18 Aralık 1949
Pazar
SİYASÎ İKTİSADÎ
Sayı 18
10 Kuru;
k
4
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 - Beyoğlu
Abono: Türkiye için serdiği altı aylığı 17, Üç aylığı 9 liradır Hariç mcmlekotlor iki mislidir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
ilânlar; 6 ncı sayfada santimet resi 2 liradır. İlânlardan hiç* bir mos’uliyot kabul edilmoz.
Telefon - 44756 . 44757 Santral
TelgTaf Adresi : Hetlo. İstanbul
POLİTİKA
177X11/1949
u.LDE BİR MÜTAREKE LÂZIM!
DÎL meselelerimizi daha iyi anlamak için, bir tecrid yaparak. harf inkılâbı yokmuş gibi bir noktadan hareket etmek lâzımdır. Yani işi, harf inkılâbından önceki devreye kadar getirip, o zamanki ârızalan tesbit etmek lâzımdır.
O zamanki arızalar şunlardı: 1) İyi bir osmanlıca, arapça ile farsçanuı nahiv ve sarf kaideleri bilinmedikçe yazılamıvordu. 2) Aynca. Arap ve Fars lügatlerine kısmen sahip olmak ve icap ettikçe bu lügatlere dalarak yeni kelime taşımak lâzım geliyordu. 3) Zaten, Divan Edebiyatını anlamak için de 1) ve 2) lâzımdı. 4) Osmanlıca imlânın arapça ve faısça kelimelere ait kısmı mazbuttu. Fakat zamanla. (Edebiyat-ı Cedideden sonra) iyi osmanlıca yazanların dahi bu kısım imlâları bozuktur. 5) garp kültürüne intisab ettiğimiz nis-bette mefhum ve terim ihtiyaçları artıyor ve bu yüzden, os-manlıcada, alışılmamış ve çetrefil kelimelerin miktarı yükseliyordu. 6) Osmanlıca, ileri garp dilleri ayarında bir olgunluk gösteremiyordu. 7) Osmanlıca. halktan uzaklaşıyordu.
Dilde pürizm hareketi başladıktan sonra Gökalp merhum, arapça ve farsça kaidelerin terkini ve bu yoldan bu iki dile ait kelimelerin benimsenmesini, bunlara, vatandaşlık hakkının tanınmasını istedi.
O sıralarda, hem medrese tahsili hem de, idadi ve sultanilerimizde ona yakın bü’ osmanlıca dersi mevcut olduğundan, kendi kaidelerinden kopunca ve hele arapça sarf kalkınca, bu arapça ve farsça kelimeler ile tabirlerin dilimizin içinde “bir îğtîşaş çıkaracağının farkına varılmadı. Fakat harf inkılâbı yapıldıktan sonra, derhal farkına vanldı. Ve farkına varıldıkça, türkçe tarafından bir türlü temsil edilemeyen bu kelimelerin yerine, onlar kadar işitilmemiş, alışılmamış ve eski lügat sayfalan üzerinde çoktan taşlaşmış kelimeler ikame edildi.
Üstelik, "ehemmiyet vermek,, yerine "önem vermek,, dendi. Va-kaa, her ikisinin de aslı "donner de l'importance,, idi. Yani her iki tabir, dilimizin şivesine zıttı.
Bugün, arapça ve farsça kelimelerin iğtişaşı devam ediyor. Ve meselâ, îğtîşaş yerine kargaşalık diyemiyoruz; çünkü ikisi arasında birkaç perdelik fark var; ikisi de lâzım.
Keza, bugün, imlâ meselesini de halletmek güçleşmiştir.
Şimdi, ne yapacağız?
Bütün dadır.
Bizce, mutlaka
müdahale yüzünden, dilimiz, her tarafı bozuk bir kanallar manzumesine dönmüştür. Kimi yerinde akmamakta, kimi yerinde bataklık yapmakta, kimi yerinde de sel gövdeyi götürmektedir. Böyle-sine bozuk bir cetveller nizamı içinde, hark açarak dilin bahçelerini sulamak imkânsızdır.
Mütareke, şu bakımdan yapılmalıdır:
Bir kere gerçek dilin yazı dili olacağı esası kabul edilmelidir. Çünkü. Mr Churchill’i, Londralı bir dok amelesinden farklı konuşturan, yazılan İngilizcedir, konuşulan İngilizce değildir.
İkincisi, liselerimizin son sınıflarında, iştikak köklerini ve kelime ailelerini öğreten sade bir arapça sarf dersine yer verilmelidir.
Üçüncüsü, eğer her AvrupalI millet gibi bir Avrupa diline sahip olmak istiyorsak, hümanist liselerimizi kurarak, imlâdan Önce dili, dilden önce kültürü ve kültürden önce de kafa'yı yaratmak üzere greko-latin tefekkür sistemine girmeye bakmalıyız.
Çünkü dil meselemizi salâhiyetle ele alabilecek filologlarımızı ancak bu liseler yetiştirecektir.
Ortada, dil’in teknisyenleri olmadıkça, dil meselesine el atıla-maz. Atılırsa, bugünkü olur: bir çorba!
ümidimiz bu kurultay-
bir mütareke devresine ihtiyaç vardır. Fazla

Amerikanın eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve yeni Belgrat Elçisi George Ailen’in bize dair sözleri :
“Türkiye, yer yüzündeki en sağlam memleketlerden biridir,,
Ruslar, Boğazlardan geçmek ve orada askerî üs tesis etmek istediler. Burada Türkiye ile ortaklaşa bir idare kurmayı ileri sürdüler. Amerika, buna asla müsaade edemezdi. Türkiye, bugünkü durumundan emindir
VVashington. 17 A.A. (Usla) — Ame-rikanın Belgrat büyük elçiliğine yeni tavın edilen Dışişleri Bakan Yardımcısı George Ailen, Waahingtonda söylediği bir nutukta Türkiyeden bahsederek demiştir ki:
"Türkiye Cumhuriyeti yeryüzünde tanıdığım en sağlam memleketlerden biridir. Türkiye bugünkü durumundan emindir ve kendisini şiddetle müdafaa edecektir. Ruslar Amerıkayı harp içinde Türkıyeye Ödünç verme ve kiralama malzemesi gönderdiğin-
ı
zs.
Avrupada serbest para mübadelesi
Avrupa Assamblesi İktisadî Komisyonu çalışmalarını bitirdi
Paris, 17 A.A. (AFP) — Avrupa Asamblesi İktisadi Komisyonu bugün çalışmalarını bitirmiştir. Paul Roy-naud hazır bulunmadığından dolayı, kapanış oturumu çalışmalarına Komisyon başkanvekili Kasım Gülek başkanlık etmiştir. Bu son oturumda Avrupa konseyi üyelerinin ticari siyaseti hakkındaki rapor müzakere ve kabul edilmiştir.
4 maddeyi ihtiva eden bu raporda Avrupa milletleri arasında mübadelelerin serbestleştirilmesi, özel mukavelelerle Doğu Avrupa? 41e ticaret and-laşmalarınm akdi, bir Avrupa pulunun ihdası ile turizmin inkişaf ettirilmesi keyfiyeti derpiş edilmektedir.
Kapanış oturumu sonunda France Presse Ajansı temsilcisine beyanatta bulunan Kasım Gülek, şöyle demiştir:
’’— Son üç günlük çalışmalarımızda müspet neticeler elde ederek bu mesaimizle müşahhas bir şekilde Avrupa Birliğinin kurulmasına çalıştık.
Para meselesine temas eden Gülek, şunları söylemiştir:
“— Avrupa memleketlerinin aralarında palalarını serbestçe
tirmelerine taraftar bulunmaktayız ve kabul ettiğimiz rapor bu yolda ileri bir adım daha teşkil etmektedir.,,
Kasını
kendi değiş-
Amerikan ordusunun mevcudu
VVashington 17 AA (Afpı — Savunma Bakanlığının kasımın 30 unda lûh kuvvetlerinin de idi:
Kara ordusu:
Bahriye: 420.000
Hava ordusu 410.500
Bahriye piyadesi 82.000
bir tebliğine göre, Amerikanın müsel-mevcudu şu
şekil-


*






L‘“*


’ i
r.









(9^ ı




. ■' -Kr

>
659.400 kişi.
■g 1

Fas
■ ZU. *•
(1






-*
4
••a
4 ’ M K
iç sayfalarda
den dolayı tenkid etmişler ve sebep olarak da Türkiyenin tarafsızlığını i-leri sürmüşlerdi. Amerika, harpten sonrası için gizli fikirlerle Türkiyenin askeri kudretim tarsin etmekle de İtham olunmuştu.
Ruslar, harp içinde Boğazlardan serbestçe geçmek müsaadesini Müttefiklerden istemişlerdir. Amerika bu talebe daha ilk anda muhalefet etmiştir. Bunun üzerine Ruslar Boğazlarda Türkiye ile ortaklaşa bir idare kurmak iddiasını ileri sürmüşlerdir. Fa-
kat Rusların niyeti, Boğazlar boyunca deniz üsleri kurarak buranın idaresini mutlak olarak ele almaktı. A-merika böyle bir şeyi aslâ kabul edemezdi. Çünkü bu. Türkiyenin hükümranlık haklarına bir tecavüz olurdu.,,
Ailen, Amerikanın herhangi bir suretle olursa olsun hiçbir milletin hükümranlığını tahdit etmiyeceği teminatını vermiş ve İran dan bahsederek "Bu memleket için tek tehlike şimal komşusudur,, demiştir.
■■i
Avrupanın tanınmış ekonomistlerinden F. Porroux lortada) dün gazetemizde konuşmasını yaparken.
Profesör François Perroux Yeni İstanbulda
ÎKÎNCİ SAYFADA Rusların içinde bocaladığı tezatlar Ali Demir
ÜÇÜNCÜ SAYFADA Yeni bir su kanunu DÖRDÜNCÜ SAYFADA Goncıırt Mükâfatı Reşat Nuri Güntekin 6 ncı Dil Kurultayı Halit Fahri Ozansoy Münir Nureddin Selçuk Konseri
Lâika Karabay BEŞÎNCÎ SAYFADA Çalışan kadınların derdi Leylâ Kara
Para uğrunda - Tenkid -Yalnızlık (Hikâye) George W. Morse

en
| •
Kıbnsta, Adanın Yunanistana verilmesi lobinde Nikosyada yapılan bir sokak toplantısında milliyetçi Akel Partisi Sckretori, etrafında toplanan çoluk çocuğa meram anlatmaya çalınıyor.
Kıbrıstaki kaynaşma devam etmemelidir
Londra, kaynaşmanın siyasî bir buhran yaratcağını kabul ve bütün talepleri reddediyor
Atina, 17 A.A. (L.P.S.) — Vima gazetesi Londra muhabirinin şu yazısını neşretmektedir:
İngiliz resmi mahfilleri, Kıbnsta E-nosis hareketinin az çok beklenmedik bir surette inkişaf etmesinden ve Ati-nanın sorumsuz mahfillerinde tertip edilen nümayişlerden duydukları endişeyi gizlememektedirler.
Londrada belirtildiğine göre, bu nevi nümayişler tehlikelidir. Zira müfritlere cesaret verecek ve İlgili her İki tarafa da zararı dokunacaktır. Hayatî Önemi olan Akdeniz bölgesinde İnglltereye güçlükler çıkarmak ve İngiltere ile Yunanistan arasındaki münasebetleri bozmak isteyenler ancak

Dışişleri Bakanımızın beyanatı
Paris Hukuk Fakültesi Profesörlerinden ve Parin Tatbiki İktisat îlmi Enstitüsü Müdürü Françofa Perrouz, dün "Yeni İstanbul,, u ziyaret etniktir. Profesörün gerek İstanbul ve gerek slııkarada, on he# günlük kısa bir İkamet devresi içinde, verdiği konferans ve seminerlerin celbettifri alâka malûmdur. Aııcuık bu kıymetli vo Milletlerarası şöhret sahibi iktisatçının Türkiye ve bilhassa Türkiyenin İktisadi geleceği hakkındaki fikirlerini öğrenmek kalıyordu. Bunu temin maksadiyle kendisiyle yaptığımız uzun bir görüşmede Profesör François Perroux hu mevzuda sorduğumuz sualleri cevaplandırmak nezaketinde bulundu. Okuyucularımız b« değerli cevapları üçüncü sayfumızdaki iktisat sütunlarımızda bulacaklardır
Seçim Kanunu tasarısı B. M. Meclisine verildi
Hükümet, tasarısını hazırlarken İlmî Heyetin tekliflerine sadık kalmaya çalıştı — Bazı noktalar, tatbikî bakımdan tâdil edildi
*
kurulmada mu-çıkar-
kanaati
prens iplere seçim em-mUtalâala-
bundan faydalanacaktır. Kıbrıs meselesini istismar etmek istiyeceklerdir.
Londradaki kanaate göre, Atlnada yapılan bazı nümayişler Kıbrıstaki durumu vahimleştirmiş ve Moskovn-nın taktiğini desteklemek gibi garip bir netice vermiştir.
Londra, 17 A A. (Reuter) — Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü Yunan Başbakanı Diomides ve münşini Çal-daris’in son beyanatını memnuniyetle karşılamıştır.
İngiliz ve Yunan Hükümetleri Kıbrıs Adası hakkında münakaşadan vaz geçmeğe ve İngiliz Hükümeti Kibrisin Yunanistanla birleşmesi için yapılacak talepleri nazarı itibara almamağa karar vermişlerdir.

Rusya ile münasebetlerimizde hiçbir değişiklik yoktur
Bulgaristan, haksız yere mevkuf tuttuğu
subayımızı iade etmiyor
Bıı sabah şehrimize gelen Dışişleri Bakam Necmedclln Sadak kendisini Haydarpaşa garında karşılayan gazetecilere beyanatta bulunmuştur.
Dışişleri Bakanı bu beyanatında Bulgaristan He münasebetlerimiz etrafında demiştir ki:
— Bulgaristanla münasebetlerimizde maalesef aynı vaziyet devam ediyor. Haksız yere mevkuf tuttukları subayımızı hâlâ iade etmemişlerdir.
Aramızdaki muahede mucibince İhtilâfın haili için hakeme gitmeyi teklif etmiştik. Bu talebimizi yeniden bir nota ile teyid ettik. Henüz cevap alamadık.
Dışişleri Bakanı, bu sabah Sofyada idam edilen Kostof dâvası hakkında da şunları söylemiştir:
— Bu hususla bir diyeceğim olamaz. Başka memleketlerin içişlerine karışmak âdetimiz değildir.
Müteakiben Dışişleri Bakam, Amerikanın Akdeniz filosunu kuvvetlendirmesi hakkındaki kararına temasla demiştir ki:
— Amerika, Truman doktrininin 1-cabı olarak Doğu Akdenİzin sulh ve emniyeti ile çok yakından ilgilidir. A-merika, bu bakımdan Akdenizde ne kadar kuvvetli olursa Avrupa sulbünün muhafazası bakımından o derece
faydalı olur.
Necıruahlin Sudak, şehrimizde yapılmış olan Orta-Şark Amerikan elçilerinin konferansından sonra An karaya gidip kendisiyle görüşen Mr. McGhee ile olan görüşmelerine dair de demiştir ki:
— Mr. McGhee He görüşmemizde Türkiye vo Amerika arasımla sulhlin korunması için mevcut menfaat ve işbirliğinin daima kuvvetlenmek yolunda olduğu kanaati hır kore daha te-eyyüd etmiştir.
Türkiye ve Amerikanın karşılıklı menfaatlerinin bütün meselelerde gun olduğunu tesbit ettik.
Dışişleri Bakanı, Kıbrıstaki son dişeler dolay isiyle demiştir ki:
— Kıbrıs Adası etrafında koparılmak istenen yaygaralara karşı Yunan devlet adamlarının akilli ne ihtarları çok yerlndedır. Kıbrıs bugün bilfiil In-gilterenin hâkimiyeti altındadır Sahibinin reyini sormadan Kıbrıs Adasını devralmağa çalışanların srığ duyusundan şüphe edilir, Ingiltcrenin Kıhrısı başka bir devlete vermek !■-
suçları hareket bu
ha-
Mt-
he-
uy-
ha-
tedlği hakkında hiçbir sezinti yoktur. Kıhrısı isteyenlerin en hafif İngiltere dostluğunu aykırı etmeleridir. Yunan Milletinin
kıkatlen bildiğine şüphe yoktur, seleyi çıkaranlar, bir avuç fazla yecanlı İnsanlar olsa gerektir.
Nreıneddin Sadak, Rusya ile ıııüııa-sebetlvriınizc dair de şunları söylemiştir:
— Rusya He münasebetlerimizde hiçbir değişiklik yoktur.
Suriye ve Lübnan ile iyi Komşuluk ve dostluk münasebetlerimizi gittikçe kuvvetlenmek yolunda olduğunu görmekle
Bakan, 1049 yılı miştir;
1949 yılında dünyada sulh ve emniyet lehine bir adım atıiamamış-trr. Bunu esefle kaydetmek lâzımdır. Yalnız şunu da söylemek lâzımdır ki, 1919 yılı tehlikeyi görmek ve birleşmek lüzumunu anlamak bakımından Avrupa milletleri için bıışarıh geçmiştir
çok memnunuz, nihayet bilmek üzere ,olan hakkında da şunları söylc-

Ankara 17 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Başbakan Yardımcısının Meclise sunulan Seçim Kanunu tasarısı münasebetiyle basına verdiği mü-lâkat, tam 11 de başladı. Yapılacak beyanatın metni, önceden hazırlanmıştı.
Bir memur tarafından okundu. Bu beyanatta tasarının hazırlanma şekli frCFfckHTdff, etraflı son-
ra İlmi Heyetin raporiyle hükümetin tasarısı arasındaki farklar gösteriliyordu. Başbakan Yardımcısı beyanatının gerek yazdı olan kiBmmda, gerek gazeteci arkadaşların sualleri üzerinde şifahen verdiği izahatta bilhassa şu noktalara temas etti:
"İlmî Heyetin koyduğu dokunulmamıştır. Bilhassa niyeti bakımından heyetin n aynen bırakılmıştır.
Yrapılan değişiklikler arasında 70 bin yerine 40 bin nüfusa bir milletvekili esasının kabulü, bir de yüksek seçim mahkemesine heyetçe tanınmış hakkın tâdile uğraması noktalan, basın mensuplarının suallerini mucip oldu Sözün, arada sırada bu mecrayı alması. Başbakan Yardımcısının bâriz bir surette hoşuna gidiyordu. Çünkü bahis bu şekilde kendi sahasına daha İyi intikal etmiş oluyordu. Şunu da ilâve edelim ki, hem prensip itibariyle nisbi seçim, hem de öteden beri müdafaa etmekte olduğu bir tez olmak itibariyie tefriki kuva esasından kuvvet alacak anayasa tadilâtına karşı beslediği temadileri bu vesile ile memnuniyetle izhar ediyordu.
İlmi Heyetle hükümet tasarısı arasındaki farkların kendisi taralından izah edilmiş şekline gelince: Bunu aşağıda hulâsa ediyoruz.
Başbakan Yardımcısına göre Hükümet İlmi Heyetin vazettiği prensipleri muhafaza ederek ancak prensip tatbikatına dâir hususlarda tatbikat bakımından bazı değişiklikler yapmış ve seçim emniyetiyle ilgisi olan diğer hususları mümkün olduğu kadar heyetin tesbit ettiği şekilde bşıakmıştır.
Nihat Erim, seçim emniyeti derken oy verme gününden önce yapılacak seçmen kütüklerinin tanzimi, seçim kurullarının teşkili gibi muameleleri kasdettiğlm belirtmiş ve bu bakımdan oy verme işi başladıktan, tutanağın tanzim edilerek ilân olunmasına kadar cereyan eden bütün muameleler hakkında ilim heyetinin tesbit ettiği esas ve usule dair maddelerin kelime ve virgülüne dahi dnkıınıılmadığını ifade eylemiştir., %
Başbakan Yardımcısının bayana tından anlaşıldığına göre, Hım heyetince hazırlanan proje üzerinde hükümetçe yapılan tâdil başlıca şu üç noktada toplanabilir:
1 — İlmi Heyet, yetmiş bin nüfus için bir milletvekili seçileceğini tesbit etmişti. Hükümet de bunu bugünkü kanunda olduğu gibi 40 bine indirmiştir.
Binilin tatbikattaki neticesi, bugünkü milletvekilleri adedinin aynen mu-hafazaaidır Hükümet, birçok memleketlerde bugün de 40 bin, hattâ 20 bin nüfusa bir milletvekili seçilmekte olduğunu ve 70 - 80 bin rakamını kabul eden memleketlerin iki meclisli sistemi tatbik etmekte bulunduklarını nazara alarak İlmi Heyetin bu değişikliğini muvafık görmemiştir.
2 — İlmi Heyeti tutanaklara yapıla-
cak itirazları tetkik ve her hususta kesin karara bağlamak yetkisi He bir "yüksek seçim mahkemesi,, sim istemiştir. Hükümet bunu
vafık görmiyerek tasandan mıştır.
Hükümetin bu husustaki şudur:
Memlekette Öteden beri tatbik edi-Mi'tnrdî, rrtfral kararın bizzat Meclisin umumi heyeti tarafından verilmesidir. Teşrii organa ait bir hususun kaza kuvvetine verilmesi bugünkü anayasamıza uygun düşmivecektir. Ancak. İlmî Heyetin bulunmasını düşündüğü yüksek seçim mahkemesine itirazların hukukî bakımdan incelenmesi yetkisi verilmektedir. Bu mahkeme, düşüncelerini bir raporla Büyük Millet Meclisine bildirecektir.
3 — Yine İlmî Heyet 150 bin ve daha yukarı nüfuslu ilçelerin avn birer seçim çevresi olmasını kabul etmiştir. Hükümet, bu hükmü tasarıdan tama-mlyle çıkarmıştır.
Hükümetin, timi Heyetin tesbit ettiği metin Üzerinde yaptığı kayda değer değişiklikler, bunlardan ibarettir. Hükümet, bazı noktalarda heyetin prensiplerini takviye eder değişiklikler dc yapmıştır rın da başhealan: Seçim başkanlık eden yargıcın
tin hiçbir yerinde namzetliğini koyamaması. diğer devlet memurla-riyle bederiye başkanlanmn aynı mahalde nazmet gösterilememele-rl veya memurların altı ay, belediye başkanlanmn İki ay önce vazifelerinden ayrıtmış olmalarıdır.
İlmi Heyeti, siyasi partilerin temsilcilerinin seçim kurullarında vazife alabilmelerini, 20 ilde teşkilât kurmuş ve ilk kurultaylarını yapmış olmaları şartına bağlamıştır. Hükümet bunu aynen kabul etmekte beraber memleketin çok partili hayata henüz geçmiş bulunduğunu nazan itibara alarak 1950 seçimleri için bugün Büyük Millet Meclisinde temsil olunan partilerin seçim kurullarında temsilci bulundurmalarına ikmân verecek bir ok lundurabilecektir.
Istarıbulda bir cankurtaran merkezi kuruluyor
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından Belediyeden 300 bin liraya satın alınan Beyoğlu Hastanesinde geniş teşkilâtlı modern bir cankur-tarma merkezi vücude getirilmektedir.
Şehrimizdeki bütün cankurtaran arabaları, doktorlar, hemşireler bu merkezde toplanacaktır. Ayrıca 24 saat bilâfasıla çalışacak olan operatör, doğum ve dahiliye mütehassısları ekipleri. esaslı bir şekilde tedavi görmesi icap eden hasta ve yaralılarla, doğum halinde bulunanların ilk ameliyatlarını vakit geçirmeden burada yapacaklardır.
Merkezin emrinde 20 kadar cankurtaran arabası hazır bulunacaktır.
Bakanlık, bu hastanenin bir kısmını tedavi İçin Anadoludan şehrimize gelen veremli hastaların, tedavi müesse-selerine yatırılmalarına kadar dınlması için bir misafirhane ifrağ edecektir.
Burada 50 yatak remlilerin otellerde önlenecektir..
Bu işler için icap
kanlığın 1950 bütçesine konmuş bulunmaktadır.
barın-haline
bulunacak
sıra beklemeleri
ve ve-
eden tahsisat Ea-
Yeni İstanbul’un Paris Tahrir Bürosu
Fonorhahre • 1 . Fire» Vipnna ■ ? Avvsiurya tahm, bugün A
renernance . j - rirsi vıentıa . o Go/oiosoroyio kors'i(wor
Spor haberlerimizi o inci sayfamızda okuyunuz ! J
mahiyette ki. bunla-kuruluna memleke-
l
i
Kuruluşumuza dair A.F.P. nin telgrafı
Gazetemiz, New-York - Londra - Frankfurt - Zürich - Cenevre ve Kah!redeki hususi muhabir teşkilâtı yanında bilhassa Pariste merkezi bir büro kurmuş, milletlerarası siyaset ve iktisat İşlerini olduğu kadar, edebiyat ve moda mevzularını da yakından takip etmek İstemiştir.
Dün, bu faaliyetimizden, Fransız Matbuat Ajansı dünyaya neşrettiği aşağıdaki telgrafla malûmat vermiştir.
Agence Fraııce Pressc’in bu telgrafını okuyucularımıza aynen veriyoruz:
ParLs, 17 (A.F.P.) — YENİ İSTANBUL adında yeni bir Türk-gazetesinin sahibi H. Edib Töre-han, hâlen Pariste teltiklerde bulunmaktadır.
YENİ İSTANBUL. hususi surette ve en modern materyel Lle teçhiz olunmuş bir binada kurulmuştur. Bıı gazete. Türkiye lle başta Fransa olmak üzere yabancı memleketler arasındaki kültürel bağları sağlamlaştırmak İstikametinde çalışmak kararındadır.

