17 Aralık 1949
Cumartesi

1
F

• «r • -
Kir-
•»


J
fa
SİYASİ
İKTİSADÎ
Sayı 17
10 Kuru*
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - £ Posta Kutusu 2100 - Beyoğlu
z
POLİTİKA ç.
167X11/1949
DİL DEĞİL, KÜLTÜR BUHRANI KARŞISINDAYIZ
ÂYİN on dokuzunda, Anka-rada, Dil Kurultayı topla-, nıyor. Bu toplantının tarihi bir ehemmiyet taşımakta olduğu şüphesizdir. Çünkü, türkçe adına şimdiye kadar işlenen günahları tasfiye ederek taze bir “sevap” hesabı açacaktır. “Taze” diyoruz, çünkü Divan Osmanhca-sından bugünkü türkçe’ye, bizle-ri. askerlik sahasında "kahraman" diye yâdedilen insanlar ayarında insanlar Bunların bir kısmı Muharrirlerdir. Bir huldür: Halk!
getirmiştir, malûmdur: kısmı meç-
öğrenir de,
Halk, kendi dilini
Öğretir de... Fakat, unuttuğu yahut bozduğu da vâkidir. Zaten, birçok dillerin basit bir lehçe seviyesinden daha öteye gideme-mesinin sebebi, halk’m bu, birbirini her zaman tutmıyan vasıflandır. Keza, bu vasıflar yözündendir ki, halk, bazı ahvalde iyi idareci çıkaramamak dolayısiyle bir kalabalığa inkılâp eder, yahut, bir kabile ve aşiret kalmak talihsizliğini bir türlü venemez!
“Halk her şeydir ve her şeyi yapmaya kadirdir” sözü, demagoglar için pelesenk olabilir ama, şe’niyetler dünyasında, çok tehlikeli bir iddiadır.
Halk’m her kudret ve başarıya kaynak vazifesi gördüğü, muhakkaktır. Ancak, bu kudretle başarının, menfi istikamette gelişmesi de. daima mümkündür. Tekrar edelim: Milletleri büydik yapan da. küçük, ehemmiyetsiz yahut mahkûm bırakan da, hep “halk” dediğimiz esrarlı varlığın bağrında, kabiliyet kadar kabili-yetsizlik’in de meknuz bulunmasıdır.
Ne yapmalı ki yahut, tarihteki misallere bakarak konuşalım, şimdiye kadar ne yapılagelmiş-tir ki, ‘‘halk’’, müspet mânadaki kültürel, sosyal ve politik değerleri, fasılasız olarak yaratmaya muvaffak olan ebedî bir kaynak vazifesi görsün?
Bu sualin cevabı basittir: Halk, hayatın her sahasında bu sahanın “münevver” ini, bir diğer tâbiriyle “teknisyen” ini çıkarmıştır. Bunu yapamadığı gün, “terakki,, kademesinden “tedenni,, kademesine ve bu hal müzminleşince, “tereddi” kademesine düşmüştür.
• •
Biz, divan osmanlıcasından bugünün karmakarışık türkçesı-ne. yalnız dilimize ânz olmuş bir inhilâl neticesinde gelmedik. In-hilâl,^ devlet, maliye, ordu gibi, varlığımızın en mühim unsurlarına musallat oldu ve bu suretle, bütün değerlerinde mağlûp bir medeniyete mensup olmamızın kaçınılmaz cezasiyle karşılaştık da, “dil buhranı,, dediğimiz hâdise, yolumuzu kesti! Yani Mdil buhranı,, dediğimiz hâdise, daha derinlerde yatan bir buhranın, kültür ve medeniyet bııhranı’nın ârazından ibarettir.
Ocaklı’nın kaldırıldığı tarihten, Dumlupınar’ı yarattığımız güne kadar, ordumuz kaç buhran safhasından geçmiştir, bunu askerlerimiz söylesin.
Fıkhı dahi unutmuş kadılardan "Mecelle” ye* ve "Mecelle” den Medeni Kanuna kadar, adlî mevzuat ve müesseselerimiz, kaç buhrandan geçmiştir, bunu hukukçularımız söylesin.
Odalıklar, ahretlikler, cariye-l”r e birlikte ve dördü bir arada ( ıak üzere bir evin içinde tıp-Jİr kümesin içindeki tavuklar bi yaşıyan nikâhlı kadınlanmı-: o halden bu hale, o mahkû-
miyetten bu hak eşitliğine geçip, e atlarının, kocalarının ve evlerinin sahibi olabilmeleri için, kaç ıstırabın cehenneminden geçmeleri lâzım gelmiştir, bunu da kadınlarımız söylesin.
Halbuki, ordumuz, gene ordumuz, adliyemiz, gene adliyemiz, ve kadınlarımız da gene kadınlarımızda. Yalnız hepsi, yelle mihver değiştirme ne tâbi olmuşlardır.
DiFde de aynen böyle tır.
medeni-kaidesi-
olacak-
★ ★★★
1
» ö

J

Abone: Türkiye için seneliği L altı aylığı 17, uç ay lığı 9 liradır Hariç memleketler iki mislidir
■ A A

MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden HABİB EOİB TÖREHAN
ilânlar: 6 ncı sayfada santimet resi 2 Hradır. İlanlardan hiçbir mes'uliyot kabul edilmez
Telefon - 44756 . 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
fimerikadaki hususî muhabirimiz G. H. Martin bildiriyor
Büyük Millet Meclisi müzakereleri
İÇ SAYFALARDA
Yardım plânına dahil memleketleri ilgilendiren mühim bir haber
Marshall Yardım Plânı
yarı yarıya mı iniyor?
1950 yılı için Amerikanın yardım ve atom politikalarını değiştirecek cereyanlar gittikçe artan bir hal almaktadır
VVashington ı Hususi muhabirimiz G. H. Martin telgrafla bildiriyor) — Amerikanın politika liderleri gene siyasî vicdanlarına danışmak lüzumunu hissettiler. Bu İhtiyaç onlar tarafından sık sık duyulur. Bundan maksat, kendi kendilerine tâyin etmiş oldukları hedefleri, (ki bunlar hazan birbirine zıt bir mahiyet de taşırlar), elde ettikleri neticeler İle mukayese etmektir. Bu vicdana danışma keyfiyetinin. Amerikanın müttefiklerini alâkadar eden tarafı şudur: Evvelâ kararları, doğacak neticeleri önceden tahmin etmek çok zordur. Sonra sık sık tekerrür eden bu vicdana danışma faaliyetinin iki tane e-saalı sebebi ile bir de arızi sebebi vardır. Birinci ciddi sebep, Amerikan atom politikasının içinde bulunduğu çıkmazdır. İkinci ciddî sebep Amerikan haricî siyasetinin Uzakşark ve Çin’de uğradığı muvaffakiyctsizliktlr. Bu son hâdiselerdeki endişeleri büsbütün arttıran bir haber de komiser Molotofun bütün vaktini Çin ve Japon meselelerine hasretmekte oluşu haberidir.
Marshall Plânı İdarecisi Paul Hoffman (solda) Italyan Başbakanı Gasperi ile Venice’de konuşurken.
Komünist liderler
Moskovada toplanıyor
Mao-Tse-Tung ve Pieck, Çin Lideri, Rusyaya
Kızıl Başkente vardılar minnetinden bahsetti
Ordunun gençleştirilmesine doğru gidiliyor
Başbakan dün Mecliste, “Mütemadiyen liyakatli subaylar yetiştiriyoruz; bunlar, vazife görecek mevkilere gelmelidirler” dedi
Metruk mallar meselesi
Ekmek ve pahalılık meselesi
Matosyan matbaası
Berlin, 16 A. A. (Reuter) — Sovyet Dışişleri Bakanı Vişinski bu sabah hava yolu ile Moskova ya gitmiştir.
Brazaville, 16 (YÎRSı — Doğru Almanya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Pieck, Dış, Eğilim, Maliye ve Çalışma Bakanları ile birlikte Moskovaya hareket edecektir.
Heyet, Doğru Almanya namına, Sta-linin yetmişinci yıldönümünde bulunacaktır.
Londra, 16 (YÎRS) — Çin Komünist Lideri Mao-Tse-Tung bugün Moskova-
ya gelmiştir. Kendisini karşılayan Mo-lotof, Gromiko ve Mareşal Bulganin-den başka, Polonya, Bulgaristan. Çekoslovakya, Arnavutluk ve Kumanya elçileri de vardı.
Kısa bir hitabede bulunan Çin Komünist Lideri demiştir ki:
“Rusya, Çin Milletinin hürriyete ka-vuşması için otuz seneden beri yardımını esirgememiştir. Bu yardım hiçbir zaman unutulmayacaktır. Çin ve Rus Milletleri daimi bir dostluk İçerisinde elele yürüyeceklerdir.,,
Kostof idam edildi
Hüküm, asılmak suretiyle hapishanede infaz edildi
Londra 17 (YİRS) — “Bulgar Haberler Ajansı,, nın bildirdiğine göre, sabık Bulgar Başbakan Yardımcısı Trayçe Kostof dün Sofyamn Merkez Hapishanesinde asılmak suretiyle idam edilmiştir.
Hatırlarda olduğu veçhile Trayçe Kostof iki gün evvel ihanet, casusluk
/T



A-

Kibrisin
durumu
Y tınan Başbakanı bugünkü nazik durumda Yunanlıların gösteriler yapmamalarını ilıtar ediyor
Atina, 16 (A.P.) — Yunan Başbakanı Alexander Dİomıdcş; dün Yunan Milletine, şimdiki “nazik durumda,, Kıbrıa Adasının Yuna-nlstana ilhak edilmesi hususunda gösteriler yapmamalarını ihtar etmiştir.
Resmi bir beyanatında Dıomides, Yunanistanın
ri„ ile olan iyi devam ettirmek mevkiinde gunu milli meselelerinin bu işbirliğipc bağlı ilâve
Dışişleri Bakanı Konstnntin Çaldaris de, çarşamba günü, en ciddi tahriklerin “mesul olmayan kaynaklar,, tarafından yapılmakta olduğunu bildirmişti.
V
“büyük müttefikle-münasebetlerini oldu-söylemiştir. Bütün Yunan
olduğu hususunu Başbakan etmiştir.
Bakanı


J
ve sabotaj suçlarından dolayı Mahkeme,, tarafından ölüme mahkûm edilmişti. Kostof, bütün muhakeme boyunca hakkında ileri sürülen iddiaları reddetmişti.
Bulgar Başbakanının sözleri
Bir seçim mitingi esnasında vermiş Olduğu beyanatta, Bulgar Başbakanı. Bulgaristanda hâlen mevcut olan bütün irtica hareketlerinin aynı netice İle karşılaşacaklarını ve buna sebebiyet verenlerin amansız şekilde imha edileceğini bildirmiştir.
“Ali
Şimdi vicdana danışmanın arızî sebebine gelelim: Uzun seneler Amerikan diplomasisinin Rusyaya ve umumiyetle Avrupaya karşı kullanacağı siyasetin a-na hatlarını çizmekte büyük rolü olan Müsteşar Gcorge Kennan, beklenmedik bir zamanda izin alıp ayrılmak üzeredir. Ayrılmadan önce müşavir Kennan, yerini alacaklara yardım olsun diye diplomatik bir bilanço hazırlamıştır. Bilançonun muhteviyatı, teferruatı İle bilinmiyor. Fakat Washington’da dolaşan haberlere İnanmak lâzım gelirse, bu bilançonun hulâsasını eski bir atasözü ile yapmak kabildir : “Çok öpen sımsıkı sa-nlamaz.,, öyle görünüyor ki, Gcorge Kennan. VVashlngton'un hedeflerinde lüzumundan biraz fazla hırs gösterip göstermediğini kendi kendine sormak lüzumunu hissetmiştir. Meselâ, Kcnnan’ın fikrine göre, “Amerikanın müttefikleri muvaffakiyeti mümkün kılacak kadar bir irade kuvvetiyle hareket etmediği müddetçe. Amerikanın muvaffak olması da imkânsızdır.., Bu sözler İle Maı-Bhall Plânı mı kasdediliyor? Pek bilinml yor. Fakat Marshall Plânı idare mekanizmasında müdür Hoffman’dan sonra gelen Bisselfin, Avrupanın birleşmesini tâcll için Parise gittiği bugünlerde, Kcnnan’ın sözleri bir kenara at Ham az. Zannedildiğine göre, Bisaell s*c etrafındakiler bilhassa Avrupadaki endüstri kartellerini bugünkü durumdan mesul tutmaktadırlar. Çünklı bu karteller bazı imalatı tahdit etmektedirler. VVa-shlngt.on’a göre. Fransa İle muhtelif komşuları arasındaki ekonomi birliği mevzuunda vâki konuşmalar, son derece yavaş gitmektedir. Burada mesele, kimin haklı, kimin haksız olduğu değildir. Bugün ortada bir vakıa vardır, o da Amerika vicdanlını yoklarken Avrupaya yardım mevzuunda menfi bir neticeye varılabilir Marshall Plânı idarecileri 1950 senesi İçin Amerikan Kongresinden üç milyar İstlycccklordi. Fakat şimdiden, AvrupalI bir sefirin tahminine göre, bu miktarın Kongre tarafından yarıya İndirilmesi ve neticede Av-rupanın gidecek sene 1.5 milyar dolardan fazla bir miktar ehle ödememesi kabildir. Bu ihtimal Trunıan ile beraber Florlda’da bulunan gazeteciler tarafından da teyld edilmektedir. Bu gazetecilerin tahminlerine göre, gelecek sene milletlerarası yardım kredisi, daha az, askeri kredi daha az olacaktır. Sadece. Amerikan projeleri için daha fazla milli sosyal yardım kredİai beklemek doğrudur
Ankara. 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Büyük Millet Meclisi, bu-, gün Cevdet Kerim încedayının başkanlığında toplanmıştır.Bazı milletvekillerine izin verilmesi kabul edildikten sonra Maliye Bakam Sinan Tekelioğlunun metruk emval hak kındaki sözlü sorusunu cevaplandırmışsa da, Sinan Tekelioğlu, Maliye Bakanının cevabını tatminkâr bulmadığını söyliyerek. Bakanın kanunlara istinaden verdiği izahatı kabul etmemiş, terkettiklcri yerlerde malı olmıyan kimselere verilen metruk malların geri alınmasını istemiştir.
Emvali metrukeden Matosyan matbaasının ne şekilde satıldığı hakkında Fahri Kurtuluşun sözlü sorusunu Maliye Bakanı cevaplandırmış ve bu matbuanın da diğer metruk matbaalar gibi satıldığını, satış fiyatları tetkik edilecek olursa, bedeller arasında büyük farklar bulunmadığını söylemiştir.
Fahri Kurtuluş cevabında, matbaanın satılmış olmadığını, halen Hükümete ait bulunduğunu belirtmiş ve vârisler tarafından bir dâva açıldığı için müruru zamanın da kesildiğini ileri rerek bu işin yeniden ele alınmasını halledilmesini istemiştir.
39 uncu maddeye göre emekliye sevked ilenler
Bugüne kadar, 30 seneyi dolduran kaç memurun yaşlarına bakılmaksızın re’sen tekaüde sevkedildiğl sualine Maliye Bakanı cevap vermiş ve bugüne kadar 589 memurun tekaüde sevk edildiğini, bunun 178 i Millî Savunma. 86 sı İçişleri, 83 ü Tarım ve 74 ünün Sağlık Bakanlığından olduğunu söylemiştir.
Soru sahibi tekaütlük meselesinde ve

su-ve
bilhassa askerler arasında haksızlıklar yapıldığında ısrar edince Başbakan söz alarak kürsüye geldi ve dedi ki:
— Teğmenlerden baş)lyarak on yukarıya kadar bir ordu sevk ve idaresiyle mükellef olanlar, yeni tahsil görmektedirler. Yarınki ihtiyaca göre, ordunun sevk ve idaresi liyakatini kazanmış o-lanlar, o mevkileri işgal etmek zorun-dad'.rlar ve edeceklerdir. Mevcut subayların İçinde albayların ve yarbayların miktarı İhtiyacın üç. dört misli üstündedir. Bunun İçin askerlik şubelerindo kullanılmaktadırlar. Aşağıda çok liya katli olarak yetişen zevatın IşgaJ edeceği mevkiler onlara verilmez de. yeni talim ve terbiye görmiycnlerin eline bırakılırsa. bu, memleket İçin iyi olmaz.
Askeri Şûra, bazı generalleri emekliye sevk kararını vermiştir. 30 sene hizmet etmiş olan herhangi bir memur, tekaüdlüğünü istemek hakkını nasıl haizse, devlet de umumi menafi namına onu tekaüde sevketmek hakkına maliktir.
Biz. aşağı derecelerde mütemadiyen liyakatli subaylar yetiştiriyoruz. Bunlar vazife görecek mevkilere gelmelidir. Bunun için de yüksek mevkilerin boşalması lâzımdır.
Bundan sonra muhtelif memleketlerle yapılan ticaret ve ödeme anlaşmalarının tatbiki birinci edilmiş
'ÎKÎNCÎ SAYFADA Hürriyetin membalan Edouard Bonnefous ÜÇÜNCÜ SAYFADA Ziraatte devlet ve halk münasebetleri Dr. Kerim Ömer Çağlar 'DÖRDÜNCÜ SAYFADA Sabit bir dil Reşat Nuri Darago 500 üncü fetih yılı yaklaşırken Tokmaktepe Reşat Ekrem Koçu Köprü Baydar Derler BEŞÎNCÎ SAYFADA Tiyatro 'Hikâye) Ilhan Tarus Kızılay aşocaklan Salâhaddin Güngör Sinema

&
İstanbulini 500 üncü fetih yıldönümü hazırlıkları
Devletin tahsisatından başka para tedariki için, tekel maddelerine zam yapılacak, piyango tertip edilecek.




Amerikan atom politikasının gözden geçirilmesine gelince, bu başhboşınû bir fasıldır ve uzun bir tetkike mevzu teşkil eder. Tafsilâtlı malûmat elde edinceye kadar şunu «öyHyobllIriz ki, bugün Amerikan Hükümetinin dahili mekaniz-ınnkında yeni bir atom politikası kurulması İçin bir faaliyet vardır, Bunun ne olacağını şimdilik kimse bilemez.
Bonn Parlâmentosunda gürültülü bir toplantı
“I
Adenauer, Almanya silâhlanmıyacak, diyor
komünist mebuslardan kürsüye çıkmış, Ade-
Londra, 16 (YÎRS) — Bugün Bonn Parlâmentosunda, Batı Almanyanın Avrupa müdafaasına İştiraki müzakere edilirken, Dr, Relman
naueri, yeni bir silâhlanma programı hazırlamakla iham etmiştir. Dr. Relman, P'ederal Almanya Hükümetinin, Batılı müttefiklerin elinde bir ovun-cak olduğunu söylemesi üzerinde parlâmentoda çıkan karışıklık, toplantının elli dakikada dağılmasına sebep olmuştur
Gürültülü toplantı
Berlin, 16 (YİRS) — Bugün çok gürültülü bir celse yapan parlâmentoda Almanyanın yeniden silâhlanıp silâh-
ianmayacagı suali karşısında kalan A-denaucr, vaktiyle bir Amerikan gazetesi olan •’Cleveland Plain Dealer,, gazetesine yaptığı açıklamayı hatırlatmış ve Batı Almanyanın hiçbir zaman silâhlanmayacağını ve hiçbir Almanın bir yabancı orduya “ödünç,, olarak rilemeyeccğinl söylemiştir.
Adenauer'ln müt tetiklerle müzakeresi
Berlin. 16 (YİRS) — Federal
manya Şansölyesi Adenauer ve müttefik Devletlerin temsilcileri arasında yeni müzakereler başlamıştır.
Tam bir ketumiyet içinde geçen bu konuşmaların, Ruhr havzası ile ilgili olduğu söyleniyor.
ve-
Al-
hakkındaki kanun taşanlarının müzakereleri yapılarak kabul ve oturuma son verilmiştir.
Pahalılık ve ekmek
Pahalılık ve ekmek hakkında Ticaret Bakanı cevap vermiş ve pahalılığın gittikçe azaldığını ve fiatlerin düşmekte olduğunu, ekmek işinin intizama sokulması İçin belediye ile Ofis müfettişlerinin işbirliği yaptıklarını söylemiştir.
■>

Daha yüksek maaş istoyen Fransız harp malûlleri Paristo bir nümayiş tertip etmişlerdir. Resimde koltuk değneklorini sallayıp bir ayağı He sekerek nümayişe iştirak öden bir harp malûlünü görüyorsunuz.
Batı Almanyanın ilk anlaşması
Amerika ile yapılan anlaşma gereğince, Amanya iktisadi kalkınma programından istifade edecek
Bonn, 16 (A.P.) — Batı Almanya
dün. Birleşik Amerika He ilk andlaş-masını imza ederek (ERP) Avrupa İktisadi Kalkınma Programından Al-manyanın İstifadesini kabul etmiştir. Bu yardım gereğince A (manyaya verilecek olan paranın ne miktarının hibe olacağı ve ne kadarının ödenmesi icap edeceği hususları ilerde imza e-dilecek olan barış andlaşnıasında tes-btt edilecektir.
Dün imza edilen bu anlaşma, Al-manyayı İktisadi münasibeler sahasında ilk defa olarak tam bir devlet haline getirmiştir.
VVashington, 16 A.A. (United Press)
Dışişleri Bakanlığından açıklandığına göre. Alman bankerlerinden Her-ınan Aba ile Bakanlık İktisadi Müşavirleri Almanyanın İktisadi rini müzakere etmişlerdir.
Diğer taraftan Teşkilâtı, Maliye İşbirliği İdaresi, ve para fonunun
görüşmelerde bulunmuştur. Abs. aralığa kadar Amerikada kalacaktır.
mcselele-
Tasarruf
İktisadi



ABS, Milli Bakanlığı, Milletlerarası Banka mümessilleri İle de
25
îstanbulun 500 üncü fetih yıldönümünü parlak bir şekilde kutlamak maksadlyle kurulan Bakanlıklararası Komisyon evvelki gün toplanmıştır. Hazırlanan raporda şunlar zikredilmektedir:
Fetih yıldönümüne kısa bir zaman kaldığından, 1950 yılında muhtelif bakanlıklar ve kurullar faaliyete geçmedikleri takdirde Bonrad&n tahsisat bulunsa dahi programda derpiş edilen bir çok İşler başanlamıyacaktır. Yapılacak İşlerin süratle ve kolaylıkla ^dlrüyebümesi İçin mail formalitelerin basitleştirilmesi lâzım gelmektedir. Bu husus için de karar a-lınmıştır. Kutlama günlerinde, îstan-bula gerek memleket içinden gerekse yabancı memleketlerden gelecek misafirlerin ve seyyahların fazla olacağı nazarı dikkate alındığından, otel İhtiyacının karşılanması lfızım gelmektedir. Ayrıca» İstanbul fethinin bir imar vc kültür hareketi olarak kutlanması birçok masrafı İcap ettireceğinden bütçe baremlerinden bnşkn Tekel maddelerine zam, piyango tertibi, milli ve mail müesseselerden yardım sağlanması, yabancı ilim mü-esse8eleriyle işbirliği yapılması gibi hususlar da raporda yer almıştır
Bundan başka tarih! Abidelerin tamir ve ihyası İçin bir plân hazırlanmıştır. Fetih yıldönümünü kutlama maksadiylo yapılan çalışmalarda İlk yıllar daha ziyade tamir ve İmar İşlerine ödenek ayrılacaktır. Dört yıl içinde sarf edilmek üzere 17 milyon 375 bin liranın tahsisi gerekmektedir. Bu yekûndan Üç milyon İira Fatihin yeni yapılacak olan heykeline, 5 milyon lira da Belediye imar işlerine ayrılacaktır. Geriye 10 milyon liraya yakın para kalacak ve bunlar da fetih yılı masraflarına harcanacaktır.
toplanacak! ır.
Dil Kurultayında çetin münakaşalar bekleniyor
Türk Dil Kurultayı (V'ln 19 uncu zartesl günü Ankarada
Kurultaya, 425 asi! âzasiyle birlikte, şehrimiz Üniversitelerinin muhtelif profesörleri, edebiyat ve türkçe hocaları, İstanbul gazetecilerinin bazıları, Halkevleri temsilcileri iştirak edeceklerdir. Alâkalı mehafildeki rimlze göre. Mil-
li Eğitim Bakanının Kurultay arifesinde yapmış olduğu dil mevzuundakl m?»kul konuşması Ivi bir tesir bırakmıştır. Fakat, bu dcfakl toplantıda da müfrit türkçeciierle, ıslahatçı türkçccüerin çetin münakaşalar yapacağı tahmin olunuyor. Diğer taraftan, geçen sene İstanbul Muallimler Birliği tarafından tertip edilen dil toplantılarında İki tarafın o-saslı mucip sebeplerle çatışmış bulunmaları bu dil kurultayı İçin bir başlangıç olarak kabul edilmektedir.
Sivil Genel Eemekliler Derneği kuruldu
“Sivil Genel Emekliler Derneği,, İsminde şehrimizde yeni bir cemiyet kurulmuştur. Muvakkat merkezi Beyoğlu Hal-kevinde olan bu demek, toplantılarını pazartesi ve perşembe günleri yapacaktır.
İsrail Hükûmoti Kudüs’e nakled ildi. (Gazeteler)
X


ılı
İlil






\

M *
* I



Arap
Yahudi


I
l_____nt»
w
-





i:

4



l/Pc










j7)
//
ı I
A
fa*
.s
w
Ne yapıyorsunuz yahu, burası beynelmilel şehir ilân edildi!
- İyi ya» biz Y’ahudiler de beynelmilel sanılırız!...




