17 Ağustos 1950 — Perşembe
îSHanpKi
YENİ İSTANBUL YENİ İSTANBUL YE’WfcWlNBUL
YENİ İSTANBUL 75.000 lira dağıtıyor
Yıl 1—Sayı 260—10 kuruj
Abone t Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı İT, öç aylığı 9 Uradır. Hariç memleketler İki misildir.
t) ânlar t 6 ncı sayfada santimetresi 1 Uradır. tJ Anlar d an hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu i 447 - İstanbul
Telefon i 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
• MS
TMs eden: H»brt> . TOREHAN
KUZEY KORE BİRLİKLERİNDE ÎLK PANÎK
Kore'de Amerikanın ilk büyük hava akını
98 Uçarkale 60.000
İç politika
Demokrasi vazifelerimiz
Dizde memleket İdarecinin Avrupa-** nın dlfer demokrat memleketlerine nazaran daha zor olduğunu kabul etmekliğimiz İcap eder. Bunun iklim ▼e milletlerin bünyelerine göre de değiştiğinin bilhassa son dünya harbi zamanında şahidi olduk. İsviçre gibi nispeten üç muhtelif iklim ve milliyeti olan memlekette idare tarzının bir birine uymadığını ve meselâ Alman tsviçreslnde bir şeyin miktarı tahdit olunduğu zaman herkesin buna riayet etmesine mukabil Italyan ve Fransız tsviçreslnde bunun aksine hareket edildiğini gördük. Memleketimizin muhtelif iklimlerden müteşekkil olması ve seviyenin muhtelif derecelere ayrılması bizde de kanun ve nizamlarımızın telâkki ve tatbik tarzlarını değiştirmekte ve bir takım müşküller husule gelmesine sebep olmaktadır. Bunların bir taraftan İdare cihazımız, da husule gelecek ıslâhat ve diğer cihetten de seviyenin yükselmesiyle düzeleceğini kuvvetle ümit ve temenni etmekteyiz.
Bugün bizim üzerinde ehemmiyetle durmak istediğimiz nokta demokrasinin anlaşılması ve oylarını verirken hakikaten demokrat olduklarını İspat etmiş olan halkımızın demokrasi vecibelerini bilmiş ve anlamış olmasıdır.
Dünya lisanında başka bir Lisana tercüme edilmesine lüzum görülml-yen demokrasi, halk idaresi demektir. Serbest ve hiç bir tesire kapılmıyan halkın memleket idaresini seçeceği vekillerine bırakmasıdır. Bu variyet kendiliğinden bir nizam ve intizamı gösterir. Çünkü bunun aksi anarşidir ve demokrasi İle en ufak bir alâkası yoktur.
Demokrasi aynı zamanda keyfi hareketlere nihayet vermek demektir. Demokrat bir hükümetin en büyüğünden en küçüğüne kadar hiç bir ferdi istediği şeyi, kanun haricinde yapamıyacağı gibi demokrat bir milletin hiç bir ferdi de kanun ve nizamlar haricinde istediğini yapmak kudretine malik değildir. Bilakis demokrat memleketlerde kanunun kuvvetli emri herkesi ona riayete mecbur eder. Memleket idaresinin vazedilmiş usûl ve nizamına riayet etmeyen İnsanların demokrat memleketlerde gördükleri ceza daha ağırdır.
Bizde nasılsa demokrasinin bu husustaki mânası bilhassa seviyesi nispeten düşük olanlar arasında başka telâkkilere sebep olmaktadır. Bunda belki geçmiş zamanlarda müşahede e-dllen haksızlıkların büyük bir hissesi vardır. Halk şimdi demokrasi var demekle belki her İstediği şeyi kanun hilâfına olsa da yapabileceğini kas d etmemekte ve ihtimal kİ, artık haksızlık olamıyacağını söylemek İstemektedir. Çünkü onun düşüncesine göre belki yaptığı şey kanun harici değildir. Belki o, cemiyete karşı olan mükellefiyetlerini bilememektedir. Bilhassa herşe^n memnulyetl bahanesiyle kendine yapılan müdahalelerden çok cam yanmıştır.
Şimdi bu hallere nihayet vermek için İdare cihazımıza büyük vazifeler terettüp eylemektedir. Kanun ve nizamlar dahilinde hareket eden bir vatandaşın hürriyetini her şeyin üstünde tutmak ve ona riayet eylemek I-dare âmir ve memurlarımızın en mühim bir vazifesi olduğu gibi kanunlarımıza riayet etmeyen ve başkalarının hukukuna tecavüz edenlerin de en şiddetli bir surette ve kanuni olarak ceza görmeler! demokrasimizin kuvvetlenmesi İçin çok lâzım olan bir şeydir. Buna riayet edilmediği ve hu hususta bir az zaaf gösterildiği zaman demokrasinin mevcudiyetinde tereddüt husule gelir. Çünkü demokrasi nizam ve İntizamı emreder. Muayyen bir toprak üzerinde yaşayan insanların birbirlerine riayet etmelerini ve onlann ancak kanun dairesinde hür olduklarını gösterir. Yalnız kanunun hâkim olduğu hlr memlekette demokrasi olduğundan, biz de eğer öteden beri hoşumuza gltmlyen sistemlerden ayrılarak İdeal bir yaşama tarzı olan demokrasiye bağlanmak İstiyorsak bütün hareketlerimizin kanun ve nizam çerçevesi içine a-lınması gerektiğini düşünmeliyiz. Bu takdirde hükümetten İstediğimiz tek şey de kendisinin kanun ve nizamlar dairesinde Iş görmesi ve bu hususta İyi bir misal teşkil etmesidir. Bir köylünün değirmenini kanuna uymadığı İçin satın alamıvan Büyük Fre. derlk zamanından beri demokrasi daha çok terakki etmiştir. Hükümdarlar zamanında bile hâkim olan kanunun artık cumhuriyet devrinde hem hükümet ve hem de millet için en büyük kuvvet olduğunn bildiğimiz ▼e kaçamak yolları aramadığımız zaman demokrasimiz daha kuvvetlenecek ve milletin zihniyetinde yeni bir medeniyet sezgi M doğacaktır.
llabib Edib - Törehan
kişilik Kuzey Kore yığınağının üzerine 3.5oo ton bomba yağdırdı. Yeni Amerikan takviye kuvvetleri cepheye ulaştı
Tokyo. 16 (AP) — Uzakdoğudakl A-merlkan Hava Kuvvetleri Genel Karargâhından Japonya saatiyle 17J0 de yayınlanan son tebliğde şunlar kaydedilmiştir:
Uzakdoğudakl Amerikan hava kuvvetlerine mensup B.29 üstün uçar kaleler bugün Kore harbinin başlangıcından beri en ağır ve toplu darbeyi indirmişlerdir. Bu hava akınlan sırasında Vaegvan’ın batısında 3 buçuk mil genişlik ve 7 buçuk mil derinlikteki bir kesimde düşman hedeflerine ve askeri topluluklara 850 tondan fazla ânl lştlalll bombalan atılmıştır.
Bu ağır hava akımnın yapıldığı kesimde tank birlikleri dahil en az 4 ve muhtemel olarak 6 Kuzey Kore tümeninin bulunduğu bildirilmektedir.
Harekâta 98 üstün uçarkale iştirak etmiştir. Bombardıman görerek yapılmış, 26 mil karelik kesim dahilindeki bütün hedefler İhtimamla seçilmiş ve bombalanmıştır.
Takriben 50 metre karelik parseller dahiline B. 29 lardan her biri en az bir adet 500 librellk bomba atmıştır. Hava şartlarının mükemmelliği akın-lan kolaylaştırmıştır. Harekât »ırasında düşman uçaksavar bataryalan veya avcı uçakları faaliyetine tesadüf edilmemiştir.
Bombardıman neticesinde 60.000 mevcutlu komünist kuvvetlerinin bulunduğu bir kesim tamamiyle tahrip edilmiştir. Bu kesimde yığınak yapmış olan komünist kuvvetler Nagtong nehri cephesinde büyük bir taarruza hazırlanırlarken yakalanmıştır.
99 Amerikan üstün uçarkalenln giriştikleri bu bombardımanlar sırasında 3.500 ton bomba atılmıştır. Akm-lan müteakip bu kesim üzerinde dolaşan rasat uçaklarının pilotları, düşman kuvvetlerinden sağ kalanların panik halinde kaçmakta olduklarım gördüklerini söylemişlerdir.
Büyük akının İmha ve tahrip bakımından şiddeti bir atom taarruzu-
Dublin, 17 (YİRS) — Doğan Acar-bay 440 yardalık manialı koşuyu A-merikan Coon Balderman’ı fevkalâde bir mücadele neticesinde yenerek 2 kadem farklle 55.8 saniyede kazanmıştır.
Kemal Horolu, Balderman’dan sonra üçüncü gelmiştir.
Acarbay koşuya gayet güzel bir startla başlamıştı. Ortalarda Amerikalı Balderman kendisini geçti ve a-raya mesafe koydu. Halk Amerikalının kazanmasını beklemekte idi. Fakat son iki maniada ufak tefek ve sevimli vücudlyle Doğan Acarbay yaydan fırlamış bir ok gibi harikulade flnlsh ile hasmını yendi.
Doğan Acarbay ayrıca 300 yarda da 3 üncü olmuştur. 1 mil koşuda Cahit beşinci olmuştur. Mızrak atmada 66,12 İle Halil birinci gelmiştir.
Bir Yunan milletvekilinin gazetemize verdiği beyanat
Yunan milletvekili arkndu^ımı/iu görüşüyor
250 Hn Türkün
Değerli misafirimizin Türk - Yunan dostluğu, Tür-ld yenin Atlantik Paktına girmesi, Bulgarların Tür -kİyeye verdiği son ııota ‘hakkındakl cevaplarını bugün 3 üncü sayfamızda bulacaksınız.
Şehrimizde bulunan M. Kaslmatis Bulgaristandan çıkarılmak İstenmesiyle, Türldyenin, açıkça soğuk harbin hâd safhasına sokulduğunu söylüyor
1Rlr müddetten »m rl şehrimizde Bf S 9 Y un ut
■jfe devlet adamlıınn-
iz ■ " y !■ •'/•* . İ HI P» G K.‘(l
İL inatla gazetemizin
İM i** “ \Hptifci müracaatı
” nk J karşılaya-
jftfe , IVf MM ra^ hazırladığımız
LJv ? f U *** sualleri cevaplan-
G k Jtx (JKjj dırmak nezaketini
lPn At1na M,,lel' ’i-Vy olan B
k fisi matı»
gT .._____ tzamanda Atina V-
K- nlverslteslnde Me-
t (,enl Hukuk Frofe-
J | ıörü olduğu gibi
**®jM^* &..* MC . _ evvelce Maliye,
• I T 1 Adalet ve
JgKB • ■ 4 İS ‘ftjflf'*jjf TaHtH»8 Basın hakanlıkla-
ı |HN rını deruhte etmiş
«L k? M hıılıınınaktııdır
na benzetilmiştir. Harekâtın gayesi Vaegvan yakınlarında yığınak yapan ve büyük bir taarruza girişmek üzere bulunan komünist kuvvetlerinin bel kemiğini kırmaktı.
Diğer taraftan Birleşik Amerlkadan sevkedllen ilk büyük takviye kuvvetlerinin cepheye vardıkları bildirilmektedir.
Cephedeki vaziyetin takviyesi ve düşman İleri hatlarının mütemadiyen bombalanması sırasında hazırlanmak-ta olan büyük Amerikan mukabil taarruzu 1 eylülde tam mânasiyle başlamış olacaktır. Kuzey Korelilerin şimdi yapmağa çalıştıkları kat’! taarruz Washington çevrelerinin kanaatine göre belki de son bir teşebbüs olacaktır.
Tokyo, 16 (AP) — Amerikan, istihbarat subaylarının dünkü tahminlerine göre, çok İyi talim görmüş er ve subaylardan müteşekkil 50.000 kişilik komünist sadme birliği, vermiş olduğu zayiat neticesinde yan yarıya kuvvetinden kaybetmiştir.
İstihbarat subaylan, zayiatı 40 dan fazla., olarak İfade etmektedirler.
General Mac Arthur karargâhından bildirildiğine göre, bugüne kadar komünist kayıplarının tam mecmuu hakkında malûmat verilmemiştir.
İran - Sovyet ticaret müzakeresi başladı
Harpten beri Moskovada tutulan 21 milyon dolarlık altının iadesi için yapılan İran talebine Ruslar herhangi bir teminat veremediler
/---------------------
Kore hakkında yeni Rus-Çin anlaşması
Amerikan kuvvetleri 88 İnci
arz dairesini aşarlarsa Rus s İlâh kiriyle teçhiz edilmiş 150.000 kızıl Çinli kuzeylilerin yanında çarpışarak
Hongkong, 16 (YÎRS) — Tay-peh menşeli haberlere göre. M o-
lotoFla komünist Çin arasında Pekln’de yapılan müzakereler neticesinde Kore meselesi hakkında su anlaşma)a varılmıştır:
1 — Birleşmiş Milletler kuvvetleri giriştikleri taarruz sonunda 33 inci an dairesini aşıp Kuzey Kore'ye girecek olurlarsa, Çinin kızıl lideri Mao-Tse-Tung Kuzey KorolİlerLn yanında çarpışmak üzere 150.000 komünist Çin askeri gönderecek, ağır silâhlar ve cephane Rusya tarafından temin olunacaktır.
1 — Üçüncü bir dünya harbine yol açmamak için Çin kızıllan. açıktan açığa komünist kuvvetler göndermekten ziyade Güneydoğu Asyada süzülme taktikleri kullanacaklardır. Bu harekâta, Sovyet müşavirleri ve Asyadaki Komlnform’un da yar-dımiyle komünist General Çen-Keng komuta edecektir.
( J
Tahran, 16 (AP) — Başbakan Raz-dün, bundan yedi ay evvel Hp Denlzinin şarkında bir hudut mu-»meşinde Ruslar tarafından esir edilmiş olan bir subay İle üç erin serbest bırakılmış olduklarını açıklamıştır.
Rusların »on barış taarruzunda İlk müşahhas hâdiseyi teşkil eden bu hareketin, Amerikan iktisadi yardımını akim bırakmak gayesini güttüğü tahmin edilmektedir.
Pazartesi günü bir Rus-îran ticaret anlaşması akdi İçin müzakereler başlamıştır.
Razmaranm, Rusların İyi niyetlerine bir nişane olarak dokuz esir İran askerini İade etmeleri ve harpten beri Moskovada bulunan 21.000.000 dolar kıymetinde altını da geri vermeleri hususunda ısrar ettiği bildirilmekte fakat Rusların bu hususta kendilerini bağlıyacak herhangi bir teminattan çekindikleri de İlâve edilmektedir.
Razmara, Büyükelçi Sarçlkofun 9 erin serbest bırakılacağını vadetmlş olduğunu söylediği kaydedilmektedir kİ, şimdiki halde yalnız beş kişi kalmıştır.
Dün İade edilmiş olan eski esirlerin esaret hayatlarının şartı hakkında derhal malûmat almak İmkânı hasıl olmamıştır.
Razmara ticaret anlaşmasının İlk müzakerelerinin pazartesi günü yapılmış olduğunu ve Sovyet temsilcilerinin şimdi yeni talimat beklemekte olduklarını belirtmiştir.
Yunanıstanda kabine buhranı
Liberal Parti lideri Venizelos, Başbakanı istifaya davet etti
Atina, lfl (AP.) — Liberal Parti lideri Sofokle» Venizelos bu akşam Başbakan Plâstlras’ı İstifaya dâvet etmiştir. Liberallerin bu yolda yayınladıkları beyanname, muhtemel olarak şimdiki koalisyon kabinesinin devrilmesine yol açacak siyasi bir buhran husule getirmiştir.
Liberallerin 254 kişilik Mebusan
Mecllalndo 64 temsilcileri ve şimdiki
Başbakan ve Dışişleri Bakam Vilâyette gazetecilerle görüşüyorlar.
Bulgar notası hakkında Başbakan izahat verdi
Adnan Menderes diyor ki: ”Bulgaristanla aramızda ahdî hükümler vardır.
Bunları ihlâl edip ırktaşlarımızı hudut dışı edemezler. Böyle bir şey
vukubulursa, elbette ırktaşlarımızı sokak ortasında
bırakacak değiliz.,.
Amerikan deniz piyade erleri Güney Kore cephesinde bir vâdinln müdafaa hatlarını tesis ediyorlar
edilmekte
kaidelere hakkında
insan haklan mevzuu
Kardinal Ağacıyan şehrimize geldi
Krmenl Katilikleri Patriği Kardinal Ağacıyan dün akşam Bey rottan şehrimize gelmiştir. Kardinal, hava meydanında İstanbul Ermeni Katollkleri Başpiskoposu Klreçclyan ve papaslar tarafından karşılanmıştır.
kabinede fi bakanları vardı.
inanılır kaynaklara göre, bu 6 Liberal Bakan, yarın Kabineden latlfa edeceklerdir. Bu takdirde Kabinenin düşmeni muhakkaktır. Partiler arasındaki İhtilâf hükümetin, alyaaî »uçlulara daha mÜlâylm davranmayı gö-zönündo tutan programının tatbikin-dan doğmuştur.
Y al ova d a bulunan Başbakan Adnan Menderesle, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü dün sabah Acar motörü üe şehrimize gelmişlerdir. Sabahleyin Demokrat Parti Î1 merkezine giden Başbakan ve Dışişleri Bakanı, öğleden sonra saat 15.30 da Vilâyete gelerek Valiyi ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaret sırasında gazetecileri kabul eden Adnan Menderes, Yalova toplantısı hakkındakl suali şu şekilde cevaplandırmıştır:
*— Yalova toplantısı mûtat bir toplantıdır. Fevkalâde ehemmiyeti haiz değildir. Bu toplantıda Avrupa-dan yeni dönen Dışişleri Bakanı Cumhurbaşkanına İzahat vermiştir.,.
Başbakan, Bulgaristanın verdiği nota ve bu notaya bir cevap verilip verllmiyeceğl hususunda da şunlan söylemiştir.
— Bulgar notasına vereceğimiz cevap henüz hazırlanmamıştır. An-karaya döndükten ve notayı tetkik ettikten sonra lâzım gelen cevabı hazırlayıp göndereceğiz.M
Avrupa asamblesinde
Türkiye temsilcisi AvrupalIların müşterek kaidelere itaat etmeleri lüzumunu belirtti
Btrasbourg. 16 (TtRS) — Çarşam-ba günkü içtimada “İnsan baklan., ▼e "Herkçeo İç,, meseleleri görüşülürken Ingiliz heyetinin Sosyalist ve Muhafazakâr âzası arasındaki fikir ayrılırı adamakıllı meydana çıkmıştır, îşçi murahhaslar ve Churchill, Avrupa ordusu plânına ait tatbikat meselelerini görüşmek üzere toplanmış bulunan bir komisyon içtlmamda müdafaaya ait bu gibi detayların görüşüle-mlyeceğlni ileri sürerek ve bir çok Skandinav delegeleri tarafından desteklenerek bu mevzuun görüşülmesini tâlik ettirmeye muvaffak olmuşlardır.
Türk delegesinin konuşması
Adalet Komisyonu İnsan haklan Çizerinde bir konvansiyon hazırlanma-
— Belediye MHalM de tedbirler aiarakmış! ■■■ Amin bu (hal) d e bırakmAaıu ■
Bu arada gazeteciler, Bulgarların notalarında bildirmiş oldukları 3 aylık müddetin hitamından sonra ora
daki ırkdaşlarımızın mecburen hudut dışı edilip edilmeyeceklerini, edildikleri takdirde hükümet tasavvurunun ne olduğunu, sormuşlardır.
Adnan Menderes bu suali şu şekilde cevaplandırmıştır:
*— Bulgaristanla aramızda ahdî hükümler vardır. Bunları ihlâl edip ırkdaşlanmızı zorla hudut dışı edemezler. Eğer böyle bir şey vukubu-lacak olursa elbette ırkdaşlanmızı sakak ortasında bırakacak değiliz.».
Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü de Bulgar notasının ehemmiyeti halı olmadığını, dünya vaziyetinde 1,5 ay önce verdiği beyanat dışında yeni bir gelişme olmadığını söylemiştir.
Başbakan ve Dışişleri Bakam dün akşam Yal ovaya dönmüşlerdir. Bugün Cumhurbaşkanı, Meclis Başkam ve muhtemelen Russell Dorr’un iştirakiyle Gölcüğe gidilerek bazı İncelemelerde bulunulacaktır.
•ını derpiş eden raporunun mÜıako resi sırasında Türkiye temsilcisi vi bu komisyon üyelerinden Cihat Bet-ban. istişare meclisine, insan haklan ve temel hürriyetlerin korunmam hakkındakl müzakerelerin Türk iyoda büyük bir dikkatle takip olduğunu bildirmiştir.
AvrupalIların müşterek İtaat etmeleri ve hüıriyet
aynı telâkkiye sahip olmalan lüzumunu belirten Türk temsilcisi, bu sa^ hadaki müsavatsızlıkların ininde bo nunda içtima! tereddiye müncer ola* çağrını ve bunun da beynelmilel ve iç* tima! barış dâvasına zarar vereceğini söylemiştir.
Cihat Babanın konuşması şiddetle alkışlanmıştır.
Sayfa 2
Y EN t ÎSTANBUE
17 Ağustos 1050
Demokrasi bahçemizdeki dikenler
“Biz pratik İdealistlerden ohnak Istiyorna. Gözlerimiz, göklerde yıldızlar ararken ayaklarımızı yerden kesmek şiarımız olmalıdır.,,
Yazan: Avukat Baha AKEL
DİKENSİZ gül, tortusuı earap ol-m azmış. Bu sebeple son Eam anlarda girdilimiz demokrasi yolunda bir çok ânzaların olacağı muhakkakta. Esasen demokrasi kellmealnin ze-mine ve zamana göre değişen, mânaları ve tatbik tekilleri vardır. Bugün bir İngiliz demokrasisi ile bir Fransız ve bir Norveç demokrasisi arazında farklar bulunduğu gibi aynı memleketin muhtelif devirlerinde bu kelimenin değişik peklilerde tatbik olunduğu da bir vakıadır.
Şu halde her memleketin, düşünde tarzına göre bir hükümet idaresi mevcuttur. Yalnız burada hallolunacak mesele şudur: Acaba idare edenlerle, İdare edilenlerin demokrasi anlayışı bu kadardır diye ve tevekkül He oturmak mı daha doğrudur? Yoksa, yapılmakta olduğunu müşahede ettiğimiz hataların cesaretle tenkidi* yapılarak bu yanlışlıklan asgarî hadde indirmeğe çalışmak mı daha isabetlidir?
Bizim için hangi şıkkı İhtiyar eylediğimizi düşünmeğe hacet yoktur. Mademki bu satırları karalamayı düşünmekteyiz, şu halde ikinci şıkkı benimsemiş bulunuyoruz.
★
Demokrasinin bizde ilk anlayış şekli, hükümet İdaresinde mevcut olan ve mevcut olması lâzım gelen Hiye-ranşnlln (Silsile! meratlbin) bozulmasında oldu. Mağdur olduğunu zanneden veya bir hak aramak iddiasında bulunan herkes normal salâhiyeti! mercie müracaat etmektense soluğu Ankarada almayı tercih ettller.Zlraat Bankasından kredi mi isteniyor. E-konomi ve Ticaret Bakanı veya Ziraat Bankası Umum Müdürü görülecektir? Mahkemeye bir mübaşir mi tayin olunaçak? Memleketin mebusu vasıtasiyle AdaJet Bakanı ziyaret o-Junacaktır. Kaymakamdan şikâyet mi edilecek, hiç olmazsa Başbakana, Meclis Başkanına veya Relsicucum-hura telgraf çekilecektir.
