18 Haziran 1950
Pazar
Fener Patrikhanesi ile "Kızıl
Iç politika
kilise,, arasında mücadele
Jessup’un demeci
Abone : Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
( Hususi muhabirimiz Kııdüsteki Rum orto-
.-.f
Geçmiş yılların hesapları
VILLARCA iktidarda kalan bir par-
1 ti, seçimleri büyük ölçüde kaybe-
niyetinde değiliz
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
derek yerini bir başkasına terketmek zorunda kalırsa, halk arasında çeşit çeşit tefsirlerin uyanması pek tabiidir. Böyle bir durumda ilkönce hatıra gelen soru şudur: İktidar Partisi niçin kaybetmiştir? Herkes bunun cevabını, kendi anlayışına göre verir. Onun için tefsirler arasında büyük ayrılıklar, hattâ tezatlar görmek çok mümkündür. Belki bunların hiç biri hakikate de uygun değildir. Fakat asıl dâva, İzahların, tefsirlerin ve bu yüzden kabaran dedikoduların hakikatle ilgili olup olmadığı değil, böyle boğucu bir havanın halk yığınlarında uyandırdığı tehlikeli güvensizlik ve kararsızlıktadır. Hattâ bu yüzden, seçim neticesinde çoğunluğu kazanan parti de. büyük ölçüde müteessir olabilir. Çünkü, sorumlu veya sorumsuz dillerde dolaşan tefsirler yayıldıkça yeni İktidar partisinin hareketsiz kalması şüpheler uyandırır ve hareketsizlik, belki de. gizli bir işbirliği şeklinde anlaşılabilir. Halbuki. iş başına geçen bir partinin ilk vazifesi, halkı memnun etmiyen şeyleri. birer birer ortadan kaldırmak ve bu suretle kendisine karşı gösterilmiş olan güvene, hak ettiğini belirtmektir. Bu ince noktalan ihmal eden genç bir iktidar partisi, halkın gösterdiği sevgi ne olursa olsun, programını gerçekleştiren iye girişmeden, tehlikeli bir yetki buhranına kaymış olabilir. Bugün Demokrat Parti bu durumdadır.
C_H.PM 27 yıllık bir hükümet hayatından sonra seçimleri kaybederek yerini Demokrat Partiye bırakmak zorunda kalmıştır. Eski iktidar partisinin, çok canlı propaganda faaliyetlerine rağmen, düşmesi herhalde sebepsiz değildir, hattâ bu sebepler, Aydın C.H.P. Lilerin bildikleri gibi, büyüktür. Bunların ekonomik mahiyette olanlarını yıllardan beri biliyoruz. Fabrikalarımızın acıklı durumu. istihsal politikamızın sakatlığı, girişilen işlerin ciddî incelemelerden sonra yapılmajnış olmasından ileri gelen sayısız başarısızlıklar meydandadır. Başka memleketlerde blzdeki başarısızlıklardan tek bir tanesi bile en kuvvetli iktidar partilerini devirmeye yeter. Bizde böyle olmamış o-luşunun da sebepleri vardır. Iç politikamızda akh başında her vatandaşı en çok üzen şey, halk güvenini yavaş yavaş kaybeden herhangi bir partinin devrim hesabına fedakârlıkta bulunarak kuvvetlenmiye çalışmak ihtimalleridir. Bu da ideallerin en büyük ve en yaratıcı bir kudret olduğunu bütün geniştiğivle kavramamak lan ve demagojiyi, nedense bir politika hüneri sanmaktan ileri gelebilir. Politikada devlet-adamımn, ilkönce bilmesi gereken şey. yanlış yolda, direnmemektir. C.H.P.nin bu hataları, öyle umuyoruz ki. yurdumuzda artık tekrarlanamıyacaktır. Bu hatalar yüzünden beliren ağır hayat şartları, iç pazarlarımızdaki fiyat disiplinsizlikleri, kara borsan ın dalbudak salması, bir çok kötü tefsirlere, imalara, dedikodulara yol açmıştır. Birtüriü önlenemiyen ekonomik buhranların bu konuda bir ta kim tesirler yaptığını da kabul e! mek lâzımdır.
Realist olmak lüzumunu nihayet duyan C. H. P., verdiği çok isabetli bir kararla tahkikatın hemen açılmasını istemiştir. Bu harekette kendisine güvenenlerin mertli* ı vardır. Biz bu kararın temelli araştırmalara fırsat vermesini iki noktadan istemekteyiz!
1 — Dâvanın lç-yüzünü münakaşa ederken, sebeplerini çok defa bir hükümet adamı gibi bilemediğimiz için, hükümetimizde ölçümüzü kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olabiliriz. Böyle bir tahkikat bize memleket dâvalarının ne şekilde ele alındığını daha İyi gösterebilir. Hatalar tesbit olunursa, tekrarlanmaması İçin gereken tedbirleri daha realist bir tarzda incelemek fırsatını bulmuş oluruz. Bir partinin tecrübesi, öteki parti içinde faydalı neticeler verebilir. Bundan başka C.H.P. de çeşit çeşit dedikoduları kesin bir surette tasfiye ederek politika hayatımıza taze bir kudret olarak katılma imkânını bulur. Neticede, bu çirkin dedikodu havasının dagılmasiyle bir iç politika ferahlığına erişmiş o-luruz,
2 — Demokrat. Parti. tahkikatı açmakla halkın ehemmiyetli bir arzusuna cevap vermiş olacaktır. Bunun sürüncemede kalması, halk güveninden kuvvet alan bir hükümet için hiç de doğru değildir. Demek oluyor ki, tahkikatın açılması her İki parti İçin de bir zaruret haline grimi tır Biz bu tahkikatın milli Birliği kuvvetlendirecek neticeler vermesini yürekten dileriz.
M. NERMİ
Bu
New-Yorkta askerî
Millet Partisi birinci
kongresi dün toplandı
YENîİSTANBUL
İtalya’yı dolaşıyor
Yazan :
BURHAN BELGE
“Kudüs hâdisesi” büyük tepkiler uyandırıp, türlü tefsirlere yol açmaktadır
Moskova kilisesinin bütün gayreti, Fener Patrikhanesinin nüfuzunu kırmağa matuftur
Atina, 17 bildirij'or) • doks rahiplerinin, Rus ortodoks kilisesinin bir âyinine iştirak etmeleri, milyonlarca insanın vicdanı Ü-ze rinde hâkimiyet tesisi için İstanbul ve Moskova patrikleri arasında cereyan eden gizli mücadeleye yeni bir çeşni katmıştır. Âyin esnasında eski Slav ilahileri nımca dualara karışmış ve verilen ziyafette müştereken İsrail Devletinin şerefine içilmiştir. “Beyaz,t ve “kızıl,, patriklerin tevabi i arasında, Bolşevik ihtilâlinden ben bu çeşit müşterek tezahürat yapılmamıştır.
Bu tezahüratın zâhiri sebebi belki, Roma kilisesinin mukaddes topraklarda kazandığı nüfuza karşı “hakiki dinin,, ehemmiyetini müştereken teyittir. Fakat ortodoks kilisesi içerisindeki mücadeleyi ve Kremlin’in son seneler zarfında güttüğü dinî politikayı yakinen takip etmiş o-lanlar, Moskova kilisesinin. Fener Patrikhanesini ikinci plâna atmak ve bilhassa Kudüs Patrikhanesini kendi tarafına çekmek için her çareye başvurduğunu gayet iyi bilirler Son hâdisede en mühim nokta, Mos-kovanın mı Kudüs patriğini kazandığı, yoksa Rum ortodoks kilisesinin mi, müritleri üzerindeki tesirini takviye için bu müşterek harekete muvafakat ettiğinin tâyinidir.
Her iki patnk, şimdiye kadar, iki cereyan arasında ipi koparmaktan içtinap etmişlerdi. Ne Fener patriği, Moskovaya karşı açıkça cephe alarak demir perde gerisindeki Ortodoksları feda edebilir, ne de Moskova patriği. Feneri inkâr ederek, ortodoks âlemi içerisindeki komünist cereyanı zayıflatabilir. Fener Patrik hanesinin, tarihi menşeleri itibariyle. hattâ Sovyet tebaası için bile tabii telâkki edilen büyük mânevi
bir depo infilâk etti
Voorhceslvİlle (New-York) 17 A A. • Alpı — Bu sabah şehrin askeri deposunda bir yangın çıkmış ve üstüste nfilâklar olmuştur. Bir antrepo yanlıktan sonra ateş yandaki binaya si-• yet etmiştir. Askeri vp sivil birkaç raiye grupu yangın mahalline gridi-zaman alevler binalardan üç misli ksekti, Gazetecilerin askeri binaları girmesi yasak edilmiştir.
nüfuzu, Moskovanın politikasına bazı hudutlar tâyin etmektedir. Kremlin, bu hudutları, büyük zararları göze almaksızın aşamaz. Bu itibarla. her iki patrikhane, bir nevi “işbirliğine,, kıymet vermektedirler
Eğer, Kudüsteki müşterek âyin. Roma kilisesinin nüfuzuna karşı müteveccih idiyse, bu hareket, az evvel bahsettiğimiz “işbirliği,, politikası ile pekâlâ kabili teliftir. Fener Patrikhanesi, şimdiye kadar batı politikasına yanaşmak ve ortodoks âlemi için, bir nevi Papa XIII üncü Pius olmak temayülünü göstermemiştir. Zaten böyle bir hareket Romaya karşı öteden beri menfi, hattâ itimatsız bir tavır takınan ortodokslar-da hemen aksülâmel uyandırabileceği gibi. Fenerin, demir perde gerisindeki müritlerini, komünistlerin safına atabilir.
Bu itibarla, KudUsteki müşterek gösteriyi, sürüp giden mücadelenin yeni bir tezahürü telâkki etmek daha doğru olur. Bu hareket sayesinde Fener Patrikhanesinin, ortodokslar üzerindeki nüfuzunu takviye ettiği, yoksa Moskovanın mı, Fenerin nüfuzunu sarsmak hususundaki politikasında bir el daha kazandığı meselesi ancak ileride belli olacaktır.
Amerikan Heyeti, Tokyo’da
Heyet, Uzakdoğuda stratejik durumu gözden geçirecek Tokyo, 17 A.A. (United Press) — A-merika Savunma Bakanı Louis Johnson ve Genelkurmay Başkanı Omar Bradley bugün uçakla buraya gelmişler ve hava alanında General Mac Arthur tarafından karşılanmışlardır.
Johnson seyahatlerinin sebebini izah etmiş ve Asyada takip edilen Amerikan siyasetini kıymetlendirebilmck için vakıaları İnceliyeceklerini ve bunlardan çıkarılan neticelere göre» ağustostan önce Başkan Trumana mütalâalarını bildireceklerini söylemiştir.
Savunma Bakanı, Tokyoda bulundukları müddet zarfında umumî olarak, savunma meseleleri ve dünya su) hunu ilgilendiren meselelerle meşgul olacaklarını İlâve etmiş ve Dışişleri Bakanı ile aralarında münakaşa mevzuu bir mesele olduğu hakkındaki haberleri yalanlamıştır
Japon sulbü İle alâkalı diğer haberler 3 üııcü sayfamı/dadır.
SİYASÎ İktisadî
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis öden ı HABİB EDİB T0REHAN
llânlar : 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
"Almonyoyı, tekrar silâhlandırmak

“Schunıan Plânı, yanlış tefsir edilmemelidir”
Waahlngton, 17 A.A. (United Press) — Birleşik Amerikanın Fevklâde Büyük Elçisi Doktor Philip Jessup, dün gecx» verdiği bir radyo mülakatında Fransız ve Alman çelik sanayiinin birleştirilmesi yolundaki Schııman Plânının Almanyanın askerî bir devlet haline geleceğini tazanı-rnıın etmediğini söylemiştir. Aynı zamanda Jessup. Alnıarıyayı soğıık harpte tarafsız bir memleket olarak telâkki eden anlayışı da reddetmiştir.
Jessup şunları söylemiştir:
“Batı Almanyayı yeniden silâhlandırmak niyetinde değiliz. Almanyanın sulhsever bir memleket olmak yolunda kaydettiği terakki memnuniyet vericidir ve işgal devletlerinin takip ettikleri siyaset bu İstikamette gayet muvaffakiyetli olmuştur.“
Jessup, Almanyanın hiçbir zaman siiâhlandırılmıyacağını söylemeyi reddetmiş, fakat Batı AJ-manyanın yeniden camlanın bir unsuru haline gelmesinin tedricî bir terakki olarak telâkki edilmesi gerektiğini söylemiştir. ACHESON’UN BEYANATI
Washlngton. 17 A.A. (Lps) — Amerika Dışişleri Bakanı Ache-son dün akşam yaptığı basın konferansında Avrupa Birliği hakkındaki beyannamenin Hükümet beyannamesi değil, bir parti neşriyatı olduğunu söylemiştik.

J
Amerika Savunma Bakanı Loııis Johnson hasın mensuplarına beyanatta bilimi urken
Söz olan hatipler, 14 Mayıs Demokrasi Zaferinde kendi Partilerinin başrolü oynadığını ifade ettiler
Ankara, 17 ( Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Millet Partisi birinci büyük Kongresi bugün toplandı. Kongre başkanlığına seçilen Vasfı Raşit Sevig partisinin lâik olduğunu ve .Atatürk inkılâplarına muhalif
Sosyalistler Kirala karşı duracaklar
Brüksel, 17 A.A. (Reuter) — Belçika Sosyalist Partisinin Genel Kuru-4U. bütün Belçikalı sosyalistleri Kıral LeopoJd'un tahta dönmesine karşı a-munsız bir muhalefet vücudc getirmeye davet etmektedir.
Belçlkanın eski Başbakanı Paul Henri Spaak’ın sosyalistlerin takip edecekleri hareket tarzı hakkındaki teklifi oy birliği İle kabul edilmiş ve genel kurul şu beyannameyi yayınlamıştır:
“Üçüncü Leopold'u artık Kıral değil siyasi bir çoğunluğun şefi addediyoruz. Bu çoğunluk tarafından tahta çıkarılacak Kıral Leopoldun. çoğunluk iktidardan düştüğü takdirde tahtı terketmesi icap edecektir.
“Hiçbir şart altında. Sosyalist Parti Üçüncü Leopold ile birlikte çalışmayı kabul etmlyeccktlr. Kıralı tahtını terke mecbur edecek bir parlâmento kararı çıkarmak için Sosyalist Parti İcap eden tedbirleri almaya bugünden itlharen başlayacaktır.,,



Başbakan, Meclise geliyor
Meclise yeniden bazı
sözlü sorular verildi
Bir milletvekili; yargıcı, Adalet Bakanlığının zebunu durumuna sokan 5457 sayılı kanun için ne düşünüldüğünü soruyor
Ankara 17 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Yaz tatiline kadar Büyük Millet Meclisi faaliyetinin Af ve Basın Kanunu gibi bir iki kanun tasarısı istisna edilecek olursa sözlü sorulara hasredileceği anlaşılmaktadır. Birçok D. P. milletvekilleri da-
bulunmadığını söyledi. Parti Başkanı Hikmet Bayuı* genel müteşebbis heyet raporunu okudu.
Hazırlanmış olan çelenklerln Atatürk’ün muvakkat kabrine mİ. yoksa Zafer Abidesine mi konulması hususu münakaşaları mucip oldu. Neticede çelenklerin muvakkat kabre konulmasına Kongrece karar verildi.
Söz alan hatipler bir miting havası içerisinde konuştular ve müteşebbis heyet raporunda da belirtildiği gibi 11 mayıs demokrasi zaferinde kendi partilerinin baş rolü oynadığını ifade ettiler. Eski ve yeni iktidara hücumlarda bulundular. Kongrenin ilk günü insicamsız fikirlerin teatisiyle geçti.
Kongre yarın da çalışmalarına devam edecektir.
C. H. P. Meclis Grupu ile Genel Merkez idare Kurulu İnönünün başkanlığında toplandı
Ankara, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — C.H.P. Meclis Grupu idare Heyeti ile C.H.P. Genel Merkez İdare Kurulu üyeleri bugün İnö-nünün başkanlığında uzun bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda yakın-□a toplanacak C.H.P. Kurultayını ilgilendiren mevzuların da görüşüldüğü anlaşılmaktadır.
ha ziyade kendi seçim bölgelerini alâkadar eden çeşitli mevzular üzerinde hükümetin ne düşündüğünü sormaktadırlar.
Bu arada Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş Danimarkanın memleketimize tanıdığı 2 milyon dolarlık tiraj hakkından çimento fabrikası malzemesinin memleketimize getirilmesi için ne gibi muamele yapıldığını. bu mevzuda hususî sermaye sahipleriyle görüşülüp görüşülmediğini. Diyarbakır Milletvekili Mustafa Ekinci şark vilâyetlerindeki 9 uncu yol bölgesi tahsisatının ne olduğunu ve yapılan işlerin miktarını, Ağrı Milletvekili Celâl Yardımcı, yargıç ve savcılardan terfi hakkını kazandığı halde kadrosuzluktan terfi ede-miyenler olup olmadığını» İstanbul Adalet Sarayının bir an evvel inşasına başlanıp başlanmıyacağını, Yargıcı Adalet Bakanlığının zebunu durumuna koyan 5457 sayılı Kanunun değiştirilip değiştirilmiyeceğinl. Eskişehir Milletvekili Abıdın Potuoğ-îu da çiftçi borçlarının 2 veya 3 senede müsavi taksitlerle ödenmesinin mümkün olup olmadığını hükümetten sormaktadırlar.
Ortadoğu memleketleri Amerikadan
silâh almak niyetinde
Washington. 17 A.A. «United Press) — Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu İşleri Yardımcısı Raymond Hare ile yaptığı bir konuşmasından sonra beyanatta bulunan Birleşmiş Milletlerdeki Lübnan delegesi ve Orta Elçi Charles Malik, Lübnan’ın ve diğer Ortadoğu memleketlerinin Amerikadan mubayaasına bağlıyacaklarını m iştir.
Malik, Amerika. Fransa ve
terenin Ortadoğu memleketlerine silâh satılmasını meneden ambargoyu kaldırmalarından sonra mübnyaatm mümkün olduğunu kaydetmiştir.
silâh bildir-
Ingll-
Çarşıdan, pazardan İlhamlar
. usta ' 6ü KiRAZUR »eoRTLU
FİYATINI DA
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
IÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
İtalyan iktisadiyatında turizmin ehemmiyeti Burhan Belge DÖRDÜNCÜ
Mükemmel sporcu kime derler ?
Selim Sırrı Tarcan
Yıldızlar Panayırı
Ayşe Nur
Yıllardan sonra (Hikâye) B E Ş I N C î
Memleketimizde tütün meselesi : İstihsal Habib Edib - Törehan ALTINCI
Troçki*yi kim öldürdü ?
Paul Anderson
Kırkpınar Panayırı
Vedat Etensel
SEKİZİNCİ
Spor

tevziatı
21 haziran çarşamba günü başlıyor, istihkak miktarlarında değişiklik yok
Ankara 17 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Kok kömürü tevzii ve satışına ait kararname bugün Resmi Gazete ile yayınlanmıştır. îstihkak miktarlarında hiç bir değişiklik yapılmamıştır. Yalnız bu sene bunlar tam olarak verilecektir. Tevziata 21 haziran çarşamba günü başlanacaktır.
Arap Güvenlik
imza edildi
Anlaşmayı imzalıyan devletler arasında Ürdün ve Irak bulunmuyor
İskenderiye 17 A.A. (United Press) — Arap Birliği Siyasî Konseyinin yayınladığı tebliğde büdirildiğine göre, beş Arap devleti, Mısır, Suriye, Lübnan, Suudî Arabistan ve Yemen bugün müşterek bir güvenlik paktı imzal am ışlardır.
Bu tebliğde, Amerika, tngütere ve Fransanın geçen ay İçinde Ortadoğu hakkında müştereken yayınladıkları beyannameye Arap devletlerinin müştereken cevap vermesi hususunun da kabul edildiği kaydedilmektedir.
Bu anlaşmayı imzalayan devletler arasında Ürdün ve Irak yoktur. Beş Arap devleti arasında yapılan bu savunma paktının ilânı bir sürpriz olmuştur, Bazı çevrelerde, bu olay. Ürdün’ün tecridine bir başlangıç telâkki edilmektedir. Bilindiği gibi, îsraü me. selesinde Ürdünün takındığı tavır Mısır ve Suudî Arabistanın şiddetli muhalefetini mucip olmuştu.
Birlikle münasebeti olan kaynakların bildirdiklerine göre bugünkü konuşmalardan sonra Ürdünün Arap Birliği dışında bırakılması kararlaştırılmıştır. Fakat kararın şekli sarih olarak bilinmemektedir.
Andlaşma tasarısı Mısır Hükümeti tarafından hazırlanmıştır. Tebliğin yayınlanmasından önce Arap Birliği Sekreteri Azzam Paşa Irak’ın bazı teknik sebepler yüzünden andlaşma-yı imzalamıyacağını bildirmiştir.
Sayfa 2
V UN t t s T A N R u b
İS Haziran 1050
Burhan Bölge
îtalyayı dolaşıyor
Italyan iktisadiyatında turizmin ehemmiyeti
/T


