370.—
220.—
Adana :
Nebatî Yağları
Zeytinyağı (ffi.E. fiusamyağı (Raf.
Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çürük)
Ticaret Borsasında. hafta aonu münasebetiyle az iş olmuştur. Böyle olmakla beraber fiyatlar sağlam durumunu muhafaza etmektedir. Pamuk üzerine alivre satışlara devam edilmiştir.
Ticaret Borsasında alivre pamuk satışlarından başka yeni bir l| yoktur.
27.—
43.—
38.—
68.—
85.—
28.—
20.30
20.10
26.—
42.—
37.-
65.—
85.—
22.-22 50
36.-
44.—
22.50
21.-
36.—
40.—
Gününde Borsada muamelesi tcscü «dilmemiş tahvilât ve •• hamın ors ve Urlcploru göre taayyün «don takribi piyasa değerleri.
Ham derileri
Sığır salamura (kasap) K3. Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.)
Buğday Ofis ...............
Arpa yemlik (dökme) Mısır san (çuvalı) Faaulya tombul .. Fasuiya Çalı sert Kuşyem)
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil • ••w» ••••••••••«• Nohut natürel
Yuğlı tohumlar 1
Ayçiçeği tohumu Keten tohumu .......
Kendir tohumu •«••ee Susam .................
Yer fıstığı kabuklu
Dokuma Hnm Maddeleriı
Ciftik (ana mal)
Tiftik (Natürel) ..........
Yapak Trakya (Kırkım)
llıığday (Buşel1=Sent) ......
Sert Kış mahsulü No. 2 ...
Kırmızı ” “ No. 2
Pamuk Mlddllng (Libresl=Sent) Temmua
Aralık
liftik ı L1bresl=Sent) Telcsas No. 1 ............
Kındık (L!brenl=Sent)
Kabuklu yerli iri ....
“ orta .....
Levanı İç ithal malı ....... Ekstra iri İç İthal mab .
Kuru Ur.üm (Llbresl^Sent) ......
Thompson çekirdeksiz seçme ...
Keten tuhumu (Buşeil=DoJar)
Minneapolle
üaJay (Llbrosl“Sont) Levha-teneke (100 libre dolar)
Kuru Meyvnlar ı
Fındık (kabuklu sivri) Fındık (Iç tombul) Ceviz (kabuklu) Ceviz (tç natürel)
Dün hafta aonu ve arife günü olması münasebetiyle Ticaret Bordasında yeni bir iş olmamıştır. Yalnız H/f(k ve papamı üzerine yeni satışlar cereyan etmiştir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Forsasında % 6 faizli Kalkınma tahvlU^ri üzerine az iş olmuştur. Fiyatlarda gerileme görülmüştür. Halbuki haziran ayının son haftasında Kalkınma tahvilleri 100 liraya kadar yükselmiştir Altın p|-yasaaı ise durgun bir çehre arzetmekte-dlr.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
Âçtn« | Kapanış
1 Sterllng 7.87.- 7,87.—
100 Dolar 281.25 281.25
100 Fr. Frangı 0.80 0.80
100 İsviçre Fr.... 64.03 «4.03
100 Beiç. Fr 6.60 5.60
100 İsveç Kr....^ 54.1250 54.1250
UK) KlorİD 73 6840 73.6810
100 LlrOt 0.44128 0.4412b
100 Drahmi 0.01876 0.0187('
100 kscoudos ..... 0.7390 9.7390
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeıf Gr. — . 5.05
Külçe liMKuata — —
Cumhuriyet ... 34 80 34 88
Reşat - -J
1 i 41 rf411 ese • —
Gulden 34 35 34.50
TngUiz 44 79
Fransız kok ...
Napoieon 111 .. —
••» •••••••• — —
New.Tork'ta ı onsu: 1 35
Gümüj, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr. ......„ — —
Plâtln “ 10.- İL-
Zürich Borsası (Serbest)
23.6.1950 İsviçre Franjp
Durumu En aşağı En yukarı
Türk Lirası ı 06 I 15
Dolur I tlIllIlMIl 4 32 4 31 1/7
Sterline 11 10 11 20
Fransız Frangı 1.10 1 24
ESHAM VE TAHVİLÂf
Devlet Tahvilleri
Kapanış (•)
İkramiyen tahviller
1933 Ergani 23.- 24.-
(&6 103b İkramiye!! 90- 22.-'
%6 Milli Müdalaa l 2U.80 21.—
(Fe6 1941 Demiryolu IV 00.— 100.—
1941 Demiryolu V 09 — 100.-
%4 1/2 1919 Ikrnmiyell w. 21.15 98.-
Diğerleri
1941 Demiryolu VI 90 00 110.-
Kftlkınm® 1 96.— 98.—
fş 1-1 ••••MS 96 — 98.—
şş IH sseaae 06 70 99.-
%6 1949 İstikrazı L. 96 — 98.—
%6 194b letikrar.ı 08.30 100.—
%« Milli MUdafıu» 1 97.00 99.-
104» ” I 21.30 98.-
%7 1034 Sivas-Erzurum L.. 21.00 20.30
%7 1934 ” “ ll.-VU... 21.10 100.-
(Tc7 1041 Demiryolu l.„ 20 55 21.61
%7 1041 M n... 2085 22.-
M 1041 1 lil... 21 90 22.-
%7 Milli Müdafaa 1... 21.46 21.45
%7 *• ” H... 20.20 22.-
%7 - * I1X.- 20 75 20.90
%7 " ” IV.. 20 (»» 21.20
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası ...... 113 50 20.20
Anadolu D.T. Tertip A/B. U2 50 UL-
•• •• '• c. —
•• •• yt60 22 30 69.—
•• ,, Mümea. Senet. 63.— 67.50
Şirket Hisse Senetleri
TC. Merkez Bankası 123.— 120.26
Türkiye ta Bunkası 30.—
Türk Ticaret Bankanı 6.— 5.-
Aralan Çimento 16.25 16.76
Şark Değirmencilik 23.25 23.60
