19 Kasım 1950 Pazar
SİYASI İKTİSADI MÜSTAKİL
Yıll—Sayı 354— 10 kuruş
. Yeni İstanbul’un
KUPONU
m A
'A
Ahoneı Türkiye İçin neneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır* Hariç memleketler iki misildir*
TAHSİL KUPONU
tlânlar t
2 liradır.
6 neı sayfada santimetreni
İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8. Telefon : 44756 - 44757 Santral
Tesis eden: Hnbib Edlh . TÖREFTAN
Fosta Kutusu : 447 . İstanbul. Telgraf
Adresi : Hetlo, tatanba!
Göçmenlerin barındırılması
•• •
V

I
V
Z
TOLSTOY der kl: °Bol gelirle yaşayışın, zenginliğin belirtileri, her yerde aşağı yukarı birdir. Sürüm sürüm sürünmenin ise akıllara hayret verecek çeşit İçilişleri vardır.,, Zenginliğin. dertsiz ve sıkıntısız bir şey olduğunu iddia etmek güçtür, ama> düşen bir insanın her gün karşılaştığı kötü sürprizler, gerçekten saat saat değişecek kadar bereketlidir. Onun için sınır boyumuzda Türk göçmenlerinin çektiklerini ne teker teker, ne de toplu olarak anlatmak, İnsan kudretini aşan bir imkânsızlıktır.
Yüzyıllar boyunca yaşadıkları yerlerden sökülüp atılan kardeşlerimiz, İşledikleri suçların değil, doğrudan doğruya komünistliğin kurbanıdırlar. HattA onlar, açık söylemeliyiz, sırf bizim İçin, bu tüyler ürperten baht yumruğu altında kıvranıyor ve yok-suzluğun her gün değişen ıstıraplarına katlanıyorlar. Bizim için, çünkü, onlar, Türk olmasalardı, hiç şüphesiz, yurtlarından sürülmeyecekler ve kış, onları, eski çatılarının altında bula-mktı. Devlet teşkilâtını eline geçirdiği günden beri, komünistliğin tek bir ölüm ve kalım dâvası vardır: DtTNYA İHTİLÂLİ Komünistlik, on başta gelen dâvasını çözebilmek için, yeryüzünün her bölgesinde, İnsan faziletleriyle İstihza eden her yola başvurmuş, İşçileri kışkırtmış, ekonomik fesatlara girişmiş, kardeşi kardeşe boğdurmaktan çekinmemiştir. Bu uğurda dökülen kanlan, söndürülen ocakları birer birer tekrarlamak İstemiy oruz. Bunları her Türk vatandaşı bilir ve gazetesinde, dehşet duyarak. her gün okuy abilir. Yurdumuz, her hız dönüşünde İnsanlık kültürünün çiçek ydlklü bir dalını koparan komünistlik kasırgasını şimdiye değin tanımamıştır. Biz bunu tarihimize yakışan irade olgunluğuna borçluyuz. Komünistlik, şlındi, bizi İçimizden yakalayabilmek için en son denemesine girişmiştir. Düşünülen şc.v, her kültürlü İnsan benliğinde UÇSUZ, bucaksız isyanlar ve tiksintiler uyan- . dıracak kadar barbarcadır. Kış orta- I aında sürülen yüz binlerce İnsanla bl- I zlm ekonomik temellerimizi sarsmak, I kalkınmamıza ayırdığımız paraları barındırma İşlerine harcatmak, bütçemizin düzenini bozmak, kısası, blzJ | yıpratmak asıl gayedir. Yüz binlerce | İnsan bunun İçin sürülüyor, çağımızın yüzünü kızartan bir politika İçin... Komünistliğe göre hu politika İle başka neticeler de elde edilebilir: Göçmenlerin hanndırılmasi.vle İlgili güç- I lükler yenilemezse, partilerimiz de birbirine girişerek yurt içindeki politika buhranım en son noktasına çıkarabilirler. Birliğini hu suretle kaybederse Türk Milleti, komünist politikasının aradığı ve beklediği duruma düşmüş olabilir. Fakat bu tahminler, dün olduğu gibi bugün de, konusuzdur. Çünkü: Biz. kararımızı vermişizdir ve bundan dönmenin ne olduğunu biliriz. Kararımızı vermişizdir, biz hür bir millet olarak yaşayacağız. Hür bir millet olmanın İlk şartı da hürriyet için hiçbir fedakârlıktan çekinmemektir. Biz. 1908 de, 1920 de olduğu gibi fikirlerin ve zümrelerin Üstünde en dinamik vatan birliğini, sırası gelince, yaratmasını biliriz.
ı:
Türk göçmenleri İşi, yalnız bir barındırma ve yerleştirme davası değil, aynı zamanda, bilhassa, gözönüııde tutulması çok gereken bir politika dâvasıdır da., ölümden kurtarılan, barındırılan ve yerleştirilen her göçmen, bizim İçin, bir iç politika zaferi sayılmalıdır. An karadan gelen haberlerden öğreniyoruz kİ, hükümet, bu dâvayı ehemmiyetle ele almış bulunuyor. Barındırılacak yerlerin t es bitine başlanmıştır. Yurdumuzda İki yüz elli bin kişiyi barındıracak yer bulmak, iç turistlik hayatının henüz doğmamış olması yüzünden, güç olsa bile İmkânsız değildir. Asıl ehemmiyetli nokta barındırma işlerinin uzun sürmemesi ve göçmenlerin çok kısa bir zamanda istihsal hayatına kavuş, masıdır. Barındırma İşleri ne kadar uzun sürerse, neticeleri de o kadar yıpratıcı olur ve İçinden çıkılmayacak, sosyal ve ekonomik tepkileriyle İç politikamızda türlü türlü ağır güçlükler yaratacak bir mahiyet almaya başlar. Bu bakımdan göçmenleri yerleştirme politikamızın, büyük sorumluluğumuzu düşünerek, derinden derine incelenmesi ve bir vatan İşi gibi ele alınması lâzımdır, çüııkü, kocaman bir yapı, ufak bir Istatlk hesabı yanlışlığı çökerse, politikası tulan bir
doğurabilir.
yüzünden nasıl birdenbire barındırma ve yerleştirme da, tıpkı bunun gibi, unu-ihtimal yüzünden felâketler
Biliyoruz kl, böyle bir politika^ gerçe-kleştirmek, hattâ münakaşa e-debilmek için, her şeyden önce puroya ihtiyaç vardır. Delik deşik bir bütçeyle de mucizeler yaratılamaz elbette.. F akat Türk Milleti, olağanüstü durumlarda, bütçesini yabancı milletlere borçlanarak ele geçirdlftl paralarla yamadığı zamanlarda hile vatan sevgisinin büyük örneklerini vermiştir. Donanmamıza, kendi haşıııu, gerçekten kuvvetli bir filo lıedlye e-den Türk Milleti, dâvanın ehemmiyeti kendisine anlatılırsa, bugün de aynı fedakârlıktan çekinmeyecektir. O-laftanüstü hâdiseler. yalnız olağanüstü tedbirler İster. Bizim milli gelirimiz 8 milyar Türk Lirası tahmin edilmektedir. Bu gelirin yüzde ikisini, geçici bir kanunla, barındırma ve yerleştirme işlerine ayırabiliriz. Geriye kalan parayı l«e. bir zamanlar, Türk filosunu diriltmek için giriştiğimiz fedakârlık yarışı ile Bağlamak mümkündür. Biz bu suretle derlenecek paranın kısa bir /zamanda İki yüz milyonu aşacağını tahmin ediyoruz. Bu fedakârlığın, şimdiki durumumuzda, ufak bir şey olmadığını aöyleyebl. liriz. Fakat milli birliğimizin çelik ve granit bir birlik olduğunu ve hiçbir güçlükten yılmadığımızı göstermek İ-çln bu işi başarmak zorundayız. Böyle bir haşan ise, aynı zamanda, genç demokrasimizin, iıiırrivelimizin de ilk büy ük bir başarısı ok aktır.
M. NERMİ
r
%

-(>
M



♦ *




I
/j
•- (
. W

s
1



-
JL .

m Sudong kesiminde esir alınan Çin askerlerinden ilçü. Amerikan namluları önünde esir kampına gönderilmek üzere otomobile binmeye hazırlanıyorlar.
Birliğimiz, Pyongyangdaki çeteleri tamamen imha etti
Komünist Çinliler ve Koreliler, bütün cephelerde ricate devam ediyorlar
Tokyo, 18 (YİRS) — Kore cephelerinde bugün komünist Çin ve Kuzey Kore kuvvetleri geri çekilmeye devam etmişlerdir,’ Kuzeydoğu Korede harekâtta bulunan Güney Koreliler, düşmanla İrtibatı kaybetmişlerdir. Aynı cephenin diğer bir kesiminde lierllyen 7 nci Amerikan tümeni Sibirya hududu yakınlarındaki Şongjın limanına yaklaşmaktadır. Bu tümene mensup diğer
Fransa, Hindiçinî işini halletmeye karar verdi
r
L
Bu bölgedeki askerî birliklere takviye kıtaatı, silâh ve mühimmat sevkıyatı süratlendirilerek
Paris, 18 (YÎRS) — Fransız Hükümeti, Hindiçinideki Komünist is-tilâ hareketini kati surette önlemeye ve kızılların HindiçinTnin zertgin bölgelerini ele geçirmelerine mâni olmaya karar vermiştir. Bu hususla ilgili olarak kabine. Hindiçinideki 150,000 Fransız askerine takviye birlikleri göndermeyi, silâh ve mühimmat şevkini süratlendirmeyi karar altına almıştır.
Hükümet sözcüsünün bildirdiğine göre, Korede çarpışmakta olan 50 Amerikan B. 29 bomba uçaft( Hindi-çiniye giderek Fransız kuvvetlerine yardım edecektir.
birliklerin hududa ulaşmalarına 20 mil kalmıştır. Düşmanın mukavemeti yok denecek kadar azdır.
Merkez kesiminde bugün kayda defter bir harekât olmamıştır. Kuzeybatı Korede ise müttefikler Şongşong Nehri hattının kuzeyinde muhtelif öncü birlikleriyle düşmanın kuvvetini tahmine çalışmaktadırlar. Bu kesimde de bugün mühim bir çarpışma olmamıştır.
Amerikanın Sesi Radyosu: 18 A A. (Basın . Yayın) — Bugün General Mac Arthur’ün karargâhından bildirildiğine göre. Koredckl Türk kuvvetlerine mensup birlikler Pyong-yang’ın güneyinde komünist çetecilerini tamamen imha etmişlerdir.
Tokyo. 18 (YtRS) — Peiplng radyosunun bir haberine nazaran binlerce Çinli genç Kore ve Çinin müdafaasına iştirak etmek üzere Halk ordusuna gönüllü olarak kaydolmaktadır. Radyonun ifadesine göre, bunlar arasında külliyetli sayıda ü-nlverslte talebesi de bulunmaktadır.
Dünya harpçi Avrupadan bıkmıştır
Comte Sforza, Avnıpa federasyonunun muhakkak kurulmasını istedi
Strasbourg, 18 (YtRS) — Avrupa asamblesi bugünkü toplantısında lngllterenin muhalefetine rağmen, Fransız Dışişleri Bakanı Schuman’ı davet etmeye karar vermiştir. Schuman, asamble önünde Fransanın Avrupa ordusu hakkında verdiği projeyi İzah edecektir. Schu-man’ın daveti meselesi reye konduğu vakit 19 lehte, 2 a-leyhte ve 4 müstenkif oyla karar altına alınmıştır.
Bugün Avrupa asamblesi ö-nündc konuşan delegelerden 1-talya Dışişleri Bakanı Comte Sforza, Avrupa Federasyonunun bugün İçin kurulmasının artık elzem olduğunu, aksi takdirde, Avrupanın Asyaya bağlı bir yanmada mesabesine düşmesinin mukadder olduğunu söylemiştir.
Sforza Amerika ve Kanada ile Avrupa devletleri arasındaki münasebatın daha da sıklaştırılması temennisinde bulunarak dünyanın daimî surette harp çıkaran Avrupadan bıktığını sözlerine İlâve etmiştir.
Henüz teyit edilmeyen haberlere göre
Türk - Bulgar hududu
salı
ünü açılıyor
Hudutların kapanması sonunda İktisadî durumu güçleşen Bulgaristanın, Hükümetimizle diplomatik temaslara
Edime 18 (Hususi den) — Bazı husus! hakkuk ettirmek için ki vatandaşlarımızı kütle halinde teh-
cir eden ve bu arada konsolosluğumuzun vizesini taşımıyan Bulgaristan
İÇİNDEKİLER
muhabirimlz-maksatlan ta-Bulgaristanda-
Genelkurmay Başkanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ile Antalyaya gitti
Antalya 18 (Husus! muhabirimiz bildiriyor ı — Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut beraberinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümamiral Sadık Altıncan olduğu halde Gelibolu Muhribi ile bugün şehrimize gelmiştir.
Genelkurmay Başkanı burada bulunduğu müddetçe askeri birliklerin normal eğitimlerini tetkik etmiş ve öğleden sonra Gelibolu muhribi ile dönmüştür.
Falor Limanında
Denizcilerimiz
Muhriplerimiz dün Tarantoya vardılar
Sultan hisa rla Denıirhisar başka bir yere uğramak sızın Pireden doğru Taranto Limanına gittiler
Taranto, 18 A A. (özel muhabirimizden) Demlrhiaar ve Sultanhisar destroyerleri bugün Pireden Tarantoya gelmişlerdir.
Taranto, 18 (YİRS) — Denıirhisar ve Sultanhisar isimli iki Türk destroyeri dostluk ziyaretinde bulunmak üzere buraya gelmişlerdir. Gemiler başka bir yere ugramaksızın doğrudan doğruya Yunanistanm Pire Limanından gelmişlerdir. Filo. Kaptan Emin îrket’in komutasındadır.
Donanmamıza mensup
Mesken kiraları serbest bırakılmıyor
Mesken buhranının halli için hazırlanan tasan, müspet netice verdikten sonradır ki, mesken kiraları serbest bırakılacak

• //
•r

• A 1 4 t
9^
Ankara. 18 (T.H.A.) — Yapı Kooperatifleri İçin hazırlanmakta olan kanun tasarısına dair kooperatif temsilcilerinin hazırladıkları bazı teklifler ilgililer tarafından nazarı itibara a-lınmıştır.
Mesken dâvasının halli İçin Hükümetçe ve belediyelerce yapı kooperatiflerine ve hususi teşebbüslerin yaptıracakları binalara uzun vadeli krediler sağlanması ve ucuz inşaat malzemesi temini hazırlanan tasanda derpiş edilmektedir.
Kooperatiflere belediyelerce arsa tahsisleri yapılabilmesi için kooperatifin inşa ettireceği bina bedellerinden dörtte birini bankaya yatırması kâfi gelecektir. Ayrıca baııkalaıı-dan da yüzde yetmiş beş nispetinde krediler verilecektir. Bu uzun vadeli ödemelerle her vatandaşın ev sahibi olması İmkânı hazırlanmakta-dır. Şahısların yaptıracakları binalar İçin ucuz ve vadeli İnşaat mal-zemelerini de temin edebilmeleri için Lnşaat malzemeleri kooperatifleri ku Tutacaktır.
Mesken tan sonra kiraların ninde de
kün olacağı alâkalılarca belirtilmektedir.
buhranına çare bulunduk-Milli Korunma Kanununun tahdidine dair hükümlerl-deftişiklik yapmanın müm-
Verem Kongresi
Ankara, 18 (ANKA) — Bu ayın 27 sinde Ankarada verem latişart kon-gTcsl toplanacaktır. Bu kongrede verem mücadelesine hız vermek, veremden korunmak İçin ilmin icap ettirdiği tedbirleri tesbit etmek ve mev-cut veremlileri kısa zamanda tedavi etmek meseleleri görüşülecektir,
geçtiği söyleniyor
çingenelerini de geniş mikyasta memleketimize sevkeden Bulgarların, hududun kapanmasından sonra müşkül duruma girdikleri malûmdur.
öğrendiğime göre, hudut kapanması hâdisesinin, Bulgaristanın bilhassa iktisadi hayatı üzerinde derin tesirleri olmuş, dahili hoşnutsuzluklara kapı açmış ve bu yüzden hükümeti müşkül bir duruma sokmuştur. Bunun üzerine Bulgar Hükümetinin Türk Hükümetiyle diplomatik temaslara geçtiği anlaşılmaktadır.
Bilhassa ou hareketin, İç hoşnutsuzluğa muvazi olarak dünya umumi efkârında da fena tesirler yaratması üzerine, Bulgarlar, bu tehcirden güttükleri gayeden vazgeçmişler ve Hükümetimizin de mutabık kaldığı bir esas üzerinde birleşmişlerdir. Kuvvetle söylendiğine göre, yapılan bu anlaşmanın bir icabı olarak salı günü hududumuz açılacak ve anavatana gelmek isteyip de konsolosluktan vize almış bulunan ırkdaşlanmız, bir heyet tarafından vizeleri ve evrakı tetkik edildikten sonra muntazam kafileler halinde tstanbula sev-kolunacaktır.
İKİNCİ
Mısır Buhranı
Sami Kohen
ÜÇÜNCÜ
İki Hisar
Refik Halid Karay
DÖRDÜNCÜ
Almanya ve tütünlerimiz Habib Edîb - Törehan
BEŞİNCİ
Köyde öğretmen
Abdullah Çelik
Şanlı gece (Hikâye)
R. Tagore
SEKİZİNCİ
SPOR
Bradley’in makalesi hakkında

salahiyetli bir zatın *nüta lâası
A
Emniyetimizin ciddi surette gözönünde bulundurulduğu yakında fiilen görülecektir
Türkiye hakkındaki politikasının değişmediğine verilen teminata nazaran bizim için makaleden meselenin bahis
Amerikanın dair ahiren doğmuş bir
Ankara, 18 _ ____
Bradley’in Reader’s Dlgest mecmuasında intişar eden makalesi münasebetiyle mütalâası sorulan salâhiyeti! bir şahsiyet muharririmize şu beyanatta bulunmuştur:
“— Bu makale Amerikan Hükû metinin değil, generalin şahsî fikirlerine atfedilebilir. Fakat generalin de bu fikirde olmadığını kabul etmek de mümkün görülebilir. Çünkü bu makale, evvelce Combat Forces Joumal-de intişar eden oldukça uzun bir yazının Reader’s Dlgest’te neşrini sağlamak üzere telhis edilmiş bir şeklidir. Bu kısaltmalar dolayısiyle birçok noktalarda hakiki mânasının kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Makalenin varmak İstediği hedef hakikî tehlikenin menşeini Amerikan Milletine göstermek ve onun dikkatini tehlikenin çeşitli tezanürlerl ü-zerine çekerek dağılmasına mâni olmaktır. Ganeraı? atfedilen sözlerin bu itibarla izamına mahal göremiyoruz. Nasıl kl bizzat General Bradley de makalesinin mânasını izah etmiş ve Türkiye hakkında Amerikanın a-lâkasının daima bâki kalacağını belirtmiştir.,,
Salâhiyeti! zat sözlerine şöyle devam etmiştir:
"— Türkiye hakkında Başkan Tru-man’m muhtelif beyanatına, iki hükümet arasındaki münasebetlere ve nihayet Amerikanın Türkiye hakkın-dakl takip ettiği politikanın değişmediğine dair âhiren verilen teminata ve diğer hâdiselere naza*an, bizim için makaleden doğmuş bir meselenin bahis mevzuu olamıyacağı tabiidir.
(T.H.A.)
General
mevzuu olamıyacağı tabiîdir
Esasen Türkiyenin emniyeti hakkında Amerikanın derin ilgisi her* keşçe malûmdur. Atlantik Paktı Akdeniz müdafaasının plânlaştırılması-na müteallik mesai münasebetiyle Türkiye emniyetinin ciddi surette gö-zönünde bulundurulduğunun yakında fiilî surette müşahede edileceği de pek tabiîdir..,
Yargıçların yol tazminatı
Yargıçlara verilen yol tazminat tının arttırılması hakkında Meclise bir kanun tasarısı verildi
Ankara, 18 (Husus!) — Balıkesir Milletvekili Müfit Erkuyumcu tarafından Büyllk Millet Meclisine, Adliye Harç Tarifesi Kanununun Yargıç ve Adliye memurlarının yol tazminatına mütedair olan 98 ve 99 uncu maddelerinin değiştirilmesi hakkında bir kanun tasarısı teklif edilmiştir.
Tasarının gerekçesinde, Adliye münteslplerine verilmekte olan yol tazminatının pek cüzî olduğu ve bu-günün iktisadi şartlarına tevafuk etmediği işaret edilerek yol tazminatlarının. yargıçların şerefiyle mütenasip bir miktara ve bir gün için maktuan 5 liraya çıkarılması ve bir günde, yapılacak âzami üç keşif İçin yargıcın 15 lira yol tazminatı alabilmesine müsaade edilmesi, teklif edilmektedir. »
DİL DEVRİMİ,
Sayfa 2
T L N I İSTANBUL
19 Kasım 1950
•Tetkikler*
Mısır b
Bir müddetten beri, Mısırda ban hükümet İleri gelenlerinin azil hak* * kındaki haberler birbirini kovalamaktadır. Son olarak Ordu Kurmay Başkanı General Osman Elmchdl’nln azlinden sonra Ordu Başkomutanı Mehmet Haydar Paçanın da istifa etmek zorunda kıddıfrı bildirilmiştir. Kah i rede, siyasî havada Öteden beri kopan küçük fırtınalara sebep olarak, 1948 do Filistin harbi esnasında, bilhassa orduda bar.r kimselerin geniş suiistimallerde bulunmuş olması hâdisesi gösterilmektedir.
“Silâh rezaletin adı takılan bu hâdise, henüz Filistin harbinin sona erdiği sıralarda, bazı mahfillerin aldka-mm çekmiş bulunuyordu. Meselenin a* lenen bilinmesi, ancak bu yazın sonlarına doğru mümkün olmuştur. Hâdisenin tahkiki vazifesini üzerine alan Başsavcı Mahmut Azmi Bey» işe bir çok yüksek devlet adamlarını zorguya çekmekle başlamış ve çok geçmeden bazı saray mesuplannın dahi karıştığı suiistimalin İçyüzünü açığa vurmuştur. Henüz o sıralarda 500 e yııkın kişinin isimleri Kahire gazetelerinde bu hâdise İle ilgili olarak gösterilmiş, yüksek devlet memurları firakında bir azil ve İstifalar dalgası başlamış hattâ ecnebi memleketlerdeki murahhasların bazıları memlekete çağrılmıştır. Knhİrcde bu sebepten siyasî havanın birdenbire gerginleşme» •I, bir hoşnutsuzlar sınıfının türemesi ve muhalefet partilerinin şiddetli tazyiki karşısında hükümet» bu mesele İla İlgili hor hangi bir neşriyatı menetmiş ve bir müddet yani bu son haftalara kadar hâdise bir esrar perdeni altında kalmıştır.
Sn i istimallerin mahiyeti ne idi? Budu, mesele henüz İlk patlak verdiği Biralarda “Al Ahram„ gazetesi şu şekilde luth ediyordu: “Dışardan kalitesi düşük ve büyük bir kısmı kullanılamaz halde, genii miktarda silâh ve teçhizat getirilmesi, ordunun İaşesine tahsis ©ililen paradan yüz binlerce liranın bazı ajanlar tarafından ceplen-mesl, savaşan askerlerin çok kötü bir tarzda iaşesin Suiistimalin bu ana kadar açıklanabildiğin© göre, ceman 28 milyon Türk lirası değerinde olduğu anlaşılmıştır. •
Bu meselede» her hangi bir müşahide derhal garip görünen bir şey vardır. Bilindiği gibi, hâlen Mısırda, iktidarda Wafd Partisi bulunmaktadır. Filistin harbi ve dolayıslylo "rezalet,, in çıktığı sıralarda, iktidarda Saadetler bulunuyordu. Bu hususta olup geçenlerden «Aâı mesul olan Sandlul'le-rln, sırf muhalefette bulunmak sıfa-tlyle» Wafd Partisine hücum etmeleri ve üstçük İktidarın da bu İşi acele olarak örtmeye» konuşanları susturmaya çalışması acayip değil mİ T
Bu paradoks, meselenin altında gizil bir keyfiyetin bulunması ihtimalini vermektedir. Her ne kadar Wafd Partisine mensup sözcüler, bir knç fırsatta, olup-geçenlerden Wafdtet'terin metni olmadıklarını beyan etmişlerse de. hâlen saray İle aralarında sıkı bir birliğin mevcut olduğu şüphe götürmez. Kabine ileri gelenlerinin çoğu, mevkilerinin emniyetini, saray ile yakın bir dostluk ve birlikte görmektedirler. Karşılık olarak Mreralet„ e ismi kancan bazı saray mensuplarını himaye etmeleri, kendilerine düşen bir vazifedir kİ, bunu meseleyi kapatmak suretiyle ifaya çalışmışlardır,
Suiistimal hâdisesinin İçyüzü bu İse d»\ hâlen Kahlrede hüküm süren gerginliğin sebebini her halde» bundan ayrı, başka olaylarda aramak lâzımdır. Bir kere, Kıra! Faruk’un bundan bir müddet önce yaptığı Avrupa seyahati üzerinde söylenip yazılanlar unutulmamıştır. Kiralın hareket ta rai, memleketinde halk uranında hoşnutsuzluğa sebebiyet vermiş, muhalefet de derhal harekete geçmişti. KıraJ AvrupalIn vakit geçirirken h'ikâmetin dış siyasette uğradığı muvaffaklyet-slzJikJer muhalefetin kampanyasına hız ve kuvvet verdi. Kora meselesinde Mısırın bitaraf bir yol takibe kalkıştığı ve bu durumun garp demokrasileri arasında kötü bir İntiba bıraktığı hatırdadır. Bu intibaı düzeltecek karakterde hiç bir tedbir almadığı, bilakis Birleşmiş Milletlerde garp devletleriyle Kuşlar arasındaki İhtilafta bitaraflığa sımsıkı bağlı kaldığı sıralarda, Mısırın VV’ashhıgton’da bizzat Dışişleri Bakanı vaMitasIyle Amerikan yardımı temini gayesiyle aarfettlği gayretler netice vermemiştir. Dış siyasette bu muvaffaklyetsizlikler,mem-h» kette İktidara karşı itimadı azaltmıştır.
Siyasî tuivayi bulandıran diğer bir sebep de, bizzat Wafd Partisi dahilin-
uhranı
Yazan : Sami KOHEN
do türeyen İki cenah arasında glin geçtikçe görüş ayrılığının kuvvetlenmesidir. Görüş ayrılığı, son zamanlarda, bilhassa Kıral Faruk’a karşı durumun tâyininde temerüz etmiştir Hattâ kabinenin İçinde bugün, Dışişleri Bakanı Salâbaddin Beyin. Kıral tuttuğu fakat, buna mukabil İçişleri Bakanı Fuat Sereceldln’in, muhaliflerin başında bulunduğu an’nşılmış-tır. Bundan kına bir müddet önce» Mısır İçişleri Bakam “Müslüman Kardeşliği,, nanılyle anılan ve 1948 do kapatılan partinin tekrar vücut bulma-sına müsaade edileceğini bildirmişti. Kirala karşı muhalefeti ile tanınan bu partinin tekrar meydana çıkabilmesi mevzuunda, bahsi geçen Bakanın beyanatı, her halde şahsî kanaat ve durumu üzerinde sarih bir fikir verebilir.
Görülüyor kİ, Kahlrede siyasî hâdiseler oldukça bir karışıklık arzetmek-te, alenen bilinen bir mesele arkasında diğer vaziyetler gizlenmektedir, “Silâh rezaleti,, meselesi, bu ana kadar vaki İstifalara rağmen, tamamen halledilmiş ve böylelikle ortadan silinmiş gibi görünmemektedir. Bu ve Mısır efkârı umumiyetini yakından meşgul eden diğer hâdiseler, halihazırdaki Nnhns Paşa Hükümetinin lobinde olmıyan, yeni İnkişaflara yol o-çabllecek muhlyettedlr.
Bir Ingiliz profesörü geldi
Paklatan, Hindistan ve Mısırdaki Bakteriyoloji Enstitülerinde mütehassıs olarak çalışmış olan İngiliz Profesörü Mülat. Ankara Etlik Veteriner Bakteriyoloji Enıtitüaünde mütehassıs olarak çalışmak üzere şehrimize gelmlf bulunmaktadır. Şimdilik bir senelik mukavele ile mesaisine başlamıştır.
Ingiltere Başkonsolosu mezuniyetini memleketinde geçirecek
İngiltere Başkonsolosu Mr. WIU1-amson Napler ve refikası dün Lon-draya lk| aylık mezuniyetlerini geçirmek üzere hareket etmişlerdir.
Süt mevzuunda yeni çahfmalor
Süt meselesi Ürerinde Belediyeye yelden teklifler yapılmıştır. İsviçre ve Fransada enfraruj usultyle yapılmakta olan süt tâklm usulünün Istan bulda da tatbiki için etüdler ya-pümaktadır.
Son günlerdeki elektrik ârızalarının sebebi anlaşıldı Son günlerde şehrin elektriğinde görülen ânzalonn. aerfiyaün günden güne artmakta bulunmasından ileri geldiği anlaşılmıştır. Bunun için bazı transformatörlerin değiştirilmeğine karar verilmiş ve İşe başlanılmıştır.
Feci otomobil kazalan devam ediyor
Evvelki gece saat 22 sulurında, Hukuk! bir otomubll Şişliden geçerken arabayı kullanan direksiyona hâkim olanınmış vo büyük lılr süratle Atatürk Müzesinin önündeki ağaca çarpmıştır. Yaralanan beş kJşl Çocuk liastalıaneHlne kaldırılmıştır.
Yine dün sabah bir şoförün dikkatsizliği yüzünden başka lılr hususî araba ağaca çarparak parçalanmıştır, Şoförü hafif yaralıdır.
Son günlerde bu kabil otomobil kazaları pek sıklaşmıştır. Bllhasaa huNURÎ otomobillerin parçalanmalarıyla neticelenen bu kazalar, arabaları kullananların acemiliklerini ortaya koymaktadır. Dövizlerimizin yatırıldığı bu lüks arabaların, yukarıdaki resimde görüldüğü hale düşmeleri ve vatandaşlarımızın yaralanmaları insanın içini sızlatmaktadır.
Şehir kSşesl
Şehircilik
ffürpatjopta yeni yaptlan şetf-dartl binaların eflâk* eer çeken manzaralarını her halde gör-mUjjeUnüzdür. Bunların öntor+nr deki yaya kaldırımları dat gün doğarken gölgeleri hesaplanıp da ona göre yapılmış gibi geniştir. Bunu da görmüşsünüz-dür. Hiç şüphesi*, bu gördükte* Htıte arasında, o geniş yaya kaldırımlarda bir takım oto^ mobillrr d* vardır. Acaba kah dınmter a^çtk hava garajı olarak mı yapılmıştırf Bu ciheti tesbit etmek bence mümkün oh mo/lı. Yalnız, oradaki otomubıh Icrin de bir ihtiyaç, hattâ bir zaruret neticesi kaldırımlara tecavüz ettiği de göze batryor.
Tasavvur buyurunu*, yağmurlu bir havada, o apartmanlardan birine misafir gidiyor-sunu* —oraya kiracı diye gih mek ihtimali her kula nasip olma*— caddede tramvaydan, otobüsten, bilemediniz dolmuştan indiniz. Apartman kapısına gidene kadar ıslanac aksınım veya oradaki dükkânlardan birinde işiniz v(ır. Aynı şey.
Dikakt ettim. Bu derece geniş yaya kaldırımına muvaei caddeden» Wci otomobil yanyana eor geçiyor. Bu ne hesaptır f
Bir şeye daha dikkat ettim. Simdi cadde ile kaldırım ara-sim, kaldırımın başladığı çizgiye, apartman önlerinde asfalt dökmüşler. Otomobiller çıksın diye. Böylece cadde bir miktar daha daralmış.
Gönüller ferah olsun diyeceksiniz!
Şehircilik babında zaten pek genişiz dir.
BİR İSTANBULLU
Sebze ve meyva fiyatlarının ayarlanması için bir toplantı yapılacak
Şehrin içinde meyva ve eebae fiyatlarının toptan fiyattan perakendeye intikali ve şehrin muhtelif yerlerindeki fiyatlar arasında bulunan farkları kaldırmak için tali günü Vali ve Belediye Reielrün başkanlığında bir toplantı yapılacaktır. Toplantıya Hayvan Borsan. Sebze Satış Kooperatifi» bakkallar ve eebzacllerle yağcıların mümessilleri dâvet edilmişlerdir.
Göçmenleri yerleştirmek İCİn htanbulda temin edilen yer
îstanbulda kışın loap ederse göçmenleri yerleştirmek üzere evvelce 7500 kişilik yer temin edilmişti. Bu defa Vilâyetçe» eilâyet hududu dahilinde 1500 kişilik yer daha temin o-lunmuştur.
ŞEHİR IIABERLERt ]
Şehir Mektubu
İstanbul Hemşeriler
Cemiyetinin beyannamesi
Şehri kirletenlerden 150 liraya kadar para cezası alınıyor
Belediyece şehri kirletenlerle milca^ deloye önemle devam edilmektedir.
Temizlik Müdürlüğünde İhdas edilen motörlü kontrol ekipleri geçen bir hafta zarfında yaptığı kontrnüar neticesinde yere tüküren, duvarları kirleten, sokaklara öteberi ntan ve döken, apartmanlardan caddelere örtü silken yetmiş altı İtişi hakkında ceza zaptı tanzim etmişlerdir. Bunlar 150 liraya kadar para Gezimiyle tecziye edileceklerdir.
Kontrollara her güır devam edilmektedir.
Belediye, Sahaflar Çarcısını tanzime başladı
Belediye, Beyazıt Camünin etrafını açmayı ve yanan Sahaflar Çarşısına yeni bir şekil vermeyi karar, laştırmıştır. Bu hususta hazırlanan projeleri Bakanlık tasdik etmiştir.
Belediye bu mıntakanın istimlâkine başlamıştır. İstimlâk İşlerinin kısa bir zamanda tamamlanması İçin kanunî formaliteler İkmal edilmiş ve arsalara kıymetleri konulmuştur.
İskenderun hattına yeni bir posta ilâve edildi
İskenderun hattına mevsim münasebetiyle bir posta daha ilâve edil, mlştlr.
24 kasımda tatbikin* başlanacak olan bu tarifede İlk seferi Ardahan vapuru yapacaktır.
Başbakan, dünü istirahatle geçirdi
Evvelki gün Izmirden uçakla şehrimize gelmiş olan Başbakan, dün gününü sabahtan akşama kadar la-tlrahatie geçirmiş ve hiç bir resmî temasta bulunmamıştır.
Başbakanın iki gün daha şehri-mizdo kalması muhtemeldir.
Halk Bilgisi Derneğinin yeni idare heyeti
DUn Muallimler Birliği lokalinde Halk Bilgini Derneği saat 16 da bir toplantı yapmıştır.
Enkl İdare heyeti İstifa etml» vs yerlerine Sadi Yaver Ataman, Eflâtun Cem, AH Rıza Yalglln, Cahit Tanyol, İhean Hınçer, Behçet Kemal Çağlar, Racl Damacj, Mehmet Bilge, Mahmut Kemal Yanbok aeçllmi»-lerdlr.
Yeni İdare heyeti yakında toplanarak yeni çalışma programını tea-bit edecektir.
KISA HABERLER
★ Beden Terbiyesi Müdürlüğü mu» amelâtını teftiş etmek üzere şehrimize gelen Milli Eğitim Bakanlığının i-kl müfettişi teftişlere başlamışlardır,
★ Denizyolları fabrikalarının ve muhtelif işletmelerin İhtiyacı olan malzeme işlerini tanzim etmek üzere umum müdür muavininin başkanlığında bir toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda acele olarak ihtiyaç hasıl olan malzemelerin iç piyasadan ne şeklide ınübayaa edileceği görüşülmüştür,
ik Yeni İhdas edilen İstanbul. Hay. fa hattı ilk seferini bugün Tarsus Vapuru yapacaktır.
Gazetecilik Enstitüsü Yönetim Kurulu pazartesi gilnü bir toplantı yapacaktır. Bu toplantıda Enstitü öğretmenliğine tâyin edilecek gazeteciler seçilecektir,
★ Şehrimizdo yapılacak olan Tıp altesi İnşaatının projeleri imar Müdürlüğünce hazırlanmak tadır. Vali projeleri bu ayın sonunda An karaya götürecektir.
•A Karaköy cihetinde seyrüseferi kolaylaştırmak için Köprü ile Ziraat Bankası arasında yayalar için bir köprü yapılması üzerinde etüdlere başlanmıştır.
■A Beşiktaş Tramvay Deposunda tramvay İşçileri için teste edilen dinlenme evi önümüzdeki perşembe günü Vali ve Belediye Balkanının iştirakiyle törenle açılacaktır.
•A Muallimler Birliği iktisat Komisyonu, üyelerine ucuz erzak temini için teşebbüse geçmiştir.
Ar Sofya Maslahatgüzarımız Basrl Rlzan dün sabah otomobille Edlme-den şehrimize gelmiştir.
”Aczile itiraf edelim, hemşerilerimiz içinde evinin dışını kendinden saymıyan az değildir”
İstanbul Hemşerüer Cemiyeti 1da-re heyeti üyeleri dün saAt 15 te Ticaret Odasında toplanarak uzun bir görüşme yapmışlardır.
Toplantıda. Başkan Burhan Felek, İdare heyeti üyelerinden Orhan Tuna. Aziz Tahsin Balkanlı. Necdet. Evüyagti, Bülent Davran, Umumi Kâtip Orhan Brdener hazır bulun» muşlardır.
Söz alan üyeler, cemiyetin faal ve faydalı olabilmesi İçin Belediye nizamlarına aykırı hareket edenlerin cezalandırılmalarını İleri sürmüşlerdir. Bu arada Aziz Tahsin Balkanlı comlyctln kısa bir zaman zarfında lâyık olduğu alâkayı gördüğünü, fahri Belediye müfettişlikleri İhdas e-dilerek. Belediye ile teşriki mesai yapılmasının doğru olacağını söylemiştir.
Bundan sonra Cemiyet Başkanı Burhan Felek, alâka ile takıp edilen bir konuşma yapmıştır. Diğer tarat lan İstanbul Hemşerüer Cemiyeti İdare Heyeti, İstanbullulara dün aşağıdaki beyannameyi yayınlamıştır;
Azla hemşerilerirniz;
Şehirlerin en güzeli olması İçin tablatin hiç bir lûtfunu esirgemediği bir şehirde yaşıyoruz. îstanbulu lâyık olduğu mevkie yükseltmek ve tam mânusiyle cennet haline getir, mek sizin elinizdedir. Bunun İçin Istanbula eviniz gibi bakmanız kâfidir. Halbuki aczile itiraf edelim.
CEMİYET HAYATI
*
KONGRELER
Orman Fakültesi Talebe Cemiyeti senelik âdi kongresi bu hafta İçinde yapılarak yeni İdare heyetine Şahap Kurtça, Reşit Şağnaklar, İsmet öztunalı. İzzet Çellkmen, Tevflk Çalgın, Namık Arkun, Doğan Düzel. Süleyman Nimet Gediz, Haşmet Aytaç, Erdoğan Bakman, Turhan Bakalım,
Soykan, Sabahaddln Tastan mlşlordir.
Burhan seçil-