%

YENİ İSTANBUL
17 Aralık 1949
Sayfa 2
Hürriyetin
membaları
Dünya Haberleri

w» ■ M ■
*

HFJ
Memleket Haberleri
w
Şehir Haberleri
AYLAR, hattâ haftalar geç-miyor ki gazete sütunlarında dünyanın muhtelif yerlerindeki slyael muhakemelere dair haberlere rastlanmasın. Memlokct-lero göre metodlar da değişmektedir, fakat insanı şaşırtan, mantık ve tokâmül asrı olan bu asırda İnsanların hâlâ serbost düşünmeleri sebebiyle muhakeme edilebilmeleridir.
Yine öğreniyoruz ki. az çok her tarafında kampları İsmi verilen
dünyanın ••çalışma», kamplar vardır. Buralarda allolorinden ayrılmış crkokler vo kadınlar on ağır şartlar altında, «ort iklimlorc gö-gü» gororok. açlıktan mocallori tükenmiş bir halde likence çekmektedirler.
Buna rağmen; Fransız milletinin MIHI Mecllttoki mümosBİllorl 26 ağustos 1730 do, yani bundan 140 sono evvel, insan vo vatandaş hakları beyannamosini İlân ettiler. Beyannamenin başlangıcı çok meşhurdur vo: “Halkın başına gelen felâketlerin ve hükûmot mekanizması dahilindeki suiistimallerin yegâne sebebi İnsan haklarının istihkarı ve unutulması olduğuna göre....m diye başlar.
Bu fevkalâde ahenkli, berrak cümlonln akisleri İnsanların vicdanında yer bulacak, noslldon ne-sile dovrolunduktan sonra bütün tazeliğini vo orijlnalltoslnl muhafaza edorok bize kadar gelecektir.
Bu meşhur beyannamenin birinci maddesi başlı başına bir programdır. “İnsanlar hür ve müsavi doğarlar; sosyal farklar ancak müş-torok monfaat üzorine kurulabilir..
Ve biraz ilerde 7 nci maddede:
“Bir şahıs ancak kanunun tasrih ettiği durumlarda itham, tovkif e-dilebilir veya nezarot altında tutulabilir,, ve 10 uncu maddedo:
“Hiç kimso, dinî dahi olsfc, düşüncelerinden mosul tutulmaz,, denilir.
Avrupa vo onunla beraber bü-tür dünya korkunç bir harp geçirmiştir. Bu sırada milyonlarca mâ-sum İnsan katledilmiş, milyonlarca gönç totaliter kuvvetlerin iradesiyle ölüme yollanmıştır. Hapishaneler, hâkimleriyle ayni fikirde olmamak suçundan mahkûm edi-lonlori ile dolmuştur.
1939 sonesinde, Cumhurbaşkanı Herrlot’nun Fransız ihtilâli İle İlgili bir kitaba başlangıç olarak yazdığı şu satırlar istikbali ne kadar iyi tahlil
“Filozoflar asırdan bşrl, eski dünya torslno bir tekâmül
Gençliğinin büyük bir kısmı kuvvet meraklısı iğrenç diktatörlorj takdir yolunu seçmişlerdir.,,
Hasta dünyayı iyileştlrmok için, Başkan Herriot, insanların müsa-villği fikrini İleri sürüyordu, 1945 don bori kilâtı vo gayretleri maktadır.
Almanların mağlûbiyetinden sonra. harp ve işgalin bütün Avrupa '‘-memleketlerinde bıraktığı dorln izleri müşahede etmok kabil oldu. Diktatörler tarafından kullanılan metodlar korkunç kinleri doğurduğu kadar tehlikeli bir taklit fikri de yaratmıştı.
Bundan dolayı Birleşmiş Milletler Organizasyonunun en ehemmiyetli vazifelerinden biri bir insan hakları beyannamesi hazırlamaktı. Bunu da Genel Kurul 10 aralık 1948 do başardı.

ediyor:
devri olan XVIII İnci
göstermiştir. Avrupa
Birletmiş Milletlor Te|-bilhaısa UNESCO'nun ayni noktada toplan-
Birleşmiş Milletlerin deklârasyonu 1789 dekine nisbetle daha sarih vo daha uzundur. Acaba daha da mükemmel midir? Mcnele kabili mÜnnkaşndır, fakat muhakkak o-Inn birşey varsa, o da böyle bir boyannamoye duyulan ihtiyaçtı.
Hiçbir devirde insan hakları şu son on sone içinde olduğu kadar hakaret görmedi. Hiçbir zaman devlet siyaseti namına ve Andrö Chonler’nln “Kanunu karmakarışık eden cellâtlar,, diye tarif ottiği kimseler tarafından bu kadar çok cinayet işlenmedi.
İnsan haklarının bu yeni beyannamesi, esasında? bir prensipln teyidinden başka bir şoy değildir. İleri sürdüğü hukuki normal devletlerin hâkimiyet hakları İle çarpışmaktadır. Nazarî sahada kalmaması için Genel Kurul, beynelmilel haklar komisyonunu devletlerin hakları ve vazifeleri mevzuunda bir proje hazırlamaya me mur etti.
Bu projo şimdi açıklanmıştır. Devletlerin haklarını mevcut bey-nolmilol hukuk prensiplerine göre tarif ediyor. Fakat ayni zamanda “kanunlarına,, mevzu olan fertlerin hakları hududunu da tesbit e-diyor.
Madde 6, fikri şöyle İfade etmok-tedir:
“Her devlet “kanunlarına,, tâbi olan fertloro o şekilde muamele ot-mcklo vazifelidir kİ İntan hakları vo otat hürrlyetlor ırk, cinsiyet, di! vo din farkı He İhlâl edilmesinler...
Simdi sıra, gayet ciddi motinlere sıkıştırılan İnsan haklarına, dov-letleri riayet ettirmeye geliyor. Şiddet fikrini sadoco ahlâkî bakımdan mahkûm etmok kâfi değildir; birtakım zecri tedbirler almak vo unları tatbik etme yollarını önceden düşünmek de lâzımdır.
Haklarına kıskançlıkla sarılan vo dahili İşleri diye vasıflandırdıkları meselelerde hiç bir müdahale kabul otmeyon devletlordon müto-şokkll bir cemiyette moral dahi olsa zecrî tedbiri nasıl düşünebiliriz? Diktatörlükler millî hâkimiyet movzuunda daima titiz davranmışlardır. Milletlerine söz hakkı vermeyen memleketlerde milli hâkimiyetten bahsetmek ne kadar tuhaf bir tezat teşkil değil mi?
Bundan dolayıdır kİ larına hürmet etmenin mokrat memlokctlerde, si esasların, hAİkın iradesiyle değişebileceği yerlerde kabil olduğuna kaniiz.
İktidarda kalmak için kuvvet kullanan bir rejim insan haklarına hürmet edemez ve her geçen gün bu hakları daha fazla ezmeye mecburdur.
öyle enternasyonal bir sosyete vücude gelmolldir ki, temelleri devletlerin hâkimiyetini tahdit üzerine kurulmuş olsun. Bugün ise bu hakkı müdafaa etmek imkânsızdır.
Devletler ve hükümetler kcyiflo-rine göre kurdukları kanunlardan vazgeçip de daha yüksek bir insaniyet hukuku tanımadıkça, bir kanun ne kadar mükemmel olursa olsun, 1789 senesinde Fransa tarafından dünyaya hediye edilen insanlık ve doğruluk telâkkilerini aksettirmekten âciz kalacaktır.
Edouard BONNEFOUS
Fransa Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı
etmektedir
İnsan hak-ancak de-yani siya-

Ingiliz - Italyan anlaşmazlığı
Roma, 16 A. A. (United Press) — î-talya Dışişleri Bakanı Kont Carlo Sforza. dün yapüğı basın toplantısında, İtalya ile İngiltere arasında siyasi münasebetlerin gerginleşmesine îngil-terenin sebebiyet verdiğini söylemiştir. 100 den fazla muhabirin hazır bulunduğu bu toplantıda Sforza, İki memleket arasındaki münasebetleri

Fransız barış ordusu
Monte Carlo, 16 (YİRS) — Fransa 6avunma Bakanlığı, barış vakti ordu kadrosunun 310.000 askere İndirmeğe karar vermiştir.
Grotewohl, Sovyetlerln gözünden düşüyor New-York, 10 (YİRS) — ADN Doftu Al-manya Haborior Ajansının bildirdiğine gö re. Grotewohl’un sıhhi durumu gittikçe kötüleşmektedir. Diğer taraftan alınan haborler. Grotewohl'un, Sovyetlerln göçünden düştüğüne dairdir.

Komünist Çin kuvvetleri
Hindiçinî sınırında
Ingiliz lı ükûıurti komünist Çini tunıınıya karar
verdi
Ege tütün piyasası
Bir Amerikan firması yalnız işlenmiş tütün almak isliyor Ödemişte 5,5 milyon kilo tütün müşteri beklemekte — Tütün ve pamuk ihracatı
Vaiinh pazar ve çarşı siyaseti
Çın Komünist kuvvet* hudutlarında mevziyc
Londra 16 (YİRS) — Tonkinden galen Fransız kaynaklı haberlerin bildirdiğine göre, leri, Hindlçlnt girmişlerdir.
Iiindlçlnideki Fransız mnkıındar»nn sığımın Milliyetçi Çin kuvvetlerinin iç savaşlarda Franaızların emrinde çarpışacaklarına dair ortaya çıkan söylentiler. yetkili Fransız makamları tarafından katiyetle ynlnnlannuştır
Diğer taraftan 40.000 Milliyetçi Cin askerinin Vietnoma sığınarak Franııa makamlarına teslim olduklarına dair çıkan haberler yetkili çevreler tarafından yalanlanmıştır
Londra 16 (YÎRS) — Çinden gelen haberlere göre, Komünist Çin kuvvetleri, Hlndiçlnl hududu boyunca bir çok Çin şehirlerini ele geçirmişlerdir.
gellştirmek için elinden geleni yaptığını, vaziyette henüz bir inkişaf olmamışsa bununla kendisinin suçlandırıla-mıyacağını kaydederek, Eritre’de İngiliz askeri idaresi altında bulunan îtalyan tebaasının vaziyetinden teessüfle bahsetmiş, geçen sene İçinde 70 îtalyanın muhtelif taarruzlarda öldüğünü bildirmiştir.

Avustralya seçimleri
Sydney, 16 (A.P.) — Yeni Avustralya Parlamentosunda Liberal Memloket koalisyonunun on az 74 mebusu bulunacağı vo İşçi Partisine karşı en az 27 farkla bir çoğunluk elde tutacağı anlaşılmaktadır. Avuetralyanın bazı uzak ecelin bölgelerinden posta ile gönderilen oyların sayımı dovam etmoklo borabor, şimdiye kadar elde edilen kat’! neticelere göre, Liberaller 53 Memleket Partisi 21 ve işçi Partisi 45 ınobusiuk kazanmışlardır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ roman
- 17 -
— Yok canım, dedi. Bu öyle bir iki çocuğun yapacağı şey değil... Beş on dakika ya oldu ya olmadı, ben Hamparsom'un yanında idim. Kasa başında hesaplarına bakıyordu. Tam saatini bulup baskın etmişler.
Bunlar böyle konuşurken caddenin öbür ucunda, birkaç yüz adım ötede, bir kaynaşma daha oldu “nedir, ne oluyor?,, demeye kalmadı; kırk elli kişilik bir müteceöBİB kafilesinin Önünde, bir polis memurunun Pertev’le Ziver'i enselerinden yakalamış olarak ilerlediği görüldü. Hampursom du koşmadan ve yürek çarpıntısından bitik, soluk soluğa bunların arkasından yürüyordu.
- ■ *
Komiser Humdi Boy, huzuruna getirilen bu iki çocuğa başını çevirip bakmadı bile. Masasının üstüne eğilmiş, yeni harflerin zahmeti altında İki büklüm bir şeyler yazmağa çabalıyordu. Polis memuru, birkaç defa boş yere vakayı anlatmaya kalkıştı. Lâkin o, her: “Komiser Bey..., diye söze başlamak istedikçe komiser, kalemi tutan elinin tersiyle sanki alnına konup uçmakta olan bir sineği kovuyormuşçasına bir hareket yapıyor:
“— ŞifN.ıj (iHi . diyordu.
Bu el, böylece üç dört defa havaya kalkıp yarısından fazlası hâlâ bembeyaz duran ve öbür 81
Hong-Konğ 16 (AA.) (Afp) — Slkang eyaleti valisi General Lul-Ven-VI İle Güney Batı bölgesi asker! ve I-dari karargahına mensup General Ten SI Hou ve Pan Ven-Huas'ın Komünistlere iltihak ettikleri Hong-Köng'da çıkan İngilizce Standart gazetesi tarafından bildirilmekledir.
Ingiltere, Çini tanıyor
Paris 10 (YtRSj - Lötıdra muhabirinin bildirdiğine göre. Kabinesi, dünkü toplantısında, nist Çin hükümetini tanımaya vermiştir.
Çin Hükümetinin tanındığı,
CAmiıısına dahil memleketlerin Dışişleri Bakanlarının toplanacağı 9 ocak tarihinden evvel resmen blldirilmıye-çektir. Kabinedeki dünkü görüşmelerde varılan anlaşma, bir prensip kararıdır. »
B.B.C. İngiliz Koıııü-karar
İngiliz
Israilin ilelebet
Anını an Meclisi, 1 ocuk 1950 de fesholunacuk
Amman 16 (A.A.) (Afp) — Bu gece yarısı iki bölgeyi havi Ürdün Hâşim! Kıralhğı kurulmuştur. Bu bölgelerden batısı, eski Arap Filistin ve doğusu eski Ürdün Kıratlığıdır.
Bu kuruluş münasebetiyle nümayiş yapılmamıştır.
içişleri Bakanlığı batı bölgesi idaresinin ikinci derecede memurlukları için yeni idare teşkilâtını açıklamıştır.
Ayni zamanda. Hükümet gece. Amman meclisinin 1 ocak 1950 de fesho-lunacağnu bildiren kararnameyi yayınlamıştır.
Amerikanın Sesi isimli radyonun türkçe neşriyatı
VVashlngton, 15 A.A. (USÎS) — Dışişleri Bakanlığı, “Amerikanın Sesi,, radyosu ile her gün saat 19 da başlıya rak 45 dakika devam edecek olan Türkçe neşriyatın programlarını bildirmiştir: Yayım 19 aralıkta aşağıra-ki kısa dalgalarla açılacaktır:
21.69, 21.59, 17.83, 15.33, 15.23
12.095, 7.25 ve 7.20 megasikl.
Her yayım, haberleri, yorumlan, musiki parçalarını ve Amerika hakkında husus! mevzuları toplayacak olan “Amerikana., programını ihtiva edecektir.
19 Aralıkta yapılacak olan açılışta Başkan Truman Türk Milletine dileklerini ulaştıracaktır.

Soekamo, Endonezya cumhurbaşkanı oldu
Batavya, 16 (A.P.) — Dr. Soekar-no'nun Endonezya Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanlığına bugün seçildiği Jogjakarta rodyasunun bir yayınından öğrenilmişin
Endonezya Birleşik Devletlerinin ilk cumhurbaşkanı yarın sabah yapılacak bir merasimde and içecektir. Oy. 16 seçmenden müteşekkil konsey tarafından ittifakla verilmiştir. Aslında seçimin cumartesi günü yapılması kararlaştırılmışken. Endonezya Mili! Hazırlık Komitesi, seçimi bir gün evvel yapmayı kararlaştırmıştır.
tngrid Bergınan, İtalyan film prodüktörü ile evleniyor
Roma» 16 (A.P.) —İtalyan film prodüktörlerinden Roberto Rosaellnl, kendisi ile tanınmış sinema artisti, İngrid Bergman'ın. birkaç güne kadar evlenmek tasavvurunda olduklarını a-çıklamamalarının mümkün olduğunu bildirmiştir.
başkenti: Kudüs,,
Hükümet, resmî binaların istimlâkine ve yerleşmeye başladı
Kudüs 16 (Ap) — İsrail dün, Kudüs’ün, Israile “ilelebet başkentlik e-deceği,, yolundaki İddiasını tatbik etmeye koyulmuştur.
Dün yapılan bir Bakanlar Kurulu toplantısında, resmi binaların istimlâki vo bunlara bakanlıkların nakli için program yapılmıştır.
(Bu arada Birleşmiş Milletlerin Vesayet Komisyonu, Fransa tarafından yapılan teklif üzerine bu meseleyi müzakere etmekte ve İsrail'in hareket tarzını mütalâa etmektedir.)
Yahudi Ajansı, yeni tamamlanan binanın bir kanadını, Başbakanlığa tahsis etmeye karar vermiştir.
Eski trgun terrorlstlerlnden olan ve şimdiki İsrail parlâmentosu (Knesset) nda Hürriyet Partisinin lideri sıfa-tlylo yer almış olan Menahem Belgin, dün, bir açık hava toplantısında, bütün Kudüs'ün İsrail’e ilhak edilmesini teklif etmiştir. Belgin, hükümetin her hangi bir sebeple Kudüs’ü terkettiği surette, Irgun’un tekrar faaliyete geçeceğini de ilâve etmiştir.
İtalya, Kııdüsün milletlerarnaı hale getirilmeline taraftar
Roma 16 (A.A.) (Afp) — Bir basın toplantısında beyanatta bulunan Dışişleri Bakanı Sforza îtalyanın Kudüs’ ün milletlerarası bir hale getirilmesine taraftar olduğunu söylemiştir.
Sforza ezcümle demiştir ki:
“Kudüs Hıristiyan, Müslüman ve Yahudller için1 mukaddes bir yerdir. Bu şehrin milletlerarası mahiyetini temin edecek bir anlaşma zemini bulmak şarttır.
Hindistan, Çin komünistlerine karşı tedbir alıyor
Yeni Delhi, 16 A.A. (LPS) — Resmen bildirildiğine göre Hindistan Hükümeti, Çinden çekilmekte olan milliyetçi kuvvetlerin hududu geçmesine ve komünist unsurların da Hlndlstana sızmasına mâni olmak için Tibet ve Birmanya hudut karakollarını takviye etmiştir,
Fransız Dışişleri Bakanı Brükselde
Leopoldvllle, 16 (YİRS) — Fransa Dışişleri Bakanı bugün öğleden sonra Brüksel’e hareket emiştir.
GrotewolıPun oğlu kayboldu
Monte Carlo, 16 (YİRS) — Berllnln batı kesiminde çıkan “Dor Abend,, gazetesinin bildirdiğine göre, Grote-wohl’un oğlu ortadan kaybolmuştur.
İzmir (HuhühI muhabirimiz bildiriyor) — Geri Tnbako Kumpanyasının bu yıl tütün piyasasına katılmayacağı ve müstahsilden mÜbayaada bulunmayıp bilâhare işlenmiş tütün alacağı, bu şirket tarafından bildirilmiştir. Di Amerikan Tnbako. altı milyon kilo tütiin satın alacak şekilde hazırlık yapmış ve Tekel idaresinden bu miktarda ‘'tütün mukavele koçanını,, satın almıştır.
Dİ Amerikan müdürü, hâlen Atinmla bulunmaktadır. Noeldon evvel İzm İre gelince hu şirket İn piyasa karşısında durumu anlaşılacaktır.
1 sinirdeki ihracatçılara göre, bu yıl tütün katması 200 kuruştan aştığı olamaz. Amerikan grad tütünlerinde en az flat 180 kuruştur.
En yüksek fini ise 320 kuruş olabilecektir. Birinci Gâvıırköy ve Akhisar
tÜtUnleri en yüksek fİatı elde edecektir.
iÖdemhte
Ödcınlş 16 (HususlI muhabirimiz bildiriyor) — Bütün tütünler Batışa hazır bir vaziyette müşteri beklemektedir. Satışlar İçin bugün büyük bir hazırlık faaliyeti göze çarpıyordu. Muhtelif alıcı firmaların eksperleri burada toplanmışlardır. ödemiş tütünleri, bu yıl daha nefistir. Mahsul mikturı 5 buçuk milyon kilodur.
İhracat
îzmlr 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Limanımızda bulunan Erkant vapuru, Almanya için 420 balya pamuk, 8500 balya tütün, Antrak vapuru yine Almanya İçin 650 balya tütün. İtana vapuru İngiltere için 300 ton üzüm ve incir yüklemiştir.
•>
*
Bu yıl alınan sıhhî tedbirlerin neticeleri
Yeni seçim tasarısı
Eyiibün imarına dair tetkikler dc yapılıyor
Vali ve Reledlyo Başkanı dün Eyüp •ıcmlini, cami ve etrafındaki' kütüphane II»- türbeleri ve bilhassa Hüarovpaşa, So-kotlıı vo Mlrişah medresesini gezmiştir. Bundan sonra Evkaf aşocuğına giden vali. pişirilen yemekleri beğenmiş ve buradan 95 I talebe olmak üzere 245 kişinin yemek yediğini tesblt etmiştir. Elifi hıı re pazar yerine giden Belediye Reisi liyntların çok mâkul olduğunu müşahede etmiştir. Gezinti sırasında, fikirlerini soran bir arkadaşımıza Vali şunları söylemiştir:
EyÜbü İki cepheden ele almak mecburiyetindeyiz. Bunlardan birincisi İmar. Ildnclnl sanattır. Küçük bir İmar faaliyeti İle Eyüptekl muazzam küiilyeyi meydana çıkaracağız. Ayrıca, buradaki sanat •‘«orlerinl burayı gezenlerin dikkati Önüne koyacağız. Bilindiği gibi Eyüp, hem yeril vo hom de yabancı turistin mutlaka uğradığı bir verdir. Onun İçin Eyübün lâyık olduğu şekil alması lâzımdır.
Görüyorsunuz kİ pazar ve çarşı slya-sotimdo ısrarla durmaktayım. Yakında şehrin ana merkezlerinde ve meydanlarında Avrupada tesadüf edilen pazarlar-dan açacağız. Bu husustaki tetkiklerimiz bitmek üzeredir. Gayemiz, vatandaşın hayati gıda maddelerini ucuza olmalarını teminden ibarottlr.,.
Ankara 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca Anadolunun muhtelif bölgelerine ve bu arada Doğu illerine gönderilen gezici sağlık ekiplerinin ilk bir yıllık çalışmaları neticelenmiştir.
Bu yıl içinde Artvin, Kars, Erzurum, Van, Muş, Siirt, Ha kâri, Diyarbakır. Urfa ve Mardin illeri dahilindeki sağlık ekipleri takviye edilmiştir.
Bu bölgelerde en çok sıtma, frengi, çocuk ishalleri ve trahomla mücadele edilmiştir. Verilen rakamlara göre Cenup - Doğu bölgesinde trahom nis-betl (1938) a nazaran % 74, ve 1948 yılına kıyasen f c 7 azalmıştır.
Büt^te Komisyonu faaliyeti
Ankara, 16 (Hususi muhabirimizden) — Bugün Bütçe Komisyonunda Cumhur Başkanlığı, Sayıştay ve Danıştay bütçeleri konuşulmuş ve bazı değişikliklerden sonra kabul edilmiştir.
Ankara. 16 (A. A.) — Günaltay
Hükümeti tarafından İşbaşına geldiği zaman va'dedllen yeni Seçim Kanunu tasarısı bu akşam Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bu tasan ile birlikte muhtelif memleketlerin seçim mevzuatını ihtiva eden kitap, teknik heyetin hazırladığı metin ile ilim heyetinin hükümete verdiği proje ve gerekçesi de Meclise gönderilmiştir.
Yarın saat 11 de Başbakan yardımcısı Nihat Erim bir beyanat vererek hükümetin görüşünü gazetecilere açıklayacaktır.
Seçim projesi üzerinde Bakanlar Kurulu çalışmalarını bitirdi
Ankara, 16 (Husus! muhabirimizden) — Hazırlanan Seçim Kanunu projesi hakkında İlmi Heyet raporunu ve yapılan değişiklikleri tesbit eden Bakanlar Kurulu, çalışmalarını bitirmiştir. Yeni metin, Anadolu Ajan-smca teksir edilerek bugün gazetelere dağıtılmıştır.
Başbakan Yardımcısı Nihat Erim, yarın saat 11 de Bakanlar Kurulu odasında gazetecilere Seçim Kanunu hakkında izahat verecektir.
Sigortacıların dünkü toplantısı
Dün akşam, şohrimiz sigorta şirketle»! mümcHHİllerl Vllftyetto bir toplantı tertip etmişlerdir. Valinin riyaset ettiği bu toplantıda. sigortalardan alınan belediye hissesi İle, İtfaiyenin tekâmülü hakkında konuşmalar yapılmıştır.
Birleşmiş Milletler, sosyal durumumuzu tetkik ettiriyor Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma TeşkÜûtı Türkiye, Yunanistan vs Arap memleketleri kısmı müdürü Glen Lect dün sabah Atlnadan uçakla şehrimize gelmiştir.
Müşavirin bu seyahati, Birleşmiş Milletler arasında sosyal kalkınma vs refahı sağlamak üzere ne gibi tedbirler alınması lâzım geldiğini mahallinde tetkik etmek ve bu memleketler arasında sosyal temasları arttırmak gayesine mâ-tuftur.
Glen Leet yarın Ankaraya giderek bu m«wu etrafında Hariciye Bakanımızla görüşecektir.
de
Devlet Denizyolları gemileri Blngaziye uğrayacak Devlet Denizyolları İdaresi. Doğu Batı Akdeniz seferlerini Blngaziye
uğratmak tasnvvurundadır. Berka Hükümetinin merkeziyle irtibatı temin etmek İçin muhtelif yabancı rakip kum-pnnynlnrın teşebbüse geçtiğini haber alan Devlet Denizyolları Dış Seferler Müdürü, tetkiklerde bulunmak gaziye gönderilmiştir.
Seyahatten donen Başvekili Şadullah
Başbakan seyahate çıkıyor
(Hususi muhabirimiz Başbakan
üzere uçakla Biri-
Şemseddin hafta seçim Erzin-
müdür de, Berka Kuloğiu Beyin 1-dnrenin hu teşebbüsünü şükran ve takdirle karşıladığını bildirmiştir.
Ruşen Eşref, Diplomatik Akademiye seçildi
Atina. 16 A. A. (Atina Ajansı) — Milletlerarası diplamatik akademinin daimi genel sekreteri, Türkiyenin A-tina Büyük Elçisi Ruşen Eşref Ünay-dma bir mektup göndermiştir. Bu mektupta Ruşen Eşref Ühaydımn, TürkiyenJn eski Washington ;
Elçisi Münir Ertcgün’ün vefativle in- vcw Ticaret hilâl eden üyeliğe seçildiği bildirilmektedir.
Ankara, 16 bildiriyor) — Güne Havın önümüzdeki bölgesi olan Sivas ve oradan
cana gideceği söylenmektedir.
Başbakan, Sivasta bir nutuk soyli-yecck. Erzincanda (la inşası bitmiş olan 600 evin tapularım sahiplerine verdikten sonra, Sümerbank iplik fabrikasının temelini atacaktır. Başbakana. seyahatinde İşletmeler Bakanı ile Erzincan ve Sivas milletvekillerinden bazıları ve Sümerbank Umum Müdürü refakat edeceklerdir.