rıFML-EK’ETlN
halk bahccsinin bülbülüyüz
Demokrasimiz!

z /
*(r /' I
t : 7 A y-; » r.;.fcSş?
• ’«T*\Tı •
1
v‘ -•
* •
*
İfl Arnlık lfMft
Memleket Haberleri
Şehir Haberleri
Suikast ihbarı davası
Batı Almanya hakkında
yeni bir safhaya giriyor
Fransanın görüşü
• •
İlk
Dil Kurultayı arifesinde
şahit olunacağı
Kostof'un idamının akisleri
hareketinin
etmiş
Bulgar ha-
töreni
X
işgale Bulga-etmey» morhfl
Bununla beraber bu ikinci grupun nereye kadar gideceği ve nerede duracağı henüz pek kestlrilemiyor. Bun-
cdllen
Bul zor hareket
ve daha yürünmesi ıh-Hattâ, bazı tema-bunu kuvvetle ümit olur.
en zayıf tarafı ve yanlış haro-noktası buradadır: Bütün dün-(hepninden evvel Bulgar
Kostov tamamen "federas-halkının ediyorsa,
Avukatları, buna dair bugün resmi müracaatta bulunmuş ve müdahale hakkındakt dilekçeyi Birinci Asliye Ceza Yargıçlığına vermiştir.
ğu zaman Bol şevi klor hakikati dahi istihkar etmekte beis görmezler.
Yalan ve riya Komünist temelini teşkil etmektedir.
Kostof sözde İtiraf
Okulların yılbaşı tatili
Devre sonu dolayıeiyle ilk okullar 31 aralık öğleden sonra tatil edilecek 6 ocakta derse bağlıyacaklardır.
Orta okııl ve ilseler 2 ocak pazartesi gününden itibaren bir hafta tatil yapacaklardır.
tekabül
•tsln veya etmo-gün tahakkuk e-Moskovanın dün-
Bir deniz kazası
Dün nabah Petrol Ofisinin Çubuklu depolarına yanaşmak İsteyen İsveç bandıralı Şokola vapuru iskelede bnğlı bulunan Petrol Ofisine alt Levend mo-törtinü parçalamış ve İki numaralı petrol tatilcini da hasara uğratmıştır.
suçları reddetti. Yalnızca, fikrini Kar-münskaşA ettiğini ve bun-Dimltrof’un hAberdar ol-kabul etti.
HÜkûmoti tarafından us-Kostov'un
Bir Amerikan Ayan Azanının Yunanistan hakkında düşünceleri:
Snyfa z
Rusların içinde bocaladığı tezatlar
OFYADA, başlıca zuçlunun ölüme mahkûm edilmesiyle noticolenen mahut Kostov dâvası, "Balkan Federasyonu,, fikrinin tokrar sahnoye çıkmasına sebep oldu. Bu heyecanlı dâvA Mos-kovanın eseri olduğuna göre, Birleşmiş Milletlerin Anayasasında tavsiye edilen federasyon fikrinin müdafii olnnları şiddetle cezalandırdıklarından, bu gibi düşünceleri Sovyctlodn hoş gormodiklori ve bunun Rus hesaplarına uygun gelmediği kolayca anlaşılmaktndır.
İnceden İnceye hazırlanan Sofya muhakemesinin daha İlk günlerinden itibaren, bu münasebetle Balkan Fedorasyonu fikrinin de -şüphesiz mânevi şekilde- suçlulara mahsus sandalyeye oturtulacağı görülüyordu.
Sofyadakl mahkemeyi tortlple-yon elebaşılar, bir milllyotçi komünist olan Kostov'u bilhaesa. Tifo ordularını BulgarlstAnı dâvet etmeyi ve bu surotlo ristanı Yugoslavyaya ilhak düşünmokle İtham ederek, metsizce hırpaladılar. Onun en yakın arkadaşı, eski Maliyo Bakanı Stcfanov, kendi canının kurtarmak için bu ithamları dosteklo-mekto idi. Ancak sahneye konuİAn oyun birdenbire bozuldu: Kostov, ne Tito İlo no do herhangi ir baş-kaslylo Bulgarlstanın *’Tlto çobe-kosi,, ne İlhakını hazırlamadığını söyllyerok, kondislne isnat edilen bütün "Balkan Federasyonu,, delj ile dan da duğunu
Sofya talıkla gizlendiği İçin, bu İnkârlarından Bulgar halkının hiç haberi olmamıştı. Fakat, bütün dünya gibi Bulgar halkı da, Kostov’un 26 aralık 1948 do, Bulgar Komünist Partisinin boşinci kongresinde söylediği sözleri hatırlayacaktı. Orada Kostov demişti kİ:
"Eğer Yugoslav halkı, Tlto’nun ve avenesinin ihanotlerindon kendini kurtarabilirse. bir Cenup Slavları Federasyonu kurmak üzo-re, Yugoslavlarla kardeşlik ve beraberlik tesisine taraftarım.,,
Işto gayet sarih bir İfade; federasyon yapılabilir, fakat Tito ile değil...
Diğer taraftan Yugoslav Başbakanlığında istihbarat müdürü olan Vlndlmir Dedijer de bir Basın konferansında şunları belirtmişti : "Kostov Yugoslavyanın en belli başlı düşmanıdır. Yugoslav matbuatı, bunu ocak 1949 dan beri umumî efkâra ilân etmekteydi. Fakat Bulgar Hükümeti bunun bir iftira olduğunu söyliyerek protesto etmiş ve Kostov’u müdafaa etmişti.,,
Nihayet Yugoslavyanın yarı resmi gazetesi Borba da şoylo yazmıştı: "Bulgaristanda, Amorikan-Ingiliz emperyalistlerinin İlham ettikleri iddiasiylc, Cenup Slavları Federasyonu fikri reddodllmekto «e gözden düşürülmektedir. Bu federasyonun sadece Kostov tarafından arzu edildiğini ve onların Tito - Rankovlç - KardelJ güruhu dedikleri zümre tarafından desteklendiğini ileri sürmekteydiler. Halbuki bu fikre herkesten evvel Georgl Dlmİtrov taraftar bulunuyordu...
Filhakika, Kostov meselesinde Moskovanın ve dolayısiylo Sofya-
nın kot yanın halkının) aoıkça bildiği Aşikâr ha-
kikatleri inkâr etmek gayreti...
Bulgarlstanda herkse bilmekte* dir kİ, kondı "FÜhror,, lerl Dimit-rov, Yugoslavyada Bled şatosunda Tito ile buluşup konuştuğu zaman, Tzaribrod ve Boeilegrad şehirlerine mukabil Pirin eyâletini Yugos-lavyaya bırakmayı kabul etmişti. Her ne kadar bunun bir rivayet olduğu İddia edilebilirse de, Db mltrov’un 23 ocak 1948 de Basın msnsuplarına yaptığı, ayni zamanda Sofya Radyosunda da tekrarladığı beyanatındaki sözler bütün dünyaca bilinmektedir. Orada Bulgar Başbakanı bilhassa şunları söylemişti:
"Bir Balkan Birliğinin kurulması meselesi müstacel olmamakla beraber, mlllotlmlzln şlmdlyo kadar yaptığı İşler, bunun yakın bir istikbalde tahakkukunu kolaylaştırmıştır. Bu mesole hiç şüphesiz gerektiği gibi olgunlaşınca, bu birliğin bir federasyon veya konfederasyon mu olması icap ettiği, Doğu Avrupa memleketleri tarafından kararlaştırılacaktır.,.
Diğer taraftan. Pravda gazetosl-nln, eski Komlntorn Genel Sokro-teri Dlmltrov’u, bu muzaffer sözlerinden dolayı tenkit ottiğl de hatırlardadır. Kromlindskİ Polltbüro-nun organı olan bu gazoto, Bulgar diktatörünün bu sözlerini şiddetle cerhedorkon, Cenup Slav memleketlerinin ne bir gümrük birliğine, ne do bilhassa bir federasyona ihtiyaçları olmadığını iddia etmekte ve şunları yazmaktaydı: "Bu memleketler, daha kuvvetli bir İstiklâle ve hâkimiyete muhtaçtırlar,,.
Bununla beraber Dlmİtrov fikrinde ısrar etmiş ve 2 şubat 1948 de, Bulgar Halk Cephesi İkinci kongresinde "Bulgarlstanın Yugoslavya lle birleşmesi lüzumunu., belirtmiştir.
Dimltrov’un Tito hakkında beslediği hislere gelince, onun Sofya-da 26 kasım 1947 de Tito'ya on büyük Bulgar nişanını verdiğini hatırlamak kâfidir. Bu münasebetle Bulgar Başbakanı dünyaya ^unu ilan etmişti: "O kadar sıkı dostluk bağları toşis edeceğiz kİ, bir federasyonun kurulması, basit birfor-malitedon ibaret kalacaktır.,.
Şimdi kendi kendimize; "Rusların bu derece nefret ettiği Slav Federasyonunu acaba kim Istomiş-ti? Dimitrov mu yoksa mu?„ diye sormamız lüzumsuz gibidir. Eğor yon,, fikri Conup Slav hakiki arzusuna Moskova tasvip sin, bu belki bir decektlr. Fakat,
yaya aldırış etmoksizin mütomadl tezatlara düşerek, bu derece manidar şokildo ısrar etmesi karşısında kendi kendimize şunu sorabiliriz: Acaba Kremlin, bir başka federasyon fikrini, yani Bulgaris-tanın “kendi nrzuslyle.» Sovyetler Birliğine ilhakını düşünmüyor mu? Bugün için sadeco Bulgaristanın hedef tutulduğundan şüphe edo-meyiz, zira Tito YugoslavyalI şimdilik Sovyet kontrolündün yakasını kurtarmıştır
Ali DEMİR




YENt ÎSTANYJT.TL
Dünya Haberleri
Schuman, Almanyanın silâhlanmasına müsaade edilmiyeceğini söylüyor
Paris 17 (YİRS) — Brükaelde bulunan Fransa Dışişleri Bakam Schuman, tertip ettiği bir basın toplantısında çeşitli konulara temas etmiş ve Almanya meselesi hakkında şunları söylemiştir:
°— Daha henüz allâhsızİRndırmak-la meşgul bulunduğumuz Almanyanın yeniden asker! bir kuvvet haline gelmesine taraftar değilim. Alman liderleri de silâhlanmak niyetini beslenil-
.vorlar. Şimdiye kadar bizim döktüğümüz fRbvikarın sayını 280 dir ve daim 50 fuhıılui sökülecektir..
Bonn 17 (Ap) — Müttefikler Yüksek Komiserliği dün, Batı Almanyadn militarizmin yeniden doğmaman için bir kamın kabul etmişlerdir.
Bü kanun, *nki aakori işgal idaresi zamnnındn yürürlükte olan kanunların kısmı aromlalni yeniden meriyete kovmak tadır.
Avrupada kalmak istiyorsak, onu istilâdan korumalıyız
Llttle Rock (Arkanansi 17 (Apı — Birleşik Amerika Ayan Meclisinin Demokrat üyelerinden John L. Mc Cicilen. ann zamanlarda ziyaret etmiş olduğu memleketler hakkında fikirlerini alıklarken Yıınamstandan şu seklide bahsetmiştir.
Leads 17 A.A. ıReuter» — Muhafazakâr Yorkshire Post gazetesi ea-ki Bulgar Başbakan Yardımcısı Kostof un ldamiyle neticelenen Sofya dâvasının bir komediden ibaret olduğunu yazmaktadır
Gazete bu münnselıetle diyor kıî
“Kostof’un kendisine Isnnt suçları kabul etmemiş olması halkından saklanmıştır. Bu
Bolşevikliğin on ziyade nefrete lâyık olan bir tarafını meydana vurmaktadır. Propaganda bahis mevzuu oldıı
Dulgarlstanda bugün sedm yapılıyor Londra 17 (YİRS) — Yarın Bul garistanda seçim yapılacaktır. Komll nıst Partisinin göstereceği tek adaylı liste, seçmenler tarafından “evet., veya “hRsor,, la cevaplandırılacaktır.
Hükümet. seçim münasebetiyle, umumi yerlerin 24 saat müddetle ka-pnlı kalacağım ve silâh, sopa gibi hiç bir şeyin taşınamıyacRgını bildirmiştir
Berlin 17 (YİRS) — Bulgaristan Komünist Partisi, Kostof’un idamını, yarın yapılacak seçimler için bir propaganda konusu yapmıştır.
ıs
HABERLER
Soğuk harp devam ediyor
Dake Succcha; 17 A.A. (United Presi) — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygv’e Lte, basın kon^cranaında şimdiye kadar maalesef çok iyimser davrandığının farkında olduğunu, şimdi sofcuk harp devresinin devam ettiğini söylemek lorunda bulunduğunu bildirmiştir.
Trygve Lle, “Bir anlaşmaya varmak maksadlyle müspet bir teklifin için asamble tarafından atom enerjisi komisyonunun allı daimi Üyeline yapılan tavsiye, asamblenin tecrübe ettiği en ö-nemli hareket olabilir,, demiştir.
Arnavutluk mahkûm oldu
Londra 17 A.A. (Lps) — News Chro-nicle gazetesinin siyaat yazan, Arnavutluğu. Korfu kanalına mayln koyarak i-ki İngiliz gemisini batırdığından dolayı tazminat olarak înglltereye 843.047 lira ödemeye mahkûm eden Milletlerarası divanın karannı yorumlıyarak şunları varıyor:
Arnavutluğun İngiltere İlo siyasi münasebetleri olmadığı İçin Londrada Arnavutluğun bu parayı nasıl ödeyeceği
tetkiki
Kan plâzması yerine jelatinli bir madde kullanılabilecek
Yeni Delhi. 17 A.A. (GHH) — Poo-na’dakl kimya laboratuvan kana İhtiyacı olan hastalara kan plâzması yerine verilmek Üzere jelatinli bir madde hazırlamıştır. Bu maddenin plâzmRsınm yerini min edilmektedir, var tecrübelerinde de çok vadedlctdlr.
Evvelce Delhi’de bulunan 1a bora tu-var geçen ağustos a>'inda İse Poona ye nakledilmiş olup resmen 3 ocak tarihinde açılacaktır. Organik kimya sahasında çalışmakta olan laborntuvar şimdiye kadar yapmış olduğu araştırmalarda bir çok muvaffakiyetler etmiştir.
kan tutabileceği tah-Şimdilik laboratu-kullnnılan bu mad-
oy ve-diğeri
Dün İntiba
elde

R. Aydıniının ihbar ettiği şahıslar da miidahil olarak dâvaya girdiler
Ankâra, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Devlet Reisine suikast yapılacağına dnir olan ihbarı tahakkuk etmediği İçin, İftiradan dolayı hakkında kamu dâvası açılmış bulunan Reşat Aydıniının avukatı, ilk duruşmada yargıcı reddetmişti. Avukat, o gün zapta takrir etmek istediği ret sebeplerini bugün dokuz sayfalık uzun bir dilekçe ile Birinci Asliye Ceza Yargıçlığına vermiştir.
Avukat, rot sebepleri arasında duruşmadan önce dosyanın tetkikinde yargıcın kendisine müşkülât çıkardığını, Aydıniının ihbarını tespit eden ve teksir edilmiş bulunan plâklardan bir kopyeslnin kendisine verilmesi ve hiç olmazsa dlnlomeMüıe müsaade edilmesi hususundaki talebinin rcddolun-dugıınu bilhassa zikretmektedir.
Avukat, bu rot keyfiyetinde Savcı-m üta lon sı m n alınmasını usul hü-
8avcı-benzerl delillerin evrak taraflara verileceğine bir hüküm" bulunma-mütnleaaına uyuima-Ihlâl ettiğini
kümlerine aykırı bulmakta vo lığın "plâk ve suretleri gibi dnir kanunda dığı yolundaki
nın müdafaa haklarını deri BÜrmektedir.
Bu dilekçe, İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde bugün henüz tetkik edilip bir karara bağlanmamıştır. Diğer taraftan öğrendiğimize göre, General Sadık Aldoğan, Osman BÖlükbaşı ve Fuat Arnn, Denizli Milletvekili Reşat Aydıniının aleyhinde suikast ihbarından dolayı açılmış olan iftira dâvasına mÜdahll olarak girmeye karar vermişlerdir.
“İktiHRden bitik bir memlekettir...
“AvrupalIn kalmak Igllyru’nnk, onu istilâdan korumalıyı!. Aksı takdirde Faiklar ÇnnHkknlcyi alarak ve Adyn ve Afrikoyı da âllerino geçireceklerdir.,,
Sofya 17 A.A. iLps) — borler ajansına göre, ICoBtof tarafın-lan yapılan ve reddedileli af talebinde Kostof komllslno atfedilen suçların doğru olduğunu kabul ve tevkifi esnasında polise verdiği ilk ifadesini teyit etmiştir.
Kişmir merolesi Güvenlik Konseyinde Montreal 17 (YİRS) — Birleşmiş Milletler Kurulu Güvenlik Konseyi, bugün, senenin son konusu olarak Kişmir meselesini müzakere etmiştir
Ahalinin beşte dördü müsl İman olan Kişmir, Hindistan ve Pakistan arasında büyük bir ihtilâf mevzuu olmuştur, tkl memleket, husule gelen durumu Birleşmiş Milletlere bildirerek bir karar alınmasını istemişlerdir.
Güvenlik Konseyi, anlaşmazlığı halletmek için bir hakem tâyini vermişi ir. Hakemin Chcsler olması kuvvetle muhtemeldir.
Ncsv-York, 18 (YtRS) — Birleşmiş Milletler Vesayet Konseyi D lehte oyla konsey başkanı KanadalI Andrew Mc Noughton’nun selesinde uıabulucu tâyin tasvip etmiştir.
Bu teklif oya konduğu holefet eden olmadı ise de. Rusya ve Ukrayna müstenkif kalmışlardır.
(Kişmir meselesi hakkında tamamlayıcı malûmatı 4 üncü sayfamızda bulacaksınız ı.
em tâyinine karar
• Nimlta
General
Klşmlr mc-edilmesini
zaman mu-