Milli Reasürans 8.- 16.25
Âl mır Krpdl Fnnsl ve 1003 | 172,—
28.-
20.50
18.10
10.16
26.—
28.—
20.—
Bugün Son Kapanış
Özüm çekirdeksiz No.9 49 5 49.-
tnelr A serisi No. 8.,.. 55.- M.-
B HerİBl No. 108 42.— 42.-
Pamuk Akala 1 220.— 219.-
Pamuk Akala 11 195.— 11H).—
Pamuk Akala 111 160.— 16»).—
Pamıık veril 172.8 180.—
Pamuk yağı (rafine) 109.— 110.—
Pamuk çekirdeği 13.— 12.75
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala 1 180.—
Pa.muh Akala n 160.—
Pamuk Akala £11
Pamuk yerli l - -- 14M
Pamuk yeril LL —
350.-
370.—
220.—
FINDIK
a) %Ö0 randımanlı
kabuklu tombul ...... 81.—
b) İç sıra kontrollü — 178.—
3.85
82.75
7.30
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Sterllng) Bom buy ••••«•»« »m k 111.A eseseeeeeees Ver fTIndlSt&Il •••euesaaçssaseaas — 66.— 63.50 64.-
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (Libresl=Flyat) 34.—Nom
“ Sıra malı M M — — 30.— "
Tün Anadolu “ • 20/21 20 21
“ Trakya •• •• 18/21 18/21
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan=Talian) Ashmouui Kısa elyaflı F/O, 73.45
Karnak Uzun eivaflı F/G. ... — 87.35
Dünya Kupasında birinci dömi-finalden resimler
DÜNYA FUTBOL KUPASI MAÇLARININ TARİHÇESİ
İspanyanın Uruguayla 2-2 berabere kaldığı maçta İspanyol. Gonzales (3 numara) ve İspanyol kalecisi An-tonya bir Uruguay hücumunda kalelerini müdafaa ediyorlar.
1904 senesinde fikri ortaya atılan bu kupa, işin vüs’ati yüzünden 1920 senesine kadar yapılamamış, ancak 1920 de Rimet’nin teşebbüsü ile faaliyete geçilerek, 1930 da ilk dünya kupası maçı yapılabilmiştir
Brezilyanın 7-1 gibi ağır bir hezimete uğrattığı Dünya Kupası döm! finalist takımlarından İsveç MIHI Takım kalecisi Kaile Svensson yüksek bir şutu mükemmel bir blokajla kurtarıyor, 7 gol yemesine rağuın Kaile çok güzel bir oyun çıkarmıştır.
Son yarım asır içinde elde edilen rekorlar
9
1936 da zenci 0wens’in uzun atlama rekoru (8.13) hâlâ kırılamamıştır
UruguaylI Matlaş ve İspanyol Telmo topa ellerine geçirmeye uğraşıyorlar. Soldaki Uruguay kalecisi Maspoll, sağda da (4 numara) Uruguayh Gonzale* görülmektedir.
Geçen haftanın atletizm olayları
kişilik bir. Helsinkide aşan bir önünde yap-
Beş takım halinde Avrupaya gelen Amerikalı atletlerden 15 grup, on bini
kalabalık yarışmalar mıhlardır. Bu karşılaşmalarda Amerikalı Wilt, .5000 metreyi 14.26.8 de koşarak, 14.28,2 yapan Koskela ve 14.32,6 'yapan Maekelayı mağlûp etmiş ve rekor yapmıştır. Amerikalı atletin, FinlandiyalI şampiyonları, hem de Fin-landiyada güzel bir derece He geride bırakması her tarafta hayretle karşılanmıştır. 800 metrede yine Amerikalı Chambera’in elde ettiği 1.50,6 ve 110 engellide yeni dünya rekortmeni Dlck Attlesey'ın 13.9 iuk dereceleriyle, sırıkla yüksek atlamada Richards'ın 4.42 sİ, en fazla üzerinde durulmıya değer dereceler meyanındadır.
ltalyanlar Avrupa şampiyonasında bazı ön dereceleri elde edeceklerini İddia etmektedirler. Bu arada 4X100 bayrakta 41 saniyede, 4X400 bayrakta İse, 3.11 veya 3.12 de koşacak takımlar hazırlamakla meşguldürler. İtalyanların Brukseldeki en büyük şanoları, disk atmadadır. Olimpiyat Şampiyonu ConsoHnl, rakiplerinin tam mûnaslyle önünde bulunmaktadır, î kinci adamları TümI ise, Avrupa klâs maniada Consoliplden sonra gelmek tedlr. Her İki atlet son müsabakalarında sıraslyle 54.79 ve 54.53 yapmışlardır. Geçen seno İstanbulda koşularını zevkle seyrettiğimiz Antonlo Sld dİ de Avrupa Şampiyonası için İtalyanların mühim ;blr kozlarıdır. Siddf, geçenlerde 400 metreyi 47.4 te yapmıştır ki. antrenörü, onun bu sene 47 saniyenin altına ineceğini ifade et inektedir. Slddi gibi, Brescia Şehrinde oturan FHJputun son yarışmaları,
Amerikalı atletler, Finlândiyada 5.000 metreyi kazandılar— İtalyanların Avrupa şampiyonasında güvendikleri atletler— Norveçli Stokke'nin yeni rekoru — 3.000 engellide yeni bir istidat
bu genç atletin 52 saniyenin altında 400 engelli koşabileceği hissini vermektedir kİ, bu da kendisinin asla ihmal edllemlyecek bir varlık olduğunu ortaya koymaktadır. Çekiç atmada Italyayı temsil edecek olan Taddla da. Slddi gibi İstanbulda İyi tanınan bir atlettir.
