19 Haziran 1950 — Pazartesi
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Dış politika
Arnavutluk
kimin olacak ?
A RNAVUTLUK, çetin bir buhran içerisinde çırpınmaktadır. Alâkalı propagandaların etrafa yaydığı mübalağalı haberleri kenara biraksak bile, Arnavutluğun dahili vaziyeti yine şu karışık manzarayı arzet-mektedir:
Enver Hoca ile komünist hempaları ancak "devlet polisi,, sayesinde tutunabilmektedir. Bu polis ise, bir kaç Sovyet "mütehassısı’’nın elindedir. Köylerde ve bilhassa dağlarda komünist aleyhtarı cereyan gittikçe kuvvetlenmektedir. Tirandaki kukla hükümet, gittikçe genişleyen bu isyan hareketiyle mücadele edebilmek için, Sov-yetlerden pek mahdut ve gayrı muntazam yardımlar almaktadır. Yugoslavya, Arnavutlukla Sovyetler arasındaki irtibatı kestiğinden beri, Sovyet yardımı ya havadan, yahut da denizden yapılabilmektedir. Zaten Kremlin, Adriyatikteki ufak peykine karşı gittikçe daha az alâka duymakta ve onu ağır ağır kendi başına bırakmaktadır.
Şimdi herkes bu ufak Balkan memleketinin hangi safa ve kimin eline geçeceğini merak etmektedir.
Meseleyi basite irca edersek üç devletin, Arnavutluk buhranını kendi lehlerine neticelendirmek arzusunda olduklarını goruruz?
Tito, henüz Balkan federasyonu hülyasından vazgeçmemiştir. Şimdiden altı Cumhuriyeti ico-îsjpde toplayan YugoslavyalIm, bir yedinciyi pekâlâ lıazme-del, e’ini düşünen Yugoslav’ diktatörü. Draç ve Avlonya gibi Arnavut limanlarının iktisadi ve sevkulceyşi ehemmiyetini de takdir etmektedir. “Titoculu-ğun” çok revaçta olduğu Arnavutlukta, Yugoslav ajanları, kütle halinde büyük faaliyet gösteriyorlar. Diğer taraftan Tito, Triyeste yahut Makedon-y i üzerinde yapılacak yerinde I ir pazarlıkla, Batılı müttefiklerden, Enver Hoca mirasının hic olmazsa bir kısmını koparabileceğini umuyor.
Italyanlar ise, Arnavutluğa dönmek ümidini hâlâ kaybetmiş değildirler. Tabii bu dönüş ne istilâ, ne de vesayet yolundan olmayacak, ortak şeklinde tecelli edecektir. Arnavutlukta, umumiyetle zannedildiğinden çok fazla İtalyan dostluğu ve tesiri vardır. İtalyanlar da bilhassa iktisadi sahada ön plâna geçmek için, bundan istifadeye çalışmaktadırlar. Ve tabii onlar da, bu gayelerine varmak için, Batının müzaheretine güveniyorlar. İtalyanlara göre, Amerika, Arnavutluğun tabii kaynaklarının istismarı ile alâkalıdır ve iki harp arasında buralarda çalışmış olan İtalyan mühendislerinin yeniden faaliyete geçmelerini terviç edecektir. Bu takdirde Arnavutluk, demokrat bir rejim altında müstakil kalacak, fakat İktisadî bakımdan İ-talyaya bağlanacaktır. Yani, Saar’ın durumuna benzer bir İMiğlantı olacaktır.
Nihayet Yunanistan da, talipler arasındadır. Yıınanistanın talepleri pek fazla değildir. Malumdur ki Yunanistan, Arnavutluktan yalnız, Yunan toprağı saydığı Kuzey Epiri istemektedir. Fakat Arnavutluk meselesinin de düğüm, noktası zaten budur. Kuzey Epirin sahibi, Ad-riyatiğin anahtarlarından birini elinde tutuyor demektir. İtalya bu sebeple Arnavutluğu ele geçirmek istemiş, Sovyetler bu yüzden Arnavutluğa yerleşmeğe çalışmış ve Tito yine bd yüzden Arnavutluğu, Yugoslav Birliğine dahil etmeğe uğraşıp durmuştur. Ve yine bu yüzdendir ki, Arnavutluk buhranı bu dere ‘e veba met kesbetmiştir.
Her halde, Arnavutluk me-s- evinin en müspet hal şekli şu o’ bilir:
E\velâ Enver Hoca ortadan kalkmalı ve Arnavutluk, Akde-nizin kalbinde bir Sovyet ileri karakolu olmaktan kurtulmalıdır. Bunu takiben, Tiranda â-kıhetinden korkan kızıl “dikta-törcüğiin" yerine hakikaten müstakil ve gerekiyorsa milletlerarası bir garantiye sahip bir rejim kurulmalı ve bu rejim için bundan böyle ne "el" ne de "saf” değiştirme mevzuu lıalıis olmamalıdır.
SELİM SABİT
10 kuruş
Abone: Türkiye İçin seneliği 32. altı aylığı 17, öç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden t HABİB EDİB TÖREHAN
Marshall Plânına dahil Milletlerarası TEDİYE BİRLİĞİNDE TAM BİR ANLAŞMA
Avrupa İktisadî işbirliği memleketleri, serbest ticarî mübadeleyi kabul ettiler ve birçok pürüzlü noktalarda
anlaşmalara varıldı

Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Paris, 18 A.A. (United Press) — Marshall Plânına dahil muhtelif memleketlerin bakanlan Avrupada ticari sahada her engeli ortadan kaldırmayı derpiş eden Avrupa Tediye Birliği plânı hususunda bugün tam bir anlaşmaya varmışlardır.
Bu uzlaşma anlaşmasına varıldığı gece yarısından biraz sonra açıklanmıştır. Mastıall Plânı dahilinde daha büyük bir yardım görmediği takdirde Belçikanın bu anlaşmaya dahil olmayı reddetmesi üzerine hasıl olan çıkmazdan kurtulabilmek için müzakereler iki gün devam etmiştir. Av-
rııpa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı İcra Komitesi sözcüsü toplantıyı müteakip verdiği beyanatta her meselede tam bir anlaşmaya varıldığını. Bel-çikanın tavizlerde bulunduğunu ve buna mukabil Belçikaya tavizler yapıldığım açıklamıştır.
Tediye Birliğinin gayesi. Mrashall Plânına dahil bütün memleketlere serbest ticari mübadeleler yapmalarını temin etmektir. Tediye Birliği, Avrupalılararası borçları tasfiye e-decek bir teşekkül olacaktır. Sözcü şu mühim meselelerde bir anlaşmaya varıldığım ilâve etmiştir:
1 — Belçika meselesi
2 — Avrupa Tediye Birliğinin devam müddeti,
3 — Kredileri tükenecek olan memleketlerin vaziyetlerinin tesbltl.
4 — Tediye Birliği faaliyete geçeceği zaman mevcut borçlar hususunda alınacak tedbirler.
32 vatandaşın kurşuna dizilmesi...

llinlar : 6 ncı «aylada «antimot* resi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
\
• i
lyiniyetll vatandaşları
Milletlerarası Komünist Teşkilâtının Türklyedekl iğfal İçin yolladıkları vesikaların klişesi


İSI» .
' ■ (*4 $
\ A- i. .
(W»’
‘_rr~iîr,rı ı \
K', X
İÇ SAYFALARDA
IKÎNCÎ
Türk devrimi ve partilerimiz M. Nermi
DÖRDÜNCÜ
İngiliz Tiyatrosu Tarihi Cevdet Perin
İzmir ilçelerinde :
Çeşme
Adnan Bilget
Eski elbise (Hikâye)
BEŞÎNCÎ
Memleketimizde tütün meselesi : İhracat
Habib Edib-Törehan
ALTINCI
Kadın - Moda
SEKİZİNCİ
Spor
Umumî efkârın ve Hükümetin dikkatine
Atom casusları
Bundan evvel bildirdiğimiz «'ibl atom casuslumu ile alâkalı olarak Amerikalı kimyager Slack tevkif edilmiştir. Resimde Slack’i tevkifinden sonra basın mensuplarının suallerine cevap verirken görüyorsunuz.
Amerika ordusunun eski gedikli erbaşlarından David Greenglass, atom sırlarını Rusyaya vermekten sanıktır. Tahmine göre Dr. Fueks, Gold. Slack. Grecnglass hattâ Dr. May suç ortağıdır
Amerikan Senatörleri
T. Lie’yi tenkid ettiler
Lie, hareket tarzını değiştirmezse, vazifesinden uzaklaştırılmalıdır
Senato Styles Wilham
VVashington 18 (AP) — Azası New Hampshire’dan Bridges ile Californiadan KnowIandİ pazar günü Trygve Lie’yi
eğer komünistelerin hakiki bir dostu olmadığı takdirde komünistlerin bir oyuncağı olmakla itham etmişlerdir. Her ikisi de müştereken neşrettikleri bir beyannamede Çin komünistlerinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine dahil edildiği takdirde Lie'nin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğinden uzaklaştırılmasını istemiştir
Beyannamede Lie’nin, eğer Rusya Birleşmiş Milletlerin kaidelerini kabul etmediği takdirde bu kaidelerin değiştirilmesi hakkında söylediği sözler tekrar edilmekte ve bu takdirde Lle’nin ya komünist dostu, yahut ta komünistlerin elinde bir âlet olduğu ilâve edilmektedir.
Senato üyeleri Çin komünistlerinin Birleşmiş Milletlere kabul edilmemesi için Amerikanın veto hakkını kullanmasını istemektedirler.
t



Hâdisenin vukua geldiği sırada Başbakan, Millî Savunma Bakanı ve içişleri Bakanı bulunanların da muhakemesi isteniyor
Ankara 18 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — öğrendiğimize göre 32 vatandaşın kurşuna dizilmesi meselesi askeri mahkemoye intikal ettikten sonra bir vatandaş bu hâdisenin cereyan ettiği sırada Başbakanlık, içişleri Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığında bulunan zevatın da mesul e-dllmesi lâzım geldiği yolunda Büyük Millet Meclisine bir müracaatta bulunmuştur. Sekizinci devrede dilekçe komisyonu bu müracaate:
•Tş askerî adalete intikal etmiştir. Yapılacak muhakeme sonunda bütün suçlular tesblt edilecektir. Bu itibarla komisyonun bir işlem yapmasına mahal yoktur,, tarzında bir karar vermiş ve bu karar dilekçe komisyonunun haftalık raporları arasında intişar etmiştir. Bu rapora Eskişehir Milltevekill rahmetli İsmail Hakkı Çevik itiraz etmiş olduğu için hâdise Meclis Umumî Heyetine romunda
Mesele yonunun
porla Millet Meclisine ettirilecek ve umumî heyette konuşulacaktır. Münakaşaların çok hararetli cereyan edeceği kuvvetle umulmaktadır.
intikal ettirilmek du-kalmıştır.
yeni dilekçe komis-hazırlayacağı bir ra-intikal
Dünya, en güzel hikâyesini arıyor



11 gîin kaldı
Tafsilatı 3 üncü sayfada okuyunuz



«
ATOM BOMBARDIMAN UÇAJI
Atom bombardıman uçağı tecrübe uçuşları; Geçenlerde Yeni Meksİkanın Alhııkerk şehri eh arında yapılan, ııçuş tecrübelerinde Boeing B - I* Strato tepkili uçaklarının borııha taşıma kabiliyetleri Ölçülmüştür. Boeing t çak Kumpanyası, tecrübe uçuşlarının teferruatının açıklanmadığını, fakat Amerikan liuvu Kuvvetlerinin geniş mikyasta ve acele olmak Üzere Strato tepkili uçak nlpnrlş vcrdlfrlnl bildirmiştir.
Kökü dışarıda bulunan komünist faaliyeti
Milletlerarası Komünist Teşkilâtı, memleketimizdeki uiyi niyetli insanları,, gafil avlamaya çalışıyor
Bir müddetten beri dünya komünist teşkilâtının memleketimizde geniş mikyasta propaganda hareketine geçtiği, en lâkayt ve bigâne muhitlerin bile dikkatinden kaçmamıştır. Matbuatımızda intişar eden yazıların, gerek hükümeti ve gerekse halk efkârını tenvir eder mahiyette oluşları böyle bir tehlikenin kuvvetle hissedilmekte ve elle tutulur bir halde bulunduğuna delil teşkil etmektedir.
Bugün yukarıda klişesini neşrettiğimiz vesikalat, memleketin gittikçe artan bir komünist tahrikâtryle karşı karşıya olduğunun delilini vermektedirler. Zira, “dünyanın İyi niyetli insanları” nı atom silâhına karşı tedbir almağa davet eden bu mektubun altında, kendi hükümeti tarafından Fransa Atom Komisyonu Başkanlığından komünist olduğu için atılan Joliot Curie’nin imzası vardır. Ve bu “Dünya Sulh Taraftarları Kongresi Komitesi” dünyadaki iyi niyetli insanları plâtonik bir sulh peşinde koşturarak harp silâhını elinde tutan komünizmin gelip onları gafil avlamasını İstemektedir.
Bu mektup, Türkiyedeki bütün münevverlerin tam adreslerine yollanmıştır. Zarfa konulmuş bu kâğıdın İmzalanarak, zarfa konulmuş matbu bir zarf ile Aııkaraya yollanması istenilmektedir. Bu da gösterir ki, dünya komünist teşkilâtının Türkiyedeki kolu çok iyi çalışmaktadır. Mektubun, komünist düşmanlığı ile tanınmış kimselere yollanmamış olması bilhassa dikkate şayandır.
Mektupta deniliyor ki:
Sayın Bay,
Milletlerarası gerginliğin şiddetlenmesi yeni bir dünya harbinin palla-tılmasını muhtemel kıldığı şu sırada Dünya Barış Taraftarları Komitesi 19 mart 1950 günü Stockholm’dan dünyanın bütün iyi niyetli insanlan-na çok ehemmiyetli bir çağın yolladı.
Bu çağın atom silâhının kat’l olarak yasak edilmesini, bu işi başarmak için milletlerarası bir kontröiün kurulmasını ve silâhı ilk defa kullanacak olan hükümetin bir harp suçlusu
gibi yargılanmasını istemektedir.
Bir çok önemli şahsiyetler bu çağlayı imzalamış bulunuyorlar. Her memlekette, bu hayırlı konu etrafında faaliyetler günden güne son derece artmaktadır.
Büyük banş idealine bağlılığınıza güvenerek sizin de, şimdiye kadar yeryüzünün her noktasında yükselen bu oylara katılmanızı bilhassa ısrarla rica ediyoruz.
Derin saygılanmızla.
F. Joliot Curie -
Dünya Banş Taraftarları Komitesi Başkanı
Efkân umumiyenin ve hükümetin dikkat nazarını bu hâdise ve komünist faaliyeti üzerine celbediyoruz.
Ruhr seçimlerinde Demokratlar başta
Dusseldorf, 18 A.A. (United Press)
— Renanya Ve3tfalya’da yapdan seçimlere dair alman son haberlere göre Hıristiyan Demokratlar başta gelmektedir. Bonn şehrindeki 60 seçim bölgesinin 20 sinden alman malûmata göre Hıristiyan Demokratlar 5.108, Sosyalistler 1.572. Merkez Partisi 364, Hür Alman Partisi 1.791, Komünist Partisi 230, Alman Partisi 324. Radikal Sosyal Hürriyet Hareketi 65 oy almışlardır. Bundan başka 6.635 seçmen yeni anayasa lehinde, 2.471 de aleyhinde oy vermiştir.
iştirak nlsbeti
Dusseldorf. 18 A.A. (Afp) — Bugün Renaniya Vestfalya’da oy verme esnasında hiç bir hâdise olmamıştır.
İlk neticelere göre iştirak nisbetı çok yüksek değildir ve yüzde 65-68 arasında bir vasatiyi geçmemiştir. 8.500.000 seçmen
Dusseldorf, 18 A.A. (United Press)
— Bu sabah saat 8 den itibaren Ruhr bölgesindeki 8,500.000 seçmen dört yıldan beri ilk defa olarak yeni parlâmentosunun 250 üyesini seçmek
• için oy sandıklanna gitmlye başlamıştır. Seçmenler aynı zamanda :^e-ni anayasanın lehinde veya aleyhinde de oy vereceklerdir. 3

Millet Partisi Genel
Kongresinde 2 nci gün
Delegelerin şiddetli söz hücumlarına uğrayan gazeteciler, dün Kongreyi terkettiler
Komünizme karşı
kültür taarruzu
Batı Berlinde yer alacak olan hareketi Batılılar destekliyor
Berlin, 18 A.A. (Reuter) — Batı Berlinde 26 haziranda başlayacak o-lan “Kültür hürriyeti kongresi,, ile batı dünyası komünizme karşı soğuk horp başladığından beri en büyük mukabil taarruza girişecektir.
Resmi olmamakla beraber, Amerikan. İngiliz vc Fransız makamlarının tam tasvibi ile toplanan bu kongreye, üç kıtadan ve 16 memleketten gelen yüzden fazla filozof» muharrir, â-lim ve sanatkâr iştirak edecektir.
Murahhaslar, Batılıların müşterek demokratik ideallerinin müdafaası 1-çin müzakereler yapıp bir programın ana hatlarını tesblt edeceklerdir.
Yüksek Amerikan Komisyonu. İstihbarat Servisi Şubesinden ve Kongre Genel Sekreteri Melvln Lasky, Reuter muhabirine verdiği beyanatta bu “hür kurulun,, içtimalarını müteakip. bir “hürriyetle barış” beyannamesinin ve demirperde arkasında bulunan muharrirlere ve entelektüellere hitap eden bir mesajın yayınlanabileceğim belirtmiştir.
Ankara 18 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Millet Partisinin birinci Genel Kongresi bugün devam etti. Genel Müteşebbis Heyeti raporu müzakere olunurken Bolu delegesi Haydar Seçkin. Türk basını hakkında çok ağır bir lisan kullanarak, basını, Millet Partisinin seçimleri ka-zanmayışında büyük suçlu olarak gösterdi.
Delege şunları söyledi:
“Bizi mağlûp eden ne D. P. ne de C. H, P. dir (Orada bulunan gazetecileri işaret ederek) milletin imanını sarsan şu basın, yanlış yoldadır... Sert konuşulmuş ve basın gücendiril-miştlr, diyorlar. Vay beyim vay!..”
Hatip sözlerine, basının Millet Partisini ihmal ettiğine dair deliller vermeye çalışarak devam etti ve sözlerini basma hakaret edercesine bitirdi.
Yine delegelerden Cemal istek, basının aleyhinde konuşarak gazetele-
rin D. P. yi tutmasına sebep olarak, bu partinin gazetelere fayda temin ettiğini ileri sürdü. Bu delegenin haksız İsnatları karşısında kongreyi takibe gelen gazeteciler müteessir o-larak salonu terkettiler. Basm mensuplan çıkarlarken bu delege arkadaşlarını basını yuhalamağa dâvet etti ve bizzat yuhaladı. Buna birkaç kişi İştirak etti.
Kongrenin bundan sonraki safhası delegelerin kendi aralarında kanlık Divanı ile delegeler münakaşalarlyle geçmiş ve müzakerelerin orta yerinde
Genel Başkan Hikmet Bayur. yorgun olduğu için kendini başkan seçmemelerini delegelerden İstemiş ve 4,Ben yapışkan başkan, olmak istemiyorum,, demiş ise de ve yapıldığı söylenen genel idare kurulu seçiminde Hikmet Bayur Genel Başkanlığa seçilmiştir.
ve Başarasın da neticede söz alan
Bulgar komşumuzun lldde bir hududu aşmasına ne dersiniz?
— Ne dl.vevln» '»▼İzim! Hudııdıı



Y E N î İSTANBUL
19 Haziran 1950

Sayfa 2
TETKİKLER
TÜRK DEVRİMİ
VE PARTİLERİMİZ
gibi hayalimizde yüzer-,yalnız dehşetler İçinde
parti hayatının başla-Hİmıuıını
/