Aşağıdaki hikâyeyi, bu tarz müra-caatlerin tipik bir misali olarak alıyoruz. Vakayı bizzat Adalet Bakanı Bayın Halil Özyörük anlatmıştır.
Bakan, devamlı ve yorucu bir mesaiden sonra yemek yemek ve istirahat etmek üzere evine uğramıştır. Bir köylü musırran kendisini görmek istemektedir. Bir lâhza için evinde dahi rahat edemlyeceğini anlayan Adalet Bakanı, ihtiyarı çağırtıyor ve derdini soruyor. Köylünün mahkemede bir davası varmış. Aleyhine çıkan karann yargıç tarafından kas-den verildiği kanaatindedir. Bu sebeple dosyanın memleketinden. An-k a raya celbini, Meclisten, Başbakan ve mebuslar çağırılarak, bizzat Adalet Bakanının da dahil bulunduğu bir mahkemede duruşmasının icrasını ve yargıcın en ağır cezaya çarptırılmasını» hakkının kendisine verilmesini arzu etmektedir.
Bakan merak etmiş, dosya tetkik edilmiş. Meğerse dâva, köylünün karısına ait 200 liralık bir arazi ihtilâfıdır. îhtiyann karısı namına, duruşmaya girmeye hakkı mevcut olmadığından. dosya, devam telebine kadar muameleden kaldırılmıştır. Yani ortada verilmiş bir karar da yoktur.
Şimdi bu hikâyeyi dinledikten sonra, mühim devlet işlerini görmekle mükellef Bakanın yarım gün İşinden kaldığına mı, hususî kalem müdürünün, müfettişin, Cumhuriyet savcısının mesaisinin heba olduğuna mı, Lekelenmek istenilen yargıcın rencide olan adalet duygusuna mı, yoksa zavallı İhtiyar köylünün sarfettiği paraya ve çektiği zahmetlere mi a-eırsınız? • ‘ '
Bunun gibi yüzlerce, binlerce misaller vermek mümkündür. Milletvekillerinin cebi, bu tarz ricalan havi mektuplarla doludur. Hususî kalem odaları, meclis kapılan adam almamaktadır, Bazı eshabı mesalihln, o-tel otel, kahve kahve dolaşarak, burada Tokat milletvekili var mı.? Burada Sivas milletvekili var mı? diyerek bedava iş takipçisi aradığı duyulmuştur. Bereket versin Meclis tatil olduğu için Bakanlar ve Bakanlıklar biraz çalışmak imkânını bul
muşlardır. Fakat Meclis açıldığında aynı vaziyetin tekerrür etmlyeceğinl kimse temin edemez. Halkın mühim şikâyetlerini dinlememek ne kadar mahzurlu ise, halkın şikâyet ve müracaat namı altında bütün idare kademelerini altüst ederek, Devlet mekanizmasını çalışmaz bir hale getirmesi de o kadar zararlıdır. Mesele, eczanın terkibine giren müessir maddeye benzer. Azı da fayda vermez, çoğu Öldürür.
★
Dokuzuncu devre Büyük Millet Meclisi konuşma ve tenkld etme temayülü bakımından birinci devre Büyük Millet Meclisinden daha ateşli çıktı.
Milletvekillerinin her birinin, memleket dâvalarını bu kadar benimsemeleri ve uğrunda didişmeleri memleketin istikbali bakımından büyük ümitler vermektedir. Ancak üzerinde durulacak bir mesele vardır. Kanun yapma işi teknik bir mevzudur. Teşriî Meclisin umumî kültür seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, yine kanun yapma sanatını bilmek mecburiyetindedir. tyî bir kanunun mümeyyiz vasıflan, vuzuh, sarahat ve tertipte vahdet olduğuna göre ne hüsnüniyet, ne zekâ, ne iktidar, hiç birisi, iyi bir kanun çıkarmak için lâzım gelen uzun ve sabırlı mesainin yerini tutamaz. Halbuki bir çok milletvekilleri, bir kül halinde hazırlanan kanunda şahsî düşüncelerine mu-vasi olarak tadiller yapma ve bunu kısa zamanlara sıkıştırmağa uğraştıkları müddetçe bu vahdet ve vuzuhtan eser kalmıyacağı da muhakkaktır.
Misal olarak 5677 sayılı Af Kanununu ele alalım:
Kanun tasarım evvelâ Adalet Bakanlığında hazırlandı. Sonra Hükû-. met tarafından uzun tetkiklere tâbi tutuldu. Bilâhare Meclis Adalet Komisyonunda esaslı değişikliklere uğradı. Meclisten bu şekilde çıkmış olsaydı, yine kanun tekniği bakımından mükemmel addolunabilirdi.
Halbuki Meclis müzakerelerine tahsis edilen gayet dar zaman içersinde bir sürü tadil teklifleriyle karşılaştı. Kanunun vahdetine halel getirmeme-ğa çalışan Hükümet ve komisyon sözcüleri, belki 200 defadan fazla kürsüye çıkarak konuştular. Kanunu kül halinde müdafaaya uğraştılar. Fakat bir kısım tadilâtın önüne geçemediler. Kütle psikolojisini çok güzel bilen ve hitabet kudreti kuvvetli olan eski Ulaştırma ve yeni Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Nazım Hikmetin bu aftan istisna edilmesi hakkında konuştuğu zaman, Meclis ittifaka yakın bir ekseriyetle bu düşünceyi kabul ve suçuna temas eden kanun maddelerini İstisnalar arasına koydu. Fakat biraz sonra yeni tadil tekliflerinde bulunan ufak bir milletvekili grupu, istisnalara dahil bulunan mahkûmlardan, üçte bir cezasını çekenlerin affı mevzuunu kabul ettirince, Nazım Hikmet de dolayıslyle affa uğramış oldu. Netice itibariyle bu işe bir çok milletvekillerinin de şaştığı muhakkaktır. Bugün şahıslan ve işlediği suçlar hiç bir zaman İstihdaf edilmeyen bir çok mahkûmlar cezaevlerinde kaldılar.
Bu misali vermekten gayemiz şudur: Bir kanun hazırlanırken, bu kanunun müzakeresine uzun zamanlar aynim asını ve ihzari mahiyetindeki münakaşaların Mecliste değil, partiler Meclis Gruplarında yapılmasını temenni ediyoruz. Bu tAkdirde Meclisin umumî temayülü evvelden anlaşılır ve ona göre kanun tasarısı yeniden gözden geçirilebilir.
Büyük Millet Meclisindeki münakaşaların, daha ziyade umumî prensipler ürerinde olması şayanı tercihtir.
Kanun, neşrinden kısa bir zaman sonra, tadil, tefsir, tavzih, içtihat gibi dayanakların yardımına İhtiyaç göstermemelidir.
Biz, demokrasi yolunda dahi, pratik idealistlerden olmak İstiyoruz. Gözlerimiz semalarda yıldırlar ararken ayaklarımızı, her ihtimale karşı yerden kesmemek şiarımız olmalıdır.
W. A. Y. toplantısı devam ediyor
Dün İcra komitesinin raporu müzakere edildi
DOn sabah konsey toplandığı zaman İlk olarak İcra Komitesinin reisi olan Maurlce Sauvâ tarafından İcra Komitesinin raporu okundu. Rapor, Dünya Gençlik Birliğinin bütçesini İhtiva etmekteydi. Raporda bir çok memleketlerde millî komitelerin kurulduğu, bir çoklarında da kurulmak üzere olduğu zikredilmektedir. Ayrıca bir realite noksanlığından bahsedilmekte, gençliğin problemlerine e-hemmlyet verilmediği zikredilmektedir. ilk senenin muvaffakıyetalzllk sebebi olarak bütçe darlığı öne sürülmektedir. Bu yüzden ancak birer aylık plânlar yapılmıştır.
Rapor, kısa bir münakaşadan sonra kabul edilmiştir. Müteakiben W.A.Y.’e yeni kabul edilen memleketlerin İsimleri okunmuştur. Bunlar Ka-meron, Haute Völta, Senegal ve LÜb-nandır. Yeni Kaledonya ve İran Aza-lık şartlarını tahakkuk cttlrememlş-Icrdlr. Bununla beraber Konsey, İranın vaziyetinin Salâhiyetleri Komisyonunda tekrar gözden meşini kararlaştırmıştır.
İnkişaf Komisyonu dün
sonra çalışmalarına devam etmiş, organizasyonun daha müessir olması için pratik çareler görüşülmüştür. Bu hususta Garbi Afrika, Cenubuşarkî Asyada derhal harekete geçilmesi karar altına alınmıştır. Bundan başka mümkün olduğu kadar yakın bir zamanda Yakınşark ve Ortaşarktn YV.A.Y’ın mıntakavî toplantşlarının yapılması aynı komisyonda karar Altına alınmıştır. Vesaik ve İstihbarat komisyonu çalışmalarına bilhassa oku-m ay azma bilgisi ve genç İşçilerin İş İhtiyaçlarının karşılanması mevzuu üzerinde durmuştur.
Tahkik geçiril-
öğleden
Çalışma Bakanı işçi mümessilleriyle konuşacak
Çalışma Bakanı Haşan Polatkan İle İşletmeler Bakanı Prof. Muhil» Ete, bugün saat İT de Eminönü Halkevin-de işçi mümessilleri ve Istanbuldakl İşçi Sendikaları İdare heyeti üyeleri ile toplu bir konuşma yapacaklardır.
Mahmut Yesarinin kabrt ziyaret edildi
Tanınmış romancı ve hlkâyeclleri-mizden Mahmut YesArl’nln beşinci ö-lüm yıldönümü dolayıslyle dün Çsm-headakl mezarı arkadaşları ve tanıdıkları tarafından ziyaret edilmiştir.
M. P. bir miting yapacak
• •
Millet Partisi il merkezinden bildirildiğine göre pazar günü saat 13 te Marmarapalas lokanta salonunda Millet Partisi Genel Kurul üyeleri, İstanbul teşkilâtı ve gazetecilerle yemekli bir konuşma toplantısı yapacaklardır. Bunu müteakip saat 16 da Kız-taşında yapılacak olan mitingde M.P. Genel Başkanı Hikmet Bayur, Sadık Aldofcan, Ahmet Oğuz birer siyasî konuşma yapacaklardır.
HİNTLİ ÇOCUKLARLA TÜRK ÇOCUKLARININ TANIŞMASI
Doğan Kardeş Mecmuasının tertiplediği İMtanhuldıı bulunan Hintli çocuklarla Türk çocuklarının tanışma toplantısı, dün Hindistan Konsoloshanesinin Yeni köydeki binasında yapılmıştır. Hintli ve Türk çocukları bu toplantıda bir-blrlerlyla tanışmışlar ve geç vakte kadnr samimî bir şekilde eğlenmelerdir. Bu arada Hindistan Başbakanının Türk çocuklarına bir fil hediye edeceği haberi küçükleri pek fazla sevindirmiştir. Resimde, Türk ve Hintli küçükleri eğlenirken görüyorsunuz
JL1—
Sağlık Bakanının beyanatı
hakkında açtığımız anket
DOKTORLAR ARASINDA BÜYÜK BİR ALÂKA ANKETİMİZE DEVAM EDİYORUZ
UYANDIRAN
Evvelki günkü nüshamızda Sağlık Bakam Prof. Dr. Nihat Reşat Bel-ger’ln. doktorlar arasında geniş alâka uyandıran bir beyanatını neşretmiş-tik. DÜn de bu hususta bir anket a-çarak tıp âleminin, beyanat karşısındaki düşüncelerini aksettirmeye çalışmıştık. Anketimize devam ediyoruz.
Ord. Trof. Dr. Tevfik Remzi Kn-zancıgll’ln fikirleri:
“Muhterem ve değerli arkadaşım Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, çok büyük bir meseleyi, sırrını o kadnr İyi bildiği, bir terkip çerçevesi İçinde söylemiştir. 128 sene evvel memlek/y te yeni hekimlik girdiği zaman ordu İhtiyaçları düşünülmüştü. Zamanla tekâmül ettik ve karantina hekimliği ile bavlıyan koruyucu hekimlik, memleket içinde çiçekten bavlıyarak bir çok sahalara yayıldı. Koruyucu he-kimlik yanında tedavi edici hakimlik onunla paralel yürüme İldir. Hastaha-neler, dispanserler, sanatoryumlar, fabrika hekimliğinin nimetinden halkı İstifade ettirir. Görüyorsunuz kİ hekimliği ikiye ayırmaya muhtacız.
1. Koruyucu hekimlik (hudutta karantina, içeride hastalıktan önllyecek tedbir. Aşı ve teşkilât) Koruyucu hakimliğin tatbik), devletin vazifesidir. Fort olarak münevver vatandaş rol sahibi olabilir.
2. iyileştirici hekimliğe gelince, bu hlr sosyal fonrtlon’dur. Belediyenin amele sigorta teşkilâtlarının, sosyal teşekküllerin vazifesidir.
Bu bedlhl hakikat, memleketimizde tatbik yerini bulamıyor. Korkunç bir tedavi hekimliği ihtiyacı memloket.1 sarmıştır. Har yerde hasfahane, doğumevi isteniyor. Halk şikâyet ediyor. Devlet vâdedlyor. îş zor ve pahalıdır. îyl niyetlere rağmen az şey yapılabiliyor.
50 sene evvel kurulan belediye has-tahanolerl zayıf kalmıştır. Çünkü A-nadolııda belde = cil4 ve belediye yok gibidir. Zayıftır. Kendisi değil, mefhumu bile yoktur. Nüfusumuz küçük kesafetlerde, İptidaî kasabalara ve 40.000 e yakın köye yayılmıştır. Varidatı kuvvetli belediyelere dayanan hastAhanclerl buralarda aramak hayal olur. Pratikte realite kendini gösterdi. Belediye hastahaneleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlandı. Böylnce Sağlık Bakanlığı üstüne korkunç ve hiç bir yerde eşi ol-mıyan bir vazifeyi aldı.
Bu vazifenin zorluğu, çok paraya ihtiyacı, ehliyetli personel lüzumu üstünde durmayacağım.
Bir kaç şehirdeki basit belediye hastahaneleri çok defa Sağlık Bakanlığı yardımı İle ayakta durabiliyor. Sağlık Sigorta Teşkilâtı gibi kanunen hastahana yapması lâzım gelen müesseseler henüz ciddî hiç blrşey yapamamışlar, ancak apartmandan uy
île tâyinlerde uygun bir
iki cephe-
• •
durma haatahane tesisi «rîbi işler başarabilmişlerdir.
Sosyal fonkeyon olması bakımından halka, halkın İktisadi kuvvetlerine dayanan (tedavi edici) hekimlik teşkilâtı henüz kurulamamıştır.
işte Prof. Nihat Reşat Bolzer’ln üstünde durduğu mesele bu temele dayanmaktadır. Bu teşkilât şunları ister:
1) Kadro.
2) Başarıcı liyakatte ve kudrette hekim.
3) Memleketin her tarafına sosyal adalet pronslplne uygun şekilde hekimliğin nimetini yayacak hastahane ve teşkilât.
Prof. Belger kemmiyetten şikâyet ediyor, kalite istiyor. Kemmlyet ve keyfiyet birbirinin düşmanıdır. Koruyucu hekimlik, Hükümet tAblplIği ve köy hekimliği İle hnstahane mütehassıslığı birbirinden tamamen ayrı şeylerdir.
İçtimai iş taksimi medeniyetin elasıdır, Hastahane hekimleri gibi balkın hayatına hâkim bir zümre, bir İhtisas vesikasına itibar eden müdürler heyeti kararlyle tâyin olunursa kalite Koleksiyonu heves ve İstidada ve çalışmaya imkânlar hazırlamak gibi ilmi tekâmülün esas şartları tahakkuk edemez.
Mahzurlara rağmen müsabaka mütehassıs seçmek, yeni bunu gözetmek adalete kriterlum’dur.
Hekim çokluğu meselesi den görülebilir:
1) Harita ve nüfus sayımına nazaran hekim sayısı,
2) Hekimin yerleşip yaşıyablleceğl içtimai muhit bakımından hekim sayısı.
Haritayı göstererek hekim sayısını arttırmak kaliteye harp İlânından başka bir şey değildir. Hekim. İçtimai ve İktisadî şartlan uygun olduğu yerlere kendiliğinden gidip yerleşiyor. Vatan sathında hekimlerin halk İhtiyacına uygun olarak yayılması iktisadi İnkişafımızla paralel olarak gidecektir.
Hekimlerin şehirlere dolduğu bir hakikattir. Hoklm sayısı demagojisi devam ederse, hâlen başlamış olan buhran artacaktır. Hekimliğin maddî ve mânevi seviyesi düşecektir. Bazı hakikatleri kendine hâs cesaretle söylediği kin aziz arkadaşımı tebrik e-derlm. Üstüne aklığı İşi başarmak i-çln can noktasına parmağını basmıştır. Kemmlyotten keyfiyete yürümek latlyen bu yol halâs yoludur.
Türk halkının tıbbın nimetlerinden istifade etmesini teminin birinci şartı uygun ve olgun, vazifesine adapte e-decek bilgiye sahip hükümet ve belediye doktorunu halkın ayağına göndermek, lâzım olanları hastahanşkre çekerek bugünkü hekimliğin seviyesine uygun şartlar altında tedavi ettirmektir. Muhterem Prof. Belger 3500 mütehassıs olduğunu haber veriyor. Bundan dolayı Ürkmemek kabil değildir. İhtisas enflâsyonuna nihayet vermek lâzımdır. Gençlerdeki mütehassıs olmıyanm mâdun kaldığı zan-nını tahrip etmek lâzımdır. Hekimliğin mukaddes bayrağını tutanlar, a-zlz vatanımızı zor şartları içinde şehirde. kasabada ve köyde tabiatla ve hastalıkla mücadele edenler pratlclen hekimlerdir. Mütehassıslar bazı organları lüzuma binaen şişirilmiş mahlûklara benzer. O halde mütehassıslık psikozu İle uğraşmak lâzımdır.
Yüksek Sağlık Şûrasına verdiğim bir rapor kabul edildiğinden bu sahada çalışmalar başlamıştır denilebilir. Fakülteden yetişenlerin ya Bayisim a-zaltmak veyahut Fakülte tedrisatının yatak zorluklarını ve Instttut darlıklarını gidermek lâzımdır.
Su noktayı hatırlatmak isterim ; Pratik hekimlik, bir sıhhat tekniğidir. Teknik İlimden alman faydalı bilgileri, insanların istifadelerine uygun şekilde tatbik etmektir. Hekimlik de blologie ve pathologie bilgilerinin bir teknolojik tatbikidir.
tyî teknisyen. İyi usta yanında, İyi âlet ve vasıta ile yetişebilir. Halkın hayatını ellerine tevdi ettiğimiz hekimler ancak iyi şartlar altında ehliyet kazanabilirler.
Asgarî şartları ve maddî kadroyu kendinde toplamlyan bir Tıp Fakültesinden ancak kötü hekim çıkabilir. Bu noktayı unutmamak lâzımdır.
Muhterem Prof. Belger, büyük merkezî sağlık dâvalarımızı realist bir İlim adamı gözlyle açıklıyor, nazari valtler ve tatbik edilmez programlar söyliyccek yerde neşteri hekimlik meselemizin merkezine yerleştirmiştir.,,
4 ■
Doçent Dr. Salb Ali Toygarlının fikirleri:
‘•Muhterem Sağlık ve Sosyal Yardım
!±L
V
D. P. nin dünkü basın toplantısı
İl Başkanı Isfanbuldakl muhtar seçimlerinin yüzde 62 nispetinde kazanıldığını söylüyor
Dün saat 13.30 da İstanbul D P. 11 İdare Merkezinde bir basın toplantısı yapılmış ve muhtar seçimleri hakkında izahatta bulunulmuştur.
İstanbul seçimlerindeki vasati İştirakin yüzde 15 olduğunu, Anadolu-nun bazı yerlerinde iso bu neticenin yüzde 90 a kadar çıktığını belirten D. P. 11 Başkanı Avukat Enver Safder, IstAnbuldakl neticenin İştirak azlığına rağmen önceden tahmin edilen rakamlara yakın olduğunu belirtmiştir.
Bilâhare Başkan kati neticenin henüz alınamamış olup, son vaziyetin is-tanbulda yüzde 62 D.P, lehinde olduğunu açıklamıştır.
Kati neticeden sonra bugünkü rakamlarda az çok bir değişiklik hasıl olması da tabiî görülmektedir.
Radyoloji kongresine iştirak eden delegemiz döndü
Londrada Enternasyonal Radyoloji Kongresine İştirak etmiş olan îa-tanbul Üniversitesi profesörlerinden Muhterem Gökmen, dün Ankara Vapuru ile şehrimize dönmüştür. Muhterem Gökmen kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza kongre hakkında a-şağıdakl tafsilâtı vermiştir:
“Son radyoloji kongresi 13 sene evvel Amerikada toplanmıştı. O zamandan beri geçen uzun müddet zarfında tedavi ve teşhis alanında yapılmış olan yenilikler ortaya kondu Bu yenilikler bilhassa boğaz, meme ve rahim kanseri gibi hastalıkların tedavisinde kaydedilmişti. Aatom tedavisi üzerinde de görüşüldü. Konferansta muhtelif tezler okundu. Bu arada biz de veremle mücadelede akciğerin kütle halinde muayenesin! 100.000 kişi üzerinde yaptığımız tecrübeden alınan neticeye dair bir ko-münlke yaptık.
Konferansa 1700 delege iştirak etti. Ruslar ve peyk devletler davetli oldukları halde gelmediler, Siyasetin İlme de karıştırılması diğer delegeler arasında büyük teessür uyandırdı.
Konferanstan, sonra Ingilteredekl hastahaneleri ve sıhhî müesseseler! gezdik. Size şunu bilhassa belirtmek İsterim ki, bizim Radyoloji Enstitümüz de onlarınki İle boy Ölçüşebilecek kıymettedir.,,
Bakanının gazetenize vermiş . olduğu izahatı okudum. Mütalâamı soruyorsunuz. Ben de şöylece fikirlerimi telhis etmek isterim:
Bir kere bizde pek de bol hekim yetişmemektedir. Nüfus ve kilometre kareye.nazaran mevcut hekim hiç de fazla değildir. Nitekim sayın Bakanın “Yirmi milyon nüfuslu bir memlekette yirmi bin yatak hiç bir şey değildir. Buna da bir çare bulacağız., sözü de bizi haklı göstermektedir. Çünkü buna çare bulununca yani yatak adedi bir kaç misli artınca hekime ihtiyaç da kendini gösterecektir. Eğer jdne muhterem Bakanın dediği gibi “Ana-doluda halkın ayağın?, hekimi götürmek vaziyetine geçersek,, verdikleri hekim adedinin bu İşe de pek az geleceği en küçük bir hesapla meydana çıkacaktır.