★
Norveç'in 10.000 metrede mühim bir ümidi olan Stokken, geçen hafta Oslo-da yağmurlu bir havada ve 10.000 seyirci karşısında yapılan Norveç-Da-nlnıarka karşılaşmasında 5.000 metreyi 14.28.8 de koşarak yeni bir rekor yapmıştır. Norveç şampiyonu, bu de peçesiyle Avrupa şampiyonasının mühim bir favorisi olduğunu ispat etmiştir.
Inglltçrede^apılan bir atletizm karşılaşmasında 3.000 metre engelli koşuda, yeni bir istidadın ortaya çıktı ğı görülmüştür. 21 yaşında olan bu yeni atlet J. Dlsley, mesafeyi 9.18.4
f •
Transfer eden futbolcular
Bu senekl transfer ayı, her scnekln-den daha sönük geçmektedir. Temmuzun ortasında bulunmamıza rağmen henüz resmen transfer etmiş bir kaç futbolcu bulunmaktadır. Bu transferde kulüp değiştiren îstanbulsporlu Kâmil, Ankarah Recep ve İzmirli Kejnal Beşlktaşa girmişlerdir. Vefalı solşçık Bülent de Galasaraya geçmiştir. Diğer taraftan İnanılır kaynaklardan haber aldığımıza göre Vefalı Melihin de Galatasaray* glroceği söylenmektedir.
Yazan: Ziya ÖZÇA31
te tamamlamak mu vaffakıyetinl göstermiştir.
★
110 engellide, Avrupa şampiyonası için Fransızların en fazla ümit besledikleri atlet o-
te tamamlamak muvaffakiyetini göstermiştir.
★
İstanbul geçen
halkının iyi yıl burada blrinciHklerin-mağlûp elan
lan Marle, tanıdığı ve yapılan Akdeniz de Mustafa Batman’a İtalyan şampiyonu Albaneso’yi. Parls-Milano karşılaşmasında geçmiştir. Marie'nin Brüksel'deki en mühim rakibi, Rus atleti Balantchek'tir.
4
Sport de Zürich gazetesinin bildirdiğine göre, Rus Atletizm Federasyonu Başkanı Soboljev, Rusyanın Avrupa Atletizm Birinciliğine katılacağını bil diren bir demeç vermiştir. Rusların, bu fırsattan istifade ederek üstünlüklerini göstermek İstedikleri anlaşılmaktadır. Söylentilere bukılırsu. Huşlar, Brükseldc yapılacak kadın-lararası müsabakalar ı^— tam bir takım getirecekler, Rus erkek şampiyonlarından ancak ön dereceleri tutmaları muhtemel olanlar, bu taşmalara katılacaklardır.
★
5.000 ve 10.000 metre koşular, sız şampiyonu Alain Mimoun, hafta içinde evlenmiştir. 10.000 metreye iştirak etmemeni, H-no’nıın müphem durumu, Briihselde yapılarak 10.000 metre koşuda Fransız şampiyonunun işini çok kolaylaştırmaktadır.
karşı-
Fran-geçon Z&tnpeğin
Artık son v« kati neticenin alınacağı safhaya yaklaşmış olan 1950 yılı Dünya Futbol şampiyonası, diğer na-mlyle Jıılea Rlmet kupası maçları bugüne kadar tertip olunan dünya futbol kupası müsabakalarının dördüncüsünü teşkil etmektedir. Futbolda dünyanın en kuvvetli takımını meydana çıkarmak mnksadl.vlo tertip edilmekte olan bu müsabakaların organizasyonu fikri ilk defa 1904 te ortaya atılmış fakat ancak 1930 da tahakkuk imkânını bulabilmiştir. Böyle bir te-
--------}
Çeşitli spor kollan arasında 1900 yılından bu yana elde edilen bazı rekorları gözden geçirecek olursak Yirminci Asrın başında uzun atlama rekorunun 7.47 metro İle İngiliz New-burn'da olduğunu görürüz. Bu derece Japon Chuhel Nanıbu tarafından ancak 1931 yılında 7.98 metreye kadar çıkarılmıştır. Fakat aradan 36 sene geçtiği halde bütün gayretlere rağmen hiç kimse rekoru 8 metreye çıkaramamıştır. Ancak 1936 da Amerikalı zenci Jeso Owens 8.13 metre He rekoru kırmış ve bu derece de şimdiye kadar dünya rekoru olarak kalmıştır. Üç adım uzun atlama rekoru da 15.38 metre He bir îrlandalıya alt bulunuyordu. Amerikalı, AvustralyalI milletler He Japonlar santim santim bu rekoru kırmağa uğraşmışlar ve nihayet 1936 da Japonyalı Tojlma 16 metre İle yeni bir derece elde etmeğe muvaffak olmuştur.