ekee-bildi-

Edebiyat Fakültesi Talebe yetinin yıllık kongresi 17 cuma günü ekseriyet olmadığın-dan yapılamamıştır.
21 kasım sah günü yine Marmara Lokalinde saat 14 te mevcut riyetle kongrenin yapılacağı rllmektedlr.
SERGİ
Hayta Kardeşler 20 kasım
pazartesi günü saat 14 te Taksimdeki Fransız Konsolosluğu sergi salonunda ikinci resim »ergilerini açacaklardır.
Ceml-kasım
1950
TEŞEKKÜR
Oğlumuz Orhan Velinin Ani hastalığında tedavisi için çalışan doktorlarımıza, cenazede bulunan dost vo arkadaşlarına, hakkında ilgilerini eairgenıiyen İstanbul ve Ankara matbuatına ve muhtelif şekillerde bizleri tescili Ifttfunda bulunan dostlarımıza teşekkürlerimizin ulaştırılmasına delâletinizi saygılarımızla rica ederiz.
VELİ KANIK AİLESİ
TEŞEKKÜR
Uzun süren ıstıraplı bir hastalıktan sonra Ölümü ile bizleri derin acılara garkeden
AYŞE ARUN’ıın
Cenaze merasiminde bizzat bulunmak, mektup ve telgraflarla tazlyet etmek suretiyle acılarımızı paylaşmak lûtfunda bulunan akraba ve dostlarımıza, çelenk göndermek nezaketini gösteren t. ü. Talebe Birliği. Teknik Üniversite Talebe Birliği. Eczacı Okulu Talebe Cemiyeti» Tıp Talebe Cemiyetine, sair çiçek gönderen dostlara ayrı ayrı teşekküre büyük acımız mâni.olduğundan muhterem gazetenizin tavassutunu rica ederiz.
MERHUMUN :
Zevci: Maliye Bakanlığı Kambiyo Kontrolörü Nazif Arun, Eczacı Okulu talebesinden Babllr Arun. Kızlan Bedla özgüğümcüoğlu. Makbule Ak-ter, Damatlan Mahir özgüğümcüoğ-lu ve Cemal Akter.
hemşerilerimlz İçinde evinin dışını kendinden saymayan, ona karşı hiç bir borcu, alâka ve vazifesi olmadığı kanaatinde bulunan az değildir.
Medenî bir şehrin en tabiî vasıf-lan sayılan temizlik, İntizam, emniyet ve huzuru İhlâl eden blnbjr çeşit â-nzalar hor giln Istanbulun havasını bulandırmakta ve ona bağlı hemşeri-lerlmlzl üzmektedir.
yolunun asfaltlanması
İstanbul - Ankara yolunun Rod-mteh denilen usulle asfaltlanmasına dovam edilmektedir.
Bu usul henüz memleketimizde yenidir. Yalnız tecrübe mahiyetinde olmak üzere Adanoda kullanılmıştır.
tatanbul-Ankara yolunun Bolu -Düzce arasında 40 ve Izmlt-Sapanca aracında 22 kilometrelik kısımlar a-rosında kullanılmaktadır.
• Bu tip asfaltın hususiyeti, çakıl me m bamın yola yakın olması halinde ucuza maledllınesı keyfiyetidir.
Çok pahalıya malolan beton asfaltın yerini tutmakta ve mahallî malzemenin en İktisadî şekilde kullanılmasını temin etmektedir.
Karaya oturan Saadet vapuru geldi
Denizyollarına ait Saadet vapurunun bir hafta kadar evvel, als yüzün-don Midilbank civarında karaya oturduğunu, fakat mllhim bir hasara uğramadığı için yoluna devam ettiğini bildirmiştik.
Yaptığı seferden dönen Saadet vapuru, bir kere daha gözden geçirilmek üzere havuzlajıacaktır.
Ehliyetli yapı kalfası kursu açılacak
Bayındırlık Bakajnhgı, bu yıl da ehliyetli yapı kalfası yetiştirmek î-çin şehrimizde kura açmağa karar vermiştir.
Kursa, önümüzdeki avın on birinde Sultanahmet ilkokulunda başlanacaktır.
Hava vaziyeti
Devlet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğünden bildirildiğine göre, son 24 aaat İçinde yurdumuzda hava Trakya» Karadeniz ve Akdenlzin doğu tarafları ile Doğu ve Güney-doğu Anadoluda çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde az bulutlu geçmiştir.
Yağışlar Doğu Anadoluda yer yer kar, diğer bölgelerde yağmur şeklinde olmuştur. Metrekareye düşen yağış miktarlan Samandağında 8, Hakkârlde 7. Karakösedo 5, Kırkla-relinde 4, Trabzon, Pınarhisar, Kırıkhan, Ardahan, İskenderun ve Zon-guldakta 2, Edirne, Lüleburgaz, Rize, Erzurum. Van» Urfa, Kars. Antakya, Kağızman. Sarıkamışta 1 kilogramdır. Günün en yüksek sıcaklığı îskenderunda 22, günün en düşük sıcaklığı Kırşehirde 6 derecedir.
YENİ İSTANBUL
BîYAsî İktisadi müstakil günlük gazete
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMtTED ŞİRKETİ
Müdürü: Kemal H. SAKLICA
Yazı iğlerini fiilen idare eden mesul müdür: Savld ÖGET
Neşredilmiyen yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer i
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Cenaze
Hünsa sesli müezzin, Beyazıt Camiî minarelerinden, Müslümanları cuma namazına davet ediyor.
Musallada bir tabut, sade, basit bir sanduka. Üstünde, eskiden olduğu gibi fes veya kavuk yok —halbuki ezan arapça okunuyor— bunun bir kadına alt olmak ihtimali de var. Birden aklıma çılgın bir şey geliyor; Ya içindeki Orhan Veli değilse!..
Yâr an henüz saf saf dizilmiş değillerdir. Henüz cuma namazı kılınmadı. Orhan Veli» tabutu içinde, etrafında çelenkler, musallada yatıyor.
Çelenklere bakıyorum, gülümsüyorum. Editörler Cemiyetinin gönderdiği çelenk üstünde, bir yanlış var. Editörler kelimesi “editerler,, diye yazılmış. öteki çelenklere bakıyorum. “Sanat dostiann. “Yedi tepe”, -‘Telif Haklannı Koruma,, doğru. Demokrat Partlnlnklnde de -'idare Kurulu”. "îdere küru|ü„ yazılı. Türkçe-ye bu kadar bağlı, diline bu kadar kıskanç ve hâkim şair İçin, bu, arapça ezan kadar kaderin istihzam değil ml?
Bu aralık bir çelenk daha getiriyorlar. Şairin çıkarttığı “Yaprak.» mecmuasının. KalbLm burkuluyor bu müstatil çelenk, en mütevazı bir ağacın yapraktan ile çerçevelenmiş. Şa* irin gündelik kelimelerden şimşek gibi şiirler meydana getirişi gibi bir şey.
Bir başka çelenk tebessümümü iade ediyor. Üzerinde “Varlık,, yamiı “To be or not tohe.,1

Cemaat, hep gençlerden, beş, altı yüz gençten mürekkep cemaat şimdi Divanyolundan iniyorlar. Gazeteciler Cemiyeti önünde bir vakfe. Ya* nya çekilen cemiyet bayrağı, ona yazıcı esnafının son selâmı oluyor. Yine yola koyuluyoruz. Otomobiller duruyor. İçinden inenler selâm veriyor. Birisi soruyor: “Kim bu?», Cevap t “Şair!,, bir Mehmetçik rap dlys ss-lâm duruyor..
Babıâllde bütün kitapçılar kepenk* lerinl kapatıyorlar. Bu, şaire son hürmettir. Esasen sağlığında ona kasalarını kapatırlardı, merhumu tedirgin etmemeli!..
Ve Babıâllde bir sessizlik var. Şayanı hayret bir sessizlik. Otomobil komaları bile duyulmuyor. Yolma» köşebaşlannda düdük sesleri.

Şimdi Rumelihlsanndayız. Âşiyan’a giden yola sapıyoruz. Bir levha, müzenin perşembeden maada ziyaret edileceğini yazıyor. Bugün ne ? Cuma. O halde ilerleyebiliriz. Tevfik Fikret’in Âşlyam ile Orhan Veli’nln mezarı karşı karşıya olacak demek.
Rumelihisarı mezarlığı, şairane bir mezarlık. Manzara o kadar harika, hava o kadar güzel, cemaatin garazsız ve igvasız sevgisi o kadar samîmi, Orhan Velinin hâtırası o kadar canlı kİ, hani bir ağzı karanın çıkıp “ayıp, günah,, diye lâf etmeyeceğine emin olsam, neşeli bir merasim diyeceğim.
Biz, henüz ölmemişler, İçinde yaşadığımız şehrin köşesini» bucağım büe-mivoruz, gezemiyoruz. Buralan ancak cenazeden cenazeye keşfediyoruz. Acaba eskiler, bu görmüş, geçirmiş insanlar, onun için mi mezarlıkları şehrin en güzel yerlerine yapmışlar? Bununla kolanlara bir güzellik tesellisi mi bırakmak istemişler?
Şimdi de merhum Osman Ccmal'i hatırladım. Bu tedaide hayatının Orhan Velininklne muvazeneti kadar» vefatında “Otağ tepe,, ye gömülme-, sini İstemiş olmasının dahil var.
Osman Cemal, namazının da “Mih-rimah,, camiinde kılınmasını tstemlş* ti, Böylece camiin şüphesiz hâlâ harap güzelliğini dostlarına ve matbuata bir kere daha göstermek, “Otağ tepe,, nln Fatih’in muhasarayı İdare ettiği yer olduğunu hatırlatmak İstiyordu, bir nevi vasiyet ediyordu.
Orhan Veli de “O Rumelihlaanna oturmuşum - Oturmuşum da bir tüm kü tutturmuşum,» mısraları ila “Is* tanbul Türküsü,, şiirinde buranın güzelliğini terennüm ederek bir vasi* yet etmiş oluyordu. Onu kuş cıvıltıları içinde istediği yere gömdük. Hafızların korosu güzeldi. Boğaziçi onunla her zaman başbaşa kalacaktı, imam, çelenklere örtülü, taze me* zara sokuldu. Talkın veriyordu. Cemaat uzaklaştı, imam talkını bitirdi. Herkes bekliyor. Orhan Veli cevap verain diye bekliyor. Bir mucize bekliyor. Derin bir sessizlik. Ne mucize, ne cevap. O halde, Allahaıamarla* dik, Orhan Veli! — fa.
PEYAMİ SAFA
YALNIZIZ
— 69 —
— Çıkmadım.
Ve hiç bir şey düşünmeden bu yalanını düzeltmeğe lüzum gördü;
— Çıktım, çıktım.
— Nereye gittin?
—Sinemaya.
Ferhat içini çekti, başını arkasına dayadı ve mırıldandı:
— Sinema.
Sonra, acılıkların derinliğinden gelen ve erkeklerde bir nevi kuru ağlamanın yerine geçen zayıf ve titrek bir sesle devam etti:
— Böyle işte. Hayat. Bazı bazı filozof olmalı insan. Düşünüyorum da., Evvelâ Ma-11ye tahsildarı. Sonra... “Tahakkuk şefi” mi derler ona? İşte öyle bir şey. Gûya büyük tüccarlara defler tutma usullerini gösterirmiş de biner Hra filân alırmış onlardan. Masal. Belli bir şey. Vergi kaçakçılığında yardım etmiş onlara. Ve birdenbire servet yapmış. Çünkü babamın içinde daima bir ekşilik var-dır. Hiç bir şeyden tam memnun olmaz. Anladın mı? Çünkü bu konfora lâyık olmadığını biliyor. Haram para, anladın mı, haram. Üre müre, hepsi bahane. Babamı zehirleyen, kendi de bilmez belki, budur işte. Bu... Bu haram duygusu. İnsan çeker, Meral Hanım, ben gen-839
cim ama öyle görüyorum etrafımda hep. insan yaptığını çeker, bunu bilesin. Babamdır, acırım. Fakat annemin yoldan çıkmasına sebep kim? Huı,.. Geç o tarafını. Valde hanım da az mı çekti? Hâlâ çekiyor. Çilesi dolmaz o-nun. Ne zannederler bu insanlar? Fenalık yanlarına kâr kalır mı zannederler? Hep görünüşe bakarlar. K&nnm vizonu var, Packard’ı var, göğsü Cumhuriyet Bayramında Taksim Meydanı gibi elmaslarla donanmış. Bizim vaL deyl söylemiyorum, herhangi bir kadım Evet, gördüler nıl onu öyle, bahtiyar zanneder enayiler. Ayol, bütün o donanma, şatafat, karının kan ağlayan içini gizlemek içim Yoksa, hakikaten bahtiyar insanın bahtiyar görünmek L çln o kadar gürültü patırdıya ne ihtiyacı var?
Ferhat yüzünü ekşitiyor, dudağının sağ tarafını bükerek başım sallıyordu:
— Boş ver. Saraylı haklı imLş. Kocası Ra» fik Paşaya, ikide bir, o çirkin kelimeyi hafifletip “Bükden, Paşiyindl, bllkden" dermiş. Bük-den. Ben bu eve ve hepimizin başına bir felâketin, babamın ölümünden daha büyük bir felâketin yaklaştığını seziyorum. Inaan böyle zamanlarda hayatin mânasını düşünüyor. A. lelâde günlerde, o„.h, vız geliyor her şey. Fa-kat şimdi? Hm... Allahın büyük hesap günleri bunlar... Yaptıklarımızı çekeceğiz, Meral Hanım. Nah! Parmağımı ıslatıp duvara basıyorum. Çekeceğiz. Müthiş günler geliyor.
Meral, agabeysinin —böyLe giderse— onu bayıltacak kadar zehlrleşen sözlerini kesmek için sordu:
— Sen içtin mi bu akşam?
Ferhat kin dolu bir yan bakışla başını sol” tadı:
340
—Hııı.„ Hakikat» realite hoşuna gitmiyor, değil ml? Alış. Meral Hanım, alış! Müthiş giln-ler geliyor, diyorum samı, bunu bilirsen daha iyi dayanırsın, yoksa gafil avlanırsın. Müthiş günler.., Bak, neden... ölecek o bir gün, babam. Benim içim söylüyor. Doktorla konuştum. Dobrayım ben. Kabayım, küçük hanım. Fakat çakanm her şeyi. Meselâ sen bugün sinemaya gittin ml? Başka bir yere gitmedin ml sanki? Çakarım diyorum sana. Ve çeke-oeksln diyorum sana. Bak şimdi öfkesiz söylüyorum. hezeyan ediyorum sanma. Ben günün birinde seni öldürebilirim. İnan buna. Bir şeyler var senin halinde kİ, beni kudurtuyor. Asıl söylemek istediğim şey başka idi. Ha... ölecek o. Mirasa konacağız sen, ben. Ve azacağız. fien ver elini Paris, değil mi?
Ferhat kolunu uzattı, elini dik tuttu, boş parmağını açarak avucunu Meralin istikametinde yürüttü ve bağırdı:
— Nah sana! İşte o zaman senin hayatın tehlikededir. Şuradan şuraya kımıldayamaz-sın. Daha neler olabilir, olacak, hissediyorum. Çünkü ben fena oluyorum be Meral, vallahi, samimî söylüyorum sona, içime zehirler çöküyor, seni düşündükçe. Halkın ağzında en müthiş küfrü düşün. “Kız kardeşini...’* diye başlar. Halk! Halk efendimizi Demek sen benim şerefimi taşıyorsun.
Forhat birdenbire ayağa kalktı ve bağırdı: — Ulan! Bunu anlamaz mısın sen?
Meral büzüldü,
Ferhat oturdu ve birdenbire yumuşayan bir tonla devam etti:
— Vallahi fena oluyorum. Ulan, siz hep züppe çaylarda» terzi salonlarında, Feriha gı-
311
bl dejenere kızlar arasında, namussuzluk yapan kadınların hikâyelerini duyarsınız. Kâinatı böyle sanırsınız. Ulan, herkes böyle olsa bu hikâyeler anlatılır mı? Demek müstesna va-kalar bunlar kİ dile düşüyor. Neden efendim, Şemsi Beyle Hacer Hanım dün gece evlerinde efendi efendi, hanım hanım oturmuşlar» radyo çalmışlar, çocuklarını okşamışlar, sonra yatmışlar, neden onlar dile düşmüyorlar? Çünkü onlar herkes. Herkes onlar gibi. Demek namussuzluk müstesna imiş ki hep namussuzlar dile düşüyor. “Herkes böyle” deme, küçük hanım. Herke» böyle olsaydı, namusluların hikâyesi dilden dile gezerdi. Onlar müstesna o-lurdu. Çok şükür, öyle değil. Neden kepaze bir azlık sana cesaret veriyor, örnek oluyor da. bütün o binlerce, yüz binlerce evi dolduran sessiz ve temiz İnsanları düşünmüyorsun.
Meral ürkek bir isyan çırpınışıyla bağırdı: — Ferhat!
Ağabeysl birdenbire susunca, Meral daha büyük bir cesaretle ilâve etti:
— Sen bu akşam az buz değil, çok içtin galiba.
Ferhat birdenbire doğrularak bağırdı:
— Yalan mı söylüyorum?
Meral diplomatça cevap verdi:
— Doğru söylüyorsun ama beni ne karıştırıyorsun?
— Ben kendimi de karıştırıyorum. Çekeceğiz diyorum sana» çekeceksin demiyorum. Benim Şetmine karşı yaptıklarım namussuzluktur. Anladın mı? Ben bunu anlıyorum va bazı bazı işte böyle vicdanıma dokunuyor. Fakat o da bana çok naz etti. Çok cilve yaptı. Ben gelemem o nazlara. Dobrayım dedim a.
842
Sonra ben Selminl aldatmadım. Yani ona sevda mevda lâkırdısı etmedim. Sonra o da bana bir §ey vermedi. Hiç bir fedakârlığı yok bana karşı/Fakat sen?.~ Ha!.. Ptlhüü... Meral Hanım... Cezmlnin fedakârlıklarını bir tarafa bı-rak. Ya Samim? Bak sevmem o adamı diyorum sana. Fakat hakkını tealim ederim. O a-dam!.. Allahım, o Bana ne kadar iyilik ettiyse sen ona o kadar fenalık ettin. Vollah, blllâh, sen benim kardeşim olmasaydın, ben Samime giderdim, apaçık söylerdim: ‘‘Ağabey, yazık değil ml canına, kafana, parana, yüreğine? Bu numaracı sokak sürtüklerini ıslah edece-gim diye ne uğraşırsın?”
Meral bir daha bağırdı:
— Forhat!
Ferhat yerinden fırladı ve onun üstüne yürüdü:
— Ben Ferhat değilim, ağzını topla. Ben senin ağabeyinim.
Ferhadm yüzü kıpkırmızıydı, öfke dar alnından geniş ve gergin çenesine doğru yağan mânosızlıgı siliyordu. Ancak şimdi enteresan, fakat vehlmsizler İçin bile Korkunçtu.
Meral büyük bir cesaret hamlesiyle ayağa kalktı ve sesinin en tatlı toniyle yalvardı:
— Ağabey, rica ederim.
Ferhat ayakta sallanarak onun yüzüne u-zun uzun baktıktan sonra, koltuğa oturdu ve alnını avucunun İçine aldı. Sustu. Uzun bir müddet sonra başını kaldırdı:
— Bana İçecek bir şey ver, Meral» dedL Kız alkolün onu nereye götüreceğini düşündü. Tehlikeli bir şans deneme&t,
— Ne İstiyorsun? diye sordu. Şarap mı?
M „ (Devamı var)
343
19 Kasım 1950
Sayfa 3
Günler geçerken