Tasarruf haftası
Yerli Mallar ve Tasarruf Hnftn.-u mü-BÜyÜk ' nusebeliyle dün sabah Yüksek Ekonomi Mcktcblndo bir toplantı yapılmıştır. Hafta içerisinde şehrimiz ilkokullarında da sınıf toplantıları tertip e-dileccktlr.
Şimal memleketlerinde komünistlerin hezimeti
Norveç komünist partisinden sonra, Fin komünist partisinde de çözüııtü başladı
Helsinki, 16 (Nafen) — Sktundinav memleketlerindeki komünistler tam bir hezimetle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Norveç Komünist Partisinin parçalanmasından sonra şimdi de Finlandiya Komünist Partisine miştir. Demli’ Perdenin hemen başında bulunmasına rağmen Fin
münlstlcri hiçbir şey yapamamışlar vo Kremlin tarafından şiddetli ihtarla-
sıra gel-yan Ko-

ra çarptırılmışlardır.
Bugün Fin Komünist Partisinin içinde ihtilâf çıktığı ve bazı kimselerin istifa ederek partiden ayrıldıkları da bildirilmektedir, Bunlardan bir tanesi Fin parlamentosunda üye bulunmaktadır. Bu komünist milletvekili Sosyal Demokrat gazetesine gönderdiği bir mektupda partiden istifa ettiğini açıklamıştır.
Turistler, yılbaşından sonra gelecekler 1950 mukaddes yılı dolayısiyle îtalyaya gelecek Cenubi Amerikalı seyyahları taşıyacak olan İtalyan kumpanyasının temsilcisiyle bu turistlerin bir kısmım Tlirkl-yeye getirmek üzere Devlet Denizyolları İdaresiyle yapılmakta olan görüşmeler başlıca şu 5 nokta etrafında toplanmaktadır.
1 — Türkiyeye Boyyah getirecek olan geminin teablti.
2 — I^ln verimi ve getireceği kftr,
3 — Bu turistik hareketin başlama tarihi,
4 — Seyyahların, Akdenizdekl Türk limanlarından sonra yabancı Umarlara da uğratılıp uğratılmıvacağı,
5 — Propaganda İşleri.
İtalyan kumpanyası bundan bir kaç ay evvel İstanbul limanını da İçine alan bir seyahat programı tertip ettulç ye Atlantik adlı büyük bir İtalyan gemi nl bu n - tahele etmiş bulunmaktadır
Atlantik gemisi bir defaya ınnh.^uı rıi-mak üzere, Avrupa ve Amcrikadan -'e-cek seyyahları 2S ocakta Istanbuln e-tlrecek, müteakip sefcrlor Türk vs ur-lariyle yapılacaktır.
Bu işlerin kat! bir karara bağbıhmıuıl İçin Denizyolları Umum Müdürünün bugün şehrimize gelmesi beklenmektedir.
I tvj

Erenköy Kız Lisesinin okul aile birliği
Erenköy Kız Lisesi Okul-Allc Birliği taralından 21 liralık 1949 çarşamba RÜnil saat 14.30 Kadıköy Halkevi salonunda açıklamalı Türk gösteri sanatları günü tertip edilmiştir. Gösteriler arasında Meddah - Hokkabaz - Karagöz - Orta oyunu, en meşhur sanatkârlar tarafından temsil edilecektir. Her yer 60 kuruştur.
Misafir futlıolcular, dün idnıan yaptılar
Şehrimizde misafir bulunan First Vienna futbol takımı, dün sabah Fenerbahçe Stadında hafif bir idman yapmıştır. Bugün misafir takımla yapılacak ilk maç Fenerbahçe takı-mlyledir. Maç, İnönü Stadında saat 14,30 dadır.,
Dünkü defile
"Son Saat.» refikimizin memlekette bir yeril moda hareketi yaratmak ve îstan-bulu Yakmyarkın moda marketi haline getirmek mak«adiylc tertip etmiş olduğu defile, dün, Taksim Gasinosunda parlak bir şeklide yapılmıştır. Hasır bulunanların «ayısı bine yaklaşıyordu ve ekseriyeti, takdim edilen modelleri alâka ile takip eden. şehrimUln tanınmış kadınlan teşkil ediyordu.
taralı kargacık burgacık yazılarla karalı “esericedit,, kâğıdın üzerine indi çıktı; çıktı indi.
Nihayet, polis memurunun sabrı tükenir gibi oldu;
“— Müsaade ederseniz, dışarıda bekliyelhn; dedi.
Komiser Hamdi Bey, başı dalma önüne eğik, dalgın dalgın mırıldandı;
“— Beklemeye ne hacet? İcabı neyse yaparsın. ,
Ve polis memuru, lk! çocukla beraber odadan çıkınca kalemini menekşe çiçekli porselen hokkasının tabağına bırakıp geniş bir soluk aldı. Onda, şimdi, rahatlamış, fakat ayni zamanda bezgin ve durgun bir insan hali vardı. Gözlerini meçhul bir noktaya dikerek uzun bir müddet hareketsiz kaldı.
Bu, henüz kırk yaşlarında, sarı benizli, «üzgün gözlü, yakışıklı bir adamdı. Üstüne başına, pek itinalı, hattâ biraz da şıklığa düşkün görünüyordu. Ortadan ayrılmış kuzgun! siyah saçları briyantinden pırıl pırıldı; incecik kırpık bıyıkları bir delikanlının henüz terleyen tüyleri kadar tazeydi ve yüzünde kendinden memnun, kendisiyle dolu kimselere mahsus bir vakarın ağırlığı vardı..
Lâkin, nedendir bilinemez, arada bir alnında peyda olan kırışıklıklarla alt dudağının aşağıya doğru bir merarctli sarkışı bu düzgün çehrenin plâstik çizgilerini, zaman zaman bozmaktan ve ona dikkatle bakan kimseleri rahatsız edici bir ifade vermekten do hâil değildi. Ve yine nedendir bilinemez, «üzgün gözlerinde de «ra sıra bir acayip parıltı şimşek gibi çakıp parlıyor; sonra bu yüzde her şey, birdenbire yerli yerine dönüyordu.
Nedemür bilinemez, dedik. Fakat, bunda bolki billnnıiyccek bir şey yoktur. Zira, komi-82
ser Hamdi Bey, hususi hayatında dünyanın en talihsiz insanlarından biridir. Beş yıl içinde üç defa evlenmiş, her üçünde de saadeti ancak beşer altışar ay «ürcbllmlştir. Ecelin kara pençesi, bu beşer altışar aylık uğursuz mühletlerin sonunda korkunç bir şaşmazlıkla onun hurimi-ne uzanıyor ve birlblrlndcıı güzel, biriblrinden taze üç tane eşini, üç tane hayat yoldaşını olin-jlen alıp bir daha dönülmeyen yere götürüyordu. Hiç birin! gönlünün istediği gibi öpüp koklamağa, sarıp okşamağa vakit bulamamış, hiç birine kana kana doyamamışlı ve ne acayip, ne arılaşılmaz bir sırdır ki, bu genç kadınların üçü de hep ayni tarzda, ayni ölümle Ölmüştür. Ne Zehra, ne Mesrure, ne de sonuncu karı sı yirmi yaşındaki Muazzez bu kere olsun has-talik nedir bilmedi; bir kere olauıı aksırıp öksürmedi; Üzerlerinde herhangi bir dert veya bere İzi görülmeyen pak ve gürbüz vücutları, bir sabah, ani olarak yatukları içinde kaskatı kesilmiş bulundu ve her defasında komiser Hamdi Bey, ağlıyaruk hekimlere koştu:
“— Gelin, gürün, söyleyin; neden öldü, neden öldü, bari bileyim. Daha dün akşam gülüp oynuyordu: daha birkaç saat evvel mışıl mışıl uyuyordu. Ah, ne kara bahtlıymışım, ben!!, diye döğünüp durmuştu.
Muayene, tetkik, konsültasyon.., Ölüme sebep hiçbir şoy bulunamıyor, hop kalb sektesinden bahsediliyordu. Hattâ üçüncüde Hamdi Beyin ısrarı üzerine bir otopsi bile yapılmış; fakat, hekimler, yine (kalb sektesi) nden başka bir karara varamamıştı ve Haindi Bey, Fındıklının ıssız sokaklarındım biri içindeki anadan babadan kalma, kocaman, köhne evinde Üç defa bu korkunç sırla başbaşn kalmıştı
Bu evde, gene anadan babadan Kalma İhtiyar bir dadı, gerçi, ona esn yoldaşlığı etmekte, onun 83
yemeğini pişirip çamaşırını yıkamakta vo ona bütün nıânasiyle bir anne gibi bakmaktadır. Hattâ, bu felâketleri teakup eden gecelerde bu kadın, onu, yatıp uyuyacağı sııato kadar bir dakika yalnız bırakmaz; kâh uzak geçmişe ait hikâyeler, kâh zamana dair havadislerle avutup eğlendirmeğe çalışırdı. Zaten, ailenin “variyetli,, devirlerinde başka işler için başka hizmetçiler varken, o vakitler bir genç kız olan bu kadının başlıca vazifesi Hamdi Beyle meşgul olmak, onu temizlemek, yedirip içirmek ve gOüiııp kuşatmaktan ibaretti. Bunun içindir Ki, Komiser Bey ona karşı bir hizmetçi muamelesi etmek şöyle dursun, hattâ bir emektar dadıya gösterilen saygıdan daha samimi hir bis-le hareket ederdi. Fakat, onu istediği gibi dert dökmeye, onunla istediği gibi söyleşip ağlaşmaya da bir türlü muvaffak olamazdı. Zira, kadıncağız adamakıllı sağırdı. Bu yüzden aralarındaki hasbıhaller, çok defa, vaziyetin ciddiyetine yakışmıyaıı bir pnndomirna şıklım alıı-ve zavallı Hamdi Bey. bütün acısını içine akıtıp susmayı tercih ederdi.
O zaman, sadece dadısı söyler, o dinlerdi, Yahut da, gönlü kırılmasın diye dinler görünürdü* Zira, Köylcdiklorlnin ne teselli vermek, ne başına gelen felâketlerin esrarlı mahiyetini, hiç değilse, hafifçe uydınlatrmık bakımından hiç bir kıymeti ,v(’ktu. Bunlar bir takım kooa-karı lâfiarmdun ibaretti STeğelâ derdi ki:
Küçük Beyciğlm; mutlaka bekârlığında bir kızın gümüunu girmiş ve ahım almış olacaksın. Çok okumuş yuanıış bir hanımdan isli-iniştim. Gönül Alhdıın kâbealynıış, onu j ikanın İki yakası bir araya gelmezmiş.
Halbuki, Komiser Bey, hiç böyle biı günah İşlediğini hrıtır’nmıyoriiu ilk evlendiği güne kadar no bir laz, ne de bir kadınla ciddiye ah-84
nabllecek herhangi bir münasebette bulunmamıştı. Hattâ bu uzun bekâretin sebebini ondöki cinsi çekingenlikle utangaçlığında aramak fikri kimsenin aklına gelmeyerek, yıllarca, kendisine bir takını kötü itlyadlar, çirkin huylar bile atfedilmişti, Bu ihtiyar kadın ne söylüyordu? Hamdi Bey, gençliğinde bir Juzı aldatıp baştan çıkarmak veyahut bir evli hamının ırzına tecavüz etmek şöyle dursun, hattâ, bir çok akranı gibi, para ile vücudunu satan kadınlara bile el sürmemişti. Nitekim, dadısı işin böyle olduğunu anlayınca (günaha girmek), (ahım almak), (gönül yıkmak), teranesini değiştirdi; onun felâketlerine başka bir sebep bulmuk lüzumunu hissetti:
“ —Küçük Beyciğlm: mutlaka, düşmanların sana büyü yaptılar; dedi. Bir ehlini bulup kendini okutmalısın. Şimdi aklıma geliyor: Vaktiyle komşumuz Şazlyo Hanım dünyaya üç çocuk getirmiş, her üçü do birer yaşma basmadan ölmüştü. Sonra, eve bir hoca getirdiler; bu hoca kurşun döktü, her şey meydana çıktı. Meğer Şaziye Hanımı, Hulki Beye varmazdan evvel bir başkası İstemiş, vermemişler, o da gitmiş kadıncağıza «ürrlyetl olmasın diye büyü yapmış.
Vo Hıımdi Beyin hazin hazin gülümsediğini sezerek İlâve etti:
“— Yooo, lâfımı yabana atma; bu ifi rahmetli anneciğin do bilirdi. Şaziye Hanımın başı üstünden dökülen kurşunların içinden o herif bütün heybeliyle ortaya çıkıverdi. Herkes gördü... Tevekkeli, düşman kulağına kurşun demem Işlor.
Komiser Hamdi Bey, bir şey söylemiş olmak için:
(Devamı var)
85

T Aralık 1949
YENt İSTANBUL
Sayfa 8
G U N U N
EKONOMİK

Ziraatte devlet ve
Hususî muhabirimizden:
halk münasebetleri
Prof. Ur. Kerim Ömer Çağlar
Londra mektubu
Demircilerin toplantısı
ÖYÜN ve köylünün sadece bir vergi mükellefi telâkki edildiği dünkü demirlerin aksine olarak, şimdi, bizde bu zümreyi, kendine iş edindiği ziraatte teşvik ve himaye vazifesini devlet üzerine almıştır. Eskiden çiftçi halk kendi yarasına kendi merhem olmaya çalışırken bugün kuraklık, sel âfeti, dolu felâketi ve saire karşısında zarar gören ve ıstırap duyan her vatandaşa devletin yardımcı eli uzanıyor. Halk bu yardımı hak bilir, devlet de vazife telâkki ettiği İçin bu haller karşısında her defa gücünün yettiği, imkânlarının elverdiği nispette yardıma koşar.
^Hâkıvıiyct milletindir., umdesine bağlı devlet fikri içinde hiç şüphe yok ki vatandaş yarasının devlet eliyle sarılması başta gelen vazifeler arasındadır. Ancak bizde devlet yardımı bu kadarla kalmayıp belki şartlarımızın icabı ve neticesi daha ileri bir İnkişafa doğru yürümüştür. Vatandaşı işinde teşvik ve yetiştirmek politikası bundan doğmaktadır.
Köylüyü sanatı olan ziraatte teşvike büyük ihtiyaç vardır. Bizdeki ziraat teşküâtı da zaten hemen hemen yalnız bu vazifeyi yüklenmiş görünmektedir. Köylüyü işinde himaye ve bilmediğini öğretmek başka memleketlerde de tatbik edilir. Fakat bizim politikamızla başkalarının bu yöndeki çalışmaları arasında, hiç değilse vazife mı noktasından esaslı farklar «anıyoruz.
kavra-vardır.
İZDE halkın devletten
yİ istemesi kabul edilir de emniyet ve adalet mevzuları dışında devletin halk üzerindeki mürakabe hakkını kullanması çok defa fuzuli bir müdahale sayılır.
üzerine geniş şikâyetleri çeken ziraat işlerimizden birkaç misal alarak bu fikri daha sarih ifade edebiliriz. Meselâ kuraldık olur, bunun maddi, hattâ mânevi mesuliyetini devlete yükleriz. Deriz ki eğer devlet sulama şebekeleri kurmak vazifesini hakkiyle görseydi başımıza bu felâket gelmezdi. Dereler taşar, sorumluluğu yine devlete tahmil ederiz. Zira devlet gerekli koruma tedbirlerini vaktinde alsaydı bu âfetle karşı karşıya gelmi-yecektik. Don olur, dolu yağar, hattâ mahsul tarlada yanarken bile kabahat devlete racl olur, tarafı devletin de yetleri
her şe-
kabul eder
işin dikkate şayan bütün bu mesuli-görünmesindedir.
D
vatandaş arasında-
EVLETLE
ki bu münasebetlerin bizi her-şeyi devlet kapısından beklemeye alıştırdığı inkâr olunamaz. Dev-

I
Britanyalılar, yiyecek hususunda Amerikalılardan daha fazla çalışmaktadırlar
vatan-veya korüne lü-
letten beklemek fikri ve ünıidiyledır ki hemen her türlü iktisadi teşebbüste ve bilhassa ziraatte halk tarafından yapılması mümkün ve hattâ gerekli teşkilâtlanmalar olamamaktadır. Devletin aşırı yardım duygusu fiili sahada menfi neticeler vermekten de hâli kalmıyor. Basit bir misal: Tarım Bakanlığının mahsul zararlılariyle mücadele eden bir teşkilâtı vardır. Bu teşkilât fakir veya zengin her vatandaşın bağına ve bahçesine en az yirmi yıldan beri ayrı ayrı gidip ağaçları ha-şerat zararından korumak için teker teker ilâçlar. Bu ilâçlamanın faydasını göstermek bakımından tarım mücadele elemanlarının daha birkaç yıl önayak olması doğrudur ve lâzımdır. Fakat devletin daş bahçelerindeki elma armut meyvasını her yıl mak vazifesini yüklenmesine
zum var? Elde bir kanun mevcuttur. Bu kanun: "Her kim ilân edilen tarihte bahçe ve tarlasında gerekli mücadeleyi yapmazsa devlet teşkilâtı gidip oradaki ilâçlanıayı yapar ve masrafını cezabiyle birlikte alâkalıdan tahsil eder,, diyor. Bu bunun hiç değilse bizim bildiğimiz yerlerde tatbik edilmediğinden. aksine müsamaha hudutları geniş tutulduğundan, mücadele işleri gerekli başariyle neticelenememekte-dir. Mücadele ekipleri bahçemize uğramadığı zaman müracaat ettiğimiz devlet dairesi, bize vazifemizi hatırlatacak yerde üstelik özür diler. Devletin birkaç ekip nıenuır ederek mücadele yapmasıyle elinde kanun müeyyidesi bunu alâkalıları icraya mecbur etmesi arasında büyük fark vardır
Bu lüzumsuz, hattâ zararlı gayretlere her sahadan örnek getirmek mümkündür. İyi tohumun faydasını idrâk ettiğimiz halde isteriz ki devlet onu tarlamıza kadar getirsin. Buna karşılık neye ve kaça inal olduğunu pek âlâ bildiğimiz bu tohumların iyi vasıflarını korumak için herhangi bir emek harcamak istemeyiz. Tarlamızın ve bahçemizin kenarına kadar gelen suyun parasım bile çok görürüz.
Kredi mevzuunda da çiftçiye verdiğimiz ümitler yüîrtlnden meselâ tarım kredi kooperatifleri gereği gibi inkişaf edemiyor.
EVLET şefkatli elini her zaman uzatmaya hazır olmalı, fakat bu el buna muhtaç vatan-
daşların hududunu aşmamalıdır. Çünkü devletin her işe yetişmesine imkân yoktur. Onun gösterici ve mürakabe edici vazifesini yapmasından, işlere fiilen karışmasına kıyasla daha verimli neticeler alınabilir.
D
M» •
1950 yılında Dünya Fuarları
Milletlerarası Ticaret Dairesi Bürosu tarafından hazırlanan fuar listesi tarih sırasına göre aşağıda gösterilmiştir:
14- 25 Ocak
3-7 Şubat
28 Şubat-5 Mart
Şubat ve Mart
5-12
7- 26
12-20
13-20
13-20
16-26 Mart
21-30 Mart
29 Mart-2 Nisan
12-30 Nisan
15- 24 Nisan
15- 25 Nisan
19 Nisan-14 Mayıs
29-Nisan-14 Mayıs
3-14 Mayıs
8- 19 Mayıs
lp-29 Mayıs
21-29 Mayıs
29-Mayjs-9 Haziran
16- 25 Haziran
Temmuz
16 Eylûl-1 Ekim
26 Eylûl-5 Ekim
Mart Mart Mart Mart Mart
Brüksel d e Milletlerarası otomobil sanayi sergisi
Pariste Milletlerarası radyo akşamı sergisi
Parıste Milletlerarası zirai âletler sergisi
Yeni Delhlde Milletlerarası sanayi fuarı
Leipzİgde Milletlerarası ticaret sergisi
Kopenhagda Milletlerarası ticaret sergisi
Veronada (İtalya) ziraat sergisi
V i yanarla Milletlerarası ticaret sergisi
Pragda Milletlerarası ticaret sergisi
Onevredo otomobil sergisi
Hoilandaııın Utrecht şehrinde Milletlerarası sanayi sergisi Hunoverde Alman sanayi sergisi
M Harında Milletlerarası ticaret fuarı
Fransanın Lyons şehrinde Milletlerarası ticaret fuarı îsviçrenin Bük* şehrinde İsviçre ticaret sergisi
Llege şehrinde Belçika Milletlerarası ticaret sergisi
Brükselde Milletlerarası ticaret sergisi
Hanovenle ağır sanayi sergisi
İngiltere sanayi sergisi (Londra-Birmingham 1
Fariste Milletlerarası ticaret sergisi
İspanyanın Valanslya şehrinde Milletlerarası tlcaıet sergisi Torontoda Milletlerarası ticaret sergisi
Barselona d a Milletlerarası ticaret sergisi
Londrada Milletlerarası radyoloji sergisi
Münlbte Milletlerarası elektrik sergisi
Ctrcch’te sonbahar sergisi
I 167X11/1949 Cuma |
Borsalarda Vaziyet
İstanbul:
Ticaret Bursasında fındık fiyatları sağlam vaziyetini muhafaza etmektedir. Alıcılar, ihtiyatlı hareket ederek, mala karşı nazlı davranmaktaydı, kuru meyva grupun-da, fındıktan başka sekiz ton kadar kabuklu ceviz, bir ton kadar da iç ceviz üzerine muamele olmuştur. Acı badem fiyatlarında da canlılık başgöstermiştir.
Dokuma ham maddeleri grupunda tiftik, keçi kılı fiyatalrı gene hararetlidir.
Nebati yağlarda durgunluk devam etmektedir. Diğer maddelerde kayda değer bir şey yoktur. ı
Esham ve Tahvilât Borsasında Devlet Tahvilleri hararetli istekler karşısmdadır. Piyasada satıcıdan ziyade, alıcı olduğu arılaşılmak tadır.
Altın piyasası, düne nazaran daha ziyade bir gerileme kaydetmiştir.
İzmir:
Batı Almanya Hükümetinin, kuru mey-va ithalini serbest bırakacağı yolundaki ırayla üzerine üzüm piyasasında «atıcılar teenni ile harekete başlamışlardır.
Diğer taraftan pamuk piyasasındaki sükûnet, nebati yag piyasasındaki gevşeklik ve çekirdek piyasasındaki durgunluk devam etmektedir.
Adana:
Fiyatlar üzerine tesir yapmamak hayliyle, jıaıııuk piyasası nisbeton hareketli geçmiştir.

İ NGİLTERE’de devalüasyondan | sonra Milletlerarası Sanayi Konferansı için hazırlanan raporlara göre, sigara ve bira da dahil olmak üzere günlük ihtiyaçların tatmini için gereken malların fiatı Londra'da New - Yrork’takinden daha yüksektir.
Dolar ölçüsü ile (1 İngiliz lirası — 2.80 dolar) fiutler Londrada daha düşüktür. Raporu hazırlıyanlaı a göre, bu vaziyet Britanya Hükümetinin yaptığı yardımların bir neticesidir.
Fakat vasat bir Londralının, bir çeyrek galon sütün parasını kazanabilmesi için bir Ne w - York’ludan 2 1/3 defa daha uzun çalışması l&zımdır. Bir Ingiliz kostüm için hemen hemen 2 2/3 defa ve bir şişe bira için ise A-merikahdan 5 defa daha çok çalışmalıdır.
Yalnız 2 hususta Londralı daha az çalışır; bir tanesi günlük guzetesini satın almada (C(75). diğeri de saç kestirmede (%90).
Diğer iki hususta ise iş saati bakımından Londralı ve Nc\v - York’lu müsavi derecede çalışır; bunlar, beyaz ekmek ve biftektir.
Yeni rayice göre, dolar ölçüsü ile, Londradaki fiatlere Amerikalıların ağzı hayretle açık kalmaktadır. Meselâ, tereyağ New - York'ta 73 sent olmasına mukabil Londrada 23 senttir. Patatesin takriben yarım kilosu Ne w -York’ta 21 sent, Londrada 0 senttir. Erkek kostümleri ise 40.75 dolara mukabil Londrada 27.30 dolardır. Gıda ve giyim hususunda aradaki fark Hükümetin yardımları ile kapatılmaktadır.
Ücret bakımından yeni rayice göre, aradaki fark şeyledir: Londrada bir saatte ortalama Ücret 36.3 sent, New -York’ta ise 1.41 dolardır. Bu mukayeseler yapılırken, haftalık iş. saatleri nazarı Itibare alınmamıştır. Londrada haftalık iş saatlerinin yekûnu 47. New-York’ta ise 39 olduğu düşünülürse, mu-kayesinin îngilizlerin rıieyhine netice vereceği muhakkaktır. C. T.