Yüzme sporları İçinde Kravl en hızlı yüzme tarzı olarak kabul edilmektedir. Ondokuzuncu yüz yılın sonunda Macar Zoitan de Holmey yüz metreyi 65,8 saniye ile yüzmeğe muvaffak olmuş ve bu. o tarihte bilr rekor olarak tesblt edilmiştir. Bilâhare bu derece seneden seneye pek cüz’l farklarla ıslah edilmiş ve nihayet Amerikalı Alan Ford bu rekoru sırasiyle 55.9. 55,7, ve 55.4 e kadar düşürmüştür. Bugün sinemada Tarzan olarak tanılan Johnny Weismüller 100 metreyi bir dakikadan aşağı yüzen ilk Amerikalı yüzücüdür. 1924 de tesis ettiği rekor 57,4 saniyedir. Yüzme sürat rekorlarında bilhassa Amerikalılar temayüz etmektedirler.
Alet kullanmak suretiyle tesis edilen rekorlara gelince: Ski ile atlamalarda Norveç. İsviçre, İsveç, Avusturya başta gelmektedir. 1900 yılı başında Norveçli LHlehagen’in ski He tesis ettiği 23 metreden uzun atlama rekoru 1948 de İsviçreli Fritz Tschannen tarafından 120 metreye çıkarılmıştır. Aradaki muazzam fark yarım asır İçinde varılan tekâmül merhalesini açık bir surette gösterdiğinden ayrıca üzerinde durulmağa lüzum görülmemektedir.
Paten müsabakalarında rekor kırmak için kabul edilen en kısa mesafe 500 metre olduğuna göre bu mesafeyi Ondokuzuncu Asrın sonlarında Norveçli Peder Oestlund 45.2 saniyede katetmlştir. Bilhassa Norveçliler arasında cereyan eden uzun senelerin mücadeleleri sonunda yine Norveçli Hans Engestangen bu dereceyi 41.8 saniyeye indirebilmlştlr ki, 1949 senesinde Sverre Fartad da aynı sürati elde etmeğe muvaffak olabilmiştir.
Yarım asır içinde bilhassa havacılıkta elde edilen rekorlar akıllara hayret verecek derecede bir gelişme göstermiştir. Tayyarede ilk rekorun Brezilyalı Santo-Dumont tarafından saatte 41,292 kilometre He tesis edildiği düşünülür ve bu derecenin 948 eylülünde Amerikalı hava binbaşısı Richard Johnson tarafından bir tepkili av u-çağiyle saatte 1079.841 kilometreye çıkarıldığı mukayese edilirse havacılıkta bilhassa İkinci Cihan Harbinden sonra, muazzam bir terakki kaydedildiği kendiliğinden meydana çı-kâr. Tayyare ile İrtifa rekorlarında son kırk sene İçinde elde ilen başarılar da sürat rekorlarından daha sz bir tesir bırakacak mahiyette değildir. Fransız Forman’ın 1908 de ilk defa tesis ettiği İrtifa rekoru, 25 metredir. 1948 de ise bu derece İngiliz Cun-ningham tarafından 18.119 metreye çıkarılmıştır. 1900 yılından evvel bilhassa balonlarla havalara çıkılırdı. 1862 senesinde Ingiliz Coywel ve Glaleher balonla 8£33 metreye kadar yükselmişlerdi kİ. o zaman bu harikulade bir muvaffakiyet addedilmekteydi. 1931 yılında İsviçreli âlim meşhur profesör Plccard kendi yaptığı Stratosfer balonu İle 15.781 metreye kadar yükseldi. Fakat bilâhare Amerikalı Stevenn ve Anderson bu rekoru 22.666 metreye kadar ulaştırmışlardır ki. bu derece İnsanların havalara yükseldiği en yüksek bir Jrtlfa derecesidir ve el'an daha kırılamamıştır.
Bisiklet ve otomobil sürat yarışlarında da elde edilen rekorlarda büyük bir tekâmül merhalesi vardır. Amerikalı VValter Hamillen, bisikletle bir saatte 40781 kilometre yupmış İken îtalyan Fausto Coppl 1942 de aynı müddet zarfında 45.871 kilometre ka-tetmeğe muvaffak olmuştur. Bir kilometre hesabiyle otomobildeki sürat de yeni asrın başında saatte 105 kilometreden 1947 de 633.800 kilometreye çıkarılmıştır. Bu rekor John Cobb tarafından elde edilmiştir.
Dünya Kupası final maçında 1 kişi öldü, 260 kişi yaralandı
Rio de Janelro, 15 A. A. (Afp) — Dünya futbol kupası final maçlarında, Brezilya - İspanya ekipleri arasında yapılan karşılaşmada halkın heyecan ve coşkunluğu neticesinde bir kişi ölmüş, 200 kişi yaralanmıştır.