Şimdiki halde, yalnız bir kelime ve lügat mücadelesine kanaati mevcut
Ankara, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Türk Dil Kurultayının çoğunluğu cumartesi sabahı henüz Ankaraya gelmemiştir. Fakat, üyelerden Ankara d a bulunanlar var. Bunların fikirleri, bizi bir derece aydınlatabilir
Bu havaya göre, Ankarada bugünkü vgziycl şudur: Ortada iki cereyan var. Bütün kelimeleri, kayıtsız şort-sız Türk kökünden getirmek Utı yenlerle. halk dilinde yaşıyan arapça ve farsça kelimelere daha faria değer verenler.
lar, Istanbuldaki Muallimler Cemiyeti içinden seslerini duyuracağa benziyorlar.
Türk Dil Kurumııuun vaziyetine gelince: Hiç tereddüde mahal yok. Ta-mamiyle bilinci grupu desteklemekte, aynı zamanda şu anlaşılıyor kİ, burada olanlar için bütün dâva, birbirine zıt İki cereyanın yalnız kelime ve lügat etrafında bir mücadelesinden ibarettir!
Fakat pazartesiye kadar, bütiın Kurultay üyeleri gelerek büyük çoğunluk ortaya çıkınca, daha esaslı geniş bir istikamette tinin lı de vardır, yüllere bakılırsa, etmek de yerinde
tzmirde mühim bir mahkûmiyet kararı
tur ve altın mevcudu 40 bin lira tutarındadır.
Diğer israftan Jngiltercnin, parasını almak için elinden geleni yapacağı Lon-drada renmen bildirilmektedir. Slynsl çevrelerin belirttiği gibi Arnavutluğun suçlu olduğu sabit olmuştur. Esasen Arnavutluk ikiye karşı on iki oyla mahkûmiyet kararı almıştır. Aleyhte renlerden biri Çekoslovakyalı. Rus hâkimdir.
Hindiçinin istiklâli
Washington 17 A.A. (Afp) — akşam VVaehingtonda edinilen şu merkezdo İdi:
“8 mart nnla^mnlun Fransız parlAınen-tosu tarafından tasdik edilir edilmez. Birleşik Amerika Hindlçlnlde Bao-Dai rejimini tanımak taraftandır.
Bununla beraber mütenassıs çevreler, Birleşik Amerika veya Ingiltorcnln Bao-Dal’yi tanımalarından Önce, Barıg-Kok'ta yapılacak olan Uzakdoğu Amerika büyük elçileri toplantısı İle İngiliz imparatorluk CûmlnHi Bakanlarının Colombodn . , yapacakları toplantının bu yolda bir l(a-
merak edilmektedir. Arnavutluğun İn-1 rara varmış olması gerektiğini blldlr-giltere İle ticari münasebetleri de yok- • mektedlrler.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
edebi roman
- 18 -
— Benim hiçbir düşmanım yok; dedi.
Gerçekten, Hamdi Beyin ne tek bir düşmanı, ne de tek bir dostu vardı. Zira, o, kendi halinde herkesten uzak yaşömasını severdi. Hiç kimsenin işine karışmaz, hiç kimseyi de kendi İşine karıştırmazdı. Resmi vazife icapları dışında şehrin hayatiyle tek teması olmadığı için şimdiye kadar edindiği tanıdık ve ahbaplarının sayısı beşi altıyı geçmezdi. Hamdi Bey, içki, kumar nedir bilmez; sinema, tiyatro gibi eğlencelerden ise fazla hazzalmazdı. Bütün ömrü, şu masanın başında kâğıt İmzalamak, emir vermek, mafevkleriyle telefon muhabereleri etmek ve arasıra da, bugün olduğu gibi, Kara-köy bölgesi asayişi hakkında haftalık raporunu yazmakla geçerdi.
Bununla beraber, Komiser Hamdi Boy için mesleğine candan bağlı demek de pek yarinde değildir. O, çekirdekten yetişme, mektepli bir inzibat âmiridir ama zabıta vakalarını hayattan ziyade Avrupa dillerinden çevirme polis romanlarından takip etmeyi severdi ve bunların yanında öbürlerini bir dakikalık alâkasına lâyık olmayacak derecede sönük, yavan, âdi bulurdu. Hele, deminki polis memurunun o kadar ehemmiyetle ele aklığı şu vakaya bakın; İki küçük çocuk bir bıçakçı dükkânındnn bir çakı aşırmış, hattâ, belki, 86
Bir Ispanyol takımı Istanbula geliyor
Mndrit, 17 (YİRS) — Bir İspanyol futbol takımının Türkiyeye giderek orada birinci sınıf futbol takıınlariyle maç yapması İçin cereyan eden temaslar bir anlaşmaya varmış ve İspanyol takımına, futbolcuların günlük masrafları hariç, 250.000 pezela çerilmiş-tir. İspanyol takımı 21 aralıkta yola çıkacaktır.
Stalin, Çin koınünistlori reisini kabul etti
Londra, 17 (YÎRS, A A.) - Dün
aksanı Mnskovaya varan Çin komünist şefi Mao-Tse-Tung, muvasalatından biraz sonra, devlet başkanlarına mahsus merasimle Stalin tarafından kabul edilmiştir. Berimden yeni dönmüş olan Dışişleri Bakanı Vlşinskiden başkâ Molotof, Mikoyon ve General Bulganin de bu görüşme esnasında hazır bulunmuştur.
Stalin'ln sıhhi vaziyeti İyi değil
Londra. 17 A.A. (AFP) — İngiliz efkârının ekseriya İhtiyatla kabul ettiği manrem istihbarat sütununda Daily Grafic gazetesi, Stalin’ln sıhhati süratle bozulduğundan, Sovyet Hükümetinin işlerini tedvir etmek Üzere beş kişilik bir dlroktuarın kurulduğunu bildirmektedir.
Ankarada Mevlrnayı anmı
Ankara 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Mevlâna Cclaleddini Ru-minin 676 inci olum yıldönümü dola-yisiyle bugün Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi konfarens salonunda bir anma töreni yapılmıştır.
Toplantıya (Halil Canlın ney üflemesi lle başlanmış ve Üniversite rektörünün toplantının ehemmiyetini belirten nutkundan *onra profesör doktor Feridun Nafiz, konuşmasına haşin-mıştır. Profcspr. bu konuşmasında Mevlûnnnın yalnız bir milletin mnlı ol-nuıyıp bütün dünyanın mah olduğunu, bütün bir dünyanın Movlânanm mesnevilerini nlıp toıcümo ettiğini, Ingil-U rede. Hindistandnn, Hulândadan. Almanyadan birçok ediplerin Mevlâ nailin hayatını tetkik etliklerini; eski Bizimsin, Mevlânnyo karşı sevgisini İfade eden Rumca şiirlerini, Hlndlsinndan Mevlânaya mürit olmak üzere selenler olduğunu. Pâkistanın milli şairi doktor lkbafin Celâleddlnİ Rumi ile hayali konuşmalar şeklinde şiirler yazdığını anlatmıştır. Konferansçı. Movlânnnın hususi şahsiyetini (le ele alarak zamanının asil hlr ailesine mensup olduğu halde halkla yakından alâkadar olup devamlı süratte onlarla beraber bulunduğunu. tevazu sahibi olduğunu, kendisinin "Ben herkesle dostum!,, sö zünc karşılık fona sözlerle mukabele eden bir şahsa “Seninle de dostum’
diye cevap vermesinin onun yüksek İnsanlık tarafını gösterdiğini söylemiş, Mevlânanın İslâm dinini anlayışını belirten “Bizim dinimiz ruh savaşında muvaffak olmaktır,, sözüyle konuşmasını
II
İzmir 17 l Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Vatandaşların Anayasaya aykırı kanunlara itaat etmemesinin suç teşkil etmeyeceğini söylemek suretiyle başkalarını suç işlemeye alenen tahrik etmekten sanık, Millet Partisi kurucularından Doktor Mustafa Kentlinin yargılanması neticelendi ve kararı verildi.
Dördüncü Asliye Ceza Yargıcı, 8 sayfadan ibaret esbabı mucibeli uzun kararı okuyarak Doktor Kentli tarafından Karşıyaka Ar gazinosunda söylenen nutkun İfade ettiği mânaya göre ilmi bir İzahını yaptı. 'Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasa ve mevcut kanunlarla İdare edildiğine göre Anayasaya muhalif kanun bulunduğunu söylemenin suç değil, tenkid olduğunu, ancak Anayasaya aykırı kanunlara itaatsizlik suç teşkil etmlyeceğini sövelmenin kanuna itaatsizliğe tahrik hududuna girdiğini belirtti. Topluluk önünde söylenen bu nutkun toplantıda vazife icabı bulunan zabıta memurları tarafından kanuna itaatsizliğe tahYık ve teşvik olarak anlaşılmasına göre bu nutkun diğer muhataplarında da bu hissi bıraktığına delâlet ettiğini ilâve ederek Doktor Kentlinin 7 gün hapis ve 10 lira ağır para cezası ile cazalandınlarak bu cezanın teciline karar verildi.
bitirmiştir.
Askerî fabrikalar İşletmeler Bakanlığına devrediliyor
17 (Hususi muhabirimiz — Hazırlanan bir tasarıya Savunma Bakanlığına bağ-Askeri Fabrikalar Genel Bakanlığına getiril-
“Devlet Çelik ve Kimya Enstl-
Ankara, bildiriyor) göre. Milli iı bulunan
Müdürlüğü, İşletmeler merbut bir müessese haline mekte tüsü Kurumu,, adını almaktadır.
Piyasadan kaldırılacak gümüş paralar
Ankara 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor ı — Bazı esnafın nikel ve gümüş paraların tedavülden kaldırıldığını zannederek almaktan kaçındıkları görülmektedir. Alâkalıların beyanına göre gümüş elli kuruşluklarla, bir liralıkların değiştirilme müddeti bu ay sonunda bitmektedir. Bu sebeple 31 - 12 - 949 akşamına kadar her esnaf, bunları kabul etmeye mecburdur.
aşırmamış da aşırmak teşebbüsünde bulunmuş.,. Bu da bir iş mi? Kopillere iki tokat vurursun, ellerinden çaldıkları neyse alır, sahibine teslim edersin ve kulaklarını çekip: “Haydi, bir daha sizi böyle şeyler yaparken görmi-yeylm.,, der, salıverirsin. Hayır efendim, İllâki büyük bir muvaffakiyet kazanılmış gibi iş karakollara aksedecek; çocukcağızlar yalınayak başı kabak tâ komiser odalarına kadar sürüklenip getirilecek.
Komiser Hamdi Bey böyle düşünürken, i-çinde, deminki polis memuruna karşı öfkeye benzer bir şey duymağa Jıaşladı. Zile bastı:
“— Bana Naci Efendiyi çağırır nusmız?
Fakat, polis Naci Efendi, oda kapısından içeriye girince hütün hiddeti dağılıverdi. Sadece:
“— Ne yaptın o çocukları, Naci Efendi? diye sordu.
“— Bodrumdaki odaya kapadım, komiser bey.
“— İyi ettin, Naci Efendi, çok iyi ettin. Bunların başka sabıkaları var mıdır?
“— Hayır, ilk defa rasgeliyorum.
"— Mutlaka bir sabıkaları olacak. Yoksa, bu kadar cesaret gösteremezdiler gibi geliyor bana... Hele, bir, deftere bakın.
Polis memuru Naci Efendi, selâm verip çe-ona yeniden
dedi. İmkân önce bir de
kilmek üzereyken komiser bey seslendi:
**— Adları yoksa, kaydediniz; bulabilirseniz, yarın salıvermezden parmak izlerini aldırın.
M— Yaryı sahverelinı demek, beyefendi?
“— Talih canım; tutup da ne yapacaksınız? Maiyçtindokilerle böyle konuşurken biraz avunurdu. Zaten, bu Öfkelenir gibi olup zile basışları, bu memur çağırışları, onlara çıkışmak is-87
teylp de sonradan vazgeçişleri hep İç sıkıntısından, hep vakti nasıl geçirmek lâzım geldiğini bil meylilerinden çıkıyordu. Nitekim, aıasıra oldukça ehemmiyetli bir yankesicilik, bir kasa hırsızlığı, bir yaralama veya öldürme vakasiylc karşılaştı mı, neşesine pâyan olmazdı. Tahkikatı ikmal edip işi ndliyeye devredinceye kadar artık dur durak nedir bilmez, gözüne uyku girmez, geceyi gündüzden ayıramazdı. Faaliyetinin bu bnşdöndürücü temposu ve enerjisinin bu sıtmalı hamlesiyle âmir, memur hütün etrafını takdir ve hayranlık İçinde bırakırdı. Herkes, bl-ribirinlh kulağına: “Ne fedakâr adam, ne gay-yıır zabıta âmili».., diye fısıldardı
Halbuki Komiser Hamdi Bey, bunları ne takdir, ne hayranlık toplamak için yapardı. Onun biricik gayesi derdini unutmak, kendini unutmak ve ikide bir boş kalan o evi unutmaktı.
Yine bunun içindir kİ, alâka verici vakaların kesatlığı zamanında kendi başına bir takım işler çıkarırdı. Mesela, maiyetinde çalışan, veya başka komiserlerin maiyetinde bulunan polis memurlarının ahlâk ve seciyeleriyle meşgul olmağa koyulurdu. Bunların hangileri, hangi yankesici grııpluriyle ortaktır; filân yerdeki kasa hırsızığlyle - komiserler de dahil olmak üzere o a nuntak» zabıtasının münasebet derecesi nedir, kendisine mahsus gizli ve yeraltı yollardan bunları meydana çıkarmakta büyük bir zevk duyardı. Hele, bu gibi meseleleri tahkik ederken ele geçirdiği İpuçları onu. Emniyet Müdürlüğünün bazı yüksek makamlarına kadar iletti mi. sevincinden ellerini oğuştururmağa, kıskıs gülmeğe başlar veyahut da hayatta o zamana kadar ıneçhut kalmış realitelerden bilini keşfet iniş bir hâkim tavıiyle Tovfik Fikret’in, mektepte ikon ezberlemiş olduğu şu mısralarını mırıldanırdı:
88
I
Milyonca barındırdığı ecsad arasından Kaç naslye vardır çıkarak pâk ü drahşan? Örtün, evet, ey hâile, örtün, evet, ey şehr; Örtün ve ıııürbhcd ııyu, ey faclrcl delir...

Sevim, bu akşam, denizde her günden fazla kalmıştı. Onun için, kumsalda uzanıp dinlenmeğe vakit bulamadan soluğu kabinasında aldı, Bir eliyle mayosunu, başlığını sıyırırp attı, öbür eliyle acele acele kurulandı; henüz nemli vücuduna şortunu geçirdi: ıslak ayaklarına tabanı mantarlı sandallarını taktı ve böylece yarım yamalak giyinmiş olarak dışarıya fırladı. Torbası koluna asılı, hem yürüyor, hcın de yüzüne tuttuğu küçük bir el aynasında dudaklarını boyamağa çalışıyordu. Alacakaranlık o kadar ko-yulaşnuştı ki. Sevim bu aynanın içinde çehresini hayal meyal seçebilmektedir. Bu yüzden Suudiye gazinosunun lâmbalarından biri altında birkaç dakika daha gecikmek zorunda kaldı. Tam bu sırada, taıaçadaki masaların birinden ona seslenenler de oldu: hattâ, onlar arasından bir genç kız koşarak yanına geldi:
“— Biraz bizimle oturmaz mısın?
*'— İmkân yok, vallahi. Pek geç kaldım. Evde merak ederler.
“— Canım, aant dahâ sekizi çeyrek geçiyor. Bilirim, sizde dokuzdan evvel yemeğe oturmazlar.
“— Kim demiş... Babam dokuz buçukta uykudadır. Sonra, biliyorsun buradan Kozyatağı-na kadar...
"— Bir lakRİye atlarsın.
Sevim, bir taraftan konuşuyor, bir taraftan da saçlarını tarıyordu. Hani, şurada yarım saat kalıp da biraz müzik dinleyip lâf atmayı pek istemiyor da değildi. İki genç kız böyle konuşurken, tanı “bir taksiye atlarsın,t sözü üzerine, demin-
Şehir Meclisinin
«je w
fevkalâde toplantısı
Şehir Meclisi önümüzdeki cuma gününden itibaren 6 gün müddetle fevkalâde toplantıya çağırılmıştır.
Belediyenin kendi işlerine alt bütçeleri devlet dairelerinde olduğu gibi martta başlamakla beraber Elektrik Tramvay idareleriyle Su işleri bütçeleri yine eskisi gibi sene başından itibaren yürürlüğe gireceğinden, yıl sonuna çok az bir müddet kalmaıı dö> layıalyle Meclisin fevkalâde topia.v tıya çağırılmasına lüzum hâsıl ol muştur.
Altı gün devam edecek olan bu toplantının ruznamesınde, bu idarelerin bütçeleriyle beraber tramvay idaresi pasolan, otobüslerde üniversite talebesinin tenzilâtla »eyahat etmeleri meselesi, evsiz ailelere tevzi edilecek ucuz arsaların imar tatbikat plânı, linyit kömürü yakılan binalarda baca ve boruların her ay temizlenmesine dair Belediye Zâbıta Talimatnamesine yeni bir fıkra eklenmesine dair teklif, İnönü gezisinde yeni bir poata merkezi vücuda getirilmesi için P.T.T. İdaresine bir arsa verilmesi, Belediye hastahanelerinde Üniversite-ye verilecek yeni kısımlar İle geçen toplantıda verilecek takrirlerin cevaplandırılması görüşülecek mühim mevzulardır. Fevkalâde toplantı cuma günü saat 15 te bağlıyacaktır.
Topkapı Sarayı Müzesinin orijinal bir salonu
tkl seneden beri tamiratına devam edilen Topkapı Sarayı müzesinde Türk yazı sanatının tarihini gösteren eserlerle dolu yeni bir salonun tamir ve tasnifi sona ermiştir.
Yakında ziyaretçilere açılacak olan bu salonda Padişah tuğralarının en iptida! şeklinden en mütekâmil tarzına varıncaya kadar geçirdiği İstihale lcre ait orijinal nümuneler, Türk tarihini aydınlatan ve çok yüksek sanat kıymeti olan minyatürler teşhir edilmektedir.
Glen Leet, Ankaraya gitti
Hükümetimizle temaslarda bulunmak Üzere evvelki gün Atmadan şehrlr gelen Birleşmiş Milletler Sosyal î Yardım Komiten Yakın ve Oru Şubesi Başkanı Jlen Leet dün ak ekspresle Ankaraya gitmiştir.
Yunan ziraat mütehassislan geldi
Yunns.n Ziraat Bakanlığı mûtehâ- ıhlarından Koratanılas ve Konstanto. t >• memleketimizde siraJ tetkiklerde hnrı.ı-mak üzere Atlnadnn uçakla şehrim.te gelmişlerdir.
Yunanlı mütehnsFislar. bugün Ankara-,vu giderek Tarım B&k&nhğtyle temns-ta bulunacaklar ve oradan Orta Anı-doludukı ziraat çevrelerinde incelemeler yapacaklardır.
Macar
İki gün elçisi dün dönmüştü:
Elçisi Ankaraya gitti evvel şehrimize gelen Macar aksam ekspresle Ankaraya
Talebelerimiz lraka gidiyorlar önümüzdeki sömestr tatilinde Yüksek Ticaret ve Ekonomi Okulu talebelerinden bir grup lraka bir tetkik seyahatine çıkacaklardır.
1. T. t). Satranç müsabaka»
Teknik üniversitede bu eenekl satranç müsabakalarına 16 aralık cuma günü başlanılmıştır. Maçlar tlç tur, çift elimine usulü ile yapılacaktır. Her maç İki oyun üzerinden olacak ve herkes bir defa beyaz, bir defa da siyahla oymya-CAktır. Birinci turun her iki maçı 10 a-ralık pazartesi günü bitmiş olacaktır. Taraflardan birinin arzusu üzerine, ikinci maç. bu tarlLe kadar başka bir günde oynanabilir. Maçlar beynelmilel turnuva dahilinde cereyan edecek olup, çıkacak bütün münakaşaların halli için üç kişilik bir teknik heyet teşekkül etmiştir.
den beri beş on adım ötede duran şoför kıyafetli bir adam yanlarına sokuldu ve Sevün’ln yüzüne dik dik bakarak:
“— Küçük hanım; dedi. Merak etmeyin; ben sizi Kozyatağı’na on dakikada yetiştiririm.
ısrarı
inat
kala-
Bunun Üzerine Sevlm’ln arkadaşı arttırdı:
Gördün mü, İşte... Allahaşkına etme.
u— Peki amma, yarım saatten fazla mam. Hem de eve telefon etmeliyiz.
“— Ondan kolay ne var? İstersen annene ben söyllyeyim..
Sevim, şoföre dönüp:
44— Bekleyin; dedi. Fakat, taksiyi şimdiden işletirseniz saymam.
Ne olsa babasının kızıydı. Şoför, sırıttı:
44— Başüstüne küçük hanım; aramızda teklif yok. Biz yabancı değiliz.
Ve Sevim, deminki telâşım unutup gitti ahbaplarının masasına oturdu.
Şimdi, tenindeki nemden eser kalmamış, bütün vücuduna hafif, tatlı bir hararet yayılmıştı. Masadakiler, hep bir ağızdan konuşup gülüşüyor, yiyip İçiyordu. Sevim, çok buzlu bir limonata İstedi ve kulağı cazband melodilerine dalmış, bir chaluınau'nun ucundan yudum yudum çekmeye başladı. Deminki telâşından hiç eser kalmamıştı. Hattâ biraz sonra kalkıp gitmek mecburiyeti olmasa kendisini tamamiy-le mesut ve rahat hissedecekti. Arada bir, dudaklarını incecik kamıştan ayırıp hoş bulduğu bir söze gülüyor ve dişleri, uzun güneş banyo-lariyle koyu renk bir ipek maske halini almış yüzünün ortasında birer dizi iri sadef pırıltı-siyle pırıldıyordu.
fDevamı varj