Çelik fiyatları yükseliyor
Pitsburgh 16 (A.A.) (United Press) — Amerika çeliğinin üçte birini imâl e-den "United States Steel Corporation., çelik fiatine ton başına ortalama olarak 4 dolar zam edildiğini bildirmiştir. Bu iiat yükselişi, otomobil, buzdolapları ve diğer çelik eşya flütlerinde derhal tesirini gösterecektir. Bu münasebetle beyanatta bulunan İktisadi Komite Başkanı ayan âzasından Joseph Omahoney. diğer çelik kumpanyalarının fiatleri yükseltmemelerini istemiştir.
Kalay fiyatları düşüyor
Londra 'Hususî) — Metal Borsnsında peşin kalay liati 615 İngiliz üzerinde kapanmıştır.
Geçen haftanın sonunda fiat 630 ln-gilizdi.




tanzim faaliyeti
Çivi sanayiinin memleket ihtiyacını karşılıyacak seviyeye geldiği anlaşılarak, ithalâta son verilmesi için teşebbüse geçilecek
Ankara 16 (Hususi) — Memleketimizin demir ihtiyacını mevcut müesseseler imalâtının ne miktarda karşıladığını tesbit ve ithalâtı ona göre tanzim için, dün Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında toplanan ve ihtiyaç, i-mnlât ve ithalât mevzularını ayrı ayrı tesbit etmek üzere komitelere ayrılan demirciler, bugün de hazırladıkları raporları müzakere ve münakaşa etmek maksadiyle Dış Ticaret Dairesi Reisinin Başkanlığında toplanmışlardır.
Stockholm, 16 (A.P.) — Dün burada dört millet temsilcileri arasında yapılan bir toplantıda, Skandinav memleketleri ile İngiltere arasında bir iktisadi birlik kurulması teklifi mevzuu bahis olmuştur.
27 temsilcinin yapacağı bu toplantılar dört gün devam edecektir, îlk gün, İngiliz Temsilci Heyeti Başkanı Sir Henry VVüsan Smith’in verdiği izahat dinlenmiş ve kendisine bazı sualler sorulmuştur.
Norceç delegasyonunun başkanı Arbe Skaug, tefsirden kaçınmaktadır. Dün, delegeler îngilterentn tekliflerinin neden ibaret olduğunu anlamaya çalışmışlardır. Konferans sonuna kadar basına malûmat verilmlyeceği de bildirilmiştir. Dün, kısa bir tebliğ yayınlanmıştı.
Belirtildiğine göre, İngiliz teklifleri “gayri vazıh,, bir haldedirler.
Baıupıe de France 150 yaşında Paris. 16 (YÎRSi — “Banque de France”, bugün, kuruluşunun nci yılını kutlamıştır.
Fraıutada çelik istihsali düştü
Paris, 16 (YİRS) — Fransanın sim ayındaki çelik istihsalAtı
bin ton olmuştur Bu miktar, ekim ayından 86 bin ton noksandır. Aylık istihsalin eksilmesine 25 kasim grevleri de tesir etmiştir.
Hint ipek sanayiinde bulıraıı
Bombay, (Comtel) — Bombay İpek Tüccarları Birliği, Hint Hükümetine verdikleri bir beyannamede hükümetin serbest ham ipek ithali hakkındaki kararını süratle yeni-
150
ka-
723



den gözden geçirmesini talep etmişlerdir.
Birliğin bildirdiğine göre, Hükümetin gümrük vergisini arttırması i-pek piyasasında kıtlık meydana getirmiştir. Gümrük vergileri ne kadar yüksek olursa olsun, gene Hint ipeği, hariçten ithal edilen ipekten daha pahalıya malolnıaktadır ve Hint ipeğinin kalitesi beynelmilel kalite ölçüsünden çok daha aşa-şı düşmüştür.
Hint dokumacıları Çin, İtalyan ve Japon ipeğini tercih etmektedirler. Fabrikalarını kapatmış olmamak için Hint ipeği almış olan dokumacılar mallarını satmakta güçlük lar b cmfö c cm cmföypcmföy çekmektedirler. Bir çok dokumacılar ipek yerine pamuk dokumayı tercih etmişlerdir. Beyannamenin sonunda şöyle denilmektedir: “Hükümet, halkın ihtiyacını düşünmeden, gümrük vergilerini yükseltmek ve ipek ithaline mâni olmak suretiyle, kendi kendine tutunmasına imkân olmıyan yerli ipek sanayiini korumağa çalışmaktadır. Hükümetin hakiki maksadı bu olmasa dahi, ticari çevrelerde bu şekilde düşünülmektedir.,,
Fransız jüt sanayii
Paris. (Comtel) — Fransız fabrikatörleri, Fransız - Pakistan ticaret anlaşmasını iyi karşılamışlardır. Bu anlaşmaya göre Fransaya 80 bin ton jüt gönderilecektir. Söylendiğine göre ham jütün kıt olması senelerden beri Fransız sanayiinin gelişmesine engel olmuştur. Sanayiin muhtaç olduğu miktar takriben 100 bin ton tahmin edilmektedir. Hlndistandan ithal edilen miktarla bu yekûnu bulmak kabil olacaktır. t
îthal edilecek Pakistan fiyat meselesi daha halledilmiş değildir.
Fransa - Almanya
Paris, 16 (YİRS) —
manya arasındaki ticaret anlaşması bugün Öğleden sonra Pariste imzalanmıştır
Pcç-atalar damgalanacak
Tanca, 16 (Comtel) — İspanya Hükümetinin bu son günlerde karaborsada yapılan ve Peçatanın değerini düşüren muamelelere son vermek için mevcut paraları danv gahyacağı şayi olmuştur. Karaborsada bilhassa sterling üzerine muameleler çok artmıştır.
Komisyon, komite raporlarında tesbit edilen demir sanayiine dair her maddenin ihtiyaç rakamlarım ve bunları imal eden fabrikaların istihsal ve kapasitelerini inceliyerek memleketin ham madde delerden ne ve evsafta mışlardır.
Bir taraftan memlekette kurulmuş olan sanayiin tam kapasite ile çalıştırılması. diğer taraftan ithal imkânlarının en ziyade muhtaç olduğumuz maddelere tevcihi suretiyle döviz tasarrufunun sağlanması endişesi altın-
ihtiyaçlarını ve bu mad-miktarının ve hangi eb’at olduklarını teshile çaJış-
Manisa bağcılarının
Manisa 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Manisa Bağcılar Birliği, bugün saat 14 te yaptığı toplantıdn üzüm fiatlerinin son durumunu tetkik etmiş ve hükümet nezdindc teşebbüste bulunmak üzere Ankaraya beş kişilik bir heyet göndermeye karar vermiştir.
Heyet Hükümetten müstahsil elinde mevcut üzümlerin ihracı için tedbir a-hnmasını istiyecektir.
“Tariş” bnaları, birliklere devrediliyor
İzmir 16 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Eski Tariş hesaplarını tasfiye heyeti, yaptığı toplantıda, Birlik ana mukavelesinin 64 üncü maddesi mucibince Birliğe ait bütün binaların kıymet takdiri suretiyle dört birliğe devrini kabul etmiştir
Ticaret Bakanlığı bu kararı tasdik e-dince,, ayrılma fiilen vâki olacak ve dört birliğin işine yaramadığı tesbit e-dllen bir milyon liralık malzeme satışa çıkarılacaktır.
Ziraat Bankası, üzüm, pamuk ve zeytinyağı birliklerine 35 milyon lira, İncir Birliğine de mahsul mukabili 3 milyon lira kredi vermiştir.
Ticaret ■ Telgraf
(Comtel) Servisimi?
jütünün
kati olarak
anlaştı
Fransa - Al-
Yeni İstanbul, İktisat Servisi için İngiliz Reuter Ajansiyle bir anlaşma yapmış ve bu ajansın Ticaret - Telgraf Servisinin Türkiyedeki neşir temin eylemiştir, falarda bundan (Comtel) işaretli
telgraflarımızı okuyucularımızın istifade ile karşılı-yacaklarını ümit ediyoruz.
hakkını Bu say-böyle hususî

da mevzuları inceliyen komisyon, saat 19 a kadar çalışmalarına devam etmiştir. Komisyon, tetkiklerini bitirip istişari mahiyette Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına tevdi edilecek olan raporlarına nihai şeklini vermek üzere yarın da toplanacaktır.
Sızan haberlere göre, komisyon, komitelerden gelen raporları inceliyerek çivi sanayiinin memleket ihtiyacını karşılıyacak bir seviyeye ulaştığı neticesine varmış ve bunun için de çivi ithaline son verilmesi hususunda Bakanlığa temennide bulunmağa karar vermiştir.
Yine komisyonun temenni mahiyetinde olan raporuna göre yerli sanayiimizin biri üç milimetre kalınlığında kâfi derecede saç imal ettirebildiği neticesine varılarak bu evsafta saç ithaline son verilmesini istemişlerdir. Keza Karabük fabrikasının 10 milimetreye kadar kalınlıkta demir İmal edebildiği ve bu imalâtın memleket ihtiyacını karşıladığı kanaatine varan komisyon, bu evsaftaki demirin ithaline müsaade olunmaması dileğinde bulunmuştur.
Gelir Vergisi—
Gelir Verdisinin ta t hıkına dair esasları Maliye Bakanlığı tesbit ederek nedret mistir. Okuyucularımıza izahnamenin tam metnini bu sahifede vermeye maddeten imkân bulamadığımızdan kendilerine bir hizmet olmak üzere, büyün 6 ncı sahifemizi bu ise tahsis ediyoruz.
Bu münasebetle ilânlarının nesrini tehir etmek mecburiyetinde kaldığımız müesseselerin, verginin kendilerini de yakından alâkadar edeceğini bildiğimiz için, gazetemizi mâzur göreceklerinden eminiz.
Ticaret Ofisi soğuk hava deposu yaptıracak
Ticaret Ofisi Haliçte bir soğuk havı deposu yaptırmaya karar vermiştir. Bunun için muhtelif firmaların teklifleri tetkik edilmektedir. Henüz deponun in-şaası hakkında bir firmayla anlaşma olmamıştır.
Ofisin yaptıracağı soğuk hava deposunda yalnız sebze ve meyva muhafaza edilecektir. Bilindiği gibi, şehrimize muhtelif mevsimlerde herhangi bir meyva bol olarak geldiği zaman, .bunu fenni şartlarla muhafaza edecek tesisat mevcut değildi.
Serbest ithal listesi
»t
İnce yünlü kumaş ihracına müsaade edildi
Ankara, 16 (A.A.) — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
Elde külliyetli miktarda ince yünlü kumaş stokunun birikmesi dolayifiiyle ve fabrikalarımızın tam randımanla çalışmalarının temini maksadiyle yerli mamulü ince ylinlü kumaşlardan 500 bin metrenin Sümerbank ve 500 bin metrenin dc hususî müesseseler tarafından anlaşmaLı memleketlere, anlaşma hükümleri dahilinde ve anlaşmamız bulunmıyan ülkelere serbest dövizle (dolar ve İsviçre frangı) veya Türk hesabına geçirilecek sterlıngle, akreditifi açılmak ve lisansları Bakanlıkça verilmek şartiyle ihracına müsaade edilmiştir.
Tüccar, tamamlayıcı malûmat istiyor
İthali yüzde elli nisbetinde serbest bt-akılan malların listesi neşredilmişti. Listede en ziyade dikkati çeken malların başında kalay bulunmaktadır. Bilindiği gibi, harp yıllarından beri Ticaret Bakanlığı, kalay ithal! için yalnız Ticaret Ofisine lisans vermekteydi. Son defa o-larak kalayın serbest İthal listesine girdiğine akılırsa, bundan böyle Bakanlığın kalay ithaline lisans vereceği bârJz bir surette anlaşılmaktadır.
îthal listesinin tatbikat sahasında ne netice veeceği belli değildir. Piyasadaki alâkadar kimseler, resmî makamlardan tamamlayıcı malûmat beklemektedirler.
Hususi
teşebbüslerin istikrazları
Sanayi Bankası işi geri kaldı
Dün Ticaret Odası salonunda fabrikatörler bir toplantı yaparak, evvelce aralarında seçecekleri komitenin Sanayi Bankası hakkındaki raporunu tetkik edeceklerdi. Toplantıda ekseriyet olmamıştır. Azadan biri, ,bir muharririmize Sanayi Bankası işinin şimdiki halde geri kaldığını, bu mevzu ile senelerden beri uğraşan Bölge Sanayi Birliği İle İşbirliği yapmak lâzım geldiğini beyan etmiştir.
Maliye Bakanlığı, 300 milyon liraya kadar kefalet edecek
Ankara 16— Hususî teşebbüsler tarafından yabancı memleketlerden yapılacak uzun vadeli borçlanmaları kefalet edilmesi ve gerekli döviz İzninin verileceği hakkında taahhüde girişilmesi için Maliye Bakanlığına salâhiyet veren bir kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Tasarıda şöyle denilmektedir:
“Yurdun kalkınması İçin fayda mülâhaza edilen endüstri, tarım, ulaştırma ve bayındırlık işleriyle turizm ile doğrudan doğruya veya dolayıslyle ilgili tesislerde ve İstihsali çoğaltıcı veya ihracatı arttırıcı mahiyette olan diğer işlerde kullanılmak üzere özel teşebbüsler tarafından yabancı memleketlerden yapılacak uzun vadeli boçlnnmalara âzami haddi 300 milyon lirayı geçmemek $ar-tıyle Bakanlar Kurulu kararı ile teminat mukabilinde kefalet etmeye Maliye Bakanlığı salahiyetlidir.
Bu maddede yazılı işlerde kullanılmak üzere yabancı memleketlerden döviz veya tesisat olarak getirilen sermaye gelirlerinin veya teşebbüs mevcudunun kısmen veya tamamen, harice trans ferini sağlamak üzere gerekli döviz izninin verileceği hususunda Maliye Bakanlığı bu teşebüslere karşı da taahhüde girişecektir.
İstanbul şehrinin ekonomik meseleleri
Gelecek hafta perşembe günü Tüccar Derneğinde, İstanbul şehrini alâkadar eden muhtelif meseleler etrafında hasbıhaller yapılacaktır. Bu toplantıda Vali ve Belediye Reisi, Belediye iktisat Müdürü, Karaağaç Mezbahası Mİidürii, Sebze ve Meyva Kooperatifi Müdürü de bulunacaktır.
Tüccar Derneğinin İstanbul şehrinin ekonomik meseleleri hakkında hazırladığı bir rapor bu toplantıda görüşülecektir.
Kuru meyvacılar hâl istiyor
Eminönünde, Tahmis sokağında. Mısır Çarşısına muvazi olan tek katlı dükkânlar belediyece istimlâk edilmektedir. Hafta içinde bu dükkânlardan ikisi tahliye edilmiştir.
Bu dükkânlarda çalışan tüccar ve es-nafın ekserisi kuru meyva taciridir. Yakında yerlerini kaybedecek olan kuru meyva tacirleri belediyeye verdikleri bir dilekçede, kendilerine kuru meyva satışları için ayrıca bir hâl yapılmasını istemişlerdir.
Prof. F. Perroux
Ankarada bulunan Fransız iktisat profesörü François Perroux, dün şehrimize dönmüştür.
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
KAMBİYO
İstanbul Borsası
Açılış Kapanış
ı Sterlin 7.87 7.90.50
100 Dolar 282,25 282.25
100 Fr. Frangı 0.80 0.80
100 İsviçre Fr. . 64.03 64.08
100 Bclç. Fr. 5.60 5.60
tUO İsveç Kr. 54.12.50 73 68.40
100 Florin 73.68.40 73.68 4U
ıoo Liret 0.44,128 0.44.128
100 Drahmi (ı 01.876 0.01.876
100 £8coudoı» 0.73.OU 9.73.90
Altınlar
Bugün* Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeril Gr. 6 24 fl 9 4
Külçe DcgüHMa ° 6 32 v.Z-ı 41 OJ
Cumhuriyet 42 25 42 —
Reşaı 14 75 • a • 4-1 ÎHJ
Hamli ■12.25 42.50
OulcJon «hmih 40.85 40.90
Ingiliz 56.25 57.—
Napuieon 111. 13.— 43 —
İsviçre 42.50 42.50
Neu’-York’ta; onsu : $35
Gümüş, Platin
En uşağı En yukarı
Günıüö Gr
Plfttln ’• 10.- 11.-
Zürich Borsası (Serbest)
îsvlçro Frangı
En uşağı En yukarı
Türk lirası 0,75 0.90
Dol&r 4.28 1 20 50
Sterlin 10.15 İÜ 10
i’ı onüiz Frorun ' 107 1 12

ESHAM VE TAHVİLÂT
Devlet Tahvilleri
MEMLEK E T I ICARE1 BOR S AL ARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Ikramiyeli tahviller
1933 Ergani ......
1938 ikramiyen
Milli Müdafaa 1. ... 1911 Demiryolu IV. 1041 Demiryolu V.
%5
$5
%5
%5
%4 1/2 1949 ikramiyen Diğerleri 1941 Demiryolu Kalkınma L
U. IH.
İstikrazı
99
Kapanış
23.50
20.50
20.25
99.90
95 75
95.50
(•)
23.—
20.75
20.25
09.90 05.70
00.50
%6 %6

%6
VL
UMU
1948
L II.
••••
••••
dtt.70
98.40
9535
95.20
98.30
98.25
08.—
08.—
05.10
05 25
08.30
08.50

ı ııı bu bnı
Buğday Yumuşak .........
Buğday Sert ............
Arpa Biralık ....
Arpa yemlik (dökmo) .... Mıaır (Sarı) ..... ....
boeulyo tombul ...
Fasulya Çalı sert (dökme) Kuşycml
Mercimek Kırınızı kabuklu Morclmck Yoşll ......
Nohut «ıra ............
Bugün
31.35
31.—
25.05
24.10
31.—
37.—
31 —
57-
22.10
Eski Kapanış 31.35 31.—
Bugün
25.30
21.20
38.-
41.50
36.—
55.—
Uzuid çoiurueKtıu no. 9
İncir A serisi No. 8
Berisi No. 108
Akala l.........
Akala n.
8
Pamuk
Pamuk
Pamukyağı (rafine)
Pamuk çekirdeği
54.50
53.-
43.— 235.— 224.— 157.—
16.50
Son Kapanış
54.—
53.—
43.—
235—
225—
157—
16.50
Dün
Eski kur
%7 %7 %7
%7
%7 %?
o? %7
1934 1034 1941
194) 1911
Mili) MUdafıu»
• a
• •
•9
Ulvaa-Erzurum
• •
Demiryolu
• f
• •
L
u-vn.
L
IL
LI1.
L
İL ili. VI.

21.76
20.30
20 70
21 61
21 00
20.85
21.20
21 80
20.60
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y
99
•9
Tertip A/B. C.
%ö(.
' Mümes. Senet.
106.—
63.50
67.00
Şirket Hisse Senetleri
1’. C, Merkez Bıuıkaaı...
Türkiye İş Bankam .......
Türk Ticaret Bankası .... Aralan Çimento ..........
Çark Değirmendik .........
Milli Rea«ilran« ....
116.00
24.50
A—
16.—
23.25
Ecnebi Tahville!
Mısır Kred( fonniv. I9i)3
1011
21.70
20.30
20.75
21 10
20.90
20.85
21.35
21 85
20.60
106.—
63.—
68.—
114.—
25.—
5.—
16,—
23 50
Yağlı tohumları
Ayçiçeği ruhumu .........
Kctcrıtohumu ............
Kendlrtohumu ............
Sunam .........
Yer fıstığı kabuklu .....
Kuru Aloyvuhıı
Fındık (kabuklu sivri) -
Fındık (İç tombul) .......
Ceviz (kabuklu) ..........
Ceviz (Iç natUrol)
Dukunıa İlilin Maddeleri: Tiftik ana mal ..........
Tiftik Inco standart ...
Yapak Anadolu (Kırkım)
Hıını derileri
Sığn salamura Kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu Koyun tuzlu kuru Mezbaha sıtır vns
Nebatı yaglıırt
Zeytinyağı (Ekstra
Ayçiçeği Raf Um* FindlIİ yıığı
• ••• l« e •• kilosu Kilonu
ekstrr I
36.20
42.—
33.—
84.—
77.—
ım.—
139 —
45.—
170.—
260.—
305.—
105.—
140.—
2no.—
150.—
123.—
255.—
180.-
170
35.—
40.—
37.—
83.20
02.20 138.—
15.—
150.—
270.—
226.—
130.—
2U0
120.—
255.-
ISO
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala Eks.Ekstra M Akala 1 „ az yağmur yemiş „ çok yağmur yemiş 205.— 190 201 165.— 145/150 205.— 179/105 165/170 135/140
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak
Buğday sert
32.50
85.-
82.
>
^4.—
tfuğdMy (BugeD = Sent)
Şort Kış mahsulü No. a. ...
Kırmiün ’ No. 2 ...
Pamuk Mlddllng (Libresi = Sent)
Aralık
Mart .......................
Mayıs ...
Temmuz ............ ••••»«•
Tiftik (Libresi = Sent)
Toksa s No 1
Fındık (Libresi = Sent)
Kabuklu Yeril İri
orta
Gevant iç ithal malı .....
Elmtra iri İç ithal malı ....
Kuru üzüm (Libresi = Sent)
Thompson çekirdeksiz seçme.
Keten tabumu (Buşcl! = Dolar)
Mlnneapolis .................
— Kalay (Libresi - Sent)......
— Levha-tenckeClOO libresi dolar)
267.—
238.—
263.— 238.—
30.27
30.22
30.13
30.12
68-60
21.—
22.50
37. —
38. —
11.5-12
3,70-3.90
83.-
7.50
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu = Sterlin) Bombay ..............
Kalküta .........
Ter fıstığı Hindistan