futbol
şebbüse girişmek fikri ortaya atıldığı zaman geniş bir alâka ile karşı lânmıştır. Çünkü olimpiyat müsabakalarına ancak amatör oyuncuların İştirakine müsaade edilmekte, amatör takımların da profesyonellere nazaran kıymeti çok düşük olduğundan, olimpiyat şampiyonluğunu kazanan takımın dünya futbol ölçüsünde büyük bir kıymet ve ehemmiyeti olmuyordu. Halbuki dünya futbol kupasına ister amatör İster profesyonel her oyuncunun iştirakine müsan-
Drobny
Sturgess
T al bert
Dıı Pont
Brough
M uran
Kadınlar
Erkekler
> Rlehard Gonzalez (B. Amerika) Frederik Schroeder (B. Amerika) TOlilİam Talbert (B. Amerika) Frank Parker Fruıık Sedgrnan
(Avustralya) Erik Şturgess (Cenubi Afrika)
Gardnar Mulloy (B. Amerika) Jarotdav Drobny (Çekoslovakya) Arthıır Karsen (B. Amerika) F.arl Cochell (B. Amerika)
Marg-aret D. Duponi (B. Amerika) Loulse Brough (B. Amerika)
Dorls Hart (B. .Amerika) Helen P. Perer (B. .Amerika) Patricia Todd (B. Amerika) Shirley Fry (B. Amerika) Gerimde Aloran (B. Amerika) Brverly Baker (B. Amerika) Dorothy Hernl (B. Amerika) Betty HU ton (İngiltere)
Dünya tenisçilerinin tasnifi
1949 senesinin kadın ve erkek tenisçileri arasındaki dünya derece tasnifi, A. L. T. A. tarafından şu şekilde ilân edilmiştir t
de edilmektedir. Bu itibarla birinciliği kazanan takım hakkiyle dünya şampiyonu unvanını kazanmış bulunmaktadır.
1904 te teşekkül eden Milletlerarası Futbol Federasyonu böyle bir turnuvanın yalnız kendisi tarafından tertip edilebileceğini prensip olarak Heri sürmüş ve 1905 yılından itibaren de müsabakaların yapılmasına karar vermişti. Hattâ bu maksatla bir de talimatname hazırlamıştı. Fakat İşin vüsat ve ehemmiyetini lâyikiyle takdir etmeden girişmek istediği bu teşebbüste bilâhare karşılaştığı müşküller dolayıalylo müsabakaların tertibi her sone daha İleri bir tarihe atılmış ve böyleçe 1920 yılına kadar gelinmiştir. İşte bu tarihte toplanan Milletlerarası Futbol Federasyonu Kongresine başkan seçilen ve o günden bugüne kadar F. I. F. A. ntn başkanı olarak kalan Mösyö Rirnet o zamana kadar bir türlü tatbik mevkiine konulama-yan bu teeşbbüsü ciddiyetle ele alarak müsabakaların sureti tertibini tetkik ve müzakere etmek üzere meseleyi İcra komitesine havale etmiştir.
Komite bilhassa mevzuun en ehemmiyetli kısmını teşkil eden para meselesi üzerinde durmuş ve olimpiyat
Yazan : Sadi Karsan
futbol müsabakalarının seneden seneye kazandığı fevkalâde rağbet, kupa maçlarının tertibinden zarar edllml-yeceğl kanaatini uyandırmıştır. ParJs-te 1924 olimpiyatlarında Uruguay He İsviçre arasında Kolomb Stadında yapılan maça gelen muazzam kalabalık ve onu takiben 1928 olimpiyatları futbol maçlarının gördüğü alâka dünya futbol kupası maçları İçin yapılacak masrafların temin olunacak varidatla kapatılabileceği haklımdaki tahminleri kuvvetlendirmiştir. Vo nihayet iki defa arka arkaya olimpiyat futbol şampiyonluğunu kazanan UruguaylIlara bir cemile olmak üzero dünya kupası maçlarının Hk defa 1930 da Montevideo’da yapılmasına karar verilmiştir.
Bu müsabakalara, mesafenin uzaklığı dolayısıyla Avrupadan iştirak eden takımlar az olmuştur. 13 takım arasında cereyan eden karşılaşmalarda 1928 olimpiyatlarında olduğu gibi Uruguay ile Arjantin finale kalmış, final maçını 4-2 kazanan Uruguay dünya şampiyonu olmuştur. UruguaylIlar fki defa arka arkaya olimpiyat şampiyonluğunu kazandıktan sonra, hemen arkasından bir do dünya kupasv kazanmalan belki bir daha hiç bir memlekete nasip olmıyacak emsalsla bir başarı telâkki edilmektedir.
Bundan sonra 1934 te Italyada, 1938 de de Fransada yapılan ikinci ve ü-çüncü dünya kupası maçlarını ltalyanlar kazanmıştır. 1934 te İtalya Ho Çekoslovakya finale kalmış ve İtalya 2-1 galip gelmiştir. 1938 de de final maçı İtalya ile Macaristan arasında oynanmış ve İtalya, Macaristan] 4-2 yenerek ikinci defa dünya kupasını kazanmıştır.
Dünya kupası maçlan olimpiyatlar gibi her dört senede bir tertip edilmektedir. Ortaya bir kısmı altın İla işlenmiş, mânevi olduğu kadar maddi değeri de büyük olan çok zarif bir kupa konulmaktadır. Birinciliği kazanan memleket, müteakip devrenin şampiyonu taayyün edinceye kadar kupayı muhafaza etmektedir. Talimatnamesi mucibince, kupa üç defa şampiyonluğu kazanacak takımın malı olacaktır.
Müsabakaları tertip eden memleket hâsılatı almakta, yalnız Milletlerarası Federasyona bir hisse vermektedir.
1950 yılı müsabakalarında 500 milyon frank hâsılat temin edileceği umulmaktadır. Bu sene tertip edilen şampiyonaya bidayette 33 takım iştirak edeceğini bildirmiş, bunlardan bir kısmı bilâhare çekilmiş, bir kısmı da tasfiyeye uğramış olduklarından Brezilyadaki karşılaşmalara 13 takım İştirak edebilmiştir.