“Bol hekim yerine kabiliyetli hekim yetiştirmek emelindeyiz,, sözüne pek de iştirak edemlyeceğlm. Zira bu sözle genç hekimler kasdcdlllyorsn. üniversitelerimizin tifc fakültelerine eski meslekdaşlar maksut İse onların şahıslarına bilmem ama taan edilmiş olmuyor mu? Her iki grupta da istisna kabul etmekle beraber köyde genç hekimin muvaffakiyetsizliği varsa, bu. tecrübesizlik ve teşkilâttan u-zak kalması yüsündendir. Bu cihetle tecrübeli ve sayın Bakanın kaydettikleri şekilde yetişecek bir hüûmet tabibi, her halde İnkâr edilemiyecek bir varlık demektir.
îstanbulda mevcut 4000 hekimin 2000 e indirilmesi her halde diplomalardaki (Memleketin her tarafında İcrayı tababet edebilir) kaydını hükümsüz kılAcak kAnunî müe^’ideler konulmakla mümkün olacaktır zan-nındayım ama tatbik cihetinin nasıl olacağını bilemem. Fakat bu şehirde serbest icrayı tabAbct bir şekle bağlanırsa bu daha ziyade müessir olacaktır kanaatindeyim. Bu hususta şu satırlara sığmıyacak olan fikirlerimi İcap ederse alâkalı makamlara arze-debillrlm.,,
Doktorlarımız arasında çok büyük bir alâka uyandıran anketimize ynnn da devam edeceğiz.
Şevket EVIİYAGİL
• •
Claude Farrere
Toplantıda söz alan Farr&re, Pierre Loti'nin eserine hararetle devam edeceğini söyledi
Dün saat 13 te “Union FrançsJseT * tarihî günlerinden birini daha y*ŞA-mtşnr.
Büyük Türk dostu Claude Farrâre1-İn şerefin, Türk - Fransız Dostluk Cemiyeti tarafından verilen öğle slya-foti pek parlak olmuştur.
Bu sivafette, Claude Farrâre'den başka, İstanbul Vali ve Belediye Reisi Ord. Prof Fahreddln Kerim Gök-ay, Fransız Büyükelçisi Ekselans Les-cuyer, İstanbul Fransız Başkonsolosu Lagarda, İstanbul üniversite Rektörü Ömer Celâl Sarç, Türk - Fransız Dostluk Cemiyeti âzası, şehrimizin tanınmış şahsiyetleri hazır bulunmuşlardır.
Samimî bir dostluk havası içinde cereyan eden bu yemek ziyafetinden sonra “Union Françalse/’ Başkanı Mar-cel Perrln, veciz bir nutuk IrAt ederek Türk - Fransız dostluk münasebetlerinden bahisle Claude Farrfcre-In bu dostluğun takviye ve İdamesi zımnında giriştiği teşebbüsü tebarüz ettirmiştir. Bundan eonra Tiirk-Fran-sız Dostluk Cemiyeti adına bir ZAt konuşmuş ve onu müteakip Claudş Farrere söz alarak hakkında gösterilen pek samimî ve candan alâkaya teşekkür ederek Pierre Loti’nin eserine hararetle devam edeceğini sözlerine ilâve etmiştir.
Her üç nutuk da şiddetle alkıılaa-mıştır.
Atinalı mebus, Valiyi ziyaret etti
Yunan parlâmentosunda Atina m* busu ve Hariciye Encümeni Reisi Prof. Greguvar Kasslmatls dün sabah vilâyete giderek Vali ve Belediye Raisi Prof. Gökayın Türk ve Yunan kültür münasebetlerinin İnkişafında bugüne kadar gösterdiği derin ve camimi alâkaya teşekkür etmiş ve Türkl-yede gördüğü çeşitli gelişmelerden sitayişle bahsetmiştir.
SPOR
Şarpi yarışlarını G. Saraydan Mahmut kazandı
Moda Koyunda İstanbul Bölgesi tarafından tertip edilen şarpi yanılan dün nihayete ermiş ve çok heyecanlı geçen yarışmalardan sonra Galatasa-raydan Mahmut 236 puvanla birinci, yine Galatasaraydan Sam İm 196 puvanla ikin, Demirspordan Safder 194 puvanla üçüncü oldular.
Üç günden beri devam eden yanş-larda Galatasaraydan Semim, Mahmut ve Demirspordan Safderin çekişmeleri zevkle seyredilmiştir.
Dün yapılan atletizm birincilikleri
Dün saat 17 de İnönü Stadında altı kulübün genç atletleri arasında yapılan üçüncü ve dördüncü kategori İstanbul atletizm birinciliğine devam •-dilmiş, aşağıdaki teknik neticeler ar 1 inmiştir.
Küme: 4, 100 metre daponte (B.S.), 200 metrede Atanasyadis (K.).
KUme: 3. 110 engellide Emre (F.B.)t 100 metrede Üne) (F.B.).
200 metrede Ünel (F.B.), 400 metrede öztekin (B.J.K.), 1500 metrede öza-rallı »F.B.), Sırıkta Hansoy (F B ), Diskte örkl (F.B.). Mızrakta Emre (F.B.), 4X400 bayrakta Fenerbahçe birinci olmuştur.
Dördüncü kümede Beyoğlu 37. Kurtuluş 33. Fenerbahçe 17 puvan almıştır.
Antrenör McCormick geldi
Mîllî futbol takımımızı çalıştıracak olan İngiliz antrenörü McCdomick dün öğleden sonra bir uçakla şehrimize gelmiştir.
McCormick’in futbolcularla ve gazetecilerle tanışması için bir toplantı tertip edilecektir.
YENİ İSTANBUL
SİYASÎ tKTÎSADÎ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ tST.KNBüL NEŞRÎYAT LtVÜTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SIRLICA
Bu sayıda yazı İslerini fiilen idare eden:
Sacld ÖGET
Nefredilmiyen yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer ;
yenİ Istan bul matbaaci L1K LtMİTED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 76 —
Koço da garsonluğundan çekinerek benimle bir arada yemek yemek İstememişti. Fakat bu inceliğe, ben de bir incelikle mukabele ederek ona dflmadlyle kızı aralında bir yer açtırdım.
Madamın yemekleri Karabağlının yemeklerine hayret edilecek kadar benzemekteydi. Pa-pas hatip olduğu kadar da boğazlıydı. Gayet güzel yiyor ve Koçonun şarabını pek beğenmemekle berAber durmadan İçiyordu. Yemeğin sonuna doğru sarhoş olarAk şarkılar okumağa başladı. Fakat bunlar papasa vekanndan aslâ bir şey kaybettirmeyecek gibi ağır şeylerdi. Hele “Oğlum Beyefendi! Size Zaharyanın bestelerini okuyayım,” diye bir kaç beste okudu kİ şaşılacak gibiydi. Arada şarAp lçârken bestekârın dehâsı üzerine mütalâalar da yürütüyordu. Bunlar-dan bir tanesini .vaktiyla tekkelerde yahut büyük mevlitlerde dinlediğimi gayet iyi hatırlayarak Papasın earhoşlukla meşhur musiki llstadj Dedelerden birini Zaharya ile karıştırmasından şüphelendim. Fakat İhtiyaten bir şey söylemedim.
I Ondan sonra da Koçonun damadı hafif rumca şarkılara başladı. Sokrat benden ve Pa-pastan utandığı için yemeğin başında sofrada uslu uslu oturmbş, konuşmağa başladığı zaman da eski kıymetli kitaplar üzerine, kütüphanedeki kuru madmazelden daha derin ve ehemmi-376
gibi oturduğu halde sonradan ayağa Oturmasiyle ayakta durmAsı ara-blr fark olmamakla beraber karisiyle durmadan onu oturtmağa uğraşıyor-muvaffak olamıyorlardı. O kadar kİ papası dinlemeğe gelen madam onu
yetil şeyler söylemişti. Fakat şaraba devam ettikçe derece derece azıyor ve çalgıda rastladığım kemancıdan daha şenlikli bir adam olmağa başlıyordu. îlk önce mini mini boyiyle sandalyesinde çocuk kalkmıştı, sında pek kaynanası lor fakat bir aralık
âdeta zorla oturtarak şarkının «onuna kadar, fes kalıplar gibi» elleriyle omuzlarına bastırmıştı. — — —
Sokratın kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi. Fakat aynı zamanda çok açık saçık olduklarını, bu taklitlerden, kadınların ara sırA İnce ince haykınşmalarla ellerini yüzlerine kapamalarından ve Koçonun içerlemesinden anlamaktaydım. Fakat papas hiç oralarda olmuyor,bir çocuk yaramazlığı seyreder gibi vakarlı bir müsamaha ile gülüyor ve rezaleti teşvik ediyordu. Sonunda kadınların istavroz çıkarır gibi hareketlerle ondan af dilemeğe başlamalarına karşı pa-pas da Sokratın şarkılarına İştirak etmeğe başlamasın mı? Fakat o nAsıl öğrendiği anlaşılamayan bu çapkın şarkılara biraz evvelki besteleri okuyan Davudi sesiyle acayip bir vakar ilâve ediyordu ve bir yortu gllntl bir kilise kapı-I stndan günlük kokulariyle kanşık bir dua ler gibi bir şey hissediyordum.
I *
Gece yansından sonra Koço ben! otele türürken damadının münasebetsizlikleri
durmadan af dlleyor ve gerçekten pek güzel bir gece geçirdiğime onu İnandırmak kabil olmuyordu.
dln-
gö-için
877
Koçonun bana evvelce anlattığına göre Sokrat vaktiyle lstanbulun en açıkgöz eski kitap alıp satanlarından imiş. Hattâ dükkânı da varmış. Nâzır, âyan âzası, sefir gibi, büyük adamların yanına girip çıkar ve pek sevilirmiş. Mütarekede nasılsa şeytana uyarak Yunanlstana kaçmış fakat gayet açıkgöz ve mesleğinin eri bir adam olduğu için çabucak orada da dükkân tezgâh tutmuş. O kadar kİ on beş sene evvel Koçonun kızını mektupla isteyince vermekte tereddüt etmemişler. Son senelerde Yunanistan karışınca kız babasının yanına dönmüş. Fakat Sokrat tebaa değiştirdiği için ancak bir ay evvel izinle gelebilmiş. Koçonun bana bunlan anlatmaktan maksadı benden bir yardım ummayıydı ve bunun İçin Sokratın hep iyi taraflarını söylemişti. Fakat onun bu geceki münasebetsizliği üzerine birdenbire madalyanın ters tarafını çevirerek yanıp yakılıyor:
— Peynir güzel amma kopek tulumu içinde... Var m! böyle şarap içsin, kumar oynosin, sark! söyleyip kef çatsin!.. Bakmayın öyle genç gorunur. Kirk bes yasinda diye bizi aldatlrzi... Ama vallahi billahi benim kadar vardır.
Zavallı Koço bunları anlattıktan sonra bana bir dostluk da yaptı:
— Ben söylemişim kİ siz kitaba çok para veriyorsunuz... Sannnm size kitap bulup getire, cek... yoktur onun gibi îstanbulda kitapçı... A-ma korkarım k| bir sakatlık olmasln.
Koço aynı hızla papaza da sataştı:
— Çok büyük adamdlr. Ama o da sarhoş-tur. Yoksam şimdiye kadar patrik yaparlardı.
Beyoglunıın fakir bir mahallesindeki bu fa-kir Rum evinde tanıdığım kitapçı Sokrat ve şarkı söyleyen papas ile kadın ve kız benim kasabadaki Karabağh Yenge, Ablalar, Mllftü ve 378
daha birçoklan arasında en küçük bir münasebet yoktur. Buna rağmen niçin bu geceyi orada. onlar arasında geçirmiş gibi bir sükûnet hissettiğimi anlayamadım.
xn
DAMADIN BABASI ve KÜÇÜK DOKTOR
O asistan çocuk çağırılmadıkça gelmeyeceğini bana vadetmlşti. Fakat geldi. Hem de yanında başka bir yabancı ile.
Bu sefer beni holdeki köşemde bastırmıştı. Kapıda kâtiple konuştuğunu görünce görmemez-İlkten gelerek pencereden bakmağa başladım. Fakat kâtip beni eliyle gösterdiği halde onun da öyle yaptığını ve tereddüt ettiğini hissediyordum. Nihayet arkadaşından ayrılarak yanıma geldi.
Yeni görüyormuş gibi hafifçe yerimden kımıldanarak:
— Siz misiniz? Buyurun oturun, dedim.
Benden çekindiği anlaşılmaktaydı. Oturmayı reddetti ve yine o sakin ve kısa konuşma-siyle:
— Beni affedin beyefendi, dedi, sizi rahatsız etmek İstemezdim. Fakat mecbur oldum. Yalnız değilim, Yanımda îbrahimln babası var. Biraz akrabalığımız olduğunu evvelce arzetmiştim. Sizi görmek istiyor. Çekingen bir insandır. Yalnız gelmeğe cesaret edemedi. Zorla beni önüne düşürdü. Tekrar affımzı rica ederim.
Andellp Hanımın eski kocası 1
Hayatta olup olmadığını bile bir saniye merak etmemiş olduğum şu meşhur sarhoş zabit!
Bu tepeden inme ziyaret benim için çok büyük bir hâdise olmak lâzım gelirdi. Fakat bu çocuğun bana verdiği garip emniyetten ml-379
dlr, yoksa pek birdenbire bastırıldığım için midir nedir fazla bir heyecan duymadığımı hayretle gördüm. Yerimden kalkarak;
— Buyursun, dedim ve bir kaç adım da yürüdüm. Gelen adamın hayalimdeki Andellp Hanımı tekme ile evden koğan sarhoş ve küfürbaz zabite benzer bir hali aslâ yoktu. Bilâkis altmış yaşlarında, benim zavallı Eroin Hulûslnin son aldığı şekil hakkmdaki tasvirlere benzeyen halim yüzlü, zayıf ve hafifçe kamburu çıkmış bir adamdı. El sıkıştığımız zaman avucunun terli olduğunu hissetmiştim. •
Gerçek durumu üçümüzün de olduğu gibi bildiğimiz ve birbirimize karşı oynanacak bir rolümüz olmadığı açık surette görülüyordu. Buna rağmen küçük doktor yine oturmayı reddederek:
— Ben müsaadenizi rica edeceğim, diye gitmeğe davrandı.
öteki tekrar yerinden kalkarak âdota telâşla:
— Bir dakika çocuğum, dedi, ben de seninle geliyorum. Beyefendijd fazla rahatsız ede. cek değilim. Maksadım Beyefendiye oğlumu a-ilelerine kabul ettiklerinden dolayı minnet ve teşekkürlerimi arzetmekten ibarettir.
Bu sözler benim için olduğu halde yüzüme bakmağa cesaret edemlyerek ona hitap ediyordu ve elinin hâlâ elimde imiş gibi terlemekte devam ettiğini hissediyordum.
Evvelden hazırlandığı belli bulunan bu merasim cümlesiyle müşkül bir vazifeden kurtulmuş gibi ferahladığı ve artık gitmekten başka blrşey düşünmediği anlaşılmaktaydı.
(Devamı var)
S80
Sayfa 8
İT Afurtoa 1850
*
Belediye seçimi
Bir Yunan milletvekilinin gazetemize verdiği beyanat
Türkiyeyi hedef tutan
soğuk harp manevrası
Muhtar seçimi İstanbul İçin ne derece ehemmiyetsiz Ue, bele-dtye İntihabı da o nispette mühimdir. Mahalleyi kaldırdık ama. şehir duruyor. Hem de İleri zihniyetle yuğrulmuş idareciye hasret olarak...
Fakat, ister, yapılacak dağlar kadar iş oluşundanı İster, on dört mayısı müteakip geçiştirilecek İlk İntihabın ehemmiyeti bakımından; yahut hattâ isterseniz, tstanbuldaki münevver ekseriyetinin memleket üzerindeki nüfuzu cihetinden; hâsılı hangi taraftan bakarsanız bakınız, bizim Şehir Meclisi İntihabı, dalma ehemmiyetli kalacaktır.
Ve aşikârdır ki, Demokrat Partinin bugün bulunduğu seviyeden belediye intihabının görünüşü, bir kat daha heybetlidir. Muhtar seçimini Istan bulda kayl>e(len bir İktidar partisi, gülümseyebilir ama. belediye seçiminde tutunamamış bir iktidar İçin, acı bir tebessüm bile çoktur. On dört mayısın, bir tesadüf değil, fakat o günün dağdağası İçinde gelişmiş bir heyecan balonu olduğunu gittikçe daha kuvvetle iddiaya başlı yan muhalefet, dört ay sonra, şehir meclislerine yan gelip yatarsa; İddiasını güç nakzedersiniz.
Pek tabiidir kİ. bütün bunlar belediye seçiminin, muhalefet partisi bakımından da ehemmiyetle ele alınması İcap eden bir menü olduğunu meydana koymaktadır. Halk Partisi de kırılan prestijini kısmen tamire giden böyle bir yolu elbette ihmal edemez, etmemelidir.
Şimdi her İki partinin listelerini hazırlarken, bu endişelerle hareket edip etmediklerini bilmiyorum. Ama, dünyanın belki de hiçbir belediyesinin karşılaşmıyacağı güçlükleri başında taşıyan bizim belediyemiz İçin, İdareci seçerken, bütün hemşerllerln aklıselimlerini kullanacaklarından eminim. Bir eline listeleri, öbür avucuna da îstanbulun su derdini, mesken buhranını, gecekondu sefaletini, buz hengâmesini, celep marifetini, kasap oyununu, yol ihtiyacını, murakabe hasretini oturtan İstanbullu, bu muvazene oyununda şehir selâmetini kolayca bulacak durumdadır.
Tleury‘nin sözü tam şimdi söylenmeli: "Entrika bilmez faziletli bir papaz, köy İçin Allahın rahmetidir.M
Amerika muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
Amerikada yeni bir silâhlanma programı
Amerikan teçhizatının Kore harbindeki kifayetsizliğinin anlaşılması üzerine, Amerikalılar, piyade kuvvetini ön plâna aldı
A
Washington (Hususî muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor):
Kore harbinin ne zaman sona ereceğini tahmin etmek şimdilik yersiz ise de. harbin hemen «akabinde, Kongre komitelerinin gayet sıkı bir tahkikat açacakları muhakkaktır. Eğer Amerikan kuvvetlerinin Koreden atılmaları halinde ise bu tahkikat tesri •dileceği gibi, daha da sıkı tutulacaktır.
Kore harbi, Amerlkayı tamamen hazırlıksız yakalamıştır. Çok sert bir şekilde yürütülen tevkifler, mesuliyeti hemen tamamen askeri istihbarat teşkilâtının sırtına yüklemektedirler. Güney Kore, taarruza uğramadan bir kaç gün evvel Amerikan Milli Savunma Bakanı Louis Johnson ile Genelkurmay Başkanı General Omar Bradıey, General McArthur ile Tokyoda görüşmüşlerdi. Şimdi ise, Johnson, hususi konuşmaları sırasında, Tokyoda Kore hakkında tek kelime görüşülmediğini ve yalnız Formoza ile meşgul olunduğunu itiraf etmektedir.
Bununla beraber, Amerikan istihbaratının esas hatası, Kore harbini vaktinde keşfetmemesi değil, ^asmın kuvvetini çok aşağı tahmin etmesidir. Güney Kore ordusunun fiili bir kıymet teşkil ettiği zannedilirken, Kuzey Kore ordusunun modern bir hale getirilmekte olduğuna, muharebe kifayetine ve mâneviyatına hiç ehemmiyet verilmiyordu.
Kore hâdiseleri, Atlantik Paktı ile doğmuş bazı hayallerin yıkılmasına sebep olmuştur. İngiliz, Fransız ve bazı Amerikan askeri mütehassıslarının son günlerde yaptıkları bazı açıklamalara göre, hattâ Amerikan stratejisi kara harbinin tehlike ve masraflarmı İhmal etmeyi tecrübe etmişlerdir, öyle görünüyor kİ, Atlantik Paktına dahil bazı devletler, üçüncü bir cihan harbinlnin tedafüi bir stratejiye dayanılarak, daha az masraf ve zahmetle idare edilebileceğini tahmin etmişlerdir. Fakat Çinde ufacık Korenin. kara harbi stratejisin! muvaffakiyetle inkişaf ettirdiklerine bakınca, As-yanın, Batı Avrupa tarafından terke-dilen askeri bilgilere sahip çıkması gibi garip bir manzara ile karşılaşılmaktadır.
8on günlere kadar. Kuzey Atlantik İttifakının istikbale matuf plânlan. Rus kuvvetlerinin takriben dörtte biri miktarında olan müttefik batı ordularının. mütaarnzı durdurabileceği tahminine dayanmakta İdi. Diğer bir İfade ile denilebilir kİ, yeni "sihirli silâhlar., la mücehhez bir batı tümeninin dört Sovyet tümenine bedel olduğu zannedilm«?kte idi. Lüzumundan çok fazla nikbin olan bu "dörde karşı bir,, esası, şimdi artık tamamen altüst olmuştur. Bu mütalâa su yolları boyunca tesis edilmiş savunma mevzileri. modern silâhlar ve taktik hava kuvvetlerinin, kuvveti, bir taarruzu durdurabileceği gibi yanlış bir esasa dayanıyordu. Kore harbi bütün bu hayallere birden nihayet verdi.
Amerikan stratejisi İle teçhizat programının yeniden gözden geçirilmesi hususunda en alâka çekici etüdü, u-mumlyetle iyi haber alan "United States News and World Repart,, mecmuası neşretmlştir. Bu etüdde, şu neticelere varılmaktadır:
1 — Büyük bir harpte, mühim mevkii olan atom bombası, mahallî komünist taarruzları karşısında, ancak mahdut bir tesire maliktir. Son seneler zarfında askeri teçhizat bütçesinin en ağır masraf kalemini teşkil eden B 38 ağır bombardıman uçakları. Kore harbinin İlk buhranlı haftalarında harekâta İştirak ettirilmemiştir.
2 — Atom silâhı İmal ve iddlhar etmek için milyarlar sarfolunmuştur. Korede bunların hiç birisi kullanılmamıştır. Halbuki, atom bombasının Rusvaya karşı kullanılması mevzuunda meydana çıkan "misilleme., tehdidi. peykler İçin mevzuubahls değildir. Geçen İlkbaharda, atom bombasının tâblyevl silâh olarak kullanılmasından çok bahsedilmişti. Anlaşılan bu da daha tecrübe safhasında bulunuyor.
3 — Amerikan ordusu mütehassıslarınca. mudası geçmiş bir silâh telâkki ve dağlık arazide, bilhassa tanksavar sllâhlarlyle mücehhez piyadeye karşı kullanılamayacağı iddia edilen tanklar. Kore harbinde ann silâh vasfını iktisap etmişlerdir. Müstakbel harpler
• o
de tankların rolü ve kullanılacak tank tipi, Amerikan Genelkurmayında, yeni etüdlere mevzu olmaya başlamıştır.
4 — Bütçede mütemadiyen ağır kısıntılara uğrayan uçak gemileri, takviye birliklerinin naklinde ve düşmanın çıkarma hareketlerini Önlemekte, eşsiz birer harp vasıtası olduklarını göstermiştir.
5 — Tepkili bomba uçaklarına son beş yıldan beri yatırılan sermayenin verimi çok mahdut olmuştur. Bunların, piyadeye daha müessir yardımlarda bulunacakları tahmin ediliyordu. Fakat çok süratli olmaları dolayı-siyle, pervaneli uçakların, kara birlikleri ile daha iyi işbirliği yaptıkları görüldü.