-
şehir haber
Arapça ezan diin öğleyin okundu
Üniversiteliler lisan dâvasını
Ucuz evler
Denilebilir kİ, turizm; Italyan iktisadiyatının sanayi, ticaret ve ziraat gibi belkemiğini teşkil etmektedir
Ramazan münasebetiyle dün camilerde vaızlar verildi
ehemmiyetle ele aldılar
Fatiha
TURİZMİN İtalyan Iktluadlyatında-■ kİ rolü, sadece memlekete temin ettiği döviz bakımından delildir. Gerçi, bu zaviyeden de, kalyanın istifadesi büyüktür. Çünkü geçen sene, 14 milyar (100 milyon Türk lirası) liretin mukabili olan muazzam bir yekûn temin edilmiştir. Bu yekûn, îtalyanın sonede muhtaç bulunduğu döviz miktarının yüzde onundan fazladır. Snnnyilni imletmek için ham maddolerini dışarıdan İthal etmeye mecbur bulunan bir memleket, bundan daha fazlasını, turizmden bekleyemez.
Halbuki İtalya, ilerideki senelerde daha da fazlasını kazanmak için çalışmaktadır.
İtalya, birinci sınıf turizm memleketidir. Gösterecek ve gezdirecek , tarihî yerleri, sanat galerileri, çok güzel şehirleri vardır.
Ancak bunlar, yabancıyı cczbet-mek için kâfi değildir. Yabancı, istirahat etmek ve biraz da öğrenmek üzere geldiği memlekette, bilhassa insanlar He tanışmak ister. İtalya, bu bakımdan da çok ileridedir, çünkü Italyanlar, kadınlı erkekli, nazik, sokulgan, neşeli insanlardır.
Bu iki unsuru yani yabancı ile memleketliyi bir araya getirmek için, mutlak, iş turizme lüzum vardır.
Yani, o memleket halkının, mevsim gelince, oranın en güzel yerlerinde ve buralardaki İyi otellerde İkamet etmesi lâzımdır. Eğlence yerlerinde beraber bulunması, beraber eğlenmesi lâzımdır. Modern İtalya, bilhassa bu bakımdan çok ileri gitmiştir. Daha harpten önce, bütün ltalyada 6000 kadar otokar yani turist otobüsü mevcut iken bugün bu miktar 10.000 i geçmiş bulunduğu halde kâfi gelmemektedir.
Yalnız bu rakam, İç turizmin ne kadar yüksek ölçülere çıktığını ve bizzat İtalyanların, kendi memleketlerinde nasıl gezdiklerini, yabancılara uğrak olan yerleri, nasıl kalabalık ve neşeye kavuşturduklarını göstermektedir.
Bu sayede, oteller, kahveler, lokantalar, nakil vasıtaları v.s. geniş iş sahası bulmakta ve bir senenin içinde buralara yatmış olan sermaye, muazzam bir süratle devretmektedir. Tabletiyle, köy ve köylünün istifadesi olmaktadır. Bakkalın, çakka-hn, kasabın, keza.
Yani, yabancının getirdiği miktar senede 100 milyon Türk lirasının
Yazan : Burhan BELGE
mukabilidir ama, "Turizm” movıuu otrafında yapılan alış veriş (bittabi eşya alış verişi de dahil) milyarı bulmaktadır.
Bu sebeple, turizm, İtalyan iktisadiyatının, sanayi, ticaret ve ziraat gibi, belkemiğini teşkil etmekte hattâ daha da ehemmiyetli bir mevki almaktadır. Çünkü saydığımız İktisadî unsurları, ayrıca birbirine bağlamaktadır.
Turizmin îtalyaya üçüncü büyük faydası, İtalya adına en güzel propagandayı yapması ve bir de, bizzat Italyan sanatını yabancı dünya ile daimî temas halinde bulundurmasıdır.
Birinci sınıf bir turizm, otel, lokanta, yemek gibi hizmetlerde büyük bir seviyeyi şart koşmaktadır. îtal-yanlar, bu şartı, gittikçe daha büyük bir başarı ile yerine getiriyorlar. Bu sayede, hem bu gibi tesisleri hem de şehirlerin ve yollan esaslı bir şekilde meydana gelmektedir ki, terakki ve medeniyet dediğimiz do zaten görünürde, bundan İbarettir.
Başka memleketlerde, turizm, olsa da olur, olmasa da. ltalyada, eğer turizm cihazı duracak olsa, iktisadi hayat derhal felce uğrar.
Bunu bildikleri İçin, Italyanlar, turizmde duraklama devresi diye bir şey kabul etmiyorlar. Daima, daha ileriye ve daha fazlaya bakıyorlar. Kâh dünya katollklerini, kâh sanat dostlarını, kâh sadece güzel bir yerde tatlı bir ikamet müddeti geçirmek istiyen insanlan celbetmek İçin, ne lâzımsa yapıyorlar. Buna göre hazırlıkları vardır; buna göre ihtisasları vardır; buna göre, satılacak saatleri ve günleri vardır.
Daha mevsimi gelmediği halde, Stresa ve Laggo Magiore yahut Aosta vâdisl gibi meşhur semtlerde, hareketli bir başlangıç görmemiz mümkün oldu. Roma ile Palermo arasında ise, turizm faaliyeti şu sıralarda yüksek noktasını bulmuş bulunmaktadır. Temiz giyinmiş Italyan aileleri, vazifelerinin başında terbiyeli garsonlar, şoförler ve hamallar; sanatlarının ehli, irili ufaklı orkestralar, yabancıya, adım attıkça, hayatın zevkini tattırmaktadır.
Yabancının, parasını hesap ederek ikametini buna göre uzatması yahut kısaltması, düşüneceği tek noktadır. Bunun haricinde, bütün İtalya, bayramlıklarını giymiş olarak, hazırdır, emrinde ve hizmetindedir.
Ramazanın birinci günü münasebetiyle dün bütün camllo-re geniş ölçüde bir tehacüm olmuştur. Günün cumartesiye tosadüf etmesi bu alâkayı bir kat daha arttırmıştır.
Diğer taraftan şehrimizde arapça ezan dün öğleyin okunmuştur. Bu husustaki Başbakanlık telgrafı gece saat 24 te İstanbul Vilâyetine golmlştir. Keyfiyet Vilâyetten ilçolere derhal bildirilmiş fakat kanunun Resmi Gazetede neşrinden sonra meriyete girmesi icap etliğinden sabah ezanı yine Türkçe okunmuştur.
Dün sabahki sis
Dün sabah Umandaki kesif sis yüzünden şehir hatları vapurları seferlerini güçlükle yapabilmiştir. Bo-ğazlçlnden İlk seferler yapılamamıştır.. Ancak 9.30 dan İtibaren normal seferler yapılabilmiştir.
Yeni ambalâjlı ve iyi cins kibritler satışa çıkıyor
Büyükderedeki Kibrit Fabrikasının ıslahı için bir seneden beri devam eden çalışmalar verimli bir şekilde sona ermiştir .
İstanbul Sergisiyle beraber, satışa arzedlleeek olan yeni kibritler kolaylıkla ve çok güzel bir şekilde yanmakta, devamlı bir alev neşretmektedir. Kibrit başlarında Adi zamk yerine çok iv! zamk kullanılmaya başlanmış, baş hamurlan ve İmlâ makineleri ıslah edilmiş, çöpler biraz kalınlaş! ırılnuştır. Yeşil renkli olan yeni kibritler İstanbul Sergisinde satışa arzedilecektir.
MİLLÎ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ EDEBİYAT DERNEĞİNDEN SONRA,
600 KİŞİ DAHA BİR DİLEKÇE İLE B. M. M. NE MÜRACAAT ETTİ
Üniversitenin hor sone Uızclonon lisan dâvası yemden günün mevzuu haline gelmiş bulunmaktadır. Yeni Meclise, Üniversitenin muhtelit teşekküllerinden bu dâvanın ehemmiyetle ele alınması için muhtelif müracaatlar yapılmaktadır. Bu arada geçen gün M.T.T. Birliği, Edebiyat Derneğinden sonra, dün de 600 İmzalı bir dilekçe He bazı Üniversiteli talebe de Meclise başvurmuşlardır. Bu dilekçede ezcümle;
'•Yüksek Meclise bütün İstanbul Ü-nlversitesl gençliğini üzen, mağdur eden ve memlekete yararlı birer eleman olarak hayata atılmalarını geciktiren veya buna tamamen set çeken, bu bakımdan memlekete maddi ve manevî zararlara mal olan mühim bir dordln halledilmesi için geçen eenekl müracaatı mütemmim mahiyette İkinci defa başvuruyoruz:
Bu dert yabancı dil öğretimi ve Ü-nlvereitede yabancı dillerden imtihan usulüdür:
Yabancı dil bilmenin faydalarını takdir ediyor ve hepimiz lüzumunu da müdrik vaziyetteyiz. Ancak şurası da bir hakikattir ki, liselerimizde yabancı diller (pek az İstisnalarla) öğreti-İçmemekte ve öğrenllememcktcdir. Üniversitede yabancı dil öğretimi İse talebenin liseden yabancı dili az çok öğrenmiş olarak geldiği faraziyesine istinat etmektedir.
Hakikatte bu faraziye arasındaki uçurum İse her yıl yüzlerce öğrencinin tahsillerinin baltalanmasına sebebiyet vermektedir.
Tatbikatta vaziyet tenakuzlarla dolu bulunmakta, tam bir keşmekeş manzarası arzetmoktedlr. Liselerden gelen talebelerin dil bilgileri birbiri-
Iş Bankasının ev ikramiyesi
bir öğretmene çıktı
DlKKÂT — DİKKAT —DİKKAT
I Yeni İstanbul
I Okuyucularına bir sürpriz ı
I hazırlamaktadır I
■1---- PEK YAKINDA --■
TAFSİLÂT BEKLEYİNİZ
Talihli, evini satmak için tavsiyede bulunanlara : "Ben, şans üzerinde spekülâsyon yapmak taraftarı değilim" diyor
Türkiye İş Bankası tasarruf hesaplarına tahsis ettiği ikramiyelerin son çekilişinde talih, bütün mânaslyle buna lâyık bir annenin yüzüne gülmüştür.
Bu çekilişte büyük ikramiye olarak Büyükadada kıymeti 35000 lira tahmin edilen bir köşk vardır. Köşk, Be-yoğlunda azınlık okullarından birinde Türkçe öğretmeni Bayan Cihadl-ye Tan’a isabet etmiştir.
Evvelki gün kendisini köşkü tesellüm etmek üzere Büyükadaya giderken gördük. Yanında ihtiyar annesi ve iki çocuğu vardı. İki saat kadar süren bu çok kalabalık vapur yolculuğu esnasında biri 5 diğeri 9 yaşında olan erkek çocuklar gayet uslu ve terbiyeli, annelerinin dizi dibinden ayrılmadılar. Hallerinden gizil bir üzüntü hissediliyordu. Filhakika bundan bir müddet evvel babaları evden ayrılmıştı. Bunu annelerinden öğrendik.
Bayan Cihadiye Tan, tş Bankasının Galata şubesine yıl başından evvel bir hesap açmış bulunuyordu. Büyük İkramiyenin kendisine çıktığını gazetelerde okuyunca buna inanmak istememiş:
— Ben, diyor, bir hesabım olduğunu biliyordum. Fakat bir ikramiye falan çıkacağını aklıma bile getirmemiştim. Bunun için köşkün bana isabet ettiğini söyledikleri vakit sevinçten ziyade hayret duydum. Bir çok tanıdık, köşkü satıp paraya tahvil etmemi tavsiye ediyor. Lâkin ben talih üzerinde spekülâsyon yapmak taraf-
nl hiç tutmayan seviyelerde bulun-mâktadır, Bu, kısmen talebenin han-gi liseden geldiğine ve kısmen de o talebenin hususi heves ve imkânlarına göre yabancı dil öğrenmek fırsatım bulup bulamamış olmasına bağlı bir koyfiyettır.
Üniversitede yabancı dil kurlarına •levam ötmeye başlayan talebeye karşı takip edilen tedris usulü de hocaların değişen telâkkilerine göre başka başka olmaktadır Bazı hocalar talebeyi hiç bir şey bilmiyor farzederek I Üniversitede yeni baştan yabancı dil öğretimine başlatmakta, bazıları ise biliyor farzederek lisedeki derslerin bittiği noktadan dersleri başlatmakta ve bazıları ise talebe arasındaki seviye farklarını ve zorlukları nazarı itibara alarak hiç olmazsa bir kısmı mümkün olduğu kadar fazla şeyler Öğrenebilsin mülâhazası ilo müfredatlı der« programlarını bırakıp nis-beterı basit bir usul takip etmektedir. Bu suretle Üniversite gayesi ile mü-tenaaip bir randıman elde etmekten çok uzak olduğu gibi ayrıca hem bizzat Üniversite idaresi ve hem de talebe formalite İçinde boğulmuş bir vaziyete gelmiştir. Böylcce yabancı diller talimatnamesinin tatbikatı bir türlü İstikrar bul mama m ıştır. Nitekim İstanbul Üniversitesi Senatosunun bu hususta verdiği kararların her fakültece ayrı ayrı tefsir ve tatbik edildiği bir çok canlı misalleri ile meydandadır.” denmekte ve dâva etrafiyle şerhedildlkten sonra netice olarak şunlar söylenmektedir:
'•İstanbul Üniversitesine bağlı yabancı diller okulunun yönetmeliğinin gaye maddesi katMyyen tahakkuk etmemektedir. Mezkûr talimatnamenin doğurduğu tek netice talebenin muayyen bir sömestrden sonra mesleki derslerinin imtihanlarına girmesine mâni olmak ve böylece tahsilini sekteye uğratmaktr.
Hâlen yabancı diller okulunda mer'i bulunan talimatnamenin diğer Türk üniversitelerindeki usullerle hemahenk olacak şekilde ıslahını veya diplomaya bağlanmasını yani talebenin mesleki derslerinden imtihana girmesine mâni olmayacak bir şekilde tanzimini yüksek Meclisten diler saygılarımızı arzederiz.”
Vali, dün bu hususta bir beyanat verdi
lstanbulda ev «ıkıntısı çeken orta halli ve nz gelirli vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak üzere girişilen teşebbüs Şehir Meclisinin verdiği kararla tahakkuk safhasına girmiştir.
Talimatnamenin müzakeresinde Şehir Meclisi üyeleri yıllardan beri özledikleri bu dâvayı tahakkuk ettirmek için Valiye teşekkür etmişlerdir; son olarak söz alan Vali ve Belediye Reisi Prof, Gökay:
— Ucuz evler inşası hakkında söylemek istediklerimin kısmı âzamini arkaduşlar ifade ettiler. Binaenaleyh bütün vatandaşlar birer müstakil eve sahip olmak isterler. Bir konforlu apartmana, müstakil küçük bir evi tercih ederler. Vatandaş kendi müstakil evine girmek, serilip serpilmek, bahçesinde oturmak ister. Üye arkadaşım bir gün Vilâyete gelseler de görseler bir oda için kaç kişi baş vuruyor. Bu sıkıntı çok vâzıhtır. İşlerin çabuk halledilmesi lâzımdır. Bu cihetten bugün hayatımın mesut bir gününü yaşıyorum. Millet Meclisinden bu kanun çıktığı gün çok mesuttum. Bugün bu talimatnamenin kabul edilişi sosyal tanbul şehri için, yeti için müspet Meclis bu eserle
Bu konuşmayı
talimatnameyi İttifakla kabul etmiştir.
ezan
çıka*
çalgı-
Artık minarelerden uıupça okunabilecekmiş.
Varsın okunsun.
Belki bir babayiğit müezzin da Türkçesini do okur.
İsterse okumnaıa
Otomobillerin korna sesleri,
h yerlerin hoparlörleri, sarhoşların naraları, mahalle arasında komşu İle yarış için son haddine kadar açılan radyolar, 099 cam! ve mescidi olmakla meşhur Istanbulda, hangi dilden okunursa okunsun ezan sesini çoktan bastırmıştır, ve, arapça mı türkçe rni münakaşası inkılapçı hisleri noııl kırıyorsa, bunlar âdabımızı o derece hırpalıyor, mahvediyor.
Dün. baktım, şehrin sofuluğu ile tanuımış semtlerinde, oruçlu edalı kimseye pek tesadüf edemedim. Dal» relerde de, ramazan münasebetiyle geç gelmiş veya gelmemiş kimse yoktu. Süleymaniyenin minaresi elân tıunir edilmiş değildi. Mahyalar asıl-mamıştı. Ramazan davulu duyulmamıştı. Sahur toplan da öyle.
bir bayramdır. îs-Türklye Cumhuri-blr eserdir. Bu iftihar edecektir, müteakip Meclis
Şehrin sağlık durumu
Dün sabah Vilâyette Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddın Kerim Gökayın başkanlığında 11 ve Belediye Sağlık Müdürleri bir toplantı yaparak şehrin sağlık durumunu gözden geçirmişler ve yaz münasebetiyle umumî yerlerde ve plâjlarda alınan tedbirler üzerinde görüşmüşlerdir.
Amerikalı tarım uzmanlarının şehrimizdeki tetkikleri Amerikalı tarım uzmanlarından 7 kişilik bir heyet Manisa Tanm Müdürünün refakatinde ilimiz dahilinde tarımsal incelemelere başlamıştır.
Ezan arapça okunuyormıış.
Adalara kalkan vapurlar, Florya* ya giden trenler, Boğaz otobüsleri, dolmuşlar tıklım tıklım, plâjlara, gazinolara, alenen nakzı siyam etmeye giden halkla dolu. Sa2 yerlerine hâkim olanlar artık hâfızlar değil. •‘Bayan solo,, lardır. Açık Hava Tiyatrosunda ramazan münasebetiyle Palyaço oreporsı veriliyor. Mtlezzl* nln sesini kim duyar? Hoş Müftülük sadece beyanat vermekle meşguldür» hademe! hayratın aidatı henüz verilememiş.
•‘Ramazan geldi —hoş geldi— bak* lava tepsisi — boş geldi,, diye mahalle aralarında dolaşmaya yeltenen dahi yok. Bunu gayet tabiî bulmak lâzım. Şeker ucuzlamadı. Yakında ekmek ucuzhyacakmış. Fakat bu limit bir ay daha sürer, Zira fırınlat’ daha kârlı diye pide işliyorlar.
Şimdilik arapça ezan, gazetelerde havadis olarak okunuyor. Yine gazetelerde, bu münasebetle söz söylemeye ahdetmiş bir milletvekilinin Mecliste hutbesini okuyamadığı da yazılı. Bütün endişesi ruhuna fatiha okunmamasından ileri geliyormuş. Bari, ey okuyucularım, geliniz, hep birden biz okuyalım ı Er kişi niyetine!
Bir İstanbullu
Milletlerarası Bankadan dün iki mütehassıs geldi
Türkiyenin ekonomik gelişmesini tetkik etmek üzere Hükümetimiz tarafından dftvet edilen Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasından 12 kişilik heyet Azalan peyderpey memleketimize gelmeye başlamışlardır.
Heyetin başkan yardımcısı ve Duke Üniversitesi İktisat Profesörü Ratchford He Milletlerarası imar ve Kalkınma Bankasının iktisat dairesi uzmanlanndan Murry Ross dün sabah saat 8 de Holanda uçaglyle Amsterdamdan şehrimize gelmiştir.
Mütehassıslar hava alanında hükümetimiz adına Başbakanlık, Milletlerarası İktisadî işbirliği Genel Sekreterliğinden Hayreddln Ozansoy tarafından karşılanmıştır. Heyet başkanı James Barker bugün İsveç uça-giyle gelecektir.

İstanbul Barosu dün toplandı
İstanbul Barosu dün saat 14.30 da Birinci Ağır Ceza Mahkemesi salonunda senelik toplantısını yapmıştır.
Gündemindeki maddelerin müzakeresinden evvel. Baroya yeni giren elli avukat, Başkan tarafından umumî heyete tanıtılmış ve müteakiben maddelere geçilmiştir. Bu arada söz alan avukatların ekserisi, avukatlık mesleğinde çalışanların bir sigortalan bulunmayışından şikâyet etmişler ve Baro talimatnamesindeki antidemokratik maddelerin süratle değiştirilmesini talep etmişlerdir. Gelir Vergisinin avukatlara tatbiki etrafında da uzun tartışmalara giren avukatlar, bu hususta teşebbüse girişilmesini ve Hükümet nezdlnde, Almanyadan aynen alınan avukatlık kanununun değiştirilmesi için müracaat yapılmasını istemişlerdir.
Belediye murakıplarının dünkü teftişleri
Belediye murakıplan dün şehirde 377 esnaf ve müesseseyi kontrol ederek 22 zabıt tutmuşlardır. 3 pazar yeri umumi kontroldan geçirilmiştir. Büyükadada yapılan ekmek kontrolünde bir fırında noksan vezinli görülen 103 ekmek müsadere olunmuş ve Darülacezeye gönderilmiştir.
Ucuz Ev Tipi Maketleri Sergisi
Belediyenin yaptırarak sabit dar gelirli halka taksitle sstacagı cuz halk tipi evler müsabakasına tlrak eden mimarların vücude getir*
dikleri proje ve maketlerden müteşekkil bir sergi dün saat 13 te Taş* kışla Mimari Fakültesinde ziyaretçilere açılmıştır.
VG iliş-
ikramiyeyi kazanan
beraber evinin
anne çocııklarile hulkonunda
tan değilim. Talihi Hem çocuklarım ve katlı olun köşkün bir katında biz o-turur diğer katını kiraya veririz. BÖy-lece yavrucaklar ve annem sayfiye havası almış olurlar.
darıltmamalı., annem var. iki
Denizyolları U. Müdürünün dünkü teftişleri
Devlet Denizyolları Umum Müdürü Cemil Parman dün sabah şehir hattı İşletmesine alt muhtelif iskeleleri teftiş ederek iskele memurlarının vazifeleri başında olup olmadıklarını kontrol etmiştir.
Aynca şehir hattı işletmesi merkez binasını da teftiş eden Umum Müdür bu ânı kontrofllar neticesinde iskele memurlarının çalışmalarını ve yolculara karşı olan muamelelerini yakından tetkik etmiştir.
Sergi için çok güzel likör ambalajları hazırlandı
Tekel idaresi İstanbul Sergisindeki paviyonunda satışa arzedilmek ü-zere seramikten yapılmış renkli toprak likör şişeleri hazırlatmıştır.
Renkleri çok güzel ve gayet sa-natkârane bir şekilde İşlenmiş olan bu toprak vazoların likörün lezzetine zararı dokunmadığı yapılan tecrübeler sonunda sabit olmuştur.
Normal şişelere nazaran sadece kap farkiyle satılacak olan bu likörlerden muhtelif ebatta ambalâj* hazırlanmıştır.
Avrupa içki ambalâjlanndan üstün bir nefasette olan yeni likör şişelerinden bilhassa dış hatlara işleyen gemilere de verilecektir.
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
müstakil günlük gazete
Sahlbl: yen! İstanbul neşriyat LtMÎTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden: Sflcld ÖGET
Basıldığı yor t
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ştRICETÎ MATBAASI

REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 18 —
’ xvn
KALE ÎÇt ÇARPIŞMALARI
Karakavakların Sıtkı Karakavak diye ihtiyar bir adliyecileri vardır. Uzun bir zamandan beri yargıtay âzaslydl ve ailenin Ankaradakl işlerine o bakardı. Bir sene evvel emekliye ayrılarak aşağı yukarı el elde baş başta, memleketine döndükten sonra kredisinin ne dereceye düştüğünün farkında değildir ve hâlfı o aileye liderlik iddiasındadır. Müftünün bana anlattığına göre bu zat, ehemmiyetlice bir kasa açığı yüzünden hapse mahkûm olmuş bir banka memurundan boşattığı kızını bana yamamnvı kafasına koymuştur. Ayrıca kayınhabam Hacı Müslim Bey de, Balkan Harbinde beraber yaptıkları bir buğday ticaretinden eski bir alacağı kaldığını iddia ederek bana karşı bir dâva açmaya hasırlanmakta ve Celilenin hayatından ümit kesildiği günden beri bir mulassal dosya hazırlamaktadır. Bu İlci teşebbüsten hangisi tutarsa muhterem hâkimin, sıkışık olduğu herkesçe bilinen, geçim durumuna hayli yardım edecektir. Fakat büyük ikramiye kzını benimle evlendirmek olmasına göre. ümit kesileo ği güne kadar dosya gizil tutulmaktadır.
Sıtkı ’Car»- Cövağın emekli rylıfiyle geçinc-86
memesi daha ziyade kızı yüzündendir. Bankadan çalınan para ile Ankarada âot aosyeta hayatı yaşamağa alışmış olan bu genç kadın, kollarından birinin kesilmesiyle şezlonga tahvil edilmiş bir kanepenin üstünde yatmakta, sabahtan akşama kadar: "Sıkılıyorum. Ben bu âdi muhitte, muamele bilmez İnsanlar arasında yaşayacak kadın mıyım?" diye adamcağızın başında bağırmaktadır. Hattâ bazan pek ziyade şiddetlenen sinir nöbetleri esnasında sabık Yargıtay Başkanına dayak attığı hakkında kuvvetli rivayetler vardır. Asıl adı Şazlmcnt olan, fakat, babasının hâlâ Ankara-dakl gibi Şoşo diye çağırmakta devam ettiği bu genç kadını benimle evlendirmek, bu büyük dâvayı halletmenin en kestirme yoludur.
Kendi yüksek itibarına ve kızının bizim kasabanın en yüksek salon kadını olmasına göre muhterem hâkimin benim için hiç bir şüphesi bulunmadığı tasavvur edilebilir. Asıl mesele Ankara hapishanesindeki genç, yakışıklı salon adamı kocadan sonra Şoyoya benim gibi alaturka bir adamı, çıplak başı ve şişman karınla nasıl kabul ettireceği meselesidir. Bu benim, anlatmakta bulunduğum bayram töreninden yedi sekiz gün evvel hâkimin evine yaptğım ziyaretten aldığım intihadır. Bahane, Şoşonun ham erik yiyerek şiddetli bir Ishalo tutulmuş olan oğlu Engini bana göstermekti. Hastanın odasından sonra beni ara kapıdan salona geçirdiler. Ortaya bir çay masası kurulmuş, yerlere halı kaplı yastıklar atılmıştı. Hâkim, beni oturttuğu koltuğun Önündeki yastıklara basmamağa uğraştığımı görerek müsamahalı bir gülümseme ile; "Ziyanı yok, basınız" dedi. Şoşo, üzerindeki keman, mandolin, zil gibi I cazband âleti resimleri bulunan ipekli Avrupa emprimesinden bir mavi elbise giymiş ve yüzünü iy'co boyamıştı. Fakat kanapeden bozma şoz-87
longta, ensesini avuçları içine alarak ve elbisesinin terden sararmış koltuk altlarını gererek kendi kendine oturmasından, üstüste attığı bacaklarından birini durmadan sallamasından ve babası kendisini lâkırdıya karıştırmak istedikçe sinirli ve hoşnutsuz yüz hareketleri yapmasından bu süsleri hâkimin zoriylo yuptğı anlaşılıyordu, Biraz sonra yerinden kalkarak bir likör tepsisiyle bana doğru geldi. Fakat ağzı açık kalan likör şişesine sinekler düşmüş olduğunu görerek geri götürdü. Daha sonra çay içtik. Hâkim beni mütemadiyen pasta yemeğe zorluyor; "Kızım pastalarını kendi yapar. Ankaradakl davetlilerimiz hayret ederlerdi. Bugün biraz altlan yanmış ama lezzetleri nefistir” diyordu. Çuylu, bayıltıcı tatlılar yiyemediğim! söyllycrck yanık kışından bıçakla kazınmış olan pastaları bırakarak gevrek gibi bir şey aldım. Fakat dişim kesmediği için çaya soktum. Şoşonıın boyalı dudağı hafif bir alayla yuna burkuldu.
Duvarlarda Avrupa mecmualarından kesilip çerçeveletilmiş birkaç renkli resim vardı. Hâkim bana onları göstererek: "Ne mamur şehirler değil mi? dedi. Hiç Avrupuya gittiniz mi?
Maksadı derhal anlayarak;
— Maalesef hayır, dedim, fakat Cemile İle beraber uzunca bir seyahat yapmak istiyorum.
Şoşoda derhal bir değişiklik oldu; derin derin göğüs geçirerek:
— Biz do bir iki koro niyet ettik, dedi, fakat beceremedik. Yazık İ l, göremeden öleceğim,
— Görürsünüz inşaallah, dedim, daha gençsiniz, vaktiniz var.
— Nereye gideceksiniz?
— Büyük şehirleri görmek istiyorum. Benimkisi daha ziyade bir tetkik soynhatl olacak. Malûm ya biz doktorlar İçin meslekteki yenıllk-88
leri görüp öğrenmek bir vazifedir. Hem de Lon-drada, Puriste, Berlinde uzun müddet kalayım diyorum.
Şoşo ağlar gibi bir çehre He gülüyordu:
— Ah ne iyi, ne iyi beyefendi... Keşke hanımefendi de hayatta olsalardı da beraber git-seydiniz.
— O hayatta olsaydı, bu seyahatten memnuniyetle vazgeçerdim.
— Niçin? Hanımefendi seyahati sevmezler miydi?
— Onun İçin değil. Fakat kadınla tetkik seyahati yapılmaz da onun için.
— Hiç öyle değil beyefendi.. Hiç öyle değil.,. Hapishanelerde beraber çalışacak değildiniz ya... Siz hastahanede İken o sevgili Cemile ile çarşıda, Tozarda dolaşırdı.
Dediğim gibi, hakim bu Avrupa meselesini bir maksatla ortaya atmıştı. Fakat Şoşoyu bana karşı bu kadar çabıık yumuşatacağım yine do ummamıştı. Adamcağız, torunu Engin de dahil olarak, hepimizi ellerimizde seyahat valizleri ve nevale kutulan, şimdiden trene uğurladığını görüyor; ancak hâkim kürsüsünde oturduğu soneler esnasında 4/ısası rey etmemeğe çehresini alıştırmış bulunduğundan sevincini belli etmiyordu. Fakat el lor! Eller çehre gibi sır saklamağa alışık değillerdir. Onun için adamcağızın müselles biçiminde kalın kaşları ve çukur göz evleri içinde yandan şakaklarına doğru kaykılan karanlık gözleriyle çehresi bir maske gibi hareketsiz kaldığı halde oıdar durmadan oynuyor; konuşmalar yolunda gittiği müddetçe birbirini sıkarak kendi kendilerini tebrik ediyorlar: aksi halde parmaklarını terslno tersine hnrekot ettirerek kelimeleri Adeta kovuyorlardı.
Şoşo, çarşı pnzardan bahse başlayınca,
89
zavallı âdeta çıldıracak gibi oldu. Fakat yınca, zavallı âdeta çıldıracak gibi oldu. Fakat nazik zamanlarda her türlü heyecanın Üstüne çıkmayı bilen sesi gayet sakin ve tane tane kelimelerle durumu düzeltti;
— Efendim öyle şehirlerde çarşıyı pazarı dolaşmağa ne hacet? Şu manzaralara, şu parklara bakın... Kartpostal gibi..
Hâkim, Şoşo ile konuşmamızın daha pratik bir şekil almasını umarak kısa bir müddet dışarı çıktı. Biz salona geçtikten soma Engin hemen yatağından fırlayarak sofada gürültü etmeğe ve öteyi beriyi devirmeğe başlamış olduğu için buna zaten lüzum da vardı.
Adamcağız biraz sonra içeri girdiği zurnan kızının benimle sinirli sinirli konuştuğunu işiterek ürker gibi oldu. Fakat bunun sebebi, birden bire zannetmiş olacağı gibi, çarşı pazar bahsinin tezclonmiş ve aramızda mevsimsiz bir tartışmaya zemin açmış olması değildi. Şoşo sadece kasabanın adem çekiştirmekten başka bir şey bilını-yen seviyesiz ve rüküş kadınlarım tenkid ediyordu. Sonra bu muhitte nesil boğulduğunu anlattı. Babasının kuru öksürüklerine uldırnuyarak sıkıntıdan nevrasteniye tutulduğunu, ara sıra beynine kan hücum ederek ne yaptığını bilmez hale geldiğini, evin içindekileri döğmek istediğini söyledi. Az kaldı boş bulunup "babanızı mı?" diye soracaktım;