Müsabakaları İdare etmek üzere en fazla hakem IngHIzlerden seçilmişti. Son müsabakalar puvantaj usuliyle yapılmaktadır. Final maçlarında, bu müsabakalar İçin büyük bir dikkat ve itina He hazırlanmış olan lsveci 7-1 gibi ağır bir mağlûbiyete uğratan Brezilyalılar şimdilik tasnifte en İyi durumda bulunmaktadırlar.
Dün geceki güreşte r ( — ■ -
Ankara, Finlândiya muhtelitini 7 ■ I yendi
Ankara, 15 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Bugün 19 Mayıs Stadyumunda saat 18 de yapılan Ankara-Finlândiya güreş karşılaşmalarını takımımız 7-1 kazanmıştır.
52 kilo: A. Hakola - Esat İlbay r Esat İlk başlarda rakibine nazaran daha zayıf göründü ise de 9 dakika 18 saniyede tuşla' galip geldi.
57 kilo: Johanson - Mustafa Betonı Mustafa birinci dakikada hasmım künde He tuşa getirdi. Fakat yan hakem bunu kabul etmedi ve güreşe yo-nlden başlandı. Dakikalar Derledikçe Mustafa yorulmaya başladı ve vakit kazanmak için minderin ortasına gelirken ağır hareket ettiğinden bir ihtar aldı. Finli 14 dakika 31 saniyede Mustafayı tuşa getirdi.
62 kilo: E. Talosela - Ahmet Bulutf Birinci dakikanın ellinci saniyesinde Ahmet çift dalarak rakibini ânide yere vurdu ve tuşla güreşi kazandı.
67 kilo: Haapasalmi - Tevflk Yücer Tevfik hâkim bir güreşten sonra 2 dakika 45 saniyede rakibini tuşla yendi.
73 kilo: M. Slmanaİnen - Celâl Am tik: Celâl rakibini ayağı He makaslayarak ters kolla kaptı ve bir dakika on sekiz saniyede Finliyi tuşa getirdi.
79 kilo: E. Keisala - AH özdemirt AH Hk devrede yerde rakibinin üstünde çalıştı, fakat Finli iyi kapanarak tuşa gelmedi. Birine! devreli Ali galip bitirdi. Finli Alinin sarma ile yaptığı hücumdan dokuzuncu dakika kırk yedinci saniyede kendini kurtaramadı ve tuşla mağlûp oldu.
87 kilo: H. Sepponen - Yaşar Doğut Finli Yaşarın ayağını kapayım derken alta düştü. Yaşar rakibini toparladı, tors kolla döndürdü ve 3 dakika 28 saniyede tuşa getirdi.
Ağır: P. Rlihlmakl - Salim Ünal i İkisi de pek oyun gösteremedi ve devre berabere bitti. Diğer devreler de karşılıklı itişme ile geçti. Hakemler ittifakla Salimi galip Hân ettiler.
Türkiye bisiklet birinciliği
1950 senesi Türkiye Bisiklet Birincilikleri 21-23 temmuz 1950 günlerinde İstanbulda yapılacaktır.
Yarışlar bir kilometre atlrat ve 120 kilometre yol mukavemet olarak tertiplenmiştir.
Bu yarışlara Ankara. İstanbul, Eskişehir, Bursa, Seyhan, Konya ve Manisa bölgeleri bisikletçileri katılacaktır.
Mesut bir doğum
Galatasaray birinci futbol takımı oyuncularından Koçis’in bir erkek ev. lâdı dünyaya gelmiştir. Nevzada uzun ömürler dllerâ ana ve babayı tebrüt ederiz»
18 Temmuz 1980 _ tenî İstanbul Sayfa 7
Ililllllllllllllllllllinıııııııııııııııııııııım llllllllllllllllllllllll ■ — — •
il
O
L
4ı
o
[T
5tl
M*
ot* def
ulr
■tir
£
Karaköy Caddesi No. 15
Telefon : 43054
İLAN
Erzurum Valiliği Beden Terbiyesi
KİRALIK
Bölge Başkanlığından:
1 — Erzurum Palandöken’in (Abuhodaklar)
Aşağı boğaz
çıkarılmıştır.
1 — îfin keşif bedeli (44086) kırk dört bin »eksen
altı lira
(45) kuruş olup geçici teminatı (8.306) üç bin üç yüz
altı lira
(48) kuruştur.
• — İhale 10 ağustos 1380 perşembe günü saat 18
da vali-
lik makamında yapılacaktır.
4 — Bu işe ait keşif, şartname, plAn vesalr evrakı Erzurum
Beden Terbiyesi Bölge Muhasipliğinde (Halkevinde),
8 — Arzu edenlerin eksiltmeye girebilmeleri İçin ihale gü-
nünden 3 gün evveline kadar Erzurum Bayındırlık Müdürlüğün-
den bu İşi yapabileceklerine dair ehliyet almalan,
6 — İsteklilerin geçici teminat makbuz veya banka mek-
tuplan, 1980 Ticaret Odası
vesikası ile 5 inci maddede yazılı
ehliyet vesikasını havi hazırlıyacaklan teklif mektuplarını ihale
saatinden bir saat evveline kadar
Erzurum Baden Terbiyesi
Bölge Başkanlığına makbua mukabilinde verilecektin
a
T — Postada vâki gecikmeler kabul edilmez.
a
5,000 lira
GARANTİ BANKASI T.A.0
Ankara’da
SAYIN MÜŞTERİLERİNİN ŞEKER
alacaklardır.