Refik Hal id
KARAY
Yıınanlstanı ziyaret eden Türk denizcileri Akropolün önünde
maddi ba-Vergls! ile

Amerikanın
malî durumu
Almanyanm silâhlanması mevzuunda

SON yıllarda Işledlğlmly. hatalar arasında biri mânevi, öteki kınıdan İkisi pek höyüktür, muazzam ve müthiştir: Varlık
7 Eylül Kararlan. Birincisini unutmaya ve unııtturmava çalışıyoruz. Hatta Millet Meclisinde sözü açılınca Maliye Bakanı pek haklı olarak halisi derinleştirmekten çekiniyor. İkincisini sinemize çarnâçar çekmekle beraber sızısını hâlâ duymaktayız. Geçen giin Ulaştırma Bakanı o kararlar yüzünden yalnız Demlryollarımızın 67 milyon lira miktarında bir zarara uğradığını söyledi. Diğer devlet müessese ve İşletmelerine knça mıı-(olduğunu bu rakamla kıyas edebilirsiniz! Yakın tarihimize 7 Eylül Kararları derecesinde korkunç hlr maliyecilik suçu yazılmamıştır ve o kadar müthiş bir suçun kimseye mesuliyet yüklemediği hiç bir devirde görülmemiştir.
Acayibi şudur ki mesuller bir taraftan mal! ve iktisadı muvazenemizi altüst ederlerken İstanbıılun fetih yılı için bütçeye konulacak birkaç milyonu tasarruf bahanesiyle yek kalemde sillvermlşlerdl. Asıl maksadım zaten fetih yılına gelmektir: Resmi mahiyeti ve Hükümetçe desteklendiği hakkında malûmatımız bıılıınmıyan güzide bir lırydln kutlama İşleriyle meşgul olduğunu arası ra gazetelerde okuyoruz, Bazan haberler sızıyorsa da heyetin çalışma tarzı erkânıhnrblyc plânı yapılı-yormuşçasına bir mahremlik nrzotmekte, umumi efkârı alâkalandırmaktan uzak kalmaktadır. Bıı hal. büyük bir İhtimalle heyetin imkânsızlık İçinde bocalamasından, salâhiyetsizliğinden. Hükümetçe henlmsenmeme-sindrn İleri geliyor.
Bizim bildiğimiz? göre o kabil İşlere önce bir bütçeye dayanılarak girişilir; Belediye veya Hükümet bir yüksek komiser seçer; komiser resmî sıfatına güvenerek salâhiyetini kullanır; sergi ve fuarlarda bile mekanizma bu şekilde işler, tatanhulun beş yüzüncü fetih yılını eğer bir sergi veya fuar kadar hile ehemmiyete lâyık addetmiyorsak, hem kendi tarihimizi, hem dünya tarihini mÜhlmsemlyorsAk fcbiha* Taksiratımıza bir yenisini ve affedilmezini katmış oluruz.
Yok. büyük mikyasta olmasa da bir şeyler yapacaksak İlk hatıra gelen, İstanbul fethini temsil edecek bütün evsafı haiz İki Hisariın, Anadolu ve Rumellhlsarlarının tamir ve tanzimidir; Türk İstanbulıuı fetih timsali onlar, bilhassa Anadolu yakasında gizlenenidir. Rumelihisarı, vaziyeti icabı zaten görünürlüğünü muhafaza ediyor. Kale İçindeki barakalar kaldırılıp gösterir. Lâkin önünü kapıyan süpüriilmesl ve
Daha yüz sene evvelki gravürlerde Anadoluhİsarı ileniz kenarında, •u İle hemhudut olarak görülüyor. Yani, o üslupsuz, şanssız ve Ihtimnmsız yalılar, sonradan yolu bulunarak tecavüz şeklinde elde edilen arsalara kurulmuştur. Şehri süsleme ve servet sahiplerine manzarası kapanmaz kâşane arsaları temin maksadiyle Belediyemiz az bina istimlâk etmemiştir; hâlâ etmektedir. Nitekim muhayyelüğl sürüp giden adalet şurayı ve heyûlâ gibi gittikçe korkunçlasın fakülte İçin bir sürü istimlâkler yapıldL Anadoluhlsan kıymetinde mukaddes bir Abideyi gizliyen dört buçuk binayı kaldırmaya mali kudretimizin müsait olmadığına kimi inandırabilirsiniz?
Başkaları o İki Hlsan ayakta tutmak, şanlarına lâyık birer ziyaret-gAh mertebesine sokmak dururken her halde ne ayıldım, ne bayıldım yokuşu İçin beş para harcamazlardı. Zaten büyük bir kusurumuz da para harcamanın sırasını re yerini bilmlyen mirasyediliğimizdir.
harap kısımlar onurlanınca bıı âbide kendini büsbütün "Güzelce Hisar,, in himmete başkaca ihtiyacı vardır: üç beş ahşap binanın behemehal İstimlâk edilerek silip âbidenin eski vaziyetine ladesi şarttır.
J
Sosyal Sigorta Ekperleri Kongresine iştirak ediyoruz
Kongre, Avrupa memleketleri arasında sosyal sigortaya alt anlatmalar yapılması esaslarını tesbit edecek
Ankara 18 (T.H.A.) — Avrupa
Konseyi Sosyal Sigorta Eksperleri Strasbourg’da 1950 de bir toplantı yapacaklardır. Toplantının gündeminde Avrupa Birliği memleketlerini şümulü içine alacak sosyal sigorta sisteminin hazırlanması yolunda takip o* lunacak ve Avrupa memleketleri a-rasında sosyal sigortaya ait anlaşmalar yapılması esaslarının tesbiti vardır. Ayrıca toplantıda Avrupa Kon-
seyine dair memleketler arasında sosyal sigorta mevzuları üzerinde geniş malûmat teatisinde bulunulması gibi meseleler görüşülecektir.
Hükümetimiz ou Komiteye ilk defa iştirak etmekte ve İşçi Sigortaları Kurumu İdare Meclisi Reisi Nüzhet Tektll’ü eksper olarak göndermektedir. Nüzhet TekÜl. yarın tstanbuldan uçakla Strasbourg’a müteveccihen hareket edecektir.
Millet Meclisinin Pazartesi
giinii görüşeceği önergeler

Mecli ’
yarinki toplantı gündeminde 8 sözlü soru var
(ANKA) — B. M. M. günü yapacağı toplan-
Geçen senenin 3 milyarlık açıcına mukabil, bu plin açığı 700 milyonu geçmiyor
Fransız siyasetinde belirli
b t» w 1
1
V •OK 1
t®1

Türk Deniz Öğrencilerinin
Yunanistanı ziyaretleri
Yunan gazeteleri, Türkiye ile dostluk münasebetlerini kuvvetlendirmek hususundaki arzusunu belirtmektedir
Atina, 17 (Hususi) — Türk - Yunan işbirliğinin her sahada zaruret haline geldiği şu sırada "Demirhisar,, ve "Sultanhisar., muhriplerinin Pha-ler’de bulunmaları bir timsal mahiyetini almaktadır. Her İki memleketi müşterek tehlikeye karşı koymak ü-zere yaklaşmaya sevkeden menfaat birliği ve mukadderat iştiraki var. Türk deniz öğrencilerinin ziyareti bu itibarla Türkiyenin sularında vücudunu dlr.
Bu ziyaret Yunan
çok dostane yazılara yol açtı. Gazeteler, genç Türk bahriyelilerine uzun makaleler tahsis ederek o vesile ile bütün Yunan Milletinin Tüîkiyc ile dostluk bağlarını kuvvetlendirmek hususundaki arzusunu belirtmektedir. Resm! beyanat ile ziyaret ve merasim münasebetiyle söylenen nutuklarda bu hâkim fikir teyit ve tekit e-dilmıştlr.
Batı ile sıkı bir temas halinde
"mukaddes göl,, işaret etmekte-
>, matbuatında bir
her
Türk-Yıınan askeri İşbirliğinin gün daha kesin bir şekil aldığı şu anda Türk denizcilerinin Yunan sularını ziyaret etmesi her iki memleket münasebetlerine yeni bir itimat unsuru katacaktır. BÖyleükledir ki Türkiye ve Yunanistan, siyasî, askeri ve kültür bakımlarından birleşme ve anlaşma arzularını belirtmeye ehemmiyet vermektedirler. Başbakan Veni-zelos’un da Türkiye ile spor münasebetlerinin hemen tekrar kurulması arzusunu gizlemediği de dikkate alınırsa birlik hamlesinin her sahada bir şekil aldığı görülür. Bu gibi temaslar, günden güne canlı bir hakikat haline gelen bir yakınlaşmayı gerçekleştirmeye yarıyacak kıymetli Amillerdir.
Marc Marceau
Chicago, 18 A.A. (AFP) — Hazine Bakanı John Snyder. Amerikanın mail meselelerini görüşen konferansta verdiği beyanatta, Amerikanın mail ve sına! durumunun tamamen İstikrar kesbetmiş olduğunu söylemiş ve geçen »ene aynı tarihte üç milyar dolarlık bir açık mevcut olmasına mukabil halihazırda mevcut açığın 700 milyon doları geçmediğini belirtmiştir.
Snyder, alınan vergilerden ve sına! faaliyetin artmış olmasından dolayı hu neticenin elde edildiğini açıklamıştır. Sözlerine son verirken, Snyder şöyle demiştir:
“Maamafih, tekrar silâhlanmak yolunda girişilen masraflar ancak başlamış bulunmaktadır ve milli savunma programını tahakkuk ettirebilmek İçin vergileri arttırmak lüzumu hasıl olacaktır.,,
Nepal isyanı hızını kaybetti
Khatmandu, 18 (YİRS) — Bugün Nepal hududunu geçip, askeri harekâtı yakından takip etmek istlyen bir İngiliz gazetecisi, Hükümet kuvvetleri tarafından yakalanarak buraya getirilmiştir. Bildirildiğine göre, Hükümet kuvvetleri eski kıralı tahta çıkartmak için isyan eden Milliyetçilerin elindeki mühim şehirlerden Birganj’ı işgal etmişlerdir. Böy-lece Milliyetçilerin elinde hudut bölgesinde pek az yer kalmaktadır.
Yugoslavyaya yiyecek yardımı
Krizeta, 18 (YÎRS) — merikanın Yugoslavyaya olduğu gıda yardımının bir gemi ile gelmiştir. 1,600 ton yiyecek maddesini hâmil bulunan gemi Krizeta Limanında boşaltılmaya başlanmıştır.
Bugün A-yapmakta İlk partisi
bir gevşeme hissediliyor
İhzarı Komitedeki Fransız Mümessili Herve Alphand, Avrupa ordusuna iştirak
Almanyaya mutlak bir hak
etmek
eşitliği vermeye razı oldu
üzere
Ankara, 18 nin pazartesi tıda Afyon Milletvekili Ali tl.san Sabisen. Milletvekilleri Kanununun 4 ve 6 ncı maddelerinin değiştirilmesi hak kındaki kanun teklifini geri aldığına dair önergesi okunacaktır. Bundan başka gündemde sekiz sual takriri bulunmaktadır. Bu takrirler şunlardır:
Maçkada Taşlık adı ile maruf sahadaki Vakıf arsalara ait sözlü soru.
Amerikan uzmanlarının "Türkiye-nin iktisadi bakımdan umum! bir tetkiki,, adlı raporu ile Pakistanda toplanan îslâm Ekonomik Konferansına katılan heyete dair sözlü soru.
îl, ilçe ve bucaklarda köylerimizin haritaları ve içme suları ’ıakkında sözlü soru.
Memurların tâyin ve nakil işlerinin bir prensipe bağlanması hakkında sözlü soru.
Van İlinin 1950-1951 ders yılında öğretim durumu için ne düşünüldü ğüne dair MIH! Eğitim Bakanlığından sözlü soru.
Toprak Mahsulleri Ofisinin dış memleketlere sattığı hububata dair olan tahkikat dosyaları hakkında şimdiye kadar ne muamele yapıldığına dair sözlü soru.
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde bulunan kimya lâboratuvarı, kapalı manej, sığmak il? Kızılca hamamdaki
orman sarayı, Dolmabahçe Sarayı karşısında yaptırılan stadyum sahasına katılan arazi ve millî sarayların teftişi neticesi hakkında sözlü soru.
Atatürk’ün vasiyeti, nakit, menkul ve gayri menkul mallan ile kendisine verilen hediyeler hakkında sözlü soru.
Kâr eden kim ?
Yedek Subay Okulunun müddeti kısalhlmıyacak


Ankara, 18 (T.H.A.) — Yedek Subay Okulunun eğitim müddetinin 4 aya indirileceği ve üç aylık eğıtlmdeı sonra talebelere verilen 15 günlük sömestr tatilinin kaldırılacağı hak kındaki haberleri Mili! Savunma Bakanlığı tek etmektedir Okul müddet! eskiden olduğu gibi yitte altı ay dev m edecektir.
Tc ım Bakanlığı teşkilât kar.unu hazırlandı
Ankara, 18 (T H A.) — Tarım Ba-kanlığının yeni teşkilât kanunu tasarısı tamamlanmıştır. Köy kalkınma-sı ile alâkalı olan hükümlerde tâdiller yapılmıştır. Tasanda ziraat sayım servislerinin genişletilmesi ve veteriner teşkilâtının bir kaç misline çıkarılması hususları vardır Hayvancılığımızın inkişafı ön narak hayvan yetiştiren kalkınmanın bu cihetten nazarı itibara alınmıştır.
plâna ah-köykrde yapılması
Kasım, (Paris Hususi Büromuzdan) :
Londrada toplanan Atlantik Paktı İhzar! Komitesi çalışmalarını bitirmek Üzeredir. Birkaç güne kadar sıra Mili! Müdafaa Nazırlarına gelecektir. Kasım ayının sonunda da askeri heyetler ve aralık başında Atlantik Konseyinin Nazırları Komitesi toplanıp Almanyanın silâhlanması meselesinde nihaî kararları vere-çeklerdir.
İngiliz kaynaklarından alınan bir habene göre, Fransız Hükümeti İhzar! Komitede mümessili M. Hervâ Alphand vasıtasiyle, Millî Müdafaa Nazın M. Jııles Moch un Almanya-nın silâhlanması meselesinde Wa. shington’da verdiği beyanatı tekzip edecek mahiyette gerilemeler yapmaktadır. Amerikan ve İngiliz matbuat ajanslanna inanılırsa,
1 i Fransa 4 ilâ 5000 askerlik taburların kurulmasına nza gösterecektir, fakat Alman genelkurmayının teşekkülüne aleyhtardır,
2) Fransa Avrupa ordusu ve tek müdafaa nazın projesinden vazgeçmeğe hazırdır.
Parla müşahitleri bu haberlerin tam hakikate uyduğuna inanmamaktadırlar. Evvelâ, Fransız Hükümeti taburu aşan Alman birliklerinin kurulması prensiplni çoktan beri kabul etmiş bulunuyor. Filhakika geniş kadrolu tugaya razı olmamakla beraber, birliklerin tabur esası Ü-zerine kurulmasına mümanaat etmemişti.
Nihayet, Avam Kamarasında Mr.
Mr. Clement Davles tara^
Bevin ve fından Avrupa federasyonu ve ordusu fikrine büyük bir darbe indirllmLş bulunuyorsa da, Fransız Hükümeti şimdilik müdafaa ettiği esas prensiplerden vazgeçmişe benzemiyor.
Buna rağmen dolaşan rivayetlere göre, M. Hervâ Alphand Fransa a-dına, milli ordulardan müteşekkil bir Atlantik ordusuna değil de bir Avrupa ordusuna iştirak etmek üzere Almanyaya tam ve mutlak bir hak eşitliği vermeğe razı olmuştur.
— — • _
Sovyet-Çin muahedesi
gene sahnede
Amerika, Çinle hir ihtilâfa düşerse, muahede ehemmiyet kesbedecekmiş
Moskova, 18 (AP) — Yüksek Sovyet Şûrâsının gazetesinde yayınlanmış olan bir makale İle, Rus - Çin karşılıklı yardım ve dostluk muahe--deslnln ehemmiyeti bir defa daha belirtilmiştir.
Andlaşma 14 şubatta Moskovada imza edilmişti.
Bu yazıda ezcümle "Bu andlaşma İle her iki taraf, Japonya veya onunla birletecek herhangi bir devlet tarafından barışın ihlâli hareketlerinin yeniden tekerrür etmemesi için müştereken İcap eden tedbirlere tevessülü kabul etmişlerdir.
‘"Taraflardan biri, Japonya veya onunla birleşmiş bir devletin taarruzuna uğrar ve bu bir harp hali yaratırsa, diğer taraf derhal askeri ve diğer şekilde yardımlarını yapmaktan kaçmmıyacaktır." denilmektedir.
Andlaşma, Çin ile Birleşik Amerika arasında bir ihtilâf zuhur ettiği takdirde çok mühim bir mahiyet kesbedecektlr.
Kâr eden kim ? - Anayasa aranıyor!
Nasıl konuşayım ?
Yazan:
İşçi Sanatoryumunun projesi müsabakaya konulacak

Ankara. 18 (TH A.) — Süreyya İlmen tarafından Çalışma Bakanlığına bir îşçi Sanatoryumu kurulmak üzere yapılan bağırtan dolayı, kurulacak olan 300 yataklı hastahanenin projesinin müsabakaya konması kararlaştırılmıştır. Projenin evsafı ve müsabaka şartları bugünlerde ilân edilecektir.
Kıbrısa dokuz Türk öğretmeni gidecek
Ankara. 18 (T.H.A.) — Kıbrısta bulunan Türk okullarında öğretmenlik vazifesi almak üzere 60 öğretmen Mili! Eğitim Bakanlığına müracaatta bulunmuştur. Mili! Eğitim Bakanlığı bu altmış öğretmen arasında yaptığı seçme neticesinde dokuz öğretmenin gitmesine karar ver-mIştir. Gidecek öğretmenlerin isimleri pazartesi günü ilân edilecektir.
Harp içinde Anadoluya göîürülen müze eşyası
Ankara, 18 (ANKA) — İkinci Dünya Savaşı esnasında Topkapı Müzesi ile diğer büyük müzelerden Niğde. Konya ve diğer Orta Anadolu şehirlerine gönderilen kıymetli eşyanın hepsi tekrar Istanbula nakledilmiştir. Bu arada, Hazret! Muham-med’e alt eşya da İstanbul» getirilerek eski yerlerine konulmuştur.
DİLMEM hangi tarihte toplanan bir deniz konferansında, dünyanın en cesur kaptanlarının kimler okluğu münakaşa edilirken, bir delege: "Türklerdir, der. Çünkü bizim
çürüğe çıkardığımız teknelerle, onlar sefer yaparlar.,,
Bilmiyorum aynı konferansın sonunda, münakale idareciliğindeki cüret ve cesaretimiz de meydana a-tılmış mıdır? A-tılmarlıysa hile. Ulaştırma Bakanımızın hafta İçindeki beyanatından soııra, herhalde artık dillere destandır: "Denizyolları 42 milyon, Demiryolları 55 milyon, yolları milyon ziyan ediyor!
Elinize lûpları, pertavsızları alarak, dünya haritasına iviliniz ve Patagonyadan, istiva hattına, sere! an medarından kutbu şimaliye kadar devlet adı altında uzanıp yatan bütün ülkelere bakınız; bu şe. kil bir İşletme var mı? Ve sonra senelik bütçesini yüz milyonluk ziyanla kapıyaıı Ulaştırma Bakanlığının Ankaradaki binasını geziniz. Her yıl yüz milyonları cebine İndiren Henry Ford hu derece lüksün Içlııe girmemişti. O mermer merdivenleri tırmanırken kendinizi bir rüya ülkesinde zanneder; renkli taşların pırıl pırıl akisler yaptığı muazzam antrede, düşüp bnyıla-cak gibi olursunuz.
Geçen yıl memleketimize helikopter satmaya gelen Amerikalı. Bakanlığı İlk ziyaretinde sevincinden neredeyse oynıyacak hale girer... Dostlar anlattılar. Biçare, Şarkı tanımadığı Içlıı, n lüks sarayı, İşin mükemmelliğine ve kârın azametine veriyor. F*akat üc gün sonra ayakları suya ermiş "Korktum, der, ya kazanca gklc ı bir sistemin İçinde olsaydınız, ya-
Havaya rı m

ir.
Sö *****
Muhtemel Rus taarruzu karşısında Yugoslavya
Mr. Truman, süratle yardım yapılması İçin bir program sunacağını kongre liderlerine bildirdi
pacağınız Ulaştırma Bakanlığına Aııkararım toprakları yetmezdi!,,
Gönül ne İstiyor bilir misiniz? Hâlâ devletçiliği savunan dostların kucaklarına, şıı kırk milyonları, elli milyonları tutuşturmak ve soııra karşılarına geçip o ağır yükün altılıda ezilişlerini seyretmek! Hattâ bayram türkülerini söylemeye de kendilerini zorlamak! Marş İstemek: "Demir ağlarla ördük a-nayıırdu dört baştan...,, Şiir söyletmek: "Denizlerde biz varız, lııı-vado blzlz uçan...,
Yarabbi! dünyanın haııgl lüksü, hangi yaldızı bizim devletçiliğimizdeki kadar pahalıya oturdu? Bir sistem kİ. hedefi ancak ziyan etmektir. Yolu ona göre çizilmiş, işleyişi ona göre ayar edilmiştir; o-turduğu zamaıı bllâııçesıı zararla taşar, yürüdüğü zaman varını yoğunu eritmiş gorürüsıılız. Üzerinde hâlâ tartışarak mıyız? Bugün IJ-laştırma Bakanı konuştu; onıııı zl-yanlarınt öğrendik. Yarııı işletmeler ağzını açacak; onunkileri işiteceğiz. Öbür gün ••Ekonomi” sayacak. daha sonra İhtimal "Tekel., başhyaeak! (mliha gene en doğrusu. İçlerinde kârda olanın meydana Çıkıp İşi kısa kesmesi! Hikâyeyi bilir misiniz:
Külhanl. hasmının kapısına dû-vanıp başlamış saymaya: "Hnayt, umartesllerl ıızıın boyluları, pa-rar günü esmerleri doğrııyorııııı. Pazartesi şişmanları şişler, salı

MIIIMU.
Bediî
günleri yan bakanları temizlerim, Çarşamba.,,,,
Bitişikte do lx»ktaşl oturuyor. E-renlcr camı sürüp, hıığırır: "Kısa kı*a oğlum! Hangi gön boşsun oıııı söyle!,.
Anayasa aranıyor I
KEÇE( İZABE merhuııııııı: kuvvetli devlet bizimkidir oI(ho-lâfm. BaliNHiır/a siz dışardan, biz I-çerden yıkmaya çalışıyoruz (la hâlâ yerinde duruyor,, sözünü, Inıpanv torluğumuzdan sonra, anayasamız için kıılInnnhilIrHİııIz. Bizim nna-> asamız dünyanın muhkem mı olmalı
zı milletvekili? rlmlz İçerilen ve bir kısım efrad* millet dışardan uğraştıkları ha’ de hâlâ ayakta dır, hâlâ yıkılmamıştır.
Bir zamanlar
vatandaş karakollarda dövülür. »• İlliden kalemi, ağzrndnn kelâmı ıı Imirdi; anayasa rencide olmazdı.
clddcıı e n kamı-ij. ba
••Kn

1
■7


Meskenlere girilir, mahkeme kararı olmadan canlara kıyılır; anayasa dimdik kalırdı. Herken mecburi din dersi dediler, anayasa olduğu yerde kaklı. Ezan dediler, anayasa omuzlarını silkti. Ve İşte şimdi de, yeminin, Kelâmı Kinlini Üzerine olmasını İstiyorlar da, anayasamızın umurunda bile değil!
Hangi milletvekili olduğunu hatırlamıyorum, bir tanesi. Meclise verdiği bir kamın teklifiyle şimdi bıımı İstiyormuş. Esbabı mucIİMMi de şu: İnsan İnandığı ve çekindiği varlık ü/.erlııe yemin rtırcll! Sormalı değil miyiz: Bugünkü yeminde mevcut "Namusum, şerefim ve Allahım,, mefhumları, KelAm-ı Kadim Üzerine avuç bastırmaktan niye dahıı az tesirlidir? Ve çok mu fıırklıd r? Ilııktıudâ kİ, pey gam l>e rlnl sırf bıı üç mefhumun İnsanlar arasımı yayılması İçin göndermiş ve bütün kelâmında bunu lırdef tutmuştur; namusu, şerefi. Allahı tanımayan ndamııı, Tanrı buyruğu karşısında korkmasını beklemek, ♦linin mistik atmosferi İçimle kal» niş bir kısım masumları ür|>ert noktan başka ııeye yarar? Lâik ılr devlet nizamı İçinde, kaza sis temine Kıırünı Kerimi uzatmak uıııyasayı ihlâl etini,yerekse, Dl.va ıot işleri Reisini şeyhülislâm yalı fetva verdirmemize kimse mâli olamıyncak
Ama, itiraf milletvekilinin
demektir.
edelim kİ, bıı sayın haklı olduğu bir
nokta da var: öyle ya, şayet mebuslar yemin ederken, kürsüye bir de Kelâm-ı Kadim koysa idik, herhalde kendileri lâik bir cumhuriyetin muhafazasına, kolayca yemin edemezlerdi!
hitl-
me-
Nasıl konuşayım ?
SEVİMLİ Başbakanımız, muhalefeti itham ediyor: "Biz iktidara geçril altı ay olduğu halde, muhalefetin hlr tek sual takriri verdiğini görmedik. Muhalefet çalışmıyor. Halbuki biz muhalefette iken deşmedik memleket mevzuu bırakmıyorduk !.,
Haklı. Ama Nasreddlıı Hoca gibi söylİyeyim; muhalefet de haklı! Nasıl haklı olmasın: Verllei'ek her sual takriri, rskl İktidara râcl ola-cakbr. Başbakanımı», muhalefetin milletvekillerinden kendi partilerini hırpalamalarını mı bekliyor? Bu altı a.v içersinde demokrat iktidar, tesellüm muamelesini hâlâ
remed İğine göre. Halkçı huşların susmaları pek tabiidir.
Demokratlar muhalefette İken, gerçi her mevzuu pervasızca deşiyorlardı. Ama hiçbir meselenin uçları kendilerinde değildi. Fakat buglın İçin Halk Partisi öyle mİ? Ne söylense ve ne dense, "geçmiş., ortnva dökülmeye Amade!
Geıie bcktaşlden bahsedeceğim anuı. s ras d r:
Kamalı Bekir, Şehzndebasuıda "t'ccyıır’sı caddeye çıkıp ııâravı »asmış: "lleeey! Var ııu hana yan «akan.,,
Uykusundan deli gibi fırlayan '«ektaşl doğru sokağa ve Reklrln karşısına:
"Bana bak be! demiş. Kanın sen de, sıtma görmemiş ses de senin, şu zıkkımı içen de «ensin. Ece. Sen kabadayı olmıvacaks n da ben mi olacağım?,,

O*
VVashington 18 A.A. (United Press) — United Press Ajansının öğrendiğine göre. Başkan Truman’ın kanaa-tince, Yugoslavyanın. muhtemel bir Sovyet taarruzunu püskürtebilmesi I-çin bu memlekete yapılan Amerikan yardımının derhal arttırılması lâzımdır.
Truman. kongre liderlerine gönderdiği bir telgrafta görüşlerini izah etmektedir.
27 kasımda toplanacak olan kongreye, Truman. Yugoslavyaya süratle yardım edilmesi hususunda bir program sunacaktır. Bu program, halihazırda Yugoslavyaya yapılan yardımın haricindedir.
Truman, bu husustaki fikirlerini bildirmelerini kongre âzalanndan istemektedir.
Tito Yugoslavyasma silâh gönderilmesi şimdilik bahis mevzuu değil*
Keşmir ihtilâfı
Acheson, tlindistanla
Pakistanın bir anlaşmaya varmalarım istiyor
VVashington 18 A.A. (United Press) — Cuma günü Dışişleri Bakanlığında Acheson’la Pakistan Dışişleri Bakanı Zafirullah Han arasında cereyan e-den yarım saatlik görüşme esnasında Acheson. Hindistanla Pakistanın Keşmiş meselesi hakkında bir anlaşmaya varmaları ümidini ifade etmiştir.
Görüşmede hazır bulunan bazı şahsiyetlerin bildirdiklerine göre, Achc-son, komünistlerin istilâsına uğrayan Tibetten bir kaç mil mesafede ve isyan hareketlerinin baş gösterdiği Ne-pale yakın bulunan bu stratejik bölgenin müstakar olması hususunda A-merikamn arzusunu ifade etmiştir.
Zafirullah Han. görüşmeyi müteakip gazetecilere verdiği beyanatta, Tibet. Kore ve Keşmir meselelerine temas edildiğini açıklamıştır.
Yakındoğu, Afrika ve Güney Afrika meseleleri İçin Dışişleri Bakan Yardımcısı George McGhee ve Pakistan Büyükelçisi tspahani görüşmede hazır bulunmuşlardır.
Amerikan şahsiyetlerinin kanaatin-ce Paklatan, komünizme şiddetle mukavemet edebilecek memleketlerden biridir. Filhakika Pakistanda gayet az komünist mevcuttur.
Kıral Paul, Yunan halkını ikaz ediyor
Atina. 18 A.A. lAFPı Dün Se-lânikte bir konulma yapan Kral Paul "Yunanistan’ın komünistlerle herhangi bir uzlaşmaya varması mümkün değildir,, diyerek sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Tehlike büyüktür ve doğru yolda yürümezsek, bir gün hepimiz kendimizi demirperdenin arkasında bulacağız.,.