C. H. P. Kurultayının hazırlıkları ilerliyor
veren milli
bir kadınla
devletinde
^tatürk, 1908 inkılâbını yapım bü-**yük iradeli, vatan acısını bütün derinliği İle tatmış kahraman bir neslin çocuğudur. Bu nesil hana İlk Fransız İhtilâlinin coşkıııı ateşini tıı-tıış t uranları, her zaman, hatırlatır. Fransız sarayının İstibdadından kaçanlar hür İngiltereye sığınmışlar ve orada hür bir hayat nizamı bulmakla sosyal vazifelerinin genişliğini kavramak fırsatını bulmuşlardı. Genç Türkler de aynı yoldan gitmemişler mh di T
Sultan ve Halife Ahdülhamîd'in istibdadına isyan edenler, hür Fransa-da barınmış ve bu ülkede hürriyetin yaratıcı kudretini yakından görmüşlerdi. Onların el altından gönderdikleri mektuplar, gazeteler aydın Türk gönüllerini soranız bir sosyal aşkla ürpertmlştl. İlk kurtuluş tıosreli yurdumuzda böyle doğmuştu. Bu kudretli hasretin içinden fışkıran irade, hepimiz biliyoruz, zulmü bir irade fazileti İmline getirmiş olan Osnııuılı sarayına boyıın erdirmiştir. Atatürk o zaman bu şerefli inkılap neslinin bütün çocukları gibi henüz çok gençti, tecrübesizdi. Fakat bu gençliğin aldatmayan yüksek bir kılavuzu vardı: Sonsuz bir vurt sevgisi. Her sosyal kahramanlık; kaynağını zaten böyle ulu bir duygudan alır.
Zaman, 1908 inkılâbının aksak ve zayıf noktalarını göstermişti:
1. Topluluğa benliğini idealler olmalı İdi.
2. Hür bir cemiyet esir kurulamazdı.
8. Halifeli bir ortaçağ vicdan hürriyeti olamazdı.
4. Temelleri çoktan çürümüş bir cemiyet kuru bir anayasa ile yepyeni bir hayat hamlesine kavuşamazdı.
5. Her şeye burnunu sokan, genç hayat filizlerini samyeli gibi kavuran taassuba nihayet verilmeliydi.
6. Türk Milleti yabancı geleneklerden sıyrılarak, kendi yüksek benliğini tekrar bulmalı ve bütün çağdaş milletler gibi milli tarihini bir bütün o-larak düşünmeli idi.
Bunları birer birer gerçekleştirmek lâzımdı. Fakat Osmanlı İmparatorluğunun o zamanki durumu böyle temelli bir programın hemen ele alınmasına ve en son neticelerine götürülmesine elverişli değildi. Buna rağmen ilk ehemmiyetli adım Türkçülükle atılmış oldu. Bu bakımdan Ö-mer Se^leddin’ln AH Canlb Yöntem e Bulgar hududundan göndermiş olduğu bir mektup, başta Ziya Gökalp olmak üzere bütün Türk aydınlarında sonsuz bir tesir yapmıştı. Talât (Talât Paşa)ın bu vesile He söylediği sözler, hatırımda bütün canlılığı ile yaşamaktadır:
— Bu, büyük İşi kısa bir zamanda bitirebilirsek ne mutlu bize.. Aman çok çalışın. Biz artık, bir millet olmalıyız.
Türk - İtalyan Harbi. Balkan Harbi. Dünya Harbi milli uyanışımızın ilk yıllarına düşer. Fakat serpilen tohum» yemişlerini Kurtuluş Harbinde vermiştir. Kendisini bulan Türk Milleti, gene tarihinin bütün faziletlerini yaşayan bir kahramanıdır. Bu zafer, bize. 1908 inkılâbının çoktan sezilen eksiklerini tamamlamak imkânlarını vermiştir. 1908 de ağır taş yerinden oynatılmıştı. Atatürk, bu taşı uçuruma yuvarlomıştır. Aynı kahraman neslin çocuğu, hu suretle, bir kere başlanmış olan büyük işi gene kahramanca bitirmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisini kuran Atatürk, bu eşsiz devrim mirasını, yalnız kendi partisine değil, bütün Türk gençliğine bırakmıştır. Henüz parti hayatına, politika lıayatına karışmamış gençUğe söylediği alev sözler, bunun en büyük bir delilidir. Tiirk ülkesi, Türk kültürü, günün birinde, tehlikeyle karşı karşıya kalırsa ilk büyük kalemiz, bizi zafere e-riştlren kudret, kanımızın, benliğimizin, tarihimizin sesi olacaktır. Bıı ses, bize, partilerin ötesinden gelen, parti çerçevesine sığmayan bir sestir.
Devrimler; Millet Meclisi seçimleri gibi pusulalarla yapılmazlar. Yeryüzü henüz bu çeşit bir devrim görmemiştir, Her devrim; çürümüş, sosyal değerlerini kaybetmiş, soysuzlaşmış bir nizamın genç bir İrade ile tasfiyesinden başka bir şey değildir ve onun için her devrim, kendi neslini yetlşti-rinceye değin, yalnız kendi mantığı He hareket etmek zorundadır. Dev-rimlerln bu özeUiğini bir türlü kavrayamayanlar, devrim! de kavramamış sayılmalıdırlar. Biz onların hatırı İçin yolumuzu elbette değiştirecek deği-
Yazan : M. NERMİ
li zdl r.
Milli kahramanından hu kadar büyük ve şerefli bir mira* alım genç nesiller yeryüzünde yok gibidir. Türk kültürünü kendi tarihimizin çorçeve-»1 İçinde anlamak, benliğimize tarihimizden bir temel vermek, tam kendimize dönmek vazifesi genç ncMİlle-re düşmektedir ve bu. ne şerefli bir vazifedir. Düşüncelerimizin arasında ayrılışlar olabilir ve olmalıdır da.. Hür bir ülkenin çocukları, düşünüş hürriyetini elbette ana-huk Kayarlar. Fakat her diri kültÜMİn temelini veren bü düşünüş hürriyeti, bize hu hürriyeti sağlayan büyük hayat prenMİplerlrıe yürekten bağlanmak Norunıluluğunıı da yüklemiştir. Devrim nimetlerinden mahrum bir Türkiye, bir vatan; çölleşmiş, kısırlaşmış, içi boşalmış bir toprak parçacından başka bir şey midir? Böyle bir Türkiye, biliyoruz, korkunç hlr mukadderat huludıı ken bile bizi bırakabilir.
Bir ülkede
rnuMi, milli kültürümüzün çizen İdeallerin gevşenıecl. tavsaması değildir. Milletlerin topla, tüfekle, en öldürücü Kİlûhlu yıkılmayan mânevi mihrabı yalnız büyük ideallerin harfiyle, taşiyle yapılabilir. Bu cşMz kudreti Bezemeyen milletlerin vay haline.. Bir milletin mucizeler yara* tan sonyal imanı, kültür imanı, benliğine ve tarihine Inıanı her şeyin Üstünde gelir. Böyle bir imanın Tanrısal aydınlığına kavuşan millet, ne bahtiyar bir millettir. Hor iman gibi, sosyal iman da bizden tam bir feragat isteyen ya hep ya hiç prenslpl-ne dayanır. Tam bir imanın mantığı böyledlr.
Celâl Bayar (la benliğini millî felâket kasırgaları arasında bütün derinliğiyle duymuş bir ııeslln. aynı neslin, Atatürk neslinin kahraman bir çocuğudur. O da neslinin dikenli yollarında korkusuz yürümesini bilmiş ve insan faniliği içinde sosyal ideallerin sönmez ebediliğini yaşamıştır. Onun için o da aynı dille, gönlümüze en yakın dille konuşuyor, ve bize: Türk devrimi, milletin malıdır, diyor. ( ıım-huriyet Halk Partisi He Demokrat Partinin, iki ayrı koldan geleıı birer ırmak gibi aynı imarı denizine kavuştuğunu görmek ne büyük bir bahtiyarlıktır. Artık millet malı olan bir kültür varlığı elbette partilerin üstünde tutulur. Şlnıdl asıl dâva hu en büyük millet malının el sürülmez, tefsir götürmez kutsal bir emanet gibi nıuhafazasındadır. Bir emaneti muhafaza etmek, yalnız orıa lâyık bir anlayışla mümkündür. Eski nesiller, bu toprağın bir kaç günlük konuğu sayılabilirler. Drrnrk (»lu.\or ki, bu kutsa! kültür alevini yaşatmak Türk gençliğine düşüyor. Gençlik bu büyük vazifeyi taze alevlerle uzanan hlr ollmp meşalesi gibi kendisinden sonraki nesillere, Türk ebedîliklerinfe devredecektir. Bu şerefli işe başlayabilmek için partileri aşan gençlik teşkilâtının kurulması lâzımdır. Türk gençliği canlı bir kültür cephesi haline gelmelidir, devrim ideallerinin cephesi haline, taassubun belkemiğini her zaman kıracak bir cephe haline.. Kurtuluş Savaşında Türk kahramanların ı arkadan vurmaya çalışan ve yurt düşmanlari.vle elbirliği yapan taassup, derlenmek ve hayat hakkı kuzanrnuk için fırsat bekliyor. Yaşamak hakkı onun değil, Tiirk gençliğinin, kutsal kültür mirasımızı muhafaza edenlerindir. Bu hakkı, hiç bir kudret, bizim elimizden alamaz.
Gümrük muayenelerinde bir yenilik yapıldı
Doğu ve Batı Akdenizden gelen gemilerin muayenesi Pire’den itibaren yolda yapılacak
Devlet Denizyolları idaresinden öğ-rendiğimize göre Doğu ve Batı Akdenizden gelen gemilerin gümrük muayenelerinin Pire limanından itibaren yapılması hususunu İncelemek üzere Ulaştırma Bakanlığında toplanan komisyon çalışmalarını bitirmiştir.
Gemilerde yapılacak tetkiklerden sonra bu hususta bir karar alınabilecektir.
Devlet Operasının temsilleri
Bu akşam Açıkhava Tiyatrosunda “Palyaço” ve “Cavalleria Rusticana” operaları temsil edilecek
Bir kaç günden beri şehrimizde bulunan Ankara Devlet Operası ve Cumhurbaşkanlığı Filârmoni Orkestrası sanatkârları İlk tomalllorlni bu akşam saat 21 de Açıkhava Tiyatrosunda vereceklerdir.
Opera bu akşam, bir perdelik Cavalierin Rusticana İle İki perdelik Palyaço eserlerini bir arada temsil edecektir.
İkinci bir programda Picclni’ nln Madam Butterflay operası oynanacaktır.
Üniversitede askerlik
kampları kaldırılıyor
Yeni Hükümet tasarruf hareketlerine girişirken üniversite askerlik kamplarını da ele almış bulunmaktadır. öğrendiğimize göre Milli Savunma Bakanlığı askerlik kamplarının kaldırılması İçin, Mili! EEğltinı Bakanlığının mütalâasını sormuştur.
Bu vftdide alınacak olan yeni karar, bir kaç güne kadar ilân edilecektir. Diğer taraftan bu yıl için kamp hazırlıkları yapılmaması da bir timimle teşkilâta bildirilecektir.
İlkokul talebe kampları
1 temmuzda açılıyor
1 temmuzdan itibaren Yeşilköy Pansiyonlu İlkokulunda ilkokul çocukları İçin iki devreli bir kamp açılacaktır. Kamplara iştirak etmek isteyen öğrenciler, 50 lira ücret mukabilinde bu kamplara derhal kabul edileceklerdir.
Diğer traftan pansiyonlu ilkokullarda olmıyan kimsesiz çocuklar için de Küçükyalı Pansiyonlu İlkokulunda Ücretsiz bir kamp açılacaktır.
imar ve Kalkınma Bankası
heyetinin çalışma projesi
Heyet Başkanı : “Türkiyede bulunmamızın gayesi, hususî veya şahsî herhangi bir proje ve derhal bir sermaye teklifiyle alâkalı olmayıp, doğrudan doğruya uzun vadeyle memleketin ekonomik kalkınmasını sağlamaktır” diyor
Hükümetimizin daveti Üzerine ekonomimizin kalkınması için memleketimizde tetkik ve tavsiyelerde bulunacak olan 12 kişilik Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası heyetinin Başkam James A. Barker ve Tarım Uzmanı Lavvrenco E. Kirk dün akşam saat 16 da İskandinav uçağiyle Amcrikfldnn şehrimize gelmişlerdir.
Hava alanında Hükümetimiz namına Hayreddin Ozansoy taralından karşılanan heyet azalan, dün akşam Ankaraya hareket etmişlerdir. Hareketinden önce Çınar otelinde gazetecileri kabul eden Heyet Başkanı James Barker, TUrkiyedeki çalışmalarının gayesi etrafında şu izahatı vermiştir:
“Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası, malûmunuz veçhile 47 hükümet âzasından teşekkül etmiş kooperatif bir müessesedir. Faaliyetinin gayesi beynelmilel ticaret, kalkınma ve ekonomi dâvalarının karşılıklı o-larak hükümetler arasında halledilmesini temin etmektir. Bu faaliyetimiz ve benim şahsi görüşüm, bankaya dahil bulunan, iktisaden geri kalmış memleketleri en kısa bîr zamanda kalkındırmaktır. Türkiye bunlardan biridir. Türk delegesi sayın Metin Onaran, bankanın faal direktörlerinden biridir.
Bankanın esas faaliyetlerinden bir tanesi kredi vermektir. Bununla beraber başka faaliyetleri de vardır kİ, kredi kadar mühimdir. Banka, âzalarının bir arada toplanıp birbirlerine yardım etmek, yol göstermek, fikir vermek, işlerini plânlamak ve aynı zamanda ekonomik kalkınmalarını temin emektir. Heyetimiz, son kısım-
Toprak Bayramı dün kutlandı
W


Sağlık Müdürünün dünkü teftişleri
Her sene Toprak Kanununun kabulü gününü takip eden pazar günleri tesit edilen Toprak Bayramı dlln de Halkalı Tarım Okulunda törenle kutlanmıştır.
Bu arada Halkalı Tarım Okulu dün saat 14.30 da Taksim Cumhuriyet a-
nıtına bir çelenk koymuştur. Saat 16 da da mektepte toplanan ziraatçiler, davetlilerin huzurunda modern ziraat âletleriyle bir geçit resmi yaptıktan sonra günün ehemmiyetini tebarüz ettiren konuşmalarda bulunmuşlardır.
da arzedilen hususları memeleketi-nizde sağlamak gayesiyle tavsiyelerde ve teşvikte bulunmak üzere buraya gelmiş bulunuyor.
Birkaç ay evvel Türkiye Hükümeti Beynelmilel Banka ile temas ederek bir heyeti Türkiyeye davet etmiştir. Banka daveti kabul etmiş, birkaç hafta çalışarak Türklyede vazife görecek misyon âzalarını dikkatle seçmiştir.
Heyetin bazı ûzaları, bankanın idare erkânıdır. Diğerleri dışandan müşavir olarak hususi şekilde bu heyet için vazifeiendirilmişlerdir. Bu âzalar beynelmilel isim yapmış ve faaliyet sahalarında büyük başarılar sağlamış şahsiyetlerdir. Bu müşavirler sanayi, ziraat, enerji, nakliye, maliye ve u-mumt ekonomi mevzularında çalışmış şahsiyetlerdir.
Heyetimizi teşkil eden özalardan hiç birimizin husus! iş teşebbüsü yahut politika ile hiç bir alâkamız yoktur. Biz Türkiyede sadece kalkınma işleriyle alâkadar olacağız. Tavsiye edeceğimiz programdan Türkiye ta-mamiyle faydalanabilecektir. Misyonun âzalan ve âzaların ilgili oldukları sahalar aşağıda İzah olunmuştur:
James A. Baker, misyonun şefidir. B.U. Ratchford iktisat uzmanı ve başkan yardımcısı, Theodore Js Kauffeld endüstri ve enerji uzmanı Hondelink, ulaştırma uzmanı, Law-rcnce Kirk, tanm uzmanı, Emery Olscin, ticari idare uzmanı, VVilllam Lightbody, sağlık uzmanı, H. Nicholls, millî iktisadi hesap uzmanı, Robert Remle, para ekonomisi uzmanı Stewart Masson irtibat memuru, Robinston, yardımcı üye, Ker-win yardımcı üye. Troy sekreter ve İdarî asistan, WiiJiams sekreter..
Bizim objektif gayemiz tamamiyle Türkiye ekonomisini etüd edip bundan:
1 — Ekonomik istihsal iş hacmini kalkındırmak;
2 — Ekonominin kalkındırılması için hem yerli hem yabancı sermayenin en faydalı şekilde kullanılacak sahalara tevzii;
3 — Ziraat seviye ve istihsalinin yükselmesi için etüdler teklif ve tavsiyelerde bulunulması ve sanayi istihsal kudretini artırmak;
4 — Ekonomik istihsalin kalkındırılması için sanayi erbabiyle devlet arasındaki münasebetleri teşvik edecek usul ve yollarla kolaylıklar göstermek.
Misyonumuzun mevcudiyeti hususi veya şahsi herhangi bir proje yahut derhal bir sermaye teklifi mahiyetinde olmayıp alâkası doğrudan doğruya uzun vâde ile memleketin ekonomik kalkınmasını sağlamaktır. Misyonun gayesi hiç bir zaman beynelmilel banka namına taahhüde girmek değildir. Bizim umumî arzumuz, gaye ve tavsiyelerimiz tamamiyle Türkiye Hükümetine ve bankaya hayırlı neticeler sağlamaktır ve bu uğurda çalışarak uzun vâdeli geniş mesai sar-fetmektir.
Yukarıda size ifade ettiğim misyonun teşekkülü Amerikalılardan ibaret olmayıp milletlerarası mahiyettedir ve muhtelif devlete mensup uzmanlardan teşekkül etmiştir.
Heyet namına şunu söyliyelim ki, bütün uzmanlar TÜrkiyenin menfaati namına çalışacaklardır. Türkiye Hükümetinin bize karşı gösterdiği yakın ilgi ve çok alâkayı şükranla karşılarız. Verimli bir çalışma ile Türkiyede bulunduğumuz müddet zadında hayırlı neticeler elde edeceğimizi ümit ediyoruz.”
Dr. Faik Yargıcı, dün sağlık ekipleriyle birlikte vilâyet sınırı dahilindeki köylerin sağlık durumunu gözden geçirdi
Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü Dr. Faik Yargıcı dün yanında «ağlık ekipleri olduğu halde Vilâyet sınırları dahilindeki köyleri taramış ve bu köylerdeki sıhhat durumunu tesbit etmiştir. Bu gezi sırasında köylerdeki hastalar muayene edilmiş, fakir çılanlara bedava ilâç verilmiş ve ağır hastalar da hastahanelere nakledilmişlerdir.
Bu ekipler haftanın üç gününde köylerdeki gezilerine ve tedavilerine devam edeceklerdir.
Üniversite Rektörü Amerikadan döndü
6 haftadan beri Amerîkada bulunan ve muhtelif Amerikan üniversitelerinde tetkikler yapan ve konferanslar veren İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Ömer Celâl Sarç şehrimize dönmüştür.
Rektör seyahat in ti balarını şu kilde hulâsa etmiştir:
”Washington, San Francisco Prlnceton’da Türkiye hakkında
nuşmalar yaptım. Amerikada bulunduğum müddet zarfında, Wftuhlngton, San Francisco. Chicago ve niversitelerini gezdim. Bu çok profesörlerle tanıştım, da Türkiyeye karşı büyük gösterilmektedir. Bütün
kuvvetli bir dostluk histeriyle karşılaştı. Nitekim 15 gün önce Ayan Meclisinde Türkiye hakkında konuşan senatör, memleketimiz için çok sitaylşkâr bir lisan kullanmıştır.,,
Bundan sonra Amerikadaki Türk talebesinin durumuna temas eden rektör: “Amerikada Türk talebesinin iyi yetişmesi için geniş imkânlar sağlanmıştır,, demiştir.
şe-
ve ko-
Boston ü-arada bir Amerika-bir alâka buralarda
İktisat Fakültesi mezunlarının Marmara gezintisi
İktisat Fakültesi Mezunları Cemi-mûtat motör gezintisi, 2 Adalar ve Marmara-
yetinin temmuz 1950 pazar günü Anadolu sahilini takiben da yapılacaktır.
Cemiyet Başkanı Melih ve Cemiyet idare heyeti
gösterdikleri bu faaliyetler, İktisat Fakültesi talebeleri ve mezunlan arasında büyük bir alâka toplamaktadır.
lsfendiyar âzalarının
Marshall Plânı idaresinin başressamı şehrimizde
Marshall Yardım Plânı İdaresinin İstanbul Sergisindeki paviyonunu tanzim etmek üzere Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilâtı Paris merkezi Başressamı M. Meyle Alfred dün uçakla şehrimize gelmiştir.
Şehrimizde 15 gün kalacak olan ressam. İstanbul Sergisindeki pavi-yonu çok güzel bir şekilde tanzim için uğraşacaktır.
Doğu ve Batı Akdeniz postaları yarın geliyor
Doğu-batı Akdeniz postasını yapan Trabzon vapuru yarın saat 12 de, Batı Akdeniz seferini yapan Ankara vapuru da yann saat 14 de limanıza gelecektir.
ilkokul sergileri
Beşiktaş ilçesindeki ilkokulların sene sonu sergisi, yarın saat 18 de Beşiktaş, Barbaros ilkokulu binasında açılacaktır.
Bundan evvel muhtelif Uçelerde açılan sergiler de büyük bir alâka görmektedir.
Afgan Büyükelçisi Londraya gitti
Efganistanın Ankara Büyükelçisi Muhammed Ekrem Han dün akşam hava yoliyle Londraya hareket etmiştir.
29 haziranda Ankarada toplanacak olan Kurultaya bazı mühim teklifler yapılacağı söyleniyor
29 haziran 1950 günü Ankarada toplanacak olan C, H, P. Kurultayına iştirak edecek olan İstanbul delegeleri C.H.P. Başkanı Ilhaml San-car'ın başkanlığında, çalışmalarına devam etmektedirler.
Alâkalı muhitlerden öğrendiğimize göre. C. H. P. Kurultayına bazı prensip kararlan alınmak için çok mühim teklifler yapılacaktır. Söylentilere bakılırsa bu tekliflerin başında, parti ileri kademelerine genç ve dinamik elemanların getirilmesi meselesi vardır. Bu cümleden olarak C. H. P. İtler. Genel Başkan Vekilliği vazifesinin lâgvını, İsmet İnönünün Genel Başkan Unvanı ile parti başında kalmasını, aynca partiyi bütün teferruatı ile sevk ve İdare etmek İçin bir genel sekreterin getirilmesini isteyeceklerdir. Partililer, şimdilik genel sekreterlik olarak vasıflandırdıkları bu mevkie kimin getirileceği hakkında kati bir karar vermemekle beraber, bu vazifeyi alacak olan kimsenin, çok kuvvetli bir hitabet kudretine malik olmasında. İsmi etrafında herhangi bir surette münakaşa edilmemiş birisi bulunmasında, ittifak halindedirler.
Teknik Üniversitelilerin
tedris raporu
Raporun ağırbaşlı ve o|gun oluşu, Üniversite muhitinde derin bir memnuniyet uyandırdı
Teknik Üniversite Talebe Birliği 6 haziran tarihli tedris toplantısından sonra 9 büyük sayfalık bir rapor ha-zırlıyarak gazetelere, üniversite profesörlerine, mesul makamlara ve milletvekillerine göndermiştir. Broşürün gayet ağırbaşlı, olgun bir İlmi rapor halinde oluşu üniversite muhi* tinde derin bir memnuniyet uyandırmıştır. Raporda Teknik Üniversitedeki tedrisat aksaklıkları üç kısma ayrılmış, (Derslerin verimsizliği) başlığını taşıyan birinci kısımda öğretimde koordinasyon, profesörün pedagojik kıymeti ve bilhassa kitapsızlık, yabancı dil, staj meseleleri üzerinde durulmuştur.
(Tedrisata hâkim olan zihniyet ve talebe - profesör münasebetleri) kısmında mühendisin ^cemiyetin bugünkü teşkilâtında (şef) olarak çalışmak vaziyetinde olduğu, onun için mühendis yetiştiren müesseselerin talebelerine dağınık ve çeşitli bilgilerden ziyade yüksek ve sağlam bir kültür sağlaması zarureti belirtilmiş, bu yolda Teknik Üniversiteye verilmesi gereken istikamet incelenmiştir. Aynca profesörün, talebe ile temaslarında ailevi bir hava yaratması hususu üzerinde durulmuştur.
Son olarak (yönetmelikler) kısmında bugünkü maddelerin pedagojik mahzurlan ele alınarak hiç olmazsa İstanbul Üniversitesi yönet-meliğindekine benzer maddelerin kabulü istenmektedir.
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTE D ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : Mithat PERİN
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI

REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
19

— Sabri Beyefendi! Biraz evvel çok doğru olarak buyurduğunuz gibi Cemile yavrumuzun yavrusudur. Binaenaleyh çiftlikten döünüşünde ilk ziyaretin bize misafir olmasını rica ederim. Her Her türlü esbabı istirahat! temin edilir. Yalnız yatmağa alışık değilse Şahende teyzesinin koy-nunda yatar. Teyze ana yansıdır. Binaenaleyh teyzede ana kokusu vardır. Allah bir kız çocuk vermediği için Şahende kız çocuklarına da baydır, anlaşıldı mı efendim... Engin kardeşiyle de oynarlar. Fakirhaneyi teşrif edip gördünüz. Çiftlik gibi değilse de az çok bir bahçemiz vardır...
Hâkim benden pek açık bir*cevap alamadığını görünce gözleriyle kızını aradı ve ağır ağır seslendi:
— Şahende de bilhassa rica ediyor, öyle de-1 mi Şahende?
Şoşo o gün yine bir moda mağazası camekâ-nından çıkıp yürümüş gibiydi. Vücudunun bütün girintilerini, çıkıntılarım meydana çıkaran dar siyah elbisesinin yaka ve kollarından, düz beyazdan kreme dönmeğe başlamış dilim dilim İpekliler sarkmakta, Paris biçimi ince bir hasır şapka ailenin öteki kadınlarına meydan okurcasına yana çarpılmaktaydı. Biraz evvel bir sigara tabağı kıran Engin’i elinden tutup dışarı 91
• V
çıkardıktan ve galiba biraz da okşadıktan sonra tekrar babasının yanına dönmemiş ve dipteki açık bir pencerenin pervazına çıkıp oturmuştu. Böyleee bir resim çerçevesi içinde gibi kendini öteki Kara Yamuklardan ayırdediyor, kâh ellerini ensesinde kilitleyip gökyüzüne bakarak, kâh öne eğilip diz kapaklarını kollariyle çemberliyerek güzel güzel pozlar alıyordu. A. ra sıra da bir satış salonundaki eşyaya bakar gibi kanapeler, koltuklar vesaireyi seyretmekte ve galiba şimdiden hangilerini atıp hangilerine yeni bir tertip vereceğini tasarlamakta idi. Bütün gözler kendisine dönünce pervazdan indi ve gayet zarif bir baş işaretiyle:
— Elbette efendim., pek seviniriz.. Cemile de benim çocuğum demek, dedi.

Sıtkı Kara Yamuğun herkesten evvel Cemileye sahip çıkması ve “Fakirhaneye teşrif ettiniz” demesi cemaatte bir hayret uyandırmıştı. Şoşonun “Cemile de benim çocuğumdur,, demesi ise kabileye lüzumundan daha açık bir ifade gibi göründü. Kuş kafesten kaçıyor muydu? Hâkim ile kızının bu fazla açıkgözlüğü karşısında aile birliğinin birden bire sarsıldığını hissettim. Dul veya genç kızdan adayı bulunan bir iki grupta hafif elektriklenmeler oldu. Fakat bunlar ne de olsa müeddep insanlardı ve telâşlarını sakladılar. Fakat yine ön sıranın baş koltuğunda oturan ve yerinde çay semaveri gibi fıkırdayan Andelip Hanımın bu durum sında, kendini daha fazla zaptetmesine yoktu.
4
karşı-imkân
XIX
ANDELİP HANIM Andelip Hanım Şoşo’nun rakibidir, sekiz on yaş daha büyük olmalıdır. Fakat
92
Ondan bu
farkın bilâkis kendi lehine kaydedilmesi lâzım gelir. Çünkü onunla ben bir bakımdan daha birbirimize uygun ve hemen hemen akranız.
Andelip Hanım Kara Yamuklardan Aşık Feyzinin kızıdır ki esasen bu Andelip ismi de oradan gelmiştir. Aşık Feyzi serseri, sarhoş, kumarbaz bir adammış. Nerde akşam orda sabah memleket memleket dolaşır, ara sıra kendini nkine de uğrarmış. Kâh Erzurumda evlendiği. kâh Musulda hapis yattığı, kâh Arnavutlukta cami meyzinligi yaptığı ve sonra da Ar-navutlar tarafından öldürüldüğü haber alınır, fakat bacağından birinin topal kalması gibi bazı ufak tefek ânznlorla günün birinde yine memlekete döndüğü dehşetle görülürmüş. Aşık Feyzi ve kızı Andelip Hanım hakkında asıl havadis Müftüdedir. Onun rivayetine göre, Andelip Hanını ilk terbiyesini babasından almıştır. Aşık Feyzi bir aralık “Bu fena dünyada saz.ımla kızımdan başka neyim var ki” diye tutturmuş. O tarihte yedi sekiz yaşlarında olan Andelip! yakın memleketlere beraberinde götürür, kahvelerde sazını çalarak kızına şarkı söyletir ve hattâ oynatırmış, öyle ki bu hal Kara Yamukların namusuna dokunarak ailenin usluları Aşık Fey-ziyi mahkemeye verirler. Fakat o sıralarda Aşık bir hastalığa tutulup ölerek dâva kendiliğinden düşer; karısı da bir zaman evvel bir deveci ile kaçmış bulunduğu İçin çocuk ailenin başına kalır. ICarayamuklar, şikâyet edilecek bir hali görüldükçe Andelipl birbirine devretmek suretiyle hır kaç sene idare ederler. Hazan da kendisi bırbiriyle dargın evlerin birinden ötekine kaçar. Katayamuklar ona çocuk baktırmak, bulaşık ve çamaşır yıkatmak, sökük diktirmek suretiyle esaslı bir aile terbiyesi vermeğe himmet ederler. Bir yandan da kendi çocuklariyle bera-93
ço-
iki ça-
ber mektebe gönderirler.
Öz evlât aslına çeker. Aşık Feyzi’nin iyi tarafları kızda pek çabuk gelişmeğe başlar; sade küçük Karayamukları değil bütün kasabanın euklannı geçerek mektepte bütün derslerden birinci olur. Derken babasından miras kalan sazı trampa etmek suretiyle elde ettiği udu
bucak ilerletir; âdeta dinlenecek gibi şarkılar, peşrevler çalmağa, hattâ babasından aklında kalmış bazı beyitlerin yardımiyle, öteki beriki için, kendinden türküler ve mâniler düzmeğe başlar. Bu taraflara bir diyecek yok. Fakat on iki on Üç yaşlarına doğru kızda, muhtelif evlerde geçirdiği hayatın da yardımiyle. Aşık Kadir’in kötü taraflarının da çlçeklenmeğe başladığı dehşetle görülür. Eskiden, kabile çocuklarına ayıp ayıp şeyler öğrettiği tesbit edilirken sonradan bunların tatbikatına geçmeğe hazırlandığına dair bazı emareler belirir. Bunun için gitgide büyüyen bohçalan ve udiyle evden eve yaptığı göçler daha sıklaşır ve bir zaman gelir ki ev bark yıkımlarından ve on beş ile elli beş arasında bazı aile erkeklerinin baştan çıkarılmasından ciddi surette korkulmağa başlar. Aile, usluları arasında bıınn bir çare bulmak İçin dertleşmeler olur. Fakat vaktiyle babasının ölümü mahkemedeki dâvayı nasıl kolaylıkla hallettiyse şimdi de onun bir arzusu bu mahkemeden de bir medet ululamayacak yeni dâvayı aşağı yukarı o kadar hayırlı bir neticeye eriştirir. Andelip ebelik tahsil etmek Üzere İslanbııla gitmek arzusunda. Bu arzunun kasabada başa çıkılamayarak Halkalıda ziraat tahsiline gönderilen haşarı bir kındaki yahaün ret bir
çocuğun seyahatiyle ulâkalı olduğu hak-rivayetlere kulak asılmaz. Yalnız ayrı bir posta İle yaptırılmasından Ibu-tedbir ile iktifa edilir ve Andelip
94
se-
aile
I
arasında toplanmış epeyce bir para ve İstanbul-daki belli başlı hemşerilere yazılmış tavsiye mektupiariyle kasabadan uğurlanır.
Yine Müftünün anlatışına göre Andelip Hanımdan gelen haberler, uzun zaman, vaktiyle Aşık Feyziden gelmiş haberlere benzerler. Ebe mektebinden çıkmış bir terzi yanına, ayıu zamanda da DarÜl’elhana devam ediyormuş...
Darül’elhanın bir konserinde kalabalıkla beraber sahneye çıkmış ve şarkı söylemiş... Mektup yazılırsa Sümru diye yazılmalıymış; çünkü adını değiştirmiş... Andelip Hanım yahut Sümru bir piyade zabitiyle evlenerek İzmıre gitmiş fakat talihine babası gibi sarhoş çıkun kocasından bir çok dayaklar yedikten sonra tekrar * Is-t&nbula dönmüş.. Sümru zengin bir komisyoncu ile evlenmiş, bu defa o kocasını döğüyormuş... Nihayet günün birinde Sümru yine Andelip Hanım adiyle kasabaya düşüyor ve oturduğu evin iki odasından birinin penceresine, benim muayenehanedeki iskelete benzer yorgun bir manken koyarak terziliğe başlıyor. Bu defa uileden yüz bulamamaktadır. Fakat onun asıl işi kendine dn-ha yakın gördüğü İstanbullu ve AnkaralI memur aileleriyle olduğu için buna pek aldırış etmiyor. Cumhuriyet ilân olunmuş, kadınlar sokakta açık gezmeğe ve şapka giymeğe başlamışlardır. Andelip Hanım onlara elbiseler dikiyor ve ara sıra İstanbul ve Ankaradnn getirttiği hazır tuvaletleri ve şapkaları satıyor. Fakat nedense memur aileleri içinde de pek tutunamıyor. Bazı kadınlar onun hem satıcılık yapmasına, hem de görmüş geçirmiş bir hanımefendi tavırları almasına ve kocalarına pek fazla yanaşmasına tahammül edemiyorlar.
fDruomı varj 95






