Hiç Olmazsa bugünlük her soy yoluna glrrnlş görünürken hâkimin birdenbire yapı iğini söylediğim münasebetsiz çıkış şudur: Kendini hâlâ Yargıtay zamanındaki gibi ailenin bir nevi lideri farzederek. baş koltukta oturan Sıtıkı Karakavak, bana Adeta bir hâkim kürsüsünden hitap etti: (Davamı var i
90
İS Haziran 195H
YENİ İSTANBUL
Sayfa 3
BAŞVEREN
Yazan :
FALİH RIFKI ATAY
— 6 —
Biraz sonra kadın ağlayarak yine geldi. Kara Müftü kara kaplı kocaman kitaba bakıp: “— öyledir, altmış kuruş lâzım gelir!” dediğini bildirdi. Amma kendinin bunu vermeğe kudreti olmadığından çocuğunu —yanında bir küçük oğlan vardı— kasabada birine besleme vererek para bulması için, zaptiyenin kendisi ile beraber dolaşmasına izin diledi. Gittiler, çocuksuz döndüler. Ağdacı esnafından birine çocuğu yıllığı kırk kuruşa vermişler ve yirmi kuruş peşin almışlar. Bu yirmi kuruşu Hacı Hafızoğluna verdiler. Kara Müftü kim idi? Simav’da vaktiyle onun çektiği musibetler Hafızoğlu’nunkilerden az değildi. Hafızoğlu aldığı dört beşlikten ikisini minder üstüne bırakıp ikisini de: "— Biçare fukara para yok ki ne yapsınlar?" diye kadına acınarak bana vermek üzere uzattı. O vakte kadar görüp işittiklerimle başım dönmüş iken, bana uzatılmış parayı görünce aklım geldi, eline çarpıp yerimden fırladım, çıktım. Depo bahçesine girdim. Bu ne hal, bu ne iftâ, bu ne şeriat, bu şeriati ne su-i-işti-mal, bu ne hıyanet, bu ne devlet, ahalide bu ne cehalet, diye düşüne düşüne hasta oldum. Güç hal ile medreseye gittim. Ondan sonra Simav’da oturmay’.p İstanbul’a dönmek üzere Bursa yolunu aldım. Hafızoğlu fıkrası 1275 şabanında olmuştur. Bu fıkradaki zulüm, kalbime açılan birinci yaradır. Ondan sonra gördüğüm memleketlerdeki vakalar, hep bu yaraya tuz ekti!”.
Bu iki küçük hikâyeden, Ali Suavi’nin nasıl bir halk çocuğu. olduğunu öğreniyoruz. Öğrenme ve öğretme aşkı ile yanan, haksızlığa isyan eder bir ruhu vardır. Yalnız kitap değil, hareket ve teşebbüs adamıdır "Bir şeyler olmağa”, "Bir şeyler yapmağa” hazırlanmaktadır.
Devrin inkılâpçılarından hiç birinin hayatı böyle halk yığınları içinde, halk ıstırabı ile acılanarak başlamamıştır. Tanzimat veziri halka yukarıdan bakar. Tanzimat edebiyatçısı, halk içine inmez.
Anadolu dolaşmalarında tanıtabildiklerine kendini saydıran, müdür, kaymakam ve valilerden itibar gören küçük hoca, Sadrazam Âli Paşanın daveti ile İstanbul’da Devlet adamları meclisine girdi. Devrinin idaresi üzerine esaslı fikirler edinmiştir: “Cümle memurlar içinde adaleti sever çok kimseler gördüm. Fakat zalim bir idareye âlet olageldiğini itiraf etmiyen bir âdil görmedim.,, Zulme karşı isyan edecek kadar cesur değildirler. Halk gibi, resmî vazife başındaki aydınların iyi takımı da boynunu bükerek, değişmez bir kadere karşı tevekkül içindedirler.
Ali Suavi ile dostluk eden kaymakamlar, mutasarrıflar, valiler, azılı düşmanlarından duymadıkları tenkid ve itirazları onun yumuşak ağzından işitmişlerdir. Yine Ali Suavi’nin açtığı bir âşar meselesini tahkik etmek için Filibe’ye gelen Edirne Valisi Hurşit Paşa, Filibe Mollası Celâleddin Efendiye demiş ki: "Filibe Kaymakamı Ata Beyin Suavi Efendi hakkında yazdığı inha, cebimdedir. Bunda Suavi Efendinin peygamberden küçük, fakat evliyadan büyük tutulduğunu görüyorum. Tuhaf şey... Sonra ne oldu ki, aralarına böyle bozuşuk-luk girdi?” Ali Suavi diyor ki: "Şurası hoştur, herhangi memur ile bozuşursam ne o bana ne ben ona kin beslemezdik. Eskiden tanışmış olduklarımla hâlâ bugünkü günde içimizde düşmanlık olmayıp birbirimizi severiz. Demek ki, benim kimsenin şahsına ve hususî hâline kinim yok. Kimsenin de bana
Fransız-Alman münasebatı
birtarihi safhaya giriyor
Malna Loa Yanardağından fışkıran lâvlar Havai Adasının cenup-batı sahilinde denize dökülüyor,
santiffrad hararette olan lâvlar, deniz suyuna temas edince su kaynamaya başlamıştır
Japon sulhu işini halletmek lâzım


■ * îı^^r:' ■.

Jessup da, Japon işgaline nihayet verilmesi taraftarı
Tokyo 17 A.A. (United Press) — John Foster Dulles, Başkan Truman ve Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un kendisinden burada yapacağı müzakerelerle Batılı devletlerin Japonya ile ayrı bir sulh andlaşmaaı imzalayıp imzalamamaları gerektiği hususunda bir neticeye varmasını istediklerini söylemiştir.
Cumhuriyetçilerin dış siyaset mütehassısı ve Acheson’un hususi müşaviri olan Dulles yanında kansı ve Dışişleri Bakanlığı Kuzey-doğu Asya işleri bürosu şefi John Allison olduğu halde uçakla Haneda hava alanına inmiş ve hemen Seul’a hareket etmiştir.
Jessııp'ttn noktal nazarı
Washington 17 A.A. (United Press) — Birleşik Amerikanın Fevkalâde Büyük Elçisi Doktor Philip Jcssup, Milletlerarası durum müsait olur ol-
maz Japonyamn işgalinin «ona ermesi gerektiğini dün gece bir radyo mülâkatmda söylemiştir.
Japonya ile şimdi mi yoksa daha sonra mı sulh andlaşması yapılması gerektiği yolunda sorulan bir suale cevaben Jessup umumiyetle uzun devam eden bir işgalin bütün alâkalılar için nahoş olduğunu söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
“Birleşik Amerika bir İşgal devleti olmayı pek arzulamaz. Gayemiz ancak Japonları kendi kendilerine yeter bir dereceye getirmektir.,,
Yeni İran Elçisi
Tahran, 17 A.A. (United Press) — Eski Başbakan ve Saylav Muham-med Said’in Türkiye Elçiliğine tâyini resmen teyid edilmiştir. Pakistan Elçiliğine de Mesud Moazid'ln tâyin olunduğu bildirilmektedir.
Amerikan Elçisi Kırk, Sıbiryayı gezecekmiş
Moskova, 17 A.A. (United Press» — Birleşik Amerikanın Moskova Büyür kelçisl Amiral Kirk dün gece. Sibir-yadaki Bavknl Gölüne hareket etmiştir.
Büyükelçiye, oğlu Roger ile Elçilik birinci kâtibi Richard refakat etmektedirler.
Büyükelçi maiyetiyle Baykal Gölü kıyısındaki îrkutsk şehrine 6 günde varacak ve müteakiben Baykal Gölü nün kuzeyindeki Slydoankaya gidecektir.
Büyükelçi 26 haziranda tekrar Mos-kovaya dönecektir.
Büyükelçiye, Siblryaya bu seyahati ne maksatla yaptığı sorusuna Kirk bunun sadece hususi bir gezinti duğu cevabını vermiştir.
PARİS HUSUSÎ BÜROMUZ BİLDİRİYOR
" " " " 1 — ----------------
ol-
olamaz. Suç varsa, politika suçu! Ben Fuat Paşadan ne zarar gördüm? Camie dersime gelirdi. Sofrasında beraber yemek yedik. Birlikte oturup sohbet ettik. Ancak bulunduğu mevkii ve elindeki kudreti suiistimal edişinin aleyhinde bulundum. Bulunurum. Şahsına gelince, hâlâ, Allahtan mağfiret bulması için dua ederim.”
Ali Suavi yirmi otuz yıl içindeki, hattâ son zamanlardaki ıslahat yapılarından çoğunun temeli "kumdan ibaret” olduğu fikrindedir: “Maddî kanunlar esası üzerine maddî nizamlar konmadıkça devletimiz için beka tasavvur edemezdim. işte bu fikirle Rumeli’de seyahat etmekte iken, ötede beride, bir Mustafa Fazıl Paşa ismi duymağa başladım. Bizzat padişaha:
— Eğer ıslahat yapmazsanız Osmanlı padişahlannın sonuncusu olursunuz, demiş.
Bu Fazıl Paşa, "hakimane davranmak” özrü ile saman altından su yürütmeğe çalışanlardan olmayıp fedakâr, cesur ve devlet mevkiine muhtaç olmayan bir zat imiş, diye işittim. Kulak dolgunluğu beni kendine âşık etti."
Bu son sözlere dikkat ediniz. Ali Suavi, sonuna kadar, fikir dâvasını devlet ikbali ile değişenlerin, korkak ve döneklerin, Tanzimatçıların, açık hareket etmekten ve bunun bütün sorumlarını üzerlerine almaktan çekinenlerin hasmı ve bu yüzden tek başına kaldığı da olacaktır.
Memleketten kovulan Mustafa Fazıl Paşa, Paris’te iken Ali Suavi İstanbul’da. Şehzade camünde ders okutmağa başladı. Bir gün Filip isminde bir ermeni, bildiklerinden biri vasıtasiyle yanına geliyor. “Muhbir” adında bir gazete çıkaracağından bahsederek, Ali Suavi’nin de yazmasını istiyor: “Ben gazetesini vasıtalık eden Tevfik Efendiye yazdırmasını, aralıkta benim de bazı şeyler vereceğimi söyledim. Filip gazeteyi çıkardı. Tevfik Efendiyi de muharrir tâyin etti. Birinci nüshasını tamamen ben yazdım. Sonraları da makaleler verdim. Bu işe parmak sokmaktan maksadım, vatanımız gazetelerinin köhne inşalarını ve eski mânâsız medhiye usullerini bozmaktı. Hem o lisanı bozdum, hem de memleketimize kalem hürriyeti soktum. Hattâ o vakit Meclis-i-vâlâ âzasından Ziya Beyin yanında bazı büyükler:
— Muhbir gazetesi edeb yolundan çıkıyor, Dediklerinde, Ziya Bey:
— Memleketimizde sağırlık duvarına Takvim-i-Vekayi bir çivi iliştirdi. Sonra Ceride-i-Hvadis o çiviye bir çekiç, daha sonra Terceman-ı-Ahval başka bir çekiç, nihayet Tasvir-i-Efkâr da bir çekiç vurdu. Şimdi bir Suavi çıktı, eline koca bir tokmak alıp çiviye öyle vurdu ki. sonuna kadar duvara girdi. Bu asır o duvarı delecek, kulakları açacaktır. Bunu mukadder bilmeli. Deliği kapatırız zannetmeyin. Hürriyet memlekete girecektir, demiş olduğu o zaman işitilmiştir.”
Şair Ziya Paşa "Şiir ve İnşa" makalesinde Muhbir’in üslûbunu sade Türkçeye misal gösterir. Ali Suavi’nin dil üzerine düşündüklerini ileride göreceğiz. Ancak Muhbir gazetesinin 29 ve 37 nci sayfalarında o zamanki gençlere ve gazetelere öğüt veren iki yazıdaki fikirlerini kısaca toplayalım. Esas, kendi tabiri ile, "Herkesin anlayacağı Türkçe” dir: "Ziraate dair bir kitap okuduk. îçğıde "telkih” kelimesi var. Niçin "aşı” denmemiştir? Bir bahçıvana bu kitabı anlatabilmek için onbeş sene ilim mi (1) tahsil ettireceğiz?" Başka bir yazıda konuşulduğu gibi imlâ fikrini müdafaa eder: "Ahşam” değil "akşam”. "Yohsa” değil “yoksa”. Konuşulduğu gibi yazılmasını ister: "Eskiler herkesin söylediği ve anladığı lügatlerle yazmışlar!,,
Yalnız bu son satırlar bile Ali Suavi’nin devrinden ne kadar ayrıldığını gösterir. Konuşulduğu gibi yazmak: Bu fikir, 1908 Meşrutiyetinden sonraki Fecr-i-Ati mektebine bile yabani gelecektir. Orada eski inşayı devam ettiren daha üç edebî mektep vardır.
(1> “Medresede Arapça mı öğreteceğiz*"
(Devana var?
Haydut Giuliano Amerikaya kaçtı Roma, 17 A. A.
mento,, habirine atfen verdiği bir re haydut Giuliano'nun kaçarak Rostonda evine sığındığı dolaşmaktadır.
Gazeteye göre «adası çıkmıyan güneyinde bir limandan bindiği lıkçı gemisinden açık denizde yabancı bandıralı diğer bir gemiye aktarma yapmak suretiyle kaçmaya muvaffak olmuştur. Gazete, haydudun kaçmasiylc durumun düzelmesi neticesinde şakavete karşı seferber edilen kuvvetlerin terhis edileceğini ilâve etmektedir.
(Afp) — “11 Mo-gazetesinin Palcrmodaki muhabere gö-Amerikaya biraderinin söylentiler
kayın yolunda
• «
bir aydan beri sesi
Gluliano. Sicilyanın ba-
Kuvvetli’nin Suriyeye dönmesi muhtemel İskenderiye, 17 A A. (Reuter) — Suriye Başbakanı Nazım El Kudsmin dün gece eski Başkan Şükrü El Kuvvetli ile iki saat süren bir konuşma yapması, Albay Hüsnü El Zaim’in geçen sene yaptığı askeri darbe neticesinden nefyedilen Kuşetlinin Su-rlyeye dönebileceğine dair olan tahminleri yeniden canlandırmıştır.
Başbakan. Arap Birliğinin Iskende-riyede yapmakta olduğu toplantılara İştirak etmektedir.
Bir Arap Kollektif Güvenlik Paktı imzalanıyor
İskenderiye, 17 A. A. (Reuter) — Arap Birliği siyasi komitesinin dün gece yaptığı toplantıda Mısır, Suudî Arabistan, Suriye, Lübnan ve Yemen yarın bir Arap Kollektif Güvenlik Paktının imzalanması hususunda mutabık kalmışlardır.
Irak delegesi çekimser kalmıştır. Arap Birliğinin yedinci üyesi olan Ürdün ise toplantıda hazır bulunmuyordu. Arap Birliği Genel Sekreteri Azzam Paşa, Irak'ın teknik sebeplerden dolayı imzadan kaçındığını söylemiştir.
Sivasi müşahitler tarafından büyük bir alâka ile takip edilen cereyanlar, Fransa ile Garbi Almanyayı birleştirmeye başlayan bağların gittikçe sağlamlaştığını göstermektedir. Bonn Almanyası mevcudiyetini sadece garp dünyasına değil, bütün Alman milletine hissettirmeye başladı.
Bir kaç haftaya kadar Fransızların Bonn Hükümetinin otoritesini takviye yolunda tedbirler alarak, iki memleket arasındaki dostluğu arttırmak üzere müspet bir adım atacağı beklenilmektedir.
Bakpjı Konrad Adenauer’in şansı alelûmum açık, gayretleri boşa gitmiyor. Filhakika, Şark! Almanyadaki henüz iyice teşekkül etmemiş olan devletle, Polonya Devleti arasında kat! bir sınır addedilen Oder-Neisse hattının resmen tanınması Pariste, büyük bir siyasi hata olarak görülmektedir. Moskovanın bu hatayı a-çıkca işlemesine sebep, başka çıkar yol görememesidir. Fakat her ne sebep ile olursa olsun, bu büyük hata, Almanyanın ikiye ayrılmasını desteklediğinden, Almanların gözünde, Bonn Devletinin takdir kazanmasını sağlamıştır, öyle ki, bundan sonra Bonn Alman Milletinin birliğini ve tarihî haklarının devamını müdafaa eden bir kahraman devlet halinde gözükmeye bağlıyacaktır.
Fazla olarak, Paris Polonya ile Doğu Almanya arasında yapılan yeni anlaşmanın neticesinin tezat doğuracağına inanmaktadır: İlk plânda Almanyayı parçalıyor; fakat Garbi Almanya lehine olmak üzere, bilâkis bir birlik yaratıyor, zira, şayet Almanlar istediklerini rahatça söyliye-bilselerdi, bu anlaşmaya muarız olduklarını izhar edeceklerdi.
Bonn Ahnanyası bu sefer, tarihi hakların müdafaası bahsinde, Fransa da dahil olmak üzere bütün hür Avrupa ve Amerikanın kendisiyle beraber olduğunu bütün milletine ispat edebilecektir.
SchumHn plânı İle, tuhaf bir şekilde sağlamlaştırılan Fransız - Alman dostluğu, muhakkak ki, harp sonrası Avrupasının mühim bir hâdisesidir.
Fransız siyasi muhitlerinin en mutedil olanları dahi bu yakınlığın kati neticelerini merakla bekliyor. Bu neticeler, birbirini takip eden iki safha
ile kendini gösterebilir. İlk safha: 75 milyona yakın medeni bir insan kütlesinin tebellürüne sebep olan siyasi ve ekonomik sahadaki Fransız . Alman anlaşması. Siyasi cazibe kuvveti kanununun bir neticesi olarak bu kütle diğer Avrupa memleketlerinin aralarında birleşmesine sebep olacak. Bu da ikinci safhadır.
Geriye mühim bir nokta kalıyor: Her ne pahasına olursa olsun, hiç bir şekilde İngiltereyi bu hususta ciddi endişelere düşürmemek. Fran-sanın Dışişleri Bakanı Schuman Londraya, tngılterenin ananevi kraliyet rolünü, Avrupadaki rolü ile birleştirmeye mecbur olduğunu hissettirmek için hiçbir zorluktan yamamaktadır.
Her sahada dostluk tesis etmek Istiyen Amerika ve Fransa, televizyondan da istifade etmek istemişlerdir. Bu maksatla ve resimde görüldüğü gibi Amerikan televizyon şirketleri, teluıik malûmatı havi bir kitabı Fransızlara göndermişlerdir. Yakında Fransada da geniş çapta televizyon neşriyatı yapılması bekleniyor
0
( MEMLEKET HABERLERİ ]
Milletlerarası İmar Bankası mümessilleri, Mimar Kemal Okulunda çalışacaklar
Ankara, 17 (A.A.) — Haber aldığımıza göre, Hükümetimizin daveti üzerine memleketimize gelmiş olan Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası heyetinin çalışmalarına Mimar Kemal İlkokulunun bir kısmı tahsis edilmiştir. Heyetin memleketimizde çalışmalarının üç ay kadar süreceği tahmin edilmektedir.
Pakistana düven ihraç edilecek
Bursa 17 (A.A.) — Pakistan’a düven ihracı için Ticaret Odası tarafından yapılan teşebbüs müspet netice vermiştir. İhracat için hazırlıklara başlanmıştır.
Bursada koza piyasası açıldı
Bursa, 17 (A.A.) — Koza piyasası açılmıştır. İlk mahsul 182 kuruşa alıcı bulmuştur.
İsrail, askerî emniyet bölgesi tesis ediyor
Kııdüs, 17 A.A, lAfpi — Ürciün-İsrail hududunda son zamanlarda vahim hâdiselere sahne olan Har-tuv ve Beitjibrin arasındaki topraklar. Başbakan Ben Gurion tarafından Savunma Bakanı sıfatiyle “askeri emniyet bölgesi,, ilân edilmiştir.
Avrupa veya Türkiyede meccanî tahsil yapmak ister misiniz?
Bunu, size bu sayfamızdaki kuponlar, karnelerimizin kapakları ve abonmanlarımız temin ediyor
ne için ve keka 3 ay karne alanlar her 3 karne için bizden birer numara alacaklardır. 3 ay zarfında kesecekleri 90 kupon da onlara bir yeni numara almak hakkını verecektir. Abone olmayan ve karne tedarik etmeyenler 90 kupon mukabilinde bir numara alırlar. Aldıkları her ıumara kur'aya girmek için bir hak verir.
Bu vaziyete göre meselâ gazetemize bir sene abone veya 12 ay karne almış olan bir okuyucunun, 4 abone veya karne mukabili 1 numara ve bir de bunlara ilâveten verecekleri her 90 kupona karşılık bir numara almak hakkıdır.
“YENİ lSTANBUL’a abone olunuz. “YENİ tSTANBUL”un kuponlarını satın alınız. "YENİ tSTANBUL"un kuponlarını saklayınız.
Ancak bu şekilde kolaylıkla Avrupa veya memlekette üç sene tahsil imkânını kazanabilirsiniz. Bunu istemezseniz size derhal 8 veya 4 bin lira tediye olunur.
YENİ İSTANBUL çıkmaya başladığı zaman abonelerine bir hizmet olmak üzere yeni birşey düşünmüş ve bir sene abone olanlar arasında kur’a ile birinciye Avrupa ve İkinciye memlekette 3 sene meccanen tahsil imkân ve fırsatını vermiştir.
Memleketimizde büyük şehirlerde ve bil hassa Istanbulda yaşıyanlara abone oldukları takdirde gazetemizin posta ile gönderilmesi ge cikmeye sebep olduğundan bizde tamamen ye ni bir usul olarak karne ihdas edilmişti. Karneler 31 yapraktan ibaret bir defterdir. Alındı ğı zaman tenzilât elde edilir ve gazeteciye ga zete alındığı vakit para yerine her gün bir yaprak verilmesi lâzım gelir. Bir çok okuyucularımız gazetemizin daimî karii olmalarına rağmen, abone olmadıklarından bu haktan mahrum edilmemelerini istemişlerdir. Bunun üzerine gazetemize bir de kupon ilâve edilmiştir.
Gazetemize abone olanlar her 3 aylık abo-
• •
Köprülü, D.P. Meclis Grupunda salı günü dış siyaseti izah edecek
Ankara 17 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Dışişleri Bakam Fuat Köprülü salı günkü D. P. Meclis Grupu içtlmaında dış politikamız hakkında izahlarda bulunacak ve bilhassa Bulgaristanla olan münasebetlerimiz üzerinde duracaktır.
İller İdaresi Genel Müdürlüğüne Ali Rıza Ünal tâyin edildi
Ankara 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — içişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğüne Gümüşhane Valisi Ali Riza Ünal tâyin edilmiştir.
Cenevre Eğitim Konferansına Türkiye de iştirak ediyor
Ankara 17 (A.A.) — Uneşco’nun Milletlerarası Eğitim Bürosu ile müştereken tertipledikleri ve 6-14 temmuz 1950 tarihleri arasında Cenevre-de toplanacak olan Milletlerarası 13 üncü eğitim konferansına Türkiye de iştirak edecektir. Konferansta Türkiycyi temsilen İsviçre’de bulunan talebe müfettişimiz Mesut Ergin-sav’ın bulunması kararlaştırılmıştır.
Ereğli İşletmeleri Statüsü yeniden tanzim ediliyor
Zonguldak. 17 (Hususi muhabirimi! bildiriyor) — Ereğli Kömürleri işletmesi yeni statüsünü tesbit etmek ü-zere işletmeler Bakanlığınca. Zon“ guldağa üç eski umum müdürden müteşekkil bir heyet gönderilmiştir. Reşit Osman Gencer, Nadir Hakkı, Bekir Mcftlden müteşekkil olan heyet, bugünden itibaren Genel Müdür, lükte de çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Anlaşıldığına göre Hükümet, işletme kadrosunda geniş ölçüde bir tasfiye yapacaktır. Diğer taraftan Kömür işletmeleri üç ayrı grupa ayrılacak ve her birinin başına ayrı bir umum müdür tâyin olunacaktır. Müteferrik mahiyetteki tesisler peyderpey hususi sermayeye devredilecektir. Büyük işletmenin teferruat kabilinden İşlerle meşgul olmı-yacağı anlaşılmaktadır.
• •
Şeker fiyatlarının ne miktar indirileceği henüz tesbit edilmedi
Ankara 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Toz şekerde 30, kesme şekerde 20 kuruş indirme yapılacağı ve bu husustaki kararın bugünlerde tatbik edileceği hakkındaki haberler teyit edilmemektedir. Maliye Bakanlığı şekerden alınmakta olan istihlâk resminin ne miktarda indirilebileceği hususunu henüz İncelenmektedir. Bundan doğacak gelir açığının nasıl kapatılacağı da ayrıca tetkik mevzuudur.
İşletmeler Bakanlığı şeker mevzu-undaki görüşünü Maliye Bakanlığına
Ege milletvekilleri, halk ihtiyaçlarını tesbit ediyorlar
İzmir, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — B.M.M. tatil kararı verdikten sonra Ege illeri milletvekilleri Ege İllerinde toplu bir halde dolaşarak halk ihtiyaçlarını kalabalık heyetler halinde tetkik edecek, muhtelif memleket meselelerini hep birlikte teemmül edecekler ve olgun bir halde Hükümete bildireceklerdir. Bu suretle milletvekillerinin Hükümetle işbirliği halinde muhtelif meseleleri tetkik ederek Hükümete yardımcı olmaları derpiş olunmuştur. Tatil devresinde bir taraftan D.P. Genel idare Kurulu, öte yandan milletvekilleri ve Hükümet gayet hareketli bir tetkik ve çalışma devresi geçireceklerdir.
İzmir Ziraat Müdürü emekliye ayrılıyor
İzmir, 17 (Hususi muhabirimiz bil- . diriyor) — İzmir Ziraat Müdürü Nuri Avcının haziran sonundan itibaren emekliye ayrılması Defterdarlığa tebliğ olunmuştur.
Orman mevzuu hakkında toplantı
Erzurumda iki katar çarpıştı, on bir yaralı var Erzurum, 17 (Hususi muhabirimin bildiriyor) — 16 haziran cuma günü akşam üzeri Tanyeri istasyonunda iş katarı ile Erzuruma giden bir katar çarpışmıştır Bu çarpışmadan 11 kişi hafifçe yaralanmıştır, Başka hiç bir hasar yoktur. İlgili makamlar tahkikata başlamıştır.
Kahramanlar Çayında boğulan çocuk
İzmir, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Güven uchnda 7 yaşında bir çocuk yüzmek üzere Kahramanlar çayına girdiği sırada kumlara saplanarak bir daha çıkmamış ve boğulmuştur
Adana Valisi vazifesinden ayrıldı
Adana 17 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Emekliye sevkcdllen Adana Valisi Zühtü Durukan istanbula hareket etmiştir.
Ankara. 17 (A.A.) — Orman işlerine bugünkü ihtiyaca göre, yeni bir veçhe vermek üzere Tarım Bakanı Nihat Egriboz’un başkanlığında orman teşkilâtı mensuplarından bazılarının İştirakiyle Tarım Bakanlığında bugün bir toplantı yapılmıştır.
-----------—n MÜSABAKA KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak İçin a-sağıdaki kuponlardan 90 tane getirerek bir kurn numarası a-InbLİPCcksinlz.
Tafsilâtını her funkii
(YENİ İSTANBUL) da arayı-nız-