18 Aralık 1949
YENİ İSTANBUL
Sayfa 8


GÜNÜN EKONOMİK
HAREKETLERİ
Yeni bir su kanunu
GEÇEN gün gazetelerde Türkiyede büyük su işlerini bir merkezde toplamak maksadlyie kurulması tasarlanan yeni Su idaresi hakkında bir kanun hazırlandığını, bu kanunun tetkik edildiği yazılıyordu. Bu işde hayli gecikmiş olduğumuz muhakkak olmakla beraber, yeni teşebbüsü iyi karşılamak icap eder. Çünkü, bu memleket, nehirleri, ırmakları ve bol yağışlı birçok yerleriyle bir su memleketi manzarasını gösterdiği halde, su bize fayda değil, zarar verir bir tabiat unsuru haline gelmiştir. Suyu bu memleketin emrine almak, sudan hem ziraatın, henı de işletici kuvvet olarak sanayiin faydalanmasını sağlamak bellibaşlı ekonomik dâvalarımızdan biri olmak gerekmektedir. Sularımızdan faydalanmadan ve bu maksatla da su işlerimiz tanzim olunmadan, o kadar özlendiği gibi, ziraatinıiziıı birdenbire dikkati çeker derecede kalkınmasına ve sanayiimizin hamleler yapmasına imkân olamıyacaktır.
Biz, bu zaviyeden işi ele alarak hazırlanan tasarının bazı noktalarını gözden geçirmek isteriz. Anlaşıldığına göre, su işlerimizin tekmil şubelerini bir arada içine almak üzere bir kurum teşkil edilmek istenmektedir. 300 milyon lira sermayeli olacak bu kurum başlıca iş olarak, sulu tarımı genişletmek için sulama tesisleri kuracak ve akar sulardan elektrik istihsal, nakil ve tevzi edecektir. Kurumun bundan başka, nehirleri seyrüsefere müsait hale sokmak, kurutulacak toprakları tarıma tahsis etmek ve memlekete belirli fasılalarla gelip çatan feyezanları önlemek üzere set ve bentler yapmak ta vazifeleri arasında bulunacaktır.
gU kısa izahtan anlaşılabileceği gi-bi, yeni kurum, şayet gerçeldeşir-se, memleketimizin iktisadi inkişafının bel kemiğini teşkil edecek en ehemmiyetli müesseselerimizden biri olmaya namzettir. İsi idare edilmek, fen adamlarının sözleri dinlenmek, bilhassa sözü dinlenecek adamları iyi seçmek şartlariyle, şimdilik mütevazı sermayeli, fakat işler ilerledikçe varlığının arttırılması zarurî olacak olan bu teşekkülün kısa zamanda memleketin zirai ve sınai çehresini esaslı surette değiştireceğinde zerre kadar şüphe yoktur.
Tasarının, üzerinde ajrnca durmayı liizumiu gördüğümüz bir noktası, özel kişilere açacağı kredi bahsidir. Gerçekten tasarıya göre, sulama işlerine ve elektrik çıkarmaya ve ırmak ve dereleri tanzime ve setler inşasına girişecek özel teşebbüslere kredi vermek kurumun vazifeleri arsmdadıı. Memleketimizde şimdiye kadar bu neviden hususi teşebbüsler malûm değildi. Zira, bu teşebbüsler hem İnşaat bakımından vukuf istiyen ağır işlerdir, hem de onların ihtiyaç gösterdiği ser-
Roussel Dorr'un Arnerikada yaptığı mühim beyanat
Vaşington 17 A.A. (Usis) — İktisadi İşbirliği İdaresinin Türkiyedeki temsilcisi Roussel H. Dorr 1949-1950 devresi için MarshaU Plânının dolar tahsisatından Türkıyc-ye temin edilen 16 milyon dolarlık yardımın Türk Hükümetinin bugünkü yüklerinden birkaçını muvakkaten hafifletmeye yan-yacağını bildirmektedir.
İktisadi İşbirliği İdaresi tarafından yayınlanan raporunda. Dorr, bu dolar yardımının, Türkiye tarafından tiraj hakları gereğince başka Avrupa memleketlerinden mal satın almak için kendisine verilen 55 milyon 300 bin dolarlık MarshaU yardımına inzimam etmek suretiyle, Türkiyenin bıı yıl MarshaU Plânı gereğince alacağı karşılıksız yardım mecmuunun 71 milyon 300 bin dolara yükseldiğini kaydetmektedir ki bu 200 milyon Türk lirası demektir ve Türkiyenin yıllık bütçesi-
maveleri şehirdışı yaşıyan halk kütlelerinden bulup ortaya dökmek çoğunluk hallerde gayrikabildir. Bu sebepten» kurumun imkânlar veren bu ikinci vazifesine, biz bir bakıma göre, öteki vazifesi kadar ehemmiyet vermek isteriz. Böylelikle, bu geniş memleketin çok emek istiyen imar kalkınma işi. iki cepheden yürütülebilecektir.
o U ve Enerji Kurumu adını alacak bu genç teşekkülümüzün sermaye durumunu, yukarıda dokunduğumuz gibi, kâfi görmüyoruz. Bir başlangıç olarak bu sermaye belki ilk hareket imkânını verebilecektir. Lâkin, şimdiden söyliyebiUriz ki, memleketin bu yönden ihtiyaçları, bu miktarın çok üstündedir. Hattâ, yapılmış birçok zirai etütlerimiz, o meyanda su dâvasını halletmeye yarayacak birçok projelerimiz vardır. Bunlara göre, birkaç yüz milyonluk değil, milyarın üstünde tesislere ihtiyaç olacaktı. Bu itibarladır kİ, yukârıda mütevazı sermaye sözünü kullandık. Sermayenin nerelerden gelecğl hakkındaki hükümlere bakılırsa, düşünülen kaynakların lâzım, fakat kâfi olmadığı, yeni kaynaklar bulmak icap ettiği tereddütsüzce söylenebilir. Tasarıya göre düşünülen kaynaklar şunlardır:
1 — Her yıl devlet bütçesine konacak ödenekler ile; 2 — Devlete ait ve sulanmaya elverişli arazinin, kurutulup tarıma tahsis edilebilecek bataklık ve göl sahalarının ve; 3 — Devletin mevcut baraj, regülâtör, sulama ve kurutma gibi tesislerinin ve bunlarla ilgili menkul ve gayrimenkul malların kuruma devrinden elde edilecek aktifler.
Gerçi bu kurum, mevcut ve yapılacak elektrik santrallerini devralabilir ve işletebilir. Ve gene kurum, Bakanlar Heyeti kaıariyle. faizli ve faizsiz, ikramiyeli ve ikramiyesiz tahvilât ve temettü hisselerine iştirakti ve iştirakslz hisse senedi çıkarabilecek. on beş seneye kadar da vadeli istikrazlar aktedebilecektir. Ancak, bahse konu olan işletme kârları ve piyasadan para toplama usulleriyle süratle sermaye tezyitlerine gidileceğini, biz bugünkü iktisadi durumumuzda zan ve tahmin etmemekteyiz. Bunlar, işler ilerledikten, yani san-santraller çoğaldıktan ve milli iradımız arttıktan sonra düşünülebilecek şeyler olmak lâzım gelir. Onun içindir ki, memleketimizin başta gelecek bu ehemmiyetli teşekkülüne yeter seviyelerde sermaye kaynakları bulmak, kurumun teşekkülünden sonra toplanacak idare heyetini en ciddi surette meşgul edecek en canlı bir dâva olacaktır.
Projenin Meclisten yakında çıkarılacağı söyleniyor. O zaman mevzua daha etraflı olarak avdet etmek isteriz.

nin yüzde 13 ünden fazladır.
Dorr, yardımı “Birleşik Amerika milletinin Türkiye Cumhuriyeti halkına karşı beslediği dostluk hislerinin önemli ve maddi bir delili,, olarak vasıflandırmaktadır.
Türkiye Devlet Bakanı Sait Bar-las’m bildirdiği veçhile, Türkiye Hükümeti bu dolar ve başka döviz yardımlarını kullandıkça karşılığını Türk lirası olarak hususi bir hesaba yatırmak imkânını bulacaktır. O zaman bu hesabın yüzde 95 i Türkiyede verimli projelerin gerçekleştirilmesi ve mali istikrar için serbest kalacaktır.
Hepimiz, Türkiyenin bu MarshaU Plânı yardımından Türk milletinin hayat seriyesinı yükseltmek ve salim ve sıkı bir şekilde birleşmiş bir Avrupa iktisadiyatının kurulmasına önemli bir surette hâdim olmak için Azamî surette faydalanacağını ümit ediyoruz.
0n sekizler, bir banka kuruyorlar New-York, 17 (YİRS) — Avrupa Kalkınma Programına dahil on sekiz memleket, bir merkez bankası tesis edeceklerdir. Bu bankanın faydası, ticaretin ferahlanması ve ithalât zorluklarının, döviz sıkıntısı yüzünden kalkması olacaktır.
Banka, ticarî mübadele yapan memleketler için bir nevi “Clearing” ofisi işini görecektir.
( Dünya Haberleri
Dünya tütün müstahsilleri kongresi Roma’da toplanıyor
★ Roma, 17 A.A. (United Press) — 1950 yılı içinde burada toplanacak olan muhtelif kongteler arasında milletlerarası tütün müstahsil ve eksperleri kongresi 23 haziranda toplanacak ve 30 hazirana kadar sürecektir.
Milletlerarası hususi hııkıık kongresi ise 2 temmuzda toplanacak ve 9 temmuza kadar devam edecektir.
Fransız Yüz ve Diş Ortopedisi Cemiyetinin tertiplediği kongre ise mayısta toplanacaktır.
tnglliz ve Alman demir sanayicileri anlaştı
★ Dusseldorf. 17 A. A. (Reuter) — Dün akşam resmen bildirildiğine göre, Alman firmaları ile İngiliz demir ve çelik federasyonu arasında Batı Almanya menşeli 250 bin tonluk muazzam bir demir teslimatına ait mukavele imzalanmıştır. Bundan önceki anlaşmada 680 bin tonluk bir teslimat derpiş edilmiştir.
Birleşik Arnerikada teneke fiyatları düşüyor
★ Pittsburg 17(A.A.) - B. Arnerikada sene başından itibaren teneke fiyatlarının ton başına üç buçuk dolar kadar düşeceği tahmin olunmaktadır.
Finlandiya - Rusya ticaret müzakereleri çıkmaza girdi
★ Helsinki. 17 A.A. (Reuter) — Ticaret Bakanlığından dün bildirildiğine göre, Finlândiya ile Rusya a-rasında yapılmakta olan ticaret görüşmeleri bir çıkmaza girmiştir. Heyet, bu yüzden Noeli Moskova-da geçirmek mecburiyetinde kalacaktır..
Burmada pirinç fiyatları yükselecek
★ Londra, 17 (YÎRS) — Burma Hükümetinden verilen haberlere nazaran. gelecek senenin pirinç fiyatları beher tonunda 2 ilâ 3 sterling yükseltilecektir. Bu artış, çeltik mahsulünün geçen senelere nispetle daha az olmasından ve İngiliz lirasının düşürülmesinden sonra istihsal masraflarının yükselmesinden ileri geldiği bildirilmektedir.
Hollanda tütünleri
★ Hilversum. 17 (YrlRS) — Hollanda bu seneki tütün mahsulünün en büyük kısmını Batı Almanyaya satmıştır.
İngiliz Çalışına Bakanının grevler hakkındaki demeci
★ Londra, 17 (A.P.) — Ingiltere Çalışma Bakanı lsaacs, dok grevleri hakkındaki raporunda, bu grevi “soğukkanlılıkla tanzim edilmiş,, bir komünist plânı olarak vasıflandırmaktadır.
Bakan, mevzuu bahis grevlerin İhracatı telâfisi imkânsız şekilde zedelediğini de ifade etmiştir.
I’ransa - İsveç ticaret anlaşması
> Brazavllle, 17 (YÎRS) — Fransa ve İsveç arasında perşembe günü imzalanan ticaret anlaşması, 1 aralık tarihinden itibaren bir sene müddetle yürürlükte kalacaktır.
Prof. F. Perroux Yeni İstanbul’da "Sanayiden ziyade ziraatle kalkınabilirsiniz,,
"Devletleştirilen sanayi belli şartlara bağlı olmalıdır,,
An kara d an gelerek, Parise avdet etmekte bulunan Fransız İktisat Profesörü François Perroux, dün, “Yeni İstanbul’’ u ziyaret etmek nezaketinde bulundu. Okuyucularımızın yakından tanıdıkları bu değerli ilim adamiyle buluşmayı fırsat bilerek, kendisine Türkiyeyı ziyareti vesilesiyle birçok sualler sorduk. Milli ekonomimizi yakından alâkadar eden bu bir yığın sual karşısında sayın profesörün verdiği cevaplar o kadar vazıh ve berraktır ki. milletlerarası haklı bir şöhrete malik olan Profesörün söze başlarken, belirtmemizi şart koştuğu ilk cümlesi, ilmi tevaznun güzel bir örneği olarak kalmaktadır.
Filhakika âlim misafirimiz:
“— Birkaç gün içinde bu hayati meseleler hakkında Türkiyede tam bir fikir edinemediğimi beyan etmek isterim?' diyerek başlamışsa da, bir saatten l’azla süren hararetli konuşmamız esnasında, dikkatini çeken bütün meseleleri birer birer kendi görüşüne göre izah etmiştir.
Her şeyden önce küflenin standardını yükseltmelisiniz Prof. Perroux’ye göre: “— Türkiye, halletmek zorunda bulunduğu mühim bir meseleyle karşı karşıyadır: Kütlenin hayat seviyesinin yükseltilmesi. Memleketiniz, bu meselenin halli için bütün fikri ve tabii kaynaklara maliktir. Bütün dünyayı dolaştım. Bu ziyaretim, yabancı memleketlerdeki vazifelerimin otuzuncusudur.
Türklerin, her şeyden önce ince ve her şeyi çarçabuk kavnynn zekâlarını takdirle karşıladım. Fikir kaynaklan bakımından intihalarım bundan ibarettir.
Tabii kaynaklara gelince, zannedersem ortada meselenin halli bakımından hiçbir engel yoktur. Tabii kaynakları ve halkının meziyyet ve kabiliyetleri, Türkiyeye muazzam imkânlar sağlamaktadır.
Ziraat mi? Sanayi mi?
“— Fakat fikrimce, TUrkiyede hayat seviyesinin toplu olarak yükseltilmesi için bir tercih yapmak lâzımdır. İşe nereden başlamalıdır? Sanayiden mİ, yoksa ziraatten mi ? îşe sanayiden başlamakta iki engel vardır. Önce. daha yüksek fiyatla istihsal zorunda olduğunuz birçok malları dışarıdan temin edebilirsiniz. Sonra, henüz tam mânasiyle sınai bünyesini bulmamış bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden, on sene İçinde sınaî teçhizatınızın eskimek tehlikesi vardır. O-nıın için, bana kalırsa Türkiye bütün gayretini ziraat sahasında toplamalıdır. Bunun üç sebebi vardır: ön-

a

İktisat kongresi
İstanbul Tüccar Derneğinin 1950 yılında İzmirde toplanması mukarrer İkinci İktisat Kongresi için müşterek bir komite seçilmesi hakkında yaptığı teklif Ticaret Odası ve İzmir Sanayi Birliğinde incelenmiştir. İzmir Ticaret Odası ve Sanayi Birliği Millet Meclisine sunulmuş olan Yeni Odalar ve Borsalar Kanunu ile bu kabil memleket-şllmul kongreleri hazırlama vazifesinin Türkiye Ticaret Odaları Birliğine bırakıldığını nazara alarak bu kongrenin 1950 yılında acele bir kararla İzmirde toplanmasına lüzum olmadığına karar verdi.
Kauçuk ihtiyacı gözden geçirilecek
Kauçuk ithalâtı mevzuunda milli endüstrimizin ihtiyacını gözden geçirmek ve buna ait gerekli tedbirleri kararlaştırmak düşüncesiyle 26 aralık günü Ticaret Bakanlığında bir toplantı yapılacaktır.
ce nüfusunuzun yüzde sekseni köylüdür. Cumhuriyet Hükümetinin kayda değer gayretlerine rağmen, köylünüz modern ziraat bakımından daha ilerlemek zorundadır. Sonra, ziraatlrıizi geliştirdikçe, muntazam bir talep temin edeceksiniz. Bu da dahili piyasanızı muvazene haline sokacaktır.
Nihayet, ziraatın gelişmesi, sanayiin de gelişmesini aksatmaz, tam tersine, onu kolaylaştırır. Ezcümle zirai gelişme köylere ziraat âleti temin eden sanayiin ilerlemesini sağlar ve Türkiyenin düşük fiyatla istihsal ede-cdeceği ham maddelerin kullanılmasına imkân verir. Meselâ, mensucat sanayii için bu varittir.
Bütün bunlar, hesap muvazenesinin denkleşmesine hizmet edebilir, daha doğrusu, denk bir hesap muvazenesine giden yolu hazırlar.”
İhracatta standardizasyon ve takdim meselesi
Prof. Perroux, bu münasebetle bizim için çok enteresan bir tez ortaya koyuyor: Profesörün kanaatine göre, klâsik iktisatçıların düşünceleri hilâfına, fiyat, her şey demek değildir. Dış pazarlar uygun tedbirlerle pekâlâ kazamlabilirler. Bu maksatla ihracatçı memleketlerin mahsullerini tanıtmak için devamlı gayret göstermeleri lâzımdır.
Kıymetli misafirimiz, “— İşte göstermek mecburiyetinde olduğunuz gayret., diyerek sözlerine şöyle devam etti: “İhracatınızı arttırmak için devamlı bir standardizasyon ve piyasaların isteklerine uygun mal hazırlama politikası takip etmelisiniz. Unutmayın ki, bu çeşit mücadelelerde birçok müşteriler, yalnız fiyata değil, çok defa fiyattan ziyade malların takdimine ehemmiyet verirler.”
Zanaate ehemmiyet vermek lâzımdır
Profesör Pcrroux, bundan sonra, mallarımızı arttırmak için gayretlerimizi hangi saltalara teksif etmemiz gerektiğini belirtmiştir.
Profesöre göre, bilhassa, kendisinin “İkinci derecedeki zanaat mahsulleri,, adını verdiği bir sahada çalışmamız lâzımdır. Bu sahaya misal olarak, ev eşyası akşamını gösteriyor. Teknik Enstitülerimizi gezerken usta ve işçilerimizin fevkalâde kabiliyetlerine hayran kalmış olan profesör, bilhassa makine ile çalışan işçileri, işleme ve dantelâ yapan hanım kızlarımızı ve marangozları takdir etmekte ve yaptıkları malların dış memleketlere yollanmasını hedef tutan siyasetten önce, bu işçi ve ustaların korunmaları fikrindedir.







İzmir (Hususi muhabirimiz bildiriyor ı — Zeytinyağı fiatlerinin bilhassa sabunluk nevilerinin düşüklük arzetti-ği istihsal bölgelerinden gelen haberlerden anlaşılmaktadır.
Bu meyanda müstahsil, Hükümetin müdahale mubayaalarında bulunması hakkında taleplerde bulunmuştur.
Dünya fiatlerınde de bilhassa istihsalin geçen seneden bir misli fazla-siyle bir milyar tona' yaklaşması karşısında büyük düşüklükler görülmektedir, Bu arada Yunan Hükümeti istihsal fazlalığı dolayısiyle vâki olabilecek bir buhranı önlemek üzere yağlara el koyarak ihracatı tesbit edeceği fiatlar üzerinden kendisi yapmıya karar vermiştir.
Geçen sene İtalyan ihraç Halleri fob tonu 1080 dolar ikon aynı malların bu sene 530 dolar Üzerinden muamele görmesi sabunluk yağlarda da 350 dolara kadar teklifler yapılması bu fiat düşüklüğünün bftrfz delilleridir.
Günün meselesi olan devletçilik, daha doğrusu millileştirilen sanayi mevzuunda ise profesör bize şunları söylemiştir:
Devletçilik hududu çizilmelidir
“— Ankarada millileştirme mevzuunda konuştum ve meselenin umumi olarak mütalâa edılemiyeceğini söyle dim. Şüphesiz kapitali sınai sahada işletmeye bakan, memleketinizle, bu kapitale sahip olup onu cemiyete ma-letmek isteyen Fransa ve İngiltere gibi memleketler arasında farklar vardır. Fikrimce Türkiye millileştirilmiş sanayii. Sümerbank ve Etibank gibi muhtelif toplulukları kontrol hususunda enteresan bir usul tatbik etmektedir. Bence kaçınılması gereken usul —Fransada olduğu gibi— tek bir millileştirme siyasetidir. Millileştirilen sanayi, kendi sahalarına göre birleştirilmen ve her gurup kendi pa-zariyle temasım muhafaza etmelidir.
“Bundan başka, bir memlekette — Türkiyede olduğu gibi — iki iktisadi bölge bulunabilir: Bunlar da bilindiği gibi hususi ve âmme karakterini taşıyanlardır. Şayet bir memlekette iktisadi âmme bölgesi hâkim durumda ise, bu bölgenin belli şartlara tâbi olması ve bu suretle gerek bizzat milletin ve gerek yabancıların e-Iine zararlı ile faydalıyı birbirinden ayırdedecek bir ölçü verilmesi lâzımdır. Millileştirilmiş bir sanayiin zararına işlemesi faydalı telâkki edilebilir. fakat zarar nibetleri önceden tes-blt olunmalı ve bu nisbetlere riayet edilmelidir. Bu gibi İşletmelerde affo-lunmıyan cihet kontrol imkânı olmı-yan muğlâk ve gizli idarelerdir. Umumiyetle millileştirilmiş sanayie gelince, masrafların ve flütlerin “ademi merkeziyet,, prensipi sayesinde indirilebileceği fark edildiği gün. tatbikata geçilmemesi için bir sebep görmüyorum.,,
Profesör Perroux, Yeni İstanbul'da
Bu suretle profesör François Perrou* nun bize söylediklerinin esaslarım bu sütunlara geçirmiş bulunuyoruz, Değerli misafirimiz bize ayrıca Milletlerarası iktisadi durumun vâzıh ve toplu bir tablosunu çizmiştir. Bu kıymetli beyanatı burada teferruatiyle vermeğe lüzum görmüyoruz. Çünkü bu değerli mütalâaları, okuyucularımız bundan böyle gazetemizin Paris İktisadi işler Müşavirliğini kabul eden sayın Profesör François Perroux’nun değerli kaleminden bu sahifelerde doğrudan doğruya öğreneceklerdir.


Bölgemizde de bu sene bilhassa sabunluk yağlarda miktar bakımından geçen seneye nısbetle fazlalık olduğu görülmekte ve bu yüzden fiatlerde düşüklükler göze çarpmaktadır. Yemeklik yağlar yetiştiren Körfez bölgesinde ise havaların kurak gitmesi dolayısiyle istihsal azalmış, ve Aydın bölgesinden Ayvalık ve Edremit fabrikalarına kamyonlarla zeytin nakliyatına başlanmıştır. Bununla beraber istihsal bölgesi Halleri dünya fiatlerin-den 40-50 kuruş yukarı bulunmakta ve bu bakımdan ihraç memnuiyetinin müstahsili zarara sokmadığı anlaşıbnak-Uıdır. iç piyasa fiatlerinin sabunluklarda 130 kuruşa kadar düşeceği tahmin olunmaktadır. Son haberlere göre, yeni mahsul yemeklik zeytinyağının Milano Borsasında 150 kuruştan muamele gördüğü, Tunus mallarının da “düşük kaliteli,, fob 102 kuruş ü-zerinden İtalyaya teklifler yapıldığı öğrenilmiştir.
Yünlü ve pamuklu ihraç kararı
Piyasada beklenen tesiri yapmadı
Ticaret Bakanlığının yünlü ve pamuklu sanayiinin geçirdiği sıkıntıya çare olmak üzere, bir milyon metre kadar kumaşın ihracına müsaade verdiği yazılmıştı .Bu haberin, piyasada yünlü ve pamuklu fabrikatörleri ve bu malların ithalâtçısı üzerinde tatmin edl bir tesir bırakmadığı anlaşılmaktadır. Bu hususta piyasada ilgili tacirlerin düşüncelerini öğrenmek isteyen bir muharririmiz. Bakanlıkça verilen bu kararın mevcut buhranı önleyemeyeceği neticesine varmıştır.
Çünkü fabrikalarımızda imal edilen yünlü ve pamuklu dokumalara muamele vergisinin tatbiki, pahalı ham madde tedariki gibi belli başlı âmillerin neticesi olarak, dış piyasalarla rekabet edilmesi pek şüphelidir.
Ticaret Bakanlığı ayakkabı ve lâstik çizme, kaloş gibi mamul eşyanın da dış piyasalara ihracına müsaade etmişti. Şimdiye kadar hiçbir fabrikatörün dış piyasalara bu çeşit mallardan satamadığı anlaşılmaktadır. Bir lâstik fabrikası, komşu milletlere nümuneler gördermiş, gelen cevaplarda da bu malların kaliteleri itibariyle beğenll-diği, fakat fiyatın pek pahalı olduğu bildirilmiştir. Bir firma da Pakistana bu çeşit eşyayı ihraç etmek istemiş, aldığı cevapta lâstik eşyanın Pakis-tanda daha ucuz olduğu öğrenilmiştir. Bugünkü şartlar altında, mamul eşyamızın dış piyasalara sürümünden evvel ucuz ithal malları karşısında iç piyasada sürüm temin etmesi çarelerini aramak zorundayız.
Birleşmiş Milletler İktisadî İşbirliği delegemiz
Birleşmiş Milletler iktisadi işbirliği Teşkilâtında Türkiye delegasyonu Başkam Mehmet Ali Güney dün sabah Paristen uçakla şehrimize gelmiştir.
Bu akşam An karaya gidecek olan Mehmet AH Güney 1950 - 951 MarshaU Plânı hakkında hükümetle temas edecek, 15 gün sonra vazifesi başına dönecektir.
Naftalin fiyattan
Karabük fabrikası, bir tondan otuz tona kadar naftalin fiyatını 500 liraya, 31 tondan 50 tona kadar olan naftalin fiyatını 475 liraya bu miktardan fazla alacaklar için de fiyatı 460 liraya indirmiştir.
Ekim ayında limanımıza gelen gemiler
Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yayınlanan rakamlara göre, 1949 ekim avı içinde İstanbul limanına 90 vapur gelmiştir.
17 sİ Tiirk bajTağını taşıyan bu vapurlarla gelen çeşitli ithal eşyası 36.114 ton miktarındadır. Bu ithal eşyası miktarları tonaj ve gruplar* itibariyle şöyle inkisam etmektedir.
Makine ve yedek akşamı 1101 ton, kara nakil vasıtaları 73 ton. otobo bil ve kamyon lâstikleri 41 ton, hırdavat ve madeni eşya 647 ton, inşaat demiri ve boruları 2114 ton. elektrik malzemesi 63 ton. manifatura 136 ton, pamuk ipliği 871 ton, yün ipliği 211 ton, tıbbi ve kimyeri eşya 446 ton, yazı kâğıdı 86 ton, kırtasiye 26 ton, matbaa kâğıdı 110 ton, züccaciye, cam porselen 413 ton. ham ve mamul deriler 161 ton, çuval ve kanaviçe 367 ton. akaryakıt 13.340 ton, madeni yağlar 7241 ton, müteferrik eşya da 9422 tondur.
Kösele ve deri fabrikatörleri
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı kösele ve deri fabrikalarının temsilcilerini 26 aralıkta Ankarada bir toplantıya davet etmiştir. Bu sanayi şubesine mensup fabrikatörler Bölge Sanayi Birliğinde toplanarak Ankaraya gidecek temsilcileri seçmişlerdir.
|| 17/XII/1949 Cumartesi MEMLEKET ve 1 DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
Borsalarda Vaziyet
Av derileri piyasası yakında açılacaktır. Deri Ticaret Borsasında ilk olarak tilki derisi üzerine muamele olmuştur. Diğer av derileri safında da hafta içinde hareketler olacağı ümit edilmektedir.
Dün borsada fındık fiyatları sağlamlığını muhafaza etmiştir. Fındıktan başka, Samsun malı yüzde 12 çürüklü kabuklu ceviz üzerine de yeniden isteklerin başlaması, haftalardan beri durgun geçen ceviz piyasasını tekrar canlandırmıştır.
Tiftik ve keçi kılı fiyatları sağlamdır. Fakat dün bu mallar üzerine yeni satışlar olmamıştır.
Esham ve Tahvilât Borsasında kayda değer bir şey yoktur. Altın piyasasında fiyatlarda düşüklük vardır. Piyasada alıcıdan ziyade, satıcı görülmektedir.
İzmir:
İzmir Ticaret Borsasında çekirdeksiz kuru üzüm piyasasında biraz daha canlılık görülmüş 700 çuval kadar üzüm satılmıştır, incir piyasası sakin bir devre geçirmektedir. Borsada 400 balya kadar birn» muamele olmuştur.
Pamıık yağı piyasası da, gevşektir. Alıcılar nazlı davranmaktadırlar Pamuk yağı pıyaHHsına muvazi olarak çekirdek piyasasında ağırlık hüküm sürmektedir.
Adana:
Bugün pamuk piyasasında kayda değer hareket olmamıştır.