Sayfa 4
YENİ İSTANBUL
19 Kasım 1950
GÜNÜN
Almanya ve tütünlerimiz
Amerikanın yün stoklarını arttırması
Hablb Edib - TÖKEHAN
dünya piyasalarına tesir edebilir mi ?
Kısa Haberler
Yabancı firmalara pamuk satışları
MEMLEKETtMÎZDE, tütün terimizin •W en büyük alıcısı Almanya olduğundan, bu husıvsta yapmış olduğumuz tetkiklerin büyük bir halk zümremizi alâkadar edeceğini zannetmekleyiz. Yalnız bir kaç milyon çiftçimizin maişetini temin etmekle kalını-yarak bilhassa umumî ticaret muva-zenemlrde büyük bir mevkii olan tütünlerimizin İstikbali ve bilhassa Al-nıonyada satışı çarelerinin bulunmr ■ bakımından son aylanla bir ha> Ü gayretler sarfcdlldj, kongreler toplandı, basınımızda bir hayli neşriyat yapıldı. Şimdi de tütüncüler birliği arasında bir federasyon kurulacağını memnuniyetle haber alıyoruz. Bütün hıı gayretlerin nihayet bir gün faydası olacağına kanaatliniz bulunmalına rağmen bugünkü vaziyetin ne suretle ıslâh edileceğini bilemiyoruz.
Bugün muhakkak olan bir şey varsa tütünlerimizin Almnııynda satılmak ihtlnudinin azalmış olmasıdır. Amerika veya başka memleketlerde yapılarak. Amerlkada yapılmış gibi gelen kaçak sigaraların artık satış miktarı biraz azalmaya başlamıştır. Bunun sebebini Türk tütünlerinin lehine tefsir etmek kabil değildir. Şimdi hariçten gelen ve Virginla tütünlerinden yapılmış olan bu sigaraları satan ve hattâ satın alanlar İçin a-ğır cezalar konulmuştur. İki yüz liraya yakın para cezası: üç ay ve hattâ icabında daha fazla ceza verilmesi esasları da kabul edilmiştir. Bütün bu takyidata rağmen İmi siguralıırııı tedariki gene kabil olabilmektedir. Ancak şimdi eski kolaylıklar bulunmadığından yerlerini Alman sigaraları tutmaya başlamıştır. Kaçak satılan sigaralar İçin konan ağır cezalar şimdi banları satanların fazla kazanç beklemelerini İcap ettirmektedir. Bu da Alman sigaraları lehine rekabet I ihtimallerini arttıran btr blıdise telâkki olunabilir.
Ancak şimdi Alınan sigaralarının ya tamamının veyahut da büyük bir kısmının Virginla tütünlerinden yapılmış olması şark tütünleri İçin fena bir durum yaratmıştır. Alınan slgarn sanayiinin şimdi Virginla tütünleri kullanması İlkönce halkın artık virginla tütünlerine alışmış olmasından İleri gelmektedir. Fakat; bizim kanaatimizce bu hususta en büyük âmil şimdi sigara fiyatının çok pahalı olmasıdır. Almanyada bulunmamızdan faydalanarak en büyük sigara fabrikası sahiplerinden biri İle uzuı\ bir görüşme imkânını bulduk. Vaktiyle memleketimizden en çok tütün almış olan bu ınüesse^min sahiplerinden olan bu zat şimdi bu işlerle bilfiil meşgul olmadığını bildirmesine rağmen vaziyete tamamen aşina ve I hâkim bulunuyordu. O da Türk tü-1 tünlerinin şimdi satın alın manı as nidan bir teessür duyduğunu ve vaktiyle yaptıkları sigaraları yüzde yüz Şark tütünlerinden irnal ederken, şimdi bunun yerini Virginla tütünlerine bırakmış olmalarından bir eza duyduğunu bildirdi ve nefis Türk tütünlerinin yerine Virginia’mn kalın olmasının başka mühim sebepleri bulunduğunu İleri sürdü. Onun kanaatine göre şark ve Tiirk tütünlerinden yapılmış olan sigaraların dalın fazla i-çllmesl kabildir. Billıassa büyük şehirlerde havalın blnhır telâşı İçinde yaşayım insanlar şark ve Türk tütünlerinden yapılan sigaraları âdeta zincirleme İçmekte İdiler. Çünkü, bunlar içenleri doyurmuyor ve bıktırmıyordu. Bu hallerin mevcut olduğu zamanlar Almanyada sigara fiyatları şimdi güya ucuzlamış olan vaziyete göre İki mislinden daha fazla ucuz bulunuyordu. Halbuki bugünkü Almunyanın kazanç vaziyetlerine göre çok sigara içmek, herkesin yapabileceği bir şey değildir, tyl bir amelenin saatlik ücreti şöyle bövle 80 kuruşa yaklaşırken en ncuz bir sigara İçin 7 kuruş vermek maddeten kabil değildir. O halde bu gibilerin yapacakları şey, ya sigara yerine yaprak sigarası veya çubuk İçmek, yahut da muhakkak sigara kullanmak istiydrsa Virginla tütününden olanını tercih etmektir. Çünkü Virginla tütününden yapılmış bir sigarayı İçtiği vakit artık âdeta doymakta ve arkasından derhal bir İkincisini içmek arzusunu duymamaktadır. Bu vaziyete göre halkı Virginla tütününden ayırarak tekrar şark ve Türk tütünlerinden yapılmış sigaralara sevkedebilmek için İlk mühim olan şart sigara fiyatının ucuzlamış olmasıdır. Bunun biricik imkânı da ancak vergilerin bu hususta eski zamanlara oyacak bir hal olması ve sigara sanayiine ucuz sigara İmal etmek kudretini vermesidir. Kazançların azlığı ve hayatın pahalılığı bugün sigara sanayiine hattâ eskisinden daha ucuz sigara yapmak külfet ve ıneebn. rlyetlnl tahmil etmektedir. Şayet vergiler azalacak olursa sigara sanayiinin. her bir hııkânı tetkik edeceğini ve hu suretle şark ve Türk tütünlerinin sarfiyatında yeniden bir artış husule gelmesi İhtimalinin uzak bulunmadığı kanaatini belirtmekten de geri kalmamıştır. Ancak bu ucuzlu ğun her taraftan elblrllğlyle temin e-dllmesl lâzım geldiğini de İlâve etmeyi lüzumlu sayan muhatabım tütünlerimizin fiyatlarından şikâyetçi olduğunu bildirdi. Srın defa memleketimizden aldıkları tütünler kendilerine dört liradan biraz fazlasına matolıuuştur. Halbuki Virginla tütünlerine doksan Amerikan dolar santlmj ödemişlerdir. Filhakika son zamanlarda hu fiyatlar da yüzde otuz nispetinde artmrştır. Ancak bunun n-nzl olduğu zannedilmekte ve yakında normal fiyatın elde edileceği ümit olunmaktadır.
Bundan sonra sigara fabrikalarından bir büyüğünün sahip ve müdürü İle uzun bir müzakerede bulundum. Bu zat herhalde daha kötümser bulunmaktadır. Onun kanaatlnce halkın değişmiş olan zevk istikametini yeniden şark ve Türk tütünlerine çevirmek ya çok güç, yahut da imkânsızdır. Bu hususla sigara fabrikalarını icbar etmek kabil değildir. Çünkü fabrikatör ancak satabileceği malzemeyi alır. Türklerle Yunanlıların birleterek Virginla tütünü almak İçin dolar verilmemesini temin etmiş olmamızın hiçbir neticesi husule gelmediğini ve nllıavet sarf ettikleri gayret sayesinde bunun Önüne geçildiğini ve kararın geri alındığını bildirmektedir. Onun kanautiııce zaten bu gibi nice-
a
Dünya yün stokları mevcut İstihlâki karşılıyabilecek durumdadır. Ancak mübayaat ânî olarak yapılırsa, mevziî bir sıkıntının başgöstermesi beklenebilir
İyi kaliteli merinos yünleri oluşudur. Diğer devletlerin, bu arada Ingiltere-nin yün mübayaatı daha ziyade diğer tip yünlere İnhisar etmektedir.
Piyasayı normal seyrinde götüren ikinci bir hususiyet İse talep edilen miktarın sabit oluşudur. Bunun azalıp çoğalacağına dair hiçbir fikir beyan edilmemektedir. Bütün bunlara rağmen bazı spekülatörler yün piyasalarından külliyetli miktarda yün çekerek. istifçilik yapmaktadırlar. Buna bugün için ihtiyaç olmadığı gibi mucip bir sebep de yoktur. Fakat A-nv-rUcaldnr piyasadan talep ettikleri yünleri ftnt olar/ık mübayaa ederlerse İşle o vakit bir sıkıntı beklenebilir ve fiyatların da bu yüzden yükselmeleri şüphesizdir. Spekülâtörleri istifçiliğe sovkeden en esaslı sebep de budur. Mnamafih Amerikalıların piyasadan çekecekleri yünleri ânl olarak mübayaa etme ihtimalleri bugün için varit değildir.
Derleyen: Yılmaz PODA
Amerikanın mevcut yün stoklarını arttırma kararı diğer dokuirıa ham maddelerinin satışlarına da tesir etmiştir. Bu arada pamuk satışı eskisinden daha süratle inkişaf etmektedir. Bu seneki pamuk mahsulünün bazı memleketlerde geçen senelere nazaran daha az olması buna inzimam edince durumun daha da karışık bir hal alınası beklenebilir. Amerika, dünyanın başlıca ylln müstahsil memleketleri olan Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrlka.va müracaat ederek bu seneki stokunu arttırmak için 100.000.000 Jlbrcllk yeni bir mübayaatta bulunmayı teklif etmiştir. Bilindiği llz.cre, yün satırları müzayede usulıyle yapılmaktadır. Bu yüzden fiyatların arz ve talsbe göre, serbestçe takarrür etmesine hiçbir şey mâni olmamakta, bu da fiyatların eskisinden daha yüksek seviyelerde tesbltini sağlamaktadır. işte bunu önlemek İçin Amerika, yapacağı mübayaanın hususî şekilde teminini (yani, açık müzayede usulünden farklı bir şekilde) taleb etmiştir; bu huw”"t’i h -nür bîr cevap alınamamıştır. Bir Amerikan ticaret heyeti vaziyeti kati surette kararlaştırmak üze- > re Melburne’a gitmiş ve orada «liğer devlet temsilcileriyle yün durumunu incelemeye başlamıştır.
Amerikanın yün stoklarını arttırmak İçin yapacağı bu mübayaanın Batı Avrupa ve diğer dünya devletlerinde askeri İhtiyaçların teminine sekte vermemesine bilhassa dikkat edilmektedir. Yün müstahsili olun Yeni Zelanda, Avustralya ve Güney Afrika, teklifleri kabul ederek, Amerikan stoklarının takviyesine yardım edecek olurlarsa acaba dünya piyasalarında bir sıkıntı olabilir mi ? Buna ihtimal vermiyoruz, zira Amerikanın talep ettiği satışı yapacak olan devletlerin umum! ihracatlarının ancak yüzde 9 gibi cüzi bir kısmını teşkil etmektedir ve bu devletler de bunu her an kolaylıkla karşılıyabilirler. Şunu da ilâve edelim kİ. dünya piyasalarına arzedllen yün miktarı talepten daha ziyadedir ve bugühkü anormal durum devam etse de gene devamlı bir yün sıkıntısı beklenemez. | Amerikan yün taleplerinin piyasaya fazla sıkıntı vermemesinin diğer bir sebebj de. talep edilen yünlerin
1953.54 te 2
1954- 55 te 4.3
1955- 56 da 5.5
Hibrit mısırı
Amerikalı mütehassısların tetkikleri iyi netice veriyor
Fiyatların yükselmesi üzerine bazı
firmalar mal teslim etmiyor mu ?
Ekonomi ve Ticaret Bakanı tzmire giderek, ihtilâfları yerinde halledecek
Trabzonda fındık piyasası
Fındığa karşı istekler azalıyor mu ?
neticeye 'vardığını
mısın Türklyenin mühim denecek
açıkla-
mısır ölçüde şeyden bu to-
olduğunu söyledi, sözlere rağmen biz Türk Avrupa ve bilhassa Al-atlslnden endişe etme-
bıırî vaziyetlerin İhdası İyi tesirler yapacak yerde fenalıklar husule getirmektedir, Şimdi Almanyanın tütün yetiştiren köylüleri de fabrikaları kendi tütünlerini kullanmaya icbar etmekte ve hükümeti sıkıştırmaktadır. Bunun da iyi ve doğru bir düşünüş olmadığını ve nihayet malını katmak İsteyen bir fabrika sahibi ri-fatl.vle halkın arzusuna uymak mecburiyetinde
Bütün hu tütünlerinin manyadaki
mekte olduğumuzu söylemek IhterU. Şimdi bu İşde tütün tüccarımıza düşen mühim vazifeler vardır. Fabrika sahipleri İle devamlı temaslarını muhafaza etmek vç Mgaracılık vaziyetini gözönünde tutmak lâzım gelmektedir. Herhalde halkın tahammülünü aşan sigara ve tütün vergisinin de Almanyada nihayet eksileceğini kuvvetle zannetmekteyiz. Az İçilen sigaralardan alınan fazJa verginin hâzineye temin edeceği gelir, ucuzluğu yüzünden çok Batılacak sigaralardan a-lınacak vergilerden daha az ğındaıı nihai vaziyetin sigara olacağım kuvvetle umuyoruz.
Bu hal Almanyanın dahili
olmasına rağmen hükümetimiz dostça tejnaslara geçerek imkânlar husulüne çalışırsa herhalde tütüncülüğümüze büyük hlr hizmet etmiş olacaktır. Bankalarımızın tütün r.ürraına ve bilhassa hakikî İhracatçılarına vereceği ucuz İkrazlar ve tütünün maliyetini azaltacak tasarruflar .voliyle fiyatlarımızı da indirmeye muvaffak olursak bütün kötümser düşüncelere rağmen memleket tütüncülüğünün geleceğine emniyet ve İtimat duyabiliriz.
olaca* lehine
bir İni
TÜrklyede gayet !yî neticeler vereceği anlaşılan Kibrit musirini en u-zak yerlerde bile bulunan köylülere ve çiftçilere tanıtmanın elzem olduğu tespit edildiğinden bu yolda çalışmalara girişilmesine intizar edilebilir. Ankarada t'iplnnan Hibrit Mısırı Konferansında en fazla ehemmiyetle üzerinde durulan noktalardan biri de bu olmuştur. Şimdiye kadar hibrit mısın tecrübelerinden alman iyi neticelerin en hücra köşelerdeki mısır yetiştiricilerine kadar ulaş-tınlmasının elzem olduğu kanaatine vanlnuştır.
Marahall Plânı tarafından Tilrkl-yeye getirtilen ve 1950 sonesinin mayıs ayından kasım ayma kadar Tanm Bakanlığı ile işbirliği yapmış olan Amerikalı hibrit mısırı uzmanı Robert W. Jugenhelmer, hibrit mısırının yetiştirilmesine müsait bölgelerde yaptığı bir tetkik gezisinde şu mietır:
“Hibrit istihsalini
arttırabilecektir. Fakat her evvel yapılması gereken şey hu m un faydalarını köylüye ve çiftçiye anlatmaktır. Türklyenin Batı, Güney ve Kuzey bölgelerinde yaptığım tetkik gezisinde vardığım asıl netice de bu olpnuştıır. Hibrit mısırım tanıtmak ve köylüyü bu tohumu kullanmaya sevk için bir kampanya açılmalıdır.,,
Hibrit mısın uzmanı ile birlikte bu bölgeleri gezmiş olan diğer Amerikalı tarım uzmanlan da aynı kanaattedirler. Uzmanlar hâlâ bazı yerlerde mısır tohumunun ei ile savrularak e-kildlğini müşahede etmişler ve açılacak kampanya ile bu gibi hallerin ön-lencb’leceğini ileri sürmüşlerdir.
Diğer taraftan hibrit mısırı yetiştirilmesi hususunda ihtisas sahibi olmak için bazı Türk eksperlerinin de staj görmek Üzere Amerikaya gönderilmeleri de elzem addedilmektedir. Bundan da ( ok iyi neticeler alınacağı muhakkaktır.
Zeytin ve zeytin yağı istihsali
Yalova, 18 (Hususî! — Memleketimizdeki zeytin ve zeytin yağı istihsali hakkında İstatistik Genel Müdürlümü tarafından bir istatistik neşredilmiştir. Bu broşürdeki rakamlara göre 1949 yılındaki zeytin yağı rekoltesi 241 bin tondur. 1949 yılındaki zeytin ve zeytin yağ satışlarından 97 milyon 866 bin lira elde edilmiştin
HlndiMnndn nüfus oayuHi İçin % haz ı H ık lar tiMiuunlanı yor
★ Yeni Delhi., 18 (H.H.S.) — 9
şubat 1951 do başlayıp 1 martla bitecek olan nüfus sayımı İçin Hindistandn hazırlıklar tamamlanmak üzeredir. Bu seferki sayım daha teferruatlı olacak, oko-nomik istatistikleri de tbtiva •-decektlr.
Hln(llatıında anlama işlerine huaiiNİ bir ön«wn veriliyor Yeni Delhi, 18 (H.H.S.) — Mail zorluklara rağmen Hindistan Hükümeti sulama İşlerine bilhassa önem vermektedir.
Hâlen memleketin muhtelif böl. gelcrinde 5.900 milyon rupi kıy-metinde 135 projeni^ tatblkına çalışılmaktadır. Bu faaliyet neti, cesl 1951-52 senelerinde 6 milyon dönüm genişliğinde arazi ziraata elverişli lıaie getirilmiş o-lacaktır. 1952-53 te bu miktar
I. 1 milyon dönüm; milyon dönüm; milyon dönüm;
milyon dönüme çıkacaktır. 1056 dan sonraki beş sene içinde ise zlraate elverişli 12.9 milyon dönüm anızı yeni sulama tesisleri sayesinde kazanılmış olacaktır.
Batı Alman yanın çelik istihsali
•k Bonn. 18 (Hususi) — Resmi İstatistiklere göre,Batı Almanyanın çelik İstihsali senede 13.5 milyon tonu bulmaktadır. Daha iki ay önce bu memleketin çelik istihsali yılda 11.1 milyon ton olarak tahdit edilmişti.
. Aıne rj ka Y ugoslavyaya un veriyor
VVashington. 18 (YtRS) — Amerika Hükümeti Yugoslnvyaya
II, 500,000 dolar kıymetinde un sevkıyatına derhal başlanacağını açıklamıştır. Bilindiği üzere, Yugoslavya bu sene kıtlıkla karşı karşıyadır. Mamafih, Yugoslnvyaya yapılan yardımla bu devletin Marahall Yardım Plânına dahil edileceği bildirilmektedir.
Sevkıyata derhal başlanacak ve İlk gönderilecek partiler de Almanya ve Kalyadaki stoklardan verilecektir.
lapan yay» yapılacak yanlım VVashington, 18 (YtRS) — Devlet Bakanlığı, İspanyaya yapılacak olan mal! yardımın tamamen ticarî esaslara istinat ettirileceğini açıklamıştır. Bakanlık sözcüsü, İspanyaya tahsis edilen 65,000,000 dolarlık kredinin Kongrece kabul edildiğini bildirmiştir.
Yu narı İslam a tütün İhracatı
Atina, 18 (Hususi) — Yunan ticari çevrelerinden bildirildiğine göre, şayet Almanya Ümit edilen 10,000 ton tütünü mubayaa edecek olursa bu seneki ihracat yekûnunun 30,000 tona yükseleceğine muhakkak nazariyle bakılmak, tadır.
Kavala bölgesinden gelen haberlere nazaran. Clen ve Garry isimli Amerikan firmaları bu havalideki tütünlerin kalitesini tetkik etmek üzere eksperler göndermiştir. Bu firmaların temsilcileri, Yunan Hükümetinin ihraç edilen tütünlere prim vermesi sayesinde daha fazla tütün mubayaa edebileceklerini bildirmişlerdir. Amerikalılar tütün muba-yaatını dolarla yapmaktadırlar.
Yıınanibtaıı, Çekoslovaky’aja narenciye satacak Atina. 18 (Husus!) — Yunan Ticaret Bakanlığı, Çekoslovakya ya narenciye ihracına müsaade etmeye karar vermiştir. Bundan sonra Çek firmaları Yunan limon. portakal ve mandaHnalan-nr satın alabileceklerdir.
ttalvanm tütün satıhları Mllftno, 18 (Hususî) — İtalyan Tütün İnhisarı, Almanya ve Ho-lâ(ıdaya tütün ihracını kararlaştırmıştır. Batı Almanyaya satılacak mal miktarı 3.000.000 ve Holândaya satılacak mal miktarı ise 1,700.000 kilodur, t falyanın bu seneki tütün ihracatından temin ettiği para miktarı, 4.128 milyon lireti bulmuştur.