leni İjtrnıM'ım KUPONl
- • ( .


J
Sayfa 4
YENİ İSTANBUL.
18 Haziran 1050
SPOR ÂLEMİNDE 60 SENE
Mükemmel
sporcu kime derler ?
■JER sporcunun kudretinin yetişe-■■ bileceği muayyen bir had vardır. Meselâ yüksek atlamada bir irtifa haddi vardır ki ne kadar gayret ederse etsin onun üstüne geçemez. Sürat koşularında bir zaman haddi vardır ki ondan az bir zamanda koşabilmesi imkânsızdır. Fakat sporcu bunun farkında değildir. İrade kudretinin adale kuvvetiyle İş birliğinden doğan bu muayyen âzami haddi elde etmek için şuurlu surette muntazam ve muttarit bir çalışmaya lüzum vardır. Her hangi bir sporu en iyi şartlar altında ve akranlarından mükemmel yapabilmek için yalnız enerji ve dayanıklılık yetişmez. Dikkat, muhakeme, serin kanlılık, sebat, azim gibi şuurun müdahalesini icap ettiren vasıflara da lüzum vardır.
İçtimai cidalde muvaffak olmak için ahlâkın büyük bir rolü vardır. Sporun da ahlâk üzerine tesiri inkâr olunamaz. Bu İtibarla sporu yalnız fikir yorgunluğunu gideren bir vasıta veya gönül eğlendiren bir zevk veya gururu okşıyan bir üstünlük veya maçlarda şampiyon olmaktan İbaret telâkki etmek doğru olmaz sanırım.
Sporu fikri hayattan ayrı bir şey gibi de telâkki etmemelidir. Hayat cidalinde başarıyı elde etmek için ruh ile cismin tam bir beraberliği lâzımdır. Bilgi olmazsa nefse itimat bir kuruntudan ibaret kalır. Spor spor içindir İddiası bâtıldır. Spor ha-* yat savaşında muvaffak olmak İçindir,
Filhakika azim, sebat, ümit İnsanı ergeç gayesine kavuşturur. Yalnız zekâ ile ahlâkın da bu zaferde hissesi olduğunu unutmamalı. Fikre ait bir zekâ olduğu gibi adaleye de ait bir zekâ vardır. Adale mahareti bir zekâdan başka bir şey değildir. Herhangi bir matematik meselesinin halli için zekâ nasıl yardım ediyorsa, sporun her nevlnde zekânın bir hissesi vardır. Dimağa taallûk eden melekelerin inkişafına muhtelif fen-ler kadar sporun da hizmet ettiğini hatırdan çıkarmamak lâzımdır.
Bir kimsenin spordan hakkiylo istifade edip etmediğini anlamak için kendisine on sual sorulmalıdır. Bunlara müspet cevap verebilen gençler tam mânası ile mükemmel sporcudurlar.
1 — Vücudunuzu her gün muntazaman, işleterek güzelleştlrebildlnlz mi? Yani kol, gövde ve bacaklarınız arasında âhenk, mafsallarınızda tam bir İşleklik var mı ? Ciğerleriniz, kal-
biniz, mide ve barsaklarınız vazifelerini hakkiyle görüyorlar mı?
2 — Hıfzıssıhha kaidelerine riayet ediyor musunuz? Her gün duş yapıyor musunuz? Muntazam saatlerde yiyip içiyor, yatıp kalkıyor musunuz?
3 — Sporda sıhhati, uzun Ömrü, memlekete faydalı bir insan olmağı gaye biliyor musunuz?
i — Para veya para eder hiç bir maddi mükâfat beklemeden tam bir feragatin yalnız işe yarar bir insan olmak emeliyle spora gönül bağladınız mı?
5 — Tütün, içki gibi sıhhate muzır
Yazan : Selim Sırrı Tarcan şeylerden nefsinizi koruyor muşu-nuz?
6 — Doğruluk, iyilik, âlicenaplık, fedakârlık hisleri kalbinizde yer tutmuş mudur?
7 — Herhangi bir sporda yenilmeyi kızmadan güler yüzle itiraf edebiliyor musunuz?
8 — Rakibinizin galebesini alkışlayacak kadar âlicenaplık gösterebiliyor musunuz?
9 — Müşkül bir durumda kalan rakibinizo yardım edebiliyor musunuz?
10 — Kimseden yardım beklemeden alnınısın teriyle ekmeğinizi kazanabiliyor musunuz?
Paris mektubu;
YILDIZLAR
PANAYIRI
Kapıırtala .Mihracesi ve Ingiliz doğumlu karısı Parlsl ziyaret etmektedirler. Resimde, .Mihrace ve Mihraceyi kendilerini karşılıyanlarla beraber görüyorsunuz.
Öğrenmek ihtiyacında ol d
I
ı
Hicrî 19 5 0 HAZİRAN 18 Pazar Rami
Rzn. 2 1369 HAZ. 5 1366
VAKİT vasat! ezan!
Güneş 5.26 8.43
öglo 13.15 4.32
İkindi 17.16 8.33
Akşam 20.43 12.00
Yatsı 22.47 2.04
îmsâk 3.09 6.26
(İkisi bir gecede oynanacaktır) Biletler: Şehir Tiyatrosu ram kısmı gişesinde satıl maktadır.
Telefon: 42167
DEVLET TİYATROSU
Opera Bolümü Temsilleri
19 haziran pazartesi akşamı saat 21 den itibaren
Cavallerio Rusticana
-- Opera 1 perde
--- .. = ve-- —
PALYAÇO^
Opera 2 perde —
S I N
BEYOĞLU CİHETİ
AKIN 1 — Fantomalar Konuşuyor. 2 — Flesta Yıldızı. 3 — Memiş.
ALKAZAR (42562) 1 — Dehşet Diyarı. 2 — San-Antonlo Aslanı.
AR: (44394) 1 — Çöl Şarkısı.
2 — Kadın Düşmanı.
ATLAS (40835) 1 - Aşk Bestesi. 2 — Belâmı Arıyorum.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 - A-Hilzudc Silfıhşör. 2 — Kafkas Kartalı.
ELHAMRA: (43595) 1 — Gü-
nah Çocuğu. 2 — Blllûr Anahtar.
İNCİ (84595) 1 - Güzeller Kes-migcçldi. 2 — Yaban GUJ(*
3 — Mikl.
İPEK (44289) 1 - Su Perileri 2 — Bir Dulun Hayatı.
LALE (43595) J - Yalnız Gi denler .2 — Ormanlar Arşlar.» •[(Türkçe).
MELEK (40868) 1 — Eğlence-
ler Perisi. 2 — La Travlata, SARAY (41656) 1 — Kaza nevanın Aşk Maceraları. 2 — Damgalı Doktor.
SUATPARK (83143) 1 — Öldüren Para. 2 — Kara Sevda. 3— Kafkas Kartalı.
St’MER (42851) 1 — Vatan
Kahramanı. 2 — Deniz Kızının Aşkı.
ŞARK (40380) 1 — Kahramanlar Geliyor. 2 — Mızraklı Fedailer Alayı,
ŞIK (43726) 1 — Kahraman
Köpek. 2 — Esirler Gemisi.
TAKSİM (43191) 1 — Uçuruma doğru. 2 — Efe aşkı.
TAN 1 — Saray Gözdeler). 2— Boks Kıralı.
ÜNAL (49306) 1 — Ekmekçi
Kadın. 2 — Yaşamak Arzusu. YENt 1 — Şarlo Diktatör. 2 — Deniz Yıldızlan. 3 — Kanunsuz Şehir.
YILDIZ (42847) 1 — Aşıklar
Yolu. 2 — Çin Kızı.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAB (23683) 1 — Gece
Akını. 2 — Lorel Hardy Kuru Gürültü.
AZAK (23542) 1 — Sevimli Haydut. 2 — Sevimli Haydudun İntikamı.
ÇEMÖERLİTAŞ (22613) 1 —
Canavar Pençesi. 2 — Ölüm Seferi.
FERAH 1 — Sahte Şampiyon. 2 — Deniz Ejderi. 3 — Bağdat Perisi,
HALK 1 — Robenson Adası. 2 — Çanlar Çalarken.
İSTANBUL (22367) 1 — Deniz Yıldızı. 2 — Kara Canavar.
KISMET (26654) 1 — Aşk Sultanı, 2 — Çingene Baron.
MARMARA (23860) I — Kaptan Kid. 2 — Son Macera.
MILI4 (22962) 1 — Gece Akını. 2 — Lorel Hardy Kuru Gürültü.
TURAN (22127) 1 — Şehitler
Kalesi. 2 — Zehirli Şüphe. 3 — Harmankuya.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Baba Katili. 2 - Efe Aşkı.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Gangsterler HafiyesL 2 — Gençlik Şarkısı. OPERA (60821) 1 — Sarışın
Bülbüller. 2 — Macera Limanı. SÜREYYA: (60862) 1 — İsimsiz Kahramanlar. 2 — Gönülden GönUlc.
ANKARA
ANKARA (23432) Gönlümdeki Anlan.
BÜYÜK (15031) Seviştiğimiz GDnler.
CEBECI (13846) Bir Yetimin Ahi. 2 — Mont© Kriptonun Oğlu.
PARK (11131) 1 - Günahtan
Sonra. 2 — Büyük Aşk.
SUS (14071) Hazret! Süloymn-nın Yüzüğü.
SÜMER (14071) 1 — Bir Gece Faciası. 2 — Şimal Kutuplarında Bir Kız.
ULUS (22249) 1 — İçil Kız
2 — Korkusuz Lasl.
YENİ (14040) 1 — Talihim Olsaydı. 2 — İlk Vals.
tZMİR
ELHAMRA 1 — Tatlı Miras.
2 — Kılıçların Gölgesinde. 8 — Gönül Kimi Söverse.
LALE: 1 — Çöl Şarkısı. 2 — Korsanlar. 3 — Hayat Yolu.
TAYYARE 1 — Şöhret Hırsızı.
2 — Ormanlar Bakiresi.
TAN: 1 — Çöl Şarkısı. 2 — Korsanlar. 3 — Hayat Yolu.
YENİ SİNEMA 1 — Tarzan Geliyor. 2 — Bir Millet Uyanıyor.
KARŞIYAKA CİHETİ
MEI.EK 1 — Cezayir Dansözü.
2 — Vahşi Ormanlar İçinde .
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y. (Türk) Burandan
— 9.50 D.H.Y. (Türk) lzmlr-den. — 12.00 K.L.M. (Hâlânda) Tahrandan. — 14.30 P.A.A. lA-merikun) Basra. Şam, Beyrut-tnn. — 16.16 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana , Ankaradun.
— 16.15 A.F. (Fransız) Paris,
Roma ve Atinadnn. — 16.50
B.E.A. (İngiliz) Londra, Roma ve Atlnadan. — 16.65 S.A.S (İskandinav) Oslo, Kopenhag, Hamburg, Frankfurt. Münih, Roma, Atlnadan. — 18.05 D H. Y. (Türk) İzmlrdcn. — 18.35
D.H.Y. (Türk) Ankaradan. GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 D.H.Y. (Türk) Bursnya.
— 9.30 D.H.Y. (Türk) An karaya. — 10.15 D.H.Y. (Türk) Iz-mire. — 10.30 D.H Y. (Türk) Ankara, Adana, lskcnderuna.
— 13,00 K.L.M. (Holnndn) Roma, Amsterdama. — 16.30 P. A A. (Amerikanı Brüksel, Londra. Boston, Ne w-York * a. — 16.00 D.H Y. (Türk) İzmire. — 17.25 S.A.S. (İskandinav) Atina, Roma, Münih, Frankfurt, Hamburg, Kopenhag, Osloya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
11.00 Cumhuriyet, Karadenlz-den. — 21.30 Marakaz, Mudan-vadan. — 22.(Kİ Bandırma, Mu-dünyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Marakaz. Nludanyaya. — 18.00 Saadet. Çanak kaleye. GELECEK OLAN TRENLER
8.30 Ankara, — 9.15 Aukuru.
— 22.20 Semplon.
GİDECEK OLAN TRENLER
8.20 Semplon. — 10.00 Ankara (Motörlü) — 18.10 Ankara— 20.30 Ankara
R A D
ANKARA:
8.80 M S.Ayarı, Haberler ve Hava Raporu. — 8.15 Günay-dın (pl). — 9 10 Günün
Programı. — 0.15 Radyo İle İngilizce. — 0.30 (Sevilmiş parçalar) (pl.). - 10,10 Konuşrnh. — 10.25 Makamlardan bir demet.
— 11.05 Temsil: Pazar Skeçl “Dost Yadigârı” O. Henry’nln bir hlkâyesindon mülhem olarak Yıızan: Medlha GÖkçcr.
— 11.80 Salon orkestrası. —
12.00 Hep beraber söyllyellm (Yurttan sesler kuronu) — 12.30 Telden tele. 13.50 Oyun havaları (Bağlama takımı). — 1.3.00 M. S.Ayarı ve Haberler. — 18.16 Dana müziği (pl ). — 13.30 Öğle gazotesl. — 13.15 Dans müziği (pl.) — 14.00 Hava raporu,
Akşam programı ve Kapanış.
17.58 Açılış vo progrum. — 18.00 M.S.Ayarı. — IK.imi lnce-saz (Hlcazkar Faslı). — 19.00 M.S.Aynrı ve Haberler. — 10.16 Geçmişte Bugün — 10.20 Yanm saat dans (pl.). 10.50 Akşa-
mın karmu müziği (pl.) — 20.15 Radyo gazetesi. — 20.80 Sanat heveslileri sautl. Şan soloları: Söyllyon: Güler Erghl — 20.46 Keman soloları (pl). 21.00
Glnny Slmme'den melodiler (pl)
— 21.15 Müzikle gezi (pl ). — 22.00 Spor saati (Günün haber-
BU hafta Paris misli görülmemiş bir panayır yaşadı. "Kormom,, donl-len bu panayırlar Ortaçağdan beri Avrupanın büyük halk yığınlarını toplıyon ananevi sönüklerindendir. Kermofisc'ler bir zamnnlar Breughel, Tenlere gibi Felemenk ressamlarının en büyüklerine mevzu olmuştu. Modern Avrupada da bu çeşit şenliklere rağbet hiç azalmamış olacak kİ. Pa-rlain Tuilerles bahçesinde hazırladığı bu panayıra Fransanın ve dünyanın en büyük yıldızları katıldı; sahne yıldızları. sinema yıldızları, müzik, radyo. müzikhol, edebiyat, spor âleminin yıldızları hepsi Tullerle» bahçesinde kurulan standlarda satış yapmak üzere seferbor oldular. “Scandale,, korseleri. •’Cocu-cola" şerbeti. “Cadum,, sabunları, ”Amleux” hardalı veya “Fronco-Solr” gazetesi İçin propaganda yapmak, imzalı fotoğraf satışı İle, Parisln kurtarıcısı Leclerc ordusunun yaralı ve emeklilerine oldukça kabarık bir hasılât sağlamak yıldızların 36 saat sürecek yeni vazifeleri meya-nındaydı.
Panayırdan bir kaç gün evvel sinema meraklılarının ağzını sulandıracak isim ve rakamlar ilân edildi: Rtta Hayworlh, Stnn Laurel, Maurlce Chc-valler. Danlelle Delorme, Tino Rossl, Yves Montand, Orson tVelles, Jeân Maral», hepsini sayamam ya, tanı 700 tane vardı. Yıldızlar arasındaki semavi alış voriş de unutulmamış. Holly-wood'tan Charles Boyer. Grcta Garbo, Dorothy Lumoıır, Clark Gabie, Gary Coopcr ve trene Dunn Paristcki yıldız kardeşlerine radyo ile selâm ve sevgilerini göndereceklermiş. Gazetecilerin göz ağrısı lngrid Bergman hakkında da dedikodu bermûtad gırla gitti. O gece panayırda parlamak için yola çıkmış, otomobili Pnrlse yak-laşıyormuş, geliyormuş, gelmiş... Ner-de, bütün ümitler boşa çıktı, nazlı yıldız görünmedi.