KAMBİYO
Istanbu 1 Borsası
Açılış Kapanış
ı Sterlin 7.87 7.90
100 Dolar 282.25 282.25
100 Fr. Frangı 0.80 0.80
100 İsviçre Fr. . M.03 64.03
100 Belç. Fr. . 5.60 5.60
100 İsveç Kr. 54.12.50 51.12.50
100 Florin 73.68.10 73.68.40
100 Liret 0.44.128 0.41.128
100 Drahmi 0.01.876 0.01.870
100 Escoudos 9.73.00 9.73.00
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yerli Ur. Külçe Degun»u '• 6.23 0.30 42.30 44.75 42.25 6.24 6.32 42.35 44.90 42.50
Cumhuriyet Reşat Hamlt
Gulden 40.80 Kı.85
Ingiliz 56.— 56.25
Napolcon III. 43.— 43 —
tsvlçre 42.50 42.50
N««w-York’lü ; onsu î S 35
Gümüş, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr
Pintin • “ 10.- | 11.-
Zürich Borsası (Serbest)
înviçre Frangı
En uşağı En yukarı
Türk lirası 0,75 0.90
Dolar 1 28 4.29.50 10 40
Sterlin 10.15
Fransız Frang» 1.07 1.12
ESHAM VE TAHVİLAT
İstanbul Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
Kapanış
(•/
Buğun
MEMLEKET IİCA
Eski kapanış
31.35
31.—

İkramiyeli tahviller %5 1933 Ergani %6 1938 Ikrumlycil r*5 Millî Müdafaa ı.
%5 1941 Demiryolu IV. %5 1041 Demiryolu V. %4 1/2 1949 ikramiyeli Diğerleri 1941 Demiryolu Kalkınma L
” LL
III.
İstikraz»
4 I
%6
%6
%7
%7
%7
%7
%7
%7
%7
L7
%7
♦ •
VI.
•••
23.50
20.60
20.25
90.90
95.75
95 50
23.-
20.75
20.25
99.90
95.70
06.50
PJ48 1948
1934 1934 1941
J9İİ
1941
Milli Müdafaa
•e
• f
L (1.
• •••
Stvaö-hjrtururn
U-VH. L
H.
LU. L
LL III. VI.
99 99
Demiryolu
• I
• t
4
1.

0
d6.70
93.15
95.35
95.60
98.30
98.50
21.76
20.30
20.70
21.51
21.00
20 75
21.20
21.80
2ı ı 60
Şirket Tahvilleri
Anadolu D Y
• •
••
99
Tertip A/B C
■' M tınıca. Senet.
IK—
63.50
67.00
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Hcnkası. Türkiye ly Bankası l’ürlc ticaret Bankam .... Aralan Çimento .........
Şark Değirmendik .......
Mili! Reasürans .......
• • • A •
116 00 21,50
5.—
W.—
23.25

Ecnebi Tahville?
Mihit Kredi • ntfM
I 4 e H
98.—
98. Hl 95 10 95.65 98.30
98.50
106,—
63.-
68.—
111.—
26.—
5.—
16.—
23.50
tluDubui
Buğday Yumuşak
Buğday Sert ............
Arpa Biralıl( .....
Arpa yemlik (dökme) .... Mısır (San)
Foeuİyc tombul ...
Familya Çalı sert (dökme) Kuşyeml
Mercimek Kırmızı kabuklu
Mercimek Yeşil .........
Nohut «irs ............
Vağlı hıhurnlıırı
Ayçiçeği tohumu ..........
Kolentuhıımu .............
Kondirtohumu .............
Susam ...................
Yer fıstığı kabuklu ......
liıırıı Meyvuluı
Fındık (kabuklu sivri) ..
Kındık (İç tombul) ......
Ceviz (kabuklu) .........
Ceviz (îç nntürol) .......
Dükümü llıun Maddeleriı Tiftik ana mal ..........
Tiftik ince standart ...... Yapak Anadolu (Kırkım)
İhını deriler;
Slglı salamura kilosu ... Keçi tuzlu kuru klloHU. Koyun tuzlu kuru kilosu Mozbahn sığır vas Kiloau
NchııU
Zeytinyağı «EkNtra ekstro Ayçiçeği Rafine
Piritiık yıtğı
31.35
31.-
25.05
21.10
34.—
37.—
34.—
57-
22.10
36.20
42.—
33.—
83 —
77.-
60.—
137.—
41 —
170.—
260.—
305.—
195.—
115.—
200.—
150.—
123.—
27i).— ISO — 170.

ISO
270.—
220.—
255.-
«(>,—
139.—
45 —
150.—
2530
21.20
38.—
41.50
36.—
55.—
35 -
40.—
37 —
8 i-
130.—
200
J5(L—
120.—
RET BORSALARI
İzmir Ticaret Borsası
Son
Bugün kapanış
üzüm çekirdeksiz No. 0 55.— 54.50
incir A serisi No. 8 53 — 53.—
B şeritli No. 108 43.— 43.—
Pamuk Akala L 234.— 235 —
Pamuk Akala d. ... 224 — 224.—
Pamukyağı (rafine) 157.— 157.—
Pamuk çekirdeği 16.50 16.50
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala Eks.Ekstra 205.— 205.—
•• A koltı 1 190 '201 179 195
M az yağmur ycınlş 165.— 165/170
.. çok yağmur yemiş 145/150 145/150
Eskişehiı Ticaret Borsası
Buğday yumuşak 32.50 32.
Buğday sert 85.— 84.-
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün Eski kur
Buğday (Buşoll = Sent) Sert Kıa mahsulü No. ... 263.— 263.-
Kırmızı No. 2 ... 237.— 236.—
Tamuk Mlddilng (Libresi = Sent) ^VrûJık »••••••••••••••>•••••••«••( •••••• 30.27 30.22
Mu rt 30.52 30.22
Al uy ı s «••••••• 30.32 30.13
Temmuz ••••.w—. 29.75 30.12
Tiftik (Libresi = Sent) l^oksfis No 1 58-60 58-60
Fındık (Libresi = Sent) Kabuldü Yerli iri .............. 24.— 24.—
orta 22.50 22.50
Dcvant ıç ithal malı 37.— 37.—
Ekstra iri iç İthal tnalı 38.- 38.—
Kuru üzüm (Libresi s Sent) Thompson çekirdeksiz 9eçmo. 11.6-12 11.5-12
Keten tohumu (Buşcll = Dolar) Mlnneapolls 3.70-3.90 3.70-3.90
— Kalay (Libresi - Sent) 78.75 83.—
— Levha-tenokc(100 libresi dolar) 7.50 7.50
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu = Sterlin) Bombay 63.— 63.—
İvdi k (İta ••••••••••*••• -••••••••••••••• 62.— 62 —
Ter fıstığı Hindistan (H.— 61.—
Bradford Piyasası
Tiftik îyl mal (Libresi = Peni) ... 34.— 34.—
Sıra malı “ ” ••• 30.— 30.—
Yüo Anadolu ‘ '* 18.50 18.50
•• Trakya " " ... —
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan = Taüan) .....
Ashmounl Kısa elyaftı F/G
Karna k Uzun elyaf İt F/G.
83.70
90.30
(•) Günündü Bornadu mimuıuleH i.uacU edilmunnb tahvilât v« arz vo taloploru göro taayyün eden takribi piyasa değerleri.
Sarfa 4
ye n t İstanbul
18 Aralık 1949
1

Siyasi meseleler ve muhabir mektupları
A
EDEBİYAT
t L î M
SANAT
TEKNİK
T
İspanya muhabirimiz bildiriyor
Franko rejimi ve İspanyadaki İktisadî buhran
MADRlT, (Hususî muhabirimiz BHM. bildiriyor) — İspanyanın bugünlerde milletlerarası sahada yeniden uyandırdığı alâka, mûtat olduğu üzere, Madritte hemen hiç hisse ililmedi. Rivayete nazaran, bazı Ispanyol generalleri, Amerikan maslahatgüzarı Mr. Culbertson’a müracaatla, Franko-nun istifa etmesi halinde ispanyaya kredi temini imkânlarını sormuşlardır. İspanyol gazetelerinin bu rivayetleri ele almaması, Frankoya hiç de müzahir olmayan "Obscrver,, tarafından ortaya atılan bu iddianın sıhhatsizliğlnc delil teşkil edemez* ispanyanın hâlen İçinde bulunduğu meselelerin esasına dokunan böyle nazik mevzuların, Ispanyol gazetelerinde alenen münakaşa edilmesini zaten kimse beklememektedir. Şu var kİ, bu seferki sükûtun sebebi çok daha başka ve basittir. Çünkü rivayetlerin işaret ettiği toplu bir askerî muhalefet hakikaten hisae-dilmemektedlr. Belki, Frankonun çoktan kenara attığı ve krallığın yeniden tesisi meselesinde, devlet rolsl İle hemfikir olmayan bir iki general siyasi bakımdan ehemmiyetli bir muhalefet sayılmıştır.
Hâlen İktisadî bir buhranın içinde çırpınan İspanyol rejiminin haricî istikrazlara ihtiyacı vardır. Bu İktisadî buhran karşısında, Mr. Culmertson Derdinde yapıldığı bildirilen generaller konferansı rivayetinin doğruluğundan pek de şüphe edilemezdi. Diğer taraftan Ispanyol maliyecilerinden bazılarının. şu günlerde yabancı istikrazlar meselesinde ufak bazı muvaffakiyetler kazandıkları da haber alınmaktadır. Her ne kadar bunlar siyasî mahiyette umumî bir İstikrazın tezahürlerinden olamazlarsa da, hususî o-larak mütevazı hacimde verilen bu krediler, bazı Ispanyol müesseselerine yaramıştır. Conde de Marsal’ın haftalar zarfında Amerikada ve Avrupa başşehirlerinde yaptığı zakereler bilhassa nazarı dikkati betmiştir.
Her halde, yabancı sermayedarların, şimdi tatbik etmek karannı verdikleri tahmin olunan yeni metotlar, rejimi bir hayli kuvvetlendirmiştir. Bu itibarla tam bu sırada, rejimi değiştirmek pahajına Amerikadan kredi teminine gayret eden bir askeri muhalefet hakkında ortaya çıkarılan rivayetlerin, yabancı memleketlerde Frankoya düşman zümrelerin bir manevrası sayılabilir.
»on baaı m(l-cel-
balyadaki muhabirimizden
manevraları
MZB
el-
Roma, (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Son günlerde Cenubî I-talyada yeniden ihtilâl havası esmeğe başladı. De Gasperi Hükümeti, çoktan vadetmiş olduğu toprak reformuna hazırlandığı sırada, komünist sendikalar, Cenubî îtalyadakl topraksız köylünün işlenmemiş topraklara tecavüzünü şiddetlendirmek için lerindcn geleni yapıyorlar.
Toprağa tecavüz hareketi şimdi, Cenubi İtalyadakl KaJabrlya, Apulya ve Slcilyadan Romaya kadar genişlemiştir. Tecavüz hareketi, en ince teferruatına kadar ihtimamla, solcu sendikalar tarafından, hazırlanmıştır. Tecavüz edilecek arazinin etrafına, sabah karanlığında, o civar köylüleri, kadın erkek toplanmakta ve ellerinde ziraat âletleri olduğu halde, kızıl bayraklar taşıyan komünistlerin peşinde, yaya veya bisikletle, boş araziye girmektedirler.
Hükümet, bu hareketlere karşı mutedil davranmıştır. Vakıa devlet o-toritesini temin İçin, motorize polis kuvvetleri sevkedilmişae de, karabinyeriyle, köylüleri tahrik etmemek hususunda kati talimat verilmiştir. Köylüler de ekser hallerde, İstedikleri topraklan “sembolik,, olarak İşgal etmek ve tevziata esas olacak aun'î işaretlerini koymakla iktifa etmişlerdir. Pek az yerde, fiilen çalışılmağa, yani nadasa başlanmıştır, şimdiye kadar tevkif edilenlerin sayısı çok mahdut kalmıştır.
Köylünün bu teşebbüsleri, Romanın 35 kilometre cenubuna kadar yaklaşmıştır. Bu mıntakada, toprak mülkiyetindeki adaletsizlik, Apulya gibi î-talya vilâyetlerinde olduğu kadar bariz değildir. Roma vilâyeti dahilinde mevcut takriben 500.000 hektar miktarında toprak 155.870 toprak sahibi arasında taksim edilmiştir. Sendikalar ise, bunlardan 98.000 toprak sahibinin ancak yarım hektar, yani pek cüz’î araziye sahip olduklarını ileri sürmektedirler. Toprak sahipleri İse, buna mukabil, bu mıntakada, işlenmemiş sayılabilecek pek az toprak bulunduğunu, toprağın % 8,7 sinin daimi surette ekümedlğini, %• 19.5 unun mer'a olduğunu ve bakiyesinin ise, daimi değilse bile zaman zaman işlendiğini iddia etmektedirler.
Herhalde De Gaaperl Hükümeti, şu sıralarda, toprak reformunu süratle tahakkuk ettirerek topraksız köylünün hakh taleplerini karşılamak ve aynı zamanda da devlet otoritesini I muhafaza etmek mevkiindedir.
Suriye hususî muhabirimiz bildiriyor
Yakındoğunun çıbanbaşı: Arap-İsrail münasebatı
Arap mültecilerinin komünizme sapmamaları ve Lût Gölündeki potas sanayiinin faaliyeti için tedbirler alınıyor.
(Hususi Filistinli
muhabirimiz 700.000 Arap nihayet belirt-sosyal değil,
BEYE bildiriyor) mültecinin mukadderatı yor. Bu mesele yalnız
ayni zamanda birinci derecede siyasi bir dâvadır. Çünkü Batı devletleri, A-rap mültecilerinin, zamanla komünizm mikrobunun nâkili olarak, bütün Yakı nşark memleketlerini tehlikeye sokmalarına hiçbir zaman müsaade edemezler. Amerikan delegesi Clapp'ın reisliğindeki Birleşmiş Milletler Komisyonunun talep ederek Genel Kurulca kabul edilmiş olan 20 milyon «torlinllk mülteciler tahsisatı, son İki yıl zarfında olduğu gibi, yersiz ve faydasız sarfedilmlyccektir. Bu tahsisat Arap ekonomisinin geniş esaslar üzerinde kalkındırılmasına ve ayni zamanda mültecilerin iskânına tahsis e-dilecektir. Mültecilerin büyük kısmı Ürdün, Suriye ve Irak’a yerleştirilecektir. Mısır, daha ziyade Afrikaya müteveccihtir. Lübnan İse, memlekette hıristiyanlarla müslümanlar arasında mevcut müvazencyl bozmak arzusunda değildir, Suriye ile Irak ise, Arap çöllerinin büyük kısımlarım sulayacak ve geniş mikyasta enerji istihsaline İmkân verecek olan Fırat -Dicle projesinin tahakkuku sayesinde, ilâveten 200.000-300.000 insanı barındırabilecektir.
Mültecilerin büyük kısmını, Ürdün kabul edecektir. Esasen Ürdün, İsrail İhtilâfında baş rolü deruhte etmiştir. Filistinin taksimi dâvasında bunu a-çıkça görmek mümkündür. Filistinin Arap kısmı, bu aybaşında ekonomik bakımdan Ürdüne bağlandıktan sonra.
siyasî birleşme de keza bu ay İçersinde tamamlanacaktır.
Ürdün Hükümeti, hâlen nüfusu evvelce 350.000 iken şimdi mülteciler dolay taiylo 800.000 c yükselen Arap Fl-lıstlnln norınal bir ekonomi hayatına kavuşmasını temin İle meşguldür, Ürdün, Birleşmiş Milletler tahsisatından bilistifade stratejik ve ekonomik e-hemmiyeti haiz yollar yapmak kararındadır. Bunlar arasında en mühim-ml Amınandan başlayarak Maan üzerinden Kızıldenlzdckl Akabe'ye giden Şimal-Cenub yoludur. Diğer plânlar ve bilhassa Ürdün nehri etrafındaki geniş sulama projeleriyle Lût gölündeki potas fabrikalarının yonklen İşletilmesi, ancak İsrail ile sıkı bir işbirliği yapılarak tahakkuk ettirilebilir. Potas fabrikalarının sermayesi hemen tamamen Ingllizlerlndır ve fabrikalar FÜ İtsin harbinden beri muattal durmaktadır. Potas madenlerinin İmtiyazları, hâlen Ürdün topraklan üzerinde bulunmaktadır. îsrailin müfrit partileri, imtiyazların feshiyle Amerikan ve Yahudi sermayesiyle müteşekkil firmalara verilmesini isterken, Ben Guryon Hükümeti Büyük Britanya ile bu gibi ihtilâflar çıkarmamak kararındadır. Salâhiyeti! Ingiliz makamla-rlyle bugüne kadar yapılan müzakerelerin müsait şekilde cereyan ettiği anlaşılmakta ise de ürdünün, evvelâ kendi arazisinde bulunan imtiyazlar ve sonra da pota» fabrikalarının ihtiyacı olan tatlı suya ve mâmullerlnin nakline hâkimiyeti dolayısiyle bu müzakerelere iştirak ettirilmesi zanırl o-lacaktır.
f I

Paris Postası
Goncourt
Mükâfatı
KİŞMİR MESELESİ
arasında bu şehir yüzünden çıkan ihtilâfın, sulh yoliyle halledilmesine çalışılıyor
PÂKtSTANIN salâJüyctli siyasi çevrelerinden bildirildiğine göre. Hindistan Devlet Reisi
’ re. _______________
Neiıru’nun Londrada son bir toplantısında Kişmir meselesi münasebetiyle Pâkistan hakkında sarfettigi ağır sözler, bu müslüman memleket halkı tarafından hiç de iyi karşılanmamış, bilâkis aradaki husumeti büsbütün arttırmıştır. Nehru bu konferansta, “Hindistan ordularının, Klş-mlrdcki meşrû hükümet ve halk liderinin dâveti üzerine, bir hânı! sıfatiy-te Kişmlre girdiğini,, söylemiş, memleketin ve halkın dostu olan Hindistan orduları yanında Pâkistan ordularının yeri olmadığını iddia ederek, bunlar için “Yağmacı ve müstevli,, kelimelerini kullanmıştır.
Hatırlardadır ki; Hindistan, Kişmir-de bir Hindu Mihracesi bulunduğunu ve bunun da şehri Hindistana İlhak etmeye karar verdiğini ileri sürmüş ve kendi iddialarınca “Hindistanın bir parçası,, olan Kişmiri istilâ etmişti. Bu suretle Hindistan, evvelce Birleşmiş Milletlerin müdahalesini kendisi istediği halde, sonradan Kişmlrl zorla ele geçirmek yoluna gitmişti, Netekiın Hindistan, Haydarâbad hakkında da aynı usulü kullanarak, halkının Hindu olduğunu İleri sürmüş, bu eyâletin ilhakını ıstemjş, sonra da ordulariyle burasını istilâ ve zaptetmiştl.
Haydarâbad’m boyun eğmesiyle o mesele kapanmışsa da, Kişmirln istilâ-
Basın
sı üzerine Hindistan ve Pâkistanın a-raları açılmıştır.
Geçenlerde Pâkistanın Şınıal-Batı hudut eyâleti başkanı Han Abdül Kayyum Han, Doğu Pâkistanı ziyaret ettiği sırada büyük bir halk kitlesine hitap ederek demiştir ki:
“Pâkistan. her zaman, Kişmir meselesinin barış .voliyle halledilmesi taraftandır. Bu şehrin mukadderatının, yegâne demokratik hal çaresi olarak, âdil ve bitarafça yapılacak bir plebisitle tâyin edilmesini hâlâ istemekteyiz. Fakat. Hindistan kuvvet kullanmaya kalkışırsa biz de kuvvetle mukabele edeceğiz. Bunun için Pâkistan halkı her fedakârlığı yapmaya, lüzum hâsıl olursa. Kişmlrl müdafaaya hazır olmalıdır. Hindu faşistler, Afganls-tandan Hind Okyanusuna kadar uzanan arazinin kontrolünü ele geçirmek için gizli plânlar hazırlıyorlar. Fakat, onların büyük muhalefetine rağmen Pâkistanı ayırmasını bilen müslüman-lnr, Kişmir meselesinde de Hindu plânlarını suya düşüreceklerdir.,,
iyi haber alan kaynaklardan öğrenildiğine göre, Kişmlrde müslüman ekseriyeti bulunduğunu ve bunların Pâkistan lehine rey vereceklerini bildiği için plebisitten çekinen Hindistan Hükümeti, nihayet bu bölgenin mukadderatının, Birleşmiş Milletlerin nezareti altında yapılacak bir plebisitle tâyinine razı olmuştur.
I
Fz
(