63.—
62.—
61.-
Bradford Piyasası
30.22
30.17
30.02
30.01
58-60
24.—
22.50
37. —
38. —
11.5-12
3.70-3.90
83.-
7.50
63 —
62 —
61 —
Tiftik iyi mal (Libresi = Poni) ... Sıra malı Yün Anadolu •• Trakya 84.— 80.— 18.50 84.- 30.- 18.50
İskenderiye Borsası
Pamuk (Knntan = Tali arı) Ashmounl Kısa eiy&flı F/O Karımk Uzun ahafiı F'G 83.70 90.30
(•) Gününde Boründü ınuunıcivsi tescil edUuıanıia tahvildi unhunun ara vo lalaplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.
Sayfa 4
YENt İSTANBUL
17 Aralık lt»4»
Siyasi mesBİeieı ve nmhabh mektupları
EDEBİYAT
İLİM
SANAT
TEKNİK
Batı Almanya’da nefes alma devresi
İsviçre hususî muhabirimiz bildiriyor
Mühim bir toplantı arifesinde
Tarihî sohbet
İnceden inceye
Yazan : W. N. Ewer
D Devlet Dışişleri Bakanının Paris toplantılarında vardıkları kararlar, Bntı Almnnyadnki Müttefik siyasetinde kesin herhangi bir değişiklik husule getirecek mahiyette değildir. Hakikatte Federal bir Alman Hükümeti kurulmasına müsaade etmek hususundaki ana karar verildiği zaman bu siyasetin de ana hatları tesbit edilmiş bulunduğu cihetle, Paris Konferansında varılan yeni anlaşmalar a-na siyasetin gelişmelerinden ibarettir.
Batı Almanya şimdi bir istihle devresi geçirmektedir. Harbi hemen takip eden devre zarfında memleket, hattâ şehir İdarelerini ilgilendiren teferruatlı konularda dahi 3 batılı askeri hükümet tarafından doğrudan doğruya kontrol ve İdare edilmekteydi. Bu durumdan, tamamiyle bağımsız bir cumhuriyet durumuna intikal başlamıştır.
Bu yoldaki gelişmenin tablntiylo tedricî olması lâzımdır, ve belki de nihaî safhalar henüz oldukça uzaktır. Bunun ne dereceye kadar uzak olduğu bilhassa Alman milleti ve Alman hükümetinin kendilerine bağlıdır. Fakat şimdiden bir hayli ileri gidilmiştir. Müttefik idare hemen remen tamamilo sona ermiş ve yerine, Müttefik kontrolü altında Alman İdare geçmiştir. Müttefik kontrol da tedricen gevşetilmekte ve hafiflemektedir. Şimdiki halde bu kontrolün vüsat ve tekniği işgal statüsünde tesbit edilmiştir. Ve yine şimdilik bu işgal statüsünün yeniden gözden geçirilmesi bahis mevzuu değildir, alra bâriz olarak bunun için vakit pek erkendir. Fakat Almanlar İçin şimdiden, bunun, tecrübo ışığında, yeniden gözden geçirilmesi ihtimal vo ümidi belirmiştir.
Paris Konferansında, Alman fabrikalarının sökülmesi meselesi hakkında ittifak yolu İle kesin bir anlaşmaya varılmıştır. Fabrikaların sökülmesiyle lkJ gaye gözönünde tutulmaktaydı: 1 — Almanyanın endüstriyel potansiyelini ve bilhassa ağır endüstrisini, yeniden silâhlanma hususuda her hangi bir teşebbüsü İmkânsız kılacak şekilde tahdit; 2 — Almanyanın son taarruzundan zarar gören memleketlere aynî tazminat sağlamak.
Bir müddettenberi, umumi ekonomik durum bakımından, harp tazminatı karşılığında Alman fabrikalarının sökülmesinin durdurulması lâzım geldiği anlaşılmış bulunmaktaydı. Bu lüzum karşısında, bundan yine bir hayli evvel sökülmesi gerekil fabrlkalnn niha-î bir listesi de hazırlanmıştı. Bu liste yeniden gözden geçirilmiş ve daha fazla tahdit edilmiştir. Bir İki hafta zar-1 fında fabrikaları sökme İşi dc turna-cniyle bitirilmiş olacaktır. Böylece aynî tazminat usulüne de son verilecektir. Bu, bir bakımdan Almanyaya ve diğer taraftan ekonomik reallteyo yapılan | bir tâvizdir.
Ayrıca dikkate şayan bir nokta şudur: 3 batılı hükümet, gayet müdebbir ve akıllı bir hareketle, cari Alman istihsalinden harp tazminatı elde etmek fikrinden gorünürdo tamamiyle vazgeçmişlerdir. Zira Alman ticaretinin şimdiki haliyle böyle bir şey, yani cari istihsalden harp tazminatı hissesi a-yırmak imkânsız olur. Aksi takdirde, bu tazminat fiilen Batılı işgal devletlerinin ve bilhassa Birleşik Amerikanın ceplerinden çıkmış demektir.
Böylece, tazminat işine mümkün olduğu kadar süratle tamamiyle son verilecektir. Fakat Alman fabrikalarını sökmekle teminine çalışılan güvenlik meselesi ne şekil alacaktır?
Bu konuda fabrikaların daha fazla I sökülmesi yerine yeni bir usul teklifi edilmiştir. “Tecil ve soluk alma., mukabilinde Alman Hükümetinden bazı ö-nemli fabrikalar ve sınai müesseseler için garantiler vermesi ve bunların işletmesiyle ilgili bazı mecburiyetler kabul etmesi istenilmiştir. Alman Hükümetinin kendisi bazı endüstrileri yasak edecek ve diğer bazı cins imalâtın verimini tahdit edecektir. Bu İtibarla. Alman Hükümetinin, her türlü gizil silâhlanma teşebbüslerini önlemekle mükellef Müttefik Güvenlik Kurulu İle şıkı bir İşbirliği yapması, Ruhr endüstrilerini tedvir eden milletlerarası idare mekanizmasına İltihak etmesi vc büyük Alman demir ve çelik endüstrileri üzerindeki milletlerarası kontrolü kabul etmesi elzemdir.
Almanya veya daha doğrusu Batı I Almanya, adım adım “askerî hükümet,, rejiminden “müttefik kontrol,, rejimine sevkcdilmektedir. Bu kontrol rejiminden nezarete vo nezaretten işbirliğine geçilecektir. Paris toplantısı ve bunu takip edecek toplantılar bu yolda birer adımdır. Bu ilerleme, ihtimamlı müzakereler, ve bazı tereddütler neticesinde gerçekleşmektedir. Zira bu istikametteki diğer adımlar gibi bazı tehlikeler ihtiva etmektedir. Ayrıca bu inkişaf, Almnnyanın İyi niyetine ve Alman demokrasisinin yeniden canlanmasına bir dereceye kadar güvenmek demektir. Kendisine itimat edilmediği takdirde, Alman demokrasisi aslâ yaşayamaz. Ve yine de, ona güvenmek ve bel bağlamak, başarısızlık veya ihanet halinde tehlikeli olabilir. Bu tereddütlü problemde. Batılı Müttefikler, basiretli bir hareketle cüretli olan yolu intihap etmişlerdir.
POLONYA KÖYLÜSÜNÜN KARANLIK ÎSTÎKBALÎ
i
“Bizim yurdumuz, bizim ordu-
Kızıl im-
Mareşal Rokosovski’nin muz,, dan diye konuşmasından beri, Polonya, paratorluğun “bir vilâyeti" oldu.
komünizm
Polonya
vatan-
Sabit bir dil
TÜRK Dil Kurumunun yakında toplanacak olan kurultayı güzol dilimizo karşı alâka bosllycnlerde yeni ümitlor uyandırıyor. Bu «eter ümitten bahsetmek belki yerindedır. Çünkü şimdiye kadar yapılan İşleri osnah surette gözden geçirmek vo yanlışları oldoıi goldiği kadar düzeltmek huşunda umumî vo kuvvetli bir ceroyan bolirmekte. Dil Kuru muna bu ciddî amclıyede dahi büyük ir vazife düşecek.
Yazan : Keşat Nuri Darago
önemli ve in-kanun devlet.
İmmensee, İsviçre (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Rayınont’un “Köylüler., adındaki romanı tercüme edilerek bütün dünyaya yayılınca, müellif vc bu eseri edebiyat tarihine geçti, PolonyalI edip. Nobel mükâfatını kazandı ve edebiyat dünyası. Ray-mont’un bu yüksek ve müessir İfadelerle tasvir ettiği (Sarmat) Alemiyle alâkadar olmıya başladı. Romanda buhls konusu olan bu köylüler, tabiata çok yakındır. Mevsimler, toprak ve su, güneş ve rüzgâr, onlar için devlet hayatiyle kai’makarışık kanunlarından çok daha mühim ve tabiidir. Bir tarla» bir çayır, onlar için şeyleıxllr. Bunlar, gayret İster sanı besler. Fakat anayasa ve yabancıdır. Bu insanlar için
vergi ve askerlikten başka bir şey değildir. Tebaa, milliyet? Bunlar ne demek? “Beyim, biz buralıyız.,, İşte harpten evvel PolonyalI, beyaz Rus ve Litvanyalı köylülerin alelekser verdikleri cevap!
Bu köylü sınıfı, İşlediği toprak kadar velûttur. Kiliseye bağlılık çok sıkıdır. Hem küfür ederler, kadınla birlikte içkiyi severler, hem de papaz, hayatlarının mühim bir şahsiyetidir. Yağmur gelmez ve mahsul kavrulma tehlikesine uğrarsa, köylü, kadın erkek, papazın peşinden yağmur duasına çıkar. Papaz nüfuzludur, köy ağası da nüfuzludur, fakat en nüfuzlusu, toprak sahibi olan pan, yani “bey., dlr. Doğunun bu geniş ovalarında, Polonya milletinin maddî ve mânevi kudretinin zengin kaynaklarını teşkil eden köylerde yaşayan bu halkın, sağlam ve kudretli hayatının mümeyyiz vasfı, ecdadına bağlılığıdır.
Varşovadakl memurların, kaç nesilden beri başkentte yaşadıkları, âdeta yüzlerinden anlaşılır. En yüksek memurlar bile, seciyelerindeki köylü tesirini gizliyemezler. Polonya'h münevver, köylü sınıfından doğmuştur. Şehir ile köy arasındaki irtibat daima muhafaza edilmiştir ve büyük şehirler bile bazan köy manzaraları gösterir. Seyrüseferin en kalabalık olduğu bir köşeden bir köylü arabası, otomobil ve tramvaylar arasından ağır ağır geçer... Arabadan dökülen saman asfaltın üzerinde bu memlekette köylünün mevcudiyetinin delili olarak kalır.
Hangi siyasi düşüncede olursa olsun, bu köylüler gayet muhafazakârdır. Toprak ve tabiatın hususi kanunları, onlarla ve onlar sayesinde yaşıyanla-nn kanma İşler. Elbette, iktisadi sıkıntı ve memnuniyetsizlik bol bol vardır. Bunlar belki siyasi partilerin gayretleriyle ortadan kaldırılabilir veya hiç olmazsa hafifletilebilir. Fakat, bunlarla beraber bozulmasına veya çözülmesine cevaz olmıyan bağlar, gelenekler vardır. Kilise ebedi bir müessesedir. Meryem, “Polonya tahtının kraliçesi,, değil mi? Bu memlekette mucizeler yaratmadı mı? Köylü belki fakirdir. Fakat ilerde ihtimal kl oğlu az daha talih ve çok daha fazla gayretle, refaha kavuşabilir. Hususi, ta-mamlyle şahsi mülkiyet hissi, bu insanların iliğine işlemiştir. Devleti, işte bu köylüler destekliyordu. Devletin bütün I kudreti onlardı. Sonra memleket har-
be girdi ve harbin peşinden geldi.
Harbin neticesi bilhassa köylüsünü çok vurdu. Polonyanın do-
ğu yarısı, Sovyetler Birliğine ter-kolundu. Buralarda yaşayan Polonya köylüsü, evini barkını bıraktı. Köylerinde kalmadıklarına. Sovyet
daşı olmadıklarına şükrettiler. Fakat, akibeti meçhul yabancı memleketlere yerleştiler. Ve köylerinde kalabilenler, orta ve batı Polonya köylüsü, doğudan gelen muhacirlerle beraber, memleketlerinin geçirdiği derin ve bünyevl İstihaleyi gördüler. Eski kıymetler kayboldu, memlekete yeni bir nizam girdi. “Mülk,,, tehlike, hattâ suç teşkil ediyordu» Köy kooperatifleri kuruldu ve ufukta kollektif ziraat tehlikesi belirdi. Acaba Mi kolay çik ve Polonya Halk Partisi, kaderi önleyebilecek miydi? Fakat Mlkolayçlk kaçtı ve komünist Halk Partisi kelimenin tam mftnasiyle meydana hâkim oldu. Go-nuılka, kollektif leştirme hareketini, hiç olmazsa daha mutedil ve temkinli mecralara sevketmek istedi. Tecrübe muvaffak olamadı. Sovyetlcıin, köylü ve köy hayatını kendi anladıkları mânada süratlo ve esasından değiştirmek hususundaki ısrarı galebe çaldı.
Mlkolayçik'in eski partisinin başına da, yeniler geçti. Bunların, bütün köy dâvasını çoktan ele almış olan komünist köylü partisinin elebaşlaıından artık hiç farkları yoktu. Her iki köylü partisinin Varşova’da, tek bir komünist parti haline getirilmesi, formaliteden ibaretti, öyle bir formalite kl. Varşovadakl komünist rejimine, Polonya köylüsü namına konuşmak ve hareket etmek hakkını bahşediyor. Bunlara göre. Birleşmiş komünist köylü partisinin vazifesi: “Köylü sınıfını, istihsal birlikleri teşkili suretiyle adım adım, zirai inkılâbı başaracak şekilde yetiştirmek,, tir. Sovyetlerle olan İttifak genişletilecek, Savyetler Birliğinin İdaresi altında halk demokrasileriyle çok sıkı İşbirliği yapılarak cihan sulhu muhafaza edilecektir! ?K Köylü ve İşçi sınıflarının müşterek gayretiyle “insanın, insan tarafından İstismarına yer vermeyen, sosyal bakımdan Adil bir cemiyet nizamı yaratılacaktır!.. Şüphe yok ki, Polonya köylüsünün komünlstleştirllmesine “oy birliğiyle,, karar verilmiştir. Polonya köylüsünün hayatında artık yeni bir devir başlıyor
Bu devir, Sovyet Mareşali Roko-sovski’nin bir nutku ile açıldı. Polonya Mareşali kılığına giren Rus: “Bizim yurdumuz.,, bahsetti. Pek de lonya bugün bir lığına girmiştir,
hukuku bakımından tasdik formalitesi kalmıştır. Fakat Polonyayı ve Polonya milletini pençesinde tutan Krem-lln’ln kudreti, noksan olan bu formaliteyi bol bol karşılıyor. Sovyetler bu sefer. Polonya köylüsüne kati olarak hâkim olmak suretiyle, memleketin son manevi vc İktisadî kudretini, dikte ettikleri nizama ve Varşovada tesis ettikleri komünist idaresine karşı doğabilecek mukavemetin kudret men-bamı ele geçirmiş oluyorlar. Polonya köylüsü karanlık bir istikbale doğru gidiyor.
Doğrusunu aöylomok lazımgolir so tashih vo tamir odilecok şoylor heybetli bir yokûn tııtar. Fakat bunun vebali yalnız 1929 da başlı yan harekete yüklenemez Dilimiz deki anarşi çok daha eskidir; kaı delerle üslûbu sadoleştirmo toşob bütüne intizam dairesinde devam edilseydi türkçonln bünyesine, ruhuna bir türlü uymamış kelimeler kendiliğinden t.ihfiyoyo uğrıyacak tı; fakat Türk dilinin bugüno ka dar suregolcn hazin macerası, bu yabancı gözü atıp yorino başka biı yabancı söz getirmeğe koyulma mızla yol İdi. Lisanın sadeleşti rllmosi isi böylo bir usulle o kadar kolaylaşmış bulundu ki kendimizi o kolaylığa kapılmaktan alıkoyamadık. Vo daha ileri giderek, at tığımız sözün yorino yonlsini bu lamayınca İcat ettik; lâubaliliği düştük; mukaddes bir işde ınti zamsızlık ve hafiflik gösterdik Bütün bunların neticesi herkesçe malûmdur; hole genç neslllorlo temas halinde bulunan hocalar horkoston iyi biliyor:
ir zaman sonra Turkçeyi yazan kalmıyacak; çünkü malzeme gün geçtikçe daralıyor. Diyecekler ki meselâ Dil Kurumunun Sözlüğündeki binlerce kolime, malzemenin darlığına değil, bolluğuna alâmettir. Fakat bugün bir lise ta-lobosi bile, yeni Sözlükten faydalanmayı düşünmüyor; yazdıklarında hâla eski kelimeleri kullanıyor, çünkü geçer dilin bu olduğunu pekâlâ bilmektedir; lâkin o eski kelimeleri kulaktan aldığı İçin şekil. mâna ve kıymetleri hakkında tarih bir fikre sahip değildir; am-ma onları gelişigüzel olsun kullanmakta ısrar ediyor.
Köprü
Yazan: Baytlar Derler
Bu gidişle doğru
Yazan:
Pat
Frank
“Root„ u
Ruppe’dl.
— Kitty.
iıo pek büyüktür: Dilimizo sayıda vo vernuyen önlerdir.
hiç bir ihtiyaca yabancı kolime
oldu. Yirmi yıl-
“Bizim ordumuz,, dan haksız değildi. Po-(Sovyet vilâyeti) kı-İşln ancak devletler
/I yvansaray Mescidinin Korucu Mehmet Ağanın kabri ki baş ve ayak uçlarında iki kadar yükseklikte İstanbul un vo en ulu kabir taşlarını taşır.
Ingiltere Kiralının Parlâmentodaki açış nutku
Londra, 16 (YİRS) — İngiltere Parlâmentosunun sene içerisindeki son celsesi bugün Kiralın bir nutkuyla açılmıştır.
Kralın nutku, Lordlar Kamaralında ve Avam Kamarasında birer sözcü tarafından açıklanmıştır.
Kıral, Ingilterenin »ene içerisinde karşılaştığı güçlükleri saymış, 1949 senesinde İngiliz mallarına karşı istedin azalması karşısında dolar kazancının eksildiğini ve bu sebepten İngiliz parasının kıymetten düşürüldüğünü anlatmış, Amerika ve Kanadaya, gösterdikleri ticari suhuletlerden dolayı teşekkür etmiştir.
Kıral, Avustralya vo Yeni Zelandayı, eşiyle birlikte bu sene ziyaret edemediğini fakat anavatanın bir parçanı olan bu memleketleri ziyaret etmeyi aklından çıkarmadığını bildirmiştir,
Nutuk, Hong-Korıg, Malaya ve diğer denizaşırı memleketlerdeki İngiliz askerlerinin bir methiyesi ile bitmiştir.

Başka bir facia da dilimizin yabancı sözler tarafından istilâ edilmesidir. Bunun ne acıklı ve ne gülünç şekiller aldığını biliyoruz; fakat zavallı dilimizin bu yüzden başına gelenlerin karşısında isyan etmemek için de lüzumundan fazla soğukkanlı olmalı. Türk dili gibi emsalsiz bir hazinoyl, Garpten alınmış ve lüzumsuzluğu gözo batan kelimelerle maskara etmeye klmsonin hakkı yoktu. Bu cinayette doğrusu hemen horkesin ve hele Önüne aeçmiyenlerln hissesi var; mali vo iktisadi tonokküllerin günahı en çok cevap içtiren
Her ne Iso, olan dır devam edogelen bu lâubalilikleri, hafiflikleri tamir etmek için bütün bir neslin himmet, gayret vo .anlayışına başvurmak gerekiyor. $u da vır ki bütün bu hatalara rağmen esaslı adımlar atılmıştır. Yalnız, işin intizam ve usul daire-slndo yapılmaması bütün bir yeni neslin dilini bilmemesi gibi bir durum yarattı, hto herşeyden önce ve acele tedbir bckliyen cihet budur.
Umarız ki Dil Kurultayı onu Jikkatle olo alacak vo tehlikeyi önleme yolunu bulacaktır. O yolların başlıcası, dilimize artık sabit bir dil niteliği vermoktir. Kullanacağımız Sözlüğü kesin olarak so-çolim vo lisanımızı onun uzorindo işleyelim, ve bir daha do koca bir dil manzumesini bu kadar müthiş sarsıntılara uğratmayalım. İkinci bir tedbir do türkçeyl Garpten a-İmmiş kelimelerden kurtarmaktır. Bunları nöztürkçesi yoksa (kİ çoğunun var) eski arapça veya forsça karşılıklarını tercih edelim, fakat Fransızca kelimeleri atalım. Onların lisanımızın âhenglne, buna. bünyesine ettiği zararlar çülomiyocek kadar büyüktür.
İste beklodiğimiz gayretler,
nıldığı kadar çetin vo ağır değildir; fakat olsalar bil© Türk dili bu kadar himmete lâyık bir dildir. Kaldı ki haksız yoro çektiği ezayı ona unutturmak borcu da var.
güzelliği ile de Çiroz Ali. genç ince hastalık-kırk sandık ve
ru-öl-
sa-
500 üncü fetih yılı yaklaşırken Tokmaktepe
Yaian: Re(>at Ekrem Koçu
Tokmaktepe Eyübiln sahil yolu üzerinde, Ayvansaray ile Defterdar ara-sında, Ayvansaray sur harabelerinden çıktıktan yüz adım kadar sonra sol kolda görülen tepedir. Üstü ve caddeye doğru inen eteği mezarlıktır. Halk ağzında ' Kıral Kızı Merdiveni,, denilen basamaklı bir yoldan çıkılır Tepenin eteğinde ve bu yolun hemen karşısında bdnisi vardır metre en (ri
Adı fetih menkıbelerine karışan Y6ve-dud Sııltan'm türbesi dc o civarda cadde üzerindedir. Tepenin Halice bakan tarafında ’*Kandilli Baba,, diye bir yatır vardır ki geçen asır sonlarının halk şöhretlerinden Tulumbacı Çiroz Ali de Kandilli Baba yanında gömülüdür; manileri ve koşmaları ile dillere destan olan, beyaz üzerine altın yaldızlı sandalı vc ayrıca bir şöhret olan yaşında Bakırkbyünde (an ölmüş, cenazesine
yangına gider kıyafetle iştirak eden dört yüzden fazla tulumbacı, önde tabut, arkada tulumba sandıkları, Aliyi kırk dakikada, Bakırköy ünden Eyüp Camii Kebirine ikindi namazına yetiştirmişler ki böyle bir cenaze alayı ne görülmüş nc de bundan sonra görülecektir.
Tokmaktepe, geçen asır sonlarına kadar bir mesire yeri gibi idi. Ayvan-saray, Lonca ve Deftcrdarhlar orada safalanırlardı. Bazı rind meşreb kimseler, Loncadan sazendeler, hanendeler vc rakkaslar getirterek yaz akşamları iyşü işret ederlerdi. Bon zamanlarda Ayvansaray ve Defterdar sahillerindeki fabrikalar ön plânı hayli çirkinleştirmiş olmasına rağmen Halice nezareti hukikaten hoştur. Aşağıdaki kıt'a, tek yazma nüshası Hamamiza-de ailesi elinde bulunan Nebıl Bey di-vanındandır.
Reşki gülzâri İrem Tokmaktepe Dâfii enduü gam Tokmaktepe Oldu zümrüd gibi sahni dllkeşin Câyi ehli nûşi dem Tokmakteye
bir sahne

• * .
seçenlerde, kasım 26 da. 6 öküzün çektiği bu acayip arabanın Parlste, Opera Meydanından geçişi. Parisîn o monden hayatiyle oldukça tezat teşkil etmişti. Kamyoncular Birliğinin önayak olduğu bu hareket, yükıok vergilere ve petrol tahdidine karşı protesto mahiyetinde yapılmıştır.
İştc bu Tokmakteptnin, İstanbullular tarafından unutulmuş büyük, pek ou yük bir hâtırası vardır:
Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra, son büyük hücumun şehitlerini toplatarak buraya gömdürmüştür Tokmaktepe. İstanbul fethi şehitlerinin mezarlığıdır. Beş yüzüncü fetih yılı yaklaşırken buraya kolossal bir anut dikemezsek yazıktır. Harap surların tilerine ilk bayrağımızı dikerken şehit olan Ulubadh Hasanfın adı ki, mübarek naaşı bulunmuş ise muhakkak ki bu tepenin bir köşesinde metfundur, aanafkârlanmıza ilham kaynağl olacak kadar büyüktür. Bıı a indin ki-tubesi de, Yahya Kemalin eliyle çoktan yazılmış, hazırdır:
Ey leşkeri müfettihül ebvab vur bugün
Fethi ınüblnl zâm in o tebşir aşkına
Vur rûhi pür fütûhl Muhammedle ye kze ban
Fecri hücum içindeki tekbir aşkına
Biiyük Musiki t'etadı YENİ ISTAN BUL’da
Tanınmış Alman musiki üstatlarından Kurt Stri eğler, bir Türk dostudur, yolladığı İstanbul arasına
m bildirmiştir, tadın yazılarını yakında neşredeceğimizi muhterem okuyucularımıza müjdeleriz.
Bestekâr, gazetemize bir mektupta ( Yeni ) un yazı arkadaşları katılmayı şeref saydığı-Bu değerli üs-
İİ
' l ■ - - ti... . —ü «Hİİb. . 1 ± Pİ •• - ( 1 ■ * V- ~ v *
Zürriyetsiz E )ü n y a
M