Panayır komiseri büyük günün arifesinde mühim bir beyanatta bulundu: 948 panayırı 681 yıldızın iştlrakile 11 milyon frank getirmiş, fakat ahalinin 3 ton toz yutmasına sebep olmuş kİ, milli sağlık bakımından bu bir başarı sayılamaz. Oysaki bu sene Tullerle» bahçesine dökülen 10 ton chlo-rure do çuldum sayesinde 30 milyonluk bir hasılât beklendiği halde, bir tek toz taneciği görülmiyecokmlş... Herkes sevindi bittabi. Rakamlar gırla gitti. Şu kadar ton İmza defteri varmış, bu kadar ton artist fotoğrafı. Rakamların azameti Parlsülorl birkaç gün evvelinden zaten bir kosmograf-ya âlemine sokmuştu.
Cumartesi akşamı no olur no olmaz rahat bir pabuç, bir de toz götürür elbise giydim, elime bir YENİ I8TAN-BUL alarak yoln koyuldum. Uzaktan Place de la Condorde'un yüzlerce lâmbasının bir hâle gibi çevirdiği Louçsor dikili taşı topraktan fırlamış bir ışık fıskiyesi gibi yükselmiş, gökte projektörlerin aydınlattığı sandal biçiminde bir balon dalgalanıyor. Meydan bir karınca yuvası gibi İnsan vo otomobil seliyle vızıi vızıl.
“Ne çıkarsa bahtıma,, diyerek insan denizine dalıyor, bir zaman sonra kendimi Tuileries'de buluyorum. Ağaçlardan meçhul sesler çıkıyor:
— Alo, alo, dünyanın en küçük orkestra şefi Roberto Benzi 26 numaralı »tanda gidiyor. Alo, alo. Jean Mo-ran adındaki 11 yaşında çocuk babu-sını kaybetmiştir. Kendisi nağ salim olarak kayıp çocuklar pavlyonunda beklemektedir... Alo, alo, dünyaca meşhur sinema artisti Stan Laurel gecemizi şereflendirdi. Geliyor.
İnsan hangi yıldıza koşsun? Hoş koşacak hal yok ya, insan seli sizi nereye sürüklerse oraya. Az tanınmış artistlerin bulunduğu standlurın önüne varılıyor, ama büyük yıldızlara e-rişmek için kalabalık birbirini çiğ-
¥
niyor. Bir yıldızın parlaklığı onu koruyan veya koruyamıyan zabıta kuvvetleri İle olçülüyot. Rlta Hayworth’un etrafını 300 polis almış, almış da gene dilber tazo İzdihamdan bayılıvermiş. Meçhfıl radyo sesinin yaprakların a-rasından verdiği bu haber halk arasında heyecan uyandırıveriyorsa da, çaresizlik karşısında no yapılır, Ritayı Ali Han ayıltsın. Herkes kendi derdinde.
Toz dodlğinlz pek yok. ama ayak-kaplarınıza balçık gibi yapışan bu br*-yiu boya ne? Rtandlaru yaklaşayım da YENİ İSTANBUL’U İmzalatayım diye can atıyorum, Aksi gibi yıldızlara. kapıda 60 franka satılan İmza karnelerinden başka bir şey İmzalamamaları tenblh edilmiş. İmza karnemi göstererek. gazeteye İmza atmalarını rica ediyorum. Her güzelin bir huyu var. Küçük Benzl’nin etrafını mana-cerlerl sarmış: “250 franka bir fotoğraf” diye avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Geç. Biraz ötede cami var. romancı. Yanına varıp anlatıyorum: İşte gözetenidir, bir müddet evvel “Kıyamet Günü,, adlı romanınızı çıkardı, çok beğenildi. Hoş çok anlatmaya gelmez, (elif hakları meselesi aklına gelir. Atıyor İmzayı. Aynı mesele Marcelle ChantaTın Önünde. Türk
Yazan : Ayşe Nur
gazetecisi deyince İmzaya hazır. Yanındaki erkek İşe karışıyor. Erkek artistler no de aksi şeylermiş meğer. Kadınlar bir İçim su, yanlarına kim gelse, gülüşleriyle mest edecekler. Halbuki erkekler “karne de karne” diye tutturuyorlar. İşte Ceclle Sorel. Siyah bir kapeün altında yüzü gülüyor. Bir talih.. Hiç zorluk göstermeden İmza veriyor. Zor belâ Stan Lau-rei’ln olduğu atanda yaklaşıyorum. Laurel suyu sıkılmış bir limona benziyor. Filmlerinde olduğu gibi aksi. Gazete İmzalamak yasak diye tutturmaz mı, ne desem fayda etmiyor. Türklyedekl şöhretinden, ona olan aevgimlzden. türkçe başarılı dublajlarından dem vuruyorum, nafile. Meğer fransızca anlamazmış. Allahtan Dnrva.ş ile Julia çıkageldiler. İstanbul deyince yüzleri güldü. Aşinalık, bir nevi hemşerilik var. Laurel'e bir hücum, zorla İmzasını aldılar. Derin bir oh. çektim.
Gece yarısına yaklaşıyor, ağaçlardan kaybolan çocuklar, çiğnenen a-yaklar hakkında tüyler ürpertici sesler geliyor. Eh! yıldızların hepsine de erişilmez ya. Bana bu da yeter, diyerek Tullerles’den çıktım. Yıldızlar İse sabaha kadar parlamışlar, gün a-ğarınca batmışlar.
HİKÂYE
Yıllardan sonra
Paris, yıldöniimlerini nasıl anar ?
PARİS’in her köşesi tarihle yoğrulmuştur, bunu herkes bilir. Tarihin unutulmaması, tarihte yer etmiş kişilerin dalma anılması İçin nice çarelere başvuruluyor burada... Her biri tarihi bir kişinin, bir vakanın veya bir yerin adını taşıyan sokaklardan tutun da, her türlü tarihi vakayı resim, heykel, kitap, fotoğraf, sikke, mulâj, pul ve daha akla gelir veya gelmez bir sürü vasıtayla canlandıran müzelere, saraylara, evlere kadar her yerin uzun uzun anlatacağı bir tarih sayfası vardır. Hattâ bahçeler, ağaçlar da .bu hususta hiç geri kalmaz. Dünyaca tanınmış Bola de Boulogne, Luxembourg veya Tullerle» parkları
umuz herşey
leri), — 22.15 Dans müziği (pl.). 22.45 M.S.Ayarı ve Haberler. — 28.00 Programlar ve Kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar — 13.00 Haberler. — 13.15 Bing
Crosby'dcn şarkılar (pl). — 13.30 Dnna müziği (pl). — 13.50 Serbest saat. — 14.00 Saz eserleri, şarkı ve türküler. — 14.46 Fillmlerden müzik (pl). —
15.00 Konçerto (pl). — 16.35
Dans müziği (pl). — 16.00
Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar.— 18.00 Çaykovskl: Strauss ve Weber'den büyük valeler (pl).
— 18.30 Dans müziği. — 19.00
Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Mekfllkadan
melodiler (pl). —- 19.30 Saz e-serlcrl, şarkı ve türküler. — 20.15 Claudc Tornhlll orkestrasından dans müziği (pl).
20.30 Molla Bey ve harcmlerl-Radyofonik komedi. — 20.55
Dans müziği (pl). — 21.05 Spor hnsbllıuİleri. — 21.20 Fasıl heyeti konseri. — 22.00 Dinleyici istekleri (klâsik batı müziği).
— 22.45 Haberler. — 23.00 Dans müziği (pl). — 23.30 Hafif gece müziği (pl). — 24.00 Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR
LONDRA:
7.40 Dinleyici İstekleri. — 0.80 Küçük orkestradan melodiler. — 11.00 Klâsik müzik dinleyici Istcklori. — 13.oo Piyano resitu-II. — 14,15 Operalardan parçalar. — 15.15 Akordeonla pnrça-Inr — 1(1.15 Robert Farnon orkestrasından hafif müzik. — 17.15 Konçerto-Mozart piyano konçertosu No. 23. — 21.30 Varyete programı. — 23.15 Hafif müzik. — 21.30 BBC senfoni orkestrası konseri.
ECZAN
EMİNÖNÜ: Beşlr Kemal «Sirkeci) — İtimat Sadrl d(ü-çükpazar) — Sultanahmet (A-leındar# — Yeni Lâleli (Lâleli)
BEYOĞLU: Dollasuda (Merkez) — Mlhııt (Taksim) — A-ynzpaşn (Taksim) — Hayred-din Tav (Galata) — Sporldls (Galata) — Alakan (Şişli) — Mocidlyoköy (Şişil) — Halıcı» oğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa)
FATİH: İbrahim Balmumcu (Şehzadcbaşi) — Ethem Per-lov (Aksaray) — Emin Rıdvan (Sam&tya) — Hamdı Emgen (Şehremini) — Gündoğdu «Ka-ragürnrlik) — HUsamcddin Gö-Icengln (Fener)
EYÜP; Ayvansaray Şifa BEŞİKTAŞ: Nail Halit — Or-taköy — Gıyaseddln Dlvanlı-oğlu (Arnuvulköy) — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: Sıhhat — Feneryo-lu — Erenköy — A.Cafer Çağatay (Bostancı).
ÜSKÜDAR: Merkez
HEY BEI.İ AD A: H Halk
Bl YÜKADA: Hulk
Soldun tuğa:
1 — îyl fdaro edildiği takdirde devletler ve İnsanlar arasında fayda sağlayan bir saha; Bir edat. 2 — Eski; Sessiz, 3 — Tersi sahip; Cenubi Ame-rikada bir devlet. 4 — Tersi bir oyun; Hilesiz ve katıksız. 5 — Yuvasına. 6 — Bir gıda maddesi; Tersi ekleme.
A3İİ surette, 8 — Cerh âleti; Cereyan eden. 9 — Eğlence yerlerinden; Mülk! taksimattan. 10 — İnancı kuvvetli (İki kelime).
Yukarıdan ıı^ağı:
1 — Çirkinlik; Nofl edatı. 2— Güven; Sayesinde âşıklar fı-sıldaşır. 3 — Mar; Siyah. 4 — Encümeni dûnlşe mensup. 5 — Geçmişi. 6 — Rüzgâra hitap; Sıra; Bir renk 7 — Kabaıaıı; Tersi İdam eden. 8 — Bir uzvu; Divan şairlerimizden biri: Geleceği kötü.
DÜNKÜ BULMACANIN
HALLt
Soldan Kuğn:
1 — Kesafet; Ki. 2 — Eşit; Marul. 3 — Himar; Mala. 4 — Alıl; Liman. 5 — Matnharl. 6 — En; Rum. 7 — Karamela. 8 — Beka; Alny., 9 — BA(! Berele. 10 — îyl refika.
Yukıırıdun u^uğı;
1 — Keramot; Bl. 2 — Eş alan; Bay, 3 — Simit; KedU 4 — Atıiurak 5 — Harabe, 6— Em; Lama; Ef. 7 — Tamir; Marl. 8 — Rami; Elek. 9 — Kula; Lnla. 10 — tlânlhaye.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 14998
Anadolu yakası 0053*
Ankara 91
îemir 2251
Beyoğlu 116-14 Kudıköv (10X72
İstanbul 24222 UhkUdur 601)48
Ankara UU, îznıir 2222 Karşıyaka 15055
İZM İH: Kurutuş (Yalılar) — Sağlık (Alflftncak) — Ali Ha.y-reddin (Basmahane) — Sıhhat (Kemer.dtı) — İkiçeşnıcHk (Eş-rofpaşaı
ANKARA: İstanbul — Cebeci — Sağlık
bir yana, evime gitmek İçin geçtiğim küçük Ranelagh bahçesinin dr bir tarihi vardır. 18 inci asırda buralarda Lord Ranelagh ın Londrada kurduğu açık hava balosuna benzer bir eğlence yeri kurulmuş da, Marie-An-toinettv bile buraya dansetmeyo gelirmiş. Gündüz tekerlekli kayaklar üzerinde kayan, bahçenin müdavimi çıngıraklı püsküllü eşeğe binen veya beyaz bir keçi koşulmuş küçücük araba İle gezen, atlı karınca üstünde a-vazı çıktığı kadar bağıran çocukların gürültüsü mahalleyi çınlatır. Fakat geceleri kocaman kestane ağaçlarının arkasında gamzell bir markizin Roc-coco devrine ait bir şövalye ile fısıl-daştığını duyar gibi olursunuz.
Tarih buralarda kitaplara kapanmış, tatsız bir vaka silsilesi değil sizi kavrıyan renkli, şakrak bir âlemdir. Çok defa kendi kendime Fransızların bunu nasıl elde ettiklerini sordum. Gerçi Parisln şanlı bir tarihi var. Işıklar şehri asırlar boyunca fikir ve sanat dünyasının merkezi olmuş, hâlâ da öyle. Fakat neden her küçük tarih olayının buradu bu kadar önemi var da, dünya çapında vakalara sahne olmuş bizim Istarıbul-da dolaşır dolaşır da bunlardan hemen hiç bir İz bulamazsınız. Bu bir kültür meselesidir deyip geçmeyin. Gerçi öyle ama nasıl, bu insanlar tarih denilen sıkıcı şeyi canlandırıyorlar? Bizim dilimizde “Müzelik,, “Antika., kelimelerinin aldığı kötümser mâna ile vasıflandırılan geçmişin mirasını nasıl böyle dcğerlendirebill-yorlar? İşte bunun sırrını son zamanlarda kavradım. Size de anlatmak için bir misal vereceğim.
Paris, bugünlerde Place Vendömc-un 250 net yıldönümünü kutlamaktadır. Bu meydanı XIV üncü Louıs, Pa-rlsln gitgide büyüyen haşmetine lâyık bir şekilde kurmak üzere Vcndomc Düklerinden satın alıp, çevresini kıtallik akademileri, kütüphaneleri ve ecnebi sefirlere ait ikametgâhlarla çevirmek niyetindeymiş. Meydanın ortasına da Glrardon’un yaptığı kiralın bir heykeli dikilmiş. Gel zaman git zaman Place Vendömc Parisln maliye hayatının merkezi olmuş, otellerin birinde para dâhisi banker Law yaşamış, bir başkasında da müzik dâhisi Chopin ölmüştür. İhtilâf XIV üncü Louls'nin heykelini devirmiş, Austerütz zaferi muzaffer Fransız ordusunun şerefine Romadakl Tra-Janufi sütununa benzer 44 metrelik bir sütun dikmiştir.
Bu yıldönümünden bir ay kadar önce gazetelerde Place Vendöme’un tarihçesini çizen yazılar çıktı, tarih boyunca her köşesinde olup bilenler canlı bir dille bir daha anlatıldı, meydan en ulak tarihi teferruatıyIe bir daha giyinmiş, kuşanmış oldu Sonra törenler başladı. Vandömc sütununun kuidesi a) kadifeye sarıldı. Kocaman sütun, projektörlerin altındıı bir mücevher gibi parlıyordu. Cumhurbaşkanı Auriol törem açtı, Garde Re-publicuimı pırıl pırıl kıyafetiyle ananevi marşları çaldı, Comedie Fran-çaise’ıkn bir aktör. Sair Claudel’in dünyaya hazırladığı bir mesajı okudu. Place Vendöme da, Fransanın sulha, iıısanlığu ve çalışkanlığa bağlılığını bu yıldönümü gününde ilân ediyordu. Bu mesajı dünyanın her köşesine ulaştırmak için yüzlerce güvercin hep birden uçuruldu. XIV üncü Louls'nin zafer sancakları, bina-tura asılmış, dalgalanıyordu. Mağazalar onun hâtırasını göz kamaştırıcı bir zenginlikle, bir zevkle canlandırıyorlar. En güzel otomobil müsabakası, moda defileleri, bnlolur eldu. Parisln en şık kadınları Rıtz otelin-dr d an.Retti. Fakat Paris halkı, gömleği açık doluşun işçisi, çorapsız gezen mldineti, karısını ve kızım gezdiren burjuvası da bütün bu güzellikleri doyu doyu seyretti. XIV üncü Louls'nin çapkınlığı, metreslerinin çokluğu mevzuunda, büyük kırul hâlâ yaşıyormuş gibi, şakalar edildi.
Ve tarih yaşadı. Neden? Çünkü bütün bir millet, bütün bir şehir halkı elbirllğiyle ve bütün vasıtalarım kullanarak bu işi başarmaya koyuldu. Bir lurihl yaşatmak o kadar mühim mı? No diye bu kadar gürültü? demeyin, tşln ucunda Fransanın prestiji. yani Fransanın kazancı vur. Turist çekmek, malını satmak vo refah içinde yuşumuk vur. Dünyada Fransa kadar propaganda İşini yüksek mertebeye çıkarmış bir millet daha var mıdır bilmem. “FranHaınn şerefi,, derler de bu şerefin nasıl elde edil diğini pekâlâ bilirler.
A. N.
DÎR türlü unutamadığım altın ®kalbll, melek yüzlü arkadaşım, sevgili Sevinçlin. Sokak kapısı çalındığı zaman kimbillr neyle meşgul bulunancaksın? Bin bir i-tina ile elbiseler diktiğin, gözleri açılıp kapanan, yatırıp kaldırdıkça acıklı bir ses çıkaran bebeğrin yonca kokulu bir sandığın bir köşesine atılmıştır artık. Hisardaki yahnin bahçesinde köşekapma-ca, kovalamaca, körebe oynıyan şen çiğlikli, yara bere içindeki küçük kız senelerce geride kaldı. On, onblr sene evvel, kömür gibi siyah siyah parıldayan gözlerini yüzümde dolaştırarak elma mı istersin, armut mu? diye soran o yaramaz kızı görüyorum şimdi, O siyah gözlerinde nasıl durgun bir mâna, ne kadar sakin bir ışık var.
Tertemiz rafları, bembeyaz mermer taşlariyle insanın içine ferahlık veren geniş mutfağında, çok sevdiğin kocana akşam yemeği hazırlıyorsun belki. Belki, onun söküklerini diktiğin, çoraplarını, yakasını değiştirdiğin gömleğini garip bir zevkle, etrafına çekingen nazarlarla bakınarak kokluyorsun.
Ocakta iri kütükler çatırdıya-rak yanıyor. Bütün vdlcudunu tatlı bir sıcaklık kaplamış.
Sokak kapısının çalındığını işiteceksin. Hem de iki defa hızlı hızlı çalınacak. Bu. postacının zil çalışı, diyeceksin.
Zarfı telâşlı telâşlı yırtışını da görüyorum. Evvelâ İmzaya bakacağın tabiidir. Rahat okuyabilmen için, imza yerine ismimi yazmalıyım öyleyse... “Bilâl, Bilâl” diye bir müddet mırıldanacaksın. Gözlerinin altında bir iki çizgi belirecek. dudağını ısırarak bir şeyler hatırlamıya çalışacaksın.
işte şimdi, yine ocağın kırmızı alevleri karşısında oturuyorsun. Bu mektup seni bir anda çocukluğuna döndürüverdi. Gözlerine gene o çocuk bakışlar, dudaklarına gene o sevimli bükülüşler geldi. Elinde tuttuğun mektubu garip bir zevkle ve merakla okuyorsun.
Evli olduğunu nereden bildiğime şaşacaksın. Hakkın da yok değil. Altı sene bir ömürdür âdeta. Biz birbirimize bir ömür boyunca u-zak kaldık. Şimdi elimin uzanabileceği bir yerdeki bir sürü kâğıdın, resmin arasından bir tanesini çeker ve bir gazete parçasından başka bir şey olmıyan bu kâğıdın üstünde sevimli Sevinç’in İzdivacını okuyabilirim. Kocanı tanımıyorum. îyi bir çocuk olması lâzım, çünkü mühendislerin ruhlarında Anadolu yatar. onların kanları ne yemyeşil ovalarla, ne temiz niyetlerle yugrulmuştur. Mithatı da görüyor gibiyim. Kibar bir İstanbul çocuğu. Anadolu-nun meşakkatli İş hayatı onu biraz yormuşa benziyor.
Anhyamadığıın bir şey varsa, o da senin Dlyarbakırda ne aradığın. Sen, benim tanıdığım küçük Sevinç; geniş sofaları yosun kokan, martı çığlıkları dolu yalıdan bir yerlere ayrılamazken, seni körfeze kadar yürütmiye İmkân bulunamazken, Diyarbakır gibi arada yüksek dağlar, uzun yollar, iklimler olan bir tarafa gitmen ne garip. Bu. senelerce önce olsaydı ne hayret edilecek bir hâdise sayılabilirdi. Senin sokak kapısından dışarıya adım attığını. hele Dıyarbokıra gittiğini vc orada izdivaç yaptığını duysay-dık nasıl şaşırırdık.
Mektubu dizlerinin üstüne bırakıl». bir an alevlere dalarak ne düşündüğünü biliyorum. “Böyle yıllardan sonra beni hatırlaması ne tuhaf” diye düşünüyor ve bu mektubumu mânalanchrmıya çalışıyorsun, değil mi Sevinç?
Okumana devam et. neler hissettiğimi göreceksin.
Altı sene evvelki yağmurlu bir eylül gününü benim kadar vazıh. tekrar yaşıyabillr misin? Hayır değil mİ? Zaten buna imkân
Yazan : Bilâl METE
yoktur Sevinç. Bu altı sene İçinde sen öyle çok şeyler gördün, öyle mesut günler yaşadın kİ, o seki günleri unuttun gitti.
Ama bir de, ömrü dört duvar arasında, bozan da bir balkonda, masmavi bir denize karşı geçen bir insan tasavvur et. öyle bir insan ki bu. belinden aşağısını hicap duyarak örtmlye mahkûmdur. Kıpırdanmaktan âciz bacaklarım saklamıya mecburiyet hissetmektedir. Bir insan ki kıpırdanamaz, bir yerlere gidemez, hayatla alâkası yoktur onun. Bir İnsan kİ gülemez, aghyamaz Sevinç. Güldüğü. ağladığı zamanlar hayâl etmekten başka ne gelir o insanın elinden? Hiç, hiç bir şey gelmez, hatıraların hayaliyle teselli bulur ancak. Ne hüzünlü, garip bir teselli, teselli değil işkence bu.
Hayal edilenler unutulmazlarmış. Şimdi, bacakları hiç bir işe yaramıyan bir yarım İnsan, sapsağlam olduğu günleri hatırlıyor.
Meselâ askere gittiğim gün. yağmurlu bir eylül ayına tesadüf etmişti Sevinç. İşte sana o günü, hatırlatmak istiyorum.
Altı sene evvelki eylül ayının on yedinci günü bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Senin yalıdan dışarıya çıkmak â-detin olmadığını bildiğim için, veda etmiye size gelmiştim. Sen sessiz sessiz ağladın, belki de yakın bir felâketi sezdiğin için. Sen ağladıkça benim İçim didik didik, diken diken parçalandı. Kapıda el sıkışırken, bir şey söylemiş olmak için:
— Bak Bilâl, sana, gök de ağlıyor, dedin.
Yağmurun altında koşa koşa giderken, arkamdan son sözünü ve böylelikle sesini son defa duyuyordum:
— Yolun açık olsun Bilâl’.
îki sene her şeyden uzak. Çekirgedeki bir telsiz kulübesi içinde geçti. Terhisime bir kaç ay kaldığı bir sırada nasılsa tifoya, peşinden de başka bir hastalığa tutuldum. Hastahanede bir müddet tedavi gördüm. Bu arada yapılan iğnelerden biri öyle bir yere rastlamış ki, bacaklarıma felç geldi. Bu halde felç geldi miydi, bir daha da geçmesine imkân olmazmış.
öyle zannediyorum kİ, bu kadarı seni acı hakikatle yüzyilze ge- • tlrmiye kâfi gelecektir.
Ağlamak o kadar nafile ki Sevinç. Ben de çok ağladım o zaman. Hıçkıra hıçkıra, haykıra haykıra ağladım. Bugün bile göz kapaklarımda dehşetli bir ağrı var. Ama ağlamak insana ne kazandırır ki. Bu bir teselli bile olsa, böyle bir felâkete teselli ne gerek, insan ağlamamak kabiliyetine erişebilseydi. şeytanı kim sevindirecekti. Talih bana gülmedi, ben talihime ağladım. Şeytan bana güldü, ben şeytan İçin ağladım. Lâkin yeryüzünde unutulmı-yan hangi acı gösterilebilir ki?
Bugün şehirde küçük bir apartman dairemiz var. Annemle beraber oturuyoruz. Görsen Semlha teyzen o kadar yaşlandı, saçları Öyle beyazlandı ki. Ama gözlerindeki tatlılık hiç kaybolmadı.
Ne bir dostum, ne bir ahpabım var. Akşamlara kadar denize karşı oturup düşünüyorum. Beyaz beyaz köpüklerle çalkalanıp yayılan denizi seyrettikçe de hafızamda çocukluğumuz canlanıyor, geçen günleri deliler gibi özlüyorum.
Adresinizi telefon rehberinde buldum. Bulduğum zaman saadetten çıldırabilirdim. Kaybedilmiş en kıymetli bir şeyi yıllardan sonra bulduğum İçin mesut oldum, saadet duydum Sevinç.
Şimdi. Aynzpaşa Dereboyu sokağı 14 No. lu apartmanda, eski bir dostluğu yenilemek ihtiyariyle tutuşan kırgın bir ruh, sana yabancı olmıyan bir insan seni ve kocanı büyük bir hasretle bekliyor.
Gözlerinden öperim,
İR Hasîran 1950
YENİ İSTANBUL
8ayfa 5
GÜNÜN
KONOMiK
Ankara toplantısı münasebetiyle r
Memleketimizde tütün meselesi
1
istihsal
Habib Edib - Törehan
15 haziranda Ankarada toplanan tütün kongresi, memleket İçin hayati meselelerin en mühimlerinden birini eline almış bulunmaktadır. Onun, şimdi ehemmiyetle çalıştığı mevzular üzerinde, İyi neticelere varmasını, memleket menfaati namına temenni ederiz. Bizi, bu kongre münasebetiyle en çok sevindiren hâdise, Hükümet Reisinin tekmil alâkadar bakanlarla birlikte kongreye iştiraki ve orada söylemiş olduğu güzel sözlerdir. Demokrat bir biikûrnet, şüphesiz ki. adına müstahsil, tüccar ve ihracatçı namı verilen bütün hususi teşebbüs sahipleri İle alâkadar olmalıdır ve ancak bu sayededir kİ. arzu olunan gayeye erişmek İhtimali vardır.
Tütün, memleketimiz İçin çok hayati bir mahsuldür. Çünkü, ziraat memleketi olan yurdumuzun milyonlarca inhanı, hayatlarını buna bağlamışlardır. Bu sebeple, onların maişetlerini temin eden bir İstihsal malımızın her şeyin üstünde olarak göz-önünde tutulması İcap eder.
Tütün, memleketimiz İçin ehemmiyetli bir gelir kaynağıdır. Dış ticaret bllânçomuzun eskiden en büyük rakamını tütün teşkil etmekte Idl ve yarın için de bu rakamın yine yüksek kalması ve hattâ artması ihtimalleri az değildir.
Tütün, yurdumuzun hayatî ehemmiyeti haiz bir İhraç maddesidir. BLlt-geçemizln varidat kısmının ehemmiyetli bir faslı tütünden temin olunur ve bunun halka hiç yük olmadan artması çok kabildir.
Bütün bunlar gösteriyor kİ. tütüne verilecek ehemmiyet çok yerindedlr. Memleketimizde, tütün İşinin bir koç toplantı ile hallAlIlemiyeceğlnl düşünerek daima müstahsil ve tüccarın bu işle meşgul olması ve her zaman lâzımgelen kolaylıkları Hükümetten talep etmesi İcap eder.
Biz, hangi hükümet olursa olsun, bu müracaatları daima gözönünde tutacağını ve lüzumu olan kolaylıkları göstereceğini ümit ediyoruz. Bilhassa halktan gelen bir hükümetin göstereceği anlayış ve kolaylık şüphesiz kİ daha çok olacaktır.
Memleket ve milletimizin tütün yetiştirmek hususunda bütün dünyaya yayjlmış olan bîr şöhreti vardır. Balkan Harbinden sonra memleketimizden ayrılmış olan yerlerde yetiştirilen tütünlerin artmasından ve bunların bazı pazarlar elde etmesinden sonra bir çok memleketlerde Türk tütününün Unvanına Şark tütünü namı verilmiştir. Buna rağmen. Türk tütünleri şöhretini kaybetmemiştir. Bilhassa bazı havalimizin tütünü. bütün Şark tütünü Unvanı verilen nevllere olan üstün mevkiini muhafaza etmiş ve bir çok memleketleri bu tütünden müstağni kılama-mıştır. Bu sebepten dolayıdır kİ, ilk İş olarak Samsun ve havalisi İle Ege tütünlerimizin dünyaca tanınmış cilan şöhretlerinin muhafaza edilmesini çok lüzumlu görmekteyiz.
Bu iki, mümtaz evsaflı tütün yetiştiren bölgeden sair yerlere gelince, bunların da kendilerine göre ayn ayrı ve bariz vasıfları vardır. Bu arada dikkat edilecek nokta, tütün zer'lne müsaade edilmeyen yerlerde tütüıı zer’lyatı yapılmaması ve bu suretle tütünlerimizin dejenere edilmesi tarafına gidilmemesidir. Bu hususa dair bundan on sekiz sene evvelinden itibaren memleketimizde muhtelif kongreler toplanmış, kararlar verilmiş ve esaslar tesblt edilmiştir. Biz, bu İşin, kendiliğinden halledileceğini kuvvetle tahmin ediyoruz. Çünkü, gerek ihracat için İyi tütün elde etmek mecburiyeti, gerekse İnhisar İdaremizin matlûp evsafta olan tütünlere gün geçtikçe fazla ehemmiyet vermesi lüzumu bu hususta kendiliğinden bir tasfiye yapacak ve tütün ziirraımız da iyi mal yetiştirmek cihetine ehemmiyet verecektir.
Tütün, zürram bütün sene İçinde an çok zamanını alan bir mahsul olduğu gibi kadın, erkek ve çocuk
ortaya
paranın düşünü* m atını-Istlfa-çıkar, fiyat-temini şimdi.
bütün ailenin (le mesaisini koyduğu bir İş sahasıdır.
Zamanımızın İhtiyaçları, bugünkü satın alma kudreti lllrse, memleketimizde tütün
İlinden köylünün matlûp olan deyi temin edemediği ortaya şimdiki şartlar İçinde, tütün tarım arttırmakla da bunun mümkün değildir. Bilhassa
Vlrjlnla tütünlerine karşı rekabet etmek meselesi ortaya çıktığından, bizim İçin hem İyi. hem de ucuz tütün ihraç etmek mecburiyeti vardır. Şu halde, bugün nıızarı İtibara alacağımız nokta, tütün zlraatinln nıalhet bedellerini azaltmak ve bir de bıınıın işleme tarzında yeniden ucuzlaşma İmkânlarını aramak ve tatbik etmek olmalıdır.
Maliyet bedelinin ucuzlaması İse çiftçiye ucuz ve kolay şartlarla kredi vermekten başlar. Tütün müstahsilinin malını ucuz İstihsal etmesi için lüzumlu olan bütün malzeme en müsait şartlarla temin edilmeli, ucuz de. poya ve nakliye imkânlarına malik olması temin olunmalıdır. Bu hakikatler, yeni şeyler değildir. Bunlar, senelerce evvel görüşülmüş, üzerinde durulmuş mevzulardır. Hattâ, bu hususta teşebbüslere de girişilmiştir. Fakat, bunlar devletçilik zihniyeti yüzünden başka yollardan takip olun-muş ve maatteessüf faydalı neticeler elde edilememiştir,
Şimdi, bütün dünyada bir mal ve malzeme bolluğu başladığı şu zamanda, Hükümetin yalnız engelleri kaldırmakla zürraa ucuz ve iyi İstihsal imkânı verebileceği kanaatindeyiz.
Bir çok İthalât müesseselerlnLİz. bundan sonra, dünyanın her köşesinden, ucuz ve İyi kaliteli İthal mallan almak İmkânına malik olacaktır. Çünkü, Marshall plânına göre on dokuz milletin bu ay nihayetinde başlayacak serbest İthalât sistemi, buna İmkân vermektedir. O vakit, bu mü-esseselerln aralarındaki rekabet saikası İle müstahsile lüzumu olan malzemeyi ucuzca vermeleri mümkün o-iacaktır. Bizim, bu husustaki yegâne temennimiz, mal ithal eden herhangi bir müessesenln bir sebep ve bahane icadı İle ortada yalnız başına rakipsiz kalmamasıdır.
Memlekette para temin etmek hususunda güçlüklerle karşılaşılmakta ve bu müşkül vaziyetten dolayı Ziraat Bankasının uhdesine büyük vazifeler düşmektedir. Bu müessese, doğrudan doğruya veya bilvasıta tütün ticareti yapacak bir yer değildir. Buna mukabil tütün istihsali İçin bir çok vazifelerle mükelleftir ve öyle zannediyoruz ki, onun hu mükellefiyeti iyi takdir etmesi tutun istihsalimizde büyük roller ifa edebilir.
Diğer taraftarı, tütün tüccarlarımız İle bilhassa inhisar idaresinin her sene istihsalden evvel memleket İhtiyacı İle İhraç olunacak tülün miktarını İyice etüd etmesi ve bıı hususta esaslı malûmata sahip olması icap eder ve bunu alâkadar oldukları tütün mıntıkalarında zürraa bildirmeleri, birçok emrivakilerle elimizde tütün kalması tehlikesini de ortadan kaldırabilir.
Memleketimizde tütün ziraat! yapılan topraklar, feyizli topraklardır ve buraların zürraı da açık fikirli becerikli insanlardır. Herhangi muhitin maişet vasıtasını bir
İstihsale bağlamak çok tehlikeli bir iş olduğu İçin oralarda yetişen diğer mahsullere de lâyık olduğu ehemmiyet verilmeli ve diğer istihsal maddelerimizin de arttırılmasına çalışılmalıdır. Bu suretle müstahsil, her türlü tehlikeye karşı tedbirlerini evvelinden almış ve ınuztar bir vaziyete girmekten kendini kabil olduğu kadar kurtarmaya çalışmış olacaktır.
Biz, bu bilgileri, resmî dairelerin uzun raporlarından değil, hususi teşebbüslerin toplayabilecekleri malûmattan bekliyoruz. Teessürle kaydedebiliriz kİ, tütün istihsali hiç mertebesinde olan memleketlerde hile gün-
ve bir tek
i \ \ İL
L A a h / w B
k" M
" . L • 1 iv c*1 • 'flkl
Tütün istihsal bölgelerinden birinde, tiitün İşçileri tütün demetlerini sırıklara diziyor. Tütün demetleri burada bir müddet bekletildikten sonra, atölyelere aevkedilerek balyalar haline getirilecektir.
Kısa Haberler
Paııl Hoffman İngiliz tşgi Partialnl tenkiti etti
Washington 17 A.A. — Avrupa I§-