-
%
8
h

(r
c
w
ir



Haziran 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 8
BAŞVEREN BİR İNKILAPÇI
Yazan :
’ALİH RIFKI AT AY
1866 da çıkan Muhbir gazetesine yazdığı zaman Ali Şuan 26 yaşlarında idi. Bazı maJcalelerinde onun bu devirdeki fikir hususiyetlerini belirten ışık parçalan görüyoruz. “Say ve Medeniyet” yazısında, çalışmayı arttırmak için, ihtlyaç-lan artırmak lüzumunu ileri sürer.
Zarurî sayılmayan her şeye o vakitler “ziynet”, şimdi “lüks” damgası vuran dar softa görüşünü tenkid ederek insan vücudünden misal verir: "Allahın ef'alinde bile ziynetler varmış. Medeniyetle husule gelen ihtiyaçtan fazla ziynetler dahi böyledir." Kendimizde olanı kaybetmemek şar-tiyle her nerede her kimde görürsek, rasgeldiğimiz ilmi, sanatı ve hikmeti almalıyız, der.
Ali Süavi’nin Muhbir gazetesindeki başlıca tartışmalarından biri medreseler hakkındadır: “Halkı, okuyunuz, diye teşvik ediyoruz ama, ne okuyalım, nasıl okuyalım ve neler okuyalım, diye biez sual etseler cevap veremiyoruz. Medrese usulü okuyunuz, desek bu türlü okumakla tahsil en aşağı on beş sene sürer. Hele şu on beş senede öğrenilecek şeyler ise dört senelikten ibarettir.” Sonra herkes hoca mı olacaktır? Tüccarlık, askerlik, esnaflık, kâtiplik lâzım değil midir? “Tüccardan birinin oğlu büyüdüğü vakit babasının işini uygun ve düzgün yapabilmek için Arapça babları. tasrifleri ve i’lâlleri öğreneceği yerde mektup yazmak ve türlü tüccar defterleri tutup ticarethane usulleri öğretilse daha faydalı olmaz mı?”
Ali Suavi, medreseler üzerine esaslı tenkidleri daha ileride yazacaktır. “Tevhid-i-tedrisat” dediğimiz inkılâbın da müjdecisi odur.
Anadolunun şimdilik bazı yerlerinde, Ali Süavi devrinde olanlardan da geri kafalı yobazların yine o zamandakiler-den daha geri şeriat dershaneleri açıp, Cumhuriyetin 27 inci yıl çocuklarını sivil mektebe gitmekten alıkoyduklarını düşündükçe, Muhbir tenkidlerinin, yüzüncü yıla doğru yaklaştığı günlerde dahi henüz tarih' olamadığına ne kadar içleniyorum.
Zamanının eğitim ve mektep meseleleri üzerine genişçe bir fikir verebilmek için bu yazının başına Ali Süavi’nin hicve benzer bir yazısını alıyorum. Memlekette bir çok değişiklikler olmasına rağmen, yine bu yazıdaki bazı tenkidlerin bugün de doğru olduğunu görmek acıklı değil midir?
Ali Suavi Muhbir gazetesinin 8 inci sayısında bir Müslüman manavın oğlu ağzından şöyle dert yanıyor: "Babam istanbulda evlenen Kayserili bir manav iken beni beş yaşında mektebe verdi. Ydei sene devam edip on iki yaşında çıkmışsam da, ebced ve tecvid kuvveti ile babama mektup yazmak ve defter tutmak gibi bir şey yapamadığımdan, daha eksiği vardır, diye ahbaplarından bir hoca efendi beni derse başlattı. Babamın manavlığında gözüm olmadığından boyuna okumak istedim. Sarf, nahiv, belâgat, mantık, fıkıh, kelâm. hikmet, ulûm-u-beşerive ve hikemiyyeden ne varsa okudum. Tahsil yolunda pabuç sürtmüş, gün geçirmiş biri olduğumdan şimdiye kadar kazanmış veya kaybetmiş olduklarımı hulâsa olarak söyliyeyim: sarf'dan pek çok i’lâl ve tasrif belledim. Nahiv’den pek güzel i'rab yapardım. Lâkin Arapça söylemesini ve yazmasını hâlâ beceremediğimden, bu iki ilimden istifade etmedim desem doğru söylemiş olurum. Belâgat’ten hayli ıstılahlar ve tâbirler ezberledim ama, ne Arap şiirinin meziyetlerinden anlayabilirim, ne de
Einstein, bir teklif
Batı sanayiinin
VVashingfon muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
ve-
uSchuman Planı için müzakerelere yarın başlanıyor
İngiltere ile temas kurulacak
Paris 18 A.A. ıReutcr) -Avrupa demir ve çelik birleştirilmesi gayesini güden müzakereler sah günü öğleden sonra Dışişleri Bakanlığında bağlıyacaktır.
Dışişleri Bakanı Robert Schuman, müzakereleri resmen açacak ve bundan sonra muasır Avrupa tarihinin en cesurane tecrübesi diye tavsif edilen bu teşebbüs hakkında müzakereler yapacak olan mütehassısları yalnız bırakacaktır.
Plânın hakiki sahibi Jean Monnet. yegâne Fransız murahhası olacaktır.
Lake Success. 18 (Ap) — Doktor Albert Einstein pazar günü Amerika ve Rusyanın atom stoklarını milletlerarası bir kontrola devretmelerini teklif etmiştir, Einstein aynı zamanda bütün milletlerin silâhlarnma işinin sistematik bir şekilde men’ini ve bir dünya hükümetinin kurulmasını istemiştir.
Amerikalı diplomatlar silâh taşıyorlarmış NVashintgon, 18 A.A. (Afp) — Dışişleri Bakanlığı tarafından cumartesi akşamı yayınlanan bir tebliğe göre Uzakdoğuda vazifeli bulunan bazı A-merikalı diplomatlar kendilerini korumak için silâh taşımağa davet edilmişlerdir.
Bu malûmat, hükümeti ‘'amatör diplomatların salonlarda beyaz eldivenlerle Amerikayı korumalarına” göz yummakla itham eden âyandan Mac Carthy’nin beyanatı üzerine rilmiştlr.
ha-
ih-
ba-et-







$
$
Amerikanın, Fransız-Alman Sanayi Birliğini, mühim dolar yardımiyle desteklemesi muhtemel

Böyle faal bir İktisadî yardım karşısında, Ingiliz muhalefetinin kırılacağını hesaplıyan Amerika, yakında Kongreye Schuman Projesi için büyük kredi açılmasını tasdik ettirecek
Bütün l>u alevlere ve elbisesinin tutuşmasına • rağmen otomobilin şoförüne bir şey olmamıştır.
Washington, 17 (Hususi muhabirimiz G. H. Martin’den) — Acaba Fransız - Alman çelik sanayii işbirliği programını tatbik etmek üzere, Marshall Plânına ait dolarlarla bunu finanse etmek kabil olacak mı? îş-te plânın idarecisi Paul Hoffman'ın bürosunda bilhassa bu mesele tetkik ediliyor. Mamafih şimdiye kadar, Paris ve Bonn Hükümetlerinin siyasî ve İktisadî bakımdan birbirlerine yaklaşmalarım temin edecek müessir bir formül henüz bulunamamıştır.
Amerikanın iki sebepten dolayı, Schuman projesine yardım etmesi ihtimali vardır: Birincisi Amerikan liderleri, Fransız - Alman projesinin takdim ettiği hayırlı neticeler karşısında samimi olarak heyecanlanmışlardır. Her gün bunun yeni bir delilini görmekteyiz. Bugün bile, hususi bir teşkilât olup Senato, Millet Meclisi ve diğer nüfuzlu muhitler tarafından mühim surette desteklenen Atlantik Birliği Amerikan Cemiyeti, Fransız halkına bir açık mektup neşrederek, iyi görüş ve kuvvetli muhayyile sahibi devlet adamlarına malik olduklarından dolayı kendilerini tebrik etmiştir. Bu cemiyetin reisi olan ve Amerika adliye çevrelerinde büyük şöhrete sahip bulunan hâkim Owen Roberts, Fransız - Alman projesiyle, Atlantik Birliği sayesinde daha fazla genişletilmesi düşünülen umum! işbirliği arasında birbirini nakzeden hiç bir nokta bulunmadığına işaret etmektedir. Avrupa Birliği muhitinde de bu proje lehinde ay-
nı cinsten tezahürler birbirini takip ediyor. Su müsait hava içinde, Tru-man’ın ve mesaî arkadaşlarının, A-merikan Kongresine Avrupa sanayi anlaşmasını desteklemek maksadlyle mühim bir krediyi tasdik ettirmeleri ihtimali çoktur.
İkinci sebep de şudur: En salâhiyeti! Amerikan müşahitlerin fikrine göre, bu projeye muhalefet gösteren Ingiliz işçi Hükümeti üzerinde hayırlı bir tazyik yapmak, tngiltereyi alenen tenkid etmekle değil, Fransız - Alman projesinin Amerika tarafından heybetli dolar yığınlariyle desteklendiğini, tngilizlere göstermekle mümkün olacaktır. Amerika Dışişleri Bakanlığı, Kongre âzalarının gösterdikleri heyecanlı tezahürleri teskin etmek niyetindedir. Diplomatlar, Kongrede hararetli nutuklar söyliyerek, Ingiltereye verilmekte devam edilen Amerikan kredisini ve dolarlan keseceklerini bildirmek suretiyle Londra Hükümetinin tazyik edilmesini muhtemel görmüyorlar. Siyaset adamları, Amerikanın Schuman projesini iktLsadi bir yardımla faal surette desteklediğini în-gilizlere ispat ederek bilvasıta tazyik yapmanın daha tesirli olacağına inanıyorlar.
(memleket HABERLERİ^
Arapça bir kıta yazabilirim. Mantık’tan Külliyat-ı-hams, tas-rifat ve ıstılahat ezberledimse de garazsız söylemek lâzımsa, evveliyat, zanniyat ve vehmiyatı birbirinden ayıramıyorum, çalışmadım, desem, hayır çalıştım. Kitabım yoktu, desem, hayır vardı. Herkesin okuduğu gibi ukumadım desem, icazete kadar hocalık usulü üzere okudum. Âlim oldum, desem, korkuyorum, çünkü benimle ülfet edenler bilirler ki. iki satır Türkçe okutup anlaşılır bir şey yazamıyorum. Otuz beş yıl çalıştığım Arapça lisanı üzerine dört lâkırdıyı bir araya ne getirmek, ne de yazmak elimden geliyor.”
Manav oğlu ile ahbaplarından biri arasında şöyle bir konuşma olur:
— Faydasız ömür telef bahsine gelince hep beraber ağlayalım, fakat ne kaybettiniz?
— Bir hüner ve sanat sahibi olamadım. İhtiyaçtan kur-tulamadım,
— Keşke hem okuyup, hem babamın sanatı olan manavlığı terketmemiş olaydın...
— Behey kardeş, okumak, yazmak nedir, ne içindir, bilir miydim? Bizim mahalle mekteplerinin halini bilmez misin? Zannederdik ki, okuyan yazan adam, esnaf olmağa lâyık değildir. Devlet memuriyetinde kullanılmalıdır. Sen de böyle bilmez miydin?
— Şimdi de böyle... Maarif nedir, kimsenin anladığı yok. Bir tüccarın oğlu okuduğu vakit babasının, cehaleti yüzünden gayr-i-muntazam idare edegeldiği ticareti, kendi ilmi ile bir güzel ve düzgün yolda yürütmek hatrna bile gelmez.
— İstanbul bir hale gelmiş ki. anasndan doğan çocuk devletin haznesine ağız açıyor. Dört lâkırdı belleyenler büyük meclislerde âza olmayı istiyorlar.
— Bir payitahtın millî sekenesi hüner ve sanatla para kazanmak ve kendini ihtiyaçtan kurtarmak yollarını bırakıp da yalnız devlet haznesine ağız açarsa ne olur?
— işte görüyoruz ya... Para kazanabilecek bir sanatın Müslümanlardan ehli var mıdır9 Dört manav, sekiz helvacı kabilinden kimsenin görüşmeğe tenezzül etmediği kimseler kalmış. Bunlar bile gitgide ağa bey, efendi gibi para etmez unvanlara tamah ederek, sanatlarını terketmektedirler. Maarif nedir ve ne içindir? Bunlar anlaşılmadıkça, ekseriyetin ulûm ve maarif znnettiğinin zarardan başka bir şeyi yoktur. Maarif böyle sanlırsa sanayi meydana gelmek ihtimali yoktur. Maarif devlet haznesinden boş yere maaş almak içindir, itikada devam ederse terakki mümkün olmaz."
Muhbir gazetesinin gerek üslûbu, gerek neşrettiği fikirler her tarafta büyük akisler uy ındırmaktadır. Bunu sık sık gelen mektuplardan anlıyoruz ve Haleb’den gelen şu mektup Türkçeleşme tarihinde bile yer tut bilir ve dilde sadeleşme ile özleştirme cereyanlarının nasıl yanyana doğduğunu gösterir: “Muhbir’i baştan aşağı okudum. Sevincimden ayaklarım yere basmıyac' k bir kılığa girdim. Bunu her kim yapmış ve yazıyorsa Tanrı tuttuğunu kolay getirsin! Kendisinden sonra gelenlere iyi örnek bırakmağa emek vermek ne yavuz yaşamaktır. Tanrı eksi1* eylemesin. Yurdumuz böyle usluların (1) gölgesi altında ilerlemekte ve bilgiçlerin yönünden yeryüzü güzellenmektedir. Burası düşünülse kolayca bilinir. Yurdumuz için onların şu çalışın çabalamaları bizce pek beğenildi. Bizi yoktan var edenin yardımı anlarla beraber olsun!”
Muhbir çıktığı vakitler. Girid hâdisesi vardır. Ali Süavi bundan şehirde nümayişler yaptırmak, nutuklar söyletmek, Muhbir gazetesinde de iane sütunları açtırmak ve bu fırsatla vatanperverlik duygularını coşturmak için durmadan uğraşıyor :
(Dfivamı \ ar,
Arap Birliğinin
• •
Üçlere cevabı
Kahire 18 A.A. (Afp) — İyi ber atan çevrelere göre Fransız - İn-
giliz - Amerikan beyannemesine karşı Arap Birliği tarafından hazırlanan cevap başlıca şu noktaları tiva etmektedir:
"Arap Devletleri. Ortadoğuda nşa hürmet edeceklerini beyan
mekle beraber üç büyüklerin beyannamesini İsrail’i destekler mahiyette veya Arap Devletlerini İsrail ile müzakereye icbar eder mahiyette telâkki etmediklerini bildirmektedirler.
Bundan başka Arap Devletleri mezkûr beyanatın Arap memleketlerin hükümranlığına müdahaleyi veya Arap dünyasının müfrez sahalarına taksimini tazammun etmemesi hususuna işaret etmişlerdir.
Metin, 21 haziran günü saat 16 da yayınlanacaktır.
İzmirde turizm kalkınması
İzmir 18 (Hususî muhabirimizden) — Turizm teşebbüs ve faaliyetleri gittikçe ilerlemektedir. Yarın saat 15 te Ege Turizm Cemiyetinin Reisi Suat Yurtkoru’nun davetiyle turizm merkezinde bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıda İzmir civarına gelecek turistlere lüzumlu hizmetlerin yapılması, tercümanların yetiştirilmesi ve İzmir ve civarını tanıtacak broşürlerin bastırılması konuşulacak ve kabul edilen konular derhal tatbik mevkiine konulacaktır.
Harp Okulunun dünkü
parlak gösterileri
Talebeler, ilk defa olarak yeni Cumhurbaşkanı huzurunda senelik spor gösterilerini yaptılar

(1) Unlu — Hakim.
m YENİ İSTANBUL, Dünya hikâye müsabakası. Birinciye 5000 dolar
S z
z
Z
u
a
S s
© *8
s u s
e â
1 -S E
£
•••
-
s >» c
*
-1
£ z
X
-

c ■s

Ankara, 18 (A.A.) — Bugün saat 16 da, 19 Mayıs Stadyomunda Harp Okulu öğrencileri, senelik gösterilerini yapmışlardır.
Şeref tribününde Büyük Millet Mec-

¥ YEM İSTANBUL, Dünya tükAye
*
YEMİ İSTftMBOL, dünya edebiyatının kapılarını Türk edebiyatına açıyor
Dünya, en iyi hikâyesini arıyor
Birinciye S.000 dolar
Müsabakaya
giriş şartları
3
3"
5

2.
o
8
O
o
o
5*
S
z
Esasen, geçen ilk baharda İngiliz-ler Avrupa Tediye Birliğine karşı i-natçı bir muhalefet gösterdikleri zaman da, Amerikanın faal surette iktisadi yardıma girişmesinin en hayırlı bir usul olduğu görülmüştü. O vakit Hoffman. Amerika Hükümetinin Avrupa Tediye Birliği emrine 62 milyon dolar tahsis ettiğini, bundan sadece Birliğe dahil olan memleketlerin istifade edeceğini ilân etmekle mukabelede bulunmuş ve muhalefeti kırmıştı. İngiltere bu haberin neticelerini hesaplamış ve uzlaşıcı bir tavır takınmıştı.
Şimdi de Hoffman'ın, en müsait zamanı kolladıktan sonra, Amerikanın Fransız - Alman çelik sanayü birliği emrine ehemmiyetli bir dolar yekûnunu vereceğini ilân ederek aynı manevrayı tekrar etmesine hiç bir mâni yoktur.
Gazetemiz, otedeıı beri devamlı bir şikâyet ve arzunun yakın müşahidi bulunmam hasebiyle, içinde şüpheniz dünya çapında değerler bulunan Türk ödüllerine, dünya edebiyatının kapılarını açmak zamanının çoktan geldiğine kani İdi. İşte bıı sebepledir kİ, Amerlkadu intişar etmekte otan New-York Herald Tribüne gazetesinin tertip ettiği düııya hikâye müsabakası, bizi bu gazete ile İşbirliğine şevketti ve şimdiye kadar Türklyede yapılmamış olan milli bir hikâye müsabakasını tertip etnikle de vazifelendirdi. Maksadımız, bu Hurctta dünya edebiyatının kapılarım Türk edebiyatına açmak ve diiııyayu bizde de değerli muharrirler yetinebildiğin! tabut etmektir.
işte bu düşünce İledir kİ. memleketimizin bütün değerli kalemlerini “Dünya Hikâye Müsabakasına” iştirake davet ediyoruz. Bıı müsabakanın Türk edebiyatı İçin muvaffak olması ancak onlar sayesinde mümkün olabilecektir
Müsabakaya giriş şortları
Dünya Hikâye Müsabakasına, aşağıdaki şartlar dahilinde İştirak olunacaktır;
— Tarımmış veya tanınmamış lıcr muharrir, kendi hnzasiyle veya mitatear bir İnimle müsabakaya İştirak edebilir
Müstear talrn kullananlar hakiki imzalarını hikayelerinin bir nüshası altına atarak kapalı bir zarfla ve müsabaka nihayete erdiği tarihte açılmak üzere İdarehanemize tevdi edeceklerdir.
— Hikâyelerin en uz 150(1 en çok 1000 k(dlmellk ve daktilo İle (kİ mtalıa olarak, salılfenln bir tarafımı yazılmaları şarttır Mevzu tamamen serbesttir Hikâyeler, canlı, hakiki hayattan alınmış, aşk, macera, harp. İş esrar, din ve ırk mücadeleleri veya beşeri İhtiras gibi her türlü mevzua sahip olabilir. Hikâyelerin sade, tabii bir dille yazılmış bulunmaları ve zamanımızda cereyan etmiş olmaları tercih sebebi teşkil eder Fakat tekrar ediyoruz, mevzu kat'lyyen tahdit edilmiş değildir
— Müsabakaca iştirak edenlerin gönderecekleri hikâyelerin buşka bir yerde çıkmamış olması şarttır. Muharrir, bıı hususta hikayesine bir do ta* uhhütnanıo rkllyecektlr
— Hikâyelerin gazetemize 3ü haziran 1950 tarihine kadar makbuz mukabilinde bizzat tevili edilmiş veya taahhütlü mektupta gönderilmiş olması lâzımdır Hikâyelerin üzerine “Dünya miisnhnknsf* kııydl konulmalıdır
A
B
c
ı»
E
F
G
Muharrirler, müsabakaya İştirak İçin gön-deldikleri hikâyeleri müsabaka neticesine kadar başka hiç bir yerde neşretmemeyi taahhüt ederler.
— Gazetemizin edebi heyeti, gelen hikayeler arasından bir ilk seçme yaparak en İyi 30 hikâyeyi tes-bit edecektir Bu hikâyeler gazetemizde neşredilecek vc hor hikâyeye 30 lira ücret verilecektir
— Memleketin fanınmış ediplerinden mürekkep büyük bir jüri, neşredilen 30 hikâyeden en güzel iki tanesini seçecek, gazetemiz bunlara 3(10 er lira mükâfat verecektir.
— Türklyede seçilen hu İki eser 5000 dolar nıüloi fatlı Dünya Hikâye Müsabakasuıa girmek hakkını kazanarak gazetemiz tnrııfındun Miİlotlera-sı Jüriye tevdi edilecektir
Dünyanın en güzel
50 Hikâvesj
Dünyanın en güzel hikâyesi aranırken, bir taraftan da müsabakaya iştirak eden milletler tiranından oıı İyi 50 hikâye de teshil edilmiş atacaktır
YENÎ İSTANBUL
Bu 59 seçme hikâyenin Türklyede neşir hakkını şimdiden temin elmiş bulunuyoruz Bunları okuyucularını» ayrıca takdim edecektir
Kimlerle yarışacağız ?
Edebiyat tarihinin bıı çok ınııhini nıÜNUbakaamo daha şlnıtÜden İştirak edeıı milletler şunlardır; hıgil-tere, İtalya. Almanya, Hollanda. İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, tsrull, Cenubî \frlkn, Avustralya Yeni Zelanda. Hindistan Seylân ve Yunanistan
Müsabakaya Amerika da İsi İrak etmektedir. Faka I orası için tertip heyeti bnşkn bir şekil tatbik etmekte ayrı bir mükâfat vermektedir.
a
&
:S
O
X
X
G-
r
H'Ysa * J«|0p 0009 ■»A'I'UUIU ~ •HV>|(ı(|UHnuı OÂUÖÜ TılUMVJLSI |X a A ¥ 0009 aipüljffl
&
Z
55 a r
a
— •