Pamuk satışlarında, yabancı alıcılarla pamuk satan müesseseler ara-aınduki ihtilâf gergin bir mahiyet almıştır. Bir yabancı firma, tamirde maruf bir müesseseden pamuk satın almış» fakat pamuk fiyatları yükseldiği zaman, bu müessese paınıığu eski fiyat üzerinden teslim etmemiştir. Hâdise Ticaret Bakanlığına aksetmiştir.
Ticaret Bakanlığı da, alıcı İle satıcı arasındaki bu tarzda münasebeti, ticari bir ihtilâf şeklinde kabul etmiş ise de meseleyle yine alâkadar olmuştur. Vakan alıcı ile satıcı arasında bu gibi ihtilâflar, çok defa Ticaret Borsalanndoki haltım komitelerinin halledeceği bir mesele diye telâkki edilebilir, fakat son ihtılAflar hukem komitelerinin halledebileceği bir mesele olmaktan İleri gitmiş, dış memleketlere» sı gibi milli mlştlr.
Bundan ıblr
firmalara pamuk satan müesseseler bu meseleler hakkında Ankaraya giderek Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında alâkadar dairelerde bu mevzu etrafında izahat vermişlerdir.
ğımız gibi bir daha şu gerçeği kaydedelim: Tllrkiyeyl ve Türk köylüsünü ancak kooperatifleşme kurtaracaktır. «
Tarım Bakanlığı teşkilât tasarısı
z
Ankara 18 (Hususi muhabirimiz bildiriyorı — Mütehassıs heyetler tarafından hazırlanmasına çalışılan Tanm Balcanlığı yeni teşkilât kanunu tasaıısı ikmal edilmek üzeredir. Verilen malûmata göre tasarının en mühim tarafı bütün imkânlarla teçhiz edilerek köylere kadar teşmil edilerek ziraat yayın servisiyle eskisine nazaran bir kaç misli genişletilmiş olan veteriner teşkilâtıdır.
tlcari tanhhütlerlh ifa-bir mevzu haline gir-
kaç gün evvel yabancı
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Izmlre gidiyor
İzmir 18 (Hususî) —Ticaret Bakanı Zühtü Vclibeşe pazartesi günü tzmirde bulunacağını, pamuk alıcı ve satıcılarının iştirakiyle pazartesi günü yapılacak toplantıya İştirak edeceğini bildirmiştir.
Ticaret Bakanı telefonla vaki olan bir suale karşı Hükümetin alivre pamuk satışlannda alıcı ve satıcı arasındaki İhtilâfın halline delâlet edeceğini bildirmiştir.
Halaydan 2.000 baş beygir ihraç ediliyor
tskendenın 18 ( Hususi) — Mevsuk kaynaklardan haber edindiğime göre, Hatay Vilâyeti hudutları içerisinden son Türk - Yunan ticaret anlaşması gereğince 2000 baş beygir ihraç edilecektir.
Bu hayvanlan teslim almak üzere Yunanfstandan şehrimize gelmiş olan İki tanm uzmanı ve Mersinden gelen Türk veterinerlerinin yaptığı muayene neticesinde bu hayvanlan teslim almışlardır.
Yunanlı tsnm mütehassislan, buradaki veteriner çalışmalarından son derece memnun kaldıklannı izhar etmişler ve bu hayvan ihracının memlekete bir buçuk milyon dolarlık bir döviz sağlayacağını ve bundan böyle Hatay Vilâyetiyle hayvan alım satım inin inkişafa yüz tutacağını ifade etmişlerdir.
Trabzon 18 (Hususi muhabirimi»* den) — Geçen haitanın bir inkişaf Ih-midi veren seyrine mukabil, bu haftanın fındık piyasaları tekrar durgun ve gevşek bir durum iktisap etmiş ve bu sebeple hiç bir muamele kaydedilmemiştir.
Bu vaziyetten istifade etmek İsteyen bazı alıcılar 150 kuruştan kabuklu fındık etmişlerse de
Vaziyetin bu tezahürü, tereddüde cut stokların ehemmiyetsiz bir miktarda bulunuşundan husule gelen itminan, ilerisi İçin ümitli olanların bu kanaatlerinde ısrar edişleri yüzünden fiyatlar üzerinde hissedilecek derecede bir tesir yapmamış, piyasa sabit ve müstakar kalmıştır.
bu
daha ziyade İstanbul limanında tutulan hazır malların tevlit ettiği tazyiki bazı alıcıların istismar etmesinden ilen geldiği anlaşılmaktadır.
Şimdi, en ziyade merak ve alâka çeken keyfiyet, yortular ve yılbaşı dolayısiyle istirahat devresine girecek olan piyasanın âzami onbeş güne münhasır kalan faaliyet devresinde ne gibi yül arzedeceğidlr.
mubayaasına teşebbüs satıcı çıkmamıştır, beklenmeyen şekildeki piyasayı haklı olarak şevketmiş; ancak, mev-
hafta husule gelen vaziyetin.
önümüzdeki bir tema.
Hafta tatiline iş yerleri
tâbi
Hafta ta*
Ankara 18 (ANKA) — tillne tâbi İş yerlerinden bir kıamııuB kanuna aykırı harekette bulundukla* nndan şikâyet edilmiş, bunun üzerine bu kabil iş yerlerinde sıkı teftişlere başlanmıştır. Müfettişler, sonunda» bazı iş yerlerinde kanuna rağmen İşçilerin çalıştırdıklarım tesbit etmiş ve müesseseler hakkında takibata başlamışlardır. Bundan böyle, bu $©• kilde hareket edenler çok sıkı bir takibe maruz kalacaklardır.
Denizlide pamuk piyasası
Denizli 18 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Beş on gün önce ve fakat tam vaktinde kurularak faaliyete geçen 134 numaralı Denizli Pamuk Müstahsilleri Tanm - Satış Kooperatifi; müstahsili himayesine alarak, onları aldatılmaktan kurtarmıştır.
Kooperatifin teşekkülünden evvel 120 - 130 kuruş üzerinde bulunan pamuk fiyat baremi kooperatifin birden bire 145 kuruştan barem açmasıyla derhal piyasada. müstahsilin lehine 10 kuruş kadar bir yükselme kaydetmiştir. Bu suretle pamuğun filosu 140 - 145 kuruştan satılmaya başlamıştın
Çiftçi durumdan fevkalâde memnundur. Kısa bir zamanda kooperatifin üye sayısı ümidin üstünde artmıştır. Kooperatif, bu seneye mahsus olmak üzere alması lâzım gelen yüzde beşten de sarfınazar ederek müstahsile defaten 145 kuruştan pamuğunu satın almakta ve ödemektedir. Önümüzdeki yılda, daha rasyo-nal tedbirler alınacak ve pamuk müstahsiline gerekli her türlü yardımın alınması İçin iktiza eden vasıtalar ihzar edilecektir. Her vakit tekrarladı-
Holla^danın peynir .hracatı
Hükümet, son defo olarak peynir ihracat vergisini kaldırdı
(Huaual) — Memleket kâfi miktarda peynir temin maksadiyle Hol-
İzmir Limanından ihracat
İzmir, 18 (Hususî) — Ticaret O-daaınm hazırladığı rakamLara göre son hafta İçinde İzmir Limanı İhracatı 12 milyon 932 bin 14.9 liraya baliğ olmuştur.
Rusyanın Amerikaya ihracatı
VVashington 18 A A. (A.F.P.) — Eylül ayı içinde Sovyet Rusya, Birleşik Amerikaya, bir milyon üç yüz bin dolar kıymetinde krom ve manganez ihraç etmiştir. Birleşik Amerikanın harp sanayii için bu madenler hayat! ehemmiyeti haizdir. Ticaret Bakanlığından ilâve edildiğine göre, aynı ay zarfında, Sovyet Rusya Birleşik Amorikaya dört milyon üç yüz bin dolan kürk olmak üzere altı milyon dört- yüz bin dolar kıymetinde ihracatta bulunmuştur.
Birleşik Amerika ise Doğu Avrupa memleketlerine altı yüz bini Po-lonyaya ve İki yüz bini Çekoslovak* yaya olmak üzere sekiz yüz bin dolar kıymetinde ihracat yapmıştır.
Haag 18 pazarlarında bulunmasını landa Hükümeti peynir ihracatım almakta olduğu muayyen bir vergt İle frenlemişti. Hollandamn peynir ticaretiyle iştigal eden çevrelerinde bu vergiye mütemadiyen itiraz edilmekte İdi. Bazı kimseler bunun memlekete döviz girmesine mâni olduğunu ileri sürerken diğer bazıları da peynirin beher kilosundan alınmakta olan 10 çent verğinln peynir ihracatına mâni olamıyacağım ve binaenaleyh hükümetin güttüğü maksat da hâsıl olmadığını söylemekte İdiler.
Şimdi Hollanda Ziraat Bakanlığı ekimin 2 sinden İtibaren cari olmak üzere bu vergiyi kaldırmıştır. Hollandada peynirin ihraç edilebilmesi için onun en aşağı dört hafta evvel yapılmış olması lâzımdır. Bu vaziyette verginin kalkması eylülün 17 sinde yapılmış olan peynirlerin fiyatına tesir etmektedir. Bu işde adaletin temin edilmesi İçin de hükümet kararın ekimini ikisinden itibaren tatbikim kabul etmiş ve bu tarih’ 16 ekim arasında alınmış olan vergileri geri vermeye başlamıştır.
Hollanda Ziraat Bakam yaptığı bir beyanatta bu verginin kalkmasının hiç bir zaman peynir ihracatının vergiye tâbi tutulmıyacagı mânasına ge-lemiyeceğini, icabında yeni başka vergi kabul edileceğini söylemiştir.
Bakanın bu sözlerle. Hollandamn tam yağlı fabrika peynirinin kilosunun vasati olarak 2,15 guldenden satılmasını, fiyatın artması halinde İhracattan yeniden vergi alınacağını İşaret ettiği tahmin edilmektedir.
r jf
Suriye bizden bira istiyor
Şam, 18 (Hususî) — Türk birasının Suriye de satılmasına dair, burada bir anlaşmaya varılmış ve hazırlanan mukavelename imza edilerek taraflar arasında teati edilmiştir. Anlaşma bütün Türk İçkilerine şâmildir. Şimdilik bizden yalnız bira alacak olan Suriye litre başına sadece 26 kuruş ödeyecektir. Buna 50 kuruş gümrük, 15 kuruş maliye, 15 kuruş oktruva, 2 kuruş okullara iane ilâve edildikten sonra biralarımız Suriye de satışa çıkarılacaktır.
Arıcılık kursları açılacak
Ankarada açılan Ancılık Enstitüsü, yurdumuzun muhtelif yerlerinde ancılık kursları açacaktır. İstanbul Tanm Müdürlüğü de bu kursların a-çılması hakkında, Ancılık Enstitüsünden talimat almıştır.
Meksikamn pamuk ihracatı
İzmir, 18 (Hususi) — Meksikamn da pamuk ihracatım lisansa tâbi tuttuğu bugün gelen telgraflardan anla-şildi Çek’ler pamuk almak üzere tamire bir mübavaa heyeti gönderecek" lerini bildirdiler.
J8/XI/1950 Cumartesi MEMLEKET ve DÜNYÎ 1 BORSA ve 1 PİYASALARI 1
KAMBİYO ve ESHAM
YABANCI BORSALAR
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
BugUn
3«.—
47.60
320.—
600.—
365.—
256.—
Nebati raflar ı
Zeytinyağı (E. E. lenekell) Su^amyagı (Raf sıra) .. Ayçlçeft) (Rafine çıplak) Fındık vrgı (Çürük) ....
Pamuk (Kanları = Tttllart» .....
ÂHhmounl Kuta ı.vahı F/O. .. Karmık Uzun elvaflı F/G.

r.C Merkez dnnHatn 1’ürkiye İş Banktaı .. Türk Ticaret Bankası Ardan 'Jmenio ..........
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
124.—
M-
6.-
6.60
33.— 29.08
Hum deriler ı
• *
Sığır Mulamura (kanap) Kl Keçi tuzlu kuru kil omu .... Koyun hava kurusu kilosu
Dokuma htun maddeleri ı Tiftik ;ana mal .........
Tiftik 'Natürcl) ........
Vapalc Irakya (Kırkım) ..
Vngh lohıımhırı
Ayçiçeği tohumu ........
Keten tohumu ...........
Kendir tohumu
8ıı«am
Yer (lütığı kabuklu
Kuru Mcyvaltır ı
Fındık kubuldu alvrl) ....
Fıniık (İç tombul 1950) ...
Ceviz (kabuklu) ..........
Ceviz (îç natilrcl) ......
Açılış Kupu fı
1 Sterllıııc ..... 7.84 7.84
100 Dolar 280.— 280.—
100 Fr. Frangı o.«â 0.8C
100 İsviçre Fr. 64.03 64.08
IÖ0 Belçika Fr. 5.60 6.(M
100 ieveç Kr. ... 54 12 50 54.12.50
100 Florin T3.6S.4Ü 73.6S.40
100 Liret 0,44.128 0.44.128
100 Drahmi 0.01.871 0.01.»7f>
inu ii;hvu>hIom .. 9 73 00 9.73 IM»
22.45
%5 193S lkrarnlyoh 20 20
Mim MüdHrun 1 20 15
«941 Demırvoil* IV ..... 21.15
%5 1941 Demiryolu V ....... 90 00
(M 1/2 10-19 Ikrfltnlvell ‘ 21.40
1911 Demiryolu VI 97.10
Ş₺ö Kalkınma 1 ••••( 97.25
Kalkınma 1 i ••••« 97.25
’ûÖ Kalkınma tu ..... 97.75
194b iBllkrazı i 97.—
%6 1.9IS İstikrazı n .... 97 2l)
%6 1949 istikrazı I 90.30
%7 Milli Müdafaa IV 20.20
%7 1931 Sivas-Erzurum 1 21 26
(%1 1934 ILVLI 21.40
¥*,7 1941 Demiryolu 1 21.-
%7 1941 Demlrvolu 11 21.—
%7 1941 Demiryolu U1 20.62
%7 dilil) Müdalau 1 20.20
%7 Mili) Müdafaa J1 20.05
Kİ Millî Müdafoo III 21.18
%7 Milli Müdafaa VI. 21.36
Şirket Tahvilleri
r.C- ilraat Bankası 20.60
Anadolu D.Y Tertip A/B. 109.80
7. (Ki 112.6(
M tl MÜmes Senet eı.—
Şirket Hisse Senetleri
Yalovado Kaplıcalar mıntakası ağaçlandırılıyor Yalova 18 (Hususi) — Memleketimizin sıhhat ve turizm bakımından önemli bir mıntakası olan kaplıcalarının çevresinin almasına Orman Genel karar vermiştir. Orman dikim mevsimine kadar zırlıklan yapmak üzere
tedbirlerini almaya başlamıştır.
Yalova ağaçlandı» Müdllrlüğü işletmesi, gerekil ha-şimdiden

llııbılbutı
Buğday yumuşak (Tüc.) . Buğday Ofla ..............
Arpa yemlik (dökme) ......
Mısır «tın (Çuvalı) ......
Faaulva Lombul ......
Fuujlva Çalı sert Kuşyomi Morelmok kırmızı kabuk. Mercimek yeşil .......
Nohut 'latürcl ...........

tL8kJ Kapanif» Kuglln 800 Kapanıp
33.10 Üzüm çekirdeksiz No.9 72.— 71 —
29.08 incir A serisi No — 47 —
21.30 tnclr H serisi No. 108 45.—
24.30 Pamuk Akala 1 .. 400 — 410.—
Pamuk AlcaJa il .. «M
50.— Pamuk Akala. III... — —
39 Pamuk eril
4! Cv • 30.30 Pamuk vagı (rafine) » *
5ö.— Pam ık **ek1rrietl — —
22.—
86 Adana Ticaret Borsası
49.20
94.— Blrlnoi Akala 390.— 384.—
80,— t kinci 355.— 325.—
Birine Akala vAdcll ...
Hazır 305.—
— ikinci Akala yaftmur
326.— vemla
47.— toK
165.—
Altınlar
710.—
680.—
365.—
Bugün Eski kuı
Lira Lira
180.— Külçe Yeril Gr. 4.Ö3 4.63
195.— Külçe Duguıtsa. 4.65 4.65
Cumhuriyet 31.70 31.70
Ketint mhhuUm 37.85 37 85
Hamit 32.90
245.— Gulden 28.85
200.— İngin» 42.10 42.10
105.— Franaız kok ..
157.— Napol/'un LU . M»
İsviçre — f _ Iğr (
Dün lütkJ kut
Hıığduy t Buşell — $enr)
Sert Kış mahsulü No. j} ....... 261.— 259.—
Kırmızı Kış mahsulü No. 2 232.— 231.—
Pamuk Mlddllng (I Ihreni =:Senli
Aralık 43.05 42.93
Mart 12.99 42.06
«• , .«•••••• 12.48 41.01
Tiftik t Llbrrsl=Sant)
Tek.sas No. 1 135.— 135.—
Fındık (UbrMİ^M^nt)
Kabuklu veril iri «M
’* “ orta ~ *1
Levent 1ç IlhAİ malı 63.- 59.- .
Fksım İri iç ithal malı 66»-
Kuru ütüm (Llbrtf(tl=$ent> ....
Thompson çekirdeksiz aeçmu U D4 U 1/4
Keten tohumu » Buocii^:Dolar)
Mlnnaapolle 3.» 8.«5 1
Kalay (Llbro—Sent) 136.25 140.—
Levna-teneke (100 libre dolar) 1.80 7.30
Londra Borsası
Keten tuhıuna (Tunu=Sterlhını
— * 73.-
Kallcüta 71.- 70.-
Ver fmtıfrı HlııdNtnn 78.- 76.- 1
Bradford Piyasası
Tiftik İyi moJ Libremiz:Fiyat)
” tfıra mah M art —
Yün Anadolu ’• •• — J
° Trakya *• ” • ■w — j
İskenderiye Brrsası
143.— 140.—
Üzüm fiyatları yükseliyor
İzmir, 18 (Hususi) — Bir müd-dettenberi durgun bir devre geçiren üzüm piyasası harta sonunda tekrar canlanmıştır. Dün Borsada 9 numaralı üzüm 72 kuruştan muamele görmüştür.
Kocaelinde muhtaç çiftçiye tohumluk yardımı
îzmit 18 (Hususî muhabirimizden) — Kocaellde muhtaç çiftçilere kredi ile dağıtılmak üzere Tanm Bakanlığınca İki bin ton tohumluk buğday’ tahsis edilmiştir.
Tanm Bakanlığının ıslah edilmiş tohumlamadan oran ve yakında gelecek bu buğdaylar, çiftçilere tazelenmek kaydivle verilecektir.

N e w ■ Y o r k Borsâsındâ
Çelik Tahvilleri
Demiryolu ve Çelik Tahvilleri başta olmak üzere New-York Borsası f iya tlan yüksel m iştir. Chicago Hububat Borsası alçak kapanmıştır.

1> Kasım 1950
teni İstanbul
Sayfa 5
Köyde öğretmen
Köylüyü kalkındırma dâvasında
muvaffak olabilir?
Birleşik Amerikaya avukatlar hâkim
%
HİKÂYE
ŞANLI GECE
TABÎÎ güzellikleri ve verimli top-■ raklariyle günden güne ileri cemiyetler sınıfına doğru dev adım-larlyle ilerleyen güzel yurdumuzun ekseriyetini, köy ve köylülerin teşkil ettiği herkesçe bilinen bir hakikattir. Köy ve köy-İÜ dâvası, bizde en çok ağızlarda dolaşan ve kalemlerle ifade edilen bir mevzudur. Fakat, köylerimizin ekseriyetinde bulunan canla başla çalışan insan olmak, millet olmak dâvasıdır denen ilköğretim dâvasının * gerçekleştiricilerinden p-lan öğretmenlerimizden hiç bahsedilmemek tedir. Köyde öğretmen nasıl muvaffak olur? Veya nasıl muvaffak olamaz? Olamıyanlar neden olamıyor, olanlar nasıl muvaffak oluyor? Bu sorulara maalesef bugüne kadar temas edilmemiştir. Bu mühim dâvaya Yeni İstanbul'un müsaadesi nispetinde temas etmeyi vazife bildik:
Köy deyince evvelâ şunu anlamalıyız: Yiyeceğini, giyeceğini kendi alın teriyle gece gündüz demeden çalışan. insanların meydana getirdiği bir İnsan topluluğudur. Böyle bir tabiat parçası Üzerinde yaşıyım insanların hepsine birden köylü denmektedir. Köy ve köylümüz OsmanlI imparatorluğunun senelerce süren ihmallerine kurban gitmiştir. Genç Cumhuriyetimiz, yurdun hakiki sahibi ve efendisi diye büyük İnsan, Ata-türkün vasıflandırdığı bu diyarı her şeyden evvel ele almış, onlara gerekli ilgiyi göstermiştir. Sıtma denen âfet ortadan kaldırıldığı gibi, okur yazan yüzde bir nispetinden yüzde 80-90 nispetinde çıkarılmıştır. Cum- ' huriyet devrinde okuma yazma sahasında bu kadar ilerleme gösterebilmemize yegâne sebep, halkımızın o-kur yazarlığa verdiği değer ve ög. retmenlerimizin mesleklerinde gösterdikleri başarılardır. Bunu şükranla karşı lam alıyız.
Köy ve köylünün içerisine yapayalnız giren bir Öğretmen nasıl hareket etsin kİ muvaffak olsun ? Köy öğretmeni evvelâ çok kültürlü ve sempatik olmalıdır. Kültürü ve sempatisi He muhitinde bırakacağı tesir. onun muvaffakiyetine birinci destek olacaktır, öğretmen, günün aktüalitesini bilebllmell. Günde en az iki gazete, mümkün olmasa bile bir tarafsız gazete okumalıdır. Gazeteyi evinde mütalâa ettikten sonra köy kahvesine veya köylünün toplandığı bir yere gitmeli, köylüye evvelâ ken-düerlnl en çok İlgilendiren yerleri, I
“Existentialisme„ felsefesi
Nasıl başladı, kurucusunun
Parlsi ziyaret edenler umumiyetle "exlstentlaliste" lerl görmeden gitmezler. Akşam h$va karardığı zaman, Salnt Michel Bulvarının dar sokaklarının birine girdiğiniz takdirde, Existentialiste*ierin izbe bodrumlarına loş ve dar merdivenlerden indikten sonra kendinizi dar ve kalabalık bir odada bulursunuz. Burada herkes danseder. Herkes eğlenir. Uzun saçlı erkekler, kısa saçlı kızlar birlikte Amerikanvari dansederler. Exlsten-tiallsme’e göre insan istediği gibi eklenmeli, arzu ettiği gibi yaşamalıdır. Harbi takibeden senelerde. Fransız existentialistme'in babası Jean Paul Sartre, burasını çok ziyaret ederdi. Is fantaziye kaçmıya başlayınca, Sartre karargâhım Cafö Flor’a nakletmeğe mecbur oldu. Uzun bir zaman CafS Flor, turistlerin İlk ziyaret ettikleri yer haline geldi. Rahatı kaçan Sartre, bu sefer Calilerden de kaçarak ortadan kayboldu.
Existentmliame nasıl başladı? 19 uncu asrın başlarında yaşıyan DanimarkalI filozof Kierkegaard, yazdığı polemik makalelerle, ferdin, bu dünyada tek başına bırakıldığını ve mukadderatını kendisinin yarattığını i leri sürdü. Bedbin bir insan olan Ki-erkegaard, kambur ve o nispette de çirkin bir adamdı. Bir ara nişanlanmış, fakat kendisini hakir addettiğin den nişanı bozmuştur.Hayatı.byndan sonra keder ve elemle geçmiştir. Kierkegaard’in bir tesellisi vardı: Allah! Alman filozoflarından Heldeg-ger, ondan azami istifade etti ve Ki-erkegaard’in birçok fikirlerini bir sistem halinde inceledi ve tesis etti. Fakat Heidegger, üstadı gibi. Allaha inanmazdı. Bilakis, o, dinsiz, imansız bir filozoftu. Başka bir Alman filozofu Jaspers, Klerkegaard'ın Hıristiyan fikirlerini alarak hlnsdyân existenttallsme*üıi kurdu.Buna paralel olarak. Fransada iki büyük muharrir ortaya çıktı. Jean Paul Sa.nlre Heidegger’in dinsiz fikirlerini. Gab-riel Marcelde Jaspers'ln Hıristiyan fikirlerini alarak kitaplar yazdılar.
Jean-Paul Sartre:
Jean-Paul Sartre, “Ecole Normale'* dön mezun olup, felsefe üzerinde Alman Üniversitelerinde ihtisas yapmıştır. Muallim olduktan sonra, daima kravatsız dolaştığı İçin bütün "Ouartler Lâtin” de meşhur olmuştur.
Jean-Paul Sartre. hakiki bir filozof değildir. Olsa olsa cxutenllal1ste felsefesini müdafa eden bir muharrirdir. Sartre, felsefesini Dostoyevgklntn bir düsturuna dayandı rin ak tadır.
"Allah yoksa, istediğimiz herzeyi yapabiliriz/* Şartı e-ın bütün kitaplarında karakterler, istedikleri gibi hareket ederler. Mukadderatlarını kendileri tâyin ettikleri İçin, pişmanlık duymazlar, Fakat pişmanlıktan daha fena bir vaziyetle karşılaşırlar. Hayatta olmanın, yaşamanın kederini hissederler kı bundan kaçııulamaz, Sartre. bir perdelik “Hufo Cios" piyesinde, cehennemin bir odasına kapatılmış dört kişinin başından geçenleri anlatır. Bu odadan, hayatta olduğu gibi, kurtulmanın çaresi yok-• tur. Zira hayatı insanlar İstemiştir. Sartre’a göre insanlar birer keder parçasıdır, herbiri bir köşeye sıkıştırılmış birer âciz mahlûktur, öyle bir yola düşmüştür ki kurtulmasına imkân yoktur. Ve bu yolda yaptığı her hareketten mesuldür. Descartes. kendi mevcudiyetini “Düşünüyorum, demek ki varım" gibi kolay bir yolla İspat etmişti! Descartcs İçin, insan, düşünen ve Allah tarafından aldatıl-
Yazan : Abdullah Ç
Adnpnzan - Erenler Okulu Başöğretmeni
sonra da kendisinin arzu ettiği yeri köylüye okumalıdır. Evvelâ köylüyü ilgilendiren yeri oku-. malıdır diyoruz. Çünkü, köylüyü ilgi-lcndirmtyen kısımlur okunmayıp, öğretmen kendisinin arzu ettiği ve köylüyü ilgilendirmediği gibi anlıyamı-yacaklan yerlerden okursa dinliyen-ler teker teker konuşmağa ve dinlemek Istlyenlere de mâni olurlar. Ve yahut "Muallim bey orayı bırak da başka yerlere bak” derler. Bu da öğretmenin gücüne gider. Köylüye bu şekilde orijinal mevzular okununca, okuma ve yazmiya karşı büyük bir sevgi uyanır ve bu defa çocuğuna gazete, dergi alıp okutacağı gibi “Okulun ne kıymeti var, bugün çocuğu yollanuyayım” demez. Bu çekikle hem okulun devamı sağlanmış olur, hem de öğretmen, çocuklardan başka köylü ile de İlgilendiği için köylünün de sonsuz sevgi ve saygılarına mazhar olur. Ben öyle köyler biliyorum ki. 70 yaşındaki saçı, sakalı ağarmış, köylü dayıları, 18 yaşında henüz dün okuldan çıkan öğretmen kahveye girdiği zaman kalkmış. ona yer vermek istemiştir. Yine öyle köyler vardır ki öğretmenin kahveye girişi köyün Haşanı, Hüseyin) kadar ilgilendir eme miş tir.
Köyde köy öğretmeni çok koluv muvaffak olur. Yeter kİ kalbi bulunduğu muhite her sahada hizmet aşkı İle çarpsın ve bu arzusunu etrafındakilere sözle değil, fiiliyatla göstersin. Köylümüz, dün okuldan çıkan, henüz bülûg çağma dahi gelmemiş fakat öğretmen olarak aralarında bulunan küçük bir yavruya gerekil İlgi ve yakınlığı göstermekte cömerttirler. Yeter kİ öğretmenlerimiz mesleklerinin yüksek şereflerine kapılmasınlar, fikir Ve fiilleri ile onlara hizmet etmek istesinler. Yazımın başında da işaret ettiğim gibi “Köyde öğretmen nasıl muvaffak o-lur. Ve nasıl muvaffak olamaz ^'şeklindeki soruları, bu mesleğin bJr ferdi ve bir kaç köy değiştirmiş bir İnsan olarak Yeni İstanbul gazetesinin müsaadesi nispetinde açıklı-yacağım. Gayemiz, bu mesleğe yeni intisap eden genç hocalara lyt bir yolu tavsiye etmek, “Bizim öğretmen çok fena" diye dert yanan köylü vatandaşlarımın sızlanmalarını ortadan ' kaldırmaktır. Yazılarımda, tatbik et- I fiğim kısımları da aynen belirteceğim
Yazılarım bu şeklîde nazari değil, ameli olacaktır.


mıyan bir mahlûktur. Sartre İçin. İnsan hayatım hür olarak teşbit eden ve aldatıcı bir Allahı bulunmayan kimsedir, işte burada exlstentialisme felsefesinin ana hatlarlyle karşılaşıyoruz. Sartre’a göre Allah olmadığı için, insanı aklatacak kimse yoktur. Bu demektir kİ, hayatta aldatılmak diye bir şey düşünülemez. Aldatıldığımız» hatalı bir İş yaptığımız zaman, herbirimlz bundan mesul olmalıyız. Bahaneler, mazeretler uydurmağa hakkımız yoktur. Tembellik edip kadere inanamayız* Sartre. hayat yolunun yalnızlığını ve korkunçluğunu “Hürriyet Yolunda” isimli kitaplarında bütün çıplaklığiy-le ortaya atar. Buna artık realizm denüemez... Sartre. yaşadığımız hayatın şartlannı, bilhasa esir kamplarının yarattığı dejenere bir cemiyeti aksettirmeğe çalışır. Zola'mn realizmi ile Sartre'in realizmi arasında fark vardır. Zola 19 uncu asrın iyimserliği ve idealizmi içinde yazmıştır. Zaten yaşadığı devirde, insanın istikbali parlak görünmekteydi Cemiyette her cihetten ilerleme ve inkişaf hâkimdir, içinde yaşadığımız asır ise İki büyük dünya harbine şahit olmuştur. Bugün bile dünya vaziyeti pek karışık olduğundan, refah ve saadetten bahsetmek biraz abes olur. Bu asırda İnsanın istikbali sönüktür. Yıkıcıdır. Menfaatperesttir, işte bu şartlar mevcut olmadan Zola nikbin bir realist olabilirdi. Fakat Sartre fazla hassas olduğu için, bir ressam gibi, müşahedelerini kaleme almıştır. Fakat hiçbir zaman o. ahlâk dersi vermeğe kalkmaz.
Bu karanlık tarihte. Sartre. İnsan için üıniUi bir hayat tasavvur edemez. Ta biatiyle, harpten fakir kalmış ve yıpranmış bir memlekette e:clstentlnlisme çabucak yayılır. Nitekim. Fransa, Almanyada ve bilhassa Italynda çok rağbettedir. İtalya-da ex.stentinliste muharrirler yoksa da existentialistc felsefesi hakkında yüzlerce kitap yazılmaktadır. îngil-terede ise hayat, ve kültür şartları değişik olduğundan, exİHteni lalisme tutunamamıştır. Fakat lngllizlcr. Jean-Paul Snrtre'ı büyük bir edip ve tiyatro muharriri olarak kabul e-derler Bu sene Lnurence Olivier, Sartre’in "Kiril Eller" piyesini Londra sahnelerinde temsil ederek piyesi meşhur etti “Muhterem Aşifte" piyesi de Ne\v-York‘ta büyük bir muvaffakiyet kazandı. "Sinekler” ve diğer piyesleriyle Sartre, büyük bir tiyatro muharriri olduğunu lapat etmiştir.
Bundan başka Saire birçok tenkld yazılan da yazmıştır. Baudelairo*e ait yazdığı bir kitapta, birinci sınıf edebi tenkid yapmasın* bildiğini göstermiştir Netice olarak di. yetiliriz kİ, Satre evvelâ büyük bir romancı ve tiyatro muharriridir. E-serleri felseri fikirler (!(>lu iat, bunu bir kaza eseri telâkki etmemiz lâ. znndır.
Gabrlel MarceJ:
Bu muharrir Satre a nazaran daha filozof, daiıa ağırdır. Hlrıatlyan exin-tentlallHte’i olduğu ıçin.Gabriei Mar-cel, ferdi tecrid edilmiş bir halde incelemez, onu cemiyetin, milletin ve hattâ bir din içinde inceler. Satre ise ferdi rabıtasız, köksüz bir halde yapyalnız.yakalar ve inceler. Gabrlel Marccfin geçen sene Pariste oyna, nan “Allahın Adamı" piyesi çr k muvaffak olmuştu. Satre’in piyesleriyle mukayese edersek. Marcrl'ln piyesi daha vakûr. daha ciddi ve daha fol-BCfldir. B. P,
Kongre âzasının yüzde altmışı, Senatonun yüzde elli altısı avukattır
Birleşik Amerltanın en yüksek kanun yapan meclisi olan kongrede çalışan 531 erkek v® kadın, memleketin hor tarafından gelir. Bunlar, muhtelif dine mensup olup, halk tarafından kongreye seçilmeden Önce avukat, tiyatro aktörü, bankacı ve dişçi gibi muhtelif meslek sahibidirler.
Kanun yapmak, kongTcnln en mühim vazifelerinden biri olduğundan kısmı âzamisi avukatlardan ibarettir. Son zamanlarda kongrenin 81 inci celsesinde Kongre Kütüphanesi tarafından yapılan bir tetkik, Senatonun % 60 mm avukatlardan mürekkep olduğunu göstermiştir. Temsilciler Meclisinin 435 âzasından 241 ü yani % 56 aı avukattır.
Kütüphanenin raporuna göre, kongrenin diğer meslek nispetleri şunlardır: 47 tüccar ve fabrikatör, 36 muharrir, 30 profesör ve muallim, 25 çiftçi, 16 mülk sahibi, 13 hükümet memuru. 10 bankacı, 8 İşçi
Amerikadan intibalar:
Amerikada satış yerleri
Amerika der demez aklımıza 80 katlı binalar ve gratsiyeller gelir. Bu, New-York*txır. Amerika değildir. Gerçi New-York Amerlkadadır ama. Amerika Netv-York değildir.
Ajnerikayı Amerika yapan şey, o-nun zihniyeti, iktisadiyatı, şarkıları, yollan, dükkânları... v.s. dlr.
Amerikaya hos olan şeylerin başında belki de dükkânları gelir. Bu çeşit dükkânlara dünyanın başka taraflarında rastlamak pek Kabil olmadığı gibi, bunlar her Amerikan şehrinde muhakkak bulunurlar.
Başla eczane (Drugstore) gelir. Bu eczanelerin en az sattıkları şey belki de ilâçtır. Elinizde reçeteyle bir Amerikan “drugstore” una girerseniz, ilâç kısmını buluncaya kadar akla karayı seçersiniz. Eczanelerin asıl İŞİ. sandviç yapmak, gazoz vermek, mecmua satmak, film develope etmek gibi daha kârlı faalivetlerde-(lir. Eczanelerde oyuncak, sofra bıçağı. anot, mücevherat, terlik, kartpostal, çikolata gibi birbirini tutmayan pek çok çeşitli şeyler satılır.
Avrupada da bulunmakla beraber, asıl Amerikada dalbudak salan tipik bir müessese de, "5-10 kuruş dükkânlan” dır. Gayet geniş olan hıı mağazalarda, mallar nevilerine göre masalara ve hu masalarda da fiyatlarına göre bölmelere dizilmişlerdi^ Buralarda 5 centten başlayıp 1 dolara kadar varan mallar saldır. Meselâ, bir "şeker kurabiye” masası vardır; burada, şekerler, çukolata-lar. pastalar, kurabiyeler. 5-10-25 ve 50 cent’llk cam bölmeler içinde ny-nJmışlır. Hırdavat kısmına giderse* niz, çiviler, boy ve kalitelerine göre. 5-10-15 cent’llk bölmeler»» ayrılmıştır. Defterler, zarflar, inci boncuklar krem ve losyonlar, burduk ve tabaklar da hep bu prensip mucibince satılır. Bu ta it. »alışı pek kolaylaştırmakladır. Ayrıca da başka yerlere nazaran daha ucuz oluşlun bu 5-10 kuruş dükkânlarını Amerikada pek meşhur etmiştir.
Gene sırf Amerikaya münhasır olmamakla beraber, asıl Amerikada büyük gelişme gösteren bir tip dükkân da. muazzam "Department Store" lardır. Pariste “Prlnternps",