I"

Yazan: Pat Frank
Altıncı Tiirk Dil
Musiki köfesi
ARALIK ayı Fransada edebiyat mükâfatları mevsimi dlr. Fransız A-kadeiTiisi mü kâfatı, Gon-coiırt mükâfatı Fenılna, naııdet
Re-vesaire
mükâfatları.
Aralarında nı nedense dır. Parası için mi? Asla. Çünkü tutan topyekûn beş bin frank-tır kİ, bizim İnönü Armağanının ancak yüzde biridir.
Fakat armağanın kerameti pa rasında değildir. Boş bin frank bir balıkçıya verilen bir kutu balık yemi gibidir. Başka balıkları tutmak için.
Goncourt mükâfatı, mükâfatların en makbulüdür. Nasıl ki. onu veren on kişilik Goncourt Akade misi üyeliği de bir çoklarınca Bü yük Akademi Üyeliğinden daha da makbul sayılır.
Goncourt Akademisine üye ol m ak için ötekinde bulunmamak şarttır. Üniformaları olmadığı gibi binaları ve daha fenası aylıkları da yoktur, işleri yılda bir meşhur bir lokantada güzel bir Öğle yemeği yiyerek beğendikleri bir romuna rey vermektir.
Hâaıh Goncourt mükâfatı, ka zartan İçin gerçekten bir devlet kapısıdır. Muharririn depoda u-yuklayan ne kadar eseri varan, nazır akrabaları gibi, ertesi günden tibaren ayni kırmızı kuşağı kuşanarak «mekâna çıkarlar Kazanan ronwn„ sonradan çıkacak kitapları da kıymetleri ne o-lorsa olsun yine peşine takıp muharriri ömrünün sonuna kadar götürür.
Goncourt mükâfatının bu senekı talihlisi Robert Merle, kırk bir yaşında sevimli çehreli, yüjtsek alınlı bir İngilizce profesörüdür. Afrlkada doğup büyümüş, Paris-t.e tahsilini, harp esnasında bir Alman harp esirleri kampında hayat stajını yapmıştır. Bir defa kamptan kaçmağa teşebbüs ettiği için de epeyce sıkıntı çektiğini söylüyorlar Şimdiye kadar yazdıkları arasında mükâfat kazanan bu “VVeek-end â Zuydcoote-Zııyd* kootta hafta sonu,, romanı ite Oscur Wnue üzerine yazılmış bir üniversite tezidir. Fakültede bu tezi müdafa ederken kendisine çektirilen «ıkıntının kamptakln-den pek aşağı olmadığı hakkında da rivayetler vardır.
Mükâfat akşamı kitabı aldım ve okudum, içinde pek fazla c-deblyat olaydı bunu belki fasılalarla okuyacaktım. Fakat başka bir toprağın insanları olmalarına rağmen içinde kaynaşan çehreler hep tanıdığımız ve anladığımız çehreler olduktan için, pek az ye rinl atlıyarak, diyebilirim ki, hemen bir gecede bitirdim. Daha
en
Goncourt mükâfatı
mnkbul
sayıla»

Reşat Nuri
doğrusu bildiğimiz mantardan değil de tajı gibi bir şey. Zaten muharririn kendi do, mükâfatı veren a-kademlayenlerden biriyle konuşurken, Öyle söylüyor: “Bir takını gerçek vakaları naklettiği halde ona roman demiş olmamı garip bulanlar oldu,,. Ancak aka demisyenln de cevap verdiği gibi: “Romancı hayali masnlını kurmak için gerçek dalannmaz ım?„ de. Dunkertyue niz ile Almanlar beş on franaız askeri, bir hasta-hune yakınında, hava bombardımanları altında bir cumartesi ve pazar geçiriyorlar ve akşamına da Knnanın kahramanını Maillanl boınbn ile yıkılan bir çatı altında bu hafta tatiline son veriyor. Romanın çerçevesi bu. Vakalar, muharririn kendiol diyebileceğimiz bir askerin ağzından anlatılmıştır. Dünyanın bütün İnsanları zaten birbirlerine benzerler. Fuknt böyle hengâmelerde, hele üniforma altında, ne kadar birbirlerinin ayni oluyorlar? Bu romanda olduğu gibi artist olduğunu bir an hatırlamamış görünen bir artist tarafından gerçek krokileri çıkarılırsa no kadar kendi yüreklerimizin ve kendi göz bebeklerimizin İçinde bulduğumuz çehreler oluyorlar. Kendi hesabıma ne kadar İsterdim ki. bu fileşin içinde sağa Mola koşan, her biri kendi yaratılışına göre konuşan, haykıran, gülen, dua eden insanlar sonuna kadar Öyle devam etsinler. Bir kere olsun artist olduğunu, edebiyat yaptığını hatırlamayan bir artist ağzından yap-maçı ve cilvesi olmayan hir norinj dinleyelim.
Fakat ne çare ki, roman mandır. Bunun İçin Maillant, kalkışlarını bırakarak bir İngiliz gemisine binmeğe savaşıyor; bombalarla gemiyi tutuşturuyorlar, InglHzlcr haykıra bağıra yanarken tekrar denize atılıyor ve kendisiyle beraber bir de lnglllr kurtarıyor. Sonradan bununla da kalmıyarak iki düşman askerinin kirletmeğe savaştığı bir masum köylü kızını da kurtarıyor. Ancak mazeretler ne kadar başka cinsten duygular ve düşüncelere dayanırsa dayansın kurtardığı kıza aşağı yukarı düşmanın yapacağı şeyi yapacağı vakit bomba «ıüşüyor ve ölüyorlar.
Bu kısmın ve hele Inglllzlerin batışına ait yirmi otuz sahifenin de kendine göre güzelliği yok demiyorum. Fakat roman güzelliği, insanlık merak ve heyecanlarımızın ayakta bulunduğu zaman duyacağımız güzellik değil. Belki de romancı, muhtelif kısımları ayrı zamanlarda ayrı ruhlarla yazdığı İçindir. Bir gecede okunan bir romanın bir gecede yazılmasına maddi imkân bulunsaydı belki kendisi de böyle yapacaktı.
Güntekin
çeşitte ro-harp röpor-
vakalardan i'ay-Malûrn günler* taraflarında de-arasına sıkışmış
rö-
ro-
ar-
İstanbul Radyosu temsillerine başlıyor
İstanbul Radyosu pek yakında temsiller vermeye başlayacaktır.
İlk olarak Raclne’in Phcdre’l oynanacak, bunu Faııst, Hamlet, Perrgünt ve Kamelyah Kadın takip edecektir.
Yarını saat sürecek olan Radyo temsillerini Ekrem Reşit Rey idare etmektedir. Temsil kadrosu içinde, Şehir Tiyatrosundan ayrılmış olan Ca-hide Sonku, Nevin Akkaya, Mümtaz Ener, Nevin Seval, Cahit Irgat ve Zihni Rona bulunmaktadır.
Radyo idaresinin bu teşebbüsü takdire değer bir mahiyettedir. Bununla neşriyatın tenevvüüne, ayni zamanda klâsik sahne eserlerinin hulâsa halinde verilerek umumî zevkin ve kültll-
rün kalkınmasına hizmet edilmiş nacaktır
Ayrıca Radyo idaresi, Türk müelliflerine de müracaat ederek kendilerinden yarımşar saatlik radyo piyesleri yazmalarını istemiştir.
ELEN SANATKARLARINA ÇAY
Türk Sahne Sanatkârları Derneği, lstanbulda bulunan ve “Ses,, Tiyatro-runda temsiller veren Katorina kumpanyası âzalariyle Türk sanatkârlarını tanıştırmak üzere bir çay tertip etmiştir.
Pazartesi gllnü Şehir Tiyatrosu Dram kısmında verilecek çaya Türk tiyatro müellifleri İle münekkitler de dâvetli bulunmaktadır.
olu-



Zürriyetsiz Dünya
Otel da-
dedi, kaybet-
— Steve, çok geçmeden sizi telefonla arıyacagım.
Gerçekten de çok geçmeden aradı. Çünkü Homer, Cumhur balkanının odasına bir bomba gibi düşmüştü, ha yeni dönmüştü kİ Jane:
— Beyaz Saray sizi derhal telefona çağırıyor, Danny Williams, her zamanki soğukkanlılığını mlştl, bir tokomotif gibi soluyordu.
— Dinleyin, Steve, bir felâket! dedi. Adam! Başkana ne Söylemiş biliyor musunuz?
— Tabiî, dedim, artık usandığını, İstifa ettiğini söylemiş.
— Yoo, hepsi bundan ibaret değil. Başkana demiş ki... Başkana söylediklerini size telefonda tckrarlamasam daha iyi ederim, sanıyorum.
— Kadınlar hakkında mı bir şeyler söylemiş? diye dım.
— Evet, evet, tabiî kadınlar hakkında. Patronu fena de şaşırtmış. Adanı’ın biraz kaçık olduğunu sanıyor ve nin hayırlı bir iş olduğundan ciddi surette şüphelenmeye Jadı. Hattâ Adam'ı İkna etmeye muvaffak olsak bile iş işten geçti galiba. Doğrusunu isterseniz, S.D. yİ bir kenara bırakarak Adama nezaret İşini, bunu isteyen Millî Araştırma Konseyine emniyet etmek istiyor.
— Aman Yarabbi! Aman Yarabbi!
— Ne oldu?
— Ne olacak! Adanı'm kadınlara karşı pek asabi olduğu kanaatindesiniz, kendisini ilim adamlarına emanet edeceğinizi hele bir öğrensin de o zaman görüşürüz,
Danny gene telefonda kekelemeye başladı.
— Burada, Beyaz Sarayda Adam’dan, asabiyetinden gına getirdik artık, biz fertlerin ve vatandaşların haklarına, a-ııayasaya saygı gösteririz amma milletin hakları bazı hallerde ferdin haklarından önce gelir, burada da işte böyle bir hal karşısındayız.
— Amin! dedim. Kendi hesabıma, ben bu şehirden ayrılırsam pek memnun olacağım. Yalnız, bir emir vermekle bir adamın duygularını ve karakterini değiştirebileceğinizi sanmayınız. Korkarım ki başınıza İş açacaksınız,
Danny:
— Tecrübeye değer, dedi. Hizmetlerinizi takdir ettiğimizi size söylemeliyim. Cumhurbaşkanı size bir mektup gönderecek.
atıl-
hal-S.D. baş-





- 18 -
— Torunlarım için onu çerçeveletmeyi ihmal etmem anın, ne yazık ki torunum olmıyacak. dedim.
Homer, Morge ve Jane mutfaktaydılar. Maıge'la Jane, Beyaz Sarayda konuştukları hakkında Homer’den tafsilât almaya çalışıyorlardı amma Adam buna pek yanoşnııyordu.
— Haberiniz var nn? dedim. Ben İzin kopardım, Homer, sizin de mensup olduğunuz daireyi değiştirdiler.
— Beni de kapı dışarı edeceklerini umuyordum, bunun için elimden geleni yapmıştım.
— Hayır, hayır, Homer, size ihtiyaçları var.
— Beni ne yapıyorlar?
— Şu andan itibaren siz Millî Araştırma Konseyinde çalışıyorsunuz.
— Pelle'le çetesi mİ demek istiyorsunuz?
— Evet, yanılmıyorsam, Pell, M.A.K. yı başkamdir.
Homer kat’î bir tavırla:
— Yeni memuriyetim hakkında da Beyaz Sarayı haberdar edebilirsiniz, dedi, istifa ettiğimi söyleyin onlara.
— İyi anıma, bu öyle kolay bir iş değil, Homer. Siz istifa edemezsiniz.
— Ne demek isliyorsunuz? Nasıl İstifa edemez inişim?
— Demek istiyorum ki... Vaziyetinizi açıkça söylemek daha doğru olacak galiba. Siz âdeta mevkuf gibi bir şeysiniz. Hür vatandaşlık haklarınızı kaybettiniz. Siz üranlum gibi bir millî servetten başka bir şey değilsiniz.
Homer’in kızmasını bekliyordum, ama tamamiyle sakin kaklı. Yüzü iki mânalı bir tebessümle aydınlandı.
— Pişman olacaklar, dedi.
Kadehini içti ve derhal yeniden doldurdu. Horncr Adam garip bir değişikliğe uğruyordu. Tavır ve hareketleri başkalaşıyordu. Sıkılganlığı kaybolmuştu, karşımda, tepesindeki perçem bir alev gibi dikleşmiş, Clıcı y Hlll barlarında sırf çıngar çıkarmak sevdasile başka müşterilere takılmaya âmâde o kaçık İrlandalIları andırıyordu.
Doğu müdafaası, İç Bölge Komutanı General Kipp, Albay Phelps-Smythe'le birlikte geldiği zammı. Homer biraz çakırkeyifti.
General sordu:
— Ne haldeyiz?
— Sarhoşuz, dedi Homer.
Phelpss-Smythe şaşırdı:
— Nasıl? Ne? Ne diyorsunuz, Adam?
Kurultayına doğru
Halit Fahri Ozansoy
/9 rkimdf Altıncı Türk Dil Kurul* tayı açılacak. Biitan bir irfan ordueu, öğrenciler, öğrclmr nlcr. yazarlar, hap o açılışa bağlanmış, düşünüyor ve bekliyorlardı,
Bekledikleri nef
Türk dilinin eadeleşmeei, güzelleşmeni, durulaşmadı ve lüzumsuz yabancı unsurlarından, halk diline malol-mamış kelimelerinden tf mizh ne temiz* lene kendi gür kaynaklarından emdiği özle canlanıp kanlanması için. Birinci Kurultaydan bugüne kadar atılan adımların ölçülmesini.,.
Bunun içhı, bu defakl Kurultay, öyle görülüyor ki, az çok, hesaplaşma gibi bir şey olacaktır,
Ne kazanmışız/ Ne kaybetmişiz/ Bunu hf Miplayaraıhz ve yarınki yolumuzu da bugünkü kârımıza göre tâyin edeceğiz.

Dört yıl evvel, Beşinci Kurultaya gitmeye hazırlandığımız günlerden bir gün, birisi bana, sonnv.ştu.*
— Ne olacak Dil Kurultayında/ Dil değişiyor mu/
Bu suru, milli varlığın temel taşı olan dile karşı bir saygısızlık ve iman-sizlikti. Ona şu cevabı vermiştim:
— Bayır, dil değişmiyor, gelişiyor!
Evet, dil gelişiyor ve gelişmesi lâzımdır. Bu defa, Altıncı Dil Kurultayına da ayni kanaatle yolcu oluyoruz.

Dil gelişmeli! Fakat nasıl/
JSn tabii yoldan ve en ince bir araştırma. bir soruşturma ile... ve, bilhassa, Türk Dil Kurumu'nun şimdiye kadar teklif edip de tutturduğu ve yine tt klif edip de tutturamadığı kelimeler üzerinde düşünerek,.,

Bu işde şimdiye kadar yalnız bil(7in-kr çalıştı. Artık sanatkârın da bu Kurum'da kelime denen cevheri eline almasını, onu ortaya atılmadan evvel evirip çevirmesini istiyoruz. Dil işlerinde icat, yalnız, bilgi ile olmaz. Böyle sanıldığı içindir ki, bugün, bu Altıncı Kurultayda, ilk Kurultaydan-beri Türk Dil Kurumu araştırmaları ile ortaya atılan bir takım kelimeleri — tutan kelimelere bile zarar verdikleri için — geldikleri yere iade etmek ve bunların yerine daha mantıklı ve zevkli bir araştırma sonunda, her bakımdan güzel ve gerçek değerde kelimeler
bulmak zorundayız.

yere kaybedilen zamana acın-beraber, diyelim ki, şimdiye olan olmuştur ve zararın nere-dönülse kârdır.
Boş makta kadar sinden
Öztürkçcyi ^ivedilikle., değil, ^accle ilc„ arayalım. Çünkü ^acele., artık arabın değil, bizim kelimemizdir. Yüzyıllarca kullanış, bue, bitim dilimce bu hakkı vermiştir.
*
Geçen Kurultayda Bay Besim Ata-lay, coşkun hutbelerinden birinde bağırıyordu:
— ... Hafif kelimesi f'yeynit, keli-
mesini hastalandırmış. Hasta kelimesi de sayrıyı hasta kılmıştır. Sayrıyı, ycynİyi kurtaralım. ötekileri atalım,,,
Hayır. Besin Atalay üstadımız! Biz, dilde Tdrkçülüöü böyle düşünmüyoruz. Mücadele etmek istrdiöihds fikir de budur. Kuvvetle yaşayan kelimeleri atarak, bunları, zorla ve öztürkçc oldukları iddiasıylc, birtakım acayip ve ölü kelimelerle değiştirmenin aley-hindeyiz. Mahalli şiveler ve ağızlar gibi mahalli kelimeler de hiçbir zaman bir kültür ve edebiyat dili yerine geçemez. İstanbul şivesi esastır. Bunun için deriz ki, asıl hastalık dil işinde bu ifrata varan hamlelerde, bu ' yeğnice,, hareketlerdedir. Temennimiz, bu Kurultayda, bu çıkmazdan kurtulmamızdır.
Çeviren:
Vaşar
Nabl
cyclotr anların
— Millî Araştırma Konseyi de, en büyük da...
Homer’in Phelps-Smythe’e söylediklerini hacet yoktur, sanırım, çünkü her zaman işitilen şeylerdendir. Fakat böyle sözleri Adam’ın ağzından işitmek, işte yeni olan buydu, onun için kulak kabarttım.
Phelps-Smythe, hindilerine cesaretini ispat etmek isteyen babahlndller gibi kabarıp soluyordu:
— Adam, dedi, bırakalım bu saçmaları. Şu dakikadan itibaren siz bizim emrlmizdeslniz.
— Hayır! dedi Adam, havır! reddediyorum.
Phelps-Smythe ceplerini karıştırdı. Resmi eb’adda, daktilo ile yazılmış bir kâğıt çıkardı. Esaş vaziyeti aldı ve bir harp İlânı okuyormuş gibi bir sesle okudu;
Mevzu* Homer Adam
1. Sivil vatandaş Homer Adam, bu kararla, Birleşik Devletlerin müdafaası İçin zarurî olan AA A sınıfından stratejik malzeme ilân ediiınişlir.
2. Bu stratejik malezemenln bakımından ve korunmasından Huıp Bakımlığı mesuldür.
3. Homer Adam her hal ve şartta, Genelkurmay Başkanı ve Baş muavini tarafından 1. ve 2. maddelerin tatbiki hususunda verilecek bütün emirlere ve nizamlara uymaya mecburdur.
4. Millî Araştırma konseyi mezkûr Homer Adamdan, Genelkurmay şeflerinin tasvibinden sonra, araştırmalnramda istifade edebilir, ancak bu araştırmalar 2. maddenin tatbikini hiçbir suretle ihlâl etmiyecektlr.
tekrarlamaya
Phelps-Smythe talimatı katladı ve bir cebine yerleştirdi.
— Gördünüz mü? Böyle işte... dedi.
— Neyi gördüm mü? »ledi Homer.
— Neyi olacak, vaziyeti. Talimat katidir, zannederini. General Kipp:
— Doğrusu öyle, dedi. Salâhiyet meselesi üzerinde hiç bir şüphe bırakmıyor* M.A.K., Genelkurmay şeflerinin müsaadesini almadan hiçbir şey yapamaz.
Adam düşünüyordu. Sordu:
— Yani, hiç birşey yapılmıyacağını mı söylemek istiyorsunuz?
Pholps-Smythr
(Devamı var)