birliği Teşkilâtı idarecisi Paul Hoffman, Avrupadaki kömür ve çelik sanayilerinin müşterek bir idare altında birleştirilmesi yolunda Fransız Dışişleri Bakanı Schuman’ın yaptığı teklifi reddettiğinden dolayı, perşembe günü Ingiliz işçi Partisini tenkid etmiş ve kongrenin bu hususta tam izahat istemesi gerektiğini söylemiştir.
Schuman Plânının 12 haziranda İşçi Partisi icra komitesince reddedilmesi keyfiyetini. Hoffman. şayanı teessüf bir infiratçılık hareketi olarak vasıflandırmıştır.
Hoffman, hür milletlere yapılan askeri yardımın ikinci senesi münasebetiyle tahsis edilecek 1 milyar 222 milyon 500 bin dolar meselesini ince-llyen Ayan Meclisi, dış münasebetler ve silâhlı kuvvetler komisyonları huzurunda beyanat vermiştir.
İspanya Danimarka ticaret anlaşması
* Madrid 17 (Hususî) —Ispanya ile-Danimarka evvelki gün, bir ticaret’ anlaşması imza ederek, iki memleket arasındaki mübadelenin filen arttırılmasını taahhüt ve kabul etmişlerdir.
Beynelmllei Bankanın Irak’a açtığı kredi ,
* Washlngton 17 (AP) — Beynelmilel Banka Irak Hükümeti emrine, Dicle Nehrinin taşmalarını önlemek için baraj inşasını temin mak-sadlyle 12.800.000 dolar göndermiştir. On beş senelik olan kredi, petrol hakları üzerinden temin edilmiş intifa İle teminat altına alınmıştır.
Portekiz zeytin yağı
ihracatı
* Lahey (Hususî) — Portekiz Millî İstatistik Bürosunun bildirdiğine göre, bu aeneki ihracat, geçen senekine göre çok fazladır. 1950 ocak-mart ayı ihracatı 1.191.196 kilo olup, kıymeti 26.920.821 eşkudo'dur. Geçen sene aynı müddet zarfında hu miktar 323.473 kilo eskudo idi.
Bradford
Bradford
yün fiyatları alıcının lehinde olmakla beraber, yapılan İş, hacmi kesin bir netice arzedecek mahiyette değildir. 64 lük merinoslar 166 penidir. Melez kaliteler bir peni daha yüksektir. 58 İlk süper kalite 118 peni, taranmış 50 İlk 71 penidir.
Danimarka toptan fiyat endeksi
★ Kopenhag (Hususî) toptan fiyat endeksi, 283 iken, mayıs ayında
mlştlr. 1949 mayısında toptan fiyat endeksi 261 idi. Seri. 1935 sına göredir.
Güney Afrikadn yünlülerin serbest ithali
★ JohanneHburg (Hususî) — Yeni İthal vergilerine göre % 100 yün olan maddelerin Güney Afrikaya serbeıt ithaline müsaade edilmiştir. Bu kararı Güney Afrika Ekonomi Bakanı tebliğ etmiştir.
olup, kıymeti 10.711.693
yün piyasası
(Husus!) — Taranmış
Hükümet, kooperatif birlikleri
mevzuuna ehemmiyet veriyor
Ege bölgesinde 45.000 köylü ailesi; Üzüm, İncir, Pamuk ve Zeytin Koopeartiflerinin çalışmalariyle alâkalıdır
İzmir, 14 haziran:
28 haziran günü İzmir incir Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin yıllık umumi heyet toplantısı yapılacaktır. Bunu; Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri nin umumi heyet toplantıları edeceği için kooperatif birlikleri zuu, lâyık olduğu ehemmiyetle kûmetçe ele alınmıştır.
Kooperatiflerin suiistimallere,
fa ve büyük masraflara yol açan gayet kötü bir İdare mckanlzmasiyle işledikleri, ortaklarım büyük zararlara dûçar ettikleri, günün sansasyon yapan haberleri meyanındadır. Hakikaten kooperatifler, ifade edildiği şekilde kötü bir yol mu takip ediyorlar?
takip mev-Hü-
Isra-
Hâdisenin önemini belirtmek için Üzüm Kooperatifinin 12.681, İncir Kooperatifinin 9.768. Pamuk Kooperatifleri Birliğinin 15.896. Zeytinyağı Kooperatifleri Birliğinin de 7.741 ortak ailesini sinesinde barındırdığını, Ege’de mevcut kooperatif sayısının 78 rakamına vâsıl olduğunu önceden haber verelim. Üzüm Kooperatifleri Birliğinin bu yıi on milyon liralık. Pamuk Kooperatiflerinin 15 milyon liralık, incir Kooperatifleri Birliğinin 7 milyon, Zeytinyağı Kooperatifinin 6 milyon liralık ciro yaptıklarını kaydetmek, işi biraz daha vuzuhlandırı-yor. Bu dört kooperatifin şimdiki maddî varlıkları; yedek akçe, Ödenmiş ve yüklenilmiş yirmi milyon liralık olmaktadır.
sermaye olarak bir rakama baliğ
bölgesinde 45.000 bir rakamla
Limanımıza gelen ithal malları
Yani kısaca Ege köylü ailesi, ortalama 250.000 kişi bu dört kooperatif birliğinin çalışmalariyle alâkalıdır. Eğer bu birlikler müspet bir İş yaparak ortaklarının elde ettiği mahsulü değer fjyatiyle harice satarlarsa bu 250.000 kişi durumlarını iyileştirmekte, işler müsait yürümezse bu kadar geniş bir kitle sefalete dûçar olmaktadır.
Kooperatif Birlikleri, Cumhurbaşkanı Celâl Bayarın iktisat Vekilliği zamanında, mürabahacılar elinde yüzde 25-40 faizle para alıp ıstırap çeken incir ve üzüm müstahsilleri tarafından kurulmuş ve Celâl Baya-rm temsil ettiği Bakanlığın geniş müsaadatına mazhar olmuştu. O zaman yaş meyva ihracatı işini de santraliz© etmek emeliyle Dr. Bade adında maruf bir Alman ambalaj mütehassısı celbedllmlş ve kooperatifler birliğinin müşterek idaresi kurulmuştu.
Her sahada devletçiliği ileri götürmüş ve inhisar sistemini şiimullen-dirmiş olan bir memlekette müstahsilin aynı çatı altında toplanması vc kendi yetiştirdiği mahsulü yine kendi birliği eliyle ihraca teşebbüs etmesi bir hususiyetti. Ortaklar, birlik ruhuna kendilerini verdikleri nispette bu teşekkülü genişletecek ve A-merikahİHrın "Large Scale Coorpora-
tlon„ adını verdikleri sistemi Türkl-yenln bir köşesinde yaşatacaklardı. Harp yıllan, ortakların kooperatif camiası içinde yerleşmelerine manı oldu. Çünkü her gün yeni yeni dalgalı satışlar oluyor, müstahsil yüz kilo mahsulünü, ortağı bulunduğu kooperatife teslim ederse 500 kilosunu hariçte satıyordu. Bundan, ortakların mahsul senesi başında kısmen faydalandıklarını kabul etmek lâzımdır. Fakat Akıbet, yıl sonunda Kooperatifler Birliği ortaklarına rlstor-no dağıtırken kendini belli ediyor, yani ortakların hariçte buldukları fiyat farkından fazlasını birliğin yıl sonunda tevzi ettiği görülüyordu
Bu meyanda, müstahsillerin Kooperatifler Birliği çatısı altında birleşmelerini kendi menfaati bakımından büyük tehlike telâkki edn bazı büyük İhracatçılar Hükümet merkezinde Kooperatifler Birliği aleyhinde teşvik ve Iğvnata başladılar. Hele Cemil Barlas’ın Ticaret Bakanlığı zamanında kooperatifler büyük bir darbe ile karşılaşarak darmadağınık edildiler. En kıymetli kooperatlfçi elemanlarını kaybettiler.
Son safha şöyledlr: İncir Birliği, Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Birliklerinin idare mekanizmasından geçen sone ayrılınca bu müeasesenin başında bulunan müteşebbis iş adamlarının gayretiyle zaten mahdut olan incir mahsulünü değer flyatiyle sattı ve iki ay içinde İncir dâvasını bir yıl için halletti. İdare de elde edilen tasarrufların da yardımlyle İncir Bir. llği İlk yıl bllânçosunu, ortaklarını tatmin edecek bir müspet kârla kapamıştır. Pamuk ve Üzüm Birliklerinin de durumları bunu muvazidir. Yalnız Zeytinyağı Birliği, ihracata müsaade edilmediği İçin bu iş yılını pek parlak neticelerle kapayamadı. insafla konuşmak İstenildiği zaman, Zeytinyağı Birliğinin başına gelen iş; bütün memleket müstahsili için aynı telâkki edilmek lâzımdır. Kaldı kİ kooperatifler içinde mukadderatını bağlamış olanlar, ortak olmıyan müstahsilden daha kötü duruma düşmüş değillerdir.
Her şeye rağmen Demokrat Parti Hükümetinin Kooperatif birliklerine yepyeni bir veçhe vereceği, beklenen olaylar arasındadır. Onun İçindir kİ Başbakan Adnan Menderesle Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Vellbe-şenin bu toplantılarda bulunmaları ısrarla istenmektedir.

Eğer ortaklar, mukadderat birliği yaptıkları müesseseye bütün varlık-larlyle bağlanmak isterlerse kooperatifleşme dâvası, standartlaşma dâ-vasiyle birlikte yürüyecektir. Aksi takdirde bu kabil müesseselerin akıbetleri karanlıktır. İsraf ve masraflı idare iddialarının ne derecede hakikate yakın oklukları 26 haziran toplantısında belli olacaktır.
Adnan BİLGET
Son hafta içinde, piyasaya çeşitli eşya geldi
Geçen hafta içinde limanımıza gelen 21 vapurla, 52 ton demir tel, 141 ton demir çember, 24 ton kâğıt, 237 ton cam, 684 ton demir boru, 471 ton kimyevi maddeler, 237 ton makine yağı, 391 ton çelik levha, 20 ton kurşun, 59 ton kazma, 23 ton tutkal. 70 ton kauçuk, 56 ton boya, 105 ton deri, ve sair eşya gelmiştir.
Kahve fiyatları ucuzluyor
Toptan kahve piyasasında yeniden fiyat düşüklüğü bsşgöstermlştir. Beyrut transit depolarında uzun müddet bekleyen kahvelerin fiyatı 640 kuruşa kadar düşmüştür. Geçen hafta içinde limanımıza gelen kahvenin miktarı da 109 tonu bulmuştur.
Çuval ve kanaviç^ fiyatları
Bereketli mahsul sene9İ olmasına rağmen çuval fiyatlarında yükseliş görülmemiştir. Buna sebep olarak Hindislandan yeni partilerin gelmesidir. Toprak Mahsulleri Ofisi gib! en büyük çuval müstehliki bir müessese de. ihtiyacını Ticaret Ofisinden temin etmiştir. Toprak Mahsullerinin piyasadan mal almaması da* fiyatların yükselmesine mâni olmuştur.
Portekiz, bizden keten tohumu istiyor
Adana, 17 (Hususi muhabirimi® bildiriyor) — Portekizden Adanaya gönderilen bir mektupta 3.000 ton keten tohumu İstenildiği anlaılmıştıiK Llzbonlu firma 3.000 ton ketento-humu istemekle beraber, diğer Çukurova bitkileri üzerinde de iş yapmak aruzsunu belirtmiş, fiyat ve kaliteler hakkında bilgi talep et» mlştlr.
lük, haftalık ve aylık olmak Üzere bir çok gazele ve mecmualar çıkarken tütün memleketi hıılıınan yurdumuzda bir zamanlar buna müşabih bazı mecmualar çıkmaya başlamışsa da onlar da mevcudiyetlerini İdame ettiremcmlşlerdlr. Herhalde, bugün I-çln, tütün ziraatlnde yapacağımız İş» bilgisiz bir 5 ol Üzerinden giderek elimizde bulunan malların sntılrna-masından çlkûyet etmek değil, istihsalimizi bir taraftan İyileştirmek, ıı-cuzlaştırmak, diğer cihetten de memleketimizde ve hariçteki sarfiyatı ile durumumuzu âyarlamıılttır. Bıımı ila, tütün zürraımız ve tütün ziraat! ile alâkadar zevattan bekleriz.
— Danimarka nisan ayında 284 e yükael-
100 esa-
Schuman Plânını takviye edecek olan "yardım” VVashlngton (Hususi) — A. B. D. Marshall Plânı Vekili Mr, Harrlman, Avrupa kömür ve çelik birliğini destekleyen Schuman Plânı için Marshall Plânı yardımının kullanılmasını memnuniyetle kabul edeceğini bildirmiştir.
Mr. Harrlman, bir basın toplantısında, Schuman Plânını desteklemek İçin Marshall Plânı paralarından İstifade etmek hususunda hiçbir müracaat yapılmadığını, şayet böyle bir müracaatta bulunulacak olursa, İktisadi İşbirliği Teşkilâtının bu talebi hüsnüniyetle karşılıyacağını a-çıklamıştır.
Mr. Harrinıan'ın bildirdiğine göre, Avrupanın iktisadi birliği İçin yapılan plânları desteklemek üzere. Kongre 600 milyon dolar ayırmıştır. Bu meblâğın bir kısmı Avrupa Tediyat Birliğine, bir kısmı da diğer milletlerarası gayelere tahsis edilmiştir.
Pakistan, ithal tahditlerini kaldırıyor
Karaşi (Hususi) — Pakistan Hükümeti, 1 temmuzda başhyan sene için, İthalât tahditlerini hafifletmiştir. Dolar sahasından, Japonya ve îsvlçreden makine ithali, Amerlka-dşjı ve Japonyadan kimyevi maddeler. pamuklu kumaş ve pamuk ipliği açık lisansla yapılacaktır.
Adanada petrol satış yerleri çoğalıyor
Adana, (Hususi) — Socony - Va-cuum Akaryakıt Kumpanyası Adana ovasında tesisler meydana getirerek akaryakıtı müstahsilin iş yerine kadar götürmeye karar vermiştir. Bir taraftan Petrol Ofise karşı rekabet hissinden doğan, diğer taraftan da ticari bir maksat taşıyan bu teşebbüs sün müstahsili memnun edeceği sanılmaktadır.
Ovada çalışan ayrı ayrı tip ve modellerdeki traktör ve sair motörlü vasıtaların nev’I, evsafı, bir bölgenin diğerine olan uzaklığı, köyler arasındaki mesafe, köy yollarının durumu tesbit olunmaktadır. Başlanan işlerin tesis masrafı 500 bin lira olarak tahmin edilmiştir. Socony - Va-cuum. Ceyhan ovasında da aynı tesisleri yapacaktır.
Adanada buğday fiyatları
Adana, (Husus!) — Adana bölgesinde hububat alimini hızlandıran Toprak Ofis, Kozan ve Kadirli İlçelerinde de birer alım merkezi kur* muştur.
Son günlerde buğday satışları A* danada birdenbire hararetlenmiş Elâzığ, Malatya, Diyarbakır, Erzincan. Erzurum, Van pazar yeri satışlarının yüzde 85 - 90 kadarını mü-bayaaya başlamıştır.
Diğer yerlerden, yani Arjantin, Belçika, Batı Almanya ve parası düşük memleketlerden, maden, maden cevheri, âlet, kitap, asbestos, toprak borular, kimyevi maddeler. İlâç, boya her çeşit cam ve porselen, elek-trik teçhizatı, makine, kibrit, İplik, yünlü maddeler, sütlü gıda maddeleri, biber, bükülmüş yün, ipek İpliği, yün ipliği, uçak, bisiklet, kamyon, kereste, ve plâstik levhalar ithali. 1 temmuzdan sonra, lisanssız yapılacaktır.
Sebze ve meyva fiyatları
17.64900 günü, Sebze ve Mey-
va Hali toptan fiyatları: -
Patlıcan 120-140 kuruş
Domates 30- 55 01
Sivri biber 80-100 • 1
A. fasulye 30- 47 •>
Kabak 12- 20 M
Kırmızı erik 40-120 ••
Kaygı 35-120 • F
Kiraz 25- 90 M
ŞefUli 35- 80 II
Vişne 30- 60 •F
Adana Ticaret Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
Eskişehir Ticaret Borsası
81.— 178.—
30.— 3L-
Buğday yumuşak ....
Buğday sert Arpa
17/VI/1950 Cumartesi
ESHAM VE TAHVİLÂT
Devlet Tahvilleri
New-York Borsası
Londra Borsası
İskenderiye Borsası
İzmir :
Adana :
Ticaret Borsasında pamuk üzerine yeni hır iş olmamıştır Fakat fiyatlar eski seviyesini muhafaza etmektedir.
Güoündo £3 ur a ada muameleni teacll edilmemiş tahvilat vo cüh;ımın arz vo taleplere tjüre taayyün eden takribi piyana değerleri.
Borsalarda vaziyet