6 — Tanksavar silâhları, geri tepmeyen toplar, süper bazookalar vo elde mevcut diğer vasıtalar. Amerikan birliklerine beklenilen vuruşma kifayetini temin edememişlerdir. Bunlardan hiç birisi Rusların İmal ettiği tanklara karşı müessir olamamıştır.
7 — Uzun çalışmalardan sonra, bugün artık ıslah edilmiş bir tiple tatbik sahasına konulmuş olan yakın mesafe füzeleri, kütle halinde hücum eden düşman birliklerine karşı, umulan isabet kifayetini temin edememişlerdir. Bu füzelerle mücehhez mermilerin. düşman safları önüne düşerek hem yangın çıkarmak, hem de her istikamette infilâk etmek suretiyle, düşman taarruzunu durduracakları umuluyordu. Halbuki netice hâsıl olmamış ve düşman taarruzu devam etmiştir.
8 — Kara ordusunun, ağır bombardıman uçakları lehine feragat ettiği nakliye uçaklarının. Kore harbinde çok ehemmiyet kespettlklerl. buna mukabil sayılarının çok az olduğu anlaşılmıştır.
9 — Asker nakil İçin lüzumlu tonaj çok az bulunmuştur. Korede cereyan eden harbe süratle ikmal ve malzeme yetiştirebilmek İçin fazla tonaja İhtiyaç vardır.
• •
Kıbrısta çok kıymetli eski eserler bulundu
Lefkoşe 16 (AP) — Kuklla’da, meşhur aşk llâhesi Afrodlt mabedinde yapılan kazılarda, Yunan sanatının ilk çağlarına ait fevkalâde güzel ve renkli bir tablo bulunmuştur.
Bu arada diğer bir çok heykel ve mimari eser de meydana çıkarılmıştır.
Bunlann arasında en mühim eser, bir Sfenks kanadıdır kİ tüylerinin ü-zerindeki mavi, yeşil ve kırmızı renk sanki dün boyanmış gibi parlaklıklarını muhafaza etmektedirler. Mütehassıslar. bunların en eski Yunan sanatını temsil ettiklerini ve Akro-pol’deki meşhur "Bakire” İle boy ölçüşebileceklerini söylemektedirler. Bu buluşlar Afrodit şehrinin bronz çağından sonra devamının bir nişanesi olarak kabul edilmektedir.
Başbakan Attlee acele etmiyor Londrn. 16 (YÎRS) — Başbakan Attlee her iki muhalefet partisinin ısrarına rağmen parlâmentonun 12 eylülden evvel toplantıya çağırılması fikrini reddetmiştir, işçi Partisine göre silâhlanma ve askerî kuvvetleri çoğaltma bahsinde hükümetin İcap eden kanun lâyihalarını hnzırlıyabll-mesi İçin kâfi bir müddete ihtiyaç vardır.
e*
bir iş
Fransızca ve İngilizceden Türkçeye, Türkçeden de İngilizce ve Fraıısızcaya tercüme yupabllen bir erkeğe İhtiyaç vardır. Taliplerin YENİ ISTANIM I„ gazetesi Neşrlyut Müdürlüğüne müracaat etmeleri rica olunur. Telefon: 44756.
Konkurl pikle re girerek olan »ilbaylar bir arada
Ankara konkuripikleri bu sabah başlıyor
Müsabakalara, muhtelif birliklerden gelen 25 süvari subayımız, 35 atla iştirak edecek
• •
Ankara, 16 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — 4 gün devam edecek olan 1950 yılı Ankara Konkurlpiklerlne yarın sabah saat 8 den itibaren başlanacaktır. Bu yılkl Konkurlplkiere Türklyenln muhtelif bölgelerindeki süvari tümenlerinden üçer kişilik ekipler katılacaktır. Bu ekiplerin bineceği 35 at Ankaraya getirilmiştir.
Müsabakalara muhtelif birliklerden gelen 25 süvari iştirak edecektir. Bu süvarilerin arasında dünya binicilik sahasında tanınmış ve 1932 yılından beri yapılan beynelmilel müsabakalara iştirak ederek derece almış subaylar da bulunmaktadır. Müsabakaların birinci günü at terbiyesi, ikinci günü arazi müsabakaları yapılacaktır. Müsabakalarda küçük parkurda en yüksek mania 1,20, en çok genişlik 2.5 metredir ve 13 manla bulunmaktadır.
Diğer taraftan arazi müsabakalarında birinci yol 5 kilometre olup sürat dakikada 220 metre üzerlndendlr. 2 nci kısım yani Stlpl 3 kilometre, dakikada 500 metre ve 8 maniadır.
Üçüncü kısım 10 kilometre yol, dakikada 220 metr« üzerinden gidilecektir.
Dördüncü kısım yani Kros 6 kilometre yol, dakikada 450 metre üzerinden.
Beşinci kısım da 2 kilometre 333 metre üzerlndendlr. Bütün bu müsabakaların parkuru ceman 26 kilometredir.
Üçüncü günkü müsabakalar İse 12 mania, 13 atlayış üzerinden tertiplenmiştir. Bu müsabakalarda maniaların en çok yüksekliği 1,10 metre, en çok genişliği de 2,5 metredir.
Müsabakalar neticesinde tasnif yapılacak ve tasnifte derece alan 1, 2,
3. 4 üncülere hediyeler verilecektir.
YENİ İSTANBUL da şehrimizde yapılan konkurlplkiere koyduğu Rrüzel
Nehru ile Çan-Kay-Şek arasında bir mukayese
New-York Post, bunlardan birinin tercih edUmesi gerektiğini yazıyor
New-York 16 (YÎRS) — New-York Post gazetesi bir başmakalesinde A-merikanın ya Pandit Nehruyu yahut Çan-Kay-Şek'i tercih etmesi lâzım geldiğini söyledikten sonra birincinin demokrat dünyayı temsil ettiğini ve ayrıca komünizme karşı en büyük mukavemet hareketinin başında bulunduğunu. diğerinin İse bizzat kendi milletinin itimadını kaybetmiş bulunduğunu ve Amerikada sadece Dazı İnfiratçı mahfiller tarafından desteklendiğini yazmaktadır.
Buna mukabil muharrir Ludwell Denny tamamlyle aksi bir mütalâada bulunarak Nehru’nun her nedense Stalinin işine yarar teklifler yapmakta olduğunu, nitekim Birleşmiş Milletlerin meşhur kararı üzerine ortaya atmış okluğu fikirleri kaleme almış olsa bizzat Stalinin daha iyi ifade edememiş olacağını tebarüz ettirmektedir.
Kızılların cebrî
çalıştırma usulü
Sovyet ceza kanunu »cebrî çalıştırmayı» en esaslı tenkil yolu telâkki ediyor
Cenevre. 16 A.A. (LPS) — Ingiltere Hükümeti dün, Sovyet Rusyada ve peyk devletlerde kulanılmakta olan cebri çalıştırma sistemi hakkında tamamlayıcı deliller elde ettiğini ve hu delilleri havi vesaiki Cenevre’deki Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi delegelerinin emrine verdiğini bildirmiştir.
Dün Cenevre’de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında konuşnn İngiliz delegesi Mr. Corley Smith şöyle demiştir:
"Ingiliz Hükümeti her ne kadar evvelce konseye sunulmuş olan vesikalardaki delillere İnanmamak arzusunda İdi İse de Sovyet kaynaklarından elde edilen vesikalar üzerlndo yapılan araştırmalar bu delillerin doğru olduğunu göstermiştir. Bundan başka Sovyet Hükümeti evvelki delillerin doğru olmadığını da bildirmemiştir.
1935 senesinde Sovyet Devlet Matbaası tarafından neşredilen büyük Sovyet ansiklopedisinin 29. cildinde, Sovyetler Birliğinde elân carî olan cebrî çalıştırma sistemi hakkında teferruatlı İzahat verilmekte ve şöyle denilmektedir: "Rusya Sosyalist rejimi kabul edellden beri, ıslâh edici çalıştırmalarda zecri tedbirlerin kullanılması İmkânı Ölçülmlyecek derecede artmıştır.,,
Diğer taraftan Sovyet Ceza Kanununda "cebri çalıştırma,, tenkil tedbirlerinin en esaslılarından biri olarak telâkki edilmektedir. Diğer Sovyet kanunları da Sovyet gizil polisine, bir kimseyi adalet makamları önünde yargılanmadan "İdarî sebeplerle sürgüne gönderme,, yetkisini vermektedir. Sovyet Ceza Kanununun 58 ve 59 uncu maddelerinde zlkrolunun bazı suçlar da, hiçbir medenî memlekette suç addolunmaz ve cezaya da tâbi tutulamaz Meselâ bir asker kaçağının ailesi efradı, masum ve asker kaçağının hareketinden bihaber olsalar dahi, Sovyet Ceza Kanunu mucibince
bir kupanın eşini Ankara konkurhipiklerine koymuştur.
Geçen konkurlpiklerde gazetemizin ortaya koyduğu "YENİ İSTANBUL" kupasını kazansın Binbaşı Eyüp öncü do Ankara konkurlpiklerlne iştirak etmektedir.
Bombalanarak harap olan otomobillerini alevler İçinde terkeden İki Amerikalı er Strasbourg dönüşü F ran s ad a Nancy şehrinde bir konuşma yapan Churchlll. meşhur V zafer işaretiyle halkı selâmlıyor
Rusyada 3 milyon Türk mecburi kampa sürüldü
Ayrıca 1948 yılında on milyon kişinin Sibiryaya sürülmüş olduğu iddia ediliyor
Cenevre 16 A.A. (United Press) — Birleşmiş Milletler İktisadî ve Sosyal Konseyindeki İngiltere murahhası Corley Smith, Sovyet Rusyada 13 milyon köle işçi bulunduğunu bildirmiş ve Birleşik Amerika murahhası Walter Rotschlng ise hür dünya milletlerini bu zalim ve gayri İnsanî sisteme karşı müştereken harekete geçmeğe davet etmiştir.
İngiltere murahhası Sovyet Rus-yanın son üç sene zarfında Güney Rusyadaki Türk câmialarmdan üç milyon kişiyi mecburî çalışma kamplarına sürdüğünü açıklamıştır.
Corley Smith bundan başka 1918 yılında on milyon kişinin Sibiryava
aynı derecede «uçlu sayılırlar, dan başka mevzuatı arasında suçluları veya mistiklere., karşı rılmış kanunlar da vardır.
Doğu Avrupada Sovyet peyk devletlerinde tatbik edilen cebri çalıştırma sistemleri arasında en az şiddetlisi o-lan Çekoslovak «İstemine gelince, bu sistemde de İnsan hak ve hürriyetleri hiçe sayılmaktadır.
Bun-"Din Çika-
merkezi menfaatine Boston Senfoni Orkestrası tarafından verilen yıllık konserde eski Cumhurbaşkanı Roosevclt’ln zevcesi Eieuııor Bouscvelt şarkı söylerken
Korkunç zelzele nasıl cereyan etti?
Muazzam yer kaymalarının olduğu bildiriliyor. Henüz tamamlayıcı malûmat alınmış değildir
Yenl-Delhi, 18 (YÎRS) — Dünyanın çatısı tâbir olunan Tibet'in doğusu, bildirilen millisiz şiddetteki bir sarsıntının merkezi olduğu anlaşılmıştır. Serpintiler gayet şiddetli olarak Bur-ma'nın kuzeyinde bir çok köyleri ve kasabaları olduğu giol yere sermiş, dayanabilen bir kaç bina olmuşsa da bunlardun da hayır kalmamış ve insanlar büyiük bir korku İçinde kaçışarak yersiz yurtsuz kalmıştır. Harap olan ve kendilerinden haber alınabilen belli başlı köyler Asam eyaletinde bulunmaktadır.
Mevcut münakalât ve muhabere vasıtaları bu havalide tamamen İşlemez bir bale gelmiştir.
Tibet’e yakın mıntakalardan verilen haberlere göre, muazzam yer kaymaları olmuştur. Asam eyaletinin Tey-pur şehrinde 8 sarsıntı neticesinde binalar tekerlenerek ve temellerinden koparak yuvarlanmış yahut çökmüştür.
Bu zelzelenin bazı Çin eyaletlerinde de aynı büyük tahribatı yapmış olması lâzımdır. Fakat hiç bir yerden henüz tamamlayıcı tafsilât alınmış değildir. Hindistan kısmında büyük can kaybından şimdilik şikâyet yoktur. Hükümet yardım yetiştirmektedir.
ve diğer bölgelerdeki çalışma kamplarına aevkedildlklerinl belirtmiştir.
Amerikan murahhası Rotschlng askeri tecavüze karşı koyma çarelerini bulan Birleşmiş Milletlerin şahıslara karşı girişilen tecavüz hareketlerini de önlemesi gerektiğini beyan etmiştir.
Parlsin meşhur
kadın terzisi
Schiaparelli
tevkif edildi
Çalındığını İddia ettiği elmaslar terzinin üzerinde bulundu
Nice, 16 (YÎRS) — Parlsin meşhur kadın terzisi Bayan Sciaparelll Tununa gitmek üzere uçağa bineceği sırada tevkif edilmiştir. Üzerinde bulunan mücevheratın, çalındığını iddia ettiği şeyler olduğu tosbit edilmiştir. Kendisi bu şikâyeti 5-6 ağustos akşamı "Le Roc„ villâsında verilen bir suareden sonra yapmıştı. Halbuki o akşamki hırsızlığın hakikî kurbanı Brezilyalı Bayan İrene de Hceren İdi.
Bu böyle olduğu halde, Bayan Schla-parellt'nln üzerinde çalındığını İddia ettiği mücevherlerin bulunmuş olması, tevkif hâdisesini büsbütün heyecanlı bir mesele hallno koymuştur.
YUNANİSTAN siyasî adamları arasında pek mühim bir mevki tutmakta olan B. G. Kaslmatis bugünlerde misafirimiz bulunmaktadır. B. Ka-simatls Yunan Millet Meclisinde Ati-nayı temsil ve Dışişleri Komisyonuna başkanlık ettiği gibi Atina Üniversitesinde Medeni Hukuk Profesörüdür. Birkaç kere Maliye Bakanlığı, İktisat, Adalet ve Basın Bakanlığı etmiştir. Maslfirimlz. Strasbourgdaki Avrupa Meclisinde Yunanlstanı temsil eylemekte olup geçen sene bu meclisin Ticaret Komisyonu Başkanlığında da bulunmuştur.
Henüz genç olan B. Kaslmatls'in, gelecek Yunan kabinelerinde mühim Bakanlıklar İşgal edeceği şüphesizdir. Diğer taraftan Türkiyeyi gayet İyi tanır ve memleketimize sık sık gelerek uzun zaman İkamet eder. Bugünlerde, Türk ricalleriyle görüşmüş olduğu gibi pek yakında Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü tarafından kabul edilmesi ihtimali de vardır.
Bu itibarla, milletlerarası vaziyetin buhranlı bir devresinde misafirimizin Türkiyeyi doğrudan doğruya ilgilendiren meseleler hakkmdakl görüşlerini öğrenmekte fayda bulunacağı şüphesizdi. B. Kaalmatis, kendisine tevcih ettiğimiz suallere cevap vermek lût-funda bulunmuştur. Kendisi ile vu-kubulan görüşmemizi aynen naklediyoruz:
• •
A
8 — General Plastlras, arkadaşlarımızdan birine bazı beyanatta bulundu. Bu beyanatın ışığı İle siz, Türk -Yunan münasebetlerinin âtisini nasıl görmektesin iz T
. C — Türk - Yunan münasebetleri I İki milletin hayatî menfaatleri üzerine kurulmuş bulunuyor. Devlet adamlarının beyanatı, ne kadar iyimser o-lursa olsun bu vakıaya hiç bir şey ilâve etmez. Bu sebeple tumturaklı sözlerden kaçınıp mümkünse esaslı ifller görmeliyiz fikrindeyim. Türk -Yunan dostluğunun amelî iğler safhasına girmesi zamanı çoktan geldi. A-tatürk ve Venizelosun gerçekçi siyasetini her İki taraflı olarak ele almalı ve hem dünya sulbünü, hem milletlerimizin hürriyet ve İstiklâlini tehdit eden tehlike karşısında toplanmalıyız Hattâ geç kaldığımızdan korktuğumu da itiraf ederim. Parlste Köprülü ve Menemencioğlu İle vukubulan görüşmelerinden bahsederken Yunan Başbakanının ne demek istediğini bilmiyorum. Yunan Meclisi bundan haberdar edilmedi; bu itibarla müzakereler cereyan ettiyse bile bunların büyük bir ehemmiyet taşıyıp taşımadıklarını pek bilemem. Fakat Yunanistanda hepimiz, menfaatleri o kadar uygun o-lan milletlerimiz arasında hakikî bir yakınlık ve sıkı bir İşbirliği dilemekteyiz Gazetelerde bazı nahoş yazılar çıkabilirse de bunların kati’yyen e-hemmlyetl olmadığını biliyoruz Basın hürriyeti demokrasi için o kadar kıymetli bir nimettir ki, onun kötü taraflarını da hiddet etmeden hoş görmek iktiza edor.
S — Türklyenln Atlantik Andlaş-masına girmek istemesi ve bu husustaki teşebbüsü karşısında Yunanista-nın vaziyeti nedir?
C — Yunanistanda çoktan beri hemen hepimiz Atlantik Andlaşması taraftarıyız. Gelecek harpte tarafsızlığın mümkün olamıyacağı hakikatini anlamış bulunuyoruz. Biz tarafsız kalmak İsteriz; fakat bizim istememiz kâfi gelmez. Başkalarının da tarafsızlığımıza riayet etmeleri lâzım, îkinci Dünya Harbi bir Avrupa harbi olduğu için Türkiye masun kalabildi; fakat üçüncüsü hem Avrupa hem Asya harbi olacak. Aklımızın erdiği ikinci hakikat de şudur: Mevziî harplerden bizi ancak umumî harp korkusu kurtarabilecek. Bu İtibarla mevziî harpten kaçınmak için harbi umumileştirme tehdidi İle korunma çaresini bulmalıdır. Bu "tehdit silâhı" ise Atlantik Andlaşmasıdır.
O
S — Atnnllik Andlaşması devletlerinin Türkiye İle Yunanlstanı teşkilâtlarına kabule Amade olduklarını sanıyor musunuz?
C — Müşkülâtın pek muazzam olduğunu kabul etmeli. Geçen seneye kadar bu güçlükler, çete harbi dolayısly-le harp tehlikesi göstermesinden İleri geliyordu.Şimdi tehlike mevzi değiştirmiş bulunmakta: Türkiye kabul edilirse Iran da kabul edilmek Istiyecek-tlr; devletleri düşündüren bir nokta da. Türklyenln yalnız bir Avrupa tecavüzü değil, bir Asya tecavüzü tehdidi altında kalması korkusudur. Atlantik Andlaşması milletleri, hürriyet cephesi çözülmeğe başlarsa herkesin ölüme mahkûm olacağını henüz anlamadılar. Onlara menfaatlerinin neden ibaret bulunduğunu göstermek bize düşer. Bunun için de birlikte hareket etmek, gayretlerimizi samimî surette birleştirmek lâzım.
D
S — Türkiye ile Yunanistan kabul edilmedikleri takdirde "Akdeniz And-laşması" gibi bir şekil bugün işe yarar mı?
C — Akdeniz veya Doğu Andlaş-ması, bildiğiniz gibi, Türkiye ile Yu-nanlstanın Atlantik /Vndlaşması dışında kalmasına karşı bir çare diye düşünülmüştü. Dünya barışı bir kül teşkil etmekle beraber maalesef, bölge müdafaa teşkilâtının da coğrafî hudutları bulunduğu bir hakikattir. Birleşik Devletler. İngiltere ve Fran-sadan mürekkep olan Batı medeniyetinin bugünkü mahiyeti dolayıslyle Atlantik Andlaşması "âlemşümul" bir andlaşma sayılabilir. Akdeniz veya Doğu Aandlaşma ya bir Avrupa, yahut da bir Asyan Andlaşması olmalı. Avrupa andlaşması olursa Türkiye He Yunanlstana İnhisar eder, ve Atlantik Andlaşmasının İhtiva ettiği teminatı taşımaksızın o andlaşmanın bir İlâvesi olur. O halde, hayali hakikat sanmak doğru mudur? Zira umumi bir harbe girmemek maksadlyle sadece bir Türk - Yunan ittifakı kurmaya kalkışacak bir adam çıkmıya-cağını sanırım. Arkadaşlarınızdan biri, General Plastlrosa böyle bir fikir atfeder gibi görünüyor Fakat bunda bir yanlış anlama bulunduğuna eminim. Diğer taraftan Akdeniz Andlaş-ması bir Asya Andlaşması olursa Yunanlstanın bunda İşi yoktur.
E
S — îkl yüz elli bin Bulgaristan Türkünün Türklyeye sevkı hakkmda-kl Bulgar notasına dair düşünceniz nedir?
C — Muhakkaktır kİ, Türkiye “softuk harp" sahasına tamamen girmiş oluyor. Bulgaristan Türklerinin o memleketten çıkarılması soğuk harbin şekillerinden biridir. Bunun bittabi bir çok mahzuru var; Türklyeye çırılçıplak gelmeleri muhtemel bulunan bu zavallılara acımamak elde değildir. Maalesef, sözde medeni asrımı-1
zın âdetleri halk kütlelerinin toplu bir halde memleket değiştirmeğe mahkûm edilmelerine müsaade ediyor ve bütün beşeriyet içinde bu gibi şeyler bir vicdan meselesi bile sayılmıyor. Buna benzer muhaceretler, ikinci Harpten sonra Polonyada ve Alman» yada oldu. Bir taraftan çocuklarımın kaçırırlar, öte taraftan zavallı adamları kovarlar, ve harp korkusiyle eli ayağı kesilmiş milletler itiraza bile cesaret edemezler.
F
S — Yunan - Yugoslav münasebet» lerinln tabii bir hale getirilmesi etrafındaki müzakereler ne merkezde? A-tlna İle Belgrad arasındaki gerginliğin hafiflediği bildiriliyor- Arzu edU len anlaşmaya doğru kat’î bir adım atılması umulabllir mi?
C — Yunan - Yugoslav İşlerinin aldığı son şekilde Yunanlstanın lun'u taksiri yoktur. Belgrad başlangıçta iyi niyet gösterdi; fakat sonra, birdenbire, bir Makedonya meselesi açtı. Bu da. Yugoslavların şark İle garp arasında henüz karar veremediklerini gösterir. Pariste çıkan "Le Monde" gazetesinin geçenlerde yazdığı gibi "Harp çıktığı takdirde Yugoslavyanm nasıl bir vaziyet alacağını kimse bilemez." Mukavemet devrinde komünistlerle yanynna bulunan blzler, her komünistin son dakikada bir "vicdan meselesi" İle karşılaştığını ve onun şarka doğu, şark tarafına meylettiğini de bilmekteyiz.
îşln tekrar ele alındığını duyuyoruz. Ancak bizim için iki türlü prensip meselesi var: ilkönce, Makedonya meselesi diye bir şey mevcut değildir, ikinci olarak da Yugoslavya ile münasebetlerimizin tabii bir hale gelmesi Rusyaya karşı gayri dostane bir hareket teşkil etmez. Yani, münasebetlerin tabiî hale gelmesinden bahsederken yalnız bunu kasdediyoruz, başka bir şey kaydetmiyoruz demektir.
G
8 — Seçimden beş ay sonra Yunar nlstanda siyasi vaziyetin ne olduğunu söyler misiniz? Atina Hükümetini endişeye düşürecek yeni ve gizli bir komünist tehdidi var mı sahiden?