- 17 -
bir kenara bırakırsak en sakin olan Profesör
J I
daha İyi
memnun
geldiğini
dedi, yapmayı ümit ettiğiniz şeyin pek yanlış anlaşılabileceğini görüyorum. Her şeyi anlatsam olmaz mı?
— Tabiî, dedim. Olup bitenleri öğrenmekten olacağız.
Kitty, bir el hareketiyle saçlarını geriye attı.
— Evvelâ, Homer’den özür dilememiz lâzım
hissediyorum. Doğru, kendisini M. Z. P. den aynlmıya ikna eden benim ve buna muvaffak olmak için hile yoluna saptım» Ama harekete geçmek İçin vaktimiz dar olduğundan bizim için başka çıkar yol yoktu. Homer’e her şeyi izah etmeye hazırlandığımız sırada siz girdiniz,
Homer’e doğrudan doğruya, âdeta hayasızca bir göz attı, sonra ilâve etti:
— Hükümetin S. D. yi kabul etmesi, ve Homer’i milli araştırma konseyi emrine tahsis edecek yerde M. Z. P. ye bırakması zaten kâfi bir hataydı. Fakat daha beteri var, müstakbel anaların fenni bir elemeye tâbi tutulmasına da ehemmiyet verilmedi.
Alaycı bir eda vermek İstediğim bir sesle:
— Anlıyorum, dedim, demek, Homer’i alıp onu mümtaz. yüksek entelektüel muhitiniz arasına yerleştirmeye ve dünyayı şu gördüğümüz Doktor Pell gibi mükemmel örneklerle doldurmaya karar vermiştiniz demek?
Kitty İzah etti;
— Adarn’dan- istifade İçin değil. Homer, paha rübe malzemesidr. Hattâ Biz sadece Homer’i birkuç
onu tecrübelerimizde kullanmak takdirde onu ele geçirmek ve kendisinden faydalanmak imkânını belki de büsbütün kaybedeceğimizi biliyorduk. Onun sayesinde diğer erkeklere erkekliklerini tekrar kazandırabileceğimizi umuyorduk. O zaman kadın erkek en mükemmel İnsanlardan bir eleme yapacak ve birkaç nesil için de kâfi derecede insan elde ederek bunları S.D.'den meydana gelecek ister istemez cılız mahsuller için damızlık olarak kullanacaktık,
— Ya Homer? Netice itibariyle onu ne yapmak niyetindey-dlniz?
- - — - —- - ■ ■ — — — - - - ■ — - -
etmek istiyorduk ama, 9. D. biçilmez kıymette bir tec-bu hususta biricik kaynaktır, gün elimizde bulundurmak ve istiyorduk. S.D. başladığı
— Bunu düşünmeye vakit bulamamıştık. Hizmetine ihtiyacımız kalmadığı zaman, çalışmalarımıza devam edecektik, yegâne ehemmiyetli olan da budur. Herhalde o zaman kendisine evine dönmesini söyliyecektlk.
Galiba dişlerim arasından bir ıslık çalmışını, sonra ilâve ettim:
— Kitty, sız kalbslz, fena bir kadınsınız.
— Sarih bir şeyi hararetle arzu ettikleri zaman bütün kadınlar kalpsiz olurlar, dedi. Fena olmaya gelince, asıl fena olan M.Z.P. dir. Bizim yapmaya çalıştığımız şeyse, pek iyi hissediyorum, Tanrının iradealni yerine getirmekten İbarettir
Gözleri evvelce de gördüğüm o parıltı ile parlıyordu. Root’a döndüm.
— Peki bu insanları ne yapacaksınız. Tex?
— Adam kaçırma suçiyle kendilerini tevkif etmeye hakkım olduğunu sanmıyorum. Meğer ki Adam şikâyetçi olsun. Hattâ böyle de olsa, ne gibi bir ithamda bulunabileceğini tah inin edemiyorum,
Homer:
— Hayır, hayır, ithama falan lüzum yok, dedi, Bütün istediğim buradan çıkmak.
Root:
— Pekâlâ, dedi.
Eılosi sabah erkenden uyandım. Homer'in odasına gittim. Uyuyordu amma yatağı Adeta barınan yerine dönmüştü. Mutfakta kahvelerle kızartmaları hazırladım ve radyoyu açtım. Arthıır Godfrey sevinçle haber veriyordu: “Dün S.D, gününü kutladıysanız, bugün ayni şeyi tekrarlamıya hazırlanın, çünkü büyük gün asıl bugündür. Beyaz Saray, bu sabahın ilk saatinde, S.D, nin yirmi dört saat gecikme İle kutlanacağını, fakat programın aynen tatbik edileceğini bildirdi.,,
Homer mutfağa girdi:
— Biraz kahve içebilir iniyim?
— Tabii, Homer.
Kahvesine bol bol »şeker ve taze
— Nasıl? Bugün daha iyisiniz
— iyiyim Steve, dedi, amma az sonra sizin iyi olacağınızı hiç sanmıyorum.
— Neden?
— Eğer bugünün S. D. günü olacağını sanıyorsanız, fikrinizi değiştirirseniz iyi edersiniz. Ben kendi hesabıma, dün bildirdiğim istifamda sabitim. Artık elimi yıkadım hu işten.
dedi.
kaymak koydum, ya? dedim.
İZ dc benim gibi işitmiş ve se-vinmişfllnlzdir tabii. Yabancı bir firma bize kocaman bir köprü yapacakmış. Yerini henüz bilmiyorum. Öyle tahinin ediyorlar, köprü Saray-burnunda başlayacakmış ve üaküdar’-ın bir ucunda bitecekmiş. Biliyorsunuz ki, insanın sözlüğüne henüz girmeden çok önce de bir köprü yapılmıştır : Sırat köprüsü. Bu köprü, kıldan inco ve kılıçtan keskindir. Bunun üstünden ancak sabahtan ak.şama kadar dua e-dc ede vo teşbih çeke çeke muradına erenler geçebilir. Yabancı firmanın böyle bir köprü kuramıyacagını siz de pek İyi bilirsiniz. Onun İçin yeni köprü, hem velilerin, hem de günahlarının yükü altında ezilenlerin işine yarayacaktır.
Köprünün plânını İstanbul Belediyesi inceliyormuş. Merak İçindeyim, köprünün genişliği ne kadar olacak acaba? Siz, belki, ilk kazık çakma töreni henüz yapılmadan benim neden meraklandığımı anlamak istiyecekainiz. Anlatayım:
Köprü, bizim topluluk hayatımızda yalnız bir taraftan öteki tarafa geçmek için bir vasıta değildir, öyle olsaydı hiç heyecanlanmazdım. Kurba-ğalıderede bir köprü yapılırsa aldırmam bile. Fakat Sarayburnu - Üsküdar köprüsünün aözü edilir edilmez telâşlanırsam çok görmeyiniz.
Bakınız Unkapanı Köprüsü ne kadar cansızdır. Düşünülmeden yapılmıştır da ondan. Ne balık avlanacak, ne kestane, fıstık kızartacak yeri, ne kahvesi, ne dükkânı, ne limonatacısı, ne pastırmacısı, ne de boyacıları vardır. Az kalsın, hem çıplak kadın resimleri, hem de Medet ya Resülûllah» Innallahe nıaassabırin gibi dini levhalar satan dükkânları unutacaktım. Aradığımız konfor olmazsa köprü neye yarar?
Galata Köprüsü bile, zamanla, ihtiyacımızı karşı Uyamayacak bir hale gelmiştir. Sözgelişi, hiç olmazsa iki üç lokantacığı, dört beş köftecisi, turşucusu. vapurumuzu kaçırırsak bir iki dübeş atacağımız yirmi otuz tavlası da olmamalı mıdır?
îlk ağızda aklıma gelen noksanları saydıktan sonra siz de merakımın yeral2 olmadığını anlamış oluyorsunuz. Yeni köprümüzün kusursuz olmasını istemez misiniz? Bizim ihtiyacımızı, zevkimizi, rahatımıza düşkünlüğümüzü hesaba katmaksızın yabancı bir firmanın yapacağı köprü projesinden ne bekleyebiliriz? Biz cansız ve ölü köprülerden hoşlanmayız. Iîokkırû;; vardır: Bütün şehir göklere y k. gürültüyle yerinden oynam oyu u ’ narken sessiz bir köprü r il; u. ı. 1
• •



(Devamı var)
A
Çeviren;
Yaşar Nabl
— Aman Homer!
— Her şeyi düşündüm, Steve. Şu andan itibaren kadınlarla alış verişim yok benim, bekleıunedik bir hâdise olursa o başka. Mary Ellen’le kızımı tabiî istisna ediyorum... Düşündüm, taşındım. S.D. ye razı olmazsam kimse beni buna mecbur edemez, değil mı?
Bu ihtimali hiç bir zaman aklıma getirmemiştim.
— Evet... Zannetmiyorum... Amma...
— O halde bu bahsi kapıyaluri! Bugün beni lâboratu-vara götürmek isterseniz, yakamdan tutup sürüklemeniz lâzım, oraya götürebilmeniz de bir işe yaramıyacak! Daha doğrusu lâboratuvardakl tesisatla Aletlerin başına olacak ne olursa.
— Aman etmeyin, Homer! dedim. Beni yeniden müşkülata sokmayın. Gerçi sizi S.D. ye zorla mecbur edemem, anıma itiraz etmek İstiyorsanız bunu resmen yapmalısınız. Sizin için yapabileceğim yegâne şey Beyaz Saraya hakkınızda bir rapor göndermekten İbarettir.
Marge;
— Homer, dedi, ne yapmak istiyorsanız yapınız. Stevc’ln sizi üzmesine mahal vermeyin.
— Ben mi? dedim. Ben nü üzüyorum onu? Hiç de değil, amma maksadını izah ötmesi için onu Beyaz Saraya götürmek istiyorum. Bu işin başıma belâ olmasını istemem.
— Pekâlâ, memnuniyetle, dedi Homer Giyinelim ve gidelim.
Giyindik. Danny VVilhams a telefon ettim, işin çok müstacel, hattâ bundan da beter olduğunu söyledim. Bana Cumhur başkamnın Homer’le görüşmeyi yeni Irak elçisiyle, Genelkurmay balkanları konseyi arasına, saat 11.15 e sıkı.ştı-rabileceğinî söyledi.
Beyaz Sarayın protokolü çok sarih ve katidır. Cumhurbaşkanı kabil olduğu kadar kusa bir zaman içinde kabil olduğu kadar çok kimseyi kabul etmek zorundadır. Sırasını beklemesi için, Homer’i orada bıraktım ve Danny Wılliams’ın odasına gevezelik etmeye gittim. Bir çeyrek saat sonra Homer geri döndüğü zaman yüzünde bir memnuniyet ifadesi vardı. Dâvasını kazandığını unladım ve bundan biraz iftihar duydum, amma dünya da hapı yuttu, dedim.
Danny VVillinms da ayni hissi duymuş, bizi otomobilimize uğurluıkon barın dedi ki’
3-n
la n »• M e kadar yabancı bir şeydir Ben. b?ı.ci
de onun için, llnkapam ( th mıin semtine uğraınıyonım
Hepimiz biliyoruz, belediye* -oun gelin dardır. Dardır, onuna, gbıılü gt ' tir. Öyle obna-saydı, şehir (up
varkon, bize dev boylu bir köprü hediye etmek aklından geçer miydi? İşten anlayanlar öyle diyorlar Köprünün üç yılda bitirilmesi mümkünmüş. L>emek oluyor ki, üç vıl sonra, bütün ihtiyaçlarımız gözönünde tutulursa, venl köprüden geçerken İstanbulun tam içinden geçmiş olacağız ve yolumuzda kuş sütü bile bulacağız.
Üstat Fahreddin Kerim Gökay, biliyoruz, içki düşmanıdır. Fakat devlete yardım maksadiyle sızasıya İçen vatandaşlarımız da vardır. Onların bu fedakârlıklarını da düşünmek ve onlara yeni köprüde dinlenme ve sızma salonları yaparak kadirbilirliğimizi göstermek lâzımdır. Onun için yabancı firma İle anlaşmadan önce köprü plânını yeni gelir kaynağı arayan bütün makamların gözden geçirmesi tavsiyeye değer.
Yeni köprü, çok ferah ve rahat bir şey olacaktır. Fakat yalnız bu kadar mı? Şimdiki Boğazlçinln yatağım hazırlayan ırmak, Karadenizden gelen suların içinde kaybolduktan sonra Kandilli İle Bebek sırtları birbirinin hasretini çekiyordu ve Avrupa İle Asya mefhumunun temeli kurulmuştu. Halbuki, yeni köprü bir coğrafya yeniliği, hattâ bir coğrafya devrimi yaratıyor.
Bir zamanlar bir îran İmparatoru (Xerxes), Çanakkaleden Rumeli yakasına bir köprü kurmuştu, arga. dalgalarla paramparça olduğu için İmparator kızmış ve denize sopa atılmasını emretmişti. Fakat çağımızın tekniğine karşı hangi deniz şahlanabilir. Onun için köprü yaparken sopa hazırlamaya lüzum olmayacak tabii...
Macar edebiyatından güzel sözler
Zamandan daha iyi hekim yoktur. — Vörosmarty
Her saatinin çiçeğini kopar. — Ber» zsenyi
Sana dört kelimeelk sunuyorum; bunları göğsüne iyice kaz ve öldüğün zaman oğluna miras bırak: Her şeyden önce vatan! — Kölcsey
Bir kadın öğrenmek istediği şeyi yft ağlamakla, ya yalvarmakla veyahut öpüşle koparır. — Mikszath Kendini bir dünya için feda etme! Sen bir dünyadan daha fazla edersin! — Vajda
Bir başkasının ruhunda kendimizin-kini bulmanın dayanılmaz bîr cazibesi vardır. — Eötvös
Kadın, kötünün ve asilin nc harl-kulâde bir terkibi: zehirle baldan süzülmüş! — Madach
On yıllarını birkaç dakikaya sığdırmak imkânı ulan İhtiyarlar vardır. Fakat öyleleri de vardır kl. kısacık ömürlerinde yüz yıl yaşamışlardır. —SzCchenyi
YENİ İSTANBUL
Sayfa 6
17 Aralık 1949
Yazan.: İLHAN TARUS
X'
TİYATRO





AHVE
na kumpanya müdürü sandalye atmış, bilet kesiyordu. Ar as ıra, masanın altında, bir gazete kâğıdı ile yan örtülmüş duran rakı şişesine uzanıyor, kafasına dikerek ve sivri gırtlağını oynatarak birkaç yudum içlyoı, sonra başını dışarı doğru uzatarak:
— Haydi buyurun beyler. Oyun başlıyor... diye bağırıyordu.
önlerde yer kalmamıştı. Dâva vekili A1İ Bey cüzdanını karıştı-nrken bir yandan da homurdanıyor, şişkin gerdanının İçinden sıkışmış gibi zoru zoruna çıkan soluklarını etrafa savuruyordu:
— Ne demek, diyordu, bunun burasında it kopuk ön sıralarda keyif çatarken biz tiyatroyu kenar köşeden mi seyredeceğiz? Hele bir görelim bakalım...
Bu tehdit üzerine kumpanya müdürü:
— Sizin için ön tarafa birkaç iskemle atarız, merak buyurmayın beyim.
Dedi. Doğrusu AH Beyin bu kasabada, çok eskiden kalma, yerleşmiş ve tanınmış bir itibarı vardı. Sülâleden gelme asaletine, İkinci Cihan Harbinde edinilmiş yüklüce bir servet de eklenince, AH Bey, her yerde, baş köşeye kurulur olmuştu. Tapu memuru, AH Beyin kulağına doğru eğilerek:
— Abi, dedi, şu bilet satan herifi görüyor musun? îşte baş o-yuncu o... Arabi oynıyacak bu akşam.
AH Bey masanın ortasına gıcır gıcır
K
kapısmın iç tarafı-bir
taştırıyordu. Arada sırada da deliğin ağzına yaklaşarak:
— Üç sade hazır*. Dolular olde' diye bağırıyordu.
AH Beyin üstüne bir ağırlık çökmüştü. Nüfus memurunun ikide bir kulağına doğru eğilerek, perdenin altındaki parlak ışık çizgisi* nl İşaret etmesine rağmen, gözünü açacak vakti yoktu, O ışık çizgisi içinde allı pullu terlikler giyinmiş küçücük ayakların sağa sola seğirttiğini güç hal llo farkedln-ce:
— Dur bre oğlum, dur bira2, sabret... Şimdi perde düşecek, yalnız ayaklarını değil, koltuk altlarını da doya doya seyredeceksin
Dedi. İki ellerinin tombul parmaklarını açarak karnımı bastırıyordu:
— Size ikram edeceğim derken o lânet olası erişte pilâvının yarısını biz erittik. Şimdi yerinde, dik durabilirsen dur bakalım...
Perde oçılır açılmaz kahvenin dumanı birdenbire aydınlandı
Enine boyuna, bacakları kalça lara ve kolları omuzlara kadar çıplak bir kadın, döşeme tahtalarından toz savurarak, çılgın bir çiftetelliye başladı. Kollarını havaya kaldırdıkça keskin bir ter ve lâ vanta kokusu AH Beyin burnuna doğru vuruyordu. Birkaç dakika sonra başı göğsüne düştü ve zc hirlenmlş gibi âni, derin bir uyku ya daldı.
Baştan kimse farkına varma mıştı. Fakat kantolar bı’jp de Otello piyesi başlayınca, etraftnki-lerln keyfi kaçar gibi oldu, Tahrirat kâtibi başını çovirlnce, hayretten ağzı bir karış açılarak, yerinden fırladı, ocağa doğru koştu
— Ramazan efendi, efendi, hu!. Bana bak; yunu durdur!
Malsahibi gözlerini sahneden ayırarak:
— Ne? Ne dediniz Abdi efendi Oyunu durdurayım mı?
— Uzatma, çabuk içeri koş. O yunu kessinler...
— İlle velâkin...
— Uzatma be adam, koj diy rum ran a.
Gürültüye sağdan soldan kula kabartanlnr oldu. Birkaç kişi ta.i rlrat kâtibinin yanına kojtulat "ne var. ne oluyor,, diye etrafta bir telâş seziliyordu. Sahnede sirr. siyah süratiyle en heyecanlı biı tiradı okumakta olan Arap bile gözlerinin akını kahve ccağınn doğru ağarttı:
Ramazan çabuk o-
güçlükle




SİNEMA
Bu şehrin .içinden
bir onluk atarken:
Ya, demek öyle,. Çok mcm-oldum. Hadi bakalım, göre-nasıl oynıyacaksınız Arabi? bu
nun lim, Biz vaktiyle Şehzadebaşında oyunu yüz kere seyerttik. Onlar kadar yakıştırabilecek misiniz?
Kumpanya müdürü iki kat eğilerek:
— Sayenizde çalışacağız beyefendi.. dedi.
AH Bey önde, tapu memuru İrfan efendi, Nüfus memuru Yusuf. Tahrirat kâtibi Abdi arkada, öne doğru yürüdüler. Kahvecinin çırağı, tâ çalgıcıların yanma dört iskemle koymuştu. Koca salon sigara dumaniyle göz gözü görmez hale gelmiş, kuşu tavanı ta. sahnenfo ocağı içinde
etendi, omuzundaki ikide bJr çekerek yüzünü gözünü kuruluyor derinden derine akseden çırağının incecik sesine kulak vererek dizi dizi çay bardakları üzerende beyaz teneke demliği do
ktiheylân
Perde te kayarak
gürültüsü bile
tömbeki ve rakı ko-sarrnıştı. Yan ta raf -bitişiğindeki süslü malsahibi Ramazan kirli peşkiri
— Elveda zaferleri semâlara s.ı lan bayraklar!. Elveda atlarım!
Dedikten sonra sustu. Hn üzerinde şıkır şıkır kapandı.
Ocakta tabak, fincan
kesildi. Tavandaki dumanın sessizce döşemeye doğru İndiği his sedildi
Tahrirat kâtibi ayaklarının u-cuna basarak yerine dönerken nt olduğunu hâlâ anhyamıyarak, ka$ göz işaretiyle havadis istiyenlere şahadet parmağını dudaklarına götürerek, fısıl fısıl izahat verdi;
— Susun, ses etmeyin! Ali Be\ uyuyor?
Seyircilerin yüreğine su serpildi Kimisi tabakasını çıkarıp sigara sarmağa, kimisi de kafasını Is kemlenin arkalığına dayıya rak Ali Bey uyanıncaya kadar, şöyle bir kestirmeye hazırlandı.
• •



Papazın biri, bir gün kilisede vaiz veriyordu. Bu esnada dlnleclyilerlne, hemcinsine karşı kin gütmenin Hıristiyanlık ruhuna tamamen aykırı olduğunu söyledi. Sonra bir deneme yapmak için:
— İçinizden kin gütmeyen kim varsa ayağa kalksın dedi.
104 yaşındaki ihtiyar Yo amcadan başka kimse ayağa kalkmadı. Papaz hayretle Bordu:
— Yo amca demek senin nefret et-
Hicri 1949 Rumi
8AFEF. ARALIK K. evvel
26 17 4
1369 Cumartesi 1365
vakit V&mU Ezani
Güneş 7.18 2.36
öftlo 12.10 7.28
îldndl 14.30 918
Akşam 16.42 12. (XI
Yatsı 18 21 1.30
îmsâk 4.32 12.52
Müzeler
Topkapı Sarayıı PaaarteahÇar-şarnba - Clımartenl. «aat 13 30-17 Tek (21000).
Ayufeofya: Pazartesi - Halı-Çar-şumba - Perşembe • Cunrn. naat 10 - 10; Cumartesi, Pa«r »aat 23 - 16. ToJf. (21750).
Arkeoloji: Çarşamba» Cuma Pazar gllnlcrı 13 ten J0 ya kadar
E*ki bark Enerleri bııbmlj Çar-gambıı, Cuma, F’azor, 10 dan 12 yo aûdftr. Tclf (21662)
I (irk vn lelûm Enerleri: Salt Perşembe - Pnnar. hoşt 13,30 16.30. Tclf. (21868).
Oolnıabuiıçn I)«miIz Müzeni: Cu-martonl nıınt 13-17 Panar Û - İH Teli. (812M)
Sıhhi imdat
İstanbul Beyoğlu •14998
Anadolu yakası 60686
Ankara 91
İzmir 2261
Umir 2222 Karşıyaka 6065
Beyoğlu mı ı Kadıköy 60H72
Îîitanbul 24222 Ünkttriar (50010
▲Akara 00. İzmir 2222. K.Yaka ÖU5Ö
tiğin hiç kimse yok!
— Hayır, papaz efendi.
— Fevkalâde bir hal doğrusu! Buna nasıl muvaffak olduğunuzu bize anlatın bakalım?
Yo amca şöyle cevap verdi:
— Ne olacak, bana oyun oynayan domuz heriflerin.
Bir an yutkunduktan sonra muzaffer bir tavırla devam etti:
— Hepsi geberip gittiler.
(iyatrolar
ÇjEHtR TÎYATKOLAKIı
Drnm kıtnuı (421071 Para uğrunda.
Komedi kısmı: (40(09) Nemo Bankası.
M( AMMEK KARACA OPERETİ:
Sizin Sokak. Saat 20.30 da (43134) 8ES: 16 do Operet. Deli Gönül.
18 de Yunuıı Tiyatrosu. Potri’-nln Cinayeti 21 dc Operet. Deh Gönül.
ANKARA
Büyük (10370-10) Knock. Saat 20 dzı
Küçük (1116İO Yalancı.
İZM İR t 1 itt»İr Şehir Tiyatrosu Tol: 2364. Bot, Beşik (Piyes 3 perde, 5 tablo).
Sinemalar
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAll (12002) 1 lelAkot
Inchü. 2 — Ormanlar Ilı.kim)
AR (44394) Yalnız Gidenle!
ATLAS ( IOH35) Büyük GUnahkAr lar
elhahka vtıovr» Hazin Aşk İNCİ (84595) htlkllü Fedaileri. İPEK (11289) Çam Sakızı Pollu
Hafiyosl.
LALE (43595) Ynlnı» Gidenler.
Mi i EK ( 10868) Büyük Vals (2 n cl Hafta).
SARAY (41650) Ölümden Firar
SCMKIt (42801) Kanlı Burv
NBATPARk (83113) 1 - Asya
A’ojflcr içinde. 2 - Lorel-Hardl •dinh arkadaşı. 3 — Tahin Şar» kını.
ŞARK (10380) Kalbime Doğmuş* tu I
81K (13726) Kaçak Keşif Alayı. FAKsİM (48191) Affet Beni. TAN (80740) Korsanlar 2 - Uy-gupsuz Kadın.
YENİ (84137) I - Breailvn Geceleri. 2 — kirdin»
YJLDIZ (42847) Samba Kral» (2 nel Haftu d.)
Kasınıjıa^n:
iNALı klonte Krislo ve İntikamı
Yukardakl reaımlerdo Comâdie Fran-çaise'den Marie Bell llo meşhur romancı Colett’ln Châri piyesinde büyük alkış toplayan Valentino Teşşler’yi görüyorsunuz.
Fransanın meşhur
5 tiyatro artisti
Tiyatronun bu oskl vo kıymetli elemanları bugün de oynadıkları muhtelif piyeslerdo gösterdikleri muvaffakiyetle, sanat Aleminin sönmez ve parlak yıldızları olarak alaka ve hayranlık toplamakta devam ediyorlar.
Parıste tiyatro salonlarını dolduran yüzlerce seyirci tarafından alkışlanan bahsedeceğimiz beş büyük yıldız bugünkü şöhretlerini uzun bir çalışma devresine medyundurlar.
Dram artistleri içinde İlk plânda gelen Marie Bell ilk defa sahne hayatına, doğduğu şehir olan Bordeaux’da, gayet silik bir role çıkarak atıldı. Sonradan “Phddre” İle Konservatuar birinci mükâfatını kazandı. Komedi Fransez’e intisap ederek “Le soulier de satln” (Saten papuçlar) ve “La rei-ne folle“ (Deli Kraliçe) yi oynadı. “La nuit est â nous” (gece bizimdir), ve sesli filmlerin İlklerinden olan “Carnet de bal” (balo karnesi). “Le grand Jeu“ (büyük oyun) adlı üç film çevirdi. Şimdi kendisi, Benl-Abbâs’de sahranın ortasında bir villa İnşa ettirmektedir. Bu sene takdir toplandığ* piyes “Dell Kral ‘ piyesidir
Bir mühendisin kızı olan Madelenne Renault ise moda şahsiyetlerinden biri olmak İçin büyük gayret gösteriyordu. Jean Louta Baraul’ya rastladı ve bu sayede İlk komedi mükâfatım kazandı. İlk şöhrettlnl Moliâre’le. “Ecole des Femmes” (kadınlar mektebi) İle yaptı. Altı tane kadar filmi vardır, ve bugün en beğenilen sahne artistlerinden biridir. Şimdi iae “Kraliçe Elysabeth” rolünde alkış toplamaktadır
Son zamanlarda kendisinden en çok bahsedilenlerden biri de Arletty’dlr. 1918 senesinde bir fabrikada çalışıyordu. Sıraslyle daktilo, manken, sonra da bir kabarede figüranlık yapmıya başladı. İlk şöhret kazandığı piyes “Hotel du Nord” (şimal oteli ı dlr. Usun bir gaybubetten sonra sahneye çıkan Ar-letty bu mevsim “Tramvvay nonımâ dâsir” (arzu atlı tramvayı piyesinde çok muvaffak olmuş ve böylece halka, sadece güldürmekle kalmayıp heyecanlandırabileceğini Öğretmiştir. Derbeder hayatı, gülleri, siyah çorapları, felsefeyi, kedileri seven bu artist küçük evinin duvarlarında sadece yaşlı ebeveynine alt bir tek resini muhafaza etmiştir.
Biraz da Alice CocAadan bahsede-
lim: Bir Rumen generalinin kızıdır. Ailesi ile beraber 12 yaşında Paris’e gelmiş ve bir daha geri dönmemiştir. Artist umumi harbin sonunda “Psy-châ“ yi oynamakla işe başladı. Kendisi “Histoire de rire” İn on iyi rolü olduğu kanaatindedir. Tehlikeli kadın rollerinde çok muvaffak olmuş ve basan hususi hayatında da aynı şekilde hareket ettiği görülmüştür.
Elvire Popesco da bu senenin gözde artistleri arasındadır. Kendisi 29 senedir tiyatroda olduğunu itiraf etmektedir. Her ne pahasına olursa olsun bir dram artisti olmak istiyordu. Gülüşü, fransızcayı telaffuzu ile alâkayı celbetmiştlr. BÜkrcşte doğmuştur. İlk rolü “Ma couslne de Varsovie” (Var-şovalı kuzinim) dlr. Bu günlerde An-drâ Roussin’ln Nina piyesini oynamaktadır. Evini XVI ncı asır stilinde dö-şemiştir. Yemek yemeyi çok sever, “La Fontaine“e hayrandır.
Yaşına rağmen senenin en büyük sahne muvaffakiyetini Valentine Tes-sler kazanmış bulunuyor. Artistin babası mühendis ve şair olan bir Rustıı. Mollâre, M^rimâe ve Shakespenre’de çok muvaffak olur. Hayatı kitapları, kırları ve Colett’i çok sever. Her akşam Colett’ln Chârl’sini oynamakta ve alkış toplamaktadır. Bu piyesi filme almak en büyük emellerinden biridir.
YENİ FİLMLER
M. G. M.’nin “Adaın’s ltlh„: Eu filmde Kntherlne Hepburn ve Spencer Tracy çiftini gene beraber görebileceğiz. Fakat bu sefer değişik rollerde. Katherlne Hepburn kocasını öldürüyor. Spencer Tracy de onu müdafaa ediyor. Bu filmin mevzuu garip olduğundan birçok münakaşalara sebep olmaktadır.
“The Fallen i(lol„: Graham Green'in eserinden alınan bu filmde genç bir delikanlı, yaşlı İnsanların entrlkalariyle mücadelesini göreceksiniz. Baş rolde Ralph Rlohardaon ve Michale Morgan vardır
Bu hafta
gördüğümüz filmler