r o
*
2
T
S X*
S
£
S"
■»
*
M Z
>
C5
w
5
c

ST ?
c
2
c
3"
Hsi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, kara ve hava kuvvetleri komutanları, Genelkurmay Eğitim Dairesi Başkanı, Harp Okulu Komutanı. Garnizon Komutam, Milletvekilleri yerlerini almış bulunuyorlardı.
Saat tam 16 da Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes halkın alkışları arasında şeref tribününe gelerek askeri erkânın birer birer elini sıkmış ve halkı selâm-lamışlardır. Az sonra önde Harp Okulu kılıçlı ekip, eskrim. Japon güreşi, jimnastik ekipleri, boksörler, voleybol, hendbol, basketbol, futbol takımları, atletler spor kıyafetleri ile geçtiler. Sporcuları takiben yarı beline kadar soyunmuş, başlarında miğferleri ve omuzlarında tüfekleri olduğu halde muntazam sıralar halinde Harp Okulu öğrencileri halkın alkışları da geliyordu.
Ankarada model uçak yarışı
Ankara. 18 (A.A.) — Türk Hava Kurumu Havacılık Dairesi Model kısmı tarafından Ankara ortaokul ve lise öğrencileri arasında bugün bir uçak-model yarışı tertip edilmiş ve yarışmalar saat 10 da plânör alanında yapılmıştır.
arasın-
şeref alarak
Geçit resmi bittikten sonra tribünü karşısında yerlerini bekliyen öğrenciler, Harp Okulu Beden Eğitimi Başöğretmeni Yarbay HÜ8ameddin Gürelinin bir komutu ile sahaya yayılmışlar ve hep bir ağızdan İstiklâl Marşını, tüfekle beden hareketleri yaparak Harp Okulu marşını söylemişlerdir. Marşlar bittikten sonra beyaz pantalonlu öğrenciler şeref tribünü önünde “Vatan" kelimesini yazmışlar vc etrafında meşgaleler yanan temsili bir heykel vücude getirmişler. güreşçi, boksör, eskrimcileri müteakiben barfiks, paralel ve minder üstünde jimnastik hareketleri yapmışlardır. Jimnastik gösterilerinin sonunda. talebe kuleler meydana getirmiş ve on üstteki öğrenciler flamalardaki harflerle “Atamız" kelimesini yazmışlar ve bazıları Ata’nın resimlerini vc bayraklar taşımışlardır.
Lâstik motörlü uçak modelleri arasında yapılan müsabakada birinciliği Aydan Ay ra, ikinciliği Mesut Yücel, üçüncülüğü Ergin tgrek, dördüncülüğü de Selim Aslan almıştır.
Plânörcüler arasındaki müsabakada birinciliği Mesut Yücel, ikinciliği Mehmet, üçüncülüğü Şahin Çam ve dördüncülüğü Ergin İgrek almıştır.
Derece alanlara muhtelif hediyeler verilmiştir.
Ingilizler, Adanada film çekiyorlar
Adana, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bir İngiliz film çekme heyeti Adanaya gelmiştir. Çekilecek filmler bilhassa tarım ve sulama mevzularını ihtiva edecektir.
Müteakiben, teçhizattı yarış yapmak üzere bindirilmiş iki kamyon kuvvet atada girmiş ve kamyonlar yol alırken öğrenciler teçhizatları ile birlikte kamyondan birer birer ters taraftan atlamışlardır Dört takım arasında 5*apılun ve mânialı olan teçhizattı yarış, halk tarafından büyük bir alâka vc heyecnnla takip edilmiştir.
Son olarak yapılan vatan haritası ve zafer tablosu, gösterilerin on güzeli idi. Bu arada Gaziantep’te, Antalya’da, izmirde ilk silâhın patlaması belirtilmiş ve bu vatan topraklarından bahşederken harita üzerinde o yerlerde öğrenciler kuleler teşkil etmişler vc kulenin üzerine çıkan öğrenci eline o yerin ismi ve ilk silâhın patladığı tarih yazılı siyah flamalar almıştır. îs-tanbulun işgali do siyah bir flama İle gösterilmiştir
Müteakiben kara kuvvetleri ile Harp Okulu arasında bir futbol maçı yapılmış ve Harp Okulu 3-2 galip gelmiştir
Cumhurbaşkanı gösterileri müteakip bir müddet İstirahat ettikten sonra stattan ayrılmıştır
iskân Dairesinden açıkta kalan memurlar
Ankara. 18 (Türk Ajansı) — İstanbul İskân Dairesinden açığa çıkarılmış olan ve bir müddetten beri maaş alamıyan memurlar için Sağlık Bakanlığı iki bin liralık bir tahsisatı bugün İstanbul Valiliği emrine yollamıştır. Bu para açıkta kalan memurlara avans olarak dağıtılacaktır.
Adana gazete bayilerinin Devlet Havayollarından şikâyetleri
Adana, (Hususi muhabirimiz bildiriyor! — İstanbul gazetelerinin A-danaya sevkı işi son günlerde aksaklığa uğramaktadır. 13 haziranda Istanbuldan hareket eden u-çak Adanaya gelmişse de gazete getirmemiş, 15 haziran günü de aksaklık olmuştur. Bu vaziyet yucuları üzdüğü gibi bayileri müşkülâta maruz bırakmakta,
işlerini sekteye uğratmaktadır. îki, üç posta bir arada geldiği takdirde gazeteler üçte bir nispetinde elde kalmaktadır. Devlet Havayolları Umum Müdürlüğünün uçaklarla gazete sevkıyatı işini süratle düzenlemesi temenni olunmaktadır.
ayni oku-de tevzi
MÜSABAKA KUPONU



1 aralık 1950 do çekilecek büyük kuramıza iştirak için a-şağıdaki kuponlardan 90 tano getirerek bir kura numarası a-labilecekslnlz.
Tafsilâtını her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.
Yeni İsimi l»ı/’ı«ı
KUPONV

Sayfa 4
YENİ ISTAN BUL
19 Haziran 1950
■ —■
Ingiliz Tiyatrosu Tarihi
Yazar» : Cevdet Perin
Dili ve Tiyal ro-başlamış ibaret o-
Birinci cildin yazarı profesör Ir-Şahinbaş diğer ciltlerin her biri-fakültenin muhtelif öğretim üye-tarafından ele alınacağını da ilâ.-
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Edebiyatı Enstitüsü Ingiliz su Tarihl’ni yayınlamağa bulunuyor. (1) Dört ciltten
lacağını ön sözünden Öğrendiğimiz bu eserin elimizde bulunan birinci cildinde, lngllterede tiyatronun gelişmesine ait devre, yani başlangıçtan Shakespeare’e kadar olan muhtelif safhalar ve dramatik tarzlar İncelenmektedir Yine ön sözden öğrendiğimize göre. İkinci ciltte Shukcs-peare’den tiyatroların kapanışına kadar olan devir, üçüncü ciltte Restorasyon ve on sekizinci asır tiyatrosu, dördüncü çitte ise on dokuzuncu asır ve modern devir incelenecektir, fan nin lerl
ve ediyor. Bu ciltlerden hiç değilse birinin, aynı fakültede İngiliz edebiyatı profesörü olan ve Ankara Konservatu varında uzun zaman tiyatro tarihi dersleri veren Orhan Burian tarafından yazılacağı muhakkaktır. Esasen. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde tiyatro tarihi ile meşgul olan değerli arkadaşlarımız vardır. Bunlardan biri de, hiç şüphesiz, tiyatro tarihine alt eserinin ikinci cildini Türk münevverlerinin yıllardan beri sabırsızlıkla bekledikleri Fransız edebiyatı profesörü Bed-reddin Tuncel'dir. Kanaatimizce, ü-niversitelerlmizin garp filolojileri bölümlerinde çalışanların gayelerinden biri de, yabancı edebiyatları Türk münevverlerine tanıtmak olmalıdır. Bu bakımdan, AnkaralI meslektaşlarımın giriştikleri işde muvaffak olmalarını yürekten dilerim. Çünkü, bu memlekette herkes bir yabancı dil öğrenemediğine ve öğrenemlyece-ğlne göre, bu nimetten mahrum o-lanları hiç olmazsa bu suretle tatmin etmek, kültür namına büyük bir hizmettir.
Profesör Halide Edib - Adıvar’ın Edebiyat Fakültesi tarafından yayınlanan İngiliz Edebiyatı Tarihinde şüphesiz Ingiliz tiyatrosundan ve bilhassa Shakespeare’den bahsolunmak-ta, tercümeleriyle birlikte parçalar verilmektedir. Ancak, umumî bir e-debiyat tarihinde, tiyatroya ayrılan sahifeler de diğer edebî tarzlara ay-nlanlardan pek fazla olamayacağına göre, mevzuun teferruatına kadar nüfuz etmek isteyen sanat meraklılarını ve sanatkârları böyle bir eserin bu bakımdan tatmin etmeyeceği şüphesizdir. Esasen, bir edebiyat tarihine muvazi olarak, tamamlayıcı e-tüdler, monoğrafller, bibllyoğrafiler
ve biyografiler de yazılmadıkça, o edebiyat tarihi sadece bir zemin hazırlamış olmakla kalır. Bunun için. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Ingiliz Filolojisi Enstitüsünün teşebbüsü, şimdilik hiç olmazsa İngiliz tiyatrosunu incelemekle tamamlayıcı bir İş yapmış olacaktır. Temenni o-lunur ki. bu teşebbüs tamamlandıktan sonra, aynı arkadaşlar, dünya şiir tarihinde müstesna bir mevkii o-lan İngiliz şiirini de incelesinler ve genç şairlerimize yeni ufuklar açsınlar. Aynı temenniyi İngiliz romanı İçin de yapabiliriz.
Mühim bir kısmı ortaçağda ho-men hemen bütün Avrupada revaç bulan dinî tiyatroya alt olan bu birinci cilt, muharririn do söylediği gibi, Ingiliz tiyatrosunun Rönesans-tan sonra başlayan altın devrini hazırlamış olduğu için bilinmesi lâzım gelen ve bir çoğu sonradan kaybolun tarzlardan bahsetmektedir. Yalnız şunu kabul etmek lâzımdır ki, on altıncı asırda, John Lyly, Robert Grce-ne, Thomas Kyd, ve bilhassa Crlsto-pher Marlovve gibi muharrirler sayesinde, Ingiliz tiyatrosu gerek teknik, gerekse edebî değer bakımlarından, Avrupada önderlik vazifesini görmüştür. Esasen, bu muharrirlerden sonra gelen Shakespeare, onların açtıkları çığırda yürüyerek, bu önderliği parlak bir şekilde muhafaza etmiştir. İngiliz Tiyatrosu Tarihi nin diğer ciltlerinin do en kısa zamanda yayınlanmasını temenni ederiz.
(1) Ingiliz Tiyatrosu Tarihi, I. Tiyatronun gelişmesi (Başlangıçtan Shakespeare’e kadar). Yazan: İngiliz dili ve edebiyatı profesörlerinden İrfan Şahinbaş, Ankara 1950, D.T.C. Fakültesi yayını.

Evimizin çiçekli balkon ve teraslan
MEŞE ve canlılık kaynağı olan çimçek ve yeşillik ve yeşile karşı sevgi ve onu koruma, en ileri bir kültür ölçüsüdür. Bugün ileri memleketlerde çiçeğe verilen değer ve ondan faydalanma imkânlarının her sahada ve her yerde aranması, ihtiyaç duyulması bunun bir neticesidir.
Eski bir anane ve kültüre sahip olan milletlerde çiçek ve yeşillik sevgisi en başta gelen hasletlerindendlr.
Tarihî kayıtlarımızı araştırırsak, Türk bahçesinin tertibi ve Ttlrklerdo çiçek ve yeşillik ile onun yetiştiriciliğine verilen değerin, Lâle Devri adiyle anılan bir devir yarattığını tarih kaydeder. Zamanın Türk bahçelerinin de neşe, canlılık, kültür kaynağı olduğunu görürüz.
Eski bir Türk evinin bahçesi, çeşitli gülleri, yaseminleri, gölgelik köşeleri ve meyve ağaçlariyle ev halkının zevk ve inşirah âlemiydi. Türk evinin her penceresi çeşitli tahta ve teneke kutular, saksılar içinde envai çiçeklerle süslenir ve mutlaka her e-vin dış kapısını güller veya hanımelilerle süsllyen sarmaşıklı çardaklar kaplardı.
Şehirlerimizdeki ev ve apartman balkonlarının ve teraslarının çıplak ve kuruluğunu muhtelif şekillerde çl-çeklemekle mümkündür.
gidermek her zaman
IZMÎR İLÇELERİNDE
M
İhmale uğrayan turistik bir maden
bl, muhtelif şekiller verilebilen kasalarla zaman zaman yerleri değiştirilmek üzere tertipler de verilebilir. Bu kasalar balkon veya teras korkuluk duvarlarının üzerine veya parmaklıklarına yerleştirilebilir.
Ancak yapılacak olan bu kasaların içi veya dışı çinko, tenekeyle kaplı olmalıdır.
Yapılacak olan bu kasaların derinliği 25-30 taşınması dan birer malıdır.
cm. den fazla olmamalı ve ve nakledilmesi bakımın-metrelik uzunlukta yapıl-
İki köşesine açılacak de*
Kasanın
İlkler ile fazla su İç tarafa »kınalıdır. Kasalar hazırlandıktan sonra yanmış gübre, kum ve elenmiş bahçe toprağiyle hazırlanan toprak karışığı kasalara doldurularak zırlanmış olur.
dikime ha-
kökü fazla sarkan ve
Dikilecek olan çiçekler, derine gltmiyen, sarılıcı, bol çiçekli, gösterişli çeşitlerden seçilmelidir.
ve pencere önlerini, aşağı veya evin duvar dibine di-hanımeli, mavi sakım ve
Yazan : Adnan Bilge»
ÇEŞME, (Huhuhİ Muhabirimiz Bildiriyor) — Geceleri 9 mil mesafedeki Sakız Adası sahilinde yanan rengârenk elektrik ışıklarını seyre-dobilen Çeşme İlçesi. Türkiyenln en mavi renkli denizine ve şifa hassası (*n fazla ılıcalarına sahip ideal bir banyo şehri olmıya namzettir. Yarını asır önce de şifalı Şifne banyolarly-îe Avrupanm en uzak köşelerinden, Arjantin ve Birleşik Amerikadan ziyaretçi çekebilen Çeşme, yarım a-sırda, bir çuvaldız boyu kadar terakki ve imar yüzü görmediği için metrûk bir kasaba olarak duruyor. Şifneye hâlâ merkep sırtında giden ve deniz suyunun karıştığı tabii sıcak su banyolarında sağlık kazanmıya çalışan ziyaretçiler, senenin üç ayında bu güzel banyo şehrini doldururlar ve bir çok mahrumiyetlere katlanırlar.
Çeşme ılıcalarında içecek ve yı-• kanacak su yoktur. Elektriği, oteller ve villa sahipleri hususî motörle-riyle temin ederler. Çeşme ılıcalarında yalnız 8 adet radyo çalıştığını söylersem, dünyaca meşhur olan bu banyo şehrine biz, bıı memleket sakinlerinin ne kadar alâkasızlık gösterdiğimizi daha iyi anlatmış olurum.
Çeşme ilçe merkezi. Ilıca köyünün 4 km. uzağında gözlerini Saki2 Adasına uzatmış vaziyette duruyor. Bu ziyaretimde Çeşmeyi, eskisine kıyasla biraz daha sakin, biraz daha küskün bulunduğumu söylersem bıı hakikat İfade ettiğimi zannederim. Ankaranm bu ilçeye karşı İlgisizi! ğine biraz da İzmirde vazife gören İdare âmirlerinin sebep olduklarını söylemek, yanlış bir müşahede olmasa gerektir.
Hakikatte ise Çeşmeliler, memleket meseleleriyle yakından ilgilidirler. Türkiyede ilk ve en büyük muhalefet partisi olan Demokrut Partinin kuruluşunu hazırlayan sebepler İlk defa, Ankaradan ziyade Çeşme ılıcalarında Celâl Bayarın yazlık e-vinde müzakere edilmiş ve 945 yılının bir yaz gecesi D.P. nin temelleri orada atılmıştı. Bu bakımdan Çeşmeliler her yaz mevsiminde 45 gün misafir ettikleri sayın Cumhurbaşkanı Bayarın, Ilıca köyünün bir numaralı sakini olmasını gurur vesilesi yapmışlardır.
Çeşme’de revaçta olan iki nakil vasıtası: Otomobil ve (»şek. Birincisi Çeşmeye kadar gelir ama, eşek olmadan Şifneye kadar gitmenin İmkânı yoktur
Balkon bakondan kilen gül, çeşitli sarıkçılar ile saıdırabllirseniz evinizin cephesini süsllyen yeşil bir dekor meydana gelmiş olur.
Bu suretle canlılık ve neşe kaynağı olan yeşil ve çiçekli balkon ve teraslar ve bunların tanzimiyle bakımı, günlük yorgunlukları ununttu-racak bir meşgale ve dinlendirici bl-♦***r olabilir
a
Balkon ve teraslar İle pencere önlerini muhtelif sak sı ve kasalara dikil miş çiçeklerle süs-liyebileceğimiz gl-
* ı r
s. •
-a:*
t- t * r '
İni i h h n ı i ' 11 l IJ 1 ’ r' * ( lı h ılı'*»
ılı İlilI ı> '/1 •! 1/ ılı Jı
( 1 J 1’!"l 1;'/ III J ' I i