C — Mart seçimleri neticeleri memlekette bir partinin yahut birleşmiş birkaç partinin kuvvetli bir ekseriyet edinmesine fırsat vermedi. Bu yüzdendir ki, memleket menfaatleri aleyhine olarak hükümet İstikrarsızlığı hâsıl olmuştur. Bugünkü hükümetin dayandığı ve esas itibariyle en uygun olduğu şüphesiz bulunan parti birleşmesi fiiliyatta milletin büyük dâvalar rina hâkim olamadığı gibi sözlerini de tutamadı. Bunun neticesi de. bizi nihayet bir değişikliğe sevkedecek o-lan bir dağılma ve çözülme hâdisesidir. Değişiklik, şimdiki birleşmenin daha gerçekçi esaslar üzerine yeniden kurulması mı olacak, yahut başka ve yeni bir şekil mİ alacak? Ne derlerse desinler, parlâmento rejimi bir çok hal çareleri bulmağa müsaittir. Gizil bir partinin doğuracağı komünist tehlikesine gelince, ben İnanmıyorum. Benim korktuğum, sefalettir. Bu da her memleket İçin varittir. En korkunç düşman, silâhla mukavemet edebilecek olan komünistlik değil de, gerçekçi bir İktisadi siyaset ve terakkiperver bir İçtimaî siyasetle başa çı-kılabilecr.k olan kütle sefaletidir ki. bu da. her zaman müracaat edJIml-yen bir çare.
SELİM SABİT
1
1
L
Izmirde henüz seçim neticeleri alınamadı
Dün, tasnifi biten bölgelerin neticelerine göre, ekseriyeti D. P. adayları kazandı
a:’ i
İzmir, 16 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Merkez Seçim Kurulu muhtar seçimlerinin tasnif işini bitl-rememlştlr. Tasnifi biten KArşıyaka-da D.P. 8 mahalleyi de kazanmış C.H. P. başlı başına hiç bir mahallede ka-zanamamıştır. Karşıyakantn 5 köyünde D.P. iki köyünde C.H.P. kazanmıştır.
Bornova merkezinde D.P. kazandığı gibi Bornovanın 12 köyünde D.P., 2 köyünde C.H.P. kazanmıştır. Buca-nın 4 mahallesinde D.P., 2 mahallesinde C.H.P., Bucanın 1 köyünde D.P., üç köyünde C.H.P. kazanmıştır. Şeydi köyünde 4 mahalleyi D.P kazanmıştır. Torbalı merkezinde D.P. kazandığı gibi 20 köyde de neticeleri elde etmiştir. Torbalının 18 köyünde ise C.H.P. kazanmıştır.
Urlnnın 12 köyünde D.P., 10 köyün-C.H.P.» Kuşadasının 6 köyünde D. 2 köyünde CH P. kazanmıştır.
de P..
t
Erzurum Milletvekili Eyüp Sabri Akyol’un dün saat 19.15 te vefatını teessürle öğrendik.
Abidei Hürriyette yapılacak bir merasimi müteakip defnedilecek olan merhumun certaze merasimine Cumhurbaşkanımız da İştirak edecektir.
Eyüp Sabri Akyol merhum 1878 d« Ohri’de doğmuştur. 1312 d* Harbîye-don mezun olmuştur, ittihat ve Terakkiyi kuranlardandır.
Eyüp Sabri Hareket Oıdusu İle îs-tanbula gelmiş vo bilâhare ittihat ve Terakkinin Kâtibi Umumiliğinde bulunmuştur. 4 sene müddetle Maltava sürgün edilen mumaileyh avdette istiklâl Mahkemelerinde çalışmış ve İlk Meclisten itibaren de muhtelif zamanlarda Erzurum. Eskişehir ve Çorum milletvekilliklerinde bulunmuştur.
Kederli ailesine başsağlığı dllerta
r
-----
TAHSİL KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza İştirak İçin a-şağıdakl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-labllocekslnlz.
Tafsilâtını hor pazar günkü (YENİ İST.ANBÜL) da arayınız.
1 eni İstanbul'un
KUPONU
Sayfa 4
Y E N î İSTANBUL
17 Ağustos 1950
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
Muharrirlerin soyadı alfabe aıraal.vle her gün bir tanesi neşrolunacaktır.
Ş E F i K A
F. Başak
'★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★ Yıldızlar konuşuyor ★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★*
İntanın talih ve mukadderatı üzerinde yıldızların büyük bir rol oynamakta olduğunu İddia edenler ve buna İnananlar çoktur. Bu telâkki ve bilgiye göre her İnim muayyen bir yıldız altında doğar, dünyaya geldiği yerde ve anda ba|i üstünde bulunan bu yıldızın bütün hayatı boyunca derin tetirleri altında bulunur. Bir klmtenln kendi yıldızına göre bir haftalık, İki haftalık, bir aylık veya bütün ömrü İçin mukadderatını tâyin ve tosbit etmeğe, oroskopunu yap-tıak, etki tabirle, “zaylçetlnl tanzim etmek,, denir.
Gazetemiz karilerine muayyen zamanlarda bu hizmeti yapacaktır. Doğduğunuz nyı İlk sütunda arayınız, aşağıdaki İşaretlere bakınız, onların ifade ettiği
Ölümünün 100 üncü yıldönümü münasebetiyle
HONORE DE BALZAC
(17 ağustos 1850 ■ 17 ağustos 1950 )
Yazan: Rpfia Cuman^In
j/ÖRFEZDE, kasabadan epey uzak-ta, arkasını. İçinde btn bir av hayvanının kaynaştığı dik yamaçtaki ormana vermiş bir bahçe evimiz vardı, önünde çakılların tuzlu bu ile yıkandığı alçak bir sahil uzanırdı.
Orada, bazan nida bir defa bile kullanılmayan ahşap odun iskelesinde, sıcaktan tahtaların birbirinden ayrıldığı ve paslı çivilerin alev gtbl kızdığı yaz öğlelerinde, alttaki suyun yeşil gölgeli, durgun ve yumuşak vasatında kefallar uyurdu.
Güneşin Marmara tarafına indiği yaz akşamlarında, burası bir cennetti. Evlerine dönen köylülerin yorgun ve yanık sesle şarkı söyledikleri, tarla kuşlarının, sığırcık ve serçelerin ötmelerini kestikleri, saksağanların kuyruklarını sallaya sallaya ağaçtan ağaca seksek oynadıkları o saatlerde rutubetli bir serinliği, karabataklar sahile taşır ve havada günün sıcak buğusu ince bir sis gibi yavaş yavaş batıya doğru y Üzerdi.
İskelenin hemen yanında, ihtiyar ceviz ağaçlarının altında metıûk bir yogurthane binası vardı. Bakımsızlıkla, zaman onu çabuk öldürmüşlerdi.
işte Şeflka bu harap ve ahşap yo-ğurtJıanenln ötesinde, deniz kenarında tek odadan ibaret küçük bir kulübede yapayalnız oturuyordu. Askerde ona hiç hayrı dokunmamış bir oğlu var derlerdi. Yıllarca evvel onu terketmiş ve aramamış bir oğul.. Başka hiç kimsesi yoktu.
★
Şeflka zararsız bir deli İdi. Yalnız müthiş bir para hırsı ile dileniyordu. Her gün erkenden aynı merhamet avlayan pozlarını takınarak ta bir saat uzaktaki kasabaya kadar gidiyor, çarşı camisinin kapısında, meyhanelerin önünde, çektirmelere zeytin ve meyva yüklenen iskelede büzülerek şekilsiz bir karaltı halinde oturuyor, boynunu bir yana eğiyor ve kuru parmaklarını birleştirerek kemikli avucunu herkese, a-ma herkese açıyordu.
Akşamları, bahçeler arasında söylenen yorgun şarkılar uzaklaşırken o. yırtık elbiseleri zarif vücudünden sarkmış, torbasına her şeyi, çıkınına şehrin ufak paralarını doldurmuş o-larak geri dönerdi. Feyzi 1le beraber çok kere aynı yerde, hemen aynı şekilde ona raslardjk. Ağır yükünün altında terlemiş, kazancından gözlerinin içi pırıl pırıl bize yaklaşır: “Çocuklar... derdi. Ne olur gelin şunları sayalım”. Neden bilmem bana pek fazla itimadı vardı. Yağlı ve simsiyah para torbasını çeşmenin yanında, patikanın kenarına döker ve hep beraber yanma çömelir-dik. Ne okuması yazması vardı, ne de para saymadan anlıyordu. Yirmi-beşlik öbekler halinde parayı dizişimize ve toplayışımıza bakardı. Sayar, sayar, sayardık. O kadar fazla topluyordu ki, bazan dört beş küo İle dönerdi. Bitirlnclye kadar saatler geçer, hava kararırdı. Bu İş bizim de biraz hoşumuza gidiyordu.
Sürlyle tavuğu vardı. Mısır tarlalarında. zeytinliklerde bağlar arasında başıboş dolaşan ve çimlenen bu anaç mahlûklar her gün yumurtlarlardı. Şefika, bu kadar ahbap olmamıza rağmen, onlardan bir tane bile bize koklatmıyordu. Bir gün köpeğimi, bir yumurtasını çaldı diye az kaldı öldürecekti. Beline bir taş savurdu ve hayvan günlerce topalladı.
Hasis ve hain idi. Eu kanaate varmıştık. öğleleri şehirde ne yediğini bilmiyorduk. Fakat akşam yemeği ya bir kaşık çorba veya bir yumurta idi. Halbuki o kadar zayıf idi, o kadar beslenmeye ihtiyacı vardı kİ. Dilenerek kazandığı ve bizim her akşam sayarak torbaladığımız paralarını harcamaya kıyamıyordu. Onları ne yaptığım bir türlü keşfedemedik. Muhakkak gömüyordu. Gömüyordu amma nereye? Gündüzleri şüphelendiğimiz yerleri, her zaman oturduğu bodur dişbudak ağacının dibini, yogurthanenln içini aradık bulamadık. Merakımız müthişti ve bizi rahatsız ediyordu. Bazan da gözetlerdik. Fakat o çok kurnaz bir av hayvanı kadar hassastı. Kokumuzu alıyordu.
Perşembe günleri, o hafta biriktirdiği yumurtalarını iki büyük sepete doldurur ve siyah yeldirmesinin altında saklıyarak, erkenden götürür kasabanın pazarında satardı. Onların parası, her gün akşama kadar dilenerek topladıkları kİ biz onların miktarını biliyorduk, ortalama üç lirayı geçiyordu. Bu bir servetti. Fakat bir mezbelede yatıyor ve hiç bir şey yemiyordu. Yatağı, içine ot doldurulmuş çuvaldandı. Leş gibi bir yastığı, üstünde yamadan başka bir şey görünmeyen bir yorganı vardı ve dalma, ihmal edilmiş, hasta bir vücudun kokusunu saklıyordu.
Ben: “Şefika, şu kulübene bir şeyler olsana, diyordum. O kadar kazanıyorsun”. O zaman bize hain hain bakıyordu. İdeden bilmem böyle zamanlarda hiç konuşmazdı.
Yalnız akşamları çeşme başında ve
Dünya Hikâye
Müsabak
Amerikada tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini Üzerine alan gazetemiz, teşkil ettiği büyük jürinin kararlyle “Sam Amca,, ve “Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerini yaptırmış ve Amerikaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye içinde jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de sıra İle her gün bu sahifede okuyucularımıza sunuyoruz.
yine gözlerini içi pırıl pırıl; “Ev-lâflarım diyordu, gelin şunları bir sayalım”. ★
Kurak geçen yazın erken kavurduğu ceviz yaprakları, yavaş yavaş dökülmeye başladılar. Güz, soğuk bir rüzgârın sonunda, sicim gibi bir yağmurla çıkageldi. Patikalar vıcık vıcık çamur oldu. Ve bahçe aralarındaki arklar, üstünde kuru yaprakların yüzdüğü bulanık sularla doldular. İşte o günlerde Feyziyi askere çağırdılar. Şevkten bir gün evvel bize uğradı. Yosunların soğuk kumlara vurduğu sahilde, ormanda, ıslak böğürtlenlerin üstümüzü ıslattığı dnr bahçe yollarında dolaştık. Gün bitiyor ve geç kalan incirleri, büyük yapraklarının arasında, ufka inen güneşin son ışıklan olduruyordu. Etrafta, yakındaki bir köyün akşam ezanını okuyan müezzinin tatlı sesi vardı. Ayaklarımız bizi —her halde arzularımıza uyarak— Şefikanın kulübesine kadar götürdü. Onu, karanlık odasında küllenmiş mangalının başında bulduk. Açık kapıdan süzülen akşam karanlığında bize tuhaf tuhaf baktı. Tanımamıştı. Gözlerini kırpıştırdı, yüzü kızardı ve sonra hatırladı. Doğrulmak istedi. Dizlerinin yorganını çekmişti. “Aman Şefika dedim. Sakın bizim için rahatsız olma. Biz hemen gideceğiz”. Kulübe laracıktı. Yarısını, çuvaldan yapılmış yatak kaplamıştı. Havasında ağır bir koku sallanıyordu. İlâve ettim: “Feyzi yarın askere gidiyor da sana Allaha ısmarladığa geldi.** Birden fersiz gözlerine bir berraklık ve yanaklarına kan geldi. Böyle bir ayrılıkta hatırlanmış olmak, onu heyecanlandırmıştı. Tekrar kalkmak İstedi, fakat yapamadı. Karanlıkta bir sivrisinek vızıltısını andıran sesle: “Çocuklarım, bacaklarım çok fena dedi. Artık bugün beni bıraktılar sanırım. Zor yürüyorlar”.
Ayaklarının yorgandan dışarı kalan kısınılan adam akıllı şiş görünüyordu. içimiz bulandı. Kendimizi, Şefikanın izbe kulübesinden temiz sonbahar akşamına zor attık.
R .. ★
Ertesi gün akşam üzeri şosaya, Feyziyi uğurlamaya çıktık. O, çakı gibi giyinmiş ve beyaz keten torbasını sırtlamıştı. Bütün aile ve u-zak köyden iki amca hep oradaydık.
En yakını bir kilometre ilerde su değirmeninde ve çlflikte oturan iki komşumuz da gelmişlerdi. Şnsa kenarına, yana devrilmiş bir ceviz a-ğacının gövdesine sıralandık. Güney tarafından, sık ormana çıkan keçi yolunun şosa ile birleştiği dönemeçten görünecek otobüsü bekliyorduk. Toprakta taze çimenler bitiyordu. Hava, ertesi gün için lodosu müjdeleyen kızıl bulutlarla yer yer kaplıydı. Durgun bir sonbahar ahşamı bizim İçin kederli bir geceyi getiriyordu. Feyzi, hür ve serazat dolaştığı kırlardan, doğup büyüdüğü bu topraktan ve baba evinden ayrılmanın hüznü içinde otobüsün geleceği tarafa bakıyordu. Amcalar kendi ilk askerliklerini hatırlıyorlardı. Bir gidilince bir daha dönülmeyen, Yemene, Fizana, Tarabluslara uzanan askerliklerini, ihtiyar komşu sol kolunu sıvamış gösteriyor, sol böğrünü İşaret ediyordu: “Buralarda diyordu, moskofun hediyeleri var. Onların pek pahalı Ödediği Ucuz hediyeler”. Sonra kafasını yana sallıya-rak gülüyordu.
O sırada sahil tarafından, harap yoğurthaneden gelen dikenli dar patikadan ayaklarını sürükliyerek Şefika göründü. Elinde bir şeyler vardı. Siyah bir hayalet gibi idi. fiti tarafa sallanarak mütereddit ilerliyordu. Birden ayağı kaydı ve tek kolu Üzerine düştü. Diğer elinde İhtimamla tuttuğu bir şeyi yere değdirmeden tekrar doğrulmaya uğraştı. Ben koştum, kaldırdım. Kolları çok zayıflamıştı ve avuçları ateşliydi. ”Ne o Şefika dedim, akşam akşam kasabaya mı?”. Sorumu duymamış gibiydi. Hiç ses çıkarmadı, bulutlu nazarlarla ceviz kütüğünün üstünde-kilere baktı. Çok hafif bir sesle söylendi: “Feyzi gitti mi?”, “Şimdi gidiyor, otobüs bekliyoruz” dedim. “Onu yolcu etmeye geldim, yetlşemiyeee-ğim diye çok korktum... yoğurthaneden buraya kadar belki bir saatte gelebildim,..’ Sıksık soluyordu.Kalabalığa doğru ilerledi. Ceviz kütüğünün ucuna çöktü. Feyziyi bir el işaretiyle yanma çağırdı. Temiz bir beze sardı bir paketi ona uzattı. Zor duyulan, kâh hafifleyip, kâh şiddetlenen bir sesle; “Al oğlum diyordu... bunu yolluk yap... Şefikanın kusuruna bakma... hastayım, yoksa seni bu kadar şeyle askere yollamazdım.” Aynı hafif duyulan sesiyle devanı ediyordu: “Gittiğin yeri bilmem belki yakındır, belki uzaktır amma askerliktir... onu bilirim” sesi daha inceldi: “Belki benim Mustafama da raflarsın,., sorarsa annen İyidir dersin.” .
.A İni terlemlçtl. Soluk yanaklarına İnce birer yol halinde yaşlar akıyor, dudaklarının hafif tüylü kenarları ise gülüyordu...
Akşamın iyice buğuladığı yolun dönemecinde çamurlukları tıkırdayan Karamürsel otobüsü gözüktü. Ben, Şefikanın çıkınını Feyzinin torbasına yerleştirirken baktım: iki söğüş tavuk ve ylrmj ylrmlbeş pişmiş yumurta.
Cimri kadın Feyzi İçin, gözü gibi sevdiği tavuklarından ikisine ve bir sürü yumurtaya kıymıjtı. Bu beni hayretle düşündürdü.
★
Feyzi gittikten sonra günlerce yağmur yağdı. Kış. bahçe kapısını çalıyor, hoyrat elli bir rüzgâr ağaçlan soyuyordu. Artık çamurlu toprağın üstünde sapsan yapraklar vardı ve yabani ördekler, İlerdeki su birikintilerine inmlye başladılar.
Bir akşam talihsiz bir avdan dönüyordum. Harap yoğurthanenin yanından geçerken köpeğim, Şefikanın tavuklarını kovaladı. Hayvanlar kısa kanatlarını açarak çalıların arka-
sına kaçtılar. Küçük kulübenin kapısı aralıktı. Yanaştım ve İttim. î-çerden burnuma yine fena bir koku geldi. Şeflka, katı yatağında yatıyordu. Hafifçe seslendim, cevap vermedi. Damağımda acımsı bir tatla içeri girdim. Sönük mangalın yanına uzanmış elini tuttum. Buz gibi İdi. Zavallı çoktan ölmüştü. Ayaklarının şişi inmişti. Açık kalan ağzının kenarında bir İki karınca dolaşıyordu. Haşerat ne kadar sabırsızdır, içimden: “Paralarını yiyemoden gittin, Şefika” dedim.
Yastığının altından kaymış ve a-çılmış bir torba vardı, içinden, postaya yatırılmış paraların bir sürü makbuzu sarkıyordu. Birer birer çektim ve okudum: “Diyarıbakırda asker! posta 1778 erlerinden sevgili oğlum Mustafa Yanık'a” yollanan para yerinde rakamla ve yazı ile “elli İki lira” yazıyordu. Zavallı kadıncağızın en mahrem şeyi olan bu makbuzların hepsine üzülerek ve teker teker baktım. Para miktarları değişikti. Kiminde kırkbeş, kiminde ellibeş, kiminde altmış liraydı ve her ay yollanmışlardı. Sol elinin kemikli avucunda her halde son olarak yolladığı kırmızı bir makbuz buruş-muştu. Üzerinde iki gün evvelinin tarihi vardı. Miktarı da çok azdı: Yalnız onblr Hra.
Küçük bir düğüm boğazıma tıkandı. Gözlerim ve hnnçerenı yanıyordu. Eğildim, onun buz gibi elini tuttum. Ne kadar da hafifti. ”Şefi-ka bizi affet dedim, seni hiç birimiz bilemedik, anlayamadık. Sen; seni bırakıp gitse ve aramasa da, dilenerek evlâdına hayırlı olmaya çalışan kadındın. Ondan karşılık beklemeden, onu hiç kötülemeden seven kimse idin.”
Elini yorganının altına soktum, küçük makbuz torbasını yerine koydum ve utanarak kapısını çektim.
★
Harap ve ahşap yoğurthanenin ya-nıbaşında, her zaman altında dilendiği ihtiyar dişbudak ağacının kaba gölgesinde, onun, elimle yaptığım mezarı uzanıyor.
Her zaman avdan dönerken topladığım birkaç sap çiçeği ona bırakıyorum. Baş ucunda mczartaşı yerine diktiğim enli bir tahta var. Üzerine şunlan yazdım:
‘‘Burada, yalnız bir anne yatıyor.”
mânayı alttı bulacaktınız Yıldızınızın söylediği umumî hüküm ton tütündedir.
Doğduğunu» tarihe göre yıldızınız. M Mektup 34 4) 3 3 o İM o □ o â 5 Û4 17 Aftımtanlnn 31 Ağustosa kııdnr
Hamel (Koç) 21 Mart • 10 Nisan
O O O Kıskanıyorsunuz, fakat mün-terlh olun, seviliyorsunuz.
Sevir (Boğa) 20 Nisan • 1 20 Mayıs o 0 o o İçinde İki sürprizi olan «âkln bir on beş gün. Kendinizi çok yormayınız.
İkizler 21 M a 20 Haziran 0 O O p İşinizde ve arkadaşlarınız a-rnsındn çok beğenileceksiniz Hissi sıkıntılarınızı unutursanız her şey vnluns girecek
M 1 • Seratan (Yengeç) M 21 Haziran . V 21 Tommuı 6 e© O 0 işinizde fena bir pAtronunuz veya fena bir arkadaşınız var; dikkatli olun.
(A Arslan 22 Temmuz 22 Ağustos 1 O O O © Değişikliklerle dolu bir on beş gün. Bunlardan İyi olanını seçmek alze düşüyor. Fazla samimi olmamaya gayret etlin
SÎZİ Sünbüle 23 Ağustos - 22 Eylül o* 1 0 o o Para sıkıntısı çeklyoraunuz fakat işinizde sizi tatmin e-dlcl çok hâdise oluyor.
Miran 23 EylOJ • 22 Ekim O O 0 Çok şansınız var. Hissi hayatınıza taallûk eden mühim bir karara varmak Üzoreslnlz.
-ah- Akrep 23 Ekim - 21 Kasım n * o O o 0 — — *- priz yakın iat İkbalinizi ve i-Clnde bulunduğunuz durumu değiştirerek.
$ Kavı (Yay) 22 Kasım • 22 Aralık 0 o 0 o Seviliyorsunuz, mesut bir aür-Meautsunuı. Şansınız munta. zam.
Ceaı (Yaban-keçlsl) 23 Aralık • i. s O w Blras can sıkıcı bir on beç gün. Fakat şansınız geri gelecek. Fazla cömert olmayın
10 Ocak
A Dellv (Saka) 20 Ocak • 18 Şubat o • ü o O o Çok iyi bir mektup, veya bir arkadaş tavsiyesi yüzünden İşinizde çok muvaffak olacaksınız.
Hut (Balık) 10 Şubat - ( o Fevkalâde bir on beş gün. Buna rağmen sıhhatinize dikkat edin. Kendinizi fazla yormayın.