I
/a


Kızılay aşocakları
Yazan: Salâhaddln Güngör
BÜYÜK VALS hafta “Büyük Vals,, Straua’un filmi, son dere-görüyor. Bu, seyircinin, eserlere zaafını gösterir, son senelerde memlekette
oy-

/R Öğle saa-1 Kızılaym aşlarından istifade eden-f i. eski I(ı‘t-
3*ı Mi hnâreti-
giden yolun ağ-
zıuda biraz durup
/ beklerseniz, bir sil-
râ yoksulun, gölge
F gibi sessiz, Meta
(5 kayar gibi Önünüz-
den geçip gittiğini
Bu nuyör ve ce rağbet musiklll Herhalde,
artan musiki faaliyetinin, radyo neşriyatının bu güzel İnhimakte mühim rolü olsa gerektir.
“Büyük Vals,, yedi, sekiz sene kadar evvel çevrilmiş bir filmdir, onunla. eski Vlyana’ya, valelerin henüz kibar sınıf tarafından kabul edilmediği, istihfaf edildiği devirlere dönüyoruz. Sonra bir genç banka memuru ■’Ötraus,, muhasebe defterlerini tutacak yerde, İş zamanında nota yazmakla meşgul okluğu için müessese müdürü tarafından kovuluyor, tyl kl kovulmuş, öyle olmasaydı, bugün “Mal Tuna., yı ve buna benzer yüzlerce besteyi dinleyemlyecektik. HulAsa: bu film, en müşkülpesentleri bile, iyi bir İnsan olnuya davet ediyor.
“Büyük Vals,, bir vakitler Hollyvvood-da çalışan Fransız eklpl tarafından meydana getirilmiş bir Amerikan filmidir. Rejisörü Julien Duvivler’dlr. Baş rolleri, yani Straus ve karısı rollerini Fernand Gravet İle Lulse Rainer paylaşıyorlar. Bunların yanma cidden harika bir sese sahip olan Mlllza Kor-ju8 He mükemmel bir orkestrayı da ilâve edince, bir buçuk saat süren bu musiki ziyafetine doyulmuyor.
avlı-üze-Köy kut-
bir safha açıyor, içinde bahtlı aileyi yaparken, beri taraftan harekete geçip inciyi ele film,
tNCt
Steinbeck'in İnci adlı romanından mülhem bir film. Filmin mevzuu Mek-sıkada bir köyde, yoksul insanlar a-rasmda geçiyor. Köylüler Lnci avcılığı İle geçiniyorlar. Filmin kahramanı bir gün karisiyle birlikte inci avına çıkıyor ve o güne kadar eşi görülmemiş büyüklükte bir inci yor. inci bu yoksul ailenin talihi rlne yepyeni halkı, sevinç lavıp şenlik habis ruhlar
geçirmeye çalışıyorlar. Bütün bu kötü insanlarla, talihin bir an yüzüne güldüğü bu ailenin arasında geçen maceradan ibaret. Sonunda İnci bu zavallı insanlara iyilik yerine fenalık getiriyor. Kaybettikleri saadeti, inciyi denize atmak ve eski yoksul hayatlarına dönmekte buluyorlar'. Film, bir cemiyet derdi olan bu İyi - kötü mücadelesini öyle mübalâğalı sahnelere boğmuş, fotoğraf oyuniariyle süslemiş kl, eserin ruhu teferruatta kaybolmuş. O fakir MeksikalI köylülerin üzerlerinde yepyeni, ütülü, kırışıksız elbiseler, yiyecek ekmekleri ölmıyan İnsanların havai fişekler arasında, bir örnek ptrd pırıl elbiseler İçinde durmadan dansedlp oynamaları da insanı güldürüyor. Yabancı film sanayii eserlerle birlikte, kendine de kastetti edeli, güzel filmlere gün geçtikçe daha çok hasret kalıyoruz.
BÜYÜK GÜNAH sinemasında “Büyük Günah,, film oynuyor. Kuvvetli yıl-içlnde rol aldıklan bu film, ruhunu, karakterini ve
tezatlar Içiçcdir : refah ile
yanyana, Apart-sefalet,
bil yük yer yer
görürsünüz.
Kiminin elinde paslı bir konserve tenekesi, kiminin koltuğu altında kırık bir çorba kâsesi, kiminde maşraba, kiminde bakraç..
Boş giden bu kaplar, çok geçmeden, dolu olarak, dumanlarını filtfüre tilt-türr, tanccrr kaynamayan soğuk odalara döneceklerdir.
Yüco apartmanların çevrelediği semtin kibar d t koruna hiç do yaraşmayan bir manzara ama, ne yapmaZıf İstanbul, (fıkarayı sâbırin) i saymakla tükenir bir şehir değildir ki
Burada bütün koyunkoyuna ve manla gecekondu, konforla açlık.,,
(Kızılay / ın yıllarca evvel, bir ihtiyacı karşılamak üzere açtığı Aşacakları, tütmeyen ocaklardan yüzde onunun yerini tutabilmiş otsa yine do bir tescilidir!
Allahın günü, 35 bin kişinin kanılını doyurmak kolay mif Meselâ sade-ce şı( Lâleli Aşacağını ziyaret eden misa/irZeri» sayısı (2100) ü buluyor-muş. Bu rakam, sık sık artarmış. Fa-kat azaldığı hiç görülmemiş.
Neler mi veriyorlarf Fasulye, no-Zıut, mercimek, makarna, bulgur pilâ-ı.n. Kaşığın ucu ile ben de tattım, Bv-ZerimUde pişenden farkcdilmiyor.
Ya et? diye sordum.
Et, nâdir bir gıda gibi, ancak hayır sa/ıiplerindcn biri tarafından teberru yapıldığı zamanlar verilirmiş. Bununla beraber dağıtılan aşlar» doyuracak kadar bol ve oldukça besleyici...
Atlas adlı bir dızlann kumarbaz . hattA ahlâkını bütün çıplaklığiyle te-cessüm ettirmektedir, büyük Rus muharriri Kumarbaz adlı eserini
Bu filmde -normal muslu ve karakter sahibi diye tan ilmiş bir muharririn önceleri sırf meslek tecessüsü 11e tetkik ettiği kumarbazlar hayntına sevgilisinin ve muhitinin teşvikkâr halleriyle sürüklenişini görüyoruz. Gregory Peck mesleki ve ahlâki faziletlerini kumar yüzünden kaybeden bir İnsanı canlandırıyor.
Son zamanlarda parlamakta olan Ava Gardner’ln, kendine şöhret temin eden şahane güzelliği meraklı bir mevzu ile birleşerek filmi zenginleştirmektedir
Bu bakımdan Dostoyevskl’nin hatırlatıyor.
hayatında na-
1er, yalnız mahalle ilmühaberiyle yoksulluğunu tesbit ettirmiş olan vatandaşlardan ibaret kalmıyor. Üniversiteliler, yüksek tahsil gençleri, sanat elleri kan var.
Yemekler kısmı sabaha tesbit edilen fakir semtlere kamyonlarla gönderilip ayrıca oralarda da üleştiriliyor.
i İşi küçümsemeye hiç do hakkımız \yok. Karınca, kaderince.,. Ya, bu kamdan da yapılmasaydıf.
htanbulda bir sıcak çorbanın basiretini çeken vatandaşlar, 35 bin kişimden çok daha fazla olabilir. Fakat böy-Ze bir yardımı düşünüp tatbikatına peçmelc. başlı başına bir iştir!
35 blıı yoksuldan hepsi, ayrı ayrı, pUttUn belli saatinde para vermeden sıcak bir gıdaya kavuşacağını biliyor, Buııiardaıı birinin şu veya bu sebeple karnını duyuramadığı, yahut verilen yemek tükenip azıktan mahrum kaldı-Ljı işitilmiş şey değil! Anlaşılıyor ki teşkildi iyi kurulmuştur ve kusursuz işlemektedir.
Aşacaklarına ayrılan tahsisat —ki sadece 500 bin liradır! — Bir miktar daha arttırılabilsc, bu sıcak katığın yanma bir lokma ekmek iMve etmek, hattâ biraz da çeşniyi değiştirmek mümkün olacak amma, milyonları eriten bütçemizde Aşacakları ödeneği, nedense güdük eşeğin kuyruğuna benzetilmiş: Ne uzanıyor, ne kısalıyor.
halde bütün ümitler, hayırsever zenginlerimizde! Ara sıra yaptıkları u-fak bağışları biraz arttıramazlar mit Mcscld koyun metler miktar ce yoksulun duasını alamazlar mif Salâhaddin GÜNGÖR
liseliler, okulları, orta ve ilkokul öğren-aracında da bu ocaklardan çı-aşlarla
karınlannı doyur a nlar
geceden pişiyor ve bir karşı alaca karanlıkta,
fırsat düştükçe birer ikişer kestirip aşocaklartna göndere-mif Birkaç çuval şeker, ve bir nevale ile aşure bişirtip biııler-
4
Geçmişte meraklı şeyler
Eftki zamanda aktörlerin serveti
Eski Romanın muhteşem günlerinde halk tiyatroya o kadar rağbet gösteriyordu, ki, aktörler herkesten fazla para kazanabiliyorlardı.
Şehrin surları yapılırken hâzinenin parası bitti ve iş yarıda bırakılacaktı. Bu arada iki bekâr ve zengin aktör Tiber nehrinde boğuldular. Bunların servetiyle surlar ikmal edilebildi.

İspanyayı istilâ edecek Roma ordusu iki sene uğraştıktan sonra bir netice elde edemeyince. Senato ordunun masraflarını karşıhyacak para bulamayıp geri çağırmıya karar verdi. Fakat vatansever bir aktör bütün orduyu bir sene besleyeceğini vadetti. bu vadini tuttu ve sene bitmeden ordu zaferi kazandı.

Yıldızların esrarı
Elenlerln İlk filozofu Tales bir akşam yıldızları seyrederek dolaşırken, önüne çıkan bir kuyuya düştü. O anda oradan geçen bir ihtiyar kadın kuyunun kenarına gelip şöyle bağırdı:
— Yıldızlara bakıp, göklerin esrarını çözmeye uğraşacağına ayağının dibine baksaydm, daha iyi ederdin.,»
Kadın yoluna devam etti ve fllo-zo ta o geceyi kuyuda geçirdi.
*
Harfler ve esirler
Eski Yunanlıların İlk mekteplerinde talebeler en ziyade harfleri öğrenmekten güçlük çekerlordi.
Zengin bir tüccar oğlunun alfabeyi bir türlü öğrenemedigini görünce 24 tane esir satın aldı ve herblrlno bir harfin ismini verdi.
Mesut çocuk hergün bu esirleri “Alfa”, “Vita”, “Gama”, “Delta,, diye çağıra çağıra nihayet alfabeyi öğrendi.
Hatibin hatası
Demostenes zamanında hatipler u-fak bir telâffuz hatası yapar yapmaz; halk hep bir ağızdan bağırarak hatayı düzeltirdi.
Demostenes bir gün rakibi olan Es-kilese şu oyunu oynadı:
Bir nutuk arasında yanlış telâffuzla şu ibareyi söyledi: “— Eskılese yalancının biridir.,.
Halk derhal bağırarak bu sözü tekrar etti.
Biraz uzakta duran Eskiles halkın sesini işitir işitmez kaçtı ve bir daha Atinaya ayak basmadı.

Suikast
Büyük edip J. J. Rousseau bir ara ortadan kaybolmuştu. Meraka düşen ahbapları dört beş gün bekledikten sonra onu her yerde aradılar ve nihayet kenar bir mahallenin küçük bir e-vinde bulabildiler.
Rousâeau kapıyı bizzat açıp ahbaplarının suallerine şu cevabı verdi:
— Hasta değilim, fakat Rusya çan İle Almanya imparatorunun birleşip bana karşı bir suikast hazırladıklarını duydum. Onun için korktum» saklanıyorum.

Volkanın esrarı
Pitagoras’m talebelerinden tabip ve filozof Empodokles bir gün Etna yanardağının zaman zaman ateş püskürten kraterinin kenarına kadar yükseldi. Oradan saatlerce kraterin İçine baktı, fakat bir türlü volkanın esrarını çözemediğini görünce: “Mademki sen kafama girmek istemiyorsun, 1şte ben senin içine giriyorum.,» diyerek kendisini kraterin içine atıp hayatına son verdi.
oalr.
ta
Öğrenmek ihtiyacında olduğunuz herşey
(2 devre»
ÇİÇEK S. «Arnavutköy) a — Canavar Adum. 2 — Zoronun Ke* ra Knmçıaı
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) I Alevden
Gönüller 2 Kaptar» Kld
( EMBERLÎTAŞ (22613i I — 50*
ferler Andanı 2-7 Cüceler Pamuk Pronaes. FERAH: Sefaletin sonu. Korsa nın kızı
HALK (211HII) ı - Kanun Harici
2 Kalbım Sonln
ISTANIM L (22367ı l - Adın Kü-polar. 2 — Mayorllna Esrarı. AZAK (23642) I - Korkunç VA-
dl. 2 - Çalınan Hayat
TIKAN 22127ı 1 Korkunç VA» di 2 - Çalınan Hayat.
MARMARA 123860» • Sevimli
Rüya 2 İki Yavru.
MİLLİ (220021 I Alevden Gö-nillh r 2 Kaptan Kfd KISMET (21004) 1 - Sovvun. 2 -
Kırınız» Fener.
VENt (HaKırlcÖy Itt-lJü • — Alevden Gönüller. 2 — Kaplan Kld KADIKÖY ( i II ETİ i H İLE (60112) ı - z ‘birli Kartın
2 Cmuudar Çarpılıyor, OFER.l (iU)R21> i - Rönnıoven Aşk
2 - Ihı Iran FırlinatiL sLreyya (60H82) Porllvı Dün-vaaı Şanghay Ekspresi, YELDEÖtllMENİ (83148' İ-
Zehra. 2 Dnhşnl Klllhü. 3 -fllhlrbas Kadiri
CsrCdar t llir.ri:
HALE (60062) I - Tvldihelı Ka
dm. 2 — Kura Kordan.
SI NAR; Kanlı tfilra (Türkçe» Aıjkaıs Yıllar
Ankara
ANKARA (28482) Baba Katilı BfıfK (15031» ölmeyen Aşk l'ARK (11131ı Camialar Çarpışıyor
St’MER 11 1072) i Yeşil Işıldar Arasında. 2 — Ruali Pc-
ftindu.
HVS (lld7H Canavaı robumu i li n (22294) Gecelenn Hnklmi YENİ (14040) ZaTcr Abidesi. (»AK GAZİNOSI • Viyamı Tcrno
RevOah
İzmir
Eİ HAMRA Fedaköj una
IAYYARE I - lld Açikpö» Tnb-sllduı 2 — Zehir Kaçakçı İHTI
1ENİ SİNEMA Fedakâr Ana
LALE I - Sala haddini Evvtıbi (Haçlı seferleri) 2 Dalma Aşk İçinde
TAN I - Sala haddini E.vyubi (Haçlı seferleri) 2 — Daima
Aşk İçinde
KARŞIYAKA Cİ1IE1İ:
SÜMER Üc Mavi Melek, ' MELEK I - Cozayh Dansözü
? - KantııiHur. Irk.
Radyo
Yani İstanbul'un hUHİln İçin tavsiye ettiği iki program llıırlçteı
Sual 19.00 Kuma Radyosu 283.3 m.
ajan Lucu Tocchl idaresinde Roma Radyosu senfonik orkestranı,
22.03 Roma Radyosu 283.3 ın. VVilholm Backhau* israfından Beethovenln 29 numaralı sİ bemol majör piyano sonatı.
Dahilde ı
Saat; 19,48 Ankara Radyosu: 1 »lâİdarin ^öpen’in eserleri.
Sri»h»ıılk konserler:
Suni ; 15 00 Roımı Radyosu 283.8 m. Opera oserlori, — 15.15 BBC. 31 25.10 m. Gala konseri. — 10.15 BBC. Opera orkestra sı ve koronu —. 19.00 Roma Radyosu 283 m. Rnıua Radyosu senlnnlk or-kestraaı 22,03 Roma Hadvo-biı 288,3 m Ba( khnus tarafından Beethoven'in piyano sonatı.
Iluflf nıür.lU:
Saat: 8.30 Ankara Radyosu çeşitli parçalar (Pl.) — 9.15 BBC, dinleyici Isı ekleri ( Pl.) — 12.15 BBC. nlmrdoon soloları. — 12.30 Ankara Radyosu, salon orkestrası. — 13,15 HRC, 1940 senesinin operet parçaları (Tl.) —
11 15 BBC. dinleyici istekleri (Pl.) _ 15,35 Roma. 283.3 m. Gitarist Mlchelr Ortuso-dan parçalar, — 17.15 BBC. Cyrll Stap-Icton orkestrası. — 18.15 BBC, Vlyoiet Carsan sisin için çalıp söylüyor, ~ 2n 55 Romu Radyocu. mojodl orkestrası — 22,15 BBC. melodi sû manı. — 23 15
Ankara Radyosu, vnrvato müzi-fci (Fİ ı.
Diiiim ınü«ltflı
Saat: 13.16 İstanbul Radyosu (PL) - İR.U0 Ankara Radyosu ıPI.) — IS.25 Roma Radyosu 283.3 m. »lana orkc.^irusı. — 18 15 İstanbul Radyosu. tangolar, rumbalar. snrnbnİAr — 10 15 Is» tnnhui Radyosu (Pl.) — 2100
İstanbul Radyosu ı Pl.) — 22 00 İstanbul Radyosu (Pl.) — 23.(in Ankara Radyosu (Pl.) — 24.00 BBC cumıırlrsi yeccHİ dana randevunuz, vur
IhısıiMİ prourııml»ır:
Saat: 15.00 İstanbul RadyoHU: Başka dünyalarda hayat var ınulır: Saldı Murat Ur.»lll»d( 24.0u İstanbul Radyosu: ‘Eğlence yerlerinden nakil.
Alaturka müzik:
Suat; 8 00 Aııknrn Radyosu: Türküler (Pl.) - 830 Ankara Radyosu Çeşitli parçalar (PIJ 13.15 Ankara Radyosu; Şarkılar. — 18.48 Ankara Radyosu: Şarkıların devamı. — 14 on İstanbul Radyosu: Memleket havaları, sos ve sar. birliğinden.
15.10 İstanbul Radyosu: Mu-allA Mukadder tarafından şarkı ve türkUler ve aaı eserleri.
18,30 Ankara Rndvosu: Şarkılar ve türküler 19.80 Ankara
Radyoaıi! Yurtlan sesler.
13,15 İstanbul Radyosu: Akile Artımdan şarkılar ve türküler.
20 36 Ankara Radyosu: İncesaz (Kürdili Hlcnzldlr fash) — 21 15 İstanbul Radyosu; Fasıl (Suzidil faslı). — 22 15 Ankara Radyosu: Semai vo şarkılar.
HAHERLERı
Ankara ve İstanbul Radyoları: Saat. 7.45. 13.00, 10.00, 22.15.
Saat: 20 45 Radyo Gazetesi. Ankara.
BBC Radyosunun türkçe neşriyatı: Saat 7.15. 18.30. 23 00, Bu haberler 31.32 ve 48.49 metrelerden dinlenebilir.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Semplon (Avrupa).
7.10 Doğu (Bks.)
8.30 Ankara (Eks.)
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara Ekspresi.
21.30 Sempton (Avrupa).
21.40 Güney.
Eczahaneler
« -rJ-r- L t -2- , d T U v ML
t
ğ A
5 L -J- 1 ■-J —ye
V T 1 1 ■ ■ I
S c ra |
İ 1L- :z5
Gelecek ve gidecek uçak, i'kHpreh ve vapurlar
GELECEK OLAN I ÇARLAR
0.20 P.A.A, (Amerikan) New-York, Bostun, Gandor, Sho-non, Londra. Brükavlden.
12 5u D.H.Y. (Türk» Ankaradan.
13.30 B.SkA (Ingiliz) Londra, NIh. Rornıı vo Atlnn(iun.
14.— D II.Y. (Türk» Jzmlnlen.
I I - 1) H Y (Türk) lalcemlerun,
Adana. D. Bakır. ElAzığ. Malatya, Anlcara(ian,
GİDECEK OLAN 1 (.AKLAR
8.45 K.L.M ı Bolunda) Tahrana.
D.— m R (Mısır) Lefkoşe, Ka-hlrcvo.
9.— D.H.Y. (Türk) Ankara. A-daııa.
10.25 P.A A ıAmerikan) Şam, Basra,
11.— DUY. (Türk) Ankara.
13 50 r> H.Y. (Tflrkl İzmir.
14.30 P H.V. (T0rk> Ankara.
W.30 n TO.A (inullİM) Atina, Ko-ma. Nle, Londra
GELECEK olan \ api rlar
11.30 Bursa (Ayvalık, Unılrdsn).
19— Mersin (Ayvalıktan).
1'3.15 Şuh ıMııdanvadun»
(i i DEC EK OLAN YAPI RLAR I— Anafarhı (İnebolu ya».
9 — Sus (Mudûnvnyu).
14.— Giresun (l^mirei
20.— Könyu. (Bandırmaju).
Eminönü:
Süreyya, Kumkapı.
İstanbul, Eminönü.
Hasnn H.. Ktlçükpasar.
Abdülkadtr, Alemdar.
Eyüp t
şifa, Avvansaray. Boılktııs i
Nail Hallt. Köylçl. Beyoğlu î
Mrrk.î lstlIdıH cad. 402-404.
Galatasaray İst. C. 241.
Taksimi Ertuğrul, Flrusağa 27 ,. ismet, Cumh. C. 119.
(•ıılııtıı: KnrakÖy, N. K. C. 5. Ni?ll: Necdet, Kurtuluş C. 10. Çubukçu, Bulgar 5nr. 54. KaHimpuşnı Merkez, K. Paşa, En t Ih:
isnıııil Hakkı, Şeluadeb&şı.
Hay im Berk. Fener.
Rıdvan Süınbüll, Snmatya. Hamdl Emgon, Şehremini, Sarım. Aksaray,
Edlrnokapı, Karagümrük. KradtkOyı
Büyük. Mühürdar.
CskÜdnrı
İbrahim Çaınlıyurt, Imrahor C. UrvbelUtdıt:
H. adu
Sarıyer:
Kogam, Sarıyer.
ANKARA
Güray (22324). Derman (15175)
İstanbul (1113lı izurıc
Yardım. Alsanrak nunt. Birlik, Kemcrnltı mınt. Holle, Basnıahano mınt.
Knraiuş Yalılar mınt Cumhuriyet, Esrofpafla mini.
Soldan sağa:
1 — Ziynet eşyasından. Bir Franaıs harfinin okunuşu. 2 — Herkesin önünde. Gelecek. 3 — Su. Vücut ifrazatından, 4 - YM. Disk 5 — fîseflo. 6 — Tussk. işaret sıfatı, 7 — Sahip. lainlL 8 — Zariflik. 9 — Bir renk. Sös. 10— Erkeklerin şanındandır. Mey sunan. •
Yukardan uşağı:
1 — Müstakil. 2 — Vilâyet. E-dat. Rlr gün adı. 3 — Bir çiçek. Tren yolu. 4 — Genişlik. İlişiği o-lan. 5 — (Tersi) Üsümden yapılır bir gıda maddesi. 6 — (Törel) Birdenbire. Bir orlıck adı. 7 — İmzalı kâğıt. 8 — Bir orkek adi. Nota. 0 — Uçucu bir madde. Nahiye. 10 — Eski Mısır kralları» Kısaca fiyat,
DÜNKÜ 1IVLMACANIN HALLİ Soldan anğa:
1 — Andlaşına. 2 *— Sari. Recep. 3 — Akasya. El. 4 R|, Kimya. 5 — Isı. Fiat, rt — Saolt. Fa, 7 — Tel. Atik. 8 — İra. Roma. 9 — Kaka. Palet. 10 — At. RaL Ay.
Yukardan ıışngı:
1 — Asnrıatlkn. 2 — Nakıs. E-rat. 3 — Dra. Islak, 4 — Lise. Ar. 5 — Acar. 0 — Şark. ît. Pl. 7 — Me. İftira. 8 — Acemi. Kola. 0 — Elyaf. Mey. 10 — îp. Ararat,
Sayfa 6
Y E N t İSTANBUL
17 Aralı* İM»
SİYASİ İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER
Bu sayıda yazı İşlerini fiilen İdare eden: SACİD ÖGET
Basıldığı yer:
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK
LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI


‘i

X S 2
•'İM
7
/
îkincı sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ilen sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.