İstanbul:
Ticaret Bordasında 1950 mahsulü fındık üzerine alivre satışlar devam etmektedir. Dün de yazdığımız gibi piyasa hararetlidir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsacında, devlet tahvillerine karşı az istekler olmuştur. Altın piyasası ise kararsızlık içindedir. Dün piyasada yalnız Gulden altını üzerine zoraki İşler cereyan etmiştir.
Haftanın son gününde Borsada çe-klrdektiz kuru üzüm piyasası bütün hafta devam eden gevşek vaziyetinde bir değişiklik yapamadan kapanmıştır. Fiyat bir miktar daha gerilemiştir. Pamuk piyasasındaki hareketli durum bugün de devam etmiştir. Zeytin yağına muvazi bir seyir takip eden pamuk yağı sağlam bir manzara arzetmektedlr. Pamuk çekirdeği satışları fabrikaların alâkası do-layısiyle hareketlidir.
KAMBİYO
istanbu 1 Borsası
Açılı# Kapanış
1 Storilng 7.89.— 7.89
ıoo Dolar 28ü 25 2HO
100 Fr. Frangı ... 0.80 0 80
100 İsviçre Fr.... 61,03 64.03
100 Beiç. tTr 0.60 5.60
100 İsveç Kr 54,1250 54.1250
100 Florin 73,6840 73 6840
100 Liret 0.44128 0,44)28
100 Drahmi 0,01876 0,01876
100 Escoudos 9.7390 9.7390
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeril Ot. (— 4.68.
Külçe
Cumhuriyet ....
r • F (11 e eewa • • • se e re İMB
Hadi i t ••••••••••«« MM ■M
Gulden 81 50 3170
1 El|'llİZ ■V • 41.—
Fransız kok — —
Napolâon LU .. —
İsviçre — —
New-York'ta ı onsu: S 35
Gümüş, Plâtin
En uşağı En yukarı
Gümüş Gr — —
Plâtin ° 10.- 11.-
Zürich Borsası (Serbest)
23.6.1050 İsviçre Frangı
Durumu En aşağı En yukarı
Türk Lirası 1.05 1.15
Ooifltr •••«*• 4.29 1/2 4.30 1/2
Sterllna . 10.90 11.05
Fransız Frnoki 1,23 1.25
ikramiye}) tahviller «T«5 1933 Ergani Kapanış (•)
22.50 24.—
%5 1938 İkramİyeli 20.40 22.-
ŞV5 Milli Müdafaa 1 21.10 21.-
(Jİ5 1941 Demiryolu IV 09.— 100.—
%5 1941 Demiryolu V 99.— ıoo»—
%4 1/2 1940 ikramiyen ... 09.25 98.-
Diğerleri
Çfcu 1941 Demiryolu VI ...... 90.20 100.-
(T«6 Kalkınma l 100.80 110.-
.. ıı 97.— 100.—
%6 M m 97.— 99.—
1919 istikrazı l 100.— 110.—
®^6 1948 İstikrazı H 100.— 110.—
«Tr6 Milli Müdafaa I 97.60 99.-
1949 “ I 21.30 98.-
Ciî 1934 Slvas-Erzurum I... 2L35 20.30
%7 1934 M '* II.-VII... 21.- 100 —
%7 1941 Demiryolu 1... 21.50 21.61
* 7 1941 M 11... 21.05 22.—
%7 1911 •' ILI... 22.— 22.-
(Tr.7 Mili! Müdafaa I... 21.75 21.45
7 ” ° 11... 20.95 22.-
%7 •• ’ III... 21.25 21.—
%7 ° IV. M 21.45 21.05
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası 20.75 20.20
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 02,50 111.-
M M
G,
" ” %60 22 30 69.-
° Mümea. Senet. 64.— 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankası 100.23 120.20
Türkiye tş Bankası 30.- 29.50
Türk Ticaret Bankası 6.- 5.-
Aralan Çimento 15.25 16.70
Şnrk Değirmencilik 23.20 23.50
Milli Reasürans 8- 16.25
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi Ponsivo 1003 | 172.—
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticare t Borsası
Hububatı Buğday yumuşak (Tüo.) Bugün Eski Kapanış
28.— 28.—
Buğday Ofis 29.50 29.15
Arpa yemlik (dökme) ...... 18.00
Mısır sarı (çuvslü) 20.— 24.—
Fasulya tombul — 34.—
Foaulya Çalı snrt — 37.60
1 ıifııaHiaMltıııtHiiı* — 32.—
Mercimek kırmızı kabuk. — 37 50
Mercimek yeşil — 47.—
Nohut natürol — 21.—
Tnğlı tohumlar 1
Ayçiçeği tohumu 26.— 26,—
ICotcn tohumu 40.— 39.10
Kendir tohumu 31.—
S IJHEirri «teetaeetesA 62.20
Yer fıstığı kabuldü — 80.—
Kuru Mayvnlar : 190.—
Fındık (kabuklu sivri) ... 196.—
Fındık (îç tombul) * 94.—
— 30.—
Ceviz (İç nntllrol) — 100.—
Dokuma Ham Maddeleriı
Tiftik (npa mal) 320 —
TltUk (NatUrel) 320.—
Yapak Anadolu (Kırkım) — 200.—
İlam derileri
Sığır salamura (kasap) Kİ. 140 — 140.—
Keçi tuzlu kuru kilosu ... 170,—
Koyun hava kurusu klioau — 160.—
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E.E. tenekcll) — 240.—
Susamyıığı (Raf. sıra) 200,—
Ayçiçeği (Rafine çıplak) IOO —
Fındık vnğı (Çürük l 130. -
FI1MD1K
a) %50 randımanlı kabuklu tombul ......
b) îç sıra kontrollü .
YABANCI BORSALAR
İzmir Ticaret Borsası
Bugün Son Kapanış
Üzüm çekirdeksiz No.9 .50.— 62.—
incir A serisi No. 8.... 65.— 55.—
" B aorİBl No. 10ü 42.— 42.—
Pamuk Akala 1 215 — 215.—
Pamuk AkaK 11 190,— 180.—
Pamuk Akala ILI 160.— 160.—
Pamuk yeril 180.— 180.-
Pamuk yağı (rafine) ... 110.— 110.-
Pamuk çekirdeği 12.5 11.5
Pamuk Akala 1 190.— 190.—
Pamuk Akala II KM).—
Pamuk Akala III ••«••• 150.—
Pamuk yerli ı
Pamuk yeril 1I« — „ —
Dün Eski kur 1
Buğday (Buşeil=Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 268— I
Kırmızı •’ ’• No. 2 — 25L-
^ıımıık Mlddllng (Ubreai=Sent) *1 cm mu3 33.41 33.60
Bk İm 32.06 32.85
Erillik •••••••••«#•••••(« eseeeeeeeeeeeeeetr 32.53 32.84
Tiftik (Llbresi=Sont) Teksas No. 1
Fındık (Llbresl=Sent) Kabuklu yerli iri 22.- 22.50 t
ortzı 22.60 2L—
Lovant İç İthal malı 36.- 36.-
Ekstra iri İç İthal malı (4.— 40.— 1
Kuru üzüm (Llbreal=Sent) Thompson çeldrdekalz seçme ... U 1/4 U1/4 I
Keten tohumu (Buşeii=Dolar) •«. Minneapolls 8.22 8.85 |
Kalay (Libresl=:Sent) 78.— 78.25
Levha-tenol(e (100 libre dolar) 1.30 7.30 I
85.— 180.—
Keten tohumu (ToDu=Sterling) Bombav —.... 60.— 63.50 54.— 63.- , 64 3/4 1
Kalküta
Yer fıstığı Hindistan
Bradford Piyasası 1
Tiftik İyi mal (Libreai=Flvat) M Sıra malı ° Yün Anadolu ” * ” Trakya 20/21 18/21 ; 34.—Nom , 30.— " | 20/21 •• | 18/21 " |
ramak (Kant&n=Tal!an)
Aflhmounl Kısa elyaf 11 F/G. ...
Karnak Unun clvafiı F/G. ...
126.— 120.—
— 92. -
Sayfa e -YENİ İSTANBUL- 18 Haziran 1950
— 11 ■ ■— ■■■ I — ■■■■—■■ , ■ .......,—■■■■ , , , , , ■ - -J
(Az ra Inal-Fethi Karakaş) sergisi
Edirnenin Saraylçinde güreşlerden başka bir de panayır Alemi vardır. Burası hakikaten görülmeye değer bir yerdir. Güreş sahasının etrafını çeviren panayırda neler neler görmezsiniz ki? Burada Kırkpınar güreşleri için sonede bir defa olmak üzere panayır açılır ve memleketin her tarafından gelenler çadır içinde ve dışında her türlü eğlenceler tertip e-derler... 400 Ü aşan çadırlar içinde. 104 çeşit yılanı boynuna dolayanlar ve yutanlar, fırıldakçılar, varyeteciler, fır-döndücüler, dönme dolap, atlı karınca çevirenler, horoz şekeri ile macun satanlar, seyyar lokanta ve kahvehane kuranlar, kol kuvveti makinesi getirenler» yemişçiler, sucular, tüfekle nişan alıcılar, salıncakta sallanan başörtülü ellik köylü kadınları Ve nihayet İnsanın aklına gelmiyecek olan bütün kumar çeşitleri de güreş sahasının dört bir tarafını çevirmişlerdir.
Panayırcılardan kahveci Ali Dursun yanıma sokularak buraya niçin geldiğini şöyle anlattı:
— Rahmetli babamda ve bende bu yağlı güreşe karşı büyük bir heves varıl. Beş sene oluyor, ben bu Kırkpıı.a-
Uzak köylerden arabalarla Kırkpınar a gelen köylüler kalabalıktan dolayı pehlivanların güreştikleri yere giremedikleri için bütün günlerini araba içinde geçirmişler ve Türkiye baş pehlivanının kim olacağını merakla beklemişlerdir. Bazı genç kızlar uzaktan dahi olsa güreşleri birazcık olsun görebilmek için arabalarının içinde ayakta merakla seyrediyorlardı
1949 - 1950 mevsiminin son sergisi. Taksimde, yine Fransız Konsoloshanesi salonun!arında açıklı. Yine, diyoruz, zira, Cumhuriyetin İlânından beri durmadan vâdedildlğl halde îs-taobulun bir resim galerisi hâlâ, yoktur ve artık ümitler, bir hayrat sahibinin — tabi! resim sever vo sanat hâmisi — lûtfuna kalmıştır.
Mevsimin son sergisini Azra İnal Ue Fethi Karakaş açtılar.
Dağılmış olan Yeniler grupunun bu iki resiamı her şeyden evvel, güzel tesirleri kabul edip onlara kendi hassasiyetlerinden vermesini bilmişler. ve istikbal için büyük vait-lerde bulunan eserler koyabilmişlerdir.
Azra Inal’ın portreleri; karakterleri, manzaraları, renkleri ile tebarüz ediyor. Sembolik mahiyetteki eserleri ise henüz kendisini zapteden bir ilhamın eşiğinde olduğunu gösteriyor. Halı örneklerinde de, motiflerin “çardak., da Karagöz göstermeliklerinin bir sanatkârı nasıl heyecana sevkedebileccklerine şahit oluyoruz. Fakat sanatkâr siyah - beyazlarında fantezisine istediği gibi yer vermiştir. Teknik ve icrada tesir altında kalmaktan korkmıyarak güzel desenler yapmıştır.
Fethi Karakaş’ın bilhassa 29 ve 53 numaralı iki ağaç gravürü güzel 47 numaralı kahve de öyle. Yağlı boyalardan 8 numaralı "Çıplak”, 10 numaralı “Kırmızı balıklar”, 23 numaralı "Eve dönüş”, çok iyi.
Gerek gravür, gerek yağlı boya, Fethi Karakaş’ın lstanbulun kenar, köşesini gösteren diğer eserleri üzerinde fazla duracak değiliz, zira, evvelki sergilerinde onların ne kadar beğenildiklerini biliyoruz. Yalnız bu seferki sergide Fethi Karakaş’ın renk hususunda daha serbest bir anlayışa vardığını kaydedeceğiz ki, takdire değer. Buna mukabil, memleketimizde edinilmesine imkân olmayan bir kültür muhassa-lası ve tamamiyle zihnî bir spekülâsyona ihtiyaç hisseden bir tarza temayül dişini muvaffakiyetli bir yol telâkki etmiyoruz.
Fethi Karakaş’ın Karagöz üzerinde yaptığı denemeler de dikkate değer. Bir bale dekoru olarak buradan çok istifade edilebilir. Karagöz tarzını ancak bu yolda yenilemek mümkündür. — ta.
Istanbuldan Kırkpınar panayırına gelen şarkıcılardan ve varyetecilerden mürekkep bir trup Edirne köylülerini ve Kırkpınarın üç günlük misafirlerini 25 kuruş mukabilinde yarını saat eğlendirmişlerdir. Köylerimizin bu temiz ve saf çocukları varyetecileri hayranlıkla seyretmişlerdir.
Gece gündüz türlü türlü yılanlarla beraber yaşıyan yılan avcıları, çadırlarının önüne çıkarak köylüleri İkna edip çadıra sokmak İçin, içeride yaptıkları 50 kadar hareketten birini dışarıda yapıyorlar. Yılan avcısı kadını, ormanlarda yakaladığı bir yılanı sanki boynuna bir kolye takar gibi sararken görüyorsunuz. Hokkabazın elinde tuttuğu yılanın boyu da 2 metredir
Yakın tarihten:
TROÇKİ Yİ KİM ÖLDÜRDÜ?

Acıkan kimselerin İmdadına da Kırkpınarın meşhur açık hava lokantası yetişmektedir. Yarının yağlı pehlivan namzetlerinden iki Edirne yabancısı açlıklarını gidermiye çalışıyorlar
Testisini köyünde unutan iki köylü kadıncağız, öğleyin Kırkpınarın yakıcı sıcağından basan hararetini Edirnenin meşhur Sinekli suyu ile gidermiye çalışıyor
Şafakla beraber köylerden kağnı arabalariyle Kırkpmara gelen köylüler çocuklarını bir simitçi lııblasuıııı ııihıııı bırakarak kimi salıncaklara, kimi de pehlivan güreşlerini seyre gitmişlerdir. Uykusundan uyanan çocuk yanında He anaşıiU; ue de babacını bulabilmiştir. Resimde güneşten muhafaza edilen çocuğu simitçi tablasının altında salıncakta İken tatlı bir uyku uyurken görüyo rsuııuz
ra Topkapı gibi yerden kalkar gelirim ve 100 lira da masraf e-der, dörtte üçünü çıkarmadan dönerim. Zaten bütün güreşler müddet ince pehlivanları seyrettiğim için kahvem çıraklar e-llnde kalır, Kırkpınardan kırk para kazanmadan geri dönerim.
Fırıldakçı Seyfeddin Koçer de şunları söyledi;
— Ne yapalım bu da işin hilesi. Çoluk çocuk da olmazsa yani açlıktan öleceğiz, Allah binblr bereket versin, üç dört gün içinde en aşağı bir 200 lük cebime yerleştiririm.
Yılanlarla arkadaş gibi gece gündüz beraber yatıp kalkan ve koynunda saklıyan yılan avcısı Türk kadım da içini çekerek anlatmıya başladı:
— Ah beyim, bunlarla gece gündüz beraberim, bu işi artık kanıksadım, Kırkpınarda üç beş kuruş kazanırım ümidiyle Adan a dan buraya geldim, ne yapalım, ekmek parası... Yılan yutulur mu? Yılan koyuna sokulur mu? Allaha çok şükür paramı da çıkardım.
Salıncakçı Mustafa Tipi, çocuklardan çok köylü kadınların salıncağa rağbet ettiğini söyli-yerek. “Dünya ters dönüyor e-fendim, biz küçük çocuklar binsin diye buraya salıncak kurduk, görüyorsunuz ya hep yaşlı köylü kadınları biniyor. Şaşmamak elden gelmiyor,, dedi.
Vedat ETENSEK
20 ağustos 1950 günü. Jozef Sta-Un’in büyük rakibi ve stallnizmin büyük düşmanı Leon Davldoviç Troçki-nin Meksikada katledilişinin onuncu yıldönümü olacaktır.
Troçki’nin katlinin tam hikâyesi ilk defa olarak General L. A. Salazar tarafından yazılan bir kitapta anlatılmıştır. Kitap aslında İspanyolca yazılıp basılmış, bunu fransızca bir tercüme takip etmiş ve şimdi de İngilizce bir tercümesi piyasaya çıkmıştır.
Kitabın muharriri General Salazar, bildiklerini tam bir salâhiyetle anlatmaktadır. Zira, Troçki’nin katledildiği tarihte albay rütbesiyle Meksika polis teşkilâtının istihbarat şubesinin başında bulunuyordu ve katli takip eden tahkikata memur edilmişti.
Katil hâdisesinin arzettiği başlıca zorluk, meçhul bir katili aramak değildi. Nitekim, Troçki’nin katilı, cinayeti âdeta ika ettiği sırada ve herhalde bir dağcının buz baltası diye tarif olunan bir cisimle Troçkiyc öldürücü bir darbe indirdikten bir kaç saniye sonra yakalanmıştı
Binaenaleyh, katili bulmak hiçbir zorluk arzetmemişti. Katil. Troçkinin vaka mahalline koşan muhafızları tarafından öldürüleceği sırada bizzat Troçki onu öldürmemelerini ve ondan mümkün olan her türlü itirafın alınmasına çalışılmasını talep etmiş, sonra da ölmüştü.
Katili isticvap etmek vazifesi ta-biatiyle Troçki’nin sadık ve hiddetten azmış muhafızlarına değil de Meksika polisine havale olundu ve bu işle bilhassa General Salazar vazifelendirildi. O tarihte, albay olan general, bir kaç ay önce, 24 mayısta Troçki-ye yapılan birinci suikasdln tahkikiyle meşguldü.
Troçki nin katilinin hakiki hüviyetini tesbit etmek hayli uzun sürdü. Tevkif edildiği zaman, katıl, Belçikalı olduğunu iddia etti. Cinayetin sebebi olarak da eskiden sadık ve şevkli bir troçkist iken sonradan hayal kırıklığına uğradığım ve Tıoçki-yl bu yüzden öldürdüğünü söyledi. Anlattığına göre, başkaca Fransız troçkistletinden aldığı tavsiye mek-tuplariyle Meksikaya gelip Troçkiyi ziyaret etmiş. Troçki de ona Sovyet-ler Birliğine giderek iktisadi baltalama hareketleri tertip etmesini ve mümkünse Sovyet liderlerinden bazılarını öldürmesini tavsiye etmiş Bütün bunlar, tevkifinden sonra katilin üzerinde bulunan makinede yazılmış ve imzalı bir mektupta da anlatılıyordu. Bu mektupla takıp edilen gaye aşkârdı: Sözde katil, çına yetten sonra kendisini öldürmeye karar vermiş ve Troçkinin “hakikî hüviyetini,, meydana çıkarmak ve “Onun Sovyetler Birliğinin fanatik bir düşmanı olduğunu, baltalama hareketleri hazırladığını ve yüksek rütbeli Sovyet liderlerinin hayatına
kasdettigint. dünyaya ilân etmek i-çin bu mektubu yanında taşımış.
General Salazar’ın yaptığı etraflı tahkikat, bütün bunların sırf yaJan-dan ibaret olduğunu meydana çıkardı. Katilin “Hayal kırıklığına uğramış bir Belçikalı troçkist,, yerine Rio Mercader isminde ateşli bir İspanyol komünisti olduğu ve Troçkinin Mek-sikadaki evineParısten değil de New-York’tan geldiği ve Troçkinin öldürülmesi için kendisine NeW-York’ta talimat verildiği tesbit olundu.
Tahkikat, ancak menfi bir bakımdan başarılı oldu. Yani, katil tarafından ileri sürülen iddiaların yalan olduğunu ispat etti. Muhtelif deliller, katilin Sovyet gizli polisine mensup bazı teşekküllerin emri üzerine hareket ettiğini gösterdi. Lâkin bu katli tertip ve teşvik edenlerin kati hüviyeti hiçbir zaman tesbit olunamadı. Bunun başlıca sebebi şuydu: Bizzat katil, kendisine bu cinayet için emir verenlerin kimler olduğunu bilmiyordu ve bu bilgiyi elde etmesine mânı olunmuştu.
Katil hâdisesinin bilinen noktaları, Troçkinin öldürülmesinin Moskovada tasarlanıp plânlandığı ve Sovyet gizli polisinin elemanları tarafından icra olunduğu hususunda hiçbir şüphe bırakmamaktadır. Eski rakibini imha etmek plânından Stalmin haberdar olduğundan ve hattâ onu tasvip ettiğinden de şüphe edilemez. Hattâ. Sta-linin bu işde çok daha faal bir rol oynamış olması kuvvetle muhtemeldir,
Troçki. Sovyet siyasetinde mühim bir şahsiyet olmaktan çıkmıştı. Sta-llne artık meydan okuyabilecek bir
Doğıı Alınan polisine mensup altı kişi izinsiz olarak Amerikan işgal bölgesine girmişlerdir. Üzerlerinde silâh taşıdıkları ve askeri Üniforma giydikleri için tevkif edilen bu polis ıııeınıır hırı Amerikan askerî mahkemesi tarafından 1 er sene hııpae mahkûm edilmişlerdir
Yazan : Pau/ Anderson
durumda değildi. Buna rağmen, Le-nin’in eski mesai arkadaşlarından o-lup kendisi için rakip addettiği herkesi imha etmeye azmetmiş olan Sta-lin, Troçkiyi de öldürtmüştür. Hatırlanacağı veçhile, Bukharin, Karne-nef. Zinoviyef gibi başlıca bolşevikler idam edildiler ve onların vatan haini olduklarını ispat etmek için Sovyet tarihi yeni baştan yazıldı. Bu tarihi tahriflerin en büyük kurbanı Troçki olmuştur: Rus ihtilâlindeki rolü ve başarılan Sovyet tarihinden tamamen silinip atılmıştır. Üstelik, onu her bakımdan lekelemek için her çareye başvurulmuştur.
Troçkinin öldürülmesinin Stalin tarafından emredildiğı kati delillerle ispat edilemez; lâkin muhakkak ki Troçkinin katli Stalin’in sair icraatına tıpatıp uymaktadır. Bundan başka. Troçkinin öldürülmesi için az çok inanılabilir başka hiçbir sebep ileri sürülmemiştir.
Troçkinin katli. Rusyanm kontrolü için vahudi Troçki ile Gürcüstanlı Staiin arasındaki mücadelenin son safhası değil idiyse» o zaman bu hâdise halledilmemiş bir sır olarak kalacaktır.
Eski bolşeviklerin yegâne muhalif temsilcisi olarak hayatta kalan Troçkinin nerede bulunursa bulunsun ilk fırsatta Öldürülmesi Stalin için şarttı. Troçki, bundan asla şüphe etmiyordu. Stalin tarafından çoktan ölüme mahkûm edildiğini biliyordu.
Kendisine yapılan ilk başarısız suikast üzerine karısına şöyle demişti!
“Talih bana yaşamak için bir mühlet daha verdi. Lâkin bu, uzun sür-mivecektır.,,
18 Hazirnn 1950
Sayfa T
M A T A Ş
ANA ESMERALDA
450 Lira
375 Lira
T A
Çamaşır Makinesi :
Elektrik süpürgesi :
ANKARA
Anonim Türk Sigorta Şirketi
I
arzedecektir.
f
Miiesseseleri
üniversitelerinde
Hem siz kazanırsınız, hem memleket kazanır.
ANKARA
9
Bu kur'alar, 25 ekim 1950 tarihinde îatanbulda noter huzurunda eçkllecektir. Akdedilmiş olan sigortaların her 1000.— lirası İçin ftkidler ayn birer İştirak numaraa- İle kur’aya dahil olacaklardır.
Şirketin Istanbulda Yeni Postahane karşısında Erzurum hanın, dakl İş merkezi ve yurt içindeki acentelerinin, saygıdeğer müşterilerinin emirlerine âmade bulunduğu arzolunur.
20 ekim 1950 tarihine kadar vâdesi gelmiş bulunan prim taksitlerini ödemlyenler, bu hediyeden faydalanmazlar.
2 — Keza 20 eylül 1950 tarihinden evvel akdedilmiş ve meriyetini muhafaza etmiş bulunan bilûmum hayat mukavelenameleri âkidlerl arasından üçüne de aynı şartlarla ve primleri Şirket tarafından ödenmiş bulunan 1000.— liralık birer hayat poliçesi hediye edecektir.
binasında çalışmaya edecektir, müşterilerine ilân o-
1 — 15 haziran 1950 tarihinden 20 eylül 1950 tarihine kadar yapılan teklifler üzerine akdedilmiş olan hayat sigortalarının âkidlerl arasından kur’a ile ayrılacak üçüne akdetmiş oldukları poliçelerin aynı şartlarını ihtiva eden ve primleri Şirket tarafından tamamen ödenmiş bulunan 1000.— liralık birer hayat poliçesi hediye edilecektir.
İstanbul Sergisi ve İzmir Fuan münasebetiyle aşağıda belirtilen şartlar dahilinde hayat sigortalarının âkidlerine İkramiye verilmesini kararlaştırmıştır :
itibaren
EN GÜZEL REKLÂMLARI İstanbul halkına
YENİ İSTANBU L’un TAKSİM MEYDANINDAKİ REKLÂM SÜTUNU önümüzdeki haftadan
Hal Müdürlüğü tarafından kavun, karpuz sergilen kura ile tevzi olunacaktır.
Taliplerin toptan kavun, karpuz ticaretiyle iştigal ettiklerini tevsik eden resmi vesikalarını hâmil olarak kuraya iştirak etmek üzere adı geçen Müdürlüğe üç gün zarfında müracaattan ilân olunur. (8151)
ANKARA, İSTANBUL
Okuyucularımıza...
Gazotemlz horgün İlk uçakla Ankaraya gönderilmekte ve dorhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmaktadır. Bütün gayrctlorlmlzo rağmen “YENt İSTANBUL*’un ellerine geç vo-ya intizamsız gcçtlğlndon şikâyeti olan abonelerimizin arzularını Ankara büromuza bildirmelerini rica ederiz.
Büromuz doğrudan doğruya abone kaydı yapmakta ve İlân kabul etmektedir. Acele Hânlar telefonla îstanbula bildirilmektedir Ankara büromuzun adresi•
Kâzım Ozlap Cad. No. 1/9 Ilgar Apt.
Telefon: 16112 YENİŞEHİR
GARANTİ BANKASI
İstanbul şubesi 19.6.1950 pazartesi gününden itibaren Karaköy Palas karşısındaki kendi devam
Sayın lunur.
Tuvalet Sabunu 100 de 100 saftır.
kıt’
(•••


0NBE$~ DEĞİL
• • • • «
Patikada
\\ TEMİZLER!
KSİTLE SATIŞ
100 lira peşin, ayda 35 lira, on ay
75 lira peşin, ayda 30 lira, on ay
Tabir Han, Galata.
Telefon: 44996
İSPANYANIN 1 NUMARALI DANSÖZÜ En güzel kadını, 7 İspanyol filminin baş artisti

En güzel Şantöz ve Dansözleri... En meşhur klâsik ve modern Dansör ve Dansözleriyle... Modern, Klâsik ve Halk şarkileriyle... Göz kamaştırıcı kostüm ve dekorlariyle meşhur :
MONTEMAR İSPANYOL REVÜSÜ
1-31 Temmuz 1 950 arasında her gece
İstanbul Sergisi AÇIKHAVA TİYATROSU’NDA Temsiller vermek için “ANKARA” vapuru ile şehrimize geliyor.
Üç ayn temsil İçin kombine ve numaralı biletlerin satışına pek yakında başlanacaktır.
4
SORBONNE, ÜXFORD, CAMBRIDGE
gibi büyük üniversite lerde tahsilini yapmak istiyenlere veya
okumaya malî durumu müsait olnııyanlara:
Bugün 3 üncü sayfamızı okuyunuz!
Zamanımızda sık sık görülen kalb hastalıklarına şifa verir.
Dünyaca tanınmış bilhassa tesirli kaplıcalardır.
Maden suyu, tuzlu su ve kaynak banyolariyle ılıcaları meşhurdur.
Badeverv/altung Bad Naııheim
ALMANY
Adresine müracaat ederek izahat isteyiniz.
DEUTSCHE ORlENT LİNİE
HAMBURG
“FLENSAU” vapuru, 20 hazirana doğru limanımızda beklenmekte, “STETTİNER GREİF” vapuru 21 hazirana doğru limanımızda beklenmekte. Mezkûr vapurlar, hamulelerini boşalttıktan sonra HAMBURG-BREMEN ve AN V E RS için eşyayi ticariye kabul edeceklerdir.
Yakında gelecek vapurlar: KAETE GRAMMERSTORF vapuru 5 temmuza doğru GRANADA ”10
E E N D R A C H T ”20
Fazla tafsilât için : Galata, Veli Alemdar hanında No. 202 - 204.
Türkiye Umumî Acenteliği: K. T R A B İ C H ve Şsi. Tel. : 42221

Görülen lüzum üzerine 16.6.1950 tarihli gazetelerle neşrolunan ilâna ektir:
İSTANBUL BELEDİYESİNDEN :
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
GÜZEL VE FAYDALI İLÂNLAR YENİ ISTANBUL’da çıkar IIIIIIIIIIIIIINIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIHmillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll


Cilamız çamaşır değildir..