Hicrî 19 5 0 HAZİRAN 19 Pazartesi Rumi
Rzn. 3 1369 HAZ. 6 1366
VAKİİ VASATİ EZA5İ
Gtlneş 5 27 8.43
öğle 13.15 4.32
tklndi 17.16 8.33
Akşam 20.44 12.00
Yatsı 22.47 2.04
îmaûk 3.09 6.26
DEVLET TİYATROSU
Opera Bölümü Temslİlerl Açık Hava Tiyatrosunda 19,20 ve 21 Haziran akşam ları saat 21.30 da
Cavalleria Rusticana === Opera 1 perde - - — = ve ■ —
|P A L Y A Ç Ol
— r Opera 2 perde r-—
Her üç akşamın biletleri 19.45 e kadar Şehir Dram' Tiyatrosu. 20 den İtibaren de Açıkhava Tiyatrosu gişelerinde Batılır.
Telefon: 42157
BEYOĞLU CİHETİ
AKIN 1 — Hurrow Kumarbazı.
2 — Askerler DÖğüşUnce. ALKAZAB J42562) 1 - Dehşet Diyarı. 2 — San-Antonio Aslanı.
AR: (44304) 1 — Çöl Şarkısı.
2 — Kadın Düşmanı.
ATLAS (40835) 1 - Aşk Bestesi. 2 — Belâmı Arıyorum BE9İKTAS BAHÇEMİ 1 - A-t eş ten Gömlek. 2 — Günahım.
ELHAMRA: (-13595) 1 - Gü-
nah Çocuğu, 2 — Blllür Anahtar.
İNCİ (84595) 1 - Güzeller Ren-migeçldl. 2 — Yaban Gülü
3 — Mikl.
İPEK (41289» 1 — Yeni Güneş. 2 — Kan DAvo.sı
LALE (13595) 1 - Yalnız Gi denler ,2 — Ormanlar Arşları (Türkçe).
MELEK (40868) 1 - Eğlence-
ler Perisi. 2 — La Tr&viuta SARAY (41656) 1 - Kazano-
vanın Aşk Maceraları. 2 — Damgalı Doktor.
SUATPARK (83143) 1 - Öldü ren Para. 2 — Kara Şovda 3-Kafkaa Kartalı.
SÜMER (42851) 1 - Vatan
Kahramanı. 2 — Deniz Kızının Aşkı.
ŞARK (40380) 1 — Kahramanlar Geliyor. 2 — Mızraklı Fedailer Alayı.
61K (43726) 1 — Kahraman
Köpek. 2 — Esirler Gemisi.
TAKSİM (43191) 1 — Uçuruma doğru. 2 — Efe aşkı.
TAN 1 — Operada Hayalet. 2 — Denizler Aratanı. 3 —At-Jantld.
t)NAL (49306) 1 — Macide. 2 —
Haydutlara ölüm.
YENİ 1 — Kırmızı Güller. 2 — Kara Güneş. 3 — ihtiras Fırtınası,
YILDIZ (42847) 1 - Aşıklar
Yolu. 2 — Çin Kızı.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Gece
Akım. 2 — Lorel Hardy Kuru Gürültü.
AZAK (23542) 1 — Sevimli Haydut 2 — Sevimli Haydudun intikamı.
ÇEMBERLİTAS (22513) 1 —
Canavar Pençesi. 2 — ölüm Seferi.
FERAH 1 — Sahte Şampiyon. 2 — Deniz Ejderi. 8 — Bağdat Perisi.
HALK 1 — Binblrgcce Yolcuları. 2 — Kızıl Çete. 3 —Esrarengiz Kadın.
İSTANBUL (22367) 1 - Deniz Yıldızı. 2 — Kara Canavar. KISMET (26654) 1 - Aşk Sultanı. 2 — Çingene Baron.
MARMARA (23860) 1 - Kaptan Kid. 2 — Son Macera.
MİLLİ (22982) 1 — Gece Akını. 2 - Lorel Hardy Kuru Gürültü.
TIKAN (22127) 1 - Şehitler
Kalesi. 2 — Zehirli Şüphe. 3 — Harman kaya.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Düşman Kardeşler. 2 — Kıskanç Kadınlar.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 - Gangsterler Hafiyesl 2 — Gençlik Şarkim. OPERA (80821) 1 - Sarışın
Bülbüller 2 — Macera Limanı SÜREYYA: (60862) 1 — isimsiz Kahramanlar. 2 — Gönülden GÖnÜle.
ANKARA
ANKARA: (23432) 1 - Arsenik ’ıırbanları. 2 — Sarı GUI.
BÜYÜK: (1503)) Ruhlar âlemi. CEBECİ: (13846) 1 — Tehlikeli kadın. 2 — İki açıkgöz Holl-voolta.
PARK: (11131) 1 — Kahraman harp muhabiri, 2 — Tulumbacılar Kıralı.
SUS: (140711 Kalbim senin. SÜMER: (14072) 1 — liori. 2— Dağ deviren süvari.
ULUS; (22204) 1 — Fİyesta.
2 — Aşk olmayınca.
YENİ: (14040) 1 — Ncw-York esrarı. 2 — Güzellerin llAhlsi.
YENİ: Geceleri saat 21.15 te Zati Sungur’ıın temsilleri.
tzMtn
EI.HAMRA 1 - Tatlı Mira». 2 - Kılıçların Gölveainde. 9 — Gönül Kimi Severce.
LALE: 1 - ÇÖİ Şarkısı. 2 — Korsanlar. 3 — Hayat Yolu.
TAYYARE 1 - Şöhret IlırMZi. 2 — Ormanlar Btıkire’n
TAN; 1 - Çöl Şarkısı 2 -Korsanlar. 3 — Hayat Yolu.
YENİ SİNEMA 1 - Tarzan Geliyor. 2 — Bir Mille* Ulanıyor.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK 1 — Cezayir Dansözü. 2 — Vahşi Ormanlar İçinde .
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.35 D.H.Y. (Türk) Ankara — 9 45 D.H.Y, (Türk) Bursa -9.50 D.H.Y. (Türk) İzmir —
15.35 D.H.Y. (Türk» İskenderun, Adana, Ankara — 15.50 B.E.A. (İngiliz) Londra, Nis. Roma. Atina — 16.30 D.H.Y. (Türk) Erzurum, Elâzığ, Malatya, Kayseri, Ankara — 189,5 D.H.Y. (Türk) İzmir - 18.35 D.H.Y. (Türk) Ankara — 20,25 P.A.A. (Amerikan) Londra, BrÜkselden.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR 8.30 B.E.A. (İngiliz) Atina. Roma. Nis, Londra — 8.30 D.H.Y. (Türk) Bursa—9.00 A F. (Fransız) Atina, Roma. Paris — 9.00 D.H.Y. (Türk) Ankara. Malatya, Elâzığ, Diyarbakır. Adana, İskenderun — 9.30 D. H.Y. (Türk) Ankara — 10.05 D. H, Y. (Türk) Afyon Konya, Adana — 10.15 D.H.Y. (Türk) İzmir — 10.25 D.H.Y (Türk) Ankara. Kahire — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, İskenderun — 16.00 D.H.Y, (Türk) İzmir — 21.40 P.A A (Amerikan) Şam. Basra, Karaşi, Delhi, Kaiküta, Bangkok, Hong-Kong'a.
GELECEK OLAN VAPURLAR 0.30 Konya (Bandırmadan) — 7.00 Seyyar (Karabigadnn) — 20.00 Sus (Mudanyadam —21.80 Bandırma (Bandırmadan».
GİDECE KOLAN VAPURLAR
8.15 Bandırma (Bandırmaya) — 9.00 Sus (Mudanyaya) — 14.00 Ege (Knradcnize) — 20.00 Konya (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankara. — 915 Ankara Eki — 20.30 Ankara,
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
90.00 Tarsus. — 18 10 Ankara ekspresi — 20.30 An icara ya
(Ekıı.) — 2140 Doğu ekspresi,
ANKAHA ı
7.80 M.S.Ayarı. — 7.31 Hurry Horlİck Orkestrası (pl.). 7.45 Haberler — 8.00 Salon orkestralarından melodiler (pl.), — 8.25 Günün Programı ve Hava Raporu. — 8.80 Hafif müzik (pl.), — 0.00 Kapanış.
12.28 Açılış vo Program, — 12.30 Şarkılar. — J3.00 Haberler, — 18.15 2 ve 4 piyano He melodiler (pl.). — 13.30 Öğlo
Gazetesi. — 18.15 Bing Crosby ve Pcggy Lee söylüyor (pl.). — 1-1.00 Hava Raporu* Akşam programı ve Kapanış.
17.58 Açılış vo Program. — 18.00 M.S.Ayarı. — 18.00 Dans müzüğl (pl.). — 18.80 Konuy-ma-KItap saati. — 13.45 Melodiler (pl.). — 10.00 Haberler. — 19.15 Geçmlştrt Bugün. — 19.20 Şarkılar. — 19.45 Tarihî Türk müziği. — 20.15 Radyo Gazetesi, — 20.80 Dvorak - Violonsel konçertosu (pl.). — 2L15 Konuşma. — 21.80 Dans müziği (pl.). — 22.00 Konuşma. — 22.15
Dünyanın en güzel ve sıhhat verici plâjlarına gelenler, onun İnsan elinden ziyade, tabiata terkedilmiş olduğunu görürler
HİKÂYE
Halk türküleri — 22.45 M S.A-yarı ve Haberler. — 28.00 Program ve Kapanış.
ÎE8TANBUL:
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Karışık hafif müzik (pl. >. — 13.30 Hafif öğle müziği Çalan*. Scmi-ramls Orkestrası, — 14.00 Şarkı ve Ulrklllcr (pl.) — 11.30 Ser-
best saat (Konuşma veya müzik». — 11.10 Orkestra eserleri (pl.ı. — 15 00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Fasıl heyeti konseri. — 18.40 Dans müziği (pl.). — 19.00 Haberler. — 10.15 İstanbul haberleri — 19.20 Karışık hafif müzik (pl.). — 10.40 Gitar kuar-terl konseri. — 20.0ı» Türkiye Turizm adına konuşma — 20.10 Küçük orkestradan melodiler.
— 20.30 Şarkı ve türküler — 21.00 Jacquellne Frttnçols ve Evelyn Dora'dun şarkılar (pl.).
21.15 Dinleyici İstekleri (Türk müziği). — 22.00 Senfoni müzik (pl.). Brahma. Senfoni No.8. — 22.35 Hafif piyano soloları (pl.). — 22.45 Haberler.
— 28.00 Dans müziği (pl.). — 23.00 Programlar ve Kapanış.
LONDRA:
7.40 Jan Hurst Orkestrasından hafif müzik. — 9.15 John Bull ve Orkestrası — 11.00 Londra Senfoni Orkestrası Konseri (Ingiliz balo müziği). — 12.30 Victor Sllvester dans Orkestrası, — 11.15 Klâsik müzik dinleyici istekleri. — 15.30 Sid Phillips dans Orkestrası. — 18.15 Hafif müzik. — 19.18 Palm
Court Orkestrasından hafif müzik. — 20.80 Gcrnldo Orlcestra-sından haftanın şarkıları. — 22.00 IClAslk mmüzlk programı (Bnsh, VV. Byrdl. — 23.15 Robert. Farnon Orkestrasından hafif müzik. — 24.00 Dinleyici İstekleri.
ECZANEL-ER
EMİNÖNÜ: Mehmet Kâzım
(Eminönü) — Hikmet Güney (Küçük pazar) — Sırrı Rasim (Alemdar) — Cemil (Beyazıt) BEYOĞLU: Beyoğlu (Merkez)
— İstiklâl (Merkez» — Taksim
— Merkez (Galnta) — Halk (Şişli) — HaekÖy — Merkez (Katnmpuşu)
FATİH İbrahim Halil (Şehza-dcbaşı) — Sarım (Aksaray) — Ycdlkuic (Samııtyai — Nüshet Onat. (Şehremini) — Ulupınar (Kar&gümrük) — Gülseren fli-pahloğlu (Fener)
EYÜP: Eyüp Sultan BEŞİKTAŞ: Vidln — Yeni (Or-taköy) — Arnavutköy — Mer-keZ (Bebek)
KADIKÖY R. Muhtar — Kızıi-toprak — GÖstepe — Bostancı ÜSKÜDAR: ittihat
HEYBELİ ADA: Heybelimin BÜYÜKADA: Merkez
İZMİR: Karantina (Yalılar» — Tarlan (Alsancıtk) — Yeni İzmir (Basmahane) — Millet (Kemerıitı) — Eşrefpaşa ANKARA: Sakarya, Derman, YenişelJr.
Sonldun Miğn:
1 — Bir çocuk oyunu; 2 — Konje; Tenkis et. 3 Alâkasızlık; Yivli çivinin yarısı, 4 — Masaj yap; Tersi bir müsamo-re nevi. 5 — Hedmet; Çift nota. 6 — Çoğal; Miskin bir ilaç. 7 — Bir harfin okunuşu; Tersi zer edileni. 8 — llyadıı-nın meşhur kahramanlarından; Nefi edatı; Sıfat. 9 — Mıhla; 1yi. 10 — İstikbali iyi (iki kelime).
Yukarıdan uşağı:
1 — Alacağımız şeyin üst ünde etiket olmazsa öyle deriz, (iki kelime) . 2 — Tersi çiçeklik; 18 yaşını ikmal edenlere Öyle denir. 3 — Korumu. Başına bir harf gelirse mıh olur. 1 — Vulidcll. Yarım yamnlak otur. 5 — 1 tırak eden; Sıfat tn-kısı. 6 — Alâkalı; Tersi Şişmanlara söylenir. 7 — Bir mektup gönderiş şekil. 8 — Bir renle; Türk muhibbi bir Fransız edibi; Cüzi. 9 — Etrafı burç (iki kelime). 10 — Baş kaldırmış paşa (iki kelime»,
DÜNKt BULMACANIN
II \ I II
Soldan Kiıgtıı
1 Siyaset; Da. 2 — Atik; Samlt. 3 — Malik; ŞI1İ. 4 — Damu; Hıılls. 5 — La nesine, 6 — Et; Znm. 7 — ICiburmıe. 8 — Çakı; Akan. 0 — Bar; Kasaba. 10 — İmanı kavı.
Yukarıdan ıışağı:
1 — Snkuİet; Bİ. 2 — Itlmst; Çam. 3 — Yılan; Kara.
1 — Akademik. 6 — Sabıkı.
6 — Es. Hiza; Alc. 7 — Taşan; Asar. 8 — Mile; Vaka. 9 — Dili: Nabl. 10 — Atisi fonu.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 11998
Anadolu ya Icaııı 80538
Ankara 91
İzmir 2251
.leyoğiu 41611 Kadıköy 60872
İstanbul 21222 Üsküdar 60943
Ankara 00, İzmir 2222
Karşıyaka 15055
Çeşme merkezinde öğleyin sıca-ında sahil kahvehanelerinden birini olduran köylülerle konuşuyorum, lerkes ayrı bir bahiste beni tenvir tmekle meşgul. Çeşmede bir balık konservesi fabrikası kurulacağını ınlatan Ziraat Bankasının gayretli bir memuru, ou işin yakın günlerde cuvveden fille çıkınca 100 kadar halkçının bu fabrikada maişetini tenin edeceğini ve Çeşmenin Iktisa-llyatında rol oynıyacağım anlatmaktadır. şimdi Sağlık Bakanı olan Dr. N.R. Belgerin Şifne yakınında ılıcalı plâjlı muazzam bir otel kuracağını da burada öğreniyorum. Yapı ve Kredi Bankasının finanşe edeceği bu inşaatın Çeşmeye senenin on iki ayında turist celbedeceği söyleniyor.
Halkı ilgilendiren bir başka nokta da bu ilçenin cılız ekonomik durumudur. Dağlık bir arazi Üzerine kurulmuş olan Çeşme köyleri tütünden ve anasondan başka hiç bir mahsule elverişli değildir. Köylü sebzesini bile Urladan temin etmektedir. Evvelce Sakız Adasiyle idame edilmiş olan münasabatm kesilmesi Çeşme halkını en önemli kazanç kaynaklarından mahrum etmiştir. Sakız Adası halkı pasaport aranmamak şartiyle her haftanın Week-end tatilini Çeşme plajlarında geçirmeye o kadar hevesli olmasına rağmen gümrük muayene teşkilâtının titizliği onları bu arzularından mahrum ediyor.
Çeşme halkı senenin altı ayını kahvehane köşelerince ocak sohbetleriyle geçirmek zorundadır. Sebep kültür Jıevessizliğl değil, parasızlıktır. Koskocaman bir ilçe merkezinde köyleriyle birlikte günde 50 gazeteden hızla satılmadığını söylersem bugünkü Çeşmeyi tam mânaslyle anlatmış olacağıma kaniim.
Bana Çeşme ilçesi hakkında bilgiler veren hoşsohbet bir “YENİ tS-TANBUL” okuyucusu, Çeşmenin üç varlığıyla bir yokluğunu şöyle anlattı:
1 — Çeşme nesil memleketidir. A-na doğurur ve baba kendi eliyle çocuğunu kapının önüne bırakır. Çocuk kolaylıkla büyür ve gürbüzleşir.
2 — Havası, doktorları iflasa sü-rükliyccek ve ekmeğe muhtaç edecek kadar mükemmeldir.
2 — Halkı karakter sahibidir. Kötü insan barındırmaz.
4 — Lokantası ve oteli yoktur. Mevcut otellerde temiz bir karyola, mükemmel blı yemek bulamazsınız. Bunlar olsa bile otel ve lokanta rnilş-terlsizlikten kapanmak zorundadır. Çünkü turist gelmez. Gelen turistin koynu arandığı için bir daha bu semte adımını atmaz.
öğleden sonra Çeşme plâjlarına geçtim. Plâj hıncahınç kalabalık, fakat banyo almıya gelenler plâj gazinosunda haşlanmış yumurta ile peynirden başka bir şey bulamazlar.
Plftjda bir garabet dikkatimi çekti İki jandarma bir çifti karakola davet etmiş. Alâkadar oldum. Sebep; bu çiftin denizde birbirine yakın bulunmaları ve —tâbir caizse Öpü-ştlrcesine yakınlaşmaları imiş. Jandarma bu hareketin ayıp fiillerden olduğunu te»•uııuül etmiş, lşm doğrusu hangisi. Bu sahneyi jandarmadan başka gören olmadığı için na-kilcat olduğunu tasavvur edebiliriz. Fakat bu çiftin plâjda kumlar Üzerinde tetkik edilen nüfuz cüzdanlarına nıızaran bir senelik karı-koca oldukları anlaşılmasın mı?
Karakola davet edenler ne diyeceklerini şaşırdılar. Bence asıl şaşılacak şey, bu ol uy dan ziyade plâjda bu kadar ufak vazifeler görülmek istenlşi-1 dir.
Eski elbise
Sahaflar çarşısını henüz geç meden bir takım adamlar “Satılık mı hanımanne, bir görelim hanım teyze...” diye etrafını sarmış, hattâ bazıları elindekini kapmak için birbiriyle itişip kakışmağa başlamıştı. Paketini korkuyla. artık kızarmağa başlıyan siyah yeldirmesinin göğsüne bastırıp, bir taraftan da başörtüsünün düğümünü sıkıştırırken etrafındaki şamatacı kalabalık gitgide artıyordu. “Bakalım teyzanım. dükkân şuracıkta ablacığım...” Tuhaf şey... kimse “Satılık mı?” diye sormak lüzumunu hıssetmeksizin, nereye gittiğini sormaksızın, türlü dillerle yolunu kesmişlerdi. Şaşkın mavi gözlerini korkuyla üstünde gezdirdi, daha uzaktan Bltpaza-rında elbise satmağa niyetli olduğunu nasıl anlamışlardı?.
Paketine daha sıkı sarılmakla beraber, kendisini Kapalıçarşıya doğru âdeta sürüklemeğe başladıklarım farketÛ. Daima mahiyeti meçhul bir çamurla bulanmış olan kaldırımda atkılı rugan ayakkabıları sık sık kaymakta, hale-canına bir düşmek korkusu eklenmekteydi Ne çare ki “Satılık değil!..” diyerek kurtulmayı aklede-miyor, bütün ümidi elindeki pakete bağlı olmak çaresizliğiyle başına gelenleri, Bıtpazarmda mal satmanın bir nevi lüzumlu kaidesi sanıyordu.
Çarşıya girerken ürküntüsü büsbütün artmıştı. Bu tarafa ayak basmıyalı uzun seneler vardı. Öteberi almağa çıkacak bile olsa Sultanhamanu, aşağı Mahiri ut paşa civarından ayrılmazdı.
Tâ... lohusalık düzerken büyük zelzelede Kapalıçarşınm sıvaları üstüne başına düşüp. korkudan ilk çocuğunu zayi ettiği günden beri... “ömrüm oldukça bir daha oraya girmem'.” demişti. Fakai elli vıl sözünü tutabil.)İği halde nihayet satılabilecek son eşya olan bu elbiseyi de kapıdaki eskicilere yırtık çuval fiyatına vermeğe gönlü razı olmamış, daha doğrusu karşılığının İşe yaramazlığı canı tıa tak demiş, konu komşunun tavsiyesiyle buralara gelmeği göze almıştı.
Cümbürcemaat; uğultulu bir ka-labahğın kaynaştığı loş dehlizde rasgele bir dükkâna dalmışlardı İşçi tulumundan kişilik kostüme muşambadan paltoya kadar yüzlerce elbisenin asılı olduğu karanlık dükkânda küf ve ter koku su genzim tırmalıyor, altına ver dikleri gaz sandığı üzerinde büzü lüp, büsbütün ufalarak etrafı sey rediyordu. Psketlni “Biraz bekle valdeclğlm!..” diye alıp gitmişlerdi. Bereket dükkânın dip tarafında uyuklamakta olan biri “Merak etme, diye teminat vermişti, gösterip hemen getirirler..
Bir tarafta müstamel kunduralar yığılmış, önü açık dükkânın bıı* kenarında, bozuk duvar, konsol. cep saatleri, kırık dürbün ve tamire muhtaç gözlükler masamsı bir kerevet Üzerinde teşhir edilmişlerdi. Eski radyo, pikap ve kullanılmış plâk satan civar dükkânlardan yükselen cızırtılı kadın feryatları dehlizin kubbelerinde büyüyerek hütün ağırlığiyle kalabalığın üstüne çöküyordu. Bağıranlar. kavga edenler, işsizliğin verdiği sıkıntıyı kaba el şııkala-riyie avutmaya çalışanlar, bu ce-
Yazan : Ender Halid hennemî dağdağada onu ezecek, boğacak gibiydi... Ah., ne kadar pişmandı geldiğine... Fakat başka yapabileceği şey var mıydı?. Ka-ragümrükten beri yürüdüğünden ayakları şişmiş, romatizmaları sızlamağa başlamıştı. Yorgunluktan eriyordu sanki...
Bu sıra üç dört kişi az evvel elinden kaparcasına aldıkları paketi getirip alâkasızca önüne attılar: “Ne istiyorsun anne?..,, Çatık gür kaşlar, boy boy, biçim biçim bıyıklar ve kafasının içine saplanan keskin bakışlar karşısında titremeye başlamış, dili tutulmuştu. Bir şeyler mırıldanmak istedi. muvaffak olamadı, içlerinden biri tekrar elbiseyi eline aldı, pantalonun oturak yerini mevhum bir aydınlığa tutarak “Erimiş" diye söylendi. Ceketin yakasını “Yağlı”, göğüs kısmını “Lekeli” diye mahkûm etti: dirseğini, kol ağızlarını tekrar tetkik ederek “Çok eski, yaramaz..,, diye hükmünü verdi.
Karar, zavallı başına balyoz gibi inmişti. Yürüyecek hali yoktu.. Ya dönüşte eline bakanlar.. Çaresiz bakışlarını etrafında gezdirirken aralarından biri büyük lûtuf-ta bulunurcasına “Haydi valde, madem zahmet etmişsin hatınn için on kâğıt vereyim..” teklifiyle parça parça İki buçukluklarla bir miktar bozuk parayı zorla eline tutuşturmaya kalkmıştı. Aman Allahım kapıda satsa bunun çok fazlasını alırdı. Deminden beri kendisini tetkik etmekte olan bir başkası reddine meydan vermeden ‘Gene iyi verdi Hüseyin Efendi” iemlzti, fazla etmez. Ama madem olr kere geldin, bu seferlik bir lira daha versin.,.,, Ve arkadaşından aldığı paralara; “Al, işte ben veriyorum..” teranesiyle bir lira ekleyerek bu defa da o yeldirmesinin cebine kovmaya teşebbüs etmişti. Bütün ürnirMnın kırılmış olması dolayislvle. "'zını; konuşmaya muktedir olmaksızın açıp kapamasını seyreden bir delikanlı “Satıp ağzına diş mi yaptıracaksın, büyükanne?..,, diye alayla sormuştu.
Kadıncağız titriyerek ayağa kalktı. Biraz daha dursu bayılacaktı. Fakat öyle müteessir, öyle bitkin haldeydi ki. kavllnce nükte savurmuş olan delikanlı yüreğinin sıkışır gibi olduğunu duydu. Üzmüşlerdi zavallıyı... Fiyat verme hususundaki teamüllerine al-dırnıakaızın etrafmdaklleri sertçe yardı, on beş liıa uzatarak “Al anneciğim, helâl et. dedi. Allah 1-nandırsın burada kimse sana bu oarayı vermez....
O kadar yorgundu ki, olmaz diyecek kuvveti kendinde bulamadı. Koynundan çıkardığı boş para kesesini açmaya çalışırken şimdiye kadar lâfa karışmamış olan bir diğeri, vardım etmek arzuslyle “istersen bir iki buçukluk bozayım valde.” demişti. Evet, ne iyi olurdu... Bozukluk içinden avucuna otuz kuruş ayırıp diğerlerini: örme kesesme düğüm atarak İtina ile koynuna yerleştirdi. Torununa on kuruşluk sakız alacak, Beyazıt Meydanında güvercinlere adadığı mısırları serpecek ve tramvaya binecekti.
Birden içi sızladı Rahmetli oğlunun elbisesini son bir defa nk-şayamadığını neden sonra farket-mlştl,
19 Haziran 1950
e 1 1
TENİ İSTANBUL
Sayfa 5
GÜNÜN
KONOMİK
Ankara toplantısı münasebetiyle :
Memleketimizde türün meselesi
İHRACAT
Memleketin çok büyük ve mühim hlr İstihsal maddesi olan tütünün büyük bir kısmı yalnız ihraç malı çalarak telakki olunabilir. Bu ihraç malının hariçte nasıl satılabileceği bizde çok düşünülmüş bir mevzudur. Buna rağmen bu hususta henüz bir yol bulamadığımızı da itiraf etmek mecburiyetindeyiz. şimdiye kader tülün ticaretinde büyük mevkii haiz ve çok liyakatli tacirlerimiz, hep bu İşin eskiden olan ananesini muhafaza etmeye çalışmışlar ve mal satışını, hariçten buraya müşteri gelmesine bağlamışlardır. Ecnebi memleketlerden edinebildiğimiz malûmat, daima gelmesini beklediğimiz alıcıların verdikleri haberlere veya hariçte bulunan memurlarımızın gönderdikleri rapora bağlı kalmıştır. Halbuki, bu çok büyük ticaret işlinizin daimi bir yürüyüş göstermesi ve büyümesi için böyle tesadüf ve mukadderata kendimizi bırakmak doğru olamaz. Bıınu Hükümetten talep etmek hiç bir surette muvafık değildir. Çünkü. Devletin bu işlere karışması, müspet ve pratik başka neticeler elde edilmesine hizmet edememektedir.
Biz. yaprak tütün ticareti İçin kurulmuş olan resmi ve yarı resmi mü-evsemelerin dahi aleyhlndeyiz. Bu kanaatimizde yanılmadığımızı hâdiseler göstermiştir. Çünkü bunların yaptıkları ticari muameleler, Delki o gün İçin memleketten bir miktar mal çıkmasını temin etmiştir; fakat yarının ihracatına zararlı olmuştur. Halbuki. bizim dalma gözönünde tutmaklığımız lâzım gelen en mühim nokta, bugünden ziyade istikbaldir.
Bize öyle geliyor kİ, tütün ihracatımız için gözümüzün önünde tutacağımız noktalardan biri, tütünlerimizin tutulmuş ve tanınmış olduğu memleketlerde bu vaziyetini kaybetmemek ve diğeri de, yeni mahreçler kazanmaktır.
Bütün dünyada daimi surette tütün sarfiyatı arttığına göre, bir çok memleketlerin, tamamen Türk tütününden olmasa bile, yapacaklan sigara harmanlarına muayyen bir miktarda Türk tütününü karıştırmaları, İhracatımızın artması için büyük fırsatlar verecektir.
Eski kazanılmış olan memleketlerin kaybedilmemesi İse başlıbaşına ehemmiyeti haizdir. Bugün, herkes 1-çin endişeyi mucip olan Almanya, ü-zerinde durulacak bir nokta olmakla beraber — bizim kanaatimizce — büyük bir tehlike arzetmemektedir. Bu gün, Almanya vaziyetini, Birinci Dünya Harbi esnasında ve daha sonra İngiltere ile olan vaziyet İle mukayese etmek pek doğru olamaz. Çünkü Anglo-Sakson olan İngiltere ile Amerika arasındu bir zaika müşabehet) vardır. Birinci Dünya Harbi esnasında in g il tereye tütün göndermemekliğimiz bir İmkânsızlığın mahsulü idi. Bizimle muharebede bulunan bir memleket, bizden tütün alamazdı. Uzun bir harpten sonra, Lozan Muahedesine kadar geçen zaman zarfında İngiltere İle bir münasebet tesis etmekliğimiz imkânı bulunamamıştır. Ondan sonra, dış ticaret siyasetimizin bir türlü düzelememesi ve her gün koymaktan âdeta bir zevk aldığımız tahdidat, İngiltere piyasasında kaybedilmiş yerlerimizi almak imkânını vermemiştir. Şimdi biz, tacirlerimizin bir iki seneden beri oraya yaptıkları ziyaretlerin, çok olmuşa dahi ümit verici neticelerini görüyor ve bu suretle kanaatlinizi kuvvetlendiriyoruz.
Buna mukabil, Al manyada halkın dalına sevdiği ve sigara için mukadder telâkki ettiği tütün, Türk ve Şark tütünleridir.
Biz, İkinci Dünya Harbinde uzun seneler Almanya İle — dost olmasak bile — harp halinde değildik. Bu memleketten bir çok şeyler almaya muhtaç olduğumuz halde tütünlerimizi vermekte büyük İmsak ve kıskançlıklar gösterdik.
Muharebenin nihayetinde, bütün dünyadan Alman Milletine hediye unvanı altında milyonlarca paket gönderilirken, biz, hu taraftan da çok uzak kaldık. Harbin mahrumiyetleri içinde. günde vesika He bir kaç sigara a-1 a bilen ve sonra bundun da mahrum kalan bir milletin, Amerlkadan gelecek sigaralara rağbet göstermesini pek tabii bulmak icap eder.
Habib Edil) - Törelıan
ilk defa Almanya bizden tütün almaya haşladığı vakit, mahrumiyetten çıkan bıı memlekete vereceğimiz tütünlerin kalitesine ehemmiyet vermekliğimiz iktiza ederdi. Bu yüzden Almanyada İyi bir harman yapmak inıknııı elde edilemedi.
Şimdi, Almanyada sigara üzerine vazedilmiş olan ağır vergiler indirilir ve muharebeden evveline nazaran üç misli fiyatla satdaıı sigaraların satış bedelleri düşecek olursa. bu takdirde istihlâkin artacağına ve kaçak sigara gelmek imkânının kendiliğinden azalacağına kani olabiliriz. O vakit, Alman sigara fabrikaları, reklâmın sihirli kuvveti sayesinde istihlâki arttıracak ve tütüıı alma ihtiyaçları çoğalacaktır. Her halde Almanya gibi kendisinden çok mal almak ihtiyacında bulunduğumuz bir memleketin, bizden alacağı malların başında tütün geleceği İçin hu suretle Almanya piyasamızın yeniden canlanacağını kuvvetle ümit ediyoruz. Fakat bu hususta Hükümetin artık vasi olmak halinden çıkması ve tütün ihracatçılarına yalnız kolaylıklar göstermesi kâfidir.
Almanya için değil, tekmil tütün ihracatımız noktasından biz şimdi bıınıı, memleketten dışarıya çıkmasını. dolar gelmek ümitlerinden uzaklaştırmak ve bütün kayıtlardan âzâ-de kılmak mecburiyetindeyiz. Çünkü ortada memleketin rnühim bir istihsal maddesi vardır ve bunu İstihsal edenlerin hayat ve meslekleri mevzuu bahistir.
Almanyada sigara fabrikatörlerinin harmanlarına karıştıracakları Türk tütünü miktarının hu esnada yüzde 80 olduğuna göre bunun yüzde 40 a çıkarılmasının Almanyadan talebi veya meselâ Amerikanın Alman-yaya Virgin)a tütünü satmamasını istemek, yahut da orada veya diğer Avrupa memleketlerinde sergilere iştirak ile tütünlerimizi ve sigaralarımızı teşhir etmek gibi şeylerden bir fayda beklemediğimizi söylemek isteriz. Bütün dünyanın şimdi İthalât ve ihraçat işlerinde serbest bir rejime ayak basmak üzere olduğu bir zamanda, fabrika sahiplerini, harmanlarında fazla Türk tütünü kullanmaya İcbar etmek kabil olmadığı gibi Amerlkadan Avrupaya gelen Virglnla tütünü hücumunun hükümet kuvvetiyle durdurulmasını istemek de mümkün değildir. Sigaralarımızın sergilerde teşhiri belki bizi mânen müteselli e-debllir; fakat maddi hiçbir faydası yoktur. Tütünlerimizin teşhiri ise ameli bir kıymeti haiz değildir. Çünkü, fabrika ve harmancıları tütünlerimizi bilmektedir. Şu halde yapılacak İş. bir taraftan hükümetin engelleri kaldırması, diğer taraftan da tacirlerin tütünlerimizi satmak için mütemadi bir hareket halinde Alman-yayı ziyaret etmeleri, fabrikalarla temas ve hâdiseleri takip eylemeleridir.
Bugün tütünlerimizin en büyük bir ihraç metaı olduğu nazarı İtibara alınır ve ihracı için büyük endişeler ortaya çıkarken elân tütün ihracatı için lisans verilmesi gibi bir şeyin mevzuu bahis olmaması İcap eder.
Tütünün memleketimize dolar getirmesini hepimiz arzu ederiz. Fakat Marshall Plânından 19 milletin tediye esası şimdi birinden diğerine bağlı o-lacağından artık bu dolar meselesi kendiliğinden halledilmektedir. Bizim bu esnada tütün için talep edeceğimiz en mühim şey, onun memleket dışına çıkmasıdır. Bir memleketin bizden alarak diğer bir memlekete satması, onun yaptığı bir kabahat değil. belki bizim bu işi İdare edemediğimizin bir misali olmak İcap eder. Bundan başka ihracatçıya, ihraç ettiği tütün bedelinden temin ettiği döviz ııe olursa olsun buııun l>lr miktarının kendine verilmesi çok münasip olacaktır.
Bu hakikatler yeni bir şey değildir. Bir çok memleketler buna mümasil tecrübeler yapmışlar ve neticeler elde etmişlerdir. Şimdi bizim için yapılacak en mühim şey, bu tecrübelerin en iyi neticelerini memleketimizde tatbike çalışmaktır. Çünkü, yaşamaya başladığımız dünya iktisadiyat sistemi, bize, artık yeni ve serbest bir yolda yürümekliğimiz mecburiyetini göstermektedir.
Adana pamuk tarlalarından bir görünüş
Adanada pamuklarda görülen yeşil kurtla mücadele ediliyor. Mütehassıslara göre, tehlikenin büyük bir kısmı önlenmiştir
Anada. 18 (Husus!) — Çukurovanm bazı bölgelerinde. son sürekli yağışlar yüzünden, pamuklarda hasıl olan mevzii kurt başlangıcı müstahsili ciddi şekilde endişeye düşürmüştür. Bir mücadele uzmanı, Adanaya gelmişse de, kurt sirayetini arttırdığı takdirde, eldeki ilâç ve mücadele vasıtalarının kâfi gelmiyeceğinden korkulmaktadır. “Çukurova Çiftçi Derneği,, bu hususta teşebbüslere geçmiştir.
Adanaya gelmiş bulunan mücadele uzmanı Recep Gökmen şunları söylemiştir:
— Bu sene zamanında alınan tetbirler neticesinde pamuklarımızdaki zararın büyük bir kısmı önlenmiş vaziyettedir. Şimdiye kadar yer yer tesadüf edilen haşere Karatırnak denilen bir nevi yaprak kurdudur. Tabii bu kurt da ehemmiyetsiz ve zararsız değildir. Türkiye ölçüsünde ehemmiyeti olan Çukurova pamuklarının her türlü tehlikeden masun olarak vücut bulması için her türlü çareye başvurulacak ve gereken fedakârlıklardan çekinilmlyecektir.
Kısa
Haberler
Yeni Çin parası
★ Hong-Kong, (Hususi) — Pekin ekonomi mahfillerine yakın olan kimselerin bildirdiğine göre, Pekin Hükümeti, Sovyet himayesindeki ruble blokuna dahil olmak i-
çin, şimdiki Jen Min Piao parasının yerini tutacak olan yeni bir paranın basılmasını düşünmektedir. Bu plâna göre, rublenin devalüasyonu esasına göre ve altın standardı kullanılarak yeni para basılacaktır. Pekin resmî mahfilleri. altın fiyatını onz başına 35 Amerikan doları olarak tesblt e-decekler ve stokçuları ellerindeki altınları hükümete vermeleri hususunda ikna edeceklerdir.
Ergeç, Çinin dünya piyasasına dahil olması gerektiğinden efkârı umumiyenin kabul edeceği bir paranın basılması elzemdir.’
Hindistan d a yeni hlr canı fabrikanı
★ Yeni Delhi (Hususi) — Hint Hükümeti. Merkez Cam ve Seramik Enstitüsüne karşılık, Kalkütada yeni bir optik canı fabrikası kurulması hususundaki plânlan kabul etmiştir. Bu fabrika, İlmi ve İktisadi Araştırma Konseyi tarafından kurulan dördüncü millî laboratuardır.
Alınan markı ve dolar fiyatı
★ Bonn, (Hususi) — Batı Almanya Hükümeti, basına verdiği bir demeçte, Alman markı ve dolar fiyatının değişmesi hususunda ne Almanya tarafından ne de müttefikler tarafından bir teklif veya sebep ileri sürülmediğini, böyle bir şeyin asılsız olduğunu bildirmiştir. Resmi fiyata göre bir dolar 4.20 mark kıymetlndedlr.
PARİS HUSUSÎ BÜROMUZ BİLDİRİYOR
Fransa, Avrupa Birliği için birinci derecede rol ovnuvor
Hükümet, Fransız frankını, dolara istikrarlı bir duruma sokmak için
Paris, 15 (Hususi Büromuz bildiriyor) — “Banque de France = Fransız Bankası” mn fahrî Başkanı Monick, Hükümetin gelecek sonbaharda Fransız frangını altın ve dolara nazaran istikrarlı bir hale koymak niyetinde olduğunu açıklamıştır. Bu haber, milletlerarası mail çevrelerinde çok muhtelif tefsirlere yol açmıştır.
Fahri Başkan, meseleyi bu cepheden ele almanın yanlız bir hareket o-lacağını söylemektedir. Zira Fran-sızlar, bir sabah gazetelerini okurken frangın falanca tarihten itibaren muayyen bir ağırlıkta altına tekabül e-deceğini ansızın ögrenmiyeceklerdir. Bir paranın istikran, kararname çıkararak bir gün İçinde kendiliğinden tayin edilmez. Bilâkis bir çok hazırlık ameliyesı yapıldıktan sonra, muayyen bir zaman devam eden vaziyet nihayetinde ayarlanmış olur. O halde frangın kıymeti, memleketin iktisadi şartlarına uygun olarak, u-zun tecrübelerden sonra kati bir istikrar kazanacak ve bu karara bağ-lanacaktr.
Bugün İçin frangın altına ve dolara nazaran hakiki vaziyeti acaba nedir? Salahiyetli maliye çevreleri, bu hususta hiç bir şey bilmediklerini, çünkü şimdi vaziyetin tahrif edilmiş bulunduğunu söylüyorlar. Hakikaten döviz ticareti serbest değildir, ve “Fransız Bankası” piyasaya resmen müdahale edememektedir. Frangı evvelâ desteklemek, sonra da onun
nazaran çalışıyor
kıymetini muhafaza etmek üzere bir sürü kararname çıkarılmıştır. Şimdi ona bir istikrar vermeden evvel kendi şartlan içinde onun serbest olup olmadığını ve büyük bir maliyecinin dediği gibi “koltuk değneği olmadan yürüyüp yürüyemediğini” bilmek lâzımdır. Birinci koltuk değneği, şüphesiz kambiyo kontrolüdür. Bugün için yalnızca resmî piyasa döviz alıp satabilir. Fakat bu mevzuda karaborsadaki kur, resmi kurdan daha müessirdir. Şimdi Fransa için büyük seyyah mevsimi başladığı için, memlekete 3 milyon kadar yabancı geleceği ümit edilmekte, bu münasebetle hükümet bütün ecnebi paraların hiç bir tahdide tâbi olmadan serbestçe muamele görmesinin zamanı geldiğini düşünmektedir.
Yakın bir istikbalde alınacak ilk tedbir budur. Ancak bu vaziyet, belki İngiiterenın itirazı ile karşılanacak ve bazı güçlükler doğuracaktır. Çünkü İngiliz lirası nazari kurda 960 frank olduğu halde, Pariste 875 fraktan muamele görmektedir. Ingiliz ve Fransız mütehassıslar bu meseleyi tetkik ediyorlar. Acaba bir neticeye varabilecekler mi ? Eğer bu mümkün olursa, tam bir salâhiyetle ve diktatörce iş gören kambiyo ofisinin son günlerini yaşadığını söyllyeblllrlz.
Bundan sonra İstikrarı temin için alınacak ikinci tedbir ve aşılacak İkinci merhale, altın İle frank arasında serbest bir kıyaslama “parltö* tesis etmektir. Filhakika Fransızlar.
Arjantin mahsulü yağlı tohumlar
Buenos Aires Hususi) — Mayıs a-yı tetkiklerine göre, yağmurlar, umu. miyet itibariyle mahsulün yetişmesi ve toprağın hazırlanması bakımından faydalıdır. Fakat Buenos Aires eyaletinin kuzey bölgesinde yağmurlar mısır mahsulünü hasara uğratmıştır. Merkez ve Kuzey Cordoba ile Pampa'nm kuzey bölgesinde, yağmurlar kuraklığa mâni olacak miktarda değildir.
Mısır mahsulü az olduğu gibi kalitesi de düşüktür. Mahsul miktarı şov. Icdir: Buenos Aires'te hektar başına 400 ilâ 1.200 kolo, Santa Fe’de 600 ilâ 1.400 ve Cordoba ile Entre Rios-da 800 kilodur.
Buğday ve keten tohumu ekimleri müsait şartlar altında yapılmıştır. Yeni mahsul beklenmektedir.
Fazla nemli hava, yer fıstığı ekimini güçleştirmiş ve hektar başına ancak 750 kilo elde edilebilmiştir. Kalite vasattır. Ay çiçeği tohumu mahsul toplamı bitmek üzeredir. Buenos Aires’te mahsul, hektar başına 450 ilâ 1.000 kilodur. Kalite umumiyetle iyidir. Pampa’da ise. kuraklığa tahammül edebilen bir iki tarladan hektar başına 200 kilo ay çiçeği tohumu elde edilebilmiştir.
Mısır tacirleri pamuk kararnamesine itiraz ediyor
Kahire (Hususi) — Mısır Pamuk Tüccar Birliği, pmauğun idrolik sistemle yeniden prese edilmesi mevzuunda bir kararname neşretmesi dolayısiyle Mısır Hükümeti aleyhine dâva açmağı kararlaştırmıştır.
Birlik mensupları, herhangi bir zarardan Hükümetin mesul tutulması gerektiğini, ve 2 haziranda istihsal edilmiş olan 409,000 kantar pamuğun bu yeni karara dahil edilmemesini bildirmişlerdir.
Bazı pamuk çevrelerindeki tahminlere göre 10 haziranda meriyete giren yeni kararname, Mısırın en büyük iki ihracatçısı Mohammed Far-gali Paşa ile Ali Yahya Paşanın taleplerini karşılamaktadır.