HAKİKÎ ALMAN_




\ • **
-
' • e
1'1 1 • ’J





__2
> •
-
-I











A



t

I *
V



VARTA4
ZAR0 AGA. GİBİ ÖMÜRLÜ DEMİR GİBİ KUVVETLİDİR
- ---- - - - - —
t1

ATORLEPİ
9


’SANTL SANAYİ VE A. TİCARET TA.0 RIHTIM CAODESİ 41%aWT\gaLATA_ ISTAN BUL
_TEL: 4 2 9 O7_
I
-•

ş VE fr
Son senelerde en fazla rağbet gören kokulardır. PARFUMS
ROBERT PIGUET
PARI5

r !■»atlı
GELİR, kurumlar, esna! vergileri knnunlariylc vergi u-sul kanunu 1 ocak 1950 tarihinde yürürlüğe gırevek ve o tarihten itibaren kazenç, buhran, muvazene ve hava kuvvetlerine yardım vergileri kaıumlariyle bunların ek ve tâdillerine ait hükümler yürürlükten kalkınış bulunacaktır. Bu kanunların ilk tatbik aylarında her vatandaşın durumunu ve tâbi olacağı mükellefiyet şeklini kolaylıkla tâyin edebilmesi ve buna göre ödevlerini yerine getirebilmesi keyfiyeti şüphesiz ki 0-zerinde durulacak konulardan en önemlisi ve en başta gelenidir. Bu bakımdan, yeni vergi kanunlarının yürürlüğe girdiği tarihte her çeşit mükellefin yerine getirmek zorunda bulunduğu hususların ayrı ayrı belirtilmesi faydalı görülmüştür:
I — 1 ocak 1950 tarihinden evvelki devrelere ait faaliyetlerden elde edilen kazanç ve İratlara tatbik olunacak vergiler :
Gelir, esnaf ve kurumlar vergilerine müteallik kanunların geçici maddelerinde açıkça belirtildiği gibi,, bu kanunlara göre vergiye tâbi tutulması gereken mükr‘İdlerden evvelce kaznnç, buhran, muvazene ve hava kukvvellerlne yardım vergilerine tâbi olanlar. 1 ocak 1950 tarihinden evvelki devrelerde elde ettikleri kazançlar do-layısiyle eski hükümlere göre şu suretle vergilendirileceklerdir: a - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre, beyanname usulü ile vergi verenler 1919 takvim yılı kazançlarına ait beyannamelerini 1950 yılında kazanç vergisi kanunu ile belli olan süre içinde bağlı oldukları vergi dairelerine verecekler ve tahakkuk edecek vergilerini sözü geçen kanunda yazılı zamanlarda ödiycccklerdir. b - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre, iş yerlerinin gnyrlsa-fi iradı üzerinden vergi veren mükelleflerin 1949 takvim yılı faaliyetlerine nlt vergileri 1950 yılı içinde eski esaslara göre tahakkuk ettirilerek tahsil olunacaktır, c - Gündelik gayrisafi kazançları üzerinden kazanç vergisi ödi-yen nakil vasıtası sahipleri, seyyar satıcılar, sanatkârlar, ustalar, seyyar tellâl, kabzımal ve madrabazlar gribi gezici esnafın kazanç vergisi 1950 bütçe yılında eski hükümlere göre alınacaktır.
d - Bilûmum hizmet erbabı hakkında 28 şubat 1951 tarihine kadar eski hükümlerin tatbikına devam olunacaktır.
e - Kazanç Vergisi Kanununa göre, ruhsat tezkeresi ve vergi karnesi almak mecburiyetinde o-lanlardan kurumlar vergisine tâbi olanlar dışında kalan şirket, müessese ve iktisadi işletmeler 1950 bütçe yılında da eski hükümlere göre harçlarını ödemek suretiyle ruhsat tezkeresi ve karne a-lacaklardır.
II — 1 ocak 1950 tarihinde mükellefiyete girecek ticaret ve sanat erbabı :
Esnaf muaflığı şartlarını haiz olmıyan bilûmum ticaret ve sanat erbabı kanununun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren gelir vergisine tâbi olacaklardır.
Bu esasa göre, gelir vergisi kanununun ilk tatbik yılı başında aşağıdaki şartları haiz olanlar mutlak olarak gelir vergisi mükellefiyetine gireceklerdir.
1-1 ocak 1950 de işgal eyledikleri iş yerlerinin yıllık kırası 750 lirayı aşanlar, (28 şubat 1947 tarihinden sonra serbest kiralara göre irat konmuş olan İş yerleri için bu hâd 1107 lira 69 kuruştur.)
2 - Yıllık kirası yukankl hâdleri aşmamakla beraber gayrisafi iratları 720 lirayı aşan iş yerlerinde çalışanlar, (1.1.1940 tarihinden evvel konmuş olan iratlarda bu hâd 480 lira, 28 şubat 1947 tarihinden sonra serbest kiralara göre takdir edilmiş olanlarda bu hâd 1107 lira 69 kuruştur.!
3 - Üçten fazla otomobili, kamyonu veya otomobil ve kamyonu, ondan fazla arabası, 300 tondan fazla deniz nakil vasıtası olan nakliyeciler,
4- Müstahsilden, tüccardan, kurumlardan satın aldıkları veya hariçten ithal eyledikleri mahsulleri, emtiayı tüccara, esnafa, kurumlara, kamu idare ve müesseseleri-ne satmakta veya ihraç etmekte olan bilûmum toptancılar,
5 - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre» beyanname usulünde vergiye tâbi tutulanlarla aynı kanunun 8 inci maddesine göre,, müteahhit sayılanlardan veya mu-, amele, istihlâk, nakliye vergisine, | bin lirayı aşan ticaret ve sanat I lerlnln durumlar:
Gelir vergisinin tatbikma dair esaslar
Maliye Bakanlığının bu hususta hazırladığı izahnamenin tanı metnini veriyoruz
maden resmine tâbi olanlardan tüccardan,, kurumlardan satın aldıkla rı veya ithal ettikleri malların 1949 yılı takvim yılı içindeki tutan 60.000 lirayı aşan perakendeci yani doğrudan doğruya müstehlike satış yapan ticaret erbabı.
6 - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre, beyanname usulünde vergiye tâbi tutulanlarla aynı kamımın 8 inci maddesi hükmüne göre müteahhit sayılanlardan veya muamele, istihlâk vergilerinden herhangi birine tâbi olanlardan satın aldıkları iptidaî ve yardımcı maddelerin alım bedelinin 1919 takvim yılı içindeki tutarı 40 000 lirayı aşan imalâtçılarla inşaat işi yapanlar, ,
7 - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre beyanname usulünde vergiye tâbi tutulanlarla aynı kanunun 8 inci maddesi hükmüne göre müteahhit sayılanlardan veya muamele, istihlâk vergilerinden birine tâbi olanlardan kurumlara, kamu idare ve mücsseselerlne 1949 takvim yılı içinde ücretle yaptıkları işlerin tutarı 20.00 lirayı açan imalâtçılarla inşaat işleri yapanlar,
8 - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre, .beyanname usulünde vergiye tâbi tutulanlardan veya aynı kanunun 8 inci maddesi hükmüne göre, müteahhit sayılanlardan veyahut nakliye vergisine tâbi olanlardan tüccara, kurumlara, kamu idare ve müesseseler! hesabına yaptıkları nakliye işlerinin bedeli 1949 takvim yılı içinde •10.00 lirayı aşan nakliyeciler,
i Nakil vasıtaları sayısı veya hacmi ne olursa olsun.)
9 - Mülga Kazanç Vergisi Kanununa göre, beyanname usulünde vergiye tâbi olanlarla müteahhit sayılanlardan 1949 takvim yılında yaptıkları tavassut İşlerinden dolayı aldıkları ücret ve komisyonların tutarı 5000 lirayı aşan komisyoncular, tellâllar, simsarlar,
10 - 1949 takvim yılı içindeki satışları 60 bin lirayı aşan madenciler (maden işletmeleri),
11 - Alelûmum kollektif ve komandit şirketlerin ortakları.
12 - Esnaf muaflığından faydalanmak istemediklerini ocak 1950 sonuna kadar bağlı oldukları vergi dairesine bildirmiş olanlar,
13 - İkrazat işleriyle uğraşanlar ve coberler.
Bütün bu mükellefler 1 ocak 950 tarihinden itibaren elde edecekleri kazanç ve iratlar Üzerinde mutlak olarak gelir vergisine tâbi tutulacaklarından bu tarihten itibaren ocak ayı sonuna kadar tutacakları defterleri notere tasdik ettireceklerdir. j
III — 1 ocak 1950 tarihinde mükellefiyete girecek serbest meslek erbabı :
Serbest meslek erbabı, devamlı bir şekilde bir yere bağlı olmuk-sızfn ilmi veya mesleki bilgi ve ih-tisaslariyle kendi hesaplarına çalışan ve kazanç sağlıyan kimselerdir. Bu tarife göre, doktor, diş tabibi» .veteriner, ressam, artist, sanatkâr, .kimyager, fen memuru, lâborant, avukat, müşavir, noter, mütehassıs, muhasip, gümrük komisyoncusu, borsa acentası. muak-kib, arzuhalci, sünnetçi, ebe. mimar. desinatör ve dekoratör, bahçe mimarı, sağlık memuru, hemşire, hastabakıcı, enjeksiyoncu, pansumancı, çıkıkçı ve kırıkçı, rek lâmcı, serbest öğretmen, .nakkaş, meddah ve tulûatçı, ça'gı çalan, şarkıcı, tercüman, messah gibi bir yere bağlı om aks izin ilmi veya mesleki ihtisaslariyle kendi hesaplarına çalışan ve kazanç temin e-denlcr serbest meslek erbabı sayılacaklar ve 1 ocak 1950 tarihinden itibaren serbest faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar üzerinden vergiye tâbi tutulacaklardır. Bu faaliyet erbabı da tutmak mecburiyetinde bulundukları defteri o-cak 1950 ayı sonuna kadar notere tasdik ettirmek zorundadırlar.
IV — Tutulacak defterler : 1 - Birinci sııııf tüccar için:
949 yılında satın aldıkları malları olduğu gibi veya İşledikten sonra satanlardan yaptıkları atımların tutarı 200 bin veya satışlarının tu tan 220 bin lirayı veya temin eyledikleri gayrisafi iş hasılâtı 40 ı
defter tutma sınıf tüccar
esasına göre
envan-
ka-er-tut-
ve hastahane ve ikinci sınıf edilen esaslar tutacaklardır.
işletenler tüccar 1-dahlllnde
erbabı 1950 yılında bakımından birinci sayılmışlardır.
Bunlar bilânço
yevmiye, defteri kebir ve ter defteri tutacaklardır.
1949 yılında bilânço esasına göre defter tutan ticaret erbabının aım veya satış tutarları yukarıdaki hâdlerl aşmasa bile, bunlar 1950 yılında birinci sınıf tüccar gibi bilânço esasına göre defter tutmaya devanı edeceklerdir.
2 - ikinci sınıf tüccarlar:
Birinci sınıf tüccar dışında lan ticaret ve sanat veya İş babı, 1950 yılı başında defter
ma bakımından İkinci sınıf tüccar sayılmışlardır.
Bunlar, işletme hesabı esasına göre basit bir İşletme defteri tutacaklardır
8 — Mektep ve hn^tnhane İsletenler» •:
Mektep de birinci çin tesbit defter
4 — Serbest meslek erbabın ’ı;
Kimlerin serbest meslek erbabı sayılacakları III üncü bencide gösterilmiştir.
Bunlardan ebeler, sünnetçiler, sağlık memurları, arzuhalcilerle muakklbler, hemşireler, hastabakıcılar, enjeksiyoncular, pansı-mancılar. çıkıkçı ve kırıkçılar, daktilolar, reklâmcılar, öğretmenler, müzik âletleri akordculan. nakkaşlar. şarkı söyllyenler. çalgı çalanlar, meddah ve tulûatçılar, rakkaseler, cambazlar, hokkabazlar, tercümanlar, mes-sahlar, makiyajcılar, manikür ve pedikürcüler, spor organizatörleri götürü usule göre gelir vergisine tâbi tutulacakları İçin defter tut-mıyacaklardır.
Kazançları götürü usulle tesbit edilenler dışında kalan bilûmum serbest meslek erbabı bir (kazanç defteri) tutacaklardır.
5— Defterlerin tasdik müddeti: 1950 yılı başında gelir ve kurumlar vergisine tâbi olacaklar ocak 1950 ayı sonuna kadar tutmak mecburiyetinde oldukları defterleri notere tasdi kettlreceklerdir.
V — 1950 yıh İçinde esnaf muaflığı şartlarını kaybedenlerin durumları:
1950 yılı baçında gelir vergisi mükellefiyetine girecek olanlar dışında kalan ticaret ve sanat erbabından 1950 takvim yılı İçinde esnaf muaflığına ait umumî veya hususî şartlardan birini kaybedenler 1951 takvim yılı başından itibaren gelir vergisine tâbi tutulacaktır.
Ancak, 1950 yılı içinde alım, satım ve ücret için kanunda yazılı hadleri ve diğer ölçüleri yüzde 50 nispetinde aşmış olanlar bulunursa bu gibilerin 1950 yıl başından itibaren elde zançlar gelir lacaktır.
Bu sebeple
kaybetmesi ihtimal dahilinde bulunanların şimdiden gelir vergisine tâbi tutulmayı talep etmeleri men faatlerl İktizasındandır.
VI — Gayrimenkul sahiplerinin mükelleflik durumları:
1950 takvim yılı içinde, gayri-menkullerinden aldıkları kiraların gayrisnfi tutarı 2500 lirayı aşanlar. bu irad dolayısiyle gelir vergisi mükellefiyetine gireceklerdir. Defter tutmağa mecbur olan tüc-cur ve serbest meslek erbabı l-çin mükelleflik mutlaktır. Bu gibiler, gerek kendilerine ve gerekse eşlerine ve çocuklarına ait gayri-menkullerden aldıkları kiraları yukarıda yazılı haddi aşmasa dahi bu kazanç ve iradlarını vergiye tâbi kazançlarına ilâve etmeğe mecburdurlar.
Gayrimenkul sermaye Iradı sahipleri defter tutmak mecburiyetinde değillerdir. Ancak masraflarına alt vesikaları ve kontratları saklamak ve 1951 bütçe yılı başın* dn bunlara İstinaden beyanname vermekle iktifa ederler.
VH — Menkul sermaye sahip- |
15
hu-
ya-
etmiş oldukları ka-vergislne tâbi tutu-
vıl içinde muaflığı
lar, gelir vergisine tâbi tüccarlar, serbest meslek erbabı, yaptıkları serbest meslek işleri dolayısüe bu işleri yapanlara yani, doktor, avukat, noter, veteriner, mühendis, mi mar, artist, muharrir, müşavir, mütehassıs gibi yukarıda III numaralı paragrafta sayılan serbest meslek erbabına ödedikleri paralardan % 15 nispetinde gelir vergisi kesecekler ve bir ay içinde kesecekleri vergileri ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile bağlı oldukları vergi dairesine yatıracaklardır.
2 — Hizmet erbabı istihkaklarından yapılacak tevkifat:
Hizmet erbabı durumunda olanlara yapılacak tediyeler hakkında 1951 bütçe yılı başına kadar eski hükümler tatbik edilecektir.
Ücretleri götürü olarak tesbit edilen serbest meslek erbabile telif kazançları İstisnasından faydalananlara yapılan ödemelerden vergi kesilmiyecektir.
3 — Menkul sermaye iradlann-(la tevkifat:
Vergi tevkif atına tâbi olan menkul sermaye iradları şunlardır:
a) Anonim şirket hissedarlarının ve limited şirket ortaklarının temettü ve kâr hisseleri.
b) Eshamlı komandit şirketlerde hissedar durumunda bulunan komanditlerin kâr hisseleri.

veya edilecek kâr hisselerinden kesilmiyecektir.
— Danışma Büroları ve broşürleri:
c) Kooperatif şirket ortaklan -nın sermaye İradları üzerinden nın sermaye üzerinden kazanç dağıtılması Halinde hisseleri, âdi komandit şirketlerde komonditlerin kâr hisseleri.
e) Tahvilât faizleri.
f) IstJna haddini aşan mevduat faizleri.
Bu mahiyetteki menkul sermaye iradları Üzerinden alınacak gelir vergisi alâkalı şirketlerce bu lrad-ların tahakkuk ettiği tarihte kesilecek ve muhtasar beyanname ile vergi dairelerine muayyen müddetleri İçinde yatırılacaktır.
Yapılacak vergi tevkifatımn nispeti '( 15 ten ibarettir.
Bu şirketlerin 1919 yılı faaliyetlerinden doğan kazançları do-layısiyle 1950 yılı içinde ortaklar adına tahakkuk ettirilecek tevzi vergi
XI vergi
Yeni vergi kanunlarının kendilerini ilgilendiren hükümleri ve tatbik şekilleri üzerinde daha fazla bilgi edinmek istiyen mükellefler bulundukları mahalde açılmış olan danışma bürolarına müraca-atle diledikleri izahatı alabilirler.
Gelir, esnaf, kurumlar ve Vergi Usul Kanunlarının çeşitli mükellef zümrelerini alâkalandıran hükümleri, muhtelif iştigal mevzularına ve ticaret ve sanat gruplarına göre tertiplenmiş olan broşürlerde toplu olarak izah edilmiş ve broşürler bakanlıkça satılığa da çıkarılmıştır. Elde ettiği kazanç ve iradın mahiyetine göre mükellefiyet durumunu öğrenmek istiyen her vatandaş bulunduğu mahallin malsandıklarına müracaat etmek suretiyle broşürleri 50 kuruş mu-I kabilinde satın alabilir.
1950 yılı İçinde, nakdî sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermayeleri do-layıslyle temettü, faiz gibi irad temin edenler de gelir vergisine tâ-bidirler.
Mevduat ve hususî alacak faizlerinin yılda 200 lirasından vergi ahnmıyacaktır. Muhtelif bankalardan veya bir bankanın muhtelif şubelerinden alınan faizde 200 liralık İstisna, her banka ve şube için ayrı ayrı nuzaıa alınacaktır.
Menkul sermaye iradı sahipleri (defter tutmaya mecbur olan tüccar ve serbest meslek erbabı hariç) defter tutmaya mecbur değildirler.
Bu iradlar dolayısiyle gelir vergisine tâbi tutulacaklar.. Ücretler hariç olmak üzere, gelir vergisine ıtâbi kazanç ve iradlarının yıllık tutan 5000 lirayı aşmıyorsa beyanname vermlyeceklerdir. Vergi, faiz ve temettüler sahiplerine ö-dendiğl sırada ödemeyi yapan mücssesece tevkif edilerek vergi dairesine yatırılacaktır. Bu suretle alınacak verginin nispeti % ten ibarettir.
VIII — 1 ocak farllıinde rumlurın durumları:
Bilûmum sermaye şirketleri
ni "anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerle kollektif şirketler,, iktisadi âmme müessesele-rile, delmeklere ve tesislere ve vakıflara alt iktisadi müesseseler 1 ocak 1950 tarihinden itibaren kurumlar vergisi kanununun hükümleri dairesinde kurumlar vergisine tâbi olacaklardır.
Tüzel kişiliği haiz olan şirket ve müesseselerin 1949 yılına ait faaliyetlerinden doğan kazançları ü-zerinden, 1950 yılında eski hükümlere göre vergi alınacaktır. Bunların ancak 1950 takvim yılı faaliyetlerinden doğan kazanç ve Irad-ları kurumlar vergisine tâbi tutulacaktır. Kollektif ve eshamlı komandit şiı ketler kurumlar vergisine tâbi değildirler.
Kurumlar vergisine tâbi olacak şirket ve müesseseler ocak 1950 a-yı sonuna kadar 1950 yılı için tutacakları defterleri noterlere tasdik ettirmek mecburiyetindedirler.
IX — 1 ocak 1950 tarihinde esnaf sayılacakların durumları:
Türkiyede ticaret ve sanatla uğraşan ve gelir vergisi kanununa göre esnaf muaflığı şartlarını haiz olan gerçek kişiler 1 ocak 1950 tarihinden itibaren esnaf vergisi kanunundaki esaslar dairesinde esnaf vergisine tâbi tutulacaklardır.
Yukarıda 11 numaralı paragrafta sayılanlar dışında kalan ticaret ve sanat erbabı 1950 yrlı başında esnaf durumundadır. Sabit iş yeri olan esnaf 1950 takvim yılına ait faaliyetlerinden dolayı iş yerlerinin kirası üzerinden 1951 bütçe yılında vergi ödiyeceklerdlr.
Esnaf, defter tutmağa mecbur değildir. Ancak. 1950 yılı ocak ayı içinde vergi dairelerine müracaat ederek alacakları karnelerin kendileri tarafından doldurulması icap eden kısımlarını doldurduktan son ra bunu vergi dairelerine tescil ettireceklerdir. Bunların, dosyalarına ve fişlerine konmak üzere vergi dairelerine ikişer vesika fotoğrafı da vermeleri lâzımdır.
Esnafın mecburiyetlerinden birisi de fatura muhafaza etmektir. 1 ocak 1950 tarihinden itibaren tüccardan, kurumlardan satın aldıkları emtia için bunlardan fatura almağa ve bu faturaları beş yıl muhafaza etmeğe ve kontrola gelecek yetkili memurlara göstermeğe mecburdurlar.
Sabit iş yeri olmıyan gezici esnaf 1950 bütçe yılında eski hükümlere göre kazanç vergisi ödi-yecektlr. Esnaf vergisi kanunu bunlar hakkında ancak. 1951 bütçe yılında tatbik olunacaktır.
X — 1950 yılında vergi kesme usulünün tatbik esasları:
1 — Serbest meslek erbabına ö-denecek paralardan yapılacak tevkifat:
1 ocak 1950 tarihinden itibaren kamu idare ve müesseseler!, kurumlar, dernekler, tesisler, vakıf-
X-*»

r

Fafma Sarıdoğan
ile
Müfit H. İmşir
Evlendiler
Beyoğlu» 16 - 12 - 1949
Yeşi/köy
ÇINAR
4
/
• U- ■
YARDIM
4
Güzel bir müzikle ve birçok sürprizlerle Yılbaşı gecesine hazırlanıyor. Yerler mahdut olduğundan masalarınızı evvelden temin ediniz.
ZEVKLE TRflS OLMAK İSTER MİSÎNÎZ ?
DAHİLİYE MÜTEHASSISI ARANIYOR
Divriği Demir madenleri müessesemiz İçin dahiliye mütehassısı bir doktora ihtiyaç vardır.
İsteklilerin» Bankamız Personel İşleri Müdürlüğüne mü-racaatlerı. (17426)
Etibank Genel Müdürlüğü
• uuntMtvn
SABUNU
/
'//

G/88S Troj Sobununu ve kılları harikulade Bu ihbarla G/Ö8S Traş Sabunu yüzünüzün bulun
•«* t
Yem İstanbul Atelyesi




9
niş ve
Aân«LA«2ü
______tıSl. ROMATİX^A


rûRKİve MUMCSSILİ
İLVER LTD ŞTİ (;AeQlKASiNPA İmal eoİLMİŞTİe bahçe kapi. kutlu han no. 22. İstanbul.
ÖDEME KOLAYLIKLARÎYLE SATILIK ARSALAR
Bu arsalar, memleketin en çok inkişaf eden Marmaranm Anadolu sahilinde meşhur Orhantepe (Dragos) kartiyesindedir. Bu tepede ’latanbulda Ankara Evleri Yapı Kooperatifi” inşaata başlamış ve şimdiden 50 ev yapmıştır. Eir yandan denize, diğer yandan Anadoluyu Istanbula rapteden esaslı yollardan Bağdat caddesine bağlı bulunan bu yarımada şeklindeki tepe, vapur İskelesi, sandal iskelesi, kotra limanı, plâj, gazino, kır kahvesi, otel, okul, cami ve çarşı mahalleri gibi her türlü tesisleri ihtiva eden muhteşem bir plânla, yarının ikinci bir Bü-yllkadasıdır. ■ ■
Akdeniz sahillerinde bile eşi buıunmıyan, tam ifadesini bulmuş bu sitede bugünün âdeme kolaylıklariyie Adalara karşı manzaralı ideal bir arsaya sahip olmak istiyenler için bu bir fırsattır
Müracaat: Pazartesi ve perşembeden başka günlerde Galata, Billûr sokak, 6 ncı Noter karşısında Büyük Tünel han, No. 8 sahibine


Bulun gun kullanınız, bir şekilde kılların çili
) ) s 5,


Sürat • Konfor • Temizlik • Eğlence
En nefis yemekler • en itinalı servis
Batı Akdeniz Hattı • İstanbul Pire Napoli Marsilya • Cenova
Doğu Güney Akdeniz Hattı • İsMul iımir Pire limasol• Beyrut İskenderiye Napoli-Marsilya Ceno«.
taze traşlı kolmok için
Özlü köpüğü dayanır yumuşatır hizasından kesilmesini ve gün taze troşlı kalmasını temin eder.
KULLANINIZ

Comments (0)