20 Mart
Q t Şans flürprl? Q
s Sıkıntı
Hiç fevkalâdelik yol Müşkülât
Değişiklik x Muvaffaklyei
Öğrenmek ilıtiyaeııula olduğumuz herşev
Hicrî 19 5 0 Ağustos 17 Perşembe Rumi
Zllkad' 3 1369 Ağus. 4 136G
VAKtl VASATI EZANİ
Güneş 6.09 10.02
ögit 13.18 5.11
Ikındı 17.07 9.00
Akşam 20.06 12 O0
Yatsı 21.47 1.41
îmaâk 4.20 8.12
Uçak, tren, vapur
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.15 D.H.Y. (Türk) Bursa-Inn. — 0.50 D.H.Y. (Türk)
Izmlrden. — 15.00 D.H.Y.
(Türk) Van. Diyarbakır, E-lâzig, Sivas, Anlcarııdan. — 15.15 D.H.Y. (Türk) Urfn. G. Antep, Adana, Konya, Af-.ondan,—15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, Ankara-dan. — lâ.OO D.H.Y. (Türk) Izmlrden, — 16.30 D.H.Y.
Türk) Diyarbakır, Elâzığ. Sivas, Anknradan. — 16.43
D.H.Y (Türk» Bahlceslrden.— 17.45 C.Y. (Kıbrıs) Nlkoaya Ankaradan. — 18.05 D.H.Y. (Türk) Izmlrden, — 18.35 D. H Y. (Türk) Ankaradan. — 19.10 S.R. (İsviçre) Zürich, Cenevre, Atinadan. — 20.20 P. A. A. (Amerikan) Hong-knng, Bangkok, Kalküta, Delhi, Karaşl, Şamdan, — 21.00 T A.E. (Yunanı Atlnadan. — 22.30 S. A, S, (îşkandinnv) Stockholm, Kopenhag, Mü-nlchten,
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 B E.A. (İngiliz) Atina, Roma, N|s, Londrayn. — 8.30 D.H.Y. (Türk) Buran va. — .1.00 DH.Y. (Türk) Ankara, Kayseri, Malatya, Elâzığ, Erzurum* — 10.10 D. H. Y.
«Türk) Ankara, Kıbrıs. Bavula. — 10.15 D.H.Y. (Türk) Izmlre. — 10 30 D.H.Y. (Türk) ■knkarn, Adana, İskenderun^
— 11.30 C.G.D.T. Bevrul. Kn-
üreye, — 14.45 D.H.Y. (Türk) Ankaraya. — 16.00 D.H.Y.
»Türk) Ismlre, — 17.00 D.H.Y. (Türk) Ankaraya, — 17.05 D rl.Y. (Türk) Bursaya. —21.35 P.A.A. (Amerikan) Müntoh, Londra, Gönder, Boston, Mesv-York’a. - 22.30 S.A.S.
ı İskandinav) Lydda’ya.
GELECEK OLAN VAPVRI.AR
8.00 Giresun, ICnradcnlzden.
— 9.00 Ulgen. Ayvalıktan. — 13.20 Uludağ, Mudanyndan, — 10,50 Sus, Mudanyadan. — 22.30 Bandırma, Bandırmadan.
GİDECEK OLAN VATIKfAR
8.00 Bandırma, Bandırmaya.
— 9.00 Su». Mudanyaya, — U 00 Karadeniz, Karadeniz*.
GELECEK OLAN TRENLER
6.45 Semplon (Avrupa). — (30 Ankara (Ekspres), —9.16 Ankara (Yataklı),
GİDECEK OLAN TRENLER
10.10 Adanaya. — 18.10 Ankara (Ekspres), — 20.30 Ankara (Yataklı).
AR (44394» 1 — Gökler Senfonisi. 2 — ölüm Gemisi,
SİNEM
BETOÖLU CİHETİ ALKAZAR- (42562) 1 — Kafkas Kartalı. 2 — Cennet Perisi, 3 — Haydudun Oğlu. AR (44394) 1 — Raklbeier.
2 — Olimpiyatlar (türkçe). ATLAS (40836) 1 — Şampiyon Avı. 2 — Aşk ve Kıskançlık. BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Esir Kız. 2 — Maskeler Aşa-ğl.
ELHAMRA 1 — Korsan Aşkı. 2 — Malta Kartalı.
İNCİ 1 — Bar incisi .2 — Lorel Hnrdl.
İPEK 1 — Hainler Geçidi 2 — Vahşi Koşu.
MELEK (44868) I — Son Macera. 2 — Yanlış Hüküm.
LALE (43595) 1 — Her Şafakla ölürüm (Türkçe) 2 — Cehennem Gemisi (Türkçe).
SARAY (416581 1 — Kara
Kartal. 2 — Cinnet (Türkçe). slJATI’ARK (83143) 1 — Saltanatlar Deviren Güzde. 2 — Maskeler Ayağa. 3 — Yetime-nln Aşkı.
SÜMER (42851) 1 — Katiller, 2 - Deli Gönül.
SARK: (40380) 1 — Keşif A-lavı. 2 — Atlas Ekspresi.
ŞIK: 1 — Tehlikeli Kadın.
2 — Gizil Vazife.
TAKSİM (43191) 1 — Mahallenin Sevgilisi. 2 — Ayşe.
TAN 1 — İki Açıkgöz Asker Dönüşü. 2 — Kanşan. 3 — Cc* calr Dansösü.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Tarzan Ormanlar Prensi. 2 — Karımı öldürdüm.
ÜNAL (Yazl.k) 1 — Şehitler Kalesi. 2 — Bağda Gül. YENİ 1 — Vazife Başında 2 — Gülen Gözler. 3 — Lassie nln Yavrusu.
YILDIZ- (42847) 1 — Unutulmaz Şarkı (Renkli). 2 — Miras Teşinde.
ISTANIM L CİHETİ ALEMDAR: (23863) 1 — Kan Kalesi. 2 — Denizler Hâkimi. AY8Ü 1 - Yeni Güneş. 2 — 5iüm Diyarı.
AZAK- I — Lüks Hayat. 2 — Cici Berber.
ÇEMBERLİTAŞ: 1 — Hafiye 99. 2 — Lorel Hnrdl Silâh
Arkadaşı.
HALK 1 — Bnrbnros Devrinle Venedik. 2 — Aşk Memnu.
t — Hudut Boyu.
İSTANBUL (22367) 1 — Kızıl Maske (25 kısım). 2 — Lekeli Hayat.
KISMET (26654) 1 — Kerem Ue Aslı (türkçe). 2 — Bir Dağ Masalı (türkçe).
MARMARA (23860) 1 — Kırmızı Fener. 2 — Singapur İncisi .
MİLLÎ (22962) 1 — Kan Kalesi. 2 — Donlzler Hâkimi.
TURAN (22127) 1 — Demir Taç. 2 — Vlrjlnya Kaplanı 3 — Doğru Yol (Türkçe).
YENİ (Bakırköy 166-126) 1 — Balalayka. 2 — AH Baba 40 Haramiler.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Tarzan Kaplan Kadın 2 — Aşktan da üstün.
OPERA (60871) 1 — Aşkım ve Günahım (türkçe). 2 — Sevimli Haydut (türkçe).
SÜREYYA (60862) 1 — Kara Maske (Renkli). 2 — Çifte Hayat.
ANKARA:
ANKARA (32432) 1 — Şehzade Simbad. 2 — Haflyeler Kıralı. BÜYÜK (15031) 1 — ölünceye Kadar. 2 — Kazanovanın Aşk Maceraları.
CEBECİ (13846) 1 — Kafkas Kartalı. 2 — Denizler Arslanı. PAKK (11131) 1— Kadın Severse. 2 — Uyumayan Adam SUS (14071) 1 — Kanlı Prens.
2 — Şehrazatm Doğuşu.
SÜMER (11072) 1 — Zehirli Ruhlar. 2 — Hayaletler Gemisi.
1 LUS (22249) 1 — Aşk ve Para, 2— İki Cingöz Casuslar Peşinde.
YENİ (14040) 1 — Hayat Peşinde. 2 — Aşk Şarkısı,
GAR GAZİNOSUNDA! Italyan Akrobatları.
İZMİR:
TAYYARE 1 — Şarlok HoL mes W«ahlngton*da. 2 — Kızıl Tcps.
LALE 1 — Alâlmlaema Adası. 2 — Kartal. 3 — San An-tonlo Aslanı,
TAN 1 — Alâlmlsemn Adası
2 — Kartal. 3 — San Antonlo Aslanı.
YENİ 1 — Aslanların Pençesinde. 2 — Denizaltı 104, 3 —
İTFAİYE
Beyoğlu 44644 Ankara 00 İstanbul 24222 İzmir 2222 Üsküdar 60945 K. köy 60872
Karşıyaka 15055
SIHHİ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 4499M
Anadolu yakası 60536
Ankara 01
, Umir 2251
ECZ
EMİNÖNÜ: Beşlr Kemal (E-mlnönü) — itimat Sadri (Kü-çükpazar) — Sultanahmet (A-lomdar) — Cemil (Beyazıt) BEYOĞLU: Dellasuda (Beyoğlu) — Nihat (Taksim) — Ayazpaşa (Taksim) — Hay-reddin Tav (Galata) — Spo-rldia (Galata) — Atalcan (Şişil) — Mecldlyeköy (Şişil) — Halıoıoğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa)
FATİH; İbrahim Balmumcu (Şehzadebaşi) — Etem Pertev ı Aksaray) — Emin Rıdvan (Samalya) — Hamdı Emgen (Şehremini) — Gündoğdu (Ka-ragümrük) — HÜsnmeddln GÖkengin (Feneri
EYÜP; Ayvaıısaray (Şifa) BEŞİKTAŞ: Nail Halit (Be-şiktaş) — Yeni (Ortaköy) — Arnavutköy — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: YeldcğlrmenhKa-thköy) — Kızıltoprak — Erenköy — A. Cafer Çağatay ı Bostancı).
ÜSKÜDAR: Merkez HEYBELİADA: Heybeliada BÜYÜKADAı Merkez İZMİR: Sağlık (Alsancak) — Ali Hayreddln (Basmahane)
— Sıhhat (lCemeraltı) — İlci Çeşmeİİk (Eşrefpaşa) — Ramlaş (Yalılar)
ANKARA: Halk — İstanbul
— Sağlık
\Vnterlo Köprüsü.
MELEK 1 — Altın Şehir. 2— Kalbimi veriyorum.
ANKARA î
7.28Açılış ve program. — 7.30 M.S.Ayan.
— 7.31 Hafif müzik (pl.). — 7.45 Haberler
— 8.00 Türküler (pl.). — 8.16 10 dakika tango (pl.). — 8.26 Günün programı ve hava raporu. — 8.30 Boethoven-Do Majör Sonat (pl ). Piyanist: Soloman. — 9.00 Kapanış.
,12.28 Açılış ve program. — 12.30 M.S.Ayarı.
— 12.80 Şarkılar (Okuyan: Radlfe Erten.).
— 13.00 Haberler. — 13.15 Müzik: Wslı Festival Orkestrası çalıyor (pl.). — 13.30 öğle gazetesi. — 13.45 Müzik: Hafif melodiler (pl.). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.68 Açılış ve program. — 18.00 M.S.Ayarı, — 18.00 Müzik: tncenas (Sultanıyegâh Faslı). — 18.46 Müzik: 2 piyano İle melodiler (pl.). — 10.00 M.S.Ayan ve haberler. — 19.20 Yurttan sesler. İdare sden: Neriman Altındağ. — 19.45 Radyo İle İngilizce. — 20.00 Schumann - Çocuk Sahneleri (pl.). — 20.16 Radyo v.azeteal. — 20.30 Serbest saat.
— 20.36 Bcsto ve şarkılar (Okuyan: Sadi Hoşşes). — 21.00 Konuşma. — 21.16 Dans Orkestraları Geçidi (pl.). — 21.45 Sağlık sn-utl. — 22.00 Müzik Severin saati. — 22 45 M.S.Ayan vo haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL ı
12.57 Açılış ve program. — 13.00 Haberler.
— 13.15 öğle konseri (pl.). — 13.45 Şarkılar
(Okuyun; Yflfe Edlboglu). — 14.20 Serbest saat. — 14.30 Münir Nurcddin Selçuk'tan şarkı ve türküler (pl.). — I I 45 Ray Mac Klnloy Orkestrasından dans müziği (pl.). — 15,00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış vu programlar. — 18.00 Rosarlo Buurdon Orkestrasından çeşitli hafif müzik (pl.). — 18.30 Türküler geçidi (Okuyanlar; Coşkun Kardeşler, Haşan Tunç i — 19,00 Haberler. — Ui. 15 İstanbul Haberleri. — 19.20 Radyo Klâsik Türk Musikisi Birliği Konseri. — 2U.00 Serbest saat. — 20 10 Küçük Orkestradan melodiler. — 20.30 Gelir Vergisi »ahları. — 20.45 Şarkılar (Okuyun: Müzeyyen Sunar Işıl). — 21.15 Üç Genç ve Bir Kıx Kuartetinden caz şarkıları (pl.). — 21.30 Fasıl Heyeti Konseri “Acem Aşlran”, — 22.10 Sololar. — 22.25 Dans müziği (pl.). — 22.45 Haberler. — 23.LK) Dans müziği (pl.). — 23.30 Programlar ve kapanış.
LONDRA:
7.40 hafif müzik (19.78 m ) — 9.30 Minyatür müzik (16.84 m.). — 10.30 B.B.C» ' Mldd-lnnd“ Hafif Orkestrası (16.81 m.). — 11 30
Hafif Orkestra müziği (16.84 m.). — 12.30 B.B C. •’Symphony” Orkestrası (19.76 m.). — 16 15 Jaclc Truln'dcn varyete müziği (pl). (16 84 m.). — 19.18 Dinleyici İstekleri (Hafif müzik) (13.97 rn.). — 21,30 Opera müziği (16.84 m.). — 21 30 Dinleyici İstekleri (25.38 1 m.).
Balzac'ın gençlik resmi
Bugün dünya-/ nın her tarafında, büyük Fransız e-dlbl ve romancısı Balzac'ın ölümü • nün lüü üncü yıldönümü münasebetiyle anma törenleri yapılıyor, Bilhassa Parlste, “BaJ zakçılar,, aylardan beri bu günü kutlamak. daha doğrunu tapındıkları büyük dahinin eserini göklere çıkarmak fırsatını ka çırmnmak İçin, hummalı bir surette çalıştılar. Bir yıldan beri Fransa-da. Amerlkada ve diğer memleketlerde bu mevzu üzerinde, küçük bir kütüphaneyi dolduracak kadar yazı yazıldı.
Anma günü yaklaştıkça. Fransadu Balzac hakkındakl münakaşalar da gittikçe kızışmış ve bugünlerde en şiddetli derecesini bulmuşlardır. Butun tuasMuplarda olduğu gibi bunda da. büyük Fransız romancısının hayranlan akh-sellmin hudutlarını aşmışlar, dünyanın medeniyet tarihin -
de âdeta Balzac'tan başka bir şey göremez olmuşlardır. Bu müteassıpla-rın başında gelen Marcel Bouteron, kondi tabirlerince, “bu dinin peygamberi”. Balzac da “Allahı”
★
Fakat Franeada mevcut muhtelif Balzac tetkikleri merkezleri arasında, büyük edibi daha bitaraf bir gözle, daha soğukkanlı bir ruhla, âdeta İlmi bir metotla tahlile çalışmış olanlar ekseriyeti teşkil ederler. Onlar i-çln Balzac —-hususi bayatının çok harekodi, heyecan dolu, İnişli ve yokuşlu safhaları ne mahiyette olursa olsun— nevi şahsına münhasır büyük bir muharrir, eşsiz bir romancı, devrinin içtimai hayatının derin bir tahlilcisi olarak kalacaktır. Amerlkada Balzac tetkiklerinin başlıca merkezini teşkil eden Chicago Üniversitesi, Fransadakilerden sonra gelen en mühim araştırma merkezidir. Oradaki Balzac Society of America bu sahada çok verimli bir şeklide çalınmıştır. Amerikalılar, taassuba kaçmaksızın. Bulzac’ı çok severler: Canlılığı, enerjisi, hayata bağlılığı dolai'isiyle severler ve bu. devamlı ve temelli bir sevgidir, yani onlar İçin Balzac. artık dünya edebiyat kadrosunda hakikî yerini ve kıymetini bulmuştur ve birçok edip ve sanatkârlar İçin vaki olduğu gibi bu kıymet geçici olmamıştır. zamanların cereyanlarına göre değişmesine İmkân da yoktur. Fransa ile diğer Avrupa memleketlerindeki telâkki de bu şekildedir.
★ .
Balznc memleketimizde de oldukça tanınmış ve birkaç eseri dilimize çevrilmiştir. Bununla beraber bu yıldönümü günü, dünyanın her tarafında yapıldığı gibi bizim de büyük muharriri anmamız ve bu vesile ile hayatına ve eserine, bu sütunların müsaadesi nispetinde kısaca ve acele bir göz atmamız, hafızayı tazele-mo bakımından faydasız olmıyacak-tır kanaatindeyiz.
mancının dalma tahayyül ettiği defe, debeli hayatta maddi ve mail aksaklıklar hiç bir zaman eksik olmadı.
Fakat, hayatın güçlükleriyle ve lacaklılarlyle uğraşırken, intanların karakterini ve devrinin İçtimaî hayatını tanımak fırsat ve imkânım buldu. Esasen kendisinin büyük ihtirası da bu değil miydi? Devrinin, cemiyetinin bütün hayatını, çıplak bir şekilde, hastalıkları ve yaralariyle, teşrih ve tahlil gayesinde nihayet muvaffak oldu ve İşte kendisinin şöhretinin hakiki temeli de bu tahlil kabiliyet kİ ir.
★
1829 da ilk mühim romanı olan Leı Chouans'ı neşretti. Bunda, beşer ruhunun oldukça derin tahlilleri vardır. Bunu, daha mühim bazı eserler takip etti: Le Colonşl Chabert, Le cur6 de Tours ve daha sonra da. tam mânaslyle şaheser telâkki edilebilecek büyük romanlan çıkıyor: Eug6-nio Grandet, Le pere Goriot.
d
Neşrettiği romanların şayısı arttıkça Balzac bunları, modern cemi-, yetin bütün İyi ve kötü Uraflarım tahlil ve teşrih edecek bir külliyat halinde toplamayı düşünüyor. 1861 de Italyadan yeni dönen bir dostunun* Auguste de Belloy’nun, bir fikrinden İlham alarak, bu külliyata şaş&alı ve mutantan bir isim bile buluyor: La-Comedia humaine. Sanki bununla, o zamana kadar neşrettiği ve ondan sonra da neşredeceği bütün eserleri bir araya tophyarak. Dante’nin “İlâhi Komedya” sına modern bir nazire teşkil etmek istiyordu. Esasen daha 1834 te, La fille aux yeux d'or adlı romanında, Fransanm büyük fikir. sanat, ışık, ihtiras, para ve beşer za’fı merkezinden bahsederken, “Paris, belki bir gün Danto'sinİ bulacık olan sehennem.^” dememiş miydi? İşte şimdi bu modern cehennem, nihayet Danle'ainl bulmuştu!
HonorA Balzac “daha doğrusu. 1830 dan aonra ismiyle soyadı arasına koyduğu bir “De” eki ilo kibarlaştırdığı şeklinde Honor6 de Balzac” 20 mayıs 1799 günü Tours’da doğdu, 17 ağustos 1850 günü Parlste Öldü. Burjuva sınıfına mensup olan ailesi aslen günevlidi. Balzac'ın çocukluğu oldukça mütevazı ve renksiz bir hrv-yat içinde geçiyor, 1807’den 1813‘e kadar Venddme’da bir kolejde tahsil ediyor, daha doğrusu, tahsilden ziyade, okuyor: Eline geçen her kitabı yutarak, metodsuz bir şekilde ve karma karışık, okuyor. Louis Lam-bert adlı eserinde, kendisinin o uzak çocukluk sonolcrınin izlerine tesadüf edilir.
Sonra Parlae geliyor, tahsiline devam ediyor. Edebiyata karşı müphem bir meyil duyuyor, fakat bu daha ziyade bir şöhret ihtirasıdır: Şöhret için yazmak istiyor, imzasının herkesçe tanınması kendisinin başlıca gayesini teşkil ediyor. Delikanlılığının ilk seneleri bu ihtiras içinde çalışıyor. Yalnız 1816’da hukuk tahsiline başladığı ve iptida bir avukatın, sonra da bir noterin yanında çaJıştı-ğı zamanlar, bir müddet İçin edebiyatı terketmek mecburiyetinde kalıyor. Fakat 1819 ilkbaharında ailesi kendisinin kısa bir müddet için “yalnız iki sene için” hukuk tahsiline biraz ara vererek edebiyatla meşgul olmasına müsaade ediyor ve Balzac da btiyük projelerle kalemine anrılıyor. İptida Cromvvell mevzuu Ü-zorlnde bir facia yazmağa başlıyor, fakat muvaffak olamıyor, hayal sukutuna uğruyor. Sonra İhtirası yine galebe çalıyor ve o zaman da talihini roman üzerinde denemek istiyor. Halkın sevdiği tarzda, biraz âdi, karışık, okuyucuyu merak ve heyecan içinde bırakacak bir tarzda romanlar yazmağa koyuluyor. 1822'de neşrettiği L’hvrıtiere de Birague ile Jean-Louis ou la fille retrouvı'e, Uk eserleri arasında ve bu tarzda yazılmışlardır. Bunu, hemen hemen aynı tarzda yazılmış diğer birkaç roman takip etti. Daha yirmi yaşlarında iken neşretmiş olduğu bu kitaplar sayesinde az zaman içinde çok para kazanmak ve müreffeh bir hayat sürmek hayalleri peşinde koştukça, hesabını bilmediği İçin, para ve refah da kendisinden kaçıyorlardı. Cok çalışkan ve velûd olmasına rağmen, aâf ve heyecanlı karakteri, insanların fena taraflarını tanımasına ve faizleri gittikçe kabartan dolandırıcı alacaklılarından kendisini korumasına mâni oldu; öyle ki, 1821 de tanımış olduğu ve o yıllar kendisine çok sadık bir dost olmuş bulunan Madame de Berny’nln yardimiyle tesis ettiği matbaa da kendisine umduğu kazancı veremedi, bilakis borçları gittikçe kabardı vo az zaman İçinde elliye yakın eser yazmış ve bunlar da Fransa İçinde ve dışında biiyük rağbet görmüş olmasına rağmen. borçlarını ödemek mecburiyeti, yüksek kazançlarından letİfade imkânı bırakmadı, Vo büyük ro-
Gayeslnl daha iyi tebarüz ettirmek için, La Comedie humaine’i İki kızma anırıyor: Etudeı de moeurı ve Etudes philo«ophiqu«t.
Balzac'ın romanlarının kahramanlan, eserlerinin büyük şahısları olan Ccsar Birotteau, Luclen de Rubem-pre, Philıppe Brideau, “Cousin Bette,. "Cousin Pons.,, her biri içtimai bir hâdiseye dalıyor ve bir buhran keşfediyor, açıklıyor. Ve büyük muharrir, cemiyetin bu istikşafında ilerledikçe, eseri, ortalığa bir bedbinlik havası yayıyor, gittikçe daha acı, daha limitsiz bir bedbinlik. Balzac, sanki mikroskopla bir tahlil yapıyormuş gibi cemiyeti ve yaralarını tahlil ediyor ve romanlarının şahısları, adesenin önünden birer birer geçiyorlar ; Doktorlar, hâkimler, avukatlar, sanatkârlar, gazeteciler memurlar, küçük burjuvalar, köylüler... hepsi bir dünya hırsiyle, daha doğrusu bir para hırsiylo boğuluyor.