3000 ton altına maliktirler. Bu tahminen, kâğıt para olarak 1000 milyar franga tekabül eder. Mevcut altın serbestçe satılmaktadır.Fakat”Fran-sız Bankası” Milletlerarası Para Birliğinin müsaadesi olmadan onu satın alamaz. Ayn zamanda altının 1 onsunu ancak 35 dolardan satın alabilir.
Paris kuru, bu kıymete yakın olduğundan, şimdi “Fransz Bankasının” Milletlerarası Para Birliğine müracaat ederek altın satın alacağını bek-liyebiliriz. Bu yüzden de kâğıt para üzerine bugün için kâfi derecede bulunmayan büyük bir sirkülasyon olacağı ve bunun altınla garanti edileceği muhakkaktır. O halde enflâsyon yapılmıyacaktır. Altın ile frank arasındaki parite’de. dar bir piyasadaki inip çıkmalara daha az maruz kalacaktır. Bunun neticesinde frangın evvelâ hakikî sonra da resmî istikrarı mümkün olacaktır.
Yukarıda kısaca izah ettiğimiz bu İki tedbir, bugün gerek hükümetin, gerekse mali çevrelerin bütün dikkatini üzerine çekmektedir.
Bu tedbirler Fransa Maliye Bakanı Patsce'in plânıdır. Milletlearrası siyaset bakımından Petsche plânı, Avrupa Birliği ve gümrüklerin lâğvı maksadlyle Amerika tarafndan arzu edilen kambiyo serbestisin! temin etmek gibi acele ve mühim neticeler doğurabilecektir.
Böylce, Pariste söylendiğine göfe Fransa, Avrupa Birliğini çabuklaştıracak olan hareketlerde ele başı rolünü oynamağa hazırlanmaktadır. Schumanın çelik sanayiini birleştirme hakkındaki plânından sonra Petshe’in müstakil para paritölerlne dair olan plânı bu gayeyi temine matuf gayretlerdendir.
Dünya halı fiyatları yükseliyor
Dünya yün fiyatlarının yükseldiğini, Çinin dış piyasalara yün ihraç etmiyeceğini yazmıştık. Yün fiyatlarının artışı, dünya hah piyasasına da tesir etmiştir. Londradan gelen bir haberde, İngllterede halı fiyatlarının yükseldiği bildirilmektedir.
Londra halı fiyatları
Londra, (Hususi) — Ticaret Birliği, Merkez Fiyat Kontrol Komitesi ile yaptığı müzakereler neticesinde yerli ve ithal e-dilmiş halılar için en yüksek fiyatı tesbit etmiştir. Kararın tatbikına 14 haziranda başlanmıştır.
Fiyat Kontrol Grupuna giren halılar :
Fiyat Kontrol Grupu, halıları için müstahsil, toptancı ve perakendeci fiyatlarının en yüksek rakamnda yüzde 15 nis-betinde bir artış vardır. Wilton ve Axminster halılarının fiyatının yükselmesine sebep, aralık ayından beri yün fiyatlarının artmış olmasıdır.
İthal edilen halılar :
İthal edilen halılardan, kenarsız kare şeklinde olanların beher yarda karesi 63 şilin, diğer cinsler için de 62 şilin 1 penidir. Hindistan yahut Pakls-tanda yapılmış olan halılar için en yüksek ithal ve toptancı fiyatı, beher kare için 46 şilin 1 penidir.
Devlet işletmeleri ve hususî müteşebbisler
Ticaret Odası Meslek Heyetinde tetkikler yapılıyor işletmeler Bakanlığını bir kısım devlet işletmelerinin hususi müteşebbise devri hakkında İstanbul Ticaret Odası ve Bölge Sanayi Birliğinin fikri sorulmuştu, Oda idare heyeti muhtelif sanayi zümrelerinin fikirlerini almadan bir karar verememiştir.
Sanayi zümrelerini temsil eden mesleki heyetler her gün Ticaret O» dasında toplanarak, bu mevzu etrafında müzakerelerde bulunmaktadır Alâkadar tacirlerin ifadesine göre, devlet işletmelerinin hangi şartlarla ve ne kadar müddetle hususi müteşebbise devri hakkında ortada vâzıh bir fikir yoktur. Bir kısım sanayi erbabının anlattıklarına göre, bu cihetler tamamlyle anlaşılmadan, mes« lek heyetlerinde bir karar verilmesine imkân görülemiyecektlr. Diğer taraftan verilen malûmata göre, Başbakan Adnan Menderes, 1 temmuzda açılacak olan İstanbul Sergisini aç* madan evvel, bu hususta ticaret vç sanayi erbabiyle görüşerek kendile* rine daha etraflı malûmat verecek» tir. Bu itibarla alâkadarlar devlet iş» letmeleri mevzuu etrafında yeni izahat beklemektedirler.
Ak Bankanın İstanbul Şubesi açılıyor
Merkezi Adanada olan Ak Banka* sı İstanbul şubesinin temmuzun ilH haftasında açılacağı anlaşılmaktadır Banka için, Yeni Postahane caddesinde Eski Milli Piyango Müdürlüğü binası tutulmuştur. Bu binada hazırlıklara devam edilmektedir.
Bu bankayla beraber, Yeni Postahane caddesi, şehrimizin ikinci bir Bankalar Caddesi olmuştur. Bundan bir kaç ay evvel de Emniyet Sandığı. Tutum Bankası. Ziraat Bankası, bu cadde Üzerinde birer şube açmışlardı.
Hafta içinde Toprak Mahsulleri Ofisi, bu sene köylüden satın alacağı, buğday fiatlerinin baremini İlân etmiştir. Havadis sütunlarında da yazıldığı gibi, buğday baremi, geçen senekl buğday fiatlerl bareminden farksızdır. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının izahlarına göre, bunun böyle oluşundaki sebep, geçen yıl köylünün muhtelif kredi mücsaeselerlne borçlu olması ve sıkıntı içinde bulunmasıdır. Bu tarz izaha bakılırsa, bereketli bir mahsul senesinde, Hat baremi geçen yıla nazaran daha düşük olsaydı, köylü borçlarım ödemekte zorluk çekecek, bu suretle ihtiyacı olduğu mallara karşı, beklenen talepleri göstermeğe İmkân bu-lamıyacaktı. Bu itibarla köylünün iştira kudretini yükseltmek, yüksek Hat yoJiyle bu müstahsil köylüyü tatmin etmek politikası, aynı zamanda piyasa için müspet neticeler verebilecektir. Yeni buğday fiatlerl baıcml dolayısiyle piyasada hâsıl olan ü-mltler bu merkezdedir.
Hafta İçinde piyasayı meşgul eden hâdiselerden biri de. muhtelif borsalarda pamuk ve fındık üzerine yapılan alivre satışlar meselesidir. Şehrimiz borsasında fındık piyasasının bu bakımdan ne kadar hararetli bir devreye girdiğini yazmıştık. Alâkadarlar, alivre satışlara bağlanan tacirlerin, bu malın vadesi geldiği zaman bu flatle mal bedelini ödeyeceğine kanidirler. Bu iti barla her sene vadeli satışların geldiği bir zamanda ihtilâfların zuh* r etmlyeceği ümit edilmektedir. Şimdiden böyle bir teminata j şmek elimizde değildir.
İSTANBUL:
Tcarot Borsusında muamele gören maddelerden bahsederken, yine fındık hakkındaki bahse devam etmeği faydalı buluyoruz, bilindiği gibi geçen hafta içinde fındık üzerine yapılan alivre satışlar 200 kuruşa kadar yükselmişti, 1950 mahsulünün geçen seneye nazaran yüzde elli kadar noksan olduğunu İleri sürenler, bu 200 kuruş Halin yüksek olmadığına kanidirler. Bu itibarla eylül, ekim ayında fındık fiatlerinin 200 kuruştan aşağı düşmiycccğlne emi” olanlar çoktur.
Hafta İçinde yapağı, tiftik satışları hararetini muhafaza etmiştir. Evvelce de yazıldığı gibi, dünya yün piyasası çok sağlam bir durumda bulunmaktadır, Her taraftan yün üzerine bağlantılar yapılmaktadır. En büyük yün ihracatçısı olan Çin, dünya piyasasından ayrılmış, dışarıya yün satmamağa karar dermiştir. Çinin bu hareketi de, dünya yün piyasasını daha hararetli bir hale soktuğu anlaşılmaktadır.
İstanbul ve İzmir’de l
Dünya yün piyasalarının yükselmesi, yurdumuzdaki yapağı ve tiftik piyasasını da hararetli bir şekle getirdiği malûmdur. Daha mevsim başında fiatler en yüksek seviyeyi muhafaza etmektedir.
Yağlı tohumlar grupuna gelince, ay çiçeği, susanı gibi malların stokları azalmıştır. Esasen bu çeşitlerin İhracat mevsimi de çoktan geçmiştir Bu itibarla yağlı tohumlar mevzuu, iç piyasaya inhisar eden mevzu haline girmiştir. Mevsim itibariyle bu gibi mallara da istekler azaldığı için, piyasada bu çeşitlerin pek hareketsiz bir manzara arzettlğlnl söyllyeblllrlz, yalnız bu gru-pun içinde keten tohumu istisnai bir mevki teşkil etmektedir. Hafta içinde bezlryaftı istihsal eden fabrikalar, bu mala karşı istekli davranmışlardır.
Nebatı yağ grupu da, yağlı tohumlara muvazi olarak gittikçe düşüklük arzetmektedlr. Hattâ devamlı bir şekil alan bu Hat düşüklüğü. Ayvalık. Edremit bölgesindeki zeytlnyağ müstahsillerini düşündürmektedir. İhracat çareleri de azalmaktadır. Fakat zeytin yağlan, dünya zeytinyağı fiatlerl seviyesinde olmadığı İçin, buna da imkân görülememektedir.
Hafta içinde ay çiçeği yağının 94-100 kuruş arasında satılması, pamuk yağının 110 kuruşa kadar düşmesi do. zeytinyağının sürümüne zarar verdiği anlaşılmaktadır.
Mevsim itibariyle bakliyat grupu İçin kayda değer bir şey yoktur. Bütün hafta boyunca, bakliyat üzerine hiç bir Hat hareketi olmamıştır.
İZMİR:
İzmir, 18 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Dış ticaret rejiminin ilânına Intizaren hafta içinde bofaada dikkati çeker İşler olmamış, ihracatçılar ancak günlük ihtiyaçlarını teminle iktifa etmişlerdir. İstanbul Sergisinin açılacağı günü kadar dış ticaret rejimi hakkında bir fikir elde edilmesine imkân bulunmadığından mevsim sonu illerinin en az daha iki hafta hareketsiz geçeceği tahmin edilebilir.
Her sahaya sirayet eden yenilik fikri, İzmir bordasındaki mahsul tahlil lâboratuvannın takviyesini ve binnetice yakın bir
italik piyasa vaziyeti
gelecekte pamuk ve benzeri mahsullerin standardizasyonuna doğru atılacak adımlara uymak bakımından zaruri kılınıştır.
Hafta İçinde İzmir Ticaret Borsacında kuru üzüm satışları umumi hatları bakımından gevşek gitmiş, bazı piyasalara ufak satışlar, yapılmış olmasına rağmen, fiatler 54 kuruştan 52 kuruşa kadar inmiştir. Tarişln ve ihracatçıların İngiliz iaşe Nezaretiyle girişmiş oldukları 15.500 tonluk kuru üzüm taahhüdünün ancak 12.000 tonu yerine getirilmiş bulunmaktadır taşe Nezareti temsilciliğine göre, bu taahhüt yerine getirilmek üzeredir Kooperatifler Birliğinin kutu sıkıntısı giderilince, şu günlerde teslimatını tamamlaması beklenir. Esasen, hiç bir ihracatçı şu veya bu piyasada bulabileceği 10-50 tonluk daha müsait bir satış içhı kendi taahhüdünü yerine getlrmemczlik etmiyecektir. Çünkü yeni rekoltenin eşiğinde bulunmaktayız. Yeni ırkoltenin 70-75 bin ton tahmin edilmekte olması, ihracatçın»' ı • d'ı u toksuz girmek kararını tâell etmektedir. ’
İncir bahsinde söylenecek sOz ku.imuiiuçLii,
Hariçten hafta İçinde alınan ufak tefek siparişlere bakılarak pamuk piyasasının sağlam olduğunu kabul etmek yerinde olur. Esasen elde ancak 3.000 ton kadın bıı stok kalmıştır
Pıunııkyağımn sağlam vaziyeti hafta içinde devam etmiştir. Zeytinyağı bahsinde dünden beri haberler değişmiştir. İzmir Belediyesi mahlût zeytinyağı satışını kontrol etmeğe başlayınca, bazı tüccar, elde movcut zeytinyağı stokunun yeni rekolteye kadar kâfi gelmlyoceğini. bu bakımdan yenmesi muzır olmayan pamuk yağı ve buna mümasil yuğlurın zeytinyağına katılmasının zaruri olduğunu, aksi takdirde zeytinyağı buhranı İle karşılaşılması mukadder olduğunu belirtmişlerdir.
ADANA:
Adana, 18 (Hususi muhabirimizden^ telgrafla ı Adanada gerek Borsada gerek ihracatçı firmalarla hariç piyasalar arasında pamuk üzerine olan muameleler devam etmektedir. Dün sonu eren hafta zarlında. İtalya ile yeni bir iş olmuş ve Mersin teslimi 300 - 350 ton pamuk verilmesi kararlaşmıştır. Pamuklar haziran sona ermeden sevkedilmiş bulunacaktır. Çukurova Pamuk
Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin haziran başından bugüne kadar îngiltereye sattığı pamuklar da 1100 tonu bulmuştur. Bunun 400 tonu yükletllmiştir. Mütebaki 700 ton İçin vapur bek-lenmektedlr. Çukobirlikle, Fransa arasında da bugünlerde iş ya» pılabileceği sanılmaktadır. Almanya, Japonya. Ingiltere, Fransa ve Çekoslovakya ile büyük işler olacağı ümidi kuvvetlenmektedir. Bu memleketler daha şimdiden Adana piyasasını yoklamağa başlamışlardır. Hattâ Adananın tanınmış Üç ihracatçısının anlaşmalar yapmak üzere yakında Avrupaya hareket edecekleri de bildirilmektedir.
Diğer traftân Adana Borsaaındakl mahalli satışlara da in-kıtasız devam olunmaktadır. Haftanın dördüncü günü Borsada bir miktar Hatay malı birinci akala satışı olmuş, fiat 190 kuruşa yükselmiştir. Hatay pamukçulukta çok yeni olmakla beraber bu bölgenin mahsulü Adana mahsulünden daha üstün evsaftadır.
Yeni mahsul keton tohumu da Borsaya gelmeğe başlamıştır. Fiat 37 - 38 kuruştur. Bunun biraz daha düşmesi beklenmektedir. Hariçten ausam talepleri de varsa da piyasada mal yoktur, yine Adanada bazı büyük firmalar Hükümetin hububat ihracatına müsaade etmesi ihtimalini gözönünde tutarak Borsada mübayaaya başlamışlardır. Gerçi Hükümetçe harice buğday satışına müsaade edileceğine dair küçük bir emare yoksa da hububat mübayaa eden firmalar böyle bir müsaade çıktığı takdirde bilhassa Sovyet peyki memleketlerle büyük işler olacağını söylemektedirler. Borsa ve pazaı yeri şatışlariylc harman yerlerinde teslim satışlar hariç olmak Üzere sırf Toprak Ofisin Adana, Ceyhan ve Osma-niyede yaptığı günlük mübayaa 800 tona çıkmıştır. Bu günlülf mübayaa miktarının 1000 tona çıkması da beklenmektedir. Hubu» hat fiatlerinin memnunluk verici bir şekilde İlânından sonra müsu? tahsilin Ofise teslimatı birden bire yükselmiş bulunuyor. Ma* latya, Elazığ, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan, Van bölgelerini temsil eden firmaların Adanadaıı yaptıkları buğday mübayaası geçen haftaya nazaran bu hafta gevşek olmuştur. Ofisin âzami fintl 27.80 dır. Pazarda veya harman yerinde yerli buğday 16 kuruşa kadar verilmektedir. Bu buğdaylar ekmek imaline elverişli olmadığından daha ziyade bulgurluktur.
TRABZON:
Trabzon, 18 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Hafta içinde İtalyan vapuruna yüklenen 350 ton içten sonra eski mahsul devresi kapanmış sayılmaktadır.
Sayfa fi
19 Haziran 1950
elbiseleri
sarı
giyilebilir
keten el
mavi Krepduşiıulen
t'zerinde çiçekler işli, beyaz ketenden elbise. Metresi 14.95 liradan olan bıj elbise için 3.50 metre kumaş lâzımdır
Metresi 6.50 lira olan çok koyu kırmızı bantlı, lâcivert ketenden bir elbise. Lâzım olan kumaş miktarı: 3 M. 50 mavi, 1 M. 50 kırmızı keten
Ortada, soldan sağa doğru: Beyaz ketenden çok güzel redingot şeklinde bir manto; kol ve cep kenarlarında lâcivert ketenden biye var. Kumaş, 9.50 liralık buruşmaz ketendir. Lâzım olan kumaş miktarı
4.50 m. dir. korsajı ve yakaları lâcivert otomandan olan krem renkli alpagadan bir döpiyes. Alpaga 140 cm. eninde olup metresi 20 liradır. Otomanın metresi 14 liradır. Lâzım olan kumaş miktarı: 1,40 m. Alpaga.
1.50 m. otoman. Metresi 11 liradan siyah taftadan bir dans elbisesi. Lâzım olan kumaş miktan: 6.50 m. kemer 2 metre uzunluğunda canlı renkli taftadandır. Ta-biatiyle bütün bu elbiseler yukarıda tayin edilen kumaşlardan daha ucuz olanlar ile de yapılabilir. Metresi 4 lira olan keten ve metresi 2,50 lira olan basmalar hiç fena değiller. Bütçenize göre istediğinizi seçmek size düşer.
Metresi 11.50 lira olan beyaz puanlı sarı şuradan yapıl’ *»ş bir döpiyes. Lâzım olan kumaş miktarı: 4 metre
Metresi 8.50 lira olan sarı blse Venedik ajuru İle süslenmiştir. Lâzım olan kumaş miktarı: 4 M. 50
Manto düz beyaz ketenden olııp çiçeklerden birinin rengine uyan ketenle dubledir. Bu o şekilde yapılmıştır. Manto ters yüz edilip
ÇOK GÜZEL BİR YAZ ANSAMBLl
Metresi 10 lira olan açık bir elbise. Üzerinde bir parmak kalınlığında fantazl ajurlar elbisenin süsünü teşkil etmektedir. Uzıııı olan kumaş miktarı: 4 M. 50
üç kısma ayrılıyor
BU mevsim, elbiselerin üç kati şekli vardır, böylece şık hanımlar plise, şömizye ve furo (tafta veya faydan gömlek) lu elbiseler arasından beğendiklerini giyebileceklerdir.
Pliseli elbise
Ekseriya ipek muslin, organtin, şantung, sura, krep-aöşin ince yünlü gibi ha( if ve düşük kumaşlardan yapılan bu elbiseleri; renkleri tercihan portakal ve kremdir. İlk bakışta çok bolmuşlar hissini veren bu elbiseler, düz ve kullanışlıdırlar.
Şömizye elbise
Eskiden sadece spor, seyahat ve sabah elbisesi addedilen erkek gömleklerini andıran şömizye elbiseler, bir elbisenin her şeyden evvel insanı “genç göster-me"sini arzu eden kadınlar tarafından, bugün öğleden sonraları giyilmektedir. Bu elbiselerin düz kup lan, önde kalın plileri, yakdan bele kadar inen düğmeleri, kalçaların biraz aşağısına konmuş iri cepleriyle insana orijinal bir hava verdikleri muhakkaktır. Beli, mübalâğasız bir şekilde sıkan ince kemerleri, beyaz yakalariyle bu elbiseler, 4G yaşındaki kadınlara dahi genç ve taze bir hal verir.
Furolu elbiseler
Kılık vazifesini gören furo, ekseriya siyah muare, fay, alpaga veya yünlüden olabilir. Furonun, üzerindeki kumaşı “düşürebilecek" bir yumuşaklıkta olmasına dikkat etmek lâzımdır. Furo, vücude iyice yapışık ve kollan çok kısa yahut hiç yoktur. Üzerine giyilecek elbisenin ise kollan bol ve dirseğe kadardır. Böylece üst kısım, içindeki furonun ciddî edasını hafifletir. Sivri dekolte ekseriya çok kıymetli bir mücevher yahut bir menekçe buketi ile nihayetlenir.
Bütün elbiseler iüin faydalı küçük teferruat ’
Pierre Balmain’in “Yedi gün, yedi etek” adını verdiği hoş bir elbisesi var. Bu modelde beyaz pikeden bir furo vardır. Bu beyaz eteğin üzerine, mor, mavi, yeşil, san, pembe gibi çeşitli renkte tül, onun üstüne de siyah dantelden bir etek giyilmektedir. Her etek ayn ayrı gayet zarif bir elbise teşkil etmektedir. Bu elbisenin korsajı siyah ipekli jersedendir. Başka bir terzide de kolsuz ve omuzsuz siyah bir furo aşağıds anlatacağımız şekilde türlü türlü giyilebilmektedir
güzel elbiseler
İnsan kışı iki etek, üç bluzla geçirse dahi, yaz gelince beş altı elbise giymek ister. Mağazalar bizleri baştan çıkarmak için âdeta birbirleriyel yarış ederler. Çok ucuz olan basma ve birbirinden güzel ketenlere imrenmemek elimizde değil. Bazan ucuz bir kumaş bulsak dahi onu diktirme külfeti yüzünden almaktan vazgeçer, mahzun mahzun eve döneriz. Maalesef terzilerin hepsi de kumaş fiyatlarından daha pahalıya dikmek-teler. Fakat bunun da gayet basit bir hal çaresi var: Birkaç sene evvel size çok iyi giden etekleri muntazam, korsajı zarif bir elbiseniz vardı her halde. Çok giydiğiniz için elbisenin renginden veya deseninden bıkmış olabilirsiniz. Onu bir dolaba atıp unutacak mısınız? Eski elbisenizi sökün ve üzerine koyarak aynı biçimde bir yenisini dikin. Böylece bir iki gün içinde T0 yahut 20 liraya yeni ve zevkle giyeceğiniz bir elbiseye sahip olabilirsiniz. Üstelik çok ucuza mal olduğu için de ayrıca iftihar duyarsınız.
Bu sahifedeki resimlerin izahı
Dikişte daha becerikli olanlar için bugün her mağazada kumaşını kolaylıkla bulabileceğiniz çok sade 7 güzel elbise modeli veriyoruz. Aşağıdaki izahatlar solda, sağda ve ortadaki elbiselere aittir: Metresi 6,50 ye beyaz keten elbise - Lâzım olan kumaş miktan 3 metre beyaz keten, 2 metre renkli krepdöşin veya hafif ince bir ipekli. Kenardaki ve sırttaki ampiyesmanı sarı olan beyaz keten elbise (metresi 6,50) - Lâzım o-lan kumaş miktan 1 metre beyaz keten ve 2,50 m. san keten. Düz sarı keten bir elbise, önünde kenar ve işlemeleri siyah bir önlük var. Düz sarı keten 6,50 liradır. İşleme motiflerini kendiniz bulabilirsiniz. Lâzım olan kumaş miktan;; furo için 2,25 m., önlük için 1,50 m., siyah keten yaka için 0,75 m. Metresi 8 lira olan açık gri krepdöşin elbise .Lâzım olan kumaş miktarı elbise için 2,50 plise için de 2 metre. İnce ve renkli bir ipekli eşarp kemere iliştirilmiştir.
J
Sayfa 7
YENt İSTANBUL
10 Haziran 1950
PHILIPS “LEONARD'* buz dolapları gerek kalite gerekçe ucuz* luk bakımından dalma en başta galen cihazlardır.
Her evin en mUhlm İhtiyacı olan bir buz dolabını satın alırken PHILIPS “LEONARD'* markasını seçmekle hem ucuz hemde çok sağlam bir dolaba sahip olunur. Bu buz dolapların başlıca meziyeti: Sağlamlık, çabuk soğutma, az ceryan sarfiyatı ve İcabında kolaylıkla tamir edilen motor.
PHILIPS
Sayın Halka
ı • TZ** • ■ fi ■ m •
Türkiye Komur Satış ve Tevzi Müessesesi İstanbul Şubesinden:
1950-1951 kıjşı teshin ihtiyacı için kok, taş ve linyit kömürü dağıtımı aşağıdaki esaslar dairesinde yapılacaktır;
— SOBA KÖMÜRÜ:
17.6.1950 tarihli Resmi Gazetede neşredilen yönetmelik uyarınca kömür tevziinden faydalanmış olanlardan 1950-1951 kış mevsimi için beyanname iatenml-yecektlr, İlgililer ellerinde mevcut eski beyanname kuponlariyle şubemlzce her pazartesi günü yapılacak İlâna göre müracaat ederek kok kömürlerini alacaklardır.
3 RESMİ DAİRE, MÜESSESELER ve KALORİFERLİ
BİNALAR:
Türkiye kömür satış ve tevzi müessesesi tarafından 1919-1950 (geçen kış) için verilmiş olan eski karneleriyle şubemize müracaat ederek bu sene için yeni karnelerini almaları lâzımdır,
3 — Dağıtma 21.6.1950 çarşamba gününden itibaren başlanacaktır. (8168ı
TİCARET OFÎSt
ÇANAKKALE VALİLİĞİNDEN
i


lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
şos
1 — Çanakkale - Biga - Karabiga yolunun 1064-350—106 + 546, 107 + 684 — 110 + 300 kim. lort arası şose esaslı onarımı 15 gün müddetle ve ihalesi 22.6.1950 perşembe günü saat 15 te Özel İdare Müdürlüğü binasında toplanacak 11 Daimi Komisyonunda yapılmak üzere kapalı zarf usülü De eksiltmeye çıkanlmıştır.
2 — Onanmm keşif bedeli (20899.31) hra ve geçici teminatı (1567.45) liradır.
3 — İsteklilerin 1950 yılı Ticaret Odası vesikalarını ve bu gibi İşleri yapmış olduklanna dair belgelerini göstererek ihale gününden (3) gün evvel (tatil günleri hariç) Valiliğe müracaatla bu işin eksiltmesine girmek üzere yeterlik belgesi almaları.
4 — 2490 sayılı kanun gereğince hazırlayacakları teklif mektuplarını ihale günü saat (14) e kadar makbuz karşılığında Komisyon Başkanlığına vermeleri, postada olabilecek gecikmeler kabul edilmez.
5 — Bu işe ait keşif, şartname ve sözleşme projesi Bayındırlık Müdürlüğünde ve Î1 Daimi Komisyonunda her gün görülebilir.

SUMERBANK
Vadeli, vadesiz tasarruf mevduatı
YENİ İKRAMİYE PLANI
2 Ağustostaki ikramiye çekilişine katılmak için
30 HAZİRAN’a KADAR
s
Bankamızda 100 liralık bir hesap açtırmak kâfidir. Bu çekilişin ikramiyesi 18.500 liradır.
Her 100 lira için ayrı bir kur’a numarası verilir İkramiyelerin vergisi bankaya aittir. En büyıık İsabet İhtimali . En müsald fnlz
OTOBÜS
ALINACAK
i
Buca Belediye Başkanlığından:
1 — Belediyemiz Otobüs İşletmesinde çalıştırılmak üzere 34 veya 36 kişilik benzinle çalışır iki adet otobüs satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedel; Beher otobüs fiyatı 35.000 lira hesabiyle 70000 liradır.
3 — Muvakkat teminat 4750 liradır.
4 — İhale 6.7.1950 perşembe günü saat 10 da Belediye binasında toplanacak Encümen huzurunda yapılacaktır.
5 — Eksiltme kapalı zarf usulü ile yapılacaktır.
6 — Bu işe ait şartnameler parasız olarak Belediye Yazı İşleri Bürosundan istenebilir.
7 — İsteklilerin hazırlıyacaklan teklif mektuplarını İhalenin yapılacağı saatten bir saat evveline kadar başkanlığa ve fenni evsafı bildirir bilgi ve kataloglan ı da Yazı İşlerine vermeleri lâzımdır.
8 — Postada vukubulacak gecikmeler kabul edilmez.
9 — Bu işe ait bilûmum vergi ve resimler satıcıya aittir.
(8085)
Tiftik hararına elverişli Kanaviçeler Satılıyor
İstanbul depolarımızda mevcut 12 ve 14 1/2 onsluk ve İzmir depolarımızda mevcut 14 1/2 onsluk, tiftik hararı yapmağa elverişli, kanaviçeler serbest satışa çıkarılmıştır.
İlgililerin Yeni Valde hanında İç Ticaret Şubesi Müdürlüğümüze müracaatları. (8145)


KOK KÖMÜRÜ TEVZİATI
Şf1»« 1 • •• Ö ■ ip •
Türkiye Komur Satış ve Tevzi
İstanbul Şubesinden kömürleri yapılacak adres ve
Müessesesi
1945/46 kıçından itibaren soba olan halkımıza 1950/51 kışı için bildirir iazhat ve salı; bürolarının malûmat aşağıdadır.
1) SATIŞ YERLERİ :
Satış Bürosu Adresi
F A Tl H
BUyükkaraman Cad. No. 8/66
M ı n
EMİNÖNÜ
KADIKÖY
Şimdilik
Halkevi, Şerefefendi sokağındaki kapı
Şimdilik
Bahariye, ileri sokak No. 19
Toptaşı Cad. Kefçe-dede Mektebi sokağı No. 14
KOZLUCA HAN Galata, Rıhtım Cad.
ÜSKÜDAR

için beyanname vermiş kok kömürü tevziatını mıntakalarını gösterir
• s
takası
Unkapanı Köprüsünden Atatürk Bulvarını klben Yenlkapı arasındaki saha, Yedikule, matya, Aksaray, Fatih, Eyüp. R&ml.
ta-Sa-
ta-
Unkapanı Köprüsünden Atatürk Bdlvannı klben Yenlkapı ve Saraybumu arasındaki saha (Bakırköy. Yeşüköy dahü).
Kadıköy kazası (Kartal. Pendik dahil).
Anadoluhlaan, Beylerbeyi, Kuzguncuk (Üsküdar kazaaı dahil).
Beyoğlu kazası, Beşiktaş kazası, Sarıyer kazası (Boğaziçi, Kanlıca dahil, Kavağa kadar Anadolu yakası ile Adalar kazası).
2) ÇAĞIRILACAK VE BİR HAFTA İÇİNDE GÜNLÜK MUAMELELERİ
Günler
21.6.1950
22.6.
23.6.
24.6.
YAPILACAK OLAN BEYANNAME Numaraları :
Üsküdar Kozlucahan
207250—206622 207250—205811
206621—205209 205810—205001
205208—204170 205000—203771
204169—203305 203770—202501
n
M
m
Fatih
207250—206006
206005—204932
204931—203877
203876—202843
3) DİKKAT :
Eminönü
207250—206574
206573—205863
205862—205254
205253—204443
Kadıköy
207250—205978
205977—204998 204987—203927 203926—202856
Bu sene halka kesintisiz olarak namelerindeki oda ve soba esasına göre 4) Gİ$E SAATLERİ :
Salıaiı Saat
öğleden sonra ” Cumartesi ”
1948 • 1949 kışında olduğu gibi beyan* kömürleri verilecektir.
9-12
18-16 9-12
S) EMEKLİ, DUL VE YETİMLER : *
İKİ
Emekli, dul ve yetimlere ait beyanname muamelesi her gün (JÖLEDEN SONRA sıra numarası aranmadan yukarıda yazılı semt itibariyle bağlı bulundukları satış bürolarında yapılacaktır.
6) MEMUR MUTEMEDLERİ :
Toplu olarak mutemetleri vasıtasiyle müracaat edecek memurların evrakı her gün öğleden sonra semt itibariyle bağlı bulundukları satış bürolarınca kabul edilecektir. Bordrolar, bir defaya mahsus olmak üzere Kozlucahan satış servisinden alınır.
7) KUPONU İLE MÜRACAAT EDECEKLERDEN İSTENECEK VESAİK :
1949/50 turuncu renkte ve beyanname numarasını havi kupon ile hüviyet varakası.
8) Kuponlarını kaybedenler ilkönce Kozlucahan Satış Servisinde zayi muamelesini ikmal ederek kendilerine verilecek yeni kuponlariyle bağlı bulundukları satış bürolarına sıra numaraları geldikçe müracaat suretiyle istihkaklarına alt ordinoları alırlar.
9) Mazeretleri dolayısiyle gününde müracaat edemlyenler o haftanın cumartesi günü ait oldukları satış bürolarına müracaatla ordinolarını alabilirler.
LİNYİT ve AĞAÇLI KÖMÜRLERİ:
Linyit ve Ağaçlı kömürlerinin satışı serbesttir. Almak isteyenler, mıntakalanrun satış bürolarına müracaat ederek arzu ettikleri miktarda alabilirler.
Tonu
Linyit kömürü fiyatı 36 Lira
Ağaçlı H ” 25 ”
Bir hafta zarfında muamelesi yapılacak beyannamelerin numaralan her hafta başında pazartesi günleri sabah gazeteleriyle ilân edüecektlr.
NOT:Geçmiş senelerde tevziat başlangıcı en kü çük sıra numarasından itibar edilmişti. 1950-51 kışı tevziatında hakka riayet İçin en büyük sıra numarası mebde olarak kabul edümlştir.
NASIL OLSA
KUMAŞ ve İTHALAT T.A.Ş. (Eski KITLA) Bahçekapı 32,
Bayramlık bir kumaşa ihtiyacım var diyenin
"Ayda 1 Gün Parasız Kumaş Veriyoruz,, diyene koşması kadar tabii bir hareket
OLAMA Z...
NASIL OLS
GARANTİ BANKASI
İstanbul şubesi 10.6.1950 pazartesi gününden itibaren Karakoy Palas karşısındaki kendi binasında çalışmaya devam edecektir,
Sayın müşterilerine ilân o-lunur.
Genel Müdürlüğünden:
1 — Tapulama heyetleri için 900 adet jalon, 900 adet jalon sehpası kapalı zarf usuliyle ihale edilecektir.
2 — İhale 27-6-1950 tarihine rastlayan salı günü saat 15 te Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü binasında Satmalma komisyonunda yapılacaktır.
3 — Jalonun muhammen bedeli 4500, muvakkat teminatı 337.5, jalon sehpasının muhamm en bedeli 10800, muvakkat teminatı 810 liradır.
4 — Satın alınacak iki kalem alet bir talibe ihale edilebileceği gibi ayrı ayrı taliplere ihale edilebilecektir.
5 — Teklif mektuplarını İhaleden bir saat evvelisine kadar komisyon başkanlığına vermiş olacaktır.
Postadaki gecikmeler nazara alınmaz.
6 — Şartname ve nümunesi hergün komisyonda görülebilir.
_______________________________(3786)
11 Daimî Komisyon Başkanlığından:
1 — Amasya merkezinde yapılacak olan 68533 lira 63 kuruş keşif bedeli Plevne İlkokulunun ikinci kısım İnşaatı kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 _ IhHİe 27.6.1950 salı günü saat 15 te 11 Daimi Komisyonunda yapılacaktır
3 — Keşif, özel ve fenni şartname, genel eksiltme şartnamesi, sözleşme projesi vesair evrak 11 Daimi Komisyonda ve Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
4 — isteklilerin câri seneye alt ticaret ve sanayi odası belgesi (4676) Hra 68 kuruş geçici teminat makbuzu ve bu İşi yapacak durumda olduklarına dair vilâyetten alacakları yeterlik belgesini teklif mektuplarına raptetmeleri esastır.
5 — Yeterlik belgesi olmak için bir defada (elli bin) liralık resmi bir bina yapmış veya denetlemiş olması lâzımdır. Böyle bir vesikası olan istekliler ihaleden üç gtln evvel tl Makamına müracaatla eksiltmeye girmek üzere yeterlik belgesi Istlyecek-lerdlr.
6 — Kapalı ve mühürlü zarflar İmza mukabilinde ihale saatinden bir saat evveline kadar komisyona verülr. Postada gecikme kabul edilmez
Hayatta muvaffakiyetin sırrı, iyi bir tahsildir. Avrupanın büyük ve meşhur üniversiteleriyle İstanbul ve Ankara üniversitelerinde ü ç sene müddetle meccanen tahsil etmek fırsatına nail olmak için YENİ İST ANBUL’un okuyucusu olmak kâfidir.
Yeni İstanbul’a derhal abone olunuz. Yeni İstanbul’un karnelerini alınız. Yenilstanbul’un kuponlarım saklayınız. Öğrenmek istediğiniz fazla bir şey varsa YENİ IS T A N B U L’dan sorunuz.
1

Başbakanlık Kupasını kazanan Fenerbahçeliler, Başbakan Adnan Menderes İle beraber
Beşiktaşla Amerikaya giden arkadaşımız bildiriyor

K * k

l J î‘- i ••

B B

‘ A J »dr X

1 ..A. j ı

t
Teşkilâta verilecek veçhe
Yazan : Sadi Karsan
SPOR dâvalarımızın başında en mühim mevzu olarak bugün Teşkilâta verilecek veçhe gelmektedir. Bu konu zaman zaman ele alınmakta ve üzerinde bir hayli mütalâa ve fikir münakaşası yürütülmektedir. Memleketimizde spor işlerinin daha verimli surette tedviri için Teşkilâtın bugünkü şekli ıslah edilmek suretiyle mi faaliyeUne devam etmesi daha maksada uygun olacaktır, yoksa buna bünye ve teşekkül itibariyle yepyeni bir veçhe vermek mı lâzımdır? meselesi birkaç scrıedenberi üzerinde önemle durulan çok nazik ve o nisbette de ehemmiyetli ana spor dâvalarımızdan biridir.
Biz Teşkilâta verilecek şeklin bugünkü ihtiyaçlara göre ne gibi bir bünye ve mahiyet taşımasının takdir ve tesbitini ilgili makamlara bırakarak şekil üzerinde durnıaktansa görünüşe aldanarak teferruat kabilinden sayılmamak icap eden bazı esaslı noktalara burada temaa etmeyi daha faydalı görüyoruz.
Spor işlerimizin yürütülmesi için teşkilâta şu veya bu şekil verilmiş olabilir. Bence ana dâva burada değildir. Asıl mesele klüpler ile Teşkilât, sporcularla da klüpler arasındaki ahenk ve intizamın, iş beraberliğinin mütekabil emniyet ve itimat havası içinde sağlanmasıdır. Bu anasırın, birbirinin tamamlayıcı birer cüz ü olduğunu hatırdan çıkarmıyarak işlerin hüsnü suretle görülmesi için vazife ve salâhiyetleri dahilinde yekdiğerini takviye etmelidir.
Teşkilât, kulüpler arasında en büyüğünden en küçüğüne kadar hiç bir tefrik yapmadan mevcut talimatnamelerin kendine verdiği yetkiye dayanarak muamele tatbik etmeli. Otoritesi ve prestiji bahis mevzuu olan bu gibi ahvalde de klüplerden şikâyet değil, tam bir mutavaat beklemelidir.
Kulüpler oyuncuların, Teşkilât .la kulüplerin tazyikinden kuı tanımalıdır. Gizli profesyonelliğe bir hal çaresi bulmak zamanı artık gemiş-tir. Klüpler, federasyonun senelik faaliyet programlarının harfiyen tatbikine mâni olacak vaziyetler ihdas etmemeli, Teşkilât da programını tesbit ederken bunu klüplerin menfaatlerine halel getirmiyecek surette tanzim etmelidir. Spor işlerinin sevk ve idaresinin tâbi olacağı mali mevzuat, halli başta gelen en mühim konularımızdan biridir.
Klüp idarecileri bilmelidirler ki, elde mevcut talimatnameye aykırı hareket edecek olurlarsa bunun istilzam ettiği cezayı derhal göreceklerdir. Bir takrm kaçamak yollara tevessül ederek bu hareketlerinin ceazsını affettirmek imkânını bulamıyacaklardır. Karşılarında hiç bir nüfuz ve tesir altında kalmayan otoritenin demir pençesi vardır. Bu otorite en ufak bir müsamaha kabul etmemektedir. Esasen klüplerin menfaati de bağlı bulundukları teşkilâtın otorite ve prestijini muhafaza etmeyi ona zerre kadar halel getirmekten çekinmeyi âmirdir.
Teşkilât da kendi vazettiği esaslara, kendi hazırladığı talimatnamelere, verdiği emirlere aykırı hareket etmekten fena bir misal teşkil etmemsi için son derece çekinmeli ve bunların hassasiyetle tatbikında büyük bir titizlik göstermelidir. Diğer taraftan herhangi fena bir harekete veyahut talimatnamelere aykırı düşen bir vaziyete muttali olursa ibreti müessire olmak üzere, esasen vazifesi olan, gerekli muameleyi vakit geçirmeden tatbik etmelidir. Klüpler iyice idrak etmiş olmalıdırlar ki, mevcut mer'i talimatnameler uyarınca tatbik edilecek böyle bir muamelenin şu veya bu tesir altında affettirilmesi mümkün olamıyacaktır. işlerin görülmesi hususunda bir tarafta böyle bir azmin mevcudiyeti, diğer tarafta da tam bir kanaat hâsıl olursa herhalde iyi neticeler alınacağına şüphe edilmemek lâzımdır.
Meselâ; gönül arzu ederdi ki, memleketimizde futbol müsabakalarının 1 haziranda tatil edileceği, Futbol Müsabaka Talimatnamesinin birinci maddesinde tasrih edilmişken Türkiye Birinciliği futbol müsabakalarının devamı bu tarihten sonraya bırakılmamış olsun. İki oyuncu, hâdisenin vukuundan iki sene sonra tecziye edilmesin ve yine Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün kat’i emrine rağmen şehrimiz kulüplerinden biri cezalı bir oyuncuyu oynatmakta ısrar etmek suretiyle mensup olduğu teşkilâtın otoritesini 25 bin seyirci önünde ve ecnebi bir takım muvacehesinde zaafa uğratmasın.
Bence işte asıl bu mevzuların Üzerinde durmak ve bunlan halletmek lâzımdır. Hiç şüphe yok ki, bugün memleketimizde her ne şekil verilirse verilsin bir spor teşkilâtına lüzum ve ihtiyaç vardır. Bu teşkilâtta icra mekanizması, şartlar değişmiş olduğu için eskisi gibi tamamen amatör idarecilerden teşekkül edemez. Ederse lâyıkiyle iş göremez. Çünkü memleketimizde spor, son seneler içinde eski devirlere nazaran bir hayli inkişaf etmiştir. Bugün yurdumuzun her tarafında spor faaliyetleri vardır. Bütün bu mahalli faaliyetlerin koordine edilmesi için merkezi bir teşkilâta ihtiyaç olacağı aşikârdır. Esasen diğer memleketlerde de spor işlerinin santralize edildiği bürolarda çalışan memurlar ücretlidir. Her külfet bir nimet mukabilidir. Hiç kimse sabahtan akşama kadar her gün kendisini meşgul edecek yorucu ve devamlı bir işi fahriyen yapamaz. Yapmayı kabıı lederse kendini aldatmış olur. Onun için karar mevkiinde olanlar müntehap, olsa bile icra mekanizmasında çalışanlar da ücretli olmalıdırlar.
Teşkilâta nasıl bir veçhe verileceği düşünüldüğü şu sıralarda önemh gördüğümüz bu noktaların herhalde dikkat nazarda tutulması faydalı olacaktır kanaatindeyiz.