>
cn
8
L*
r
1 inci. 2 nel katta 3 odalı, 5 odalı, kaloriferli daireler kiralıktır. Cağaloğlu, Çatal-çeşme S. Son Posta karşısı. Tel: 23035.
mevkiinde yaptırılacak Kayakevt İnşaatı 6 temmuz 1950 tarihinden itibaren (30) gün müddetle kapalı zarf usulü ile eksiltmeye
• e
• • »
• • 4
W
• • •
• • •
Isl.nbul’d.J TAHSİL
nkara’da
4
n
6 — İsteklilerin geçici teminat makbuz veya banka mektupları, 1950 Ticaret Odası vesikası ile 5 inci maddede yazılı ehliyet veılkazııu havi hazırlıyaczklan teklif mektuplarını ihale •zatinden bir aaat evveline kadar Erzurum Baden Terbiyesi Bölge Başkanlığına makbua mukabilinde verilecektik
a -
T — Postada vâki gecikmeler kabul edilmez.
ONBEŞC DEĞİL
Jt £
A TEMİZLER 1
T A
K S I
T L E
S A T I
4
•••v?X
■4
Çamaşır Makinesi ı
456 Lira
875 Lira
100 lira peşin, ayda 85 lira, on ay
75 lira peşin, ayda 30 lira, on ay
mata;
KADIN BİRBİRİ
RtSTOKLtS
Saym müşterilerinin bayramını kütlar
Tahlr Han, Galata.
Telefon i 44996
Sayın doktorlarımızla bilumum hastahanelerlmizin
Nazarı D i k k a t I n • ı
En son teknik evsafı ve malzeme üstünlüğünü hala aynı samanda rakipleri arasında en ucuz
ÇEKOSLOVAK MAMULATI
Unit, Fotöy, Di; Röntgeni
ve diğer bilumum Diş Apareylerl
15 mlliamperden 800 mlllampere kadar muhtelif Röntgenler (radyoskopi ve jradyografi İçin) Diaterml, Elektroşok, Ultra-viyole, Enfraruj. Metabolimetre, Galyanofaradlk, Sterlllzatör Termostat, ameliyat masası, Kuvöz, Narkoz, ameliyat lâmbası, İnhalatör, PnBmotorak» veaalr cihanlar... Alâkadarların flrmamısı ziyaretleri menfaatleri icabıdır.
Türkiye Genel Mümessili t
MEHMET KAVALA
Tabir Han Galata
Tel: 40480 - 42078
Telfraf: LAmet ÎbL Teşhir ve Satış Mahalli :
Tepebaşı ALP Oteli altında
Sayın müşterilerinin Şeker Bayramlarını
kutlar, hayırlı İş ve saadetler diler.
ŞENKER UNT KOMPANÎ G. m. b. H.
Beynelmilel Nakliyat Teşkilâtı
Galata, Adalet Han
fflJ1
sır16' jeJ^
.1” Kter
x%:
v.v
• • ( t
* 1 k
a
• • e • • • e e e--
-.•.wXvXv> ıv.v«v.w,w
• • • «
• •
••»y.y.y.-
:’:’:(::x:x«x-.-.*.%-.-.’.«x:x-xx*x-xx-xvxx-x-x
XvXvXvX(
«w
»m.»:.:-:-:.;.:
y.y.v.
• o • e • •
» • • eeee.ee
.V
•X%..
• • • • ••
• • • •
«
• • • •
• • • •
• • • •
• • • •
1 • • • • • •
>«*•••• • • • •
>•••.
» • • • • I
.v.w.
• e • 9 9 9 9 9 9 1
9 9 9 • •
9 9 9 9 9
• .•••• • • v.v
» I
e (
...... • •
♦••••••••• • • •
EKSTRA YASSI * SADEMELERE KARŞI MAHFUZ MANYETİK • SIMSIKI KURONLU.
ANT1-
Bir Otomatik Om'ega kullanan zamanın hakimidir. Zihnini meşgul etmez ve saatinin kalitesi hususunda hiç tereddütte düşmez. Bu Oto-matike sahip olan, onu hiçbir zaman kurmaz ve daima 36 saatlik bir İşleme İhtiyatına malik olduğunu bilir. Bu suretle hayatın aksiliklerine karşı muaf olur, artık fuzuli bir hareketten kurtulur ve her şeyden önce hassaslığı bakımından dünyaca şöhret kazanmış olan bir saat taşımakla iftihar eder. Otomatiki icat etmiş olan ananelerine sadık sanatkârlar bu fevkalâde güzel kol saatına en üstün zarafetin kıymetli bir
hususiyetini veren gayet yassı bir muhafaza yaratmak sureti ile yeni bir muvaffakiyete mazhar olmuşlardır.
en
>
OD
x O x
Ou
Ihrlzat ketlerinin yorul-maz tesiri biledin herbir hareketi ile yaı/ı kurar. Bu çift bir avantajdır, çünkü payın bu daimi gerginliği aynı ramanda işleme tnrtiûmı İçin fevkalâde bir teminattır.
O M E G A DÜNYA İTİMADINA HAİZDİR
t
CAN MEZECİ
Sayın
müşterilerinin
Bayramını
kutlar
3 aylık YENİ İSTANBUL = 90 kupon
Fil
Ei
TÜRK TİCARET BANKASI
İSTANBUL ŞUBESİ
SAYIN MÜŞTERİLERİNİN ŞEKER
BAYRAMINI sağlık ve neşe İçerisinde
geçirmelerini diler.