★
Eserlerinin bazılarındaki aşk maceraları. kendisinin yaşadığı maceralardır. 1836 da ölen Madame de Berny. belki de kondısinl en ziyade sevmiş o-lan kadındır ki, bunun portresi. Le lys dam la valtre’de kapalı bir şekilde sezilmektedir. Fakat romantizm çağının büyük çaptaki diğer şair ve muharrirleri gibi aşklarında pek de mesut olduğu iddia edilemez. Bazı aristokratik âşıkane münasebetleri kendisini sarhoş etmekle beraber, zevkten ziyade azap vermeye vesile oldular. En güzel eserlerinden biri olan Ducheste de Langeais'de sezilen Du-chcese de Castrlcs, bunlar meyanın-da sayılabilir.
Fakat nihayet hayatının büyük fırtınası kopuyor. 1832 do kendisine O-desadan yazmış vo eserlerine karşı hayranlığını İfade etmiş olan “Yabancı kadınla” tatlı bir muhabere başlıyor. Bu kadın bilâhare, yüksek ve asil bir PolonyalI aileye mensup Kontes Hanska olarak karşısına çıkıyor, Balzac ertesi yıl onunla Isviçrede buluşuyor, 1835 te Vlyanada tekrar görüşüyorlar ve 1843 ten sonra (kadın artık dul vo serbestti) Avntpnnın muhtelif şehirlerinde sık sık buluşuyorlar. Tam onbeş yıl Balzac. tek arzusunun onunla evlenmek olduğunu Kontese söylüyor, fakat kudının sonu gelmiyen tereddütleri, bu evlenmeyi ancak büyük edibin ölümünden beş ay evvel mümkün kılacaktır. Evleniyorlar, fakat artık blrbirlorlnden tanıamlyle soğumuş oldukları bir zamanda. Balzac'ın son dakikalarına dair Vlctor Hugo’nun “Choscs vuos„ lurindo okunan küçük bir hatıra, dahi romuncının çok fona şartlar I-çinde öldüğünü vo ölüm ânında karısı Hansku'nın odada bulunmadığını gösteriyor. Birkaç yıl daha yalamış olsaydı, İhtimal diğer bir şaheserinde biz. bu Kontes Hanska’nın karakteri hakkında da esaslı bir fikir edinmiş olacaktık.
—
İT Ağuitoa 1950
T E Nî İSTANBUL
Sayfa B
GÜNÜN
KONOMiK
Devlet kapitalizminin tasfiyesi Marshall Plânından
ve yabancı
sermaye
Yatan: Sami ÖCAL
Bir memleketteki malî, İktisadî ve İçtimaî nizamın istikran, ferdin e-konomik sahadaki kıymet ve değer ifadesi İle elindeki teşebbüs fırsatı ve İş tmkânlan gibi faktörlere bağlıdır. Bunun temin edildiği memleketlerde iktisadi kalkınma üe umumî hayat standardı da en emin ve sağlam temellere müsteniden tekâmül e-der. Aksi halde peşin hükümlerle tatbik mevkiine konan ekonomik plân ve programların icraatından doğacak aksaklıklar yalnız bu mevzuda değil, inkişafı bu dâvaya bağlı olan her türlü kalkınma programlarını da istikrarsızlığa boğar. Blzde-kl ziraî kalkınma ile ekonomik plânlar ve dış ticaret mevzuunda ferdin iktisadi ve sosyal durumunun tek taraflı ve müvazeneaiz oluşu, devlet sosyalizminin zamanla hâd safhasını bulan hudut tanımayifinın pek tabiî ve o nispette de hazin bir neticesidir. [
Devlet kapitalizminin tasfiyesi programlarının muvaffakiyetle tatbik edilebilmesi için hazırlık şartlarının şimdilik pek müspet sayılamı-y a cağı söylenebilir. Şöyle ki: Her türlü hususî şahıs ve şirket elindeki tesis vs işletmelerin hukuk kaldele» rinln pervasızca ihlâli ile devletleştirilmeleri, özel teşebbüsü daha uzun zaman tereddütte bırakacak bir rv hl hâîet yaratmıştır. Bu vaziyetin pek tabii bir neticesi olarak da İş sahası, hususî teşebbüslerin aleyhinde gittikçe kısırlaşan bir devirle bugünkü vaziyetine düşmüştür.
Birinci Cihan Harbinden sonra devletçiliğin bizdeki tatbikatı ve cemiyet sermayedarlığının gelişmesi, İktisadî rizikolar bakımından büyük bir devlet himaye ve müsamahası ile temin edilmiştir. Cemiyet sermayedarlığının bu sunî yollarla yaşatılmasının pek tabii ve o nispette de acı neticesi olarak iktisadi sahada şahsın iş ve teşebbüs kıymetinin zamanla büsbütün inkâr edilmesine kadar varmıştır. Zamanındaki hususî şartların pek tabii ve biricik çaresi olarak karşımıza çıkan devlet sosyalizmi ve cemiyet sermayedarlığı değişen şartlara göre de zamanının İktisadî sistemi olarak İnkişaf edememiştir. Bu sebepledir ki. bugün devletçilik anlayışımız yeni ve makul hudutlarına çekilirken bir çok tesis, işletme ve yatırımların tasfiyesini de pek mühim bir İktisadî mesele olarak karşımızda görüyoruz.
Prensip olarak şimdilik âmme mü-essesesi mahiyetinde olmıvan her türlü tesis ve kuramların hususi şahıs ve sermayelere devri tebeyyün etmiştir. Fakat bunun gerçekleşmesi için, varlığı mutlak bir şart olan özel sermaye terakümünün asgari iktisadi değerinin tatmin edici olmadığı da meydandadır. Tasfiye kararının inat ve ısran ile, her ne şekilde olursa olsun bu müesseselerin elden çıkarılacağı gibi mutlak bir â-kıbet tâyin edilmiş olamaz. Bugün devlet elinde ve her türlü himaye şartlarına rağmen masraflarını çıka-ramıvarak umumi bütçeye yük olan bu tesislerin devri, özel teşebbüs için pek cazip bir fırsat sayılamaz. Hususî sermayenin itibar etmiyeceği bu devir ve satış muamelesinin hazîneyi zarara sokmaksızır halledilmesi de bir mecburiyet olduğuna göre, başka yollar ve usullerin düşünülmesi lâzımdır. Bizde büyük anonim şirketler yoktur. Hisse satışlarının dö bu sebeple lâyık olduğu kıymeti bu-lamıyacağı muhtemeldir. Yansından fazlasına devletin sahip olduğu hia-se satışları bu itibarla emin bir hal çaresi sayılamaz. Bu şekildeki tasfiyenin de maksadı hâsıl edebileceği şüphelidir. Çünkü hissesinin yarısından fazlası devlet elinde bulunan bazı iktisadi ^evlet teşekküllerinin durumu da, her türlü himaye usulleri
için de unutulmam İcap eden bir hâtıra bırakmıştır. Bıı Iti-yabancı sermayeyi dâvet etti-şu zamanda onun gelişini te-
ve malî muafiyetlere rağmen tatmin edici bir seviyede değildir. Ve iktisadi değerleri kadar yakın istikballeri de çok söz ve şüphe götürür. İktisadi birlik fikrinin beynelmilel gelişmesi karşısında bu mevzu günbegün ehemmiyet kestetmektedir, kİ gümrük duvarlarının yıkılışından sonraki durumun da çimdiden nazarı itibara alınması zaruridir.
Cemiyet sermayedarlığının tasfiyesi ve iktisadi rejimimizin reformu sırasında kendisinden büyük hizmetler beklenen bir yabancı sermaye bahsi vardır. Yabancı sermayenin bizdeki tecrübesi ve tasfiye şekilleri, her iki taraf hazin barla ğimiz
min edecek iş ve emniyet sahasının I temin edilmiş olması lâzımdır. Devletçiliğin çekileceği iktisadi sahada, memleket kaderindeki hizmet hissesini müdrik bir iş ve çalışma plânı ile bu boşluğu dolduracak hususi teşebbüs ve şahsi sermayemiz kifayet edici olmadığına göre yabancı sermaye celbi için de müsait bir vaziyet arzedlyoruz demektir.
Bize yabancı sermayenin gelişi, ilk şart olarak, dolar ve sterllng bölgelerindeki İktisadî, ticari ve hukuki ı şartların temin edilmesine bağlıdır.| Sermaye vazeden memleketler, her | şeyden evvel makul bir temettüün ı sağlanması, bir kısım kânn memleket haricine çıkarılabilmesi, serma-| yenin emniyet altına alınmış olması ve hiç olmazsa yerli sermayeye nazaran kendi aleyhinde bir tahdidin bulunmamasını ister. Bugün ecnebi sermayedarlar her hangi bir rüçha-nlyet dahi talep etmeden yukarıdaki kısmî şartlar altında çalışma sabası buldukları yerlerde geniş ölçüde İş yapmaktadırlar. Memleketimizin büyük kazanç temin edecek membalarını işletmek ve ekonomik potansiyelini yükseltmek hususunda yabancı sermayeye büyük ölçüde ihtiyacı vardır. Sermaye vazeden memleketler, geri kalmış bölgelerin refahı ve gelişmesini hedef tutarak, muntazam plân ve programlarla çalışmaktadırlar. Meselâ bu cümleden olarak A-merikada, yabancı memleketlere yatırılan Amerikan sermayesine o bölgelerde inconvertibilitâ rizlkolarlyle müsadere veya el konmadan doğacak zararlara karşı garanti verilmesi vc hariçte çalışan Amerikan şirketlerine bazı vergi muafiyet ve kolaylığının sağlanmam cereyanları kanunlaşmak yolundadır.
Paranın convertibiliUsinin garantisi ve yatırılan sermayenin normal faiz miktarı nispetinde dolara tahvili imkânlarının sağlanması ile âdilâne ol-mıyan vergilere tâbi tutıılmıyacağı, âdilâne olmıyan işçi kanunlarının va-zedilmiyeceğinin taahhüt edilmeleri, sermaye celbetmenin umumî hazırlıklarıdır. Yabancı sermayeyi yerli sermaye gibi aynı iktisadi rizikolara tâbi tuttuğumuz müddetçe ekonomik kalkınmamızın daha verimli bir seyir takip ettiğini göreceğiz. Yalnız yabancı sermayenin çok defa vazedildiği memleketteki yerli sermaye İle işbirliği yaparak teşebbüse geçeceği ve nispetinin de pek aşım olmamasına dikkat edeceğini düşünürsek bütün bunların tahakkuk edebilmelerinin, yurdumuzdaki şahsi teşebbüsün kuvvetlenmesi ve istikrarına bağlı olduğunu görürüz.
Sermaye mübadelelerinin bu kadar kıymet ve ehemmiye. kazandığı bir zamanda, bizim büyük ihtiyacımız ona lâyık olduğu ehemmiyeti vermemizi âmirdir. Devlet sosyabzmi ve cemiyet sermayedarlığının tasfiyesinde yabancı sermayeden istifade e-debilmemlz, hazırlık şartlarının ve sahasının kanunlaştırılmasına bağlıdır. Ve bu temin edilmelidir.
yapılan yeni yardım
Altı batılı Avrupa devletine ayrılan 14.329.000 dolar tahsisattan memleketimize 346.000 olar düşmektedir
I
^'ashlngton, 16 (AA.) — Altı batı Avrupa memleketine Marshall Plânı yardım fonundan yeniden 14 milyon 829 bin dolarlık tahsisat ayrılmıştır.
Marshall Plânı Waahlngton Bürosunun bildirdiğine göre, bu altı memleket Türkiye, Avusturya, Felemenk, Belçika ve îngiltereden ibarettir.
Bu son tahsisatla temin edilecek olan malların takriben yüzde 85 i A-merika Birleşik Devletlerinden ve mütebakisi de Kanadadan temin e-dilmektedir.
Bu tahsisattan Türkiye için 346 bin dolar ayrılmıştır. Bu miktarın
Ege incir piyasası
(Hususî muhabirimiz bil-
İncir mahsulünün 24 yapılan son tesbltte Ege incir piyasası
bin
an-
28 tö-ilk
İzmir 16 diriyor) — ton olduğu 1 aşılmıştır,
ağustos günü İzmir Borsacında renle açılacak ve 1 eylül günü İncir mahsulü İngiltere İçin yüklenecektir.
Tarım Satış Kooperatifleri müdürlüğü
İzmir 16 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — İzmir Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Müşterek Birliği Umum Müdürlüğüne vekâleten Ziraat Bankası MÜ. dürü Avnl Berk tayin edilmiştir.
MEVSİM ONU
SATIŞINDA
oCitft
MACAZASIBEYOCLU
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden
Yalova Müdüriyetine ait 14.8.1950 tarihinde eksiltmesi yapılacak olan deniz nakliyat İşi lâyık fiyatta görülmediğinden aynı şerait dahilinde 15 gün müddetle uzatılmıştır.
isteklilerin 30.8.1950 çarşamba günü saat 15 te Başmüdü-riyet Muhasebe Şubesine müracaatları. (11250)
I.
• * 4-
184.000 dolan İle ufak gemiler alınacaktır. Bu gemiler büyük denizlerde seyreden tipte değildir.
Türkiye İçin ayrılan tahsisatın 162 bin doları İle do elektrik malzemesi temin edilecektir.
Türkiyeye gelecek olan bütün bu mallar Amerikan menşelidir.
Amerikanın Avrupadaki Marshall plânı memleketlerinden ithalâtı artıyor
Paris, 16 (A.A.) — Amerika Bir? leşik Devletlerinin Avrupadaki Marshall Plânı memleketlerinden yapmakta olduğu ithalât mayıs ayında da artmakta devam etmiştir.
Amerikan Ticaret Bakanlığından a-çıklandıgına göre, mayıs ayındaki bu artış senenin ilk üç ayındaki vasati rakamın yüzde dört ve 1949 senesi vasatisinin de yüzde 19 nispetinde fevkına çıkmıştır. Nisan ayında 73.3 milyon dolar tutan İthalât yekûnu mayıs ayında 93.4 milyon dolara çıkmıştır.
Bu rakamlar Avrupanın dolar sıkıntısını İzale etmek hususunda yapılan çalışmaların müspet birer delilidir.
Yine aynı zamanda Avrupa memleketlerinin Amerikadan yapmakta oldukları İthalât da nisan ayında
259.1 milyon dolardan mayıs ayında
233.1 milyon dolara düşmüştür.
Amerikaya ihracatını en fazla arttıran devlet Ingiltere olmuştur.
Chicago panayırında Türk paviyonu
Serginin açılmasından beri 200 bin dolarlık sipariş yapıldı
Chicago: (Hususî) — New-York Türk Haberler Blro9U Müdürü ve Chicago panayırındaki Türkiye temsilcisi Nuri Eren bugüne kadar elde edilen neticeden Türkiyenin çok memnun kaldığını beyan etmiş ve dolar sahasında muvazene temini İçin çareler arayan Türk pazarı İçin Chicagonun Amerikan pazarına götüren en iyi ve emin yol olduğunu ilâve etmiştir.
Sergiye iştirak eden Türk tacirleri alıcılarla doğrudan doğruya muhtelif mukaveleler yaptıktan gibi. 20 bin ton İncir batılı ve Chicagolu tacirlere satılmıştır.
Yapılan mukavelelerde bakırdan mftmul eşya ve çini mâmullerlnln satışı da bulunmaktadır.
Serginin açılmasındanberl yapılan siparişler 200 bin dolara baliğ olmuştur.
Sergideki TÜrkler 60 bin sigara dağıtmışlar fakat bunlardan hiç birini para İle satnıamışlardır.
Nuri Eren, Türkiyenin çok kıymetli olan dolarlarından bir kısmını feda ettiğini, sergiye gönderdiği heyetin vazifesini muvaffakiyetle ba. şardığmı söylemiş ve sergiye İştirak edenlerin de alıcıların sergiyi gezmeğe gelen halktan ayrılması ve teşhir edilen eşyaların mensup olduğu memleket yerine cinslerine göre birleştirilmesi gibi parlak fikirlerle sergide yenilikler yaptıklarından bahsetmiş ve Türk tacirlerinin gelecek sene geniş mikyasta Chicago sergisine iştirak edeceklerini sözlerine ilâve etmiştir.
İspanyada turistler yeni kolaylıklar
a (
Madrlt — Maliye Bakanlığı ile Ticaret ve Sanayi Bakanlığı bu kere birer emirname neşrederek, Ispanya topraklarına giren veya çıkan turistlere bahşedilen türlü büyük kolaylıklara İlâveten. İspanyayı terkeden her yolcunun İki bin pesetaya değin Ispanyol banknotunu beraberinde götürmeye ve keza on bin pesetaya değin bir meblâğı da memlekete getirmeye mezun olduğunu bildirmişler-’ dlr.
Diğer taraftan, Ticaret Umum Müdürlüğü, her turistin, lisansa veya başka herhangi bir vesikaya lüzum olmadan, yirmi beş bin peseta değerine kadar Ispanyol mamulâtı ihraç edebileceğini kararlaştırmıştır. Şayet emtia yolcu ile beraber gitmeyip kendisine bilâhare teslim edilecekse tek vesika, satılan emtia ile satın a-lanın pasaportundaki müfredatı gösteren iki nüsha olarak tanzim edilmiş bir faturadan İbaret olacaktır. Emtia bedeli yirmi beş bin pesetadan fazla olduğu takdirde, mûtat şekilde bir ihraç lisansı verilecektir.
Yukarıda zikri geçen tedbirler ve son zamanlarda bir serbest döviz bor-sasının açılışı, ispanyaya giren veya çıkan yolculara her türlü kolaylığı temin etmektedir. Hiç şüphe yok kİ, bu kolaylıklar, son yıllar zarfındaki İspanyol turizm gelişmesinin artmasına yardım edecektir. Geçen sene zarfında İspanyaya giren yolcuların sayısı dört yüz bine yaklaşmış, bu senenin İlk aylarında ise muhtelif milletlere mensup turistlerin izdihamı harlkulâde olmuştur.
Aydında incir rekoltesi tahmini
Aydın (Hususi) — B useneki İncir rekoltesi 200 bin çuval olarak tahmin edilmektedir. Buna denizden esen rüzgârlar âmil olacaktır.
Sanayi Odasında yapılan toplantı
Çalışma Bakanının iştirakiyle Işverme Sendikası üyeleri bir toplantı yaptılar
glsinden de şikâyetler olmuş, ayrıca işçi hastahanesinin tedavi ettiği işçilerden diğer hsstahanelerden düşük bir tedavi ücreti aldığını, başka hastahanelerde 2 liraya röntgen alınırken bu hastahanede 8 lira istendiğini, İşi verenler sendikalarının çoğalmaları için Iş Kanununda tâdl-lât yapılmasını istemişlerdir, işi verenlerden bir mümessil bizdeki işçi Ücretlerinin Îngiltereden daha yüksek olduğunu söyliyerek elinde böyle bir istatistik olduğunu ifade etmiştir.
Çalışma Bakanı bu sözleri cevaplandırarak, Bakanlığın tek taraflı hareket etmediğini, her iki zümrenin haklarını, müsavi esaslar dairesinde koruduğunu belirtmiştir. Bakan, Muamele Vergisi hakkındakl mütalâalarla Maliye Bakanlığının meşgul o-lacağını, İstanbul ve Ankarada iki işi veren sendikanın mevcut olduğu-nu. memleketimizde işçi ücretlerini açıkça belirten bir istatistik bulunmadığını, işçi menfaatlerinin ve ücretlerinin az olduğunu, Ingiliz işçi, terinin ücretlerinin bizim işçilerden az olduğunu bildiren istatistiğin kendisine verilmesini aynca belirtmiştir.
Mensucat Sanayi işverene Sendikası üyeleri dün Ticaret ve öanayi O-dasında bir topİRntı yapmıştır. Toplantıda Çalışma Bakanı Haşan Po-latkan da bulunmuştur.
Toplantıda İşverenleri teşkil edenler muhtelif mevzular etrafında konuşmuşlar ve demişlerdir ki:
"Çalışma Bakanlığı dalma İşçilerin menfaatlerini koruyor. İşi verenlerin durumunu gözönünde tutmuyor. Tek taraflı hareket ediyor. Halbuki İş verenlerin de korunması lâzım gelen birçok haklan vardır, işi verenler geniş bir vergi külfeti altındadırlar. Bu arada Muamele Ver-
Çukurovadan muhtelif memleketlere yapılan pamuk ihracatı
Geçen sene mahsulü pamuklarımızdan bugüne kadar İhraç edilen 38548 ton pamuk memleketimize mühim miktarda döviz sağlamıştır
Adana, 16 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Çukurovadan muhtelif memleketlere yapılan pamuk ihracatı devam etmektedir. İskenderun limanından daha ziyade Hatay menşeli pamuklar. Mersin limanından ise Adana. Ceyhan, Tarsus vq havalisi pamukları sevkolunmaktadır.
1949 yılı mahsulünden bugüne kadar İhraç olunna miktar 33.548.055 kiloya baliğ olmuştur. Bunun karşılığı olarak da memleketimize €7 milyon 471,421 lira değerinde döviz girmiştir. Alıcılar, başta sıra ile Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa olmak üzere Suriye. Lübnan. Çekoslovakya, İspanya, Belçika, Danimarka. Yugoslavya, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Tanca, Malta, Macaristan, Finlandiya ve Hindlstandır.
Bu ihracat sırasında İngiltere, Fransa. İspanya ve Belçikaya 1949 dan evVelki yıllar mahsulünden de 1.422.302 kilo pamuk satılmış, bundan da 2.175.689 liralık döviz sağlanmıştır.
Adana, Mersin, Tarsus, İskenderun tâclrlerinin elinde halen bir miktar pamuk bulunmaktadır. Bunlann da her an alıcısı mevcut ve istekli olduğundan Adana bölgesinde 1949 ve 1949 dan evvelki yıllara alt pamukların kftmilen elden çıkmış olduğu bugün sarahatle söylenebilir.
Bütün Ortadoğu memleketleri çekirge tehlikesi altında
Adana, 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Fransız hattı istiva Afrklasından Sudana giren çekirge bulutlarının Darfour, Kordofan, Mavi Nll ve kuzeydeki vilâyetleri istilâ etmesi Üzerine bütün Ortadoğu memleketleri tehlikeye manız kalmıştır. Alman sıkı tedbirlerle Mısır, vaziyeti ıslah etmişse de» Yemen ve Aden bölgelerinde tahribat olmuş, Eritre de çekirge hücumuna uğramıştır.
Mevsuk kaynaklardan aldığım haberlere göre, Suudi Arabistan tehlikeden masun kalmıştır. İran ve Af-ganistanda tedbirler alındığı, Türki-yeye vaziyet ha klanda muntazam malûmat verilerek tedbirli olmak tavsiyesinde bulunulduğu da ilâve e-dllmektcdir.