d

Münir Nureddin
Selçuk konseri
sanatkâr Nureddin 11.12.
Çok sevilen kıymetli Münir Selçuk’un 949 çarşamba gü-
nü saat 21.15 te Saray Sinemasında verdiği konsor salonu hıncahınç dolduran temiz bir dinleyici kitlesi tarafından vecdile dinlendi.
Konsere program harici olarak peşrevle başlandı. Peşrev çalınmakta İken Münir Nureddin sahneye gelir gelmez bir alkış tufanı ile karşılandı. Ve kendisi mikrofon başına gelerek: "Belki hepinizde program yoktur, mülâhazasıyla, size programı okuyorum,, dedi. Sazı mı, programımı dinlemek lâzım geleceğini şaşırdık.
Sonra mümtaz mugannimiz Suzinaktan Zekâl Dedenin “Vakf-ı rah-> aşkın etmişken bütün can-ü teni., vo Dellftl Zadenin “Dedim ey gönül sultanı,, , Hacı Arif Beyin “Sultanısın ey ruh-i revan kişveri ânın,, şarkılarını kendine hâs olan bir üslûpla ve hakikaten sanatkârane bir edâ ile okudu. Bu üç şarkıyı müteakip izzettin ökte Suzinak ile başlayan ve Mahurda kalan güzel bir taksim yaptı. Sonra Mahurdan İbrahim Ağanın “Sabah olsun ben şu yerden gideyim,, türküsü ile, Tanburi Refik Forsanın yine Mahurdan “Ver flâki, tazelendir derdim bu gece,, şarkısını orada gazeliyle okudu.
Şarkı ve okuyuş güzeldi; sazlar da kendisine tam bir refakat yapıyorlardı. Yalnız göğsüne hoparlör tertibatı iliş-tlrilen tanburun sesi, piano yerlerde diğer sazların üstüne çıkıyor ve kulağa hoş gelmiyordu. Buna mukabil de viyolonselin bütün konser müddetince bir iki defa güzel sesini İşitebildik, daha ziyade piçikatolarda... Halbuki onun sevilen sesini bol bol duymak isterdik. Nefsinden emin olması lâzım olan sanatkâr Vecdi Seyhun biraz daha cesaretli davranırsa isabetli olur, sanırım.
Rakipsiz ses sanatkârı Münir Nu-reddinin en kıymetli tarafı sesinden ziyade musikiye hâkimiyeti; eserlere, bestekârları kadar ruh vermesi, musiki cümlelerini pek güzel ayırmasıdır. Bizim diğer okuyuculardan duyamadığımız fraze ve ifade mefhumları işte bu sanatkârda var. Zaten müzikallto bu değil midir? Münir Nureddin kadar ve belki ondan daha güzel sesler bulunabilir. Fakat maalesef onun gibi sesine hâkim, musiki zevkine sahip o-kuyucu henüz yok. Başkaları bir eseri güzel okurlarsa diğerini aksatıyorlar. Münir Nureddin hakikaten üstat ama, kendi konserinin, kendi bastırdığı programının başında kendtsı için “Üstat., diye yazdırması hır sehiv’ olsa gerek.
Kararlarda durağın bir sekizli tizinde kalmak modası da fena bir itiyat. Bitişte bir sükûn ve istirahat duyg pest seslerde duyulabilir Hele M(: şarkıyı bitirirken bir ölçü içinde
tı e e I çıktı, orası fazla tiz geldiği için a
indi ve tekrar tize çıkarak, karar v« irdi, Umarım ki bunu kendisi de ,ı ş görmez. Erkek okuyucularda kaim erkek sesi, herkes tarafından daha çok sevilir kanaatindeyim
Sazlara gelince, kemanların sahnede yaptıkları düzenden, bu sazı (sol, re, la, re) seslerine düzenledikleri an-laşdıyordu. Fakat bu bizim musiki için bir kusurdur. Keman her yerde t sol, re, la, mi) diye düzenlenir. Memleketin en tamnmış ıcrakârlarının bu esasa riayet etmesi metot bakınımusn zaruri olsa gerek. Acaba başkalarına keman dersi vermeleri İcap etse aynı düzenle mi öğretecekler? O vakit bu hareket musikimizde ilerilik değil, genlik olur. Sonra da gayet basit bir himmetle temini kabil olan yay beraberliği yoktu. Yanyana iki kemanın yaylarından birinin inip birinin çıkması çok fena tesir ediyor. Zaten kendileri de şüphesiz takdir ederler ki yayın İnişinde çıkarttığı sesle çıkışında çıkarttığı sesin tembrleri arasında çok lark vardır. Yayların birletmemesi yalnız gözleri rahatsız etmekle kalmıyor, yayın çekilişi ve itilişi arasındaki tarkı duyan kulaklara da iyi gelmiyor. Konser lnıtidadınea tesadüf de yardım edip yaylan hiç birleştirmiyordu.
Saz eserlerinde notaya sadakatsiz çalışın, umumi güzelliğe mâni olduğunu söylemek bir vazifedir. Sazendelerden birinin (mi, fa» mi, re) yaparken diğerinin (mİ, fa. sol, fa. mi, re) yapması bir süs değil, bir aksaklık oluyordu. Toplu çalışta, notaya sadakatle beraberliği temin etmek güzelliklerin en üstünde gelir. Saz eserleri arasında Sadi Işılay güzel bir taksim yaptı. Fakat sonra çalınan Kasap havası esnasında kendimizi Münir Nureddinln konserinde değil, bir gazinoda zannettik.
imzalı mektuplarla bildirilen istek üzerine Münir Nureddin program harici “Söyle sevgili,, gilfteli kendi şarkısını okudu. Şunu itiraf ederim ki emsalsiz bir sanat kudretiyle okuduğu Hacı Arif Beyin “Hüsn âlemi,, güftell o güzel şarkıya dinleyicilerin daha az alâka göstermelerine şaşmadım diye-miyeccğinı. En son Yahya Kemalin “Aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın,, nefis gazelini M nlr Nureddin âdeta sahnede irticalen besteledi ve tam okuyuş kudretini gösterdi. Demek ki Münir Nureddinln sanatkâr ruhu klâsik tarza daha uygun.
Bu sevilen sanatkârı dinleyiciler hiç bırakırlar mı? Alkışlarla tekrar sahneye getirilen Münir Nııreddln İki türkü daha okumak zorunda kaldı. Hafif türkülerden birini “Ah gece gelme gündüz gel,, mısraını arapça söylemek silintiyle süsledi ve gülümser çehresiyle halkta İkinci konserine de gelmek arzusunu yaratarak, neşe içinde bu geceki konserini sona erdtrdi.
Lûıka KARA HEY

Y R N t İSTANBUL
Suyfû B
18 Aralık 1M9
II I K A Y E
YALNIZLIK
George W. Morse







p
O
Tiyatro Kronikleri
Dram sahnesinde ilk telif piyes:
Fenerbahçe, First Vienna berabere kaldılar
PARA UĞRUNDA
tuhaf değil
tercih ediyo-hususta ben-
Fenerliler, 3 - 0 mağlûp bir vaziyete düşmelerine rağmen, ikisi Viyanalılann ayağiyle olmak üzere 3 gol atarak berabere kaldılar
Sır-islm-tem-eaerl.
Ogün plâja niçin gittiğini kendisi de pek bilmiyordu. Kahvaltısını yaptıktan sonra bir müddet gazetelere göz gezdirmiş, fakat evde daha fazla oturamayıp kendi kullandığı spor otomobiline binerek önce Bur-bank yolunu tutmuş, sonra hemen her gün geçtiği bu yerlerden bir bıkkınlık duyarak geri dönmüştü. Glendnle’c doğru nereye gideceğini bilmez bir halde otomobili sürerken aklına birden bire Santa mek geldi,
Soyunma nlze doğru harareti Sıcak bir pazar günü idi. Gencinden ihtiyarına kadar gittikçe artan büyük bir kalabalık plâja dökülmüştü. Gülerek oynaşan, yerde serilmiş yan çıplak vücut-İariyle güneşlenen, denizde kav-naşan insanlara baktı. Denizin kenarından, ıslak kumların üzerinde yürümesine devam ederek, neşesini paylaşamadığı bu insanların içinden sıyrılmak istiyordu. Mütenasip vücutlu, uzun boylu, saçlan hafif kırlaşmış bir erkekti. Arada bir yerde yatan kadınlar, önlerinden geçerken başlarını kumdan kaldırıp kendisine bakıyorlardı.
Bir müddet ilerleyip gittikten sonra, kumların üzerine yana doğru vatmış san mayolu bir kadın gördü. Zarif bir pozla kolla-nnı geriye uzatmış, uzun siyah saçlan muntazam bir şekilde yere serpilmişti. Kadın, kendisi gibi yalnızdı.
Yavaş bir sesle:
— Merhaba, dedi.
Kadın âni bir hareketle doğruldu. Gözgöze geldiler. Dudak-lannda hafif bir tebessüm belirdi:
— Merhaba!, dedi. O kadar dalmıştım ki. birden yanımda bir ses duyunca ürk tüm.
Ne çok genç, ne de yaşlı, fazla güzel olmamakla beraber hoş bir kadındı.
Ayakta, acemi bir seklide duruyor, söyliyecek bir şeyler an-yordu. Kadın alaylı bir tebessümle kendisine baktı:
— Konuşmak için yaklaştığı-„ kell-
Monica’ya,
plâja git-
Siz de yakışıklı Serbestinizden is-musunuz ?
dc yalnızlığı ter-

odasından yürürken ayaklarını
çıktı, de-kumların yakıyordu.
nız kadınlara “Merhaba? meşinden başka bir şey söylemez misiniz ?
— Vücudunuz pek yanmamış, plAjlara sık gitmiyorsunuz ba!
Kadın tekrar yere uzandı, nı öte tarafa çevirdi.
— Yanınızda oturabillr yim?
— Nasıl isterseniz! Birazdan uyuyacağım herhalde!
gall-
başı-
ml-
İhtiyaçlarımız
Sesinden sıkıldığını belli ediyordu.
Kadının yanına oturdu:
— Çok yalnız kalmışa benziyorsunuz! dedi. Halbuki bu gün herkes kendine bir eş kulmuş, eğleniyor. Sizin gibi güzel bir kadının yalnız olması mi?
— Belki yalnızlığı rumî. Hem siz de bu
den pek farklı değilsiniz!
Kadın tekrar kendisine doğru dönınüşt U
Tebessüm etti, kadının dolgun kalçalarına, sarı mayosunun bittiği yerden uzanan muntazam ve gergin bacaklarına bakıyordu. Gözlerini kadının yüzüne çevirdi kendisine dikkatle bakarak:
— Karım, üç ay evvel beni terke tti. dedi.
Yüzünde hiçbir İfade belirmedi, erkeğe alâkasız bir nazarla bakıyordu.
— Komplimanınıza ben de mukabele edeyim: bir erkeksiniz! tlfade etmiyor
— Belki ben clh ediyorum.
— O halde niye beni görünce yanıma geldiniz?
— Cazibenize dayanamadım, ihtimal onun için olacak... Size bir itirafta bulunayım. İnsan evli iken, bekâr arkadaşlarına gıpta ediyor, onların hürriyeti cazip geliyor. Fakat bekârlığın pek arzu edilecek oır şey olmadığını şu son Üç ay...
Kadın birden sözünü kesti:
— Ne soyliyeceğinizi biliyorum. Bekârlıktaki eğlenceler hop kısa ve geçici oluyor. İnsan ba-zan gündüzlerin ve gecelerin nasıl geçeceğini bilmiyor. Odasına kapandığı zaman etrafını saran duvarların boşluğu, yalnızlığın acısını büsbütün arttırıyor.
Hayretle kadına bakıyordu. Yavaşça yanına sokuldu:
— Siz de yalnızlığın acısını hissetmiş gibi konuşuyorsunuz!
Kadın gözleri kapalj, ancak işitilir bir sesle:
— Evet. dedi.
Erkek yerinden doğruldu, kadına elini uzatarak:
— Gelin, biraz yüzelim, eğlenelim, yalnızlığımızı unutalım dedi.
Akşama kadar eğlenceli ve güzel bir gün geçirdiler, öğle yemeklerini gazinoda beraber yedikleri vakit, gülüyorlar, şakalaşıyorlardı. Etraftan kendilerini gören, ne güzel, mesut bir derdi.
Karanlık basmak üzere, kek«
— Sizi evinize götürebilir
yim, diye sordu. Kadın mesut bir bakışla:
— Olur, dedi.
Sunset bulvarı üzerinde apartmanların biri önünde durdular. Erkek kadına doğru döndü:
— Margo, artık oyun oynamayı bırakalım. Bu üç aylık ayrılık ikimize de yetmiştir. Gel, evimize girelim, dedi.
Margo. otomobilden çıktı, kendisini takip eden kocasına dönerek cevap verdi:
— Kapının anahtarı yanında mı?
çift
er-
mi-
Sablh ÜSTEL
Çalışan kadınların derdi
Modern dünyamızda ihtiyaç ve zaruretler o kadar artmıştır ki, aile yuvasını ayakta tutmak ve müşterek kurulan ahengi devam ettirmek vazifesi erkek kadar kadının da omuzlarına yüklenmektedir. Bu vaziyet bilhassa bütçesi dar, geçim şartları güç olan ailelerde göze çarpıyor. Eski ananeye göre, çok nüfuslu ailelerde dahi, aile reisi olan erkek yani baba çalışan yegâne insandı, Şimdi bir çok defalar anne de bu çalışmaya iştirak etmek mecburiyetini duyuyor ve en büyük güçlükle küçük çocuğu olan anneler karşılaşıyor.
Sabah erken içine giden anneler so-
Hicri
8AFER
27
1369
19 4 9 ARALIK
18
Pazar
Rumi
K. evvel
5
1365
Vakit Vasati Ezani
Güneş 7.19 2.37
Ö&le 12.11 7 29
İkindi 14.30 9.48
Akşam 16.42 12.00
Yatsı 18.21 1.39
İmsâk 4.84 12.52
Müzeler
Topkupı >arayı: Paztırteei-Çar-şnmba - Cumartesi, aıuıt 13,30-17 Tclf (21090).
Aynno/ya: Pazartesi - Sıılı-Çnr-şamba • Perşembe - Cuma, eaat 10 - 16; Cumartesi, Pazar. «*ıuıt 13 - 10. Telf. (21750>.
Arkeoloji: Çarşamba. Cuma.
Pazjır günleri 13 tı n J6 yıı kadar.
Enki Şark Eecrlerl Şııbeel: Çarşamba. Cuma, Pazar, 10 dan 12 ye kadar. Tclf. (216M2).
Türk vc İtdûm Enerleri; Sah Perşembe - Pazar, aaat 13.30 16.30. Tclf. (21)^8).
Dohııoloıiıçe Deniz Müzeni: Ctı-marteııl uaitt 13-17. Pazar 0-18 Tclf. (81281ı.
Sıhhi imdat
İstanbul Beyoğlu 44998
Anadolu yakası 60536
An İcara 91
İzmir 2251
İzmir 2222 Karşıyaka 5055
Beyoğlu 140-1 i Kadıköy 60H72
İstanbul 24222 Üsküdar 600W
Ankara Ou. İMiır 2222 KYaka. 005û

cuklannı bütün bir gün bırakabilecekleri münasip bir yer bulamıyorlar. Maamafih şehrimizde bu ihtiyacı karşılayacak bir kaç yuva mevcuttur ve iyi neticeler elde etmektedir, fakat İstanbul gibi nüfusu artmış, medeni âleme ayak uydurmak sorunda olan bir şehirde adedi pek az olan bu yuvalar ihtiyacı karşılıyamıyor ve bu dert ba-zan çalışan kadınlan anne olmaktan dahi mahrum bırakıyor. Şehrin muhtelif semtlerinde, çalışan annelerin yavrulanna bütün bir gün bakabilecek kreşlerin açılmasını gönül çok arzu ederdi.
Leylâ KARA
fiyatrolar
ŞEHİR TİYATROLARI:
Dram kısmı: (42157) Para uj-rundo.
Komedi kısmı: (40409) Nemo Bankası.
MLAMMER KARACA OPERETİ:
Sizin Sokak. Sant 20.30 du (43134) SES OPERETİ: 15 ve 21 de Dell
Gönül,,. Yunan TIvaItomu: 11 dc matine. Para almak için ayın birinde geçin!, 18.15 de 2 kere eder.
ANKARA (10370-40) Knock. Saat 20
2 = 5
BU t ük de.
KııçUk
İZMİR: İzmir Şehir
Tel: 2364. Boş Beşik perde, 5 tablo).
(11109) Yalancı.
Tiyatrosu
3
Sinemalar
T
(Ply

İstiklâl Fedaileri.
Çam Sakızı Pollı»
Yalnız Gidenler Büyük Vale (2n-
BEY OGLI CİHET)
Al.KAZAR (12562) 1 - Felâket
İncini. 2 — Ormanlar H. kimi
AR (44394) Yalnız Gidenle» ATLAS (10835) Büyük GVnalıknr-
I ( r
ELIIAMRA 113595) Hazin Aşk
İNCİ (84595) ll‘EK (11289)
H o. f iyeni.
LALE (13595)
MELEK (40868)
c| Hafta)
KARAY (41656) si M ER (42851) 6IJATFARK (83143) 1 - Asya
Atehler içinde. 2 — Lorei-Hardl flllnh nrioıdrışı. 3 — Tahıl) Şarkısı.
ŞARK (40380) Kalbime Doğmuştu !
ŞIK (13726) 1 — Kaçak. 2 — Keşif alayı.
TAKSİM (43101) Affet Bent.
LAN 180740) Kornarılnr / — Uy-günsüz Kadın
1‘ESİ (84137) 1 — Krvzll .a GttCe I»ti 2 F (• ita
YILDIZ (42847) Samua Kruh (2 nU Hafta dJ
Ölümden !• ırur. Kanlı Büro (83143) 1

Viyana İlki İkincisi First Vienna takımı şehrimizdeki ilk maçını dün İnönü Stadında Fenerbahçe ile yaptı.
Takımlar sahaya çıktıkları zaman şöyle dizilmişlerdi:
Hekenı: Kâmil Duıansoy.
Fenerbahçe:
Erdal. Hilmi, Ali. Hefct, Kâmil, Nusrct, Erol Mehmet Ali, Müjdat, Lefter, Malıt, sonradan Alinin yerine Murat, Selâhaddin’in yerine Fikret girmişlerdir.
Fırs Wlcnna:
Angelmara, Ribıtzkaye, Novotni, Şaffer. Sabetiç Loidolp, Valner, Mn-han, Detçer, Kolner, Proft.
İlk andan İtibaren hücuma geçen Viyunalılar Fener kalesini sıkıştırmaya, baılamışlar ve bu hücumlarının neticesi olarak 12 inci dakikada Fener müdafiinin hatası yüzünden İlk golü atmışlardır.
Bu golden sonra Fenerliler biraz oanlanır gibi olmuşlar ve bundan sonra oyun şu şekilde cereyan etmiştir:
Hâkimiyet yine Viyana Ularda. Kâmil topu Fener kalesinden uzaklaştırıyor. Lefterin sürdüğü topa Murad yetişemiyor. AvusturyalIlar topu taca atıyorlar.
Viyanalılann santraforlanna geçen top sıkı bir şütle Fener kalesini buluyor. Fakat Erdal kurtarıyor.
Arkadan ikinci bir Viyana akkanını Erdal elinden kaçırıyor, fakat tekrar tutuyor. Bugün Fener kalecisi hiç de İyi bir gününde değil.
O\mn mütevazln cereyan ediyor, fakat ne Fener ne de Viyanalılar birinci sınıf bir takım gibi oynayamıyor-lar.
24 üncü dakikada Murad oyuna giriyor. Fenerin neticesiz bir iki akırun-dan sonra Viyana sol açığının nefis bir şütü Erdalın solundan Fener ağlarına takılıyor. Vaziyet: 3 • 0.
Bu golde Erdalın hatası var.
Fener akınları boşa gidiyor.. Müjda-dm pasına Mehmet Alinin çektiği şü-Lü Viyana kalecisi güçlükle kurlardı. Salâhaddinin yerine Refet geriyor.
Viyana sol içinin bir şütünü kurtarıyor. Fakat santraforları siyle topu üçüncü defa olarak kalesine sokuyor vaziyet 3-0.
direk kafa-Fener
Fencrbahço - First Vienna maçında Hallt AvusturyalI kaloclye şarj yaparken
|uLM


v $ ıı?' 4 Ly



ŞEHİR Tiyatrosu, Nahit n örik’ln “Para Uğrunda., 11 dört perdelik piyesini sile başladı. Mevsimin ilk telif
Umumi Harpten evvelki -İlk Umumi Harpten- realist Fransız piyeslerinin damgasını taşımaktadır. Lisan, sahneye konuş, dekor ve temsil üslûbunda da ayni hava vardır. Müellif, bilhassa ve yine Fransız sahnelerinde şimdiye kadar sayısız defa ele alınmış bir lçtlmat mevzuu karşımıza çıkarıyor: İş dalaverelerinde karısını mevki sahiplerine peşkeş çeken bir koca. Şu farkla ki, bu mevzu bizim hayatımız için nisbeten yenidir. Filhakika, an’anelerimiz bu gibi alış verişlere pek müsait değildi. Garplılaşmayı her ne pahasına maddi refahta arayan ve zenginleşip bir mevki sahibi olunca, kendilerinden başkalarında mahkûm ettikleri her hareketi mübah gören ikbalperestler sınıfı peyda olunca, bizde de böyle ypler türedi. Kendimizi biraz yoklarsak, etrafımızda, uzak veya yakın muhitlerde, karısı sayesinde mevkiler edinmiş veya taahhüt işleri alıp zengin olmuş kocalar, kocalan servete kavuşunca veya mühim bir işin başına geçince jigolo tutmağı bir sosyete mecburiyeti zanneden, paralarına değil de kendilerine Aşık sandıklan delikanlılarla, hattâ şoförleriyle kaçan geçkin tazeler mevcut olduğunu esefle, İstikrahla görürüz.
Nahit Sırn örik bu müşahedeyi sahneye bu derece sarahatle nakleden ilk müelliftir. O, buna, şöyle dramı da İlâve etmiştir:
Koca, karısını sevmektedir, zaaflarını da biliyor ve karısını
hetten tatmin edip aşkı için muhafaza uğruna yem olarak kulltanmaya razı oluyor. Bir şartla: Onu kucağına a-
bir iç
Onun bu ci-


AvusturyalIlar üç gol atmış olma-1 yumrukla kornere atıyor rina rağmen bu ana kadar hiç de Hakemin devrenin bi
larına rağmen bu ana kadar hiç de iyi oynayamamalardır.. Şimdi artık uzaktan Fener kalesini şüt bombardımanına tutmaya başladılar. Devrenin bitmesine 8 dakika kala SalAhad-dinin bir pasını ortalayan Erolun topuna ayak koyan Viyana sol pu kendi kalelerine soktu, 3 - 1.
Devrenin sonlarına doğru sağ açığının müthiş bir şütünü Erdal
beki to-vaziyet
Viyana

Beşiktaş, Gençlerbirliği ile berabere*kaldı
Dün Ankara 19 mayıs Stadında yapılan şilt maçında, heyecanlı bir çekişmeden sonra Beşiktaş ile Gençler-birliğı 3-3 berabere kaldılar. Beşlkta-şın gollerinin ikisini Fahrettin, birini
de Şükrü, Gençlerbirllglnin ise, Macit, Ali, Salih attılar.
Beşiktaş bugün Demirsporla karşılaşacak.

Nevyorkta Madison 3quarda yapılan bir ağır sikici Bocnosaires'li An-tonio Rocca ile Geno (Mıstar Amerikalnın güreşlerini gösteren bu resimde Antonio Rocca büyük bir zarafetle ayaklarını hatminin yüzüne yapıştırmış ve Mister Amerikayı 24 dakika 17 saniyodo tuşla mağlûp otmiştir.
Öğrenmek ihtiyacında
I — Za-Cüceler
Korna-
Cn.1L: Monte Krlsto ve İntikamı (2 devre),
ÇİÇEK S. (ArnavutkOy) i — Canavar Adam. 2 — Zornnun Kara Kamçısı.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (28688) I - Alevden Gîniıllor, 2 — Kaptan Kid.
ÇEMBERLİTAS (22513) ferler Aralıını 2 — 7
Pamuk Prenses.
FERAH: Sefaletin «onu. nin kızı.
IIALK (21004» ı - Kanun Harici, 2 — Kalbim Senin.
İST ANIM L (22367» I - Altın Küpeler 2 — Mayuriinı: Ezrurı.
AZAK (285tf) 1 - Korkunç VA-dl. 2 - Çalınan Hayat
Tl KAN 22127ı I - Korkunç VA-(11 2 — Çalman Hııyat
MARMARA (23860) I - Sovimil Rüya 2 - iki Yavru.
MİLLİ (22962) 1 - Alevöon Gö-
nüller 2 Kaptan Kid
KISMET (21OOİI I - Soyvun. 2-Kırrnızı Fener
YENİ (BnkııkOy Ib-I2h t — Alevden GunUllor 2 — Kııptun Kid
KADIKÖY CİHETİ:
H ALE (60112) I - Zehirli Kadın, 2 — C/iHUHİar Çarpışıyor.
OPERA (rto«21) 1 — Sönmeyen Aşk 2
sc
— İhtiras FırtmoHi REY YA 160682) Porlloı Dün-yaeı Şaru,hnv Ekspresi, VELDEC.İIIMENI (83143» Zehra 2 Dohşnl KillhÜ. Blhİrbnz Kadın
İ SKİ j> \|( ( lııE) |.
IIALJS (6(X)62) i - Tehlikeli din. 2 — Kara Kor/un
SI NAR. h’ımh tftlrn ı'l*nrkçvL Aşksız Yıllar
Ankara
ANKARA (23432) Baba Katili. BthfK (15031) ölmeyen A k PARK İli 13M Cjıimalar Çarpışı-vrır
sC.MER (10)72) I Yeiill i:jıkhır. Ara-ıındrt 2 — RııaLİ Cümun Peşinde
>ı s (10171) CnmiVKi UVduımu. VLl'S (22204) Cactlurin HAklml.
1 -
8 -
Ka-
YENİ (11040) Zafer Abideni.
GAR GAZİNOSU: Viyanı» Terno Revıiaü
İzmir
EI.HA.M1tA Fedakar nnn.
TAYYARE 1 - iki Acıkgii, Tah-Hlldar. 2 — Zehir Kaçakçıları.
YENİ SİNEMA Fedakâr
1 — Salâhnddlni
(Haçlı seferleri). 2 -Aşk İçinde.
TAN 1 - Scılfıhaddini (Haçlı neferleri). 2 -Aşk İçinde.
KARŞIYAKA CİHETİ:
Sİ M ER Üç MjivI Melek.
MELEK 1 — Cezayir Dansözü.
2 — Kanunsuz. Irk
lA le
Anıt.
Ey yu bl Dolma
Eyyubl Daima
Radyo
••YENİ İS TANIM I.’ıııı bıığün İçin tavsiye ettiği progrnmlıir: Dahilde: Saat 12.00 Ankara Radyosu: ’ Hep beraber eöy-llyp|im“ (Yurttan acalcr koronu), — 10.25 Anlctıra. Radyonu; Saz ve Söz programı. Sunan Ruşen Kam. — 19.20 İstanbul; Perihan Altında# Sözerl konser»
Ihırlçte: 16 15 BBC ;Jean
Poügnot ve 1 • ' bet n Or-
kestrıifti, Mondeleolın un Mi Minör Koman KonÇDftüaU.