sendika idarecisi. 7 doktor, 6 kongre memuru, 3 muhasip, 3 dişçi, 3 mühendis, 8 maliyeci. 3 içtimai muavenet adamı ve 2 eczacı, geri «kalan 14 âza muhtelif meslek mensubudur.
Bazı âznlar çok defa seçildiğinden bütün ömürlerince kongreye iştirak etmişlerdir.
Çekoslovakyada doğmuş olan ve Temsilciler Meclisi Kanun Yapma Heyeti reisi olan Adolph J. Sabath, 1907 den beri her İki sene seçilerek her ftzadan fazla kongrede bulunmuştur. Senato Tahsisat Heyeti reisi Kennetlı McKellar, 1917 den beri arka arkaya seçilerek en eski âyab âzasıdır. 30 Ayan ve Temsilciler Meclisi ‘âzası 20 seneden fazla kongreye İştirak etmiştir.
Eski Ziraat Bakanı Ayandan Cltn-ton P. Anderson gibi birçok Ayan ve Temsilciler Meclisleri âzası, hükümette yüksek mevki sahibi olmuşlardır.
Cumhuriyetçi Partisinin ileri ge-
Betlinde "Wertheim“ ve "Ka-de-ve”, Is tan bulda da eski “Orozdibak" ve şimdiki “Karlman. Llyon” mağzala-rını hntırhyonlar, bolısetmekte olduğum dükkânlar hakkında az çok bir fikir edinebilirler. Amerikan “depart-ment storlara0 1, İğneden uçağa kadar her şeyi satarlar. Bütün bir mahalleyi kaplıyan bu dev mnğz.aların içi. Beyoğlunun en İşlek saatinde gö-remlyeceğimlz kadar büyük bir müşteri kalabalığı ile dolup taşar. Bir yandan kendi kendine yürüyen merdiven hasumaklan, bir yandan da a-sansörler binlerce müşteriyi kattan kata taşır. Elbise, ev eşyası, yiyecek. oyuncak, plâk, televizyon, her ne isterseniz bu mağzaların ilgili katında ve kısmında bulabilirsiniz. A-cıkırsanız lokantaları vardır, yemek yersiniz.
Amerikanın en yeni icadı “Süper* Market” denilen yiyecek dükkânlarıdır. Son 20-30 yılın mahsulü olan bu muazzam “Pazaryeri dükkânları” bugün bakkaliyeden başka her şeye benzerler. Bu “Süper Market" lerde başlıca bale koliye, et, mandra malları - ve sebze-meyve satılırsa da, pek çoğunda. patateslerle kap kaçakların arasındaki bir bölmede tablolar, »Uç fırçaları, kozmetikler, ilâçlar, ampuller ve kltaplur dtı satışa arzerü-iir.
"Süper Market" leıin ana hususiyeti, müşterinin alacağını raflardan kendi eliyle seçip almasıdır. Dükkânda satıcı bulunmaz. Sıralı durun çift katlı tel arabalardan birini çekeniniz. çocuğunuz küçükse onu da arka tarafına oturtur ve sonsuz raflar arasında dolaşnııyn haşlarsınız. Raf İstifçiliği ve paketleme ustalığı, mallan en bilgiç satıcıdan daha iyi satar. Mallar ilim ve sanatla teşhir e-dllmiş, sizi her yandan cezlıetmekte-(lirler. Niyet ettiğiniz ve etmediğiniz pel( çok şeyleri alır alır arabanıza atarsınız. Birçok modem dükkânlarda devamlı surette çalan ahenkli bir müzik de mukavemetinizi büsbütün yumuşatır. Yemişleri —hileli çabuk eller araya girmeden— kendiniz seçer, kesekâğıdına doldurur, camlı buzluktan şeffaf selofan kâğıdına ve ağırlıkları, fiyatları., v.s. hep etiketlerinde) yazılı olan etleri kendi elinizle alırsınız. Çorap mı alacaktınız?
lenlerinden biri olan Ayandan Arthur H, Vandenberg, Mlchlgan eyâletinde tanınmış bir muharrirdir. Ayandan Paul H. Douglas ve Elbert D. Tho-mas üniversite profesörü, Irving M. Ives, New-York’ta Sanayi ve işçi idarecisi Mektebi Müdürü ve Ralph E, Flanders ile Homer E. Capehart büyük tüccar ve fabrikatör idilçr.
Temsilciler Meclisi âzalan arasında. Christlan A. Herter, Birinci Cihan Harbinden sonra Amerikan Hâriciyesinde bulundu, John F. Shelley, Califomia eyaletinde işçi Sendika, sı reisi ve Adam Clayton Powell, New-York’ta büyük bir zenci kilisesinde papazdır.
Kongrenin kadın âzalan da muhtelif meslek sahibidirler. Ayandan Margaret Chase Smith, tanınmış bir tüccar idi. Temsilciler Meclisi â-zalarından Helen Gahagan Douglas, tiyatro ve sinema aktörü, Frances P. Bolton ile Edith Nourse Rogcrs hayırsever cemiyetlerinde meşhur ve Edna Kelly bir ev kadını idi.
ve usûlleri
•azan : Oğuz TÜftKKAN
Manifaturacıya da ayrıca uğramıya ne hacet, işte şuracıktan, hepsini bir kerede alıverirslniz. Nihayet kapıya gelince kuyruğa girer ve kasa başındaki adama parayı verirsiniz.
Amerikan bakkal dükkânları 800-2000 arası mal bulundurdukları halde, Super-Markot’ler 3000-20000 arasında bir bolluk nrzederler. Dağ gibi yığılı konserve kutuları Ve buzluktaki “donmuş gıda maddeleri” yahut da süt, tereyağı, peynir, yumurta, et, bu dükkânların esas satış emtialarıdır; fakat çorap, çiçek, basma elbise, plâk, podra, aspirin, elektrikli kızartma makinesi, mecmua ve vls-k| gibi çeşitli maddelerden de bir hayli iş yaparlar. Bu dükkânlar, köşe bakkalı glpi veresiye vermek ve eve teslim gibi kolaylıklar göstermezlerse de müşteri celbetmeslni mükemmel bilirler. Bir kere, muâzzam satış hacimleri sebebiyle, toptan çok alır ve ucuza maleder, ucuza satarlar. Birkaç kuruş “kelepir” İçin kilometrelerce uzağa gidip alışveriş etmekten çekinmeyen Amerikan kadını. altındaki otomobille, buraların devamlı müşterisi olurlar. Otomobillerini bırakacak yerler hazırdır, Bazı SÜper-Market'lerde, müşterilerin çocuklarını bedava eğlendirmek Ü-zere ayn bir “panayır” odaları da vardır. Kaliforniyada bir Süper Market, annelerin bebeklerini almakta ve kadının işi bitinceye kadar şişeyle sütünü büe vermektedir. Oregon'da bir başkası, yağmurlu günlerde müşterilerine bedava olarak şemsiye ö-dünç veriyormuş VVyoming'dek iler daha İleri gitmiş, bedava taksi temin ediyormuş.
Neticede. Atııvrikndaki mevcut bakkal dükkânları içinde Süper-Mar» ket'ler ancak yüzde beş tuttuğu halde. Amerikanın gıda satış yekûnunun %3ft ini Süper-Mıırket'ler yapmaktadır. 1948 de, vasat! bir SÜper-Market’ln yıllık satış hacmi 650000 dolardı. Senede 6 milyon dolarlık (18 milyon Türk lirası) İş yapan dükkânlar çoktur. Bunlardan birinin (Flladelflyada), 600 müşterinin otomobilini alabilecek kadar avlusu vardır ve haftada 45 bin müşteriye mal «utar.
Çeviren : N\ K.
Lâkırdı arasında hafif bir bilezik şıkırtısı, bir eteklik hışırtısı, bir ayak sesi duyar gibi oldum ve Öteki odada birinin, kapı aralığından bana dikkatle baktığını iyictf* hissettim.
O zaman hâfizamda emniyet, saflık ve sevgi dolu bir çift İri göz canlandı ve yüreğimi müthiş bir sızı kapladı.
Eve döndüm; fakat o sızı devam ediyordu; okumak istedim, yazmağa oturdum, bir iş göreyim dedim; fakat nafile: Kalbimdeki o yükten kurtulamadım.
Akşama doğru biraz sakinleşince kendi kendime; ”Bu ıstırap nedir?,, dedim. O anda İçimden sanki bir ses yükselip: “Suraba-la'nı ne yaptın?,, dedi. Ben de: “Kendi İsteğimle bıraktım. Beni ömrünün sonuna kadar bekliycce-glrıl bilemezdim,, diye cevap verdim.
Fakat o ses devam etti;
— O zamanlar isteseydin senin olurdu. Şimdi ona bakmak hakkını kaybettin. Aranıza bir duvar çekilmiştir.
— Peki, dedim, ama Surabala benim için ne dlr?
Kalbim yine konuştu:
— Bugün hiç bir şey değil. Fakat o zamanlar her şey olabilecekti.
Evet, ne olmıyacaktı? Gönlü-mün en yakını oıacak, neşemi ve kederimi paylaşacaktı. Şimdi ise o kadar yabancı ki, bakmak bile yasak!
Ram Loşan'm kansı Suraba-la'nın, kocasından ziyade benim olduğu düşüncesini bir türlü zihnimden söküp atamıyordum. Artık hiç bir iş göremez hale gelmiştim. Talebemin türkü söylemeye koyulduğu, çiçek kokularının odamı doldurdukları öğle saatinde içimde bir çok düek doğmaya baş-lArdı. Ne dilediğimi pek bilmiyordum ama, ileride Hindlstanı İdare edecek olanların gramer derslerini tashih işine ömrümü vak-fetmemeye karar verdiğimi söyleyebilirim.
Ders bittikten sonra, pek büjdlk olan evimin ıssızlığına tahammül edemiyor, fakat gelen misafirlerden de çabuk usanıyordum.
Surabala ile evlenip bahtiyar olabilirdim. Lâkin aklıma bir Ga-ribaldl kesilmeyi koymuş, nihayet köyün birine mektep hocası vaziyetinde düşmüştüm! Ve Surabala’ nın kocası olacağını kimsenin tahmin etmediği Avukat Ram Loşan da Surabala'yı almış ve hükümet kapısında kendine b|r servet toplamakla meşguldü! Yeme, ği fena pişmiş ise Surabala’yı azarlıyor, ve keyfi gelirse bir mü-cevher hediye ediyordur. Yağlı ve semizdir; güzel giyinir; dert nedir bilmez. Her halde gecelerini yıldızlara bakıp içini çekmekle geçirmez!.
Ram Loşan bir gün, mühim bir dâva için şehir dışına gitti ve karısı evinde yalnız kaldı.
Bir pazartesi idi. Gökyüzü sabahtan beri örtülü idi; saat ona doğru İnce bir yağmur başladı. Mektep müdürü havayı itibara alarak derslerini erken kesti. Bütün gün, kara kara bulutlar, sanki muazzam bir sahne tertip ediyorlarmış gibi gökyüzünde dolaşıp durdular. Ertesi günü öğleden he-men sonra gök gürültüleri İle birlikte yağmur başladı ve çok geçmeden sel halini aldı: geceleyin büsbütün şiddet peyda etti.
Uyumaya çalışmak beyhude tdl. Bu müthiş fırtına esnasında Sura, bala’nın evinde yapayalnız bulunduğunu düşündüm. Bizim mektep binası onun oturduğu köşkten çok daha sağlamdı; kaç kere onu davet etmek aklıma gelmişti: Davetimi kabul etseydi ben gider geceyi sarnıcın dibinde geçirirdim. Fakat bir türlü cesaret edenıo-dimdl.
Sabahın bir buçuğuna doğru de. niz yükselmesinin korkun# sesi duyuldu. Sular basıyordu! Odamdan fırlayıp Surabala’nın evine doğru koştum. Yolumun üstünde bizim sarnıcı destekleyen sertlerden biri vardı. Su dizlerime kadar yükselmişti. Şeddin Üstünden atladım. Binanın en yüksek kısmı ova seviyesinden 17 kadem yukarıdaydı.
Ben henüz yukan çıkmıştım k!r bana doğru birinin geldiğini gördüm. Gönlüm onu hemen tanımış ve titremeye başlamıştı. Onun da beni derhal tanıdığına emindim.
Üç yarda eninde bir adacık Üzerinde başbaşa kalmıştık. Her tarafımız su ile çevrilmişti. Âfet var kuvvetiyle devam ediyor, gök-yüzündeki yıldızlar kayboluyor, yeryüzündeki ışıklar sönüyordu. Böyle bir anda bir iki kelime söylemekle hiç bir günah işlemezdik. Fakat ağzımızı açaıuıvorduk. Hattâ birbirimize hatır bile sormadık. Ayaklarımızın dibinde sel, ölüm saçan siyah ve koyu bir kasırga halinde çalkanırRen biz karan lığın içinde birbirimize bak. maya devam ettik.
Surabala, o anda, yanımda bulunmak için bütün dünyayı ter-ketti. O anda, benden başka hiç bir şeyi yoktur. Çocukluğumuzun o uzak günlerinde benim yanıma gelmek üzere başka bir yıldızdan bizim aydınlık ve canlı küremize inmişti. Şu saatte ise, uzun bir uyrıhktan sonra, insan ve ışık dolu küreyi terkederek can çekişen tabiatin son ihtilâçları içinde yapayalnız benim yanımda duruyor. Bir dalga daha gelse, şu son ba. rıntıgımızdan atılacak ve ölümde birleşeceğiz.
Alı, o dalga hiç yükselmesin! Surabala etrafında kocası ve ço-cuklan, akrabaları ve hizmetkârları arasında uzun ve mesut bir hayât sürsün! Tabiatin uçurumuna doğru eğildiğim o tek gece içinde ölmezliğin bahtiyarlığını duydum.
Sabah oldu; fırtına dindi, deniz çekildi. Surabala hiç bir söz söylemeden evine döndü; ben de sessiz sessiz kendi evime gittim.
Ve o vakit düşündüm: Evet, ne nazır oldum, ne başkâtip, ne de Garibaldi; fakir bir mektebin ho-casıyım. Fakat o kısa gece ömrümü aydınlatmaya kâfi geldi. Benim nasibime düşen günler ve geceler içinde bıı tek gece zavallı ömrümün şan ve şerefi oldu.
Yazan : Rabindraııath Tagore
SURABALA İle ben aynı ilkokula gider, ve beraber bulunduğumuz anlarda nişanlı imişiz gibi davranırdık. Ne zaman evine uğra-sam, annesi bana ne yapacağım bilmez, kızı İle beni yan yana kor ve “aman ne güzel bir çift I” diye haykırırdı.
Henüz küçük bir çocuk olmakla beraber bu sözlerin mânasını büsbütün anlamıyor değildim. Hattâ çok geçmeden, Surabala'-nın Üzerinde başkalarının malik olmadığı haklara sahip bulunduğuma kanaat getirip o kanaatin tesirLlc kıza eziyet etmeğe, cezalar vermeğe başladım. O da ses çıkarmadan her şeye boyun eğerdi. Köy halkı çocuğun güzelliğini her fırsatla Hân ederdlyse de benim gibi küçük bir vahşinin henüz buna akıl erdirmesine imkân yoktu: Surabala benim gözümde, keyfime hizmet etmek İçin dünyaya geldiğinden kendisine ancak hor bakabilirdim.
Babam toprak sahibi Şauthuri ailesinin çiftlik n&zın idi. Yazıp okumasını öğl endik ten sonra bana çiftlik idaresini öğretmek ve vergi tahsildarlığı gibi bir vazife bulmak istiyordu. Fakat ben I-çimden razı değildim. Benimle bir mektepte okuyan Nilratan, Kalkuta’ya giderek İngilizce tahsil etmiş ve mahkeme müfettişi olmuştu : Benim de hayatta istediğim bu idi. Müfettiş olamasam dahi hiç değilse mahkeme baş kâtipliğine azmetmiştim.
Babamın adliye memurlarına her vakit ne kadar saygı gösterdiğini gördüğümden onları balık, sebze, hattâ para gibi hediyelerle elde etmek lâzım-geldiğini çocukluğumdan beri biliyordum. Bu sebepledir ki en küçük adliye adamlarına bile pek büyük kıymet vermekteydim : Çünkü bunlar, Hln-dİ8tanın 330 milyon tanrısına A-deta vekâlet eden ve bizim Ben-gal'de tapılan asri tanrılardır.
Nllratan'ın başarısından cesaret alaraktır ki bir gün, müsait bir fırsattan faydalanıp ben de Kalkuta’ya gittim ve babamdan aldığım para ile tahsilime muntazam surete devam ettim. Aynı zamanda siyasi cemiyetler ve hayır ku-rumlarlle de münasebette bulunuyor, memleketime kendimi feda etmeği borç biliyor, fakat bunu nasıl yapabileceğimi kestlremlyor-dum. Yol göstericim de yoktu. Fakat heyecanım bu yüzden tavsamıyordu; biz köylüler. Kal-küta gençleri gibi her şeyle alay etmeye alışmadığımız İçin İmanımız sağlamdı. Birliğimizin önderleri nutuklar söyLerken biz kapı kapı dolaşır para toplar, yahut beyanname dağıtır ve önderlerimiz aleyhinde söz Büyüyeceklere karşı savaşmağa hazır bulunurduk. îşte bunun için şehrin gençleri biz taşralılarla eğlenirdiler.
Kalkütaya müfettiş yahut hiç değilse mahkeme baş kâtibi olmak üzere gelmişken, müstakbel bir Garibaldi» gibi hareket ediyordum !
O sıralarda Surabala’nın babası ile benim babam çocuklarını evlendirmeğe karar verdiler. Ben Kalküta’ya vardığım tarihte on beş yaşında İdim; Surabala ise sekizinde idi. Şimdi ise on sekizime varmış bulunduğumdan babam, evlenme çağını geçtiğime hükmetmişti. Fakat ben. ömrüm oldukça bekâr kalmağı ve memleketim için ölmeği gizlice kurmuştum, Tahsilim tamamlanmadan evlenmlyeceğlml babama bildirdim. .
îki üç ay sonra, Surabala’nın Ram Loşan adında bir avukatla evlendiğini duydum. O sıralarda Hindisianın kalkınması İçin para toplamakla pek meşgul bulunduğumdan bu haberin ehemmiyetli olmadığına hükmettim.
îik diplomamı almış ve ara imtihanıma hazırlanmakta İdim ki, babam öldü. Annemle iki kız kardeşimi geçindirmek bana düştüğünden mektebimi bırakıp iş aramak lâzım geldi ve şuraya buraya baş vurduktan sonra Noakhall Nahiyesinde küçük bir kasaba mektebLne öğretmen vekilliğine tâyin edildltn.
Fikir ve zevkime uygun bir iş bulduğuma seviniyordum. Talebelerimden her biri benden alacakları öğüt ve İlhamla müstakbel Hlndiatanm başbuğu olacak değil mi idi ?
Çalışmaya koyuldum. Ve gör. dilin ki. yaklaşan mektep imtihanları, Hindisinin istikbalinden çok daha müstacel bir ehemmiyet taşımaktadır... Mektep müdürü gramer ve cebirden başka konuşmak mevzuu kabul - etmezdi. Benim heyecanım da bir kaç hafta içinde düştü.
Ben dâhi değilini. Evin scshİZ-llği içirtdo bir çok şeyler tasarlarım ama çalışmaya başlayınca boyunduruk altındaki öküzler gibi yaptığım Işın zaruretine katlanırım. Bu şartlar içinde kabadayılık etme kimin akima gelir?
Hocalardan biri, herhangi bir vııngm tehlikesini Önlemek üzere mektep binasında yatardı. Bakalorya İmtihanını geçirdikten son-ra bu İş bana düştü. Mektep binası yanındaki kulübede kalıyordum. Mekiep ise, şehre uzak, büyük bir sarnıç civarında idi
O zamana kadar ehemmiyet vermediğim bir noktayı unuttum: Mahalli hükümet avukatı olan Ram Loşan mektebin yakınında oturuyordu. Eski çocukluk arkadaşım ve karısı Surabala’nın da onunla beraber oturduğunu öğrenmiştim.
Ram Loşan’la tanıştım- Karısı İle eskiden tanıştığımızı gahba bilmiyordu: ben de hiç bahsetmedim. Zaten Surabala’nın herhangi bir suretle bana bağlı bu. Innduğu hissini de artık kaybetmiştim.
Bir gün Ram Loşan’ın ziyaretine gittim. Neler konuştuğumuzu hatırlamıyorum, fakat hiç çüp-hesiz bugünkü Hindistamn feci vaziyeti görüşüldü Muhatabımı heyecana getirmek, onda derin bir alâka uyandırmak bahis mevzuu değildi; konuştuğumuz mesele. “Juka„ içerek bir iki saat içini dökmeye fırsat veren meseleler-dendi.
Sayfa 6
YENÎ İSTANBUL
19 Kariiti 1950
"iyi yemek, iyi şaraplar

MUSİKİ
Yazan :
Fransız yemekleri hakkında neşredilen bir kitap
Meraklılar, bu eserin ^şikemperverler,, nezdinde büyük rağbet bulduğunu söylüyorlar
ki-bir bı-
I
başka bilhassa dikkate şayan iki nokta vardır kİ çök mühimdir!
1 — Formüller Fransnnın on meşhur aşçıları ve en bilgin ev kadınları tarafından imzalanmıştır.
2 — Hor yemek tarifi ile beraber o yemekle en iyi giden şaraplar hakkında malûmat verilmekledir.
Kitaptaki yemek çeşnileri bir. iki örnek verilemlyccok kadar birikirinden güzeldir. Ayrıca her yemek için türlü» türlü hazırlanış şekillen verilmektedir ki bu miktar bazan 25 e kadar çıkmaktadır. Meselâ bir tavuk yemeği vardır kİ her pazar ve bayram günlerinde ayrı ayrı formülleri sene devamlı olarak
Tatlı bahsinde ise
nldığını söylemekle İktifa edeceğiz.
600 sahife olan bu kitap bütün bir hayat boyunca insanı, okuyarak, hayal kurarak ve tecrübe İle meşgul edecek malûmatı ihtiva etmektedir.
yemek şartlyle dolayısiyle üç yiyebilirsiniz.
105 sahife fiy-
(1) "Bons Plats. Bons Vins ” (Maurice Ponsot, Paris 2.500 franes)
Eserin ilk 60 yazı ile ye-bu sanattan için bir gi-
D ÎR müzikseverin opera notalarını okurken daldığı tatlı hülyalar nasıl onu bir eser vermekten alıkoy arsa. Fransada basılan birçok yemek tabı da okuyucuyu, kendiliğinden şey meydana getirmesine imkân rakmıyacak kadar cezbedcr.
Meselâ sülünün mantar ve daha birçok garnitürlerle üstüne şarap yahut şampanya dökmek suretiyle pişirilen öyle muhtelif çeşnileri var kl eğer tarif edileni yapacak kadar müsait bir bütçe ve elverişli bir mutfağa sahip olup da tatmak imkânı bulursanız, okurken hazmedilir mi. edilmez mİ diye şüpheye düştüğünüz bu yemeklerin tavsiyesindeki İsabete hayran kalırsınız.
Bu mevzuda, Maurice Ponsot’nun yazdığı "İyi yemek ve İyi şaraplar" (11 başlıklı oldukça büyük ve kalın kitabı, Fransız mutfağına giriş İçin güzel bir başlangıç olarak kabul edebiliriz. Kitapta, çoğu vasat gelirli bir ailenin de istifade edebileceği 3 bine yakın yemek tarifi vardır.
Eğer midenize düşkün iseniz ve fransızca da biliyorsanız bu kitabı bilhassa tavsiye ederiz, sahifesinde fotoğraf ve mek pişirme sanatı ve midelerin zevk alması
rizgâh yapılmaktadır. Bu girizgâhta şu başlıklar vardır: "Yemek masası adabı.” Bu kısımda artık kalitenin, mikt8nn yerini tuttuğu, binaenaleyh mlktan asgari hadde indirerek, tabakların birbirini takibetmesi şartı ile bütün yemek müddetinin 55 dakikayı geçmemesi yazılmaktadır.
"Masa nasıl süslenmelldir?” başlıklı kısımda ise, Fransız Şarap A-kademisinden J.R Roger’nin bir şarap endeksi ile her yemekte verilecek şarapların çeşnisi bulunmaktadır.
Kitabın sonundaki ayrı bir kısımda ise havyar ve muhtelif cins peynirler İle odun yahut kömür ateşinde veyahut gaz ve elektrikte pişirilen yemekler için ihtisas ve tecrübeye dayanan bilgi verilmektedir. Bütün bu fevkalâde malûmattan gayri, kitapta ayrıca yukarıda da yazdığımız gibi çerezinden, dondurmasına kadar 3 bin yemek tarifi bulunmaktadır.
Şüphesiz birçok yemek kitapları da aşağı yukan aynı malûmatı verirlerse de bunda pratik olmaktan
Mareşal Rommel’in de hayatı filme alınıyor
Fakat, Rommel rolünü yapacak artist henüz bulunamadı
Artistin sert ve sevimli olmaması isteniyor
(Daily Express hususi muhabirimizden)
İngiliz Tııgbavı Resmond Young’un yazdığı, Alman Generali Rommel’in biyografisi tngiltcrede de, Amerlka-da da o kadar beğenildi kİ, Amerikan filmcileri bu fırsatı kaçırmıynrak hemen eseri filme almak İstediler. Filmin direktörlüğünü üzerine alan Nunnlly Johnson bu maksatla Av-rupaya geldi: Ingllterede muhtelif mütehassıslar ile ve muharrir Des-mond Young’la uzun uzun görüşerek tetkiklerde bulundu. Sonra Almanya-ya giderek Mareşal Rommel’in karısını da ziyaret etti.
Londraya döndükten sonra Nunnlly Johnson’a meşhur Dorchoster Otclin-do rasladım. Yaptığımız konuşmada bana şunları söyledi: "Rommel’in karısı ve oftlu Mareşalin hayatı hakkında film çevrileceğine çok sevin-
ak-ho-Bu nlt İdi.
Meşhur arkeologlardan Ztıchıırla Ghonrirn. 2600 sene evvel yuMinıış olan Mısırlı rahiplerden Mentemhet’ln mumyasını İnceliyor
Yabancı memleketlerde
diler. Onlara misafir olduğum bir şam, Mndame Rommel bana, bir diye vermek istediğini bildirdi, hediye "El Alameln" harbine Rommel’in çizdiği bir harp plânı
Plânı tetkik ettim ve yu neticeye vardım kİ, her general İdare edeceği muharebe İçin İyimser olur. Rommel de, çizdiği plâna göre man galibiyetinden emindi.’* ’
Böyle bir filmi yapmanın güç rafları yok değildir. Eğer Hollyu’ood filmleri gibi esere sadık kalmayıp değişik bir Rommel tipi yaratılmak İsleniyorsa iş kolay olur. Meselâ, generali kılıçlı bir kahraman veya bir centilmen olarak göstermek mümkündür. Bu güçlükleri bilen Johnson şöyle demektedir: "Ben Alman generallerine hayran değilim. Sadece realist ve bitara/ olmak İsteyen bir sinemacıyım.” Filmde bazı sahneleri canlandırmak bilhassa zordur. Meselâ, generalin gangsterler tarafından öldürüldüğü mrflûmdur; bu esrarengiz veya heyecanlı ölüm sahnesini filmde göstermek bir hayli güç, fakat herhalde zahmete defter bir iştir.
Oftlu Manfrcd, Rommel hakkında güzel bir hikâye anlatmıştır. Belki bu kısmı da beyaz perdede görmek mümkün olur. Bir gün Rommel, otomobili ile gezerken kendini İngiliz hattı dahilinde, bir hastahanentn karşısında bulur. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilmez bir halde İken, Ingillzler onu kemâli hürmetle karşılarlar. Tuhaf bir tesadüf veya şans eseri olarak tngillzler onu teftişe gelen PolonyalI bir general zannedip bütün hastahaneyi gezdirirler. Has-tahanede tedavi gören esir Alman askerlerinin hayretten açılan aftızları karşısında Rommel, tngillzlere gösterdikleri hüsnü kabulden dolayı teşekkür eder ve sakin adımlarla koğuştan dışarı çıkar.
Bu yıl başında filmin çevrileceği ve bunun için direktörün Afrikaya gideceği tahmin edilmektedir. Bütün mesele Rommel rolünü yapacak artisti seçmektir. Hollywood PrusyalI generalleri gayet iyi canlandırmaya alışıktır; fakat Rommel tam mâna-slylc bu sınıfa dahil olmadığından iş o kadar kolay değildir. Eğer PrusyalI bir general yaratılacaksa. Erle von Strohelm bu rolü gayet iyi yapar. Fakat Rommel, sert ve ekşi suratlı Prusya generallerinin aksine, askerleri tarafından sevilen ve gülmesini bilen bir askerdi.
Bu meselede Ho!lywood sinemacılığı zor duruma düşmüştür. Bir taraftan Rommel’l fazla sevilen, sempatik bir tip olarak göstermek istenmiyor, öbür taraftan da direktör hiç olmazsa bir kere bir insanı olduğu gibi göstermekte ısrar ettlfti için ne yapacağını şaşırmıştır. R. P.
İşte Al-
ta-büttln
X
NİNNİ!.
Cenıal Reşic| REY
Antiqultâ*den kalına, küçük, dört tarafı duvarla çevrilmiş, dünyanın fırtınalarından, patırdı gürültülerinden, kaynaşmalarından, ihtiraslarından. hayatiyetinden, kahramanlıklarından, sevinçlerinden, çılgınlığından, saadetinden, aşkından bihaber bahçenin ortamlıda, bir gül —tek sesli musikimiz—, ve onun mcrakblnn derin ve tatlı bir uykuya dalınış, uyuyor. uyuyorlar!...
Blzlor, bu bahçenin kapılarım açmak ve, bütün korkunç vasıflan ile dünyayı bahçenin içerisine sokmak istiyoruz. Zira kaniiz ki. uyuyan güldeki rayiha dünyayı cozbcdebilecek mahiyettedir. Bittabi gülü, etrafını sarmış ve uykuya dalmış "meraklılar,, değil, biz, bizler uyandıracağız. Ne edelim kl, gülü uyandıralım derken, arzumuz hilâfına, uyuyan meraklıları da uyandırıyoruz. Bunlar, asırdfdc uykularını kolay kolay ter-ketmek istemiyorlar; bizlere tırnaklarını, dişlerini gösteriyorlar Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak İşlerine gelmiyor!
Bırakalım onları! Tepelerinden aşalım, güle varalım, onu uyandıralım, terbiye edelim, dünyaya koklatalım. "Meraklılar., uykularında berdevam olsunlar Onlar bitlerden daha nıes’ut uyusunlar (büyümeden), uyusunlar! Ninni '.Filarmoni Derdiğinden
SRRAY’da
İtalyan Viyoloımol Virtüözü
i