Merkez Bankasına
açılan akreditifler
i
yatırılan 30 milyon kanuna uygun
Tacirler, liranın olmadığını iddia ediyorlar
Son günlerde Merkez Bankasının yaptığı bazı formalitelerden tacirler şikâyet etmeğe başlamışlardır. Bilhassa permiler ve akreditifler yüzünden olan bu şikâyetler hakkında tacirler şöyle demektedlrelr:
•'Marshall yardımı tiraj hakların-dan alâkalılara ithal permileri ve-i rildi. Permisi alan ithalâtçılar kambiyo müsaadesi aldıktan sonra akreditif açtırmak üzere Merkez Bankasına müracaat ettiler. Banka akreditifin yüzde yüz ödenmek üzere açılacağını söyledi. Alâkalılar 30 hazirana kadar milyonlara baliğ o-lan bu meblâğı ödediler. Fakat Merkez Bankası bunun karşılığını teşkil eden kuvertürü yabancı memleketlere açmadı. Böylelikle tacirler temin ettikleri paranın faiz ve komisyonunu ödedikleri gibi bağlandıkları malların da tazminatını tediye etmek mevkiinde kaldılar.
Bu İlâvenin maliyete tesiri muhakkaktır. Buna mukabil Merkez Bankası eline geçirdiği faizsiz milyonları serbestçe kullanmaktadır. E-ger karşılığı döviz yok idiyse Merkez Bankasının bu paralan alâkalılardan almağa hakkı yoktu. Keyfl-kurtarmalannı temenni etmekteyiz”.
Alâkalıların bu vaziyeti nazan 1-tibara alarak tacirleri zor durumdan kurtarmalarını temenni etmekteyiz.
Denizyolları Izmitte modern bir iskele yaptıracak
İzmit, (Hususî) — Devlet Denizyolları ve Limanları işletmesi îzmltte 250 bin lira sarfiyle modem bir vapur iskelesi yaptırmaya karar vermiştir.
iskelenin İnşasına yakında başlanacaktır.
P İ Y A S
L A R I
DÜNYA
BORSA
MEMLEKET
ve
ve
16/VIII/l 950 Çarşamba
T
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
YABANCI BORSALAR
İstanbul Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Bugün
Borsalarda vaziyet
23.—
3L20
İzmir :
82—
2.85
Ecnebi Tahviller
37.83
1
140.—
170.—
175.—
efe
28—
29—
En ki Kapanış
33—
53—
32— 54 — 37— 75— 85.-
350.— 840— 220.—
235— ISO— 110— 135—
80—
29.30
18.10
235— 100— 140—
01.50
260—
22.—
26. 85.
32.
54.
tenekeU) HITA) çıplak)
• •••«
1.40
3.35
84.20
81.45
3.67
2.55 230—
Mısır Kredi Fon sİ,ve l!k>3 | 172.-
l’amnk (Kan tan=Tel la rı) Afihmounl Kisa ely&flı F/Q. — Karmık Uzun elyafiı F/G. ..
DukıınrtA İlam M ud deler İl riftllı (ann mal)--------------...—
Tiftik (Natürel) ••••••«•••«•••a Yapak Trakya (Kırkım)
orta ... .m m.
İthal malı ......
İç itbai mal) (Libreni sKent)
Bugün Bnrsada üzüvı satışları gayet hararetli devam ederek dışarıdan az mal gelmesine rağmen büyük satışlar olmuştur. Bu gidişle üzüm satışlarının ve fiyatının ehemmiyetli «urotte yükseleceği ve tngillzlerin İlk plânda 10 bin tonluk bir üzüm anlaşmasına girmek istiye-( ekleri anlaşılmıştır.
Pamuk piyasası bu sabah bir hayli düşük açılmış, bilâhare isteksiz olmasına rağmen bazı satışlar yapılmıştır.
KAMBİYO
Istanbu 1 Borsası
Açılı* | Kapanış
1 Sterllng 7,90.50 7.01
100 Dolar .w 280.00 280 00
100 Er. Frangı — 0.80 0.80
100 îavlçre Fr.-. 64.03 64.03
100 Hclç# t^Tetreee* 5.60 6.60
100 îflveç Kr....^ 54,12 50 54.12.50
100 Florio M.•••-«. 73.68 40 73.68.40
100 Llrat 0,44.128 0.44.128
100 Drahmi 0.01.676 0.01.876
100 Ercouuos .... 9.7390 0.73.90
Altınlar
Bugün E«kl kur
Lira Lira
Külçe YeıE Or. 4.04 4.92
Külçe Degunıa. 4.95 —
Cumhuriyet 43.80 34.-
36.30 —
33 35 —
Gulden 32.10 36 25
43.30 44.10
Frannıs kok ... * —
Napoieon 111 İsviçre — —
— —
New-Turk*ta ı onsu; S 35
Gümüş, Plâfin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr. — — —
Plâtln " 10.- U-—
Zürich Borsası (Serbest)
23.5.1950 Uviçre Fraoıp
D urum n En aşağı En yukarı
Türk Llraa) L- l.ıO
Dolfif •#« 4.33 4.84
Ht-C’TİİDK .•••eeeeeewe 10.70 10.00
Frenini Frangı 1.16 1.19
1 r n nı 1 vf 11 tfthvIll^F Kapanış (•)
* ı caa a ■ ■ j • • • • v 1033 23.- 24.—
%5 193b ikramiyen 20.— 20—
Millî MtldflLffiH 1 (••••>♦« 20.50 21—
r«5 1941 Demiryolu IV 07.- 98.-
•>5 1041 Demiryolu V - 97.80 100—
%4 1/2 1949 ikramiyen •.* 98.66 100—
Diğerleri 1941 Demiryolu VI . 05.05 no—
%6 Kalkınma 1 05.15 98.-
*>6 ,, II m**»-* 96.25 98.—
%6 ,* İH •••••« 96.25 99—
%6 1049 İstikraz) L 96.25 98.-
%6 1948 İRtikrare LL..-,.- 95.60 100.-
«5.6 Mim Müdafaa I 97.60 99.-
ıeıs « i 21JW 23—
%7 1034 Slvaa-Erzurum I... 20.40 20.30
1934 ” H 11.-VII... 20.30 22—
%7 1041 Demiryolu 1... 20.55 21.61
%7 İMİ •• n... 20.10 22—
%7 194J ” 111... 20.10 22—
%7 M tu: Müdafaa I... 20 46 21.46
%7 M “ U... 20.20 22—
%7 - ’ UL.. 20.10 20.90
%7 - M IV .. 20.70 21.20
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Banka») 20.60 20 20
Anadolu D. T, Tertip A/B. U2.60 111.-
♦ » •• •• 0, —
4 *• •• %60 22 30 69—
*• „ MUm«ı. 8enet 63.- 67 50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankaa) 123- 120,26
Türkiye !ş BankAAi 80.- —
Türk Ticaret Bankası 6.- 6.-
Anılan Çimento - 15.20 15.25
Çark Değirmencilik - 23.26 23.50
Milli ReazüranB 16.- 16.25
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday Ofle ...........
Arpa yemlik (dökme) Mısır «an (çuvalı) Faeulya tombul
Faaulya Çab eert MS
Kuşyeml ................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil .........
Nohut natürel
Tııfrlı tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu
ileten tohumu ••.•••M.k*.»..»». Kendir tohumu
Sutsam .«•••..., «...•••••••• m. •••... Yer fiHtıfr kabuklu
Kuru M e yv al ar ı
Fındık (kabuklu elvri)
Fındık (îç tombul) M-Ceviz (kabuklu) .........
Ceviz (İç natürel) ------
Ilnm derileri
öığır salamura (kaatıp) KX Koç) tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E.E. Suz&myağ) (Raf. Ayçiçeği (Rafine
Fındık vftgı (Çürük)
Gününde Boranda muamoleel U«cU ©dilmemi a tahvilat ve esnamın arı ve
İzmir Ticaret Borsası
üzüm çeklrdekMz No.9 tnclr A eorlsl No. 8.... ° B ıtorİBİ No. 108 Pamuk Akala l Pamuk Akala 11 Pamuk Akala LIJ Pamuk yerli Pamuk yağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği Bugün Son Kapanış
58.5 55.- 12.— 245 — 105.— 160.— 172.8 100.— 15.— 52.- 65.- 42.— 220.— 190.- 160.— 180.— 110.— 15.-
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Aksla 1 .™. Pamuk AkaJA □ Pamuk Akala LU Pamuk yerli 1 Pamuk yerli LL 9 1.00 2.05
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) 9»50 randımanlı kabuklu tombul b) îç »ıra kontrollü — 1 1
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak w—. Buğday «ort . - 80.-8L-
Bafday (Buşell=Sont)
Sert Kış mahsulü No. 2 Kırmızı ” M No. 2_______________
PamnU MlddJIng (Ubreal=8ent) Ekim .................
^4l*flLİllC ı
Mart ................
rinıu (UbreBİ=8ent)
Tökıuu» No. 1 .......
Fındık (Llbre.ıl^Sont) Kabuklu yeril İri
••
Levant tç Ekfltra İri
Kura lİMüm
Thompuoo çekirdeksiz seçme
Keten tohumu (Buşeli=Doler) Mlnneapolis
Kalay (L1bre9İ=Sent) ..........
Levha-teneke (100 libre dolar)
Dün Erki kur
263— 363—
234 1/4 234—
37.05 38.84
37.10 83.88
37.16 38.80
— ‘ —
**Ş*
— —
—
44.— 40—
U 1/4 U 1/4
S.» 8.86
95.50 95—
1.30 7.30
Londra Borsası
Keten tohuma (Tonu=Storltng) Bom h/ı y »««••••••••••«»••«•••••«•««•••m» 70— 71—
— 63.50
Ver fıztığı Hindistan — 64—
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (Libresi=Fiyat) 84—Nom
Sıra rnalı •• 30— "
Tün Anadolu M *• 20/21 20/21
” Trakya ” *• 18/21 18/31
İskenderiye Borsası
Bayfa 8
YENÎ İSTANBUL
17 Ağustos İtM '
M 0 N D I A L
özkul
MALZEMESİ
BİLÛMUM SPOR
H a y r e d d i n
T0RM EXPRES LİNE
Galata, Kara Mustafa Caddeel 141/1, Telefon t 42612
İSTANBUL BELEDİYESİ İLANLARI
B E S I L
T E
P A S
Sayın Doktor ve Eczacılar
bol miktarda tevzi edil-
Eskişehir Valiliğinden
Sayın Doktor ve Eczacılara
Ttltfon: »076»
Holantse Bank - (İni N. V
İstanbul Şubesi
30 haziran 1950 tarihli bilanço
Minimini Yolcu i
NE EĞLENDİM NE EĞLENDİM •
diyor
Ihaklardo Büyükannemin yonıno K. L.M.In dev gibi uçağı İle yalnız bajıma Uçaktaki
oblo bana hep arkodo|ltk etti. Büyüdüğüm zaman dolma ICLM.U uçacağım.
Seyahat veya amamf
acentemle TÛRHOL TİCARET IİMİTED ŞİRKETİ(/ şimdiden müracaat ediniz.
Atla» Sineman Paıaj* • Beyanıı»
Tıtfraf TRANSAEBA
HOIAN0A tfRAtlYf?
HAVA VOUADI
Yerli Film Yapanlar Cemiyeti
nın
19 ağustos 1950 cumartesi akşamı AÇIK HAVA TİYATROSUNDA Bir çok «ürprizlerl» dolu olarak vereceği müsamere, senenin en şuhunu bir gecesi olacaktır.
Memleketin varlıkları ile iftihar ettiği Aynı zamanda
Ses. . .Saz
İştirak edeceği bu gece, hayatınızın en mesut saatlerini size yaşatacaktır. Biletlerinizi almakta acele ediniz.
Biletleri *
Saray Sineması gişesinde 5, 3. 2 lira olarak satılmaktadır.
Sahne Sanatkârlarının
Eski Gümrük sokak 17 — Galata Tel. 42198
Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dekanlığından:
5337 sayılı kanun gereğince vücuda getirilen tesis hesabına yargıçlık ve savcılık mesleğinde ve yargıçlık sınıfından sayılan görevlerde bulunanların Fakültemizde hukuk tahsili yapacak olan çocuklarının yönetmeliğinde yazılı şartlan haiz olanlarından 1950-1951 yıbnda burs verilmek suretiyle dört sınıf İçin (22) öğrenci alınacaktır.
İsteklilerin yönetmeliğinde yazılı belgeleri 15-eylûl-1950 tarihine kadar bir dilekçeye bağlıyarak Fakülte Dekanlığına başvurmaları lâzımdır.
Gerek yönetmelik ve gerek fazla bilgi edinilmek için Fakülte Dekanlığına ve Cumhuriyet Savcılıklarına başvurulabilir. (11045)
Sandık Kapağı ve Boş Saç Varil Satışı
Muhtelif eb’adda makine ve âletlerin takriben 80 M3 sandık kapaklariyle makine yağından boşalmış 200 litrelik 70 adet saç varil pazarlıkla satılacaktır.
Görmek lstlyenlerin Şişli Çifkurt Garajına, görüşmek için Galata, Emek Han üçüncü kat Türk Inter Makineleri
• A.O. (Telefon 42983) müracaatları
ESOBAN U.F.I. MERHEMİ
-Ih
uthon Laboratories Ltd., London
i •
Yaralar, yanıklar, temriyeler, ekzamalar, sakal İltihabı, makat kaşıntılan, kuru kel, saç ve tırnak hastalıkları, emzikli annelerde meme çatlaklarına karşı faydalıdır.
AKTİF
T. L
Kasa ve Merkez Bankası
Kanuni kargılıklar kastun (Bankalar Kanunu mucibince) Bankalar 1
Seftedat cüzdanı
Esham ve tahvilât cüzdanı
Borçlu cari hesaplar
Muhtelif borçlular
Sair aktifler
PASİF
Türklyeye tahsis edilmiş sermaye
İhtiyatlar:
İlerde vukuu muhtemel zarar karşılığı (Bankalar Kanunu madde 81)
Fevkalâde İhtiyatlar
Karşılıklar
Taahhütlerimle
Mevduat ve cari hesaplar:
Tasarruf mevduatı Diğer mevduat Tediye emirleri Muhtelif alacaklılar Sair pasifler Bllânço senesi kân
30 haziran 1950
ZİMMET
Personel masrafları Vergi ve harçlar Sair masraflar
Verilen faiz ve komisyonlar Kâr
MATLUP
6.222.830.57
7.313.787.96
1.594.687.71
2.638.830.85 15.968.921.24
3.624.765.54 1.062.500.— 13.737.702.20 6.538.62 504.173.64
30.138.119.80
T. L
1.000.000.—
109.238.65
267.127.21
5.591.87
7.664.534.29
13.536.618.53
508.469.21
15.216.332.39
312.624.27
517.583.38
89.138.119.80
Soldan nağaı
1 — Cefa veren (İki kelime). 1 — Tersi Bizim Köy muharririnin soyadı; FrAnaızca aıfır. 3 — Çift yaprak. 4 — Çocukların oyun vasıtalarından; Valideme. 6 — Büyük; Baş kaldıran; Büyüğün yansı. 6 — 8o-ru; Bayağı; Bir nota. 7 — Tersi patırtı. 8 — Terel güzel İş. 9 — Taaccüp edatı; Beyaz yed. 10 — Burç bâbı (İki kelime).
Tukarıdan atağı ı
1 — Müsabaka harici kalmaklık; Bir renk. 2 — İbadet eden (müen-nes); Yabancının yansı. 3 — İskambilde bir kftğıt; Bir soyadı. 4 — Mftnasız lâf; Eşik. B — Bağımak; Nezretmek. 6 — Seremoni. 7 — A-laturka saat; Sinir. 8 — Rumca on; Haydut. 9 — Dullar; Tersi şiddetli yağmurun arkasından gelir. 10 — Muhtasar adet; Bir nakil vasıtasını muhtevi.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
tarihli kâr ve zarar hesabı
Alınan faiz ve komisyonlar
Esham ve tahvilât cüzdanı gelirleri
Banka hizmetleri mukabilinde alman ücret ve komisyonlar Kambiyo kân
Muhtelif kârlar
ELEN
HAVAYOLLARI
Her Cuma günleri
YEŞİLKÖY'den kalkış 09.00 ATÎNA’ya varis 10.00, İSTANBUL - ATİNA gidi, dönü, bileti 180 T.L.
İSTANBUL - ATİNA yol cularına Yunanlstanm dahil! hava hatlannda % 25 tenzl lât yapılır.
İSTANBUL UMUMİ MÜMESSİLLİĞİ:
DEVLET
HAVAYOLLARI
Bilet Satış Bürosu
Karaköy Tel: 42877 - 42885. Ayrıca bütün seyahat acen-talann.ian bilet ve İzahat a-tınabilir.
Cumhuriyet Meydanı no
724.141.—
33.661.22
168.879.50
584.499.63
517.583.38
2.028.764.73
T. L.
1.044.424.15
305.224.11
536.705.66
75.576.70
66.834.11
2.028.764.73
Roldan ■Mğaı
1 — Martı kur; Bft. 2 — Tane; Haram. 8 — Zaklr; Leke. 4 — Lifi; Sihir. 5 — Yokohama. 6 — Er; Bâ. 7 — Karamelâ. 8 — Teke; Opal. Ter; Lâleli. 10 — tlânihaye.
Yukarıdan atağı ı
1 — Meziyet; TL 2 — Anafor; Tel. 3 — Roflk; Keza. 4 — Atılarak. 5— Hârell. 6 — Ah; Saba; Ah. 7 — Zalim; Mola. 8 — Reha; Epey. I — Bâkl; Lâle. 10 — Amerikalı.
ZAYİ — Nişantaşı Kız Sanat Enstitüsünden almış olduğum kimlik kartımı zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Sınıf 2 No. 187 Nor Melek Şlşmanoğlu
MAZOT
POMPALARINI
TERCİH EDİNİZ
MENGER
9/1 Tel : 41442
TAKSİM - İSTANBUL
FAYDALI İLANLAR YENİ İSTANBUL'DA
ÇIKAR
Çekoslavakyadan İthal ettiğimiz “Birleşmiş Müstahzarat Fabrikaları Birliği’’ müstahzarlarından adlan aşağıda gösterilen ilâçlann bütün ecza depolanna ve eczahanelere miş olduğu ilân olunur.
(Para amino salisilât de sodium)
500 Drajelik şişelerde piyasaya arzedilmiştir Toptan satış fiyatı 20 liradır.
EN İYİ İŞÇİLİĞİ
EN GÜZEL SESİ İLE
DÜNYACA TANINMIŞ
ALMAN RADYOSU
TOrkiye Umum Mümessili ı
NİJAD SERVEN Ve Şerikleri
Kom. Şti.
İstanbul - Galata
Danimarka bandıralı
GERTRUD Vapuru
20 Ağustos’ta limanımıza gelecek ve hamulesini boşalttıktan sonra Filadelfiya ve New-York için yolcu ve eşyayl ticariye alarak hareket edecektir.
Umumî Acentalığı
C. SİSKİTl
t
İstanbul Ortaköyde Aydınlık, Ortabayır, Üç Yıldız, Mandıra Revanici ve Cudl Efendi sokaklarına boru kanal inşaatı kapalı zarf usuliyle yaptırılacaktır.
Keşif bedeli 66.168 lira 25 kuruş ve ük teminatı 4558.41 liradır.
Şartnamesi İstanbul Dlvanyolunda Belediye Merkez binasındaki Zabıt ve Muamelât Müdürlüğünde görülecektir.
İsteyenler bu şartnameyi 331 kuruş bedel mukabilinde İstanbul Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünden satın alabilirler.
İhale, 11 evlûl 1950 pazartesi günü saat 15 te İstanbul Belediyesi Merkez binasında müteşekkil Daimî Komisyonca yapılacaktır.
İsteklilerin ilk teminat makbuz veya mektubu 1950 yılı Ticaret Odası vesikası ve ayrıca şartnamede yazılı kayıtlara göre eksiltmeden üç gün evveline kadar Belediye Fen İşleri Müdürlüğünden alınacak fennî ehliyet kâğıdını havi olarak hazırlıyacak-lan kapalı zarflarını ihale günü saat 14 e kadar Daimî Komisyona vermeleri lâzımdır. (11048)
AUdron tabi. 100X0,05 gr. Âxurİ9 drag. 50X0,02 gr.
Pelentan tabi. 10X0,30 gr. ültraren amp. 1X20 oc.
üsines Plıarmaceutlques
Bellaapon 25 drag.
Coretonln sol. 10 cc.
Myon amp. 5X1,1 cc.
Myon sol. 15 cc.
Ketinle s S P O F A
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ
MEHMET KAVALA
TAHİK HAN GALATA
Telefon: 40430 - 42673
Telgraf: Lamet İstanbul
MÜZEYYEN SENAR ISIL — AHMET ÜSTÜN
FEHMİ EGE DANS ORKESTRASI — 8EMÎRAM1S
Rauf Uluknt — İnci — Muzaffer — Hepgüler — Mürüvvet 19 ağustos 1950 cumartesi saat 20.30 dan sabaha kadar BEBEK BELEDİYE BAHÇESİNDE yapılacak olan
VEFALIAR GECESİ'ne
iştirak edeceklerdir.
Davetiyeler: Osman Güzel Mağazaları — Baylan, Beyoğlu — Tekkollu Gişesi ve aynı gece kapıdan temin edilebilir.
Hükümet Konağı arkasında yaptırılacak olan özel İdare binası 28.8.1950 pazartesi günü saat 15.30 a kadar kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme Hükümet Konağındaki Daimî Komisyon salonunda komisyon huzuriyle yapılacaktır.
İşin keşif bedeli (43894) lira (26) kuruş, muvakkat teminatı İse (3292) lira (05) kuruştur.
Bu işe ait keşif, metraj, scridöpri, eksiltme ve mukavele projeleri İle buna bağlı evrak her gün Daimî Komisyon Bürosu ile Bayındırlık Müdürlüğünde görülebülr.
İsteklilerin İhale gününden en az Üç gün evvel Valiliğe müracaatla ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
İsteklilerin 2490 sayılı kanun hükümleri dairesinde hazır-lıyacaklan teklif zarflarını yukarıda gösterilen İhale saatinden bir saat öncesine kadar makbuz mukabilinde ve mühürlü olarak Komisyona vermeleri şarttır.
Postada olacak gecikmeler nazara alınmaz.
AĞAÇLI LİNYİT KÖMÜRÜ
VASITAYA TESLİM - TONU
25 liradan
t
Kuruçeşme ve Kadıköy depolarımızda satılmaktadır
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi
11159
b
KİF ALPASLAN
Ankara ve Istanbulda
her nevi emlâk alım, satım, kira ve ipotek işleri kolaylıkla yapılır
Anafartalar Vakıf îş
Tel: 14838
hanı kat 1 No. 106 Ankara
Telg: Alpaslan - Ankara
Devlet Üretme Çiftlikleri
Posta kutusu 368
Tic. Sicil 3/71
Merkez Atelyesi Müdürlüğünden: GAZİ
1 — Yüzde 90 ve 93 kalaylı 2 ton metal satın alınacaktır.
2 — İhale 25.8.1950 günü merkez atelyesl Müdürlüğünde saat 14 te yapılacaktır.
3 — Muhammen bedel 25.500 lira ohıp İsteklilerin % T.5 te-mlnatlariyle komisyonumuza müracaatları.
4 — Fenni ve İdarî şartnameler İstanbul Eminönü Balıkpa-
zan Süngerciler Sokak 83 No. da Yollama Memurluğunda ve Müdürlüğümüz komisyonunda görülebilir. (10951i
Comments (0)