Beyaz sabun yerine
Tuvalet Sabunu Kullanınız!
Ereğli Kömürleri İşletmesi Garp Linyitleri İşletmesi
Şark Kromları İşletmesi
Divriği Demir Madenleri İşletmesi Ergani Bakır İşletmesi
Keçiborlu Kükürtleri İşletmesi Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi


W*
a, kadtf® verh‘ yumul0*"9
C^nX* in
,VW(» bl' 9“

■IIIAXK
SERMAYESİ: 150.000.000 T.L.
MADEN İŞLETİR, BÖLGE ELEKTRİK SANTRALLARI KURAR, BANKA İŞLERİ YAPAR.
Teşebbüsleri:
Ağaçlı Linyitleri İşletmesi
Murgul Bakır İşletmesi
Bolkardağ - Keban Kurşun Madenleri Turhal Antimuan Madeni
Sarıyer Hidroelektrik Santralı

. • ’ . r


Bol Köpüklü - Nefis Kokulu


1
d w

YENİ İSTANBUL
İSTANBUL-ANKARA ARASINDA
Diiıı gece yapılan
İki takım berabere kaldılar. Celâl Atik’in davetine Kırkpınar Başpehlivanı icabet etmedi
Ankaradan gelen güreş takımı dün Açıkhava Tiyatro-
İstanbul Demirspor Kulübünün dâvetlisi olarak Zirai Kombinalar ilk müsabakasını
sunda oldukça kalabalık bir seyirci
güreş maçları
'.''S*
i
kiloda Ankaradan Adil Demirspordan M. AH
lngilterede. Epsoııı’da yapılan at yarışlarında Aanıcna ıdındakl Fransız utının birinci geldiğini bildirmiştik.
Resimde Asmena (ortada) yarışı kazanırken görülüyor.
18 Haziran 1950 Pazar





Futbol âleminde olup bitenler
Futbol merakının
hudutsuz derecesi
Futbol âleminde olup bitenler — îtalyada hakemler için alman bir karar — Kadın futbol hakemi — Sahaya helikopterle inen hakem — Meşhur Uruguay tekrar formunu buluyor

Dünya Futbol Kupası organizasyon komitesi henüz daha kati kararını vermemiş olmakla beraber dört gru-pa ayırdığı müsabakaların üç grup başını hemen hemen tayin etmiş gibidir. .
Bunlar da İngiltere. Brezilya ve I-talyadır. Dördüncü grup başına hangi memleketin tayin edileceği hususunda şimdilik bir mutabakat hâsıl olamamıştır. Arjantinden boş kalan bu mevkie Uruguay taliptir. Diğer taraftan tskoçya grup başı olarak tayin edilmezse müsabakalara iştirak etmemek arzu ve temayülünü göstermektedir.
Fakat bu takdirde iki İngiliz takımının grup başlarını işgal etmesi de pek muvafık görülmemektedir.
Brezilyanın dahil olduğu küme Sao Paulo’da Ingiltereninki Bolla Hori-zonte’de dördüncü grupun eleme müsabakaları İse Porto-Allegre’de yapılacaktır.
URUGUAY TEKRAR ESKİ FORMUNU BULUYOR Dünya futbol âleminde şerefli bir mevki işgal eden Uruguay, futbolda son seneler içinde bir kriz geçirdikten sonra tekrar yine eski kudret ve kuvvetini bulmaya başlamıştır. Jules Rimet kupası maçlarına hazırlık mahiyetinde olmak üzere Uruguay milli takımı Santlyaso’da Sili ile yaptığı maçı 5-1 kazanmış, bilâhare Brezilyaya geçerek orada da çok takdir edilen bir oyundan sonra parlak bir galibiyet kazanmıştır. Takım genç o-vunculardan teşekkül etmekte ve Cenubî Amerika futbol sisteminden ayrı, müsellesler kurmak tablyesine dayanan, kendilerine has bir oyun stili tatbik etmektedirler.
Kendi memleketlerinde, dikkat nazarlardan uzak sessiz sedasız çalışan Uruguayın 1928 ve 1932 Olimpiyatlarında gösterdiği başarıyı hatırlamayan yoktur. Mütehassıslar bu defa da UruguaylIların dünya kupası maçlarında büyük sürprizler yaratacağına kani bulunmaktadırlar.
YUGOSLAVYANIN HAZIRLIĞI
Yugosfavlar. Dünya Futbol Kupasını kazanacaklarından iimit var görünmektedirler. Milli takımı teşkil etmek üzere seçilen 25 oyuncu Bel-grada civar bir köyde gayet sıkı bir rejime tâbi tutularak antrenörleri Aröenijevichin idaresi altında muntazam ve melodik bir tarzda çalıştırılmaktadır.
Antrenör, Yugoslavyanın bugünkü formiyle milletlerarası şampiyonasına iştirak eden herhangi bir takımı yenebilecek kabiliyette olduğunu İddia etmektedir. Takımın Brezilyada yeni bir oyun sistemi tatbik edeceği rivayet edilmekte ise de bu sistemin ne esasa dayanacağı hakkında elde sarih malûmat mevcut değildir. Ma-amafih sızan haberlere nazaran bu tabıyenin Anglo-Sakson ile Lâtin sistemlerini mezceden bir stile dayandığı ve netice almak hususunda çok müessir olduğu zannedilmektedir. Yu-goslavyanın Hollandayı 5-1 yenmesi. Yugoslav futboh lun filhakika ihmal edilmlyecek bir kuvvet olduğu hakikatini bir kere daha meydana çıkarmıştır.
SİLİNİN SÜRPRİZİNDEN
korkuluyor
Çili de M lletlerrrası Kupası maçına hararetle hazırlanmak tadır. Hazırlık mahiyetinde olmak üzere yaptığı beynelmilel maçlardan bir çoklarını kazanmıştır. Sili futbolunda bilhassa istikrarsızlık dikkat nazarı çekmektedir İyi b r gününe tesedüf ettiği zaman Şlil millî takır.u dünyanın en kuvvetli takımlarlyle boy ölçüşebilecek bir kabili: et göstermek- ı







f 9
müessesesi yararına yahu maç için hakem hiç hediye almamış ve yal-olunnn güzel bir buketi

tedir. Aksine bazan da hiç ümit edilmedik mağlûbiyete uğramaktadır Meselâ 5-1 yenildiği Uruguay takımına iki hafta sonra 2-1 galip gelmiştir. Dünya kupası maçlarında Siliden büyük sürprizler beklenebilir.
SAHAYA HELİKOPTERLE İNEN HAKEM
Geçenlerde Kopenhagda İngiliz a-rnator milli takımı ile Kopenhag muhteliti arasında yapılan maçı isveçli bir hakem idare etmiştir. Maç saati yaklaştığı halde hakemin ortalarda görünmemesi, organizatörleri telâş ve heyecana sevketnıişse de müsabakanın başlamasına kısa bir müddet kala Isveçten bindiği bir helikopterle hakem doğrudan doğruya sahaya inmiştir Şimdiye kadar ilk defa vâki olan bu hareket, sadece büyük bir alâka uyandırmakla kalmamış istikbal için geniş ufuklar açan bir mahiyette telâkki edilmiştir.
KADIN FUTBOL HAKEMİ
Dünya futbol tarihinde ilk defa cila rak kadın bir hakem Alnıanyada Wurtenberg’de resmi hır futbol maçı idare etmiştir. 22 yaşında olan rnad-mazei Mert’in büyük bir iktidar ve liyakatle idare ettiği bu maçta bütün oyuncular ceza görmekten çekinerek mümkün olduğu kadar hata işlememeğe gayret ettiklerinden müsabaka son derece temiz cereyan etmiş ve seyirciler üzerinde gayet iyi bir intiba bırakmıştır. Bu münasebetle kadınların da futbol hakemliği görevini iâyıkiyle ifa edebilecekleri kanaati hâsıl olmuştur.
Bir hayır pilmiş olan bir para ve nız takdim kabul etmekle iktifa etmiştir.
İTALYADA HAKEMLER HAKKINDA ALINAN KARAR
Italyan yüksek hakem kem yetiştirilmesini ve kemlerin de görevlerini edebilmelerini sağlamak karar ve tedbirler almıştır. Bu kararlara riayet etmiyenlere vazife veril-miyecektir. Bu cümleden olmak üzere hakemler her hafta muntazaman muayyen jimnastik salonlarında formlarını muhafaza edebilmek için beden terbiyesi hareketleri yapmağa mecbur tutuldukları gibi mevsim başlarında da yüz, beş yüz ve üç bin metreyi tesbit edilen asgari bir müddet içinde koşmağa icbar edilmişlerdir. Bu koşularda muvaffak olanıı-yanlar hakemlikten çıkarılmaktadırlar İta* 1 2’ ınların göz bebeği meşhur hakem edilmiş, lığından takdirde dişine hakemlik bir lisanla beyan edilmiştir.
BİRLEŞİK AMERİKADA FUTBOL
Birleşik Amerikada bulunan iiktaş takımınızın yaptığı maçlara alt gelen haberlerin de teyit ettiği gibi bu memlekette futbola pek az rağbet vardır. Nitekim ajans havadisleri Beşlktaşın geçen gün Chicago* da yaptığı maça beş bin seyircinin geldiğini kaydediyordu. Halbuki Chicago gibi nüfusu milyonları aşan bir şehirde beş bin seyircinin ne kadar az bir yekûn teşkil ettiğini kolaylıkla tahmin etmek mümkündür. Halkın futbola karşı bu derece lakayt kalması bu oyunun Birleşik Amerikada arzu edildiği kadar gelişmesine de imkân vermemektedir. Amerikada futbolun oynanış tarzına nazaran nrzet-ıiği hususiyetlerden biri de maça bidayette on kişi ile başlanılmış olmakla beraber oyunun devamı müddet’n-
komitesi mevcut hakklyle için mühim
hahama
• •
• tilo’ya da bu karar tebliğ riayet etmediği ve şişman-bir kısmını kaybetmediği önümüzdeki mevsimde veriinıiyeccği
ken-kati
Be-
• •
• a
• •
»e

j
ce beş altı oyuncunun değiştirilmesine müsaade edilmesidir. Bir oyuncu hafifçe sakatlandı mı, derhal yerine saha dışında bakliyen diğer birisi 1-kame edilmektedir. Hakemin kıyafeti de calibi dikkattir. Hakemler siyah çorap, siyah pantalon, yukarıdan a-şağı parçalı olmak üzere siyah-beyaz bir gömlek ve başlarına da bir cokey kasketi giymektedirler Amerikan futbolunda hiç bir sistem yoktur. Ekseriyetle topa uzun vuruşlar yapılır, kaleye yirmi, yirmi beş metreden şiltler çekilir ve oyuncular da bol bol koşar Kaleciye her fırsatta çarpmağa müsaade vardır Onun için kaleci mümkün olduğu kadar topu elinde tutmamağa gayret eder. Ekseriyetle oyuncular şehir civarında oturduklarından ırıaça kendi hususî otomobilleriyle birkaç yüz kilometre mesafeden gelirler. Oyuncuların hepsi amatördür. Maçtan evvel takım halinde antrenman yapmak âdet değildir. Maça gelen seyircilerin hemen hepsinin de otomobili olduğundan. maç günü stadın önünde büyük bir otomobil kalabalığı görülürse de sahada ancak dört beş bin kişiden fazla seyirci bulunduğu pek ender o-lur.
TELEVİZYONLA MAÇ YAPILMASI İrtgilterede maçların radyo ile yayınlanmasının hasılat üzerinde tesirleri görülürken son zamanlarda televizyonla verilmesi do bazı küçük kulüpleri büsbütün telâş ve endişeye sevketmiştir. Bundan beş sene evvel İngilterede televizyonlu dört bin radyo vardı. Bugün bu rakam dört yüz hine baliğ olmuştur
Bilhassa Birleşik Amerikada maçların televizyonla takip edilmesi artık âdet haline girmiştir. Halk sahaya gitmektense evinde rahat rahat oturarak maçları televizyonlu radyoları başında takip etmektedirler.
DÜNYANIN EN BÜYÜK STADYOMU
Dünya Futbol Kupası maçları için Rio de Janciro’da yapılmış olan futbol stadyomu dünyanın en büyük stadyomudur.
Stadın inşası için yarım milyon çuval çimento, on milyon kilo demir, altmış bin metre mikâbı taş, 45 bin metre mikâbı kum kullanılmıştır. Bu malzeme kırk bin kamyonla alala nakledilmiştir
155 bin seyirci alacak olan bu muazzam stadın ayrıca müstakil tribünleri olan bir de atletizm sahası vardır. Stadda bundan başka bir çok jimnastik salonları, basketbol, voleybol oynayacak sahalar. müteaddit tenis kortları, bisiklet pistleri ve nişan atma standları da vardır.
Stadın 130 sporcuyu barındıracak bir oteli, büyük bir hnstahnncsi, 20 telefon ve telgraf kabinesi, barları, sigara, gazete ve mümasil eşya satan 45 adet köşk ve pasta hanesi yüzü mütecaviz bilet gişesi ve nihayet 4500 otomobil alacak muazzam bir parkı vardır.
İSPANYA NE DURUMDA?
Ingilteren sonra futbolün en fazla rağbet gördüğü memleketlerden biri de İspanyadır. İspanyada halk hu oyuna o derece düşkündür kİ. boğa döğüşleri bile futbola nazaran i-klncl planda kalmaktadır. Geçenlerde futbol meraklısı bir seyirci öldüğü zaman çaslyetnamesl açılınca cesedinin futbol sahasında başlama vuruşunun yapıldığı noktaya gömülmesini istemiş olduğu görülmüş ve hu arzusu yerine getirilmiştir Şimdi dünya gözlyle göremediği futbol maçlarının hiç değilse cesedi üzerinde oynanmasından belki ruhu şâd olmaktadır.
• w • •
kütlesi önünde İstanbul Demirspor güreşçilerine karşı yaptı.
Organizasyonun çok bozuk olması dolayıslyle güreşlere ilân edilen saatten tam 35 dakika geç başlanabildi
52 kiloda Demirspordan Kemal Er-soy, Ankaradan Kemal Doğuya ittifakla galip.
57 kiloda Demirspordan Ali Yücel. Ankaradan İsmail Doğuya 11 dakikada tuşla galip.
62 kiloda Ankaradan Ahmet Bulut. Demirspordan Nasuh Akara ittifakla galip.
67 kiloda Ankaradan Tevfik Yüce, Demirspordan Nureddin Zafere ittifakla galip.
73 kiloda Demirspordan İbrahim Başçı, Ankaradan Osman Canbulata 12 nei dakikada taktığı bir kk ile tuşla galip.
79
kiloda Demirspordan Ali Özde-
Ankaradun Kâzıma sayı
ile ga-
Cande-Aslana
87 mir, .14 üncü dakikada tuşla galip.
Ağır sıklette Ankaradan Doğu Demirspordan Sadeddine klka 30 saniyede tuşla galip ler.
Celâl Atik mikrofon başına gelerek gazetelere uydurma beyanat veren Kırkpınar başpehlivanı Hayrabolulu Süleymam isterse kendi ile isterse Yaşar Doğu ile güreşmek için mindere çağırmıştır. Fakat Hayrabolulu Süleyman mindere çıkmadığı için Yaşar Doğu Sadeddin ile güreşmek mecburiyetinde kalmıştır.
Fener Başbakanlık kupasını kazandı
Ankara, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün 19 Mayıs Stadında Başbakanlık Kupası için Fenerbahçe - İzmir Göztepe takımları karşılaştılar. Fenerliler galibiyet gollerini ancak maçın temdidinde atabilmişlerdir. Fenerbahçe maça şu kadro ile çıktı: Cihat - Sal Ah ad din. Ahmet - Mehmet Ali. Kâmil, Müz-dat -Halit.

Erol, Cemal, Lef ter,
Dünkü atletizm müsabakalarından güzel bir görünüp
• •? M
• / W
hâtıralarını diin yâdettiler
Beşiktaş Kulübünün kurucusu Şeref ile kuptaııları Hüsnünün ölüm yıllarını anmak için dün Beşiktaş Kulübü idare Heyeti ûzalarlyle Şeref ve Hüsnünün dostları. Şeref Stadı karsısındaki Yay ha Efendi dergâhında bu İki büyük sporcunun mezarını ziyaret etmişler, Refik Osmaıı Topla Ekrem Amaç her İki sporcunun meziyetlerini tebarüz ettiren birer konuşma yapmışlardır. Resimde Bet İştahlıları Şerefin mezun başında tazim vakfesinde görüyorsunuz.
Yaşar
3 da-geldi-
Dunya Kupasına iştirak edecek olan
Ingiltere milli futbol takımı tesbit edildi
Aşağıdaki yazıda, îngilterenin renklerini Rio’da temsil olan futbolcuların kimler olduğunu ve vasıflarını öğreneceksiniz
edecek
Londra. (United Press) — Dünya Futbol Şampiyonluğunda Ingiltereyi temsil edecek olan 21 futbolcu, haziranın 12 sinden itibaren Londrada toplanarak hafif antrenman ve teknik konuşmalara başlamışlardır. Takım bir hafta kadar bu şekilde çalışmıştır.
Bu günlerde Brezilyaya hareket e-decektir. Takım İçin bir çok kimseler ''İngiltere futbolunun özü" demektedir. Oyuncuları seçmek üzere teşkil edilen komite, tam dokuz ay İngiltere içinde ve dışında binlerce mil yol ka-tederek 21 oyuncuyu teker teker seyretmiş ve üzerlerinde etüdler yapmıştır. Oyuncular seçildikten sonra (A) ve (B) takımları teşkil edilmiş ve her iki takım da 3riikselde. Lizbon'da. I-
!2

falyada muhtelif maçlar yapmıştır.
İngiltere ilk maçını Sili ile 25 haziranda yapacaktır.
Takırrra- seçilen 21 oyuncu hakkında toplanan malûmat aşağıdadır:
Bert Willlams «Kaleci): İngiliz takımı için en kuvvetli kaleci Frank Swift olduğu halde Swift yakın zamanda futbolu bıraktığından dolayı takıma alınamamıştır. Swift’ten sonra gelen en kuvvetli namzet Bert’ti. Bert, uzun boylu ve çok çevik bir kalecidir.
Ted Ditchburn (Kaleci): Ted, yeni şöhret kazanmış, çok mücadeleci bir oyuncudur. İlk defa, iki sene evvel İsviçre ile bir millî maç yapan İngiliz takımında yer almıştır. Bazı kimseler, onun kendisini göstermeye, çalım satmaya meraklı olduğunu söylerler.
İstanbul Bayramı
tletizm seçmeleri
Yirmi birinci yıl İstanbul Atletizm Bayramı seçmeleri dün İnönü Stadyumunda yapıldı. Bundan' 21 yıl evvel. A. Giray - C Gates, A. Nadolsky. D. Yaffe - Morrison heyeti tarafından tertiplenen bu yarışmalar kolejde her sene bir kat daha güzelleşen bir intizam içinde yapılmakta i-dı. Bugün buradan alınmış olan yarışmaların seçmelerine 124 atlet katılmıştır.
Teknik sonuçlar: (Neticeler serilerin derecelerine göre sıralanmıştır) 100 METRE:
1 — F. Cebeci (Eskişehir! 11.2, 2 — T. Tükel (F.B.ı 11.2
200 METRE
1 — T. Tükel (F.B.) 23, 2 — F. Cebeci (Eskişehir) 23.3.
400 METRE:
1 — E. Boybak ıB.S.) 51.5. 2 — T. Söker (F.B.) 52.1.
800 METRE:
1 — K. Onuralp (Dz.K.) 2.15.2, — K. Bayrı (Karagücü) 2.16 1500
1 —
Penıçe 3000 1 —
M. Öksüzal (G.S.) 9.22.7.
110 ENGELLİ:
1 — M. Batman (Ankara)
2 — E. Adaş (G.S.) 16.4 400 ENGELLİ:
1 — I. Dinçcan (G.S.) )ztekin IBJK) 1.01.6.
GÜLLE ATMA:
1 — Pavlo (G.S.) 11 Eyüboğlu (Karagücü)
UZUN:
1 — S. Ural (Vefa) G. Frik (ETT) 6 M. 30,
METRE:
C. önel (G.S.) 4.08.5. 2 — t Karagücü) 4.21.4.
METRE:
C Tunçay (F.B ) 9.10.9, 2
A.
59.
M
11
27. M.
15.6
Z.
2 — N.
24.
2 __
6 M. 31, 2 —

Alf Ramsey (Bek): Son dört sene İçinde meşhur olmuştur. Sağlam bit oyuncudur, kale önünde çok iyi yer tutmasını bilmektedir.
Jack Aston (Sol bek): Manchester United in en iyi oyuncularından sayılmaktadır. Kendisi daha evvel soliç oynamakta idi. Bir maçta zaruret halinde solbek oynamış ve o zamanda^ beri bu mevkii muhafaza etmiştir. İyi şüt ve temiz oynayan bir oyuncudur.
Laurie Scott (Sağbek): Arsenal’m bu kıymetli oyuncusu son senelerde dizinden sak ati an m işti. Îngilterenin en süratli bekidir. 100 yardayı 10 saniyede koşabllmektedir.
Bili Eckersley (Bek): Sert oynayan, fakat yanındaki oyuncularla iyi anlaşan bir oyuncudur. İkinci ligde oynamaktadır.
Billy Wrıght (Haf): uzun boylu, topu hiç ayağında tutmayan bu oyuncu, takımın kaptanıdır. Kendisinden uzun boylulara bile kafaya çıktığı zaman top kaptırnıamasiyle meşhurdur Hücumları iyi beslemekte ve hasım taraf akınlannı tam zamanında kcsc-bilmektedir.
Laurie Hughes (Orta hafi: Yeni meşhur olmuş, şimdiye kadar yalnız Portekizc karşı milli takımda oynamıştır. Canlı oyunu ile komitenin dikkat nazarını çekmiştir. Uzun vuruşlu İki bir müdafidır.
Jîm Dickinson (Solbek): Süratli ve gösterişli bir oyunu vardır. İki senedir îngilterenin en tanınmış oyuncularındandı.
Billy Nicholson: Takımının kıymetli bir oyuncusudur. Soğukkanlı olduğu kadar, hücumda ve müdafaada takımı için büyük bir kuvvettir. Bilhassa kendi kalesi önünde tehlikeli zamanlarda gösterdiği soğukkanlılıkla meşhurdur.
Jinı Taylar (Haf): Kanadada yapılan bir maçta, komitenin dikkatini ü-zerine çekmiştir. İyi bir şütördür.
Henry Cockburn (Solhaf): Yerden verdiği kısa paslar, bilhassa hücumlarda forvetleri çok memnun etmektedir.
Jack Mılburn (Forvet): Her pozisyonda sert sütler çekebilen bir oyuncudur. İngiliz takımında muhtelif maçlarda santrfor oynamıştır. Rio’da forvetten başka bir yerde oynıyacağı tahmin edilmektedir.
Stan Mortensen (Forvet): İngiliz takımlarında en süratli forvetlerden biridir Santrfor ve sağiç mevkilerinde muvaffak olmaktadır. Müthiş bir süratle, karşı taraf müdafaasının sol kanadını geçmekte ve her iki ayağı ile şüt çekebilmektedir. Ona “Ingiliz takımının tehlikeli adamı” lâkabını takmışlardır.
Roy Bentley: Geçen sene İngiliz takımına girmiş ve istikbal vadeden bir santrfor olarak kendini göstermiştir, iç oyuncusu olarak da çok kuvvetlidir. Orta hatları kolayca atlatmakta ve umulmadık zaviyelerden umulmadık zamanlarda gol atabilmektedir.
Wilf Mannion (Sağ veya soliç): Ingiltere takımının emektar ovuncula-rındandır. Bilhassa, santrforları beşli-yen güzel pasları ile meşhurdur. Kendisine “takımın beyni” lâkabını takmışlardır.
Tonı Fin ney (forvet): Ingiltere takımlarında zeki futbolculardan biri o-larak tanınmıştır. Top kontrolünde ve boş yerleri görmekte üstaddır.
Stanley Matthews (forvet): Dünyanın en iyi futbolcularından biri olarak tanınmıştır. Top sürüşü ve hasım ojmnculan şaşırtarak geçmesi eşsizdir. 53 kere beynelmilel olarak bir rekor kırmıştır
Eddie Baily: Hasım taraf bekleri tarafından zor tutulan zeki, iyi şüt çeken bir oyuncudur.
Jinım.v Mullen (Sölaçık): 1939 senesinde henüz 16 yaşında iken meşhur olmaya başlamıştır. Açıktan hızla top sürüşü ve anide dönerek çektiği sütlerle meşhurdur
O
eşiktaş Londrada
Londra, 17 (AP) — Türkiyenin birinci sınıf futbol takımlarından Beşiktaş bu sabah erken bir saatte u-çakla New-Yorktan Londraya varmıştır. Türk takımı Birleşik Anıeri-kada yaptığı muvaffakiyetli turne sırasında 5 maç kazanmış, bir kere berabere kalmış ve yalnız geçen hafta Neu-Yorkta karşılaştığı en seçkin Ingiliz profesyonel takımlarından Manchester United’c 2-1 yenilmiştir.
ÜÇ ADIM:
1 — G, Frik (ETT) 13 M. 20, - — N. Varol (Karagücü) 13 M. 11.
Atletizmde yeni bir Türkiye rekoru
Ankara, 17 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün 19 Mayıs Stadında yapılan •’ tizm müsabakasında 200 metrede Doğan Acarbay 22.1.10 ile yeni bir Türkiye rekoru yapmıştır.
a •

Comments (0)