J
Pazar günü yapılan 110 Km. bisiklet yarışları
Dün sabah saat 9 da Topkapı - Edirne asfaltı üstünde başlıvan 110 km. lık yanşa, yollardan birçok taksi, hususi ve motosikletlerin katılmasiyle, yarışlar bir kat daha zevkli geçti. Uzun zamandan beri yarışlara iştirak etmiyen Muzaffer, Haramidereyi tırmanırken bir kriz geçirdiyse de kısa bir zaman sonra tekrar kafileye karıştı. 55. km. yi döndükten sonra geçen hafta birinci olan Celâsin Asena nın bisikleti Türkiye rekotmenı Mehmet Hasbekin bisikleti ile çarpıştı Kınlan makinesini tamir eden Celâsin yanşı bitirmeye muvaffak oldu.
Netice:
1 — Muzaffer Gider 3 saat 54 dakika.
2 — Bahaeddin Günebakan (Bir teker boyu).
3 — Mehmet Hasbek 3 saat 56 dakika.
Türkiye Bölgelerarası Bisiklet yanşı.
Konya Belediyesinin yeni yaptırdığı kapalı bisiklet pistinde, Türkiye bölgeler arası bisiklet yarışma İstanbul bölgesi bisiklet takımı çok kuvvetli bir takımla İştirak ediyor. Bu hafta Konyaya gidecek İstanbul bisiklet ekipi şunlardır:
1 — Fuat Ramazanoglu, 2 — Tacı, 3 — Muzaffer, 4 — Fahri, 5 — Celâsin Asena, 6 — Bahaeddin Günebakan, 7 — Necati Günebakan.
Dün gece yapılan serbest
güreş müsabakası
Eskişehir Demirspor’u 5
İstanbul Demirspor’u 3
İstanbul ve Ankara güreşçileri a-tasında yapılan İkinci karşılaşmaya tanınmış güreşçilerin iştirak etmemesi yüzünden organizasyon bu karşılaşmayı İstanbul Demirspor ile Eskişehir Demirspor takımları arasında yapmak mecburiyetinde kalmıştı. Bir gün evvelki organizasyonun bozukluğu, bir çok güreş meraklılarım üzdüğü için Açıkhava Tiyatrosunda çok az bir seyirci topluluğu göze çarpıyordu.
Bir gün evvelki gayri nizaroj min( derle, çalışmayan mikrofon ve hoparlörler yine değiştirilmemişti, 9.30 da başlayan güreşlerde İlk müsabakayı 52 kiloda Eskişehir Demlrspor-dan Nevzat Aka He İstanbul Demir-
spordan Ayhan Diler yaptılar. Ayhan Diler baştan sona kadar hâkim güreştiği için maçı ittifakla kazandı.
57 kiloda İstanbul Demirspordan AH Yücel ile Eskişehir Demirspordan Abdullah karşılaştılar. A1İ Yücel çok serbest başladığı bu güreşte Abdul-laha taktığı sarma ile üçüncü dakikada
galip geldi.
62 kiloda Eskişehir Demirspordan Namıh Akar ile İstanbul Demlrspor-dan Ali Yıldırım maçında Nasuh A-kar 9 dakika 45 saniyede taktığı çift kle ile Ali Yıldırımı tuşla yendi.
Beşiktaş - Manchester maç: nasıl oynandı?
Ingiliz Takımı, sekiz millî oyuncusunu bu maçta oynatabilmek için memleketinden taze kuvvet getirtmişti
27 günden beri Amerikanın beş büyük şehrinde yaptığımız altı maçta bir beraberlik alanık diğer maçları açık farklarla kazanmış bulunuyoruz. Bugüne luıdıır her maçımızda taze kuvvetlerle karşılaşmış oldukça yıpranmış bir vaziyette turnemizin en son temasını da lngllterenln en kuvvetli takımlarından Manchcsterlc yaparak nihayet verecektik. Bir gün önce evvelce de bildirdiğim gibi Yakınşark Amerika MIHI takımı İle gece maçı vnpmış henüz Fahri, Şükrü, Lcon, Çaçi ıddıkları yara, bereleri kapanmadan bu imtihana glrmciM tasavvur edersiniz Yegane Istlnndımız Beşiktaşlıların maneviyatlarının çolc kuvvetli olması, hepsinin disipline riayetkar olarak spor kaidelerine ve İcaplarına muti kalarak otelden dışarı çıkmayarak antrenör ve idarecilerini dlnllyerck tedavi edilmeleri idi. No do olsa genç İnsanlar, canları tıkılanlar oluyor. onlara kaptanları Şükrü nasihat veriyor. Şöyle bir kulak kabarttım. Dinledim, (Çocuklar diyor İnsan böyle seyahatlerde sivil fakat askeri bir nevi disipline tabi olur. Otur, otur kalk, kalk ne emir verirlerse onu yaparız ne yapalım maçımızı kazanınca elbet bizi serbest bırakacaklar o zaman hep beraber gezer eğleniriz, en kritik ve en mühim bir güne geldik zaten artık gidiyoruz. I
Hor ne İse 11 haziran pazar günü o-tobüsle Karni eyaletine bağlı New Jer-sey’deki stadyuma gidiyoruz. Kapıların Önü hıncahınç biletlerini alanlarla dolu. Duvarların ve yüksek kısımların üstleri bayraklarla süslenmiş, bir bayram manzarası arzediyor, oyunculara tefrik edilen kapıdan girdik. Saha bugüne kadar oynadığımız statların en nizamisi, istiap haddi 12000 kişilik tribünlerde boş yer yok. İsveçlilerle New-York takımı maçlarını bitirdiler. 3-5 İsveç takımı kazandı. Bundan sonra o-parlörle spiker tevcccühkâr bir ifade İle: “Şimdi size çok kuvvetli Türk futbol takımını takdim etmekle bahtiyar olacağım.” dedi. Çılgınca alkışlandı, ve sahaya stadın lokal kısmından Slcoç milli kıyafetli gaydalı, davulları püsküllü bir mızıka ile onu takiben yine Ingiliz hassa ulavı kıyafetli kırmızı zırhlı beyaz pantalon üstüne kırmızı ceketli siyah rugan siperlik!! beyaz üstü tüylü kasketli ve çapraz fişeklikli trampetli ve uzun borazanlı 25 kişilik bir mızıka daha çıktı. Bunlar kendi ananelerine mahsus eda ve et var İle biri sahanın bir tarafına, diğeri aksi cihetten milli havaları çalarak Skoçlular santra çizgisi hizasından ortaya geldi. Diğeri sahanın nihayetine giderek yerinde sayarak kesik, kesik trampetlerine dokunmakla iktifa ettiler. Kumandanlarının sert emriyle vaziyet alarak İskoç Munchesterlİierİn soyunma odası dnüne diğerleri de sahanın öbür ucundaki Manchcstcrlerln soyunma odası önüne gittiler, maçımızın başlamasına 10 dakika kala önünde İki büyük sancak, arkada İskoç mili! bandosu, daha arkada tek sıra Beşiktaş takımı sert a-dımlarla onları takiben sade rosmigeçit yaparak mızıka, davul tokmaklarını havaya atarak daireler çizdirerek santraya geldiler. Hudutsuz alkış tutanı ve “Yaşa Türk futbolcuları” sesleri, ne yazık kİ hissiyatıma tercüman olamıyorum. Gördüklerimi, intıbalarııpı yazılarımda tecessüm ettirebilmek için kelime bulamıyorum. Zira mesleğim ya-zıcıliık değildir. Malumsan bize yapılan bu tezahürata her Türk ne kadar mütehassis olsa yeridir. Görülmeğe değer bir seremoni, bunu müteakip diğer
cepheden Manchcstcrlilcrin Önünde tarif ettiğim diğer mızıka önlerinde aynı şekilde saha ortasına kadar geldiler ve alkışlandılar. Bundan sonra takımlar halka takdim edildi ve Amerika milli marşını herkes ayakta dinledi alkışladı. Spiker “Dikkat! Dikkat!” dedikten sonra şu sözleri ilâve etti: “Şimdi size büyük Türk futbolcularının Milli Marşını çalacağız, hürmetle dinleyiniz,, dedi. Alkış. Milli Marşımız çalındı Yine dehşetli alkış. Artık maç baş-
ladı. Ve başlar başlnmuz do mübalâğasız seyircilerin yüzde yetmiş beşi bizim taraftan ve hep bir ağızdan (Koman Türk, Kornan Türk) (Koman Soluman) yani Süleyman diye gırtlakları patlarcasına oyuncularımızı teşvik ve teşci ediyorlar ve her avuta giden vo kaptırılan topa vah sadaJurlyle İzharı teessüf ediyorlardı. Sizi temin ederim ki işte o zaman kendimizi gurbette değil, vatanımızda zannettik. Yabancılık hissetmez olduk. Demek oluyor ki bu bir kaç maçla kendimize muhit yapmış. taraftar kazanmışız kİ evvelki maçlarımızda, gollerimiz de gerçi biz ierl şımartacak derecede alkışlanıyordu, fakat bu derece tezahürat yoktu, sempatilerini yüz hatlarından Istitlâl yorduk. Bu rlnl alenen yapılan bir kararlarını
protesto ediyorlar, ayağa kalkıyor, hareketleriyle bağırıyorlar. Bu hepimizin değil midir. Bu arada tribünlere göz gezdiriyorum. Ne yazık ki blz-leri temsil eden resmî şahsiyetlerden kimse yok. İsveç ve Ingiliz Sefiri ve Konsoloslar gelmişlerdi. İlk devre o-yuna İsveç
başlanmıştı. Sonra anladım kİ kendilerine bu sefer davetiye gönderilmemiş. Ona bakılırsa Tarsus vapurundan da gelen yoktu. Gönül bu gibi şahsiyetlerin Amerikadu yarattığımız derin alâkayı görmelerini ve ait olan makamlara bildirmelerini arzu ederdi doğrusu.
Her ne İse gelelim maçın seyrine. Beşiktaş, şu kadro 1le çıktı.
Fevzi
Kemal Ihsan Fahri
Bülrnd Recep Süleyman
cdl-8on maçımızda İse sovgllc-ilAn ediyorlardı. Hele bize favule ve hakemin yersiz en ağır kelimelerle hepsi cl-
zafer
Konsolosunun vuruşiyie
Vedll
Hüseyin
Şükrü Şevket
lngillzler İse bugüne kadar Amerl-kada hiç oynamayan oyuncularla vlye edilmiş olarak.
Crompton
tak-
7
x
2 Cornz
x
4 Warnea
x
Deldiney
5 Chllton
3-
8 Do w nice
x
Aslon
x
• Lockleom
x
9- Rosvley x
Metlu
6-
Pearson 11-
x işareti koyduklarım ln-Takım oyuncularıdır ki 8
O) I . ;; P* V ' fcİ w w
t . J. v A V
10
Üzerlerine glltero Milli ınllil oyuncu İle karşımıza çıkmışlar-
dır. Manchester evvelki yazımda de tebarüz ettirdiğini gibi cuma- gecesi görmüştük, isveçlilere karşı gayet sert şarjlı bir oyun oynamışlardı.
Bugün de aynı hnva cereyan etmekte, her akınları haf hatlımızda kesiliyor ve gittikçe hâkimiyeti ele alıyoruz. Fahrinin havadan kaleye doğru ortaladığı topu Mnnchcstcrln milli beki Şevketi tırpanlıyarak gol tehlikesini önlüyor ve topu kapan santr bafları müdafilerimlzl geçerek topu sol açi£a, sol açık içe. sol iç de yine anğ içe pas veriyor ve Fev-zlyi avlayan snğ iç kuvvetli şutla 7 inci dakikada ilk golünü yapıyor.
Oyun tarzımıza göre beklenmlyon bu gol takımımızı biraz şaşırtıyor. Yine Manchester kalesin! sıkıştırıyoruz. ŞÜk-rüyc geçen topu Şükrü avut çizgisinden bir hattı müstakim şeklinde kaleye doğru sürüyor ve kornerle kurtarıyorlar. Bu çekişten Blilcnd istifade edemedi Fahri ve Şükrü daimi şarj yapıyor, yerlere düşüyörlar. O derece hâkimiyeti ele aldık kİ âdeta tek kale oynuyoruz. Hakem M'anchestcrln kurnazca ofaayd kalışlarını tefrik edemiyor, halk feryat İçinde ve ıslıklarla ı hakemi İkaz ediyor. Ne yazık ki Amerikalı hakem kasten değiİ de cidden göremiyor öyle ki çok defa favuHeri do göremiyor. Mamafih mütemadiyen denecek derecede Manchestere ceza vuruş arı yapılıyor. Oyunun 35 İnci dakikasında sağdan İnen santrfor, Vedliyl yere düşürdükten sonra 18 içinden ve yerden ve kale direğine temas eden hafif bir vuruşla ikinci golü yaptı. Bu golde Fevrinin büyük bir hatası vardı. Altı maçta fevkalâde kurtarışlarlyle dikkat nazarlarımızı üstüne çeviren Fevzi bugün gününde değildi. Elimize düşen fırsatlardan da istifade cdemlyerek golsüz ve 2 sıfır hnft/ıym oldu, haftaym düdüğü çalmadan iki saniye evvel de Şük-rüye çok ağır bir tekme atarak belinden ağır yaraladılar. Şükrü, sahanın ortasında baygın bir vaziyette vere serildi, Sıhhi ekiplerin tedavisi ile kendine geldi ve koltukta götürüldü, doktor bel komiği kırılmış dedi.
ikinci haftaymda Bcşlktaşta şöyle bir değişiklik olmuştu: Kaleye Mehmet, hafa, Çaçi, Fahri fora geçmişti.
Oyunun 40 inci dakikasına kadar hâkimiyet elimizde İdi. 32 nci dakikada sağaçıklan ve 43 üncü dakikada santrforları topu kalemize kudar sürerek Mehmetlo karşı karşıya kaldılar ve Mchmedln fevkalâde iki kurtarışı tribünleri yıkarcasına alkışlandı, Bu devrede Mehmet cidden muvaffak olmuştu. 41 üncü dakikada yine Mançester aleyhine bir korner oldu, sağdan Süley-manın çektiği korneri Şükrü kaptı ve kaleye çekti, sol bek topu eliyle tutarak gole mani oldu. Ve nihayet penaltıyı Şükrü çekti. 2 - 1 maç nihayet buldu. Hafif bir alkış: Yine bu sefer Federasyon Reisi mikrofon başına gelerek, bizlero çok güzel bir oyun ve futbol gösteren misafirlerimizi ve bilhassa hâkim oyaayar ve memleketimizde 6 maçı Üst,üste kazadan Türkün futbolcularını alkışlayınız dedi. Yaşa aceleleriyle binlerce alkışlarla sahadan ayrıldık.
4
NİMBLEDON TENİS MAÇLARI
VVImbledon mııçlurına hazırlık. Amerika Birledik Devletlerinin, bu se-nekl Wimbledon tenis maçlarına İştirak etmek üzere gönderdiği Mlss Nancy Chaffe, 6 haziranda Londraya vâsıl olmuş ve hemen egzersizlere başlamıştır. Resimde, Nancy Chaffe’l "Queens Club,, kortunda oyununu daha da İlerletmeye çalışırken görüyorsunuz
4
67 kiloda Eskişehirden Tevfık Uysal, İstanbul Demirspordan Turgut GÜndoğduyu 2 dakikada tuşla mağlûp etti.
73 kiloda Eskişehirden Reşat Gü» ler, latanbuldan AH Bökeyi baştaB sona kadar ezerek ittifakla yendi.
79 kiloda Eskişehir Demirspordan Ali Özdemir. İstanbuldan AH Özya* zıcıyı taktığı kle ile çevirerek 2 dakika 54 saniyede tuşla mağlûp ettt
87 kiloda Eskişehirden M. Ali Arlan ile İstanbuldan Elmas Avcı karşılaştılar. Güreşin ilk dakikalarında Elmas daha hâkim güreşmesine rağmen kendi oyunu ile alta düştü ve M. Ali Aslan, Elmasın kurduğu köprüyü kırarak 5 dakika 58 saniyede tuşla galip geldi.
Ağır sıklette İstanbul Demlrspor-dan AH Ahmet ile Eskişehirden Bekir Tunalı güreştiler. Geçen hafta Kırkpınarda üçüncülük kazanan AH Ahmet, Bekir Tunalı karşısında ittifakla galip gelebildi. Neticede Eskişehir Demirspor takımı İstanbul De-mirspor takımını 5-3 yenmeğe muvaffak oldu.
Organizasyonun bu sefer de bozuk olması, seyircileri müteessir etmiştir. Mikrofonun işlememesi yüzünden güreşçiler halka bağırarak duyurulmaya çalışılmıştır.
Eskişehir Demirspor’u İzmir Demirspor’unu 3-0 yendi
İzmir 18 (Hususî muhabirimizden) — Bugün Alsancak Stadında Demir-sporarası Futbol Birinciliği maçlarına Eskişehir Demirspor Kulübiyle İzmir Demirspor Kulübü arasında yapılan maçla devam edilmiştir.
Avrupa Yüzme Şampiyonasına iştirak ediyoruz
Gelecek avın 20 sinde Viyarada yapılacak olan Avrupa yüzme şampiyonasına 9 yüzücümüzün iştiraki kararl aşmıştır.
Oransızlar ve Almanlar Avrupa yüzme şampiyonasına 40 kişilik yüzme takımlariyle İştirak edeceklerdir.
Transfer hazırlıkları
Transfer ayının yaklaşması dola-yısiyle birinci kümenin bir çok as futbolcuları başka kulüp idarecileriyle şimdiden pazarlığa girişmiş bulunmaktadırlar. Bu seneki transfer ayının her senekinden farklı lacağı muhakkaktaır.
1950 Eskrim Birincilikleri neticelendi
o-
Ankara, 18 (A.A.) — Şehrimizde İki günden beri Yüksek Beden Eğitimi Enstitüsü Spor Salonunda devam etmekte olan 950 yılı Türkiye eskrim birinciliklerine İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir bölgelerinden 30 a yakın eskirime! iştirak etmiştir. Elde edilen neticeler aşağıdadır:
Flöre: 1 — Nuri Uçar (İstanbul).
2 — Vural Bakanay (İstanbul), 3 — Orhan Kantel (Ankara).
Kılıç: 1 — Osman Tamer ı İstanbul), 2 — Sevlt Mısırlı
3
ı Ankara ı. — Vural Bakanay ı İstanbul ı.
I
Dünya Kupası için
İngilizlerin tahmini
(APı — Ingiliz manajeri Tom
Rio de Jaııeiro, 18 \rsenal takımının vVhitkker burada 24 mayısta başlayacak olan dünya futbol şampiyonasının Ingiltere ile Brezilya arasında ^uylaşılacağım söylemiştir, kalyanın laveçe karşı iyi bir oyun çıkaracağını »övleyen manejer bu maçın galibinin İsveç olabileceğini bildirmiş ve Uru-^uayın Bolivyayı mağlûp etmesi IA-zım geldiğini ilâve etmiştir.
Ingiltere finallere kalabilmeni için İspanya, Amerika ve ŞHiyi mağlûp etmesi lâzımdır. Aynı şekilde Brezil yanın Meksiko, İsviçre ve Yugoslav yayı yenmesi lâzım gelmektedir.
GalatasaraylIlar İngiltere seyahatine hazırlanıyorlar
Galatasaray takımının Ingiltereye yapacağı seyahat için Galatasaray idarecileri şimdiden hazırlıklara başlamışlardır.
GalatasaraylI futbolculara seyahat için San-kırmızı armalı mavi ceket gri pantalon ve maçlarda giyilmek için iki yeni forma yaptırılmaktadır.
Jules Rimet kimdir ?
Maç saat 18 de İzmirli hakem Bedri Kayanın idaresinde başlamıştır. ilk devre her iki takım da birbirine denk bir oyun çıkarmış ve forvetlerin kaçırdıkları müsait fırsatlarla devreyi 0-0 beraberlikle bi-tirmişlerdİK^
İkinci devre hızla ve galibiyet almak azmiyle başlayan Eskişehir Demirspor takımı forvetlerinin iyi an-laşmalariyle ilk gollerini atmışlardı. Attıkları bu golle daha hızlanan Eskişehirliler bir gol daha atarak 2-0 galip duruma geçmişlerdir. Bu arada İzmir Demirspor takımı biraz canlanmış fakat forvet gol atabilecek bir pozisyona girememiştir. Biraz sonra oyun mütevazin bir duruma geçmiştir, İnkişaf eden bir Eskişehir Demirsporu akınında bir gol daha atılarak vaziyet 3-0 olmuştur. Oyun da biraz sonra bu şekilde 3-0 Eskişehir lehine sona ermiştir.
lati-blzim
Jules
Dünya Kupası maçlarına adını veren uluslararası otoriteyi yakından tanıyalım
Bütün dünyanın büyük bir heyecana! beklediği Dördüncü Dünya Kupası maçlarına önümüzdeki baltalar içinde Brezilyanın merkezi Rio de laneiro şehrinde başlanacaktır. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, bu seferki Dünya Kupası maçlarının elemeleri bile bu turnuvanın değerine lâ-/ık bir sansasyona vesile oldular. Bilim bulunduğumuz grupta Türkiyenın Dloya gidecek 16 takım arasına seçil-ııesl için il kkapıda Avusturyayı yenilesi lâzım geliyordu. Hele şükür A-/usturya turnuvadan çekildi Lâkın >u sefer de biz İştirakten vazgeçtik. «Yansa Yugoslavya çekişmesi ise ıcr tarafta büyük dikkatle takip edıl-li. îki defa berabere kaldılar İtalya
da yapılan üçüncü maçı Yugoslavya kazandı Fransi/Jar ha langıçla mutlaka katılmak arzusunduydılar. Çekilecek ilk takımuı j*. ne g yorlardı. Bu istekleri yerine getirildi. Son haftalar içinde onlar da gibi yaparak Rio’ya gitmiyecokler.
Bilindiği üzere Dünya Kupası maçlarına son yıllar zarfında
Rimet Kupası maçları denilmeye başlanmıştır. Jules Rimet nasıl bir kimsedir de koskoca dünya kupası maçlarına adını verebiliyor Dünya Kupası maçlarının önümüzdeki hafta içinde bağlıyacağını nazarı itibara alarak bu tanınmış futbol otoritesi hakkında biraz izahat vermeyi uygun bui.luk.
Jules Rimet, 24 ekim 1873 tarihinde Fransada Theuley - Les - Lavan-court şehrinde doğmuş olup. 1885 ten itibaren Parise yerleşmiştir. 1897 yılında Jules Rımct’yi Red Star Kulübünün kurucuları arasında görüyoruz. Sonra başkan seçildiği bu kulüple vazifesine uzun seneleı devanı etti. Kardeşi Modeste Rimet de kulübün para işlerine bakardı.
Jules Rinıet'nin Fransız futbol ilkinin teşekkülünde büyük gayretler sarfetmiş okluğu da kaydedilmeden geçHnıenıelidlr. 1919 yılında ilk başkanı olmu . ve İşgal esnasındaki bir fasıla istisna edilecek olursa 1949 yılının 23 temmuzuna kadar bu vazifeyi devamlı bir surette ifa etmiştir.
Diğer taraftan. 1921 yılında FÎFA’nın da başkanlığına getirilmek sureliyle uluslararası bir otorite olarak kendisinden bahsedilmeye başlandı. 1930 yılında birincisi yapılan Dünya Kupası maçlarının organize edilmesinde Jules Rimet ehemmiyetli surette ânıll olmuştur. 1916 yılında FÎFA’nın vermiş olduğu bir kararla Dünya Kupası maçları o tarihten bert Jules Rimet Kupası maçları diye anılmaktadır.
İnce zekâsı, diploması kabiliyeti ve kuvvetli şahsiyeti Jules Rlmet’nln ismini uluslararası bir futbol otoritesi haline getirmiştir. Jules Rimet, muhakkak ki, bütün dünyanın övünebileceği bir insandır.
Zİ.vıı Urruııi
• •

>
V

Comments (0)