Alut ıırkj»:
Snnt ıu.25 Ankara: Saş ve söz programı - Sunan Ruşen Knm. — I2jm) Ankftra: "Hep beraber 8Övllye1lm‘*. .Yurttan Seslet korosu). — 12.30 Ankara:
Tele (pl.)
A'Un
tan bul: Saz ve türküler, Mukadder — lınvıuıt faslı
lıınbu): Pcrllıan Altımla. Sözen'den flarkılar ve türküler. —
Telden
12.50 Ankara O-Imvaları (pk) - 18,15 1k-(flcrle.ri, şarkılar okııyıı rı M un İla
IH.oo Ankara Ni-(ı>l.) — 19.20 U-
tacağı şahsiyetleri seçerken çirkin, kaba, iğrenç kimseler olmalarına dikkat ediyor. Bu bir nevi kıskançlık, bir nevi de tesellidir. Nitekim, karısı, ömründe ilk defa beşeri bir his duyunca, yani bir gence Aşık olunca, mâni oh mak için elinden geleni yapacaktır. Lâkin kalbi artık nasırlaşmıştır, para uğruna, karısının katili de olacaktır.
Bu yoldan zengin olmak isteyen İş adamının aşkı böyledir. Hoş, bunda o, mazurdur. İnsan denilen mahlûkun gönlünde, şarkıda olduğu gibi, iki sevda olamaz. Para ile erkek veya kadın satın alınabilir. Aşk fayır.
Nahit Sırrı Örlk, piyesi ile bunları telkin etmek istedi. Muvaffak oldu mu? Buna müsbet cevap verebilecek değiliz. Bu ruh hâletleri, sahnede hareket ile ifade edilecek yerde, seyircinin alâkasını kesen beyhude tekerrürlerle ve izahat verir bir şekilde gösterildi. Bundan başka, müellifin niyetlerini keşfederek onları yeniden ysrtacak imkânlara sahip bir temsil kadrosu da yoktu. Bu yüzden, piyes ve temsil, sahne ile salonu birleştirecek kıvılcımı çaktıramadı.

Şehir Tiyatrousu, yeni rejimi ve bu münasebetle geçirdiği sarsıntı neticesinde bazı unsurlarını ve bu arada kadın artistlerden Cahide Sonku, Nevin Akkaya ve Nevin Seval’i kayl>et-mlş bulunmaktadır. Bunun neticesi, dram sahnesinde ilk defa olarak Perihan Yanal'ı gördük. Komedi kısmında birçok muvaffakiyetlerine şahit olduğumuz sanatkâr, ilk büyük rolünde heyecanına rağmen, dram sahnesini de yadırgamadı ve bir geçkin kadının “güzel bir harabe,, de olsa, nihayet harabe halini yaşatmaktan çekinmedi. — fa.
DÜNYADA MERAKLI BİLGİLER
• e
___________ devrenin bittiğini ilân eden düdüğü üzerine oyuncular topu bırakıyor. Fakat daha 6 dakika var.
Takımlar sahaya döndükleri zaman, devrenin inkıtaa uğramasından dolayı birinci devrenin eksik 6 dakikası oynandı. Vaziyet (3-1) Fener aleyhine.
42 nci dakikada Avusturya kalecisi Erol ile çarpıştı ve sakatlanarak bir kaç dakika İçin yerini yedek kaleciye terkettl.
45 inci dakika’ Murat frikik çekiyor, Avusturya kalecisi yumrukla kurtardı, beklerinin ayağına geldi, bek kendi kalesine Fenerin ikinci attı. Birinci devre bu suretle bitti.
Hiç dinlenme yapılmadan değiştirildi ve maça hemen devam e-dildi. Her iki taraf favullu oynamağa başladı.
*17 nel dakikada M. Ali bomboş kaleye attığı top avut oldu. Fener hâlâ Avusturya kalesi önünde hâkim bir vaziyette oynuyor. Erol sağdan korner çekiyor. Kaleci kurtarıyor.
51 İnci dakika: Lefter arkadan aldığı bir pası 18 in içine sürüyor, Halide veriyor, Halldden M. Aliye, M. A-11 Leftere, Lefter gollük bir şütü çekiyor, direk kenarına çarpıyor.
56 inci dakika. Erol Lefterden aldığı bir pası, kaleciyi atlatarak kalenin İçine sokuyor. Netice (3-3).
Fenerbahçe eski günlerini ve eski stilini hatırlatacak bir oyun çıkarıyor.
İkinci devrede 15 dakika fevkalâde bir oyun tutturan Fener, 3-3 berabere olarak maçı bitiriyor.
First Wlenne bııgün Galatasaray ile karşılaşıyor
Avusturya takımı bugün ikinci maçını Galatasaray İle İnönü Stadında yapacaktır. GalatasaraylIların bu maça yeni bir kadro ile çıkacakları tahmin edilememekle beraber birçok o-yuncuları muhtelif yerlerde deneyecekleri zannedilmektedir
golünü
(3-2)
kaleler
JAPONYA DA ÖLÜM AZALIYOR
General Mac Arthur, Japonyada hastalığa karşı giriştiği mücadelede iyi başarılar elde etmiştir. Bunun neticesi olarak Japonyada ölüm miktarı şimdi her zamankinden daha aşağıya düşmüştür.
Bu hususta General Mac Arthur. genel karargâhınca verilen bir rapora göre Japonyada senelik ölüm miktarı halihazırda binde 12 derecesine düşmüştür. Bu rakam, batılı memleketlerdeki ölüm nispetiyle mukayese edildiği takdirde netice Japonyanın lehin-dedlr.
1945 yılında senelik ölüm miktarı binde 29,2 nispetinde İdi. 1938-1945 seneleri arasında ise bu nispet binde 18,5 derecesinde idi.
Maamafih işgal makamlarına bağlı sağlık şubesince hazırlanan raporda - asıl meselenin şimdiden sonra halledilmesi gerektiğine • İşaret edilerek şöyle denilmektedir:
Japonların modern ilim sahasında öğrenecekleri çok şey vardır. Ancak bu malûmata sahip olduktan sonradır ki. Japonlar sağlık programını kendileri tatbik edebilirler.
Raporda, tifüs, tifo ve çiçek hastalıklarına karşı girişilen mücadeleden de kısaca bahsedilmekte ve verem cinsinden Japonyada çok sık rastlanan bazı hastalıklara karşı alınan tedbirler tebarüz ettirilmektedir.
Rapor, bir hastalığı kökünden yok etmenin çok fcüç olduğu, ekseriya hastalığın ancak kontrol edilebileceği belirtilerek sona ermektedir.
SON BULUNAN VİTAMİN
Ohlo’lu âlimler müştereken hazırladıkları bir raporda, en son bulunan vitaminlerden biri olan vitamin B. 12 nin, çocukların geç inkişaf etme ve fiziki kifayetsizlik hallerinde çok iyi neticeler verdiğini belirtmektedirler. Bu raporda Cleveland hastahanelerin-de yapılan tecrübeler zikredilmekte, vitamin B. 12 nin tatbik şekli izah edilmektedir.
olduğunuz herşey
20.00 İstanbul: Türk musikisinden koro eserleri (pl.) — 20.45 İstanbul: Müzeyyen Senar’dan şark) ve türküler (pl.).
Dans nı(ixl£l:
9.00 BBC: (pl.) — 13.15 Ankara (pl.) — 13.20 İstanbul (pl.) — 13.45 Ankara ıpl ) — 18.30 İstanbul ıpl > — 10.20 Ankara (pl.)
— 20.15 İstanbul (pl.) — 22.15 BBC Jack Byfıold Orkestrası»
— 22.15 Ankara (>>!.) — 23.15 Benoke Orkos-
İstanbul: Tox
traaı (pl.)
llufif müzik:
8.15 Ankara:
ğl ipl.ı — 11.30
orkoNtrnsı. -müziği. — müziği (pl.) Varyete müziği, Stanley Black piyano resitali, —
10.15 Intanbul. Arn müziği tpl.) — 23.30 İstanbul. Çeşitli gece müziği (pl.)
HiimimI proıcrııınlor:
9.15 BBC. Dinleyici İstekleri (pl.ı — 9 15 Ankara, Dinleyici İstekleri (pl.) — 11.00 BBC. dinleyici lateklerl (pl.) — 11 05 Ankara, Pazar akrçl. — 13 15 BBC, Opera keçeleri (pl.) — 13.30 Ankara, Öğle gazetesi. — 14.15 is-
.. tıınbul, (öılntii^aray - First 1 I-
.. oıınıı
İH 15 talik 48.40
Günaydın müzi-Ankara, Salon 12.16 BBC. Org 13.15 İstanbul, Ara — 18.(Mi İNtnnhul, 18.15 BBC,
J ııtbol mıtcının payını. — BBC Türkçe neşriyatı, hnf-spbr mektubu (31 32 ve metre). — 20.15 Ankara, misafir müzikle Varyete
Senfonik
830 BBC.
16.15 BBC
Minör Koman konçertosu: gar’ın
Kodaly, Çalanlar: Nuri hem İstanhul, deresinde
nmkt ııhu
20.15
Mimli — 21.15 Ankara, jezl (pl,) — 88,00 progrn mı.
konserler ı
Minyatür müziği. — M ^mlelaohn un MI
El-Froııssnrt; danaları.
Oııvertürü;
Galnntanın
Joan Pougct ve BBC Orkestrası. — 22.00 Arthuro Tohcanmi I-BBC Svnioni Ork(>(-
traaı: Beethoven’in 6 inci Senfoni*! “Pastorale**.
Haberler:
Ankara ve İstanbul Radyoları: 8.30; 13.00; 19.00; 22 45. — 20.15 Ankara. Pazar gazetesi.
BBC
yatı.
7 15;
31 32
Radyosunun Türkçe neşrl-
18.30; 23.(X); (bu haberler ve 18.19 metro dalga uzunluğundan dinlenebilir)
Spor haberleri: 18.45 BBC Türkçe neşriyatı, Haftalık Spor mektubu. — 21.00 İstanbul, Haftanın spor hareketleri. Eşref Şefik. — 22.00 Ankara Radyosu» Spor saati.
Gelecek ve gidecek uçak, ekspres ve vapurlar
GELECEK OLAN I ÇARLAR
12 30
14.15
12 M
16.20
K.L M, (Holânda) Tahran ve A t inada d.
A.F, (Fransız) Paris, Roma ve Atlımdan.
D.H.Y. ıTürk) lzmlrden. p H.Y. (Tlırk) Adana, An-karadan.
GİDECEK OLAN I Ç AKLAR
13.30 K.L M. (Holânda) Roma, Amaterdarn.
D H.Y. (ürk) Ankara, A-drırıa.
13.60 D.H.Y. (Türkı İzmir.
GELE( I.K OL AN \ A İH RLAR
16.30 Etrllek, lzmlrden.
21- Sııs, Mudaııyadnn.
GİDECEK OLAN VAPİ RLAR
5 —
9.—
18 —
Corum. Karadeniz©. Sus, Mudanya ya. Mersin, Çanakkaleye.
GEI.EC EK OLAN EKSPRESLER
6.15 Srınplon (Avrupai. AAO Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER 18.10 Ankara.
81.30 Scmplon (Avrupai
Eczahaneler
Eminönü:
SalAhattln. Şchzadebaşı.
Saduliah. Eminönü.
Yorgl, (Unk.) KüçlUcpazar. Arif. Alemdar.
KATHLEEN WtN SÖR’ÜN YENİ ROMANI
“Amber,, romanlyle meşhur olaa Amerikalı kadın muharrir Kathleen Wtn«or, yakında yeni bir roman neş-rdecektlr. Kitabın mevzuu, hayatta muvaffak olmuş bir muharrirenin hikâyesidir. Roman, mevzu İtibariyle muharririn hayatını hatırlattığından» herkes neşrini sabırsızlıkla beklemektedir.
TRUMANTN KIZINA BİR REVÜDB ŞARKI SÖYLEMESİ İÇİN HAFTADA 500 LİRA TEKLİF EDİLDİ
Amerika Cumhurbaşkanının kızı Mrs. Margaret, evvelki hafta millî senfonik orkestrasının refakatiyle VVashington’da şarkı söylemiştir. Lon-dranın meşhur tiyatro müdürlerinden M. Cecil London. radyoda bu sesi dinlerken vurulmuşa dönmüş, bütün İngiltere halkının Margaret Truman’ı dinlemek için tiyatroya koşacağını düşünerek, hemen Mr. Truman’ın kızına koşmuş ve “Sance Tartare,, adlı revüsünde şarkı söylemesi için haftada 500 lira, teklif etmiştir.
Hâlen bekâr olan Margaret Tru-man, kendisiyle evlenmek isteyen bir çok kişi olduğu halde, evlenmeye hiç yanaşmamaktadır. Zira başka bir gayesi vardır: Büyük operalarda şarkı söylemek..
NOEL YAKLAŞIRKEN
Amerika Hükümetinin, orman muhafaza teşkilâtı tarafından bildirildi* gtne göre, Amerikalılar 17,000,000 dolar tutarında alarak bunları noel için lerdir.
Kanadadan da 6,500.000 tllmesi icap etmektedir.
YANGINA, SOĞUĞA
YENİ TIP ELBİSELER
Birleşik Amerikada yangına ve soğuğa dayanacak elbiseler üzerinde araştırmalar yapılmaktadır. Soğuğa dayanacak elbiselerin kömür, su ve havadan ibaret oldukları belirtilmektedir. Yangına dayanacak elbiseler ise cam ipliğinden yapılmaktadır.
bu sene çam ağact süsliyecek*
ağaç getlr-
KAKŞI
Eyüp:
Eyüpsultan ecı.
Bakırköy:
Bakırköy ecz.
Beyoğlu:
Meriç. Klnvol, Tarlabaşı C. 7 ,, Sıhhat, BostanbaşıC. İM.
Tıtksim Kemal Rebul, İst. C. 94.
Galata M. Nail. Fındıklı C. 34. ,. Tuna, Arpaemlni 179.
ŞiSİl Asım, Şişli HalâskArgazl C. 202 ve Nişantaşı Teşvikiye C. 139.
K. Pau Y’eni Turan, Kasımpaşa.
Fatih:
Muharrem, şehzadebaşL Necati. Fener.
Trnflloe. (Y.K.) Samatya. NÜzhet, Şehremini.
Ziya Nuri, Aksaray.
GündnÇdu. Karagümrük.
Br&iktftt:
Vldlıı, Köylçl.
Kadıköy:
Ycldeğlrmenl, Y. D.
t'Sküdnr:
Sadettin, Selimiye Kışla C.
İle) hrllnda:
Halk.
Sarıyer:
Nuri, Sarıyer.
ANKARA
Sağlık (23656) Kurtuluş Sakarva
Soldun »mta:
1 — Deniz mahsulü. 2 — HaJl sever. Şamar. 3 — Yoksul. Yapı. 4 — Hane. Kış. Nida. 5 — Bir kız adı. Eksiksiz. 6 — Bitmek. 7 — Ortada olmayan. 8 — Bir hayvan. Su. Bir renk. 9 — (Tersi) Anlamlar, Sıfat eki. 16
— Hedef. Zarar
Yukardan atıftı:
1 — Kuş ovl. Bir İçki. 2 — Düşmanlık Ün. 3 — (Tersi) Pislik. Vekiller. 4 — Al Aka. Ne kadar.
5 — (Tersi) İrat. 6 — Rhr gıda maddesi. Bir İbadet şekil. 7 — Isıtma aracı Amerikada bir şehir. S — Edat. Bir emir. 9 — Bir içki. İyi. 10 — Yemek. Mahsul.
Dt'NKt' Bl LMACAMN HALLİ Soldan safta:
1 — Bilezik. Ef. 2 — Alenen. AH. 3 — Mn. Tor. 4 — İslak. Sırıt. 5 — Maalesef. 6 — Kapan, Bu. 7 — İs. Mezun. 8 — Zarafet. 0 — Lal» Lâf. 10 — Bıyık, Saki.
Yukardan aslığı:
1 — Bağımsız. 2 — İl. Sa, Sah. 3 — Lrvllk, Ray. 4 — En. Alâkalı. 5 - Zcmkop. 6 — înn. Sa-ınet 7 — Senet. 6 — Atıf, La.
9 — Eter. Bucak. 10 — Firavun, Fİ.
(11622)
(12221»
İZMİR
AİMnncak mınt.
Çankaya
Şifa. Kemeraltı mınt Tilkilik. Basmahane mınt.
Karantina, Yalılar mınt.' Yeni Eczane, Eşratpaşa mınt.

Sayfa 6
İS Arahk 1941
(•
Basıldığı yer:
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER
Bu sayıda yazı İşlerini fiilen İdare eden: SACİD ÖGET
SIYASI İKTİSADI
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Avaryalı Levha Teneke Satışı
Müstesna bir EV
Çakmakçılar Yokuşu Büyük Yeni Han orta kat 33.
m
^ınrMirrr:
T. İŞ BANKASI
BİRAZICIK DAR OLDU
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ilen sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
ULTRAMIN
DIŞ
HAŞAN TUNÇ
• • •> •* ••,(
• •• • t,
• 1. • * • •• e İt /.•
GENERAL» ELECTRIC

> — - edO w
TÜRKİYE İŞ BANKAS

Hizmetlerinizi daha yakından ifa etmek gayesiyle hareket ederek 22/12/949 ÇARŞAMBA gününden itibaren. Seyyar Bürosunu HER GÜN MUNTAZAMAN AYNI SAATLERDE aşağıdaki mahallerde emirlerinize âmade bulunduracaktır.
Saat
Çifte-Fırınlar (Kurtuluş) . . . . : 9.— ilâ
PangHİtı ................ . : 10.45 ilâ
Şişli (Meydan) 12.45 İlâ
Nişantaşı •••••*•«•« : 15.— ilâ
Teşvikiye

10.30
12.30
14.45
16.30
: 16.30 ilâ 18.—
■ ■'


KREMİ
İKİ TAŞ ARASINDA
Diş hastalıklarını önler. Tercihan
her yerden ara-
yınız.
1 Şıı nal 1950
îkramıye çeküişine katılabilmek
31 Aralık
LÜTFI
MÜZEYYEN SENAR ISIL
ILGIT ILGIT AKAN SEHER YELLERİ
KEKLİK DAĞLARDA ÇALILAR
270562
ATEŞDIR
ŞU KARŞIDAN
ABDULLAH YÜCE
GARİP GARİP DOLAŞTIM
NADİR DUYGULUSES
BİR SİGARA İÇ OĞLAN
bahar gelir güller açar
GÖNÜLDE BİR YARA VAR
270563
270566
GÜNERİ
SEVDA A1EŞDIR
GELEN ESMER
için
1949
banka
Öğleye kadar mızda en az 150 LİRA LIK bir tasarruf hesabı açtırmanız lâzımdır
1950 yılının bu birinci çekilişinde büyük ikramiye:
Ankara’da Güven mahallesinde
(iki katta 5 oda, 2 hol, bodrum, balkon ve her türlü konfor)
İngiliz __
AĞ İPLİKLER!
Müstamel Çuval Satışı
Tahtakale depomuzda mevcut, evsafı Ofis kapısındaki levhada yazılı müstamel ceman 1730 çuval Lle 23 Kg. kullanılmış çember pazarlıkla satılacaktır.
İsteklilerin 22.12.1949 perşembe günü saat 15 de Yeni Valde Hanında 5 inci katta tç Ticaret müdürlüğünde hazır bulunmaları rica olunur. (17738)
Telefon No. 24236 TİCARET OFİSİ
Telgraf adresi : TARFO Yeni Valde Han, kat 6




------ GÖZ HEKİMİ ------
Dr. Mu ra d Rahmi Aydın
Beyoğlu - Parmakkayı, İmam
sokağı No. 2, Tel: ğlSSS

— Gelir Vergisi ve Muamele Mükelleflerine -
Tereddütleriniz ve muhasebenizin tanzimi, fiilen veya nezaret suretiie idamesi için:
SELÇUK YENER
Galata Nordştem Han No. 10 — Telefon: 48417
H
A N T I
K A
KIYMETLİ
KİTAP
1 — Yurda ithalleri esnasında ıslanmaktan mütevellit avarya-lanmış bulunan İstanbul depolarımızda mevcut 64.450.400 kilo levha teneke satışa çıkarılmıştır.
Bu tenekeler gıda maddeleri kaplarında kullandmamayı taahhüt edenlere satılacaktır.
İsteklilerin 24.12.949 tarihinde saat 10.30 da Ofisimiz İç Ticaret şubesine müracaat etmeleri 23.12.949 akşamına kadar şubeden alınacak vesika ile tenekeler mahallerinde görülebilir. (17739)
TİCARET OFÎSÎ
Yeni Valde han, kat 5
Telefon No. 24236
Telgraf adresi: TARFO



Klimsch
Hor ika

S. HAIM
Beyoğlu, istiklâl Cad. No. 390
Narmanlı Ap. Avlu İçinde No. 4
Telefon:
Telgraf:
4 0 0 7 1
Llbrarius
Gazetemizde neşrolunan bütün

I
resimlerin
klişeleri
I
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FUR REPRODUKTIONSBEDARF
■ ■

FRANKFURT/MAIN • ALTE MAINZER GASSE 57
4
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır

Comments (0)