PP arl ı’le
Paris’te
90 kupon biriktirmiş olan okuyucularımız, har gön matbaamıza müracaatla müsabakaya İştirak edecekleri numaralı kuponu alabilirler. Kur’a 1 aralık 1950 de çekilecektir. Kazananlar PARİS, LONDRA, NEN -YORK veya ZÜRİH şehirlerinden birinde ve yine İSTANBUL
90 kupon biriktirmiş olan okuyucularımız, her gün matbaamıza müracaatla müsabakaya İştirak edecekleri numaralı kuponu alabilirler. Kur'a 1 aralık 1950 de çekilecektir. Kazananlar PARİS, LONDRA, NEN -YORK veya ZÜRİH şehirlerinden birinde ve yine İSTANBUL veya ANKARA şehirlerinde 3 sene yüksek tahsil yapmak İmkânını elde edecekler, arzu edenler he bu meblâğı nakden alacaklardır.
veya ANKARA şehirlerinde 3 sene yüksek tahsil yapmak İmkânını elde edecekler, arzu edenler he bu meblâğı nakden
İr
BAYRAMINI SAYGI İLE KUTLAR
de başlıyoruz
-a
T- L"
‘ s,
YEN İSTANBUL'un
21 Temmuz 1950
de başlıyoruz
21 Temmuz 1950
e
♦
Mercedes - Benz marka binek otomobili
Ahmet Veli Menger Müessesesinden
2 adet (Jawa) ve (CZ) marka motosiklet
Mehmet Kavala Müessesesinden
Swissair uçaklariyle bir kişiye İstanbul -Zürich seyahati ve on beş gün ikamet (LAİ) Italyan Havayollariyle Roma’ya seyahat ve en iyi otelde bir hafta ikamet
Oricnte Eıpresso Müessesesi tarafından
AİR FRANCE Havayollariyle Parise seyahat ve 15 gün ikamet
Her bir seyahati Doğan Sigorta Şirketi 15 er bin liraya sigorta etmiştir.
1 adet (Bosch) marka 5 ayaklı buz dolabı
Ahmet Veli Menger Müessesesinden Son model bir salon takımı
Psalti Müessesesinden
1 adet BEAUTY marka çamaşır makinesi
Halil Naci Mıhçıoğlu Müessesesinden
4 adet (Schaub) marka radyo
Adem Karadağ Müessese sinden
2 adet (Minerva) el ve ayak dikiş makinesi
Mehmet Kavala Müessesesinden
1 adet (Martin 40) takma deniz motörü
Ege Petrol T. A. $J. Müessesesinden
3 kişiye onar bin liralık kaza sigortası
Doğan Sigorta Şirketinden
4 kişiye 100 er liralık Ikramiyeli Aile Cüzd.
Yapı ve Kredi Bankası tarafından
Altınşehİrde köşebaşı 600 m2. bir villalık arsa
Altmevler Kol. Ş. Müessesesinden
2 adet (Hoover) marka elektrik süpürgesi
Mataş Ticaret T.A.Ş. Milessesesinden
2 adet (STOK) mağazası emprime kuponu
Stok Mağazasından
5 adet en son model elektrik ütüsü
Halil Naci Mıhçıoğlu Müessesesinden
î TTTVY'A N
HAVA
YO L L A 1.1
r j^tUlıTııiO İTT ııı ılllıli au'ıliiîlıfil İHTU
luMI tANCO Ol
1 adet (English Electric) buz dolabı Afitap M Hess es esinden (ROYAL) marka uçlu petrol ocağı
Leon Finzi Müessesesinden adet emprime kadın elbisesi (kumaşı İle) Beyoğlu, Terzi Muazzez Cansu tarafından adet en son model kadın çantası adet en son model kadın ayakkabısı adet en son model erkek ayakkabısı Mağazasından
Mağazasından
Mağazasından ile)
Tanca Kundura
5 adet ellişer liralık bono t atan bulun en büyük müessesesi Uon
4 lâke koltuk, 1 lâke masa
Ekrem Kulen
1 adet erkek kostümü (kumaşı
Beyoğlu, Terzi Mozes tarafından
Zenlth, Omega, Tissot altın kol saatleri
Bmindnü Tevfik Aydın Müessesesinden
6 adet Lüks Avrupa kravatı
Beyoğlu, Eskenazi Mağazasından
100 çift Nylon BALI marka kadın çorabı 1 adet av tüfeği, 5 futbol topu, 5 elektrik feneri
Mario Gabay Müessesesinden
2 adet Opema ve Flexaret marka fotoğraf makinesi
15 adet
15 adet
Mehmet Kavala Müessesesinden
Büyük Kavanoz Pond’s Kremi Büyük (SORTILAGE) Losyonu
Bdhçekapı Ege Itriyat Mağazasından
10 adet en son model TERMOS
12 plâklık bir koleksiyon
Halil Naci Mıhçtoğlu Müeaaeaealnden
100 adet Azim çini fabrikası vazosu 100 adet SÜRPRİZ marka pijama 100 adet SÜRPRİZ marka gömlek
•••
1
1
1
1
W •
Ve bunlardan başka önümüzdeki günlerde ıev neşredeceğimiz 3.000 kıymetli hediye
Getirilecek
90 kuponla PARİS’te
LONDRA’da,
ZÜRİCH’te, İSTANBUL’-
da ve ANKARA’da tahsil imkanına
ulaşabilir veya
10 bin veya 5 bin
lirayı nakden alabilirsiniz.
Comments (0)