ANTONİO JANİGRO’ nun
20 kasım pazartesi akşamı verecefti resitali uçak tarifelerindeki değişiklik dnlayı-siyle sanatkârın şehrimize gelmesini geciktirdiğinden 26 kasım pazar sabahı saat 11 de verilecektir, önceden alınmış olan biletler bu resital için muteberdir.
r"*' 1
KON
İ YA
Büyük bir Ispanyol trupu? geliyor
Yüz beş artistten mürekkep heyet şehrimizde üç temsil verecek
İspanyol heyetinin uunwıruı(lan biri
önümüzdeki ayın 13 ünde şehrimize büyük bir İspanyol trupu gelecektir. "Danzaa Y coras de Espana,, adını taşıyan bu trııp 105 kişiden daha doğrusu 105 kadından mürekkeptir ve buraya İspanya Hükümeti tarafından emirlerine tahsis edilmiş husus! bir gemi İle geleceklerdir.
îstanbulda Uç temsil verecek olan heyet uzun müddettir seyahat etmektedir. Şimdiye kadar dünyanın başlıca memleketlerini, Şimalî ve Cenubi Amerikayı ziyaret etmiş, gittikleri yerlerde. İspanyanın muhtelif mın-takalarına mahsus mahalli dansları ve şarkıları gösterip dinleterek geniş mikyasta sanat propagandası yapmışlardır.
Heyet şehrimize geddiği vakit, kendilerini getiren gemide bir kabul resmi yapılacaktır. Temsillerden sonra, genıi, İspanyanın bu lâtif propagan-
Kore sularında harekâtta bulunmakta olan BÜKER ilimli Amerikan uçak gemisi, San Frandsco'ya dönmektedir. Resimde, cemi tayfalarını, uçuş güvertesi üstünde gÖrüy'Orsunuz.
lspanyah dansözlerden ikisi
da heyetini hâmilen buradan Yuna* nistana. Mısıra giderek îspanyayg dönecek ve turneye nihayet verilmlf olacaktır.
Esmeralda Pariste meşhur oldu
Haziran ayında İstanbul Sergisi münasebetiyle şehrimize gelmiş olan İspanyol heyetinin baş artisti Esmeralda hâlen Pariste bulunmakta ve büyük bir muvaffakiyet kazanmaktadır. îstanbulan sonra Ankaraya da giderek danslarım gösteren bu sar.at. kân Fransız matbuatı, Argentina’nın yerini tutacak bir artist olarak kar-şılamaktadır.
Bir doktorun, hastadan ümidi kesip "Ameliyat yapılamaz,, dediftini i-şıtmişlzdir. Bu takdirde hasta, eninde Bonunda ölmeğe mahkûm demektir. Bu hal, kanserde olduğu gibi diğer hastalıklarda da mümkündür.
"Ameliyat yapılamaz" demek, hastanın vücudundan hastalıklı uzuvlar çıkarıldığında, vücudun bu uzuvlar olmaksızın yaşamıya devam edemlye-ceğd demektir.
Meselâ oniki parmak barsaftımız vahim bir şekilde ülserli olsun. Oniki parmak barsaftı, ince barsaftrn mideye girdiği en üst kısımdır. Oniki parmak barsamımızı çıkarmak İcap ederse yaşıyamıyacağımız aşikârdır, zira bu\akdirde mide ile barsakların irtibatı kesilir ve bütün hazım sistemimiz durmuş olur.
Bunun için cerrah! başka bir çare bulmuştur. Oniki parmak barsa-ftı çıkarılır, midenin bu eski çıkış tarafı kapatılıp, küçük barsak yeni açılacak bir çıkış deliğine dikilir. Bu suretle yeni bir hazım sistemi meydana gelmiş olur.
Derilerinin bir kısmı yanmış olanların vücudunun diğer bir kısmından yeni deri alınıp yanan yere dikilmektedir. Bu plâstik cerrahi ameliye keza üsttekine benzemekte olup bunlar da esas vücudun kullanılmayan bir uzvu yerine sağlam bir uzvun ikamesidir. Buna tıpta "autolo-gus transplantation,, denilmektedir.
Ancak böyle ameiiyelerin de bir hududu vardır, tşlemiyen bir organ yerine hastanın ancak mahdut miktarda sağlam bir organı ikame edilebilir.
Bunun için cerrah!, şimdi yeni bir hal çaresi aramaktadır. Bu da. başka bir canlıdan alınan sağlam organın, hastadaki işlemiyen organ yerine konulmasıdır. Buna ise tıpta "homologous transplantation,, denilmektedir.
Bu vadide şimdiye kadar bazı muvaffakiyetler elde edilmiştir. Meselâ mahdut miktarda deri ve kemik, bir canlıdan alınıp diğer bir canlıya verilebilmektedir. Keza göz cerrahisinde bir kimseden çıkarılan göz korneasının (göz akı), ameliyatla başka bir kimseye takılması artık olağan vakalardandır.
Ameliyatta bahis mevzuu iki insanın tamamiyle ikiz olması müstesna. diğer hallerde hastaya yerleştirilen yeni organ üzerine zamanla hastanın kendi organlarından ibaret yeni bir tabaka peyda olur.
Elimizde, yeni organ takılmasının, kan verme gibi tamamiyle muvaffak olduğu hakkında daha kesin bir netice yoktur.
Bu sahada Amerlkada Chicago Şehri PTcsbyterian Hastahanesi ile Illinois Üniversitesi Tıp Fakültesi elele vermiş, hummalı bir şekilde çalışmaktadır.
Presbyterlan Hastahaneslndeki a-raştırmalar, köpeğin böbreği Üzerinde yapılmaktadır. Bu tekniği elde etmek için köpeğin böbreği çıkarılıp, yeniden yerine takılmaktadır. Bu sahadaki ilk tecrübe 1907 yılında Dr. Alexis Carrel tarafından yapılmış, fakat elde edilen netice hakkında bir hükme varmak kabil olmamıştır. 1920 yıllarında Mlnnesota’da Mayo Kliniğinde köpeğin böbreği çıkarılmış ve boynundaki başka bir yere
konmuştur. Harvard Tıp Fakültesinde gene bu vadide araştırmalar yapılmakta olup, yalnız ölmüş kimselerin organları kullanılmaktadır. Canlı organlarda araştırma yaparı ancak Presbyterian Hastahanesi vardır Hnstahane idaresi bu sahada a-raştırma yapan doktorların İsimlerinin neşrini uygun bulmadığı İçin bahsi geçen İki doktoru, doğmuş oldukları şehirlerin adlâriyle anrfıaktayız. Hastalıanenlrı palotojl şefi Dr. Iovva’nın nezareti altında çalışan bu zatlar Dr. Illinois Ve Dr. Ohio'dur.
Görmüş olduğum doktorların yapmış olduğu bu ameliyatta köpeğin, böbreğine giden temiz ve pis kan damarları sinirleriyle birlikte kepilip penslerle tutturulmuş ve erik büyüklüğünde olan mavi renkli böbrek yatağından çıkarılıp sıcak sa’.in (kimyevi tuz) eriyiğine konmuştur. Böbrek 15 dakika dışarıda kaldıktan sonra eski yerine konmuş ve damarları dikilmiştir. Bij ameliyatta böbrekten mesaneye giden idrar borusu kesilmemiştir. Zira bunu kesip dikmek gayet kol av olduğundan doktorlar, bu gibi ehemmiyetsiz bir işe girişmemişlerdir. Köpeği ertesi gün gördüğümde tabi! bir şekilde oynamaktaydı. Bundan evvelki bir ameliyatta köpeğin böbreği bir saat kadar dışarıda kalmış ve geri konduğunda hiçbir arıza göstermemiştir.
Bundan sonra atılacak adım, bir
köpekten çıkarılan böbreğin, diğer bir köpeğe konması olacaktır.
Tıp tarihinde bugüne kadar, para-tlrold guddesi müstesna, bir bütün organın bir canlıdan alınıp diğer bir canlıya konma hâdisesi vuku bulmamıştır. Keza bu guddenin yeni yerleştirildiği vücutta yaşıyıp yaşamadığı halen meçhuldür. Bundan dolayı böbreği başka bir vücuda yerleştirme amellyest muvaffak olsa bile, burada yaşayıp yaşamıyacağı belli değildir. Yaşamadığında gayet tabi! bunun sebepleri araştırılacaktır.
Geno aynı hastahaneden Dr. Chicago kalb ve bacak adalelerini parçaiı-yarak tetkik etmiş, adaleleri hareket ettiren ve ”Myoflbrils" dediği kil şeklinde fiberler görmüştür. Myoflh-rilsler, adenosine triphosphate adlı kimyevi bileşik tesiri altında titremeye, bükülmeye ve hattâ nokta şeklini almaya başlamışlardır. Dr. Chicago, bu maddenin muhtelif organlar üzerindeki tesirini tetkik e-dip, tıpkı kanın sınıflanmış olduğu gibi, organizmaları da tasnif etmeğe çalışmaktadır. Ve bunda muvaffak olduğu gün, bir canhdan çıkarılan bir organ, aynı organizma tipinde diğer bir canlıya takıldığında çalışacaktır. Yâni bir bacağı veya bir kolu bir insandan diğer bir insana nakledebileceğiz. Bu İse tıbbın en büyük zaferi olacaktır.
Çeviren: Şiar UYAN
Öğrenmek ilıtiyacıııda olduğumuz herşey
Hicri 19 5 0 KASIM 19 Pazar Rum)
Safer 8 1370 T.Snnl 6 136«
VAKİT VASATİ EZANİ -
Güneş 6.50 2.01
Oftle 11.59 7.10
ikindi 14.33 9.44
Akşam 16.48 12 00
Yatsı 18.24 1.35
tmsftk 5.09 12.20
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLA»!
11 20 K.L.M. (Hollanda) Tahrandan. — 11 40 îımlrden. — 14 25 A.F (Franaız) Parla, Roma, Atlnadan. — 11 50 Ankaradan. — 19 25 P.A.A. (Amerikan) Naw - York. Londra. RrllkHvldvn.
GİOECF.K OLAN UÇAKLAR
8.30 Ankarn, Adnnava — 9.00
T A.E. Allııaya, — 12 15 K.L.M.
«Hollanda) Roma, Münich, Amatörda mu — 12 30 Ankaraya. —
14.20 İznılre. — 20.10 P A A. (Amerikan) Beyrut, Basra, Karaşl. Delhi. KnlkUtn. Bangkok’a.
GKLECKK OLAN VAPl»LA»
16 30 Etrüak, İzmlrdftn. — 21.36 Sum. Mudanyadıın.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9 00 Sua. Mudabyaya, — 1100
Tarsus, Akdeniz®. — 18 00 Anafnr-ta. Çanakkaleye.
GELECEK OLAN TRENLER
5.30 Ankara. — 9.15 Ankara. —
22.20 Scmploıı (Avrupa).
GİDECEK OLAN TRENLER
8.20 Semplon. — 10.06 Ankara (Mo-törlü) — 18.10 Ankara. — 20.30 Ankara.
(Tarifelerin habersiz değişmelerinden dolayı mesuliyet kabul edilmezi.
SİNEMALAR
IİKYOĞLU
ALKAZAR k 12562) 1 — Sarlonun Fcstlyall. 2 •- Kızıl Nehir.
AR (11394) Korkak Kahraman. ATLAS (10835) öldüren Hatıralar, ı ı M \ \||(A (42235ı 1 — Şahane
Vals. 2 — Her Şafakta Ölürüm. GtİREL 1 — Çakıroalı Mehmet E-fc .2 — Çakırcnlı Mehmet Efe Kami Vuruldu.
İNCİ (41595ı Kırnllçe Eriştin, t PEK (142891 Tüccar Hom.
LÂLE (13395) Korkak Kahraman. MELEK (40868) Ayrılmaz Gönüller.
SARAY Yunan Opereti. 3UATPARK (83113) 1 — Manon.
2 — Esrarengiz At.
SC.MER (42851) Nam-1 diğer Pnr-malcnuı Salih.
ŞARK (40380) Kırnllçe Krlatln. SIK (43726) 1 — Gangster Hafiye. 2 — Lor el Hard» Silâh Arkadaşı TAKSİM (43191) Nnnvı diğer Parmaksız Salih.
TAN (80710) 1 — Kumarbaz Kız
2 — I-orcl Hardy Rüyalar Ülkesinde.
ÜNAL (49306) 1 — HayduÜar Kı-
rallçesl. 2 — Öldüren Buhc.
YENİ (84137) 1 —• Venedik Kah-
ramanları. 2 — Gençlerin Sevgilisi. YILDIZ (42847i Lady Hamllton.
İSTANBUL
İLEMDAR ı23M>3) 1 — Bir Yetl-aıenln Romanı. 2 — İsimsiz Kahramanlar.
AZAK (235421 1 — Kamçılı Haydut. 2 — Deniz Kurtları
ÇEMBERLİTAŞ (22513) KlOllllçe Krlatin.
AYSU (21917) 1 — Ananın Günahı. 2 — Kara Şeytan.
EMRE 1 — Vazife Kurbanı, 2 — Varyetede Cinayet.
HALK (21901» 1 — Vatan Kurtaran Aralan. 2 - ölümden Firar. İSTANBUL (22367) 1 — Yılmaz
Reis, 2 — Vatan Haini.
KISMET (26654i 1 — Üvey Baba. i — Leblebici Horhor
MARMARA I238Û0) Kırnllçe Krls-tin.
M İLİ.T (2296?) 1 — Aşk Adası.
1 — Aşılmaz Duvar.
TURAN (221£7» 1 — Deniz Kurtları. 2 — Kamçılı Haydut.
YENİ (Bnkırköv 16-126) 1 — Pom-pelnln Sop Günleri. 2 — Tabancalar Patlarken.
K AD1KÖT
«İZİM SİNEMA (Üsküdar) 1 -Nehirler lCırallçcsi. 2 — Ateş Bekçileri.
HAl.E (Kadıköy) 1 — Slngoalla.
2 — Kanlı Göl,
OTERA (68714) 1 — Balalayka.
2 — Neslmaçl Knhrnmnn Gönüllü. SUNAR: 1 — Vatana Dönüş. 2 — Kızıl Nehir,
SÜREYYA (64)862) 1 — Bağdat
(Renkli). 2 — Deniz Kızı.
YELDEÖİRMENİ 1 — Tarzan Ne\v-York ta. 2 — Canavar Tohumu.
ANKARA
ANKARA (23231) Üçüncü Adam Kim?
BÜYÜK (16031) Denizlerin Sevgilisi.
CEBECİ (13846i 1 — Tarzan Mnv-mun Adam 2 — Macera Limanı.
PARK (11131ı Horrow Kumarbazı. SI S (140711 Çete.
SÜMER 1 — Esrarengiz Ses. 2 — Serseriler Yurdu.
ULUS YENİ
Cehennem Geçidi.
(14040ı Günahkâr Baba.
BÜYt K Hile ve Sevgi. KÜÇÜK Melekler ve Şeytanlar.
GAR GAZİNOSU 7 Bryanus Revüsü.
ANKARA PALAS PAVYONU Gaza Sevdi İdaresinde Viyana At-ruksyon Orkestrası
SÜREYYA PAVİYONU: Ispanyol Orkestram.
İZMİR
El li A M RA Madam Bovarl.
LALE 1 — Zaferden üstün. 2 — Rakibe lor.
MELEK 1 - Kanun Harici. 2 — Bu Gece Seninle.
TAYYARE Kahraman Yüzbaşı.
TAN 1 — Zaforden üstün. 2 — Raki beler.
YENİ 1 — Tarzan Maymunadam. 2 — Bufolobli Şarkısı.
Beyoğlu 44644 Ankara 00 İstanbul 24222 İzmir 2222 Üsküdar 60945 K.köy 60872 Karşıyaka 15055
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Be>oğlu 44093
Anadolu yakam 60536
Ankara 91
İzmir 2251
t
EMİNÖNÜ: Sadullah (Eminönü) — Yorgl (Unkapanı) — Arif Neşet (Alemdar) — Asadur (Gedlkpaşa)
JİYATROLAR
İSTANBUL
I BELEDİYESİ Şehir Tiyatroları Bugün 15 30 da ve lj| gece 2030 da
Dram Kısmı İhtira* Tramvayı Telf. : 42157
Kumedl kısmı
Terzine Dünya R Nuri Kordağ
YENİ SES
TİYATROSU
Bugün 15.45 te ve gece 20.45 te yazılışının 75 inci yıldönümü vesilesiyle
LEBLEBİCİ HOR IIORAĞA Opera Komik 3 perdo Sser: D. ÇUHACI YAN Ravnhard mctodlnrına göro sahneye konmuştur. Tel.: (9369
MUAMMER KARACA TİYATROSU BEL A M t
BEYOĞLU: Kinyoll (Merkez) — Sıhhat (Merkez) — Kemal Rebul (Taksim) — Fındıklı (Galata) — Tuna (Galata) — Asım (Şişil) — Nişantaşı (Şişil) — HaekÖv (Has-köy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATİH: Üniversite (Şehzndebaşı)
— Ziya Nuri «Aksaray) — Yediku-le (Samatva) — Nazım Malkoç (Şehremini) — Edirnekapı (Kara-gümrük) — Hayim Berk (Fener).
EYÜP: Eyüpsnltnn.
BEŞİKTAŞ: Vidln (Beşiktaş) — Yeni (Ortaköv) — Arnavut köy) — Merkez (Bebek).
KADIKÖY: R. Muhtar (Kadıköy)
— Kızıltopmk — Göztepe — Bostancı — Selimiye (Üsküdar).
HEYBEI.İADA: Halk.
BÜYÜKADA; Halk.
ANKARA: Sebat — Yenişehir — Ege,
İZMİR: Ege (Basmahane) — Hilâl (Krmeraltı) ~ Alsancak (Alsan-enk) — Asri (Eşrefpaşa) — Karantina (Yalılar).
ANKARA:
8.28 Açılış ve porgram. — 8 30 M.S.Ayam, haberler ve hava raporu. — 8 45 Günaydın (pli. — 9 10 Günün programı. — 9.16 Radyo İle İngilizce. — 9 30 Sevilmiş parçalar (pil. — 1010 Konuşma — 10.25 Makamlardan blı* demet. — 11.15 Hep beraber Höy-llyellm (Yurttan sesler korosu). — 11.15 Telden Tele— 12 15 - 13.15 Asker Saati. (16 m.83 - 17840 Kc/s T.A.V, kısa dalga postaalylc beraber yayın). — 12 15 Memleketten solânı. — 12.30 Tornsll: Pazar skoçl — 13.00 M S Ayarı ve haberler, — 13 15 Radvo saloji orkestrası (Sedat F>liz ve arkadaşları» — 13 15 Rnd-yo Mtılorı orkestrasının devamı. — 14 00 Hnva raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18 (»0 M S Ayarı. — 18 00 İncesaz (KUrdiilhicazkAr fasit) — 19 00 M.S. Ayarı ve haberler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 10.20 Akşamın karma müziği «pli — 20.00 Şarkılar.
— 20 15 Radyo Gazetesi. — 20 30 Genç müzlkçlnln «esi. Şan: Ayhan Buran. (Bası D. Konservatuvarı Opera Bölümü. — 20 45 Çeşitli hafif melodiler (pl).
— 21.15 Müzilde gezi (pl) — v » Konuşma: Spor
saati (Günün haherleriı. «m müziği (pl).
— 22 45 M S Ayarı ve hain i !* ı 2X00 Program ve kapanış.
0 L A R
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar. — 13 00 Haberler, — 13.15 İCÜÇÜk Orkestradan melodiler. — 13.45 Tenor Rcnjnmlno Glgll'den şarkılar (pl). — 11.00 Saz eserleri. oyun havaları — 14,20 Dans müziği (pl>. — 14.40 Beşiktaş - Elfsborg maçının Inönll Stadından naklen yayını. — 16 20 Dana müziği (pl). — 1630 izcilik hakkında konuşma. — 16.40 Şarkılar: Can Akşlt, Sami Tokvr. — 17.15 Çocuk köşeal. — 17.30 Dana müziği (pl). — 17.45 Şarkılar: Mustafa Kovancı. — 18.15 Haftanın bestcKAn: Guiseppe Verdi (pl). — 18 30 Dana müziği ve türkçe tangolar: Fehmi Ego Orkestrası. - 19.00 Haberler. — 19.15 Kısa
şehir haberleri. — 19.20 Kadınlar fasıl heyeti konseri. — 20.00 Carlos di Sarll Orkestrasından üç tango (pl). — 20.10 Serbest saat. — 20.15 Radyo Gazetesi. — 20 30 Şarkılar: Safiye Ayla. Sadi lşılny. — 21.00 İstanbul Radyosunun programlı olurak yayınlarına başlamasının birinci yıldönümü münasebetiyle radyodan röportajlar. — 21 10 Dinleyici istekleri: Türk musikisi. — 21.45 Şarkılar. Hamiyet Duygulu.
— 22.10 Senfonik müzik (pl). Clnudc Debussv-Jcnn Sibehus. — 22.45 Haberler. — 23 00 Programlar ve dan» müziği (pl). — 23.30 Kapanıg,
19 Kasım 1950
YEN! I S t A N U U L
/y/Vz 44'
İIUNİU1 İTMAUT. İHRACAT w SANAYİ T. a | OAIAÎA. AMO Han 50-54 HU» 42304
MEŞHUR
ÇELİK KASALARI
BANKA TREZOR TESİSATI
s
Fiyatlara dikkat!
440.-:
460.-:
160
ay vade
3
480.-1
120.
6
M
500.-:
9
peşin,
• •
520.-:
37.50 liradan 12
Diğer
el ve ayak
MEHMET KAVALA
Bölge Başmüdürlüğünden
HER YERDE ARAYINIZ
HURDA EŞYA SATIŞI
peşin,
peşin,
peşin,
Belediyece İstekliye muay-buna mukabil istekli, müd-Belediyeye devredecektir.
Perakende satıs yerli Tepebaşı Alp Oteli altında Telgrafı Lamel İstanbul
Toptan satış yerli Tabir Han. Galata
Telefon: (0430
70.
Perakende peşin fiyat
95.
«3
1 — Şilenin meşhur plâjlannda soyunma yerleri, gazino vs asgarî yüz otomobil alabilecek bir otopark yaptırılacaktır.
2 — Mezkûr tesislerin arsaları
yen bir müddet İçin tahsis edilecek, detin hitamında tesisatı olduğu gibi
3 — Bahis konusu müddet, tesisatın nev*lt mahiyeti vs geliri derecesine göre, Belediye ile İstekli arasında kararlaştırılacak ve keyfiyet mukaveleye bağlanarak notere tasdik ettirilecektir.
45.— liradan
60.— liradan
İstanbul Posta ve Telgraf
100.— liradan
Soldan ııafrn:
1 — Aksaray cihetinde bir hasta-hanenin ismi. 2 — İhsan; Tersi yapmacık. 3—Kiri mevcut; Haneye. 4— Baştaki hnrfstz tstanbulda meşhur bir köşk; Bir karikatüristimizin soyadı. 5 — Bir edat; Fiyaka (argo). 6 — Nida; Su İle muhattır; Bir yakalama vasıtası. 7 — Gazetemizde bir romanı tefrika edilmiş olan Fransız muharriri; Tersi eski bir Türk devletine mensuptur. 8 — Şanı var; Memuriyetten tard. 9 — Unsur. 10 — Kendine gelemomek.
Yukarıdan aşağı:
1 — Eski bir Türle pehlivanının a-dı; İncelikten Ari. 2 — Od’a muhteri k ol. 3 — Tersi geri dönme; Şart edatı. 4 — Tesviye et; Hastalık («ski terim çoğul). ö — Tersi kalbur; Tersi kırmızımsı. 6 — Bayağı; Fransızca bir harfin okunuşu, T — Tersi hayvan yuvası; Ufacık taneler haline getirme. 8 — Müterakki; Büyültme- 0 — Bir isim: Komşu bir devletin başkenti 10 — Çabuk vürut et (iki kelime).
dünkü bulmacan:# halli
boldan anğa:
1—Müzayakada. 3 —Azade; Lana S—Kavi; Abana. 4—ÎJAç. ö—Nay; 31-name. 6 — Et; Lisan. 7 — La; Fare; Ra. 8 — îz; Kanama, 9 — Ari»; Karı. 10 — İtiraf; His.
Yukarıdan ajafı:
1 — Makineli. 2 — Uza; Azat- 5— Zaviye; Riya. 4 — Âdil; Tekir. 5 — Ye; As; Asar. S — Açılan. 7 — Kab; Nifak. S — Ananas: Mah. 9 — Dan* Marasl. 10 — Alamana; la.
İstanbul Üçüncü Ticaret Mahkemesinden 950/60
Türkiye îmar Bankası namına vekili tarafından İstanbul Balıkpazan Balıkhane Bokak 23 NoJu Melek Apartmanında mukim Mazhar Zeytinbaş ve Er-dekte tüccar Seyit Güven nez-dlnde olduğu bildirilen Pakize Zeytlnbaş aleyhine 8369 lira 76 kuruşun faiz, İcra tazminatı, masarifi muhakeme ve avukatlık ücretiyle birlikte tahsili talebinden ibaret olup dâvâlılara İlânen tebligat yapılmış olduğu halde belli gün ve saatte mahkemeye gelmedikleri ve bir vekil de hazır bulundurmadıklarından dâvacı vekili gıyap kararının ilânen yapılmasını istemiş ve mahkemece;
Dâvacı vekilinin İstemi hukuk usulü muhakemeleri kanununun 142 nci maddesine uygun görüldüğünden. aynı kanunun 144 üncü maddesi gereğince 15 gün süre İle gıyap kararının İlânen tebliğine karar verilmiş olduğundan. dâvacı bu müddet içinde cevap vermesi ve duruşmanın bırakıldığı 25.12.1050 pazartesi saat 15 te-mahkemede hasır bulunmadıkları veya bir vekil de göndermedikleri takdirde gıyaplarında duruşmaya devam olunacağının ve bu konuda gıyap kararı örneğinin mahkeme koridoruna asılmış bulunduğu tebliğ yerine geçmek üzere İlân olunur. (15818)

TAKSİ SAHİPLERİNİN RAZAKI DİKKATİNE 11.
ARGO" Taksimetreleri
Bilumum zayiatı bertaraf ettiğinden, hakkınızı korumakla kazancınızı artırır
TÜAKhT UMUMÎ VFKİLİ
EDGAR KONSOL!
•’* D«l»rıa)yİA
•İİ0(4» farlıtetmaH».
4*1bllk*aı Mft* • r»rf Hlı» Rİrvmn •
«I W» • A » O O” brvn«nf»,R.t t tinfar kAtoftr
*
 W*
V ît.
1 1 ■ • Aj|

MINERVA
at dyaA
AYAKLI, İKİ ÇEKMECELÎ, GÖMME
DİKİŞ ve NAKİŞ MAKİNESİ

ı Goloto. Adol.f Han No. 33.34
SATIŞ T B. R I ı BMf» HEZAREN Han 3 d kot
TWo, t CTTT1
tiplerimiz yoldadır.
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
Bahçe Meraklıları
Villâlarınızı süslemek için aradığınızı Ortaköy, Ankara bahçesinde büyük çamlar kaplarda süs fidanları, yediveren güller vesaire.
VASIL
Rüya Görüyor musunuz
Yeni çıkan, her yaştaki bayanlar ve baylar İçin ayn ayn tâbir edilmiş
RÜYA YORUMLARI'NI
KİTAPÇILARDAN ARAYINIZ.
Fiyatı: 160 kuruş
»
Şile Belediye Başkanlığından
KlRlVK5'Z


Başmüdürlüğümüzde açık bulunan 115 Hra ücretli İki kadroya, müsabaka ile iki daktilograf alınacaktır.
Taliplerin, evvelce teşkilâtımızda çalışmakta iken muvazzaf askere gitmek suretiyle ayrılıp, terhisinden sonra tekrar görevlendirilmesini iatlyen eski memur ve hizmetlilerden olması şarttır.
Müsabaka 29.11.1950 tarihine tesadüf eden çarşamba günü saat 14 te Başmüdürlük kaleminde yapılacaktır,
Tebarüz ettirilen evsafta daktilo bilgisine sahip İsteklilerin, müsabaka tarihinden bir gün evveline kadar Başmüdürlüğümüz Zatlşlerl Kalemine bir dilekçi İle müracaatları ilân olunur. (15053)
o
* DDKÎKH
Z HfDİV£L£Z
V7JGITIVOH KUPONLARIMI ^^PL^YINIZ
JLRSBrOTO, $tlZD€)LHBI«.
Hım ucu^ s m re hcm .. niVKCTLİ HEDİ^e ®
▼▼▼▼▼▼▼▼▼▼▼▼
İSTANBUL
ve
ANKARA’ daki
REKLAM KULELERİMİZ s
iş sahiplen tarafından alâka ile karşılanmıştır.
▲▲▲▲▲▲▲▲▲▲▲s
4 — Arzu edenlerin 1-12-1950 tarihine müsadif cuma gtlnU saat 11 e kadar Şile Belediye Başkanlığına müracaatları ilân olunur. (15703).
BUZ DOLAPLARI için PLÂSTİK SÜRAHİ
Maliye Bakanlığından:
Beşlktaşta Devlet Kâğıt Deposunda toplanmış bulunan tahminen 1500 lira kıymetindeki kısmen sağlam ve kısmen hasarlı tenekeler, bidonlar, mukavva vo maroken parçalan, kırtasiye kutulan, kırık şişeler vesalr muhtelif hurda eşya toptan veya parti parti açık arttırma ile satılacaktır.
isteklilerin 24 kasım 1950 cuma günü saat 14 te mezkûr depoda hazır bulunmalan. (15715)
— SAYIN DOKTORIuARIMlZA
BELLERGAL . GYNERGEN . SC/LLAREN -V/TONA B. - AMPUL TONOPHOSPHANE ve her çeşit PENÎCÎLLÎN’l BUGÜN NÖBETÇİ OLAN ECZflHflNEMtZDE BULABİLECEĞİNİZİ ARZEDERlZ.
REBIJL ECZfiHANESÎ Sahibi KEMAL MÜD'RRİSOĞLU BEYOĞLU - AÖACAMİİ YANh- »A

Sayfa T
■■j
Niçin her yemekten sonra dişleri fırçalamak lazımdır?
Çünkö: Dişler arasında kalan yemek parçalan tefessüh eder ve dişleri çürütür.
Bn tehlikeden korunmak İçin dünyanın en saf yilieaın nane esansı İle hazırlanmış
RADYOLiN
A İle her yemekten sonra dişlerinizi (ân fırçalayınız.
SAYIN DOKTORLARA
Sinir sistemi bozuklukları ve
uykusuzluğa karşı kullanılan
SEDİLAN
DRAJE
Eczahanelere ve ecza
lanna tevzi edilmiştir
DİLER TIBBÎ MÜSTAHZARLAR LABORATUARI
Galatasaray Lisesi Müdürlüğünden:
1 — Yatılı öğrencilerin ikinci taksitlerinin alınmasına başlanmıştır.
2 — ikinci taksitin ödenmesi İçin kanunî müddetin sonu 10 aralıkta biter, ilgili velilerin bilgi edinmeleri ilân olunur. (15471)
ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııın
Dünya haberleri, ecnebi muhabir mektupları, çeşitli mevzular Güzel ve faydalı ilânlar YENİ İSTANBUL’da çıkar ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııu
Baş ağrıları..
G R i P İ N, baş, diş, nezle, romatizma, adale ve sinir ağrılarını geçirir.
İSTANBUL BELEDİYESİ İLANLARI
Y. Mimar Hikmet Güney tarafından düzenlenen İbrahim Taşçıoftluna alt Beylerbeyi Caddesi üzerindeki Mısırlı köşkü nemiyle maruf arazinin 1/500 ölçekli ifraz plânı genel meclisin 23.6.1950 günlü karariyle tasvip edilmiş ve Bayındırlık Bakanlığı yüksek makamınca incelenerek onanmış olduğundan Yapı ve Yoüar Kanunu gereğince ilgililerin bilgi edinmesi için işbu plândan bir nüshası îmar Müdürlüğü salonuna, diğer nüshası ait olduğu Üsküdar Kaymakam ve B. Ş. Müdürlüğü salonuna asılmış bulunduğu Hân olunur. (15761)
Kısa zamanda yapacağımız
İsveçlilerle yapılan
Yazan: Sadi Karsan
*
3,10 ve 17 aralıkta İsrail, Fransa ve Mısır
ile millî futbol karşılaşmaları yapacağız
--t
Kısa bir zaman İçinde, Mili! Fut-fol Takımımız üç karşılaşma yapacak! Bu maçların tarihleri o kadar bLrbirl arkasına geliyor kİ, bunları bir çırpıda çıkarmak, bizim için hayli güç olacağa benziyor.
. Millî Takımımız 3 aralıkta Istan-bulda İsrail Millî Ta kimiyle karşılaşacaktır. Bu karşılaşma 5-1 Uk mağlûbiyetimizin rövanşı mahiyetinde olacağından, şimdiden, umumî efkârın dikkatini üzerine toplamış bulunuyor.
Bu mühim addedeceğimiz maça İki haftalık bir zaman kaldığı halde, henüz göze görünür bir hazırlığımızın olmadığına da işaret etmek isteriz. En büyük noksanımız, beraberlik oyununa karşı olan alâkasızlığımız-dır. Buna rağmen, bu karşılaşmaya bizi toplu olarak hazırlayacak tek maç, İsveç İn Elfsborg Takımına kar-
Türk-îtalyan boks karşılaşması
Napoli, 18 (T. H. A.) — Pazartesi güj t Napolide Politiama Tiyatrosunda Türkiye - İtalya milli boks takımları karşılaşacaklardır. Bir Fransız hakeminin idare edeceği bu müsabakalar Beynelmilel Boks Federasyonunun son verdiği karar mucibince 10 sıklet üzerinden yapılacaktır.
Bu müsabakaya girecek olan İtalyan Takımı ve yedekleri şunlardır:
Pozzali (Gremona) yedeği: Pezutta (Brindisi); Lepore (Roma), yedeği: Faulo (Napoli); Borraccia (Napoli), yedeği: Vardinali (Perugia), Bolog-nesl (Cenova), yedeği: Vislntin (La Spezia), Radovanl (Parma), yedeği: La Russo (Roma); Dalpiaz (Roma) yedeği; Vescomi (Roma; Celotto (Cenova), yedeği: Boi (Cagliari); Faddi (Firenze), yedeği: Burchi (Pisa); Al-fonsetti (Roma), yedeği: Sentimenti (lmola); Cavicchi (Bologna), yedeği: Ricciolinl (La Spezia),
Romada kampta bulunan Italyan Takımı, bugün Napoliye hareket etmiştir. 12 kasımda Napoliye varmış olan Türk eklpl de Olimpia salonlarında idmanlarına devam etmektedir.
şı olan muhtelit halinde yapacağımız oyundur.
10 aralık, Fransa B Millî Takı-miyle karşılaşacağımız gündür. Bu •maç Ankarada olacaktır.
Yıllar boyunca mili! maç yapmaktan geri kalmayan Fransızlar, gerek oyun ve gerekse tecrübe bakımından bizden daha üstün durumdadırlar. Bu itibarla, karşımıza B Millî Takı-mı çıkarılacaksa da. bu topluluk da blzlcrle aşık atabilecek kuvvet ve kudrettedir.
Yapacağımız üçüncü karşılaşmanın tarihi 17 aralıktır. Bu maç, Türkiye ile Mısır genç takımları a-rasında yapılacak ve Kahirede oynanacaktır. Mısırlılara burada 3-1 galip gelmemize rağmen, çıkardığımız kötü oyunu nazarı İtibara alacak olursak, Kahiredeki ikinci karşılaşmada galip gelebilmemizin güçlüğünü kolaylıkla anlamış oluruz.
Bu hale nazaran, bir aylık kısa bir zaman içine sıkıştırılan üç millî maça, ciddi surette hazırlanmamız icap ediyor. Bunun için de, tesbit e-dllecek oyuncularla çalışmağa başlamamız gerekmektedir.
Futbolda tatbik etmeğe çalıştığımız sistem W. M. din Ancak bu sistemin de henüz alfabesinde olduğumuzu kabul etmek lâzımdır. Bu hususta öğreneceğimiz bir çok şeyler olduğu halde, hâlâ kendi bildiklerimizle iktifa etmek, bizleri îutbolda geriye atmıştır. Bu itibarla, kaybettiğimiz zamanı telâfi etmek ve mevcut antrenörümüzle beraberlik halinde çalışmak, ihtiyacımız ve başlıca gayemiz olmalıdır. Bu şekilde çalışmadığımız takdirde. modern futbola ayak uydurmamız için imkân kalmaz. Üstelik, tek tük sivrilmiş futbolcularımıza güvenip, biz-den daha iyi çalışan ve futboldaki yeniliklere bizden daha çabuk intibak: edenlere karşı, muvaffakiyetimiz, ancak güzel tesadüflerin cilvesine bağlı kalır. Bu da, bizim sevinç ve üzüntü dozumuzu kaçırmış olur ki, boylece, futbolumuzun kuvvet derecesini de tayin etmek hakika-ten güç olur.
Sistemli çalışmağı ve toplu olarak hazırlanmağı artık prensip ha. üne getirmeliyiz. Zira bu uğurda zaman kayıbımız çok oldu ve bu yüzden bu sahada çok geri kaldık. Halbuki, elimizdeki elemanlarla neler olmaz, neler yapılmaz
4
Bugünkü
maç
Beşiktaş, Elfsborg’la karşılaşıyor
Dün Fenerbahçeyc 3-2 yenilen İsveç Elfsborg Takımı, bugün İnönü Stadyumunda saat 14.30 da Beşiktaşla ikinci maçını oynıyacaktır. Siyah - Beyaz-lılann bugün sahaya şu kadro ile çıkmaları muhtemeldir:
Feyzi (Mehmet) — Kemal, Vediî — Hüseyin. Kâmil. Nus-ret — Ali İhsan, Recep. Şevket, Fohreddin. Faruk.
Kıran kırana
güreşler
Üstte ı
Yanda :

Berlinde yapılan maçta Leif Raimusıın, fena bir şekilde sakatlandı
Batı Berlindeki Funkturm spor binası klâsik ve serbest güreş dünya şampiyonluklarına sahne olan bir yerdir. Bilhassa kıran kırana güreşleri görmek için binlerce kişi binayı doldurur. Bir serbest güreş müsabakası esnasında rakibi Çek Jo-zef Van ora tarafından ringden dışarı fırlatılan DanimarkalI Leif Rasmussen görülüyor. Hakem, güreşçiyi tutmaya muvaffak olamamıştır.
Bu düşmeden sonra başını fena bir şekilde yere çarpan Leif Rasmussen’i baygın bir halde dışan götürüyorlar.
Leif Rasmussen soyunma odasında yarım saat kadar baygın bir şekilde yattıktan sonra ancak kendine gelebilmiştir.
Resimde Rasmussen’i arkadaşının omuzunda görüyorsunuz, yanındaki de Rasmussen’i n eşidir.

I
I
'i

*

Dün güzel bir oyun çıkaran ElfNborg kalecimi. Haildin bir hücumunu önlerken
Fenerbahçe Takımı, İsveç Elfsborg Takımını dün 3-2 mağlûp etti
Sahanın kaygan oluşu gerek misafirlerin, gerekse Fenerbahçelilerin hakiki oyununu göstermesine mâni
olmuştur
Yazan ı Vedat ETENSEL
Maçın tenkidi
Fenerbahçenin, hasmına muvazi bir oyun sistemi tatbik etmesi, dünkü muvaffakiyetin esaslı âmili olmuştur
Havanın öğleye kadar yağışlı, bl. let fiyatlarının pahalı, davet edilen İsveç Takımının da şehrimizde pek tanınmamı# olması dolayısiyle dün Fenerbahçe ile Elfsborg Takımı arasında İnönü Stadında yapılan maç ümit edildiği kadar bir kalabalık toplamadı. Bu münasebetle ilk temas edeceğimiz nokta ecnebi takımlarla yapılan maçlarda bilet fiyatlarının, futbol heveskârlannın biraz da ta. diye kabiliyetlerini ölçerek ayarlanması lâzım geleceği kanaatini İzhar etmek olacaktır. Müsabakaya başlanmadan evvel dikkat nazarımıza çeken hususlardan biri de İsveç Takımının fevkalâde zarif bir kıyafetle sahaya çıkmaları olmuştur. Oyuncuların hepsinin aynı kalıpta olma* lan takıma ayrıca bir Ahenk ve güzellik veriyordu. Misafirlerimizin daha ilk anlardan İtibaren top kontrolüne hâkim, serî ve birblrlerlyle iyi anlaşan oyunculardan teşekkül eL tlği anlaşılıyordu. Vücut çalımlan, şaşırtmaca ayak oyunları, güzel sıy-nlışlarla toplu bir halde hücuma ge-çlvermeleri, adamdan ziyade topu koşturmaları, icabında uzun paslarla oyunu açmalan, mücadeleden çekinmemeleri, topu ayaklannda bekletmemeleri oyun sistemlerinin başlıca hususiyetini teşkil ediyordu. Oyuncu» lann ferdi kabiliyetleri kadar beraberlik oyunundaki muvaffakiyetleri de iyi idi. Yalnız kale önünde isabetli şut çekememeleri başlıca naki-salerindendL
Yalnız şunu söylemek yerinde olur ki sahanın, yağan yağmurların tesiriyle çok kaygan olması sahaya alışkın olmayan İsveç Takımını daha müşkül bir durumda bırakıyordu.
Evvelki gün şehrimize gelen İsve-çln Elfsborg Futbol Takımı dün İlk maçını İnönü Stadyomıında on bini geçmeyen bir seyirci kütlesi önünde Fenerbahçe Takımına karşı yaptı.
Saat 14,45 te ilk evvelâ hakem Ziya Ozansoy ve yan hakemleri çıkarak takımları sahaya davet etti, önde misafir İsveçli futbolcular, onları takiben de Fenerbahçeliler halkın uzun alkışları arasında sahaya çıkarak seyircileri selâmladılar.
ELFSBORG
Svensson
Samuelsson, Nyman Eliassoj, Lcarsson, Soderstrom Raberg, Grahn, Rosen, îdeh, Hulgren
FENERBAHÇE
Şalap!
Müzdat. İsmet Nedim, Kâmil, M. Ali Fikret, Zekeriya, Suphi, Lefter. Halit
Fenerbahçeliler İsveçliler karşısına takımlarında yaptıkları ufak bir tadilâtla çıkmışlardı. Solbekte Hilmlnin yerine İsmet, sağhafta da Salâhaddl-nin yerine zamandan Fikret de
Oyuna
Suphiden Halide kadar uzanan topu,
Nedim oynuyordu. Uzun beri oynamıyan Küçük takımdaki yerini almıştı. Sarı-Lâcivertliler başladı.
Konyada büyük bisiklet yarışları
Bu müsabakalar, şimdiye kadar Balkanlarda dalı! eşine rastlanmamış ehemmiyettedir
ile tik Fer-idi.
Konya, 18 ı Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Balkanlarda dahi eşine az rastlanan ve Türkiyede İlk defa bu yıl Konyada bisiklet velodromun-da yılın ikinci yarışmaları bugün bağlamıştır. Yarışmalara yarın da devam edilecektir.
Bugünkü yarışmalar Konya Ankara arasında yapılmıştır, yarışma Konya Küçilklerarası dî Sürat Teşvik Yarışması
Bölgelerarast yarışmalara bundan sonra başlanmıştır. Ankara ile Konya takınılan arasında yapılan ferdî sürat yarışmasında birinci Konyadan Güney, İkinci Konyadan Ömer, ü-çüncü Ankaradan Sadık Şurder.
Takımlararası 2 nci yarışma ferdi mukavemet yarışması İdi. Birinci Ankaradan Sadık Şen. ikinci Ankaradan Raşlt Kayar, üçüncü Konyadan İsmail Doruk.
Yarın yapılacak takımlararası yarışmalar Ankara . Eskişehir ve Konya takımları arasında cereyan edecektir.
Bu üç takıma Adananın da katılması muhtemeldir.
Yarınki program şöyledir:
1 — Sürat, 2 — Amerikan, 3 — Takip koşulan ve rekor denemeleri. Nadir özcan
Halit İyi bir şekilde kullanarak misafir kalesi Önüne kadar götürdü ise de Haildin güzel bir şekilde ortaladığı topu. Suphi, bozuk bir vuruşla dışarı atarak kaçırdı. Fenerbahçelilerin kaçırdığı bu fırsattan sonra isveçliler o-yuna bir müddet hâkim oldularsa da, misafirlerin bu hâkimiyeti uzun sürmedi. Beşinci dakikada Fener müda-filerinln kale önünden uzaklaştırdığı topu Lefter yakaiıyarak Suphiye geçirdi. Suphi de İsveç kalecisi Svens-son’u üzerine çekerek kendisiyle beraber koşan Zekeriyaya yuvarladı, Zekeriya da boş İsveç kalesine topu sokarak Fenerbahçeyl 1-0 galip duruma geçirdi. Oyunun başında yapılan bu gol, Fenerbahçeyl hızlandırmıştı. Yerini bulan güzel paslarla oy-nıyan İsveç Takımına aynı tempo ile mukabele eden Fenerbahçeliler, hücum teşebbüsünü ellerinde tutuyorlardı. On dördüncü dakikadan sonra oyun muvazeneli bir şekil aldı. Hücumlar karşılıklı oluyor» misafir İsveç futbolcuları boylarının uzun olmasına rağmen yerden oynamayı tercih ediyorlardı. Top kontrolü ve paslaşma bakımından da kusursuz bir takım manzarası arzedlyorlardı.
Sağdan Zekeriya vasıtasiyle kaleye inen Fenerliler İsveçlilere iki tehlikeli akın yaptılar, fakat İsveç kalecisi Svensson iki kuvvetli şutu u-çarak kurtardı.
Yirmi ikinci dakikada ismetin kaleciye pas verirken ağır davranmasından istifade eden İsveç Takımının sağaçığı Raberg topu kaptı ve boş Fener kalesine yaptığı hafif bir vuruşla beraberlik golünü ağlara taktı.
Bu golden sonra bir müddet İsveçliler Fener kalesini sıkıştırdılar. 35 inci dakikada ismetin yerine sağbeke Hilmi girdi. Kırkıncı dakikadan sonra tekrar hâkimiyeti ele geçiren Fenerbahçeliler devrenin bitmesine bir dakika kala Lefterin yerinde bir pasından faydalanan Suphi, sıkı bir şutla ikinci Fenerbahçe golünü yaptı, ilk devre 2-1 Fenerbahçenin lehine kapandı.
ikinci devreye Fenerbahçeliler kaleye Şalapinin çıktılar.
Bıı devrenin İki takımın da le geçti. 16 ncı dakikada yeni Fener hücumunda santrfor . mühim bir fırsatı iyi kullanamıyarak dışarı kaçırdı. Hemen akabinde de
sağdan Raberg vasıtasiyle yapılan bir İsveç akınmda Fener kalesi mühim bir tehlike atlattı. Sağdan Rabergin ortaladığı top Fener kalesinin önünü karıştırdı. Soliçin ayağı kaydığı için Hilmi yetişerek uzaklaştırdı, ikinci devrede iki takım da hiçbir zaman göz doldurucu bir oyun çıkaramıyorlardı. Yirmi altıncı dakikada oyunun başından beri aksayan sağaçık Fikret çıkarak yerine Samim geçti.
Otuzuncu dakikada merkezden ftni ve güzel bir hücum yapan îsveçlüer santrforlarının ayağından sıkı bir şutla ikinci gollerini kazandılar. Yapılan beraberlik golü her iki takıma da bir kamçı tesiri yaptı. Ve oyunu hızlandırdı. Rakip kaleyi tekrar sıkıştırmaya başlıyan Fenerbahçeliler otuz yedinci dakikada oyuna yeni girmiş bulunan sağaçık Samimin, sağ köşeyi bulan vole bir cü ve son gollerini de yun bu şekilde 3-2 galibiyetiyle bitti.
Sabahleyin yağan yağmur, sahayı kaygan bir hale soktuğu için gerek misafirler ve gerekse Fenerbahçeliler hakiki oyunlarını gösterememişlerdir.
Fenerbahçenin dün hazmının oyununa muvazi bir oyun sistemi tatbik etmesi yerinde bir görüşün mahsulü ve muvaffakiyetin esaslı âmili oL muştur. Süratinden istifade etmek i-çin Suphiye eşapelik paslar hazırlanması İsabetli bir hareketti. Netekim Fenerbahçe ilk iki golünü böyle bir tâbiyenin tatbikına medyundur. Yalnız Fener müdafüerintn kaleci île iyi anlaşamamaları her İsveç takı-minin akınmda Fenerbahçe kalesi için bir tehlike yaratıyordu.
yerine Erdalı alarak
on beş dakikası her karşılıklı hücumları? • f bir Suphi
şutu İle üçün-kazandılar. O-Fenerbahçenln
Elfsborg attığı her iki golü de İşte bu anlaşmazlıktan istifade ederek yapmıştır, isveçlilerin uzun boylu ve kafalarına hâkim olmalarına rağmen topu mümkün olduğu kadar havalandırmamaları takımın oyuna seyri zevkli bir manzara veriyordu. Birinci devrede oyun karşılıklı akm-larla ve tamamiyle müsavi şartlar aL tında cereyan ettL
ikinci devreye çıkılırken Fenerbahçenin misafirlerimizi sahada bir hayli müddet bekletmelerini bulmadık. Bundan sonra by herhalde gerekli tedbirlerin sı yerinde hareket olacaktır,
rede İsveç takımının güzel anlaşmalarla kaleye kadar götürdükleri to Su orada son bir gayret sarfetme-en kaptınvermeieri biraz da bizim oyun sistemimizi hatırlattı. Oyun umumiyet itibariyle süratli oidu* heyecanlı enteresan safhalar arzettL Tabımın en İyi oyuncusu olduğuna şüphe edilmemek lâzım gelen İsveç kalecisinin lâstik top gibi çevik olması takımını daha bir kaç kak golden kurtardı.
doğru hususta alınma-Bu dev.
Futbol Federasyonu başkanı da istifa ediyor
Ankara, 18 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Beden Terbiyesi Genel Müdürü Vildan Aşir Savaşına Ha-sanoğlan Köy Enstitüsü Jimnastik öğretmenliğine tâyininden sonra daha bazı mühim değişikliklerin de ya-, pılacağı haber alınmıştır. Geç vakitr aldığımız bir habere göre Futbol Federasyonu Başkanı Ulvi Yenal bu vazifeden istifa edecektir. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünü tedvire memur edilen Danyal Akbel ile bu hususta görüştüğü kuvvetle söylenmektedir.
muhak-
İstanbul bölgesi teftiş ediliyor
oyunda benzeri
verdi, çalım toplan-
Takımı
Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesinin hesaplan. Genel Müdürlük müfettişlerinin gördüğü lüzum üzerine teftiş edilmektedir. Bölge Müdürlüğünün bazı servisleri müfettişlerin mürakabesi altında bulunmaktadır.
Çok temiz cereyan eden hiç bir sakatlanma veyahut yapmacık hareket olmaması oyuna ayrı bir hususiyet ve zevk Lefterin lüzumundan fazla yapması İsveç müdafaasının masına imkân veriyordu.
Dün gördüğümüz İsveç
fena bir takım değildir. Bugün sahaya nispeten alışmış olarak çıkacakları için Beşiktaşın çok dikkatli ve ihtiyatlı hareket etmesi lâzımdır. Maç kurak bir havaya tesadüf eder, se Slyah-Beyazlılaruı Elfsborg karşısında bir hayli yorulacaklarına ve zahmet çekeceklerine muhakkak nazariyle bakılabilir.
Teknik Üniversite Kupası basketbol müsabakları
Teknik Üniversite Spor Salonunda İki günden beri yapılmakta olan (Teknik Üniversite Kupası) basketbol müsabakaları bugün saat 19 da yapılacak final müsabakalarını müteakip sona erecektir.
Bugün yapılacak olan final müsabakalarının çok alâka çekici olacağı muhakkaktır.
Dün yapılan ilk maçta Deniz Harp Okulunun çok canlı bir oyun çıkarmasına rağmen daha kuvvetli olan rakipleri Harp Okulu maçı 60-36 sayı ile kazanmıştır. Gecenin ikinci maçında Teknik Üniversite İyi bir oyun çıkararak İstanbul Üniversiteline •11 galip gelmiştir.
62-
*
4
Fener* nJıçe muhacimleri ls\eç kaleni eııUudo




-
s » —







Comments (0)